GENİŞ AÇI Op.Dr. K . Hilmi OR S erbest G öz Hekimi Nişantaşı, İstanbul “Bilim ve Sanat” & “Felsefe ve Fotoğraf” & Bir Resim Neler Anlatabilir?” Yaşam! Yaşamı oluşturan ögeler. Düşüncelerimizin zaman ve mekana göre değişmesi, aynı mekanda zaman göre, aynı zamanda mekana göre farklı olabilmesi. Yaşamın hem güzelliği, hem zorluğu. Bugün duyumsattıkları ile sanatı bilim ve sembolizma bağlamında irdelemek istiyorum. Bilim ve Sanat Bilim ve sanat, sanki birbirine zıt gibi gelen iki kavram değil mi? Biri diğerini yapmaya ve anlamaya engel gibi algılanır. Sanatçının düş gücü ve ruhumuza hitap etmesi, bilim adamının ise gerçeklere dayanarak beynimize hitap etmesi beklenir. Sınır o kadar kesin mi acaba? Sanatçı –hangi sanat olursa olsun- bir duygu anlatmak veya bir mesaj aktarmak durumundadır. Sanatçının aktarımda kullandığı yöntemler hepsi bilimsel temelleri olan, doğru kullanılması gereken obje veya tekniklerdir. Sanatçı eğitimi sırasında önce zanaatı öğrenir. Yani sanat üretiminin teknik kısmını. Teknik beceride belli bir aşamaya geldikten sonra, bu beceriyi kullanarak kendi Cilt: 24 Sayı: 6 2016 anlatımını ve aktarımını oluşturur. Yani bilim temelli bir sanat oluşumu vardır aslında. Bilim adamı ise, sadece katı olarak mevcut bilimsel temeller ile uğraşmaz. Evet, bilim adamı kendi konusu ile ilgili bilinen bilgileri öğrenmek, çalışmalarına temel almak zorundadır. Böylece -günümüzde kanıta dayalı bilim- adı da verilen aşamalı olarak kanıtlanan bilgiler silsilesi oluşur. Ancak sadece böyle bir yaklaşım teknisyenlikten ileri geçemez. Bilim adamının görevi bilgiyi öğrenmek ve aktarmak kadar yeni bilgiyi de oluşturmaktır. Yeni bilimsel bilgi oluşturulması için, o güne kadar sorulmamış yeni sorular sormak, bu sorulara yanıt bulmak için de o güne kadar bilinen teknikleri kullanmak ya da bilinmeyen yeni bir tekniği oluşturmak gerekir. Nobel ödüllü bilim adamı Prof.Dr. Aziz Sancar”ın “Gereği kadar öğrenin, aşırıya kaçmak yaratıcılığı öldürüyor. Okumanın yanı sıra düşünmek için de kendinize zaman ayırın.” sözünü hiç unutmamakta yarar var. Düşünmek ve felsefe ilk bakışta sanki bilimle uyumlu değil gibi gözüküyor. Acaba öyle mi? Bilimsel bir teknik olmasına rağmen dışavurumu sanat olabilen fotoğraf örneğinde bu konuyu inceleyelim. Felsefe ve fotoğraf Kitaplara, tartışmalara ve sanata konu olan bir ikili. Kafamızı günlük hayatın rutininden çıkarıp bir bakmaya ne dersiniz? Felsefede (yaşamın kendisinde de olan, içeriği birbirinin tam tersi olan atasözlerinin toplumda eş zamanlı mevcut olması örneğinde görüldüğü, hatta yaşandığı gibi) birbirine ters olan düşünceler Actual Medicine vardır. Sonuçta çözüm üretme bilimi değildir felsefe. Farklı düşünce şekillerinin olabileceğini, bilimde araştırma yaparken sorunun nasıl sorulması gerektiğini gösteren bir sosyal bilimdir. Bilimsel araştırma yapabilmek için felsefe bilmek gerektiğini belli deneyimlerden sonra anlayabiliyor birey. Felsefenin sanat ile birleştiği yer. Felsefe içeren sanat, sanat felsefesi veya felsefik sanat. Anlaması ve anlatması -en azından benim için- zor. Tanımı fotoğraf özelinde naçizane irdelemek istiyorum: Üzerinde rahatça eleştiri yapılabilecek bir taslak olması için, başkalarının düşüncelerini değil, kendi naçizane düşüncelerimi paylaşayım. Bu satırları okuyan bireyler, benimkinden çok daha iyi tanımlama ve yorumlar getireceklerdir diye düşünüyorum. Konu ile ilgilenenlerin ortak temelde tartışması için her bireyin onaylayacağı 1. Felsefenin tanımı 2. Sanat fotoğrafının tanımı"nın yapılması gerekiyor. Her ikisi de kendi içinde farklı tanımları olabilen çok değişkenli formüller gibi. Bu nedenle burada çıkmaz so49 “Bilim ve Sanat” & “Felsefe ve Fotoğraf” & Bir Resim Neler Anlatabilir?” Op.Dr. K. Hilmi OR kağa girebiliriz. Ya da sonsuz olasılığa açılıp kaybolabiliriz. Bu nedenle her birimizin zihninde olan tanımları kendi doğrularımız olarak kabul edip devam edelim. ma ve benzetme ile algılayabilir. Tümüyle yeni olan herhangi bir bilgiyi önce öğrenmesi gerekir. Ancak sanat eserleri bilginin öğrenildiği kaynaklardan değildir. Sanattan alınan keyif, bireyde var olan bilgi ve birikimin eserin içeriğine yansıtılarak duyumsama oluşturulmasıdır. Her iki tanımın paralelinde, sanat fotoğrafının oluşumunda içeriğinde felsefenin bulunduğu fotoğrafların çekilmesi veya kurgulanması gerekir. Sanat fotoğrafı, zaten bir duygu ve bir mesaj aktarır ve/veya paylaşır. (Bu nedenle sanatçının vermiş olduğu bir ismi de vardır fotoğrafın. Bizi olası başka konulara kaymamızdan korur.) Bir fotoğraf mesaj/duygu paylaşmıyor ise, -bence- sanat fotoğrafı değildir. Felsefi içeriğin duygu ve mesajlardan (arındığı değil) ayrılabildiği sanat fotoğrafları -bence- felsefi bir içeriği/arka planı olan fotoğraflardır. Felsefe ise duygulanım ötesinde öğrenilmiş olan düşünce biçimleridir. Bu nedenle izleyiciler olsun, sanat eleştirmenleri olsun, küratörler olsun eserlerin içeriğinde kendi birikimlerini görürler aslında. Ve bunun sanatçının eseri üretirken düş dünyasında oluşanla birebir örtüşmesi gerekmez. Peki, fotoğraf sanat olarak felsefe içeriyor mu? Bilgi, duygu ve anlatım içeriyor. Bunlar yoksa zaten sanat fotoğrafı olamıyor. Ama felsefe? İçeriyor ise, sanatçı bu felsefeyi -izleyicinin de anlayabileceği şekildeeserine yansıtabilmiş mi? Görsel sanatın hangi dalı olursa olsun, sanatçı eserinin yanına açıklamasını koymaz. Eserin ismi dışında izleyiciye tüyo verilmez. Sanat eserinin içeriği ile konuşması gerekir. Eğer izleyici eser tarafından hitap edilmediğini düşünüyor ise. (sanatçının yerinde olmak istemeyiz bu durumda). Fotoğraftaki felsefeye başka bir açıdan bakalım. Birey sadece kendi belleğinde olanı anımsa50 Teknik bir gelişme olarak yaklaşık iki yüzyıl önce bulunan fotoğraf, bugün sanat dalı olarak bize farklı duyumlar yaşatabiliyor. Benzer bir görsel sanat olan resime bir örneği bana ulaşan özel bir örneği nedeniyle değinmek istiyorum. “Bir resim neler anlatabilir” İlk tanıtımı annesinin sosyal medyadaki paylaşımından okuyalım: “Bu resmi kızım yaptı, yaptığı açıklamaya göre adını ben koydum. Adı: "7 kişinin hayatı" Sarılar başlangıç, siyahlar son, renkliler yaşamları, O kadar çok şey anlatıyor ki... Ne kadar ilginç bir kızım olduğu kesin sonuç...15 yaşında bir filozofla yaşıyormuşum gibi...” Bazen birkaç çizgi, binlerce kelimenin anlatabildiğinden daha fazlasını anlatabiliyor, değil mi? Ben bugünkü yazımda naçizane yorumumu paylaşmak istiyorum: Sarı olarak betimlenmiş beşiklerde yaşamın ilk dönemlerini yaşıyoruz. Ressama göre yaşamın bitimini betimleyen siyah ile betimlenmiş mezarlardan büyükler. Doğum sonrasında kendimizi bildiğimiz (başkaları biliyor ama biz bilmiyoruz. Yaşamın ilk beş yılında yaşanmış olanlar fizyolojik olarak unutulur) farklı renkli dönem geliyor. Bilincimiz “yaşama başlayana kadar” siyah sondakine göre daha uzun, daha önemli bir dönem geçiriyor. Resim 1. Hatice İnan Sosyal medya, olumsuz yönleri yanında hızlı ve etkin paylaşımlara da neden oluyor. En güzel örneklerinden biri, Sayın Halide Savaş’ın sosyal medyada paylaşmış olduğu resim. Anadolu Lisesi 2. sınıf öğrencisi olan kızı Hatice İnan resmetmiş. Actual Medicine Sonrasında -bizim kültürümüzde- yas ile eşdeğer olan siyah renkte betimlenmiş olan mezarlara doğru bir yol çiziyoruz kendimize. Tüm yollar renkli. Hepimizin kendi renkleri var. Kendimiz mi karar veriyoruz yaşamımızın rengine? Her zaman değil. Ama yine de bir rengimiz var ve bu rengi yaşam boyu devam ettiriyoruz. Yolumuz boyunca hep aynı Cilt: 24 Sayı: 6 2016 “Bilim ve Sanat” & “Felsefe ve Fotoğraf” & Bir Resim Neler Anlatabilir?” Op.Dr. K. Hilmi OR Resmin tümüne baktığımızda yaşama benzer şekilde geliyoruz. Hatta resimdeki gibi aynı yerde yan yana bile dünyaya gelebiliyor, yaşamın ilk dönemini beraber yaşayabiliyoruz. Ancak yaşam akışı çok farklı şekillerde olabiliyor. Düzel ti yorum: Oluyor. Yaşayan her varlığı bekleyen doğal son (ölüm) ise hepimizin aynı şekilde yaşam dönemimizi bitiriyor. Doğum sırasında ve sonrasındaki kısa süreli eşit yoğunluktaki renkler, ölüm sonrasında –başka renkte olmakla birlikte- aynen var. Yaşamı eşit yaşamasak da doğumda ve ölümde eşit oluyoruz. Cilt: 24 Sayı: 6 2016 renkte kalmakla birlikte, rengimizin yoğunluğu artıp azalıyor. Kararlığımızın ve tarzımızın yoğunluğu birimimize ve deneyimimize göre artıp azalabiliyor. Rengimizi korumakta zorlandığımız dönemler de olabiliyor yaşamda. Ama yine de aynı renkle devam ediyoruz. Resmin tümüne baktığımızda Yolun bir diğer özelliği ise, genişleyip daralması. Bazen rahat bir şekilde alınan ve akan yol, bazen daralıyor. Geçiş sadece belli bir yerden yapılabiliyor. Yol rahat olabilir ama seçimler azalıyor. Hatta bazen başka bir seçme şansı kalmayabiliyor. Ancak yaşam akışı çok farklı Yolların bir diğer özelliği ise, bazılarının çok fazla ve keskin virajlar alması gerekirken, bazılarının hafif hareketler ile yola devam edebilmesi. Virajlar zor bir yaşamın işareti mi? Bence evet. Peki. Ama fazla virajlı ve uzun yollar, aynı zamanda daha yoğun yaşanmış bir yaşama işaret ediyor olabilirler mi? Uzun ya da uzun hissedilen bir ömür doğal olarak daha fazla viraj gerektiriyor olabilir mi? yaşama benzer şekilde geliyoruz. Hatta resimdeki gibi aynı yerde yan yana bile dünyaya gelebiliyor, yaşamın ilk dönemini beraber yaşayabiliyoruz. şekillerde olabiliyor. Düzeltiyorum: Oluyor. Yaşayan her varlığı bekleyen doğal son (ölüm) ise hepimizin aynı şekilde yaşam dönemimizi bitiriyor. Doğum sırasında ve sonrasındaki kısa süreli eşit yoğunluktaki renkler, ölüm sonrasında -başka renkte olmakla birlikte- aynen var. Yaşamı eşit yaşamasak da doğumda ve ölümde eşit oluyoruz. Sonuç Yolların başka bir özelliği ise süreklilikleri ve yamaları. Evet, devam edebilmek için bazen yolumuza yama yapmak gerekiyor. Bazen yaşamımızdaki yolun dışına taşan aynı renkte ama farklı yoğunlukta işlemler ile yolun varlığını ve sürekliliği sağlamak gerekmiyor mu? Hatta bu işlemler sadece virajlarda değil, akışın görece kolay olduğu düz yollarda bile olabiliyor. Diğer bir deyişle, azalan yaşam enerjimiz her zaman yolun zorluğuna bağlı değil. Yaşam enerjimiz normale dönünce de akışımız, renk yolumuz da düzeliyor. Yavaşlamaya, ek emeğe, “yamalar”a gerek kalmıyor. Hepimiz farklı renklerde yaşı- Yaşamda hepimizin geçtiği rota farklı: Evet, rotalarımız arada kesişiyorlar ama farklı yönlerde devam ediyorlar. Hatta çok kısa süre ile paralel olduğunu düşünebiliyorsunuz ama hemen sonrasında her bir rota kendi yoluna gidiyor. Bazen rotalar birbirine değiyor. Üstelik ters yönde bir hareket ile. Kendimizi aynı yerden yola çıkmış olduğumuz bireyler ile tam ters yönde giderken bulabiliyoruz. Aynı yönden başlamış olan yollar bazen de -hemen yeniden ayrılmak şartı ile- kesişebiliyor. Ya da yaşam boyu hiçbirbirine yaklaşmamış iki yol, aynı yerde bitebiliyor. li olsa da. Gidilen yol, gidile- Actual Medicine yoruz yaşamımızı. Birey sayısı kadar farklı renkler var. Bazılarımız aynı renkte yaşıyor gibi olsalar da yaşamdaki rengin tonu, tonların değişimi her bireyde çok farklı. Hatta renk tümüyle aynı olsa bile, geçilen yol farklı. Yolun zorluğu, yama gereksinimi farklı. Oluşan etki ise, tümüyle farklı. Başlanan yer ve varılacak yer baştan belcek yol farklı. Farklılıklarımız var, olmalı da. Ancak başlangıcımızın aynı olduğunu ve sonumuzun aynı olacağını unutmamakta yarar var. Son söz Hem kendi rengimize, hem de başkalarının farklı renklerinin olmasına sahip çıkmalı ki, yaşam rengarenk olsun. 51