KOMA, STATUS EPİLEPTİKUS, BEYİN ÖLÜMÜ Dr. Canan Aykut Bingöl Koma uyanıklığın olmadığı ve yanıt verememe durumu ile tanımalanan bir bilinç durumudur. Verilen uyarılar hastada uyanıklığa neden olmaz. Çeşitli nedenlerin ortaya çıkardığı beyin fonksiyonlarının bozulmasına bağlı bir tablodur. Bilinç kaybının seviyesi beyindeki merkezlerin travmaya veya fonksiyonel bozukluklara maruz kalma ve etkilenme durumuna bağlıdır. Beyin fonksiyonunun, metabolik bir bozukluk veya yapısal bir lezyon sonucu ciddi şekilde bozulması ile ortaya çıkar. Yapısal lezyon lokalize veya yaygın olabilir. Komanın nedeninin bilinmesi önemlidir. Metabolik hastalığa veya hipoksik hasara bağlı komada her iki hemisferin fonksiyonu bozulurken, eksternal bası veya beyin sapına ait bir lezyon varlığında assendan retiküler aktive edici sistem lokalize olarak kesintiye uğramaktadır. Uyanıklık hali için assandan retiküler aktive edici sistem çok önemli olup kraniyal sinirlerin çekirdeklerine çok yakındır. Bu nedenle kraniyal sinirlerin fonksiyonlarının durması retiküler aktive edici sistemin kesintiye uğramasını, dolayısıyla beyin ölümünün bir göstergesini oluşturur. Komanın nedenleri ve tipleri: 1. Yapısal nedenler(strüktürel, serebral komalar): I-Vasküler(beyin kanaması) II-Travmatik(Kafa travması, epidural , subdural kanamalar) III-Enfeksiyöz(menenjit, ansefalit) IV-Tümör(beyin tümörü) V-Epilepsi nedeniyle gelişen koma 2. Metabolik nedenler(metabolik komalar): I-Kardiyak(Miyokard infarktüsü, ritm bozuklukları, akciğer embolisi, arterioskleroz, tromboz) II-Solunumsal(Ağır solunum yetmezliği nedeniyle, hiperkapni) III-Renal-hepatik (üremi koması,karaciğer koması) IV-Endokrin yetmezlik(Hiperglisemi, hipoglisemi) V-Elektrolit ve asit baz denge bozuklukları (Hipo veya hipernatremi, potasemi, asidoz veya alakloz) VI-Akut entoksikasyonlara bağlı gelişen komalar(alkol, opium alkaloidleri, barbitürat zehirlenmesi, insektisitler, karbon monoksit, salisilat, kurşun, arsenik) VII-Fizik etkenler( Hipotermi, sıcak çarpması, boğulma) Yapısal nedenlerde lezyon serebral hemisferlerde (intrakranial)’dir, Lezyon hızlı gelişmişşe, bilinç kaybı hızlı olur koma gelişir, lezyonun gelişimi yavaş oluyorsa bilinç bozukluğu da geç gelişebilir. Akut gelişen bir komada genellikle beyin sapında bir patoloji mevcuttur. Posterior fossa lezyonları ve beyin sapı lezyonları direkt retiküler aktive edici sistemi etkileyerek koma geliştirirler. Komanın derecesine göre refleksler (kornea, pupil, farinks, tendon ve plantar) kaybolabilir. Daha hafif durumlarda beyin sapı refleksleri korunmuş olabilir. Solunum da değişik derecelerde etkilenebilir. Komada takip için Glaskow Koma Skalasını (GKS) izlemek gereklidir. Glaskow koma skalası: Motor cevap (M) Göz açma (E) Spontan 4 Emre itaat Sese 3 Lokalize etme 6 5 Verbal yanıt (V) Oriente Anlamsızkonuşma Ağrıya 2 Çekme 4 Uygunsuzkonuşma Hiçbiri 1 Anormal fleksör cevap Anormal ekstensör cevap Hiçbiri 3 Anlamsız bağırma 2 Hiçbiri 1 puan 5 4 3 2 1 Glaskow koma skalasında en kötü değer 3, en yüksek değer 15’dir. Total puanın 7 veya daha az olması koma olarak değerlendirilir. Metabolik orijinli komalarda E1M1V1 olabilir, fakat metabolik olay düzeltilince hastanın bilinci açılabilir. Strüktürel komalarda ise bu değerin prognozu daha kötü, ölümcül olabilir. Komayı oluşturan neden diensefalondan beyin sapına doğru indikce prognoz daha kötüdür. Komada anormal solunum örnekleri: 1-Cheyne- Stokes solunumu: Solunum derinliği alçak veya yüksek ve apne nöbetleri ile karakterlidir. Gittikçe hızlanan bir hiperventilasyon döneminden sonra solunum amplitüdü düşer ve bunu bir apne izler. -İki taraflı derin hemisfer lezyonlarında. -Diensefalon lezyonlarında, diensefalona basınç yapan herniasyon durumlarında. -Serebral hemisferleri etkileyen yaygın metabolik olaylarda . -Serebral infarktüs ve tentorial herniasyonlarda. -Serebrovasküler olaylar, üst solunum yolu obstrüksiyonları ve konjestif kalp yetmezliği gibi nörolojik olmayan patolojilerle olan komalarda görülebilir. 2-Santral nörojenik hiperventilasyon: Hızlı, sürekli, düzgün ve derin solunum vardır.Yüksek amplitüd ve frekansta bir solunum sürer gider. -Orta beyin (üst beyin sapı) lezyonlarında, -Pons lezyonlarında, -Transtentorial herniasyon olgularında görülür. 3-Apneik solunum: 2-3 saniye ile inspirasyon ve ekspirasyon birbirini izler. Araya başka patolojik solunum örnekleride katılabilir. - Orta ve alt pons bölgelerinde lezyon vardır. - Pons kanama ve infarktüslerinde spesifik solunumdur. - Hipoglisemik koma, herniasyon ve menejit seyrinde görülebilir. 4- Ataksik solunum: Derinlik ve hızı düzensiz, bazen apneye giden amaçsız yüzeyel, yetersiz bir solunumdur. En kötü ve prognoz için en umutsuz olan solunum tipidir. Retiküler formasyonu tutan lezyonlarda (medüller beyin sapı)görülür. Servikal lezyon varsa, retiküler formasyon tutulumu ile prognoz daha kötüdür. Komalı hastaya yaklaşımda neden araştırılarak yaklaşımda bulunur ve tedavi yönlendirilir. Status Epileptikus: Nöbet aktivitesinin klinik ya da elektrofizyolojik olarak sürekli olması durumuna statsus epileptikus denir ve yoğun bakım hastalarında sıklıkla görülen bir tablodur. Sistemik enfeksiyonlar, metabolik olaylar, kullanılan ilaçlar, eşlik eden serebral olaylar status epileptikusa neden olabilir. Motor hareketlerin çok az ya da hiç olmadığı ve sürekli epileptiform aktivitenin sürdüğü duruma nonkonvulsif status epileptikus (NKSE) denir. Komadaki hastada tanımlamak kolay değildir. Bu tabloya ”subtle” jeneralize SE, elektrografik SE, komada SE, jeneralize elektrografik SE, subklinik SE ve NKSE denmektedir. Hipoksi, metabolik bozukluklar ve konvulsif nöbetler sonrası görülebilir. EEG’de çok değişik anormallikler gözükebilir. Bunlar periodik lateralize edici deşarjlar (PLED), bilateral bağımsız PLED, periodik jeneralize ya da fokal epileptiform deşarjlar ve jeneralize trifazik dalgalar olarak sayılabilir. PLED epileptiform olup olmadığı tartışmalıdır. Diğer ensefalopati tablolalarında ve enfeksiyonlarda görülebilir ve epileptiform olarak değerlendirilmezler. Periodik deşarjlar trifazik özellik gösterebilir ve diğer ensefalopatilerle karışır. Benzodiazepinlerin EEG üzerine etkileri de tartışmalıdır. Metabolik ensefalopatide de BDZ’ler trifazik dalgaları ortadan kaldırmaktadır. Ağrılı uyaran ile patern geri döner. Tedavi sonrası EEG’nin düzelmesi de tanı koydurucu değildir. Tedavi sonrası klinik düzelme esas kriterdir. Bu hastalarda tedavi edilse de gidiş iyi olmadığından tedavi de tartışmalıdır. NKSE nöbet sonrası bilinci yerine gelmeyen hastalarda da görülebilmektedir. Beyin ölümü: Beyin ölümü terimi, solunum ve dolaşımın devamını sağlayan beyin sapındaki merkezlerin ölümü anlamında kullanılmakta, tüm beyin konteksinin ölümü anlamına gelmemektedir. Beyin ölümü genellikle solunum ve dolaşımın geri dönüşümsüz olarak durmasına bağlı olarak gelişir. Beyin ölümü 1959'da Mollart ve Goulan tarafından ilk kez tanımlanmıştır. Bu kavram daha sonra 1968'de Harward Tıp Fakültesi'nde ve diğer çeşitli merkezlerde komiteler oluşturularak tartışılmış, beyin ve beyin sapı ölümü ile ilgili ölçütler belirlenmiştir. Bunlar: 1- Zehirlenme ve hipotermi gibi tedavisi olanaklı uyarıya cevap vermeme durumlarının ve çoğunlukla beş yaştan küçük çocukların bilinen diğer kurallar çerçevesinde kapsam dışı tutulması, 2- Geri dönüşü olmayan, yapısal beyin hasarının saptanması, 3- Klinik muayenelerle beyin sapı fonksiyonlarının durmuş olduğunun saptanması, 4- Doğrulayıcı deneylerin yapılmış olmasıdır. Bunlara bağlı olarak irreversibl yapısal beyin hasarı tanısı kesin olarak konmuş olmalıdır. Bu sıklıkla kafa travmaları ve spontan intrakraniyal kanamalar vb. durumlarda geçerlidir. Yeterli spontan solunum olmaması nedeni ile hastaya yapay solunum uygulanıyor olmalıdır. Zehirlenme ve hipotermi gibi tedavisi olanaklı durumlar uygun yöntemlerle kapsam dışı bırakıldıktan sonra klinik muayene ile beyin sapı refleksleri araştırılmalıdır. Çok sayıdaki beyin sapı refleksi içinde özellikle önem taşıyanlar pupilla, kornea, vestibulooküler ve farengeal reflekslerdir. EEG tek başına güvenilir bir yöntem değildir. Serebral angiografinin güvenilir bir yöntem olduğu ileri sürülmektedir, ancak oldukça güç ve risklidir. Apne testinde, yüksek (60 mmHg. ve üzeri) PCO2 değeri olan hasta, yapay solunum cihazından ayrıldığında, solunum fonksiyonları gözlenmez ise kişide apne durumunun geliştiği kabul edilir. İrreversibl koma gelişmiş ve 12 saat süresince, etiyolojisi saptanamayan tablolarda en az 24 saat bu koşulların değişmeden devamlılığı gözlenmelidir. Beyin ya da beyin sapı ölümü, gelişmiş klinik ve laboratuvar aygıtlarına gereksinim duyan, tek başına bir hekimin değil, ancak bir hekimler kurulunun varabileceği karardır. Sağlık Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayınlanan, 1993, 2000 ve 2002 tarihli Beyin Ölümü Kriterleri Tanım: Beyin ölümü klinik bir tanıdır ve beyin fonksiyonlarının tam ve irreversibl kaybıdır. İrreversibl komanın temel bulguları: 1. Beyin ölümüne karar vermek için komanın aşağıdaki nedenlere bağlı olmaması, I. Primer hipotermi, II. Hipovolemik ya da hipotansif şok, III.Geriye dönüşüm sağlayabilecek intoksikasyonlar (barbitürat ve diğer sedatifler, depresan ve narkotik ilaçlar) ile metabolik ve endokrin bozukluklar, 2. Bilincin tam kaybı 3.Spontan hareketin bulunmaması. Aşağıda bulunan durumlar beyin ölümü tanısını ekarte ettirmez. I. Derin tendon reflekslerinin alınması, II. Yüzeyel reflekslerin alınması, III. Babinski refleksi alınması, IV. Solunum benzeri hareketler alınması, (omuz elevasyon ve adduksiyonu, önemli tidal volum değişikliği olmaksızın interkostal genişleme) V. Patolojik fleksiyon ve ekstensiyon cevabı dışındaki spontan ekstremite hareketleri, 4. Ağrılı uyaranlara serebral-motor cevap alınamaması, 5. Spontan solunum bulunmaması, 6. Beyin sapı reflekslerinin tamamen kaybolması, I. Beyin ölümünde pupiller parlak ışığa yanıtsız ve dilatedir (4-9 mm) II. Kornea refleksi yokluğu, III. Vestibulo-oküler refleks yokluğu, IV. Okülosefalik refleks yokluğu, V Feringeal ve trakeal reflekslerin yokluğu, 7. Apne testi: Apne testi uygulanabilmesi için, Arterial pO2 ve pCO2 değerleri normal olmalıdır (pCO2 40 mmHg ve üzerinde). Bu koşullarda hasta 10-30 dakika süre ile %100 oksijen ile ventile edilerek arteriyel oksijen basıncının 200 mmHg üzerinde olması sağlanmalıdır. Bu koşullar sağlandıktan sonra hasta mekanik solunum desteğinden ayrılarak trakea içerisine en az 8-10 dakika süre ile 6 lt. dakikada oksijen uygulanmalıdır. Bu uygulamalara rağmen spontan soluma yoksa apne veya kan gazlarında pCO2 basıncı 60 mmHg veya üzerinde ise spontan soluma hareketi yoksa apne testi pozitiftir. Beyin ölümü tanısı konan hastalarda daha önce tanısı konulmuş bir nedenle hasta irreversibl koma tablosuna girmişse en az 12 saat, etyolojisi bilinmeden gelişen tablolarda en az 24 saat bu koşulların değişmeden devamlılığı gözlenmelidir. Klinik beyin ölümü tanısı almış hastalarda, hekimler kurulunun uygun göreceği bir laboratuvar yöntemiyle beyin ölümü kesinletirilmelidir. Referanslar: 1. Ropper AH, Brown RH. Coma and related dsiorders od consiousness. In Adams and Victor’s Principles of Neurology.New York McGrawHill;2005:302-321 2. Laureys S, Owen AM, Schiff ND. Brain function in coma, vegetative state and related disorders. Lancet 2004:3:537-546. Review 3. DeLorenzo RJ. Clinical and epidemiologic study of status. In Seizures and epilepsy in the elderly. Ed AJ Rowan and RE Ramsay, Butterworth-Heinemann 1997:191-206 4. Treiman DM, Meyers PD, Walton NY. Status epilepticus in the elderly: Nosology and therapy. In Seizures and epilepsy in the elderly. Ed AJ Rowan and RE Ramsay, ButterworthHeinemann 1997:207-218. 5. Pandian JD, Cascino GD, So EL, Manno E, Fulgham JR. Digital videoelectroencephalographic monitoring in the neurological-neurosurgical intensive care unit: clinical features and outcome. Arch Neurol 2004;61(7):1090-1094.