1 Zorlu Grubu iç iletişim yayınıdır. Üç ayda bir yayımlanır. Ocak-Şubat-Mart 2013 40 Türkiye’ye değer katıyor sunuş 01 60 yıllık başarı öyküsü… Zorlu Grubu olarak, ülkemizde ve dünyada öncü şirketler arasında yer alma hedefiyle yola çıktık… Bu yola çıkarken, “Ülkem, işim, ailem…” bakış açısını benimsedik; saygın, dürüst ve güvenilir bir kurum olmayı vazgeçilmez bir değer kabul ettik. Sadece kendi kurumumuz ve çalışanlarımız için değil, ülkemiz için, içinde yaşadığımız toplum için, değer yaratmayı önemsedik. 60. yılımıza ulaştığımız bu yıl, ne mutlu ki, üretim, ihracat, istihdam rakamlarımızın büyüklüğü, dünya pazarlarındaki rekabet gücümüzle, ülkemizin ekonomik kalkınmasında etkin bir rol oynuyoruz. Öte yandan faaliyet gösterdiğimiz tüm alanlarda kurumsal vatandaşlık bilinciyle hareket ediyor, toplumsal gelişime katkı sağlayacak sürdürülebilir ve uzun soluklu projeleri destekliyoruz. Bundan tam 60 yıl önce Denizli’nin Babadağ ilçesinde küçük bir tekstil atölyesine sahipken, bugün Zorlu Tekstil Grubumuz ile ev tekstili sektöründe Türkiye’de ve dünyada öncü markalara sahibiz. Aynı zamanda, Avrupa ve Orta Doğu’nun en büyük entegre polyester iplik üreticisi ve ihracatçısı konumundayız. Bu alandaki bilgi ve tecrübemizle, yenilikçi ve kaliteli ürün geliştirmeye dönük çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Grubumuzun amiral gemisi, yerli teknolojinin en büyük üreticisi konumundaki Vestel, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci büyük endüstri kompleksi olan Vestel City’deki üretim faaliyetleriyle, ülke ekonomisine önemli bir güç katıyor. Vestel, bu gücün bir yansıması olarak, 10. yılına ulaşan Vestel City ile National Geographic Channel’in en çok izlenen belgesel serilerinden “Mega Fabrikalar”a konuk olan ilk Türk markası oldu. 60. yılımızda bizi gururlandıran bu olay, sadece bizim değil, aynı zamanda ülkemizin de başarısı… Zorlu Grubu olarak Vestel Savunma şirketimizle de son derece iddialıyız. Türkiye’nin savunma sanayiine katkı sağlayacak projeler ürettiğimiz bu alanda, ilk taktik insansız hava aracı Karayel’i geçtiğimiz günlerde görücüye çıkardık. Tamamen yerli tasarım ve üretim eseri olan ve bu nedenle bizim için gurur vesilesi olan Karayel’i, bu yılın sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edeceğiz. Zorlu Enerji Grubu da yoluna başarıyla devam eden şirketlerimizden… Ülkemizin enerji ihtiyacına destek olabilmek için çıktığımız yolda, çevreyle uyumlu yenilenebilir enerji yatırımlarımızla ülkemize değer katmak için çalışıyoruz. Bu bakış açısıyla, bugün Zorlu Enerji’nin kurulu gücünün yüzde 35’ni yerli ve yenilenebilir enerji yatırımları oluşturuyor. Yenilenebilir enerji alanında çok önemli bir yatırım olan, Türkiye’nin en büyük jeotermal santralinin açılışını bu yıl, Denizli Kızıldere’de gerçekleştireceğiz. Santralimiz, büyüklüğü ve sağlayacağı fayda ile dünyanın sayılı jeotermal santralleri arasına girecek. Öncü bir şirket olarak, ülkemizin yanı sıra, diğer ülkelerde de ilklere imza atıyoruz. Pakistan’ın inşa ettiğimiz ilk rüzgar santralinin açılışını da bu yıl yaparak, 60. yılımızı taçlandıracağız. Heyecanla giriş yaptığımız gayrimenkul sektöründe, Zorlu Gayrimenkul şirketimizin projeleriyle fark yaratıyoruz. Bu alanda, kendi adımızı vererek uluslararası ortamda da anılmasını istediğimiz “Zorlu Center” projesi bizim için son derece önemli… Zorlu Center ile Türkiye’de ilk defa rezidans, Performans Sanatları Merkezi, alışveriş merkezi, otel ve ofislerden oluşan 5 fonksiyonu bir araya getirdik. Asya ve Avrupa kıtalarının birleştiği noktada, İstanbul’un tam kalbinde, yeni bir yaşam alanı, cazibe merkezi yarattık. Bu yıl açılışını gerçekleştireceğimiz projemizle gayrimenkul alanında yepyeni bir çığır açacağız. İstanbul kadar eşsiz, İstanbul kadar benzersiz bu projeye imza atmaktan gurur duyuyor, 60. yılımızda projemizi ülkemize armağan ediyoruz. Mevcut faaliyet alanlarımıza göre daha yeni bir alan olan madencilikte ise Manisa Gördes’te nikel madeni yatırımımız hızla ilerliyor. Bu yıl içerisinde bu alanda da üretime geçmeyi hedeflediğimiz, Türkiye’de ve Avrupa’da benzeri olmayan tesisimiz, 2016 yılına kadar 10 bin ton, sonrasında ise 20 bin ton nikel işleme kapasitesine sahip olacak. Bu alanda da farkımızı ortaya koyacak ve ülkemize değer katacağız. 60 yıllık başarı yolculuğumuzda ilke olarak daima “daha iyisini yapmayı” hedefledik... Önümüzdeki süreçte, yeni rotamız, “Yapacaksan daha daha iyisini yap, gideceksen daha daha uzağa git, çıkacaksan daha daha yükseğe çık” olacak… Zorlu Grubu olarak, Türkiye’nin geleceği için çalışmaya, üretmeye ve ülkemizle birlikte, ülkemize ve insanımıza değer katarak büyümeye devam edeceğiz. Sevgi ve saygılarımla, Ah­met ZOR­LU 02 içindekiler 03 Türkiye’de ve Dünyada Zorlu Dergisi, Zorlu Holding A.Ş. yayınıdır. Para ile satılmaz. Katkıda Bulunanlar: Ayşegül Güngör / Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü 1989’da İstanbul Üniversitesi Ekonometri Bölümü’nden lisans derecesi, 1991’de Ekonometri Bölümü’nden yüksek lisans derecesi aldı. Bankacılık sektöründeki kariyerinin yanı sıra 1995’te Marmara Üniversitesi Çağdaş Bilimler Vakfı, Çağdaş İşletmecilik Sertifika Programı’nda hazine ve sermaye piyasaları konusunda dersler verdi. 2001’den bu yana yönetici ortağı olduğu Minerva Eğitim ve Danışmanlık bünyesinde, çeşitli kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyor. Metin Salt / Vestek Genel Müdürü Metin Salt 1990’da ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ABD’de Digital Microwave Corp. ve Cellnet Technology Inc. Adlı şirketlerde Ar-Ge grup yöneticiliği yaptı. Halen Vestel Şirketler Grubu’nun Ar-Ge çalışmalarını yürüten Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş.’de genel müdür olarak görev yapıyor. ABD, Avrupa ve Türkiye patent enstitüleri tarafından verilen altı patenti bulunuyor. 10 Vestel’in “mega fabrikası” National Geographic’te... 16 Performans Sanatları Merkezi kapılarını açıyor 26 Geçmişle gelecek; Bilgiyle tahmin 32 Vestel, fark yaratmaya devam ediyor 20 Valeron şıklığı Nişantaşı’nda 24 Vestel, Karayel ve Bora’yı TSK’ya teslim ediyor 04 Kapak / Türkiye’ye değer katıyor 14 Mavi ve Yeşil ile enerji dolu bir yolculuk 30 MIPIM’in yıldızı Zorlu Gayrimenkul 42 İnternet zenginleri 44 Kurumsal Risk Yönetimi’nde yeni dönem 45 Korteks, katma değerli ürünlerle büyüyor 46 Vestel, TV Connect Fuarı’nda... 47 Lüks pazarlama tüyoları... 48 Amatör ama tutkulu fırçalar 52 “Tasarım fabrikası”na üç ödül 53 Linens büyümeye devam ediyor 54 Vestel LED, Avrupa’ya ihracata başladı 60 Zorlu Tekstil, Texbridge’de... 62 TAÇ ailesi 125 bin kişiye ulaştı 63 Facebook’ta keramet vardır! 64 TAÇ, baharın ışıltısını evlere taşıyor 66 Zorlu Enerji Grubu’na Avrupa Komisyonu’ndan ödül 67 Ekonomik elektrik fırsatı 68 AVM’lere avantajlı elektrik 69 Euromoney’den Zorlu Enerji’ye ödül 70 Sürdürülebilirlik alanında enerji sektöründe bir ilk 71 Kilis, hava kirliliğine dur diyor 72 Başarının getirdiği başarısızlık 74 Kısa kısa 78 Gökyüzünün getirdikleri 80 Kültür sanat 82 English summaries Zorlu Holding A.Ş. Adına Sahibi Olgun Zorlu İçerik ve Tasarım Uygulama Genel Koordinatör Ayşegül Kuyucu Görsel Yönetmen Esen Ataman Kürklü Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yaprak Özer indeks içerik-iletişim danışmanlık Kore şehitleri Cad. Atılım İş Merkezi No: 28 K: 4 D: 4 34397 Zincirlikuyu-İstanbul Tel: 0212 347 70 70 Faks: 0212 347 70 77 e-mail: indeks@indeksiletisim.com web: www.indeksiletisim.com İçerik Koordinatörü Nilüfer Eyiişleyen Grafik Tasarım Serkan Bengin Yayın Editörü Umut Bavlı İdari İşler Dilek Yeşil Yayın Kurulu Vedat Aydın, Lale İlalan, Necmi Kavuşturan Yayın türü: Yerel, süreli, 3 aylık Yazı İşleri Erkan Yavuz, Belkıs Dalkıranoğlu Fotoğraflar Renk Ayrımı ve Basım Bilnet Matbaacılık Dudullu Organize Sanayi Bölgesi 1. Cadde No: 16 Ümraniye/İstanbul Telefon: 444 44 03 36 Dağda bir masal: Pokut yaylası Dergi Yönetim Yeri Zorlu Plaza, 34310 Avcılar - İstanbul Telefon: 0212 456 20 00 Faks: 0212 422 00 49 e-posta: zorludergisi@zorlu.com 56 Zorlu Elektrik ile avantajlı elektrik dönemi başladı “Zorlu” Dergisi’nin içerik ve tasarımı İndeks İçerik İletişim Danışmanlık tarafından yaratılmış olup, Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında eser olarak koruma altındadır. “Zorlu” Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğrafları yayma hakkı ve “Zorlu” markası ve logosu Zorlu Holding A.Ş.’ye aittir. Kaynak gösterilse dahi, hak sahiplerinin yazılı izni olmaksızın ticari amaçlarla kullanılamaz. Dergide yayınlanan yazılar, yazarların kişisel görüş, yorum ve tavsiyelerini içermektedir, İndeks İçerik İletişim Danışmanlık veya Zorlu Holding A.Ş., yazılarda yer alan bilgi, görüş ve tavsiyeler nedeniyle doğabilecek maddi veya manevi zararlardan hiçbir şekilde sorumlu değildir. 04 kapak 05 Türkiye’ye değer katıyor Zorlu Grubu, 1953’ten bu yana faaliyet gösterdiği tüm sektörlerde gerçekleştirdiği yatırımlar ve yarattığı istihdam ile Türkiye’ye değer katıyor. Dünya çapında ilk ve tek birçok büyük projenin altında imzası bulunan Zorlu Grubu; Türkiye için çalışıyor, Türkiye için üretiyor. T ürkiye’nin gücüne güç katan Zorlu Holding, 1953’ten bugüne Türkiye için çalışıyor ve Türkiye’ye değer katıyor. Anadolu topraklarından doğan Zorlu Grubu, Anadolu’dan dünyaya yayılan güçlü bir çınar adeta. Başarılarla dolu 60 yılı geride bırakan Zorlu Grubu’nun, Denizli’de küçük bir atölyeden bugüne ulaşmasında inancın payı büyük. Hacı Mehmet Zorlu’nun temellerini attığı günden bu yana Zorlu Grubu, kurucularının ilkleri başarmaya ve en iyiyi yapmaya olan inancıyla; Afrika’dan Orta Asya’ya, Uzakdoğu’dan Amerika’ya kadar dünyanın dört bir yanına erişen güçlü bir dünya devi olmayı başardı. Zorlu Grubu’nun bugünlere gelmesindeki en büyük etken, ilk göz ağrısı ve yola çıkışında dinamosu olan tekstil faaliyetleri; Denizli’den Trabzon’a, ardından İstanbul ve Bursa’ya açıldı. Zaman içinde Zorlu Tekstil Grubu haline gelecek olan şirketlerin temelleri atılmış oldu. Zorlu Tekstil Grubu, 60 yıllık süre zarfında 900 milyon dolar cirosuyla Türkiye ekonomisine can veren damarlardan biri haline geldi. 2015’te 1 milyar doları aşkın ciro hedefiyle yoluna devam eden Zorlu Tekstil Grubu, 6 bin civarında kişiyi istihdam ederek Türkiye’nin insan kaynağına da değer katıyor. Ev tekstili alanındaki faaliyetlerinde hızlı ve kontrollü bir büyüme gerçekleştiren Zorlu Grubu, zaman içerisinde Türkiye’nin sınırlarını aşarak dört kıtaya yayıldı. Grup, Türkiye’dekiler de dahil olmak üzere 12 adet tekstil üretim şirketiyle faaliyetlerine devam ediyor. Korteks İplik • Tek hat üzerinde, dünyanın en büyük kapasiteli kontinü polikondenzasyon ve direkt eriyik beslemeli POY-FDY üretim tesisi • Dünyanın en büyük hacimli alüminyum PTA siloları (Her biri 3.600 m3 hacminde 4 adet silo) • Polikondenzasyondan direkt üretim sisteminin Türkiye’deki ilk uygulayıcısı • Teknoloji mühendisliğini kendi bünyesinde yapma kabiliyeti • Enerji gücü ve tüketimi açılarından Türkiye’nin en büyük tekstil fabrikalarından biri (110 MVA kurulu güç ve 60 MVA fiili güç tüketimi) • Avrupa’nın en büyük dinamik kesintisiz elektrik enerjisi (UPS) sistemine sahip tesisi (13.200 KVA) • 65 milyon kcal/h kapasite ile Türkiye’de mevcut en büyük soğutma grupları tesisi • 126 bin Nm/h ile Bursa’daki en büyük hava kompresör tesisi Zorlu Tekstil Grubu, 1976 yılında, ev tekstili sektörünün lider markası TAÇ’ı sektöre kazandırdı. Ev tekstili sektörünün lideri konumunda bulunan TAÇ, 2009’da yapılan bağımsız bir araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye genelinde yüzde yüz bilinirliğe sahip. Kalite ve çeşitliliğiyle Türkiye dışında yurt dışında da büyük beğeni gören TAÇ, dünyanın ilk ve tek markalaşma programı Turquality kapsamında da yer alıyor. Zorlu Tekstil Grubu’nun en büyük markası olan TAÇ, Türkiye çapında 1500 farklı satış noktasında tüketiciye ulaşıyor. Yaygın bir satış kanalına sahip olan TAÇ; Ar-Ge, Ür-Ge ve desen çalışmalarına yaptığı yatırımlarla da sektöründe öncü bir rol oynuyor. Sektörün değişiminde ve gelişiminde etkin konumda yer alan TAÇ, 11 yıldır düzenli olarak gerçekleştirilen “Bir Desen Tasarla” yarışmasıyla da genç tasarımcıların sektöre kazandırılması yönünde önemli katkılar sağlıyor. Zorlu Tekstil Grubu, Türkiye’nin tek uluslararası ev güzellik konseptiyle açılan mağazalar zinciri Linens ve Avrupa’ da gördüğü yoğun ilginin ardından Türkiye’ deki tüketicilerle de buluşan, ulaşılabilir lüks konseptiyle başta Avrupa olmak üzere 50’ye yakın ülkede 200 noktada satışa sunulan Valeron markasıyla da sektöre yenilikçi ve öncü bir ev tekstili mağazacılık anlayışı sunuyor. Dünya devi: Korteks İplik 1976 yılında Bursa’da küçük bir atölye olarak kurulan Korteks Kadife Dokuma Tesisi, Türkiye tekstil sektörünün kaliteli polyester iplik ihtiyacını karşılamak üzere 1988’de kurulan Korteks İplik Fabrikası’yla birlikte, Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük entegre polyester iplik üreticisi ve ihracatçısı konumuna ulaştı. Enerjimiz Türkiye için Zorlu Grubu, tekstil sektörü dışındaki ilk yatırımını 1993 yılında enerji sektöründe gerçekleştirdi. Zorlu Grubu’na ait sanayi kuruluşlarının elektrik ve buhar ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş., günümüzde Türk enerji piyasasının en önemli oyuncularından Zorlu Enerji Grubu’nun da temeli oldu. 2000’li yılların başında enerji sektöründe yatırımlarını yoğunlaştıran Zorlu Grubu; işletme, bakım, inşa ve ithalat-ihracat alanında kurduğu enerji şirketleriyle sektörde güçlü bir oyuncu olma yolunda adımlar attı. Yurt dışı yatırımlarını da artıran Zorlu Grubu, Moskova’da ilk özel elektrik santrali projesinin temelini attı. 2005’te “Avrupa’da en hızlı büyüyen 100 şirket” arasına girdi. Günümüzde, Türkiye’de 33 ilde 2 bini aşkın müşterisi bulunan Korteks, Türkiye sınırlarını aşarak 62 ülkede 194 müşteriye hizmet veriyor. Üretiminin yaklaşık yüzde 90’ını dünyaya sunuyor. 335 bin metrekare üretim alanında hizmet veren Korteks İplik, günde 580 ton polimer, 400 ton POY, 120 ton FDY, 350 ton tekstüre, 10 ton hava tekstüre, 60 ton mono iplik ve 25 ton bükümlü, fantezi ve elastanlı iplik üretme kapasitesine sahip. Toplam 2 bin 100 çalışana sahip Korteks İplik, tedarik ve servis ağıyla farklı sektörlerin gelişiminde de öncü rol oynuyor. Ürün çeşitliliğini ve kalitesini artırma yönünde çalışmalarını sürdüren Korteks, gerçekleştirdiği AR-GE ve ÜR-GE yatırımları sonucunda geliştirdiği katma değeri yüksek ürünlerle, sektöründe öncü konumunu koruyor. 2008’de ADÜAŞ’a (Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.) ait toplam 141 MW kurulu güce sahip dokuz santral için yapılan özelleştirme ihalesini, 510 milyon dolar ihale bedeliyle kazanarak Türkiye’nin enerji devi olma yolunda büyük bir adım atmış oldu. Türkiye’nin doğal gaz dönüşümünde etkin rol oynayan Zorlu Enerji Grubu, GAZDAŞ Gaziantep ve GAZDAŞ Trakya şirketleri ile Gaziantep ve Trakya bölgelerinde 20 ayrı yerleşim birimine doğal gaz dağıtımı gerçekleştiriyor. Gelecek 3 yıl içerisinde Gaziantep bölgesinde 30,2 milyon dolar; Trakya bölgesinde ise 19,6 milyon dolar yatırım gerçekleştirmeyi hedefliyor. Grup, 2013 yılı sonu itibariyle her iki bölgede toplam 370 bin adet aboneye ulaşarak doğal gaz sağlamış olacak. Bu doğrultuda 2013 yılı için her iki bölgede de sanayi ve konut Zorlu Enerji Grubu • Yaklaşık maliyeti 226 milyon dolar olan Kızıldere Jeotermal Santrali Faz II 2013’te devreye girecek. • Alaşehir, Simav ve Kızıldere’de toplam 180 MW’lık jeotermal yatırım planlanıyor. • Zorlu Enerji; Türkiye’nin 2023 yılında jeotermal enerjide ulaşmayı hedeflediği 600 MW kurulu gücün yarısına talip. • Yatırımlar tamamlandığında 2 milyar kWh üretim, 200 milyon dolar EBİTDA’ya ulaşılacak. • Dalaman’da 124 MW’lık Sami Soydam HES, Tirebolu’da 60 MW’lık HES İkizdere’de ise 30 MW’lık kapasite artırımı planlanıyor. • Osmaniye Sarıtepe ve Demirciler’de ise toplam 110 MW’lık iki rüzgar santrali yatırımı hedefleniyor. • Mevcut tüm projeler hayata geçtiğinde 2017’de yurt içi kapasitesi 1300 MW olacak. • Rusya, Pakistan ve İsrail olmak üzere yurt dışındaki santrallerle beraber Zorlu Enerji’nin kurulu gücü 977 MW’a erişecek. • 5 yıl sonra ise yurt içi ve yurt dışı toplam kurulu gücün 2100 MW’a, toplam cironun ise 1 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor. • Doğal gaz ticareti kapsamında 2012’de 350 milyon m3 gaz ticareti gerçekleştirildi. 2013 yılında ise yaklaşık 1,1 milyar m3 gaz ticareti yapılması hedefleniyor. 06 kapak 07 Zorlu Holding; 50’ye yakın şirketi ve yaklaşık 30 bin çalışanıyla, Türkiye’nin geleceği ve Türk insanının yaşam kalitesini yükseltme yönünde çalışmalarını sürdürüyor. bazında tüketicilere ulaştırılacak doğal gaz miktarının 2 milyar metreküp olacağı öngörülüyor. Doğal gaz ticareti kapsamında ise 2012’de 350 milyon m3 gaz ticareti gerçekleştirildi. 2013 yılında ise yaklaşık 1,1 milyar m3 gaz ticareti yapılması hedefleniyor. tesiyle sektörüne de yön veriyor. Zorlu Grubu’nun gözbebeklerinden Vestel, 1997’de beyaz eşya yatırımının da yapılmasıyla birlikte üretimde güçlü bir büyümeye ulaştı. Şampiyonluk bayrağını elinden düşürmeyen Vestel, son 15 yıldır dayanıklı tüketimde Türkiye’nin ihracat şampiyonu. Bugün gelinen noktada Zorlu Enerji Grubu, yurt içi ve yurt dışı yatırımlarıyla, enerji dünyasının en önemli aktörlerinden biri. Türkiye’nin 2023’te 100 bin MW olarak öngörülen enerji ihtiyacının yarısını karşılamaya talip olan Zorlu Enerji Grubu, enerjisiyle Türkiye’ye güç ve değer katıyor. 5 adet doğal gaz, 7 hidroelektrik, 1 rüzgar ve 1 jeotermal enerji santraliyle 771 MW güç üretiyor. 2003’te açılan Vestel City ile dünyanın dikkatini çeken Vestel, 17’si yurt dışında olmak üzere toplam 25 şirket ve 14 bin çalışanıyla 1050 satış noktasında hizmet veriyor. Vestel, Dünyanın ikinci, Avrupa’nın tek alan üzerinde üretim yapan en büyük endüstri kompleksi konumunda bulunan Vestel City ile Geographic Channel’in Mega Fabrikalar belgesel serisinde yer alan dünyanın ilk elektronik ve beyaz eşya firması, Türkiye’nin ise ilk markası oldu. Dost teknoloji: Vestel Farklı sektörlerdeki dev yatırımlarıyla Türk endüstrisinin önemli oyuncularından biri olan Zorlu Grubu dünya çapında tanınan Vestel markasıyla da adını tarihe altın harflerle yazmayı başardı. 1984 yılında kurulan Vestel, 1994’te Zorlu Grubu’na dâhil olmasının ardından hızlı bir yükselişle dünya çapında bir marka olma yolunda ilerledi. Elektronik, beyaz eşya ve bilgi teknolojisi alanlarında faaliyet gösteren Vestel Şirketler Grubu, Zorlu Holding’in amiral gemisi konumunda bulunuyor. Sektöründe Türkiye ve uluslararası pazarların güçlü oyuncularından biri olan Vestel, teknoloji ve tasarım geliştirme yetkinliğiyle dünyanın en büyük üreticileri arasında yer alıyor. Bugün Türkiye’nin en bilinen ve prestijli 10 markası arasında yer alan Vestel, tüketici beklentilerine yönelik ürünleri ve hizmet kaliVestel City • Yıllık 35 milyonu aşkın üretim kapasitesi • 1 milyon metrekareden geniş alan • Bir günde 76 bin ürün üretme kapasitesi • Her yıl yaklaşık 4 binden fazla farklı televizyon çeşidi üretimi • Maksimum kapasitede yılda 15 milyon televizyon üretimi 1 milyon metrekareye kurulu Vestel City’nin yıllık üretim kapasitesi 30 milyon adedi aşıyor. Küresel çapta 6 AR-GE merkezi ve 900 kişilik AR-GE kadrosuna sahip Vestel, uluslararası pek çok tasarım yarışmasından ödülle dönerek teknolojinin yanı sıra tasarımdaki gücünü de uluslararası platformlarda ispatladı. Türkiye televizyon ihracatının yüzde 84’ünü gerçekleştiren Vestel, sahip olduğu teknolojiyi Türkiye’nin gelişimine sunuyor. 2009’da, tümüyle Türk mühendislerin bir başarısı olarak “Taktik İnsansız Hava Aracı Karayel”in Silahlı Kuvvetler’e sunumunu gerçekleştiren Vestel’in, ayrıca 2012’de F@tih Projesi kapsamında ürettiği akıllı tahta ve tabletleri, Türk gençliğinin eğitimine de büyük katkı sağladı. Türkiye’den doğan bir teknoloji markası olarak Vestel, Afrika’dan ABD’ye, Japonya’dan İngiltere’ye dünyanın pek çok noktasında Türk bayrağını dalgalandıran bir markaya dönüştü. 140 ülkeye ihracat yapan Vestel, üretim gücünü, ihracatını ve pazar payını katlayarak artırmayı sürdürüyor. 2007 yılında, dayanıklı tüketim malları alanında devlet destekli ilk markalaşma programı Turquality programına alınan ilk marka olan Vestel, sektöründe dünya markalarıyla yarışabilen, Türkiye’de sürekli ihracat şampiyonu olan yapısını Turquality’e girerek bir kez daha tescillemiş oldu. İstanbul kadar eşsiz: Zorlu Center Tekstil, enerji ve dayanıklı tüketim ürünleri gibi sektörlerin ardından Zorlu Grubu; gayrimenkul sektöründe de Türkiye’ye değer katmaya devam ediyor. Yurt içinde ve yurt dışında değerli araziler üzerinde, dünya standartlarında özgün projelerle nitelikli konut, ofis, iş merkezi, alışveriş merkezi, hastane ve otel geliştirmek amacıyla 2006 yılında kurulan Zorlu Gayrimenkul; Zorlu Center ve Zorlu Levent Ofis projelerini aktif olarak yürütüyor. İstanbul’a eşsiz bir yapı kazandırma ve Türkiye’ye değer katma hayaliyle gayrimenkul sektörüne adım atan Zorlu Grubu, “Türkiye’nin ilk 5 fonksiyonlu karma kullanım projesi” Zorlu Center ile bir hayalini daha gerçeğe dönüştürüyor. İstanbul’un ‘en değerli arazisi’ olarak kabul edilen Zincirlikuyu’da yükselen Zorlu Center’da, performans sanatları merkezi, Raffles otel, ofis, alışveriş merkezi ve rezidanslar yer alıyor. Kentin yeni çekim merkezi olmaya aday Zorlu Center, Avrupa ve Asya kıtalarının birleştiği noktada İstanbul’un kalbinde yer alan merkezi konumuyla şehrin dokusunu da geliştiriyor. Bulunduğu bölgenin altyapı ve üstyapı sistemlerine, ulaşım, enerji, su, kanalizasyon, aydınlatma ve trafik gibi unsurlarının gelişimine büyük katkı sağlıyor. Zorlu Center, İstanbul Boğazı’nın en güzel noktasındaki konumu ve 72 bin metrekare yeşil alanıyla “uluslararası çekim merkezi” olmaya hazırlanırken, İstanbul’a yeni bir kent meydanı da kazandırıyor. Metro-metrobüs bağlantı tünellerinin yanı sıra Zorlu Center’ın çevreyolları bağlantılarıyla ulaşım konusunda da önemli yatırımlara imza atıyor. Broadway’in 101 yıllık şirketi Nederlander tarafından operatörlüğü gerçekleştirilecek olan 50 bin metrekarelik Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Zorlu Grubu’nun sosyal sorumluluk anlayışını yansıtıyor. Raffles İstanbul Zorlu Center ve dünya markalarının yer aldığı Zorlu Center Alışveriş Merkezi ise İstanbul’a yeni değerler katıyor. Kentin prestijini ve turizm potansiyelini yükselterek farklı ihtiyaçlara uygun seçenekler sunuyor. Proje aşamasında 12 adet ulusal ve uluslararası ödüle layık görülen Zorlu Center, tüm fonksiyonlarıyla 2013 yılının üçüncü çeyreğinde kapılarını açmaya hazırlanıyor. İstanbul’un nitelikli ofis ihtiyacını karşılamak üzere projelendirilen Zorlu Levent Ofis ise Zorlu Gayrimenkul’ün Zorlu Center’dan sonra ikinci projesi olarak hayata geçiyor. Büyükdere Caddesi’nde eski Deva Holding binasının bulunduğu arazide inşaası devam eden proje, şehre ve lokasyona değer katacak özelliklere sahip bir A plus ofis binası olarak hizmet verecek. Zorlu Center • Proje 102.000 m2’lik arazide 615.885 m2’lik inşaat alanına sahip. • Zorlu Center ile İstanbul Metrosu Gayrettepe İstasyonu ve Zincirlikuyu Metrobüs Durağı arasında yaya ulaşımını sağlayacak “Zorlu Center Metro ve Metrobüs Yaya Bağlantı Tünelleri”, toplam uzunluğu 770 metre olan delme tünellerle üç noktayı birbirine bağlıyor. • 300 milyon dolar yatırım yapılan ve 50.000 m2 kapalı alana sahip olan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi dünyanın önde gelen birçok sanatsal faaliyetine ev sahipliği yapacak. • Zorlu Center AVM yıllık ziyaretçi beklentisi 18 milyon kişi. Zorlu Center AVM, 105 bin m2’lik toplam alanda 60 bin m2’lik kiralanabilir alan bulunuyor. • Mevcut markaların flagship mağazalarının yanı sıra dünyaca ünlü bazı markalar ilk defa Türkiye’de Zorlu Center AVM’de yer alacak. • AVM’de 1600 kişi kapasiteli toplam 12 adet sinema salonu bulunacak. • Raffles İstanbul Zorlu Center, 250 milyon dolar yatırımla hayata geçiyor. • Zorlu Center Rezidansları, büyüklükleri 117 m2 ile 735 m2 arasında değişen 1+1’den 5,5+1’e kadar farklı tipte rezidanslardan oluşuyor. • Projede 72 bin m2’lik peyzaj alanı mevcut. Zorlu Grubu, “Türkiye’nin ilk 5 fonksiyonlu karma kullanım projesi” Zorlu Center ile bir hayalini daha gerçeğe dönüştürüyor. İstanbul’un ‘en değerli arazisi’ olarak kabul edilen Zincirlikuyu’da yükselen Zorlu Center’da, performans sanatları merkezi, Raffles otel, ofis, alışveriş merkezi ve rezidanslar yer alıyor. 08 kapak 09 Zorlu Grubu’nun kilometre taşları 1953 1970 1976 1984 1988 1989 1990 1993 1994 1997 1998 1999 2000 • Hacı Mehmet Zorlu, Babadağ’da Zorlu Grubu’nun temellerini attı. • Zorlu Grubu’nun ilk şirketi Zorlu Mensucat Denizli, Babadağ’da Mehmet Zorlu tarafından kuruldu. • İstanbul’a ve Bursa’ya geliş. • TAÇ markası ile perde satışına başlandı. • Korteks Kadife Dokuma Tesisi, Bursa’da ufak bir atölye şeklinde kuruldu. • Türkiye’de ilk kez 220 cm çarşaf üretildi. • İlk resmi ihracatın başlangıcı olarak, Korteks ürünleri ihraç edilmeye başlandı. • Trabzon ve Denizli Zorlu Tekstil Pazarlama kuruldu. • Korteks İplik Bursa’da kuruldu. Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük entegre polyester iplik üreticisi ve ihracatçısı Korteks İplik Fabrikası, Türkiye tekstil sektörünün kaliteli polyester iplik ihtiyacını karşılamak üzere Bursa’da kuruldu. • Lüleburgaz’da Zorlu Brode fabrikası kuruldu. • Korteks Polyester İplik Tesisi’nin üretimi başladı. • Zorlu Grubu’na ait sanayi kuruluşlarının elektrik ve buhar ihtiyaçlarını karşılamak üzere Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş. kuruldu. • Korteks perde, Türkiye’de ilk güpür aplik perde üretimini gerçekleştirdi. • Vestel, Zorlu Grubu’na katıldı. • Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük üretim ev tekstili üretim tesisi olan Zorlu Linen 9 ay gibi kısa bir sürede kuruldu ve TAÇ markalı nevresim üretimine başladı. • Beyaz eşya yatırım kararı alındı. • Zorlu Grand Hotel açıldı. • Denizbank kuruldu. (Özelleştirme İdaresi) • Avrupa perde pazarına girmek için, 250 yıllık Fransız markası Bel Air satın alındı. • ABD pazarı için ilk TV üretimi yapıldı. • Vestel USA kuruldu. • Regal markası olarak ikinci marka yaratılmasına karar verildi. • Bursa kombine çevrim santraline ait 26 MW kurulu gücünde LM2500 basit çevrim halinde devreye alındı. 9 MW gücünde buhar türbininin de devreye girmesi ile kombine çevrim kapasitesi 35 MW’a ulaşırken, Zorlu Enerji, Zorlu Grubu’nun elektrik tüketiminin %100’ünü karşılayabilir duruma geldi. • Linens Pazarlama A.Ş. kuruldu. • Linens “Ev Güzellik Merkezi” konsepti ile ilk mağazasını açtı. Erenköy Linens mağazası, Bağdat Caddesi’nde açıldı. Linens ev tekstili alışverişinde aranılan her şeyi tek çatı altında sunan mağaza konsepti ile müşterilerine hizmet vermeye başladı. • Buzdolabı üretimi başladı. • Klima yatırım çalışmaları başladı. • Dexar kuruldu. • Bursa’da kurulan şalt merkezi ile Şirket, ürettiği enerjinin %50’ye yakınını Grup dışındaki şirketlere satar hale geldi. • Mehmet Zorlu Eğitim, Sağlık, Kültür ve Yardımlaşma Vakfı kuruldu. • Korteks İplik’te renkli iplik üretimine başlama kararı alındı. • Çin’e ilk ihracat yapıldı. • Klima üretimi başladı. 2001 2002 2003 2004 2005 2006 • Vestel Hong Kong Ofisi kuruldu. • 2000 yılı ihracat şampiyonluğu yakalandı. • Zorlu Endüstriyel ve Enerji Tesisleri İnş. Tic. A.Ş. kuruldu. • Toplam kapasite 156 MW elektrik, 150 ton/saat buhar’a çıkarıldı. Kapasitesinin • Zorlu Grubu dışına satılma oranı %70’e yükseldi, Zorlu Enerji Grubu enerji piyasasındaki yerini aldı. • Aynı yıl Şirket’in ödenmiş sermayesinin %20’si İMKB aracılığıyla halka arz edildi. • Zorlu O&M Enerji Tesisleri İşletme ve Bakım Hizmetleri A.Ş. ve Zorlu Petrogas Petrol, Gaz ve Petrokimya Ürünleri İnş. San. ve Tic. A.Ş. kuruldu. • Linens’in ilk yurt dışı mağazası (Ukrayna Kiev mağazası) açıldı. • Zorlu Linen, pamuklu ev tekstilinde Avrupa’nın birinci, dünyanın üçüncü büyük tesisi konumunda yer almaya başladı. • Korteks Türkiye’deki polimer üretiminin 50% den fazlasını üretmeye başladı. • Zorlu UK kuruldu. • Bu yıl 11.’si düzenlenen TAÇ Bir De Sen Tasarla Yarışması’nın ilki gerçekleştirildi. TAÇ, ev tekstilinde moda yaratabilecek tasarım ve tasarımcıların ortaya çıkmasını sağlamak için 2002 senesinde Bir De Sen Tasarla Yarışması gerçekleştirerek üniversite-sanayi iş birliğini başlattı. • Çamaşır makinası yatırımı tamamlandı. • Vestel Şangay ofisi kuruldu. • Korteks dünyada ilk defa süper-mikro kalite polyester flaman ipliğin üretimine başladı. • Zorlu Linen, Global Organic Textile Standard-GOTS sertifikasıyla Türkiye’de %100 biyolojik mamuller üreten ilk ve tek üretici oldu. • Zorlu Grubu, 50. yılını gururla kutladı. • Vestel City açıldı. • Aralık 2003’de VESTEL Savunma Sanayi A.Ş. (VSS) kuruldu. • Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş. kuruldu. • TAÇ, toptan satışın yanında perakendeye direkt hizmet vermeye başladı. • Jules Verne, Zorlu Grubu’na dahil oldu. • Zorlu Linen’in üst segment markası Valeron uluslararası pazarda hayata geçirildi. • İnsansız Hava Araçları (İHA) geliştirme çalışmaları VSS’de başlatıldı. • VSS’nin ilk sözleşmesi olan GENESİS’in (Firkateyn Savaş Yönetim Sistemi) AYESAŞ ile beraber imzalandı. • Aydın Yazılım ve Elektronik San. A.Ş.’nin (AYESAŞ) %60 hissesi alındı. AYESAŞ ve VESTEL Savunma’nın ortak yönetim altında birleştirilerek yeniden yapılandırıldı. • Ekim 2005’ de Mini İHA EFE’nin ilk uçuş demosu yapıldı. • İsrail’de 800 MW kurulu güce sahip olacak Dorad Energy Ltd. şirketine %25 ortak olundu. • Moskova’da ilk özel elektrik santrali projesinin temeli atıldı. • Doğalgaz arama ruhsatı alındı. Zorlu Petrogas, Gaziantep - Kilis ve Kırklareli - Tekirdağ - Edirne doğal gaz dağıtım ihalelerini kazandı. • Korteks teknik ve fonksiyonel iplikler üretimine başladı. Bu kapsamda Dry Touch, TAÇ Cottonlike, TAÇ Antimicrobial, TAÇ Micromuss, vb. ürünler bu tarihten itibaren piyasaya sunuldu. 2007 2008 • Zorlu Gayrimenkul Grubu kuruldu. • Pakistan’da rüzgâr santrali kurmak üzere Pakistan Alternatif Enerji Geliştirme Kurulu (AEDB) ile 20 yıl süreli elektrik üretim anlaşması imzalandı. • Dalaman Çayı üzerinde bulunan Sandalcık-Sami Soydam (124 MW) ve Narlı (80 MW) hidroelektrik santralleri için açılan ihale kazanıldı ve fizibilite çalışmaları başlatıldı. • Denizbank, Dexia’ya satıldı. • Zorlu Holding Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzaladı. • Korteks Perde dokuma terbiye ve brode bölümleri Zorlu Linen çatısı altına alındı. • Korteks Monofilaman ipliklerin üretimine başladı. • Korteks Enerji verimliliği proje sonunda Enerji Bakanlığı “En Başarılı Enerji Verimliliği Uygulama Projesi” ödülü alındı. • TAÇ Turquality Programı’na dahil oldu. • Çin’de üretim tesisi kuruldu. • Levent, Bebek, Konak, Alaçatı ve Marmaris arazilerinin alımı gerçekleştirildi. • Karayolları Arazisi İhalesi 800 milyon USD bedelle kazanıldı. • Zorlu Center Mimarlık ve Kentsel Tasarım Yarışması gerçekleştirildi. • Taktik İHA geliştirilmesi işi için VESTEL Savunma MSB SSM tarafından görevlendirildi. • AYESAŞ’ın BOEING’in Gold Supplier’ı (altın altyüklenici) olarak ödüllendirildi. • Rotor Elektrik Üretim A.Ş.’nin rüzgar santrali lisansı devralındı. • Türkiye’nin tek bir alanda en büyük kurulu güce sahip 135 MW kapasiteli rüzgâr santralini inşa etmek üzere Osmaniye ilinde çalışmalara başlandı. • Meta Nikel Kobalt Madencilik A.Ş., Zorlu Grubu ve Meta Madencilik A.Ş. ortaklığı ile faaliyetlerine devam etmektedir. Kurulan ortaklık ile birlikte ham cevher ihracı yerine nikel cevherinin ülkemizde işlenmesi ve katma değeri yüksek ürün olarak dünya pazarlarına sunulması hedeflenmiştir. • Korteks, Shaggy halılar için özel olarak geliştirilen renkli FDY’den bükümlü polyester ipliklerin üretimine başladı. • 2008 Korteks tarafından “Teknik Tekstil”lere yönelik “Güç Tutuşur” polyester iplik ve “Antistatik” özellikli iplik geliştirildi. • Çin Halk Cumhuriyeti’ne ilk ihracat yapıldı. • Zorlu Center projesinin hafriyat çalışmaları başladı. • Zorlu Center Cityscape Dubai Mimari Ödülleri’nde En İyi Planlanmış Proje ödülüne layık görüldü. • İlk Sodyum Bor Hidrür Yakıt Pili uygulaması gerçekleştirildi. • AYESAŞ’ ın Aselsan ile Sahil Güvenlik Gemileri Komuta Kontrol Sistemi donanımı anlaşması imzalandı. • AYESAŞ’ın AIRBUS uçakları için Çarpışma Önleme Sistemi yazılımı geliştirildi. • Osmaniye’de kurulmakta olan 135 MW’lık rüzgâr santrali için EcoSecurities ile Karbon Emisyonu Satış Sözleşmesi imzalandı. • Rotor Elektrik Üretim A.Ş., Osmaniye’de 135 MW gücündeki rüzgâr santralinin yanı sıra, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’ndan yine aynı bölgede 60 MW ve 50 MW RES projelerini kapsamak üzere iki adet üretim lisansı daha aldı. • ADÜAŞ’a (Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.) ait toplam 141 MW kurulu 2009 2010 2011 2012 güce sahip dokuz santral için yapılan özelleştirme ihalesi, 510 milyon dolar ihale bedeli ile kazanıldı. • Amity Oil’in %100 hissesi Zorlu Enerji’ye geçti. • Türkiye’nin ilk nikel-kobalt konsantresinin SGS-Kanada pilot tesisinde üretimi. Nikel üretimi için düğmeye basıldı. • TAÇ dağıtım kanallarında yaptığı reformla, yurt içi özellikli satış noktalarının sayısını 500’e çıkardı. • TAÇ markası ile yurt dışında 100 mağaza sayısına ulaşıldı. • İlk LED TV tasarımı gerçekleştirildi ve üretildi. • Zorlu Center Temel atma töreni gerçekleştirildi. • Zorlu Center Avrupa ve Afrika Gayrimenkul Ödülleri’nde Ticari Mimarlık Ödülü’ne layık görüldü. • Ekim ayında Taktik İHA KARAYEL’in Sinop’da SSM ve Silahlı Kuvvetler temsilcilerine demo yapıldı. • Vestel Elektronik tarihindeki 100 Milyonuncu TV’yi üretti. • Zorlu Center Projesinin Lansmanı gerçekleştirildi. • Gökçedağ Rüzgar Santrali’nde 54 türbinin tamamı ulusal şebekeye resmi olarak bağlanarak enerji üretim kapasitesi 135 MW’a ulaştı. • Valeron markası kişiye özel üretimine başladı. • Zorluteks giyimlik kumaş sektörüne girdi. • İlk 3D TV tasarımı ve üretimi gerçekleştirildi. • İlk Smart TV üretimi ve tasarımı gerçekleştirildi. • İlk BMS bazlı TV tasarımı ve üretimi gerçekleştirildi. • Vestel Elektronik - Aylık 1.2 Milyon TV üretimi ile rekor kırıldı. • LED Aydınlatma sektörüne girildi. • Zorlu Center, MIPIM 2011 Fuarı Katılımı ve Açılış Gecesi gerçekleştirildi. En İyi Planlama – MIPIM Architectural Review Geleceğin Projesi Ödülleri alındı. • Zorlu Center, Green Good Design Ödülleri’nde Mimarlık kategorisinde ödüle layık bulundu. • “Raffles İstanbul Zorlu Center” Lansmanı gerçekleştirildi. • Zorlu Levent Ofis projesi temel atma töreni gerçekleştirildi. • KARAYEL’in tamamen yeni tasarımına başlandı. • AYESAŞ’ın ATAK Helikopterleri elektronik kartlarının üretimine başlandı. • Zorlu Enerji, Rusya’da yatırımını, yapımını, işletmesini ve bakımını üstlendiği Tereshkovo Santrali için Promyshlennaya Energetika şirketi ile 11 Kasım 2011 tarihinde elektrik satış anlaşması imzaladı. Santral, anlaşmanın ardından, 14 Kasım 2011 tarihinde üretime geçti. • LED çip üretiminde dünya devi olan Cree ile iş birliği anlaşması yapıldı. • Valeron markası ile 60’a yakın ülkede ve 200’e ulaşan noktada satış yapılmaktadır. • Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Nederlander ile anlaşma gerçekleşti. • Zorlu Faktoring faaliyete geçti. • F@tih projesi kapsamında Akıllı Tahta ve Tablet ihalelerinin 1. aşamaları kazanıldı. 10 haber 11 Vestel’in “mega fabrikası” National Geographic’te... Vestel, National Geographic Channel’in dünyaca ünlü markalara yer verdiği Mega Fabrikalar belgesel serisine giren dünyanın ilk elektronik ve beyaz eşya firması, Türkiye’nin ise ilk markası oldu. Vestel’i Mega Fabrika kategorisine sokan özellikler • 13’ü yurt içi 13’ü yurt dışında olmak üzere toplam 26 şirket • 140 ülkeye ihracat • 14 bin çalışan • 1050 satış noktası • Yurt dışında Vestel markalı ürün satışı yapılan 1804 mağaza • 350 satış sonrası merkezi • Küresel çapta 6 AR-GE Merkezi ve 900 kişilik AR-GE kadrosu • Türkiye TV ihracatının yüzde 88’i Vestel’de • Son 15 yıldır dayanıklı tüketimde Türkiye’nin ihracat şampiyonu • 2012 ihracatı 2,9 miyar dolar • LCD TV’de Avrupa pazarında yüzde 21 payla ikinci sırada Vestel City • Yıllık 35 milyonu aşkın üretim kapasitesi • 1 milyon metrekareden geniş alan • Bir günde 76 bin ürün üretme kapasitesi • Her yıl yaklaşık 4 binden fazla farklı televizyon çeşidi üretimi • Maksimum kapasitede yılda 15 milyon televizyon üretimi V estel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan “Bu efsanevi seriye Türkiye’nin Vestel City ile girmesi Vestel çalışanları için olduğu kadar ülkemiz için de gurur verici. Avrupa’nın tek lokasyondaki en büyük fabrikası Vestel City’de ürettiğimiz ürünleri 140 ülkeye ihraç ediyoruz. 500’ün üzerinde markaya günde 76 bin ürün, yılda 15 milyon elektronik ve 7 milyon beyaz eşya üretebiliyoruz ” dedi. Fox International Channels Afrika ve Avrupa Başkanı Jesus Perezagua “Mega Fabrikalar National Geographic Channel’ın tüm dünyada izlenme rekorları kıran ve global markalara ev sahipliği yapan belgesel dizisi. Bu markalar arasına Vestel’i katmış olmaktan mutluluk duyuyoruz” diye konuştu. “Mega Fabrikalar: Vestel” bölümü izleyicilere 1 milyon metrekarelik alanıyla Vestel City’nin kapılarını açıyor. Bugüne kadar Coca-Cola, Ferrari, Boeing, Jack Daniels, Lego, Ikea, Lamborg- hini gibi dünya çapında farklı sektörlerden 70’i aşkın global markanın yer aldığı seride Vestel elektronik ve beyaz eşya sektöründen belgesele seçilen dünyanın ilk markası oldu. Vestel’in Mega Fabrikalar’a seçiminde üretim kapasitesi, kapalı alan büyüklüğü, üretim hızı ve çalışan sayısı gibi kriterler göz önüne alındı. Dünya çapında 500’ün üzerinde markaya her yıl 4 binden fazla televizyon çeşidi üretiyoruz. LCD TV’de Avrupa pazarında yüzde 21 payla ikinci sıradayız. Türkiye’nin toplam TV ihracatının yüzde 88’ini tek başımıza gerçekleştiriyoruz. 2012’de elde ettiğimiz 2,9 milyar dolar ihracatla son 15 yıldır dayanıklı tüketimde Türkiye’nin ihracat şampiyonluğunu elde tutuyoruz.” Erdoğan, Mega Fabrikalar belgesel serisinin sıkı takipçilerinden biri olduğunu belirterek “Bu efsanevi seriye Türkiye’nin Vestel City ile girmesi Vestel çalışanları için olduğu kadar ülkemiz için de gurur verici. 2003’te resmi açılışı yapılan Vestel City’nin kapılarını 10. yılında bütün dünyaya açmaktan mutluyuz” dedi. Erdoğan, Vestel City’nin üretim hacmi ve Vestel’in finansal performansına ilişkin şunları söyledi: “Bu elektronik şehir bir günde 76 bin ürün, yılda 15 milyon elektronik ve 7 milyon beyaz eşya üretme kapasitesine sahip. Vestel City’de ürettiğimiz ürünlerin yüzde 88’ini 140 ülkeye ihraç ediyoruz. Fox International Channels Afrika ve Avrupa Başkanı Jesus Perezagua Vestel markasının Türkiye’nin global marka yaratmaktaki en büyük başarılarından biri olduğunu düşündüğünü belirterek “Yüksek üretim kapasitesi, yüzlerce markaya üretim yapması ve ihracat hacmiyle bir mega fabrika olduğunu kanıtladı. Mega Fabrikalar National Geographic Channel’ın tüm dünyada izlenme rekorları kıran ve dünya çapında ün yapmış global markalara ev sahipliği yapan belgesel dizisi. Bu markalar arasına Vestel’i katmış olmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz” dedi. 12 haber 13 Vestel ve Fox International Channels (FIC) ev sahipliğinde Cinemaximum Kanyon’da düzenlenen gala gecesine iş dünyasının ve sosyal yaşamın ünlü simaları konuk oldu. Ahmet Zorlu’nun çalışma rutini de mercek altına alındı “Mega Fabrikalar: Vestel” belgeseli için 6 kişilik bir ekip Vestel City’de 12 gün süren çekimler sonunda saatlerce görüntü aldı. Çekimlerde Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Zorlu prodüksiyon ekibi ile tüm fabrikaları dolaşarak haftalık rutininin mercek altına alınmasına izin verdi. Mega Fabrikalar formatı ve çekim teknikleriyle hazırlanan 45 dakikalık belgeselin prömiyeri 24 Mart Pazar günü saat 22:00’de National Geographic Channel’da yayınlandı. Belgeselin dünyanın farklı ülkelerinde de yayınlanması planlanıyor. Vestel City’de yatırımlar devam ediyor Vestel City’de 2013’te yatırımlarına hız kesmeden devam ettiklerini kaydeden Turan Erdoğan, “Elektronikte ‘LCD/LED TV’nin en önemli parçası olarak anılan LCD/LED modül üre- timi için yeni hatlarımızı devreye alıyoruz. Süper ince kenarlı TV’lerin üretimine yönelik yatırımlarımız da devam ediyor” dedi. Erdoğan, 2013 sonuna kadar LCD TV’de 10 milyon adet üretim gerçekleştirmeyi ve bunun 9 milyonunu ihraç etmeyi planladıklarını kaydetti. Akıllı telefonda Vestel’in akıllı tahtada edindiği AR-GE deneyiminin katkısıyla Türkiye’de yerli tasarım ve üretime başlayacak ilk firma olacağını vurgulayan Erdoğan, ürün için AR-GE, üretim ekipmanı ve lisans yatırımlarını sürdürdüklerini, şu anda Türkiye’deki tüm GSM operatörleriyle görüşme halinde olduklarını belirtti. Erdoğan, akıllı tahta üretimiyle ilgili ise şunları söyledi: “Dünyanın en büyük eğitim projesi olan, Avrupa ve Ortadoğu’ya ör- nek oluşturan Fatih projesinde yer almak bizler için çok önemli. Akıllı tahtada İngiltere ve Japonya üzerinden Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine ihracata başladık. Bu projeyle sağladığımız yerli AR-GE birikimi ve yerli üretimin getireceği iş hacmiyle Türkiye’nin ihracat hacmine büyük katkı sağlamayı hedefliyoruz.” Özel gösterim Kanyon’da gerçekleştirildi Vestel ve Fox International Channels (FIC) ev sahipliğinde Cinemaximum Kanyon’da düzenlenen gala gecesine iş dünyasının ve sosyal yaşamın ünlü simaları konuk oldu. Zorlu Ailesi’ni temsilen Selen, Olgun ve Berrin Zorlu’nun ev sahipliği yaptığı galaya National Geographic Channel adına FIC Afrika ve Avrupa Başkanı Jesus Perezagua ve FIC Güneydoğu Avrupa ve Avrasya Kıdemli Başkan Yardımcısı Adam Theiler katıldı. 14 haber 15 Mavi ve Yeşil ile enerji dolu bir yolculuk Zorlu Enerji Grubu’nun, “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi kapsamında Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) işbirliğinde hazırladığı enerji draması Türkiye’yi dolaşarak çocukları enerjiyle tanıştırdı. Şebnem Erverdi Ç ocuklara enerjiyi anlatan ilk interaktif drama Türkiye’deki 2012-2013 eğitim dönemine ait programlarını tamamladı. Çevre ve iletişim uzmanları ile pedagoglardan destek alınarak Zorlu Enerji Grubu ve TOÇEV işbirliğinde hazırlanan oyun, toplam 66 okuldan 15.170 çocuğa ulaştı. Adlarını doğadan alan Mavi ve Yeşil karakterleriyle birlikte enerji dünyasında eğlenceli bir yolculuğa çıkan çocuklar, interaktif olarak kurgulanan oyuna katılarak hem eğlenip hem öğrendiler. Mavi ve Yeşil, çocuklara günlük hayatlarında çevre dostu olma bilincini kazandırmaya yönelik önerilerde bulundu. Günlük yaşamın içinde neler yapabileceklerini eğlenceli bir dille aktardı. Tiyatro sanatçısı Hakan Bilgin’in danışmanlığıyla kurgulanan oyun, genç tiyatrocular Melda Tuzluca ve Ali Çakır tarafından sahnelendi. Oyunda çocuklara; enerji kaynakları, fosil yakıtların dünyamıza etkileri, temiz enerji kaynaklarıyla elektrik üretimi ve enerjinin tasarruflu kullanımı anlatıldı. Enerji Verimliliği Haftası kapsamında 7-8 Ocak tarihlerinde Edirne’deki ilköğretim öğrencileriyle buluşan oyun, 18-22 Şubat tarihlerinde Kayseri ve 1 Mart’ta Eskişehir’deki çocuklara ulaştı. İlk kez 16 Ekim 2012 tarihinde Rize İkizdere’de sahnelenen oyun, Erzurum, Erzincan, İstanbul, Gaziantep, Osmaniye, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Kayseri, Ankara ve Eskişehir’de yaklaşık 15 bin çocukla buluştu. Mavi ve Yeşil’in yolculuğu Yalova, Bursa ve Denizli’de, İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından seçilen okullarla devam etti. “Enerji kaynaklarımızı onlar yönetecek” 2010 yılında başlayan “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi ile 3 yıl içinde 75 bin çocukla buluştuklarını belirten Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Şebnem Erverdi, 2013 yılının sonuna kadar bu rakamı 120 bin’in üzerine taşımayı hedeflediklerini söylüyor. TOÇEV ile işbirliklerinin, bu projeye değer kattığını aktaran Erverdi, “Çocuklarımızın güzel bir dünyada yaşayabilmeleri için, sürdürülebilir enerji kaynaklarına ve sağlıklı çevre koşullarına ihtiyacımız var. Enerji kaynaklarını bizlerden sonra çocuklarımız kullanacak, yönetecek ve koruyacak. Bu nedenle Zorlu Enerji Grubu olarak, çocuklarımıza küçük yaşta kaynakların ve çevrenin korunmasına duyarlı bir bakış açısı kazandırmak için çalışıyoruz. Hazırladığımız oyunun, çocuklar için sıra dışı ve etkileyici bir deneyim yaşattığına inanıyorum” diyor. TOÇEV Genel Müdürü Bade Takazoğlu, enerjinin ülkemiz için önemini vurgulayarak “Özellikle enerji tasarrufu ve doğru enerji kaynaklarının kullanımı ko- nularında yeterli bilgi paylaşımını sağlayamıyoruz. Bu bağlamda ‘Enerjimiz Çocuklar İçin Projesi’nin çocuklarımızı bilinçlendirmek adına büyük önem taşıdığına inanıyorum. Özellikle interaktif olarak sahnelenen bu drama ile çocuklarımızı enerji dünyasının içine çekerek arzu ettiğimiz sonuca ulaştığımızı düşünüyorum. Böylece çocuklar yoluyla aileleri ve arkadaşlarını da bilinçlendirebileceğiz” dedi. Oyunun Mavi ve Yeşil’i Melda Tuzluca ve Ali Çakır, çocuklarla yaratılan interaktif ortamın kendilerini de oldukça heyecanlandırdığını söylüyorlar. “Çocukların konuya merakını ve öğrenme isteğini gözlerinden görebiliyoruz. Sordukları sorular, yaptıkları yorumlarla çocuklar konuya büyük bir ilgi ve sorumlulukla yaklaşıyor. Oyunun eğlenceli kurgusu çocukların enerjiyi daha iyi öğrenmelerini sağlıyor. Oyunu izledikten sonra daha önce enerjiyi ne kadar boşa harcadıklarını fark ediyor, enerji kaynaklarının önemini daha iyi anladıklarını belirterek bundan sonra daha bilinçli hareket etmek konusunda söz veriyorlar.” 16 haber 17 Performans Sanatları Merkezi kapılarını açıyor 2 Cellos Cats Fındıkkıran Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, sonbaharda kapılarını açmaya hazırlanıyor. Merkez, dünyaca ünlü şovların yanı sıra yerli, yabancı gösterilere de ev sahipliği yapacak ve İstanbul’un bu alandaki ihtiyacına cevap verecek. Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, dünyanın teknolojik olarak da sayılı kültür sanat platformlarından biri olacak. Ludovico Einaudi Forever Tango Heyecan dolu bir açılış “Performans Sanatları Merkezi, Zorlu Grubu’nun kültür-sanat alanındaki sosyal sorumluluk anlayışının da önemli bir göstergesidir. Bu yatırımı Türkiye’ye bir armağan olarak görüyoruz” M üzikallerin, New York Broadway ve Londra West End’den sonraki yeni adresi Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, sonbaharda kapılarını açmaya hazırlanıyor. Dünyaca ünlü şovların yanı sıra yerli, yabancı gösterilere de ev sahipliği yapacak ve İstanbul’un bu alandaki ihtiyacına cevap verecek merkez, aynı zamanda dünyanın teknolojik olarak da sayılı kültür sanat platformlarından biri olacak. Zorlu Center’ın beş fonksiyonundan biri olan Performans Sanatları Merkezi 2013 sonbaharında kapılarını açıyor. Mekanın işletmeciliğini, Broadway’in 101 yıllık şirketi Nederlander İstanbul’un kültür sanat hayatına yepyeni bir soluk getirecek olan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, klasik ve deneysel müziğin yaşayan en büyük bestecilerinden, dünyaca ünlü piyanist Ludovico Einaudi’nin Türkiye’deki ilk konseriyle görkemli bir açılış yapacak. Bugüne kadar 20’den fazla ülke ve 250’yi aşkın şehirde, 11 farklı dilde sergilenen ve 50 milyondan fazla izleyiciye ulaşan en ünlü Broadway müzikali Cats de Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde olacak. Worldwide Entertainment üstleniyor. Toplamda 300 milyon dolara mal olan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler, Rusya ve Balkanlar’ın da dahil olduğu geniş bir coğrafyada, Broadway ve West End’den sonra dünyanın üçüncü müzikal merkezi olmaya hazırlanıyor. 2.262 kişilik büyük salonu (müzikal tiyatro) ve 738 kişilik küçük salonu (drama tiyatrosu) da dahil, toplam 50 bin m2 kapalı alana sahip merkez, müzikalden klasiğe, konserden baleye farklı etkinliklerin akustiğini ve ihtişamını yansıtabilecek şekilde tasarlandı ve en son teknolojiyle donatıldı. Zorlu’nun Türkiye’ye armağanı... Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin tanıtımı için basınla bir araya gelen Zorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu, Zorlu Center’ın dünya çapında bir proje olduğunu vurguladı. Zorlu Center ile İstanbul’da yeni bir kent meydanı ve uluslararası bir çekim merkezi kurduklarını dile getiren Emre Zorlu, aynı titiz çalışmanın Performans Sanatları Merkezi’nin yapılandırılmasında da gösterildiğini aktardı. “Henüz proje aşamasındayken yaptığımız çalışmalarda, İstanbul’da kültür ve sanat etkinlikleri için kullanılacak mekanların yeterli olmadığını tespit ettik. Bu konuda en iyiyi sunma hedefimiz doğrultusunda da projemizde Performans Sanatları Merkezi’ne önemli bir yer ayırdık. Bu açıdan baktığımızda Performans Sanatları Merkezi, Zorlu Grubu’nun kültür-sanat alanındaki sosyal sorumluluk anlayışının da önemli bir göstergesidir. Bu yatırımı Türkiye’ye bir armağan olarak görüyoruz” dedi. Çaykovski’nin ölmeden önce bestelediği son eseri Fındıkkıran Balesi, Luis Bravo’nun dünyaca ünlü dans şovu Forever Tango, film müziklerinin duayen ismi Ennio Morricone’un veda turnesi kapsamındaki konseri, Elton John’un “hayret vericiler” dediği 2 Cellos, “Zorlu Grubu’yla iyi bir sinerji yakaladık” Emre Zorlu’nun ardından söz alan ve Performans Sanatları Merkezi’nin işletmeciliğini üstlenen Nederlander’ın Üçüncü Kuşak Yöneticisi Robert Nederlander Jr.; David T. Nederlander tarafından 101 yıl önce kurulan ve 3 kuşaktır dünyanın en büyük canlı eğlence organizasyonlarını yönetmeyi sürdüren Nederlander’ın Türkiye’de olmasından duyduğu memnuniyeti klasik müziğin en iyi eserlerini günümüz teknolojisiyle buluşturarak görsel bir şölenle yeniden yorumlayan Classical Spectacular, sirk sanatındaki yenileşmenin kalbinde duran Cirque Éloize, Okan Bayülgen’in şiirlerini okuması eşliğinde Yunan müziğinin en önemli elçisi George Dalaras Kavafis Project ile Sezen Aksu, sanatseverlerin heyecanını zirveye taşıyacak diğer etkinlikler arasında yer alıyor. 18 haber 19 Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, müziğin yaşayan en büyük bestecilerinden piyanist Ludovico Einaudi’nin Türkiye’deki ilk konseriyle görkemli bir açılış yapacak. Bugüne kadar 50 milyondan fazla izleyiciye ulaşan ünlü Broadway müzikali Cats de geliyor! dile getirdi. Nederlander Jr., “İstanbul, hem dünya standartlarında hem de ekonomik, kültürel ve turistik anlamda cazip bir şehir. İstanbul gibi binlerce yıla dayanan zengin bir kültür coğrafyasının merkezinde yer alan Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nin işletmeciliğini gerçekleştirecek olmaktan mutluyuz. Burada kültür sanat yatırımı açısından büyük bir potansiyel, sanatsal faaliyetler için de sofistike bir izleyici kitlesi bulunuyor. Ayrıca Zorlu Grubu ile güzel bir sinerji yakaladık. Grup şirketleri olarak iş yapma biçimlerimiz de benziyor. Dünyada eşine az rastlanır böylesine üstün donanımlara sahip bir merkezde Nederlander olarak üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yerine getireceğiz” dedi. Kültür ve sanatta Avrupa ile rekabet Zorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even; Zorlu Center bünyesindeki 5 fonksiyonlu yaşam alanının birbiriyle bağlantısını hatırlatarak, “Performans Sanatları Merkezi’nde gösteri izlemeye gelen bir konuk, Raffles İstanbul Zorlu Center Otel’de konaklayabilir, Zorlu Center Alışveriş Merkezi’nde alışverişin ya da dünyaca ünlü restoranlarda yemeğin keyfini çıkarabilir. Zorlu Center, sunduğu tüm fonksiyonlar ve yarattığı sinerjiyle dünyanın en iyi örnekleri arasında yer alacak” dedi. Sahne büyüklüğü, oturma kapasitesi, şovların gerektirdiği teknik ekipmanlar ve izleyiciye sunulan etkinlik deneyimi açısından İstanbul’da bugüne kadar, Broadway standartlarında bir salon bulunmadığını söyleyen Even; “Bu durum hem sanatçılar hem de izleyiciler açısından performansların orijinalinden daha düşük standartlarda gerçekleşmesine neden oluyordu. Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi büyük bir açığı kapatarak, Broadway’i müzikal sanatıyla özdeşleştiren önemli performanslara ev sahipliği yapacak ve yaşayan bir sanat platformu olacak. Bugün nasıl ki New York’u, Londra’yı veya Paris’i ziyaret eden bir turist, programına bir müzikali veya bir tiyatroyu dahil ediyorsa, İstanbul’a gelen konuklar da dünyanın en iyi gösterilerini burada izleyecek. Böylece İstanbul, Avrupa’daki birçok şehirle kültür ve sanatta da rekabet edebilecek bir konuma yükselecek” diye konuştu. Sanat dolu, kaliteli ama ucuz… Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi Genel Müdürü Ray Cullom ise, “Buradaki en önemli hedeflerimizden biri uluslararası standartlarda etkinlik deneyimi yaşatmak. Nederlander olarak sadece işletme yapmıyoruz; aynı zamanda yapımcı kimliğimizle de buradayız. İstanbul ve İstanbul’u ziyaret eden sanatseverler için en ilgi çekici oyunları gösterileri ve şovları sunacağız” dedi. Bilet fiyatlarına da değinen Cullom, dünyanın hayranlıkla izlediği gösterileri ulaşılabilir bilet fiyatlarıyla sunacaklarına vurgu yaptı. “İzleyicilerimize bizimle iletişime geçtikleri ilk andan itibaren daha önce hiç karşılaşmadıkları sanat dolu bir deneyim yaşatacağız. Dünyanın ve Türkiye’nin en başarılı performanslarının sergileneceği merkez, aynı zamanda sanata gönül verenlerin bir arada vakit geçirebileceği bir paylaşım ve iletişim merkezi olacak” diyen Cullom, Performans Sanatları Merkezi’nin sadece İstanbul ve Türkiye için değil, Avrupa için de vazgeçilmez bir sanat merkezi olacağının altını çizdi. Yerli gösterilerin ve prodüksiyonların da sahne alacağını belirten Cullom, “Çeşitliliğimizle memnuniyet yaratacak ve sanatseverlere bir sanat mozaiği sunacağız” dedi. Merkezin teknik özellikleri Dalaras & Kavafis • Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi, toplamda 50 bin m2 kapalı alana sahip. Birbirinden farklı boyutlarda ve farklı kullanım amaçlarına uygun iki ana salonu var. Müzikal tiyatro 2.262 kişi, drama tiyatrosu ise 738 kişi kapasitesine sahip. • Yüksek teknolojiye sahip salonlar, müzikalden klasiğe farklı etkinliklerin akustik özelliklerini yansıtabilecek şekilde tasarlandı. • Büyük Salon (Müzikal Tiyatro), 552 m2 sahneye ve 1052 m2’lik geniş bir sahne arkasına (backstage) sahip. Sahne yüksekliği 36 metre, sahne üstü tavan taşıma kapasitesi 46 ton. Ana sahne 12 makaslı asansör sistemiyle bir kat, yani 4,5 metre aşağı inebiliyor. • Yine Büyük Salon’da, sahne önündeki ilk üç sıra koltuk, özel bir mekanik sistemle alt kata indirilip orkestra pisti için gerekli iç hacim elde edilebiliyor. Burası 70 kişilik bir orkestra için performans alanı sunuyor. • Salonun bütün altyapısı, sıfır ses derecesi sağlamak üzere tasarlandı. Ahşap zemininin yanı sıra duvar ve tavanlardaki akustik kumaş üzeri ahşap lamel kaplamasıyla ideal akustik düzeye erişiliyor. • Büyük Salon’da aynı anda 3 dekor kurulabiliyor. Aynı gün içinde sahnelenecek 3 farklı performansın dekorları bir saat içinde sahnedeki yerini alabiliyor. • Büyük Salon, tam LED aydınlatma sistemine sahip Avrupa’daki ilk salon olma özelliğini taşıyor. Salonda ayrıca 8 dilde tercüme yapılabilecek altyapı bulunuyor. • En büyüğü 56 m2 olmak üzere 24 adet, toplamda 286 kişilik soyunma odası yer alıyor. Ayrıca 150 adet ekran ve 16 broadcast IPTV kanalı mevcut. • Küçük Salon (Drama Tiyatrosu) sahnesi 132 m2. Doğal akustiğe sahip bu salon, özellikle akustik konserler, tiyatro etkinlikleri ve kurumsal etkinlikler türündeki organizasyonlar için ideal. • Drama Tiyatrosu da 119 kişilik kapasiteye sahip, 13 farklı soyunma odası bulunuyor. • Merkezin girişindeki merdivenler Siena Meydanı’ndan esinlenerek mini bir amfi tiyatro gibi yapıldı. Böylece sadece biletli izleyicilere değil, Zorlu Center’ı ziyaret eden herkese açık, küçük bir performans alanı oluşturuldu. Bu alan, performans sergilemek isteyen genç sanatçılara da açık tutulacak. • Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi aynı anda 6 büyük tırın girişine, yükleme ve boşaltma yapmasına olanak sağlayan bir altyapıya sahip. Performans Sanatları Merkezi, sadece İstanbul ve Türkiye için değil, Avrupa için de vazgeçilmez bir sanat merkezi olacak. Spectacular Classics 20 haber 21 Valeron şıklığı Nişantaşı’nda Zorlu Tekstil Grubu’nun, seçkin ev tekstili markası Valeron’un İstanbul Nişantaşı’ndaki mağazasında özel bir davet gerçekleştirildi. Zorlu Ailesi’nin yanı sıra cemiyet ve iş dünyasından ünlü simaların da katıldığı davette markanın 2013 koleksiyonu büyük ilgi gördü. İlk olarak Avrupa tekstil pazarında adını duyuran Valeron, koleksiyonlarını dünya çapında, başta Avrupa olmak üzere Çin ve Rusya’da 50’ye yakın ülkede 200’ü aşkın noktada piyasaya sunuyor. Ü stün kaliteye sahip koleksiyonlarıyla dünyanın önde gelen ev tekstili markaları arasında yer alan Valeron, zarif ve yalın detaylar içeren özgün stiliyle trendlere yön verirken, yaşam alanları için de seçkin bir tarz sunuyor. 2005’ten bu yana yenilikçi, şık ve zarif koleksiyonları, üstün kalite anlayışı ile ev tekstili sektöründe uluslararası markalardan biri haline gelen Valeron’un İstanbul Nişantaşı’ndaki ma- ğazasında 17 Nisan tarihinde özel bir davet verildi. Ahmet Zorlu, Olgun Zorlu, Şule Zorlu, Selen Zorlu ve Fatih Dereköylü’nün katıldığı davette, Valeron’un 2013 özel koleksiyonu da tanıtıldı. Cemiyet ve iş dünyasından ünlü simaların büyük ilgi gösterdiği etkinlikte, ünlü modacı Atıl Kutoğlu da ürünleri yakından inceleyen isim oldu. Ece Göksu’nun müziğiyle renk kattığı davet boyunca, konuklara ünlü şef Carlo Bernardini’nin özel ikramları servis edildi. Ulaşılabilir lüks Valeron, tasarım konusundaki iddiasının yanı sıra “ulaşılabilir lüks” olma özelliğini de koruyor. Yatak odalarında yalın ve kendine özgü bir atmosfer yaratmak isteyenler için birbirinden farklı seçenekler sunan Valeron’un son koleksiyonunda soft tonların hakim olduğu modern, dantel ve gipür işlemeli detaylar var. Ayrıca beyaz, ekru, bej, krem gibi renklerle sade ve zarif bir şıklığın hakim olduğu 2013 koleksiyonunda vizon, koyu kahve ve siyah ağırlıklı tasarımlar yer alıyor. Tüm dünyada kaliteli ve sıra dışı çizgisini evlere taşıyan Valeron, sezon trendlerinden aldığı izlenimler ve farklı tasarımcıların özel olarak tasarladığı ürünlerle göz dolduruyor.Her zevke uygun farklı yaklaşımların yer aldığı bu ürünler, bundan böyle Nişantaşı’ndaki, üç katlı mağazada tüketicilerle buluşacak. Ayrıcalıklı ve özgün tasarımlar 2005 yılından beri farklı renk ve desen seçenekleri, yenilikçi ve sade koleksiyonlarıyla yaşam alanlarına özgün bir stil kazandıran Valeron, şıklığıyla girdiği her ortamı değiştiriyor. Markanın en özel koleksiyonlarından olan “Premium Koleksiyonu” ise kendini ayrıcalıklı hissetmek isteyenlere en üst kalite ürünleri, yüksek el işçiliğiyle sunuyor. Günümüzün değişen zevk ve yaşam biçimlerine uygun seçenekler sunma fikri ile geliştirilen “kişiye özel üretim” anlayışıyla da yatak odalarını özgürleştiriyor; kişinin tarzını yansıtacak detaylarla birleşerek özgün ve özgür yatak odası lüksünü yaşatıyor. Valeron Nişantaşı mağazası, TAÇ Konsept ve Linens Mağazaları’nda da tüketicilerin beğenisine sunulan Valeron ürünleri, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Orta Asya’da ve 50’ye yakın ülkede, 200’ü aşkın satış noktasında büyük ilgi görüyor. 22 haber 23 Atıl Kutoğlu, Şule Zorlu İş dünyası, sanat ve cemiyet hayatının ünlü isimleri açılışa renk kattılar. Fatih Dereköylü, Ahmet Zorlu, Olgun Zorlu Ebru-Erkmen Onbulak Selen Zorlu Melik, Berrin Zorlu Valeron Nişantaşı mağazasının açılışı, Zorlu Grubu yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Emel Ayaydın Tomru-Fatih Dereköylü Fulin Güzeldere, Çiğdem Solak, Serpil Cerrahoğlu 24 haber 25 Vestel, Karayel ve Bora’yı TSK’ya teslim ediyor İnsansız hava araçları Karayel Karayel Taktik insansız hava aracı sistemi 6 uçak, 3 yer kontrol istasyonu ve bir fırlatma rampasından oluşuyor. Karayel, projenin teknik isterlerinde yer alan 18 bin feet yüksekliğe çıkma, 35 kg. faydalı yük taşıma ve minimum 10 saat uçma hedefinin çok üzerinde; 22 bin 500 feet uçuş yüksekliği, 70 kg. faydalı yük ve 20 saate kadar havada kalış süresi hedefi doğrultusunda tasarlanan, öncelikle gözlem amacıyla kullanılacak özgün bir insansız hava aracı. Otopilot yazılımı ve donanımından yer kontrol istasyonunun geliştirilmesine, gövde tasarımından üretimine kadar tüm sistemler tamamen Vestel Savunma bünyesinde gerçekleştirildi. Karayel İnsansız Hava Araçları NATO’nun uçuşa elverişlilik standartlarına (STANAG 4671) da uyumlu olarak geliştirilerek üretiliyor. Ayrıca, yine NATO 4586 birlikte çalışabilirlik standardı ile uyumlu geliştirilen yer kontrol istasyonu ile diğer insansız hava araçlarını kontrol edebilme özelliğine de kavuşturulabilecektir. Karayel, paraşütle inebilme ve katapulttan (launcher) atılabilme özelliğinden dolayı piste ihtiyaç duymaksızın iniş kalkış yapabilecek ve benzerlerinden ayrışan bu özelliği sayesinde deniz platformlarından da fırlatılabilecek. Zorlu Grubu, Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı IDEF 2013’e savunma sektöründeki şirketleri Vestel Savunma ve AYESAŞ ile katıldı. Vestel Savunma, 2009 yılında test uçuşlarını başarıyla tamamlayan ilk yerli taktik insansız hava aracı Karayel’in Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilmeden önceki son halini ilk kez fuarda sergiledi. Z orlu Grubu’nun savunma sektöründeki şirketleri Vestel Savunma ve AYESAŞ, 11. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı IDEF 2013’e, NATO’nun uçuşa elverişlilik standardı Stanag 4671 ile uyumlu geliştirilip üretilen ilk yerli taktik insansız hava aracı Karayel ve aviyonik testler ve pilotaj eğitimlerinde kullanılacak insansız hava aracı Bora ile katıldı. Gerçekleştirilecek test uçuşlarının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilecek Karayel ve Bora ilk kez IDEF 2013’te sergilendi. IDEF Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’nın, savunma ve havacılık sanayinin yerli ve uluslararası lider firmalarını bir araya getiren en önemli bölgesel platform olduğuna dikkat çeken Yüngül, “Vestel olarak bugüne kadar savunma sanayine 25 milyon dolarlık yatırım yaptık. Bu yatırımın meyvelerini böyle büyük ve kapsamlı bir fuarda sektör ve kamuoyuyla paylaşıyoruz. Herkesin merakla beklediği tamamen yerli tasarım ve üretim eseri ilk taktik insansız hava aracı Karayel’i, Türk Silahlı Kuvvetleri teslimatından önce ilk kez burada tanıtmaktan gurur duyuyoruz. Teslimatlarımızı da söz verdiğimiz gibi bu yıl sonuna kadar tamamlayacağız” dedi. Ömer Yüngül, Ahmet Zorlu, Aziz Sipahi Sivil havacılıkta İHA kullanımı artacak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilecek Karayel’in mühimmat değil, gözlem uçağı olduğunu belirten Zorlu Holding Bora Bora, öncelikle aviyonik testleri ve pilot eğitimlerinde kullanılmak üzere geliştirilmiş olmakla beraber kısıtlı gözlem görevlerinde de kullanılabilecek. Karayel ile aynı aviyoniklere sahip. 18 bin feet yükseklikte 10 kg. faydalı yük ile 5 saate kadar uçabilecek özgün bir insansız hava aracı. CEO’su Ömer Yüngül, “Karayel Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gözlem amaçlı kullanılacak. Önümüzdeki yıllarda gözlem amaçlı insansız hava araçlarının sivil havacılıktaki kullanımı hızla artacak. İnsansız hava araçlarının sivil havacılıkta özellikle kurtarma ve haritacılık faaliyetleri, orman yangınları ve çevre kirliliğinin tespiti gibi amaçlarla kullanılmaya başlanmasıyla birlikte pazarda da büyüme yaşanacak. Bu gelişmelerin Vestel Savunma’nın ihracatına da olumlu yansımasını bekliyoruz” dedi. Karayel sivil kullanıma uygun İHA’ların sivil havacılıktaki kullanımlarının 10-15 yıl içinde askeri kullanımın önüne geçeceğini belirten Vestel Savunma ve AYESAŞ Genel Müdürü Aziz Sipahi, “Bunun için öncelikle İHA’ların sivil hava sahasında uçuşlarına ilişkin düzenlemelerin tamamlanması gerekiyor. Bu düzenlemelerde ilk adım İHA’ların NATO uçuşa elverişlilik standardına uygun üretilmesi olacak. NATO’nun uçuşa elverişlilik standardı Stanag 4671 ile uyumlu geliştirilen ve üretilen Karayel bu anlamda en önemli kriteri karşılıyor. Bu, gelecekte Karayel’in sivil havacılıkta da kullanılabilmesi için çok önemli bir özellik. Çalışmalarımıza her türlü desteği veren Zorlu Holding’e, Vestel Savunma’ya güvendiği için Savunma Sanayi Müsteşarlığı’na ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize de bu imkanı bize verdiği için şükranlarımızı sunuyoruz” dedi. Karayel’e yurt dışından yoğun talep Vestel Savunma’nın insansız hava araçları konusunda sadece Türkiye’de değil, bölgede de önde gelen İHA şirketlerinden biri olmayı hedeflediğini vurgulayan Sipahi, “Karayel’i yurt dışında da tanıtıyor, gelen talepleri değerlendiriyoruz. Ancak önceliğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’dir. Bölge ülkelerden gelen taleplere Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçlarını eksiksiz bir şekilde karşıladıktan sonra cevap vermeyi planlıyoruz. Tüm dünyada çok önemli olan Türk Silahlı Kuvvetleri referansı ile önümüzdeki dönemde ihracata yönelik çalışmalarımızı hızlandırmayı planlıyoruz. Türk mühendisler tarafından geliştirilen ve üretilen özgün tasarıma sahip ilk taktik insansız hava aracı Karayel ülkemiz için gurur kaynağı olacak” dedi. Karayel’in yavrusu Bora eğitim için kullanılacak Karayel taktik insansız hava aracının öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları göz önüne alınarak geliştirildiğini sözlerine ekleyen Sipahi, bu çalışmalar sırasında üretilen Bora hakkında da şunları söyledi: “Bora, aviyonik testler ve pilotaj eğitimlerinde kullanılmak üzere tasarlanmış bir insansız hava aracı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bizden böyle bir talebi olmamasına rağmen bu aracımızı da eğitim uçuşları için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanımına tahsis edeceğiz. Bora, Karayel ailesinin eğitime yönelik bir üyesi olarak değerlendirilmekle beraber gözlem amacıyla da kullanılabilecektir.” Teslimatlar öncesi ve sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri personeline yönelik kapsamlı eğitim ve saha desteği de verileceğini ifade eden Sipahi, “Vestel Savunma olarak Karayel ve Bora’nın uçuş testleri ile eş zamanlı başlatacağımız taktik insansız hava araçlarımızın kullanımına ilişkin teorik ve pratik eğitimlerle de Türk Silahlı Kuvvetleri’yle iş birliğimizi sürdüreceğiz” dedi. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen İDEF 2013’te 3. salonda bulunan Vestel Savunma ve AYESAŞ standında Karayel ve Bora’nın yanı sıra hidrojen enerjisi ve yakıt pili teknolojileri çerçevesinde geliştirilen ürünler hakkında da bilgiler aktarıldı. Ayrıca AYESAŞ’ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarının yanı sıra dünyanın en büyük savunma ve havacılık şirketleri için geliştirdiği yazılım çözümleri, ürettiği elektronik sistemler, komuta kontrol donanımları, su üstü gemileri ve denizaltılar için konsol ve kabinetler, kablo bağları, sensör entegrasyon ve aviyonik yazılım kabiliyetleri de katılımcılarla paylaşıldı. Yeni teknolojiler F35 Joint Strike Fighter (JSF) savaş uçakları elektroniği Yeni nesil savaş uçağı F35 uçaklarında elektronik tasarım ve üretime ilave olarak yazılım geliştirme payı da olan tek Türk firması AYESAŞ, panoramik kokpit ekranı (PCD) ve füze ara yüz ünitesi (MRIU) elektronik kartlarını günümüzün en gelişmiş teknolojileriyle donatılan F35 Joint Strike Fighter savaş uçakları için tek kaynak olarak üretiyor. RADNET (Radar Network / Radar Ağı) AYESAŞ, Türkiye’nin ilk askeri milli radar ağı projesi olan RADNET için geliştirdiği yazılımlar, geniş alan ağı üzerinden birbirine bağlanan harekât ve komuta kontrol merkezleri ile radarların gerçek zamanlı ve paralel çalışabilmelerini olanaklı hale getiriyor. Bu sayede, farklı bölgelerdeki radarların, komuta kontrol merkezlerinde aynı anda ve çoklu halde izlenebilmesinin ve kontrol edilebilmesinin sağlanması, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın hava savunma unsurlarının beka kabiliyetini artırıcı bir unsur olarak dikkat çekiyor. Aviyonik yazılımlar Aviyonik ve güvenlik kritik yazılımlar konusunda Türk Savunma Sanayinin en deneyimli şirketi olan AYESAŞ tarafından geliştirilmiş olan aviyonik yazılımlar, ABD Federal Havacılık İdaresi (Federal Aviation Administration) tarafından da uçuşa elverişliliği konusunda sertifika sahibi. AYESAŞ’ın gerçek zamanlı kayan harita ürünü ve Aviyonik yazılımlar konusundaki çözümleri de fuarda tanıtıldı. 26 röportaj 27 Geçmişle gelecek; Bilgiyle tahmin Lala, bugünkü anlamda mentor ya da koç. Görevi padişahların veya sultanların erkek çocuklarının babalarından sonra görevi devraldıklarında yönetime hazırlanmalarını sağlamak. Zorlu Holding İnsan Kaynakları Koordinatörü Necmi Kavuşturan, “insan” çerçevesinde dünü ve bugünü anlattı. L ala, Osmanlı’da, bugün yönetim aracı olarak önemi giderek artan “mentor” ya da “koç” anlamına gelebilecek bir pozisyon... Görevi, padişahların erkek çocuklarının yönetime hazırlanmalarını sağlamak. Zorlu Holding İnsan Kaynakları Koordinatörü Necmi Kavuşturan, tarihe olan merakını uzun yıllara dayanan yönetim tecrübesiyle buluşturunca, ortaya, tarihin dikkatimizden kaçan lalalık kurumuna ilişkin bir perde açılmış oldu. Kavuşturan, yakın çevresinde Osmanlı tarihine merakıyla tanınıyor. Kendi ifadesiyle en önemli hobisi... Dinleyince yıllarca biriktirilmiş bilgi dağıyla karşılaşıyor insan... Görülebilir bir gelecekte ise profesyonel bir tarih yazarlığı sürecinin habercisi denebilir... Kavuşturan, siyaset bilimi eğitimi almış, yıllarca Türkiye’nin önde gelen kurumlarında, başta Insan kaynakları olmak üzere pek çok yönetim başlığında üst düzey aktif görev almış. Çalışma temposunun yoğunluğuna aldırış etmeden tarihle sevgi bağını koparmamış. Her ay birkaç kitap okuduğunu ifade ediyor. Tarih kitapları dışında kitap okuyamıyor. İyi haber; kitap yazmaya karar verdiğini söylüyor, zaman bulamamaktan değil, konsantre olamamaktan şikayetçi. 60. Yaşını doldurunca emekliye ayrılmayı planlıyor ve işte o zaman kitaplara gömülmeyi hayal ediyor... Yazmayı planladığı kitabın ipuçlarını bu röportajda bulacaksınız. Osmanlı’da yönetim, bugünkü büyük şirket yönetimleriyle paralellikler ve özellikle lalalar... Çok ses getirecek bir konu olacağı kesin. Kavuşturan, Batı’dan aldığımızı sandığımız kavramların önemli bir bölümünün, aslında bu topraklarda yeşerdiğine dikkat çeliyor. Necmi Kavuşturan Z: Ne zaman başladı tarihe ilginiz? İlkokul yıllarından geliyor. Sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne girdim, orada okuyanların yarısı mühendis yarısı da doktor olur. Ben Mülkiye’ye gitme kararı verdim, tarih konusunda kendimi geliştirmek için. Z: Tarihin yöneticilere olan katkısı yadsınamaz değil mi? Tarihi iyi bilen yöneticilerin, kurum ya da ülkelerini daha iyi yönetebileceklerini düşünebilir miyiz? Yöneticide birçok bilginin olması gerekir. Tarih bilgisi bunlardan biridir, psikoloji de bence çok önemli. Neden tarih önemli, çünkü dünyadaki ilk gerçek organizasyonları ordular kurmuşlar. Bu orduların kurduğu organizasyonlar; unvanlar, görevler, takım çalışmaları, insan kaynaklarını verimli kullanma, malzemeyi verimli kullanma, lojistik… Bugünün dev bir şirketinin tüm kavramları, aslında asırlardır silahlı güçlerin içinde var. Ordular süreç içinde büyük devletleri kurmuşlar. Dolayısıyla bu kurucu gücün kurumları, kavramları devletlerin kurumları ve kavramlarına dönüşmüş. O kurumlar ve kavramlar bugünün büyük şirketlerinde aynen var. Neden var çünkü büyük şirketler de bir savaş veriyor: Ekonomik savaş, yine insan gücü var, yine silahlarınız var, yine propaganda yani reklamınız var vs. Aslında yönetim açısından baktığınızda çok farkı yok. Z: Bu kadar paralellik var mı gerçekten? Ben iş hayatımda ilerledikçe özellikle Zorlu Holding’e gelince ve Ahmet Bey’le yakın çalışmaya başlayınca bu paralellikleri çok daha net gördüm. Bu şirketler, bizimki de dahil, ki dünyada da böyle, hep ilk adımla sıfırdan başlamış yolculuklar. Türk ekonomisinin yüzde 95’i, dünyada da ekonominin yüzde 90’ı aile şirketlerinden oluşuyor ve bunların ayakta kalanları sıfırdan başlayıp aynı devletler gibi büyük mücadelelerle gelişip bu hale geliyorlar. Z: Şirketlerin zamana uygun olarak dönüşümü gerçekleştirdiklerini söyleyebilir miyiz? “Zamanın ruhu” diye çok sevdiğim bir kavram var. O zamanın ruhu belli koşulları beraberinde getiriyor, onu algılamanız gerekiyor. Bunlar genelde sizin dışınızdaki faktörlerden oluşuyor. Onu algılayıp o dönüşüm ve değişimleri yapmanız gerekiyor. Şirketlerin de bunu yakalaması gerekir. O da zaten şöyle oluyor, birinci ve ikinci kuşaklar kurucu oldukları için sıfırdan bir dev yarattıklarından onların karizmatik liderliği, güçlü kişiliği, sezgileri, risk alma yetenekleri, becerileri tartışılmaz kabul ediliyor. Çünkü gerçekten o insanlar 100 tane iş ve işlem yaparsa 95’ini doğru yapmış oldukları için kurdukları yapılar bu düzeye ulaşabiliyor. Yeni kuşaklar daha iyi bir okul eğitimi alıyorlar ama eski kuşaklar o eğitimi yaşamın içinde uygulayarak alıyorlar. Dolayısıyla hangisi daha şanslı ve avantajlı derseniz bence kurucular daha şanslı ve avantajlı, sonradan gelen kuşakların işi daha zor. Lalalığa dönecek olursak, ilk defa büyük Selçuklu İmparatorluğu’nda resmen kayıtları var ve “lala” ismi ilk defa orada kullanılıyor. Çok önemli bir devlet adamı olan Alparslan kurumsal anlamda başlatıyor. Çok değer verdiği bir oğlu var: Melikşah... Alparslan büyük bir imparator ve Nizamülmülk diye de çok üst düzey yetenekli bir komutanı, sadrazamı var. Nizamülmülk, babasından Alparslan’a intikal eden bir devlet adamı. Nizamülmülk zaten adından da anlaşıldığı gibi devletin nizamını sağlayan adam. Alparslan, Nizamülmülk belli bir yaşa geldiğinde “Melikşah’ı benim yerime yetiştir, sana teslim ediyorum onu” diyor. Z: Osmanlı’da ilk lala kim? İlk padişah Osman, oğlu Orhan için Lala Şahin Paşa’yı atıyor. Rumeli beylerbeyi... Çok önemli bir paşadır. Osman’ın da enteresan bir lalası var aslında, kayınpederi Şeyh Edebali bir anlamda yol göstericisi, lalasıymış bir yandan da. Z: Ne zaman kurumsallaşabilmiş? Fatih Sultan Mehmet döneminde kurumsallaştırılmış. Kanuni Sultan Süleyman, bu sıfatıyla farklı çağrışım yapsa da, Osmanlı İmparatorluk düzeni kanunları asıl olarak Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in devlet düzenini kurmak için hazırladığı teşkilat kanunnamesinde, lalalık yer alıyor ve lalanın devlet protokolünde yeri var. Güzel lalalık örneklerinden biri de Fatih Sultan Mehmet’in hocası yani lalası Molla Gürani... Lalalık devlet protokolünde defterdardan yani maliye bakanından sonra geliyor. Bir de yazılı olmayan kurallar var lala olmak için. Ve düşünülmesi gereken bir soru da var: Padişah neden bir lala atıyor? Padişah, şehzade 9-10 yaşını bitirdikten sonra lala ile birlikte sancağa gönderiyor onları. Z: Lalanın her koşulda öncelikle padişaha sadık olması gerekiyor, herhalde? Birinci koşul padişaha sadık olacak ve direkt padişaha rapor ediyor. İki, askerlik ve devlet yönetim bilgisine sahip olacak, din ve fen bilgilerine, yabancı dil ve astronomi bilgisine sahip olacak. Farsça, Yunanca vs. gibi yabancı dilleri öğretecek, bir yandan çocuğu yetiştirecek, bir yandan da şehzade ile birlikte bulunduğu sancağı yönetmek suretiyle bütçesi, askeriyle, düzeniyle padişah sefere çıktığında oradaki orduyu alıp getirmesine yardımcı olacak. Z: Bu eğitim sürecinde annenin rolünü anlatır mısınız? Çocuklar sancağa giderken anneleriyle beraber gider. Sarayda bizim anladığımız anlamda karı-koca, çocuk ilişkisi yok. Padişahlar yemeklerini bile tek başlarına yer. Anne niye beraber gidiyor: çocuk küçük olduğu için çocuğun eğitimine hala anne katkıda bu- lunmak zorunda. Buna ek olarak çocuğu bir yanlışlık yapma olasılığına karşı koruması gerekiyor. Anne de aslında kocasına değil, oğluna sadık. Çünkü oğlu padişah olursa o valide sultan olacak, oğlu padişah olamazsa öldürülecek, kendisi de hem kocasını hem oğlunu kaybetmiş acılı bir anne olacak, hem de eski sarayda herhangi bir kadın olarak unutulup gidecek. Evladın padişah olabilmesi için de babasının, yani kocasının hakkın rahmetine kavuşmasını sabırla beklemesi lazım. Derin düşünüp incelerseniz ne kadar zor psikolojik durumlar, değil mi? Z: Lalanın ödeneğine bakacak olduğumuzda önemini daha iyi anlıyoruz galiba... Osmanlı’da ödemeler günlük yapılır, aylık ya da haftalık değil. Günlük akçe. Çünkü ömrün ne kadar olacağı belli değil, günlük yapılıyor hesaplar. Şehzade’nin neyse tahsisatı padişah belirler bunu, lalaya da onun yarısı kadar veriliyor. Bu çok önemli bir para. Karısına da lala kadar akçe ödüyor. Bu ücretlendirme bile bize lalalığın çok yüce bir makam olduğunu gösteriyor. Z: Neden 3-4 yıl gibi kısa bir süre kalıyor? Lala ile şehzade öyle bir hale gelebilirler ki, yek vücut olup bir süre sonra padişaha karşı istenmeyen bir şeyler yapabilirler. Dolayısıyla üç dört yılda değiştirmek iyidir. Dolayısıyla, bu çocuğundan alıp üç sene sonra öbür çocuğuna lala yaparsın. Zaten genellikle yaşlı adamlar. Artık askerlik yapamayacak, vezirlik yapamayacak kadar yaşlanmış oluyorlar. Lalada şu özellikler aranıyor; her türlü ikbale, servete, itibara sahip olmuş olmak; bundan sonra sadece devletin ve padişahın menfaati dışında hiçbir şeyi gözetmemek. Yani ne parayla, ne pulla, ne makamla görüşleri değişmeyecek, padişaha bağlılıkları değişmeyecek en has adamlar bunlar. Üstelik iyi asker, iyi devlet adamı, bir de çok tecrübeli, bilgililer. Z: Devşirme mi oluyorlardı? Hep devşirme. Osmanlı İmparatorluğu aristokrasi yaratmamak için bürokrasi sınıfını tamamen devşirmelerden oluşturmuştur. 28 röportaj 29 “Kurumsallaşmadan anladığım, kurumun sahibinin ya da kurumun en başındaki esas egemenlik gücüne sahip olan kişinin keyfilik içinde hareket etmemesi, o keyfilik tanımının yerini sistemlerin almasıdır.” Z: Bugünkü şirketlere baktığımızda bir izdüşümünü görebilir miyiz? Çok şükür devşirmenin tam bir karşılığı bugün şirketlerde yok. Çünkü bu aslında negatif ayrımcı bir yaklaşım. Esası şu: Bunlar köken olarak Müslüman ve Türk olmadığı için tahta hiçbir zaman aday olamayacak. Mesela Osmanlı İmparatorluğu eğer bir gün tahta geçecek hiçbir erkek evlat kalmaz ise tahtın vasisi olarak Kırım Hanlığını atamıştır. İçerideki bir sadrazam 50 yıl bile hizmet etse köken olarak aslında gavurdur, bu hiç unutulmaz ve unutturulmaz. Z: Anneler hep yabancı, bu nasıl bir mantık? Bizde kan erkekten geliyor böyle kabul ediyoruz. Semavi dinler içinde, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkta, Yahudilikten farklı olarak soy babadan geliyor. Bu nedenle annenin dini, milliyeti önemli değildir. O dönem ortalama ömürler çok kısa ve hastalıklardan ölümler çocuklarda özellikle yaygın. Onun için mutlaka bir erkek evlat bırakmak gerekiyor tahtta. Esas olan budur... Z: Neden bu kadar kanlı? İktidar çok değerli bir şey. Bir daha şunu anlamamız lazım: biz bugünkü aile ve anne-baba perspektifiyle bakıyoruz. Padişahlar böyle birlikte yemek yiyen, birlikte tatil yapan, koynunda çocuğunu uyutan babalar değil. Tek önemli olan şey hanedanın ve devletin devamı. Gücün kudretini anlamak için Kanuni Sultan Süleyman dönemindeki Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya üzerindeki gücünü, bugünkü ABD’nin on katıyla çarpın. Bu topraklardaki her şey, eşyalar, insanlar, binalar, her şey ona ait. Bunu elde tutmak için kanın ve canın pek önemi olmamış. Z: Böyle bir yapıdan bizim bugün alacağımız örnekler neler? Şu an devam eden popüler bir tarih dizisi var. Oradan örnek verirsek; İbrahim Paşa, Kanuni Dönemi’ni, yani Muhteşem Yüzyıl’ı yaratan ikinci adam. Yani ikinci adamların ne kadar önemli oldu- ve itibarı da o kurumla beraber yürüyecektir. Ancak lalalıktan ders alacaksak; hiçbir profesyoneliniz gereğinden fazla egemen olmamalıdır. Bir tek güç olur, bir tek zenginlik, bir tek ihtişam olur, o da en tepedeki adamdır. Herkesin gözü sadece ondan kamaşmalıdır, aynen padişahın konumu gibi... ğunu bugün için bir örnek olarak görebiliriz. İbrahim Paşa bir devlet adamı, müthiş de bir asker; vizyon, akıl, irade, hırs her şey var. Bugün CEO olsa dünyanın en büyük CEO’larından biri olur. Alacağımız ders ne olur bugün için, bir kere hiç unutmamamız gerekir ki; bu büyük şirketleri kurup bu noktaya getiren insanların her biri bir anlamıyla “imparator”dur. Egoları vardır, hak ettikleri saygıyı görmeleri gerekir. Onların da hataları vardır, ama ne olursa olsun çok büyük başarıların yaratıcılarıdırlar. Z: Bugüne gelirsek... Şehzadelerin lalaları gibi, günümüz genç kuşaklarına, babalarını ve babalarının bu başarı hikayelerini anlatacak, öğretecek, özümsetecek ve destek olacak insanlar gerekir. Bunların da bu yolculuğu babalarıyla birlikte yapmış, bu yolculuğun önemli kilometre taşında bulunmuş insanlar olmaları gerekir. Bu profesyonellerin kafalarında, içlerinde asla kaygılar ve hırslar kalmamış olmalıdır. Gözü tok, mevki ve makam tatminlerini sağlamış başarılı bir profesyonel, artık o kuruma, o kurumun kurucusu kadar, o kurumun gelecek kuşakları kadar sahip çıkar. Neden, çünkü artık kendi isim Z: İş dünyası yapabiliyor mu bunu? Bu tamamen o şirketin atmosferine ortamına bağlı. O şirketi kuran kurucu iradenin, iradesine ve isteğine bağlı. O şirketin sahip olduğu profesyonellerin kalitesine, niteliğine bağlı ve ailenin alttan gelen kuşağına bağlı. Çünkü bugün genç kuşakta, bu değerli şirketlerde çalışmak istemeyen, onun yerine sanatla, sporla ya da başka şeylerle ilgilenmek isteyen gençler de var. Aile kültürü Anadolu özellikleri taşıyan kurumlarda bu daha kolay. Bu insanlar daha istekliler bu görevleri üstlenme konularında. Tabii ki Allah o en üstteki kurucu insanlara uzun ömür versin, sağlık versin. Benim görüşüm şirketlerde bu kurucu insanlar sağlıklı olduğu sürece ve aynen padişahlar gibi, sonuna kadar işin başında olmalılar. Çünkü bu insanlar genelde, Türkiye’de de dünyada da öyle insanlar ki, işleri hobileri, işleri dünyada zevk aldıkları tek şey. Bu şirketler ve işler, bu insanların sağlık nedeni, keyif nedeni ve var olma nedeni. Yaşı çok ilerlemiş ama son derece dinamik birçok örnek var hepimizin bildiği... Z: Kurumsallaşmanın tarifini yapar mısınız? Kurumsallaşmadan anladığım, kurumun sahibinin ya da kurumun başındaki egemenlik gücüne sahip kişinin, keyfilik içinde hareket etmemesi, o keyfilik tanımının yerini sistemlerin almasıdır. Sistemlerin de kurallar ve zaman içinde denenerek oturmuş ilkeler, gelenekler çerçevesinde yönetilmesi ve geliştirilmesi gerekir. Z: Kurumsallaşma tepeyle mi ilgili? Esas itibariyle evet... Fiziksel sağlığına, ruhsal sağlığına iyi bakan bir kurucu irade; gelişen, yetişen, kendini yetiştiren çocuklar ve Dünyada bugüne kadar insanı değerlendirmeye yetecek mükemmel bir sistem hiç olmadı. bütün bu yapıyı destekleyen çok güçlü profesyonel kadrolar ve bu profesyonel kadroların işi sahiplenmesi, kuruma aidiyeti, tepeyi ve kültürü oluşturur. Belli bir noktadan sonra tepenin amaçları o şirketin “kalıcılığına” katkı yapmak olmalıdır. Belirlenmiş bir tarihte sahneden çekilip yerlerini alttan gelenlere bırakmaları ve bu amaçla genç kuşakları hazırlamaları da kurumsallaşmak için gerekir. Z: Kurumsallaşma aile şirketlerinde daha mı azdır? Şirketten şirkete değişir. Ben kurumsallaşmanın tehlikeli bir kavram da olduğunu düşünüyorum. Eğer kurumsallaşmakta abartırsanız, gerçekten o bildiğimiz kurum lafı var ya, soba borusunun içindeki kuruma da dönebilir. O zaman tıkarsınız kanalları, yavaşlatırsınız. O zaman ne olacak, sadece yazılı kurallarla vs. hareket edilecek. Tabii ki yazılı kurallar iyidir ama hayat sadece onlarla devam edemez. iki: o insanı yanlış bir işe alarak, üç: o insanın yerine alacağınız doğru insanı almayarak. O kadar büyük sorumlulukları var ki. Biz şimdi Vestel için yönetici adayları alıyoruz, Tekstil Grubu’na da aldık, Enerji Grubu’na da... Vestel’de üç grup eğitimini tamamladı. Her grupta 25 kişi var, 75 kişi oldular. Bunları altı ay eğitiyoruz, Türkiye’nin en iyi okullarından, birkaç yabancı dil bilen, IQ’su son derece yüksek. 2010’dan beri ve her sene böyle bir 25 kişi alıyoruz. On sene sonra bu nitelikte 250 kişi almış olacağız, bunun 75 tanesi elimizde kalmış olsa, ben inanıyorum ki bu Grubun üst düzey yöneticilerinin %75’i de bu 75 kişiden çıkacaktır. Z: Zorlu’nun insan kaynakları politikasından söz edebilir miyiz? Zorlu Grubu’nun insan kaynaklarını çok önemsiyorum. Burada 25 bin, Zorlu Center’da çalışanları da dahil etsek yaklaşık 30 bin insan var. Bunu dörtle çarpsanız 100 binin üzerinde insanın aile yaşamına yaptığımız bir etkiden bahsediyoruz. Bizim burada çok büyük bir sorumluluğumuz var. Birincisi, bizim bu şirkete doğru insanları almamız lazım. İnsan kaynaklarında doğrunun basit bir karşılığı var: “uygun insan”. Göreve uygun insan, doğru insan seçimidir en basit anlatımla... Z: Yöneticileri içeriden yetiştireceksiniz. Bu kurumun kültürü öyle, içeriden yetiştirme. Ama içeriye de bir nevi askerlerin kurmay okulu gibi en niteliklilerini alıp onları en iyi şekilde, en güzel şekilde eğitmek zorundayız. MT’ler dışında aldıklarımız da çok nitelikli gençler. Bütün ihtiyaçlarımızı MT’lerle karşılamamalıyız, benzer nitelikte insanları başka yerlere doğrudan alıyoruz. Z: İşe uygun insan. Sadece işe değil kurumun kültürüne, ilkelerine, o kurumun sahibi ailenin yapısına uygun insanları almak. Bir görev boşaldığında, önünüze on tane cv gelebilir, bu cvler içinde çok mükemmel okullar bitirmiş, prezantabl çok etkileneceğiniz biri olabilir ama bu insan hiç uymayabilir birkaç nedenle size. O insanı aldığınız zaman üç tane kötülük yapıyorsunuz. Bir: şirkete yanlış insan alarak, Z: Zorlu yeni alanlara girdi. Neydi oradaki stratejiniz? Biz yeni bir işe giriyorsak o işe uygun kendi içimizden insanlar varsa, öncelikle onları yollarız oraya. Ama öyle konular var ki bunlar için bazen kendi içimizde aday olamayabiliyor. O zaman dışarıdan, yapacağımız işe, kurumumuzun kültürüne ve hissedarlarımızın beklentilerine en uygun insanlar bulmaya çalışırız. Her zaman en doğru, uygun insanı bulmayı başarabiliyor muyuz, tabii başarısızlıklarımız da var bu konuda, yanlış tercihlerimiz de var. Z: Aile anayasasına sempatik mi bakarsınız? Yönetim biliminde bu egzotik kavramlar üç beş yılda bir gelir sonra da unutulur gider. Aile anayasasına kavram olarak ben inanmıyorum. Neden inanmıyorum; bence anayasa birden fazla parça varsa o parçaları bir arada tutmak için temel metin olabilir. Aileler zaten birden fazla parçaysa anayasayla da tutamazsınız onları. Aile bir bütün olmalıdır. Bu bir ortaklık değildir ki, bütünlükten bahsediyoruz. Ortaklık başka bir şeydir, bütünlük başka bir şeydir. Aile birden fazla parçaya bölünmüşse yazılı bir metin etrafında bunları toplamak uygun olur ama anayasalar da değişir, devinir, ortadan kaldırılır. Dolayısıyla anayasa yerine, bence ailenin bütün üyelerinin kendi tarihini çok iyi algılayarak, özümseyerek bu değere sahip çıkması, bunu yaşatması, bunu daha ileriye götürmek için fedakarlık yapması önemlidir. Z: Mentorluk ya da koçluk kavramlarına inanıyor musunuz? Çok gerekli olduğuna inanıyorum. Çünkü bu bir psikoloğa gitmeye benziyor. Doktora gidip danışmaya benziyor. Doktor bunun eğitimini almış, psikolog/psikiyatrist eğitimini almış. Eğer bu yeteneği olan insanlarsa koçlar, mentorlar; kişilikleri ve geçmişleri güven uyandırıyorsa, kendilerini ifade edebilen, bilgi ve tecrübelerini aktaran, çok önemli tecrübeler yaşamış, çok önemli krizlerden geçmiş bu insanlar çok yararlı olur. Burada bir koşul var; hem babanın hem çocuğun mentor ve koçlara eşit düzeyde inanıp destek vermesi, hem de kurumun desteklemesi önemlidir. Z: Lala kim mesela sıfat olarak Zorlu Grubu’nda? Birden fazla lala olabilir. Baş lala bizde elbette Ömer Yüngül’dür. Ömer Yüngül Zorlu Holding’in CEO’sudur, ama bence bizim gibi aile şirketlerinde görev yapan CEO’ların bir görevinin de “baş lalalık” olması icap eder. 30 haber 31 MIPIM’in yıldızı Zorlu Gayrimenkul Dünyanın en büyük gayrimenkul fuarı MIPIM, 12-15 Mart tarihleri arasında Fransa’da düzenlendi. Fuara üçüncü kez katılan Zorlu Gayrimenkul, fuarın en prestijli alanlarından Riviera Salonu’ndaki 127 metrekarelik standında Zorlu Center ve Zorlu Levent Ofis’in tanıtımlarıyla büyük ilgi çekti. Z orlu Gayrimenkul, dünyanın en prestijli projeleri arasında yer alan Zorlu Center ile Zorlu Levent Ofis’i, 80’den fazla ülkeden 20 bin kişinin katılımıyla 12-15 Mart 2013 tarihleri arasında Fransa’nın Cannes kentinde düzenlenen MIPIM’de tanıttı. Zorlu Gayrimenkul, ziyaretçilerini Türkiye’nin bu yıl “Onur Ülkesi” olduğu MIPIM’in en prestijli alanlarından Riviera salonundaki 127 metrekarelik standında ağırladı. MIPIM’in açılış gününde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ikinci günü ise Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Zorlu Gayrimenkul’ün standını ziyaret ettiler. Projeler hakkında bilgi alan Babacan ve Topbaş, Zorlu Gayrimenkul gibi Türk yatırımcıların dünyanın en önemli gayrimenkul platformlarından biri olan MIPIM’de yer almalarının ve bu alandaki gücümüzü uluslararası arenada göstermelerinin gurur verici olduğunu belirttiler. genel işletmesinin Zorlu Gayrimenkul’de olacağının altını çizdi. Even, “Zorlu Center’la ilgili Ortadoğu ve Avrupa’dan 4 yatırımcı gruptan, ciddi ilgilerini belirten teklifler aldık. Yatırım işbirliklerini değerlendiriyor ve inceliyoruz. Nasıl ilerleyebileceğimiz konusunda fonksiyon bazında çalışmalarımız sürüyor. ABD’den emeklilik fonu projelerimizle ilgileniyor. Ayrıca ofis fonksiyonumuzda rezerve edilen bölümlerden bir kısmının satışı için uluslararası bir finans kuruluşu ile yoğun görüşmelerimiz sürüyor” dedi. Onur Ülkesi Türkiye Topbaş, Türk mimarisinin bugün dünyada söz sahibi olduğunu ve özellikle Türk mimarlarımızı desteklememiz gerektiğini vurguladı ve Zorlu Gayrimenkul yetkililerini Zorlu Center ve Zorlu Levent Ofis projeleriyle İstanbul’un tanıtımında gös- si” seçilen Türkiye’nin potansiyelinin dünyada anlaşılması terdikleri başarıdan ötürü tebrik etti. Dünyada 27 trilyon adına önemli olduğunu belirtti. Even, “Zorlu Gayrimenkul’ün dolarlık gayrimenkul pazarına hitap eden MIPIM’in açılı- toplam portföy değeri 5 milyar dolar. Zorlu Center’ın yatırım şına sponsor olan ilk Türk firması olarak dikkat çeken Zor- tutarı ise 2,5 milyar dolar. Yatırımcıların bize olan ilgisi günlu Gayrimenkul’ün Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even, den güne artıyor. Yatırımcı firmalar bizimle temas kuruyor. “MIPIM’in açılışına sponsor olan ilk Türk firması olarak, İstanbul’u ve ülkemizi tanıtmayı hedefledik. Bugün geldiği- Zorlu Center’ın açılışı için geri sayım başladı miz noktada Türkiye’nin ‘Onur Ülkesi’ olmasından gurur duyuyoruz. Ülkemizin ve İstanbul’un hak ettiği değeri görmesi Türkiye’nin ilk 5 fonksiyonlu karma kullanım projesi olan ve toplam 2,5 milyar dolar yatırım bedeliyle hayata geçen Zorlu Center’ın açıbizler adına sevindirici” dedi. lışı için geri sayım başladı. Zorlu Gayrimenkul’ün İstanbul’a değer katma hedefiyle gerçekleştirdiği Performans Sanatları Merkezi, MIPIM’e bu yıl 80’den fazla ülkeden 20 binden fazla uluslararası katılımcı, 1850 şirket, 4 bin 300 yatırımcı, 1650 CEO ve Otel (Raffles İstanbul Zorlu Center), Alışveriş Merkezi, Rezidanslar ve Ofislerden oluşan Zorlu Center’ın tüm fonksiyonlarıyla birlikte üst düzey yöneticinin katıldığını belirten Mehmet Even, bu yılın üçüncü çeyreğinde açılması planlanıyor. tablonun MIPIM’in dünya çapındaki önemini ve “Onur Ülke- Zorlu Levent Ofis’te kiralamalar başladı Zorlu Levent Ofis projesinde ise kiralamaların nisan başında başladığını ve çok iyi gitmesini beklediklerini belirten Even, Zorlu Levent Ofis’i kiracısıyla komple almak isteyen Türki Cumhuriyetler’den ve Rusya’dan 2 yatırımcı grup olduğunu vurguladı. Even, görüştükleri grupları her açıdan inceleyerek değerlendirdiklerini ve koşullarına uymayan bazı grupları geri çevirmek durumunda kaldıklarını da belirtti. Bizimle ilgilenenlerle görüşmeler gerçekleştirdik. Projelerimiz yaratıcı, güncel ve en iyi mimarlık örnekleri olarak yatırımcı beklentilerini karşılarken, ayrıca toplumsal yaşama katkı sağlamaları, çevresel ve sosyal sorumluluk bilinci ile tasarlanmalarıyla da dikkat çekiyor” dedi. Rezidansların yüzde 60’ı satıldı Avrupa’nın gayrimenkul satın alınacak en iyi şehri olarak gösterilen İstanbul’un cazibe merkezi haline gelmesinde Zorlu Center’ın büyük katkısı olduğuna inandığını belirten Even, Zorlu Center’da rezidansların yüzde 60’a yakınının satıldığını, bunların yüzde 5’inin yabancı olduğunu ve bu oranın günden güne arttığını belirtti. Zorlu Center’da her bir fonksiyona olduğu gibi otel ile de uzun vadeli ilgilenen uluslararası firmalar bulunduğunu söyleyen Even, Zorlu Center’ın MIPIM Gayrimenkul Fuarı’nda “Şirketlerin Değişen İhtiyaçlarına Yönelik Ofis Çözümleri ve Fırsatlar” ile “Büyük Karma Projelerde Perakendenin Önemi” konularında düzenlenen iki panelde konuşmacı olan Even, “Günümüzde yüksek hızla işlerimizi yapmamız gerekiyor. Yüksek verimlilik için yüksek hıza ihtiyacımız var. Zorlu Levent Ofis’te yüksek hız sunuyoruz. Zorlu Levent Ofis’e otomobille girişin hızlı olabilmesi için park alanını direk girilebilecek şekilde tasarladık. Binada bulunan asansörlerimiz en son ve en hızlı teknoloji duble dect sistemine sahip. 41 katlı ofiste asansör bekleme süresinin 30 saniyenin altında olmasını hedefliyoruz. Tarihte görülmemiş bir hızla işlerimizi yapmamız gerekiyor. Zorlu Levent Ofis’te bunu sağlayacağız” dedi. Even, bugünün ihtiyaçları ile geçmişteki ihtiyaçların farklılaştığını, ofislerin ve karma projelerin kendi içinde sürekli geli- şen dinamik çözümler sunan alanlar olarak yeniden tanımlandığını söyledi. Büyük şehirlerdeki trafik sorununa dikkat çekerek, ofislerin şehirlerin merkezi lokasyonlarında olmasının iş verimliliğini ve hayat kalitesini artırdığını belirtti. “Bundan dolayı, İstanbul’un en değerli iş bölgesi olan Büyükdere Caddesi’nde Levent Ofis projemizi gerçekleştiriyoruz” dedi. Ofislerden en temel beklentinin işlevsel alanlar olduğunu ifade eden Even, “Zorlu Levent Ofis’te brüt-net oranımız yüzde 88. Bu bir inşaatta ulaşılabilecek en iyi değerlerden biri. Ayrıca projemizde sosyal ve günlük ihtiyaçları karşılayacak perakende alanları da mevcut. Projemiz çevreyle dost sürdürülebilir bir konsepte de sahip. Ofiste çalışanların bir araya gelip vakit geçirebileceği ortak alanlar tasarladık. Ofisler artık hayatımızın büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz alanlar olarak, tüm ihtiyaçları karşılamak zorunda” şeklinde konuştu. Even, “Her geçen gün zorlaşan günlük hayatı kolaylaştırmak için artık insanlar her şeyi bir arada bulmak istiyor. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak rezidansların yanında Zorlu Center olarak Performans Sanatları Merkezi, otel (Raffles İstanbul Zorlu Center), ofisler, rezidanslar ve AVM bünyesinde pek çok perakende alanını bir arada bulunduran bir proje yarattık. Perakende günlük hayatın içinde var. Bu yüzden perakende alanımızı oluştururken, marka karması konusunda çok hassas davrandık. İnsanların taleplerini karşılayabileceği ve başka bir alana ihtiyaç duymayacağı alanlar yarattık. İnsanların temel ihtiyaçlarından birinin de sanat olduğunu düşüyoruz. Bundan dolayı Performans Sanatları Merkezi’nin özellikle turistler açısından İstanbul’u tercih etmelerinde önemli bir etken olacağına inanıyoruz. Bir yılın yaklaşık 200 günü dünyanın sayılı gösterileri sergilenecek. Performans Sanatları Merkezi turistler için yeni bir cazibe alanı olacak ve özellikle bölge ülkelerinden çok büyük talep göreceğini düşünüyoruz” dedi. Zorlu Levent Ofis, İstanbul’un A+ ofis ihtiyacına cevap verecek İstanbul’un nitelikli ofis ihtiyacını karşılamak üzere projelendirilen Zorlu Levent Ofis, Zorlu Gayrimenkul’ün Zorlu Center’dan sonra ikinci projesi olarak hayata geçiyor. A+ Ofis projesi olan Zorlu Levent Ofis’in 2013 yılı içerisinde tamamlanması hedefleniyor. Zorlu Levent Ofis ile bölgenin değerine değer katarak İstanbul’un uluslararası standartlara sahip ofis ihtiyacını karşılayacak. 32 röportaj 33 Vestel, fark yaratmaya devam ediyor Dayanıklı tüketim malları sektöründeki değişimleri ve trendleri paylaşan Vestel Şirketler Grubu Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdürü Ergün Güler, dost teknoloji Vestel’in hedefleri hakkında da bilgi verdi. V estel; dünya çapında hayranlık uyandıran ve National Geographic’e konuk olan “mega fabrika”sı Vestel City’nin yanı sıra uluslararası saygın tasarım yarışmalarında kazandığı ödüllerle dikkat çekiyor. Yaygın ve güçlü satış ve servis kanalıyla, tüketicinin hayatına dokunan fonksiyonel ve estetik ürün tasarımlarıyla Vestel, Türkiye’nin gururu... Dünya markası olma yolunda güçlü adımlarla ilerleyen Vestel; elektronikten beyaz eşyaya, LED aydınlatma teknolojilerinden savunmaya kadar birçok farklı alanda Türkiye’ye değer katıyor. Vestel’in Ar-Ge ve üretim gücüne vurgu yapan Vestel Şirketler Grubu Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdürü Ergün Güler, “Vestel olarak dünya firmaları arasındaki yerimizi çoktan aldık. Fakat asıl mesele bir dünya markası yaratabilmek. Turquality programının da katkısıyla bu doğrultuda önemli adımlar atıyoruz. Ar-Ge, ürün geliştirme, üretim gücü ve tasarım anlamındaki gücümüzü bir farklılaşma unsuru olarak ortaya koymamız gerekiyor” diyor. Güler, ülkemizde teknolojinin öncüsü konumunda yer alan Vestel’in yatırımlarını ve hedeflerini Zorlu dergi ile paylaştı. Ergün Güler Z: Vestel’i Vestel yapan özellikler nelerdir? Vestel, faaliyetlerini “Türkiye’nin Dost Teknolojisi” anlayışıyla sürdürüyor. Tüketici ürünleri alanında dünyanın önde gelen üreticilerinden biri olma başarısına sahibiz. Yurt içinde de güçlü bir markaya sahip olmanın avantajıyla hareket ediyoruz. Bunlara ek olarak maliyet, esneklik ve verimlilik gibi üretim alanındaki yetkinliklerimizi Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve satış-pazarlama alanlarındaki üstünlüklerimizle tamamlıyoruz. Trend olan teknolojileri geliştirebilecek Ar-Ge ve inovasyon üstünlüğümüzle müşteri beklenti ve ihtiyaçlarını doğru algılıyoruz, bunları da Ar-Ge ve ürün geliştirme süreçlerine yansıtabiliyoruz. Bu da tüketici beğenilerine hitap edebilmemize yarıyor. Ayrıca müşteri talebine ve/veya coğrafi, sosyokültürel vb. özelliklere göre ürün geliştirebiliyoruz. Bu da giderek önem kazanan kişiselleştirme konusunda bir adım ileride olmamızı sağlıyor. Z: Dayanıklı tüketim malları sektöründe satın alma eğilimleri ne yönde değişiyor? Bu çerçevede ne tür çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz? Dayanıklı tüketim malları sektöründe tasarım, akıllı çözümler ve tüketiciye dokunabilme yükselen trendler olarak karşımıza çıkıyor. Tasarım marka tercihlerini değiştiriyor, ulaşılabilir fiyata doğru tasarımları sunmak önem kazanıyor. Sektörün bundan sonra artık kişiye özel ürünlere doğru gelişme göstereceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Biz de Vestel olarak tasarımı sahipleniyor, tasarımla dost teknolojiler üretiyoruz. Bugün tüketiciler, satın alacakları ürün hakkında web ortamında yüzlerce kullanıcı ve uzman görüşüne başvurmadan karar vermiyorlar. Şimdi sunulan ürün çeşitliliğini de göz önünde bulundurduğumuzda, çok daha bilinçli, ne istediğini bilen ve bunu çok iyi ifade edebilen bir tüketici profiliyle karşı karşıyayız. Beyaz eşyalarda da akıllı ürünlerin gelişmesiyle tüketicilerin beklentileri oldukça yükseldi. Elektronik tarafında ürün talebinin akıllı, ince ve büyük ekrana sahip ürünlerde yoğunlaştığını görüyoruz. Beyaz eşyada ise enerji verimliliği yüksek, tasarruflu ve pratik kullanıma sahip cihazlar öne çıkıyor. Vestel, gerek üretim ve Ar-Ge tarafındaki gücü, gerekse tasarımdaki yetkinliği ile tüm tercih ve ihtiyaçlara yönelik zengin bir ürün çeşitliliği sunuyor ve bu taleplere yanıt oluşturabiliyor. Z: Artış gösteren kişiselleştirme, sağlıklı yaşam, mobil yaşam trendleri sektörü nasıl etkiliyor? Sektörde benzer faydaları olan standart görünümlü ürünlerin hâkim olduğunu görüyoruz. Farklılaşma için fiziksel ayrıştırma gerekiyor. Değişen yaşam trendleri de bu farklılaşmayı önemli kılıyor; çünkü kullanıcılar satın aldıkları ürünlerin ev dekorasyonuna uygun, eşyayla uyumlu, tasarım objesi gibi ürünler olmasına önem veriyor. Yani kullanıcının; kendini özel hissettiği, karakterini yansıtan, “kendisine ait” ürünler popülerleşiyor. Vestel olarak biz de renkli buzdolaplarımız, çamaşır makinemiz ve küçük ev aletlerimizle sektöre canlılık ve renk kattık. Renkli ürün serilerimizle tüketicinin kendi kişisel zevkine ve ev dekorasyonuna uygun ürünleri tercih edebilmesini Z: Tüketici nelere ilgi gösteriyor? Gelecekte bizleri neler bekliyor? Trend artık tüketicilerin tercihlerine göre kişiselleştirilebilen, kullanıcıların farklı renk ve tasarımlar arasında seçim yapabileceği ürünlere doğru gidiyor. Ayrıca kişiselleştirmeye ek olarak tüketiciler için önemli konulardan birisi de zaman. Günümüzde zaman herkes için çok önemli olduğundan zaman tasarrufu sağlayan pratik ve hayatı kolaylaştıran ürünler de tüketiciler için önem kazandı. Biz de dost teknoloji Vestel olarak kullanıcı dostu ürünler geliştirmeye özen gösteriyoruz. Önümüzdeki dönemde bu doğrultuda atacağımız yeni adımlar olacak. ruz. Ar-Ge, ürün geliştirme, üretim gücü ve tasarım anlamındaki gücümüzü bir farklılaşma unsuru olarak ortaya koymamız gerekiyor. Biz Vestel olarak tasarımın önemini oldukça erken fark ederek bu konuya 1990’lı yıllardan itibaren önemli yatırımlarda bulunduk. Bugün elektronik ve beyaz eşya tasarım ekiplerimizle her sene onlarca uluslararası prestije sahip tasarım ödülü topluyoruz. Tasarımın yanında sahiplendiğimiz alanlardan biri de akıllı ürünler. Elektronik tarafta Smart TV, dijital etkileşimli tahta, tablet PC gibi akıllı ürünlerimizi sektörle eş zamanlı olarak ya da sektörden önce ortaya koyduk. Farklı boyuttaki ekranlar arasında interaktiviteyi sağlayan Vestel Smart Center uygulaması da tamamen Vestel’in kendi yazılımıyla hayata geçiyor. Ayrıca sahip olduğumuz teknolojik know-how’ı ve Ar-Ge gücümüzü kullanarak “akıllı” teknolojileri beyaz eşya ürünlerimize de taşıyoruz. Vestel Smart Plus klimamızı ve kurutmalı çamaşır makinemizi buna örnek gösterebiliriz. Z: Vestel Pazarlama yatırımlarını hangi alanlarda yoğunlaştırmayı hedefliyor? Vestel olarak dünya firmaları arasındaki yerimizi çoktan aldık. Fakat asıl mesele bir dünya markası yaratabilmek. Turquality programının da katkısıyla bu doğrultuda önemli adımlar atıyo- Z: Rekabette öne çıkan unsurlar nelerdir? Vestel Pazarlama’nın bu yöndeki çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz? Vestel’in benzer markalardan en belirgin farkı “tasarım” ve “fayda” kavramlarına yaptığı vurguda yatıyor. Tüketicilerin zihinlerinde markamızın nerede olmasını istiyorsak, mesajla- sağlıyoruz. Bu ürünlerin pazarda büyük bir ilgiyle karşılandığını söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönemde pazarda farklılaşan markalar, bu trendler doğrultusunda kendisini yenileyebilen ve geliştiren markalar olacak. 34 röportaj 35 “Vestel’in benzer markalardan en belirgin farkı ‘tasarım’ ve ‘fayda’ kavramlarına yaptığı vurguda yatıyor. Tüketicilerin zihinlerinde markamızın nerede olmasını istiyorsak, mesajlarımızı iletirken bu vurguları ne kadar başarılı yapabildiğimiz önem kazanıyor.” “Takip etmek yerine takip edilecek trendleri oluşturmak için çalışıyoruz” rımızı iletirken bu vurguları ne kadar başarılı yapabildiğimiz önem kazanıyor. Vestel olarak gerek beyaz eşyada gerekse elektronikte, ürün gamlarımızda klasik segmentasyondan “fayda odaklı” bir segmentasyona geçiş yaparak markamızı yeniden konumlandırdık. Beyaz eşyada kullanıcıların hıza, enerji verimliliğine, hijyene, kolay kullanıma önem verdiğini, elektronikte ise bağlanabilir, akıllı ve tasarımıyla öne çıkan ürünlerin tercih edildiğini görüyoruz. Vestel olarak ayrıca trendleri takip etmek yerine, takip edilecek trendleri oluşturmak için çalışıyoruz. Yenilikçi Ar-Ge ve ürün geliştirme çalışmalarının sonucunda ortaya çıkan yeni ürünlerimiz de bunun en önemli göstergesi. süreçte şimdikinden çok daha fazla sayıda tasarımcının gelişmesine yardımcı olacak bir rol üstlenmeyi de arzuluyoruz. Bu vizyonumuzun karşılığını her sene topladığı tasarım ödülleriyle alıyoruz. 2012 yılında Plus X Award, Red Dot Design Award, IF Design, A Design ve Good Design gibi uluslararası prestije sahip tasarım yarışmalarından ve Design Turkey’den toplam 92 ödül aldık. 2013 yılına ise Red Dot Design Award’dan aldığımız 3 tasarım ödülüyle başladık. Bu alana kalıcı ve geliştirici katkılar sunacak her türlü projenin ve iş birliğinin yanında yer alıyoruz. 2012’de ilki düzenlenen ve büyük ilgi gören İstanbul Tasarım Bienali sponsorluğumuzu da bu çerçevede anlamlandırıyoruz. Z: Tasarım ve Vestel ilişkisini aktarabilir misiniz? Vestel için tasarım neyi ifade ediyor? Tasarım, Vestel’in dokusunu oluşturan ana katmanlardan biri. Tasarım denince akla gelen ilk markalardan biri olma vizyonu doğrultusunda, tasarımı salt şirket için bir katma değer olarak görmüyor, ülkemizde tasarım olgusunun gelişmesini ve bu Z: Bayi ve servis yapılanmasının önemi ve rekabetteki gücüne dair bilgi verebilir misiniz? Vestel’in bugün Vestel ve diğer markalı ürünlerini satışa sunduğu 900’e yakın bayisi bulunuyor. Vestel olarak yürüttüğümüz 360 derece iletişim faaliyetiyle tüketicilerin zihninde dost teknoloji mesajımızın yer etmesini arzuluyoruz. Bunun neticesinde tüketicinin istediği yer ve zamanda ulaşabileceği yakınlıkta olmanız büyük önem taşıyor. Aksi türlüsü bir çelişki olurdu. Dağıtım ağımızın büyüklüğü, Türkiye’deki her noktada var olmamızı sağlıyor. Günümüzde rekabet avantajının yakalanması daha önceki dönemlerdeki gibi sadece fiyat ve ürün kalitesi alanlarında değil, müşteriye ulaşma hızı, ulaşma maliyeti ve ürünün, ilk seferde istenen şartlarda doğru götürülmesiyle sağlanabiliyor. Biz de mağazalaşma hızımızla, dağıtım kanalındaki gücümüzden en yüksek verimlilikte faydalanmayı amaçlıyoruz. Bayi ve servis yapılanmasının doğrudan ilişkili olduğu konulardan birisi de müşteri memnuniyeti. Vestel olarak müşteri memnuniyetini artırmak ve bu alanda da rakiplerimizden farklılaşmak için organizasyonel anlamda da yeniden yapılanmaya giderek Vestel Şirketler Grubu Müşteri Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü kurduk. Z: Gelecekteki mağazalar nasıl olmalı? Gelecekte mağazaların bugünkünden farklı olacağı kesin; biz de bu nedenle mağazalarımızı, yeni bir konsept olan “amiral mağaza” konseptine taşımayı hedefliyoruz. Vestel’in, amiral gemilerinin üstün rekabet gücünün yansıması olarak mağazalaşmada çıtayı yükseltmesini hedefliyoruz. Mağazalarımızda tüketicilere ürün ve hizmetlerimizi deneyimleme fırsatı sunarak, markaya dair farkındalığı artırmayı ve ziyaretçilerin keyifli vakit geçirecekleri bir atmosfer sunmayı amaçlıyoruz. Ürün tasarımında elde ettiğimiz yetkin konumu mağaza tasarımlarına da yansıtarak, mağazada ziyaretçilerimizin Vestel ürünlerini rahatlıkla kıyaslayabilecekleri alanlar ortaya koyduk. Bu sayede mağazalarda tüketicilerle kurulan bağı daha da güçlendirmek istiyoruz. Amiral mağazamızda uygulanan konsept, bundan sonra açılacak mağazalarımızda da uygulanacak. Mevcut mağazalarımızda aşamalı bir yenileme projesi yürütülerek tüm mağazalarımızın bu yeni konsepte kavuşması hedefleniyor. Bu sayede tüketiciler Türkiye’nin 81 ilinde ziyaret ettikleri her Vestel mağazasında aynı ürünleri aynı sergileme sistemi içinde bulacak. Z: Dayanıklı tüketim malları sektörünün Türkiye’deki durumunu değerlendirebilir misiniz? Dayanıklı tüketim malları sektörü 2012 yılında da büyümesine devam etti. Özellikle tüketici elektroniği tarafında kaydedilen performans, ülkemizin gerçekleştirdiği toplam büyümeyi destekledi. Dönemsel olarak rakamlara baktığımızda dayanıklı tüketim malları sektörünün her zaman Türkiye ekonomisinin kaydettiği ekonomik büyümeye kıyasla biraz daha fazla büyüdüğünü görüyoruz. Düz ekran televizyonlardaki ve akıllı telefonlardaki ürün çeşitliliği ve kaydettiği gelişme büyüme üzerinde etkili oldu. Bu ürün gamlarındaki yenilikçi teknolojiler, tüketicinin ilgisinin bu ürünlere yoğunlaşmasını sağlıyor. Özellikle 3D ve Smart özelliklere sahip LED televizyonlarımız büyük ilgi görüyor. Bu ürünlerdeki model çeşitliliği de önemli bir avantaj diye düşünüyorum. Z: Sektörde Vestel kendini nasıl konumlandırıyor? Vestel olarak gerek beyaz eşyada gerekse elektronikte, yenilikçi, çevre dostu, tasarım odaklı, akıllı teknolojiler üretmeye ve bu teknolojileri uygun fiyatlarla tüketicilerimizle buluşturmaya önem veriyoruz. Z: Vestel için 2012 yılı nasıl geçti? 2013 yılı için hedefleriniz nelerdir? Tüm dünyayı ve özellikle Avrupa’yı etkisi altına alan küresel ekonomik krizle 2011 yılında başlayan ekonomik sıkıntılar, 2012 yılında da devam etti. Türkiye ise özellikle önemli ihracat bölgelerine olan coğrafi yakınlığı ve rekabetçi maliyet yapısıyla tercih unsuru olmaya devam etti. Biz de Vestel olarak ekonomik krize rağmen, üretim kapasitemiz ve esnek üretim kabiliyetimiz, ArGe ve tasarım üstünlüğümüz, yaygın ve güçlü dağıtım ağımız sayesinde bu dönemde Avrupa pazarında pazar payımızı artırmaya devam ettik. Renkli beyaz eşya ve elektronik cihazları, Warner Bros iş birliği neticesinde ürettiğimiz farklı tasarıma sahip televizyonları ve kurutmalı çamaşır makinesi gibi akıllı ürünlerimizi tüketicilerimizle buluşturduk. Bunun dışında yeni Smart TV anlayışımızla kullanıcılarımıza zengin bir yerli içerik yelpazesi sunarken, Smart Center konseptimizle de ekranları- nın birbiriyle konuşmasına fırsat tanıdık. Bu sayede yenilikçi ve üstün tasarıma sahip ürünler ortaya koyma vizyonumuzu bir kez daha sergiledik. 2013 yılında sektörün daha da gelişme kaydedeceğini düşünüyoruz. Vestel, uzun vadeli, stratejik düşünen ve geleceğe oynayan bir marka. Bugün bu nedenle Türkiye’nin en bilinen ve prestijli 10 markası arasında yükseliyoruz. 2013 yılında da tüketiciye dost çalışmalarımızı sürdürecek ve teknolojimiz, ürünlerimiz ve hizmetlerimizle sektörde rakiplerimizden farklılaşmaya devam edeceğiz. Z: Sektörünüz açısından 2013 yılını değerlendirir misiniz? Türkiye gelişen bir ülke ve beyaz eşya üretiminde de hem yurt içinde hem yurt dışında giderek daha önemli bir konuma geliyor. Ekonomimiz istikrarlı büyüme performansını küresel krize rağmen devam ettiriyor. Bu da kişi başına düşen gelirin ve harcama tutarının artmasını sağlıyor. Yıllık beyaz eşya ve elektronik ürün satışlarına baktığımızda da, ekonominin o seneki büyüme hızına kıyasla daha yüksek bir oranda arttığını görüyoruz. Ayrıca ülkemizin oldukça genç ve dinamik bir nüfusa sahip olması da her geçen gün üretime katılan ve yeni hane kuran birey sayısının artmasına yol açıyor. Örneğin bugün 20 yaş altı nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzde 35. Bu da penetre edilecek hane sayısının önümüzdeki dönemde büyüyeceğine işaret ediyor. Sektörün gelişimini sağlayan faktörlerden birisi de rekabet. Şu anda Türkiye gerek Avrupa’nın gerekse yakın coğrafyaların bir numaralı beyaz eşya tedarikçisi konumunda. Bu da beraberinde pazarda çok sayıda aktörün yarışmasını getiriyor. 36 gezi 37 Dağda bir masal: Pokut yaylası Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim biriminden Hakan Karan’ın yolu bu kez dünyaya uzak, bulutlara yakın bir yaylaya düştü. Kaçkarlar’a bakan bir Çamlıhemşin yaylasına… B azı yerleri anlatmak zordur. Güzelliği tarif edemez, kullandığınız kelimelerin yetersiz kaldığını düşünür, hayıflanırsınız... İşte Pokut tam da böyle bir yer! Masaldan daha masal, gerçeğin ötesinde gerçek; doğanın en masalsı, dağların en gerçek hali… Güneşinde içinizi ısıtan, sisinde kaybolduğunuz, ama her halini çok sevdiğiniz bir yer. Kocaman bir boşluk, hiçlik ve her şey… Pokut bence bir tutkudur, tutkun eder. Tutsak olur ayrılmak istemezsiniz bu bulut diyarından. Kalbinizi gün doğumuna verir, gün batımında alırsınız. Ruhunuzsa artık Pokut’un olmuştur. Geri almak ne mümkün! Pokut’a yaklaşırken Bir sonbaharda aşık oldum ben Pokut’a. Karadeniz’in mavisi, Fırtına Deresi’nin yeşiliyle başlayan yolculuğumda Çamlıhemşin, güzün bin bir renkli haliyle içimi ısıtan ilk durağımdı. Çamlıhemşin’e gelip Ortan Köyü’nü görmemek olmaz. Zilkale yolundan ayrılıp tırmanmaya başladığınızda önce Ortan’ın ilginç tabelaları karşılar sizi: “Sen de Git,” “Otur da Seyret” ve daha başkaları… Sonra küçücük meydanına arabanızı park eder, köyün içine yürüyerek girersiniz. Her evin önüne ancak ince bir patikayla ulaşılan şirin bir köydür Ortan… Ağır eşyalarımızı dere kenarından eve çekilmiş teleferiğe yükledik. Güçlü bir ıslıkla işaret verip vagonu çeken ellere kuvvet diyerek yola devam ettik. İtiraf ediyorum, yüküm için ne zaman Karadeniz’de bu teleferiklerden kullansam, çantamı bir daha göremeyeceğim duygusuna kapılıyorum. Eşyalarımız hava yoluyla eve ulaşırken, biz de kısa ve keyifli bir yürüyüşle Şişman Ailesi’nin evine vardık. Buraya ev demek ne kadar doğru bilmiyorum. Çünkü burası evse eğer, “bizim oturduklarımız ne” diye düşünmeye başlamışken hayranlıkla karışık kıskançlığımı bastırıp devasa ahşap konağa adımımı attım. Pilita yani bizim bildiğimiz adıyla kuzineden yükselen yemek kokularıyla aynı anda Yasemin’in annesi Zeyne Abla karşılıyor bizi kapıda. Yasemin, Pokut’la tanışmama neden olan, yılın en az yarısını köyünde ve Pokut’ta geçiren bir Karadeniz kızı. Burada doğal gaz, tüp, kalorifer yok. Pilitada pişirilen yemekler, sobada demlenen çay, banyo yapmak için kazana atılan odunlar, her odada yatmadan önce yakılan şömineler var. Yorucu bir günün ardından, üst katta bana ayrılan odadaki şömine ateşinin çıtırtısı eşliğinde, pencereye yansıyan ağaçların gölgesinde uykuya dalmak çok ama çok keyifli, huzurlu… Burada her şey doğal, her şeyin kokusu mis Yazının konusu Pokut olmasaydı, size Ortan Köyü’nü, Yasemin’in ailesini, inekleri Susem, Yıldız Doğa ve Toprak’ı, köpekleri Ares’i, en az 150 yıllık konağı ve bu konakta pişen inanılmaz yemekleri sayfalarca anlatabilirdim. Köydeki konak, öyle neşeli, muhabbetli ve mutluluk saçan bir ev ki… Benden Selam Söyle Dağlara, Benden Selam Nurettin Rençber bir türküsünde, uzun zamandır göremediği sevgilisine turnam diye seslenerek “dağlara selam söyle” demiş. Sabah penceremi açtığımda ulu dağlar gördüm karşımda, bana bu türküyü öğreten çok sevdiğim dostumu düşündüm uzun uzun… Yine de, ne kadar keyifli olursa olsun Ortan’daki her gecemiz, ertesi gün çıkacağımız Pokut’un heyecanıyla dolu olur hep... Pokut, insanı şair; Ortan ise yazar yapabilir. Böyle bir potansiyeliniz varsa bir defter kalem alıp buralara gelin. 38 gezi 39 Pokut’ta ayak bastığınız her yer, dağdan yaylaya, yayladan bostana, bostandan eve, yankılanan düşler, sesler, hikayelerle doludur. Baharda çiçeklerin coşkusuna; yazın yeşile, kışınsa kar tanelerine sevdalı bir yayladır Pokut… Böyle bir manzara karşısında ya sevinçten ya şaşkınlıktan ya da hayranlıktan ağlarsınız. Ben hepsini birden yaşayarak kendimi karların üzerine attım. Artık sadece dağların zirveleri değil, görebildiğimiz her yer bembeyazdı. Bir gecede neredeyse iki karış kar yağmış, şimdi ise bulutsuz, pırıl pırıl bir havada güneş açmıştı. İnsana, karlı bir kış sabahında; yüzünü yakan, içini ısıtan bir kış güneşinden daha fazla mutluluk verebilecek çok az şey vardır. Pokut yolcusu olduğumuz sabahlar erkenden kalkar, pilitadan yeni çıkmış ekmeklerimizi hangi reçele süreceğimizi şaşırır, muhlamanın (mıhlama değil) içine doğranan mısır ekmeğini tüketip tavanın dibini görmek için adeta yarışırız. Yasemin’in babası Ahmet Şişman, uzun yıllar Ankara Washington Restaurant’ta dünya liderlerini ağırlamış bir sunum ustası. Anne Zeyne Şişman’ın elinden çıkan yemekleri anlatmaya ise kimsenin kalemi yetmez. Aile bu güzel konakta özel misafirlerini hatta küçük grupları ağırlıyor, yemek servisi veriyor. Pokut’a mayıs ortasından sonra hayvanlarla, yüklerle, yürüyerek gerçek bir yayla çıkışı yaşama şansı henüz bulamamış olsam da, yapılacaklar listemin üst sıralarındaki yerini koruyor. Yaylaya giden 25 kilometrelik yolun bazı bölümleri hayli bozuk. 4x4 bir arazi aracı ya da yüksek bir otomobil şart. Bizi bu kez, yazın Çamlıhemşin-Pokut arasında mekik dokuyan genç arkadaşımız Yasin cipiyle çıkaracak. Yasin’in, sempatik hali ve komik anıları yanında süper bir Karadeniz müzik arşivi olması, yolculuğu daha eğlenceli kılıyor. Dönüşteki hedefimiz yürüyerek yarım günde Ortan’a inmek. en az 200 yıllık bir ahşap-taş yayla evi. Ben bu evin bir ruhu olduğunu düşünmüşümdür hep. İki asırlık, mis gibi odun kokan, yaşlı ve misafirperver bir sığınak. Eşyaları hızlıca yerleştirip kendimizi dışarı atıyoruz. Hava serin fakat açık ve yağışsızken birkaç saat yürümeyi planlıyoruz çevrede. Pokut bu, ne yapacağı belli olmaz Sıcak bir sonbahar sabahı Çamlıhemşin’den yola çıktık, serin bir öğlen Pokut’a vardık, yağmur altında yürüdük, soğuk bir öğleden sonra yaşadık ve akşam kar yağmaya başladı! Zeyne Abla köyden çıkmadan önce Ahmet Abi’ye “ne haliniz varsa görün” demişti. Galiba göreceğiz. Orman içindeki patikadan önce Eğnetap, sonra tepedeki dağ kulübesi etrafında yaban mersini ziyafeti. Yaban Mersini’ni ayılar da çok seviyor. Kış öncesi yoğun şekilde beslendikleri ve civarda insan olmaması nedeniyle yaylaya kadar geldikleri bir dönemdeyiz. Fakat inanın, yaylaya insan inecek deseniz daha tedirgin olurdum! 29 Ekim, kar yağması için gayet olağan bir tarih. Fakat 5 dakika pencereden dışarı bakıp lapa lapa yağıyor olmasının normal olup olmadığını konuşmadan edemiyoruz. Doğal meyve takviyesinden sonra patika olmadan ağaçlar ve kayaların arasından güçlükle ilerlediğimiz cangılın bitiminde keskin bir kılıç gibi vadiye uzanan Ares Burnu ve dönüşte Sal Yaylası, gezinin diğer keyifli rotaları oldu. Bakmayın böyle anlattığıma. Yağan karla çok mutlu olduk. Tek sorun, böyle yağmaya devam ederse yarın yayladan nasıl döneceğimiz! Sobanın sıcaklığı, yemeklerin yarattığı mahmurluk ve günün yorgunluğu, gece yarısı olmadan yatakların yolunu tutmamızı kolaylaştırdı. Bakalım sabah bizi neler bekliyor? Önce nefis bir vadiyi ve yükseldikçe heybetli dağları izlediğimiz bir yoldan Pokut’a ulaşmak 1 saat sürüyor. Bitti mi, hayır! Burada da arabalar evlerin önüne kadar gitmiyor çünkü yol yok. İncecik bir patikadan yürüyerek eşyalarımızı 5 dakikada eve taşıyoruz. Bu arada hava hızla soğudu. Rakım 2.000 metre ve bu mevsimde çok normal. Karşı dağlar ve elbette Kaçkar’ın 3.937 metrelik zirvesi karla kaplı. Soba yakma zamanı! Hanımlar sıcacık evin içinde yemek hazırlığında, erkeklerse dağdan gelen su hattını kontrol etmek, odun taşıyıp sobayı yakmak gibi zor ve ağır işleri yapıyor. Yine de yaranamamak gibi bir sorunumuz olmalı ki, sofranın kurulması da bize kalıyor. Yaseminlerin yayladaki evi son 2 yıldır “Plato’da Mola” ismiyle gezginlere pansiyon hizmeti veriyor. Plato’da Mola, Pokut’taki pek çok şey bu dünyadan olamayacak kadar farklı fakat kadın her yerde kadın! Eeee, Pokut bu. İnsana her halini gösterir. Yalnızlığı, gerçek huzuru, sıcağı, soğuğu, yazı, güzü, kışı ve bulutu… Mevsimlerden kış, güneş yazdan kalma Ve biz sonbahardayız. Sabah, önünde birikmiş 30 santimetre kar nedeniyle kapıyı biraz zorlayarak açtım. Ah Pokut, nelere kadirsin… Hepimizin dilekleri tuttu. Ben kar görmek istiyordum, Yasemin karda yürümenin hayalini kuruyordu, Ahmet Abi “1 metre kar olsun macera olur” demişti; Zeyne Abla’nın “ne halimiz varsa görmemiz” dileği ise, hala kulaklarımızda çınlıyor. Kısa bir hayret ve sevinç seremonisinin ardından fotoğraf makinelerimize sarıldık. Bilirsiniz hava dağlarda çabuk döner. Bu manzarayı kaçırmak istemediğimiz için kahvaltıyı erteleyip Pokut’un yaslandığı dağın en yüksek noktasına koşarak ve son metrelerde sürünerek çıktık. Solumuzda Kaçkar, karşımızda Amlakit ve Hazindag yaylaları, sağımızda ise Sal Yaylası, beyaz örtü altında parıldıyordu. Bir kez daha haklı çıkmıştım. Pokut, bu dünyadan bir yer değildi. Düşle gerçeği birbirinden ayıramadığınız, mavi göklerin altında, yeşil, kızıl, beyaz, rengarenk bir peri masalıydı Pokut… Pokut’ta ayak bastığınız her yer, dağdan yaylaya, yayladan bostana, bostandan eve, yankılanan düşler, sesler, hikayelerle doludur. Baharda çiçeklerin coşkusuna; yazın yeşile, kışın kar tanelerine sevdalı bir yayladır Pokut… Sonbaharın en renkli hali bile güzden kalma günlerde düşen kar tanesinin soğukluğundadır… Bu masalın bir parçası olma şansı buldum, kendimi bu masalın bir kahramanı yerine koydum. Plato’da durup rüzgara, buluta, yağmura baktım; ağaçlarla konuştum, kuşlara selam verdim. Avuçlarıma düşen bir kar oldum, rüzgarla savrulup dağlara vardım. Pokut’a kar düştü, yarısı beyaz, yarısı kızıl, yarısı yeşil oldu. Rengarenk bir masal, yıldızlarla dolu bir düş, aldığım nefes kadar sıcak bir anı oldu; yüreğimin en renkli, en yıldızlı, en gerçek, en hayal yerine geldi kuruldu. Masal masal içinde, ben masalın içinde, masal benim içimde. Masal içinde masal Pokut’un ladinlerle çamların çevrelediği çehresi, kimi zaman güneşe durur, kimi zaman sise, yağmura… Pokut bir masaldır. Hep varmış, hep var olacak… Gezginlere öneriler Pokut yaylasına, Rize Çamlıhemşin’den ulaşılıyor. Buraya kadar otobüs ya da özel araçla gelmek mümkün ancak arazi aracınız yoksa ve o sezon yollar çok bozulmuşsa yaylaya çıkmak için yardım almakta fayda var. küçük bir sırt çantası ve yürüyüş ayakkabılarınızı unutmayın. Yakın yaylalara Yasemin ya da babası Ahmet Şişman’ın rehberliğinde keyifli, uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. Unutmayın yanınızda bölgeyi iyi bilen birileri olmadan yürümek, kaybolma riski taşıyor. Yaylalara çıkmak için haziranın başından eylül sonuna kadar olan dönem, en uygun zamanlar. Elbette macera ve doğanın daha yabanıl hallerini görmek istiyorsanız bu aylar dışında da şansınızı deneyebilirsiniz. Pokut’a günler yetmez fakat en azından 2 gece kalmak, 3 tam gün geçirmek gerekir. Pokut gezinizin öncesinde ya da sonrasında ise Trabzon’daki Grand Zorlu Hotel’de mutlaka konaklayın, kentin ve yakın çevrede gezilecek yerlerin tadını çıkarın. Grubumuzun bu güzide tesisi, aynı zamanda bölgenin de ilk ve tek 5 yıldızlı oteli. www.zorlugrand. com, telefon 462.326 84 00. Ulaşım, konaklama, unutamayacağınız yemekler ve civar yaylalara yürüyüş için Plato’da Mola tek adres! www.platodamola.com. Yasemin Şişman: 532.777 93 96 Pokut’a yazın ortasında bile gitseniz yağmurluk, kalın polar gibi koruyucu kıyafetlerinizi mutlaka yanınıza alın. Yürüyüşe meraklıysanız, Not: Trabzon’da kalarak rahatlıkla Rize ve Artvin dolaylarını gezebilir, Batum’a (Gürcistan) geçebilir ya da Trabzon’dan kalkan günübirlik Batum turlarına katılabilirsiniz. Üstelik Batum’a artık vize ya da pasaport olmadan yalnızca kimlik belgenizle geçebiliyorsunuz. 42 köşe yazısı/metin salt 43 Vestek Elektronik Araştırma Geliştirme A.Ş. Genel Müdür metin.salt@vestel.com.tr İnternet zenginleri internette 70 milyon siteye yayılmıştır. Eğer siz de internette cikleyip (twit), dürtmenin (face) ötesine geçmek isterseniz, ücretsiz Wordpress çok iyi bir başlangıç noktası olacaktır. Wordpress, Wikipedia, Facebook, Twitter, Youtube, Google, Napster, Ebay, Skype, AOL ve niceleri sıradan insanların internet milyonerlerine dönüşme öyküleri üzerine kurulmuştur. B ir yıl içinde zengin olmak isteyeni altı ay içinde asarlar” bir İspanyol atasözüdür. Özünde doğru olsa da, internetin gelişiyle birlikte ifadeyi değiştirmek gerekir. Çünkü zengin olmak eskisi kadar zaman almıyor. Bunun canlı kanıtı Alex Tew, belki de en hızlı milyoner olan internet girişimcisidir. Okul harcı için site kurdu Alex, 21 yaşında Nottingham Üniversitesine kayıt parasını ödeyebilmek için internet üzerinde oldukça ilginç bir web sitesi hazırlar. İnternet sitesi tek sayfadan ibarettir. Sayfada tek bir poster vardır. Bu poster Alex’in müşterilerinden gelen resim, logo ve reklamlarının birleştirilmesi ile oluşur. Alex bu posterin her bir noktasını 1 dolardan reklam verene satışa sunar. Toplam 1 milyon nokta içeren bu sitenin adını da milyon dolar sayfa (MillionDollarHomePage.com) koyar. Buraya kadar anlamsız gözüküyor. Ancak İngiliz yayın kanalı BBC’nin dikkatini çekip yarı şaka yarı ciddi televizyonda haber olunca, Alex bir anda zengin olur. Site, 26 Ağustos 2005’te açıldıktan 5 ay sonra bir milyon doları geçen gelir elde eder. İlgi o kadar yüksektir ki son kalan 1000 noktanın satışı eBay üzerinden açık arttırma ile yapılır ve 38 bin dolara alıcı bulur. Bu internet olayı daha sonra polisiye bir boyut kazanır. Alex reklam verenlerden topladığı bir milyon dolar karşılığı, 5 yıl boyunca internette kalacağı sözünü vermiştir. Sözünü tutmazsa parayı geri vermesi gerektiğini bilen internet hackerları, siteye saldırıp erişimi engellerler. Saldırıyı durdurma karşılığı Alex’ten fidye isterler. Amerikan ve İngiliz polis teşkilatları konuyu ciddiye alıp, soruşturma başlatır. Suçlular bulunamaz ama güvenliği arttırılan site bir hafta içinde yeniden açılır. Sitenin açık kalma garantisi 2010 yılında doldu. Bu zaman içerisinde The Wall Street, The Daily Telegraph, Financial Times ve diğer önemli basın organları bu genç adama geniş yer verdi. Site dünyanın en çok ziyaret edilen 127. sitesi oldu. Site bugün pek aktif değil. Ama konuyu bu kez bir Türk özdeyişiyle bağlamak gerekirse “Atı alan Üsküdar’ı geçti”. İnternet sayısız yenilik ve değişimin şekillendiği sanal ama gerçeği kadar büyük bir dünyadır. Bebeklerin doğduğu gün adına Facebook hesabı açıldığı bir çağda yaşıyoruz. Beşikten mezara kullanılan internetin yarattığı ekonomi, enerji kıtlığı olan bir dönemde petrol firmalarının gelirini geçebiliyorsa artık internetin de en az enerji kadar temel gereksinim olduğu tescil edilmiştir. Bu zenginliği yaratan insanların öyküleri, en az kazandıkları paraların miktarı kadar özendiricidir. “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar”mış. Benim derdim burada adı geçenlerin milyonlarını saymak değil, onu elde etmek için ortaya koydukları zeka ve vizyonu alkışlamak. Bedavadan zengin oldu! Bu özel insanlardan biri de Matt Mullenweg’dir. 2007 yılında henüz 22 yaşındayken internet için en önemli 50 kişiden biri olarak onurlandırılmıştır. Matt çoğu web sitesinin temeli olan WordPress yazılımının (wordpress.org) oluşmasını sağlayan kişidir. WordPress en çok bilinen blog yönetme yazılımıdır. Açık kaynak kodlu ve ücretsiz olan bu yazılımın özelliği 5 dakika içinde kurulabilecek kadar basit olması ve hemen yazı yazmaya başlanacak kadar kolay kullanılabilmesidir. Bugün benimki dahil milyonlarca web sitesi bu yazılımı kullan- maktadır. Automattic, Matt Mullengweg’in birkaç arkadaşını ikna edip bankada beş parası olmadan kurduğu bir firmadır. Matt’in temel fikri bir blog yazılımı geliştirmek ve bunu ücretsiz olarak dağıtmaktır. Hatta bununla da kalmayıp, geliştirdikleri yazılımın tüm kaynak kodlarını da dağıtır. Bu çılgın fikre inanan bir çılgın yatırımcı çıkarak şirkete 1.1 milyon dolar yatırır. Bu sırada şirket ofisi olmadan, birbirini görmeden çalışan yazılımcılardan oluşmaktadır. İki yıl içerisinde 1.8 milyon kişi Wordpress’e üye olur. Wordpress sayfaları 3 milyar kez görüntülenmiştir. Ücretsiz dağıtılan bu yazılım yayıldıkça profesyonel destek isteyenler ve yardımcı yazılımlar satın almak isteyenler olması kaçınılmazdır. Automattic firması, wordpress ücretsiz yazılımına uyumlu çalışan paralı yazılımlar üretmeye ve blog sitelerine ev sahipliği yapmaya başlamıştır. Bir yıl sonra Matt şirketi satması için teklifler almaya başlar. Ancak şirketi satmaktansa, yeni bir yatırımcıdan 30 milyon dolarlık katkı alarak büyümeye devam eder. 2008 yılında wordpress. com dünyanın en çok ziyaret edilen 31. sitesi olmuştur. Kısa sürede internet fenomeni olan Wordpress Matt Mullenweg’e şirketin ilk yılında 1 milyon dolar kazandırmıştır. Geçen yıl 45 milyon dolar gelir elde eden şirketin desteklediği Wordpress, Sonunda mahkemelik oldu İnternette bir şeyleri bedava vermek her zaman başarı getirmemiştir. Özellikle başkasının malını veriyorsanız başınız derde girer. Sean Parker daha lise yıllarında profesyonel bir hackerdı. Bilim adamı olan babası ilkokuldayken ona bilgisayar programlamayı öğretmişti. 16 yaşında Fortune 500 firmalarından birinin ağına sızarken FBI tarafından yakalandı. Yaşı küçük olduğu için hapse girmedi. Akıllandığını da söyleyemeyiz. Lise son sınıfta internet tarayan robotların (crawler) ilk örneklerinden birini geliştirdi. Bu sefer ulusal güvenlik örgütü CIA’in dikkatini çekti, ama bir iş teklifi için. Sean daha lise yıllarında babası kadar para kazanıyordu. Bir dahi olarak anılmasına rağmen, ailesini üniversiteye gitmemek konusunda ikna etti. Onun yerine internet fenomeni olan Napster firmasını kurdu. Napster fikri basitti. İsteyen istediği müzik parçasını kendi bilgisayarına CD’den yükleyecek ve arkadaşlarıyla paylaşabilecekti. Ancak internet toplumu bu “paylaşma” kısmını abarttılar. Gençler milyonlarca müzik parçasını internete taşıdılar. Napster üzerinden yapılan MP3 müzik dosyası transferleri üniversite ağlarında internet trafiğini kilitlemeye başladı. Bazıları Napster erişimini engellediler. Bu arada Napster’i durdurmak isteyen sadece BT yöneticileri değildi. 2000 yılıydı. Ünlü heavymetal grubu Metallica henüz yayınlamadıkları “I Disappear” adlı şarkısını radyolarda duyunca şok oldu. Aslında sadece bu şarkı değil Metallica’nın tüm stüdyo kayıtları Napster üzerinden internette dolaşıyordu. Metallica Napster’ı telif hakları nedeniyle dava etti. Bir ay sonra rapçi ve prodüktör Dr. Dre de benzeri bir dava ile kapıya dikildi. Çok geçmeden Madonna kervana katıldı. Napster bu davaları miktarı gizli tutulan tazminatlar ödeyerek kapattı. Ancak bir yıl içinde diğer müzik prodüktörlerinin davaları gelmeye başladı. Napster hem davaları hem de temyizleri kaybetti. Mahkeme tüm telif hakkı ihlallerinin ortadan kaldırılmasını emretti. Napster bunu yaptığında geriye “paylaşma” kalmayacağı için 2001 yılında servislerini sonlandırdı. 2002 yılında ise iflas ettiğini açıkladı. Şirketin elindeki yazılım iflas sonrası birkaç kez el değiştirdikten sonra elektronik satış devi Best Buy tarafından alındı. napster.com artık daha yasal. Telif ödeyen, para karşılığı üye olunan bir müzik servisi olarak çalışıyor. İnternet dahisi Sean Parker, o yıllarda başından geçenleri en iyi üniversite eğitimine değişmeyeceğini söyler. Sean’ın zekası ve gözü pekliği boşa gitmedi. İlerleyen yılarda Sean, Facebook’a katıldı ve bugünlere gelmesine önemli katkı yaptı. Halen Spotify, Airtime gibi internet işlerine yön veriyor. Mal varlığı 2 milyar doların üzerindedir. Milyarlık satış yaptı Pierre Omidyar, açık arttırma sitesi eBay’in kurucusudur. 1995 yılında Pierre, Auction Web adıyla bir online açık arttırma sitesi yazılımı hazırlar. Birçok internet vizyoneri gibi Pierre’in ana düşüncesi alım-satım yapmayı bireylere indirecek kadar basitleştirmektir. Açık arttırma yazılımını denemek için siteye tek bir tane ve bozuk olan bir lazer sunum kalemi satışı koyar. Ancak birileri bu bozuk ürüne 14,83 dolar öder. Pierre, ciddi olmadığından emin olduğu alıcıyı aradığında, bu adamın gerçekten bozuk lazer kalemleri topladığını öğrenir. “Her kör satıcının bir kör alıcısı vardır” boşuna söylenmemiş. Bu satıştan sonra Pierre deneme olarak başlayan sitenin gerçek iş yapacağına inanır. Çalışmakta olduğu düzenli işinden istifa eder ve tüm zamanını bu hayalini gerçekleştirmeye adar. İlk yıl 250 bin satış yapılırken, ikinci yıl 2 milyon satış gerçekleşir. Aynı yıl olan 1997’de site 7 milyon dolar yatırım alır. Sitenin adı bugün tanıdığımız eBay olarak değişir. eBay 1998’de halka açıldığında Pierre’in kağıt üzerinde serveti milyon değil milyar dolar olmuştur. Bugün eBay dünyanın birçok ülkesindeki açık arttırma ve satış sitelerinin sahibi veya ortağıdır. Ülkemizde de gittigidiyor.com sitesi eBay ortaklıdır. eBay’de bugüne kadar böbrek satışından milyon dolarlık uçak satışına kadar her türlü ürün satışına rastlanır. eBay 2012 yılında elde ettiği 14 milyar dolarlık gelir ile internet ticaretinin şaşırtıcı büyüklüğünü göstermektedir. Bu haber para eder Ele, avuca, dize, göze internet geldi. Neredeyse bir nesil internet ile büyüdükten sonra erişim mobil boyut kazandı. Yeni nesil de mobil bağımlı yaşamları doğrultusunda yaratıcılıklarını mobil uygulamalara yansıtıyorlar. İngiliz genç Nick D’Aloisio onlardan biri. Doğum yılı 1995. 12 yaşında Apple uygulama geliştirme ortamıyla tanışıyor. 15 yaşındayken Trimit adlı bir uygulama geliştiriyor. İnternette ödev yaparken birçok siteyi incelemek uzun ve sıkıcı geliyor. Bu üşengeç genç adam da kendi çözümünü kendi üretiyor. Geliştirdiği uygulama uzun bir yazıyı alıp özetini çıkarmaya yarıyor. Bu uygulamayı web sitelerinde çalıştırırsanız arama yaptığınız sitelerdeki bilgiyi birkaç kelime ile özetlemiş olursunuz. Bu özetlere bakıp, devamını okumaya ya da geçmeye karar vermeniz büyük kolaylık getiriyor. Bu yaklaşımı haber sitelerine uyguladığımızı düşünürsek, uygulama onlarca web Ele, avuca, dize, göze internet geldi. Neredeyse bir nesil internetle büyüdükten sonra erişim mobil boyut kazandı. Yeni nesil de mobil bağımlı yaşamları doğrultusunda yaratıcılığını mobil uygulamalara yansıtıyor. sitesinden haberleri tarıyor. Hepsinin kısa özetlerini çıkarıyor. Kullanıcının önüne haber başlıkları ve kısa özet şeklinde getiriyor. Bir bakışta gündemi yakalamak ve ilgi duyulan haberin web sitesine giderek kalanını okumak çok kolaylaşıyor. Nick uygulamasını tanıtmak için Gizmodo’da teknoloji yazarı Casey Chan’e mailler atar. Aslında adamın mail kutusunu yüzlerce mail ile doldurur. Mutsuzluğunu saklamayan Casey de henüz eksikleri olan Trinit’i haftanın en kötü uygulaması olarak seçip yayınlar. Bu gelişmeler olduğunda henüz resmen çocuk olan Nick, ağlayıp zırlayarak kendini epey rezil eder. Ancak bu drama “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” deyimini doğrularcasına Hong Konglu bir yatırımcının dikkatini çeker. Nick buradan aldığı 300 bin dolarlık yatırım ile, tüm yazılımı baştan yazar ve Summly (Özetçe) adıyla yeniden pazara koyar. Bundan sonra sinema oyuncusu Ashton Kutcher, John Lennon’un karısı Yoko Ono gibi daha ilginç kişilerden bir milyon dolar yatırım alır. “Bu insanlar yatırımdan ne anlar?” dememek gerekiyor. 2012’de Summly Apple’ın en yaratıcı uygulaması olarak seçilir. Bu başarılarla tarihle hesaplaşan Nick sonrasında birçok önemli haber ve iş kanalına röportaja davet edilir. Summly geçtiğimiz aylarda Yahoo tarafından 30 milyon dolara satın alındı. Uygulama pazardan kaldırıldı çünkü Yahoo bu teknolojiyi kendi uygulamalarına entegre etmek istediğini açıkladı. Ama Summly cephesinde herkesin yüzü gülüyor. Ülkemizde yapılan internet yatırımları sayıları ve gelirleri göze alınarak karşılaştırıldığında oldukça küçük kalıyor. Genellikle e-ticaret alanında, Markafoni, Trendyol, Yemek Sepeti gibi gelir getiren işlere rastlıyoruz. UzmanTV gibi sıra dışı ve Mynet gibi cesur girişimler övgüyü hak ediyor. Bu girişimlerin arkasındaki Emre Kurttepeli ve Sina Afra gibi bazıları internetten edindikleri para ve deneyimi melek yatırımcı olarak gençlere sunarak bence bu alandaki en önemli eksiğimizi kapatmaya çalışıyorlar. 44 haber 45 Kurumsal Risk Yönetimi’nde yeni dönem Korteks, katma değerli ürünlerle büyüyor Bilgi ve İletişim sektörünün en büyük etkinliği olarak anılan SAP FORUM, bu yıl binlerce kişinin katılımıyla İstanbul Kongre Merkezi’nde “SAP Analitik & İnovasyon Forum” adı altında gerçekleştirildi. Yılın en yenilikçi platformunda “Müşteri Başarı Hikayeleri” bölümünün konuğu “Kurumsal Risk Yönetimi” projesiyle Zorlu Holding oldu. İhracat hedefini 45 milyon dolar olarak belirleyen Korteks, katma değerli ürünlerle pazar payını artırarak hedefine ulaşmayı amaçlıyor. Korteks Genel Müdürü Necat Altın, Ar-Ge ve Ür-Ge alanında gerçekleştirdikleri çalışmalarla yeni pazarlarda her zaman var olmayı sürdüreceklerini vurguluyor. Z orlu Holding Kurumsal Risk Müdürlüğü ve Bilgi Tek­ nolojileri Direktörlüğü tarafından, Eylül 2012 tarihinde temelleri atılan SAP-GRC (Governance Risk Manage­ ment and Compliance-Kurumsal Risk Yönetimi ve Uyum) projesi ile ilgili, Bilgi ve İletişim Teknolojileri sektörünün en büyük etkinliği olarak anılan SAP FORUM’da bir sunum ger­ çekleştirildi. Yenilikçi yatırım anlayışı İş dünyasının seçkin misafirlerinin ağırlandığı, binlerce kişinin katılım gösterdiği SAP Analitik & İnovasyon Forumu’nun “Müş­ teri Başarı Hikayeleri” bölümünde gerçekleştirilen sunum Zor­ lu Holding Kurumsal Risk Yönetim Müdürü Murat Gençer ta­ rafından yapıldı. Teknolojiyle desteklenmeyen Kurumsal Risk Yönetimi çalışmalarının başarı ömrünün kısa olacağını söyle­ yen Gençer, Zorlu Grubu’nun yenilikçi yaklaşımının ve proaktif davranarak süreçlerine destek verecek yatırımları yapmasının önemine de işaret etti. Bilgi Teknolojileri Teknoloji Geliştirme Sorumlusu Mert Eryazıcı ve ELC Proje ve İş Süreçleri Danışma­ nı Levent Coşkuner de sunuma destek verdiler. Zorlu Mali İşler Koordinatörü Cem Köksal ve Zorlu Grubu Bilgi Teknolojileri Direktörü Cihan Sarı sponsorluğunda yürütülen SAP-GRC Projesi, grubun kurumsal risk yönetim sürecinin SAP üzerinden takip edilebildiği, Türkiye’de gerçekleştirilen ilk uy­ gulama olma özelliğini taşıyor. Zorlu Holding bünyesinde faa­ liyet gösteren Kurumsal Risk Yönetimi Bölümü’nün Vestel’de gerçekleştirdiği Kurumsal Risk Yönetimi Projesi’nde teknolo­ jiden en etkin şekilde faydalanma motivasyonu SAP-GRC’nin kullanımını gündeme getirdi. Kısa sürede hayata geçirildi Çok kısa bir süre içerisinde başarıyla gerçekleştirilen uyar­ lamanın ardından proje içeriğinin sisteme tamamen entegre edilmesi, sürecin başarısını pekiştirerek gelecek dönemlere yönelik sürekli izleme metodolojisine uygun sağlam bir yapı­ nın hazırlanmasını sağladı. Böylece, var olan platformlar ile kusursuz entegrasyonu bu­ lunan, kurum içi risk iletişim, otomatik veri toplama ve veri hazırlama ile risk yönetim sürecini destekleyen otomatik iş akışı yapısı sağlandı. A vrupa ve Ortadoğu’nun en büyük entegre polyester iplik üreticisi ve ihracatçısı Korteks Mensucat Sanayi İplik Fabrikası, 1989’dan bu yana faaliyette bulunuyor. Fabrika üretimini Bursa’da, toplam 335 bin metrekarelik alanda gerçekleştiriyor. Tesis, 580 ton/gün polimer, 400 ton/ gün POY, 120 ton/gün FDY, 350 ton/gün tekstüre, 25 ton/gün bükümlü, fantezi ve elastanlı, 10 ton/gün hava tekstüre ve 60 ton/ay mono iplik üretim kapasitesi ve 2000 çalışanıyla Türkiye tekstil sektörünün can damarını oluşturuyor. Ar-Ge ile ürün çeşitlendirme, otomasyon ile sistem geliştirme alanlarındaki yatırımlarına hız veren Korteks, farklı özelliklere sahip ve katma değeri yüksek ürünlerle yaptığı ihracatı artırmayı planlıyor. 2013 yılı ihracat hedefi 45 milyon dolar olan Korteks, ürünlerini 60’tan fazla ülkeye ulaştırıyor. Yıllık cirosu 450 milyon dolar civarında olan Korteks; üretim, ciro, satış, tesis büyüklüğü gibi kriterlerde Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük polyester iplik üreticisi konumunda bulunuyor. 2012’de yapılan kapasite artırımının yanı sıra, ArGe ve ürün çeşitlendirme ile otomasyon geliştirme gibi iş alanlarında yatırım yapan Korteks, geri dönüşümlü polyesterle ilgili çalışmalarına da devam ediyor. Taç markalı iplikleri dünyanın birçok ülkesinde de tercih edilen Korteks, özellikle spor giyimde kullanılan; nem emiciliği yüksek, nefes alabilen, çabuk kuruyan Dry Touch® markalı kumaşların tanıtımına ağırlık veriyor. Korteks, Dry Touch® Nem Yönetimi Sağlayan Kumaşlar için özel olarak geliştirdiği ipliklerin yanı sıra farklı fonksiyonel özellikler taşıyan Taç Flame Retardant, Taç Cottonlike, Taç Antimicrobial, Taç Micromuss, Taç Antistatic ve Taç UV Resistant gibi markalı ürünlerle teknik tekstile yönelik üretimde bulunuyor. Korteks, ürettiği polyester tekstüre iplikleri ağırlıklı olarak Almanya, Belçika, İngiltere, İtalya, İspanya, Fransa, İrlanda, Polonya, Macaristan, Portekiz gibi Avrupa Birliği ülkelerine gönderiyor. Ayrıca Bulgaristan, İran, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus, Suriye, Lübnan, İsrail, Brezilya, ABD, Kanada, Kolombiya, Meksika ve Güney Afrika gibi 60’tan fazla ülkeye ihracat yapan Korteks, farklı ve katma değeri yüksek ürünlerle pazar payını artırmayı hedefliyor. “High Count” gibi nitelikli ve özellikli flament iplikler üretebilecek teknolojiye sahip olan Korteks; Taç markalı süper parlak, mat, yarı mat ve full mat olarak, polyester tekstil cipsleri, ekru ve polimerden boyalı polyester POY, FDY, tekstüre, hava tekstüre, düz ve bükümlü ipliklerin üretimini de yapıyor. Müşterilerle sürekli iletişim ve işbirliği içinde olduklarını ve stratejilerine bu şekilde yön verdiklerini belirten Korteks Genel Müdürü Necat Altın, “Teknik tekstillere yönelik fonksiyonel ürünlere verdiğimiz önem ve Ar-Ge çalışmalarımız ile yeni pazarlarda her zaman var olacağız. Dünyanın önde gelen otomotiv kumaş üreticilerine sunduğumuz otomotiv iplikler programımızla otomotiv kumaş projelerinin tasarım aşamasından seri üretim aşamasına alınması sürecine kadar müşterilerimizle sürekli işbirliği içinde çalışarak hızlı, esnek ve güvenilir servis sunmaktayız” diyor. Necat Altın 46 haber 47 Vestel, TV Connect Fuarı’nda... Lüks pazarlama tüyoları... Marka ve ürünlerinin gelişimine önem veren Vestel, Londra’da 83 ülkeden 7500’e yakın üretici ve yayıncının katılımıyla düzenlenen TV Connect fuarında Türkiye’yi temsil ederek inovatif ürünlerini dünyaya tanıttı. Vestel, tümüyle yerli üretim ürünü olan tablet PC’den IP bazlı televizyonlara kadar birçok inovatif ürününü sergiledi. Zorlu Center Lüks Pazarlama Zirvesi’nde Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü öğrencileriyle buluştu. Zorlu Center adına zirveye katılan Zorlu Gayrimenkul Pazarlama ve İletişim Müdürü Didem Yanaray, Zorlu Center’ın yenilikçi ve başarılı pazarlama çalışmalarını öğrencilere aktardı. V estel, İngiltere’de düzenlenen 2013 TV Connect Fuarı’nda Smart TV’den tablet PC’ye, dijital kutulardan akıllı tahtaya dijital ve elektronik ürünleriyle yer aldı. Vestel’in hedefleri hakkında bilgi veren Vestel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, “15 yıldır elektronikte Türkiye’nin ihracat şampiyonu unvanını koruyoruz. 2012’de 2,9 milyar dolar ihracat gerçekleştirdik. Hedefimiz, bu yıl toplam yüzde 11 artışla 2013 sonunda 3.1 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaşmak” dedi. L takip etti. Zirveye de konu olan ve lüks olarak tanımlanan segmentte uluslarararası pazarlama stratejilerini ve yeni trendleri anlatan Yanaray, aynı zamanda Zorlu Center’ın yenilikçi ve başarılı pazarlama çalışmalarını da öğrencilerle paylaştı. aşamasından farklı hedef kitleler için gerçekleştirdiği pazarlama iletişimi uygulamalarına kadar tüm süreçlerden farklı örneklerin yer aldığı sunum, öğrenciler tarafından büyük bir dikkatle izlendi. Zorlu Center adına Zorlu Gayrimenkul Pazarlama ve İletişim Müdürü Didem Yanaray’ın katıldığı zirveyi yaklaşık 400 öğrenci Yanaray, Zorlu Center’ın gayrimenkul sektöründe farklılaşan pazarlama çalışmalarının aynı zamanda, birebir iletişim, kültür ve sanat odaklı yaklaşım, deneyim yaratma ve kişiselleştirme gibi özellikler taşıdığını vurguladı. Zorlu Center’ın proje Tüm gün devam eden Lüks Pazarlama Zirvesi’de, sektörün durumu, geleceğe dair öngörüler, yeni pazarlar, güncel tüketici ve ürün trendleri, marka yönetim stratejileri ve mağaza ilişkileri gibi konular üzerinde de duruldu. üks Pazarlama Zirvesi, 29 Mart 2013 tarihinde, İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü tarafından Santral İstanbul’da düzenlendi. İstanbul Moda Akademisi işbirliğiyle gerçekleşen etkinliğe, Zorlu Center yetkililerinin yanı sıra akademisyenler, ulusal ve uluslararası marka temsilcileri ve öğrenciler katıldı. Erdoğan, “Bugün tüm dünyada 500’ün üzerinde markaya üretim yapıyoruz. Son olarak Bhutan ve Brunei Krallığı’nı da Vestel’in dağıtım ağına ekleyerek ihracat haritamızı 140 ülkeye çıkardık. Hedefimiz 2013 sonunda 3.1 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaşmak” dedi. Vestel’in yurt dışı satışlarının yüzde 70’ini elektronik ürünlerin oluşturduğunu belirten Erdoğan, “Türkiye’nin LCD TV ihracatının yüzde 88’ini tek başımıza gerçekleştiriyoruz. Bugün Avrupa LCD TV pazarında yüzde 21’lik payla ikinciyiz” dedi. Erdoğan, bu yıl Güney Afrika’ya TV ihracatında ilerlemeyi, Hindistan, Avustralya ve Güney Amerika pazarlarında satışları artırmayı hedeflediklerini kaydetti. Marka ve ürünlerinin gelişimine önem veren Vestel, Londra’da 83 ülkeden 7500’e yakın üretici ve yayıncının katılımıyla düzenlenen TV Connect fuarında multi screen Smart TV teknolojisi, 10.1” tablet PC’si, uydu,kablo ve karasal set üstü kutuları, IP bazlı TV ve set-üstü kutu sistemleri, dokunmatik bilgi ekranları, videowall sistemi, akıllı tahta ve transparan LCD monitörü sergiledi. Vestel’in ilk kez bu fuarda tanıtılan ürünleri arasında ise Sat IP set üstü kutusu, Android tabanlı dijital set üstü kutu platformları ve yüzde 100 Türkiye üretimi tablet PC de yer aldı. Turan Erdoğan Erdoğan, “Vestel’in 2013 yılı hedefleri arasında satış yapacağı TV’lerin yüzde 25’inin, set-üstü kutularının yüzde 20’sinin internete bağlanabilir olması da yer alıyor. Bu hedefi gerçekleştirebilmek için IP tabanlı ve OTT TV platformuna uygun yeni ürünler geliştiren Vestel, birçok operatör ve servis sağlayıcı ile yeni projeler ve iş modelleri üzerinde çalışma ortamı bulabileceği TV Connect gibi fuarlarda yer alıyor.” dedi. Fuara katılımın büyük oranda Avrupa ülkelerinden gerçekleştiğini belirten Erdoğan, “Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri AB’den aldıkları finansal yardımlar sayesinde çok gelişmiş bir internet altyapısı kurdular. Bu nedenle bu ülkelerde IPTV hizmetleri diğer Avrupa ülkelerine göre daha hızlı gelişmekte ve çok sayıda IP operatörü bulunmakta. Bu ülkelerden operatörlerin fuara yoğun ilgi gösterdiğini görüyoruz” dedi. Didem Yanaray 48 hobi 49 Amatör ama tutkulu fırçalar Son 3 yıldır birlikte resim yapıyorlar. Zorlu Gayrimenkul’de Bütçe Maliyet Sorumlusu olan Dilek Baloğlu ve Peyzaj Müdürü Zerrin Bucaklı, resim hobilerini anlatırlarken her ikisinin de gözleri, ne kadar tutkulu olduklarını belli ediyor. Resim yapmaktan söz ederken kelimelerinden amatör ruhun tevazusu hiç eksik olmuyor. İ TÜ İnşaat Mühendisliğinden mezun Dilek Baloğlu 20 yılı aşkın bir süredir inşaat sektörünün içinde. Sektörde şantiye mühendisliğinden projelendirmeye dek sektörün her alanında koşturan Baloğlu, son dört yıldır Zorlu Gayrimenkul’de Bütçe Maaliyet Sorumlusu olarak görev yapıyor. Peyzaj Mimarlığından mezun Zerrin Bucaklı da mesleğinde neredeyse 20 yılı doldurmuş. Yaklaşık 6 yıldır da Zorlu Gayrimenkul’de Peyzaj Müdürü olarak görev yapıyor. Her ikisi de, ZORLU çatısı altında ve mesleklerini yürütüyor olmaktan son derece memnun olduklarını belirtiyorlar. Bir diğer ortak noktaları da “özel bir tutku” olarak adlandırdıkları resim. Son üç yıldır, boyalar, fırçalar ve tuvallerin arasında, birlikte devam ettikleri bu rengarenk yolculuğu bizimle paylaştılar. Z: Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Dilek Baloğlu: İlkokul çağlarımdan beri en büyük zevkim resim yapmaktı. Bu merakımı kendi dünyamın dışına taşıdığım ilk olay da yine ilkokul sıralarında yaptığım bir karikatürün Milliyet Çocuk Dergisi’nde yer almasıydı. O tarihten sonra ne oldu derseniz, hep amatör bir ruhla kendi kendime karaladım. 2001 yılında restorasyon eğitimi alan bir arkadaşım sayesinde kalemişi ile tanıştım. Bir yılı aşkın süre kalemişi yaptım. Yoğun iş temposundan dolayı ara vermek zorunda kaldım ta ki 2009 senesinde resim eğitimi almaya başlayana dek. Z: Nerede eğitim aldınız? Neler yaptınız? D.B.: İlk olarak Belediyenin Halkalı çevresinde, benim gibi amatör ruhlara tahsis ettiği bir mekanda başladık. İki saygıdeğer hocamız vardı. Fiziki koşullarımız iyi olmamasına rağmen hocalarımız önderliğinde çalışmalarımıza devam ettik. Her hafta muhakkak bir araya gelip resim yapıyorduk. Bu çalışmalarımız iki yıl kadar sürdü. Sonrasında hocamız Huriye Tütüncü’nün kurduğu Civan Atölye çatısı altında daha keyifli bir şekilde resim yolculuğumuza devam etmeye başladık. Zerrin Bucaklı Zerrin Bucaklı: Resmi çok severek yaptığımı hatırladığım ilk dönemler ortaokul yıllarım. O dönemde resim öğretmenlerimin teşvikiyle resim yapmaya başlamıştım. Türkiye çapında yarışmalara katılırdık. Güzel sonuçlar aldıkça resme ayırdığım vakit de resim yapmaktan aldığım keyif de arttı. Bu süreç, lise bitene kadar devam etti. Nihayetinde lise son sınıfa geldiğimde, herkes dershaneye giderken ben resim atölyesine gitmeyi tercih ettim. Akademi’nin sınavlarına hazırlanmak üzere, resim öğretmenim Süleyman Gürsoy ile beraber kendi atölyesinde, Sakarya Sanatevi’nde , bir yıl kadar çalıştık. Aynı yıl hem Peyzaj Mimarlığı’nı hem de Resim bölümünü kazanınca, bölüm seçimi konusunda büyük bir kararsızlık yaşadım. Peyzaj Mimarlığı’na kayıt yaptırmaya giderken dahi kararsızdım. Rahmetli babam, “Bir yıl denedikten sonra hala içine sinmez ise bu bölümü bırakır resme başlarsın” demişti. Peyzaj Mimarlığına devam ettim tabii. Dilek Baloğlu Fakat resim duygum, her projeyi bir tuvale dönüştürme çabam hep varoldu. Yıllar sonra Dilek sayesinde resme yeniden başladım. Üç yıldır atölyeye birlikte devam ediyoruz. Başladığımız noktadan çok daha iyi bir yerde olduğumuza inanıyorum. Z: İş hayatınızın yoğunluğunda resim yapmaya nasıl vakit ayırıyorsunuz? Z.B.: Haftada bir gün, pazartesi akşamları iş çıkışı atölyeye gidiyoruz. Resim yaptığımız süre boyunca, tuvalin dışındaki her şey önemini yitiriyor. Zamanın farkına varmadan, gece yarılarına kadar keyifle çalışıyoruz. İş hayatının yoğunluğunu, telaşını, sıkıntısını ve tüm bunların üzerinizde bıraktığı yorgunluğu düşündüğünüz zaman, resim yapmak, oksijeni bol bir nefes almak gibi ya da iple çektiğimiz hafta sonu tatillerine eşdeğer benim için. Sadece kendiniz için bir şeyler yapıyorsunuz, 50 hobi 51 “İnşaat sektörü çok sert bir sektör; eğer uygulamacı olarak birebir üretimin içindeyseniz, hele bir de kadınsanız... Güçlü olmak, ruhunuzu da güçlü tutmakla mümkün. Resim bunu yapabilmek için iyi bir yol.” kendinize ait, kendinizle baş başa kaldığınız bir an. Rehabilite eden bir zaman dilimi adeta. Ben, o yüzden resim yapmaktan vazgeçemiyorum. D.B.: Haftada bir akşam iş çıkışı resim için her daim zamanım baki... Yıllardır yoğun ve yorucu bir iş hayatının içinde çalışıyorum. Hayata bu yönden bakınca, tuvallerde geçen zaman benim için kaçış ve rahatlama anları haline geldi. Benim için tuvalin başına oturduğum ve elime fırça aldığım andan itibaren başka bir dünya başlıyor. bildik tanıdık hiçbir şeyin olmadığı, resim yapmaktan başka hiçbir düşüncenin zihnimi meşgul etmediği bir dünya.. Üstelik terapi etkisi ile dingin ve huzurlu bir hafta geçiriyorum. Z: Hobinizin işinize katkıları nelerdir? D.B.: Resim yapmak emek ve de sabır ister, başladığınız bir resmi bitirmek gerçekten büyük bir çaba ve arzunun neticesidir. Bunu başardığım vakit aldığım haz tüm iç dünyama ve iş hayatıma yansıyor. Ürettikçe hem verimim hem de enerjim artıyor. Hayata bakış açımı değiştirdi, çevremdeki her obje, resim yapma isteğimi uyandırmaya başladı. Z.B.: Şantiyede uygulamacı iseniz eğer salt estetik kaygıları geri plana iterek teknik bir bakış açısı kazanmak zorunda kalıyorsunuz; işinizi doğru kurallarla yapmak ve zamanında bitirebilmek için. Burda bir arkadaşımın sözü aklıma geliyor; YDİ SDU / Yeter Derecede İyi Son Derece Ucuz. Espirili bir yaklaşım elbette ama yaptığınız işte bir optimizasyon yakalamak zorunda kalıyorsunuz özetle. Bu da sizin bakış açınızdaki estetiği ister istemez bir miktar törpülüyor. Ancak bir köşesinden sanatla uğraşmaya başladığınızda bu uğraş size içinizdeki estetiği yeniden hatırlatıyor. İnşaat sektörü çok sert bir sektör eğer uygulamacı olarak birebir üretimin içindeyseniz, hele bir de kadınsanız. Güçlü olmak, ruhunuzu da güçlü tutmakla mümkün. Resim bunu yapabilmek için iyi bir yol. Z: Resmin peyzajla arasındaki ilişkiyi anlatabilir misiniz biraz? Birbirini nasıl etkiliyorlar? Z.B.: Peyzajdan bahsediyorsak, yapısal ve bitkisel elemanlar ile kurguladığımız, yapının dışındaki herhangi bir alandan söz ediyoruz demektir. Nihayetinde yarattığınız her düzenlemeye karşıdan baktığınızda, formlar, oranlar ve renklerle alakalı olduğunu görüyorsunuz. Bu bakış açısı ile peyzajı ve resmi aynı düzlemde görmek mümkün. Ben, böyle görmekten keyif alıyorum. Yani tuval üzerinde yaptı-ğım her ne ise aslında sahada yarattığım şey de aynı. İki boyutlu düzlem, üçüncü boyutu kazanıyor ve tuvalin içerisinde buluyorum kendimi; Robin Williams’ın “What Dreams May Come” filminde olduğu gibi. Özetle her ikisi de birbirini besliyor; birini geliştirmek adına gösterdiğim çaba kuşku yok ki diğerine de katkı sağlıyor. Z: Ressam olarak kimleri beğenirsiniz, örnek aldığınız ressamlar var mı? Z.B.: Lise yıllarımdan beri Neşet Günal resimlerini çok seviyorum. Karakteristik olarak büyük gözler, büyük eller vardır resimlerinde ve insan sıcaklığını aktarır izleyene. İnsan manzaraları üzerine çalışan Günal’ın resimleri, beni çok etkilemiştir. Belki de onun etkisiyle insan figürü çalışmayı çok seviyorum, kendimi bu yönde geliştirmeye çalışıyorum. Mustafa Ayaz’ın resimlerindeki renkleri, Zerrin Tekindor’un portrelerindeki kocaman gözleri seviyorum. Tekindor’un bir ropörtajında, 34 yaşında Akademi’ye başlayıp özel öğrenci statüsünde eğitim aldığını okumam, resme yeniden başlamamı sağlayan kıvılcım olmuştur. Elbette büyük usta Picasso beni çok etkilemiştir; sergisini izlerken büyülendiğimi söyleyebilirim. Özellikle izlediğim bir videoda, resim yaparkenki hali, yüzündeki ifade, aldığı keyif, hareketlerindeki dinamizm ve akıcılık beni çok etkilemişti. Bu öyle bir dünya ki, içine girdiğinizde belli çizgiler arasında kalmıyorsunuz; her ustanın farklı duyguları etkiliyor sizi. Van Gogh’un tek iyimser resmi olan “Badem Baharları”nı, kardeşinin bir oğlu olduğunu ve kendisinin adını verdiklerini öğrendiğinde yaptığını bilmek de çok çarpıcı. Resim, yaşamdan bağımsız değil asla, bambaşka bir yerde durmuyor. Yaşarken algıladıklarınız, hissettikleriniz tuvalinize yansıyor. Etkileniyorum evet ama örnek almak için dahi, çok daha ileri seviyelerde olmak lazım. Ben henüz bir amatörüm, işime parelel, beni zenginleştirdiğine inandığım için resimle ilgileniyorum. D.B.: Lise yıllarında tanıştığım ressamlar bende iz bırakan ve etkileyen isim Nuri İyem’dir. Anadolu insanını onların yaşamını, iç dünyasını anlatan figüratif resimleri beni çok etkilemiştir. Özellikle kocaman gözlü Anadolu kadınları. Bilinç altının düşsel bir ortamda fırçaya döken Picasso ve Miro da beğendim ressamlar arasındadır. Özellikle Picasso’nun hayatındaki tüm dinamizmi, hareketi, neşeyi ve keyfi tuvaline yansıtma hali büyüleyicidir. Resme adanmış bir hayatın çerçevesinde yaşarken hayatı ıskalamayıp aşkları, çocukları ve değişken evleriyle orantılı ruh hali her zaman bana ilginç gelmiştir. Z: En çok hangi tarzda resimler yapmaktan hoşlanıyorsunuz? D.B.: Ben daha çok renkleri ve biçimleri farklı tarzda yansıtmayı seviyorum. Konturlar renklerle birlikte önem kazanıyor. Parlak canlı renkler kullanarak kendime göre yorumlamayı seviyorum. Daha yolun başında olduğum için farklı figürler ile çalışarak kendi stilimi yakalamaya çalışıyorum. Ancak renklerin çeşitliliğini kullanma arzum, sanırım pozitif ruh halimi ve hayata renk ahenk bakışımdan kaynaklanıyor. Z.B.: Hep diyorum ya, ben bir amatörüm ve öğrenmek için deniyorum. İnsan figürü ve portre çalışmayı çok seviyorum. Bu üç yıl içerisinde ürettiklerime baktığımda gerçekçi bir yaklaşım ağır basıyor görünse de varmak istediğim nokta gerçekçilik değil. Fotoğraf makinesiyle alabileceğiniz bir görüntüyü tuvalin ya da kağıdın üzerine aktarmak bana özel gelmiyor. Ancak öğrenmek için en doğru yöntem olduğuna inanıyorum. Biriktiriyorum şu an; tanıyıp öğrenmeye, anlamaya çalışıyorum. Bu süreç beni nereye götürecek, göreceğiz. Z: Resimlerinizle katıldığınız herhangi bir sergi ya da yarışma var mı? D.B.: İlk karma sergim 2010’da Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde oldu. Tek bir tablo ile katıldım. 2011’de Levent Tenis Kulübü’nde Renklerin Dansı adlı karma bir sergimiz oldu. Onun akabinde bir ay sonra Halkalı Kültür Merkezi’nde bir sergimiz oldu. 28 Nisan 2013’te Halkalı Kültür Merkezi’nde “Renkli Eller” adlı karma sergiye Civan Atölye olarak 5 arkadaş katıldık. Amatör ruhla, profesyonel bakışla, hayatın renklerini tuvallerde paylaşarak keyifle çalışmaya devam etmek en büyük arzum. Z.B.: 2010’da birlikte katıldığımız Levent Spor Klubü’ndeki sergi, benim ilk karma sergim olmuştur. Son üç sergide, resimlerimiz birlikte yeraldı. Dilek’in aktardıklarına ilave olarak; 2011 yılında, Halkalı Kültür Merkezi’ndeki sergimizden kısa bir süre sonra da Kadıköy’de, Şirket-i Hayriye Sergi Salonunda “Kimyasalart” grubunun düzenlediği “Suya Kavuşma” temalı sergisine katıldık. 52 haber 53 “Tasarım fabrikası”na üç ödül Linens büyümeye devam ediyor Vestel ürünleri, tüm kriterlere sahip tasarımlarıyla, Avrupa’nın en prestijli tasarım yarışmalarından Red Dot Design Award 2013’te ödüllerin adresi oldu. Vestel, iki beyaz eşya ve bir elektronik ürünüyle 3 tasarım ödülü kazandı. Zorlu Tekstil Grubu’nun yenilikçi ve öncü markası Linens, yeni mağaza açılışlarıyla büyümeye devam ediyor. Linens; 62 yurt içi, 21 yurt dışı olmak üzere toplamda 83 mağazayla yaklaşık 31 bin 870 m2 satış alanında hizmet veriyor. V retim gücü ve markalarıyla ev tekstili sektöründe lider olan Zorlu Tekstil Grubu’nun yenilikçi ve öncü markası Linens; 62 yurt içi, 21 yurt dışı olmak üzere toplamda 83 mağazayla bugün yaklaşık 31 bin 870 m2 satış alanında hizmet veriyor. Büyümeye devam eden Linens, 2013 yılı Mayıs ayı sonu itibarıyla yeni mağaza açılışları gerçekleştirdi. estel, Avrupa’nın en prestijli tasarım yarışmalarından Red Dot Design Award 2013’ten iki beyaz eşya, bir elektronik ürünüyle 3 tasarım ödülü kazandı. Vestel, beyaz eşyada Aline bulaşık makinesi ve Suave klima tasarımı ile ödüle layık bir performans gösterirken elektronikte Taction uzaktan kumanda tasarımıyla ödül aldı. Kendi alanlarında profesyonel jüriler tarafından inovasyon, fonksiyonellik, kalite, ergonomi, sağlamlık, içerik, kullanım kolaylığı ve çevresel uyum kriterleri çerçevesinde değerlendirilen Vestel ürünleri, tüm kriterlere sahip tasarımlarıyla Red Dot Design Award 2013 ödüllerinin adresi oldu. Tasarımı rekabetin olmazsa olmaz bir parçası olarak gören Vestel, 2012’de öne çıkan tasarımlarıyla toplam 92 tasarım ödülüne layık görülmüştü. Ü İstanbul’da Akkoza ve Marmarapark’ın yanı sıra Rize, Samsun ve Adana gibi illerde yeni mağazalar açtı. Türkiye’de kurduğu mağazalar zincirini yurt dışına da taşıyan Linens, Kazakistan, Ukrayna, Irak-Erbil, Azerbaycan, Kıbrıs, Arnavutluk ve Libya gibi çeşitli ülkelerde mağazalara sahip. İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerin yanı sıra Denizli, Trabzon, Uşak, An- talya, Rize, Batman, Kahramanmaraş, Samsun, Sivas, Konya, Balıkesir, Edirne, Eskişehir gibi Türkiye’nin dört bir yanında perdeden döşemeliğe; nevresimden havlu, masa örtüsü, bebek ürünleri, züccaciye ve aksesuvar gibi ev tekstili ürünlerinin bir arada sunulduğu mağazalarıyla dünya modasını evlere taşıyor. 54 haber 55 Vestel LED, Avrupa’ya ihracata başladı Vestel, yerli tasarım ve üretim LED aydınlatma ürünleriyle katıldığı İstanbul Light Fuarı’nda Avrupa’ya ihracat başlattığını açıkladı. V estel Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Turan Erdoğan, LED aydınlatma ürünlerinin sistem ve armatür üretimlerini Manisa’daki Vestel City’de yaptıklarını belirterek “Amacımız, bir yandan Türkiye LED aydınlatma sektöründe kaliteyi oturtmak, diğer yandan ürün ve ithalat standartlarının belirlenmesini sağlayarak Türkiye’nin LED aydınlatma çöplüğüne dönüşmesini engellemek” dedi. Vestel’in, 40’ın üzerinde ürünüyle katıldığı İstanbul Light Fuarı kapsamında düzenlediği toplantıda Erdoğan, “LED aydınlatma sektörüne 2011’de giren ve 2 yıl gibi kısa bir sürede yerli tasarım ve üretime geçen Vestel, bugün ürünlerini Avrupa’ya ihraç ediyor. Hem tasarımını hem üretimini yaptığımız LED aydınlatma ürünlerini yine kendi bünyemizdeki laboratuvarlarda test ediyoruz. Ürünlerimizin kalitesine son derece güveniyoruz” dedi. Turan Erdoğan Vestel’in sokak aydınlatması fuarda ilk kez görücüye çıktı Vestel Ar-Ge merkezinde tamamen Türk mühendisler tarafından tasarlanan sokak aydınlatması ürününün ilk kez İstanbul Light fuarında sergilendiğini de sözlerine ekleyen Erdoğan; ürünün optik, mekanik, elektronik ve güç ünitesi tasarımlarının Manisa’da bulunan Ar-Ge merkezi tarafından gerçekleştirildiğini belirtti. Erdoğan, Vestel City’de yapılan optik ölçüm laboratuvar yatırımıyla ürünün özelliklerinin test edilerek doğrulandığını, tasarlanan ürünün akıllı aydınlatma özelliği sayesinde enerji tüketim miktarını daha da azaltacağını söyledi. Vestel, LED aydınlatma kirliliğine karşı standart arayışında Hem Türkiye’nin hem de dünyanın geleceğinin enerji verimliliği yüksek LED aydınlatma teknolojisinde olduğunu sözlerine ekleyen Erdoğan, Manisa Vestel City’de gerçekleştirilen yerli tasarım ve üretimin Türkiye’nin geleceğine yatırım olduğunu söyledi. Vestel olarak Türkiye’de LED ürün kullanımının artırılması için öncelikle Türk LED aydınlatma sektörüne standartlar getirilmesi ve ithalatın kontrol altına alınması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, “Sektörel standartlar henüz oluşmadığından şu an Türkiye’ye kontrolsüz bir LED aydınlatma ithalatı var. Bu da kalitesiz ürünlerin pazara giriş yapmasına ve tüketicinin güveninin sarsılmasına neden oluyor. Biz, Vestel olarak, büyüme ve gelişmenin belli standartlar dahilinde gerçekleştirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Amacımız, bir yandan Türkiye LED aydınlatma sektöründe kaliteyi oturtmak, diğer yandan ürün ve ithalat standartlarının belirlenmesini sağlayarak Türkiye’nin LED aydınlatma çöplüğüne dönüşmesini engellemek. Standartların oluşturulması, kontrolsüz ithalatın önüne geçilmesi ve LED aydınlatma kirliliğinin engellenmesi için sektöre rehberlik edecek bilimsel çalışmaları da destekliyoruz” dedi. Vestel, İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü’ne LED ürünlerin AR-GE çalışmalarının yapılacağı, kalite kontrol ve güvenlik testlerinin yürütüleceği, standartlarının belirleneceği Aydınlatma Laboratuvarı kurulması için de destekte bulundu. Türkiye’de LED aydınlatma pazarının çok geniş ve yüksek potansiyele sahip olduğunu söyleyen Erdoğan, “Vestel olarak bu sektörün öncüsü olmak için çalışıyoruz” dedi. LIA’dan Vestel’e kalite onayı Vestel, Avrupa’nın en büyük aydınlatma sektörü derneği Lighting Industry Association’a (LIA) üye ilk ve tek Türk şirketi oldu. Vestel LED aydınlatmanın Vestel Panel Light ve Vestel Power Supply LED ürünleri, aydınlatma sektöründe 175 yıllık deneyime sahip LIA’dan uluslararası standartlarda kalite onayı aldı. Erdoğan, Türkiye’nin LED’sel dönüşümünü sağlamak için öncelikle ürünlerin sağlık ve enerji tüketimi açısından avantajlarına odaklanmak ve pahalı algısını yıkmak gerektiğini belirterek “Cıva içermeyen yapılarıyla çevre dostu olan LED aydınlatma ürünleri, standart aydınlatma armatürlerine göre daha az enerji harcıyor ve ürünlerin karbon salınımlarının düşmesine katkı sağlıyor. Çevreye dost LED Aydınlatma ürünlerinin çocukların vakitlerinin çoğunu geçirdikleri okullarda kullanılması aileler için bir tercih kriteri olmalı” dedi. LED’sel dönüşüm yüzde 80 tasarruf sağlıyor Erdoğan, LED dönüşümünün firmalara sağlayacağı enerji tasarrufu ve maliyet düşüşü hakkında şunları söyledi: “Halihazırda aydınlatılan bir firmanın LED dönüşümünden elde edeceği tasarruf, ilk yatırım maliyetini ortalama 18 ayda amorti eder. Aydınlatma sistemi yeni kurulan bir firma ise yatırım maliyetinin geri dönüşünü yaklaşık 8 ayda alır. Rakamsal değerler proje bazlı olarak değişir ancak LED dönüşümünün yüzde 80’e kadar tasarruf sağladığı saptanmıştır.” LED aydınlatma ürünlerinin akkor lambalara oranla yüzde 80’e, enerji tasarruflu floresan lambalara oranla yüzde 50’ye varan seviyelerde enerji tasarrufu sağladığını da belirten Erdoğan, “12 saatlik günlük kullanımda akkor lambalar kullanım ömürlerini 6 ayda, tasarruflu lambalar ise 2 senede tamamlıyor. Aynı kullanım şartlarında LED aydınlatma ürünlerinin ömrü ise 8 yıl. Türkiye’nin LED’sel dönüşümü tamamlandığında enerji tasarrufu açısından ciddi bir adım atılmış olacak. Böylece cari açığımızdaki en büyük paya sahip kalemlerden enerji ithalatının düşürülmesine katkı sağlayacağız. Bu dönüşüm, toplum sağlığı kadar refahına da yatırım anlamına geliyor” dedi. Erdoğan; Vestel City, Zorlu Center, Vestel bayileri, Vestel yetkili servisleri ve Zorlu Enerji santralleri dahil olmak üzere Zorlu Grubunda LED aydınlatma ürünleri kullanıldığını belirtti. 56 röportaj 57 Zorlu Elektrik ile avantajlı elektrik dönemi başladı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 2013 yılı serbest tüketici limitinde yaptığı değişiklikle birlikte aylık ortalama 150 TL elektrik faturası ödeyen herkes, elektrik tedarikçisini seçebiliyor. Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, piyasadaki bu değişimin yaratacağı etkileri ve beklentileri anlattı. E nerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2013 yılı serbest tüketici limitini 5.000 kWh olarak belirledi. Daha öncesinde 25.000 kWh olan bu limitin aşağıya çekilmesi, enerji piyasasında önemli gelişmelerin de habercisi. Serbest tüketici limitinin azaltılması, aylık ortalama 150 TL tutarında fatura ödeyen her bireyin ve her kurumun, enerji tedarikçisini seçebileceği anlamına geliyor. “Serbest tüketici” statüsünde olan kurum ve kişiler, mevcut tarifeler içerisinden kendilerine en uygun olanı seçerek daha avantajlı fiyatlarla elektrik enerjisi satın alabilecekler. Bu değişim, Türkiye elektrik piyasasının daha rekabetçi bir yapıya kavuşacağının da göstergesi sayılabilir. Zorlu Enerji Grubu’nun elektrik ticareti alanındaki faaliyetlerini yürüten Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş., değişen piyasa koşullarında bireylere ve kurumlara özel hazırladığı farklı tarifelerle, avantajlı elektrik fırsatını sunuyor. Sinan Ak Elektrik ticareti alanındaki gelişmeleri ve beklentileri, Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak bizlerle paylaştı. 2000’li yıllardan bu yana gerçekleştirilen mevzuat değişikliklerinin sektörde olumlu bir ivme yarattığını belirten Ak, “Zorlu Elektrik olarak şu an müşteri portföyümüzde 250’nin üzerinde şirket bulunuyor. Sektörel dağılım olarak da portföyümüz çeşitlilik gösteriyor. Başta otomotiv ve ağır sanayi şirketleri, organize sanayi bölgeleri, alışveriş merkezleri, hastaneler, zincir mağazalar ve oteller olmak üzere farklı sektörlerden pek çok ticarethaneye elektrik satışı yapıyoruz. Pazarlama faaliyetlerini müşteri odaklı yürütebilmek amacıyla güçlü bir organizasyon ve bilişim altyapısı oluşturduk. Bu doğrultuda, serbest tüketici sayısındaki hızlı artışa yanıt verebilmek için ikili anlaşmalarla saatlik, dönemlik ve piyasa fiyatlarına uyarlanmış alternatif fiyatlandırma seçenekleri hazırlıyoruz. Ayrıca, sanayi ve ticarethaneler için tüketim hacmi ve alışkanlıklarına yönelik düşük maliyetli tarife paketleri sunuyoruz” diyor. Z: Serbest tüketici limitindeki değişimin müşteri portföyünüze etkileri neler olacak? Serbest tüketici limiti EPDK tarafından Ocak ayında beş bin kilovatsaate düşürüldü. Bu tutar aylık ortalama 150 liralık tüketime eşdeğer. Bu değişim, yakın zamanda tüm nihai kullanıcıların serbest tüketici haline geleceğinin önemli bir işareti. Limitin düşürülmesiyle birlikte, elektrik tüketimi daha düşük miktarda olan müşterilerimizde ilk etapta yaklaşık yüzde 10’luk bir artışın gerçekleşmesini bekliyoruz. Öte yandan meskenlerde ve belirli bir tüketime sahip ticarethanelerde elektrik ticaretine yönelik “bilgi ve duyarlılığın” artmasına paralel olarak, müşteri portföyümüzde de artış olacağını öngörüyoruz. “Zorlu Enerji Grubu, kurulu gücünün yüzde 35’ini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor. Grup 2015 yılında, Türkiye’nin 2023’e kadar jeotermalde ulaşmayı hedeflediği 600 MW kurulu gücün yarısını gerçekleştirmeye talip.” Z: Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve Toptan Tic. A.Ş.’nin müşteri portföyündeki meskenlerin oranı hakkında bilgi verebilir misiniz? Portföyümüzde sayı ve hacim olarak en düşük pay meskenlere ait. Nihai tüketiciler, tüketici limitlerindeki düşüş ve bu durumun kendilerine sağladığı avantajlar konusunda zaman içinde daha bilinçli olmaya başladılar. Bu da şirketimize olan ilgiyi arttırdı. Bu ilginin gün geçtikçe artmasını bekliyoruz. Zorlu Elektrik olarak ilginin artmasından memnunuz. Ayrıca sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve müşteri memnuniyetinin artmasını sağlamak da büyük önem taşıyor. Bunun için tüketicilerin doğru bir şekilde bilgilendirilmesi şart. Gelecek yıllarda, enerji ticareti konusunda tüketiciler bilgilendikçe daha çok meskene ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Öncelikli hedefimiz bu yıl 1.000 meskene ulaşmak. 2015 yılında ise 28.000 mesken ile portföyümüzü daha da fazla geliştireceğimizi öngörüyoruz. Z: Avrupa’da, sistemin işleyişine dair Türkiye ile karşılaştırılabilecek örnekler var mı? Piyasa yapısı olarak tarihsel gelişimi Türkiye’ye benzeyen Avrupa ülkelerine bakıldığında, meskenlerde oluşan iş modelinin, GSM şirketlerinin günümüzdeki uygulamalarıyla benzerlikler gösterdiği görülüyor. Sektör daha çok B2B (Business to Business) ilişkilere aşina olduğu için nihai tüketiciye piyasanın tanıtılması ve hedeflenen müşteriye nasıl ulaşılacağı konularında bazı boşluklar olduğunu görüyoruz. Tüketicilerin, sisteme nasıl girecekleri ve sistemin onlara ne gibi faydalar sağlayabileceği gibi konularda bilgilendirilmesi, sistemin gelişmesini de hızlandıracaktır. Zorlu Elektrik olarak biz de, hedeflenen müşterilere özellikle belirli noktalarda kurulacak saha satış ekipleri ile daha kolay ulaşılacağını düşünüyoruz. Z: Tüketiciler bu sisteme nasıl dahil oluyor? Tüketiciler, sözleşme imzalayarak sisteme kolayca katılabiliyorlar. Tüketici için en avantajlı paketin belirlenmesi için de son birkaç aya ait güncel elektrik fatura bilgisini iletmeleri yeterli oluyor. Geçiş tamamlandıktan sonra tüketicinin 58 röportaj 59 “Elektriği indirimli olarak dilediğiniz tedarikçiden satın almanız artık mümkün. Serbest tüketici limitlerinin aşağıya çekilmesiyle birlikte meskenler, yüzde 15’e varan oranda fiyat avantajına sahip olabiliyor.” hayatında değişen tek şey faturanın geldiği ve ödeneceği nokta ile tabii ki ödeyeceği tutar oluyor. Sisteme dahil olmak için tüketicinin sayacında ya da diğer teknik ekipmanında herhangi bir değişiklik yapması gerekmiyor. Z: Serbest tüketici olmanın avantajları nelerdir? Özetle; elektriği indirimli olarak dilediğiniz tedarikçiden satın almanız artık mümkün. Serbest tüketici limitlerinin aşağıya çekilmesiyle birlikte meskenler, yüzde 15’e varan oranda fiyat avantajına sahip olabiliyor. Tüketicilerin, rakamları manipüle ederek, sistemin öngörmeyeceği indirim oranlarını vaat eden şirketlere dikkat etmeleri gerekir. Bu tür şirketlerin piyasada uzun soluklu olmaları da pek mümkün değil. Dolayısıyla mağdur olunmaması için güvenilir, kurumsal şirketlerden elektrik ihtiyacının karşılanması daha doğru olacaktır. Z: Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve Toptan Tic. A.Ş.’nin sunduğu tarifeler hakkında bilgi alabilir miyiz? Zorlu Elektrik olarak yakın zamanda, tüketim hacmi ve alışkanlıklarına göre hem meskenlere hem de sanayi ve ticarethanelere çeşitli tarifeler sunmayı planlıyoruz. Tarifeleri oluştururken özellikle tüketicilerin enerji kullanım profillerini göz önüne alarak, maliyeti minimize edecek çözümler sunmaya özen gösteriyoruz. İsteğe bağlı olarak paketlerin, kullanım alışkanlıklarına göre otomatik olarak değişebilmesini öngörüyoruz. Önümüzdeki günlerde ise sistem altyapısının tamamlanmasına paralel olarak yeni uygulamalarımızı tüketicilerin değerlendirmesine sunacağız. Z: Bir yandan enerji kaynakları azalırken diğer yandan talep artıyor. Bu konuda Zorlu Enerji Grubu’nun stratejisinin detaylarını paylaşabilir misiniz? Küresel enerji trendlerine baktığımızda, enerji talebinin ve karbonmonoksit emisyonlarının artışının yükselerek devam etmesi bekleniyor. Yapılan tahminlere göre, Avrupa’da bulunan enerji tesisleri eski performanslarını gösteremeyecek. Bunun sonucunda, Avrupa’da 2020 yılına kadar yıllık yak- laşık 25 GW’lık muazzam bir ek üretim kapasitesi ihtiyacı doğacak. Çin, Hindistan ve gelişmekte olan ülkelerin enerjiye olan ihtiyacının her geçen gün artmasıyla birlikte, fosil yakıtlar dünyada ana enerji kaynağı olarak kullanılmaya devam edecek ve bunun yanı sıra, yenilenebilir enerji yatırımlarında da artış gerçekleşecek. Gelecek dönemde küresel enerji piyasasında göreceğimiz önemli unsurlardan biri de enerji piyasalarının dinamiklerinin giderek gelişen ülkeler tarafından belirlenecek olması. Türkiye, dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğal gazda Çin’den sonra en fazla talep artış hızına sahip ikinci büyük ekonomiye sahip. Zorlu Enerji Grubu olarak biz de ülkemizde olduğu gibi tüm dün- yada artan enerji talebinin yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanılmasıyla karşılanmasından yanayız. Bugün olduğu gibi önümüzdeki dönemlerde de yurt içinde yerli kömür ile güneş, rüzgar, hidro ve jeotermal gibi yenilenebilir kaynaklara ağırlık vermeyi planlıyoruz. Z: Zorlu Enerji Grubu’nun kurulu gücünün yaklaşık yüzde 35’ini yenilenebilir enerji kaynakları oluşturuyor. Yenilenebilir enerjinin yüksek maliyet sorununa rağmen yatırımlarınızı bu alanda yoğunlaştırmanızı genel hatlarıyla değerlendirebilir misiniz? Jeotermal enerji alanında yürüttüğümüz çalışmalarımızın yanı sıra rüzgar ve su kaynaklarından enerji üretme alanındaki yatırımlarımız da hızla sürüyor. Türkiye’nin en büyük rüzgar santrallerinden biri olan Gökçedağ Rüzgar Santrali’ni 2010 yılında üretime aldık. 135 MW kurulu güce sahip Gökçedağ Rüzgar Santrali dışında aynı bölgede toplam güçleri 110 MW olacak iki rüzgar santralinin daha lisansına sahibiz. Aynı zamanda 2008 yılında ADÜAŞ ihalesi ile 30 yıllığına işletme hakkını aldığımız 7 adet hidroelektrik santralimiz bulunuyor. Bu yıl yenilenebilir yatırım stratejimiz kapsamında, çalışmalarımızı Dalaman Çayı üzerindeki 124 MW’lık Sami Soydam Hidroelektrik Santrali projesi ve Harşit Çayı üzerinde planlanan 30 MW gücündeki Tirebolu Hidroelektrik Santrali projesine yoğunlaştırdık. Hedefimiz; önümüzdeki 3 yıl içinde jeotermal, hidroelektrik, rüzgar ve güneş enerjisi projelerine 1 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirerek, yenilenebilir enerji potansiyelimizi daha da artırmak. Ülke olarak en çok ithal ettiğimiz ürünlerin başında enerji geliyor. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasında kaynak çeşitliliğinin artırılmasının önemli bir rol oynadığına inanıyoruz. Bu bakış açısıyla, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına odaklanarak, katma değer yaratan, istihdamı destekleyen ve her yönüyle sürdürülebilirliğe katkı sağlayan yatırımlar gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Sürdürülebilir enerji kaynaklarıyla üretimin büyük ölçekte gerçekleşebilmesi için ilk olarak sağlam bir finansal altyapı ve sınırları belirlenmiş düzenleyici bir uygulama ortamı gerekiyor. Z: Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için yapılması gereken temel çalışmalar nelerdir? Mevcut piyasa koşulları iyileşirse özel sektör, enerji ihtiyacını karşılayabilir. Ülkemizin kurulu gücü son 30 yılda 5 bin MW’tan 2012 yılı sonu itibariyle 57 bin MW’a ulaştı. Türkiye için öngörülen enerji talebi göz önüne alındığında, bu rakamın 10 yıl içerisinde 2 kat daha artacağını söylemek yanlış olmaz. Farklı büyüme senaryoları, Türkiye’nin her yıl, en az 12 milyar kWh ek enerjiye ve bu enerjiyi karşılayacak yıllık 5 milyar dolar tutarında yatırıma ihtiyacı olduğunu gösteriyor. İhtiyaç duyulan bu yatırımların gerçekleşmesiyle önümüzdeki yıllarda özel sektörün sorumluluğu artacak. Özellikle de mevcut piyasa koşulları özel sektörü yatırıma teşvik edecek nitelikte değil. Ülkemizde yatırımların hız kazanabilmesi için rekabete dayalı bir yatırım ortamının yanı sıra öngörülebilir, hesaplanabilir ve şeffaf bir piyasaya ihtiyaç var. Önümüzdeki dönemde enerji arz ihtiyacının artacağını göz önüne alarak, finansal yatırım süreçlerinde kredi ve teşvik miktarlarının mutlaka yükselmesi gerekiyor. 2013 yılında liberal bir piyasa yapısının oluşturulacağını ve bu yolda daha hızlı adımların atılacağını ümit ediyoruz. Serbest piyasa koşullarının sağlanması için özelleştirmelerin hızla tamamlanması gerekiyor. Kamu ve özel sektör işbirliği serbest ve şeffaf bir enerji piyasası oluşturulması açısından çok önemli. Devletin bütün yükü ve riski üzerinde taşıyan büyük oyuncu olması, liberal piyasalar için uygun bir ortam yaratmıyor. Z: Bölgesel güç olma vizyonunuz çerçevesinde gerçekleştirdiğiniz çalışmalar nelerdir? Yurt dışı yatırımlarımızın proje süreçleri geçtiğimiz yıl itibarıyla hız kazandı. İsrail’de Ashkelon bölgesinde, ortaklığımızın bulunduğu 800 MW kapasiteli Dorad Doğal Gaz Çevrim Santrali’ni 2013 yılı sonunda tamamlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İsrail’de ortağı olduğumuz, toplam kurulu güçleri 175 MW olan Ashdod ve Ramat Negev santrallerinin inşaat çalışmalarına da başladık. İsrail’de bulunan 100 MW’lık Solad projemizin finansman süreci ise devam ediyor. Pakistan’da ise 56,4 MW kurulu güce sahip olacak rüzgar santrali projemizin 6,4 MW’lık ilk fazı halihazırda üretimde. 2012 yılında ikinci faz çalışmalarına başladığımız ve 28 türbinin kurulumu tamamlanan santralimizi bu yıl devreye alacağız. Santralin kurulu gücünü uzun vadede 300 MW’a yükseltmeyi planlıyoruz. 2015 yılına kadar yurt içi ve yurt dışı yatırımlarımızla 1500 MW’ın üzerinde kurulu güce ulaşmayı hedefliyoruz. Elektrik üretimiyle birlikte, elektrik, buhar ve doğal gaz satışı, santral kurulumu ve bakımı, enerji tesislerinin işletilmesi ve doğal gaz dağıtımı hizmetleri sunan organizasyon yapımızla örnek bir kurumuz. Enerji üretimi zincirinin her halkasında faaliyet gösteriyoruz. Çevreden kaliteye, çalışan sağlığından toplumsal sorunlara kadar pek çok alanda bu söylemin sorumluluğunda kurumsal bir vatandaş bilinciyle hareket ediyoruz. Bu doğrultuda Türkiye’de öncü, dünyada da bölgesel bir güç olma vizyonuyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Zorlu Enerji Grubu’nun mevcut yurt içi yatırımları Zorlu Enerji Grubu’nun yurt içinde üretimde olan santrallerinin toplam kurulu gücü 756 MW. Toplam kurulu gücün içerisindeki yenilenebilir enerji üretim kapasitesi ise 2012 yılı itibarıyla 262,6 MW. Zorlu Enerji Grubu, kurulu gücünün yüzde 35’ini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor. 2015 yılına kadar ağırlıklı olarak jeotermal, rüzgar ve hidroelektrik yatırımlarıyla bu oranı artırmayı hedefliyor. Grup 2015 yılında, Türkiye’nin 2023’e kadar jeotermalde ulaşmayı hedeflediği 600 MW kurulu gücün yarısını gerçekleştirmeye talip. • 5 Doğal Gaz Santrali: Ankara, Yalova, Bursa, Lüleburgaz ve Kayseri • 7 HES: Tokat, Eskişehir, Kars, Rize, Erzurum, Tunceli, Erzincan • 1 RES: Osmaniye • 1 Jeotermal: Denizli 60 haber 61 Zorlu Tekstil, Texbridge’de... Zorlu Tekstil, 13-15 Mart 2013 tarihleri arasında 4. kez CNR Expo’da gerçekleşen Texbridge’de, kadın dış giyimine yönelik olarak üretilen güpür, brode, dokuma ve raşel örme kumaşlarının yanı sıra baskılı kumaşlarıyla da yerini aldı. K umaş sektörünü dünya modasının önemli firmalarıyla bir araya getiren, Türkiye’nin Kumaş ve Aksesuvarları Fuarı Texbridge, 13-15 Mart tarihleri arasında 4. kez CNR Expo’da gerçekleşti. Zorlu Tekstil, kadın dış giyimine yönelik olarak üretilen gupür, brode, dokuma ve raşel örme kumaşlarının yanı sıra baskılı kumaşlarıyla fuara katıldı. CNR Holding kuruluşlarından İstanbul Fuarcılık A.Ş. tarafından, Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) işbirliğinde düzenlenen Texbridge, sunduğu içerikle dünya modasına yön verenlerin buluşma yeri oldu. Yurt dışından firmaların stand açarak potansiyel alıcılar ile buluştuğu Texbridge, özellikle bölge ve Ortadoğulu yeni alıcılarla buluşma noktası sağlıyor. Yılda iki kez düzenlenen fuarın, mart ayı içerisindeki katılımcı ülkeleri arasında; ABD, Rusya, Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya, Danimarka, Hollanda, Belçika, İspanya, Portekiz, Finlandiya, İsveç, İsviçre, Bulgaristan, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Sırbistan, Moldova, Romanya, Polonya, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Ukrayna, Türkmenistan, Fas, Libya, Mısır, Tunus, Nijerya, İran, Irak, BAE, Suudi Arabistan, Lübnan, İsrail ve Ürdün yer aldı. Avrupa ve yurt içinden ünlü isimlerin katıldığı trend seminerlerine de ev sahipliği yapan fuarda, 2014 yılının trendleri ve sektörle ilgili bilgilerin paylaşıldığı seminerler de düzenlendi. Seminerlere, Avrupa’dan Inkrit Berbee, Carola Seybold, Linas Lasiauskas da katıldı. Fuarın ilk semineri Yalçın Ayaydın, Osman Benzeş ve Bahar Korçan tarafından verildi. Dünyanın dört bir yanından sektör profesyonellerini ağırlayan Texbridge’de, kurulan özel bölümlerde en yeni ürünleri görmek ve yaratıcı fikirlerle buluşmak mümkün. Dünyaca ünlü dizayn stüdyoları, tasarımcılar ve trend butikler “DesignLab’’te, denim firmalarının son çıkan ürünleri “DenimZone’’da, modada yeni sezon trendlerine yönelik uygun kumaş ve aksesuarlar ise “Trend Alanı”nda ziyaretçilerle buluşuyor. 62 haber 63 TAÇ ailesi 125 bin kişiye ulaştı Facebook’ta keramet vardır! Zorlu Tekstil Grubu’nun, tüketiciyle birebir iletişim kurma vizyonuyla yaklaşık bir yıl önce hayata geçirdiği TAÇ Facebook sayfası, henüz birinci yılında yaklaşık 125 bin kişilik bir aile haline geldi. TAÇ, Facebook’un ilk ve tek düğün salonuyla çiftlerin mutluluğuna mutluluk kattı. Sanal dünyanın yıldızı Facebook’ta gerçekleştirilen uygulamayla çiftleri sanal olarak evlendiren TAÇ, uygulamanın katılımcıları arasında yapılan çekiliş sonucunda 10 kişiye TAÇ Evlilik Seti hediye etti. S T osyal medya, modern dünyanın vazgeçilmezleri arasında yerini aldı. Bu dünyanın yıldızı ise hiç kuşku yok ki yaklaşık 1 milyar kullanıcıya ulaşan Facebook. Diğer bir deyişle dünyamızda her 7 kişiden biri Facebook kullanıyor. Türkiye açısından da durum farklı değil. 35 milyona yaklaşan Türk kullanıcı sayısıyla, ülkemizde her iki kişiden birinin Face- book kullanıcısı olduğunu söylemek mümkün. Hem dünyanın hem de Türkiye’nin gözü kulağı Facebook’ta olunca, markaların da iletişim ve pazarlama açısından bu dünyadan uzak kalmamaları yaşamsal önem taşıyor. Sosyal medya dünyasında aktif ve başarılı olan markalar, tüketiciyle birebir iletişim ve interaktif bir platformda buluşma şansını da yakalıyorlar. Zorlu Tekstil Grubu’nun amiral markası TAÇ, sosyal medya kullanı- mında örnek bir model oluşturuyor. Mart ayı içerisinde 125 bin kişiye ulaşan Taç Facebook Ailesi, her geçen gün büyümesini sürdürerek daha geniş kitlelere ulaşmaya devam ediyor. Yaklaşık bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde 125 bin kişilik hayran kitlesine ulaşan TAÇ Facebook sayfası, sayfada sunulan içerik, kampanya ve geliştirilen uygulamalarla tüketicilerin beğenisini topluyor. AÇ, Facebook’ta açtığı sosyal medyanın ilk ve tek sanal düğün salonunda çiftleri keramete erdirdi. Facebook’ta çılgın düğünler TAÇ Düğün Salonu’nda gerçekleştirildi. TAÇ’ın Facebook sayfasında takipçilerine sunduğu “Düğün Salonu” uygulaması büyük ilgi gördü. Uygulamanın tanıtılmasının ardından ilk günden itibaren tüm düğün günleri ve saatleri rezerve edildi. Çiftlerin yoğun ilgisi karşısında yeni gün ve saatler uygulamaya eklendi. TAÇ Düğün Salonu uygulamasıyla, takipçiler evlenme teklifi gerçekleştirecekleri gelin ve damat adaylarını seçerek düğün gününü ve saatini belirlediler. Seçtikleri gün ve saate özel davetiyelerini arkadaşlarıyla ve tanıdıklarıyla paylaştılar. Düğün günü gelip çattığında uygulamaya girerek sanal piyanist şantör eşliğinde şarkılarla coştular. Eğlenceli bir düğün deneyimi yaşadılar. Uygulamanın katılımcıları arasında yapılan çekiliş sonucunda 10 kişiye TAÇ Evlilik Seti hediye etti. 64 haber 65 TAÇ, baharın ışıltısını evlere taşıyor TAÇ’ın yeni koleksiyonunda perdeden nevresime, yatak örtüsünden pikeye ve banyo ürünlerinden lisanslı ürünlere kadar pek çok çeşidi bir arada bulmak mümkün. Evlilik hazırlığı için aranılan tüm ürünler de TAÇ’ın yeni koleksiyonunda bir arada yer alıyor. T AÇ’ın birbirinden renkli ve ışıltılı desenlerde tasarladığı perdeler, evinizin ruhunu yansıtıyor, güzelliğine estetik ve zarafet katıyor. TAÇ’ın yeni koleksiyonunda yer alan perdelerde; jakar, saten, brode, şantuk, aplik gupür, organze ve baskılı kumaşlar sıklıkla karşımıza çıkıyor. Doğanın tüm renklerini barındıran yeni sezon nevresimler şimdi yatağınıza seriliyor. Bu renklerin enerjisine sarınarak ve güne tazelenerek başlamak mümkün hale geliyor. TAÇ’ın yeni koleksiyonunda yer alan nevresimlerin taptaze bahar motifleri uykularınızda size eşlik ediyor. Jakar, saten, percale, ranforce gibi farklı kumaş türlerinden nevresim çeşitleri koleksiyonda yer alıyor. Evlilik hazırlığı yaparken aradığınız her şeyin en güzeli TAÇ Koleksiyonları’nda… Jakar ve saten dokularıyla şıklık ve zarafeti bir arada sunan evlilik setleri TAÇ’ta… Fonksiyonel ve kullanışlı yatak örtüleri; krem, ekru, pudra, sarı, yeşil ve oranj renklerinin yanı sıra floral desenler içeriyor. Her zevke uygun rahat ve kullanışlı tasarımlar, yatak odalarının havasını değiştirecek güzellikler, en doğal doku ve kumaşlar TAÇ’ın yeni koleksiyonunda hayat buluyor. 66 haber 67 Zorlu Enerji Grubu’na Avrupa Komisyonu’ndan ödül Ekonomik elektrik fırsatı Nisan ayında gerçekleştirilen ICCI 2013 Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’na katılan Zorlu Enerji Grubu, elektrik tüketicileri ve sektör temsilcileri ile bir araya geldi. Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, fuarda enerji sektörü hakkında değerlendirmelerde bulunurken, elektrik ticareti alanında son dönemde yaşanan gelişmeler hakkında bilgi verdi. Zorlu Enerji Grubu, “Avrupa Komisyonu tarafından düzenlenen “Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülü Türkiye Yarışması’nın “Liderlik” kategorisinde, üçüncülük ödülünün sahibi oldu. A vrupa Komisyonu tarafından düzenlenen “Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödülü Türkiye Yarışması”na, TOÇEV (Tüvana Okuma İstekli Çocuk Vakfı) işbirliğiyle hayata geçirilen “Enerji Draması” projesiyle katılan Zorlu Enerji Grubu, 50 şirket ve 62 proje arasından öne çıkmayı başardı. Zorlu Enerji Grubu adına, Avrupa Birliği Bakanlığı Siyasi İşler Başkanı Ege Erkoçak’ın elinden üçüncülük ödülünü alan, Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Şebnem Erverdi, “Zorlu Enerji Grubu olarak, sosyal sorumluluk projelerimizi, çocuklarımızın enerji konusunda bilinçlenmesini hedefleyerek geliştiriyoruz. 2010 yılında başladığımız ve 2,5 yılda ülkenin dört bir yanında 75 bin çocuğa ulaştığımız ‘Enerjimiz Çocuklar İçin’ sosyal sorumluluk projesi ile çocuklarımıza enerji kaynakları, üretimi ve nerelerde kullanıldığı hakkında bilgi ve deneyimlerimizi aktarmayı hedefledik. Çocukların ‘enerji’ konusundaki mevcut bilgi birikimlerini ve bakış açılarını fokus gruplarla yaptığımız çalışmalarla tanımladık. Elde edilen verilerden yola çıkarak, soyut bir kavram olan ener- jiyi, çocukların kafasında somut bir dünyaya dönüştürebilecek bir yöntem ve görsel bir dünya geliştirdik. Bu kapsamda, TOÇEV ile yaptığımız işbirliği ile Türkiye’nin enerji konulu ilk dramasını hayata geçirdik. Bu noktada, TOÇEV’in güçlü bilgi birikimi ve deneyimli personeli, somut sonuçlara ulaşmamızı kolaylaştırdı. Türkiye’de bir enerji şirketi tarafından yürütülen ulusal ölçekteki ilk enerji eğitim projesi ile 6 ayda 60 okulda gerçekleşen 247 etkinlikte tam 15.170 çocukla buluştuk” dedi. Türkiye’nin ilk “enerji konulu draması” Zorlu Enerji Grubu, çevresine ve yaşadığı dünyaya duyarlı nesillerin yetişmesine katkıda bulunmak için başlattığı “Enerjimiz Çocuklar İçin” projesi kapsamında, TOÇEV (Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı) ile birlikte Türkiye’nin ilk enerji konulu dramasını tasarladı. Enerji draması ile çocuklar, temiz enerjinin gerekliliğini anlatarak onları enerjinin hareketli ve keyifli dünyasında yolculuğa çıkıyor. Zorlu Enerji Grubu’nun faaliyet gösterdiği illerdeki çocuklarla buluşan drama şimdiye kadar; Rize, Erzurum, Erzincan, İstanbul, Gaziantep, Osmaniye, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Kayseri, Ankara, Eskişehir, Denizli, Bursa ve Yalova’da çocuklarla buluştu. Çevre ve iletişim uzmanları ile pedagogların danışmanlığında hazırlanan oyunu deneyimli tiyatro sanatçısı Hakan Bilgin kurguladı. Adını doğal yaşamın renklerinden alan iki karakter Mavi ve Yeşil, çocuklara enerji kaynaklarını, fosil yakıtların dünyamızın geleceği için önemini, temiz enerji kaynaklarıyla elektrik üretimini ve enerjinin tasarruflu kullanımını anlattı. Oyunun interaktif kurgusu sayesinde çocuklar, bir yandan eğlenirlerken, diğer yandan enerji kaynakları ve sürdürülebilir enerjinin önemi hakkında bilgilendiler. Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) Ödül Programı Avrupa Komisyonu tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen İşbirlikleri, İnovasyon ve Etki için Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) Ödül Programı, CSR Europe ve Business in the Community liderliğinde, 28 Ulusal KSS kurumundan oluşan bir konsorsiyum tarafından yürütülüyor. Avrupa’nın önde gelen KSS kuruluşlarından oluşan bu konsorsiyum, Türkiye’den, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği tarafından temsil ediliyor. Avrupa KSS Ödül Programı’nın genel amacı, Avrupa’daki çok paydaşlı KSS işbirliklerinin gündeme gelmesi ve iyi örnek uygulamalarının paylaşılması. Avrupa KSS Ödül Programı özellikle bir şirket ve en az ticari olmayan bir paydaş arasında kurulan başarılı işbirliklerine odaklanıyor. Resmi ya da karmaşık bir yapıda olma özelliği aranmayan işbirliklerinin, bu alandaki yeni ve gelişen yaklaşımlara örnek olması açısından, son 5 yılda hayata geçirilmiş olması bekleniyor. İnovasyon, Etkin Yönetim, Liderlik, Kaynaklar, İletişim, Sosyal ve Kurumsal Faydalar kategorilerinde düzenlenen Ödül Programı’nın büyük şirket ve KOBİ dalındaki Türkiye birincisi olan projeler, 25 Haziran 2013 tarihinde Brüksel’de yapılacak olan Avrupa Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ödül Töreni’nde ülkemizi temsil edecek. E nerji sektöründe söz sahibi kurumları, 19 yıldır bir araya getiren ICCI Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı, 24 – 26 Nisan 2013 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlendi. Fuarda, enerji sektörünü değerlendiren Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, Türkiye’nin dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğal gazda Çin’den sonra en fazla talep artış hızına sahip ikinci büyük ekonomi olduğunu söyledi. Zorlu Enerji Grubu’nun yurt içindeki toplam 756 MW’lık kurulu gücücünün, yüzde 35’inin yenilenebilir kaynaklardan üretildiğini ifade eden Ak “2015 yılında Türkiye’nin 2023’e kadar jeotermalde ulaşmayı hedeflediği 600 MW kurulu gücün yarısını gerçekleştirmeye talibiz” dedi. Avantajlar artıyor Ak, fuarda, Zorlu Enerji Grubu şirketlerinden Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş.’nin elektrik ticareti alanındaki faaliyetleri ile serbest tüketicilere sağladığı avantajlar hakkında da bilgiler verdi. 2000’li yıllardan bu yana gerçekleştirilen mevzuat değişikliklerinin sektöre ivme kazandırdığını belirten Ak,“Serbest tüketici limiti EPDK tarafından ocak ayında 25 bin kWh’ten 5 bin kWh’e düşürüldü. Bu değişiklikle birlikte aylık ortalama 150 TL elektrik faturası ödeyen herkes, istediği elektrik tedarikçisinden elektriğini satın alabilme hakkına sahip oldu. Böylece meskenler, yüzde 15’e varan oranda fiyat avantajından yararlanabiliyor” dedi. Rekabetçi yapı güçlenecek Bu olumlu gelişmelerin Türkiye elektrik piyasasını daha liberal ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacağını ifade eden Ak, “Zorlu Enerji Grubu’nun elektrik ticareti alanındaki faaliyetlerini yürüten şirketi Zorlu Elektrik, değişen piyasa koşullarında bireylere ve kurumlara özel olarak hazırladığı farklı tarifelerle, avantajlı ve ekonomik elektrik satın alabilme fırsatını sunuyor” açıklamasında bulundu. Müşteri odaklı yaklaşım Zorlu Elektrik’in müşteri portföyünde nisan ayı itibarıyla 200’ün üzerinde kurum bulunduğunu ifade eden Ak, “Başta otomotiv ve ağır sanayi şirketleri, organize sanayi bölgeleri, alışveriş merkezleri, hastaneler, zincir mağazalar ve oteller olmak üzere farklı sektörlerden pek çok ticarethaneye elektrik satışı gerçekleştiriyoruz” diyerek geniş bir yelpazede hizmet verildiğini söyledi. İlk hedef 10 bin konut Zorlu Elektrik olarak, pazarlama faaliyetlerini müşteri odaklı bir şekilde yürüttüklerini ve ilk etapta 10 bin meskene ulaşmayı hedeflediklerini ifade eden Ak, “Tarifeleri oluştururken özellikle tüketicilerin enerji kullanım profillerini göz önüne alıyor, maliyeti düşürecek çözümler sunmaya özen gösteriyoruz. İsteğe bağlı olarak paketlerin, kullanım alışkanlıklarına göre otomatik olarak değişebilmesini öngörüyoruz” dedi. 68 haber 69 AVM’lere avantajlı elektrik Euromoney’den Zorlu Enerji’ye ödül Zorlu Enerji Grubu bünyesinde elektrik ticareti alanındaki faaliyetleri yürüten Zorlu Elektrik, 5. AVM Yatırımları Fuarı’nda elektrik ticareti faaliyetleri ve serbest tüketicilere sağladığı avantajlar hakkında bilgi verdi. Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş’nin İsrail’deki Ashdod ve Ramat Negev doğal gaz santrallerinin finansmanı için imza attığı kredi anlaşması, Euromoney’den “Yılın Anlaşması” ödülünü aldı. L ütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda 6–7 Mart 2013 tarihleri arasında düzenlenen 5. AVM Yatırımları Fuarı’na (AYD) katılan Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat, İhracat ve Toptan Ticaret A.Ş., serbest elektrik tüketicilerine sağlanan avantajlar hakkında ziyaretçilere bilgi verdi. AVM sektörünün bugünü ve geleceğinin tüm yönleriyle sektör profesyonelleri tarafından ele alındığı fuarda, yurt içinden ve yurt dışından 500’den fazla üst düzey katılımcı bir araya geldi. Türk perakende sektörünün prestijli marka ve yöneticilerini buluşturan fuarda, Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, serbest tüketicilerin enerji kaynağı temininde artık çok önemli avantajlar elde edebildiğini belirterek elektrik ticareti alanında gerçekleştirilen çalışmalar hakkında bilgi verdi. Serbest Tüketici kapsamı genişledi Sinan Ak, “2000’li yılların başından itibaren yapılan mevzuat değişiklikleriyle birlikte bulunduğumuz noktada elektrik ticareti alanında sektörde olumlu yönde bir ivme gözlemliyoruz. En son ocak ayında EPDK tarafından belirlenen yıllık Serbest Tüketici limitinin 5.000 kWh’e düşmesiyle birlikte, aylık ortalama 150 TL’lik fatura tutarına sahip bireyler ‘Serbest Tüketici’ kapsamına alındı” dedi. Zorlu Enerji Grubu’nun elektrik ticareti alanında da faaliyetlerini aktif olarak sürdürdüğünü vurgulayan Ak, “Grubumuz bünyesinde yerli ve yenilenebilir kaynaklardan ürettiğimiz elektrik enerjisinin satışını sağlamak ve bu yöndeki pazarlama faaliyet- Z lerini müşteri odaklı bir şekilde yürütebilmek amacıyla güçlü bir organizasyon ve bilişim altyapısı oluşturduk. Bu doğrultuda, serbest tüketici sayısındaki hızlı artışa yanıt verebilmek için ikili anlaşmalarla saatlik, dönemlik ve piyasa fiyatlarına uyarlanmış alternatif fiyatlandırma seçenekleri sunuyoruz. Ayrıca, sanayi ve ticarethaneler için tüketim hacmi ve alışkanlıklarına yönelik düşük maliyetli tarife paketleri hazırlıyoruz” dedi. orlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş’nin yüzde 42,15 oranında ortak olduğu İsrail’de faaliyet gösteren 55 MW elektrik ve 40 ton/saat buhar üretim kapasitesine sahip Ashdod ile 120 MW elektrik ve 70 ton/saat buhar üretim kapasiteli Ramat Negev doğal gaz santral projelerinin finansmanı için imza attığı kredi anlaşması, Avrupa’da “Yılın Anlaşması” ödülünü aldı. Türkiye’de büyük bir artış gösteren alışveriş merkezlerinin elektrik ticareti açısından önemli bir hedef kitle oluşturduğunu söyleyen Ak, Zorlu Elektrik’in, yüksek elektrik giderlerine sahip AVM’lere yönelik avantajlı hizmetler geliştirdiğinin de altını çizdi. 1,1 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 530 milyon TL) tutarındaki kredi anlaşmasının kapsamı Ashdod için 170 milyon TL ve Ramat Negev için 360 milyon TL’den oluşuyor. Finans dünyasının en prestijli yayınlarından Euromoney Group’a bağlı Project Finance Dergisi tarafından 13 Şubat’ta Londra’da düzenlenen ödül törenine katılan Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak; “Yurt dışındaki yatırımlarımızla imza attığımız başarılı işlerin, uluslararası saygınlıktaki Project Finance Dergisi tarafından ödüle layık görülmesi bizim için büyük bir gurur kaynağı... Proje finansmanı 2012 Ağustos ayında tamamlanan bu yatırımlarımız, İsrail’de özel sektör tarafından yapılan ilk kojenerasyon santralleri olacak. Toplam kurulu güçleri 175 MW olan Ashdod ve Ramat Negev santrallerinin inşaat çalışmalarını 2014 yılının ikinci yarısında tamamlamayı hedefliyoruz. Ashkelon bölgesinde, ortağı olduğumuz 800 MW kapasiteli Dorad Doğal Gaz Çevrim Santrali’ni bu yıl tamamlamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İsrail’de enerji pazarının en önemli oyuncularındanız, önümüzdeki dönemde ilave yatırımlarla bu bölgede büyümeyi planlıyoruz. Her geçen gün önemi artan enerji sektöründeki fırsatları değerlendirerek, bölgesel güç olma yolundaki hedefimize daha fazla yaklaşıyoruz” dedi. Project Finance Dergisi’nin 14 yıldır dağıttığı “Project Finance Ödülleri”nde şirketler endüstriyel projelerin finansmanı; inovasyon, en iyi uygulama, çözüm kabiliyeti ve sürdürülebilirlik kriterleri kapsamında değerlendiriliyor. 70 haber 71 Sürdürülebilirlik alanında enerji sektöründe bir ilk Kilis, hava kirliliğine dur diyor GAZDAŞ’ın doğal gaz dağıtımına başladığı Kilis, temiz havaya kavuşuyor. Nisan ayı itibarıyla Kilis’in 55 mahallesi, dünyanın tüm diğer modern şehirleri gibi doğal gazın konfor ve faydalarından yararlanmaya başladı. Zorlu Enerji Grubu, sürdürülebilirlik performansını aktardığı, enerji ve sürdürülebilirlik yönetimine bakış açısını, gelecek planlarını ve hedeflerini yansıtan, sektörünün ilk GRI A seviyesindeki “Sürdürülebilirlik Raporu”nu yayımladı. Z orlu Enerji Grubu, enerji sektöründe GRI A seviyesinde hazırlanan ilk “Sürdürülebilirlik Raporu”nu yayımladı. Zorlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak “Zorlu Enerji Grubu olarak stratejik önceliğimiz her alanda sürdürülebilirlik… Bu doğrultuda, yerli ve yenilenebilir kaynaklarla enerji üretirken, kaynakların sürdürülebilir kullanımı sağlamak üzere projeler yürütüyoruz. Dünya ve Türkiye açısından kilit noktada bulunan enerji sektörünün aktif oyuncularından biriyiz. Hem ülkemizin hem de Grubumuzun büyüme hedeflerine önemli etkisi olacak yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla elektrik üretimi, emniyetli ve güvenilir enerji tedariği, öncelikli konularımızın başında yer alıyor. Bu doğrultuda çevrenin korunmasından kalite Sinan Ak Uluslararası arenada faaliyet gösteren şirketlerin raporlama standardı Global Reporting Initiative (GRI) tarafından da onaylanan rapor, enerji sektörünün ilk, Türkiye’nin üçüncü GRI A seviyesindeki sürdürülebilirlik raporu olma özelliğini taşıyor. Zorlu Enerji Grubu’nun sürdürülebilirliği; çevresel ve sosyal faktörlerin kurumsal yönetim ilkeleriyle birlikte yönetim süreçlerine uyarlanması ve bu alanlardaki risklerin yönetilmesinde önemli bir yol gösterici olarak gördüğünü belirten Ak, “Büyüme ve yatırım stratejilerimize sürdürülebilirlik yaklaşımımızla yön veriyoruz. Sürdürülebilir yönetim anlayışımızın stratejik öncelikleri; kurumsal yönetim ilkelerine bağlı ve yerel değerlere karşı sorumlu iş yapmak, karlı ve beğenilen bir şirket olmak, çalışanlarımızın mutluluk, sağlık ve güvenliğini sağlamak, çevreyi ve doğal kaynakları korumak, paydaşlarımızla samimi ve düzenli iletişim kurmak, toplumsal ve kültürel hayata katkı sağlamaktır. Bu anlayışla, sürdürülebilirlik raporlamasını da kurum kültürü ve inovasyona katkı sağlayan, kurumsal sorumluluk yönetimimize yön veren, paydaşlarımızla diyaloğumuzu güçlendiren ve bizi sürekli geliştiren bir araç olarak görüyoruz” dedi. 2010’dan 2011’e Zorlu Enerji Zorlu Enerji Grubu’nun stratejik sürdürülebilirlik konuları • Doğrudan karbondioksit emisyonlarında yüzde 11, dolaylı karbondioksit emisyonlarında ise yüzde 3 oranında azaltım sağlandı. • Toplam su tüketimi yüzde 9 oranında azaltıldı. • Atıkların yüzde 39’u geri dönüştürüldü ve geri kazanıldı. • Tesislerin bulunduğu yörelerdeki yerel istihdam oranı yüzde 75’e ulaştı. • Gruptaki kadın istihdam oranı yüzde 17’ye ulaştı. • Çalışanlara 16 bin 500 saat İSG ve bireysel gelişim eğitimi sağlandı. • “Enerjimiz Çocuklar İçin Projesi” 75 bin çocuğa ulaştı. • Zorlu Enerji’nin Gökçedağ Rüzgar Santrali ve Kızıldere Jeotermal Santrali, “Yılın En Verimli Yenilenebilir Enerji Tesisi” kategorisinde iki ödül kazandı. • Zorlu Enerji, GfK Türkiye tarafından gerçekleştirilen “İtibar Yönetimi ve Kurumsal Algı Araştırması”nda, itibarı en yüksek enerji şirketi oldu. • Zorlu Enerji, Ernst&Young Türkiye tarafından yapılan derecelendirmede Türkiye Karbon Saydamlık Liderlik Ödülü’nü aldı. Ekonomik standartlarına, çalışan sağlığından toplumsal sorunlara pek çok alanda yürütülen faaliyetlerin her aşamasında kurumsal bir vatandaş gibi hareket ediyor, doğal kaynakların ve kültürel değerlerin geleceğe aktarılması konularında sürdürülebilirlik kavramını yol gösterici olarak benimsiyoruz. İkincisini yayımladığımız Sürdürülebilirlik Raporu’muzda ‘doğru enerji’ anlayışımızla gerçekleştirilen tüm uygulamaları kamuoyuyla paylaşıyoruz” dedi. • Yerli ve ye yenilenebilir kaynaklarla sürekli ve güvenli elektrik arzı • Karlı ve beğenilen bir şirket olmak Sosyal • Çalışanlarının mutluluk, sağlık ve güvenliği • Faaliyet gösterdiği yörelerde topluma karşı sorumlulukları Çevresel • Emisyonların azaltılması, iklim koruma ve enerji verimliliği • Doğal kaynaklara ve kültürel değerlere saygı • Biyolojik çeşitliliğin korunması E nerji sektörüne 20 yıldır hizmet veren Zorlu Enerji şirketlerinden GAZDAŞ’ın bilgi birikimi, uzmanlığı ve deneyimi Kilis’in havasını değiştirmek için seferber oldu. Bugüne kadar Trakya Bölgesinde 153 bin, Gaziantep’te de 124 bin aboneye doğal gaz dağıtımı yapan GAZDAŞ, nisan ayı itibariyle Kilislilere de hizmet vermeye başladı. 2011 yılında tamamlanan doğal gaz alt yapı çalışmalarında 13,5 km çelik hat ve 163 km polietilen hat çekilirken 850 adet servis kutusu montajı gerçekleştirildi. 1 Nisan 2013 tarihinde ise geleneksel “Doğal Gaz Yakma Töreni” ile Kilis, doğal gaz ile buluşmuş oldu. Kilis Valisi Süleyman Tapsız, AK Parti Kilis Milletvekilleri Ahmet Salih Dal ve Fuat Karakuş, Kilis Belediye Başkanı Av. M. Abdi Bulut, GAZDAŞ Genel Müdürü Fuat Celepci ve Kilis halkı törene katıldı. Törende bir konuşma yapan Celepci; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın açıkladığı rapora göre hava kirliliğinin Kilis’te birinci öncelikli çevre sorunu olduğunu belirtirken aynı zamanda Kilislilere umut dolu mesajlar da verdi. Celepci; “Hem çevremiz, hem sağlığımız hem de çocuklarımızın geleceği için ideal bir enerji kaynağı olan doğal gaz kullanımını yaygınlaştırarak, hep birlikte bu sorunu aşabiliriz. Temizleme ya da depolama derdi olmayan ve son derece pratik olan doğal gaz ısınmanın yanı sıra mutfakta ve banyoda da kullanılabiliyor, bu yönüyle aynı zamanda çok da ekonomik” dedi. Celepci, alt yapı çalışmaları sırasında, verdikleri destekten ötürü Kilis Valisi Süleyman Tapsız’a ve Belediye Başkanı Av. M. Abdi Bulut’a, gösterdikleri sabır ve hoşgörü için de Kilis halkına teşekkür etti. Her geçen gün büyümeye devam eden GAZDAŞ, Kilis’teki alt yapı çalışmaları için 13 milyon TL civarında yatırım gerçekleş- tirmiş bulunuyor. GAZDAŞ Gaziantep Bölge Müdürü Muzaffer Yalçın tarafından verilen bilgilere göre; Kilis’te 994 binada toplam 2.202 ön abone başvurusu alınırken, binalara hızlı bir şekilde hizmet götürülmeye de devam ediliyor. İç tesisat firmalarına yetki verirken de çok hassas davranan GAZDAŞ, yetki verdiği firmaların yapacakları tüm projelerde teknik şartnameye uymalarını ve uygun olmayan hiçbir malzemeyi kullanmamalarını şart koşuyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 2005 yılı Ağustos ayında gerçekleştirdiği ihaleyi kazanarak Trakya’daki üç il başta olmak üzere 17 farklı yerleşim birimi ve Gaziantep bölgesinde “Gaziantep, Nizip ve Kilis” şehirlerinin doğal gaz dağıtım faaliyetlerini yürütme hakkını kazanan Zorlu Enerji Grubu, Kilis ile önemli bir adım daha atmış oldu. Söz konusu yerleşim birimlerinde 2005 yılından itibaren 30 yıl süreyle doğal gaz dağıtım hakkını elinde bulunduran Zorlu Enerji Grubu; Gaziantep bölgesinde 25 Ocak 2006 tarihinde lisansını aldığı GAZDAŞ ile altyapı çalışmalarını başlamıştı. Bölge’de önemli yatırımlara imza atan GAZDAŞ, Gaziantep’ten sonra Kilis’te de abonelerden yoğun ilgi görüyor. Doğal gazın konforunu ve rahatlığını yaşamak isteyen Kilisliler doğal gazın şehri daha temiz ve ferah bir havaya kavuşturacak olmasından da oldukça memnun olduklarını belirtiyorlar. Büyümesini hızla sürdüren GAZDAŞ, sadece gaz dağıtımı değil sorumlu olduğu bölgede doğal gaz ihbarlarına acil müdahale, kazı ihbarlarına refakat, doğal gaz şebeke enstrümanlarının belirli periyotlarla kontrolü, kaçak tarama ve bakım onarım faaliyetlerinde de bulunuyor. Tüm bu hizmetlerden yararlanmaya başlayan Kilis halkı, bir yandan doğal gazın sağladığı rahatlığı yaşarken aynı zamanda güvenli, ekonomik ve hepsinden önemlisi çevreci bir yakıta kavuşmuş oluyor. 72 köşe yazısı/ayşegül güngör 73 Minerva Eğitim Teknolojileri A.Ş. Genel Müdürü aysegul.gungor@minervaedutech.com Başarının getirdiği başarısızlık “Bu kadar zengin olmasam belki iyi bir adam olabilirdim.” Charles Foster Kane Ç ok sevdiğim filmlerden biri olan Yurttaş Kane ile yazıya başlamak isterim. Orson Welles’in Yurttaş Kane filmi birçok bakımdan en iyi filmler sıralamasında yıllardır ilk onun içinde yer alıyor. Benim içinse Yurttaş Kane’in önemi Orson Welles’in hayatından önemli ipuçları içermesi. Yurrtaş Kane filmini iyi anlamak için Orson Welles’in hayatına bir bakmak lazım. 2 yaşında okumayı öğrenen, 5 yaşında Sheakspeare oyunlarını ezbere bilen, 9 yaşında babasıyla tüm dünyayı dolaşan ve ünlü illizyonist Huduni’den illizyon dersleri alan Orson Welles annesini 9 yaşında babasını da 15 yaşında kaybediyor. Filmde oldukça önemli olan ve filmin bel kemiğini oluşturan “Rosebud” diğer adıyla “Gül Goncası” kelimesinin ise Kane’nin nam-ı diğer Orson Welles’in çocukluğuna bir gönderme olduğunu filmin sonunda anlıyoruz. Yurttaş Kane herkes tarafından başarılı görünen bir kişinin nasıl başarısız olduğunun hikayesidir. Kane’nin çok kolay sahip olduğu servetini usta bir banker yönetmiş, onu birçok defa iflastan kurtarmıştır. Filmi incelediğimizde içinde çok farklı kişilikleri barındıran bir adamın portresi ile karşılaşıyoruz. Filmi her izlediğimde iş hayatı ile çok bütünleştiriyorum. Birçoğumuz iş hayatında farkında bile olmadan Yurttaş Kane gibi davranıyor, diğer bir deyişle çalıştığımız kurumda bir projeye yaptığımız katkıyı gözümüzde büyütüyor ve o projeyi değerlendirirken kurumun katkısını kendi katkımız olarak görüyoruz. Bu durum bizi mesleki becerilerimiz hakkında fazla olumlu düşünmemize neden oluyor ve aslında aynı Kane gibi pahalıya mal olan başarısızlıklarımızı yok sayıyoruz. Başarılı olduğumuzu düşünerek kuruma ve en önemlisi kendimize zarar verdiğimizi fark etmiyoruz bile. mek için, “başardım”, “başarabilirim”, “başaracağım”, “başarmayı seçtim” kelimelerini ne zaman kullandığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Bu yanılgıya düşmemizin ana sebebi geçmişte başarılı olmamızdan kaynaklanıyor. Geçmişteki başarılarımızdan pozitif bir güç alarak gelecekte de başarılı olacağımız psikolojisi bizi başarısızlığa götüren ana sebeplerden biri aslında. Böyle bir duyguya kapıldıkça rasyonel olma beklentimizi kaybediyor ve nasıl olsa başarılı olacağız varsayımı ile hiçbir şey yapmamaya başlıyoruz. Kurumun gücünü kendi gücümüz olarak gördüğümüzden kurumdan ayrıldığımızda geçmişle olan bağlılığımız devam ettiği için eski başarılarımızı durmadan anlatmaya başlarız. Çevrenize ve kendinize bir bakın; kaçımız “ben oradayken biz böyle yapardık...” ya da “biz bunu yapmıştık...” kelimelerini kullanıyoruz. Gerçekten başarılı insanlar kendilerinin neyi yapıp neyi yapamayacaklarının farkında olarak başarı kriterlerini belirliyor, böylece Yurttaş Kane’nin algısına düşmeden başarının getirdiği başarısızlığa kapılmadan çok başarılı oluyorlar. Başarı yolunda ilerlerken Yurttaş Kane’nin düştüğü duruma düşme- “Başardım” kelimesini çok kullanıyorsak, her şeye yeni baştan başlama gücüne sahibiz demektir. Bu olumlu bir şey olmakla ve bizi başarıya götürmekle birlikte, kontrol edilemediğinde içinde bulunduğumuz durumu kendi kabiliyetlerimizle yarattığımız duygusunun esiri oluruz. “Başarabilirim” kelimesini sık kullananlar asla kendilerini kader kurbanı olarak görmezler. Karşılarına çıkan her şeyi bir fırsat olarak görürler. Olumlu bakarlar ve kendileriyle barışıktırlar. Kişiliklerinin, yeteneklerinin veya sahip oldukları motivasyonun etkisiyle karşılaştıkları her durumu kendi lehlerine çevireceklerine inanırlar. “Başarabilirim” kelimesini kullanan- ların tek bir kötü tarafı şansa fazla inanmaları ve her zaman büyük riskler alarak büyük sonuçlar elde etmeye çalışmalarıdır. Risk nosyonları zayıf olduğu için kaybetme olasılıkları yüksektir. Kaybettiklerinde de yeniden kazanacaklarına inançları tamdır. İnançlarını ve davranışlarını çok zor değiştirirler. Değişime karşı dirençlidirler. “Başaracağım” kelimesini en çok kendi kendilerini motive ederek gelecekle ilgili olumlu bir bakış açısına sahip olanlar kullanır. Genelde azimlidirler. Kendilerine hedef koyarlar. Tek olumsuz tarafları başaracağım duygusunun etkisiyle ve hedefe kilitlenmeleri ve çevrelerinde olup biteni fark edememeleridir. Kendi hedeflerine o kadar kilitlenmişlerdir ki, ortamın değiştiğini ve hedeflerinin bir öneminin kalmadığını fark edemezler. Yönetim kademelerinde olduklarında eleman değişikliğini çok sık yaşarlar. Başarı hedefleri o kadar yüksektir ki, bu hedef yüksekliği nedeniyle biirlikte çalıştıkları tüm insanları yıpratırlar. “Başarmayı seçtim” diyenler ise daha çok kendi seçtikleri yolda yürüdüklerine inanlardır. Özgür iradelerini kullanmaya eğilimlidirler. Fazla sınırlamaya ve otoriteye gelemezler. Kendi işlerini yapmaya daha eğilimlidirler. Egoları daha yüksektir ama egolarını da kontrol edebilirler. Kendimizi gözlemleyelim ve hangi durumda hangi başarı kelimesini kullandığımıza dikkat edelim. Bir süre sonra farkındalığımız gelişecek ve gerçek başarı öykümüzü yaratır hale geleceğiz. Böylece Yurttaş Kane’nin yanılgısına düşmekten de kurtulduğumuzu fark edebiliriz. Yurttaş Kane, “başardım” ve “başaracağım” saplantıları yüzünden hem iş hayatında hem de özel hayatında başarısızlığının kurbanı oldu. Başaracağım saplantısı özel hayatını çıkmaza sokarken, başardım saplantısı ise onu kontrol edilemez riskler almaya yöneltti. Şans eseri sahip olduğu büyük serveti her zaman kazanabileceğini düşündü. Başaracağım diyerek yanında bulunan herkesi uzaklaştırdı ve etrafında kendi egosundan başka hiçbir şey kalmadı. Çevremize baktığımızda başarının getirdiği başarısızlığa yakalanmış çok insan görüyoruz. Bu sendroma yakalanmamak için kendimizle ilgili biraz daha objektif olmamız gerekiyor sanırım. Gerçekten başarılı insanlar neyi yapıp neyi yapamayacaklarının farkında olarak başarı kriterlerini belirliyor. Böylece Yurttaş Kane’nin yanılgısına düşmeden başarının getirdiği başarısızlığa kapılmadan çok başarılı oluyorlar. 74 kısa kısa 75 Kızıldere Jeotermal Sahasına Vali Ziyareti Ramat Negev Doğal Gaz Santrali’nde temel atıldı Denizli Valisi Abdülkadir Demir, Zorlu Enerji Grubu’na ait Kızıldere’deki jeotermal santralini ziyaret etti. Z Z orlu Enerji Genel Müdürü Sinan Ak, Zorlu Enerji Genel Müdür Yardımcıları Yağmur Özdemir ve Aydın Akat ile Kızıldere İşletme Müdürü Ali Er’in eşlik ettiği gezide Denizli Valisi Abdülkadir Demir’e, sahada yürütülen çalışmalar ve yatırımlar hakkında detaylı bilgi verildi. Ak; Kızıldere’de, 80 MW kapasiteye sahip olacak Türkiye’nin en büyük jeotermal santralinin, 2013’te üretime alınacağını aktardı. Bu yatırımın, jeotermal potansiyeli açısından Avrupa’nın ilk üç ülkesi içinde yer alan Türkiye’de, yatırımları cesaretlendireceğini söyledi. Ak, “Enerji arzında dışa bağımlılığı her geçen gün artan ülkemiz ne yazık ki jeotermal kaynağı yeterince değerlendiremiyor. Bugün ülkemizde elektrik üretiminin sadece binde 3’ü jeotermalden sağlanıyor. Türkiye’nin zengin jeotermal potansiyelini hem sektörümüze hem de ekonomiye kazandırmada özel sektör olarak bizlere önemli sorumluluklar düşüyor. Kızıldere’de bu yıl içinde üretime almayı hedeflediğimiz santralimiz, elektrik enerjisinin yanı sıra, 30 MW’ı sera ısıtmasında, 20 MW’ı ise Sarayköy ilçesindeki konutların ısıtılmasında kullanılmak üzere, toplam 50 MW ısı enerji- si üretecek. Böylece, Kızıldere’de 2500 konut ve 500 dönüm sera, ısıtma ihtiyacını jeotermal kaynaktan sağlayabilecek. Santralimiz ayrıca yılda toplam 600 milyon kWh üretim kapasitesi ile ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlayarak 79 milyon ton/yıl fuel-oil ve bunun karşılığında da 86 milyon dolar/yıllık dış kaynaklı enerji gideri ikame edecek” dedi. orlu Enerji Grubu’nun yüzde 42,15 oranında ortağı olduğu İsrail’deki 120 MW elektrik ve 70 ton/saat buhar kapasiteli Ramat Negev doğal gaz santrali projesinde, temel atma ve temsili taş koyma töreni düzenlendi. Ramat Hovav’da bulunan Makteshim sahasında yapılan törene İsrail Enerji Bakanı Uzi Landau, Makteshim-Agan Küresel Kaynaklardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Zvi Manor ile Ramat Negev Enerji CEO’su Doron Ezra katıldı. Ak, ziyaret sırasında Vali Demir’e, Zorlu Enerji Grubu’nun 2008 yılında ADÜAŞ özelleştirme ihalesiyle 30 yıllık işletim hakkını aldığı Türkiye’nin ilk jeotermal santralinde yürütülen iyileştirme çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Ak, Zorlu Enerji Grubu’nun, Kızıldere’nin yanı sıra Türkiye’nin jeotermal potansiyelinin yüzde 87’sini barındıran Ege Bölgesi’nde Manisa Alaşehir ve Kütahya Simav sahalarında da yatırım projeleri olduğunu aktardı. “2017 yılına kadar bu üç sahadaki yatırımlarımızı aşamalı olarak faaliyete geçirmeyi hedefliyoruz. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde jeotermal enerji alanında ulaşacağımız kurulu güç ile ülkemizin 2023’e kadar jeotermalde hedeflediği 600 MW kurulu gücün yarısını hayata geçireceğiz” dedi. Senin de dikili bir ağacın olsun Medya planlamada yeni iş ortağı Z Zorlu Holding’in tüm şirketlerinin yeni medya planlama ve satın alma ajansı Mediacom oldu. orlu enerji Grubu şirketlerinden GAZDAŞ’ın Kilis İşletme Müdürlüğü’ndeki çalışanları bir ağaçlandırma etkinliği düzenlediler. Kilis ilinin kurak ve bitki örtüsünün az olması nedeniyle bu etkinliği düzenleyen çalışanlar “Senin de dikili bir ağacın olsun” diyerek yola çıktılar. Ağaçlandırma çalışması Kilis OSB’si kapsamında yer alan RMS istasyonunda Kilis Orman İl Müdürlüğü’nün verdiği 160 adet çam fidanı ile başladı. Gaziantep Bölge Müdürlüğü ile İşletme Müdürlüğü ve Nizip İşletme Müdürlükleri’ndeki GAZDAŞ çalışanlarının yanı sıra ailelerinin de katıldığı etkinlik aynı zamanda keyifli bir pikniğe de dönüşmüş oldu. Okuduğunu Getir, Okumadığını Götür TAÇ bayileri kutsal topraklarda T AÇ bayileri, 5-12 Nisan tarihlerinde düzenlenen Umre gezisiyle, hep birlikte manevi bir yolculuğa katılmanın hazzını yaşadılar. Huzur verici bir deneyim yaşayan TAÇ bayileri, önce Medine’ye ve ardından Mekke’ye yolculuk ettiler, Kabe’ye ziyaretlerini gerçekleştirdiler. Z orlu Enerji Grubu, Zorlu Holding bünyesinde bir kitap değişim programı başlattı. “Okuduğunu Getir, Okumadığını Götür” sloganıyla hayata geçen proje, kitap okuma aşkını yaygınlaştırmayı ve paylaşmayı amaçlıyor. Zorlu Plaza 23. katta, Zorlu Enerji Grubu Kurumsal İletişim ekibinin organize ettiği projeden faydalanmak isteyenlerin okudukları bir kitabı getirmeleri yeterli oluyor. Yeni bir kitap okumak isteyenler, daha önce okumuş oldukları kitabı vererek okumadıkları bir başka kitabı kütüphaneden ödünç alabiliyorlar. 5 kitabını paylaş 500 kitabın olsun Kütüphane oluşturma çalışması, Zorlu Enerji Grubu’na bağlı Gaziantep bölge ofisinde de her geçen gün zenginleşerek devam ediyor. 5 kitap paylaşan tüm çalışanların faydalanabildiği kütüphanede ilk hedef 500 kitaba ulaşmak. Proje tamamlandığında, zengin bir GAZDAŞ kütüphanesi oluşturulması amaçlanıyor. Manevi açıdan büyük önem taşıyan Medine ve Mekke’de olmaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade eden TAÇ bayileri, Kabe dışında kutsal mekanları da ziyaret ederek yolculuğu tamamladılar. Z orlu Holding’in yeni medya planlama ve satın alma ajansını seçmek üzere açtığı konkura davet edilen 9 ajansla görüşmeler sonuçlandı. Tüm ajansların sunumlarının değerlendirilmesinin ardından, kısa listeye kalan 3 ajans dinlenerek değerlendirme yapıldı. Yaklaşık 2 ay süren konkur sürecinin sonucunda 1 Mart 2013 itibarıyla, Zorlu Holding ve tüm şirketlerinin yeni medya planlama ve satın alma ajansı Mediacom oldu. Seçim sürecinde değerlendirmeler, bir komite tarafından gerçekleştirildi. Ergün Güler, Mert Gürsoy, Feza Turunçoğlu Erim ve Yiğit Tartan’dan oluşan değerlendirme komitesine, sektörün önemli isimlerinden Murat Yurttaş ve Gazi Çekmen danışman olarak destek verdiler ve detaylı analizlerini komiteye sundular. Türkiye’nin en büyük medya ajans gruplarından Grup M çatısı altında olan Mediacom, ekip kalitesi, stratejik yaklaşımları ve vizyonuyla Zorlu Holding’in medya planlamalarında etkin rol oynayacaktır. Teknoloji ve tasarım buluştu V estel’in yeni ürünü ONYX TABLET PC, kullanım kolaylığı, ince ve hafif tasarımıyla tablet deneyiminizi şıklıkla buluşturuyor. Piyasadaki tek dayanıklı arka metal kabiniyle öne çıkan ürün, kolay kullanımı ve uygun fiyatıyla da dikkat çekiyor. Vestel ONYX TABLET PC ile eğlenceden bilgiye her türlü içeriğe dilediğiniz yerden erişmek mümkün. Vestel, yeni ürünü ONYX TABLET PC’de teknoloji ve tasarımı uygun fiyatla buluşturdu. Şık tasarımıyla göz dolduran ONYX TABLET PC, işlemcisi, ekran çözünürlüğü ve kamerası ile kendi kategorisinin en iyisi. Kolay kullanımıyla da Vestel’in dost teknoloji anlayışının bir ürünü olan ONYX TABLET PC’nin dayanıklı arka metal kabini, piyasadaki tek dayanıklı arka metal kabin olma özelliği taşıyor. Vestel ONYX TABLET PC ile favori film ve dizilerinizi istediğiniz yerde seyredebilir, istediğiniz bilgiye her yerden erişebilir, oyunlar oynayabilir, sosyal medyayı takip edebilir, fotoğraf ve videolarınızı görüntüleyebilirsiniz. Vestel Smart Center teknolojisiyle uyumlu ONYX TABLET PC kullanıcılarına, “Akıllı Ekranlar” teknolojisinden yararlanarak Vestel Smart TV’lerine bağlanma imkanı sunuyor. 76 kısa kısa 77 Vestel’le ütü yapmak keyifli ve güvenli V estel mağazalarında tüketicilerle buluşan yeni V-Press 4000 serisi buharlı ütüler, ütü yapmayı keyifli bir deneyime dönüştürüyor. LED aydınlatmalı Türkçe dijital göstergesi ile kullanıcı dostu olan V-Press Serisi 4000 Dijital Kırmızı Buharlı Ütü, sesli ve ışıklı uyarı veren otomatik kapanma sistemi sayesinde güvenli ütü yapmanızı sağlıyor. Çalışırken gövdesini aydınlatan LED ışık, ev işlerinde şık ve dizayn sahibi yardımcılar tercih edenler için ideal. 4000 serisinin tüm ürünlerinde bulunan dayanıklı ve kaygan NanoCeramic özel seramik taban ve 2400 Watt’lık motor gücü en zorlu kumaşlarda bile kırışıklıkları yok ederek evde profesyonel sonuç elde etme imkanı sunuyor. Doğayla dost teknoloji Vestel’e iki ödül birden 9 -12 Ocak 2013 tarihleri arasında Enerji Verimliliği Haftası kapsamında Manisa OSB Çevre Komisyonu tarafından bu yıl ikinci defa Enerji Verimliliği Proje Yarışması düzenlendi. Yarışmada Vestel Beyaz Eşya ve Vestel Elektronik, “Üretim ve Proses” ile “Ürün Geliştirme” dallarında ödüle layık görüldü. Sanayi Bölgesinde faaliyet gösteren firmalardan gelen projelerin yer aldığı Enerji Verimliliği Proje Yarışması’nda adaylar çevrenin korunması, doğal kaynak kullanımının azaltılması ve enerji tasarrufunun sağlanması kriterleri göz önünde bulundurularak değerlendirildi. Yüksek bir katılımın olduğu yarışmada jüri üyeleri sıkı bir değerlendirme sürecinin ardından dereceye girenleri belirledi. Bölmeleri hem soğutucu hem de dondurucu olarak kullanılabilen Vestel Puzzle buzdolabı ürün geliştirme dalında birincilik ödülüne layık görüldü. Vestel’in dikkat çeken Puzzle serisi çok yönlü kullanabilen bölmeleri sayesinde 14 farklı ihtiyacı karşılayabiliyor. Ayrıca yarışmada üretim ve proses dalında aday gösterilen Vestel Elektronik San. Tic. A.Ş. de üçüncülük ödülü kazandı. Vestel Yoğurtçu ile birbirinden lezzetli yoğurtlar Vestel, Japonya’dan “Mükemmel Fabrika” ödülüyle döndü T ost teknoloji Vestel, ev yapımı katkısız yoğurt keyfini Vestel Yoğurtçu ile sofralara getiriyor. Vestel Yoğurtçu ile sevdikleriniz için sağlıklı, lezzetli, besleyici ve doğal taze yoğurdun yanı sıra, süzme yoğurt ve lor peyniri yapmak da son derece kolay. D oplamda 97 firmanın başvurduğu JPIM’de (Japan Institute of Plant Maintenance) Toplam Üretken Bakım ve Yönetim (TPM) çalışmalarıyla 3 yılda çevrim maliyetini yüzde 30 azaltmayı başaran Vestel Elektronik, Mükemmel Fabrika Ödülü’nü kazandı. Vestel Yoğurtçu’yla birlikte hediye edilen tarif kitapçığında süt ürünleri, yoğurtlu tatlılar, yoğurtlu mezeler ve çocuk yoğurt tarifleri ile birbirinden farklı tatları bir araya getirmek isteyenlere lezzetli ve pratik sayısız alternatif var. Dünya genelinden birçok büyük firmanın başvurduğu yarışmada, JPIM tarafından TPM programı kapsamında Mükemmel Fabrika Ödülü’ne layık görülen Vestel Elektronik, ödülünü Japonya’nın Kyoto şehrinde düzenlenen bir törenle aldı. Çalışmalarını “Bizim Fabrikamız, Bizim Makinamız, Bizim Ürünümüz” sloganıyla yürüten Vestel Elektronik, TPM Mükemmel Fabrika Ödülü’ne üretim verimliliğini en üst düzeye çıkarma, kayıpları en aza indirme, makina etkinliğini ve hat verimliliğini artırma çalışmalarının ulaştığı başarıyla layık görüldü. Toplam Üretken Bakım ve Yönetim çalışmalarına 3 yıl önce başlayan Vestel Elektronik, bu sürede çevrim maliyetini yüzde 30 azaltmayı başardı. Japonya’da bulunan Tesis Bakım Enstitüsü tarafından ödüle layık görülmesinin bu ülkedeki müşteriyle iletişimini olumlu yönde etkilemesinin gururunu yaşayan Vestel Elektronik, Zorlu kültürünü yansıtan Vestel Üretim Sistemi’ni oluşturuyor. Sağlığa dost Tritan kaplar ve cam kavanozlar Bir defada 2 litreye kadar yoğurt yapabilen Vestel Yoğurtçu’nun, özel süzme aparatı ile daha yoğun kıvamlı lezzetler elde etmek mümkün. Vestel Yoğurtçu, sağlığa dost Tritan kapları, buzdolabında saklama kolaylığı sağlayan 6 adet cam kavanozu ve rengarenk kapakları ile farklı lezzetleri birbirinden ayırabilme imkanı da sunuyor. Toplam Üretken Bakım ve Yönetim nedir? Günlük üretim faaliyetleri içinde, çalışanların tamamının katılımını gerektiren, operatöre üzerinde çalıştığı makine veya ekipmanın otonom (kendi kendine yeten) bakım sorumluluğunu getiren yeni bir işletmecilik yaklaşımıdır. Bu sayede arızaları önlerken, ekipman etkinliğini de en üst düzeye çıkarır. Suat Suna’dan Vestel’e özel... S evgililer Suat Suna’nın 14 Şubat’a özel şarkısını ilk kez Vestel ve Fizy işbirliğiyle dinliyor. Aşk şarkılarının romantik prensi Suat Suna, uzun süren müzikal suskunluğunu Vestel ve Fizy iş birliğiyle gerçekleşen Sevgililer Günü’ne özel projeyle bozdu. Sanatçının, çok sevdiği eşi için bestelediği “Senden Başka” şarkısı ilk kez 14 Şubat’ta Vestel’in Fizy’deki sayfasında yayınlandı. Sevgililer bu çok özel şarkıyı fizy.com/vestel adresinden Suat Suna’nın sesiyle birbirlerine ithaf etti. Uzun yıllardır sakladığı şarkısını Vestel ve Fizy işbirliğiyle seslendiren Suat Suna, “Eşime bestelediğim bu şarkıyla birbirine aşkını itiraf etmek isteyen ya da birlikteliklerini kutlayan çiftlere bu özel günde aracı olmaktan çok mutluyum” dedi. Sevgililer, Suat Suna’nın seslendirdiği “Senden Başka” şarkısını fizy.com/vestel adresinden özel bir mesajla birbirlerine gönderdiler. Bu çok özel şarkıyı dinlemek isteyenler facebook.com/vestel adresindeki Vestel sayfasından da şarkıya ulaşabilirler. Vestel “Makineyi Bize Anlat” dedi D ost teknoloji Vestel, İstinyePark Alışveriş Merkezi ve Diyarbakır Ninova Alışveriş Merkezi’nde düzenlediği etkinlikte Vestel Kurutmalı Otomatik Çamaşır Makinesi’ni tüketicilerle buluşturdu. İstinye Park AVM ve Ninova AVM’de, Vestel kurutmalı çamaşır makinelerinden oluşan duvardan bir stand kuran Vestel, bu standın bir bölümünde ziyaretçilerine ürünü inceleme fırsatı sundu. Vestel Kurutmalı Çamaşır Makinesi yerleştirilen bu bölüme tek tek alınan ziyaretçiler kendilerine verilen süre içinde makineyi incelediler. Ziyaretçilerin makineyi incelemelerinin ardından, stand görevlileri tarafından verilen kağıtlara makinenin kaç programı olduğunu, programların adlarını ve hangi amaçla kullanıldıklarını yazmaları istendi. Bu sorulara en çok doğru yanıt veren ziyaretçilere Vestel Bi Baksana ürünlerinden hediye edildi. Standa gelip “Makineyi Bize Anlat” etkinliğine katılan tüm ziyaretçilerin ise Vestel Kurutmalı Çamaşır Makinesi’ni deneyimleme anları eğlenceli bir çekimle fotoğraflanarak, kendileriyle paylaşıldı. 78 gökyüzünün getirdikleri 79 Hangi burç nasıl beslenmeli? Burcunuza göre ihtiyaç duyduğunuz besinler, şifalı bitkiler ve daha fazlası... Yay: Şifalı bitkisi gece çuhası ve ökseotu. Bu burç kalçalar, bacak üstleri ve karaciğeri temsil eder. İyi yemek yapar ve iştahla yer. Bu yüzden kaslarında yağlanma meydana gelir. Özellikle kalça ve baldırlarda sorunlar yaşar. Ağır tava ve baharatlı salçalı yemeklerden, tatlılardan uzak durmalı. Taze meyveleri kabuklarıyla birlikte tüketmeli. B vitamini yönünden zengin yağsız dana eti, karaciğer ve tahıllı ekmek yemeli. Tuz dengesini koruması oldukça önemli. Koç: Şifalı bitkisi ısırgan otu. Genelde kilo alma problemleri olmaz. Günlük yaşamında genel sağlığı için C vitamini dengesini korumalı. Kuşburnu, greyfurt, ananas, portakal, elma ve yeşil sebzeler tüketmeli. Kırmızı biber, turp, lahana, et ürünleri ve balık gibi potasyum fosfat içeren besinler sağlığı için çok gerekli. Boğa: Şifalı bitkisi karabiber. İştahlı bir yapıya sahip olması kilo problemi yaşamasına sebep olur. Ayrıca vücutları su tutar. Bu burç, vücudundaki su miktarını dengede tutan sodyum sülfata ihtiyaç duyar. Dikkat etmeleri gereken bir diğer konu tiroit salgıları. Ispanak, deniz ürünleri, badem, üzüm, mısır, bamya, ananas tüketmeliler. İkizler: Şifalı bitkisi sarımsak. Vücudu için gerekli madde kanın sulanmasını sağlayan potasyum klorür. Bu madde en çok kereviz, yeşil fasulye, havuç ve portakalda bulunur. En büyük avantajları sindirim sistemlerinin iyi çalışması ve hareketli yapılarından ötürü kolay kilo problemi yaşamamaları. Yoğurt, ceviz, badem, brokoli, kırmızı et, yumurta sarısı, balık, süt tüketmeliler. Mayalı yiyeceklerden ve sakatatlardan uzak durmalılar. Uykularına çok önem vermeliler. Başak: Şifalı bitkisi altın başak. Burcun kendisi genel sağlığı, bağırsakları ve karın bölgesini temsil eder. Sinirlendiği anda bağırsak ve sindirim problemleri yaşayabilir. Bağırsakları yoran ağır yiyeceklerden kaçınmalı. Spor yaptığı sürece kilo problemi yaşamaz. Vücudu için gerekli madde potasyum sülfat. Yemeklerde kaya tuzu kullanmalı. Peynir, zeytin, limon, yağsız, yoğurt, süt ürünleri, esmer pirinç ve dana eti eksik etmemesi gereken besinler. Aşırı baharatlı, yağlı ve tuzlu yiyeceklerden uzak durmalı. Yengeç: Şifalı bitkisi zerdeçal. Özellikle üzüntülü oldukları dönemde fazla yemek yeme eğilimi gösterirler. Kilo problemini en çok yaşayan burçların başında gelir. Su içmekten hoşlanmayan yengeçlerin bol bol sıvı tüketmeleri gerekir. Mutlaka düzenli spor yapmalılar. Vücutlarının kalsiyum florür ihtiyacı vardır. Salatalık, roka, yumurta sarısı ve çavdar gibi besinleri bu amaçla tüketebilirler. Kızartmalardan uzak durmalılar. Terazi: Şifalı bitkisi çıbanotu. Terazi insanlarının metabolizması yavaş çalışır, baharatlı, soslu, şekerli gıdalara olan düşkünlüğü fazla kilolara sebep olabilir. Düzenli egzersiz yapmaları şarttır. Vücutlarında asit alkali dengesini korumak için tuzu iyi ayarlamalılar. Zararlı maddelerin vücuttan atılmasını sağlayan sodyum fosfat içeren besinler tüketmeliler. Şeker ve karbonhidratlı besinlerden uzak durmalılar. Baklagiller, soğan, et, kestane, havuç, tereyağı ve sarımsak tüketmeliler. Aslan: Şifalı bitkisi ebegümeci. Aslan burçları Zodyak’ın gurmeleridir. Kemikler ve sinir sistemleri için gerekli madde kalsiyumun vücuttaki dengesini sağlayan magnezyum fosfattır. Çavdar, kereviz, elma, incir, şeftali ve limon suyu, muz, balık tüketmeliler. Açık hava sporlarını tercih etmeliler. Yumurta beyazı ve çerezlerden uzak durmalılar. Akrep: Şifalı bitkisi calendula. Kilo problemiyle orta yaşlarda tanışırlar. Gençlik dönemlerinde de düzensiz yemek saatleri fazla kiloya sebep olabilir. Yemek saatleri düzenli olmalı ve öğün atlamamalılar. Vitamin ve mineral dengelerini korumalı, siyah üzüm, kayısı, portakal, erik, biber, maydanoz, balık ve lifli sebzeleri sofralarından eksik etmemeliler. Oğlak: Şifalı bitkisi binbirdilekotu. Burcun kendisi iskelet, dizler, kulak ve deriyi temsil eder. İskeletiniz ve kemik yapınız oldukça güzeldir. Kilo problemini en az yaşayan burçlardan biridir. Vücudunuz için gerekli madde kalsiyum fosfat. Lahana, kereviz, yağsız dana eti, inek sütü, peynir, buğday ve incir tüketmesi gereken besinler. Aşırı tuz ve şekere dikkat edilmeli. Kova: Şifalı bitkisi kırlangıçotu. Burç; el, ayak bilekler, baldırlar ve dokuları temsil eder. Egzersiz ve spor, kilosunu dengede tutabilmek ve sağlıklı kalabilmek için çok önemli. Vücudu için gerekli madde sodyum klorür yani bildiğimiz sofra tuzu. Yemeklerde öğütülmüş kaya tuzu kullanmalı. Bu tuz dokulardaki suyun miktarını ayarlar. Turp, ıspanak, semizotu, lahana, marul, mercimek, elma ve şeftali sofradan eksik etmemesi gereken besinler. Balık: Şifalı bitkisi karahindiba. Ayakları temsil eden burç. Su tutan bir bünyeye sahiptir. Sinir sistemi çok hassastır ve yaşadığı ruhsal dalgalanmalar bünyesine yansır. Vücudun demir, biotin ve fosfora ihtiyacı vardır. Dengeli ve yeterli beslenme kilo problemine karşı alacağı en iyi önlem. Metabolizması hızlı kilo verir ve alır. Bunun sebebi vücutta oluşan ödemler. Bol su içmeli ve tuz dengesini yaşam boyunca çok iyi ayarlamalı. Peynir ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, badem, ciğer ve baklagiller tüketmeli. Karabiber tüm burçlar tarafından tüketilmesi gereken ve 4 elementi temsil eden bir baharat. KOÇ TERAZİ Beklemediğiniz fırsatlar karşınıza çıkabilir. İş yerinizde bir süredir belirsizlik İş ortamınızdaki uyum özel hayatınıza da yansıyacak. Haziran ayında ka- taşıyan konular neticelenebilir. Kariyeriniz ve sosyal statünüz konusunda labalık iş toplantılarıyla uğraşmak durumunda kalabilirsiniz ancak bu du- beklenmedik gelişmeler olabilir. Bu dönemde kazacınız artabilir. Yeni bir rum size olumlu yansıyacak. Ağustos ayı yapacağınız girişimlerden zararlı ilişkiye sahip olanlar evlilik konusunda aceleci davranmasınlar. çıkabilirsiniz. İyi değerlendirin. BOĞA AKREP Kişisel düzeniniz, hayat tarzınız değişebilir, bu durum sağlığınızı olumsuz Zihinsel aktivitenize karşılık fiziksel olarak kendinizi sürekli yorgun hisse- etkileyebilir. Özellikle yılın ikinci yarısı yeni bir işe, yeni bir eve geçebilir debilirsiniz. Eğer teknik konularla ilgili bir iş yapıyorsanız son derece ba- veya bir tadilata girişebilirsiniz. Bu dönemde ev ve ailenizle ilgili hareketli şarılı olacağınız bir döneme giriyorsunuz. İş arkadaşlarınız arasında ilginç gelişmelere açık olacaksınız. fikirlerinizle, yaratıcılığına en çok başvurulan kişi oluyorsunuz. İKİZLER YAY Yeni başlangıçlar konusunda son derece temkinli olmalısınız. Temmuz ayı Bu dönemde aşırı yoğun çalışma temposuna bir süre ara verip ortam değiş- sizin için rahatlama dönemi olacak. Finansal konularda daha başarılı gün- tirme ihtiyacı duyabilirsiniz. Bir dostunuz sizden kefil ya da bir işine ortak ler sizi bekliyor. Ağustos ayında uzun süredir ertelediğiniz girişimler tekrar olmanızı teklif edebilir, uzak durun. Temmuz gibi arsa alım satımı gündeme gündeme gelecek. gelebilir kazançlı bir yatırım yapabilirsiniz. YENGEÇ OĞLAK Evli yengeçler için de aile ilişkilerinde huzuru bulacakları bir dönem. Eşinizin Bir dostla işbirliği olabilir veya dostlarınızla birlikte bir çalışmaya katılabi- ailesinden birinin maddi desteğini görmeniz olası. Bulunduğumuz topluluk- lirsiniz. Hazirandan sonraki dönemde ikili ilişkilerinizle ilgili her bakımdan larda güzel ve etkileyici konuşmalarınızla dikkatleri üzerinize çekeceksiniz. şanslı olacaksınız. Aşk hayatınızda yaşayacağınız olumlu gelişmeler gün- İşlerinizin yoluna girdiği bir dönem. lük hayatınızı renklendirecek ve içinizdeki gerginliği azaltacak. ASLAN KOVA Uzun zamandır sürdürdüğünüz projenizin önüne engeller çıkacak. Ama mo- Yakın çevrenizden göreceğiniz destekle kazançlı bir dönem geçirebilirsi- ralinizi bozmayın. Sonrasında planlarınızı gerçekleştirme şansı doğacak. niz. Yapacağınız anlaşmalarda ve ortaklıklarda zarara uğramamak için çok Kimlerle iş birliği halindeyseniz bu kişileri dikkatlice gözden geçirin. Parayla dikkatli olmanız gerekiyor. Yeni ev alma veya tadilat işlerine girişebilirsi- alakalı meselelerde aşırı bir yük altına girmeyin. niz. Tartışmalardan uzak durmalısınız. BAŞAK BALIK gul edebilir. Yılın ikinci yarısı başak burçları için iç huzurun daha öne çıktığı muz ayları özellikle maddi konularda şanslı olacaksınız. Beklenmedik bir bir dönem olacak. Aile yaşamınız ve özel hayatınız sizin için daha ön planda yerden para gelebilir. Ani gelen bir evlilik teklifine evet deme ihtimaliniz olacak. yüksek. Görüş ayrılıkları, hukuksal sorunlar, tartışmalar gündeminizi daha fazla meş- Bu dönem sizin için bazı açılardan sıkıntılı ve yorucu olabilir. Haziran-Tem- 81 80 kültür-sanat Trenler Kalkar Haydarpaşa’dan Yemekte Tarih Var Hazırlayan: Haydar Ergülen Yayınevi: Kırmızı Kedi Yayınevi Kelebeğin Rüyası Arkadan Müdahale Yazar: Yılmaz Erdoğan Yayınevi: Doğan Kitap Yazarlar: Ayşegül Avcı, Elvin Otman, Seda Erkoç Yayınevi: Tarih Vakfı Yurt Yayınları Yazar: Kenan Başaran Yayınevi: İletişim Yayınevi Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan “Cümleten İyi Yolculuklar” kitabında otobüs seferlerinin öyküleştirilmesinin ardından bu kez karşımızda tren yolculuklarını konu edinen bir eser var. Toplamda 21 yazarın katkı sağladığı bu derleme kitapta, aralarında Tuna Kiremitçi, Adnan Binyazar ve Pelin Batu gibi tanınmış isimlerin de yer aldığı pek çok yazara ait öykü yer alıyor. Tren garında başlayan öykülerin birbiri ardına dizildiği bu derlemede anılardan aşklara, yalnızlıklardan ayrılıklara dek pek çok duyguya ait parçalar bir araya getirilmiş. Kitabın temel çıkış noktasını ise “düşlerinize vardığınızda her gar Haydarpaşa” olsun dileği oluşturuyor. Tarih kitaplarında yemek kültürüne yer ayrılmasına alışığız. Ancak bugüne kadar yemek kültürü, kendi başına bir tarihsel çalışma konusu olmamıştı. Kendi alanlarında değerli katkılar yapmış üç yazarın ortak çalışması olan ve “Yemek Kültürü ve Tarihçiliği” altbaşlığını taşıyan eser bu anlamda oldukça dikkat çekiyor. Osmanlı, Avrupa ve Amerika coğrafyasından farklı dönemlere dair karşılaştırmalı bir bakışın ürünü olan kitapta tarihin, gelişen ve değişen yemek ve yiyecek kültürü üzerinden okunabileceği iddiası yer alıyor. Bu kitapta hem yemekteki tarihe hem de tarihte yemeğe dair pek çok sorunuza cevap bulabilirsiniz. Ünlü yazar ve yönetmen Yılmaz Erdoğan’ın son filmi “Kelebeğin Rüyası” pek çok kişinin sinema salonlarından yaşlı gözlerle ayrılmasına neden olmuştu. “Aşk en güzel bahanesidir şiirin” sloganıyla beyazperdeye aktarılan film 1941 yılının Türkiye’sini, İkinci Dünya Savaşı dönemi ve mükellefiyet günlerini yansıtmaya çalışıyordu. Hikayenin merkezinde ise bu yıllarda Zonguldak’ta yaşayan ve çok genç yaşta aramızdan ayrılan iki şair, Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu bulunuyordu. İki genç şaire Kıvanç Tatlıtuğ ile Mert Fırat’ın hayat verdiği filmin başarıyla geçen vizyon macerasının ardından senaryosu da kitapçılardakini yer aldı. Cango’ya Türküler Retro Turca Thirty Seconds To Mars Burak Kaya Nez V Çok uzun bir süre gitar ve caz çalışmaları yapmış olan Burak Kaya yeni albümünü vurmalı çalgılar, kontrbas ve soprano saksafon alanında her biri birer usta olan Yinon Muallem, Ozan Musluoğlu ve Meriç Demirkol ile bir araya gelerek kaydetti. “Cangoya Türküler” başlığını taşıyan ve titiz bir çalışmanın ürünü olan eserdeki vokaller ise 2000 yılında Eurovision’da Türkiye’yi temsil eden Pınar Ayhan tarafından yapıldı. İlk kez 2002 yılında dinleyicilerle buluşan ve kısa zaman içerisinde büyük ilgi toplayan Nez kariyerinde yeni bir sayfa açarak caz konseptine geçiş yaptı. Nez’in olgunluk dönemi projesi olarak tanımladığı “Retro Turca”, her biri kendi alanında uzmanlaşmış 7 müzisyenin bir araya gelmesiyle oluşturuldu. Grubun, İngilizce ve Türkçe şarkıların harmanlandığı beş şarkılık bir maxi single içeren albümü klasikleşmiş şarkıları retro-alaturka bir soundda sunuyor. odafone Istanbul Calling, Vodafone’nun ana sponsorluğunda dört aya yayılan, İstanbul’un en uzun soluklu şehir festivali olmaya hazırlanıyor. Farklı müzik türlerindeki birçok dünya starı şehrin farklı bölgelerindeki mekanlarda sahne alacaklar. Konserler, festivaller ve partilerle bu sene İstanbul’un ve Türkiye’nin kültür-sanat gündemine oturacak. 23 Haziran’daki Vodafone İstanbul Calling’in indie müzik konser serisinin devamı niteliğindeki Alternative Park gününde, 30 Haziran saat 15.00’te Thirty Seconds To Mars, The Maccabees ve öncesinde yeni nesil alternatif rock grubu !!! (chk, chk, chk) Parkorman’da izleyicilerle buluşmaya hazırlanıyor. Aktör olarak tanınan Jared Leto (Requiem for a Dream ve Fight Club filmlerinden) 30’lu yaşlarının ortasına geldiğinde müziğe olan ilgisini bir üst noktaya taşımaya karar vererek kardeşi, baterist Shannon Leto ile birlikte Türkiye’de “3 Temmuz Şike Davası Süreci” olarak bilinen olaylar dizisi geçen senenin en yoğun gündem maddelerinden birini oluşturuyordu. Türkiye’nin en tanınmış futbol takımlarının bazı kulüp yöneticilerinin ve futbolcularının tutuklanması ile başlayan olaylar dizisinin ardından birçok araştırma yayınlandı. Bu kitap ise iddianame ve yargılama sürecini en başından itibaren takip eden bir yazarın kapsamlı bir çalışmasının ürünü. Duruşma salonlarındaki tartışmalardan, tribündeki taraftarın verdiği tepkiye kadar Türkiye’de futbolun içinde yer alan herkesin bir şeyler kattığı kapsamlı bir çalışma. 1998’de Thirty Seconds To Mars’ı kurdu. Grubun ismi, içinde bulunduğumuz toplumun ne kadar hızlı ve değişken olduğunu simgeler nitelikte. Dünyadan kaçışın sadece saniyelik uzaklıkta olabileceğini öne sürüyor. Thirty Seconds To Mars, Güney Kaliforniya çıkışlı büyüleyici ve yaratıcı bir grup. 2000’lerde başarıyı yakalayan grup, asıl ününü 2005’te platinum satan “A Beautiful Lie” albümüyle yakaladı. Grup son olarak bir ilke daha imza atarak yeni parçaları “Up in the Air”i, NASA ve SpaceX işbirliği ile Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu’ndan uzaya yolladı. Uzaya Dragon kargo kapsülü taşıyan Falcon 9 roketiyle iletilen şarkı, Uluslararası Uzay İstasyonu’na 18 Nisan’da vardı. Leto ve grup arkadaşları bir önceki albümleri “This Is War” için yaptıkları 2 sene süren turnede tek bir albüm için, 6 kıtada 60 ülke ve 311’den fazla konser sayısıyla Guiness Dünya Rekorları’na da girdi. Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar Yazar: Stefan Zweig Yayınevi: Yordam Kitap Avusturyalı ünlü yazar Stefan Zweig çalışma hayatı boyunca pek çok esere imza attı ve birçok çalışması da yakın zaman içerisinde Türkçeye kazandırıldı. Bunlardan şimdilik en sonuncusu olan ve yeni bir çevirisi yapılan “Yıldızın Parladığı Tarihsel Anlar” ise “14 Tarihsel Minyatür” altbaşlığını taşıyor. İnsanlık tarihinde bir ulusun ve hatta bütün insanlığın yazgısını belirleyen bireylerden bir kesit sunan kitap büyük ilham saatlerini anlatıyor. Tarihe geçen bu anlar Zweig’in derinlikli bilgisi ve anlatım gücüyle yeniden canlanıyor. Var Olmak Cesaret İster Yazar: A. Kadir Özer Yayınevi: Remzi Kitabevi Sinema, Dikkat Çekim Var! Yazar: Ceylan Özçelik Yayınevi: Çağın Reklam Sunuculuğunu da üstlendiği “En Heyecanlı Yeri” adlı televizyon programını on yıl boyunca sürdürerek Türkiye’de sinema kültürünün gelişimine önemli katkılar sağlayan Ceylan Özçelik’in çalışması raflardaki yerini aldı. 2002 yılında ünlü sucunular Cenk ve Erdem’in adını koyduğu programda bugüne kadar yer alan yüzlerce konuğun içerisinden bir derlemenin yapıldığı İnsan psikolojisini temel alan çalışmada ken- eserde 20 özel röportaj yer alıyor. dini gerçekleştirme ve özgürleşme öyküleri okura ihtiyacı olan tek şeyin, var olma sorum- Kitabın hazırlığını da üstlenen Özçelik, konuşma luluğunu üstlenmek ve başarısızlıkla sonuçla- diline sadık kaldığı çalışmasında farklı dönemnan her olayın sonunda yeniden deneme ce- lerden seçtiği sohbetlere giriş bölümlerinin yanı sıra ilgi çekici sinema görselleri de eklemiş. saretini göstermek olduğunu hatırlatıyor. Ünlü psikoterapist Kadir Özer imzalı bu kitap, seçeneksizlik sarmalından kurtulma konusunda cesaret verici tecrübeleri okurlarıyla paylaşıyor. Yazarın kendi terapi deneyimlerinden yola çıkarak yarattığı karakterlerin benzer açmazlardan geçtiği farklı öyküler kitabın omurgasını oluşturuyor. Hobbit: Beklenmedik Yolculuk Yönetmen: Peter Jackson Oyuncular: Ian McKellen, Martin Freeman, Richard Armitage Yapım: 2012 Tür: Fantastik Tüm dünyada satış rekorları kıran Yüzüklerin Efendisi serisinin yaratıcısı J.R.R. Tolkien’in ünlü romanı “The Hobbit”ten uyarlanan film Gandalf ve Thorin’in önderliğinde 13 cüceyle birlikte Smaug’a karşı mücadele eden Bilbo Baggins’in hikayesini anlatıyor. Peter Jackson’ın kamerasını yeniden orta dünyaya çevirdiği eserinde tüm canlıların kaderini değiştirecek olan kıymetli yüzük bir kez daha karşımızı çıkıyor. Johnny ve Ölüler Yazar: Terry Pratchett Yayınevi: Tudem Yayınları Fantastik edebiyatın en tanınmış isimlerinden biri olan Terry Pratchett’ın daha önce pek çok eseri Türkçeye çevrilmişti. Yazarın Johnny Maxwell Üçlemesi’nin ilk kitabı olan “İnsanlığı Ancak Sen Kurtarabilirsin”in ardından serinin ikinci kitabı “Johnny ve Ölüler” kitapçılardaki yerini aldı. Hikayemiz, evine kestirme bir yoldan gitmek için mezarlığı kullanan 12 yaşındaki Johnny’nin burada ölülelerle tanışmasını konu ediniyor. Ölülerle iletişime geçebildiğini fark eden Johnny, oyunu sürdürerek, yepyeni bir maceranın kapısını aralıyor. Tepenin Ardı Yönetmen: Emin Alper Oyuncular: Tamer Levent, Berk Hakman, Mehmet Özgür, Reha Özcan Yapım: 2012 Tür: Dram Gösterildiği dönemde yerli yabancı pek çok festivalde ödüllere boğulan film arazi bölüşümü etrafında gelişen şiddetli bir öykü anlatıyor. Filmde, Orman İşletmesi’nden emekli olan Faik kendisine atalarından kalan bir araziye yerleşerek keçi besiciliği yapmaya başlar. Ancak Faik ile çevredeki yörükler arasında arazi bölüşümü konusunda bir takım anlaşmazlıklar yaşanmaktadır. Oğlu ve iki torununun ziyarete geldiği günlerde bu anlaşmazlık giderek şiddetlenir ve büyük bir çatışmanın fitili ateşler.