ÇİSEL DİLA ZEYBEK FELSEFE HAYATIMIZIN NERESİNDE ? Her yeni güne başladığımız an, aslında felsefe yapmaya ve felsefi düşünmeye yeltendiğimiz andır. Gün içerisinde yapacağımız faaliyetler, onların nedenleri ve sonuçları... Sadece bu kadar basit de değil tabi ki. Bazen sorgularız ya hani neden geldim dünyaya ya da bir başkası olarak gelseydim ne olurdu diye. İşte bütün bunlar yine felsefe. Lisede sosyoloji, psikoloji ve felsefe üçlüsü olarak gösterilen bu üç branş aslında birbirinden oldukça bağımsızdır. Demek istediğim şu ki, diğer branşlar hayatımız için önemli olsalar da felsefe kadar hayatımızın içinde yer alıyor değiller ve bu yönüyle felsefenin öneminin anlaşılması ve insanlar tarfından farkedilmesi ülkemiz ve dünyamız için ne denli faydalı bir gelişme olurdu. İlk çağlardan bu yana her türlü şartta sorgulama içerisinde olan filozoflar, hayatlarının geri kalanınında da yaşadıkları, gözlemlerdikleri ve sahip oldukları pek çok özellik hakkında düşünmüş ve sayısız fikir üretmişler. Bu fikirlerin çoğu günümüzde geçersiz sayılıp insanlar tarafından önemsenmese de, şu anda sahip olduğumuz her şeyin kilometre taşı niteliğindedir aslında. Bütün bu teorileri, günümüzde olmazsa olmazımız olarak gördüğümüz şeyleri orijini olarak gördüğümüzde felsefenin hayatımızdaki yerinin aklımızın aldığından daha büyük yere sahip olduğunu fark edebiliriz.Ne yazık ki ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde, felsefeci olmak önemsenmeye değmez olarak görülüyor hatta bazen insanların saçma bulunan davranışlarının simgesi olarak görülüyor. Felsefenin hayatımızın pek çok yerinde olduğunun bir diğer kanıtı ise Aristo’dur bana göre. Antik Çağ filozoflarından ve felsefe tarihinin belki de en etkilisi olan Aristo, sadece tek bir konuda değil aynı zamanda bilimsel faaliyetler ve günlük yaşamla ilgili onlarca konuda sorgulama yapmış, fikir üretmiş ve ürettiği bu fikirleri yüzlerce yılı aşkın süre boyunca önemle saklamayı başarmıştır. Bence bu başarısının sırrı yalnızca işlevsel ve mantıklı argumanlar üretiyor olması değil, birçok konuda fikir sahibi olup sonrasında bütün bu birikimle oluşmuş bilgileri işe yarar hale getirmesidir. Hiç felsefeye bu açıyla bakmış mıydınız? Üniversitede bölüm olarak felsefeyi seçmiş insanları, ya da hobi olarakl felsefeyi seçerek bu alanla ilgili bol bol kitap okuyup sorgulayan insanlara tuhaf bakmak hala normal geliyor mu? David Edmonds ve Nigel Warburton tarafından yazılmış olan Felsefe Muhabbetleri adlı deneme kitabı da benim felsefeye bakış açımı destekler nitelikte. Bu kitapta da estetik ve etik gibi günlük hayatımızda büyük rol oynayan birçok alanda yorum yapılıyor. Bence bu yönüyle, felsefenin önemini insanlara keyifli bir biçimde anlatma konusunda oldukça başarılı bir kaynak. Hayatımız hakkında en önemli kararları verdiğimiz anlarda felsefi düşünmenin etkisi olup olmadığı hakkında hiç düşündünüz mü? Bu branşı sadece matemetik,fizik veya sosyoloji gibi görmek hem felsefeye hem de hayata bakış açımızı daralttığımızı gösterir bence. Felsefe yaşadığımız her şeyin çekirdeğidir, düşüncelerimizin annesi-babasıdır.Bakış açımızın zenginliği ya da fakiriğidir. Hayata bakış açımız da – tabi ki şans faktörü de var – sahip olduğumuz hayatı oluşturduğundan, felsefe ve hayatımız arasındaki ilişkinin küçümsenemeyecek kadar önemli olduğunu fark edebiliriz. Felsefeye verilen hatta çoğu zaman verilmeyen önemin toplumları ve bireyleri nasıl etkilediği hiç gündemde olan bir konu değil maalesef. Şu anda dünya üzerinde bireyler ve devletler arasındaki anlaşmazlıkların da çok büyük bir kısmı düşünmeye ve sorgulamaya gereken özenin gösterilmemesinden kaynaklanmakmatadır. İşte şimdi tekrar düşünme zamanı. Felsefe hayatımızın neresinde? Felsefe hayatımızın neresinde olmalı ve bunu nasıl sağlayabiliriz? Ve varsayalım ki, olması gereken oldu ve insanalar düşünme ve sorgulma eyleminin öenmini kavradılar.Bu durum hayatımızı nasıl değişitirirdi?