GÖĞÜS TRAVMALARI Dr.Yener YÖRÜK Travma 40 yaş altı grubunda ölüm nedenlerinin başında gelmektedir. Trafik kazaları özellikle ülkemizde çok büyük can kayıplarına neden olmaktadır. Trafik kazası ölümlerinin dörtte biri toraks travmalarına bağlıdır. Diğer ölümlerin yarısında da toraks travmasının etkisi vardır. Trafik kazaları çoğunlukla künt travma oluşturmaktadır. Diğer künt travma nedenlerini yüksekten düşme, darp, ezilme sıkışma oluşturmaktadır. Penetran yaralanmalar kesici-delici alet ve ateşli silahla meydana gelmektedir. Künt travmalarda birden çok organ hasarı olduğundan, penetran travmalara göre genelde daha yüksek morbidite ve mortalite gelişmektedir. Penetran yaralanmalarda ampiyem gelişme riski daha yüksektir. Moleküler Hasar Travma sonrası gelişen karışık hücresel ve moleküler cevap multiorgan yetmezliğine sebeb olmaktadır. Bu cevap akciğerin hassas ve bağışlamaz yapısı nedeniyle daha erken görülmekte ve akut respiratuar distres sendromu (ARDS) şeklinde ortaya çıkmaktadır. Travma sonrası hasar nötrofillerin aktivasyonu ile başlamaktadır. Nötrofiller endotel hücresine yapışmakta ve daha sonra endoteli aşarak ekstravaze olmaktadır. Bu göçle beraber aktive olan hümoral mediatörler, salınan oksijen serbest radikaller, sitokinler ve proteazlar endotel ve epitel hücrelerinde kalıcı hasar oluşturmaktadır. Bazal membran parçalanmakta, pıhtılaşma ve geçirgenlik artmakta , nitrik asit yapımı azalmaktadır. Travma sonrası sürfaktan yapımının azaldığı gösterilmiştir. Alveollerin açıklığını sağlayan kapilller permabiliteyi azaltan sürfaktanın azalması ile intersitisyel ve alveoler ödem belirginleşmektedir. Bu oluşumlar ile yaygın doku ve organ hasarı gelişmektedir. Majör travma sonrası gelişen permeabilite artışı ile sistemik ve pulmuner ödem oluşumu iatrojenik fazla sıvı verilmesi ile daha da artacaktır. Kan volumu ile hidrasyon farklı kavramlardır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda 80 mmHg sistolik tansiyon ile resüsitasyon sonrası daha iyi sonuçlar alındığı gösterilmiştir. Travma sonrası pıhtılaşma ile duran primer kanama, fazla sıvı verilmesi ve artan tansiyonla birlikte sekonder kanamaya neden olabilmekte ve bu durum tükenen pıhtılaşma faktörleri ve ödemle birlikte daha tehlikeli olmaktadır. Travmalı olguya yaklaşım Anamnez yani kazanın oluşumu mümkünse hastadan veya olayı bilen kişilerden alınmaya çalışılır. Hasta tüm vücut çıplak olarak muayene edilmelidir. Fizik muayene sonrası hastanın durumu stabil ise, radyolojik inceleme yapılır. Durumu instabil olan hastalarda muayene 256 bulgularına göre tüp torakostomi gibi gerekli acil girişimler yapıldıktan sonra radyolojik tetkike alınır. Travmalı hastada muayene hava yolunun değerlendirilmesi ile başlar. İlk önce hava yolu açıklığı ve solunum yeterliliğine bakılır. Ağız içine biriken kan, pıhtı, sekresyon aspire edilir. Yabancı cisim ve diş protezi çıkartılır. Ses kısıklığı, stridor, hipersalivasyon larenks ve trakea travmalarını akla getirmelidir. İnspeksiyonla her iki hemitoraksa katılımı değerlendirilir. Trakeal deviasyon veya ayrılma boyun palpasyonu ile araştırılmalıdır. Yaygın yumuşak doku hasarı değerlendirilmelidir. Solunum yeterliliğinde solunum zorluğu, solunum sayısı ve iki taraflı solunum seslerine bakılmalı ve oksijenasyon değerlendirilmelidir. Majör travma sonrası servikal boyun hasarı % 1,5-3,5 arasında olsa da tüm olgularda aksi ispat edilinceye kadar boyun omurga hasarından şüphelenilmelidir. Solunum olmayan veya yetersiz olan hastalar entübe edilir. Bu sırada maske veya ambu ile %100 oksijen verilmelidir. Solunumdan sonra kardiovasküler sistem değerlendirilmesi yapılır. Dakikadaki kalp atımı ve kan basıncı takip edilir. Şokun varlığı periferik dolaşım, idrar çıkışı ve bilinç durumu ile değerlendirilir. Travmada olası kan kayıplarını yerine hızla koyabilmek için damar yolunda kalın kateter kullanılmalıdır. Hipotansiyon, taşikardi, venöz dolgunluk ,kalp seslerinin derinden gelmesi gibi belirtiler kalp tamponadını işaret eder. Ksifoid altı US ile perikard içi sıvı saptanması tanıda önemlidir. Tedavide acil cerrahi girişim hayat kurtarıcıdır. Göğüs Duvarı Hasarı Göğüs duvarı travması kardiopulmuner sisteme yakınlığı nedeniyle morbidite ve mortaliteyi artırır. Beraberinde oluşacak pnömotoraks, hemotoraks, akciğer kontüzyonu ve yelken göğüs yüksek ölüm riski taşımaktadır. Emniyet kemeri majör göğüs hasarının azaltarak mortaliteyi düşürmektedir, fakat minör göğüs travması oranı artmaktadır. Baş ve boyun hasarı göğüse doğru kaymaktadır. Sternum ile kot kırığı oluşması gereken hız eşiği yükselmektedir. Hava yastığı emniyet kemerine ek olarak göğüsü korumaktadır. Minör göğüs hasarında ağrı kontrolü tedavide yeterli olmaktadır. Akciğer filmi pnömotoraks, hemotoraks, akciğer kontüzyonu ve mediastinal hematom yönünden değerlendirilir. Oksijen satürasyonu % 90’ ın üzerinde tutulmalıdır. Açık pnömotoraks varsa defekt üç yönlü pansuman ile kapatılmalıdır. Bu durumda inspiryumda hava içeri girmeyecek, ekspiryumda tansiyon pnömotoraksı önleyecek şekilde dışarı çıkacaktır. Kot Kırıkları Toraks travması sonrası en sık görülen patolojilerdendir. Göğüs grafilerinde % 50’ye yakın kot kırıkları görülmeyebilir. Fakat kot ağrısı ve cilt altı krepitasyonu radyolojik bulgu olmasa da kot kırığı ve interkostal kas yırtılması olarak değerlendirilir. US grafide saptanamayan lateral ve ön 257 yerleşimli kırıkların gösterilmesinde kullanılmaktadır. Birinci kot kırığı ciddi travma göstergesidir. Subklavian damarlar ve brakial pleksus hasarı oluşabilir. Alt kotların 10, 11 ve 12. kot kırıkları karaciğer dalak ve böbrek hasarı yapabilir. Beraberinde başka patoloji oluşmayan basit kot kırıklarında ağrı kesilmesi yeterli olmaktadır. Sternum Kırığı Çoğunlukla direksiyon çarpması ile oluşur. Beraberinde kalp hasarı riski taşır. Sternum üzerinde ekimoz, hassasiyet bazen ayrılan kemik uçları saptanır, yan grafi ile tanı konur. Tam ayrılma varsa tel sütürler ile fikse edilir. Kalp hasarı yönünden 12 saat EKG kontrolü ve myokard hasarı yönünden enzim ölçümü gereklidir. Klavikula ve Skapula Kırığı Klavikula kırığı trafik kazaları sonrası sık görülür. Sıklıkla o taraf kol ve kot kırıkları ile beraberdir. Emniyet kemeri kullanımı klavikula kırığı gelişimini arttırmaktadır.Tedavide sekiz bandaj uygulanmakla birlikte, çoğu olgu tedavisiz iyileşmektedir.. Skapula kırıkları enderdir. Yüksek enerji transferini gösterir. Humeral eklemlerde kırık yoksa , tedavide kolun askıya alınması yeterlidir. Yelken Göğüs (Flail Chest) En az dört kotun birden çok yerden kırılmasıdır. İnspiryumda o göğüs duvarı segmentinde çökme, ekspiryumda kalkma paradoks hareketi ile hastanın solunumunu bozar. Alttaki akciğerde kontüzyon eşlik edebilir. Anterior yelken göğüs genellikle direksiyon çarpması sonucu gelişir. Ön kotlar kırılır veya iki taraflı kostokondral kostasternal ayrılmalar oluşur. Lateral yelken göğüste genellikle 3-7. kotlar kırılır (Şekil I.). Posterior yelken göğüste geniş, kalın kaslar ve skapula nedeniyle paradoksal hareket çok daha az görülür. Tanı fizik muayene, radyoloji ve solunumda fizyolojik bozulma ile konur. Yelken göğüste o tarafta inspiryumda negatif, ekspiryumda pozitif intraplevral basınç ventilasyon için gereken değerlerden daha düşük olduğu için azalan ventilasyonun yanı sıra, sekresyonlar da atılamaz ve atelektazik alanlar oluşur. Yelken göğüslü hastalarda agresif fizyoterapi, sekresyonların atılması ve etkili ağrı kontrolu ile solunum yetmezliği düzeltilemiyor ise, hasta entübe edilerek mekanik ventilatöre bağlanır. (İnternal fiksasyon) Ağrının Kesilmesi Travmatize doku seratonin, bradikinin ve prostoglandinler gibi periferik ağrı reseptörlerinin eşiğini düşüren maddeler salgılar. Kot kırıkları ve drenlerde plevral irritasyon ve enflamasyon oluşturur. Travma sonrası şiddetli ağrı solunum derinliğini azaltır. Öksürmeyi ve derin inspiryumu 258 engeller. Bunun sonucu sigara içenlerde daha fazla olmak üzere balgam atılamaz ve bronşlarda biriken balgam bronş tıkaçları oluşturarak distalde atelektazi ve pnömoni gelişmesine neden olur. Bu kısır döngü kırılamazsa özellikle solunum rezervi kısıtlı olanlarda ağır solunum yetersizliği oluşur. Ağrı travmanın kendisinden daha zararlı hale gelir. Narkotikler: İntravenöz narkotik analjezi toraks travmalı olgularda temel yöntemdir. Başlangıçta 1-3 mg morfin sülfat IV enjeksiyonu takiben saatlik 1-2 mg infüzyon veya ara enjeksiyonlar yapılabilir. Hasta kontrollü analjezi şeklinde de uygulanabilir. Hasta konforu ve gelişebilecek solunum depresyonu dengelenmesine özellikle yaşlı olgularda dikkat edilmelidir. NSAİ: Non steroid antienflamatuar ilaçlar oral, rektal, intramusküler ve intravenöz yoldan uygulanabilir. Kişisel tercihimiz diklofenaktır. İnterkostal Blok: İnterkostal sinir bloku ek tedavi olarak özellikle travmanın erken döneminde faydalıdır. İnterkostal sinir kotun altındaki yuvadan geçer. Orta hattın 6-8 cm lateralinden tutulan kotların iki üst ve altını da ilave ederek %0,25 bupivakain 3-5 ml kotun altına enjekte edilir. Sekiz saatlik rahatlama sağlar. İntraplevral Analjezi: Mevcut toraks dreninden 20 ml %0,25 bupivakain verilir. Drenin yarım saatlik klempe kalması dezavantajı vardır. Epidural Analjezi: Epidural katater takılarak, bu yolla lokal analjezik, narkotik, fentanyl enjeksiyonu en etkili yöntemdir. Hemotoraks Tek başına veya pnömotoraksla beraber olabilir. En sık interkostal damarlar ve parankim yırtığı kaynaklıdır. Torasika interna, kalp ve büyük damar hasarı sonrası da gelişebilir. Fizik muayenede trakea plevral birikim ile karşı tarafa itilmiş bulunabilir. Kan yatan hastada özellikle posterobazalde birikir. Perküsyonda bu bölgede matite ve dinlemekle solunum seslerinde kaybolma vardır. Torasentez yapıldığında defibrine kan aspire edilir. Grafide yatar pozisyonda 1000 cc ye kadar kan birikimi konsolidasyon oluşturmayabilir. Grafide açıklığı yukarı balkan konsolidasyon (Diemoussiou hattı), eğer plevraya parankimal veya duvar defektinden hava girmişse sıvı hava seviyesi saptanır. Hemotoraks olgularının çoğunda tüp torakostomi yetelidir. Altıncı interkostal aralık arka koltuk altı çizgisinden 32 veya 36 notoraks tüpü lokal anestezi ile konularak kapalı su altı drenaja bağlanır. İlk drenajla 1500 cc üzerinde kan drenajı veya 4 saatte 800 cc üzeri kanama acil torakotomi gerektirir. Pnömotoraks Üç tip pnömotoraks görülür; açık, kapalı ve tansiyon pnömotoraks. Açık pnömotoraksta göğüs duvarının bütünlüğü bozulmuştur. İnspiryumda hava içeri girmekta ekspiryumda dışarı çıkmaktadır. 259 Eğer defekt trakea çapından büyükse ventilasyon ciddi oranda azalmaktadır. Defekt acilen cerrahi olarak kapatılmalı, bu mümkün değilse bir kompres ile hava geçirgenliği engellenerek 3 kenarından flasterlenmelidir. Kapalı pnömotoraksta göğüs duvarı bütünlüğü vardır, akciğer komplikasyonsuz olarak çökmüştür. Tansiyon pnömotoraks hayatı tehdit eden çok ciddi durum olmasına karşın çok ender görülmektedir. Spontan solunumdan çok, entübasyon ve ventilatöre bağlanma sonrası gelişmektedir. Parankim yırtığından plevral boşluğa hava girişi sürmekte, fakat hava dışarı çıkamamaktadır. Bu durumda artan plevral basınç ile mediasten karşı tarafa itilmekte, kalbe venöz dönüş kapanmakta ve daha da ilerleyerek sağlam akciğerde bası yaparak hastanın ani ölümüne neden olmaktadır (Şekil II). Bu durumda acilen iğne veya dren ile plevraya girilerek plevral basınç indirilmelidir. Pnömotoraks gelişen tarafta solunum sesleri azalmakta ve perkusyonda hipersonorite alınmaktadır. Torasentezde serbest hava aspire edilir. Grafide çöken akciğerin visseral plevrası görülür ve distalinde normal parankimin bronkovasküler çizgilenmesi kaybolmuştur. Tedavide çoğunlukla tüp torakostomi yeterlidir. Ventilasyonu bozan büyük hava kaçaklarında ve uzayan hava kaçağı varlığında torakotomi uygulanır. Akciğer Kontüzyonu Majör trafik kazaları sonrası sık görülür. Çoğunlukla diğer toraks ve toraks dışı travmalarla beraberdir. Çocuklarda kotların esnek olmasından kot kırığı çok daha az görülürken, kontüzyon daha fazla görülmektedir. İntersitiel ve alveoler hemoraji ve ödem gelişmektedir. Olay sırasında veya müdahalede mide içeriğinin aspirasyonu kontüzyon alanını artırmaktadır. Dispne, taşipne, hemoptizi, siyanoz ve hipotansiyon sık görülür. Grafide tekil veya çoğul adacıklar şeklinde infiltrasyonlar görülür. Homojen lober alanların tutulumu görülebilir. Oksijen parsiyel basıncını 60 mm Hg üzerinde tutacak şekilde oksijen verilir. Ağrı kesilir. Sekresyonların temizlenmesi için yoğun fizyoterapi önemlidir. Solunum yetersizliği varsa entübe edilerek mekanik ventilatöre bağlanır. Hematom göğüs yaralanmasına bağlı gelişen akciğer dokusu içine kanama ve yer kaplayıcı lezyondur. Kontüzyonla ayrımı direk grafi ile zor olsa da herikisinin de spesifik tedavisi olmadığı için ayırıcı tanıda toraks BT rutin kullanılmaz. Pnömotosel travma sonrası alveoler veya küçük bronş yırtığı sonucu gelişen hava dolu yer kaplayan lezyondur. Genellikle 6 hafta içinde kaybolur. Uzun süren hematom ve pnömotoselde cerrahi düşünülür. Torasik asfiksi torakoabdominal ani kompresyon sonucu artan venöz basınç ve kan elemanlarının ekstravazasyonu ile yüzde boyunda göğüste siyanotik hemoraji görüntüsüdür. Travmaya yönelik başka komplikasyon yokise görüntü zamanla kaybolur. 260 Trakea ve majör Bronş Yaralanması Trakea yaralanmaları boynun hiperekstansiyonundan veya direksiyon, panel direkt çarpmasından oluşur. Majör bronş yapıları da künt travma ile kısmen veya tamamen yırtılabilir. Bu durumda boyunda yaygın cilt altı amfizemi, öksürük, siyanoz ve hemoptizi belirgindir. Grafide pnömomediastinum ve/veya pnömotoraks görülür. Dikkatli entübasyon, özellikle fiberoptik bronkoskopi klavuzluğunda denenmelidir. Yırtıklar cerrahi olarak tamir edilir. Pnömotoraks varsa tüp takılır, hava kaçağı kontrol edilemiyorsa torakotomi yapılır. Diafragma Travması Travmatik diafragma rüptürü en çok künt travma sonrası gelişmektedir. Normalde 20 cm su olan intraabdominal ve intraplevral basınç farkı travma sırasında 100 cm suya ulaşarak abdominal organların oluşan defektten herniasyonuna neden olmaktadır. Klinikte epigastrik substernal ağrı oluşmaktadır. Radyolojik bulgular önemlidir. Yüksek diafragma görüntüsü, diafragma üstü gaz gölgeleri, kalbin ve mediastinal yapıların kayması sık bulgulardır. Sağda tanı daha zordur. Tanı konulduğunda derhal cerrahi tedavi gereklidir. Operasyona hazırlanırken nazogastrik sonda ile midenin boşaltılması torakal basıyı azaltmaktadır. Tedavi edilmezse obstrüksiyon, strangulasyon riski vardır. Akut dönemde beraberinde batın içi hasarda olabileceğinden abdominal yaklaşım uygulanır. Sağ tarafta torakotomi uygulanır. Şekil I. Anterior ve lateral Yelken Göğüs. 261 Şekil II. Tansiyon pnömotoraks Kaynaklar 1. Yüksel M, Çetin G ed. Toraks Travmaları. Turgut Yayıncılık İstanbul, 2003 2. Mansour KA ed. Trauma of the chest. Chest Surg Cli of North Am. WB Saunders, 7:2,1997 3. Hood RM, Boyd AD, Culliford AT ed. Thoracic Trauma. WB Saunders, 1989 262