GENEL BİLGİLER

advertisement
T.C.
SAĞLIK BAKANLIĞI
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Nöroloji Kliniği
Başhekim: Opr. Dr. Haldun ERTÜRK
Şef: Doç. Dr. F. Feriha ÖZER
İDYOPATİK PARKİNSON HASTALIĞINDA DEPRESYON,
ANKSİYETE VE KOGNİTİF DURUM
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Oya ÖZTÜRK
1
İstanbul-2006
TEŞEKKÜR
Asistanlık eğitimim süresince her konuda destek ve yardımlarını gördüğüm, kendisini
her zaman yanımda hissettiğim, engin bilgi ve deneyimlerinden yararlanma fırsatı bulduğum
değerli hocam sayın Doç.Dr.F.Feriha Özer’e sonsuz teşekkür ederim.
Eğitimim süresince birlikte çalışma fırsatı bulduğum şef yardımcımız Dr. Vildan Yayla
ve eski şef yardımcımız Dr. Sibel Karşıdağ’a, Psikiyatri, Çocuk Nörolojisi ve İç Hastalıkları
rotasyonlarımda deneyimlerinden yararlandığım Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi
5. Psikiyatri klinik şef vekili Uzm. Dr. Latif Alpkan’a, Doç.Dr.Timuçin Oral’a, İ.Ü. Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Çocuk Nörolojisi Bilim Dalı başkanı Prof. Dr. Ayşin Dervent’e, Haseki Eğitim ve
Araştırma Hastanesi III. Dahiliye klinik şefi Doç.Dr. Baki Kumbasar’a, tezimin yapılışı
esnasında desteklerini esirgemeyen Uzm. Dr. Lütfü Hanoğlu’na, her konuda yardımlarından
dolayı tüm uzman ve asistan arkadaşlarıma, kliniğimiz hemşire ve personeline herşey için
teşekkür ederim.
Hayatımın her anında yanımda oldukları ve beni her konuda sabır ve anlayışla
destekledikleri için değerli aileme teşekkür ederim.
Dr. Oya Öztürk
KISALTMALAR
2
BDI:………………………….Beck Depresyon Envanteri
BFR:....................................Benton face recognition test
BLOT:.................................Benton judgement line orientation test
BOS:...................................Beyin omurilik sıvısı
DSM:………………………..The Diagnostic and Statistical Manual of Mental
Disorders
GABA:………………………γ-aminobuturik asit
GPi:.....................................Globus pallidus internus
GPe:....................................Globus pallidus eksternus
HAM-A:……………………..Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği
HAM-D:...............................Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği
İPH:......................................İdyopatik Parkinson Hastalığı
KMDT:.................................Kısa mental durum değerlendirme testi
MADRS:……………………..Montgomery-Asberg Depresyon Ölçeği
MAO-B:………………………Monoamin Oksidaz-B
MPTP:..................................1-metil-4-fenil 1,2,3,6 tetrahidropridin
MSA:.....................................Multipl sistem atrofi
OKB:………………………….Obsesif-kompulsif bozukluk
PET:.......................................Pozitron emisyon tomografi
SBST:....................................Sözel bellek süreçleri testi
SN:.........................................Substansiya nigra
SNr:........................................Substansiya nigra pars retikülata
STN:.......................................Subtalamik nukleus
UPDRS:..................................Unified Parkinson’s disease rating scale
VTA:…………………………...Ventral Tegmental Alan
WCST:....................................Wisconsin card sorting test
WMS:......................................Wechsler memory scale
5-HIAA:………………………..5-hidroksiindoloasetik asit
5HTT:…………………………..Serotonin taşıyıcısı
İÇİNDEKİLER
3
Giriş ve Amaç:......................................................................................5
Genel Bilgiler:.......................................................................................7
Gereç ve Yöntem:.................................................................................35
Bulgular:...............................................................................................42
Tartışma:...............................................................................................49
Sonuç ve Özet:.....................................................................................57
Kaynaklar:.............................................................................................59
GİRİŞ VE AMAÇ
İdyopatik Parkinson hastalığı (İPH) bradikinezi, rijidite, tremor ve postural
instabilite
ile
karakterizedir
ve
Alzheimer
hastalığından
sonra
en
yaygın
4
nörodejeneratif hastalıktır. Bilimsel ve klinik dikkat motor bozukluklara yönlendirilmiş
olmakla beraber İPH’da gözlenen nöropsikiyatrik problemler ve kognitif bozukluklar
da en az motor semptomlar kadar hastayı ve ailesini etkilemektedir (1,2). Kognitif
disfonksiyon, depresyon, anksiyete, apati, psikoz ve uyku bozukluklarını kapsayan bu
nonmotor semptomlar hastalığın tüm evrelerinde morbiditenin önemli bir nedenini
oluşturmaktadırlar (3).
Depresif semptomlar İPH hastalarının yaklaşık yarısında gözlenmektedir ve
hastaların fonksiyonel kötüleşmelerinin önemli bir nedenidir (1). Diğer kronik
hastalıklarla karşılaştırıldığında depresyon görülme sıklığı İPH’da daha yüksek
bulunmuştur. İPH’da gözlenen depresyonun primer depresyondan en belirgin farkları;
İPH’da yüksek oranda anksiyetenin eşlik etmesi, suçluluk düşüncelerinin düşük
düzeyde olması, suisid düşüncelerinin olmasına karşın seyrek suisid girişimi
gözlenmesidir (1,4). İPH’da anksiyete de depresyon gibi genel populasyondan ve
multipl skleroz gibi diğer kronik nörolojik hastalıkların çoğundan daha fazla
görülmektedir (5,6). Yaygın anksiyete bozukluğu, panik atak ve sosyal fobiyi
kapsayan anksiyete bozuklukları İPH’lı hastalarda %40 dolayında bulunur (7,8).
Depresyon ve anksiyete uzun süren kronik hastalığa sekonder olarak ortaya
çıkabilecekleri gibi hastalığın nörodejeneratif sürecinin bir parçası da olabilirler (1).
Hem depresyon hem de anksiyete İPH’nın motor semptomlarından önce ortaya
çıkabilmektedirler (2).
İPH’nın orjinal tanımında mental fonksiyonları etkilemediği bildirilmekle beraber
günümüzde kognitif fonksiyonlardaki değişiklikler daha iyi anlaşılmıştır ve İPH’nın
klinik semptomlarının bir parçası olarak sayılmaktadırlar (4). İPH’da belli kognitif
alanlardaki hafif defisitlerden aşikar demansa kadar değişen aralıkta mental
disfonksiyon
tanımlanmıştır (9). Belirgin kognitif bozukluktan çok hafif ve geçici
düzeyde kognitif bozukluklara daha sık rastlanmaktadır (10,11). İPH’da kognitif
bozukluk temel olarak yönetici ve vizyospasyal (görsel-mekansal) fonksiyonları tutar,
bellek rölatif olarak tanımanın korunması ile ikincil olarak etkilenir (9).
İPH’da depresyonlu olgular ötimik olgulardan (bilhassa frontal lob/yürütücü işlevler
açısından) daha fazla kognitif bozukluk sergilemektedir (12,13). İPH’nın erken
safhasında görülen depresyonda daha hızlı bir kognitif bozulma (13) ve yüksek
demans insidansı görülmektedir (14). Buna karşıt olarak, kognitif bozukluk da
depresyon gelişimi riskini arttırabilir (15). İPH’da depresyon ve kognitif bozuklukların
sık olarak bir arada görülmesi depresyonun nörokimyasal temele dayandığını
5
destekleyen bir bulgu olarak görülmektedir. Bununla beraber İPH’da
demans ve
depresyon arasındaki ilişki henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.
Primer demansta anksiyete oranının arttığına dair kanıtlar bulunsa da (17) İPH’da,
kognitif bozukluklar ve demans ile anksiyete arasındaki ilişki belirsizdir (16). Birkaç
çalışmada
Parkinson
hastalarında
demans
ile
anksiyete
arasında
ilişki
bulunamamıştır (18,19). Stein ve ark. İPH hastalarında anormal dopaminerjik
regülasyonun anksiyeteye neden olabileceği ve anksiyete prevalansının demansı
olmayan hastalarda yüksek olabileceğini ileri sürmüşlerdir (6). Anksiyete nedeni
olarak varsayılan noradrenalin düzeyleri demansı olan İPH’lı hastaların beyinlerinde
anlamlı olarak düşüktür (20).
Dopamin, noradrenalin ve serotonin nörotransmiter sistemleri üzerinde farklı
hipotezler İPH’da depresyon, anksiyete ve kognitif bozuklukların etyopatogenezi için
öne sürülmüştür (1).
Çalışmamızda, İPH hastalarında kesitsel olarak depresyon ve anksiyete
sıklıklarını gözden geçirmeyi ve depresyon veya anksiyete saptanan İPH olgularında
kognitif etkilenme karakteristiklerini inceyeleyerek bu nöropsikiyatrik problemlerin
spesifik kognitif bozukluklarla birlikte bulunup bulunmadığını araştırmayı amaçladık.
GENEL BİLGİLER
İDYOPATİK PARKİNSON HASTALIĞI
6
İPH, ilk olarak 1817 yılında ingiliz hekim James Parkinson tarafından ‘’shaking
palsy (titrek felç)’’ adı altında tanımlanmış olan nörodejeneratif bir hastalıktır. Klinik
olarak istirahat tremoru, dişli çark rijiditesi, bradikinezi ve postural reflekslerde
bozulma ile karakterizedir. Patolojik olarak en fazla substansiya nigradaki (SN)
pigmentli nöronlarda kayıp ve buna eşlik eden tipik eosinofilik sitoplazmik inklüzyon
cisimlerinin (Lewy intranöral inklüzyon cisimleri) varlığı ile karakterizedir. Tanı
kardinal belirti ve bulguların oluşturduğu klinik tabloya göre konur (21).
İPH, diğer tüm dejeneratif ve semptomatik parkinsonizm tabloları arasında en sık
görülenidir (22). Diğer parkinsonizm tabloları değişik nedenlere bağlı olarak ortaya
çıkabilir (23) (Tablo 1). İPH’nın klinik olarak parkinsonizmin diğer nedenlerinden,
özellikle Parkinson artı sendromlarından ayırt edilmesi, bunlarda tedaviye yanıtın
kötü olması ve progresyonun daha hızlı olması nedeniyle önemlidir.
Tablo 1: PARKİNSONİZM KLASİFİKASYONU
I- Primer (İdyopatik) Parkinsonizm
-
Parkinson Hastalığı
II- Sekonder (Edinsel, semptomatik) Parkinsonizm
-
İnfeksiyöz: Postensefalitik, yavaş virüs enfeksiyonu, AIDS
-
İlaçlar: Dopamin reseptör blokerleri (Antipsikotikler, antiemetikler), rezerpin,
tetrabenazin, alfa metil dopa, lityum, flunarizin
-
Toksinler: MPTP, CO, Mn, Hg, CS2, metanol, etanol
-
Vasküler: Multienfarkt demans, Binswanger hastalığı
-
Travma: Boksör ensefalopatisi
-
Hipoksi
-
Metabolik: Paratiroid hastalıkları, hipotiroidi, hepatoserebral dejenerasyon
-
Hemiparkinsonizm-hemiatrofi
-
Strüktürel: Beyin tümörleri, normal basınçlı hidrosefali, siringomezensefali
III- Parkinson Artı Sendromlar
-
Progresif supranükleer paralizi (PSP)
-
Kortikobazal-Gangliyonik dejenerasyon
7
-
Multisistem Atrofiler (MSA)
•
Shy-Drager sendromu (SDS/MSA-a)
•
Striatonigral dejenarasyon (SND/MSA-p)
•
Sporadik olivopontoserebellar atrofi (OPCA/MSA-c)
-
Guam’ın parkinsonizm-demans-ALS kompleksi
-
Parkinsonizm-primer demans kompleksi
-
Progresif pallidal atrofi – pallidonigral dejenerasyon
-
Pallidopiramidal hastalık
IV-Heredodejeneratif Parkinsonizm
-
Huntington hastalığı
-
Wilson Hastalığı
-
Hallervorden- Spatz hastalığı
-
Familyal Olivopontoserebellar atrofi
-
Familyal bazal gangliyon kalsifikasyonu (Fahr Hastalığı)
-
Seroid-lipofuksinoz
-
Gerstmann-Straussler-Scheinker hastalığı
-
Otozomal dominant serebellar ataksiler (Machado-Joseph hastalığı)
-
Periferik nöropatili ailesel parkinsonizm
-
Nöroakantositozis
-
Lubag (Filipino X’e bağlı distoni ve parkinsonizm tablosu)
-
Striatal nekrozlu mitokondrial sitopatiler
İPH nörodejeneratif hastalıkların en sık görülenlerinden biridir ve dünyanın her
yerinde, tüm ırklarda ve her türlü sosyoekonomik koşulda ve meslekte görülmektedir.
Tipik olarak orta ve ileri yaşın hastalığı olup, ortalama 50-60 yaşlarında başlayıp,
yaklaşık 10-20 yıllık bir süreçte progresif olarak ilerlemektedir (24,25). Hastaların
%5’inde 40 yaşından önce başlamakta ve erken başlangıçlı Parkinson hastalığı
olarak
tanımlanmaktadır
(26).
Yirmi
yaşından
önce
başlayanlarda
juvenil
parkinsonizm adını alır. İnsidans ve prevalans yaşla birlikte yükselir. Erkeklerde biraz
daha sıktır. 65 yaş üstü populasyonun %1’ini etkiler (27). Hastalığın prevalans
değerleri değişkenlik göstermektedir ve yapılan çalışmalarda 80,6-187/100000 olarak
8
bildirilmiştir (28). Eskişehir’de yapılan bir çalışmada Türkiye için prevalans değeri
111/100000 olarak bildirilmiştir (29). Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalarda farklı
sonuçlar bildirilse de, genel olarak parkinsonizmin yıllık insidansının 4,5-21/100 000
arasında değiştiği bilinmektedir (24,25).
PARKİNSON HASTALIĞI’NIN KLİNİK ÖZELLİKLERİ
İPH’nın kardinal klinik bulguları tremor, bradikinezi, rijidite ve postural instabilitedir.
Hastalık sıklıkla asimetrik olarak, vücudun bir yarısında başlar. Belirtiler sinsi
başlayıp yavaş yavaş ilerler ve zamanla hastalık vücudun diğer yarısına da geçer.
Olguların %50-75’inde ilk motor semptom olarak tremor ortaya çıkar (30). Tremor
tipik olarak istirahatte ortaya çıkar fakat kollar ileri yukarı doğru uzatıldığında da
görülebilir (postural tremor). Postural tremorun ayırt edici özelliği kolların ileriye
uzatılması ile tremorun ortaya çıkması arasında saniyeler ile bir dakikaya kadar
süren bir latent evrenin olmasıdır (31). Klinik izlem boyunca hafiften belirgine kadar
değişen ölçülerde tremor saptanma sıklığı %85’e ulaşır. Ancak %15 oranında
hastada hastalığın hiçbir döneminde tremor gözlenmez (32). İPH’da klasik 4-6 Hz
istirahat tremoru yanında olguların %40-60’ında daha hızlı frekanslı (5-8 Hz)
postural-kinetik tremor tabloya eşlik eder (31). İPH’da tremor sıklıkla başparmak ve
işaret parmağının birbirine ritmik sürtmesi olarak ortaya çıkar ve bu niteliğiyle para
sayma tremoru olarak da adlandırılır. En sık ellerde görülmekle beraber, bazen de
ayaklar, dil, çene ya da dudakta olabilir. İPH’da ses ve baş tremoru görülmez. Tremor
stres ile, mental aktivite sırasında (örneğin bir aritmetik işlevi yaparken), yürürken,
diğer ekstremitenin motor hareketi sırasında artar. O ekstremitenin harekete
başlamasıyla ve uyku sırasında kaybolur (33).
Rijidite, agonist ve antagonist kasların eş zamanlı olarak kasılmalarına bağlı
olarak ortaya çıkan, o bölgenin pasif hareketi esnasında bir kurşun boruyu
bükercesine devamlı bir direnme şeklinde kendini gösteren kas tonusundaki artışı
ifade eder (33). El bileğini hareket ettiren kaslarda olduğunda dişli çark belirtisi alınır.
Rijiditenin derecesi değişkendir ve genellikle tremor gibi unilateral başlar ve daha
sonra karşı tarafa yayılabilir (34). Proksimal (boyun, omuz, kalça) ve distal (el ve
ayak bilekleri) yerleşimli olabilir. Karşı ekstremitenin kuvvetle innerve edilmesi
esnasında rijidite artar. Rijidite sıklıkla boyun ve gövdede fleksiyon gibi postural
9
deformitelerle birliktedir (33). İPH’da rijidite görülme sıklığı açık bir biçimde yalnızca
bazı serilerde bildirilmiştir ve oranlar %89-99 arasında değişmektedir (34).
Bradikinezi hareketleri başlatmakta güçlük, uygulamada yavaşlık ve zorluk, genel
olarak
hareketlerin
fakirleşmesi
olarak
tanımlanır.
İPH’da
bazal
gangliyon
disfonksiyonunun en karakteristik semptomu bradikinezidir. ‘’UK Brain Bank’’ tanı
kriterlerine göre İPH tanısı için bradikinezi varlığı şarttır (35). Bradikinezinin
manifestasyonları arasında yüzün ifadesiz görünüm alması (bradimimi), monoton
konuşma (hipokinetik dizartri), yutma işlevinin azalmasına bağlı ağızda salya birikimi
ve akması (siyalore), yürüme sırasında otomatik kol hareketlerinin azalması veya
kaybolması
(assosiye
hareketlerin
kaybı)
sayılabilir.
Bradikinezi
de
diğer
parkinsonien bulgular gibi hastanın emosyonel durumu ile bağlantılıdır. Bunun en
önemli görüntüsü paradoksal hiperkinezi (paradoksal kinezi) adı verilen fenomendir
(33).
Postural instabilite, ayakta veya otururken normalde otomatik olarak devreye
giren, alınan vücut pozisyonunun devamını sağlayan postural reflekslerin bozulması
veya kaybıdır. İPH’nın en az spesifik, ancak en fazla özürlülük yaratan kardinal
bulgusudur (31). Sıklıkla hastalığın geç evrelerinde ortaya çıkar. Postural instabilite
sonucu hastalar oturdukları yerden desteksiz kalkmada zorluk çekerler, otururken
veya ayakta spontan veya hafif itmeler sonucu öne, arkaya veya yana düşme eğilimi
gösterirler. Düşmenin yönüne göre buna anteropulsiyon, retropulsiyon ya da
lateropulsiyon denir. Postural instabilitenin derecesini değerlendirmek için ‘’ çekme
(pull) testi’’ kullanılır. Bu test ile hastanın omuzlarına uygulanan ani bir çekmeye
verdiği postural yanıt değerlendirilir. Postural instabilitesi olan olgularda, özellikle
gövdede fleksiyon postürü varlığında, ‘’festination’’ şeklinde giderek hızlanan bir
yürüyüş ortaya çıkar. Bu arada hasta adeta düşmemek için ağırlık merkezini
yakalamaya çalışır şekilde yürür ve durmakta güçlük çeker (33). Postural instabilite
dopaminerjik tedaviye en dirençli klinik bulgudur (24).
İPH tanısı için değişik tanı kriterleri geliştirilmiştir. Bunlar arasında en sık
kullanılan Hughes ve arkadaşlarının 1992 yılında yayınladıkları tanı kriterleridir. Bu
kriterlere göre tanı 3 basamaktan oluşmaktadır (35,36) (Tablo 2).
Tablo 2: İdyopatik Parkinson Hastalığı’nın klinik tanısı____________________
10
1- Parkinsonien sendromun tanısı:
- Bradikinezi
- Aşağıdakilerden en az birinin bulunması
•
4-6 Hz istirahat tremoru
•
Vizüel, vestibuler, serebellar veya proprioseptif fonksiyon bozukluğunun
neden olmadığı postural instabilite
2- İPH için dışlama kriterleri
-
Parkinsonizme yol açabilecek inme, kafa travması, ensefalit, nöroleptik ilaç
kullanımı, hidrosefali veya beyin tümörü gibi belli bir neden saptanması
-
Okülojirik kriz
-
Supranükleer bakış paralizileri
-
Serebellar bulgular
-
Erken şiddetli otonomik yetmezlik
-
Erken şiddetli demans
-
Yüksek doz levodopaya kötü yanıt
3- İPH için destekleyici kriterler
-
Aşağıdakilerden en az üçünün bulunması
•
Unilateral başlangıç
•
Progresif seyirli olması
•
Hastalığın başladığı tarafta bulguların asimetrik olarak daha belirgin
devam etmesi
•
Levodopaya çok iyi (%70-100) yanıt olması
•
En az 5 sene veya daha fazla levodopaya yanıtın devam etmesi
•
Levodopaya bağlı diskinezilerin ağır olması
•
Klinik seyrin 10 yıl ya da daha fazla devam etmesi
___________________________________________________________________
İPH’lı hastalarda baskılanamayan nazopalpebral refleks, artmış snout refleksi,
pozitif palmomental refleks gibi canlı yüz refleksleri görülebilir (37). İPH’da motor
11
semptomlarının dışında depresyon, demans, anksiyete, psikoz, uyku bozuklukları,
otonomik disfonksiyon ve seksüel disfonksiyon da yaygındır. Uyku bozuklukları İPH’lı
hastaların
%70’inden
fazlasında
görülür.
Bu
non-motor
semptomlar
motor
semptomların öncesinde de gelişebilir (4).
RİSK FAKTÖRLERİ
İPH’nın etyolojisi henüz net olarak belirlenebilmiş değildir. Son zamanlarda
gerçekleştirilen birçok klinik araştırma, İPH’da çevresel faktörlerin yanı sıra kalıtsal
özelliklerin de önemli bir rolü olabileceğini göstermektedir (38). Genetik ve
biyokimyasal veriler ışığında genetik ve/veya çevresel nedenlerle hasara uğrayan
ubiquitin-proteozom sisteminin İPH’nın patogenezinden sorumlu ana mekanizma
olduğu düşünülmektedir (39).
Yaş
İPH, 40 yaşından önce ender olmasına rağmen ilerleyen yaşla beraber insidansta
artma görülür. İlerleyen yaşla İPH’nın artan prevalansı arasında görülen korelasyon
için olası açıklamalar, nöronal zayıflamanın yaşla ilgisini ve zaman dilimine bağlı bir
etyolojik mekanizmanın varlığını kapsamaktadır (22).
Cinsiyet
Çalışmaların çoğunda, İPH’nın prevalansı erkek ve kadınlar arasında önemli bir
farklılık göstermemektedir. Ancak aynı yaş grubundaki kadın ve erkeklerde yapılan
çalışmalarda erkeklerde İPH için orta derecede (1,2-1,5 kat) artmış risk gösterilmiştir
(22,40).
Çevresel Risk Faktörleri
Genç narkotik bağımlılarında, MPTP (1-metil-4-fenil 1,2,3,6 tetrahidropiridin)
içeren sentetik eroinin intravenöz enjeksiyonu ile ortaya çıkan toksik parkinsonizm
olguları, bazı durumlarda eksojen ajanlara maruz kalmanın, İPH’ya yol açabileceğini
düşündürmüştür. MPTP’ye bağlı parkinsonizmin çarpıcı özelliği, daha yaygın santral
sinir sistemi harabiyeti yapması beklenirken, tamamen İPH’nın anatomik ve klinik
özelliklerini göstermesidir (41). Diğer eksojen nörotoksinler, eser elementler, siyanid,
vernik incelticileri, organik solventler, karbonmonoksid, karbondisülfid, hidrojen sülfid
ve nitrik oksiddir (22). Hastalığa yol açabilecek çevresel faktörler, kırsal alanda
12
yaşama, kuyu suyu içme, tarım böceklerinin ilaçlanması olarak sıralanmaktadır.
Betakarbolinler ve tetrahidroizokuinolinler gibi toksinler dopamin hücre ölümüne yol
açarak hastalığa neden olabilirler (22).
Travma
Bazı epidemiyolojik çalışmalar kafa travması ile İPH gelişimi arasında pozitif bir
ilişki olduğunu göstermekle beraber diğer araştırmacılar belirgin bir artış olmadığını
belirtmişlerdir (42-44).
Genetik Faktörler
İPH’nın genetik özellikleri son yıllarda moleküler genetik teknolojinin hızla
gelişmesiyle çok daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Parkinson hastalarının %15’inde,
en az bir, birinci derecede akrabada İPH vardır. Postmortem incelemeler, Lewy
cisimciği saptanma prevalansının klinik olarak ortaya çıkan İPH’dan 10 kez daha sık
olduğunu göstermiştir. İkiz çalışmalarında monozigotik ikizlerde %8, dizigotik
ikizlerde %5 oranında İPH görüldüğü bildirilmiştir. PET (Pozitron emisyon tomografi)
çalışmalarında, İPH olanların ikizlerinde subklinik İPH insidansının yüksek olduğu
gösterilmiştir (45). Diğer yandan ailevi Parkinson hastalığında yapılan çalışmalar
sonucunda mutasyonu halinde doğrudan hastalığa yol açan ondan fazla genetik
lokus saptanmıştır. Bunlar 4. kromozom üzerindeki alfa-sinnüklein (otozomal
dominant) ve UCH-L1 (Ubiquitin karboksi terminal hidrolaz L1) (otozomal dominant)
genleri, 6. kromozom üzerindeki parkin geni (otozomal resesif), 1. kromozom
üzerindeki DJ-1 geni (otozomal resesif) ve 1,2,4,12 kromozomlar üzerinde yeri
saptanan ancak henüz tam olarak tanımlanmayan gen lokuslarıdır (46).
İDYOPATİK PARKİNSON HASTALIĞI’NIN NÖROPATOLOJİSİ
İPH beyinde tanımlanmış dopaminerjik yolakların en büyüğü olan nigrostriatal
yolakta oluşan nöronal hasar ile doğrudan ilişkilidir. Bu yolak substansiya nigranın
(SN)
pars
kompakta
bölgesindeki
nöronların
aksonlarından
kaynak
alır,
diensefalonda median ön beyin içine girer ve korpus striatumda sonlanır. Korpus
striatumdaki uçları beyindeki total dopaminin yaklaşık %75’ini içerir. Yolaktaki
nöronlarda oluşan dejenerasyona bağlı olarak yeterince dopamin üretilememesi ve
dopaminerjik etkinliğin azalması hastalığın başlıca nedenidir (47-49). SN’daki
13
melanin içeren dopaminerjik hücrelerin kaybı ve kalan hücrelerin içinde de Lewy
cisimciği olarak adlandırılan, ağırlıklı olarak ‘’ubiquitin’’ denen bir protein içeren
küresel inklüzyon cisimciklerinin varlığı İPH için tanımlayıcı sayılır (49,50). İPH’nın
patolojik belirleyicisi olan Lewy cisimciği, ilk kez 1912 yılında F.H. Lewy tarafından
Parkinson hastalarının beyin sapında, SN’nın nöromelanin içeren nöronlarının
sitoplazmasında yer alan küre biçiminde inklüzyonlar olarak tanımlanmıştır (51).
Çoğu zaman lokus seruleus, Meynert’in bazal çekirdeği, vagusun dorsal motor
çekirdeği, hipotalamus ve başka bazı eğilimli bölgelerde de Lewy cisimciği vardır.
Tipik klinik özelliklerle birlikte bu patolojik bulguların gözlendiği hastalarda İPH tanısı
nettir. Bununla birlikte, bazen nöropatolojik bulgular bu denli açık değildir ve
karışıklığa neden olmaktadır. Lewy cisimciği, Alzheimer hastalığı, motor nöron
hastalığı,
subakut
sklerozan
panensefalit,
ataksik
telenjiektazi,
kortikobazal
gangliyonik dejenerasyon ve Hallervorden-Spatz hastalığı bulunan bireylerin %1040’ında görülmektedir. Lewy cisimciğinin dağılımının da önemi iyi anlaşılamamıştır.
Bazı bildirilerde, Parkinson hastalarının tümünde ya da tümüne yakınında
neokortekste Lewy cisimciği bulunduğu bildirilmektedir. Bunun gibi, Lewy cisimciği
bulunan Parkinson hastalarının çoğunda Alzheimer hastalığına özgü patolojik
bulgular da (nöritik plaklar ve nörofibriler yumaklar) vardır (52,53).
Parkinson Hastalığında Frontostriatal Devreler
Frontal ve subkortikal yapılar arasında motor, okulomotor, dorsolateral prefrontal,
lateral orbitofrontal ve anterior singulat olmak üzere beş devre bulunmaktadır. Bütün
devreler frontal korteksten köken alır. Striatuma, internal globus pallidus/substansiya
nigra (GPi/SN) ve talamusa, oradan frontal kortekse geri projekte olurlar. Her
devrenin striatumdan GPi/SN’ya direkt ve indirekt yolakları vardır. Devreler birbirine
komşu fakat anatomik olarak ayrışmış devrelerdir. Her devrenin daha ince planda
fonksiyonel görevleri olan, yine paralel olarak çalışan alt devrelerden oluştuğu
düşünülmektedir (54,55). Putamen suplementer motor alanla bağlantıdadır ve motor
fonksiyonlarla ilgilidir. Kaudat nükleus ise dorsolateral prefrontal korteks ve lateral
orbitofrontal korteksle bağlantılıdır ve kognisyonla ilgilidir (57) (Şekil 1).
Ana görevi kontrol, ince ayar ve modülasyon olduğu düşünülen bazal ganglionlar
bu işlevi yerine getirebilmek için kontrol edip, ince ayarını yapacağı bölgelerden bilgi
almak (afferent uyarılar) ve o bölgelere bilgi vermek (efferent uyarılar) durumundadır.
Bazal ganglionların afferent girdilerinin önemli bir kısmı frontal korteksten (motor
14
korteks, premotor alan, suplamenter motor alan, singulat korteks, dorso-lateral ve
orbito-lateral frontal korteks) bir kısmı da parietal korteksten gelir. Bu afferent
sinyallerin bazal gangliyaya giriş yaptığı tek kapı, striatum (putamen, nukleus
kaudatus ve ventral striatum)’dur. Bazal ganglionlarda işlem gören bilgilerin çıkış
kapısı da sınırlıdır. Bu çıkış kapıları GPi ve substansiya nigra pars retikülata
(SNr)’dır. Efferent sinyallerinin çok büyük bir kısmı talamusa, küçük bir kısmı ise
beyin sapındaki pedinkülopontin nukleusa giderler.
Şekil 1. Frontostriatal devreler (ACA:Anterior singulat alan, DLPFC:Dorsolateral prefrontal
korteks, FGA:Frontal göz alanı, GPi:Globus pallidus internus, KAU:Kaudat nükleus,
LOF:Lateral orbitofrontal korteks, MD:Mediodorsal, PUT:Putamen, SMA:Suplementer motor
alan, SNr:Substantia nigra pars retikülata, VA:Ventral anterior, VLm:Ventrolateral medialis,
VLo:Ventrolateral oralis, VS:Ventral striatum).
Serebral korteks ve bazal gangliyonlar arasındaki direkt yol korteksin aktivitesini
arttırırken, indirekt yol inhibe eder. Direkt yolda korteksten putamene giren sinyaller
bazal ganglion içindeki diğer yollara uğramadan doğrudan GPi ve SNr’ye yönelirler
ve talamus üzerinden kortekse geri dönerler. İndirekt yolda ise korteksten putamene
giren sinyaller globus pallidus eksternus (GPe), subtalamik nukleus (STN) ara
istasyonlarından geçtikten sonra çıkış kapısına, yani GPi/SNr’ye yönelirler ve
talamus üzerinden kortekse geri dönerler. Direkt ve indirekt yollar nigrostriatal
projeksiyon tarafından farklı yönlerde modüle edilmektedir. Dopamin, D1 reseptörleri
15
aracılığı ile striatumdaki direkt yol nöronlarında mevcut eksitasyon durumunu fasilite
ederken, indirekt yolu başlatan projeksiyon nöronlarında ağırlıkla bulunan D2
reseptörleri aracılığı ile inhibisyon yapmaktadır. Dopaminerjik uyarılar neticede
talamokortikal projeksiyon nöronlarının aktivasyonunu destekler ve korteks aktive
olur. Normalde bu iki yol dengededir. İPH’da dopamin azalması sonucunda bu denge
indirekt yolun lehine bozulur. Sonuçta talamus üzerine indirekt yolun artmış etkisi
ortaya çıkar. Bazal gangliyonlardan talamusa çıkışın artması sonucunda kortikal
aktivasyonda azalma olur. Bu parkinsonien belirtilerin çoğunun oluşmasından
sorumludur (57-59).
PARKİNSON HASTALIĞI’NDA DEPRESYON
Depresyon İPH’da en sık bulunan nonmotor semptomlardan biridir (60). Parkinson
hastalığının en erken tanımlamalarından itibaren, depresyondan eşlik eden olası bir
sendrom olarak söz edilmiştir. Depresif semptomlar İPH’lı hastaların yaklaşık olarak
yarısında gözlenir ve hastaların fonksiyonel kötüleşmelerinin önemli bir nedenidir.
İPH’nın motor ve kognitif semptomları depresyondakilerle iç içe geçtiği için, İPH’da
depresyonu teşhis etmek zordur. İleri evre Parkinson hastalarında uyku bozukluğu,
yorgunluk, psikomotor yavaşlama, konsantrasyon güçlüğü ve cinsel fonksiyon
azalması sıklıkla bulunur ve ötimik hastalarda depresyon görünümü verebilirler (1).
EPİDEMİYOLOJİ
İPH’da bildirilen depresyon prevalansı teşhiste kullanılan metodolojiye bağlı olarak
farklı sonuçlar içerir (61). Major depresyon, minör depresyon ve distimili hastaları
kapsayan literatürlerin gözden geçirilmesi ile ortalama sıklık %40-50 (%4-70) olarak
belirlenmiştir (62-64). Slaughter, DSM-II (The Diagnostic and Statistical Manual of
Mental Disorders, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-2. baskı) ya da
DSM-III-R kriterlerine uygun olarak 1984 ile 2000 yılları arasında yapılmış çalışmaları
incelemesi sonucunda Parkinson hastalarının %22.5’inde distimi, %36.6’sında minör
depresyon ve %24.8’inde major depresyon saptamıştır (65). Distimi, minör
depresyon
ve
major
depresyon
birlikte
değerlendirildiğinde,
tüm
depresif
semptomların görülme sıklığı %42.4 olarak bildirilmiştir. Beş ülkeyi kapsayan bir
araştırmada Parkinson hastalarının yarısına yakın kısmında belirgin depresif
semptomlara rastlanmıştır (66). Bazı ülkelerdeki toplumsal bazlı çalışmalarda ise
16
daha düşük sonuçlar alınmıştır: Norveç’te %5.1 (62), İngiltere’de 19.6 (67),
Finlandiya’da % 24 (68), Çin’de %16.5 (69). Bunun aksine, Kuzey Galler’de yaptıkları
çalışmada Meara ve ark. hastalarının %64’ünde depresyon teşhis ettiklerini
bildirmişlerdir (70). İPH’da komorbid depresyonun insidans tahminleri ise %4-75
arasında değişir (71-73).
Santral sinir sistemi dışındaki hastalıklarda görülen depresyon sıklığı ile İPH’da
görülen depresyon sıklığını karşılaştıran birkaç çalışma hariç (73), çalışmaların
çoğunluğu, İPH hastalarındaki depresyon oranını daha yüksek bulmuştur (74,75). Bu
fark genellikle İPH’da görülen depresyonun yalnızca bir tepki yetersizliği olmadığı,
biyolojik bir temele dayandığı şeklinde yorumlanmaktadır.
KLİNİK ÖZELLİKLER
Deprese İPH hastaları Parkinson hastalığı olmayan deprese hastalardan farklı bir
semptom profiline sahiptirler (1). İPH’da, somatik olmayan depresyon primer olarak
üzüntü, rahatsızlık hissi, iritabilite, gelecek hakkında karamsarlık, intihar eğilimi
şeklinde kendini belli etmekte ve primer depresyona nazaran daha az suçluluk
duygusu, kendine kızma ya da yenilgi hissi sergilemektedir (76). İPH depresyonunda
sık olarak görülen anksiyete semptomları ciddi nitelikte olabilir (73). İntihar eğilimi sık
görülmesine karşın intihar teşebbüsü azdır (64). Geniş olarak araştırılmamış olsa da,
İPH
depresyonunda
halüsinasyonlar
ve
delüzyonlar
daha
düşük
oranda
gözükmektedir (77). İPH hastalarının %12-37’sinde depresyon motor semptomlardan
önce ortaya çıkar (78), bu bulgu etyolojinin reaktif olmasından çok biyolojik olduğuna
bir işaret olarak sayılmaktadır.
İPH depresyonundaki semptomların ciddiyetinin saptanması büyük farklılıklar
göstermektedir. Cummings ve ark.’nın DSM kriterlerinin kullanıldığı ve 1967 ile 1990
yılları arasında gerçekleştirilen bildiriler üzerinde yaptıkları bir araştırmada, İPH
depresyonunda,
olguların
%54’ünün
orta-ağır
seviyede
semptomlar
(major
depresyon; %9-81), % 45’inin ise hafif semptomlar (distimi ya da minör depresyon;
%11-91) sergilediklerini tespit etmişlerdir (64). Buna karşın, DSM kriterlerini
uygulamış 11 çalışma üzerinde Slaughter’ın yaptığı inceleme major depresyona,
distimi ve minor depresyona oranla yarı yarıya daha az rastlandığını göstermektedir
(65).
Depresif ve ötimik İPH hastaları arasındaki pek çok iç içe geçmiş semptom
somatiktir. Leentjens ve ark. (79) Montgomery-Asberg Depresyon Ölçeği (MADRS)
17
(80) ile Hamilton Depresyon Ölçeğinin (HAM-D) (81) non-somatik öğelerinin
depresyon teşhisiyle, somatik öğelerden daha fazla korelasyon gösterdiğini
bildirmişlerdir.
RİSK FAKTÖRLERİ
İPH’da görülen depresyon için, Parkinson hastalığı semptomlarının erken
başlaması
(82),
kadın
cinsiyet,
sağ
taraf
parkinsonizmi
(83),
akinetik-rijid
prezentasyon (84), kognitif fonksiyon bozukluğu ve psikoz varlığı (15) risk faktörleri
olarak farklı çalışmalarda bildirilmiştir.
İPH semptomlarının ortaya çıktığı yaşın bir risk faktörü olarak önemi, üzerinde
tartışılan bir konudur. Bazı çalışmalar erken yaşta başlangıç halinde riskin yüksek
olduğunu (85,86), bazıları yaşlılarda daha yüksek risk olduğunu (15) öne sürmekte,
bazıları ise yaşı bir risk faktörü olarak değerlendirmemektedir (60, 87). Aynı şekilde,
kadınların daha yüksek risk taşıyıp taşımadığı konusunda da kesin bir bulgu yoktur.
Bazıları daha yüksek risk taşıdıklarını (15) bazıları ise taşımadıklarını (62,70)
belirtmektedir. Bazı çalışmalarda (65,88) sağ hemiparkinsonizm görülen hastaların
depresyon açısından daha yüksek risk taşıdıkları bildirilmekle beraber bazılarında ise
(89,90) bu görüş doğrulanamamıştır. İPH üzerine ne yapısal ne de işlevsel
görüntüleme çalışmaları lezyonların bir tarafta toplanmasının major ya da minör
depresyon gelişimi ile bağlantısı olduğunu göstermemiştir (91,92).
Depresyon ve işlevsel aktivite bozukluğu geçmişine sahip Parkinson hastaları
hem major hem de minör depresyon açısından risk altındadırlar (69). Buna karşın,
ailede depresyon öyküsü olması ve İPH’nın süresi depresyon riskine katkıda
bulunmaz (64).
Depresyon ve Hoehn-Yahr evrelemesi arasında da güvenilir bir bağ
kurulamamıştır (93). Pek çok araştırmacı bir bağlantı gösteremezken (74,94),
diğerleri kompleks ve non-lineer bir bağlantı olduğu görüşünü savunmaktadırlar
(65,95). Çalışmaların çoğunluğu depresyon ve motor semptomlar arasında (rijidite,
bradikinezi, tremor) güçlü bir ilişki bulunduğunu doğrulayamamaktadır (74,85,65,96).
İki çalışmaya göre, klasik Parkinson hastalarına oranla (tremoru mevcut), akinetik
rijid Parkinson hastalarında ya da ağır duruş instabilitesi ve yürüme zorluğu gösteren
hastalarda depresyon daha sık görülmektedir (84,97). Racette ve ark., depresyon ve
“on-off” fenomeni arasında pozitif bir korelasyon bulunduğunu göstermişlerdir (98).
“Off” safhasında kısa süreli disfori halleri de ortaya çıkabilir. En sık rastlanan yorum,
18
duygu durumu değişimlerinin ciddi motor değişimlerinden kaynaklandığı şeklindedir
(99-101). Ancak, metodolojik olarak ayrıntılı iki çalışmada duygu durumu değişimleri
ile motor değişimler arasında zamanlama açısından bir bağlantı bulunmadığı
gösterilmiştir (102,103).
Antiparkinsonien ilaçların duygudurum üzerine etkisi hakkında tartışma halen
sürmektedir. L-dopa’nın duygudurum üzerine olumlu ya da olumsuz etkisi olabilir
(104). Dopa agonistlerine bağlı depresyonun tanımlandığı olgu öyküleri olmasına
rağmen, genellikle duygudurumu düzelttikleri öngörülmektedir. Postsinaptik D3
reseptörlerine yüksek afiniitesi olan yeni selektif dopamin agonistlerinin Parkinson
hastalarında antidepresan etkinliği olabileceği düşünülmektedir (3). Pramipeksolün
nonparkinsonien major depresyonlu hastalarda antidepresif etkinliği bildirilmiştir
(105).
Kognitif bozukluk İPH’nın sık görülen nonmotor komplikasyonlarındandır ve major
depresyon tarafından kötüleştirilebilir (7,12,106,107). İPH’nın erken safhasında
görülen depresyon daha hızlı bir kognitif düşüş (13) ve yüksek demans insidansı
(14,108) sergilemektedir. Bunun tersi de doğru olabilir yani, kognitif bozukluk
depresyon gelişmesinde etkili olabilir (15).
Hipotiroidizm, testesteron yetersizliği ve yüksek plazma homosistein seviyeleri de
Parkinson hastalarında depresyon ile ilişkili bulunmuştur (1). İPH’da hipotiroidizm
insidansı artmıştır (109). Hipotiroidizm ve testosteron yetersizliğinin İPH semptomları
ile iç içe geçmesinden ötürü, bu teşhisler İPH’da atlanabilir (1).
FİZYOPATOLOJİ
Parkinson hastalarında saptanan depresyonun, kronik progressif hastalığa karşı
gelişen bir reaksiyon olabileceği veya hastalığın nörokimyasal değişikliklerinin
sonucu gelişebileceği ileri sürülmüştür. Üçüncü bir hipotez de ikisinin karışımıdır.
Bununla beraber, bazı hastalarda depresyon gelişiminin neden olduğu açık değildir
(4).
Reaktif Depresyon
Parkinson hastalarının fiziksel (motor semptomlar), kognitif (hafıza zayıflaması,
dikkat dağılması, konsantre olamama ve vizyospasyal fonksiyonlarda bozulma) ve
sosyal kayıplar (iş problemleri, evliliğe dair sorunlar ve izolasyon) şeklinde pek çok
19
sorunu vardır. Bu kayıplara karşın akut üzüntü beklenen bir sonuçtur ve sürekli bir
depresyon halinin de görülmesi olasıdır. Özellikle yeni teşhis konulduğunda gelişen
depresyon, hastaların pek çoğunda reaktif depresyon görünümündedir. Hastalığın
erken başladığı Parkinson olguları (<65 yaş) geç başlayanlara kıyasla daha yüksek
depresyon oranlarına sahiptir. Belki de, yaşlı hastalara nazaran bu hastalar sosyal
problemler açısından daha fazla sıkıntıyla karşılaşmakta, fiziksel ve kognitif açıdan
daha yoğun bir kayıp yaşamakta ve bu yüzden de reaktif depresyona daha yüksek
oranda yakalanmaktadırlar (1,82,83,110). Bununla beraber İPH’da gözlenen yüksek
depresyon oranlarını hastalığın stresine reaksiyon şeklinde açıklamak yetersizdir.
Depresyonun motor ve kognitif semptomlardan önce başlayabilmesi, depresyon
şiddetinin bu semptomlarla korelasyon göstermemesi ve eşdeğer yetersizliklerin
görüldüğü
diğer
hastalıkların
daha
düşük
depresyon
oranları
sergilemesi,
semptomlara karşılık bir reaksiyonun bazı hastalarda depresyona sebep olabilecek
olmasına karşın, sadece reaktif olmadığına da işaret etmektedir (15,74,111).
Parkinson Hastalığında Nörodejenerasyonun Sonucu Olarak Depresyon
İPH’nın patolojisi primer olarak subkortikal bazlı olduğundan ve aminerjik
nükleusları etkilediğinden, İPH depresyonu üzerine biyolojik teoriler bu nukleuslar
üzerine ve onların kortikopedal, kortikofugal yolları ile modifiye ettikleri beyin
bölgelerine yoğunlaşmışlardır. Çalışmalar serotonin, dopamin ve norepinefrin üzerine
odaklansa da, pek çok diğer kimyasala karşı da potansiyel olarak önemli olabilecek
patolojik
durumlar
gelişebilmektedir.
Parkinson
hastası
olmayan
olgulardaki
depresyonu aydınlatıcı bulgular sağlamasından dolayı da, bu nörotransmiterler
tarafından modüle edilen nükleuslar ve beyin bölgeleri, İPH olgularında depresyonun
nedeni olma açısından en çok araştırılan alanlardır. İPH’da ventral tegmental alan
(VTA), hipotalamus, dorsal rafe ve lokus seruleus gibi depresyona yol açabilecek
bazı subkortikal nükleusların dejenerasyonu gelişir (1). Komorbid depresyonu olan
Parkinson hastalarının nonparkinsonien depresyonlu hastalara benzer şekilde
subkortikal nükleuslarında küçülme olduğu görüntüleme çalışmaları ile gösterilmiştir
(112,113). Striatum ile mezokortikal ve mezolimbik bölgelere projeksiyonları olan
VTA ve SN’nın dejenerasyonu dopamin, serotonin ve norepinefrin deplesyonu ile
sonuçlanır (1).
Dopamin sistemi
20
İPH üzerine yapılan morfolojik çalışmalar, sonuçlar farklı olsa da, VTA’da hücre
kaybına işaret etmektedir (114-117). VTA’dan mezokortikal ve mezolimbik bölgelere
olan projeksiyonlarda dopamin azalması da açıkça bellidir (118). Görüntüleme
çalışmaları bu bölgelerin işlevselliğinde bozulma olduğunu göstermektedir. İPH’da
depresyon fizyopatolojisinde dopaminerjik hipotez 1984’de Fibiger tarafından
oluşturulmuştur
(119).
Dopaminerjik
sistemin
mezolimbik
ve
mezokortikal
dejenerasyonunun depresyon için bir risk faktörü olduğunu öne sürmüştür. Bu
yolaklar
‘’kendi
kendini
ödüllendirme
mekanizmaları’’
olarak
adlandırılan
mekanizmada önemli bir rol oynamaktadır ve bu mekanizmaların yıkılmasının
depresyon riskini arttırdığı düşünülmektedir. BOS’taki homovanilik asit seviyeleri
depresyonla zayıf bir korelasyon göstermekte (120) ve dopamin tedavisi duygu
durum üzerine az miktarda etkili olmaktadır (121).
Serotonin sistemi
İPH’da depresyonla ilgili olarak serotonerjik hipotez 1984’de Mayeux ve ark.
tarafından kurulmuş olup Parkinson hastalarında serotonerjik aktivitenin azalmış
olması bulgusuna dayanmaktadır (122). Serotoninin striatal dopamin salınımını
azaltabilme yeteneğinin olması nedeni ile serotonerjik aktivitenin azalması sıklıkla
azalmış dopamin aktivitesine fizyolojik kompensatuar bir mekanizma olarak
görülmektedir. Aynı zamanda serotonerjik tonusun azalması depresyon için bir risk
faktörüdür (123). Serotonerjik hipoteze çeşitli gözlemler için bir açıklama getirmesi
nedeniyle başvurulmaktadır. Bu kompansatuar mekanizmanın klinik belirtiler ortaya
çıkmadan uzun zaman önce kullanıma girmesi nedeni ile, bu durum bu hastalarda
Parkinson tanısından önce gelişen depresyonu açıklayabilir.
Dorsal rafe nükleusunda serotonin nöronlarının sayısında azalma depresyon
öyküsü olan Parkinson hastalarının postmortem incelemelerinde tespit edilmiştir
(124). Transkranial sonografi ile deprese Parkinson hastalarının mezensefalik
rafesinde İPH’da depresyon patogenezinde bazal limbik sistemin bağlantısını
düşündürecek şekilde anlamlı ekojenite azalması gösterilmiştir (125). Genetik
çalışmalar da, Parkinson hastalığında depresyon ile serotonin sistemi arasında ilişki
olduğunu işaret etmeye başlamıştır. Komorbid depresyon ile serebrospinal sıvıda
mojor serotonin metaboliti olan 5-hidroksiindoloasetik asit (5-HIAA) seviyelerinin
azalması ilişkili olabilir ve 5-HIAA miktarı depresif semptomların şiddeti ile de ters
olarak koreledir (122,126). İPH’da komorbid depresyon sinaptik aralıkta serotonin
21
taşıyan serotonin taşıyıcısının (5HTT) disfonksiyonu ile de ilişkili olabilir. Serotonin
taşıyıcısının sentezinde fonksiyonel polimorfizm vardır ve bu polimorfizmin kısa alleli
sinaptik aralıkta düşük seviyede serotonin bulunmasına neden olur ve depresyon ile
ilişkilidir (127,128).
Norepinefrin sistemi
Parkinson hastalığında lokus seruleusda da dejenerasyon gelişir (116). Bazı
bulgulara göre, deprese İPH olgularında bilhassa nukleusun kaudalinde ötimik
hastalara kıyasla daha fazla hücre kaybı görülmektedir (129). Dorsal asendan
norepinefrin yolu (130) Parkinson hastalığında anormaldir ve tedavi görmemiş
hastaların
trombositlerinde
alfa-2
adrenoseptörleri
düşük
seviyede
(131)
bulunmuştur. Parkinson dışı olgulardaki anksiyete bozukluklarında, norepinefrin
fonksiyon bozukluğunun önemi olduğundan (132), bu bulgular genellikle İPH’daki
depresyonla ilişkili olan anksiyete semptomlarının altında yatabilecek bir norepinefrin
fonksiyon bozukluğuna işaret etmektedir.
Deprese İPH’lı hastalar nondeprese olanlarla karşılaştırıldığında PET ile kaudat,
anterior temporal korteks ve orbital-inferior frontal korteks metabolik aktivitesinde
azalma gösterilmiştir (91). Parkinson hastalarında frontal korteks-bazal gangliatalamik devrede azalmış metabolizma nonparkinsonien major depresyonlu hastaların
metabolik çalışmalarında gözlenene benzerdir (1).
Subtalamik nukleus’un (STN) içindeki ve çevresindeki derin beyin stimülasyonu,
motor semptomları etkilemesinin yanında, akut ve gecikmeli depresif ve öforik duygu
durumu değişimleriyle de ilişkilidir (133,134). STN; motor, limbik ve asosiyatif
bölgeleriyle heterojenik bir yapıda olup, pallidum ve striatumun farklı alanlarına etki
etmektedir (135). Bu sebeple, STN’den geçen anatomik devreler akut duygu durumu
değişimlerinin altında yatan sebep olabilir (134) ya da depresyona yol açan kronik
lokal ve adaptif değişimlerle ilişkili olabilir (133,136).
Son zamanlarda öne sürülen, anatomik ve biyokimyasal açıdan daha az spesifik
olan bazı hipotezlere göre; dopamin, serotonin, norepinefrin ve asetilkolin azalması
ile motor, kognitif ve duygu durum semptomları arasında detayları bilinmeyen bir
çeşit ilişki bulunmaktadır. Bir genetik modülasyonun da rol oynaması muhtemeldir.
Ayrıca, Parkinson hastaları arasında; demans, depresyon ve psikoz gibi nonmotor
22
sendromların heterojenitesi açılarından rastlanan farklılıklar, etkilenen nukleusların
değişen derecelerde dejenerasyonunun bir sonucu olarak ortaya çıkabilir (1,137).
İPH hastalarının kullandığı ilaçların depresyona yol açtığına pek ihtimal
verilmemektedir.
Rezerpin’in
dopamin
seviyesinde
azalmaya
sebep
olması
depresyona yol açabilir (138). Levodopa, amantadin ve MAO-B inhibitörleri (selejilin),
zayıf etkili antidepresanlardır (64,100,102). D2 dopamin reseptör agonistleri
(pramipeksol) etkin antidepresanlardır (139).
PARKİNSON HASTALIĞI’NDA ANKSİYETE BOZUKLUKLARI
İPH’da anksiyete prevalansı genel populasyondan ve multipl skleroz gibi diğer
kronik nörolojik hastalıkların çoğundan daha yüksektir (5,6). Yaygın anksiyete
bozukluğu, panik atak ve sosyal fobiyi kapsayan anksiyete bozuklukları İPH’lı
hastalarda %40 dolayında bulunur (7,8). Anksiyete parkinsonien semptomların
kötüleşmesine neden olabilir (140). İPH’da anksiyetenin başlangıcı özellikle panik
ataklar olmak üzere hastalığın geç döneminde olma eğilimindedir (141). İPH’nın
semptomatolojisi ve depresyon ile anksiyete semptomları iç içe geçebilir ve bu gibi
faktörler Parkinson hastalarında anksiyetenin teşhisini güçleştirebilir (142).
EPİDEMİYOLOJİ
Araştırmalara göre İPH olgularının %25-50’sinde anksiyete bozuklukları
görülmektedir (6,143). Genel popülasyondakine göre yüksek görülme oranlarına ilave
olarak, İPH’lı hastalardaki anksiyete bozukluğu görülme oranları araştırmacıların
çoğunluğu tarafından, diğer nörolojik ya da medikal hastalığı olan hastalardan daha
yüksek olarak bulunmuştur. Vazquez ve ark., 131 İPH’lı hastanın 31’inin (%24), panik
bozukluğu için pek çok DSM-III-R kriterini karşılayan tekrarlı panik ataklar
sergilediklerini tespit etmiştir (143). Schiffer ve ark., 16 İPH ile depresyonu olan hasta
ve 20 multipl skleroz ve depresyonu olan hastayla gerçekleştirdiği klinik psikiyatrik
görüşmelerde, İPH hastalarında anksiyete bozukluklarına daha sık rastlandığını
belirtmişler ve İPH hastalarının %75’inin geçmiş ya da mevcut yaygın anksiyete
bozukluğu kriterlerine uygunluk gösterdiğini, multipl skleroz hastalarında ise bu
oranın yalnızca %10 olduğunu saptamışlardır (5).
Menza ve ark. 42 İPH olgusu ile 21 uygun medikal kontrol olgusunu (yaş ve
hastalık süresi açısından uygun seçilmiş olan kronik zayıflatıcı osteoartrit hastaları)
23
DSM-III-R kriterlerini ve değişik psikiyatrik ölçüm testlerini kullanarak karşılaştırmışlar
ve İPH hastalarından on ikisinde (%29), medikal kontrol grubunun ise yalnızca
birinde (%5) anksiyete bozukluğu saptamışlardır (144). Menza ve ark., bunu takiben
İPH’lı 104 hasta ve 61 uygun kontrol üzerinde yaptıkları incelemede, İPH’lı hastaların
depresyon ve anksiyete açısından kontrollere göre çok daha yüksek görülme
oranlarına sahip olduğunu belirtmişlerdir (111).
Berrios ve ark., İPH’lı hastalardaki otonomik semptomların yanlış yorumlanarak
anksiyete
olarak
değerlendirilebileceğini
ve
bu
popülasyonda
anksiyetenin
olduğundan fazla teşhis edilebileceğini öne sürmüştür (142).
KLİNİK ÖZELLİKLER
İPH hastalarında bir çok anksiyete bozukluğu görüldüğü bildirilmiştir. Yaygın
anksiyete bozukluğu, panik bozukluk ve sosyal fobi bunlardan en sık rastlananları
olmakla beraber obsesif-kompulsif bozukluk (OKB), agorafobi ve başka türlü
adlandırılamayan
anksiyete
bozukluğu
da
İPH’lı
hastalarda
tanımlanmıştır
(6,144,145). Ayrıca, pek çok hasta depresif bozukluk kapsamında anksiyete
sergilemektedir.
Menza ve ark., İPH’lı hastalarda primer teşhislerin; panik bozukluk, fobik bozukluk
ve yaygın anksiyete bozukluğu şeklinde dağıldığını belirtmektedir (144). Stein ve
ark., İPH’lı hastaların birden fazla anksiyete bozukluğunu yaşayabildiklerini
gözlemlemiştir (6).
Yaygın Anksiyete bozukluğu
DSM-IV’e göre, yaygın anksiyete bozukluğu, bazı aktiviteler için aşırı anksiyete ve
endişe ile karakterizedir ve yerinde duramama, yorgunluk, konsantre olamama,
iritabilite, kas gerginliği ya da uyku bozuklukları ile ilişkilidir (146).
Panik Bozukluk
Panik bozukluğu olan hastalar tekrarlayan, beklenmedik panik ataklar yaşarlar. Bir
panik atak, bir süre devam eden ve aşırı bir korku ya da rahatsızlığın hissedildiği ve
ansızın çeşitli semptomların gelişebildiği ve 10 dakika içinde tepe noktasına
ulaşabildiği bir süreçtir. Rastlanan semptomlar arasında; çarpıntı, terleme, titreme,
nefes darlığı, sersemlik, depersonalizasyon ve ölüm korkusu sayılabilir (146).
24
Yaşlılar arasındaki anksiyete bozukluklarının epidemiyolojisi ve komorbiditesi
incelendiğinde, Flint, yaygın anksiyete bozukluğu ve fobilerin ileri yaşlardaki pek çok
anksiyetenin sebebi olduğunu, panik bozuklukların ise bu yaşlarda daha az
görüldüğünü belirtmiştir (141). Bazı yazarlar anksiyete teşhisinin ileriki yaşlarda
gözden kaçabildiğine değinmekte ve yaşlılardaki düşük görülme oranlarına bunun da
etkisinin olabileceğini ve yaşlılık döneminde diğer hastalıkların da (kronik obstruktif
pulmoner hastalık gibi) bu yaşlarda panik bozukluğun başlamasında etken
olabileceğini belirtmektedirler (147,148).
Sosyal Fobi
DSM-IV’e göre, sosyal fobi, ısrarcı ve belirli bir şekilde bir ya da birkaç sosyal
durumdan korkulmasıyla karakterizedir. Kişi kendisini sıkıntıya sokacak şekilde
hareket edeceğinden endişe etmekte, ancak duyduğu korkunun şiddetine yenik
düşmektedir (146). İPH’lı bazı hastaların sosyal durumlardan korkuları doğrudan İPH
semptomları ile ilişkili gibi gözükmektedir. Diğerleri ise İPH’nın semptomları ile
bağlantısı olmayan, hatta ondan önce gelişen sosyal fobilere sahiptir (145,149).
Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB)
OKB, ısrarcı ve tekrarlayan düşüncelerin (obsesyon) ya da davranışların
(kompulsiyon) görülmesidir. Düşüncelerinin ya da davranışlarının alakasız olduğunun
farkında olsa da kişi kendini devam etmek zorunda hissetmekte ve etmediği takdirde
sıkıntı duymaktadır (146).
Alegret ve ark., demans ve depresyonu olmayan bir grup İPH hastasında
yaptıkları çalışmada parkinsonien bulguların şiddetli olduğu hastalarda normal
kontrollere göre daha obsesif özellikler izlendiğini, İPH’nın hafif seyrettiği olgularda
ise normal kontrollere göre bir farklılık gözlenmediğini bildirmişlerdir. Yazarlara göre
hastalık
ilerledikçe
obsesif
kompulsif
semptomlar,
bazal
gangliadaki
bazı
nörokimyasal değişim altgrupları ile ilişkili olarak ortaya çıkabilir (150).
Antiparkinsonien İlaçlar ve Anksiyete
İPH hastalarında görülen bazı anksiyete semptomlarına antiparkinsonien ilaçların
yol açıp açmadığı konusunda fikir birliği yoktur (16). Henderson ve ark., levodopa
25
kullanan ve anksiyete semptomları bulunan İPH hastalarının %44’ünde anksiteye
semptomlarının levodopaya başlamadan önce ve %56’sında ise sonra başlamış
olduğunu belirtmişlerdir (151). Menza ve ark., levodopa dozu ile anksiyete ölçümleri
arasında
anlamlı
korelasyon
bulamamışlar
ve
İPH’lı
hastalarda
gözlenen
anksiyetenin levodopa tedavisinin yan etkisi olmadığını ileri sürmüşlerdir. Yazarlar
ayrıca, anksiyete ölçümlerinin selegilin ya da pergolid alan ya da almayan hastalar
arasında farklılık göstermediğini de belirtmişlerdir (144). Vasquez ve ark. ise panik
ataklar ile levodopa tedavisi arasında ilişki bulurken diğer agonist ilaçlarla bir bağlantı
olmadığını bildirmişlerdir. Araştırmacılar, uzun dönem levodopa tedavisi gören İPH
hastalarının %24’ünün tekrarlayan panik ataklara maruz kaldıklarını görmüşlerdir.
Ayrıca panik bozukluk görülen İPH hastalarının panik bozukluk bulunmayanlardan
daha önce levodopa tedavisi almaya başladıklarını ve panik bozukluğu olan
hastaların daha yüksek dozlara ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir (143).
Anksiyete ve Motor Dalgalanmalar Arasındaki İlişki
Bazı araştırmacılar ‘’on-off ’’ dalgalanmaları yaşayan hastalarda diğerlerine
kıyasla daha yüksek seviyede anksiyete bildirirken (104,144,151), bazıları ise bu
ilişkiyi doğrulamamışlardır (6,138,145). Pek çok yazar ‘’on-off ‘’ sendromunu yaşayan
hastalarda, anksiyetenin daha çok ‘’off’’ aşamasında görüldüğünü bildirmiştir
(6,143,151,152).
Anksiyete ve Depresyon Arasındaki İlişki
Psikiyatrik popülasyonlarda, anksiyete ve depresif bozuklukların beraber
bulunmasına sık rastlanılır (153); bu beraber görülme durumu bilhassa yaşlılarda
daha sıktır (154). Bir çalışmaya göre anksiyete bozukluğu görülen İPH’lı olguların
%92’sinde depresif bozuklukta görülmektedir ve depresif bozukluk gösterenlerin
%67’sinin ise anksiyete bozukluğu da gösterdiği ortaya konulmuştur (144). Diğer
çalışmalarda da İPH hastalarında depresyon ve anksiyete arasında yakın bir
korelasyon gösterilmiş olsa da (143), anksiyete depresyonun yokluğunda da ortaya
çıkabilir.
FİZYOPATOLOJİ
İPH olan hastalar olmayanlarla karşılaştırıldığında daha fazla stres altındadırlar ve
anksiyete hastalığın semptomlarına psikolojik bir cevap olabilir (155). Bununla
26
beraber
İPH’lı
hastalardaki
anksiyete
hastalığın
temelindeki
nörokimyasal
değişikliklerle de ilişkili olabilir (16). Norepinefrin, serotonin, dopamin ve γaminobuturik asit (GABA) anksiyete patogenezi ile ilişkilendirilmiştir (132,156-158).
Bu nörotransmiter sistemlerinde anormallikler İPH’lı hastalarda gösterilmiştir (120);
fakat bunların anksiyete patogenezi ile direkt ilişkisi ispat edilememiştir.
Primer psikiyatrik popülasyonda anksiyetenin patogenezinde rol aldığı öne
sürülen esas nörotransmiterler norepinefrin ve GABA olmakla beraber son
zamanlarda, kolesistokinin’in panik bozukluğun patogenezinde ve dopaminin de
sosyal fobinin gelişmesinde rolleri olabileceğine dair bulgular elde edilmiştir
(132,157,159,160).
Norepinefrin
Primer anksiyete bozukluklarının gelişiminde (bilhassa panik bozukluğunda),
özellikle
alfa-2-adrenerjik
reseptörlerde
ve
lokus
seruleusun
kendisinde,
noradrenerjik fonksiyon bozukluğu görüldüğüne dair güçlü deliller bulunmaktadır
(132,157,161-163). Noradrenerjik sistemin pek çok anomalileri İPH hastalarında da
tespit edilmiştir (115). Bilhassa dorsal asendan noradrenerjik yol etkilenmekte (161163) ve değişiklikler hem merkezi hem de periferal adrenerjik reseptörlerde ortaya
çıkmaktadır (164). Bazı çalışmalarda Parkinson hastalarında lokus seruleus
inhibisyonunun ortadan kaldırılmasının (disinhibisyon) sekonder panik ataklara neden
olabileceği belirtilmiştir (19,143,145).
Serotonin
Anksiyete bozukluklarında serotonin nörotransmiter sisteminin de, rol oynadığı
üzerine hipotezler bulunmaktadır (164,165). İPH hastalarının da serotonerjik
sistemlerinde anomaliler olduğu belirtilmektedir (166,167). Menza ve ark. 32 hastada
genotip-fenotip üzerine korelasyon çalışmalarında, serotonin taşıyıcı geninin kısa
alelinin Parkinson hastalarında anksiyete ve depresyon gelişimi açısından önemli bir
risk faktörü olabileceğini ileri sürmüşlerdir (127).
GABA
Panik bozukluğun ve yaygın anksiyete bozukluğunun tedavi edilmesinde
benzodiyazepinlerin oynadığı etkin rol anksiyetenin oluşumunda GABA’nın potansiyel
27
rolüne işaret etmektedir, bu ilaçlar beyindeki GABA reseptörlerini aktive ederek
etkilerini göstermektedirler (165). Parkinson hastalarının beyinlerinin incelenmesi
sonucunda pek çoğunda, putamen ve pallidumda yüksek konsantrasyonda, kortikal
alanlarda ise düşük konsantrasyonda GABA tespit edilmiştir (115).
Dopamin
OKB’de hem dopamin hem de serotonin sistemleri rol oynuyor olabilir (168,169),
bazı yazarlar panik bozuklukda dopeminerjik bir disregülasyondan söz etmişlerdir
(170). İki nöro-görüntüleme çalışması da (171,172), dahil olmak üzere pek çok yeni
bulgu, sosyal fobi görülen hastalarda striatal dopaminerjik fonksiyon anomalilerini
destekler
niteliktedir
(166).
Dopamin
reseptör
ve
dopamin
taşıyıcıyıcısı
polimorfizmleri üzerine genetik çalışmalar panik bozukluğu ile genetik bir bağlantı ya
da ilişki bulmaya çalışmaktadır (173).
Parkinson hastaları üzerinde Maricle ve ark.’nın sürdürdükleri levodopa infüzyon
çalışmaları anksiyetede açıkça bir dopaminerjik yetersizlik durumunu ortaya
koymaktadır (174). Tomer ve ark. (167), striatum’daki azalmış dopaminerjik
aktivitenin İPH hastalarındaki OKB’den sorumlu olabileceği tezini ortaya atmıştır
(167). Dopamin lokus seruleusun ateşleme oranını azaltır (175). Bazı araştırmacılar
İPH’daki dopamin yetersizliğinin noradrenerjik sistemlerde değişikliğe yol açtığını ve
bunun bazı anksiyete bozukluklarından sorumlu olabileceği tezini savunmaktadırlar
(19,143,176).
Beyin Lokalizasyonu
Bazı bulgular anksiyetenin oluşumunda lateralize serebral faktörlerin önemli
olabileceğine işaret etmektedir. Birkaç çalışmada parkinsonien semptomların
lateralizasyonu ile anksiyete arasında ilişkiyi incelenmiştir. Bu çalışmalarda
Parkinson hastalarında gözlenen anksiyetenin hastalığın semptomlarının başlıca sol
tarafta görülmesi ile ilişkili olduğu bulunmuştur (5,18).
PARKİNSON HASTALIĞI’NDA KOGNİTİF FONKSİYONLAR
İPH’nın orjinal tanımında motor bir bozukluk olduğu, mental fonksiyonları
etkilemediği bildirilmekle beraber hastalığın tanımlandığı erken dönemlerde bile
Charcot ve Vulpian tarafından İPH’da mental değişikliklere dikkat çekilmiştir. 1882
28
yılında da ilk kez 7 Parkinson hastasında olası demans varlığından söz edilmiştir.
Günümüzde kognitif fonksiyonlardaki değişiklikler daha iyi anlaşılmıştır ve İPH’nın
klinik semptomlarının bir parçası olarak sayılmaktadırlar (4,37,177-179).
EPİDEMİYOLOJİ
Demansı olmayan İPH hastalarında, hatta erken evrelerde çeşitli kognitif defisitler
gözlenmektedir, bir çalışmada kontrol grubuna göre %93 sıklıkta bildirilmiştir (180).
Demans ise hastaların daha küçük bir bölümünü etkilemektedir. İPH’da demans
prevalansını, Brown ve ark. ortalama %35.1 olarak bildirmişlerdir (181). Cummings
ve ark. ise 27 çalışmanın değerlendirildiği bir meta analizde prevalansın %40
oranında olduğunu ortaya koymuşlardır (182). Nöropsikolojik testlerin yapıldığı hasta
populasyonlarında %37-44 arasında değişen prevalans oranlarının, populasyona
dayalı çalışmalarda %28-41 olduğu gözlenmiştir (183-186). Demans, 50 yaş altı
hastalarda gözlenmezken, 80 yaşın üzerinde ki hastalarda %69 oranında
görülmektedir. Benzer şekilde prevalans, hastalığı 70 yaşından önce başlayanlarda
%9 iken, 70 yaşından sonra başlayanlarda %37 oranında saptanmıştır (186).
İPH’da demans insidansı hastane ve toplum temelli çalışmalarda yılda 1000 kişi
başına 42.6-112.5 olarak bildirilmiştir (108,179,187-190). İPH hastaları kontrollerle
karşılaştırıldığında 5 yılın üzerinde izlenenlerde 4-6 kat, 2 yılın üzerinde izlenenlerde
1.7 kat daha fazla demans görülmektedir (187,188,191).
RİSK FAKTÖRLERİ
İPH’da demans gelişimi ile ilgili olarak; hastalık başlangıç yaşının ileri olması,
özellikle bradikinezi olmak üzere ekstrapiramidal semptomların şiddeti, aile öyküsü,
depresyon,
levodopaya
bağlı
psikozun
varlığı,
psikolojik
stres
ve
düşük
sosyoekonomik durum ya da eğitim düzeyi risk faktörleri olarak bildirilmiştir
(4,183,187,192-194). Başlangıç yaşının ileri olması ve atipik klinik özellikler temel risk
faktörleri olarak görünmektedir (195).
KLİNİK ÖZELLİKLER
İPH’lı hastalarda bellek, dikkat ve yürütücü işlev bozuklukları ile bilişsel yavaşlama
olur. Vizyospasyal becerilerde bozukluk en yaygın olandır (54,196,197). İPH ilişkili
demans, vizyospasyal disfonksiyon ve önde giden davranış semptomları ile ilişkili
diseksekütif bir sendromdur (198,199). Niteliksel olarak demansı olan ve olmayan
29
hastaların nöropsikolojik profilleri, aynı tipte defisitleri kapsar, fakat demansı olan
olgularda bulgular daha ciddidir (11).
Vizyospasyal İşlevler
Vizyospasyal işlevler, uzaydaki objelerin pozisyonlarını ayırt etmeyi, bu objeleri
uygun mekan çerçevesi içinde birleştirmeyi, bu tür mekanlarla ilgili kavramları
gerektiren mental işlemleri yerine getirebilmeyi içermektedir (200). Vizyospasyal
disfonksiyon İPH’da çok yaygındır ve entelektüel yetilerin korunduğu ve az motor
komponent gerektiren testlerde bile kanıtları bulunabilir (201,202). Kategori
oluşturma, yanıtın kendiliğinden oluşturulması ve ileri planlama kapasiteleri
gerektiren
işlevler
bozulur
(203-205).
İPH’daki
vizyospasyal
bozukluklardan
vizyospasyal fonksiyonda spesifik bir değişiklikten çok santral işleme kaynaklarındaki
defisitler sorumludur (54).
Yürütücü Fonksiyonlar
İPH’da yürütücü fonksiyonlar da değişmiştir (54) ve bu fonksiyonların bozukluğu,
kognitif bozulmaya işaret eden en erken bulgulardan biridir (206). Yürütücü
fonksiyonlar yeni, rutin olmayan problemin çözüm işlemidir. Bekleme, hedef seçimi,
ön planlama ve sonuçları gözlemleme aşamalarından oluşur. Yürütücü fonksiyon
bozuklukları prefrontal korteks hasarı veya bazal gangliyonlarla anatomik veya
strüktürel bağlantıların bozukluklarında görülür (199). Bu defisitler, kavram oluşturma
ve kural bulma, problem çözme, ayrıntılara girme, planlama ve dikkatini bir yöne
kaydırmada bozukluğunu içeren birkaç farklı paradigma kullanılarak demansı
olmayan İPH’larda daha iyi ortaya çıkarılmıştır (207). Perseveratif hatalar daha az
sıklıktayken, güçlükler yeni uyarana dikkati kaydırmaya bağlı olarak ortaya çıkar. Bu
nedenle İPH’da yürütücü fonksiyon bozukluğunun tipi frontal kortikal tutuluma bağlı
olandan ayrılır (208). İPH’lı olgular frontal lob işlevlerini değerlendiren Wisconsin Kart
Eşleme Testi (WCST), kelime akıcılığı, Stroop testi ve kule testlerinin kullanıldığı
nöropsikolojik ölçümlerde düşük performans gösterirler (54, 209,210).
Dikkat
İPH’lı hastalar dikkati düzenlemede bozukluk olduğu için çift görev testlerinde (iki
farklı görevi eş zamanlı yapmaları istendiğinde) zorlanırlar (197). Görsel dikkat
görevlerinde çeldirici unsurların varlığında İPH’lı hastaların kontrol grubundakilere
30
göre dikkatlerinin daha kolay kesintiye uğradığı bildirilmiştir (211). Demans bulunan
İPH’lı hastalarda ise, kognitif reaksiyon zamanı ve uyanıklık gibi dikkat ölçüm
parametreleri bozulmuştur (212).
Bellek
İPH’lı hastalarda birkaç bellek fonksiyonunda bozukluk olabilir (54). Bellek
bozukluğu limbik tipte değildir ve daha çok bellek trasesine ulaşmada güçlüğe
bağlıdır (207,213). Kısa süreli bellek kapasitesi normal olmasına karşın akılda tutma
süresi kısalmıştır. Amnezi olmamakla birlikte multipl bellek içeriğini işlemlemek
zorlaşmıştır. Anlamsal ilişkili kelimelerin çağrışımı bozuktur (197). İPH’lı hastalarda
olaylara ilişkin materyalin bilinçli toplanması ve direkt ölçümü fonksiyonu ile ilgili açık
bellek bozulmuştur. Bellek depolama şifrelemesi sağlam olduğundan otomatik ve
örtük bellek sağlamdır (214). Demansı bulunan İPH hastalarında, çalışma belleği,
uzun dönem bellek, vizyospasyal bellek ve metodlu öğrenme bozulmuştur. Defisitler,
yeni bilgiyi öğrenmede bildirilmişse de bellek bozukluğu, Alzheimer hastalığında
görülenden farklı bir paternde ve daha az ciddidir (215).
Dil
İPH’da dilde bozulmuş verbal akıcılık temel özelliktir ve Alzheimer hastalığında
ortaya çıkandan daha ciddidir (200,206-208,213,215). Demansı olan ve olmayan
Parkinson hastalarında isimlendirme güçlükleri, spontan konuşmanın azalmış bilgi
içeriği, bozulmuş cümle kavrayışı, özellikle kompleks cümlelerin kavrayışında
bozulma gibi diğer defisitlerin hepsi Alzheimer hastalığına göre anlamlı derecede
azda olsa tanımlanmıştır (216). İPH’da bozulmuş verbal akıcılık, isimlendirme
güçlükleri gibi tanımlanmış dil defisitleri, daha çok yürütücü fonksiyon bozukluğu ile
ilişkilidir (207,217).
Praksi
Demansı olan İPH’lı hastalar benzer şiddette demansı olan Alzheimer hastaları
ile karşılaştırıldığında praksi genellikle bozulmamıştır (218). Bununla beraber bazı
otörler yaş eşleştirmeli kontrollerle karşılaştırıldığında demansı olmayan İPH’lı
hastalarda ideomotor apraksi bildirmiştir (219).
31
Davranış ve kişilik değişiklikleri
Davranış değişiklikleri demansı olan İPH’lı hastalarda sıktır. Vizüel
halüsinasyonlar, Alzheimer hastalığı olan hastaların %25’inde görülmesine karşın
demansı olan İPH’lı hastalarda bu oran %70’tir. Ciddi kognitif defisitler, İPH’da vizüel
halüsinasyonların ortaya çıkışı için bağımsız bir risk faktörü olarak gösterilmiştir
(215,220).
Bazı araştırıcılar, İPH’nın demansın farklı tipleri ile ilişkide olabileceğini ileri
sürmüştür. İPH’da yürütücü fonksiyon bozukluğuna ilaveten bazı hastalarda,
Alzheimer hastalığında görülene benzer dilin erken bozukluğu ile ilişkili, limbik veya
hipokampal tipte amnezili demansın diğer tipi gelişebilir. Bu bireyler, Alzheimer
hastalığı ve İPH ile birlikte olan hastalar veya klinik semptomları anlamlı derecede
katkıda bulunan Alzheimer tipi patolojisi olan hastalar olabilir (55,216,221).
KOGNİTİF DİSFONKSİYONUN FİZYOPATOLOJİSİ
Demansı olan İPH hastalarında orta beyindeki Lewy cisimciklerine ek olarak beyin
ve kortekste de Lewy cisimcikleri bulunmaktadır. Bu Lewy cisimcikleri ortabeyindeki
Lewy cisimciklerinden daha küçük ve daha irregülerdir. Bununla beraber beyin ve
beyinsapı Lewy cisimcikleri muhtemelen ortak orjinlidir. Nekropsi çalışmalarında
yüksek dansitesili kortikal Lewy cisimcikleri demans ile çoğunlukla ilişkili bulunmuştur
(4).
İPH’daki kognitif bozuklukların patogenezinde dopaminerjik, kolinerjik,
noradrenerjik ve serotonerjik mekanizmalardaki defisitler ileri sürülmüştür (4).
Noradrenerjik
defisitler
bozulmuş
dikkatten,
serotonerjik
defisitler
depresif
semptomlardan, dopaminerjik defisitler diseksekutif sendromun bir bölümünden
sorumlu iken, kolinerjik defisitler ise dikkat ve frontal fonksiyonda bozulmalara neden
olabilir (207,222).
Dopaminerjik Defisitler
İPH’da major lezyon, nigrostriatal dopaminerjik nöronların dejenerasyonudur.
İPH’nın motor semptomlarından akinezi güçlü bir şekilde dopamin tüketimi ve zihinsel
bozuklukla ilişkilidir. Bu nedenle İPH’da kognitif bozukluğun, motor semptomlara
neden olan aynı subkortikal lezyonun sonucu olduğu savunulmuştur (nigrostriatal
dopaminerjik
sistem
lezyonu)
(223).
Kognitif
disfonksiyon
nigrostriatal
ve
mezokortikal dopaminerjik sistemlerde dopamin eksikliğinden kaynaklanabilir (54).
32
Bir çalışmada, İPH’lı hastalarda kaudat nükleus ve frontal kortekste fluorodopa [18F]
emiliminde azalma verbal akıcılık, çalışma hafızası ve dikkat fonksiyonunu
(planlama, organize etme ve değişiklik yapma) ölçen nöropsikolojik testlerde bozulma
ile ilişkili bulunmuştur. Bu dopaminerjik sistem disfoksiyonunun İPH’lı hastalarda
kognitif bozulma üzerine bir etkisi olduğunu gösterebilir (4).
Demansı olan ve olmayan İPH’lı hastaların substansiya nigrasındaki nöronal
kayıpla ilgili bir çalışmada demansın, frontal-subkortikal devrenin bölümü olan kaudat
nukleusa projekte olan substansiya nigranın medial bölümünde dopaminerjik hücre
kaybı ile korele bulunması kognitif bozuklukta dopaminerjik tutulumu destekler (224).
Neokortikal alanlarda dopamin konsantrasyonu düşüklüğünün demanslı İPH
hastalarında demansı olmayanlara göre daha belirgin olması demans gelişiminde
mezokortikal dopaminerjik sistemin dejenerasyonunun bir rol oynadığını göstermiştir
(207). Bununla birlikte kognitif bozukluk ve motor semptomlar arasındaki ilişkinin
daha detaylı analizi kognitif bozukluğun yürüyüş ve postür bozukluğu ile dizartri gibi
levodopa cevabı iyi olmayan motor semptomlarla güçlü bir korelasyon gösterdiğini
ortaya çıkardı. Bu bulgular kognitif bozuklukta nondopaminerjik sistemin de sorumlu
olduğunu göstermiştir (225). Eksperimental çalışmalarda bazı kognitif defisitler
levodopa ile tedaviden fayda görmekle beraber levodopa tedavisi ile demansı
iyileştiremeyen günümüz klinik deneyimi dopaminerjik defisitin İPH’da demans için
sorumlu temel nörokimyasal bozukluk olmadığını ileri sürer (207).
Noradrenerjik Defisitler
Kognitif bozukluğu olan İPH’lı hastaların beyinlerinde lokus seruleusta nöronal
kayıp saptanması İPH demansının nöropatolojisinde noradrenerjik sistemin rolünü
desteklemektedir. Lokus seruleusta nöronal kayıp genel olarak İPH’da tespit
edilmekle beraber demansı olan İPH’lı hastalarda dejenerasyonun boyutu daha fazla
olarak
bildirilmiştir
(226,227).
Bir
çalışmada
ise
serebral
neokorteks
ve
hipokampustaki norepinefrin konsantrasyonu düşük olarak bulunmakla birlikte
demanslı ve nondemanslı hastalar arasında farklılığın olmadığı görülmüştür (228).
Defektif noradrenerjik transmisyonun dikkat defisiti açısından önemli olduğu
düşünülmektedir (4).
33
Kolinerjik Defisitler
Meynert’in bazal nükleusunda ciddi hücre kaybı ve serebral korteksin kolinerjik
innervasyonunda bir azalma İPH’da tanımlanmıştır (229). Kognitif bozukluğun en
açık ilişkisi temporal ve arkikortikal alanlardaki kolinerjik defisitlerdir (230). İPH’lı
hastalarda Meynert’in bazal nükleusunda nöronal kayıp bulunmakla beraber (231)
Whitehouse ve ark. demansı olan İPH’lı hastalarda Meynert’in bazal nükleusu ve
media septum/Brocca’nın diagonal bandında ki nöronal kaybın daha fazla olduğunu
göstermişlerdir (232). Otörler hipokampusa giden septal/Brocca’nın diagonal bandı
yollarının disfonksiyonunun İPH’da bellek defisitine yol açabileceğini, Meynert’in
bazal nükleusunda nöron kaybının ise işleme hızında bozulma gibi diğer kognitif
defisitlerde rolü olabileceğini ileri sürmüşlerdir (232). Son klinik çalışmalar, İPH ile
ilişkili demansta önemli rol oynayan kolinerjik defisit varsayımından hareketle İPH
demansı
olan
hastalarda
kolinesteraz
inhibitörlerinin
etkili
olabileceğini
savunmaktadır (233).
Serotonerjik Defisitler
İPH’da serotonerjik etkilenim dorsal rafe nükleusunda nöronal kaybı bildiren
çalışmalar sonucunda ileri sürülmüştür (234,235). Dorsal rafe nükleusunda artmış
nöronal kayıp demansı olan İPH’lı hastalarda bildirilmiştir. Medial frontal korteks ve
striatumda serotonin, serotonin metaboliti ve reseptörlerinin azaldığını ve bu
bulguların İPH’da kognitif bozuklukla ilişkili olduğunu gösteren çalışmalar İPH
demansında serotonerjik patolojinin rolünü desteklemektedir (235). Bununla beraber
dorsal rafe nükleusunda nöronal kayıp İPH demansından çok depresyonla ilişkili
olabilir (124).
34
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmamıza, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hareket Bozuklukları
polikliniğinde takip edilen; yaş ortalamaları 65,86±8,53 (min:47-maks:82) ve K/E
oranı 20/45 olan toplam 65 İPH hastası alındı. Hastalar uygulanan HAM-D (81) ve
HAM-A (236) skalalarına göre gruplara ayrıldı. Depresyon ya da anksiyete
saptanmayan, yaş ortalamaları 68,38±7,19 (min:49-maks:78) olan 4K/17E, 21 İPH
hastası kontrol grubu olarak alındı. Depresyon saptanan 26 hasta depresyon grubu,
anksiyete saptanan 18 hasta ise anksiyete grubu olarak alındı. Anksiyete grubu
yalnız anksiyete saptanan hastalardan oluşturuldu, depresyon grubunda ise
anksiyetenin yüksek oranda eşlik etmesinden dolayı anksiyete saptanan hastalarda
mevcuttu. Her iki grup klinik, demografik özellikler ve nöropsikolojik test puanları
açısından kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Çalışmamız hastanemiz etik kurulundan
onaylandıktan sonra, tüm hastalar çalışma hakkında bilgilendirilerek, onayları alındı.
Çalışmaya dahil edilme ve dışlanma kriterleri
•
DSM IV kriterlerine göre demans tanısı alan hastalar çalışmadan dışlandılar
(146).
•
Piramidal bulgular, serebellar bulgular, belirgin bakış parezisi, dispraksi,
otonomik disfonksiyon ya da öyküde Lewy body demansı düşündürebilecek
özellikleri olan hastalar çalışmadan dışlandılar.
•
Öyküde kafa travması, ensefalit ve toksik maddeye maruz kalma gibi olası
diğer
parkinsonizme
neden
olabilecek
özellikleri
barındıran
hastalar
çalışmadan dışlandılar.
•
Çalışmaya alınan hastaların hepsi İPH’nın klinik özelliklerini taşımaktaydı
(kardinal bulguların varlığı, yavaş progresif seyir, unilateral başlangıç,
levodopaya belirgin klinik yanıt vs.)
•
Testlere koopere olamayan hastalar çalışmadan dışlandılar.
•
İPH dışında test performanslarını etkileyebilecek düzeyde sistemik hastalığı
olanlar çalışma dışı bırakıldılar.
Hastalığın evrelendirmesi Hoehn-Yahr skalası ile yapıldı, klinik ciddiyet derecesi
ise Unified Parkinson’s Disease Rating Scale (UPDRS) ile değerlendirildi (93,237).
Hoehn-Yahr skalası, hastalığı 5 evrede incelemektedir (93).
35
•
Evre 1: Tek taraflı tremor, rijidite, akinezi veya postural dengesizlik
•
Evre 2: İki taraflı tremor, rijidite, akinezi veya bradimimi, yutma güçlükleri,
aksiyel rijidite (özellikle boyun), öne eğilmiş postür, yavaş veya ayağını
sürüyerek yürüme ve genel katılık gibi aksiyel bulgularla birlikte veya tek
başına postural anormallikler
•
Evre 3: Evre 2‘deki bulgulara ilaveten hastada denge bozukluğunun olması,
ancak hasta tüm aktivitelerini bağımsız olarak yapabilir.
•
Evre 4: Hasta günlük yaşam aktivitelerinin bir kısmında veya tamamında
yardım gereksinimi duymaktadır.
•
Evre 5: Hasta tekerlekli sandalyeye veya yatağa bağımlıdır.
UPDRS, motor (total 92 puan), günlük aktivite (total 52 puan), duygu-düşünce
(total 16 puan), tedavi komplikasyonu (total 23 puan) olmak üzere hastaları 4 klinik
özellik açısından değerlendirmektedir (total 183 puan) (237).
Hastalarda depresyon Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği (HAM-D) ile
değerlendirildi (81). HAM-D, 17 maddeli ve 0-52 puan arasında puanlanmaktadır
(81). Sonuçlar; 0-7 puan: Depresyon yok, 8-15 puan: Minor depresyon, 16 puan ve
üstü: Major depresyon olarak değerlendirilmektedir. Anksiyete Hamilton Anksiyete
Değerlendirme Ölçeği (HAM-A) ile değerlendirildi (236). HAM-A, 14 maddeli ve 0-56
puan arasında puanlanmaktadır (236). Sonuçlar; 0-5 puan: Anksiyete yok, 6-14
puan:
Minör
anksiyete,
15
puan
ve
üzeri:
Major
anksiyete
olarak
değerlendirilmektedir.
Nöropsikolojik testler ve kognitif değerlendirme
Çalışmaya alınan hastalara, genel kognitif performansı belirlemek ve demans
tarama amacı ile KMDT (Kısa mental durum değerlendirme testi) uygulandıktan ve
bu test sonuçlarına göre demans saptanan hastalar çalışma dışı bırakıldıktan sonra:
1. Yürütücü fonksiyonlar (Frontal işlevler): Wisconsin kart eşleme testi
(Wisconsin Card Sorting Test- WCST), Saat çizme testi (Clock drawing test),
Stroop renk-kelime testi ve verbal akıcılık testi
36
2. Vizyospasyal işlevler: Benton yüz tanıma testi (Benton face recognition testBFR), Benton çizgi yönünü belirleme testi (Benton line judgement orientation
test - BLOT )
3. Bellek:
•
Verbal bellek: Sözel bellek süreçleri testi (SBST)
•
Görsel bellek: Weshler bellek ölçeği (Wechler Memory Scale - WMS)
testleri uygulandı.
KMDT: Oryantasyon (8 puan), dikkat-anlık hafıza (11 puan), hesaplama (4 puan),
soyut düşünce (3 puan), konstrüksüyon (4 puan), enformasyon (4 puan) ve hafıza (4
puan) olmak üzere 7 alt gruptan oluşmuş olup, maksimal skoru 38 puandır. Okuryazar olmayanlar için bu testin okuma, yazma ve aritmetik hesap gerektiren bölümleri
değerlendirme dışı bırakıldı, bu hali ile total 30 puan üzerinden değerlendirilerek tam
KMDT puanı ile orantı kuruldu. Mayo klinik tarafından geliştirilen bu test, bilişsel
işlevlerdeki ciddi değişmeleri, bozulmaları güvenilir bir şekilde gösterebilir. Bu açıdan
hastanın izlenmesinde güvenle kullanılabilir. Tanı açıdan ise, orta düzeye yaklaşmış
demansları ayırt edebilen bu tarama ölçeği, başlangıç düzeyindeki demansiyel
değişimleri göstermede yetersiz kalır (238).
WCST: Frontal bölgenin bilişsel, davranışsal mekanizmalar ve özellikle yönetici
işlevler üzerinde önemli rol oynadığı bilinir. Bir frontal bölge testi olarak kabul edilen
WCST, 4 adet uyarıcı kartı ile her biri 64’er adet olmak üzere 2 deste tepki kartından
oluşur. Hastadan üzerinde farklı renklerde (kırmızı, yeşil, mavi, sarı) ve sayılarda
(1,2,3,4) şekiller (üçgen, yıldız, artı, daire) bulunan bir kart destesinden bu kartları bir
kural dahilinde tek tek sınıflandırması istenmektedir. Deneğin destedeki her bir tepki
kartını, doğru olduğunu düşündüğü uyarıcı kartı ile eşlemesi gerekmektedir. Ancak
doğru eşleme kategorisi test boyunca değişmektedir; her tepkiden sonra, deneğe
tepkisinin doğru veya yanlış olduğu bildirilmekte fakat doğru tepkinin ne olduğu
konusunda bilgi verilmemektedir. Kartların önce renk, sonra şekil ve daha sonra
sayıya göre sınıflandırılması gerekmektedir. Her kategoriden 10 yanlışsız deneme
tamamlandıktan sonra diğer kategoriye geçilir. Test, 6 kategori bu şekilde
tamamlanırsa ya da önündeki 64 kartlık iki test kartı destesi tükenince sona erer.
Test sonucunda 13 farklı puan hesaplanmaktadır. 1.Toplam cevap sayısı,
2.Toplam yanlış sayısı, 3.Toplam doğru sayısı, 4.Tamamlanan kategori sayısı,
37
5.Perseveratif tepki sayısı, 6.Persevaratif hata sayısı, 7.Persevaratif olmayan hata
sayısı, 8.Persevaratif hata yüzedesi, 9.İlk kategoriyi tamamlamada kullanılan deneme
sayısı, 10.Kavramsal düzey tepki yüzdesi, 11.Kurulumu sürdürmede başarısızlık
puanı, 12. Öğrenmeyi öğrenme puanı, 13. Öğrenmeyi öğrenme başarısızlık puanı
(239).
STROOP renk-kelime testi: Bu test uygunsuz uyaranın baskılamasının en seçici
biçimde değerlendirilebildiği testtir. Dolayısı ile orbitofrontal işleve özellikle duyarlıdır.
Çalışmamızda dünyada farklı uyarlamaları ile uygulanan STROOP renk-kelime
testinin, TUBİTAK-BİLNOT bataryası içinde düzeltilmiş ve uyarlanmış biçimi
kullanılmıştır. Beş aşamada yapılan testin birinci aşamasında siyah-beyaz ile
yazılmış mavi kırmızı, yeşil ve sarı sözcüklerin okuma hızı kayıt edilmiştir. Toplam 30
sözcükten oluşan aynı renk isimlerinin gene dört değişik renk ile yazılmış renkli
uyarlamasının okunması ikinci aşamayı oluşturmuştur. Üçüncü aşamada testin ana
hedefi olan farklı renklerle yazılmış renk isimlerinde yazıyı okumak yerine sözcüklerin
hangi renkle yazıldığının söylenmesi istenmiştir. Okur yazar insanlarda genel eğilim
elbette ki yazıyı okumak şeklindedir. Uygunsuz uyarıyı baskılayabilenler normal
okuma yada renk tanıma hızından daha yavaş bir biçimde bu görevi yerine
getirebilirler. Ancak frontal işlev bozukluklarında bu süreç çok uzamakta, ya da çok
fazla hata ve düzeltme yapılmaktadır. Bu nedenle testin her aşamasında zaman,
hata ve düzeltme sayısı kaydedilmiştir (240).
Verbal akıcılık testi: Karmaşık dikkat işlevlerinin değerlendirilmesinde kullanılan bir
testtir. Burada hastadan önce bir dakika boyunca belli bir kategoriden kelimeler
söylemesi beklenir: örneğin biz hastadan bir dakika bozunca önce hayvan isimlerini,
daha sonra yine aynı sürede bir meyve bir insan ismi söylemesini istedik (241).
Saat çizme testi: Bilişsel işlevlerin planlama bölümünü değerlendirmek için
kullanılan bir testtir. Hastaya çapı 8 cm’den aşağı olmayan kaba bir daire çizip
vererek bunu büyük bir saat olarak kabul edip rakamlarını da kendisinin yerleştirmesi
ve saatin örneğin 11:20’yi göstermesi istenir. Puanlamada 10=en iyi, 1=en kötü
olmak üzere 10-6 arası puanlarda saat kadranı ve numaraları genellikle doğru
çizilmiş, 5-1 arası puanlarda saat numarası ve kadranları yanlış çizilmiştir. 10.Akrep
ve yelkovan doğru yerleşimlidir, 9.Akrep ve yelkovanın yerleştirilmesinde hafif
38
yanlışlık vardır. 8.Akrep ve yelkovanın yerleştirilmesinde daha belirgin hata vardır,
7.Akrep ve yelkovanın ayırımında belirgin bozukluk, 6.Akrep ve yelkovanın uygunsuz
kullanımı (örneğin açıklamaya rağmen dijital görünümünde çizme gibi), 5.Saat
numaralarının bir yerde yoğunlaşmış olarak yada ters yönde çizilmesi, 4.Numaraların
sıralamasında daha belirgin bozukluk vardır, 3.Saat kadranı ile numaraların yerleşimi
ilişkisizdir. 2.Çizim sonunda elde edinilen izlenim açıklamanın kısmen de olsa
anlaşılmış olduğudur, ancak şekil saate benzememektedir, 1.Çizme girişimi yada
açıklama yoktur (242).
BLOT (Benton çizgi yönünü belirleme testi): Vizyospasyal işlevleri görsel, algısal
düzeyde değerlendirmede arka assosiasyon korteksinin daha yukarı (parietal)
bölümlerini yani şeklin hareketle ilgili özelliklerini incelemede kullanılır. Bu testte 2
farklı yöndeki çizgi karışık şekilde sıralanmış 11 farklı yöndeki çizgiler içinde aynı
yöndeki olanlarla eşleştirilir. Burada hasta, test öncesi iki kez aynı soruların
yöneltildiği 5 maddelik alıştırmadan geçirilir. Daha sonra 30 soruluk test verilir.
Verilen her cevap kaydedilir ve hatalı cevaplar yuvarlak içine alınır. Her iki çizginin
doğru olarak bilindiği toplam doğru cevap sayısı hesaplanır (240).
BFR (Benton yüz tanıma testi): Vizyospasyal işlevleri görsel, algısal düzeyde
değerlendirmede arka assosiasyon korteksini daha aşağı (temporal) bölümlerini yani
şeklin
daha
aşağıdan
giden
‘’Ne’’
yolunun
taşıdığı
durağan
özelliklerinin
algılanmasını incelemede kullanılır. Burada hastaya önce bir kişinin fotoğrafı
gösterilerek bu fotoğrafın aynı anda gösterilen 6 farklı kişinin fotoğrafından aynı olan
bir tanesi ile eşlemesi istenir. Daha sonra yine hastaya bir kişinin fotoğrafı
gösterilerek kendisine aynı anda gösterilen 6 fotoğraftan aynı kişinin farklı pozdaki 3
fotoğrafı ile eşlemesi istenir. Toplam doğru cevap sayısı hesaplanarak kısa form
uzun formla eşleştirilir ve hastaların yaşları, eğitim düzeylerine göre ayarlanan
puanlar eşleştirmeden elde edilen puanlara eklenir (240).
SBST (Sözel bellek süreçleri testi): Bu test sözel öğrenme ve anımsama sırasında
kullanılan strateji ve süreçleri değerlendirmek için kullanılır. On beş kelimeden oluşan
bir liste deneğe okunarak, aklında kalan kelimeleri sırasına bakmadan söylemesi
istenir. Aynı deneme on kez tekrarlanır. Deneğin, öğrenirken belli bir yöntem izleyip
izlemediğini, kelimeler arasında bir bağlantı kurup kurmadığını görmek mümkün olur.
39
Kırk dakika sonra denekten bu kelimeleri (kelimeler kendisine tekrar okunmaz)
anımsadığı kadarı ile tekrar söylemesi istenir; bu geciktirilmiş kendiliğinden
anımsama denemesidir. Deneğin anımsayamadığı kelimeler için tanıyarak anımsama
denemesi yapılır. Bu amaçla, kayıt formunun arkasında her bir kelime, o kelime ile
anlamsal olarak aynı kategoriden bir kelime ve sessel olarak benzeyen bir kelime
arasına karıştırılarak daha önce yazılmıştır (Örn; listedeki ‘’Ev’’ kelimesi için: ‘’Ev,
Oda, El’’ gibi). Bu liste deneğe verilerek, bunlar arasında daha önce öğretilen
kelimeleri tanıyabilirse işaretlemesi istenir. Biz çalışmamızda sadece sözel işlevleri
değerlendirebilmek amacı ile deneğe kelimeleri kayıt formundan işaretletmek yerine,
kelime gruplarını sözel olarak vererek deneğin tanımasını ve bize söylemesini tercih
ettik. Deneğin doğru olarak kendiliğinden anımsadığı ve daha sonra doğru olarak
tanıdığı kelimelerin toplamı o deneğin toplam anımsama skorunu oluşturur (243).
WMS (Weshler bellek ölçeği, Görsel bellek alt test): WMS Görsel bellek alt testi,
üzerine geometrik desenler çizili olan üç karttan oluşur. Birinci ve ikinci kartlarda
birer, üçüncü kartta ise yan yana iki şekil vardır. Kartlardan her biri deneğe on saniye
gösterildikten sonra kaldırılır ve o şekli çizmesi istenir. Deneğin doğru olarak
anımsayıp çizdiği her bir unsur için belli puanlar verilir. Üç kartın bütününden
alabileceği en yüksek puan 14’tür. Russel, WMS’nin bütün bellek alt testlerine,
olguya haber vermeden yapılan bir geciktirilmiş anımsama denemesi eklemiştir ve
artık genel olarak bu uyarlama kullanılmaktadır. Bizde çalışmamızda olgulardan
testin verilişinden 40 dakika sonra bunları tekrar anımsamasını istedik. Eğer olgu
kartların hepsini anımsayamadı ise tanıyarak anımsama denemesine geçtik ve
birbirine yakın şekiller arasından bizim olgumuzdan anımsamasını istediğimiz şekli
seçmesini istedik. Bu yanıtlar arasından da tanıyarak anımsama puanını oluşturduk
(244).
İstatistiksel değerlendirme: Çalışma sonrasında elde edilen veriler, ‘’SPSS
(Statistical package for the social sciences) 13.0 for Windows’’ paket programına
girildi. Elde edilen verilerin normal dağılıma uygunluğu her bir grupta Kolmogorov
Smirnov testi ile incelendi. Depresyon saptanan ve kontrol grubu İPH hastaları
arasında klinik ve demografik özellikler ile nöropsikolojik test puanları Student-t test
ve Mann-Whitney U test ile karşılaştırıldı. Anksiyete saptanan ve kontrol grubu İPH
hastaları arasında klinik ve demografik özellikler ile nöropsikolojik test puanları Mann-
40
Whitney U test ile karşılaştırıldı. Gruplar arasında cinsiyet dağılımı ve Hoehn-Yahr
evrelemesi açısından farklılık olup olmadığı ki-kare testi ile değerlendirildi. HAM-D ve
HAM-A puanları ile klinik ve demografik özellikler ve nöropsikolojik test puanları
arasında korelasyon analizi Pearson ve Spearman’s korelasyon analizleri ile
değerlendirildi. P<0,05 olması anlamlı, p<0,005 olması ileri derecede anlamlı olarak
kabul edildi. Korelasyon analizlerinde r katsayısının 0,2-0,4 arasında olması hafif,
0,4-0,6 arasında olması orta, 0,6-0,8 arasında olması iyi, 0,8 üzerinde olması ileri
derecede korelasyon olarak kabul edildi.
BULGULAR
Çalışmamıza, yaş ortalamaları 65,86 ± 8,53 (min:47-maks:82) ve K/E oranı 20/45
olan toplam 65 İPH hastası alındı. Hastalar uygulanan HAM-D ve HAM-A skalalarına
göre gruplara ayrıldı. Depresyon ya da anksiyete saptanmayan, yaş ortalamaları
41
68,38±7,19 (min:49-maks:78) olan 21 İPH hastası kontrol grubu olarak alındı. Kontrol
grubunda K/E oranı 4/17 idi.
Hastaların 26’sında (%40) HAM-D skalasına göre depresyon saptandı (Grafik1).
Depresyon saptanan hastaların yaş ortalamaları 64,96 ± 9,38’di (min:47-maks:76),
K/E oranı ise 12/14 idi. Depresyon saptanan hastaların 5’inde (%7,7) major
depresyon mevcuttu. HAM-D skalasında 11/12 kesme puanı kullanıldığında ise 11
(%17) hastada depresyon saptandı.
Depresyon saptanan İPH hastalarında kontrol grubuna göre UPDRS
ve UPDRS
kognitif
total
(p=0,026)
(p=0,046) altgrup puanları anlamlı olarak yüksekti. Çalışmaya alınan
hastaların tamamı evre 1 ve 2’den oluşuyordu. Depresyon saptanan grubun %81’i
evre 2’de iken kontrol grubundaki İPH hastalarının %52’si evre 2’de idi (p=0,038) (Kikare testi). Diğer klinik ve demografik özellikler açısından iki grup arasında anlamlı
istatistiksel fark saptanmadı (Tablo 3) (T-Test).
Grafik1. Çalışmaya alınan hastalarda depresyon yüzdesi
40,00%
60,00%
Tablo 3. Depresyonu olan ve olmayan İPH hastalarının klinik ve demografik
özellikleri
Yaş
Depresyon(+)
Kontrol grubu
p
(n=26)
64,96 ± 9,38
(min:47-maks:76)
(n=21)
68,38±7,19
(min:49-maks:78)
0,179
42
K/E oranı
Hastalık başlangıç yaşı
Hastalık süresi (yıl)
Evre 1 (%)
Evre 2 (%)
HAM-D puan
HAM-A puan
İlk semptom levodopa (yıl)
Levodopa dozu (mg/gün)
Levodopa süre (yıl)
UPDRS total
UPDRS kognitif
UPDRS motor
UPDRS günlük yaşam
UPDRS tedavi komplikasyonu
12/14
58,04 ± 10,02
6,82 ± 4,09
5 (%19)
21 (%81)
12,96 ± 5,88
16,50 ± 9,46
2,71 ± 3,44
373,21 ± 227,50
4,01 ± 3,56
36,28 ± 14,53
3,08 ± 2,33
23,40 ± 9,76
9,12 ± 4,91
0,68 ±1,25
4/17
61,86 ± 8,48
5,88 ± 2,94
10 (%48)
11 (%52)
4,43 ± 2,23
3,67 ± 1,39
1,20 ± 0,79
361,11 ± 203,32
4,54 ± 2,90
25,90 ± 16,07
1,95 ± 1,32
17,24 ±11,09
6,48 ± 5,59
0,24 ± 0,54
0,051
0,178
0,367
0,038*
0,000**
0,000**
0,411
0,618
0,290
0,026*
0,046*
0,054
0,095
0,139
*P<0,05:anlamlı
**P<0,005:ileri derecede anlamlı
Depresyon saptanan grupta kontrol grubuna göre genel kognitif değerlendirmede
kullanılan KMDT puanları, vizyospasyal değerlendirmede kullanılan BFR ve BLOT
puanları ile WMSkısa
süreli bellek
ve WMSuzun
süreli bellek
puanları anlamlı olarak düşüktü
(p<0,05). SBST puanları açısından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
saptanmadı (Tablo 4) (T-test ve Mann-Whitney U Test).
Tablo 4 . Depresyonu olan ve olmayan hastaların nöropsikolojik test puanları (Genel
kognitif değerlendirme, vizyospasyal işlevler ve bellek testleri)
Nöropsikolojik testler
KMDT
BFR
BLOT
WMS kısa süreli bellek
WMS uzun süreli bellek
SBST toplam
SBST uzun süreli bellek
SBST recognition
Depresyon (+)
(n=26)
25,28 ± 6,55
39,00 ± 3,69
11,90 ± 9,01
4,74 ± 3,41
2,05 ± 2,68
70,33 ± 22,43
7,62 ± 3,84
3,81 ± 2,38
Kontrol grubu
(n=21)
29,57 ± 5,04
42,74 ± 6,87
21,06 ± 4,85
8,75 ± 2,40
4,94 ± 3,91
68,60 ± 23,47
8,60 ± 3,49
4,50 ± 2,28
P
0,018*
0,023*
0,000**
0,000**
0,024*
0,956
0,571
0,351
*P<0,05:anlamlı
**P<0,005:ileri derecede anlamlı
Depresyon saptanan grupta yürütücü fonksiyonlarla ilişkili testlerden WCST
doğru
, WCST
, WCST
toplam yanlış
perseveratif yanlış
ve WCST
toplam
’nde kontrol
perseveratif yanlış yüzdesi
grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak düzeyde bozulma
saptandı (p<0,05). Stroop testi, verbal akıcılık testi ve saat çizme testi puanları
43
açısından iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmadı (Tablo 5) (Mann-Whitney U
Test).
Tablo 5. Depresyonu olan ve olmayan hastaların nöropsikolojik test puanları
(Yürütücü fonksiyonlar)
Nöropsikolojik testler
Depresyon(+)
(n=26)
48,00 ± 54,78
1,89 ± 3,54
14,32 ± 5,01
5,83 ± 3,47
2,26 ±1,94
53,65 ±26,70
48,78 ± 20,82
44,87 ± 32,16
36,39 ± 24,78
17,04 ± 12,88
34,83 ± 20,28
22,26 ± 20,54
33,13 ± 20,28
1,50 ± 0,85
-2,07 ± 11,55
STROOP süre
STROOP hata
Verbal akıcılık testi
Saat çizme testi
WCST kategori
WCST toplam yanlış
WCST toplam doğru
WCST perseveratif cevap
WCST perseveratif yanlış
WCST perseveratif olmayan yanlış
WCST perseveratif yanlış yüzdesi (%)
WCST ilk kategoriyi tamamlama
WCST kavramsal düzey
WCST kurulumu sürdürmede başarısızlık
WCST öğrenmeyi öğrenme
Kontrol grubu
(n=21)
30,79 ± 26,35
0,79 ± 1,55
17,50 ± 4,87
7,43 ± 2,89
3,62 ± 2,29
36,85 ±25,93
63,40 ± 16,83
27,68 ± 23,48
22,68 ± 18,55
16, 05 ± 12,93
20,91 ± 16,90
23,61 ± 29,43
50,00 ± 19,55
1,58 ± 0,67
1,31 ± 8,54
p
0,286
0,557
0,490
0,089
0,058
0,036
0,013*
0,026*
0,027*
0,670
0,018*
0,688
0,017*
0,628
0,437
*P<0,05:anlamlı
Korelasyon analizlerinde HAM-D puanları ile UPDRS total (r=0,499) ve UPDRS günlük
yaşam
(r=0,493) puanları arasında orta derecede, UPDRS
kognitif
(r=0,345) puanları arasında hafif derecede pozitif korelasyon saptandı. Diğer
motor
(r=0,380) ve UPDRS
klinik ve demografik özellikler ile HAM-D puanları arasında korelasyon saptanmadı.
HAM-D puanı ile HAM-A puanı arasında orta derecede pozitif korelasyon (r=0,546),
BFR (r=-0,407) ve BLOT (r=-0,448) puanları ile orta derecede negatif korelasyon,
KMDT (r=-0,263), WMSkısa süreli bellek(r=-0,372) ve WMSuzun süreli bellek (r= -0,407) puanları
arasında hafif düzeyde negatif korelasyon saptandı. HAM-D puanları ile diğer
nöropsikolojik test puanları arasında korelasyon saptanmadı (Tablo 6) (Pearson ve
Spearman’s korelasyon analizleri).
Tablo 6. HAM-D puanları ile klinik özellikler ve nöropsikoljik test puanları arasında
korelasyon analizi.
Klinik özellikler
r
44
HAM-D puan
UPDRS total
UPDRS kognitif
UPDRS motor
UPDRS günlük yaşam
UPDRS tedavi komplikasyonu
0,499**
0,345**
0,380**
0,493**
0,162
Nöropsikolojik testler
HAM-D puan
HAM-A puan
KMDT
WMS kısa süreli bellek
WMS uzun süreli bellek
BFR
BLOT
STROOP süre
Verbal akıcılık testi
Saat çizme testi
WCST kategori
0,546**
-0,263*
-0,372**
-0,310**
-0,407**
-0,448**
0,196
-0,151
-0,091
-0,165
*r:0,2-0,4 arası hafif derecede korelasyon
**r:0,4-0,6 arası orta derecede korelasyon
HAM-A skalasına göre 43 (%66,2) hastada anksiyete saptandı (Grafik 2), bu
hastaların 20’sinde (%30,8) major anksiyete mevcuttu. Anksiyete saptanan hastaların
yaş ortalamaları 64,67±9,03 (min:47-maks:82), K/E oranı ise 15/28 idi. Anksiyete
saptanan 43 hastanın 25’inde (%38,5) anksiyete ile birlikte depresyon da mevcuttu.
Depresyon saptanan 26 hastanın 25’inde anksiyete, 25 hastanın 13’ünde de major
Grafik 2. Çalışmaya alınan hastalarda anksiyete yüzdesi
anksiyete saptandı.
66,15%
Anksiyete saptanan
toplam 43 hastadan aynı
zamanda
depresyon
da
saptanan 25 hasta çıkartıldı. Yalnız anksiyete saptanan, yaş ortalamaları 64,17 ±
8,50 olan 18 İPH hastası ile anksiyete ya da depresyon saptanmayan kontrol grubu
33,85%
21 İPH hastası, klinik ve demografik özellikler ile nöropsikolojik test puanları
açısından karşılaştırıldı. Anksiyete saptanan grup ve kontrol grubu arasında klinik ve
45
demografik özellikler açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (Tablo 7)
(Mann-Whitney U Test, ki-kare testi).
Tablo 7. Anksiyetesi olan ve olmayan İPH hastalarının klinik ve demografik özellikleri
Yaş
K/E oranı
Hastalık başlangıç yaşı
Hastalık süresi (yıl)
Evre 1
Evre 2
HAM-A puan
HAM-D puan
İlk semptom levodopa (yıl)
Levodopa dozu (mg/gün)
Levodopa süre (yıl)
UPDRS total
UPDRS kognitif
UPDRS motor
UPDRS günlük yaşam
UPDRS tedavi komplikasyonu
Anksiyete (+)
Kontrol grubu
(n=18)
64,17 ± 8,50
(min:49-maks:82)
4/14
58,11 ± 9,62
5,89 ± 4,01
6 (%67)
12 (%33)
13,06 ± 4,95
5,28 ± 1,71
2,15 ± 2,10
318,18 ± 186,11
3,04 ± 2,70
22,56 ± 12,38
2,00 ± 1,28
15,33 ± 9,55
4,89 ± 3,94
0,44 ± 0,92
(n=21)
68,38±7,19
(min:49-maks:78)
4/17
61,86 ± 8,48
5,88 ± 2,94
10 (%48)
11 (%52)
3,67 ± 1,39
4,43 ± 2,23
1,20 ± 0,79
361,11 ± 203,32
4,54 ± 2,90
25,90 ± 16,07
1,95 ± 1,32
17,24 ±11,09
6,48 ± 5,59
0,24 ± 0,54
p
0,057
0,807
0,163
0,686
0,366
0,000**
0,268
0,201
0,967
0,200
0,549
0,922
0,693
0,477
0,770
**P<0,005:ileri derecede anlamlı
Anksiyetesi olan grupta kontrol grubuna göre nöropsikolojik testlerden WMS
süreli bellek
ve WCSTtoplam
yanlış
kısa
puanları anlamlı olarak düşüktü. Değerlendirilen diğer
nöropsikolojik testlerde iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık
saptanmadı (Tablo 8 ve 9) (Mann-Whitney U Test).
Tablo 8. Anksiyetsi olan ve olmayan hastaların nöropsikolojik test puanları (Genel
kognitif değerlendirme, vizyospasyal işlevler ve bellek testleri)
Nöropsikolojik testler
KMDT
BFR
Anksiyete (+)
(n=18)
27,83 ± 5,70
41,39 ± 4,95
Kontrol grubu
(n=21)
29,57 ± 5,04
42,74 ± 6,87
P
0,359
0,271
46
BLOT
WMS kısa süreli bellek
WMS uzun süreli bellek
SBST toplam
SBST uzun süreli bellek
SBST recognition
19,23 ± 7,05
6,13 ± 3,27
4,27 ± 3,53
71,47 ± 19,00
10,06 ± 3,51
3,53 ± 2,53
21,06 ± 4,85
8,75 ± 2,44
4,94 ± 3,91
68,60 ± 23,47
8,60 ± 3,49
4,50 ± 2,28
0,621
0,022*
0,654
0,530
0,198
0,209
*P<0,05:anlamlı
Tablo 9. Anksiyetesi olan ve olmayan hastaların nöropsikolojik test puanları
(Yürütücü fonksiyonlar)
Nöropsikolojik testler
STROOP süre
STROOP hata
Verbal akıcılık testi
Saat çizme testi
WCST kategori
WCST toplam yanlış
WCST toplam doğru
WCST perseveratif cevap
WCST perseveratif yanlış
WCST perseveratif olmayan yanlış
WCST perseveratif yanlış yüzdesi (%)
WCST ilk kategoriyi tamamlama
WCST kavramsal düzey
WCST kurulumu sürdürmede başarısızlık
WCST öğrenmeyi öğrenme
Anksiyete(+)
(n=18)
25,69 ± 13,41
0,94 ± 1,73
16,39 ± 5,40
6,83 ± 3,05
2,78 ± 2,18
55,50 ± 25,03
56,94 ± 20,48
36,94 ± 28,48
30,94 ± 21,10
24,67 ± 18,74
30,74 ± 23,30
25,67 ± 27,64
40,06 ± 23,35
1,71 ± 0,95
-0,84 ± 2,86
Kontrol grubu
(n=21)
30,79 ± 26,35
0,79 ± 1,55
17,50 ± 4,87
7,43 ± 2,89
3,62 ± 2,29
38,74 ± 25,19
63,58 ± 17,27
27,68 ± 23,48
22,68 ± 18,55
16,05 ± 12,93
20,91 ± 16,90
23,61 ± 29,43
50,00 ± 19,55
1,58 ± 0,67
1,31 ± 8,54
p
0,883
0,806
0,426
0,394
0,308
0,026*
0,228
0,158
0,119
0,149
0,199
0,190
0,141
0,902
0,536
*P<0,05:anlamlı
**P<0,005:ileri derecede anlamlı
Korelasyon analizlerinde HAM-A puanları ile klinik ve demografik özellikler
arasında korelasyon saptanmadı. HAM-A puanı ve BFR puanı arasında hafif
derecede negatif korelasyon (r=-0,395), WCSTtoplam yanlış arasında orta derecede pozitif
korelasyon (r=0,452), WCSTperseveratif
cevap
(r=0,367), WCSTperseveratif
yanlış
(r=0,397) ve
WCSTperseveratif yanlış yüzdesi (r=0,388) arasında hafif derecede pozitif korelasyon saptandı
(Tablo 10) (Spearman’s korelasyon analizi).
Tablo 10. HAM-A puanları ile nöropsikolojik test puanları arasında korelasyon
analizi.
47
Nöropsikolojik testler
HAM-A puan
KMDT
BFR
BLOT
Verbal akıcılık testi
Saat çizme testi
WCST kategori
WCST toplam yanlış
WCST perseveratif cevap
WCST perseveratif yanlış
WCST perseveratif yanlış yüzdesi (%)
r
-0,067
-0,395*
-0,082
-0,172
-0,109
-0,246
0,452**
0,367*
0,397*
0,388*
*r:0,2-0,4 arası hafif derecede korelasyon
**r:0,4-0,6 arası orta derecede korelasyon
TARTIŞMA
48
İPH’da depresyon, anksiyete, kognitif disfonksiyon, ilaca bağlı psikoz, apati,
yorgunluk ve uyku bozuklukları gibi çeşitli davranışsal ve psikiyatrik problemler
görülebilmektedir. Bu nonmotor semptomlar hastalığın tüm evrelerinde en az motor
semptomlar kadar bazen de daha fazla oranda hastayı etkilemektedirler (3). İPH’nın
motor semptomlarından önce de ortaya çıkabilirler (4). Aarsland ve ark.’nın 139
Parkinson hastasından 4 yıl boyunca elde ettikleri bulgulara göre hastaların %61’inde
en az bir psikiyatrik semptom ortaya çıkmaktadır. Hastaların %45’inde ise iki ya da
daha fazla psikiyatrik semptom izlenmiştir. Depresyon en sık rastlanan semptomdur,
onu halüsinasyon ve anksiyete takip etmektedir (245).
İPH’da frontal ve subkortikal yapılar arasında motor, okülomotor, dorsolateral
prefrontal, lateral orbitofrontal ve anterior singulat olmak üzere beş devrenin
tanımlanması, subkortikal lezyonların duygu durum ve kognisyon gibi daha kompleks
kortikal fonksiyonları etkileyebileceğini varsayan anatomik ağların geliştirilmesine
neden olmuştur (246). Son üç devre kognisyon ve emosyonu da içeren farklı
nörodavranışsal işlevlerle ilgilidir. Bazal ganglianın da yalnızca bazı rudimenter
duysal ya da motor transformasyonu yapmadığı, daha çok bu kompleks işlemleri
duygu durum ve kognisyon açısından bir orkestra şefi gibi idare ettiği şeklinde
günümüzde geniş bir görüş birliği oluşmuştur (247). Parkinson hastalığı patolojisi
tarafından etkilenen aminerjik nörotransmiterler bu frontal-subkortikal devreler ve
bazal ganglia üzerinden faaliyet gösterdiklerinden dolayı, aminerjik fonksiyon
bozukluğu sonucu meydana gelen major subkortikal ve kortikal fonksiyon
bozuklukları; duygu durum, kognisyon ve motor fonksiyonlar gibi değişik alanlardaki
anormallikler şeklinde kendilerini belli edebilirler.
Major depresyon, minör depresyon ve distimili hastaları kapsayan literatürlerin
gözden geçirilmesi ile İPH’da depresyon sıklığı ortalama %40-50 (%4-70) olarak
belirlenmiştir (62-64). Bir meta-analizde ise prevalans %31 olarak bildirilmiştir (65).
Çalışmamızda ise HAM-D skalası ile İPH’lı hastaların 26’sında (%40) depresyon
saptandı. Major depresyon ise çalışmaya dahil edilen hastaların %7,7’sinde
mevcuttu.
Yüzden fazla depresyon testi bulunmasına karşın (248), bunlardan hiçbirisi İPH’da
görülen depresyon için spesifik nitelikte değildir ve sadece birkaç tanesi İPH’da
kullanılabilir olarak onaylanmıştır. En çok kullanılan testler; Beck Depresyon
Envanteri (Beck Depression Inventory- BDI) (249), MADRS (80) ve HAM-D (81)
olarak
sayılabilir. Bu
testler, ötimik
İPH hastalarında
depresyon
teşhisine
49
götürebilecek somatik geçiş öğelerine sahiptirler. Depresyon için derecelendirme
ölçeklerinin DSM-IV ölçütleri ile eşzamanlı geçerliliğinin değerlendirildiği çalışmalar,
İPH gibi somatik hastalığı olan olgularda uyarlanmış, daha yüksek kesme puanlarının
kullanılması gerektiğini göstermektedir (250,251). Leentjens ve ark., sensitivite ve
spesifisite değerlendirmelerinde, BDI için 8/9 kesme puanının depresyon olgularının
çoğunu saptarken, 13/14 kesme skorunun ise depresyon ve ötiminin ayırt edilmesini
arttırdığını bulmuşlardır (252). Aynı şekilde değerlendirilerek, MADRS 14/15 ile kabul
edilebilir bir sensitivite ve spesifisite göstermiş, HAM-D-17 ise 11/12 kesme puanı ile
maksimum sensitivite ve 13/14 kesme puanı ile maksimum spesifisite sergilemiştir
(251). Çalışmamızda HAM-D skalasında 11/12 kesme puanı kullanıldığında
11
(%17) hastada depresyon saptandı.
Parkinson hastalarında depresyonun ortaya çıkışı ile ilgili olarak farklı hipotezler
ileri sürülmüştür. Bunlardan biri depresyonun kronik hastalığa karşı bir reaksiyon
sonucu
geliştiğidir
(4).
Fakat
depresif
semptomlar
motor
semptomların
başlamasından önce de ortaya çıkabilmektedir (78). Diğer bir hipotezde ise İPH’daki
nörokimyasal değişikliklerin depresyondan sorumlu olduğu ileri sürülmektedir. Bu
konudaki çalışmalar serotonin, dopamin ve norepinefrin üzerine odaklansa da, bazı
diğer nörotransmiter sistemlerinde de potansiyel olarak önemli olabilecek patolojik
durumlar gelişebilmektedir (1).
İPH’daki depresyonun nörokimyasal temele dayandığını destekleyen başka bir
bulgu da, depresyon ve kognitif bozuklukların sık olarak bir arada görülmesidir. İPH
hastalarının %30 kadarında demans saptanmakta (183) ve eğer uygun frontal lob
işlevleri test edilirse, %90’a varan oranda kognitif bozukluk gözlenmektedir (180).
İPH’da demans ve depresyon arasındaki ilişki henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.
Depresyonlu olgular ötimik olgulardan (bilhassa frontal lob/yürütücü işlevler
açısından) daha fazla kognitif bozukluk sergilemektedir (13,99-102,107,180,183).
Starkstein ve ark., major depresyonun kognitif fonksiyonlarda, günlük aktivitelerde ve
hatta motor semptomlarda daha fazla kötüleşmeye sebep olduğunu öne sürmektedir
(106). Ayrıca, İPH’nın erken safhasında görülen depresyonda daha hızlı bir kognitif
bozulma (13) ve yüksek demans insidansı görülmektedir (14,108). Buna karşıt
olarak, kognitif bozukluk da depresyon gelişimi riskini arttırabilir (15). Troster ve ark.
Parkinson hastalarını geniş kapsamlı nöropsikolojik testlerle değerlendirmişler ve
depresyonu olan Parkinson hastaları ile olmayanların kognitif bozulma paterninin
50
benzer olduğunu, depresyonun bazı hafıza ve dil bozukluklarını kötüleştirebileceğini
ileri sürmüşlerdir (7).
Çalışmamızda da depresyon saptanan grupta frontal lob fonksiyonlarıyla ilişkili
testlerden WCST
toplam doğru
, WCST
, WCST
toplam yanlış
perseveratif yanlış
ve WCST
perseveratif yanlış
‘nde kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık oluşturacak
yüzdesi
düzeyde bozulma saptandı (p<0,05). Ayrıca genel kognitif değerlendirmede
kullanılan KMDT puanları, vizyospasyal değerlendirmede kullanılan BFR ve BLOT
puanları ve WMSkısa
, WMSuzun
süreli bellek
süreli bellek
puanları depresyon saptanan grupta
anlamlı olarak düşüktü (p<0,05). SBST, Stroop, verbal akıcılık ve saat çizme testleri
puanları arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Korelasyon analizlerinde ise HAM-D
puanı ile BFR ve BLOT puanları arasında orta derecede negatif korelasyon, KMDT,
WMS
kısa süreli bellek
ve WMS
uzun süreli bellek
puanları arasında hafif düzeyde negatif
korelasyon saptandı. Sonuç olarak deprese İPH hastalarında kontrol grubuna göre
nöropsikolojik testlerde tek bir alana spesifik bozulmadan çok farklı alanlarda
etkilenme görüldü.
WCST’de bozulma saptanması yürütücü fonksiyonlarda ki bozulmayı
yansıtmaktadır. İPH’da yürütücü fonksiyonların bozukluğu, kognitif bozulmaya işaret
eden en erken bulgulardan biridir (206). Çalışmamızda depresyon saptanan İPH
hastalarında depresyonu olmayanlara göre yürütücü fonksiyonlarda daha fazla
bozulmanın saptanması İPH’daki depresyonun hastalığın temelindeki patolojiyle
ilişkisini yansıtabilir. Kuzis ve ark. da benzer şekilde İPH ve major depresyonu olan
hastalarda frontal lob fonksiyonlarıyla ilişkili testlerde bozulma saptamışlardır (253).
Araştırmacıların major depresyonu olan ve olmayan Parkinson hastaları ile yalnız
major depresyonu olan hastaları dahil ettikleri çalışmalarında; Parkinson hastalığı
olan ve olmayan depresyonlu hastalar verbal akıcılık ve işitsel dikkat testlerinde
depresyonu olmayan Parkinson hastalarına ve kontrollere göre anlamlı olarak daha
ciddi defisitler göstermişlerdir. Major depresyonu olan Parkinson hastaları frontal lob
fonksiyonları ile ilişkili testlerde yalnız major depresyonu ve yalnız Parkinson
hastalığı olan hastalar ile kontrollerden anlamlı olarak daha ciddi defisitler
göstermişlerdir. Otörler bu bulguların depresyon varlığının Parkinson hastalarında
bazı nöropsikolojik defisitleri açıklayabileceğini, frontal lob fonksiyonu ile ilişkili
defisitlerin ise Parkinson hastalığı ile major depresyona spesifik nöropatolojik
değişikliklerle ilişkili olabileceğini ileri sürmüşlerdir (253).
51
Torack ve Morris çalışmalarında; Parkinson hastalarında gözlenen major
depresyonun
dopaminejik
mezokortikolimbik
sistemin
disfonksiyonu
sonucu
olabileceğini ileri sürmüşlerdir (254). Mayberg ve ark. florodeoksiglukoz [18F] ile
yapılan pozitron emisyon tomografi (PET) çalışmasında major depresyonu olan
Parkinson hastalarında olmayanlarla karşılaştırıldığında inferior frontal korteksin
metabolik aktivitesinde anlamlı olarak azalma tespit etmişlerdir (91). Ring ve ark. da
İPH ve major depresyonu olan hastalarda, depresyonu olmayan İPH hastaları ile
karşılaştırıldığında anteromedial frontal ve singulat bölgelerde bilateral olarak daha
düşük aktivite saptamışlardır (255). Bu metabolik değişiklikler primer major
depresyonu olan hastalarda bulunanlara benzer şekildedir (253). Bu kortikal bölgeler
başlıca dopaminerjik liflerin afferentlerini ventral tegmental bölgeden alır. Bazı
çalışmalarda dopaminerjik mezokortikolimbik sistem disfonksiyonun Parkinson
hastalığı olan ya da olmayan depresyonlu hastalarda hafıza defisitleri ile de ilişkili
olabileceği ileri sürülmüştür (106). Ayrıca demans ve depresyonun beraber görüldüğü
İPH olgularında tek tek görüldükleri olgulara oranla serotonin metaboliti olan 5-HIAA
düzeylerinin BOS’da daha düşük olduğu bulunmuştur (256). Ventral tegmental
bölgeye gelen serotonerjik afferentler tarafından mezokortikolimbik dopaminerjik
nöronların
aktivitesinin
depresyonunda
frontal
modüle
lob
edildiği
fonksiyonu
gösterilmiştir
ile
ilişkili
(257).
defisitlerin
Böylece
İPH
patogenezinde
dopaminerjik mezokortikolimbik sistem disfonksiyonu olabileceği düşünülmekte ve
serotonerjik sistemin dopaminerjik sistemle etkileşimi üzerinde de durulmaktadır
(253). Bu bulgular çalışmamızda depresyonu olan İPH hastalarında saptadığımız
yürütücü fonksiyonlarda ki bozulmanın patogenezine de ışık tutabilir.
Vizyospasyal işlevlerde bozulma da İPH’da çok yaygındır ve entelektüel yetilerin
korunduğu ve az motor komponent gerektiren testlerde bile kanıtları bulunabilir
(201,202). İPH’daki vizyospasyal bozukluklardan, vizyospasyal fonksiyonda spesifik
bir değişiklikten çok santral işleme kaynaklarındaki defisitler sorumludur (54). Primer
depresyonda da vizyospasyal işlevlerde bozulma olduğu bildirilmiştir (258).
Çalışmamızda deprese İPH hastalarında depresyonu olmayan İPH hastalarına göre
vizyospayal fonksiyonları yansıtan BFR ve BLOT testlerinde belirgin bozulma
saptanmıştır. Nesne algılama ve vizyospasyal algılamaya aracılık eden iki işlevsel yol
bulunmaktadır. Her iki yolda primer görme korteksinden (V1) başlamaktadır:
Oksipitotemporal yolak ve oksipitoparyetal yolak. Oksipitotemporal yolak ya da
ventral yol nesne algısı için önemlidir. Oksipitoparyetal yolak ya da dorsal yol ise
52
nesnenin kendi parçaları, nesnenin yeri ve diğer nesnelere göre olan pozisyonunun
algılanması ve nesnelere doğru görme temelli yapılan hareketler açısından önemlidir
(259). Dorsal yol nesnenin ‘’nerede’’ olduğuyla, ventral yol ise nesnenin ‘’ne’’
olduğuyla ilgilidir. Fakat günlük yaşamda nesne ve yer algısı bütün olarak
değerlendirilmektedir. Rao ve ark. ‘’ne’’ ve ‘’nerede’’ bilgisinin birlikte kullanıldığını ve
bu birleştirici işlevi de prefrontal korteksin üstlendiğini ileri sürmüşlerdir (260). Hem
primer depresyonda hem de İPH’daki depresyonda medial prefrontal kortekste
nöronal disfonksiyon olduğu ileri sürülmüştür (255). Görüntüleme çalışmaları da
depresyonu olan Parkinson hastalarının frontal kortekslerinde metabolik aktivitede
azalma olduğunu bildirmişlerdir (91,255). Primer olarak oksipitotemporal ve
oksipitoparyetal lokalizasyonlar vizyospasyal işlevlerle ilişkili bulunsa da prefrontal
korteksin de bu işlevlerde rol aldığının ileri sürülmesi İPH ve depresyonun
patolojisinin lokalizasyonları ile örtüşebilir. Dolayısıyla çalışmamızda deprese İPH
hastalarında saptanan vizyospasyal fonksiyonlarda bozulma İPH’daki prefrontal
etkilenmeyi yansıtabilir. Bununla beraber Mentis ve ark.nın major depresyonu ve
demansı
olmayan
İPH’lı
hastalarda
yaptıkları
[18F]
florodeoksiglukoz
PET
çalışmasında hastaların vizyospasyal fonksiyonları ile paryeto-oksipito-temporal ve
medial temporal beyin bölgelerindeki glukoz metabolizmasının korele olduğunu,
disfori ile de lateral frontal ve anterior limbik korteks metabolizmasının korele
olduğunu bildirmişlerdir. Araştırmacılar İPH’daki kognitif bozukluk ve duygudurum
semptomlarının tek bir patofizyolojik süreç ile açıklanamayacağını ileri sürmüşlerdir
(92). Benzer çalışmalar depresyonu olan İPH hastalarında da yapılabilir ve
dolayısıyla bu konuda daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Ayrıca çalışmamızda deprese İPH hastalarında bellek, yürütücü fonksiyonlar ve
vizyospasyal işlevlerde depresyonu olmayan İPH hastalarına göre bozulma
saptamamız farklı alanlardaki bu kognitif bozukluklara depresyonun da katkısının
olabileceğini düşündürtmüştür.
İPH olgularının %40’ında klinik olarak anlamlı anksiyete bozuklukları
görülmektedir (8). İPH depresyonunda da anksiyete semptomları sık olarak görülür
ve ciddi nitelikte olabilir (64,261). Bir çalışmaya göre anksiyete bozukluğu görülen
İPH’lı olguların %92’sinde depresif bozuklukta görülmektedir ve depresif bozukluk
gösterenlerin ise %67’sinin anksiyete bozukluğu da gösterdiği ortaya konulmuştur
(144). Anksiyete ve depresyon arasındaki ilişki İPH hastası yaşlılarda son derece
güçlü gözükmektedir. Cummings, İPH’lıların depresyon olguları üzerine bir
53
incelemesinde, İPH olgularındaki depresyonun diğer depresif bozukluklardan daha
şiddetli
anksiyete
ve
daha
az
kendini
cezalandırıcı
düşünceler
içerdiğini
belirtmektedir (64). İPH’lı depresif hastalarda anksiyete ve panik bozukluğun depresif
multipl sklerozisli hastalardan daha sık görüldüğünün bulunmasından sonra, Schiffer
ve ark., İPH hastalarının atipik bir depresyon yaşayabileceklerini öne sürmüştür (73).
Vasquez ve ark.’nın çalışmasında, panik atak sergileyen İPH hastaları alt grubunda,
aynı zamanda depresyonda tespit edilmiştir (154). İPH hastalarına yohimbin (α
2
antagonist) verilmesi ile yapılan bir çalışmada, anksiyete bozuklukları olanlar panik
bozukluğu olan primer psikiyatrik hastalardakiyle karşılaştırılabilir sıklıkta panik
ataklar sergilemişlerdir. İlginç olarak, yalnızca major depresyon geçmişi olan bir İPH
hastasının (anksiyete bozukluğu olmayan), yohimbinden kaynaklanan bir panik atak
yaşadığı gözlenmiştir (261). Psikiyatrik popülasyonlarda yapılan çalışmalar yalnızca
major depresyon görülen hastaların panik atak geliştiremeyeceklerini göstermiştir
(153). Major depresyonu olan İPH hastasında yohimbinin atak oluşmasına sebep
olması İPH’lardaki depresyonun atipik karakterde olabileceğini ve primer psikiyatrik
hastalarda olduğundan daha fazla oranda anksiyete ve panik atak ile ilişkili
olabileceğini gösterebilir (73). Diğer çalışmalarda da İPH hastalarında depresyon ve
anksiyete arasında yakın bir korelasyon gösterilmiş olsa da (143), anksiyete
depresyonun yokluğunda da ortaya çıkabilir. Lui ve ark.nın yapmış olduğu bir çalışma
da standart değerlendirme ölçeklerine göre belirlenen anksiyete ve depresyon
derecelerinin genellikle korelasyon gösterdiğini ortaya koymuştur (262).
Çalışmamızda HAM-A skalasına göre 43 (%66,2) hastada anksiyete saptandı, bu
hastaların 20’sinde (%30,8) major anksiyete mevcuttu. Depresyon saptanan 26
olgunun 25’inde anksiyete de (%96) mevcuttu. Anksiyete saptanan toplam 43
hastanın ise 25’inde depresyon mevcuttu (%56). Çalışmaya alınan tüm İPH
hastalarında depresyon ve anksiyete birlikteliği ise %38,5 oranında saptandı. İPH’da
anksiyete teşhisi de depresyonda olduğu gibi zorluklar içermektedir. İPH’nın özellikle
otonomik semptomları olmak üzere bazı semptomlarının anksiyete semptomları ile
örtüşmesi nedeni ile çalışmamızda anksiyete oranı literatürde bildirilene oranla
yüksek çıkmış olabilir. Anksiyete ölçeklerinin de İPH hastaları gibi somatik semptomu
olan hastalarda DSV-IV ölçütleri ile eşzamanlı olarak geçerliliğinin değerlendirilmesi
ve daha yüksek kesme puanlarının saptanması uygun olabilir.
Parkinson hastalarında gözlenen anksiyetenin motor yetersizliklere bir cevap olarak
gelişebileceği ya da depresyonda olduğu gibi İPH’daki patolojik değişikliklere bağlı
54
olarak gelişen anormallikler sonucu olabileceği düşünülmektedir (132,156,157).
Direkt olarak dopaminerjik bir defisitten ya da dopaminerjik defisitler ile İPH’da
geliştiği bilinen noradrenalin ve serotonin sistemlerindeki defisitler arasındaki
etkileşimlerden kaynaklanabileceği ileri sürülmektedir (145,176). Ventral tegmental
alan ve lokus seruleusda anlamlı nöronal kayıp İPH’da gösterilmiştir. Dopamin lokus
seruleusun ateşlenme hızını inhibe eder ve dopaminerjik inhibisyonun kaybı İPH’lı
hastalarda anksiyete bozukluklarının sık olarak görülmesini açıklayabilir (176).
İPH’daki anksiyete patogenezinde genetik defektlerin de rolü olabilir. Menza ve ark.
serotonin taşıyıcısının kısa allelini taşıyan İPH’lı hastaların anksiyete skorlarının
taşımayanlardan anlamlı olarak daha yüksek olduğunu bulmuşlardır (127).
Hollander
ve
ark.
İPH’lı
hastalarda
ve
OKB’si
olan
hastalarda
vizyokonstruksiyonel testlerde bozulma tespit etmişlerdir (263). Bu bulgu her iki
hastalığın temelinde ortak selektif defisitlerin olabileceğini akla getirebilir. Primer
demans bozukluğunda anksiyete oranının arttığına dair kanıtlar bulunsa da (17),
İPH’da, kognitif bozukluklar ve demans ile anksiyete arasındaki ilişki belirsizdir (16).
Birkaç çalışmada Parkinson hastalarında demans ile anksiyete arasında ilişki
bulunamamıştır (18,19). Stein ve ark. İPH hastalarında anormal dopaminerjik
regülasyonun anksiyeteye neden olabileceği ve anksiyete prevalansının demansı
olmayan hastalarda yüksek olabileceğini ileri sürmüşlerdir (6). Iruela ve ark., eğer
demans meydana gelirse, İPH olgularında anksiyetenin azalabileceğini öne
sürmüştür (176) çünkü anksiyete nedeni olarak varsayılan noradrenalin düzeyleri
demansı olan İPH’lı hastaların beyinlerinde anlamlı olarak düşüktür (20). Bu konu ile
ilgili olarak, Lauterbach (38), ailevi parkinsonizm görülen 38 hasta üzerinde bir
çalışma yürütmüş ancak demans ve anksiyete semptomlarının ilişkisiyle alakalı bir
bulguya rastlamamıştır (19). Fleminger ise, anksiyete varlığına göre iki gruba ayrılan
İPH hastalarına, iki kognitif fonksiyon testi uygulanması sonucunda farklılık
göstermediklerini
belirtmiştir
(18).
İPH
hastalarında
anksiyeteyi
inceleyen
çalışmaların çoğunluğu, ya hastaların kognitif statüleri üzerine yorum getirmekte
yetersiz kalmış ya da demanslı hastaları hariç tutmuştur (73,151). Böylece, bu
hastalıkta kognitif bozulma ile anksiyete arasında bir ilişkinin var olup olmadığına dair
sağlam bir sonuca ulaşmak mümkün olamamıştır. Çalışmamızda anksiyetesi olan
grupta kontrol grubuna göre nöropsikolojik testlerden WMS
yanlış
kısa süreli bellek
ve WCST
toplam
puanları anlamlı olarak düşüktü. Değerlendirilen diğer nöropsikolojik testlerde iki
grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Çalışmaya alınan tüm
55
hastaların HAM-A puanı ve BFR puanı arasında hafif derecede negatif korelasyon,
WCST
WCST
toplam yanlış
puanı arasında orta derecede pozitif korelasyon, WCST
perseveratif yanlış
korelasyon
ve WCST
saptandı.
Sonuç
perseveratif yanlış yüzdesi
olarak
anksiyete
perseveratif cevap
,
arasında hafif derecede pozitif
grubunda
kontrol
grubu
ile
karşılaştırıldığında belirgin ve özellikle bir kognitif alana yönelik farklılık saptanmadı.
Çalışmaya alınan tüm İPH hastalarının HAM-A puanı ile nöropsikolojik test puanları
arasında korelasyon değerlendirmesinde ise özellikle frontal lob fonksiyonlarını
ilgilendiren testlerde anksiyete puanı arttıkça bozulmanın gözlenmesi, hastaların
%40’ında aynı zamanda depresyon saptanması ile de ilişkili olabilir. Bunu göz
önünde bulundurursak anksiyetenin nöropsikolojik değerlendirmelerde belli bir
kognitif alan üzerinde kötüleştirici etkisi ayırt edilememiştir.
SONUÇ VE ÖZET
56
İPH’da gözlenen nöropsikiyatrik problemler ve kognitif bozukluklar hastalığın seyri
sırasında hastaların büyük bölümünde ortaya çıkmakta ve en az motor semptomlar
kadar
hastayı
etkilemektedirler.
İPH’daki
nörokimyasal
değişikliklerin
bu
bozukluklardan sorumlu olabileceği ileri sürülmektedir ve farklı nörotransmiter
sistemleri üzerinde hipotezler üretilmiştir. İPH’lı hastalarda özellikle depresyonun
kognitif bozukluklarla birlikte bulunmasının İPH ve depresyonun nöropatolojik
faktörleri
arasındaki
etkileşimler
sonucu
olabileceği
vurgulanmakla
beraber
depresyonun da kognitif fonksiyonları etkileyebileceği belirtilmektedir.
Çalışmamızda esas olarak İPH hastalarında kesitsel olarak depresyon ve
anksiyete sıklıklarını gözden geçirerek, aynı zamanda hastaların kognitif etkilenme
karakteristiklerini de değerlendirip depresyon ve anksiyetenin İPH hastalarında
spesifik kognitif bozukluklarla birlikte bulunup bulunmadığını değerlendirdik. HAM-D
skalası ile İPH’lı hastaların 26’sında (%40) depresyon saptandı. Major depresyon ise
%7,7 oranında mevcuttu. HAM-D skalasında daha yüksek kesme puanı (11/12)
kullanıldığında 11 (%17) hastada depresyon saptandı. HAM-A skalasına göre 43
(%66,2) hastada anksiyete saptandı, bu hastaların 20’sinde (%30,8) major anksiyete
mevcuttu. Literatüre benzer şekilde anksiyete grubunda yüksek oranda (%56)
depresyon da eşlik ediyordu. Çalışmaya alınan tüm İPH hastalarında depresyon ve
anksiyete birlikteliği ise %38,5 oranında saptandı.
Çalışmamızda depresyon saptanan grupta bazı bellek, frontal lob fonksiyonlarıyla
ilişkili ve vizyospasyal değerlendirmede kullanılan testlerde kontrol gruna göre
istatistiksel
olarak
anlamlı
düzeyde
bozulma
saptandı.
Özellikle
yürütücü
fonksiyonlarda ve vizyospasyal işlevlerde kontrol İPH hastalarına göre deprese İPH
hastalarında daha fazla etkilenme saptanması İPH’daki depresyonun hastalığın
temelindeki patolojiyle ilişkisini yansıtabilir. Fakat spesifik kognitif etkilenmeden
ziyade farklı alanlarda etkilenme saptanması bize deprese İPH hastalarında
depresyonun da kognitif fonksiyonları etkilemiş olabileceğini düşündürttü. Bu
hastaların çoğunluğunda depresyona eşlik eden anksiyetenin bulunması da test
adaptayonunu bozarak test puanlarını kötüleştirmiş olabilir.
Çalışmamızda anksiyete grubunda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında belirgin ve
özellikle bir kognitif alana yönelik farklılık saptanmadı. Çalışmaya alınan tüm İPH
hastalarında frontal lob fonksiyonlarını ilgilendiren testlerde anksiyete puanı arttıkça
57
bozulmanın gözlenmesinin bu hastaların %40’ında aynı zamanda depresyon
saptanması ile ilişkili olabileceği düşünüldü.
Sonuç olarak anksiyetenin nöropsikolojik değerlendirmelerde belli bir kognitif alan
üzerinde kötüleştirici etkisi ayırt edilemedi. Dolayısıyla İPH hastalarında kognitif
bozukluk ve anksiyete arasında ilişki tespit edilemedi. Depresyon grubunda ise her
ne kadar çoğunluğuna anksiyete de eşlik etmiş olsa da bellek testleri, yürütücü
fonsiyonlar ve vizyospasyal fonksiyonlarda bozulma tespit edilmesi, bunların İPH ve
depresyonun temelindeki fizyopatolojik değişiklerin etkileşimleri sonucu olabileceğini
düşündürttü. Bununla beraber depresyonun kognitif fonksiyonlar üzerine etkisini
ayırtedebilmek ve İPH depresyonunda daha spesifik kognitif etkileme olup olmadığını
saptayabilmek için daha ileri çalışmalarla antidepresan tedavi öncesi ve sonrasında
hastaların kognitif fonksiyonlarının değerlendirilmesi uygun olabilir.
58
KAYNAKLAR
1. McDonald WM, Richard IH, DeLong MR. Prevalence, etiology, and treatment of
depression in Parkinson’s disease.
Biological Psychiatry 2003;54(3):363-375.
2. Bodis-Wollner I. Neuropsychological and perceptual defects in
Parkinson's disease. Parkinsonism & Related Disorders 2003;9(2):83-89.
3. Rabinstein AA, Shulman LM. Management of behavioral and
psychiatric problems in Parkinson's disease. Parkinsonism & Related Disorders
2000;7(1):41-50.
4. Thanvi BR, Munshi SK, Vijaykumar N, ve ark.
Neuropsychiatric non-motor aspects of Parkinson’s disease. Postgraduate Medical
Journal 2003;79:561-565.
5. Rubin A J, Kurlan R, Schiffer R, ve ark.
Atypical depression and Parkinson's disease. Ann Neurol 1986;20:150.
6. Stein M, Henser IJ, Juncos JL, ve ark.
Anxiety disorders in patients with Parkinson's disease. Am J Psychiatry
1990;147:217–220.
7. Troster AI, Stalp L, Paolo A, ve
ark. Neuropsychological impairment in Parkinson's disease with and without
depression. Arch Neurol 1995;50:1164–1169.
8. Richard IH, Schiffer BB,
Kurlan R. Anxiety in Parkinson's disease. J Neuropsychiatry Clin Neurosci
1996;84:383–392.
9. Emre M. What causes mental
dysfunction in Parkinson’s disease. Mov Disord 2003;18(6):63-71.
10. Talland GA. Cognitive functions in Parkinson’s disease. J Nerv Ment Dis
1962;135:196-205.
11. Bloom JC, Thal LJ, Galasko D, ve ark. Diagnosis and evalution of dementia.
Neurology 1995;45:211-218.
12. Mayeux R, Stern Y, Rosen J, ve ark. Depression, intellectual impairment, and
Parkinson’s disease. Neurology 1981;31(6):645-650.
13. Starkstein SE, Bolduc PL, Mayberg HS, ve ark. Cognitive impairments and
depression in Parkinson’s disase: a follow up study. J Neurol Neurosurg Psychiatry
1990;53(7):597-602.
14. Stern Y, Marder K, Tang MX, ve ark. Antecedent clinical features associated with
dementia in Parkinson’s disease. Neurology 1993;43(99):1690-1692.
15. Tandberg E, Larsen JP, Aarsland D, ve ark. Risk factors for depression in
Parkinson’s disease. Arch Neurol 1997;54(5):625-630.
59
16. Walsh K, Bennett G. Parkinson's disease and anxiety. Postgrad Med J
2001;77:89-93.
17. Wands K, Merskey H, Hachinski V, ve ark. A questionnaire investigation of
anxiety and depression in early dementia. J Am Geriatr Soc 1990;38:535-538.
18. Fleminger S. Left-sided Parkinson's disease is associated with greater anxiety
and depression. Psychol Med 1991;21:629-638.
19. Lauterbach EC. The locus ceruleus and anxiety disorders in demented and
nondemented familial parkinsonism [letter]. Am J Psychiatry 1993;150:994.
20. Cash R, Dennis T, L'Heureux R, ve ark. Parkinson's disease and dementia:
norepinephrine and dopamine in locus ceruleus. Neurology 1987;37:42-46.
21. Forno LS. Neuropathology of Parkinson’s disease. J Neuropathol Exp Neurol
1996;55:259-272.
22. Current Clinical Practice. Parkinson’s disease and Movement Disorders. Ed.
Adler C, Ahlskog JE. New Jersey 2000.
23. Apaydın H. Alfa-Sinüklein hastalıkları. Parkinson Hastalığı ve Hareket
Bozuklukları dergisi 1999;2(1):23-30.
24. Rajput AH, Birdi S. Epidemiology of Parkinson’s disease. Parkinsonism Relat
Disord 1997;3:175-186.
25. Tanner CM, Hubble JP, Chan P. Epidemiology and genetics of Parkinson’s
disease. Mov Disord 1997:137-152.
26. Ross RAC, Jongen JCF, van der Velde EA. Clinical course of patients with
idiopathic Parkinson’s disease. Mov Disord 1996;11(3):236-246.
27. Raming LA, Gould WJ. Speech characteristic in Parkinson’s disease. Neurol
Consult 1986:4:1-8.
28. Harada H, Nishikawa S, Takahaski K. Epidemiology of Parkinson’s disease in
Japanase city. Arch Neurol 1983;40:151-154.
29. Torun Ş, Uysal M, Gücüyener D, ve ark. Parkinson’s disease in Eskişehir,
Turkey. Eur J Neurol 1995;2(1):44-45.
30. Rajput AH. Clinical features of tremor in extrapyramidal syndromes. In:Findley LJ,
Koller WC, eds. Handbook of tremor Disorders, Marcel Dekker Inc, New York,
1995:275-291.
31. Jankovich J. Pathophysiology and Clinical Assessment of Parkinsonian
Symptoms and signs. In:PahtaR, Lyons KE, Koller WC, eds. Handbook of
Parkinson’s Disease, 3rd edition, Marcel Dekker Inc, New York, 2003:71-107.
60
32. Martin WE, Loewenson RB, Resch JA, ve ark. Parkinson’s disease:clinical
analysis of 100 patients. Neurology 1983;23:783-790.
33. Çakmur R. Parkinson hastalığının epidemiyolojisi ve klinik özellikleri. Türkiye
klinikleri Nöroloji Dergisi 2003:15-17.
34. Hughes AJ, Daniel SE, Lees AJ. The clinical features of Parkinson’s disease in
100 histologically proven cases. Adv Neurol 1993;60:595-599.
35. Hughes AJ, Daniel SE, Kilford L, ve ark. Accuracy of clinical diagnosis of
idiopathic Parkinson’s disease: a clinico-pathological study of 100 cases. J Neurol
Neurosurg Psychiatry 1992;55:181-184.
36. Hughes AJ, Ben-Shlomo Y, Daniel SE ve ark. What features improve the
accuracy of clinical diagnosis in Parkinson’s disease: A clinicopathological study.
Neurology 1992;42:1142-1146. Erratum in: Neurology 1992 Jul;42(7):1436.
37. Stacky M. Managing late complications of Parkinson’s disease. Medical Clinics of
North America. 1999;83(2):469-480.
38. Payami H, Zareparsi S, James D, ve ark. Familial aggregation of Parkinson’s
disease: A comparative study of early-onset and late-onset disease. Arch Nerol
2002;59:848-850.
39. Samuel MG, Tanner C. Etiology of Parkinson’s disease. In:Jankovic J, Tolosa E.
Eds. Parkinson’s disease and movement disorders. Lipincott Williams & Wilkins.
Baltimore. 1998;7:133-159.
40. Schoenberg BS. Descriptive epidemiology of Parkinson’s disease: disease
disribution and hypothesis formulation. Adv Neurol 1987;45:277-283.
41. Przedborski S, Jackson-Lewis V. Mechanisms of MPTP toxicity. Mov Disord.
1998;13(1):35-38.
42. Stern M, Dulaney E, Gruber S ve ark. Risk factors for Parkinson’s disease: a
case control study of young and old onset patients. Ann Neurol 1990;28:294-295.
43. Semchuk KM, Love EJ, Lee RG. Parkinson’s disease: a test of multifactorial
etiologic hypothesis. Neurology 1993:43:1173-1180.
44. Michele GD, Filla A, Volpe G, ve ark. Enviromental and genetic risk factors in
Parkinson’s disease: A case control study in Southern Italy. Mov Disord
1996;11(1):17-23.
45. Burn DJ, Mark MH, Playford ED, ve ark. Parkinson’s disease in twins studied with
18 F-dopa and positron emission tomography. Neurology 1992;42:1894-1900.
61
46. Alan E, Guttmacher M, Collins FS. Alzheimer’s disease and Parkinson’s disease.
The New England J of Med 2003;348:1356-1364.
47. Carvey PM. Drug Action in the Central Nervous System. New York, Oxford
University Pres, 1998, s.224-242.
48. Thompson FR. The Brain Introduction to Neuroscience. New York, WH Freeman
and Company, 1985, s.117-127 ve 235-237.
49. Kuzuhara S, Mori H, Izımiyama N, ve ark. Lewy bodies are ubiquitinated. Acta
Neuropathol (Berl) 1988;75:345-353.
50. Gibb WRG, Lees AJ. The relevance of the Lewy body to pathogenesis of
idiopathic Parkinson’s disease. J. Neurol Neurosurg Psychiatry 1988;51:745-752.
51. Pollanen MS, Dickson DW, Bergeron C. Pathology and biology of the Lewy Body.
J Neuropathol Exp Neurol 1993:52:183-191.
52. Louis ED, Goldman JE, Powers JM, ve ark. Parkinsonian features of eight
pathologically diagnosed cases of difuse Lewy body disease. Mov Disord.
1995;10:188-194.
53. Gelb DJ, Oliver E, Gilman S. Parkinson Hastalığında tanı ölçütleri. Nöroloji arşivi.
1999;56:33-39.
54. Dubois B, Pillon B. Cognitive deficits in Parkinson’s disease. J Neurol
1997;244:2-8.
55. Foti DJ, Cummings JL. Neurobehavioral aspects of movement disorders.
Movement Disorders Neurologic Principles and Practice. RL Watts, WC Koller (Ed),
New York, Mc Graw Hill, 1997. s.15-30.
56. Brück A, Portin R, Lindell A ve ark. Positron emission tomography shows that
impaired frontal functioning in Parkinson’s disease is related to dopaminerjic
hypofunction in the caudate nucleus. Neurosci Lett 2001;311:81-84.
57. Zileli T, Baysal Aİ. Nöroanatomi-Nörofizyoloji esasları. Hacettepe Ünv. Yayınları
B32 Ankara, 1989.10-15.
58. Marsden CD. Function of the basal ganglia as revealed by cognitive and motor
disorder in Parkinson’s disease. Can J Neurol Sci 1984,11:129-135.
59. Taner D. Fonksiyonel nöroanatomi ODTÜ geliştirme vakfı yayıncılık ve iletişim
AŞ, METU press, Ankara 1998:170-179.
60. Dooneief G, Mirabello E, Bell K, ve ark. An estimate of the incidence of
depression in idiopathic Parkinson’s disease. Arch Neurol 1992;49:305–307.
62
61. Chow TW, Masterman DL, Cummings JL. Depression (chap. 17). In: W.J. Weiner
and S.A. Factor, Editors, Parkinson's disease: diagnosis and clinical management,
Demos Medical Publishing, Inc, New York (2000).
62. Tandberg E, Larsen JP, Aarsland, ve ark. The occurrence of depression in
Parkinson's disease. A community-based study. Arch Neurol 1996;53(2):175–179.
63. Starkstein SE, Preziosi TJ, Bolduc PL, ve ark. Depression in Parkinson's disease.
J Nerv Mental Dis 1990;178:27–31.
64. Cummings JL. Depression in Parkinson's disease: a review. Am J Psychiatry
1992;149: 443–454.
65. Slaughter JR, Slaughter KA, Nichols D, ve ark. Prevalence, clinical
manifestations, etiology and treatment of depression in Parkinson’s disease. J
Neuropsychiatry Clin Neurosci 2001;13(2):187-196.
66. Global Parkinson’s Disease Survey Steering Committee. Factors impacting on
quality of life in Parkinson’s disease: results from an international survey. Mov Disord
2002;17:60-67.
67. Schrag A, Jahanshahi M, Quinn N. What contributes to quality of life in patients
with Parkinson’s disease? J Neurol Neurosurg Psychiatry 2000:69(3):308-312.
68. Kuopio AM, Marttila RJ, Helenius H, ve ark. The quality of life in Parkinson’s
disease. Mov Disord 2000;15:216-223.
69. Liu CY, Wang SJ, Fuh JL, ve ark. The correlation of depression with functional
activity in Parkinson’s disease. J Neurol 1997;244(8):493-498.
70. Meara J, Mitchelmore E, Hobson P. Use of the GDS-15 geriatric depression
scale as a screening instrument for depressive symptomatology in patients with
Parkinson’s disease and their carers in the community. Age Ageing 1999;28(1):3538.
71. Allain H, Schuck S, Mauduit N. Depression in Parkinson’s disease. BMJ
2000;320:1287–1288.
72. Ranoux D. Depression et maladie de Parkinson. Encephale 2000;26(3):22–26.
73. Schiffer RB, Kurlan R, Rubin A, ve ark. Evidence for atypical depression in
Parkinson’s disease. Am J Psychiatry 1988;145(8):1020-1022.
74. Ehmann TS, Beninger RJ, Gawel MJ, ve ark. Depressive symptoms in
Parkinson’s disease: a comparison with disabled control subject. J Geriatr Psychiatry
Neurol 1990;3(1):3-9.
63
75. Warburton JW. Depressive symptoms in Parkinson patients referred for
thalamotomy. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1967;30(4):368-370.
76. Huber SJ, Freidenberg DL, Paulson GW, ve ark. The pattern of depressive
symptoms varies with progression of Parkinson’s disease. J Neurol Neurosurg
Psychiatry1990;53(4):275-278.
77. Brown RG, MacCarthy B. Psychiatric morbidity in patients with Parkinson’s
disease. Psychol Med 1990;20(1):77-87.
78. Taylor AE, Saint-Cyr JA, Lang AE, ve ark. Parkinson’s disease and depression. A
critical re-evaluation.Brain 1986;109(2):279-292.
79. Leentjens AF, Marinus J, Van Hilten JJ, ve ark. The contribution of somatic
symptoms to the diagnosis of depressive disorders in Parkinson’s disease: a
discriminant analytic approach. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 2003;15(1):74-77.
80. Montgomery SA, Asberg M. A new depression scale designed to be sensitive to
change. Br J Psychiatry 1979;134:383-389.
81. Hamilton M. A rating scale for depression. J Neurol Neurosurg Psychiatry
1960;23:56-62.
82. Kostic VS, Filipovic SR, Lecic D, ve ark. Effect of age at onset on frequency of
depression in Parkinson's disease. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1994;57:1265–
1267.
83. Cole SA, Woodard JL, Juncos JL, ve ark. Depression and disability in Parkinson's
disease. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 1996;8:20–25.
84. Starkstein SE, Petracca G, Chemerinski E, ve ark. Depression in classic versus
akinetic-rigid Parkinson's disease. Mov Disord 1998;13:29–33.
85. Starkstein SE, Berthier ML, Bolduc PL, ve ark. Depression in patients with early
versus late onset of Parkinson’s disease. Neurology 1989;39(11):1441-1445.
86. Santamaria J, Tolosa E, Valles A. Parkinson’s disease with depression: a
possible subgroup of idiopathic parkinsonism. Neurology 1986;36(86):1130-1133.
87. Gotham AM, Brown RG, Marsden CD. Depression in Parkinson’s disease:a
quantitative an qualitative analysis. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1986;49(4):381389.
88. Direnfeld LK, Albert ML, Volicer L, ve ark. Parkinson’s disease. The possible
relationship of laterality to dementia and neurochemical findings. Ach Neurol
1984;41(9):935-941.
64
89. Barber J, Tomer R, Sroka H, ve ark. Does unilateral dopamine deficit contribute
to depression? Psychiatry Res 1985;15(1):17-24.
90. Huber SJ, Freidenberg DL, Shuttleworth EC, ve ark. Neuropsychological
similarities in lateralized parkinsonism. Cortex 1989 1989;25(3)461-470.
91. Mayberg HS, Starkstein SE, ve ark. Selective hypometabolism in the inferior
frontal lobe in depressed patients with Parkinson’s disease. Ann Neurol
1990;28(1):57-64.
92. Mentis MJ, McIntosh AR, Perine K, ve ark. Relationships among the metabolic
patterns that correlate with mnemonic, visuospatial and mood symptoms in
Parkinson’s disease. Am J Psychiatry 2002;159(5):746-754.
93. Hoehn MM, Yahr MD. Parkinsonism: Onset, progression and mortality. Neurology
1967;17:427-442.
94. Bieliauskas LA, Glantz RH. Depression type in Parkinson’s disease. J Clin Exp
Neuropsychol 1989;11(5):597-604.
95. Brown R, Jahanshahi M. Depression in Parkinson’s disease: a psychosocial
viewpoint. Adv Neurol 1995;65:61-84.
96. Vogel HP. Symptoms of depression in Parkinson’s disease. Pharmacopsychiatria
1982;15(6):192-196.
97. Jankovic J, McDermott M, Carter J, ve ark. The Parkinson Study Group. Variable
expression of Parkinson’s disease: a base-line analysis of the DATATOP cohort.
Neurology 1990;40(10):1529-1534.
98. Racette BA, Hartlein JM, Hershey T, ve ark. Clinical features and comorbidity of
mood fluctuations in Parkinson’s disease. J Neuropsychiatry Clin Neurosci
2002;14(4):438-442.
99. Friedenberg DL, Cummings JL. Parkinson’s disease, depression and the on-off
phenomenon. Psychosomatics 1989;30(1):94-99.
100. Menza MA, Sage J, Marshall E, ve ark. Mood changes and ‘’on-off’’ phenomena
in Parkinson’s disease. Mov Disord 1990;5(2):148-151.
101. Hardie RJ, Lees AJ, Stern GM. On-off fluctuations in Parkinson’s disease. A
clinical and neuropharmacological study. Brain 1984;107(2):487-506.
102. Maricle RA, Nutt JG, Carter JH. Mood and anxiety fluctuation in Parkinson’s
disease associated with levodopa infusion: preliminary findings. Mov Disord
1995;10(3):329-332.
65
103. Richard IH, Justus AW, Kurlan R. Relationship between mood and motor
fluctuations in Parkinson’s disease. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 2001;13(1):3541.
104. Factor SA, Molho ES, Podskalny GD, Brown D. Book: Parkinson’s disease:
drug-induced psychiatric states. In:Weiner WJ, Lang A, eds. Behavioral neurology of
movement disorders. Advences in neurology. New York:Raven Press Ltd, 1995:115138.
105. Szegedi A, Hillert A, Wetzel H, ve ark. Pramipexole, a dopamine agonist, in
major depression: antidepressant effects and tolerability in an open-label study with
multiple doses. Clin Neuropharmachology 1997;20:36–45.
106. Starkstein SE, Mayberg HS, Leiguarda R, ve ark. A prospective longitudinal
study of depression, cognitive decline, and physical impairments in patients with
Parkinson’s disease. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1992;55:377–382.
107. Starkstein SE, Robinson RG. Dementia of depression in Parkinson’s disease
and stroke. J Nerv Ment Dis 1991;179:593–601.
108. Hughes A, Ross HF, Musa S, ve ark. A 10-year study of the incidence of and
factors predicting dementia in Parkinson’s disease. Neurology 2000;54:1596–1602.
109. Otake K, Oiso Y, Mitsuma T, ve ark. Hypothalamic dysfunction in Parkinson’s
disease patients. Acta Med Hung 1994;50:3–13.
110. Brown RG, MacCarthy B, Gotham AM, ve ark. Depression and disability in
Parkinson’s disease: A follow-up of 132 cases. Psychol Med 1988;18: 49–55.
111. Menza MA, Mark MH. Parkinson’s disease and depression: The relationship to
disability and personality. J Neuropsychiatry Clin Neurosci 1994;6:165–169.
112. Lisanby SH, McDonald WM, Massey EW, ve ark. Diminished subcortical nuclei
volumes in Parkinson’s disease by MR imaging. J Neural Transm Suppl 1993;40:13–
21.
113. McDonald WM, Krishnan KR. Magnetic resonance in patients with affective
illness. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci 1992;241:283–290.
114. Javoy-Agid F, Agid Y. Is the mesocortical dopaminerjic system involved in
Parkinson disease? Neurology 1980;30(12):1326-1330.
115. Agid Y, Cervera P, Hirsch E, ve ark. Biochemistry of Parkinson’s disease 28
years: a critical review. Mov Disord 1989;4(1):126-144.
116. Jellinger K. Overwiew of morphological changes in Parkinson’s disease. Adv
Neurol 1987;45:1-18.
66
117. Uhl GR, Hedreen JC, Price DL. Parkinson’s disease: loss of neurons from the
ventral tegmental area contralateral to therapeutic surgical lesions. Neurology
1985;35(8):1275-1218.
118. Charlton CG. Depletion of nigrostriatal and forebrain tyrosine hydroxylase by Sadenosylmethionine: a model that may explain the occurrence of depression in
Parkinson’ disease. Life Sci 1997;61(5):495-502.
119. Fibiger HC. The neurobiological substrates of depression in Parkinson’s
disease: a hypothesis. Can J Neurol Sci 1984;11:105-107.
120. Mayeux R, Stern Y, William JB, ve ark. Clinical and biochemical features of
depression in Parkinson’s disease. Am J Psychiatry 1986;143(6):756-759.
121. Marsh GC, Markham CH. Does levodopa alter depression and psychopathology
in Parkinsonism patients ? J Neurol Neurosurg Pasychiatry 1973;36(6):925-935.
122. Mayeux R. The "serotonin hypothesis" for depression in Parkinson’s disease.
Adv Neurol 1990;53:163–166.
123. Van Praag HM, De Haen S. Central serotonerjic metabolism and frequency of
depression. Psychiatry Res 1979;1:219-224.
124. Paulus W, Jellinger K. The neuropathologic basis of different clinical subgroups
of Parkinson’s disease. J Neuropathol Exp Neurol 1991;50:743–755.
125. Becker T, Becker G, Seufert J, ark. Parkinson’s disease and depression:
Evidence for an alteration of the basal limbic system detected by transcranial
sonography. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1997;63:590–596.
126. Mayeux R, Stern Y, Cote L, ve ark. Altered serotonin metabolism in depressed
patients with Parkinson’s disease. Neurology 1984;34:642–646.
127. Menza MA, Palermo B, DiPaola R, ve ark. Depression and anxiety in
Parkinson’s disease: Possible effect of genetic variation in the serotonin transporter.
J Geriatr Psychiatry Neurol 1999;12:49–52.
128. Mossner R, Henneberg A, Schmitt A, ve ark. Allelic variation of serotonin
transporter expression is associated with depression in Parkinson’s disease. Mol
Psychiatry 2001;6:350–352.
129. Chan-Palay V, Asan E. Alterations in catecholamine neurons of the locus
coeruleus in senile dementia of the Alzheimer type and in Parkinson’s disease with
and without dementia and depression. J Comp Neurol 1989;287(3):373-392.
130. Weiner W, Lang A. Movement disorders: a comprehensive survey. Mount Kisco,
NY:Futura, 1989.
67
131. Villeneuve A, Berlan M, Lafontan M, ve ark. Platelet alpha 2 adrenoreceptors in
Parkinson’s disease: decreased number in untreated patients and recovery after
treatment. Eur J Clin Invest 1985;15(6):403-407.
132. Nutt D, Lawson C. Panic attacks. A neurochemical overview of models and
mechanisms. Br J Psychiatry 1992;160:165-178.
133. Houeto JL, Mesnage V, Mallet L, ve ark. Behavioural disorders, Parkinson’s
disease and subthalamic stimulation. J Neurol Neurosurg Psychiatry 2002;72(6):701707.
134. Bejjani BP, Damier P, Arnulf I, ve ark. Transient acute depression induced by
high-frequency deep-brain stimulation. N Engl J Med 1990;340(19):1476-1480.
135. Rodriquez-Oroz MC, Rodriquez M, Gurudi J, ve ark. The subthalamic nucleus in
Parkinson’s disease: somatotopic organization and physiological characteristics.
Brain 2001;124(9):1777-1790.
136. Mayberg HS, Lozano AM. Penfield revisited? Understanding and modifying
behavior by deep brain stimulation for PD. Neurology 2002;59(9):1298-1299.
137. Burn DJ. Beyond the iron mask: towards better recognition and treatment of
depression associated with Parkinson’s disease. Mov Disord 2002;17(3):445-454.
138. Nissenbaum H, Quinn NP, Brown RG, ve ark. Mood swings associated with the
‘on-off’ phenomenon in Parkinson’s disease. Psychol Med 1987;17(4):899-904.
139. Corrigan MH, Denehan AQ, Wright CE, ve ark. Comparison of pramipexole,
fluoxetine and placebo in patients with major depression. Depress Anxiety
2000;11(2):58-65.
140. Routh LC, Black JL, Ahlskog JE. Parkinson's disease complicated by anxiety.
Mayo Clin Proc 1987;62:733-735.
141. Flint AJ. Epidemiology and comorbidity of anxiety disorders in the elderly. Am J
Psychiatry 1994;151:640–649.
142. Berrios GE, Campbell C, Politynska BE. Autonomic failure, depression and
anxiety in Parkinson's disease. Br J Psychiatry 1995;166:789–792.
143. Vazquez A, Jimenez-Jimenez F, Gaecia-Ruiz P, ve ark. ’’Panic attacks’’ in
Parkinson’s disease: a long-term complication of levodopa therapy. Acta Neurol
Scand 1993;87:14-18.
144. Menza M, Robertson-Hoffman D, Bonapace A. Parkinson’s disease and anxiety:
comorbidity with depression. Biol Psychiatry 1993;34:465-470.
68
145. Lauterbach EC, Duvoisin RC. Anxiety disorders in familial parkinsonism [letter].
Am J Psychiatry 1991;148:274.
146. American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental
disorders, 4th ed. Washington, DC, 1994.
147. Palmer B, Jeste D, Sheikh J. Anxiety disorders in the elderly: DSM-IV and other
barriers to diagnosis and treatment. J Affect Disord 1997;46(3):183-190.
148. Small G. Recognizing and treating anxiety in the elderly. J clin Psychiatry
1997;58:41-47.
149. American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental
disorders, 3th ed. Washington, DC, 1987.
150. Alegret M, Junque C, Valldeoriola F, ve ark. Obsessive-compulsive symptoms in
Parkinson’s disease. J Neurol Neurosurg Psychiatry 2001;70:394-396.
151. Henderson R, Kurlan R, Kersun JM. Preliminary examination of the comorbidity
of anxiety and depression in Parkinson's disease. J Neuropsychiatry Clin Neurosci
1992;4:257-264.
152. Seimers E, Shekhar A, Quaid K, ve ark. Anxiety and motor performance in
Parkinson’s disase. Mov Disord 1993;8:501-506.
153. Targum S. Differential responses to anxiogenic challenge studies in patients
with major depressive disorder and panic disorder. Biol Psychiatry 1990;28:21-34.
154. Jimenez-Jimenez F, Vazquez A, Molina J. Nonmotor fluctuations in patients with
Parkinson’s disease. Neurology 1997;49:1472.
155. Ellgring H, Seiler S, Perleth B, ve ark. Psychosocial problems of Parkinson's
patients: approaches to assessment and treatment. Adv Neurol 1990;53:349-353.
156. Gold PW, Goodwin FK, Chrousus GP. Clinical and biochemical manifestations
of depression. Relation to the neurobiology of stress. N Engl J Med 1988;319:348353.
157. Heninger GR, Charney DS. Monoamine receptor systems and anxiety
disorders. Psychiatr Clin North Am 1988;11:309-326.
158. Roy-Byrne PP, Uhde TW, Sack DA, ve ark. Plasma HVA and anxiety in patients
with panic disorder. Biol Psychiatry 1986;21:849-853.
159. Owens M, Nemeroff C. The role of corticotropin-releasing factory in the
pathophysiology of affective and anxiety disorders: laboratory and clinical studies.
Ciba Found Symp 1993;172:296-308.
69
160. Hattori E, Ebihara M, Yamada K, ve ark. Idenfication of a compound short
tandem repeat stretch in the 5’upstream region of the cholecystokinin gene, and its
association with panic disorder but not with schizophrenia. Mol Psychiatry
2001;6:465-470.
161. Nutt D. Altered alpha-2-adrenoreceptor sensitivity in panic disorder. Arch Gen
Psychiatry 1989;46:165-169.
162. Uhde T, Stein M, Vittone B, ve ark. Behavioral and physiologic effects of shortterm and long-term administration of clonidine in panic disorder. Arch Gen Psychiatry
1989;46:170-177.
163. Charney D, Wood S, Goodman W, ve ark. Neurobiological mechanisms of panic
anxiety: biochemical and behavioral correlates of yohimbine-induced panic attacks.
Am J Psychiatry 1987;144:1030-1036.
164. Miner C, Davidson J. Biological characterization of social phobia. Eur Arch
Psychiatry Clin Neurosci 1995;244:304-308.
165. Charney D, Woods S, Krystal J, ve ark. Serotonin function in human anxiety
disorders. Ann N Y Acad Sci 1990;600:558-572.
166. Potts N, Davidson J. Social phobia: biological aspects and pharmacotherapy.
Prog Neuropsychopharmacol Biol Psychiatry 1992;16:635-646.
167. Tomer R, Levin B, Weiner W. Obsessive-compulsive synptoms and motor
asyymetries in Parkinson’s disease. Neuropsychiatry Neuropsychol Behav Neurol
1993;6:26-30.
168. McDougle C, Goodman W, Price L. Dopamine antagonists in tic-related and
psychotic spectrum obsessive compulsive disorder. J Clin Psychiatry 1994;55:24-31.
169. Marazziti D, Hollander E, Lensi P, ve ark. Peripheral markers of serotonin and
dopamine function in obsessive-compulsive disorder. Psychiatry Res 1992;42:41-51.
170. Pitchot W, Ansseau M, Gonzalez Moreno A, ve ark. Dopaminerjic function in
panic disorder: comparison with major and minor depression. Biol Psychiatry
1992;32:1004-1011.
171. Tiihonen J, Kuikka J, Bergstrom K, ve ark. Dopamine reuptake site densities in
patients with social phobia. Am J Psychiatry 1997;154:239-242.
172. Schneier F, Liebowitz M, Abi-Dargham A, ve ark. Low dopamine D 2 receptor
binding potential in social phobia. Am J Psychiatry 2000;157:457-549.
70
173. Hamilton S, Haghighi F, Heiman G, ve ark. Investigation of dopamine receptor
(DRD4) ve dopamine transporter (DAT) polymorphisms for genetic linkage or
association to panic disorder. Am J Med Genet 2000;96:324-330.
174. Maricle R, Nutt J, Valentine R, ve ark. Dose-response relationship of levodopa
with mood and anxiety in fluctuating Parkinson’s disease: a double-blind, placebo
controlled study. Neurology 1995;45:1757-1760.
175. Cedarbaum J, Aghajanian G. Catecholamine receptors on locus ceruleus
neurons: pharmacological characterization. Eur J Pharmacol 1977;44:375-385.
176. Iruela LM, Ibanez-Rojo V, Inmaculada P, ve ark. Anxiety disorders and
Parkinson's disease. Am J Psychiatry 1992;149:719-720.
177. Levin BE, Liabre MM, Weiner WJ. Cognitive impairments assciated with early
Parkinson’s disease. Neurology 1989;39:557-561.
178. Loranger AW, Goodell H, Mc Dowel FH ve ark. Intellectuel impairment in
Parkinson’s Syndrome. Brain 1972;95:405-412.
179. Mayeux R, Chen J, Mirabello E, ve ark. An estimate of the incidance of
dementia in idiopathic Parkinson’s disease. Neurology 1990;40:1513-1517.
180. Pirozzolo FJ, Hansch EC, Mortimer JA, ve ark. Dementia in Parkinson’s
disease. A neuropsychological analysis. Brain Cogn 1982;1:71-83.
181. Brown RG, Marsden CD. How common is dementia in Parkinson’s disease?
Lancet 1984;2:1262-1265.
182. Cummings JL. Intellectuel impairment Parkinson’s disease: clinical pathologic
and biochemical correlates. J Geriatr Psychiatry Neurol 1988;1:24-36.
183. Aarsland D, Tandberg E, Larsen JP, ve ark. Frequency of dementia in
Parkinson’s disease. Arch Neurol 1996;53:538-542.
184. Hobson P, Meara J. The detection of dementia and cognitive impairment in a
community population of elderly people with Parkinson’s disease by use of the
CAMCOG neuropsychological test. Age Ageing 1999;28:39-43.
185. Martilla RJ, Rinne UK. Epidemiology of Parkinson’s disease in Finland. Acta
Neurol Scand 1976;53:81-102.
186. Reid WG, Hey MA, Morris JG, ve ark. A longitudinal study of Parkinson’s
disease: clinical and neuropsychological correlates of dementia. J Clin Neurosci
1996;3:327-333.
187. Marder K, Tang MX, Cote L, ve ark. The frequency and associated risk factors
for dementia in patients with Parkinson’s disease. Arch Neurol 1995;52:695-701.
71
188. Aarsland D, Andersen K, Larsen JP, ve ark. Risk of dementia in Parkinson’s
disease:a community-based, prospective study. Neurology 2001;56:730-736.
189. Biggins CA, Boyd JL, Harrop FM, ve ark. A controlled, longitudinal study of
dementia in Parkinson’s disease. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1992;55(7):566571.
190. Mahieux F, Fenelon G, Flahault A, ve ark. Neuropsychological prediction of
dementia in Parkinson’s disease. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1998;64(2):178183.
191. Rajput AH, Offort KP, Beard CM, ve ark. A case-control study of smoking habits,
dementia and other illnesses in idiopathic Parkinson’s disease. Neurology
1987;37:226-232.
192. Mayeux R, Stern Y, Rosenstein R, ve ark. An estimate of the prevalence of
dementia in idiopathic Parkinson's disease. Arch Neurol 1988;45:260–262.
193. Glatt SL, Hubble JP, Lyons K ve ark. Risk factors for dementia in Parkinson's
disease: effect of education. Neuroepidemiology 1996;15:20–25.
194. Tison F, Dartigues JF, Auriacombe S, ve ark. Dementia in Parkinson's disease:
a population-based study in ambulatory and institutionalized individuals. Neurology
1995;45:705–708.
195. Inzelberg R, Chapman J, Treves TA, ve ark. Apolipoprotein E4 in Parkinson’s
disease and dementia: new data and meta-analysis of published studies. Alzheimer
Dis assoc Disord 1998;12:45-48.
196. Owen AM, James M, Leigh PN, ve ark. Fronto-striatal cognitive deficits different
stages of Parkinson’s disease. Brain 1992;115:1727-1751.
197. Tamaru F. Disturbances in higher function in Parkinson’s disease. Eur Neurol
1997;38:33-36.
198. Pillon B, Dubois B, Lhermitte F, ve ark. Heterogeneity of cognitive impairment in
progressive supranuclear palsy, Parkinson’s disease and Alzheimer’s disease.
Neurology 1986;36:1179-1185.
199. Litvan I, Mohr E, Williams J, ve ark. Differential memory and executive functions
in demented patients with Parkinson’s disease and Alzheimer’s disease. J Neurol
Neurosurg Psychiaty 1991;54:25-29.
200. Brown RG, Marsden CD. Neuropsychology and cognitive function in Parkinson’s
disease; An owerview, in Marsden CD, eds. Movement Disorders 2nd ed.
London;butteworth, 1987;99-123.
72
201. Hovestadt A, De Jong GJ, Meerwaldt JD. Spatial disorientation as an early
symptom of Parkinson’s disease. Neurology 1987;37:485-487.
202. Boller F, Passafiume D, Kefe NC, ve ark. Visuospatial impairment in Parkinson’s
disease: role of perceptual and motor factors. Arch Neurol 1984;41:485-490.
203. Brown RG, Marsden CD. Visuospatial function in Parkinson’s disease. Brain
1986;109:987-1002.
204. Ransmayr G, Schmidhuber-Eiler B, Karamat E, ve ark.. Visuoperception and
visuospatial and visuorotational performance in Parkinson’s disease. J Neurol
1987;235:99-101.
205. Raskin SA, Borod JC, Tweedy JR. Set-shifting and spatial orientation in
Parkinson’s disease. J Clin Exp Neuropsychol 1992;14:801-821.
206. Jacobs DM, Marder K, Sano M, ve ark. Neuropsychological characteristics of
preclinical dementia in Parkinson’s disease. Neurology 1995;45:1691-1696.
207. Pillon B, Boller F, Lewy R, Dubois B. Cognitive deficits and dementia in
Parkinson’s disease. In: Bollerf, Cappa S, eds. Handbook of Neuropsychology, 2nd
ed. Amsterdam, 2001:311-371.
208. Owen AM, Roberts AC, Hodges JR, ve ark. Contrasting mechanism of impaired
attentional set-shifting in patients with frontal lobe damage or Parkinson’s disease.
Brain 1993;116:1159-1175.
209. Dalrymple-Alford JC, Kalders AS, Jones RD ve ark. A central executive deficit in
patients with Parkinson’s disease. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1994;57:360-367.
210. Saint-Cyr JA, Taylor AE, Nicholson K. Behavior and basal ganglia. Adv Neurol
1995;65:1-28.
211. Sharpe MH. Distractibility in early Parkinson’s disease. Cortex 1990;26:239-246.
212. Ballard CG, Aarsland D, Mckeith I, ve ark. Attention and fluctuating attention in
Parkinson’s disease with and without dementia and with Lewy bodies. Neurology
2002;58(3):A379.
213. Dubois B, Malapani C, Verin M, ve ark. Cognitive functions and the basal
ganglia: the model of Parkinson’s disease. Rev Neurol 1994;150:763-770.
214. Appolonio I, Grafman J, Clark K ve ark. Implicit and explicit memory in patients
with Parkinson’s disease with and without dementia. Arch Neurol 1994;51:359-367.
215. Stern Y, Richards M, Sano M, ve ark. Comparison of cognitive changes in
patients with Alzheimer’s and Parkinson’s disease. Arch Neurol 1993;50:1040-1045.
73
216. Cummings JL, Darkins A, Mendez M, ve ark.
Alzheimer’s disease and
Parkinson’s disease: Comparison of speech and language alteration. Neurology
1988:38:680-684.
217. Grossman M, Carvell S, Gollomp S, ve ark. Sentence comprehension and
praxis deficits in Parkinson’s disease. Neurology 1991:41:1620-1626.
218. Huber SJ, Shuttleworth EC, Freidenberg DL. Neuropsychological differences
between the dementias of Alzheimer’s and Parkinson’s diseases. Arch Neurol
1989;46(12):1287-1291.
219. Goldenberg G, Wimmer A, Auff E, ve ark. Impairment of motor planning in
patients with Parkinson’s disease:evidence from ideomotor apraxia testing. J Neurol
Neurosurg Psychiatry 1986;49(11):1266-1272.
220. Fenelon G, Mahiex F, Mckeith I, ve ark. Hallucinations in Parkinson’s disease;
prevalance, phenomenology and risk factors. Brain 2000;123:733-745.
221. Cumming JL. The demetias of Parkinson’s disease: prevalance, charactteristics,
neurobiology and comparison with dementia of the Alzheimer type. Eur Neurol
1988;28( 1):15-23.
222. Aarsland D, Laake K, Larsen JP, ve ark. Donapezil for cognitive impairment in
Parkinson’s disease:a randomised controlled study. J Neurol Neurosurg Psychiatry
2002;72:708-712.
223. Mortimer JA, Pirozzola FJ, Hansch EC, ve ark. Relationship of motor symptoms
to intellectuel deficits in Parkinson’s disease. Neuruology 1982;32:133-137.
224. Rinne JO, Rummukainen J, Paljarvi L, ve ark. Dementia in Parkinson’s disease
is related to neuronal loss in the medial substantia nigra. Ann Neurol 1989;26:47-50.
225. Pillon B, Dubois B, Cusimano G. Does cognitive impairment in Parkinson’s
disease result from non-dopaminergic lesions? J Neurol Neurosurg Psychiatry
1989;52:201-206.
226. Zweig RM, Cardillo JE, Cohen M ve ark. The locus ceruleus and dementia in
Parkinson’s disease. Neurology 1993;43(5):986-991.
227. Mann DM, Yates PO. Pathological basis for neurotransmitter changes in
Parkinson’s disease. Neuropathol Appl Neurobiol 1983;9(1):3-19.
228. Scatton B, Javoy AF, Rouquier L, ve ark. Reduction of cortical dopamine
noradrenaline, serotonine and their metabolites in Parkinson’s disease. Brain Res
1983;275:321-328.
74
229. Candy JM, Perry RH, Perry EK, ve ark. Pathological changes in the nucleus of
Meynert in Alzheimer’s and Parkinson’s diseases. J Neurol Sci 1983;59:277-289.
230. Jellinger KA. The pathology of parkinsonizm. In:Marden CD, Fahn S, eds.
Movement disorders (volume 2): Neurology. London:Butterworts, 1987:124-165.
231. Greenfield J. System degenerations of the cerebellum, brainstem and spinal
cord. In:Blackkwood W, McMenemey W, Meyer A, et al., eds. Greenfield’s
neuropathology. Baltimore: Williams& Wilkins, 1963;582-585.
232. Whitehouse PJ, Hedreen JC, White CL, ve ark. Basal forebrain neurons in the
dementia of Parkinson’s disease. Ann Neurol 1983;13(3):243-248.
233. Giladi N, Shabtai H, Benbunan B, ve ark. The effect of treatment with
Rivastigmine (Exelon) on cognitive functions of patients with dementia and
Parkinson’s disease. Neurology 2001:56(3):A128
234. Chan-Palay V, Hochli M, Jentsch B, ve ark. Raphe serotonin neurons in the
human brain in normal controls and patients with senile dementia of the Alzheimer
type and Parkinson’s disease. Dementia 1992;3:253-259.
235. Jellinger KA. Morphological substrates of dementia in parkinsonism. A critical
update. J Neural Transm Suppl 1997;51:57-82.
236. Hamilton M. The assessment of anxiety states by rating. Br J Med Psychol.
1959;32(1):50-5.
237. Lang AET, Fahn S. Assessment of Parkinson’s disease in quantification of
neurological deficit (ed TL munsat) Butterworts, Stoneham 1989.
238. Kökmen E, Naessens JM, Offord KP. A short test of mental status: Description
and preliminary results. Mayo Clin Proc 1987;62:281-288.
239. Öktem Ö. Nöropsikolojik testler ve nöropsikolojik değerlendirme. Türk Psikoloji
Dergisi 1994;9(33):33-44.
240. Karakaş S, Eski R, Başar E. Türk kültürü için standardizasyonu yapılmış
nöropsikolojik testler topluluğu: BİLNOT Bataryası. 32. Ulusal Nöroloji Kongresi
kitabı, Türk Nöroloji Dergisi, Ufuk Matbaası, İstanbul 1997.
241. Parker DM, Crawford J. Assessment of frontal lobe dysfunction. Crawford J,
Parker DM, McKinlay WA. A handbook of neuropsychological assessment Lawrence
Erlbaum, Hove 1992.
242. Brodaty H, Moore C. The clock drawing test dementia of the Alzheimer’s type: a
comparison of three scoring methods in a memory disorder clinic. Int Geriatr J
Psychiatry 1997;12:619-627.
75
243. Öktem Ö. Sözel bellek süreçleri testi (bir ön çalışma), Nöropsikiyatri arşivi
1992;29(4):196-206.
244. Wechsler D, Stone CP. The Wechsler memory scalae. New York. Psychological
corporation, 1945.
245. Aarsland D, Larsen JP, Lim NG, ve ark. Range of neuropsychiatric disturbances
in patients with Parkinson's disease. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1999;67:492496.
246. Alexander GE, Crutcher MD, DeLong MR. Basal ganglia-thalamocortical
circuits: paralel substrates for motor, oculomotor, ‘’prefrontal’’ and ‘’limbic’’ functions.
Prog Brain Res 1990;85:119-146.
247. Brown RG. The role of cortico-striatal circuits in learning sequential information.
In: GM Stern, ed. Parkinson’s disease: advances in neurology. Philadelphia:
Lippincott Williams& Wilkins, 1999:31-39.
248. Beekman ATF. Diagnostic procedures in depression in Parkinson’s disease. In:
Wolster EC, Scheltens P, Berendse HW, eds. Mental dysfunction in Parkinson’s
disease, Vol. II. 1999:263-271.
249. Beck A, Ward C, Mendelson M, ve ark. An inventroy for measuring depression.
Arch Gen Psychiatry 1961;4:561-571.
250. Naarding P, Leentjens AFG, Van Kooten F, ve ark. Disease-spesific properties
of the Hamilton rating scale for depression (HAMD) in patients with stroke,
Alzheimer’s dementia and Parkinson’s disease. J Neuropsychiatry Clin Neurosci
2002;14:329-334.
251. Leentjens AFG, Verhey FRJ, Lousberg R, ve ark. The validity of the Hamilton
and Montgomorey-Asberg Depression Rating Scales as sceening and diagnostic
tools for depression in Parkinson’s disease. Int J Geriatr Psychiatry 2000;15:644-649.
252. Leentjens AF, Verhey FR, Luijckx GJ, ve ark. The validity of Beck Depression
Inventory as a screening and diagnostic instrument for depression in patients with
Parkinson’s disease. Mov Disord 2000;15(6):1221-1224.
253. Kuzis G, Sabe L, Tiberti C, ve ark. Cognitive Functions in Major Depression and
Parkinson Disease. Arch Neurol. 1997;54:982-986.
254. Torack RM, Morris JC. The association of ventral tegmental area histopathology
with adult dementia. Arch Neurol. 1988;45:211-218.
255. Ring HA, Bench CJ, Trimble MR, ve ark. Depression in Parkinson’s disease: a
positron emission study. Br J Psychiatry. 1994;165:333-339.
76
256. Sano M, Stern Y, Williams J, ve ark. Coexisting dementia and depression in
Parkinson’s disease. Arch Neurol 1989;46(12):1284-1286.
257. Meltzer HY, Lowy MT. The serotonin hypothesis of depression. In:Meltzer HY,
ed. Psychopharmacology: The Third Generation of Progress. New York, NY: Raven
Pres;1987:513-526.
258. Asthana HS, Mandal MK, Khurana H, ve ark. Visuospatial and affect recognition
deficit in depression. Affect Disord. 1998;48(1):57-62.
259. Goodale MA, Jakobsen LS, Servos P.The visual pathways mediating perception
and prehension. Cognitive Neuroscience, MS Gazzaniga (Ed), Oxford, Blackwell
Publihers, 2000.
260. Rao SC, Rainer G, Miller EK. Integration of what and where in the primate
prefrontal cortex. Science 1997;276:821-824.
261. Richard I, Szegethy E, Lichter D, ve ark. Parkinson’s disease: a preliminary
study of yohimbine challange in patients with anxiety. Clin Neuropharmacol
1999;22:172-175.
262. Lui C, Yang S, Fuh J, ve ark. The correlation of depression with functional
activity in Parkinson’s disease. J Neurol 1997;244:493-498.
263. Hollander E, Cohen L, Richards M, ve ark. A pilot study of the neuropsychology
of obsessive-compulsive disorder and Parkinson's disease: basal ganglia disorders. J
Neuropsychiatry Clin Neurosci 1993;5:104-107.
77
Download