TEMEL DİNÎ BİLGİLER Din Nedir? Din, sözlükte itaat, hesap, sorumluluk ve hüküm anlamlarına gelir. Terim olarak din, akıl sahibi insanları kendi özgür iradeleriyle iyiye ve doğruya yönelten ve onların mutluluğunu amaçlayan kurallar bütünüdür. Bu kuralların başında inanç esasları, ibadetler ve ahlak ilkeleri gelmektedir. Dinin, yaratılışın bir gereği (fıtri) olduğu Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.”(Rûm suresi, 30. ayet.) Bu ayette bütün insanların, Allah (c.c.)2’ın Hz. Âdem’den itibaren bildirdiği tevhit inancını benimsemeye yatkın olarak yaratıldığı anlaşılmaktadır. Ancak zamanla din duygusu, aile ve çevrenin de etkisiyle farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Peygamberimiz (s.a.v.) bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Dünyaya gelen her insan fıtrat üzere (tek Allah’a inanma eğiliminde) doğar; sonra anne ve babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.”(Müslim, Kader, 22-25) Yeryüzünde Belli Başlı Dinler KABİLE DİNLERİ DİNKA NAMBALAR GA AİNU -- MAORİ DOĞU ASYA DİNLERİ HİNT DİNLERİ TAOİZM KONFÜÇYANİZM ŞİNTOİZM HİNDUİZM CAYNİZM BUDİZM SİHİZM VAHYE DAYALI DİNLER YAHUDİLİK HRİSTİYANLIK İSLAM Günümüzde Yaşayan Dinlerden bazılarını Tanıyalım Günümüzde yaşayan dinleri ilahî ve ilahî olmayan dinler olarak ikiye ayırmak mümkündür. Allah’ın, peygamberler aracılığıyla gönderdiği vahye dayalı dinlere ilahî dinler denir. Bunlar Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam’dır. Vahye dayanmayan dinlere de ilahî olmayan dinler denir. Hinduizm, Budizm, Taoizm, Konfüçyanizm, Şintoizm ve Sihizm bunların en belirgin örnekleridir Hinduizm Hinduizm, daha çok Hindistan’da yaygın olan bir dindir. Hinduizmin bilinen bir kurucusu yoktur. MÖ 1500 yıllarından itibaren ortaya çıkmıştır. Hinduizmin en belirgin yönü toplumu kastlara ayırmasıdır. Kast, “aynı işle meşgul olan, görev ve gelenekleriyle birbirine sımsıkı bağlanan insanların meydana getirdiği birlik” anlamına gelir. Kast sistemi, insanları sınıflara ayırır ve şu dört ana unsurdan oluşur: 1-Rahipler ve Bilginler (Brahmanlar) 2-Prensler ve Askerler (Kşatriyalar) 3- Esnaf ve Çiftçiler (Vaisyalar) 4-İşçiler ve Köleler (Sudralar). Hinduizmin temelinde Brahma (Mutlak Varlık) inancı olmakla birlikte birden çok tanrının varlığına inanılmaktadır. Brahma, Vişnu ve Şiva en önemli tanrılardır. Brahma yaratıcı, Şiva yok edici, Vişnu koruyucu tanrıdır. Hinduizmin kutsal kitapları Vedalar’dır. Hinduizmde ibadet bireysel olup belli bir şekli yoktur. Hindular ibadetlerini tapınaklarda (Mandir) yapabildikleri gibi başka yerlerde de yerine getirebilirler. Ganj Nehri’nde yıkanmak Hinduizmde ibadet sayılır. Günlük ibadete sabah şafaktan önce başlanır, doğuya doğru dönülerek oturulur. Hindular ruhun ölümsüzlüğüne inandıkları için ölülerini gömmezler. Cesetlerini yakarak küllerini kutsal kabul ettikleri Ganj Nehri’ne atarlar. Hinduizmde ineklerin önemli bir yeri vardır. Dokunulmaz ve kutsal kabul edilirler. Etlerinin yenilmesi de yasaktır. Budizm Budizm MÖ 6. yüzyılda Hindistan’da Buda tarafından kurulmuş ve daha sonra yaygınlaşmış olan bir dindir. Budizmin kurucusu olan Buda, MÖ 563-483 yılları arasında yaşamış bilge bir kişidir. Asıl adı Sidharta olan Buda, aydınlanmış anlamına gelir. Buda, yaşadığı süre içinde insanlara ahlaklı olmayı öğütlemiş, putlara tapmayı yasaklamıştır. Kendisinden sonraki dönemlerde düşünceleri sistemleştirilerek heykelleri yapılmış ve bir put hâline getirilip tapınılmaya başlanmıştır. Buda, öğretilerini insanlara vaazlarıyla sözlü bir şekilde iletmiştir. Kendinden sonra kutsal bir kitap bırakmamıştır. Ancak Buda’nın sözleri daha sonra yazılmıştır. Bu şekilde oluşan Budizmin kutsal metinlerine, “üç sepet” anlamına gelen “Tripitaka” adı verilmiştir. Budizmde belirli bir ibadet ve dua şekli yoktur. Budistler tapınakları Pagoda’ya giderek Buda’nın heykeline saygı gösterirler. Bunun yanında evlerinde bir köşede bulundurdukları Buda heykeline de saygıda bulunarak ibadet ederler. Ayrıca kutsal metinlerin okunması, meditasyon ve belli zamanlarda oruç tutmak da ibadet kabul edilir. Budizmde, Hinduizmde olduğu gibi ruhun bir başka bedende yeniden dünyaya gelmesi anlayışı vardır. Ölüler reenkarnasyon inancı gereği genelde yakılmaktadır Vahye Dayalı Dinler ( İlahî dinler ) 1- Yahudilik Yahudilik vahye dayalı en eski dinlerden biridir. Yahudiler, Hz. Musa’ya bağlı oldukları için Musevi olarak da adlandırılırlar. Yahudiler tarihlerini Hz. İbrahim ile başlatırlar. Hz. Süleyman ve Hz. Davut dönemlerini en görkemli dönemleri olarak anarlar. Yahudilikte en önemli inanç Tanrı’nın var ve bir olduğu inancıdır. Yahudiler Tanrı’ya Yahova adını verirler. Yahova tektir ve her şeyin yaratıcısıdır. Onlara göre Tanrı Yahova, Yahudileri seçilmiş millet olarak yaratmıştır. Yahudiliğin kutsal kitabı Allah’ın, Hz. Musa’ya vahiy yoluyla bildirdiği Tevrat’tır. Tevrat’ın dili İbranicedir. Yahudilerin kutsal günü cumartesidir. Bu günde hiçbir iş yapılmaz. Sadece ibadet edilir. İbadet yerlerine sinagog veya havra adı verilir. Din adamlarına ise haham denilir. Yahudilikte ibadetler günlük ve haftalık olarak ikiye ayrılır. Günlük ibadet sabah, öğle ve akşam olmak üzere üç vakitte yapılır. Cumartesi günü sinagoga gidilir ve topluca ibadet edilir. İbadet esnasında kutsal kitaptan bazı bölümler sesli bir biçimde okunur. Genellikle olarak kadınlar ibadete katılamaz; ancak başları örtülü olarak ibadeti izleyebilirler. Kudüs’te bulunan Ağlama Duvarı, Yahudiler için çok önemlidir. Bunun yanında Yahudiler dinî sembollere de büyük önem verirler. Bu sembollerin en başta gelenleri sinagoglarda bulunan yedi kollu şamdan (menora) ve iç içe geçmiş iki üçgendir. Yahudiler, bugün yoğun olarak İsrail’de yaşamaktadırlar. Ayrıca dünyanın çeşitli bölgelerinde de bu dine mensup kişiler bulunur. 1 2- Hristiyanlık Allah’ın vahiy yoluyla bildirdiği üç dinden birisidir. Filistin bölgesinde ortaya çıkmıştır. En yaygın olduğu bölge Avrupa’dır. Hristiyanlığın peygamberi Hz. İsa’dır. Hz. İsa Filistin’de Nasıra denilen bir köyde doğmuştur. Annesi Hz. Meryem’dir. Hz. İsa da aynen Hz. Musa gibi İsrailoğullarının soyundandır. Bir mucize olarak babasız dünyaya gelmiştir. Hz. İsa otuz yaşına geldiğinde Allah tarafından kendisine peygamberlik görevi verilmiştir. O da insanları Allah’a inanmaya davet etmeye başlamıştır. Onun davetine başlangıçta on iki kişi inanmıştır. Bunlara “havari” denilmiştir. Hristiyanlığın kutsal kitabı İncil’dir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna isimli kişiler tarafından yazılan ve yazarlarının adıyla anılan dört adet İncil en meşhurlarıdır. Hristiyanlıkta inanç esaslarının temelini teslis inancı oluşturur. Teslis, “üçlü tanrı inancı” demektir. Teslisin unsurları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’tur. Baba, Evrenin yaratıcısı, her şeyin sahibi olan Tanrı’dır. Oğul, Hz. İsa, Hristiyanlara göre Tanrı’nın oğlu ve kurtarıcı kabul edilir. Kutsal Ruh ise Tanrı’nın vahyini kiliseye iletmekle görevli, seçilmiş kişileri yönlendiren tanrı nefesidir. Hristiyanların ibadetleri günlük, haftalık ve yıllık olmak üzere üçe ayrılır. Hristiyanların ibadet yeri kilisedir. Din adamlarına papaz veya rahip adı verilir. Hz. İsa’nın idam edildiğine inandıkları çarmıh (haç), hem Hristiyanlığın hem de kilisenin sembolüdür. Hristiyanlığa göre bütün insanlar günahkâr olarak doğarlar. Bu nedenle bütün doğan çocuklar, kutsal su ile yıkanarak günahlarından arındırılır. Buna vaftiz ayini denir. Hristiyanlıkta zamanla farklı anlayışlar meydana gelmiş bunun sonucunda da birçok mezhep ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlileri Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık mezhepleridir. 3- İslam Allah tarafından Hz. Muhammed aracılığıyla insanlara gönderilmiş son ilahî dindir. İslam dini, Hz. Âdem’den beri devam eden tevhit inancının bir devamı ve son halkasıdır. İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed (a.s.) 571 yılında Mekke’de doğmuştur. Kırk yaşına geldiğinde Allah tarafından kendisine vahiy gönderilmiş ve peygamber olarak görevlendirilmiştir. İslam dininin temel inanç esası, Allah’ın varlığına ve birliğine (tevhide) inanmaktır. Bunun yanı sıra Allah’ın gönderdiği bütün ilahî kitaplara ve peygamberlere, ahiret gününe, meleklere, kadere inanmak da İslam’ın inanç esaslarındandır. İslam dininde, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek ve hacca gitmek temel ibadetlerdir. Günlük ibadet olarak namaz temiz olan her yerde, bireysel ve toplu olarak kılınabilir. Cuma günü kılınan cuma namazının ise cemaatle kılınması zorunludur. Müslümanların toplu hâlde ibadet ettikleri yerler, cami ve mescitlerdir. İslam’da Ramazan ve Kurban bayramları olmak üzere yılda iki bayram vardır. İslam dini, inanç ve ibadetlerin yanı sıra ahlaka da büyük önem vermiştir. İslamiyetin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an-ı Kerim 610 yılının ramazan ayında, Kadir Gecesi’nde indirilmeye başlanmış, 23 yıl içerisinde tamamlanmıştır. Kur’an ayetleri ilk indirildiği günden itibaren ezberlenerek ve yazılarak korunmuştur. Kur’an-ı Kerim’de inanç esasları, ibadetler ve sosyal ilişkilere yönelik bilgiler ile insanları iyiye, güzele yönelten ahlaki öğütler bulunur. Ayrıca geçmişte yaşamış bazı peygamberlerin, toplumların yaşam öyküleri, evrenin ve insanın yaratılışı gibi konular da yer alır. İslam dininin temel özellikleri: 1- İslam dini son ilahî dindir. 2- Hz. Muhammed son peygamberdir. 3- Kur’an-ı Kerim, hiç değişmeden günümüze kadar ulaşmış tek ilahî kitaptır. 4- Kur’an-ı Kerim’in mesajı evrenseldir. 5- Tevhit inancı hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. 6- Bütün peygamberlere ve kitapların ilk şekillerine, aralarında ayrım yapmaksızın, inanmak temel inanç esaslarındandır. 7- İslam inancına göre her doğan çocuk günahsız doğar. 8- İslam’da ayrıcalıklı bir sınıf yoktur. Bütün insanlar Allah katında eşittir. 9Hiçbir insanın soy, renk, ırk gibi birtakım özellikleri dolayısıyla başkasına üstünlüğü olamaz. İMAN YÖNÜNDEN İNSANLAR MÜMİN Allah’a inanan kimse MÜNAFIK Allah’a inanmadığı hâlde inanmış gözüken kimse KÂFİR Allah’a inanmayan kimse MÜŞRİK Allah’tan başka ilah olduğunu kabul eden kimse İslam’da İmanın İfadesi: Kelime-i Tevhit ve Kelime-i Şehadet Kelime-i tevhit: “Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah” sözüdür. Anlamı: “Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed onun elçisidir.” Kelime-i şehadet: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resulüh” sözüdür. Anlamı: “Ben Allah’tan başka ilah olmadığını, Hz. Muhammed’in, onun kulu ve elçisi olduğunu kabul ederim.” İslam’da Temel İman Esasları Hz. Peygamber kendisine, “İman nedir?” diye sorulduğunda, “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmaktır.” diye cevap vererek İslam dininin temel iman esaslarını ortaya koymuştur 1. Allah’a İman Allah’a iman, onun var ve bir olduğuna, bütün yüce ve üstün niteliklere sahip, tüm eksiklik ve noksanlıklardan uzak olduğuna inanmaktır. Allah’ın kâinatı yaratan, idare eden, kendisine ibadet edilen, tek ve en yüce varlık olduğunu kabul etmektir Allah’ın Sıfatları Sübûti Sıfatlar Zati Sıfatlar (Allah’ın dışındaki varlıklarda da sınırlı olarak bulunan sıfatlar) (Sadece Allah’ta bulunan sıfatlar) Vücud: Allah’ın var olması, demektir. Kıdem: Allah’ın varlığının başlangıcı olmamasıdır. Bekâ: Allah’ın varlığının sonunun olmamasıdır. Vahdâniyet: Tek bir olan, eşi, benzeri ve ortağı bulunmayan anlamına gelir. Muhâlefetün li’l-havâdis: Allah’ın sonradan olan yaratıklara benzememesidir Kıyam binefsihî: Allah’ın kendisiyle kâim olması ve bu hususta bir başkasına ihtiyaç duymamasıdır. Hayat: Allah’ın canlı ve diri olması demektir İlim: Allah’ın bilme sıfatıdır. O, her şeyi bilir. Semî: Yüce Allah’ın her şeyi işitmesidir Basar: Allah’ın her şeyi görmesidir İrade: Allah’ın dilemesi ve istemesi anlamına gelir Kudret: Allah’ın her şeye gücünün yetmesidir Kelam: Allah’ın konuşması demektir Tekvin: Yaratmak, yoktan var etmek demektir 2 1. Meleklere İman Melekler Allah’ın emriyle çeşitli görevleri yerine getiren, gözle görülmeyen, nuranî ve ruhanî varlıklardır. Melekler, insandan önce, nurdan yaratılmış; yemek, içmek, erkeklik, dişilik, evlenmek, uyumak, yorulmak, gençlik, ihtiyarlık gibi fiil ve özelliklerden uzak varlıklardır. Melekler ve Görevleri Cebrail, Allah tarafından vahiy getirmekle görevlidir. Azrail, eceli gelen canlıların ruhunu almakla görevli olduğu için kendisine “ölüm meleği” (melekü’l-mevt) de denilmiştir. Mikail, tabiat olaylarını ve varlıkların rızıklarını idare etmekle görevlidir. İsrafil sûra üflemekle görevlidir. İsrafil’in sûra üflemesiyle kıyamet kopacak ve tekrar diriliş gerçekleşecektir. Kiramen kâtibin,insanın sağında ve solunda bulunan iki melektir. Sağdaki melek iyi, soldaki ise kötü davranışlaryazmakla görevlidir. Hafaza melekleri, Allah’ın emri doğrultusunda insanları kötülüklerden korurlar. Münker ve Nekir, ölümden sonra kabirde sorgu ile görevli iki melektir 1. Kitaplara İman Allah, insanlara doğru yolu göstermek için peygamberler aracılığıyla ilahî kitaplar göndermiştir. İlahî kitaplara inanmak İslam dininin temel inançlarından biridir. Ancak Kur’an-ı Kerîm dışındaki ilahî kitapların, Allah’tan gelen bozulmamış ilk şekillerine inanmakla yükümlüyüz. Çünkü Kur’an-ı Kerim dışındaki ilâhî kitapların asılları günümüze kadar ulaşmamıştır. İlâhî kitaplar, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an olmak üzere dört tanedir. Tevrat Hz. Musa’ya, Zebur Hz. Davud’a, İncil ise Hz. İsa’ya indirilmiştir. Kur’an-ı Kerim, Yüce Allah’ın gönderdiği ilahî kitapların sonuncusudur. Son peygamber Hz. Muhammed’e Arapça olarak indirilmiştir. Günümüzde Kur’an, bütün dünya dillerine çevrilmiştir. Kur’an, Allah tarafından korunmuş ve günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiş tek ilahî kitaptır. Kur’an’ın korunmuş olduğu bir ayette şöyle açıklanır: ''Kur'an-ı biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.'' (Hicr suresi 9 ) Suhuf, küçük toplulukların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde indirilen az sayfadan oluşan ilahî kitaplardır. Hz. Âdem’e on, Hz. Şit’e elli, Hz. İdris’e otuz ve Hz. İbrahim’e ise on sayfa indirilmiştir. Bu sayfalardan günümüze kadar ulaşanı yoktur. 1. Peygamberlere İman Allah’ın insanlar arasından seçtiği ve vahiy yoluyla emir ve yasaklarını insanlara ulaştırmak üzere görevlendirdiği kimselere peygamber denir. Peygamberin karşılığı olarak Kur’an’da “resul” ve “nebi” sözcükleri kullanılır. İslam’da temel inanç esaslarından birisi de peygamberlere imandır. Allah, insanlara rehberlik etmeleri ve örnek olmaları için peygamberler göndermiştir. Peygamberlere iman, peygamberlerin Allah tarafından seçildiğine, Allah’tan getirdikleri bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna inanmaktır. Kur’an-ı Kerim’de Adı Geçen Peygamberler Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. Lut, Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Şuayp, Hz. Harun, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Eyüp, Hz. Zülkifl, Hz. Yunus, Hz. İlyas, Hz. Elyesa, Hz. Zekeriyya, Hz. Yahya, Hz. İsa, Hz. Muhammed. (s.a.v.) Peygamberlerin Nitelikleri Sıdk: Peygamberler doğruluk ve dürüstlükte zirve insanlardır. Asla yalan söylemezler. Emanet: Peygamberler en güvenilir kişilerdir. Fetanet: Peygamberler akıllı ve zeki insanlardır İsmet: Peygamberler günah işlemezler. İnsan olmaları sebebiyle yanılıp ufak hatalar yapabilirler. Ancak bu yanılmalar Allah tarafından derhal düzeltilir. Tebliğ: Peygamberler, Allah'tan aldıkları mesajları insanlara eksiksiz iletirler. 1. Ahirete İman Ahirete inanmak, İslam’ın temel iman esaslarından birisidir. Dünya hayatının son bulup yeni bir hayatın başlayacağına inanmak demektir. Kur’an’da dünya hayatının geçici, ahiretin ise ebedî olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle insanların, dünyanın geçici zevklerine kanmamaları öğütlenmiş, daha hayırlı ve kalıcı olan ahiret mutluluğunu elde etmeleri tavsiye edilmiştir. Allah bir ayette bu konuyu şöyle ifade etmiştir: “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Sorumluluk sahibi olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?” ( En'am suresi 32) Dünyadaki yaşamın son bulup bütün canlıların ölmesine “kıyamet” denir. Kıyametin kopuşu, İsrafil adlı meleğin “sûr”a üflemesiyle başlayacaktır. İsrafil sûra iki kez üfleyecek, birincide dünya hayatı son bulacak, tüm canlılar ölecektir. İkinci üfleyişten sonra ise bütün insanlar dirilecektir. Bu yeniden dirilme olayına “ba’s” denir. Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili şöyle buyrulmaktadır: “Sûra üfürülünce artık Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde kim varsa hepsi düşüp ölür. Sonra sûra bir kere daha üfürülür. Onlar da hemen ayağa kalkarak bekleşirler.” ( Zümer suresi 68 ) KUR’AN’DA ANLATILAN BAZI KIYAMET SAHNELERİ “Güneş katlanıp dürüldüğünde, yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, dağlar sarsılıp yürütüldüğünde, (harcamaya kıyılamayan) mallar bırakıldığında, vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde, denizler kaynatıldığında, canlar (bedenler) birleştirildiğinde, diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda, (amellerin yazılı olduğu) defterler açıldığında, gökyüzü sıyrılıp alındığında, cehennem tutuşturulduğunda, cennet yaklaştırıldığında, kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.” (Tekvîr suresi, 1-14. ayetler ) Bütün insanlar “mahşer” meydanında Rablerinin huzurunda toplanacaklardır. Bu toplanmaya “haşr” adı verilir. Daha sonra insanlara dünyada iken yaptıkları her şeyin yazılı olduğu “amel defterleri” verilecektir. Ardından insanlar dünyadaki davranışlarından dolayı hesaba çekilecek, adalet yerini bulacak ve herkes birbirinden hakkını alacaktır. Daha sonra da insanların günahları ve sevapları tartılacak ve cenneti hak edenler cennete, cehennemi hak edenlerde cehenneme girecektir. Cennet ve cehennem hayatı sonsuza dek sürüp gidecektir. 1. Kaza ve Kadere İman Kader, Yüce Allah’ın, ezelden ebede kadar olacak bütün şeylerin zaman ve yerini, özellik ve niteliklerini, ezelî ilmiyle bilip takdir etmesidir. Kaza ise Allah’ın takdir etmiş olduğu şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır. Kader ve kazaya iman, Yüce Allah’ın ilim, irade, kudret ve tekvin sıfatlarına iman etmek demektir. Kadere inanan insan, hayır ve şerrin, iyi ve kötünün, evrendeki her şeyin Allah’ın bilmesi ve yaratması ile olduğunu kabul eder. Kur’an, evrendeki her şeyin belli bir ölçüye göre yaratıldığını açıklar ve bunu kader olarak isimlendirir. “Biz her şeyi bir kadere (ölçüye, plana) göre yarattık.” ( Kamer suresi 49 ) Diğer varlıklardan farklı olarak Allah bize akıl ve irade vermiştir. Biz akıl ve irademizle doğruyu yanlıştan ayırt etme ve seçme ayrıcalığına sahibiz. Sahip olduğumuz bu özelliklerden dolayı biz davranışlarımızdan sorumluyuz. Bu nedenle hatalarımızın sorumluluğunu kadere yükleyemeyiz. Allah bize irade ve güç vermiş ve bizi yalnızca gücümüzün yettiğinden sorumlu tutmuştur. 3 Abdest : Abdest, belirli yerleri usulüne uygun olarak yıkamak ve başı mesh etmek suretiyle yapılan temizlik niteliğinde bir ibadettir. Abdest namazın hazırlık şartlarındandır. Abdestin gerekliliği Kur’an’da şöyle ifade edilmiştir: “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı mesh edip topuklara kadar ayaklarınızı da yıkayın´..( Maide suresi 6 ). Abdestsiz olarak namaz kılınamayacağı gibi, Kâbe de tavaf edilemez. Abdestin farzlari : Yüzü yıkamak, kolları dirseklere kadar yıkamak, başın dörtte birini ıslak elle mesh etmek ve ayakları yıkamaktır. Boy Abdesti (Gusül) : Akıllı ve ergenlik çağına ulaşmış her Müslümanın bazı özel durumlarda boy abdesti alması Allah’ın kesin bir emridir. Kur’an-ı Kerim’de bu emir şöyle ifade edilmiştir: “…Eğer cünüp oldunuz ise boy abdesti alın...” ( Maide suresi 6) Boy abdestini gerektiren özel durumlar, cünüplük ile kadınlarda âdet ve lohusalık hâlinin son bulmasıdır. Gerekli durumlarda boy abdesti almayan bir Müslüman namaz kılamaz, Kâbe’yi tavaf edemez. Boy abdesti şu şekilde alınır: Eûzü-besmele çekilir. “Niyet ettim Allah rızası için boy abdesti almaya.” denir. Namaz abdesti gibi abdest alınır. Daha sonra bütün beden, kuru yer kalmayacak şekilde yıkanır. Boy abdestinin farzı üçtür: Ağzı temizlemek .• Burnu temizlemek .• Bütün bedeni yıkamak. Teyemmüm : Su ile abdest alma imkânı bulunmayan yerde temiz toprak veya toprak cinsinden bir şeyle teyemmüm alınır. Ayrıca su temiz değilse veya suyun kullanımı sağlığı olumsuz yönde etkileyecekse yine teyemmüm alınır. Teyemmümün alınışı: * Euzü-besmele çekilir. * “Niyet ettim Allah rızası için teyemmüm almaya.” denir. * Eller temiz toprağa sürülerek silkelenir ve yüz mesh edilir. * Eller tekrar temiz toprağa sürülüp silkelendikten sonra önce sağ, sonra da sol kol dirseğe kadar mesh edilir. Her namaz için ayrı teyemmüm gerekir. Örneğin; öğle namazı için alınan teyemmüm, ikindi namazı için geçerli olmaz. Suyun bulunması veya suyu kullanma imkânının doğması hâlinde teyemmüm bozulur. Ayrıca abdesti bozan durumlar teyemmümü de bozar. İSLAM’DA İBADETLER Beden ile yapılanlar Mal ile yapılanlar • Namaz • Oruç • Zekât • Kurban 1. Namaz : Hem beden hem de mal ile yapılanlar • Hac Namaz, Müslüman bir kişinin yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetlerin başında gelir. Kişinin Allah’a karşı sevgi, saygı ve bağlılığının bir ifadesi olan namaz, ergenlik çağına gelmiş, akıl sağlığı yerinde olan her Müslümana farzdır. Namaz, Kur’an-ı Kerim’de “salat” kelimesiyle ifade edilmiştir. Salat; namaz kılmak, dua etmek, övmek ve yüceltmek anlamlarına gelir. Namazın farz bir ibadet olduğu Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “… Namaz müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır.” ( Nisa suresi 103) Peygamberimiz, “Namaz dinin direğidir.” buyurarak namazın önemini dile getirmiştir. Hz. Muhammed bir gün yanındakilere, “Birinizin kapısının önünden bir ırmak geçse ve o kimse de orada günde beş kere yıkansa bedeninde hiç kir kalır mı?” diye sorar. Onlar da ‘Kalmaz.’ diye cevap verince Peygamberimiz, “İşte beş vakit namaz da bunun gibidir. Allah namaz sayesinde günahları siler ve temizler.” buyurmuştur. (Buharî, Mevakit, 6) Namaz, hayatımızı bütünüyle kuşatan bir ibadettir. Günlük, haftalık ve yılın belirli zamanlarında kılınan namazlar vardır. Günde beş vakit namaz kılmak her Müslümana farzdır. Cuma günleri öğle namazı vaktinde kılınan cuma namazı ise erkeklere farzdır. Yıl içerisinde iki kez kılınan bayram namazları ve yılda bir ay kılınan teravih namazı da namazın diğer çeşitleridir. Ayrıca vefat eden kimsenin ardından son görev olarak yerine getirilen cenaze namazı ise o kişi için yapılan bir tür duadır. “Kitaptan sana vahyolunanı oku, namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı biliyor.” (Ankebut suresi, 45. ayet.) Namaz önemli bir ibadettir. Bu nedenle herhangi bir özür bulunmaksızın namazın kazaya bırakılması büyük günahtır ve hiçbir kaza namazı, sevap açısından vaktinde kılınan namaza denk değildir. Namazları mümkün olduğunca vaktinde kılmak gerekir. Namaz Kimlere Farzdır? Namazın farz olması için kişinin; 1. Müslüman olması, 2. Ergenlik çağına girmiş olması, 3. Akıl sağlığının yerinde olması gerekir. Namazın Farzları: Namazın farzları on ikidir. Bunlardan altısı namaza başlamadan önce yerine gelmesi gerekenlerdir ki bunlara şart da denir. Altısı da namazın geçerli olabilmesi için namazda iken yapılması gerekli rükünlerdir. Namazın Şartları (Dışındakiler): 1- Hadesten Tahâret: Abdest veya gusülle vücudu manevi açıdan temizlemektir. 2- Necâsetten Tahâret: Bedenin ve namaz kılınacak yerin temiz olmasıdır. 3- Setr-i Avret:Örtülmesi gereken yerler. Erkekler için göbekle diz arası,kadınlar için ise yüz ve eller dışında tüm bedenin örtülmesidir. 4- İstikbâl-i Kıble: Namazda Kâbe’ye yönelmektir. 5- Vakit: Kılınacak namazın vaktinin girmesidir. 6- Niyet: Kılınacak namaza niyet edilmesidir. Namazın Rükünleri (İçindekiler): 1- İftitah Tekbiri: Namaza Allahu Ekber diyerek başlamaktır. 2- Kıyam: Namazda ayakta durmaktır. 3- Kıraat: Kur’an’dan ayetler veya bir sure okumaktır. 4- Rükû: Ellerle diz kapaklarını kavrayıp, sırt ile baş aynı seviyede olacak şekilde eğilmektir. 5- Sücud: Secde etmektir. 6- Ka’de-i Âhîra: Son oturuş; namazda selam vermeden önce Tahiyyat duası okuyacak kadar oturmaktır. Namazın Vacipleri: 1. Namaza başlarken yalnız “Allah” ismiyle yetinmeyip tekbir anlamı taşıyan bir ifadenin ilâvesi vaciptir. “Allahü ekber.” gibi. 2. Fatiha suresini okumak Hanefîlere göre vaciptir. 3. Fatiha’dan sonra bir sure veya üç ayet miktarı Kur’an okumak, 4. Vitir namazında Kunut duası okumak ve kunut tekbiri almak. 5. Secdede alınla birlikte burnu da yere koymak. 6. Namazların her oturuşunda Tahiyyat okumak. 7. Üç ve dört rekâtlı namazların ilk oturuşu. 8. Yanılarak terk edilen vaciplerden dolayı sehiv secdesi yapmak da vaciptir Namazı Bozan Şeyler: 1. Namazda konuşmak, birinin selamını almak, ağlamak namazı bozar. 2. Namazda iken bilerek veya unutarak yemek-içmek. 3. Namaz kılarken başka bir işle meşgul olmak. 4. Özür yokken göğsünü kıbleden çevirmek. 5. Örtülmesi farz olan yerin açılması. 6. Namaz kılmakta olan kimsenin abdestinin bozulması. 7. Kendi işiteceği kadar gülmek. Yanındakilerin işiteceği kadar gülmek abdesti de bozar. 8. Kur’an’ı, manası bozulacak şekilde yanlış okumak da namazı bozar. 4 Namaz Çeşitleri: 1- Farz namazlar: Beş vakit namaz, farz-ı ayndır yani herkesin bizzat yapması gereken farzdır. Erkekler için cuma namazı da böyledir. Cenaze namazı ise farz-ı kifayedir. Yani toplumun belli bir kesiminde bir kısım insan tarafından cenazenin namazını kılıyorsa diğerlerinin sorumluluğu kalkar. 2- Vacip namazlar: Vitir ve bayram namazları. 3- Sünnet ve müstehap namazlar: Farz namazlardan önce ve sonra kılınan namazlar, teravih namazı, teheccüd ve kuşluk namazı bunların başlıcalarıdır. Ayrıca nafile olan başka namazlar da vardır. 2. Oruç: Oruç kelimesinin Arapçası “savm ve sıyam”dır. Bir şeyden kendini alıkoymak, el çekmek anlamındadır. Dinî bir ibadet olarak şöyle tanımlanabilir: Kişinin niyet etmek suretiyle imsak vaktinden itibaren güneş batana kadar kendisini yeme, içme ve cinsel isteklerden alıkoymasıdır. İslam’ın beş temel şartından biri de tutmakla mükellef olanların, ramazan ayı boyunca Allah için oruç tutmalarıdır. Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır. “Ey inananlar! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizlere de farz kılındı.” ( Bakara suresi, 183. ayet. ) Oruç; ergenlik çağına girmiş, akıllı ve sağlıklı Müslümanlara farzdır. Sağlık durumu elverişli olmayanlar, yolculuğa çıkanlar, hamile ve bebekli kadınlar oruç tutmakla sorumlu tutulmamıştır. Bu kişiler oruç tutabilecek duruma geldiklerinde tutamadıkları gün sayısınca oruç tutarlar. Buna kaza orucu denir. Oruç tutmaya niyet eden birinin bilerek bir şey yemesi veya içmesi orucu bozar. Unutarak bir şey yemesi ve içmesi orucu bozmaz. Ağzı su ile çalkalamak, banyo yapmak, dişleri fırçalamak, güzel kokular koklamak, kan vermek de orucu bozmaz. ORUÇ ÇEŞİTLERİ FARZ ORUÇ VACİP ORUÇ NAFİLE ORUÇ Ramazan orucu Adak orucu Şevval Orucu Keffaret orucu – Kaza orucu Pazartesi-perşembe oruçlar Yüce Rabb’imiz, orucun farz oluşunu Kur’an-ı Kerim’de şöyle açıklar: “…Öyle ise içinizden kim bu aya (ramazana) ulaşırsa onda oruç tutsun…” ( Bakara suresi 185 ) buyurarak ramazan orucunu farz kılmıştır Buna göre akıl sahibi, sağlıklı ve ergenlik çağına giren her Müslümanın ramazan ayı boyunca oruç tutması farzdır. Ramazan orucunu bir mazereti nedeni ile tutmayanların bu oruçları başka bir zamanda kaza etmeleri de farzdır.49 Ramazan ayında özürsüz olarak orucu terk etmek günahtır. Ramazanda mazeretsiz olarak orucun bozulması durumunda kefaret orucu tutmak gerekir. 3. Zekât : Zekât malın ve ruhun temizliğini sağlayan, İslam’ın temel ibadetlerinden biridir. Kelime olarak bereket, temizlik, çoğalma ve övme gibi anlamlara gelir. Akıllı, ergin ve dinen zengin sayılan bir Müslümanın, belli mallardan belirli bir miktarı, belli aralıklarla muhtaçlara vermesidir. Zekât, mal ile yapılan bir ibadettir. Hicretten iki yıl sonra Medine’de farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de zekâtın zorunlu olduğunu belirten pek çok ayet vardır. Bunların birinde şöyle buyrulmuştur: “Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı eksiksiz görür.” (Bakara suresi 110 ). Dinimize göre zengin sayılan Müslümanların zekât vermesi farzdır. Bir kimsenin dinen zengin sayılabilmesi için nisap miktarı mala sahip olması gerekir. Nisap; yeme, içme, giyinme, barınma, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi temel ihtiyaçların dışında en az 85 g altın veya ona eş değer mal ya da paraya sahip olmaktır. Zekâtı Kim Nelerden Ne kadar Kimlere vermelidir? * Altın, gümüş, nakit para 1/40 veya %2.5 ve hisse senetleri * Ticaret malları Zekât; Zengin olan her Müslüman * Koyun ve keçi 40-120 arası için 1 koyun veya keçi Sığır ve manda 30-40 arası için 2 yaşında 1 dana * Deve Her beş deve için 1 koyun veya keçi * Toprak ürünleri * Madenler 1/10 - Yoksullara, - Düşkünlere, - Borçlulara, - Allah yolunda olanlara, - Yolda kalmış yolculara, - Özgürlüğünü yitirmiş olanlara, - Kalbi İslama ısındırılmak istenenlere, - Zekât işlemlerini yürüten görevlilere verilebilir. 1/5 Kur’an-ı Kerim zekâtın kimlere verilebileceğini şöyle ifade eder: “Zekât ancak fakirlerin, miskinlerin, zekât toplaması için görevlendirilmiş kişilerin, kalpleri İslam’a ısındırılmak istenenlerin (müellefe-i kulûb), kölelerin, borçluların, Allah yolunda olanların, çalışanların ve yolcuların hakkıdır. Bu, Allah tarafından farz kılınmıştır.” (Tevbe suresi, 60. ayet.) Bunlar dışında kalan cami, mescit, kurs, yol, köprü, çeşme vs. yapımı, cenaze kefenlenmesi gibi işler için zekât verilemez. Yine kişi, babasına, annesine ve onların ebeveynine; oğluna, kızına ve torunlarına zekât veremez. Çünkü zaten onlara bakmak zorundadır. Eşler de birbirine zekât veremez. Peygamberimizin neslinden olanlara zekât da verilemez. Zekâtın Geçerli Olması İçin Gerekli Şartlar Şunlardır: 1- Niyet: Zekâtı yoksula verirken, bunun zekât olduğuna niyet edilmelidir. Ancak yoksula zekât verirken onu rencide etmekten kaçınılmalıdır. 2- Temlik: Temlik, zekât malını karşı tarafa ulaştırmak, bizzat onun eline geçmesini sağlamaktır. Yani zekât malının, yoksulun eline geçtiğinden emin olmak şarttır. Sadaka :Bir insanın kendi isteğiyle yalnızca Allah rızası için yaptığı her türlü yardım ve iyiliğe sadaka denir. Herkesin yararlanacağı cami, okul, yurt ve hastane gibi hayır kurumları yaptırmak veya bu kurumların yapımına katkıda bulunmak da sadakadır. Böyle sadakaya kesintisiz sadaka (sadaka-i cariye) denir. Öldükten sonra da sevabı devam eder. Peygamberimiz konuyla ilgili şöyle buyurmuştur: “Kişi öldüğü zaman, amel defteri kapanır. Ancak üç şey hariçtir: Sadaka-i cariye, insanlara yararlı bir ilim, kendisine dua eden hayırlı bir evlat.” ( Müslim, Vasıyyet, 14. ) Fıtır Sadakası: Toplumsal dayanışmayı sağlayan diğer bir mali ibadet ise fıtır sadakasıdır. Ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçları dışında en az nisap miktarı mala sahip bulunan her özgür Müslümanın vermesi vacip olan sadakadır. Buna fitre de denir. Yaratılışın, sağlığın gereği ve şükrü olarak verilen bir bağıştır. 5 4. Hac ve Umre : Hac, yılın belirli günlerinde dinimizce önemli sayılan Kâbe, Arafat ve çevresindeki yerlerin ibadet niyetiyle ziyaret edilmesidir. Hac ibadeti hicretin 9. yılında farz olmuştur. Hem beden hem de mal ile yapılan bir ibadettir. Hac, şartları uygun olan her Müslümana farzdır. Bu nedenle gerekli şartları taşıyan herkesin ömründe bir kez hac ibadetini yapması dinimizin bir emridir. Konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “....Gücü yetenlerin o evi (Kâbe’yi) haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır...” ( Âl-i İmrân suresi, 97.) Hac yapmak için ilk iş olarak ihrama girilir. Arefe günü öğleden sonra Arafat’ta vakfe yapıldıktan sonra Müzdelife’ye gidilir. Bayram sabahı da Müzdelife vakfesi yapılır. Bayramın birinci günü, Mina’da şeytan taşlanır ve kurban kesilir. Ardından tıraş olunarak ihramdan çıkılır. Daha sonra farz olan ziyaret tavafı ve sa’y yapılır. Hac ibadetini yerine getirenler, Mekke’den ayrılmadan önce Kâbe’yi son bir kez daha ziyaret ederler. Buna “Veda Tavafı” denir. Hac kimlere farzdır? Akıllı ve ergenlik çağına girmiş olanlara,• Ödeyemeyeceği borcu olmayıp ekonomik durumu iyi olan, yani hacca gidip gelinceye kadar hem kendisini hem de bakmakla yükümlü olduğu insanların ihtiyaçlarını karşılayacak servete sahip kimselere, Sağlığı hacca gitmeye elverişli olanlara,• Özgürlüğünü kısıtlayacak bir durumu bulunmayanlara,• Bulaşıcı hastalık, terör ve savaş gibi yol güvenliğini tehlikeye düşürecek bir durumla karşı karşıya olmayanlara hac farzdır. Üç çeşit hac vardır: 1. İfrad Haccı: İhrama girerken yalnız hac yapmaya niyet edilirse bu, ifrad haccı olmuş olur. Bunda umre yoktur. Mekkeliler bu haccı yapar. 2. Temettû Haccı: Önce umre için ihrama girip umreden sonra aynı mevsimde hac için yeniden ihrama girmekle yapılır. Yani ayrı ihramlarla hem umre, hem de hac yapılmış olur. 3. Kıran Haccı: Umreden sonra, ihramdan çıkmayıp aynı ihramla bir de hac yapılırsa kıran haccı gerçekleşmiş olur. 62 Hac, Kurban Bayramı’nın arife günü ile bayramın ilk üç günü içinde yerine getirilir. Üç çeşit tavaf vardır: a- Kudüm Tavafı: Mekke’ye yeni girenlerin yaptıkları tavaftır. Bu tavafı yapmak sünnettir. b- Ziyaret Tavafı: Haccın farzı olan tavaftır. Bayramın ilk üç gününden birinde yapılabilir. Bu tavaf olmadan hac tamamlanmış olmaz. c- Veda Tavafı: Mina’dan Mekke’ye inildiğinde yapılan vacip tavaftır. Tavafa, Kâbe’nin Haceru’l-Esved köşesinden, Kâbe sola alınarak başlanır. Her şavt başında Hacerü’l Esved selamlanır. Umre: Kutsal yerlerin ziyaret edilmesi ile ilgili diğer bir ibadet ise umredir. Belli bir vakti olmaksızın kişinin ihrama girerek tavaf ve sa’y yapması, sonrasında tıraş olup ihramdan çıkmasıdır. Ömürde bir kez umre yapmak sünnettir. Bakara suresinin 196. ayetinde umre ile ilgili şöyle buyrulmuştur: “Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın...” Kurban : İslam dininde yerine getirilmesi vacip ibadetlerden biri de kurbandır. Kurban, Allah’a yaklaşmak ve onun hoşnutluğunu kazanmak amacıyla belli bir zamanda nitelikleri belli bir hayvanı kesmektir. Allah için kesilen bu hayvana da “kurban” denir. Akıllı, ergenlik çağına girmiş ve zekât verebilecek seviyede zengin olan Müslümanlar, kurban kesmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülük Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir: “Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes.” Davarlar, bir yaşını bitirmiş olmalıdır. Yaşını doldurmadığı hâlde, gösterişli olan altı aylık koyun da kurban edilebilir. Deve en az beş, sığır da iki yaşını bitirmiş olmalıdır. Deve veya sığırı, yedi kişi ortak olarak kurban kesebilir. Koyun ile keçi, bir kişi tarafından kurban edilir. Kurbanlık hayvan, kıbleye doğru yatırılıp ve “Bismillahi Allahu ekber” denilerek kesilmelidir. Kurban kesmeyip onun yerine parasını dağıtmak, kurban yerine geçmez. Kurbanlar, bayram namazından sonra kesilir. Kurban kesme zamanı bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Fakat ilk gün kesmek daha faziletlidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed ( s.a.v ) Hz. Muhammed 20 Nisan (12 Rebiyülevvel) 571 Pazartesi günü Mekke’de doğdu. Babası Abdullah annesi ise Âmine’dir. Babası o doğmadan kısa bir süre önce Medine’de vefat etti. Hz. Muhammed doğunca Arap geleneğine uygun olarak sütanneye verildi. Dört yaşına geldiğinde tekrar annesine teslim edilen Peygamberimiz, 6 yaşına kadar annesi ile kaldı. Annesinin vefatından sonra Hz. Muhammed’in bakımını dedesi Abdulmuttalip üstlendi. 8 yaşında iken dedesi vefat edince amcası Ebu Talip onu yanına aldı. Hz. Muhammed, amcasının yanında kaldığı sırada bir müddet çobanlık yapmıştır. On iki yaşından itibaren yetişkinlerin yaptığı bazı ticari seyahatlere ve sosyal faaliyetlere katılmıştır. Hz. Muhammed’in doğruluk ve dürüstlüğü, zengin bir kadın olan Hz. Hatice’nin dikkatini çekti. Hz. Hatice, Peygamberimizden ticaret kervanını yönetmesini istedi. Bu ticari ilişki, birbirlerini daha yakından tanımalarını sağladı. Evlenmeye karar verdiler. Evlendiklerinde Peygamberimiz 25, Hz. Hatice ise 40 yaşındaydı. Bu evlilikten Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma ve Abdullah dünyaya geldi. 610 yılının ramazan ayında Peygamberimiz Hira’dayken, Cebrail ilk kez vahiy getirdi ve Alak suresinin ilk beş ayetini Hz. Muhammed’e okudu. Böylece Hz. Muhammed peygamberlikle görevlendirilmiş oldu. Peygamberliğin ilk yıllarında, Mekke’nin ileri gelenleri, Hz. Muhammed’in İslam’a davetini pek fazla önemsemediler. Peygamberimiz ve arkadaşlarıyla alay ederek onları küçümsediler. Ancak gün geçtikçe İslam’ı kabul edenler çoğalıyordu. Bu durumdan rahatsız olan müşrikler, Peygamberimiz ve arkadaşlarına kötü davrandılar ve çeşitli işkenceler yaptılar. Müşriklerin yaptıkları baskıların dayanılmaz hâle gelmesi üzerine Peygamberimiz, Müslümanlara Habeşistan’a hicret (göç) etmelerini tavsiye etti. Bunun üzerine bazı Müslümanlar, 615 ve 616 yıllarında Habeşistan’a hicret ettiler. Peygamberimiz 620 yılında Medineli bir grupla Akabe denilen yerde görüşerek onları İslam’a davet etti. Medineliler de bu daveti kabul ederek Müslüman oldular. Medineliler, onu ve Müslümanları Medine’ye davet ettiler. “Akabe Biatları” denilen bu görüşmelerden sonra Müslümanlar, gruplar hâlinde ve gizlice Medine’ye hicret etmeye başladılar. 622 yılında Müslümanların, dinleri uğruna Mekke’den Medine’ye göç etmelerine hicret, dinleri uğruna her şeylerini Mekke’de bırakıp Medine’ye göç eden Müslümanlara muhacir, göç eden Müslümanları karşılayıp her şeylerini onlarla paylaşan Medineli Müslümanlara ise ensar denir. Peygamberimiz yanında bulunan emanetleri sahiplerine teslim etmesi için Hz. Ali’yi kendi yerine bıraktı. Hz. Ebu Bekir’i yanına alarak Mekke’den ayrıldı. Medine yakınlarındaki Kuba köyüne gelerek burada birkaç gün kaldı ve bir mescit yaptırdı. İlk cuma namazını burada Ranuna vadisinde kıldı. Daha sonra, Medine’ye hareket etti ve 622 yılının Eylül ayında bu kente ulaştı. Medineliler, Peygamberimizi sevgi gösterileriyle karşıladılar. Peygamberimiz Medine’ye geldiğinde ilk iş olarak bir mescit yaptırdı. Bu mescide “Mescid-i Nebi” adı verildi. Peygamberimiz Medine’de, ilk önce toplumsal barışın sağlanması için, Mekke’den gelen muhacirlerle Medineli ensar arasında İslam kardeşliğini ilan etti.Medine’de sağlanan barış ve huzur ortamı Mekkeli müşrikleri rahatsız etti. Bu duruma engel olmak için müşrikler harekete geçtiler. Bunun üzerine Medineli Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında Bedir (624), Uhut (625) ve Hendek (627) savaşları oldu. Savaş dönemi, Hudeybiye Barış Antlaşması (628) ile sona erdi. Mekkeli müşrikler iki yıl sonra Hudeybiye Antlaşması’nı bozdular. Bunun üzerine Hz. Muhammed düzenli bir ordu hazırlayıp Mekke’ye yürüdü. Müşrikler, Müslümanlara karşı koymaya cesaret edemeyince Mekke, 630 yılında Müslümanların eline geçti. Peygamberimiz Müslümanlarla birlikte Kâbe’yi tavaf ettiler ve orayı putlardan temizlediler. Hz. Muhammed, 632 yılında kalabalık bir Müslüman topluluğuyla birlikte hacca gitti. Arafat’ta yüz binden fazla Müslümana bir konuşma yaptı. Bu konuşmaya “Veda Hutbesi” denir. Peygamberimiz, miladi 8 Haziran 632 tarihinde, 63 yaşındayken vefat etti. Vefat ettiği yere defnedildi. Onun “Ravza-i Mutahhara” olarak adlandırılan mezarı, Medine’de Mescid-i Nebi’nin içindedir. 6