JİNEKOLOJİK KANSER VE TEDAVİLERİNİN KADIN CİNSEL

advertisement
C.Ü.Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 2003, 7 (2)
JİNEKOLOJİK KANSER VE TEDAVİLERİNİN KADIN CİNSEL SAĞLIĞINA ETKİLERİ
Nesrin REİS *
ÖZET
SUMMARY
Jinekolojik kanser teşhisi, kadınlar için travmatik bir
Effects On The Woman Sexual Well-Being Of
Gynecologic Cancers
olaydır. Hastalık ve hastalık ile ilişkili tedaviler, yalnızca yaşamı
Having a diagnosis of a gynecologic cancer is a
tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda bu hastaların cinsel
travmatic event for women. The disease and its associated
sağlığını da etkiler. Çünkü jinekolojik kanserler ve tedavileri,
treatment commonly pose a threat not only to the life of such
cinsel sağlığın dört boyutunu etkiler. Bunlar; beden imajı,
patients but also to their sexual health. Gynecologic cancer
dişilik/kadınlık rol fonksiyonu, cinsel fonksiyonlar ve fertilitedir.
and their therapies assault a potential fourfold on sexual
health;
Tüm yaşlardaki kanser hastalarına, hastalığın neden
olabileceği düşünülen cinsel değişikliklerle ilgili bilgiler verilmeli
Jinekolojik
kanser,
gender
role
functioning,
sexual
supplied with information on the possible sexual changes their
tekrar kazanabilecekleri yönündeki şüpheleri giderilmelidir.
Sözcükler:
image,
Gynecologic cancer patients of all ages should be
ve aynı zamanda hastaların cinsel kapasitelerini ve doyumlarını
Anahtar
body
functioning and fertility.
disease may evoke, they should also be reasured that many
kadın
patients regain their sexual capacity and satisfaction.
cinselliği, cinsel sağlık, cinselliğin değerlendirilmesi
Key Words: Gynecologic cancer, female sexuality,
sexual well-being, sexuality assessment
sırada yer almaktadır (T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser
Savaş Daire Başkanlığı 1991).
GİRİŞ
İnsanlık tarihi kadar eski olan kanser hastalığı, bu
konuda yapılan sayısız çalışmalara rağmen, günümüzde
en çok ölüme neden olan hastalıklar arasında ikinci
sıradaki yerini korumaktadır. Bu yönüyle, her toplum
için önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. 1996 yılı
Amerikan Kanser Derneği’nin verilerine göre, ABD’de
kadına
yönelik
kanser
vakası
sıralamasında
endometrium ve over kanserleri, 4. ve 5. sırada yer
almaktadır. Serviks kanseri ise tarama testleri ve erken
tanı sonucu genel sıralamada 8. ve jinekolojik kanser
vakalarında ise 3. sırada yer almaktadır (Black ve Jacobs
1997). Ülkemiz açısından bu konuda ne yazık ki sağlıklı
ve güncel veriler yeterli değildir. Mevcut en son kayıtlar,
Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı’nın 1991
yılına ait verileridir. Bu verilere göre, ürogenital
kanserler %17.5 oranı ile kadınlarda görülen kanser
sıralamasında, meme ve sindirim sistemi takiben 3.
*
Ülkemizde oldukça yaygın görülen jinekolojik
kanserlerin kadın sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri çok
boyutludur. Örneğin; radyoterapi, kemoterapi, hormonal
ve cerrahi tedaviye bağlı olarak ortaya çıkan bulantıkusma, uykusuzluk,yorgunluk ve yoğun korku, anksiyete
bireyin fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz yönde
etkilerken, aile ve iş yaşamı ile ilgili sorunlar ve
gelecekteki yaşama yönelik belirsizlikler ise onun sosyal
ve manevi sağlığını bozmaktadır.
Jinekolojik kanser tanısı konulmasından itibaren
uygulanan tıbbi ve cerrahi tedavinin diğer en büyük
olumsuz etkisi, kadının cinsel sağlığı üzerinde olmaktadır
(Anderson, Lutgendorf 1997, Bruner ve Boyd 1998).
Dünya Sağlık Örgütü'ne (2000) göre cinsel sağlık;
bireyin somatik, entellektüel, zihinsel, duygusal ve
sosyal yönlerinin bir bütünüdür. Bu nedenle cinsellik,
cinsel ilişkide bulunmanın çok ötesinde ve çok daha
Arş.Gör., İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu, İstanbul
35
Reis
fazlasını ifade eden bir kavramdır. Pek çok kadın için
cinsellik, onun dış görüntüsünü, kadınlık hissini, çocuk
doğurma yeteneğini ve seksüel olarak fonksiyonlarını
sürdürebilme yeteneğini içeren karmaşık duyguları ifade
eder. Jinekolojik kanser tanısı ve beraberinde uygulanan
tedaviler, kadının cinsel fonksiyonlarını ve cinsel
sağlığını olumsuz yönde etkileyen önemli sağlık
sorunlarına
neden
olmaktadır.
Çünkü
radikal
histerektomi, vulvektomi gibi cerrahi girişimler;
radyoterapi ve kemoterapi gibi tedaviler, kadının beden
imajı, benlik saygısı ve partneriyle olan cinsel yaşamını
olumsuz yönde etkileyen önemli sağlık sorunlarına
neden olmaktadır.
kaynağı servikal glandlardır (Masters, Johnson 1994,
Wilmoth
ve
Spinelli
1999).
Kadının
cinsel
fonksiyonlarında ve beden imajında büyük değişikliklere
neden olan diğer operasyonlardan biri de radikal
vulvektomidir. Vulvektomi geçiren kadınlar, vajinal
duyarsızlık, penis penetrasyonunda yetersizlik ya da
penetrasyonu hissedememe gibi sorunları yaygın olarak
deneyimlemektedirler (Green, Nauman ve Elliot 2000).
Kemoterapinin Kadın Cinselliğine Etkisi
Tedavi edilen kanserin tipi ne olursa olsun
kullanılan
kemoterapik
ajanlar
kadının
cinsel
fonksiyonlarında akut ve kronik değişiklilere neden olur.
Kemoterapinin kadının cinsel yaşamı üzerindeki etkisi;
ilacın tipine, ilacın dozuna, tedavi süresine, kadının
yaşına ve tedaviden sonra geçen süreye göre değişir.
Alkilleyici ajanlar içeren tedaviler fertil çağdaki kadınları
tedavi bitiminde menopoza sokarak infertilite gibi önemli
sorunlara neden olmaktadır. Tedavi sonunda menopoza
giren ve infertilite deneyimleyen bu kadınların cinsel
yaşamlarında önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır
(Wilmoth ve Botchway 1999). Genel olarak, kemoterapi
sonrası ortaya çıkan cinsel sorunlar; cinsel ilgide ve
vajinal kayganlıkta azalma, orgazm olamama, disparoni
ve cinsel çekicilikte azalmadır. Cinsel çekicilikte azalma
hissini daha da şiddetlendiren sistemik yan etkiler ise,
yorgunluk, kilo değişiklikleri, uykusuzluk, bulantı-kusma,
korku ve anksiyetedir (Wilmoth, Botchway 1999,
Wilmoth ve Spinelli 2000).
JİNEKOLOJİK KANSERLERDE UYGULANAN
TEDAVİLERİN CİNSEL SAĞLIĞA ETKİLERİ
Cerrahi Tedavinin Kadın Cinselliğine Etkisi
Cerrahi girişim uygulanan hastaların genital
organlarında yapısal değişiklikler meydana geldiği için
üreme ve cinsel fonksiyonları genellikle etkilenir. Bu
konuda yapılan çalışmalar, cinsel disfonksiyonların %20
ile %100 arasında değişebileceğini bildirmektedir
(Anderson, Lutgendorf 1997, Corney, Crowther ve
Everett 1993). Corney, Crowther ve Everett (1993),
radikal histerektomi ve vulvektomi operasyonu geçiren
kadınlarda seksüel disfonksiyonun yaygın olduğunu ve
bu durumun kronik bir sorun gibi devam ettiğini
belirtmektedirler. Disfonksiyonun boyutu kanserin
bulunduğu yere, hastalığın evresi ve yapılan girişimlere
göre değişiklik göstermektedir.
Radyoterapinin Kadın Cinselliğine Etkisi
Radikal histerektomi, genel olarak serviks
kanserlerinin IB ve IIA evrelerinde uygulanan, uterusun,
overlerin, vajinanın 1/3 üst kısmının, parametriyumun
ve lenf nodunun diseksiyonu ile sonuçlanan cerrahi bir
işlemdir. Böyle bir operasyon sonrasında vajina boyunda
kısalma, disparoni ve vajinal kayganlıkta, cinsel arzuda
ve orgazm yeteneğinde azalma gibi postmenopozal
sorunlar
sık
görülmektedir.
Bilateral
salpingo
ooferektomi ile birlikte yapılan total abdominal
histerektomi,
endometrial
karsinoma
ve
diğer
nonmalignant jinekolojik durumlarda sık olarak
uygulanan cerrahi bir işlemdir. Böyle bir girişim
sonrasında kadınlar, vajina elastikiyetinde ve vajinal
kayganlıkta azalma gibi cerrahi menopozun neden
olduğu önemli sorunları yaşamaktadırlar. Serviksin
çıkarılmasına bağlı olarak yaşanan disparoni yine böyle
bir operasyon sonrasında yaşanan önemli sorunlardan
biridir. Çünkü normal bir vajinal sekresyonun majör
Radyoterapi hastanın genel sağlık durumuna,
kanserin türüne ve şiddetine göre intrakaviter
(Brakiterapi) ya da eksternal olarak uygulanmaktadır.
Tedavide
radyoterapinin
kullanılması,
kadının
cinselliğinde ve fertilitesinde sürekli ve şiddetli
değişikliklere neden olmaktadır. Örneğin, 4000-8000
cGy/hr brakiterapi uygulaması ile beraber, tüm pelvise
uygulanan standart radyasyon dozu 4000-5000 cGy’dır.
Bu düzeydeki bir radyasyon dozu kadının overlerinde ve
vajinasında farklı derecelerde etkilere ve cinsel
sorunlara neden olmaktadır. Çünkü tedavi sırasında
uygulanan radyasyon dozu over fonksiyonlarını
durdurarak geri dönüşsüz steriliteye neden olmaktadır.
Vajen epitelinde ise eritem, enflamasyon, mukozal
atrofi, elastikiyet kaybı ve vajinal dokuda ülserasyona
neden olmaktadır (Krumm ve Lamberti 1993, Wilmoth
ve Botchway 1999). Örneğin 40 yaşın üzerindeki bir
kadının overlerine uygulanan 3.75 cGy tek bir doz ya da
36
C.Ü.Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 2003, 7 (2)
daha genç bir kadına uygulanan 4.5 cGy ‘lik tek bir doz,
menstrüasyonun
bütünüyle
kesilmesine
neden
olmaktadır. Menstrüasyondaki bu ani kesilmeye, vajina
epitelinde incelme ve kuruluğa neden olan ani ve
prematür menopoz eşlik etmektedir (Alcarese 1995,
Wilmoth ve Spinelli 2000).
ve bedenini nasıl hissettiği ile ilgili bir kavramdır. Bir aile
terapisti olan Virginia Satir, bireyin beden imgesi ve
benlik saygısı ile cinsel kimliği arasında güçlü bir bağ
olduğunu ifade eder. Satir’e göre, her birey cinsel bir eş
olarak kendini çekici hissetme gereksinimi duyar. Erkek
ya da kadının cinsel benlik imajı, fiziksel olarak kendini
çekici hissetme, eşinin şefkat, sıcaklık, yumuşaklık gibi
duygusal gereksinimlerini doyurabilme ve sevme
becerilerinin bir bütününden oluşur. Kanser deneyimi ise
bu öz güveni yıkabilir (Yaniv 2000).
Işınlamanın
vajen
epitelinde
oluşturduğu
travmalar sonucu vajen kayganlığında azalma, kuruluk
ve vajinal kanalda daralma gözlenmektedir. Meydana
gelen bu incelme ve kuruluk, vajinada infeksiyon ve
travma
riskini
artırmaktadır.
Vajinada
oluşan
değişiklikler, radyoterapiden sonraki ilk 3 ay içinde
ortaya çıkmakta ve bir yıl süre ile devam etmektedir.
(Alcarese 1995, Krumm ve Lamberti 1993). Radyoterapi
gören kadınlar, genellikle vajinal duyarlılık ve orgazm
kapasitesinde yetersizlik, vajinal elastikiyette azalma ve
disparoniden şikayet ederler. Bu konuda yapılan
tanımlayıcı bir çalışmada, cinsel olarak aktif olan
kadınların %40’ının disparoniden ve %50’sinin kısalan
vajina boyundan kaynaklanan cinsel sorunları olduğu
saptanmıştır (Krumm ve Lamberti 1993). Seibel,
Freeman ve Graves (1982)’in yaptığı benzer bir
çalışmada, serviks kanseri nedeniyle radyoterapi alan
kadınların en fazla deneyimlediği cinsel sorunlar
arasında, arzu/istek kaybı, disparoni, penetrasyon
güçlüğü ve orgazm olamamanın yer aldığı belirlenmiştir.
Jinekolojik kanserlerde, kadının beden imajını
zedeleyen nedenlerin başında, cerrahi operasyonlar
gelir. Üreme organları ‘kadın olma’ kimliğinin
belirleyicilerinden olduğu için, kadının beden imajı ve
benlik saygısının şekillenmesinde önemli bir role
sahiptir. Bu organların hastalığı ya da yokluğu ise
kadınlığın kaybı, kadın olarak kendini kusurlu ya da
eksik hissetme şeklinde yorumlanabilir. Radikal
histerektomi ve radikal vulvektomi gibi önemli
operasyonlar sonrasında pek çok kadın, öncesinde
olduğu gibi eşine hoş görünemeyeceği, cinsel bir eş
olarak çekiciliğinin azalacağı ve cinsel yaşamının
bozulacağı gibi değişik duygular yaşar (Wilmoth ve
Spinelli 2000, Yaniv 2000). Uygulanan tedavilerin yan
etkileri de, kadının beden imgesini olumsuz yönde
etkileyebilmektedir. Allopesi, bulantı kusma ve kilo
değişiklikleri gibi yan etkiler, bireyin beden algısını
değiştirerek düşük benlik saygısına neden olmaktadır
(Lamb 1998). Bu konuda Bruner ve Boyd (1998)’nin
meme ve jinekolojik kanserli kadınlarla yaptığı odak
grup görüşmelerinde, kadınlara yöneltilen ‘‘kanser
tedavisi sizin beden algınızı nasıl değiştirdi?’’ şeklindeki
bir soruya yanıt olarak kadınlar, beden imajıyla ilgili pek
çok endişe ve sorun ifade etmişlerdir.
JİNEKOLOJİK KANSERLİ
KADINLARDA
ORTAYA ÇIKAN CİNSEL SAĞLIK (WELL-BEİNG)
SORUNLARI
Yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre kadınların
cinsel sağlığı, meme kanserlerinde %25 oranında
etkilenirken, jinekolojik kanserlerde % 80 oranında
etkilenmektedir (Bruner ve Boyd 1998). Jinekolojik
kanser tanısı olan hastaların cinsel yönden daha fazla
etkilenmelerinin nedeni, cinsel sağlığın dört önemli
öğesinin (beden imajı, cinsiyet rolü (kadınlık/dişilik
kimliği), cinsel fonksiyonlar ve üreme yeteneği)
hastalıktan etkilenmesidir. Bunlardan birindeki bir sorun,
diğer alanları da etkilemektedir (Bruner ve Boyd 1998,
Wilmoth ve Botchway 1999).
Cinsiyet Rolüne (Kadınlık/Dişilik Kimliği)
Yönelik Sorunlar
Cinsel sağlığın zarar gören diğer bir öğesi cinsiyet
rolü (kadınlık/dişilik kimliği) üzerinde olur. Toplumun
‘‘kadınlık kimliğine’’ verdiği rolde doğurganlık, annelik
ve eş rolü önemli yer tutmaktadır. Hala pek çok kadın,
kadın olmayı
“uterusa sahip olmak” ve “çocuk
doğurmakla” eşdeğer olarak tanımlamaktadır. Bundan
dolayı uterusun kaybı, kadınlığın kaybı anlamındadır.
(Taşkın 1997). Jinekolojik kanser tanısından itibaren
uygulanan tedavilerin olumsuz etkilerinden biri, kadınlık
kimliğinin önemli unsurlarını oluşturan eş/partner ve
annelik rolleri üzerinde olur. Konu ile ilgili olarak Butler,
Beden İmajına Yönelik Sorunlar
Jinekolojik kanserler, hastalığa ve uygulanan
tedavilere bağlı olarak bireyin bedeninde değişikliklere
yol açar ve bu değişikliklere bireyin kendisinin ya da
partnerinin gösterdiği tepkiler, kadının beden imajını
büyük ölçüde etkiler. Beden imgesi, bir kişinin kendisini
37
Reis
Banfreld ve Sveinson (1998)’nın yaptığı kalitatif bir
çalışmada, kadınlara yöneltilen ‘‘Kanser tedavisi sonrası
bir kadın, bir eş/bir partner ya da bir anne olarak ne gibi
endişeler yaşadınız? ’’ şeklindeki bir soruya, pek çok
kadın, bu rollerine müdahale eden pek çok sorun ifade
etmiştir. Örneğin bir kadın, ‘kadın olarak kendini eksik
ve cinsel fonksiyonlarını yerine getirmede yetersiz
hissettiğini’ ifade etmiştir. Diğer bir kadın, ‘Sürekli
korku/endişeye yol açabilir. Örneğin total histerektomi
ya da radikal histerektomi sonrası, kadınların yaşadığı
en yaygın korku/endişenin, bu operasyonun kendine
zarar vereceği, partnerine eskisi gibi güzel/çekici
görünemeyeceği, kısalan vajinanın doyum verici cinsel
ilişkiye izin vermeyeceği ve cinsel yaşamının biteceği
şeklinde olduğu belirtilmektedir. Bu hastaların eşlerinde
de, cinsel yaşamlarının bittiği ya da cinsel ilişki sırasında
eşinin zarar görebileceği gibi değişik korku ve endişeler
ortaya çıkabilmektedir. Bu yalnış inanç ve görüşler
ısrarcıdır ve muhtemelen olası bir cinsel ilişkiden çiftleri
uzaklaştırmaktadır. Çiftler, eşini incitme endişesi ile bu
durumu konuşmaktan kaçındıkları sürece de bu
sorunların çözümü güçleşmektedir (Butler, Banfreld,
Sveinson 1998, Wilmoth ve Spinelli 2000).
kendimi yorgun hissediyordum. Tüm gece uyuyorum,
kalktığım zaman çocuğum okuldan dönmüş oluyor. Ona
bir şeyler yediyorum ve günlük işlerime başlıyorum.
Ama yapamıyorum ve yatağa geri dönüyorum’ şeklinde
annelik rolüyle ilgili endişelerini ifade etmiştir. Bu
gruptaki kadınların cinsiyet rolüyle ilgili diğer en büyük
endişe kaynağı, eş rolünde olmaktadır. Çünkü pek çok
kadın tedavi sonrası, eşi tarafından beğenilmeme,
öncesi gibi eşine çekici ve güzel görünememe endişesi
yaşamaktadır.
Cinsel istek/arzuda azalma: Kanser deneyimi
sonrası kadınlarda görülen en yaygın problemlerden
biridir ve değişik nedenlere bağlı olarak gelişir. Tedaviler
sırasında yaşanılan beden imgesi değişiklikleri,
yorgunluk, bulantı/kusma, ağrı ve yoğun stres gibi
fiziksel halsizliğe neden olan semptomlar cinsel
istek/arzuyu büyük ölçüde azaltabilir. Hastalık ve
tedaviden kaynaklanan sorunlar da, bireyde depresyon
ya da anksiyeteye neden olarak cinsel isteği,
heyecanlanmayı
ya
da
orgazm
yeteneğini
bozabilmektedir (Thranov, Klee 1994, Wilmoth, Spinelli
2000). Bu konuda yapılan çalışmalarda, kadınların
2/3’nün cinsel sorunları olduğu, bu sorunların
oluşmasında yaşadıkları anksiyetenin büyük etkisinin
bulunduğu saptanmıştır (Wilmoth, Botchway 1999,
Wilmoth ve Spinelli 2000, Yaniv 2000).
Jinekolojik kanser tedavisi gören bir kadın
genellikle, kadınlık kimliğini, değerlerini, önceliklerini ve
cinsel partner sorumluluğunu yeniden kazanma çabası
içersindedir. Ayrıca, kadın olarak kanser tedavilerinin ne
anlam ifade ettiği ile mücadele etmektedir. Böyle bir
dönemde, kanser destek organizasyonları ve konu ile
ilgili uzman bir kişinin danışmanlığı, bu kaygı ve
endişelerini gidermede önemli bir rol oynamaktadır
(Hoskıns, Perez ve Young 1997).
Cinsel Fonksiyonlara Yönelik Sorunlar
Üreme organ kanserlerinin en büyük olumsuz
etkisi, cinsel fonksiyonlar üzerinde olur. Ortaya çıkan
sorunlar hastalığın türü, evresi ve uygulanan tedavilere
göre değişiklik gösterir. Genel olarak kanser tanısının ve
cerrahi/tıbbi tedavinin neden olduğu cinsel sorunlar;
korku/endişe, arzu ve istek kaybı, orgazm olamama,
disparoni, vajina boyunda kısalma ve penis penetrasyon
yetersizliği, vajinal kayganlık ve elastikiyette azalmadır
(Thranov, Klee 1994, Wilmoth ve Spinelli 2000).
Cinsel ilişki sırasında ağrı: Jinekolojik kanserde,
tedavisi sonrası yaşanan önemli cinsel sorunlardan
diğeri de disparonidir ve değişik nedenlere bağlı olarak
ortaya çıkabilir. Meydana gelen disparoninin bir nedeni,
östrojen kaybına bağlı gelişen vajen kayganlığındaki
azalmadır (Wilmoth, Spinelli 2000). Diğer bir nedeni ise,
vulva kanserlerinin cerrahi tedavisinde uygulanan
klitorektomi operasyonudur. Böyle bir operasyon, cinsel
uyarımı azaltabileceği gibi vajinal açıklığın daralmasına
bağlı olarak ağrılı cinsel ilişkiye de neden olmaktadır
(Green, Nauman ve Elliot 2000). Jinekolojik kanserli
hastalarda disparoniye yol açan bir başka neden ise
radyoterapinin vajen epitelinde yarattığı travmadır. Bu
travmaya bağlı olarak vajen duvarı incelmekte,
elastikiyetini kaybetmekte ve kayganlığı azalmaktadır.
Beraberinde ise vajinal mukozoda kuruluk, yanma hissi,
fibrotik
oluşumlar,
yapışıklıklar
ve
disparoni
Korku/Endişe: Hastalığın tanısına ve tedavi
sonuçlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Herpes, HPV
gibi vulva ve serviks kanserleriyle ilişkili görülen
enfeksiyonların tanısında, kadının kendini ya da cinsel
eşini suçlamasına sebep olan “Bu bana ne zaman
bulaştı?”, “Bana bunu kim bulaştırdı?” gibi cevapsız
soruların ortaya çıkmasına neden olur. Bu belirsiz ve
cevapsız sorular, kadının eşi ile ilişkilerinde yıkımlara
neden olur (Wilmoth ve Spinelli 2000). Uygulanan
tedavilerin sonuçları da kadın ve partnerinde
38
C.Ü.Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi 2003, 7 (2)
gelişmektedir (Alcarese 1995, Krumm ve Lamberti
1993). Ağrılı cinsel ilişki, bir süre sonra kadının cinsel
ilişkiden kaçınmasına ve uzaklaşmasına neden
olmaktadır. Bu nedenle, mümkün olan en kısa sürede
disparoninin tanılanması ve tedavi edilmesi gerekir
(Alcarese 1995).
Sağlık bakım profesyonelleri, kanser hastalığının
ve uygulanan tedavilerin neden olduğu fiziksel ve
psikolojik sorunları belirlemede ve cinsel sorunları
bulunan
kadına
yardım
etmede
çok
uygun
pozisyondadır. Cinsel sorunları bulunan hastalara bakım
verebilmenin ilk adımı ise cinselliğin değerlendirilmesi ve
endişe duyulan konuların tanımlanmasıdır. Kanser
tedavilerinin kadın cinsel sağlığı üzerindeki etkileri genel
olarak iki düzeyde değerlendirilir.
Cinsel Uyarı ve Orgazm Sorunları: Kanser
tedavileri klitoris ya da vajinanın iç kısımlarındaki
dokuları etkilediği zaman, seksüel uyarı ve arzu kaybına
neden olabilir. Örneğin cerrahi tedavide uygulanan
klitorektomi, cinsel uyarımı ve orgazm olabilme
kapasitesini azaltabilir (Wilmoth ve Spinelli 2000).
Çalışmalar, serviks ve endometrium kanserlerinde
yaygın olarak görülen cinsel sorunların başında, seksüel
uyarı ve orgazm olabilme kapasitesinde azalma ve cinsel
ilişki sırasında ağrı olduğunu göstermiştir. Oluşan bu
ağrı ise cinsel eylem sırasında arzu ve heyecanı
bozmakta, kadının öz güvenini zedelemekte ve partneri
tarafından reddedilme korkusu yaşamasına neden
olmaktadır (Thranov, Klee 1994, Wilmoth, Spinelli
2000).
1. Birinci düzeydeki değerlendirme: Bu
değerlendirme, tüm hemşireler tarafından kolaylıkla
yapılabilir. Değerlendirmenin amacı; hastalığa ve
uygulanan tedavilere bağlı olarak ortaya çıkan sorunları
belirlemektir. Değerlendirme zorlayıcı olmaksızın açık
uçlu sorularla yapılmalıdır. Burada önemli bir nokta,
beden imgesi gibi daha az gizli konulardan,
heyecanlanma ya da orgazm yeteneği gibi daha hassas
konulara doğru bir sıranın takip edilmesidir.
2. İkinci düzey değerlendirme: Birinci düzey
değerlendirmede tanımlanan bir cinsel sorunun üzerine
odaklanılmasıdır. Belirlenen sorunun çözümü, bu
konuda danışmanlık yapan kişinin bilgi ve yetkisini
aşarsa,
bu
konuda
eğitilmiş
bir
terapiste
başvurulmalıdır.
Günümüzde
pek
çok
sağlık
profesyoneli, hastaları ile cinselliği tartışmada ve
sorunları belirlemede Annon tarafından geliştirilen P-LISS-IT modelini başarı ile kullanmaktadır.
Üreme Yeteneğine Yönelik Sorunlar
Kanser tedavisinde kullanılan cerrahi ve tıbbi
girişimler, bireyin cinsel yaşamının bir parçası olarak
görülen çocuk sahibi olabilme yeteneğini büyük ölçüde
etkiler. Üreme yeteneğinin etkilenmesine bağlı olarak
ortaya çıkabilecek sorunlar ise;
•
Üreme
yeteneğini
kaybetme
tamamlayamama hissi,
•
Üreme yeteneğinin kaybına bağlı olarak kendini
eksik, yetersiz ve kusurlu hissetme,
•
Beden imgesi ve öz saygının azalması
•
Karşı cinsle yakın ve yeni ilişkilere girmekten
çekinmedir.
ve
İzin Verme (P-Permission): Hasta ve
partnerinin, devam eden cinsel aktivitelerinin önemi ve
cinselliğe yönelik düşünce/endişelerini ifade etmelerine
izin vermeyi kapsar. Sınırlı Bilgi (LI- Limited
Information): Hastalığın ve uygulanan tedavilerin,
cinsel yaşam üzerinde yaratacağı yan etkiler ve bu
etkilere yönelik bilgi vermeyi içerir. Bu bilgi fertilite ve
menopoz da dahil, uygulanan tedavi etkilerinin bir bütün
olarak tartışılmasını kapsar. Özel Öneriler ( SSSpecific Suggestions): Cinsel aktivitelerin daha
doyum verici olması için, hastaya/partnerine önerilen
özel stratejileri ve eğitimin bir kısmını içerir. Örneğin,
cinsel ilişki sırasındaki rahatsızlığı önlemede kullanılan
pozisyonlar ya da kemoterapi ve pelvik ışınlama ile
ilişkili vajinal kuruluğu gidermede kullanılabilecek uygun
kayganlaştırıcıların tartışılması gibi. Yoğun Tedavi (ITIntensive Therapy): Daha ayrıntılı danışmanlık
gerektiğinde, hasta ve partnerini konu ile ilgili
danışmana göndermeyi ifade eder. Örneğin, cinsel
değişikliklerden
kaynaklanan
evlilik
stresinin
ailesini
Butler, Banfreld ve Sveinson (1998)’nın
jinekolojik kanserli kadınlar üzerinde yaptığı bir
çalışmada, pek çok kadın doğurganlık yeteneğini
kaybettiklerinde kendilerini çok kötü hissettiklerini,
kadının doğurgan olması ve fertilitenin mümkün
olduğunca korunması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu
nedenle, jinekolojik kanser tedavisindeki değişiklikler ve
infertilite tedavisindeki teknolojik gelişmeler onkoloji
ekibine yeni sorumluluklar getirmektedir (Hoskıns, Perez
ve Young 1997).
39
Reis
tedavisinde, çiftlere özel olarak yardım almaları
önerilebilir (Wilmoth, Botchway 1999, Wilmoth ve
Spinelli 2000).
Hoskıns NS, Perez CA, Young RC (1997). Prıncıples and
Practıce
of
Gynecologic
Oncology.
2.ed,
Philadelphia,
Lippincott-Raven Publishers,.
Krumm S, Lamberti J (1993). Change in sexual behavior
Kanser tedavilerinin, cinsel yaşam üzerinde
yarattığı olumsuz etkileri gidermek için sistematik bir
yöntemi benimseme, daha sağlıklı ve doyumlu cinsel
ilişkinin gelişmesine yardımcı olacaktır.
following radiation therapy for cervical cancer. J. Psychosom.
Obstet. Gynaecol, 14:51-63.
Lamb MA (1998). Effects of cancer on the sexuality and
fertility of women. Seminars in Oncology Nursing, 1(2): 120127.
KAYNAKLAR
Masters WH, Johnson VE (1994). Cinsel Davranış. İstanbul.
Alcarese FC (1995). Addressing sexual dysfunction following
Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı.
radiation therapy for a gynecologic malignancy. Oncology
Seibel M, Freeman MG, Graves WL (1982). Sexual function
Nursing Forum, 22(8):1227-1232.
after surgical and radiation therapy for cervical carcinoma.
Anderson B, Lutgendorf S (1997). Quality of life in
South Med J, 75(10): 1195-1197.
gynecologic cancer survivors. Ca Cancer J Clin, 47:218-225.
Taşkın L (1997). Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği. Ankara,
Black JM, Jacobs EM (1997). Medical Surgıcal Nursing.
Sistem Ofset Matbaacılık.
Philadephia,W.B. Saunders Company.
Thranov I, Klee M (1994). Sexuality among gynecologic
Bruner DW, Boyd CP (1998). Assessing women’s sexuality
cancer patients-a cross-sectional study. Gynecologic Oncology,
after cancer therapy: checking assumptions with the focus
52:14-19.
group technique. Cancer Nursing, 21(6): 438-447.
Wilmoth MC, Botchway P (1999). Psychosexual ımplications
Butler L, Banfreld V, Sveinson T (1998). Conceptualizing
of breast and gynecologic cancer. Cancer Investigation, 17(8):
sexual health in cancer care/commentaries/authors’response.
631-636.
Western Journal of Nursing Research, 20(6): 683-705.
Wilmoth MC, Spinelli A (2000). Sexual ımplications of
Corney RH, Crowther ME, Everett H (1993). Psychosexual
gynecologic cancer treatments. JOGNN, 29(4): 413-421.
dysfunction in women with gynaecological cancer following
Yaniv H (2000). Kanserli Hastalarda Seksüalite. Onkoloji
radical pelvic surgery. Br J Obstet Gynaecol, 100(1): 73-78.
Hemşireliği Derneği Mezuniyet Sonrası Eğitim Kurs Kitabı,
Green MS, Nauman W, Elliot M (2000). Sexual dysfunction
Ankara, 21-22 Eylül.
following vulvectomy. Gynecologic Oncology, 77:73-77.
T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı
(1991) Kanser
40
Konusunda Genel Bilgiler, Ankara.
Download