12 11 HASENE RAMAZAN Almanya'da Meslek KAMPANYASI TANZANYA Diplomaları Artık Tanınıyor IGMG Güney Bavyera'dan Zemzemli İftar Daveti 08 ENERGY Enerji İçeceği Damaklara Serin Bir Tat Sipariş İçin: 0179-9705472 E-Mail: kar-pa@hotmail.de HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir Aylık Ücretsiz Gazete / Kostenlose Monatliche Zeitung • Sayı/Nr.: 71 • Yıl/Jahre: 9 • Ağustos / August 2012 / Ramazan 1433 Ramazan Ayının Anlamı ve Bize Müjdeledikleri Prof. Dr. Ali DERE 05 Gönüllerin Coştuğu Mübarek Bir Ay “Ramazan” Selahattin SAYGIN 19 Osmanlı’da Ramazan Âdetleri Aişe AKOVA 07 Camiye Dönmek Zeynep TOPÇU 15 Tel: 02235-98 640 0176-60986543 info@ziyafet.de Bahnhofstr. 50 · 63129 Obertshausen www.ziyafet.de İBADETE DAHA FAZLA ZAMAN AYIRIN DİYE... HACI ADAYLARININ DİKKATİNE HEDİYELİK HAC MALZEMELERİNİ HİZMETİNİZE SUNUYORUZ Daha Pek Çok Çeşit Hediyelik Hac Malzemesi İle Hizmetinizdeyiz www.hacdunyasi.de - HAC'DA YÜK PROBLEMİNE SON - KALİTE GARANTİSİ - İADE GARANTİSİ - LÜX HEDİYELİK PAKET - 20 SET VE ÜZERİ SİPARİŞLERDE POSTA ÜCRETİ BİZDEN 11.90 HEDİYELİK SETİMİZDE BULUNAN MALZEMELER seccade - takke - kina - tesbih - esans - misvak - sürme - namaz başörtüsü iTiBAR EN euro'dan HED HAC S İYELİK ETLER İMİZ Bonner Straße 40 . 65428 Rüsselsheim Tel: 06142-2309224 Web: www.hacdunyasi.de . E-Mail: info@hacdunyasi.de HAYAT Sevgili dostlar! İnsanlık zor zamanlar geçirmekte. Bir tarafta savaşlar, iç karışıklıklar, bir tarafta ekonomik krizler, bir tarafta açlık ve hastalıklar vs. Dünya geneline baktığınızda her tarafta bir karmaşa ve sıkıntı mevcut. Bu karmaşa ve sıkıntıları tabiki biz insanlar kendi ellerimizle yapmaktayız. Dünya kurulduğundan beri iyilerle kötülerin mücadelesi devam etmektedir. Hz. Adem`in oğulları Habil ve Kabil`in mücadelesini bugün dünya üzerinde farklı şekillerde görmekteyiz. Bir tarafta insanoğlu israfın her türlüsünü yapmakta, diğer tarafta yiyebilecek bir lokma ekmek, içebilecek bir damla su bulamamaktadır. Bir tarafta her türlü lüksü yaşayanlar, diğer tarafta insan onurunu zedeleyen bir şekilde her türlü pisliğin sokaklarda aktığı gecekonduvari yerlerde hayat mücadelesini sürdürenler. Bir tarafta milyarlarca dolarlik servetlere sahip zenginler, diğer tarafta günde 1 dolardan daha az paraya çalışan mazlum insanlar. Bir tarafta trilyonlarca dolarlık bir silah sanayii, diğer tarafta üzerine giyebilecek bir elbisesi bile olmayan insanlar. Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Niye bu örnekleri verdiğimizi de açıklamak istiyoruz. Dünyada belli bir azınlık ellerindeki imkanları sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmıyor. Bu imkanların verdiği gücü kendilerinden başkalarını yine kendilerine köle olarak nasıl kullanabilirimin hesabı ile dünyanın her tarafını farklı bahanelerle karıştırıyorlar. Bir bakıyorsunuz Irak`ta petrol bahanesi ile oralardaki insanları resmen katlederek oraların imkanlarını kendi ellerine geçirmek için her türlü entrikayı yapıyorlar. Bir damla petrol insan kanından daha değerli hale gelebiliyor. Öbür tarafta Afrika`nın bilmem neresinde insanlar yemeye bir lokma ekmek bulamazken ellerinde onbinlerce dolar fiyata sahip modern silahlar ile birbirlerini öldürüyorlar. Bu silahların nerelerden geldiğini araştırdığınızda hiç de şaşırmıyorsunuz. Karmaşanın olduğu her yerde birilerinin menfaatleri sözkonusu oluyor. Son olarak Arap Baharı olarak adlandırılan dönemde de ve yine Suriyedeki olayları da dikkate aldığınızda bunların örneklerine rastlıyorsunuz. Ölen de müslüman, maalesef öldüren de müslüman. Artık dünyadaki olaylar öyle bir Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 03 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal hasbihal Sinan AKTÜRK info@hayatonline.eu İnsanlığın İhtiyacı Adil Bir Düzen Adil Bir Paylaşım hal aldı ki; olayların başlangıç ve gelişmesine bakıyorsunuz farklı bir beklenti içerisine giriyorsunuz, ama sonuca bakıyorsunuz başlangıçla hiç alakası yok. Yine birilerinin ekmeğine yağ sürülüyor. Allah için son olarak Suriye`de yaşananların oranın halkına ne getirdiği ortada. Ölen de öldüren de aynı toprakların insanları. Bir taraf zalimce idaresini devam ettirmek istiyor diğer taraf da insanca bir ortamda yaşamak istediği için sürekli zulüm görüyor. Söz de her ikisi de müslüman. Şimdi diyeceksiniz ki yukarıda yazdıklarında sürekli şikayet ediyorsun ve emperyalistleri suçluyorsun. Peki bu yaşananlarda müslüman halkların da suçu yok mu? Elbette var ama mazluma sen niye suçlusun diyemezsiniz ki. Tamam akıllı olmak ve kendi değerlerine uygun bir ortamda insanca yaşamak herkesin hakkı ama bu ortamı oluşturmak için de mücadele etmek gerekiyor. Bir söz var: „Zalim kadar zulme rıza gösteren de suçludur“ diye. Evet doğrudur. Zalim zalimliğini yapacak ama mazlum da elinden geldiği kadar zulme rıza göstermeyip buna karşı koyacak. Ve öyle bir topluluk çıkacak ki hem zalime dur diyecek ve hem de mazlumun hakkını her daim koruyacak. Şu an dünyada bunun eksikliği yaşanmaktadır. Son dönemdeki yaşanan gelişmeler buna örnek teşkil etmektedir. En son Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmelerde o bölgelerdeki ülkelerin zalim idarecilerinin ne şekilde bir hayat sürdükleri ve bu hayatlarına devam edebilmek için nasıl zalimce oyunlar oynadıklarını senelerce ta- kip ettik. Ama bakın Tunus`ta mazlum bir üniversite mezunu gencin isyanı koca bölgeyi hallaç pamuğu gibi savurdu. Demekki zalim zalimliğine devam edebilir ama mazlum da hakkını savunmasını bilirse zulüm abad olmaz. Belki bazılarımız söyle düşünebilir. Ne yapalım adamların elinde en modern silahlar mevcut, her türlü güç onların kontrolunda. Allah`a havale etmekten başka, öbür dünyada hesabını vereceklerine güvenerek başka birşey yapamıyoruz. Hayır öyle değil. Alemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed buyuruyor ki: “Bir kötülük gördüğünüzde önce elinizle düzeltin o olmazsa dilinizle düzeltin o da olmazsa kalbinizle buğzedin, ki bu imanın en zayıf noktasıdır”. Bu hadisin manası gereği her türlü zulme ve haksızlığa karşı en demokratik ve doğal hakkımız olan şekilde başkaldıracağız ve hiç bir zulme rıza göstermeyeğiz. Elbette her zalim bizim inancımız gereği öbür dünyada yaptıklarının hesabını verecektir. Ama bu dünyada yaptıklarına karşı koyacak ve izin vermeyecek bir topluluk da olması gerekmektedir. Gelin bu topluluk içerisindeki insanlardan birisi de bizler olalım. Adil bir düzen ve adil bir paylaşımın olacağı bir dünyanın inşası için elimizden gelen her şeyi yapalım. Belki bizler bu mücadelemizde istediğimiz başarıya ulaşamayabiliriz ama bizden sonra gelecek nesiller bu mücadeleyi bizlerden daha ileriye götürüp daha güzel bir dünyada yaşayabilirler. Bu bizlerin vereceği bu kararla mümkün olabilecektir. editörden Son senelerde her Ramazan`da ne hikmetse dünyanın değişik bölgelerindeki İslam cografyalarında müslümanlar zulümlere maruz kalmaktalar. Geçen sene Somali idi. Bu sene Arakan Bölgesindeki müslümanlar. Somalide yaşananların hep beraber izledik. Elhamdülillah dünya müslümaları buna belki istendiği gibi olmasa bile müsaade etmedi ve oradaki kardeşlerimize yardıma koştu. Şu an özellikle Türkiye kökenli müslümanların çalışmaları oralarda faydalı olmaya devam ediyor. Aynı şekilde Arakandaki kardeşlerimize de dünyanın her tarafından destekler olacaktır. Bizlerin yapabileceği bulunduğumuz yerlerde buralardaki kardeşlerimize olan maddi ve manevi desteklerimizi ulaştırmaktır. Gelin hep birlikte fırtınalara yön veren kelebekler misali daha özgür ve daha onurlu bir dünya için hep birlikte kanat çırpalım. Yaklaşan Ramazan Bayramınızı tebrik ederken; Bayramın tüm insanlık için hayırlar getirmesini diliyoruz. Bu vesile ile Cenab-ı Allah çalış malarımızı bereketlendirsin, şuurlan dırsın. Çalışmak bizden başarı Allah`tandır. Allah`a emanet olun. Impressum / Künye HAYAT Aylık Ücretsiz Gazete Ağustos - August 2012 Ramazan 1433 Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Sinan AKTÜRK Yayın Kurulu Dr. Yusuf Işık, Mehmet Ateş, Bilal Demiroğlu, Fikret Ekin, Selma Öztürk, Mahmut Aşkar, Cengiz Şahbaz, M. Salih Aydın, Ayşe Akgün, Sinan Aktürk, İskender Güngör, Aydın Ersoy Merkez Königsbergerstr. 16 61169 Friedberg Tel: 06031-162411 Fax: 06031-738644 E-Mail: info@hayatonline.eu Web: www.hayatonline.eu Baskı: Sunprint GmbH Offenbach Gazetemizde Yayınlanan Yazıların ve Reklamların İçeriğinden Sorumlu Değiliz. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 04 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 haber Oslo ve Utoya Saldırılarının Yıldönümü Anısına slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün, 22 Temmuz 2011’de Norveç’in başkenti Oslo’da ve Utoya Adası’nda gerçekleştirilen ve 77 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan saldırıların yıldönümü ile ilgili olarak, “Yaşanan katliamın çirkinliği ve failin gerekçesi karşısında hâlâ büyük şaşkınlık içersindeyiz. Bu katliamda yakınlarını kaybeden herkese en derin duygularla sabır diliyoruz.” ifadelerinde bulundu. Fail suç nedeni olarak Norveç’i İslam’a karşı koruma isteğini sebep göstermişti. Ergün ayrıca şunları kaydetti: “Yaşanan korkunç saldırılar üzerinden bir sene geçmesine rağmen, işlenen suçun vahşeti ve çirkinliği karşısında yaşadığımız şaşkınlık hâlâ mevcuttur. Fail internet yoluyla edindiği İ görüşleriyle, kendine hiç bir esasa dayanmayan bir dünya kurmuştur. Fail ve failin işlediği saldırılar bize, bazı internet sitelerinde serbest bir biçimde sürdürülen İslam düşmanlığının, önemsiz olmadığını göstermektedir. Kimi sitelerde gerçekleştirilen bu düşmanlığın bazı istisnai durumlarda nelere yol açabileceğini, bir sene önce bugün yaşanan saldırıyla gördük. Buna rağmen güvelik kurumlarının bu problem ile alâkalı ilgisiz tutumlarını gözlemekteyiz. İslam düşmanlığı yapan ve halkı kışkırtmayı hedefleyen bazı internet sitelerinin, ardında gizlenen grupların aşikar olmasına rağmen, hem her ziyaretçiye açık olması hem de Anayasayı Koruma Teşkilatı kurumlarınca gözetim altında tutulmaması, bi- zi endişelendirmektedir. Bu duruma anlayış göstermemiz mümkün değildir. Bu durumun genel manada daha fazla gözetim ve kontrole bir çağrı olarak algılanmaması, bilakis gözetimin sadece gereken durumlarda uygulanması gerektiğini net bir şekilde ifade etmek isterim. Son olarak da Norveç Başbakanı Jens Stoltenberg’in katliam dolayısıyla hayatını kaybeden mağdurlar için Oslo’da düzenlenen cenaze töreninde, işlenen bu vahşi saldırıya cevap niteliğinde verdiği sözlerini hatırlatmak isterim: ‘Henüz şoktayız ama sahip olduğumuz değerlerden vazgeçmeyeceğiz. Bizim cevabımız: daha fazla demokrasi, daha fazla açıklık, daha fazla insanlık.’” IGMG Bielefeld Hicret Camii’nde Manevi Ziyafet GMG Kuzey Ruhr Bölgesi İrşad Başkanlığının Bielefeld Hicret Camiinde düzenlemiş olduğu Ramazan manevi ziyafet programına katılım yoğundu. Kur’an-ı Kerim Zi- I yafeti, Hadis Ziyafeti, Sohbet ve Duaların bir arada yaşadığı programda katılımcılar mest oldu. Kur’an-ı Kerimin okunmasının ardından IGMG Kuzey Ruhr İrşad Başkanı ilahiyatçı-eğitimci Osman Arslantürk katılımcılara bir semlamlama konuşması yaparak programın önemine dikkatleri çekti. Arslantürk “Hocamızın okuduğu Kur’an-ı Kerimlerle yavrularımızın okuduğu Hadisi Şeriflerle yapılan sohbet ve dualarla Ramazan-ı Şerifin manevi atmosferine hazırlanılmaktadır” dedi. Ev sahibi Şube Başkanı Yaşar Köklücenin katılımcılara hoşgeldiniz konuşması akabinde öğrenciler okudukları birbirinden güzel hadisi şeriflerle cemaati duygulandırdı. Aynı hadisler üzerine konuşma yapan misafir hatip ilahiyatçı N. Sezgin cemaati memnun etti. Ramazanı Şerifi her yönüyle hatırlatan Sezgin camilerin ailece dolup taşmasını temenni ettikten sonra dünya müslümanlarının unutulmaması gerektiğini hatırlattı. Bölge adına Nuri Çiğbasmaz’ın hediyeleri takdim edişinin ardından Şube İmamı Mustafa Altınel‘in yaptığı dua ve çekilen hatıra fotoğrafı ile program sona erdi. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir llah’ın seçilmiş elçisi, İslam’ın tebliğcisi, hakikatin müjdecisi Sevgili Peygamber Efendimizin “Allah’ım bizi Ramazan ayına eriştir” duasında bulunduğu bir Ramazan ayına, bir kutlu ve bereketli mevsime ermenin sevinci içerisindeyiz. Seviniyoruz, zira manevi bir iklim bizleri kuşatıyor, bu manevi iklimde maddenin esaret zincirleri çözülüyor, insana kalıcı huzur, erdem ve başarı getirmeyen arzular gemleniyor, bencil ve süfli istekler zincirleniyor... böylece insan manevi bir iklimde yükseliyor, yükseldiği yerde kaldığı takdirde de yüceliyor. Yüce dinimiz İslam’ın amacı da insanı yüceltmek değil mi? Hakikatin bilgisi, bilginin doğrusu ve faydalısı, maddenin ve evrenin keşfi, ahlâkın kemâli, davranışların düzgünlüğü, yalan ve iftiranın en iğrenç azıklığı, iyiliğin menfaat beklemeyeni, üslubun insanı üzmeyeni, kalbi kırmayanı, yüzün maskeli olmayanı, düşüncenin kargaşa çıkarmayanı; iddianın insanları ayrıştırmayanı; nefsin hep ben demeyeni, adaletin hakim kılınması, Hak önünde eşit kalınması, ele hassas adalet terazisinin alınması; ibadetin huşuu, duanın içtenliği ve tevbenin pişmanlığını derinde hissetmenin etkisi; ve daha nice yüzlerce tanımlamalar, ilkeler, öğütler ve teşvikler. Hepsi insanı yüceltmek için değil mi? Bir fark ediş, bir yükseliş ve yüceliş fırsatını bize sunan bir Ramazan ayında, bu ayda inen Kur’an’ın lafız ve anlamında buluşarak inşallah iç dünyamızı arındırmak, de- A ➤ 05 ➤Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 Prof. Dr. Ali DERE DİTİB Genel Başkanı Ramazan Ayının Anlamı ve Bize Müjdeledikleri ğerler dünyamızı beslemek, eksiklik, ihmal ve yanlışlarımızı gözden geçirmek, insani sorumluluklarımızın bir kez daha farkına varmak çabasında olacağız. Böyle bir çaba ile, ister „yaz sonrası sonbahar başlarında yağıp yeryüzünü tozdan temizleyen yağmur kelimesinden (ramdâ), isterse güneşin şiddetli hararetinden taşların yanıp kızması anlamındaki (ramad) kelimesinden gelsin; ez cümle, Ramazan ayının edası, ihyası ve bereketi müminleri günah kirlerinden arındıracak, kalplerini parlatacak, kızgın yerin ayakları yaktığı gibi Ramazan da onların günahlarını yakarak yok edecek. Bu aya mahsus oruç ibadeti ve oruçlu olma bilinci ile insan, bir taraftan hata ve eksikliklerinden kurtulma çabası, diğer yandan kötülük ve yanlışlarından uzak durma azmi sayesinde önemli bir nefis terbiyesi ve nefis murakabesine girecek, sadece kulluğunda samimi bir mümin değil, aynı zamanda davranışlarında içi dışı bir, tutarlı ve erdemli birey olma olgunluğuna erişecektir. Şayet oruçla bile kişi, sözü ve özü bir olmuyorsa, dilini yalandan, gönlünü bencillikten koruyamıyorsa, itham ve iftiranın vebâlinden korkmuyorsa, oruç tutsa bile oruç kendisini kötülükten tutmamış/korumamış olur ki, Rabbimizin insanların aç kalmasına ihtiya- dosya cı yoktur. Bu hususu Peygamber Efendimiz “her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez” sözünde manidar bir tarzda ifade etmektedir. Oruç, Rabbimizin verdiği sayısız nimete karşılık güzel bir şükür vesilesidir. Oruç sadece nefis murakebesi değil, aynı zamanda sahip olduğu nimetlerin farkında olma, kendisinden başka çevresi ile empati kurma, katılma ve paylaşma vesilesidir. Bir Ramazan ayı vesilesi ile Almanya’da müslüman din kardeşlerimiz ve gayri Müslim komşu veya arkadaşlarımızla, kardeşliğin hukuku, komşuluğun nezaketi ve arkadaşlığın sorumluluğu ile ilgilenmemiz, bir araya gelmemiz, Ramazan ayının ibadetleri ile bizlerde oluşan maddi ve manevi güzellikleri sergilememize güzel bir vesile olmaktadır. Bütün ibadetleri ve güzellikleri ile Ramazan ayı ve oruç, bir murakabe, bir arınma, bir olgunlaşma, bir şükretme ve paylaşma, sahip olduğu nimetlerin kıymetini farketme, sabrı keşfetme, sosyal çevre ile kaynaşma gibi nice bireysel ve toplumsal güzellikleri bize yaşatan manevi bir iklim olarak önümüzde… Bu manevi mevsimin güzellikleri Almanya’nın biz Müslümanlarına ve bizler vesilesi ile parçası olduğumuz topluma hayırlar getirsin, hepimizin yeni bir Ramazan’ı kutlu ve bereketli olsun. Kalbi selam ve saygılarımla. Türk Milli Basketbol Takımı Bamberg’de ürk erkek Basketbol Milli Takımı Bamberg’de BEKO Süper Kupası 2012 için yarışacak. Bu geleneksel karşılaşma bu yıl 24. kez 11 ve 12 Ağustos tarihlerinde gerçekleşecek. Sıkı bir takvime denk gelen uluslarası basketbol turnuvalarından dolayı (Olympiyat, Avrupa Şampiyonası hazırlık maçları) 2 güne kısaltılmış olan BEKO Süper Kupasına bu yıl Türk Milli Basketbol takımı yanısıra Almanya, Polonya ve Finlandiya Basketbol Milli takımları kupa için Bamberg Stechert Arena’sında mücadele edecekler. Oynanacak olan ilk gün iki yarı final ve ertesi gün 3.lük maçı ile final maçı. Bilançoya göre Türk Erkek Basketbol Milli Takımı Alman Milli Takımı’nın en sevdigi rakibi. Alman Basketbol Milli takımı 38 resmi maçta son 11’i arka arkaya olmak üzere 27 kez etkileyici bir şekilde T kazandı. 78:79 ile kısa çöpü çeken Almanya nihai yenilgisini Türkiye'de 2001 yılında unutulmaz Avrupa Şampiyonası yarı finalinde yaşamıştı. Polonya ile açık kalan hesabı olan Almanya ve Finlandi- ya gibi Türkiye`de 2011 Avrupa Basketbol Şampiyonasında yenilmişti. İlk turda turnuvanın sonradan Şampiyonu olan İspanya karşısında sansasyonel galibiyet elde eden Türkiye (65:57) sonradan ge- len açıklanamaz yenilgileri ile hatırlanmakta. (Polonya’ya karşı 83:84). Fransa’ya (64:68), Almanya’ya (67:73) ve Sırbistan’a (67:68) karşı yenilgiler sonunda üç NBA-aktörleriyle karşılaşan Türk oyuncularının kaderini belirlemişti, Emir Preldzic onların güçlü aktörü oldu ama Hidayet Türkoğlu, Ersan İlyasova ve Enes Kanter ise çoğunlukla sadece vasatın üzerine çıkamadılar. Ama Preldzic sayılan son üç oyuncunun aksine Bamberg’de de puan için mücadele edecek ve hala NBA’den destek almakta, dünyanın en güçlü liginin oyuncusu, 2.11 boyunda olan Semih Erden (Cleveland Cavaliers) baş antrenörü Tanjevic’in yeni kurduğu Türk Milli takımında yer alacak. Avrupa Basketbol Turu Sofya 2012’de ortalama 18 sayı alarak turnuva zaferi için antrenörünün güvenini sağladı. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 06 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 IGMG Bosna Yaz Okulu 2012 Veda Programıyla Sona Erdi 3 oluşan erkekler grubu oldu. Türkiye ve Almanya‘dan da katılan misafirlerin konuşmalarıyla da öğrencilere geleceğe yönelik moral ve sorumluluk bilinci verildi. Yaz okulu faaliyetleri arasında sunulan “BOSNA” konulu Resim ve Komposizyon yarışmalarında derecelendirilen çalışmalar büyük takdir topladılar. Öğrencilerin sundukları birbirinden güzel eserlerde resim yarışmasında birinciliği “Gazi Husrev Bey Cami – Saraybosna” eseriyle Osman Kaçmaz, ikinciliği “Mostar Köprüsü“ eseriyle Şeyma Uğurlu ve üçüncülüğü Hatice Nur Ataç “Başçarşıdaki Sebil” eseriyle aldı. Sinan İlhan`ın sunduğu kompozisyon yarışmasında ise Hessen Bölgesinden katılan Büşra Yavuz “Srebrenitsa” çalışmasıyla birinciliği, Belçika Bölgesinden Fatmanur Nisa Akyüz “Bosna günlüğü” ile ikinciliği, İtalyadan katılan Ahmet Tutkun “Bosna hatırası” ile üçüncülüğü hak ettiler. Veda proğramı verilen hediyeler, çekilen hatıra fotrafları ve vedalaşmayla sona erdi. Proğrama ayrıca Türkiye‘den Cem Elibol hocaefendi, Almanya’dan Sultan Balkaya hocahanım ve ailesi ve HASENE Derneği Başkanı Zeki Toprak renk kattılar. DİKKAT UZMANI UYARIYOR vrupa Parlementosu 21.12.2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Bay ve Bayanların sigorta prim ödemeleri arasındaki fiyat farkının kalkması için bir kanun çıkarmıştır. Bu demek oluyorki Baylar için Hayat Sigortası, İş Kaybı Sigortası (Berufsunfähigkeit), Hastalık Sigortaları, Araba Sigortaları, Kaza Sigortaları için fiyatlar 5% ila 40% arası yükselecektir. Bayanlar için bütün Kaza Sigortaları ve Risk Hayat Sigortası (Risikoleben) ve Araba Sigortası 30% ila 70% arası yükselecektir. Şu anda bulunan Sigortalar bundan etkilenmeyecektir. Onun için en geç 15.12.2012 tarihine kadar yaptırılan sigortalar eski tarifeye göre yapılacaktır. Ayrıca 15.09.2012 tarihine kadar Araba Sigortasını Allianz`a taşıyanlara 20%`ye kadar indirim sağlanabiliniyor. Baylar İçin Emeklilk Sigortası Örnek Tablo Erkek 30 yaşında, sigorta süresi 35 Sene, Ayda 300 EURO Ömürboyu Garanti Emeklilik Ayda şu an ödenecek Miktar 170 EURO 21.12.2012 tarihinden itibaren 179 EURO yani 5% ödenecek miktar yükseliyor. Ama elde edilecek Emeklilik aynı yükseklikte kalıyor. Yani 3.700 EURO fazla ödeme yapılmış oluyor. Bayanlar için Risiko-Lebensversicherung (Risk Hayat sigortası) Bayan 45 yaşında, Sigorta süresi 20 Sene, 100.000 EURO Garanti miktar Ayda şu an ödenecek Miktar 18,71 EURO 21.12.2012 tarihinden itibaren 27,26 EURO yani 46% ödenecek miktar yükseliyor ama elde edilecek miktar aynı yükseklikte kalıyor. Yani 2.000 EURO fazla ödeme yapılmış oluyor. A ➧ haftalık Bosna Yaz Okulu geçtiğimiz günlerde Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da yapılan veda proğramıyla sona erdi. Yaz Okulu öğrencilerin hazırlayıp sundukları proğramda hem ayrılış üzüntüsü, hem de ailelerine kavuşma mutluluğu birarada yaşandı. Büyük çoşkuyla geçen proğramda aynı zamanda duygulu ve düşündürücü anlarda yaşandı. Bosna Yaz Okulu Müdürü Ramazan Başlık`ın açılış konuşmasıyla başlayan proğramda öğrencilerimize öğrendiklerini hayata geçirmelerini ve döndüklerinde IGMG Gençlik faaliyetlerine dahil olmalarını tavsiyesinde bulundu. Proğramın devamında değerlendirme konuşmalarıyla Yaz Okulu Hocaları memnuniyetlerini dile getirirken, yaz okulunun çok faydalı geçtiğini ve öğrencilere burada öğrendikleriyle kendilerine yeni bir sorumluluk üstlendiklerini ve bunu en güzel bir şekilde taşımalarını vurguladılar. Akabinde öğrencilerden Osman Kaçmaz’ın “Bosna’da tarih yazılıyor”, Latifah ve Feyza Nur’un “Srebrenitsa Anneleri” adında okudukları şiirleriyle duygu dolu anlar yaşandı. Erkek ve kız öğrenciler arasında yapılan bilgi yarışmasında ise kıyasıya bir mücadele oldu. Yarışmanın galibi az farkla Abdulkadir Akgün, Ahmet Özer, Osman ve Mervan Kaçmaz‘dan dosya Atalay AVCI Allianz Hauptvertreter Fachagentur für die Allianz Bank Her Türlü Sigorta İşlemlerinizde Hizmetinizdeyiz Luisenstraße 3 . 63067 Offenbach Tel: 069/829797-0 Fax: 069/829797-97 Mobil: 0173-3575687 eMail: atalay.avci@allianz.de HAYAT emen hepimiz Türkiye’de, özellikle İstanbul’da bugün dahi Ramazan’ın bir başka yaşandığını duymuşuzdur. Hatta birçoğumuz bunu bizzat yaşamış, Ramazan’ın birkaç gününü dahi olsa bir kez daha İstanbul’da geçirmek için hala “can” atıyoruzdur. Peki nedir Türkiye’de (ya da payitaht İstanbul’da) Ramazan’ı eşsiz kılan şey(ler)? Kuşkusuz asırlara şamil gelenekler, yani Osmanlı tecrübesi... Aynı atmosferi Avrupa’da yaşadığımız yerlere taşımak, yaşanılan yerlere mahsus unsurlarla da birleştirip “orjinal” bir terkip inşa edebilmek için ise “eski”yi biraz daha yakından tanımak gerekli. Her birimizin iliklerine sinmiş (ancak bazıları bugün unutulmuş) âdetlerimizin hikmet-i sebebini bilirsek, onları bulunduğumuz her yerde yaşamak ve bizden sonrakilere miras bırakmak çok daha kolay olur hiç kuşkusuz... O zaman eskiye ya da eskimeyene biraz daha yakından bakalım: Fiyatları belirleyen “narh defterleri” Osmanlı’da Ramazan-ı şerifin yaklaşmasından dolayı gerek ekmek, gerekse eşya fiyatlarının inip çıkmaması konusunda devlet tarafından sabit fiyatlar belirleniyor ve belgelerde kayıda geçiyordu. Bu çıkan fiyat belgelerine narh defteri deniliyordu. Bu fiyat belgelerini mahalle imamlarının bakkallara iletmeleri emrediliyordu. Bu şekilde Ramazan ayından özellikle gıda maddelerinin fiyatları düşük tutulması ve fakir ailelerinde Ramazanda rahat alış veriş yapması sağlanırdı. İftarda kapılar herkese açıktı Ramazan’da halk, eşine-dostuna iftar vermeyi büyük bir ibadet kabul eder, misafir ağırlamak için çırpınılırdı. Ramazan boyunca iftar vakitlerinde kapılar açık tutulurdu. Böylece yolda kalan ve ihtiyacı olan herkes istediği eve girer iftar sofrasına dahil olurdu. Bunun için tanıdık olmaya gerek yoktu ve iftar için gelenin kim olduğu da asla sorulmazdı. İbadet için çalışma saatleri düzenlenirdi Ramazan ayı sosyal hayatın, hatta çalışma hayatının önemli ölçüde değiştiği bir aydı. Öyle ki devlet dairelerinde tatil ilan edilir, gazeteler çıkmazdı. Önemli makamlar ise gece açılırdı. Bu düzenleme, “Bu ayda, emri altında olanların vazifelerini hafifletenleri Allah-u Teala affedip, Cehennem ateşinden kurtarır.” hadis-i şerifine dayandırılırdı. Bu uygulamadan dolayı halkın vakti çok olurdu. Ramazan ayını en iyi şekilde idrak edebilmek için bazı kimseler camilerde itikafa girer, ramazan boyunca ibadetle meşgul olurlardı. Dikkat padişah çıkabilir! H Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 07 ➤Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 Aişe AKOVA info@akova-art.de Osmanlı’da Ramazan Âdetleri Padişahlar ramazanda, halkın ihtiyaçlarını öğrenmek ve köşe bucak mahallelere kadar girip nelerin yolunda gidip gitmediğini bizzat görmek için tebdil, yani kıyafet değiştirerek gezerlerdi. Ekmek, et, yağ, mum ve benzeri ihtiyaçlarla ilgili dükkanları gezen padişahlar, fırındaki ekmeğin gramajını, narh fiyatlarına uyulup uyulmadığını da kontrol eder, düzeltilmesi için derhal emir çıkarırdı. Sosyal dayanışma örneği “sadaka taşları” Sadaka taşları taş bloklardan oluşan, genellikle cami veya türbe köşelerinde bulunan, ortası çukur, bir buçuk-iki cm yüksekliğinde taşlardı. Bu taşlar Osmanlı’da sosyal dayanışmanın bir parçasıydı ve fakirlerin umut kapısıydı. Fakirler dilenmekten, zengin riya ve gösterişten çekindiği için sadakalarını bu taşlara koyar, fakir de gece vakti gelip ihtiyacı kadarını bu- radan alıp, geriye kalanını kendisi gibi bir başka fakire bırakırdı. Silin borçlarını... Osmanlı’da ramazan günlerinde zenginler, hiç tanımadıkları mıntıkalardaki bakkal, manav vb. dükkanlarına girer, onlardan Zimem defterini, yani veresiye defterini çıkarmalarını isterdi. Baştan, sondan ve ortadan rastgele sayfaların yekununu yaptırıp, “Silin borçlarını... Allah kabul etsin” der, çeker giderdi. Borcu ödenen, borcunu ödeyenin kim olduğunu; borcu sildiren, kimi borçtan kurtardığını bilmezdi. Huzur dersleri İlmiye sınıfına özel bir ihtimam gösteren Osmanlı padişahları, ramazan ayında ulemanın ileri gelenleriyle birlikte “Huzur dersleri” adıyla bu aya mahsus dersler yaptırırdı. Kadı Beydavi Tefsiri okumanın adet olduğu huzur derslerinde konular öylesine dosya ince ayrıntılarıyla tartışılırdı ki Fatiha suresiyle başlayan ve 169 yıl fasılasız devam edilen derslerde Kur’an-ı Kerim’deki muayyen sıra takip edilerek ancak Nahl Suresi’ne kadar gelinebilinmiştir. Bu dersler sayesinde küçük yaşta bulunmalarına rağmen şehzadeler, pek çok ilmi meselelere vakıf olurlardı. Az yiyen melek olur, çok yiyen helak olur Bir başka ramazan adeti ise “az yiyen melek olur, çok yiyen helak olur”, “az yiyen hergün yer, çok yiyen bir gün yer” gibi vurgulu sözleri hat sanatçılarına yazdırıp yemek odalarına astırmalarıydı. İftar sofralarında bunu görenler yemede ölçüyü kaçırmaz, doymadan sofradan kalkmayı bilir ve Peygamber Efendimizin (sav) sünnetini de yerine getirmiş olurdu. Ramazanın Yıldızları: Mahyalar Ramazan ayına mahsus olan mahyalar (mahya kelimesi) Farsçada aylık manasına gelen “mahiye” kelimesinden gelir. Bir caminin iki minaresi arasına gerilen bir halattan küçük kandiller sarkıtılarak gece karanlığına sözcükler yazmak, günümüze kadar gelen bir Osmanlı sanatıdır. Günümüzde elektrikle yazılan mahyalar, eski zamanlarda son derece karmaşık ve zahmetli bir sanattı. Mahyacılar ramazanın her akşamına ayrı ayrı sözlerle mahya kurmak için gün boyu çalışır; ve iftardan sonra yüzlerce kandillerden oluşan mahya iki saat yanardı. Pilavın içinde “diş kirası” Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklarda iftara davet edilen misafirlere iftarını yapıp teravihe gitmek üzereyken hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilirdi. Yemeğini bitirenler diş kiralarını aldıktan sonra “Kesenize bereket”, “Allah daha çok versin”, “Ziyade olsun” gibi dualarla konaktan ayrılırlardı. İşin aslı ise, bu vesile ile muhtaçlara yardımda bulunmak ve onları sevindirmekti. Fatih dönemi sadrazamlarından Mahmut Paşa bu konuda çok güzel örnek olmuştu. Mahmut Paşa, Paşanın sofrasında oruç açanlar, “diş kirasına” ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerdi, dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle… Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar atardı. Bu altın nohutların dişe takılma ihtimali olduğundan bu hediyeleşmeye “diş kirası” dendi. Kaynak: • Tolga Uslubaş: Böyleydi Osmanlı’nın Ramazan’ı HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 08 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 haber Hayalde Bir Yolculuk ve Tanzanya aşınız kaç yıl geriye gitmeye müsaitse; çocukluğunuza doğru bir koşu yapın içinizde. Benim doğum tarihim 35 yıl öncesini anımsamaya imkan veriyor. Yaşı müsait olan daha da geriye gitsin ve 50–60 yıl öncesinin Türkiye’sini, şehrinizi, doğduğunuz evi düşünün… Söyleyebilecekleriniz üç aşağı beş yukarı şu ifadelerden ibaret olacaktır: Zor zamanlardı, yoksulluk, geri kalmışlık, insanî olanın asgarisinden uzak bir hayat hüküm sürüyordu. Doğrudur. Topraktan evlerde, ot kavurması ile dövme çorbasından gayrı yiyeceğin olmadığı, buğday ekmeğinin lüks olduğu, ilacın bilinmediği, hastalığa yenik düşenin benzer teşhislerle toprağa verildiği zor zamanlardı gerçekten. Bu geriye gidişi birşeyleri daha iyi anlatabilmek niyetiyle yaptım. Hasene derneğinin dünyanın birçok ülkesinde gerçekleştirdiği Ramazan kumanya dağıtımları programının Tanzanya etabında gözlemci olarak ben de katıldım. Nasıl bir benzetme ile Tanzanya gerçeğini göz önüne serebilirim diye düşünürken aklıma bu kıyas geldi. Tanzanya’da mağduriyet çok büyük Emin olun, sizin elli yıl öncesinde kalan koşullarınızdan daha zoruyla boğuşuyor bugün Tanzanya’nın mazlum insanı. Tanzaya’da yıllar öncesinden beri zaman donmuş adeta; taş üstüne taş konmamış, dedesinin yaşadığı koşullarda bugün torunları da yaşamak zorunda kalıyor. IGMG Sosyal Yardım Derneği Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık başkanlığında, RNS Gençlik Bölge Başkanı Murat Sağdıç Bey ile birlikte Tanzanya’dayız. Henüz havaalanında vizelerimizi almadan Mustafa Uyanık, elinde kağıt kalem yapılacaklar listesini gözden geçiriyor. Liste uzun: Tanzanya’da bulunan kardeş kuruluş ile birlikte dağıtılacak kumanyalar, giyim eşyaları ve ziyaret edilecek yetimler var… Hasene Derneği’nin Afrika’da uygulamaya geçirdiği “Yetimi yetim bırakma!” projesi kelimenin tam anlamıyla destekçilerini her iki cihanda da şeref sahibi yapacak harikulade bir adım. Otele yerleşip sabah namazını eda ettikten sonra yola koyuluyoruz. Hedefimiz 200 km ötedeki İkwiriri köyü. Orada bizi Sacide bekliyor. 200 km’lik yolda en az beş kez askeri kontrol noktasında durdurulduk, kimliklerimize bakıldı, hız kontrolü yapıldı vs. Y Taş yok bu ülkede. Topraktan bir ev yapmak da kabil değil. Ağaçlardan kestikleri kalın dallarla sözümona ev yapmışlar. Tepesi kamışlarla örtülü bu evlerin dışı kadar içi de sefaletin resmi. Çok değil, birkaç kap kacaklarının dışında bir şeyleri yok. Yatak yok, yerde serili bir örtü bile yok. Yok yoka karışmış burada. 9 yaşındaki yetimimiz Sacide’nin yanındayız Dokuz yaşındaki Sacide de böyle bir köyde yaşıyor. Annesi ve babasını kaybetmiş, dedesi ile hayatta kalma mücadelesi veriyor. Yaklaşık on saatlik uçak yolculuğu, havaalanlarında geçen süre ve dinlenmeden yola koyulmanın sonucu olarak gözümüzün gördüğü manzarayı yüreğimizle hissetmekte zorlanıyoruz bir müddet. Sonra Sacide çıkıp geliyor. Siyah çarşafı içinde ince bir dal gibi sokuluyor aramıza. Diğer Afrikalı çocuklar gibi o da mahcup bir eda taşıyor yüzünde. Gözlerinde duygularının çatışmasını anlatan karmakarışık bir ifade var. Koruyucu aileyi temsilen Mustafa Uyanık Bey karşılıyor Sacide’yi ve bağrına basıyor onu. Dostumuz Murat Sağdıç ikinci kez Tanzanya’ya geldiğinden onun duyguları daha yoğun. Bizlerin burada gördükleri ve hissettiklerini başkaları da görüp hissetse Tanzanya için elinden geleni yapmakta tereddüt göstermezdi. Hasene onlarca yetime sahip çıkıyor Tanzanya’da. Bu yetimlerin tamamına yakınını ziyaret ettik. Hasene Derneğinin Ramazan kumanyaları ve ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesi ciddi bir çalışmayla listelenmiş. Mahallenin imamı aracılığıyla en yoksullar belirlenmiş ve haberdar edilmiş. Camilerde buluşan bu insanlar, Hasene Derneğine ait aracı gördüklerinde gözlerinin içi gülüyor. Kardeşlerimize selam veriyoruz; onlar da bizlere sarılıyor ve dua ediyorlar. Dağıtım öncesi dua ediliyor, fatihalar okunuyor ve yardım sahipleri hayır ile anılıyor. İstisnasız her dağıtım noktasında bunu müşahede ettik. Tanzanya adeta deprem sonrası harabe görünümünde Hasene Başkan Yardımcısı Mustafa Uyanık Bey, Tanzanya’yı deprem sonrası harabe olarak nitelendirmekte haklı. Sayınki herşeyi tarumar eden bir deprem yaşanmış burada. İnsanların ellerinde avuçlarında ne varsa alıp götürmüş. Bu durumda aklınıza ne geliyorsa burada ciddi ihtiyaca dönüşüyor: Elbise, mutfak malzemesi, gıda, su… Almanya’dan gelirken yanlarına çocuklara dağıtılmak üzere şeker-çikolota da almış heyetimiz. O kadar makbule geçti ki anlatamam. Fotoğraf çekme ve izlenimlerimi not etmeden arta kalan zamanlarımda ceplerimi bunlarla doldurup o masum yavrulara dağıtırken büyüklerin de el açmaları çok dokunaklı oldu. Dedim ya; hiç birşeyleri yok bu insanların. Kefen de dağıtsanız elde etmek için kıyasıya bir mücadele verecekler! Afrikalının derdiyle dertlenenlere binlerce teşekkür Tanzanya’da bize ev sahipliği yapan Muslim Universitesi Rektörü Abdullah Tamam Bey, bizi bir iftarda okulunda ağırladı. Lojmanını tahsis edip öğrencileriyle buluşturdu. Diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi burada da Türkiye insanına yönelik büyük bir hürmet ve muhabbet var. Özellikle Somali’de yaşanan insanlık dramı karşısında Türkiye’nin attığı adımları gözleri dolarak anıyorlar. Afrika açılımının yansımaları, ticari ilişkilerin geliştirilmesi, büyükelçiliklerin daha aktif rol alması da öyle… Muslim Universitesi Dekanı Hamza Mustafa Njozi, T.C. Başbakanı’nın eşini ve büyük bir heyeti yanına alarak Somali’ye gitmesini son 25 yılın en önemli adımı olarak nitelendirdi ve Hasene başta olmak üzere Afrikalının derdiyle dertlenen herkese binlerce teşekkür ve dua etti. Hukuk, eğitim ve işletme gibi bölümlerin bulunduğu üniversitede öğrencilerin bize büyük ilgisi oldu. Avrupa’da yaşayan kardeşlerimizin, neredeyse bir günün tamamına yakınını oruçlu geçirdikleri, Türkiye’dekilerin 40–50 derecelik sıcaklıklarla boğuştukları gerçeği gözönünde bulundurulursa; Tanzanya’da Ramazan çok kolay geçiyor diyebiliriz. Şu sıralar kışını yaşayan Tanzanya’da hava sıcaklıkları 20–25 derecelerde seyrediyor. Mevsim portakallarının tezgahları süslediği bu ülke topikal meyve bolluğu ile kendine has bir iklime sahip. Mustafa Uyanık Bey, çalışmalara başlama saatini sahura müteakip olarak uygun gördüğünden; gün ışımadan yola düşüyor ve çoğu zaman iftara yetişemeyip bir iki saatlik gecikmelerle iftarımızı yapıyoruz. İftar sofralarında da konuştuğumuz konular hayır ve hasenat işlerimiz oluyor: Katarakt hastalarının ameliyat edilmesi, Hasene’nin Tanzanya bürosunun resmi statüye kavuşturulması, Tanzanya Büyükelçiliği ve Tanzanya Hükümeti ile yapılabilecek ortak çalışmala- rın tespiti… Yorgun bir şekilde başımızı yastığa koyduğumuzda “Bugün de dolu dolu geçirdik elhamdulillah.” diyerek tatmin oluyoruz. Tanzanya’ya dair T.C. Büyükelçisi’nden bilgi aldık Türkiye Cumhuriyeti Tanzanya Büyükelçiliği sahilde, en görkemli binalar arasındaki yerini almış. Temiz, bakımlı ve güven veren bir bina. Hafta sonu olmasına ve saatler 20’yi göstermesine rağman Mustafa Uyanık Bey’in görüşme talebine anında olur yanıtı veren Büyükelçimiz Ali Davutoğlu Beyefendi ile bir süre sohbet etme imkanımız oldu. Mustafa bey, kapsamlı bir sağlık projesini hayata geçirmek için yorgun bir görüşme trafiği sürdürüyor. Sanıyorum kısa sürede ve binlerce insanın katarakt illetinden kurtulup şifa bulmaları yakındır inşallah. Mustafa Uyanık, Tanzanya Sağlık Bakanı ile yaptığı görüşmelerin neticesini sayın Büyükelçi ile paylaştı. Tanzanya Büyükelçimiz Ali Davutoğlu Beyefendi, görece geldiği günden bu yana Türkiye’nin Tanzanya ile olan toplam ticaret hacminin 32 milyon dolardan 192 milyon dolara çıkarıldığını söyledi ve Tanzanya’yı özetleyen şu bilgileri paylaştı: 35 milyonluk nüfusun büyük bölümü müslümanlardan oluşuyor. Hristiyan ve diğer dinlere mensup toplum kesimleri arasında öteden beri karşılıklı anlayış ve hoşgörrü ortamı hakim. En büyük sorun geri kalmışlık. Konutların % 88’ine elektrik verilemiyor. Kanalizasyon ve içme suyu sorunu had safhada. Halkın büyük çoğunluğu tarım sektöründe çalışmasına karşın, ekilebilir arazinin ancak % 5’i kullanılabiliyor. Çocuk ölümleri ürkütücü boyutlarda. Her üç çocuktan biri beş yaşını göremeden vefat ediyor. Büyükelçimizin yatırımcılara bir de çağrısı var: Doğalgaz rezervleri açısından dünyada ilk üçe girecek ülke durumunda olan Tanzanya’nın bu kaynağı doğru kullanması halinde 10–15 yıl içinde bir Dubai‘ye dönüşeceğini ve zaman varken büyük sermaye çevrelerinin burada elektrik santralleri başta olmak üzere altyapı ve inşaat sahalarında yatırım yapmaya davet ediyor. Kara kıta karanlığın girdabında korkunç sancılarla devinip durmakta. Biz ise bir mum yakıyoruz karanlığa karşı. Gelecek, elinde mumla karanlığa meydan okuyan ve birgün mutlaka diyerek inananların olacak. Ramazan Toprak HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir MAVI KARTLARA EMEKLILIK VAR MI? NKARA gündeminde var, fakat henüz yasalaşmadı. MAVİ KART emeklilik türkiye gündemine 1999 bakanlar kurulu kararı ile girdi hep konuşuldu. Gündemde kalmayı hep başardı ama nedense bir türlü çıkmadı. Avrupamıza gelen siyasi liderlerimize hep yurttaşlarımız sordu bizlerin hakları ne olucak zamanında Avrupa ülkelerinin vatandaşı olun haklarınız saklıdır dendi ama bu güne kadar verilen MAVİ KART emeklilik çıkmadı. Biz mavi kartlara emeklilik ancak mahkeme yolu ile olabileceğinin emsalini söyledik... Mavi Kart Emeklilik danışma hattı ÜCRETSİZ'dir. 0090-312-433 1060 AVRUPA`DA YAŞAYAN EV HANIMLARI VE EMEKLİLİK? Avrupa`da yaşayan ev hanımları yeni düzenlemeler ve eski çıkan yasalar ile EMEKLİ OLABİLİRLER... İster BAĞ-KUR İSTERSE SGK kurumlarından yapacakları yurtdışı borçlanma ve prim ödeme gün sayısı kadar ÖDEMELERDE kendilerine belli bir oranda EMEKLİ AYLIĞI bağlanacaktır.. EMEKLİ SANDIĞI olanlarda geçmiş kayıtlarına göre onlarda ev hanımı borçlanması yapabilirler. Tabiki bu 5400 gün ve 7200 gün olarak belirlenmiştir. EV HANIMLARINA Emeklilik danışma hattı ÜCRETSİZ'dir Mavi Kart Sahipleri e-Devlet Şifresi Alabilecek 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 28. Maddesi ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle vatandaşlığı kaybedenlerin ve bu kişilerin çocuklarının ("Mavi Kart" sahipleri) e-devlet şifresi konusunda yaşadıkları sıkıntı çözüme kavuşturuldu. Getirilen düzenlemelerle birlikte, Mavi Kart sahipleri yurtdışında konsolosluklardan, yurtiçinde ise PTT ➤ 09 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 Erhan NACAR A www.erhannacar.de ✓ MAVİ KARTLARA EMEKLİLİK VAR MI? ✓ AVRUPA`DA YAŞAYAN EVHANIMLARI EMEKLİ OLABİLİR Mİ? ✓ E DEVLET ŞİFRESİ NEDEN ALINMALI? ✓ YURTDIŞINDA YAŞAYANLARA SEÇME SEÇİLME HAKKI? ✓ YURTDIŞI İLK İŞE GİRİŞ TARİHİ TÜRKİYEDE GEÇERLİ Mİ? ✓ YÜKSEK EMEKLİ AYLIK ALMA FORMÜLÜ? ✓ 3201 YURTDIŞI BORÇLANMA FORMU DOLDURMANIN ÖNEMİ VAR MI? ✓ MAVİ KARTLARA EMEKLİLİK VAR MI? şubelerinden e-Devlet şifresi alabilecekler. 18 yaşını doldurmuş Mavi Kart sahipleri vatandaşı oldukları ülkenin yetkili makamlarından alınmış; pasaport, nüfus hüviyet cüzdanı, sürücü belgesi ve evlilik cüzdanından birinin yanı sıra, üzerinde TC Kimlik Numarasının bulunduğu Mavi Kartı veya Nüfus Müdürlüklerinden alınan nüfus kayıt örneğini ibraz ederek e-Devlet şifresi için başvuruda bulunabilecekler. YURTDIŞINDA YAŞAYANLARA SEÇME SEÇİLME HAKKI? SEÇİMLERE İLİŞKİN: • Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın, Türkiye'de gerçekleştirilen Milletvekili genel seçimleri ve referandum oylamalarında seçme haklarını zahmetsizce kullanabilmelerini sağlamak amacıyla farklı oy kullanma yöntemlerinin eş zamanlı olarak kullanılabilmesi imkânına açıklık getirilmiştir. Yüksek Seçim Kurulu kararıyla ülkeye göre; elektronik, sandıkta ve gümrükte oy kullanma yöntemleri aynı anda uygulanabilecektir. Sandıkta oy kullanma yönteminin uygulanacağı ülkelerde ikamet eden vatandaşlarımız gümrük kapılarına gelmelerine gerek kalmadan bulundukları yerden oylarını kullanabileceklerdir. • Sandıkta oy kullanma yöntemi vatandaşlarımız için kolaylaştırılmıştır. 38 gün olan oy kullanma günlerine, 08:00-17:00 arası olan oy kullanma saatlerine, oy verme araçlarının özelliklerine ve bir sandıkta oy kullanacak seçmen sayısına, koşullara dosya göre değişebilme imkanı getirilmiştir. Her yurtdışı seçmenin kendisi için belirlenen günde oy kullanmasına karar verilebileceği öngörülmüştür. Seçmene sadece pasaportuyla değil, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan nüfus cüzdanı ile de oy kullanabilme imkânı getirilmiştir. • Gümrüklerde oy kullanma yöntemi de vatandaşlarımız için daha rahat hale getirilmiştir. Yurtdışı seçmeni sadece yurda giriş ve çıkışında oy kullanmak zorunda bırakan düzenleme kaldırılmış, seçim sürecinde seçmen yurtta olduğu sürece oy verebilmesi imkânı tanınmıştır. Seçmene gümrük kapılarında sadece pasaportuyla değil TC kimlik numarasını gösteren nüfus hüviyet cüzdanı veya kimlik tespiti amacıyla düzenlenmiş ve TC kimlik numarasını taşıyan resmi belgelerle de oy verebilmesi imkânı tanınmıştır. YURTDIŞI İLK İŞE GİRİŞ TARİHİ TÜRKİYE`DE GEÇERLİ Mİ? TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FEDERAL ALMANYA CUMHURİYETİ ARASINDA SOSYAL GÜVENLİK KONUSUNDA YAPILAN SÖZLEŞMESİ (1.11.1965 Tarih ve 12121 Sayılı Resmi Gazete’de Yayımlanmıştır) (4) Bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce bir Alman rant sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına girişi, Türk Sigortasına giriş olarak kabul edilir. SGK Uzmanı Erhan Nacar yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza DİKKAT Başlığı altında birçok tv ve yerel gazetelerde yapmış olduğunuz borçlanmalarda NE KADAR MAAŞ VE NE KADAR AYLIK ALABİLECEĞİNİZİ SİZ BELİRLİYORSUNUZ DEMİŞTİ... İŞTE İSPATI YUKARIDADIR. Sadece yapılması gereken sormak araştırmak ve acele etmemek... DİTİB’den Dini Danışmanlık Hattı Hizmeti iyanet İşleri Türk İslam Birliğinin öncelikli hizmet alanlarında yer alan din hizmetleri kapsamında 2012 yılının başından beri Aile danışma hattı kapsamında dini danışma hattı başlatılmıştır. Dini danışma hattının amacı, fetva konuları dışında, yaşadığı sorunlara bulduğu çözümlerin dini açıdan doğru olup ol- D madığını teyit ettirmek veya iç huzuruna kavuşmak isteyenlerin telefonla başvurabilmelerini, aile danışma hattında görev yapan uzman kişinin de hazır bulunduğu saatlerde konularda dini ve sosyal içeriklerin ağırlık kazanmasına göre iki ayrı konusunda uzman kişinin aralarında istişare etmelerini ve arayan kişiyi anında yönlendirmelerini sağlamaktır. Şimdiye ka- dar olumlu bir gelişme kaydeden bu çalışmanın Ramazan ayı boyunca hergün 11:00 – 15:00 saatleri arasında sürdürülmesi planlanmıştır. Ramazan ayı boyunca dini konularda soru sormak isteyen kişilerin belirtilen saatler arasında 0221 57 98 240 nolu Dini Danışmanlık Hattını arayabilirler. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 10 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 dosya IGMG Hadsch-Umra Reisen GmbH 2012/1433 Hacc Ücretini Açıkladı GMG HADSCH-UMRA REISEN GmbH Başkanı Tahir Köksoy 2012/1433 yılı hacc ücretinin açıklandığını ifade etti. Çalışmalarına hız veren IGMG HADSCH-UMRA REISEN GmbH ve Almanya dışı kurum temsilcileri ile biraraya gelerek 2012/1433 yılı Hacc ücretini belirledi. Toplantı sonrası komisyon adına Tahir Köksoy şu bilgilendirmelerde bulundu: “2012/1433 yılı hacc ücretinin Standart paketin 3445,- € olarak tesbit edildiğini açıklamak istiyorum. Ancak geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, bu yılda IGMG e.V Genel Merkez üyelerine 100,- € indirim uygulanacak. 3445,-€ fiyatı Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçika bölgeleri için geçerlidir. Hacc dönüşü Türkiye`de kalacak ve aynı biletle Avrupa`ya dönmek isteyen hacı adaylarımız hacc ücretine ilaveten 50,-€ ödeyeceklerdir. Bu sene hacı adaylarımıza yeniliklerimiz olacaktır. Bu sene yenilik olarak hacılarımıza hacc malzemeleri Almanya`da ev adreslerine uçuştan 3 hafta önce posta aracılığı ile gönderilecektir. Almanya dışı bölgelere de bölge merkezlerine paket halinde kargo ile gönderilecektir. Aynı şekilde hacı adaylarımıza 10 litre Zemzem suyu ve erkeklere ihram da bu sene yenilik olarak takdim edilecektir. Bu yılda yenilik olarak Kurban kesim hizmetleri sunulacaktır. Hacı adaylarımız 100,- € kurban bedelini buradayken hesap numaramıza havale edebilir veya Suudi Arabistan`da ödeyerek bu hizmetten de istifade edebilirler. Aşağıda ülkelere göre hacc fiyatlarını belirledik. Bunlar şu şekilde olacaktır: Almanya - Hollanda - Avusturya Belçika Fiyatları Standart Hacc Fiyatı 3445,-€ Dönüşte Türkiye`de kalacaklar 3495,-€ Müstakil 2 kişilik Oda 4945,-€ Fransa 1 Standart Hacc Fiyatı 3495,-€ 2 Dönüşte Türkiye`de kalacaklar 3545,-€ 3 Müstakil 2 kişilik Oda 4995,-€ 4 Müzdelife Standart 3895,-€ 5 Müzdelife TR kalmalı 3945,-€ 6 Müzdelife Müstakil 2 kişilik oda 5395,-€ I Son yıllarda hac fiyatlarının dış etkenler nedeniyle yükseldiğini Suudi Arabistan`da; otel, havayolu ve yemek gibi etkenler fiyatların artmasına sebebiyet vermektedir. Bu yıl özellikle dolar-euro kurunun euronun aleyhinde gelişmesi, euronun değer kaybından Suudi Arabistandaki yapılması gereken ödemelerde ciddi maliyet artışı meydana getirmiş ve hac fiyatlarının artışına sebebiyet vermiştir. Belirtilen bu fiyatların standart olan hacc fiyatına yani 3445,- €‘luk hacc ücretine dahil olan hizmetler ise şu şekilde olacaktır: Gidiş – geliş uçak bileti. Vize vs. masrafları. Ayakbastı parası (Çek). Mekke ve Medine Otel. Her 45 kişiye grup başkanı. 100 kişiden fazla kafilelere kafile başkanı ve bayan görevli. Mekke ve Medine 3 öğün tabldot usulü yemek. Sağlık-Poliklinik hizmetleri. Mekke’de otel-Kabe arası otobüs servisi. Arafat-Mina hizmetleri ve transferler. Ziyaretler. Fetva Hizmetleri Kurban Kesim Hizmetleri Bilgi işlem hizmetleri İrşad faaliyetleri Emanet hizmetleri. İnternet ve Telefon Hizmetleri Hacc’da kullanılacak özel hediyelik eşyalar. İrşad faaliyetleri. Hac tanıtım Rehberi. Hac tanıtım CD’si. 10 Litre Zemzem Suyu Erkeklere İhram Hacc 2012 ile ilgili tüm hazırlıklarımız tamamlandı Hacc 2012 hazırlıkları hızla devam etmekte. Mekke Medine altyapı hazırlıkları tamamlandı. Mekke ve Medine idari kadro belirlendi. Bölgelerde Kafile ve grup başkanları netleşti. Her 100 kişilik kafilelere 1 bayan hocahanım görevlendirilecek 2011 haccında olduğu gibi 2012 haccında da hacılarımızı nasip olursa güllerler karşılayacağız. Hacılarımıza mutlaka bölgelerinde yapılacak olan hac seminerlerine katılıp eğitimlerini almalarını tavsiye ediyoruz. Bu seminerler hem kafilelerini tanıma açısından bir kaynaşmaya vesile oluyor hem de Mekke ve Medine hakkında bilmedikleri hususları öğrenmelerine fırsat oluyor. Uçuşlarla ilgili hazırlıklar tamam. Hacı adaylarının hazırlıklar için ne yapması gerekiyor? Hacı adaylarının en geç 10/08/2012 kadar IGMG Hac-Umre GmbH Merkezine Almanya dışında kurum temsilciliklerimize ulaştırması gereken evraklar: (Şube veya Bölge merkezlerimize de ulaştırabilinir) Pasaportun aslı; (En az 6 ay geçerliliği, en az 6 ay Almanya’da oturum (Aufenthaltstitel) meşruhatı ile hacc vize işlemleri için de 3 boş vize sayfa- sı olması gerekmektedir.) 2. Doktor tarafından imzalanmış ve kaşelenmiş ‘ACW 135’ tipi Menenjit ve sezonal grip aşısının yapıldığını gösteren aşı karnesi (IMFBUCH), ACW 135’ tipi Menenjit aşısı 2 yıl sezonal grip aşısı ise yapıldığı yıl içerisinde geçerlidir, 3. 4 adet vesikalık fotoğraf (arkasına mutlaka Adı-Soyadı ve Müracaat Formunun üzerinde bulunan Kayıt Numarası yazılmalıdır), 4. Yeni T.C pasaportu hacc için şart olarak getirilmiştir. Eski mavi pasaportlar hacc seyahati için geçerli değildir. 5. Hac işlemlerinin tamamlaması için Hacı adaylarımız 10.08.2012 kadar bu evraklarla Genel Merkezimize veya bölge merkezlerimize teslim etmeleri gerekiyor ve geri kalan hac ücretlerini havale etmeleri gerekir. İslam Toplumu Millî Görüş Hac ve Umre Seyahat Şirketi ile hacca gidecek hacı adaylarına açıklanan ücretten çeşitli indirimler sözkonusu. Bu indirimler şu şekilde olacak. IGMG e.V.Genel Merkez üyelerine 100,- euro, 7-10 yaş arası çocuklara (10 yaşını doldurmamış olması gerekir) 320,euro, hacc ücretinden indirim yapılır. 2-7 yaş arası çocuklara ıse (7 yaşını doldurmamış olması gerekir) 440,euro, hacc ücretinden indirim yapılır. 0-2 yaş arası (2 yaşını doldurmamış olması gerekir) çocuklardan ise 600,- euro hacc ücreti alınır. * HAC DÖNÜŞÜ TÜRKİYE`DE İNECEKLERDEN 50,-€ İLAVE ALINACAKTIR!... Kıymetli hacı adaylarımız isterlerse Hacc ve umre çalışmalarımız hakkında internet sayfamızdan www.igmghacumre.com detaylı bilgi alabilirler. Son olarak 2011 senesi hacc organizesinde bizleri tercih edenleri mahçup etmediğimiz gibi bu sene de beraberinde yeniliklerimizle hacılarımıza hizmet etmekten gurur duyduğumuzu belirtmek isteriz. Allah`ın misafirlerine kutsal beldelerde her türlü imkanları seferber ederek en iyi ve en rahat şekilde hacc yapabilmeleri noktasında hizmet edebilmenin bahtiyarlığını yaşamak bizlerin gururu olacaktır. İnşallah bu sene de “HADSCHUMRA REISEN GmbH ile Hacc Bir Başkadır” sloganı ile yine hacılarımızın hizmetinde olacağız. IGMG Güney Bavyera’dan Zemzemli İftar Daveti slam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Güney Bavyera Bölge Teşkilatı’nın verdiği iftar yemeğinde konuklara zemzem suyu ikram edildi. İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Güney Bavyera Bölge teşkilatı geleneksel iftar yemeğinde konuklar, zemzem suyu ve hurma ile oruçlarını açtılar. İftar yemeğinde konuşma yapan IGMG Güney Bavyera Bölge Teşkilatı Başkanı M. Tayyip Sayan “Belediye Başkanı Ude’ye tüm semavi dinlerin temsilcilerini bir iftara davet etmeyi tavsiye ediyorum. İslam Almanya’ya ait mi değil mi tartışmaları yapılırken, gençlerimiz artık burayı yurt Türkiye’yi yurt dışı olarak görüyor. Biz bu ülkenin gerçeğiyiz ve bir parçasıyız” dedi. İftarda, T.C. Münih Yardımcı Konsolosu Sevgi Aras, Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Ünal, Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Federal Meclis Milletvekili Johannes Singhammer, Liberal Parti Eyalet Meclisi Milletvekili Adayı Mahmut Türker, IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, kiliselerin temsilcileri, Türk derneklerinin temsilcileri ve çok sayıda vatandaşımız hazır bulundu. İ Bahnhofstr. 50 · 63129 Obertshausen · Tel: 0176-60986543 info@ziyafet.de · www.ziyafet.de DİTİB Stuttgart’tan İftar Yemeği İTİB Stuttgart Bölgesi tarafından organize edilen iftar yemeği Arslans Kebap Restaurant`ta gerçekleştirildi. DİTİB Stuttgart Bölgesi Eyalet Başkanı Erdinç Altuntaş, DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere B. Württemberg Eyaleti Uyum Bakanı Bilkay Öney çok sayıda cemiyet ve dernek başkanları, İşadamı derneklerinin temsilcileri ve Alman yetkililer iftara katılanlar arasındaydı. DİTİB Eyalet Başkanı Erdinz Altuntaş`ın açılış ve selamlama konuşmasının ardından iftar programına katılan misafirlere uzun bir konuşma yapan DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere, Ramazan`a dair bazı güzellikleri katılımcılarla paylaştı. Birlikte yaşamın önemine değinen Dere iftar programını organize eden Stuttgart Eyalet Başkanlığına ve emeği geçen herkese teşekkür etti. D Almanya’da Meslek Diplomaları Artık Tanınıyor aşbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Koordinasyonunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ve Mesleki Yeterlilik Kurumu temsilcilerinden oluşan heyet, Alman Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (IHK FOSA) ile meslek diplomaları konusunu görüşmek üzere bir araya geldi. Almanya’da 1 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe giren ve Almanya dışından alınan meslek diplomalarının tanınmasını sağlayan yasanın Türk vatandaşlarına etkisi bakımından değerlendi- B rilmesi ve yasanın uygulanmasında Alman taraflarıyla muhtemel işbirliği olanaklarını görüşmek üzere Türk Heyeti İlgili Alman muhatap kurumları ile bir dizi görüşme ve toplantı gerçekleştirdi. İHK FOSA Genel merkezinde gerçekleşen toplantıya, Yurtdışı Türkler Başkanlığı Koordinesindeki Türk heyeti, İHK Fosa Yönetim Kurulu Başkanı ve üyeleri, Almanya Esnaf ve zanaatkârlar odalarının Eyalet temsilcileri ve Nürnberg Başkonsolosluğu yetkilileri katıldı. 1 Nisan 2012’de faaliyete başlayan IHK FOSA yetkilileri mes- lek diplomaları ile ilgili yurtdışından ilk olarak Türk heyeti ile görüşme yaptıklarını belirtti. IHK FOSA Yönetim Kurulu Başkanı Dirk von Vopelius Türkiye’den gelen heyete Almanca ve Türkçe dillerinde hazırlanmış bir teşekkür belgesi vererek “yeni yasa Türk kökenli yurttaşlarımız için yeni fırsatların kapılarını aralıyor, bu bağlamda Türkiye´nin de sürece dâhil oluşundan büyük memnuniyet duyuyoruz ve uzun vadeli ve başarılı bir işbirliğinin kurulmasını umuyoruz” diye konuştu. 24 -25 Nisan tarihlerinde gerçekleşen görüşmeler, karşılıklı işbirliği olanakları ve ilgili kurumlarla yapılacak temaslarla birlikte Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye’de edinmiş oldukları meslek diplomalarının kolay ve hızlı bir şekilde tanınması ve bu kişilerin asli mesleklerini icra etmelerinin önünü açacak. Bu uygulamadan yaklaşık 80 bin Türk vatandaşının yararlanması bekleniyor. T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı Basın Müşavirliği Emeklilik Fırsatını Kaçırmayın! orçlanarak emeklilik hakkının kalkabileceğini söyleyen sosyal güvenlik uzmanı Erhan Nacar vatandaşları uyardı: Türkiye`den emekli olmak için acele edin! Sosyal güvenlik uzmanı Erhan Nacar, gazetemize Türkiye`den emeklilik konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Yurtdışı borçlanarak emekli olma hakkının kalkabileceğini söyleyen Erhan Nacar, Bu nedenle 18 yaşını dolduran her vatandaşın, emeklilik başvurusunda bulunup, Türkiye`den dosya açtırmasını tavsiye ediyorum diye konuştu. Türkiye`den emekli olmak isteyen ev hanımlarının da, bir an önce sosyal güvenlik kurumundan adlarına dosya açtırmalarını tavsiye eden sosyal güvenlik uzmanı Erhan Nacar, kendilerine tebliğ edilen yurtdışı borçlanma bedelinin asgari ödemesini de yaparak, bu yolla açmış oldukları dosyanın kabulünü sağladıkları gibi, erken emekli olabilmek için de büyük avantajlar elde edileceğinin altını çizdi. Mavi kartlıların da açılan davalarla emeklilik hakkını elde ettiklerini vurgulayan Nacar, kendilerine başvuran vatandaşların, İlke Danışmanlık Şirketi bünyesinde çalışan sosyal güvenlik uzmanları ve avukatlar vasıtasıyla işlemlerinin en kısa zamanda sonuçlandırıldığını söyledi. Erhan Nacar, 0090 312 435 000 7 (Türkiye) ya da 0151 470 254 07 (Almanya) numaralı telefonlarından veya www.erhannacar.de www.ilkeemeklilik.com internet sayfasından daha detaylı bilgi edinmenin mümkün olduğunu sözlerine ekledi. B IGMG İftarında Müslüman Cemaatlerden Birlik Mesajı aha güçlü bir birliktelik ve şimdiye kadar olduğundan daha güçlü ve sıkı bir işbirliği. İslam Toplumu Milli Görüş’ün (IGMG) Kerpen’de düzenlediği geleneksel iftar programına katılan bütün Müslüman dini cemaatlerin ortak arzusu bu idi. IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün misafirlere yaptığı açılış konuşmasında, Ramazan ayına gereken önemin verilmesi çağrısında bulundu. Ramazan ayının insanlara, kendilerini sorgulama ve kendilerini bulma fırsatı sunduğunu belirten Ergün, “Ancak aynı zamanda her Müslüman’ın sosyal ve toplumsal sorumlulukları da vardır. Bugün bu sorumluluğun bir gereği olarak buradayız” şeklinde konuştu. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere ise Müslümanların tahtadan valizlerinin üzerinde oturdukları zamanların geride kaldığını ve Müslümanların artık Almanya’da kalıcı olduklarını belirterek, “Artık geri dönüş yok. O tahta valizleri ve gemileri yaktık” dedi. Bu çerçevede iftar programının neredeyse tüm konuşmacıları İslam’ın artık Avrupa’nın bir parçası olduğu, bundan sonraki gelişmelerin kendi doğal sürecinde ilerleyeceği ve bu noktada Müslüman dini cemaatlere büyük bir sorumluluk düştüğünü vurguladılar. Bununla birlikte İslam’ı dar bir kalıp içerisine sokma teşebbüsleri fikir birliği ile reddedildi. Aynı zamanda Müslüman cemaatler olarak kişisel eleştiri yapılarak eksik taraflara, örneğin Almanya’da on D yıllardır İslam bilimlerinin tesis edilememesi gibi meselelere de dikkat çekildi. Münster Üniversitesi İslam Din Pedagojisi profesörü Prof. Dr. Mouhanad Khorchide de konuşmasında yeni kurdukları bölümün üniversiteliler arasında gör- düğü büyük yankıdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Daha önce düşünülenden çok daha fazla öğrencinin yeni açılan bölüme başvuruda bulunduğunu ve bunun aynı zamanda ağır bir sorumluluğu da beraberinde getirdiğini belirtti. Bu konuda bi- Aytaç Avrupa Großmarkt Marktstr. 10 . 50968 Köln Tel.: 0221-3797985 Fax: 0221-3797986 Mobil: 0177-6529370 Depo Market Et Reyonu Vogesenstr. 1 . 50739 Köln Depo Market Et Reyonu Markenstr. 7 . 40227 Düsseldorf Depo Market Et Reyonu Marktstr. 247 . 47798 Krefeld Depo Market Et Reyonu Münsterstr. 154 . 44145 Dortmund Mobil: 0177-6529370 YENi YENi YENi YENi Depo Market Et Reyonu Friedrich-Ebertstr. 79 . 47119 Duisburg (LAAR) Mobil: 0177-6529370 lim camiası ve dini cemaatlerin aynı ölçüde sorumluluk içerisinde olduğunu söyleyen Khorchide, bu sorumluluğun üstesinden güç birliği sayesinde gelinebileceği düşüncesini dile getirdi. Türkiye Cumhuriyeti Düsseldorf Başkonsolosu Fırat Sunel de konuşmasında birlik anlamında ümitli olduğu mesajını verdi. IGMG iftarında “Ayrım yapmaksızın bütün dinî cemaat ve birlikleri” bir arada görmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Sunel, bu anlamda gelecekten son derece ümitli olduğunu belirtti. Ayrıca hep birlikte iki değer etrafında sorumlu olunduğunu, “Bunlardan birinin dil diğerinin ise din” olduğuna dikkat çekti. İftar programının diğer konuşmacıları arasında; Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) Sözcüsü Ali Kızılkaya, İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ) Başkanı Mehmet Yılmaz, Türk-İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATİB) Başkanı İhsan Öner ve Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) Başkanı Hasan Özdoğan da vardı. Misafirler arasında ayrıca çok sayıda dini cemaat, sivil toplum kuruluşu ve medya temsilcisi de yer aldı. HAYAT ayram, Cuma ya da vakit namazlarında “Kadın camiye gider mi, gitmeli midir?” gibi bir soru olabilir bazılarımızın zihninde. Esasen söylenen bunca farklı şey, verilen bunca farklı fetva arasında, bu konularda bazılarımızın kafasının ne denli karışık olduğu da ortadadır. Kadınların camilere erkekler kadar sık gitmesine olumsuz tepki gösterenler olduğu gibi, bunun çok doğal ve hatta zaruri olduğunu ifade edenler de mevcuttur. “Kadınların erkekler kadar sık camiye gitmesi neden eleştiriliyor olabilir ki?” diye sorduğumuzda: İslam’ın ve Efendimiz (s.a.v)’in kadına bakışı nedir? Kadın evden çıkmamalı mıdır? gibi başka bir takım sorular ile karşı karşıya kalıyoruz. Ve bu kimisi artık kalıplaşmış düşüncelerle mücadele etmek çok da kolay olmuyor, çünkü mevcut duruma itiraz edip, “hakkını arayan” kadınlar genelde Müslüman feministler olarak, kadınların hakkını savunan erkekler ise “modernist” ya da verdikleri desteğin arkasında başka niyetleri olan, kötü niyetli insanlar olarak damgalanabiliyor. Hadislerden ve Asr-ı Saadet’ten verilen örneklerden, Peygamber Efendimiz (s.a.v) zamanında kadınların en az erkekler kadar sık camiye gittiğini, bunun İslam kültüründe, İslam tarihinde hayatın olağan bir parçası ve dolayısıyla çok normal olduğunu, Allah’ın kulları olarak kadın ve erkeğin eşit oldukları ve inanan her insanın ibadethanelerde ibadet hakkının bulunduğunu biliriz… Nitekim cami Arapça cem (=toplamak) kelimesinden türeyen, toplayan/bir araya getiren, içine alan/içinde barındıran manasına gelmektedir ve kadınların da bu birliktelik kavramı içinde yer aldığını vurgulamanın ne kadar gereksiz olduğu izahtan varestedir. Müslümanlar olarak bizler cemaati dinin olmazsa olmaz şartı sayan, cemaat (ve cami) merkezli bir dinin ve medeniyetin mensuplarıyızdır. Ve bu medeniyet içerisinde yer alan erkeğin de, kadının da camiden uzaklaşınca dini bir hayatının olmasının çok zor olacağının altını çizmek gerekir. Camiden ve cemaatten uzak kalan bir Müslümanın düzgün bir dini algısı, anlayışı, yaşantısı olması çok zordur. Kadınların bir toplumun yapı taşları olan genç dimağları inşa et- B Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 15 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 Zeynep TOPÇU ztopcu@gmx.de Camiye Dönmek Günümüzde de kadınlar çocuklarına rağmen ve hatta çocuklarıyle birlikte eskisi kadar sık camiye gelmeli ve camiden, cami atmosferinden nasiplenmelidir. Beş vakit namazın tamamında olmasa bile gün içerisinde fırsat buldukça, Cuma ve Bayram namazlarına ise mutlaka camide, cemaatin arasında bulunmaya çalışmalıdırlar. Bayram ve Cuma namazlarına gelen çocukların dini günleri ve bayramları, daha iyi kavrayabilme ve cemaat olgusunu yaşayarak öğrenebilme fırsatının aksi takdirde kaçırılacağı düşünülürse, bu katılım bugün, dün olduğundan belki de daha elzemdir. tiği göz önünde bulundurulduğunda ise, bunun gibi kutsal bir sorumluluğu üstlenen bilhassa annelerin, yeni nesillerle birlikte, dinî ve kültürel geleneklerin yaşatılmasının ve geleceğe taşınmasının en önemli bileşeni olduğunu kabul etmek gerekir. Anneler sadece evlatlarını doğurmakla kalmaz, aynı zamanda bir toplumu doğurur ve inşa ederler. Bu durumda camiden uzak kalan veya cemaatin önemini kavrayamayan bir annenin İslam toplumuna katkısının ne denli etkin olacağını sorgulamalı, bu katkının nitelikleri ve şekilleri üzerinde düşünmeliyiz. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in örnekliğine dönersek; kadınların Efendimiz döneminde sıklıkla vakit namazları ve cuma namazları1 için camiye gittiğini ve cami içerisinde namaz kıldıklarını biliyoruz. Harise kızı Ümmü Hişam şöyle anlatıyor: Ben, Kaf sûresini Cuma namazlarında Hz. Peygamberin di- dosya linden öğrendim. Çünkü O, her Cuma günü minberde Kaf sûresini okurdu.2 Ve camiye gelen kadınlar ayrı bölümlerde değil, caminin ana mekânında, perde veya paravan olmadan, saf düzenine uygun olarak namazlarını kılmışlardır. Cemaat sıralamasında önde erkekler, hemen arkalarında çocuklar ve en arkada da kadınlar yer almıştır.3 Hatırlanacağı üzere, Hz. Ömer zamanında, Cuma hutbesinde yaşlı bir kadın Hz. Ömer’e mehir konusunda itiraz etmiş ve bir ayeti delil göstererek Hz. Ömer’in doğru olmayan bir beyanda bulunduğunu söylemiştir. Hz. Ömer’in bu itiraz karşısında kendi yanlışını kabul ederek: “Kadın doğru söyledi, Ömer yanlış söyledi.” dediğini de yine sahih kaynaklardan öğreniyoruz.4 Yaşanan bu hadise Hz. Ömer’in halifeliği döneminde vuku bulmuştur ve bu durum Peygamberimizin vefatından sonra da kadınların camilere gelmeye devam ettiklerini, cami cemaatinin bir parçası olduklarını göstermektedir. Kadınlar camilerde hem namaz kılmak, hem de gündelik yaşantılarında karşılaştıkları soru(n)lara cevap bulmak için bulunmuşlardır. Bizlerin arasında kaç kişi, kadınların da Cuma namazına gittiğine şahit olmuştur? Ve, Kadınların “Cuma cemaati”nden olmamaları ne zamandan beri normal sayılır olmuştur? Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında kadınlar çocuklarıyla birlikte bugünkünden çok daha sık bir biçimde camilerde bulunmuştur. Hatta sabah ve yatsı namazı için de camiye gitmek istemişler, fakat eşleri karanlıkta dışarı çıkmalarına razı olmamıştır. O sahabe hanımlar Peygamberimize durumu şikâyet etmişler ve bunun üzerine Peygamber Efendimiz “Karanlık vakitlerde eşleriniz namaza gelmek istediklerinde onlara engel olmayın.” buyurmuştur.5 Benzer bir tutumla Peygamberimiz (s.a.v.) kadınların da bulunduğu bir cemaate namaz kıldırırken çocuk ağlaması duyunca, anneler akıllarını namaza veremez diye kısa sureler okumuştur.6 Bu örnek(ler) ile Peygamber (s.a.v.)’in çocukların namaza ve caminin havasına alışmasına dair gösterdiği hassasiyeti ve konuya (yani cemaatte kadınların yer almasına) verdiği önemini anlıyoruz. Günümüzde de kadınlar çocuklarına rağmen ve hatta çocuklarıy- HAYAT le birlikte eskisi kadar sık camiye gelmeli ve camiden, cami atmosferinden nasiplenmelidir. Beş vakit namazın tamamında olmasa bile gün içerisinde fırsat buldukça, Cuma ve Bayram namazlarına ise mutlaka camide, cemaatin arasında bulunmaya çalışmalıdırlar. Bayram ve Cuma namazlarına gelen çocukların dini günleri ve bayramları, daha iyi kavrayabilme ve cemaat olgusunu yaşayarak öğrenebilme fırsatının aksi takdirde kaçırılacağı düşünülürse, bu katılım bugün, dün olduğundan belki de daha elzemdir. Bununla birlikte, Asr-ı saadete bakıp, yaşadığımız günlere döndüğümüzde açık bir çelişki çıkıyor ortaya ve kaçınılmaz bir soru geliyor aklımıza: O zamandan bu yana ne oldu da kadınlar camilerden uzaklaştı veya uzaklaştırıldı? Kadınların cemaate katılmaya, onun bir parçası olmaya, soru sorma ve dini Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 16 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 konularda bilgi edinmeye artık eskisi kadar ihtiyacı kalmadı mı? Geldiğimiz noktayı anlamak için geçmişe, geçmişe göz atmak için de, Prof. Dr. Mehmed Said Hatipoğlu Hoca’nın satırlarına atıf yapma ihtiyacı duyuyoruz: “3/9. asrın zahid muhaddisi Hakim-i Tirmizi, Nevadiru’l-Usûl isimli hadis kitabında, ‘Hanımlarınızı sokağa bakan odalarda oturtmayın, onlara yazı yazmayı öğretmeyin.’ ibaresini Hz. Peygamber’den nakletmekte ve bu emrin hikmetini açıklamayı da vazife bilmektedir: Yazı öğrenirse, söyleyemediğini yazıya geçirip fitneye düşürebilirmiş!... Öyleyse suyu başından kesmek gerekirdi! İşin daha acaib tarafı, yukarıdaki ibarenin aynısını Hz. Ömer’e mal edip, bu büyük halifeyi tam tersi bir hüviyete bürüme gayretlerinin kitablara geçirilmiş olmasıdır. Aynı asrın kitabiyatında, mesela İbn Kuteybe’nin Uyûnu’l-Ahbar’ında, kadınlara karşı yürütülecek siyaset meyanında yukarıdaki ifadeyi, aşağıdaki ilavesiyle birlikte, Hz. Ömer’den nakledilmiş olarak görüyoruz: … Onlara karşı çıplaklıktan yardım isteyin (fazla elbise almayın ki, dışarı çıkıp fitneye düşmesinler). Onlara çokça ‘hayır’ deyin. ‘Evet, olur’ demek onları daha çok istemeye teşvik eder. Hele şükür ki, mevzû hadîs mütehassısı alimlerimiz, Hz. Peygamber’e isnad edilmiş bu iftirayı temizlemeye çalışmışlardır…”7 Yine Hatiboğlu Hoca’nın ifadeleriyle: “… İlk asırlarda tohumları atılan sosyal çalkantıların, fitne tehlikelerinin, kadınları sarmasından korkan erkek takımı, onları duvarların arkasına hapsetmeyi çare zannettiler ve bu sakat düşünceleri tatbik ettirebilmek için, Hz. Peygamber adına konuşmayı metod edindiler…” dosya Özetle günümüzde şahit olduğumuz, kadınların camilerden bu denli “el ayak çekmesi” olgusu yanlış yorumlar ve çarpık bir takım düşüncelerin etkisiyle ve ataerkil toplumların kadına bakışıyla da beslenmiş, mevcut hale gelmiştir. Yapılması gereken büyük ölçüde yerel ve kültürel olan bu yalnış yorum ve tutumun sorgulanması ve kadınların çocukları ile birlikte tekrar camiye dönmesidir. 1 Ebu Şeybe, Musannef, Hn. 5157. 2 Müslim, Cuma, Kıraetil-Kuran. 3 Buhârî, Salât 20/ Ebû Dâvud, Salât 71. 4 İbn Kesir, Nisa, 20. 5 Müslim, Salât, 139. 6 Müslim, 722. 7 Mehmet Said Hatipoğlu, Kültürel Mirasımızı Tenkid Zarureti, Otto Yayınları, 2009 DİTİB’den İlahiyat Öğrencilerine Yönelik Seminer Haftası iyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) İslam Din Eğitimi Dokumentasyon Merkezi tarafından 03-09 Temmuz 2012 tarihleri arasında Almanya’da lise eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’de ilahiyat eğitimine devam eden Uluslararası İlahiyat öğrencilerine yönelik İslam İlahiyatı, İslam Bilimleri, Din Bilimleri, Din Pedagojisi, İslam Felsefesi, İslam Tarihi, tasavvuf vs. gibi alanlarda Almanya’da yeni kurulan İslam İlahiyatı Merkezleri Profesörleri ve öğretim üyelerince seminerler verildi. Seminer verenler arasında Din Hizmetleri Müşaviri, DİTİB Genel Başkanı ve aynı zamanda Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyat Merkezinde Gastprofessor olarak ders veren Prof. Dr. Ali Dere, Frankfurt İslam İlahiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ömer Özsoy, öğretim üyesi Prof. Dr. Abdullah Takım, Tübingen Üniversitesi İslam İlahiyatı Merkezi’nden Prof. Mouiz Khlafaoui, Prof. Dr. Erdal Toprakyaran, yine Tübingen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Stefan Schreiner, Bamberg Üniversitesi’nden Prof. Dr. Patrick Franke, Bayreuth Üniversitesi’nden Prof. Dr. Christoph Bochinger yer almış, vermiş oldukları se- D minerlerle özellikle Türkiye’de eğitim gören ilahiyat öğrencilerinin Almanya’daki ilahiyat ve İslam bilimleri alanlarındaki gelişme ve tartışmaları, bunun yanında Almanya’da Müslümanların durumunu yakından takip ederek, mezun olduktan sonra geri gelerek kendilerine bir yön vermesi konusunda yardımcı olacağı düşünülmüş, seminerlerden sonra gerek öğrenci gerekse sunum yapanlarla yapılan görüşme sonucunda bu düşüncenin doğru olduğu ortaya çıktı. DİTİB Genel Başkanı Prof. Dr. Ali Dere yapmış olduğu açış konuşmasında, yakın zamana kadar Almanya’da İslam ilahiyatı sahasında uzman yetiştirmek çok çaba sarfedildiğini ve bu konuda problemlerin de yaşandığını, ancak günümüzde burada doğmuş, büyümüş genç müslümanların bu alan ile ilgilendiğini, bunun da buradaki müslüman genç neslin kendisini artık yerli hissettiğini gösterdiğini belirtmiş, bu alanda eğitim gören gençlerimiz ile ilgili gerek Almanya içi gerekse Almanya dışında farklı akademik çevrelerin girişimde bulunduğunu, Almanya’da dini cemaat olarak bu gelişmelere ortak olmak ve katkı sağlamak amacıyla bu tür bir programın üniversitelerle işbirliği içerisinde düzenlendiğini, programı düzenleyen ve programa katkı sağlayan tüm akademisyen ve çalışanlara teşekkür ettiğini dile getirdi. Din Görevlisi ve aynı zamanda DİTİB İslam Din Eğitimi Dokumentasyon Merkezi Sorumlusu Süleyman Tenger, bu seminerlere Türkiye’de Uluslararası İlahiyat Fakültesinde okuyup yaz tatili için Almanya’ya gelen yaklaşık 30 öğrencinin yanında daha önce aynı bölümden mezun olan 10 öğrencinin yer aldığını, ayrıca gerek Frankfurt gerekse Tübingen Üniversitelerinde öğrenim gören 20 ilahiyat öğrencisinin ve farklı üniversitelerde İslamwissenschaft okuyan 5 öğrencinin katılımıyla hem Türkiye hem de Almanya’da ilahiyat bölümlerinde okuyan öğrencileri bir araya getirerek, birbirlerini tanımaları ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunmalarını sağlaması açısından çok verimli ve anlamlı bir program olduğunu, bu tür buluşmaların ileriki süreçte üniversitelerle işbirliği yapılarak devam edeceğini belirtmiştir. Seminer haftası kapsamında ayrıca bayan ve bay din görevlilerinin görevleri ile ilgili tecrübe ve düşüncelerini içeren sunumlar da yapı- larak, din görevlisi olarak görev yapacak mezunların göreve başlamadan ön bilgi alarak tecrübe kazanmaları hedeflenmiştir. Tenger, Uluslararası İlahiyat öğrencilerine yönelik din görevliliği alanında İlahiyat eğitimi dışında Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı farklı eğitim merkezlerinde hizmet içi eğitim kurslarının düzenlendiğini, böylece ileriki süreçte bu bölümden mezun olan öğrencilerin sadece akademik alanda değil, din görevliliği ve dini-sosyal danışmanlık alanında da Almanya’daki Müslümanlara hizmet edeceklerini belirtti. Seminerlere katılan öğrenciler bu tür programların ileriye yönelik tekrar sunulmasının, hatta Almanya’daki İlahiyat Profesörlerinin Türkiye’deki Uluslar arası ilahiyat öğrencilerine yönelik Türkiye’de de belirli aralıklarla seminerler vermelerinin, kendilerini geliştirmeleri açısından büyük önem arzettiğini, bu programın gerçekleştiren DİTİB yönetim kuruluna teşekkürlerini dile getirdiler. Program DİTİB tarafından öğrencilere verilen çeşitli hediyeler ve Lülsdorf Selimiye Camii Derneğince düzenlenen piknik programıyla sona erdi. HAYAT Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz.” (Bakara Sûresi, [2:183]) Zikredilen ayetten anlaşıldığı üzere oruç diğer ümmetlere de farz kılınmıştır, ancak sınırları ve oruç tutulma biçimi her bir dinin şeriatı gereği farklı olmuştur. Sadece semavî dinlerde değil, genel olarak bütün dinlerde oruç mevcuttur. Yani oruç, insanlık tarihi kadar eski ve evrenseldir. Asya dinlerinin birçoğunda oruç ibadetinin önemli bir yeri vardır. Örneğin Budizmin kurucusu Buda, kurtuluşa ermek, yani Nirvana’ya ulaşmak için arzulardan vazgeçmek gerektiğini ve bunun en önemli yolunun oruç olduğunu belirtir. Hinduizm’de oruç, nefsi temizlemek için senenin birkaç gününde ve bayramlarda tutulur. Oruçlu iken yemek yenmez, bütün gece kutsal kitap okunarak ve “tanrıları” düşünerek vakit geçirirler. Ayrıca bazı günlerde yalnızca kadınlar oruç tutar ve “Tanrının kadınlık sıfatlarının tecellisi” olan tanrıçalara dua edilir. Güney Asya Hint dinlerinden olan Brahmanizm’de her ayın 12. ve 13. günü oruç tutulur. Yaşlılar ve çocuklar dahi oruç tutmaktan muaf değillerdir. Caynizm’de de oruç geniş bir yer tutar; çok ağır ve katı hükümleri vardır. Örneğin Caynistler 40 gün arka arkaya oruç tutarlar ve birçok besini yemezler. Ayrıca Caynistlerde “Ahimsa Prensibi” yaygındır: Bu prensibe göre Caynistler hiçbir canlıya zarar vermezler ve bunu bir ibadet olarak görürler. Caynistlerin kurucusu Mahavira’nın kendisine işkence yaparak dinde yükselmeye çalıştığı, hatta et ve yumurtadan uzak durduğu ve ölünceye kadar oruç tuttuğu söylenmektedir. Caynistlerin kimi zaman oruç ile intiharı seçtikleri de bilinir. Yahudilikte ise oruç insanın nefsini alçaltmak ve bu amaçla ona eziyet vermek demektir. Dua ve yakarış öncesi mutlaka yapılması gereken bir ritüeldir. Mütevazi olmak, mazlumlara yardım etmek ve kötülüklerden uzak durmak da orucun en önemli rükunlerindendir. Bilinçli veyahut bilinçsizce yapılan günahlardan, bizzat kendisinin ya da mensup olduğu aile, soy, hatta milletten herhangi birinin yaptığı günahlardan dolayı ise ke- “ Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 17 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 Rahime SÖYLEMEZ ahves@gmx.de Evrensel İbadet: Oruç Oruç tezkiye ve takviye ibadetidir. Bütün şeriatlardaki ortak amaç ise tefekkürdür. Semavi olmayan dinler de dahil, bedenin bir takım arzularını bastırarak Yaradan’ı düşünmek, insanın kendine, kendi nefsine dönmesi, nefis muhasebesini yapması bütün dinlerde orucun ortak muradıdır. Kimi zaman iştahın, kimi zaman şehvetin, kimi zaman (konuşma gibi) bazı bedensel yetilerin “askıya alınması” insanın Yaradanını ve eylemlerini tefekkür etmesi amacıyladır. faret orucu tutulur. En önemli kefaret orucu, Yom Kippur, yani Kefaret orucu günü tutulur. O gün bir yıl içerisinde işledikleri günahlardan dolayı Yahudiler Tanrı’dan af diler, pişman olduklarını oruç tutarak dile getirirler. O gün dünya ile ilişkilerini tamamen kesmeleri gerektiğini özellikle söyleyen Yahudi din adamlarının tam aksine günümüzdeki Yahudilerde öğlene kadar çalışmak adet haline gelmiştir. Hz. Musa Tur dağına çıktığında Yahudilerin altın bir buzağıya tapınmalarından ötürü, Yahudilerin Yom Kippur orucunu af dileme amaçlı tuttukları anlaşılmaktadır. Yahudilikte birçok farz oruç vardır. Oruç farziyeti ise 12 yaşından itibaren başlar. İmsak, önceki akşam güneş batarken başlar ve o gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görününce dosya oruçlar açılır. Yahudiler ikamet ettikleri birçok ülkede gördükleri ızdırap ve zulüm yüzünden sembolik olarak farklı birçok oruç tutarlar; Ağustos ayının 9’unda Süleyman mabedinin (M.Ö. 586 ve M.S. 70 yıllarında) iki kez yıkılmasının hatırasına oruç tutulur. 4. ay orucu, 17 Temmuz’da, Kudüs’ün Babillilerin eline geçişi anısına tutulan bir oruçtur. 10. ay orucu ise (M.Ö. 586 yıllarında) Kudüs’ün Babilli kralının yakalanmasından dolayı tutulan bir oruçtur. İbrani takvimine göre resmi yılın ilk ayı olan Tişri ayının 3. gününde, yani 1. Yahudi sürgünü sırasında Kudüs’te kalan Yahudi lider Gedalya’nın anısına da yine oruç tutulur. Hz. İsa (as) henüz kendisine peygamberlik verilmeden önce 40 gün oruç tutmuş ve Yahudiliğe ait olan Kefaret orucunu böylelikle yerine getirmiştir. Hz. İsa ve o dönemdeki Hristiyanlar için de oruç çok önemli bir ibadettir. Yazımızın başında geçen ayetten de anlaşılacağı üzere oruç birçok millete farz kılınmış, ancak bu orucun mahiyeti ve şartları hakkında kesin ve net bir bilgi verilmemiştir. Sadece Tertulliyen, “Oruç Üzerine” adlı eserinde Havarîlerden kalma mecburî bir oruçtan bahsetmiştir. Hristiyanlıkta oruç kilisenin üçünçü emridir. Günümüzdeki Hristiyanlarda ise iki çeşit oruç vardır; bunlar, Ökarastik (Şükran orucu) ve Eklesiyastik (Kilise orucu) oruçtur. Ökarastik oruç, Kominyon’dan, yani Ekmek-Şarap ayininden önce belirli bir süre katı besinlerin yenilmesinin yasaklanmasıdır. Eskiden gece yarısından Kominyon zamanına kadar yemek içmek yasak iken günümüzde, (II. Vatikan Konsili’nden sonra) bu süre Kominyon’dan 1 saat önce yememek ve 3 saat önce alkol almamak olarak değiştirilmiştir. İkinci oruç olan Eklesiyastik oruç, katoliklere has 40 günlük bir perhiz dönemidir. Bu oruç yılın belirli günlerinde “Kefaret/Tevbe” olarak ifa edilen bir ibadettir ve zaman içerisinde birçok değişikliğe uğramıştır. Günümüzde oldukça hafifletilmiş ve azaltılmış bir oruçtur. Gündüzleri sadece bir öğün yemek, sabah ve akşam ise hafif yemek oruç yerine geçmektedir. Bunun aksine Ortodoks Hristiyanlar eski geleneklerine çok bağlıdırlar. Onlarda oruç daha uzun tutulur ve katı kurallar uygulanır. Özellikle HAYAT Advent’te Noel’den 4 hafta önce, Katolikler ve Ortodokslar 40 günlük bir perhiz uygularlar. Protestanlar ise orucu tamamen reddederler (küçük grup/cemaatler hariç). Hristiyan inancına göre Hz. İsa çarsamba günü ele verilmiş, cuma günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü de gömülmüştür. Hz. İsa’nın öldükten sonra dirilip göğe çıktığına inanılan Paskalya’da da oruç tutmanın önemli bir yeri vardır. Paskalya’dan iki gün önce oruç tutmak dindar olan Hristiyanlarda çok yaygındır. Ancak genel olarak oruç tutmak kişinin vicdanına bırakılmış bir ibadet olarak görülmektedir. Hz. İsa’dan ve günümüzdeki Hristiyanların oruçlarından bahsetmişken Hz. Meryem ve onun susma orucunu anmadan geçmek olmaz. Hz. Meryem Kur’an-ı Kerim’de adı geçen tek kadındır. Namusunu en iyi şekilde koruyan, if- Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 18 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 fet ve ismet sahibi bir mü’min olarak... Meryem (a.s.) Hz. İsa’yı dünyaya getirdiğinde Allah-u Teala ona üç gün insanlar ile konuşmamasını, sadece işaret diliyle anlaşmasını ve beşikteki bebeği İsa (a.s) ile igili bir şey sorulacak olursa bebeğe işaret etmesini (Meryem Suresi’nin 26. Ayet-i Kerimesinde buyurulduğu üzere) emretmiştir. Hz. Meryem’in susma orucundaki amaç; bulunduğu toplum onu anlamayacağı için boşuna konuşmaması, suskunluk orucu ile Allah’ı zikretmesi ve O’na şükretmesi olarak yorumlanır. Salih oruç tutanların boş ve anlamsız olan her şeyden uzak kaldıkları her daim vurgulanmıştır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri oruçlu iken çirkin bir söz söylemesin, boş ve lüzumsuz konuşmasın. Biri kendisine çatacak olursa yahut hakaret edecek olursa ona, ‘ben oruçluyum’ desin.” Hz. Meryem’i anmışken Zeke- Medya Kurulu’na İlk Kez Müslüman Dinî Cemaatlerin Belirleyeceği Bir Üye: Bremen Eyalet Hükümeti’nden Yerinde ve Çok Doğru Bir Adım slam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Bremen Eyaleti’nde yeni çıkan eyalet medya yasası ile ilgili olarak; “Bremen’de toplumsal katılım konusunda yeni kriterler oluşuyor. Bundan böyle ilk kez Müslüman dinî cemaatlerin belirleyeceği bir temsilci Eyalet Medya Denetim Kurulu’na üye olarak katılacak. Bu konuda Bremen Eyalet Hükümeti büyük bir teşekkürü hak ediyor” ifadelerini kullandı. Üçüncü ayrıca şunları kaydetti: “Mevcut yasaya eklenen madde ile Bremen’de özel radyo ve televizyonların göçmen asıllı vatandaşlara daha fazla yer vererek entegrasyonunu desteklemesi sevindirici bir gelişmedir. Bununla birlikte her şeyden önce yeni eyalet medya yasasının, Medya Denetleme Kurulu’nun – yeni adıyla Medya Kurulu’nun - yapısını değiştirmesi son derece önemlidir. Zira Eyalet Medya Denetim Kurulu’nda bugüne kadar temsil edilen iki büyük kilise, Yahudi cemaati ve diğer bazı önemli toplumsal grupların yanında bundan böyle Müslüman dinî cemaatlerin de bir temsilcisi de bulunacak. Bremen Eyaleti böylece alıştığımız boş vaatleri bir kenara bırakıp sonunda yerinde ve çok doğru bir adım atmıştır. Bremen’deki bu gelişmenin diğer eyaletlere de örnek ol- İ masını arzu ediyoruz. Bundan sonra Bremen’deki üç büyük Müslüman dinî cemaat olan Bremen İslam Cemaati (Şura Bremen), Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve İslam Kültür Merkezleri Birliği’nin (VIKZ) yeni Medya Kurulu için bir temsilci belirlemesi gerekiyor. Bremen Eyaleti Medya Kurulu, eyalette yayın yapan özel radyo ve televizyonların lisans ve denetiminden sorumlu bir kuruluş. Medya Kurulu’nun kamuya ait medya kuruluşlarını denetleme gibi bir fonksiyonu ise bulunmuyor. Bu nedenle Federal ve eyaletler bazında yasama organlarının Bremen örneğini göz önünde bulundurarak ilgili düzenlemeleri kamu yayınları da dâhil olmak üzere yapmak için harekete geçmeleri atılacak en doğru adımdır. Netice itibariyle medyada en sık – ve en hafif tabiriyle - çarpıtılarak yer alan dinin İslam dini olduğu aşikârdır. Medyanın toplumun genel düşünce yapısına ne ölçüde etkili olduğu ise tartışma götürmez bir gerçektir. Bu noktada özellikle Müslümanların bu tür kurulların dışında tutulması abestir ve hiç bir dayanağı yoktur. Bu nedenle Bremen Eyaleti’ni örnek ve öncü olduğu bu yasa değişikliğinden dolayı tebrik ediyoruz!” riyya peygamberi (as), yani Hz. Meryem’in eniştesini (teyzesinin eşi) anmadan geçemeyiz: Hz. Zekeriyya’ya da, çocuğu (Hz. Yahya) olacağına dair müjdeyi alınca Allah-u Teala tarafından üç gün boyunca konuşma yeteneğinden mahrum bırakılarak susma orucu tutturulmuştur. Hz. Meryem’e emredilen susma orucu ile Hz. Zekeriyya’ya emredilen oruç gerek mahiyet bakımından gerekse amaç bakımından birbirinden biraz farklıdır. Ayetleri incelediğimizde Hz. Zekeriyya yanılgısı yüzünden oruç tumaya Allah (cc) tarafından mecbur bırakılmıştır. Hz. Meryem’de ise tam aksine Yahudi kavminin dik kafalılığı ve anlamamada ısrar etmesi üzerine Cenab-ı Hakk, kelam etmesi boşa harcanan bir çaba olacağı için Hz. Meryem’i susma orucu ile engelleyip kulunu zor bir durumdan kurtarmıştır. İslamiyette ise oruç Kur’an-ı Kerim’de ‘savm’ kelimesi ile ifade edil- dosya miştir. Allah-u Teala Kur’an’da orucun farziyetini ve hükümlerini açıklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de zikredilen orucun amacı müttaki, yani takvalı Müslümanlar yetiştirmektir. Ayrıca hata ile birini öldürmenin kefaret seçeneklerinden biri oruçtur. (Mücadele Sûresi, [58:4]). Hac ibadetinde tıraşı geciktirmenin, ihramlı iken bir canlı öldürmenin ve yemin bozmanın kefareti de yine oruçtur… Oruç tezkiye ve takviye ibadetidir. Bütün şeriatlardaki ortak amaç ise tefekkürdür. Semavi olmayan dinler de dahil, bedenin bir takım arzularını bastırarak Yaradan’ı düşünmek, insanın kendine, kendi nefsine dönmesi, nefis muhasebesini yapması bütün dinlerde orucun ortak muradıdır. Kimi zaman iştahın, kimi zaman şehvetin, kimi zaman (konuşma gibi) bazı bedensel yetilerin “askıya alınması” insanın Yaradanını ve eylemlerini tefekkür etmesi amacıyladır. Avrupa Türk İslam Birliği, 2012-2013 Faaliyet Dönemi Öncesinde Başlamış Olduğu Bölge Toplantılarına Ara Vermeden Devam Ediyor aha önce Aşağı Saksonya, Bremen ve Kuzey Ren Westfalya bölge toplantılarını gerçekleştiren ATİB, Baden-Württemberg ve Hessen bölge toplantılarını da gerçekleştirdi. ATİB Plochingen Türk Kültür Merkezi ve ATİB Darmstadt Emir Sultan Külliyesi’nin ev sahipliği yaptığı bölge toplantılarına, ATİB Genel Başkanı İhsan Öner, Genel Başkan Yardımcılarından Tibyan Taşkın, Yakup Tufan ve Hatice Sever, Gençlik Kolları Başkanı Oğuzhan Erkmen, Kız Kolları Başkanı Nurhan Aksoy, Genel Muhasip Ramazan Çakır, BW Bölge Başkanı Abdülcelil Akyüz, Hessen Bölge Başkanı Şaban Duran ile dernek başkanları katıldılar. Bölge başkanlarının selamlama konuşmalarıyla başlayan toplantılarda, birim faaliyetleri, yardımlar, hac-umre, muhasebe ve eğitim faaliyetleri gibi konular konuşuldu. Ardından sırasıyla söz alan dernek ve bölge yöneticileri, faaliyetlerle ilgili görüşlerini belirttiler. Daha sonra Genel Başkan İhsan Öner değerlendirme konuşması yaptı. Sözlerine derneklerde kadın kolları, gençlik kolları ve kız kolları gibi önemli birimlerin D daha faal olması gerektiğini söyleyerek başlayan Öner, “mevcut dernek yönetimleri tüm enerjilerini bu birimleri harekete geçirmek için harcamalıdırlar” dedi. Öner “kız erkek ne olursa olsun gençlik ana meselemiz olmalıdır. Çünkü bir toplumun geleceği, ümidi, gücü ve başarısı kültürüne bağlı genç nesillerin yetiştirilmesiyle mümkündür. O halde en önemli işimiz nice zorluklarla kurduğumuz ve binalarını satın aldığımız derneklerimizin vârislerini yetiştirmek olmalıdır” dedi. Avrupa Türk İslam Birliği’ nin yeni dönemde çıkartacağı “Referans” isimli derginin de müjdesini veren Öner, Almanca ve Türkçe olarak yayımlanacak olan dergi hakkında bilgi verdi. Öner “ilk sayısını Ramazan Bayramı’nda çıkartmayı düşündüğümüz dergimiz, adı gibi birçok konuda referans olacak şekilde hazırlanmaktadır. Buradaki meselelerimizi iyi bilen önemli yazar kadrosuyla, zengin içeriğe sahip olan dergimiz inşallah bayram hediyesi olarak sizlere sunulacaktır” dedi. Avrupa Türk İslam Birliği’ nin Hessen ve Baden-Württemberg bölgesinde gerçekleştirdiği toplantıları birlikte yapılan iftarın ardından son buldu. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 19 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” (Bakara, 185) İnanan insanlar ibadetlerini saselahattinsaygin@hotmail.com dece Allah rızasını kazanmak için yaparlar. Allah, emrine uyan, yolunda giden hiçbir kulunu darda koymaz. Cenab-ı Allah yarattığı insanı kulluk (ibadet) etsin diye yaratmış. Müminlerin hayatını kuşatan ve olmazsa olmazı farzlardır. Bu farzları her Müslüman yerine getirmek mecburiyetindedir. Ramazan orucu da Müslümanların mutlaka tutması ve iyi değerlendirmesi gereken Ramazan Ayı da mübarek bir aydır. Rah- farz kıldı O ayda rahmet kapıları açı- cuk insanın aşkla camilere koştuğu, met ve bereket ayı olan Ramazan lır, Cehennem kapıları kapanır, şey- arınmak için Rabbine sığındığı, birtanlar bağlanır. O ayda bir gece var- çok insanın ibadete başladığı, rahmüminler için bir fırsattır. dır ki, bin aydan daha kıymetlidir O met deryasına daldığı, kurtuluşu gecenin [Kadir gecesinin] hayrından aradığı bir aydır. “Rabbim rahmet kapılarını açtı mahrum kalan, her hayırdan mahBu ayda cemaat sayısı camilerde Sevgiyi müminin gönlüne saçtı rum kalmış sayılır” [Nesai] çok arttığı gibi, kadın ve erkek beraOruçla huzur geldi, şeytan kaçtı ber kılınan en uzun cemaat namazRamazan ayı rahmet, bereket, baAşkla Hakkı buldum, şükredip doydum rış, kardeşlik, sevgi ayıdır. Yoksulun, ları da (teravi gibi) kılınmaktadır. Bu Açlığımız ruhta değil, bedende çaresizin, garibin en çok gözetildiği, ay Kur’an ayıdır, çünkü Kur’an-ı KeHuzur buldum ey Ramazan ben sende doyurulduğu, kollandığı müstesna rimin gönderildiği aydır. Kur’an en Bu ayda anladım yoksulu ben de bir aydır. Merhamet duygularının çok bu ayda okunmaktadır. Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum” kabardığı, yardımların arttığı, fakir“(Bunlar), O tövbekâr olanlar, o lerin korunduğu, polisiye hadisele- “Sahurla ak sabahı karşıladım ibadet edenler, o hamd edenler, o rin azaldığı, akraba ziyaretlerinin Sabırla akşamı, iftarı kolladım oruçlular, o rükûa varanlar, o secde- arttığı, aşevlerinin, iftar çadırlarının Teravihi kıldım, dua yolladım ye kapananlar, iyiliği emredip, kötü- kurulduğu ve sosyal hayatın canlı Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum. lükten vazgeçirenler, Allah’ın hudu- canlı yaşandığı muhteşem bir sevgi, Oruçla gelir evimize rahmet dunu koruyanlar (emirleriyle yasak- kardeşlik ayıdır. Evlerde, camilerde, İnananlara yoktur bunda zahmet larının ölçülerine riayet edenler)dir. derneklerde iftar ziyafetlerinin veril- Kur’an bu ayda indi bulduk himmet Müjde ver o müminlere, müjde!” diği, en güzel sofraların paylaşıldığı Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.” (Tövbe 112) mübarek bir aydır. Peygamber Efendimiz, RamazanBu ayda ibadetler kendini çok iyi Ruhu yücelten, bedeni disipline ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor hissettirir. İbadet coşkusu en üst dü- eden, nefsi kontrol altına alan ve terki: zeyde kendini gösterir, camiler bu biye eden Ramazan ayı bir nevi “Ramazan ayı mübarek bir aydır ayda dolduğu kadar hiç dolmamıştır. Kur’an’ı yeniden yaşama ayı`dır. İbaAllahü Teâlâ, size Ramazan orucunu Her yaştan kadın, erkek, çoluk- ço- detlerle coşulan muhabbet ayıdır. “ Selahattin SAYGIN Gönüllerin Coştuğu Mübarek Bir Ay “Ramazan” dosya “Bu gece kadir bilenin gecesi Bin aydan da üstündür derecesi Mümine sorulmaz bunun hecesi Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.” Ramazan ayının en muhteşem gecesi “Kadir gecesi”dir. Her mümin bu geceyi yakalamak ve hakkıyla değerlendirmek için o gece anlını secdeden kaldırmaz. Kadir gecesini yakalamak isteyen Müminler Ramazanın son on gününü hararetle, muhabbetle, âşkla, ibadetle geçirmenin heyecanını yaşarlar. Bu gecenin kadrini bilenlerden olmalı. “Emre uydum sahura kalktım bugün Oruçla geldi bereket gün be gün Mümine oldu bu ay bayram düğün Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum. Saygın! Nefsine uyma, sen hayrı yay Ayların sultanı, rahmeti bu ay İman edenler alır bu ayda pay Aşkla Hakkı buldum, şükredip doydum.” Müminler olarak bu ayın kıymetini bilelim, kendimizi manen geliştirelim, ahlakımızı olgunlaştıralım, sevgimizi, saygımızı artıralım. İkramımızı, yardımlarımızı Allah için yapalım. Çevremizle, komşularımızla uyum içinde olalım ve herkesin yaşayışına saygı gösterelim. Öfkeden, nefretten, şiddetten, gıybetten, dedikodudan, hasetten, kinden uzak duralım. Bu ayda Kur’an’la iç içe olalım, Sevgili Peygamberimizin hayatını anlayalım ve yaşayalım. İbadetlerimizde kavileşelim, zamanımızı “zikirle, fikirle, şükürle” dolduralım. Aile fertleri toplu olarak beraber namaz kılalım, oruç tutalım. Oruç nefsimizi temizler, ruhumuzu yüceltir, merhamet duygularımızı geliştirir ve bizi Hakka yaklaştırır. Oruç başlı başına kurtuluştur. Rahmet, bereket, mağfiret, Cehennem ateşinden kurtuluş olan bu ayda bizlerde inşallah kurtuluşu yakalayanlardan oluruz. (Âmin) Stuttgart’ın İş Dünyası MÜSİAD İftarında Buluştu ÜSİAD Stuttgart´ın geleneksel hale getirdiği iftar programına Stuttgart MÜSİAD Başkanı M. Ali Bulut ve yöneciler aynı zamanda MÜSİAD Stuttgart`ın üyeleri, T.C. Stuttgart Muavin Konsolosu Berki Tuna Atala, ATGIAD, TÜMSIAD, SELF, DESBİR´in başkanları ve yöneticiler, IGMG Württemberg Bölge Başkanı Ünal Ünalan, DİTİB Eyalet Başkanı Er- M dinç Altuntaş, THY Stuttgart Müdürü Mustafa Doğan, Ziraat Bankası Şube Müdürü Erol Kandil, İş Bankası Şube Müdürü Gökhan Erkovan, yerel ve ulusal medya temsilcileri katılanlar arasındaydı. Davetlerine katılan üyelerine ve misafirlere teşekkür konuşması yapan MÜSİAD Stuttgart Başkanı M. Ali Bulut; “katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ederim” dedi. Ramazanın önemine deği- nen başkan; “birliğin, beraberliğin, kardeşliğin kısacası bütün güzelliklerin hepsini bu ayda görmek mümkün diyerek herkesin Ramazanını tebrik ederim” dedi. Başkan M. Ali Bulut üyeleri ile birlikte “Stuttgart`ın iş dünyasını 11-14 Ekim tarihleri arasında İstanbul`da MÜSİAD İstanbul tarafından organize edilecek olan Ticaret Fuarına herkesi davet ediyorum” dedi. HAYAT Hacı Öztürk`ün Ceketi! Bir Cuma günü Cuma namazındayız. Ömer Altıntop abinin oğlu Abdulkadir de işten Cuma`ya gelince ceketini şapkasını metresini bir köşeye bırakıp namazı ede ettikten sonra acele işe gidince eşyası camii de kalmış. Biz de bir kaç arkadaşla camide oturuyoruz. Bazı arkadaşlar Hacarabı soruyor. Uzun zamandır camiye gelemediği için. Tam o sırada Ömer abi içeri geldi ve Abdulkadir`in ceketi şapkası varmış dedi. Hacı Öztürk eşyaları verdi. Ben de asılı iş elbisesine benzeyen ceketi Ömer abiye verdim. Daha sonra evlere dağıldık. Bir telefon geldi baktım Hacı Öztürk. Meğerse Ömer abiye verdiğim ceket Hacı Öztürk`ünmüş, ve cebinde evin anahtarı varmış, hanımı ile dışarda kalmışlar. Daha sonra Hacı Öztürk`ün oğlu işten eve gelmiş ve kapıyı açmışlar. Az kalsın adamı dışarda bırakıyorduk. Dertlerimiz Hepimizin Derdi! Selamların en güzeli olan ALLAH’ın selamı, rahmeti, bereketi, hidayeti mağfireti ebedi ve daima üzerinize ve bütün Müslümanların üzerine olsun. Hayatımızda hesabını vereceğimiz ve boşa geçirdiğimiz zamanlarımızda yapılan hataları, küçük veya büyük farketmez ya göremiyoruz, ya da hala işin ciddiyetinde değiliz. İnsanoğlu şu dünya denen imtihan mekanını tarumar etmiş yaşanmaz hale sokmuştur. Çıkar kavgaları yüzünden nice mazlumun mağdurun sabilerin kanı dökülmüştür. Bu sebepten kardeş kardeşin kanını bile dökmeye yetmiştir. Artık çıkarlar menfaatler en ön planda çıkarak, nice sağlam ve yıkılmaz görünen devletler bir bir yıkılıp gitmiştir. Dava, din, saygı, sevgi, hatır, tanıdık gibi kavramlar dilde söylenir oldu. Fakat dert bir değilki. Biz başörtüsü ile uğraşırken bizden sandıklarımız tesettür, moda kadın hakları derken bir de baktık ki kadınlarımız tesettürden çarpıtarak çıkmış bile. Kabul etsek de etmesek de kadınlarımız tesettür demeye bin şahit bir halde sokaklarda rahatça dolaşıyorlar. Artık güven ve birbirimize inancımız tamamen tükenmek üzere. Ortaya bir senaryo atılıyor ve Müslüman ise bu işe figüran oluyor. Onlar da pazarını kurup malı götürüyor. Daha sonra ne oluyor? Tesettür Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 21 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 M. Salih AYDIN m.s.a.58@hotmail.com Hacarabın Serüvenleri 58 moda adı altında tesettürden çıkarılan Müslüman kadın tamamen giyiminde modacılara teslim oluyor. Pekalâ İslamın emrettiği tesettür nerede? İslam tevhid dinidir. Aksini iddia eden varsa söylesin. Evet gelelim meselenin ana hedefine. İnsan dünyada yaşayan canlıların içinde en zor büyüyen ve olgunlaşması zaman alan bir varlıktır. Hayatını yaşadığı her yaşın kıymetini bilerek İslam`a ve insanlığın gerektirdiği gibi yaşayarak, aklını ve tecrübesini de bu işte kullanarak yaşarsa ve bir de kul olmanın hazzını tadarsa, dünyada da ahirette de en mesut bahtiyar insan olur. ALLAH-u tealânın izni ile, ne hayır ve güzellikler istiyorsan bizleri yaradan RAB' bil aleminden iste. O kulunun istediklerini hiç bir zaman geri çevirmez, ama er ama geç isteklerin yerine gelir. Tek biz istemeyi ve kul olabilmeyi bilelim. Her olayın, güçlülüğün, güzelliğin, bir hikmeti var, O'nun katında. Sen daima hayırlı olanı iste. Belki senin istediğin şekilde değilde imtihan ile verecek Mevla. Öyle ise hamdet ve sabret. Niçin küçük bir diken acısı hissettiğinde feryadı fiğan edersin. RABB'ine iltica et. Nefsin peşine takılıp gitme. Nefsini de terbiye olmaya ve itaate çağır. Eğer ben bütün bunlara tabi oldum diyorsanız. O zaman ALLAH imanınızı daim etsin. Gelelim insanların birbirleri ile dayanışmasına. Dünya Müslümanları hala işin acilliğini anlayamadı. Vicdanım kanıyor. Fakir fukara ve orta gelirliler ellerinde yeterince olmadığı halde elinden gelen yardımı yapmaya çalışırken bu ümmetin zenginleri nerede? Kimisi hanımı modayı sevdiği için moda evi satın alıyor, kimisi altın kaplama banyo yaptırıyor, kimileri de yatlarda vesair cink atıyor! İstisnalar kaideyi bozmaz. Evet! Vicdanlarımızı körelttik önce dededen nineden başlıyarak sonra anne babalarımızı dışarı atarak, devam ettik, şimdi de yavrular atılıyor, vicdansız ebeveyn tarafından yavrular öldürülür oldu. İnsanlarda vicdanlar köreldi, adam sende banane Afrikadan, Asyadan dibimdeki komşuma hatta akrabama eyvallah demem diyor. Evet! Vicdanlar dumura uğradı uğratıldı ey vicdan neredesin gel artık. Bu masumların sokaktaki bir köpek kadarda mı haysiyeti yok insanlık adına yardıma çağırıyorum. Öyleki din ve ırk ayrımı yapmadan insanlar yardımlaşsa dünyada bir tek aç insan kalmaz. Ama nerde insan, insan olmayı bir türlü beceremedi. Sadece bu konuda mı? Daha nice konular var işlenecek. Müslüman kardeşlerimin dikkatine. İtikat konusunda hepimizin bir çok hataları var. İnsanoğlu yaratıldığından beri nice hatalarla dolu bir hayat yaşadı. Kimileri yaptığı hataları kendinde aynanın aksetmesi gibi gördü. Kimileri de inatla hataların üzerine giderek hem kendini hem de bazılarını yaktı. Her zaman dediğimiz gibi. Hayat insanın en büyük serma- özel köşe yesi iken değersiz bazı şeyler için harcayıp kendini de harcadı. Izdırap ve acıları sanki mıknatıs gibi çekerek hem kendi hayatını hem başkalarının hayatını zehir etti. Acaba diye kendimize bir soru sorsak arkasından ne çıkar dersiniz. İslamı bilmediğimizden bütün başımıza gelen olumsuzluklar. İtikadi inancımızı tam bilelim ki Amelimizi doğru yapalım. Öyle ise İslam itikadı ve ameli olarak öğrenelim. O zaman göreceğiz ki bir çok yerde hatalar vermekteyiz. İslam inancı çok ince ve nazik bir zemin de durur. Mesela sevgi konusunda RABB' imden fazla kimseye sevgi veremem çünkü bu mülkün sahibi, ve bizim de sahibimiz ancak O'dur. Öyle ise küçük işlerle değil ufuktaki geleceğe ve geleceğinde ALLAH’ ın emri olduğunu bilerek sadece O’na odaklanacağız. Gerisi verilen görevleri yapabilmektir. Öyle ise kul olmayı bileceğim. Kul olabildim mi diye kendimi sorğulayacağım? İşte o zaman bütün hazineler senindir. Bütün bunları niçin yazıyorsun diye bir ses geliyor kulağıma. Evet şunun için yazıyorum. Binlerce insan yatırlardan ziyaret yerlerinden hatta ismen uydurulmuş mezarlardan medet umuyor. Ey Müslüman dediğim gibi çara ALLAH‘ a katıksız imandan geçer gerisi boş. Ömrünüzü boş olan işlerle geçirmeyin. Şu Mübarek Ramazan ayını hayırla yadedelim. Onun verdiği fırsatları değerlendirelim. Bol, bol tövbe edelim, bütün açık ve gizli günahlarımız için ALLAH’a sığınalım. Sahi bu ramazan tövbemizin başlangıcı niçin olmasın. Gelin kul olmanın hazzını duyalım sadece kalbimizde değil en kılcal damarlarımızda dahi hissedelim. ALLAH c.c. Ramazanımızı bütün ümmete hayırlı eylesin. Fitr bayramımız bütün ümmete mübarek olsun. ALLAH’ a emanet olun muhterem dostlarım. Selam ve dua ile. HAYAT Gerçekler “Hayat”ın İçinde Gizlidir ➤ 22 ➤ Ağustos · August 2012 · Ramazan 1433 bulmaca