Medicana Sağlık Grubu aylık ücretsiz yayınıdır Ocak 2017 • Sayı: 97 Yeni yılda kalbinize iyi bakın Yeni bir yıla girerken kendimize ve ailemize huzurlu ve sağlık bir hayat sunmak için gerekli özeni ve çabayı göstermeliyiz. Gelişen teknoloji ve bilgi birikimi kalp sağlığı konusunda hastalıkları anlamamıza, korunma ve erken tanı koyma yöntemleri konusunda önemli aşamalar kaydetmemizi sağlamıştır. Kalp kontrol muayenesi (kalp checkup) saptanabilen risk faktörlerinin bulunması ve değerlendirilerek korunma stratejilerinin belirlenmesinde önemli rol oynar. Kalp check-up ile risk faktörlerinizi erken belirleyin Günümüz toplumunun en büyük sağlık problemlerinden birisi ve bekli de en önemlisi kardiyovasküler hastalıklardır. Beslenme tarzı, sigara, hareketsizlik, obezite ve diyabet (şeker hastalığı), hipertansiyon gibi risk faktörlerinin giderek arttığı bu dönemde kalp damar hastalıkları en önemli hastalık ve ölüm sebebi haline gelmektedir. Risk altında grupların belirlenip risk faktörleri ve erken hastalıkla mücadele etmek tedavi başarısını arttırmaktadır. Kalp kaynaklı ani ölümlerin önüne geçilebilir Özellikle ailesinde erken yaşta (erkeklerde 40, kadınlarda 50 yaşın altında) kalp hastalığından ölümler olan ya da nedeni bilinmeyen ani ölüm olan ailelerin mensubu kişiler, yaşları ne olursa olsun yaşamları boyunca en az bir kez kalple ilişkili bir check-up çalışması yaptırmalıdır. Bu sayede ani ölüme yol açabilecek kalp yapısında, doğumsal kaynaklı bir rahatsızlık olup olmadığının tespit edilmesi ve kalp damarlarında erken yaşta oluşabilecek bir tıkanmanın nedenlerinin anlaşılması önemlidir. Ailesel kolesterol yüksekliği ya da damar içinde pıhtı oluşmasına yatkınlık gibi önemli soruların yanıtı da alınabilir. Kalp check-up’ını ne kadar sürede yaptırmalıyız? Yapılan tetkikler normal sınırdaysa, 40 yaşına kadar benzer check-up tetkiklerinin 5 yılda bir yapılması, 40 yaşından sonra ise, kalp damar hastalığı açısından risk faktörü taşıyan, ailesinde birinci derece akrabalarında kalp hastalığı olan, sigara içen, tansiyon ve kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı olan kişilerde de kalp check-up’ı yılda bir defa yaptırmaları önerilmektedir. Bunun yanında; toplu ulaşım araçları kullananlar, pilotlar, cerrahlar, yöneticiler de yıllık check-up programlarına dahil olmalıdır. Aktif spora başlayan ya da spor yapan kişiler ile profesyonel sporcular da belirli aralıklarla kalp checkup’ı yaptırmalıdır. Düzenli kalp tetkikleri sizi risklerden koruyabilir Günümüz toplumunun en önemli sağlık sorunlardan biri olan kalp damar hastalıklarında kişiler her zaman yakınma duymamaktadır. Bazen de hissedilen şikayetler ne kişi ne de doktorları tarafından kalp hastalığı bulgusu olarak yorumlanmayabilmektedir. Bu gibi durumlarda checkup yaptıran hastalarda kalp hastalıkları riski önceden saptanabildiği için hastanın hayatı erken teşhis sayesinde kurtarılabiliyor. Kalpteki yapısal değişiklikler, özellikle genç yaşlarda yaşanan ani ölümlerin en sık rastlanan nedenini oluşturmaktadır. Kalbin sağ tarafını etkileyen ve ritim bozukluğu yaparak öldüren, sol tarafta doğumsal olarak ortaya çıkan kalınlaşma gibi rahatsızlıklar özellikle fiziksel aktivite gösteren ya da sporla uğraşan kişilerde hayatın sonlanmasına neden olabilmektedir. Hiçbir risk içermeyen ekokardiografi çalışması, böyle bir hastalığı ortaya çıkarabilmektedir. Kişinin kalp damar hastalığı gelişim risklerini ortaya çıkaran kardiyolog değerlendirmesi ve kan tetkikleri, zamanında önlemlerin alınmasını sağladığı için insanların hayatını uzatabilmekte, kişileri riskten koruyabilmektedir. Okul çağındaki çocuklara dikkat! Kış aylarında daha çok damlacık enfeksiyonu ile çocuktan çocuğa bulaşan hastalıklar görülüyor. Çocukları kış aylarında bekleyen solunum yolu hastalıkları; nezle, grip, boğaz enfeksiyonu, zatürre, bronşit, bronşiolit gibi hastalıkları sıralayabiliriz. KBB hastalıklarına karşı önlemler Kulak burun ve boğaz bölgesi ağrıları çocukluk döneminde sık görülen şikâyetlerden. Her çocuk bu dönemde en az birkaç kez bu ağrıları yaşıyor. Sonbahar ve kış aylarında çocuklarda üst solunum yolu olarak başlayan enfeksiyonlarda boğaz ağrısının yanında burun akıntısı, öksürük, hafif ateş görülen belirtilerden bazıları. Daha çok virüslerin sebep olduğu bu enfeksiyonlarda antibiyotiklere gerek kalmadan sadece semptomatik tedavi ile birkaç günde şikâyetler geçiyor. Boğaz ağrısı ve yutma güçlüğü viral enfeksiyonlardan başka nedenlere de bağlı. Özellikle kış aylarında sık olarak yüksek ateşle beraber tekrarlayan bademcik enfeksiyonları görülebiliyor. Bu tür boğaz enfeksiyonlarında antibiyotik kullanımı gerekli oluyor. Streptokok gibi bakteriyel etkenlere bağlı bu enfeksiyonlar yılda 5-6 kez gibi sıklıkta enfeksiyonlara neden oluyorsa, bademcikler operasyonla alınmalı. Kulak ağrısını nasıl tarif edebilirsiniz? Çocuklarda kulak ağrıları sonbahar-kış aylarında viral ve bakteriyel üst solunum yolu enfeksiyonlarını takiben gelişiyor. Kulak ağrısı semptomu önemli ve iyi değerlendirilmeli. Kulak ağrısı yapan nedenler şöyle sıralanabilir: Akut Otitis Media (Akut orta kulak enfeksiyonu) ve Seröz Otitis Media (Orta kulakta sıvı birikimi hastalığı. Akut Otitis Media (Akut orta kulak enfeksiyonu) Ortakulak boşluğunun bakteriyel ve viral enfeksiyonu. Genelde burun ve genizde yerleşmiş enfeksiyon etkeninin genizden kanal yolu ile orta kulağa geçişi ile ortaya çıkar. Geceleri başlayan şiddetli kulak ağrısı, ateş ile karakterizedir. Takiben kulak akıntısı başlayabilir. Antibiyotik, analjezik gibi ilaçlarla tedavisi birkaç gün içinde mümkün. Seröz Otitis Media (Orta kulakta sıvı birikimi hastalığı) Sonbahar ve kış aylarında üst solunum yolları enfeksiyonlarının uzaması durumunda burun tıkanıklığı, horlama, uyku apnesi, ağız kokusu gibi belirtiler ortaya çıkarır. Bu çocuklar incelendiğinde geniz etinin büyüdüğü ve müzmin iltihaplandığı görülür. Bu çocuklarda ara ara ani gelip giden kulak ağrısı görülür. Genizdeki problemler nedeniyle, genizden orta kulağa giden kanalda geçici tıkanıklıklar nedeniyle orta kulakta havasızlık ve basınç düşmesi oluşur. Bu da kulak ağrısına sebep olur. Bu durum devam ederse bir müddet sonra orta kulakta sıvı birikimi başlar. Ağrıdan başka işitme kaybı da yaşanır. Orta kulakta sıvı birikimi hastalığında ortaya çıkan kulak ağrısını ve işitme azlığını çocuklar ifade edemezler, dolayısıyla bu problemler gizli kalabiliyor, ama aileler ve öğretmenler çocuğun işitmediğini fark edebilirler. İlaç tedavisi sonucunda orta kulak düzeltilebilir. İlaç tedavileri ile düzelmeyen durumlarda, özellikle uyku apnesi olan çocuklarda geniz eti operasyonu gerekir. Orta kulakta sıvı düzelmiyorsa kulak zarına ventilasyon tüpü takılması uygun olacaktır. Çocukları kış hastalıklarından korumada en önemli faktör beslenme Çocukların hastalıklara karşı korunması için dengeli beslenmesi gerekiyor. Yeterli miktarda karbonhidrat, protein, süt ve süt ürünleri, bol meyve, sebze, bol sıvı tüketilmeli. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmede en etkilisi A vitamini. Savunma sistemine yardımcı bu vitamin, çocuklar tarafından sık sık tüketilmeli. A vitamini bakımından zengin olan greyfurt, havuç, kuru kayısı, Trabzon hurması, kırmızı lahana, pancar, yaban mersini, kırmızı turp yüksek miktarda kış aylarında çocuklar tarafından tüketilmeli. C vitamini, antiviral ve antibakteriyal etkisinin yanı sıra bağışıklığı artırır ve güçlendirir. Turunçgiller, maydanoz önemli kaynakları. Çinko, birçok virüs cinsinin çoğalmasını engeller. Pek çok bağışıklık sistemi reaksiyonunda hayati rolü vardır. Çinkodan zengin besinler; tam tahıllar, ekmek, et, yumurta, süt, balık, badem ve cevizdir. Omega-3 yağları kalbi desteklemelerinin yanı sıra bağışıklık sistemini de kuvvetlendirici özellikte. Lazer yöntemiyle prostattan kurtulun. Prostat; idrar kesesinin altında, idrar yolunu saran, kestane büyüklüğünde erkek salgı bezidir. 40-50 yaş sonrası birçok erkekte prostat büyümeye başlar ve idrar yolunu daraltır. Bunun sonucunda hastada zor idrar yapma, gece idrara kalkma, idrarı kesik kesik veya zayıf yapma, idrar yapmada bekleme, yaptıktan sonra damlama ve idrar kesesini tam boşaltamama gibi şikâyetler görülür. Bunlar ayrıca, prostat kanseri belirtisi de olabilir. İyi huylu büyümeye nazaran daha az gözlemlenen bir durumdur. Uzmanlar; 50 yaşını aşmış erkeklerde prostat büyümesinin fazla görüldüğüne ve kişinin hayat kalitesini olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor. Prostat büyümesi genel olarak iki şekilde görülüyor. Birincisi ve çoğunlukla iyi huylu büyüme, ikincisi ise kötü huylu büyümedir. Prostat şikayetleri ile başvuran hastaya; PSA testi, prostatın büyüklüğünü görmek için ultrasonografi ve idrarın akış hızını görmek için üroflowmetri testi yapılır. Tetkiklerin sonucuna göre, hafif derecedeki prostat büyümesinde ilaç tedavisi verilir ve hastanın düzenli prostat kontrolleri yapılır. Ne zaman ameliyat gerekir İlaç tedavisine rağmen İdrarını çok zayıf yapılması, mesanede boşaltılamayan idrar kalması veya hastanın şikâyetlerinin çok olması halinde cerrahi girişim gerekebilir. Holep yönteminin erkeklikle ilgili sinirler üzerinde hiçbir zararlı tesiri yoktur. Son yıllarda Laser teknolojisindeki gelişmeler sonucunda geliştirilen HOLEP ameliyatı son 10 yılda bütün Avrupa ülkeleri ve Amerika’da yaygın olarak kullanılmakta ve prostat tedavisinde yeni altın standart olarak görülmektedir. Holep yöntemi ile açık ameliyatta olduğu gibi prostatın tamamı çıkarılır. Büyümüş olan prostat dokusu, normal idrar yolundan girilerek prostat kapsülünden ayrılır, lazer kullanıldığı için kanama olmaz. Holmium Lazerin doku derinliği 0,4 mm olduğundan erkeklikle ilgili sinirler üzerinde hiçbir zararlı tesiri yoktur. İdrar kesesine itilen prostat dokusu “Morsellatör” denilen özel bir aletle kıyma haline getirilir. Çıkarılan bu prostat dokusu tahlile gönderilerek prostat kanseri olup olmadığı da anlaşılır. Holep yöntemiyle ertesi gün taburcu olabilirsiniz. Bu yöntemin kapalı olarak yapılması hastanın hemen ertesi gün evine gidebilmesi, çok rahat idrar yapması ve erkeklik üzerine zararının olmaması gibi avantajlar sağlar. Ayrıca bu yöntemin en büyük avantajlarından birinin de her büyüklükteki prostata yapılabilmesidir. Ölümcül akciğer hastalığı; Verem Tüberküloz veya halk dilinde verem nedir? Verem Mycrobacterium tuberculosis mikrobunun bulaşması ile oluşan öldürücü bir hastalıktır. Soluduğumuz hava ile akciğerlere giren verem bakterisinin (mikrobunun) yol açtığı bulaşıcı bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi hücreleri, savaşmalarına rağmen, mikropların tamamını genellikle öldüremez. Basiller akciğerlerde boşluklar (yaralar) oluşmasına sebep olur. Verem; omurga, kalça kemikleri, lenf düğümleri, beyin zarı, göğüs ve karın boşluğu, böbrek ve üreme sistemlerini de etkiler. Verem mikrobu, aktif verem hastalığı olan bir kişinin öksürmesi, hapşırması ya da konuşması ile havaya yayılır. Uzun süre Havada Canlı olarak asılı kalabilen mikroplar soluduğumuz zaman önce akciğerlere ve daha sonra kan yolu ve lenf akımıyla vücudun başka organlarına da gidebilir. Vereme genellikle verem hastası birisi ile uzun süre kapalı bir yerde birlikte bulunmak suretiyle yakalanılır. Ayrıca çok nadir olarak hasta sığırların süt ve bu sütlerden yapılan ürünlerle de bulaşabilir. Verem mikrobu, yemek tabaklarından, bardaklardan ya da diğer nesnelerden başkalarına bulaşmaz. Verem nasıl bulaşır? Tüberküloz mikrobunun kaynağı, tedavi görmemiş, aktif akciğer ve gırtlak (larinks) veremi olan hastalardır. Öksürmek, hapşırmak, konuşmak ile mikroplar çevre havaya saçılır. Sağlıklı kişiler bu mikropları nefesleriyle alır ve enfekte olurlar. Sokakta, dolmuşta, lokantada öksüren birisinden verem mikrobu alma olasılığı çok düşüktür. Bulaşma için genellikle verem hastası bir kişi ile belirli süre birlikte yaşamak gereklidir. En çok hastanın aile bireyleri ve yakın çalışma arkadaşlarına bulaşma olur. Tedavi başlandıktan sonra bulaşma hızla sona erer. Çatal, kaşık, tabak, bardak, giysi gibi nesnelerle, kan ile cinsel ilişki ile bulaşma olmaz. Vereme kimler yakalanabilir? Toplumda vereme yakalanma riski fazla olan bazı gruplar vardır. Bunlar; sağlık görevlileri, alkol bağımlıları, yaşlılar, tutuklu ve hükümlüler dâhil, çeşitli kurumlarda (yurt, huzur evi, ıslah evi, koğuşlar vs) kalan ve çalışan kişiler. Genel yaşam standartlarının altında, kalabalık ortamlarda yaşayan kişiler (Vereme yoksul toplumlarda daha sık rastlanmaktadır). HIV virüsü taşıyan ve AIDS olan kişiler. Bağışıklık sistemi zayıf olan, özellikle uzun süre kortizon kullanan kişiler. Şeker hastaları. Ağır böbrek, karaciğer hastalığı gibi durumlar. Mikrobun ortaya çıkma süresi ne kadardır? Bu süre çok farklıdır. Mikrobu alan kişide bazen 1-2 Ay bazen birkaç yıl bazen de onlarca yıl sonra hastalık gelişebilir veya hiç gelişmeyebilir. BCG aşısı veremden korur mu? BCG aşısı, çocuklardaki kanla yayılan (milier) ve beyin zarını tutan (menenjit) tüberküloz gibi ciddi hastalıkları önler. Erişkin insandaki hastalık için koruyuculuğu konusunda farklı sonuçlar vardır. Veremin Tanı ve Tedavisi Nasıl Yapılır? Tüberküloz kontrolü, dünyada son on yıldır “Doğrudan Gözetimli Tedavi Stratejisi” (DGTS) ile yürütülmektedir. Bu stratejide tüberküloz kontrol aktivitelerinin sürekliliğini ve bütünlüğünü sağlamak için hükümetin kararlılık içinde olması esastır. Hastalara bakteriyolojik olarak tanı koymayı ve ücretsiz, standart, kısasüreli rejimlerle tedaviyi esas almaktadır. Tedavide, ilaçların bir görevli tarafından hastalara içirilmesi önerilmektedir (buna doğrudan gözetimli tedavi denilmektedir). Bu stratejide standart bir kayıt, raporlama ve değerlendirme sisteminin işletilmesi gereklidir. Türkiye’de “verem savaşı”, “tüberküloz kontrolü” karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bulaşıcı bir hastalık söz konusu olduğundan, bir program çerçevesinde ve ülke çapında ortak bir yaklaşımla mücadele gereklidir. Tanı, tedavi, tedavinin takibi ve bütün çalışmaların izlenmesi ve koruyucu hizmetler bir bütünlük oluşturmaktadır. Türkiye’de “verem” sözcüğü, hemen daima “verem savaşı” şeklinde kullanılmaktadır.