gerçeklik paradoksu - Bilkent University

advertisement
GERÇEKLİK PARADOKSU
Velázquez’in “Les Meninas” adlı bu resmi sadece bir yağlı boya değil. Çok
farklı anlamları ve mesajları var. Resimde sol taraftaki ressam Diego Velázquez’in
kendisi, ressam kendini resmederken resmetmiş. Bu resim birçok yoldan Plato’nun
idealar teorisine benziyor: Acaba gördüklerimiz gerçek mi, yoksa sadece birer
yansıma mı? Yaşadıklarımızın sadece birer yalan olduğuna inanmak çok zor
gelebilir. Nesnelere dokunabiliyoruz, insanlara karşı duygular hissediyoruz, tat
alıyoruz, canımız acıyor, bunların hepsi o kadar gerçekçi ki nasıl sadece bir görüntü
olabilir? Fakat söyle düşünmek lazım: Herkes olmasa da çoğu insan rüya görür ve
bu rüyalar en az gerçek hayat kadar gerçekçi olur. Örneğin yakın zamanda
gördüğüm bir rüyada elimin kırıldığını gördüm, çok büyük bir acı duydum,
uyandığımda ise ters bir şekilde elimin üstüne yattığımı fark ettim. Rüyam aslında
gerçek hayatta duyduğum acının bir yansıması idi. Fakat rüyada iken bunu fark
etmedim, algılayamadım, zihnimin yarattığı bir gerçeklik olmasına rağmen kendi
kendimi o gerçekliğe inandırmış ve hatta kandırmıştım. Rüyalar hayal gücümüzün
ürünü olduğundan sınırı yoktur, kendimizi uçarken, görünmezken veya başka bir
insan olarak bile görebiliriz, hatta normal hayatta asla normal olarak
karşılamayacağımız şeyleri bile normal karşılayabiliriz rüyalaramızda. İster
kolumuz kopsun ister iki kafamız olsun, beynimiz bizi bir şekilde bunların olması
gereken şeyler olduğuna inandırıyor. Bunların hepsi yaşadığımız dünyanın,
gerçekliklerin aslında bir yansıma olabileceğini gösteriyor. Belki de yaşadıklarımız
sadece başka evrendeki insanların görüntüsü, duygularımız, tanıdığımızı
zannettiğimiz insanlar sadece içi boş olan görsellerden ibaret. Ya şu ana kadar
bildiğimiz her şey yanlışsa? Ya bizler kendimizi avukat, doktor diye tanımlarken
aslında varolmayan görüntülersek sadece... Kabul etmek gerekiyor ki bunlar kulağa
biraz korkutucu geliyor, insan inanmak, kabullenmek istemiyor, fakat düşündükçe
de kafasında kurmaktan edemiyor işte.
Resimde ilgimi çeken başka bir olay ise bilinmezlikler, zaten resmin bu
kadar meşhur olmasının en büyük sebeplerinden biri de bu. Ressam (beyaz kabarık
elbiseli kız) gibi görünse de aslında bu resim birçok farklı şekilde yorumlanabilir.
Örneğin resimde arka tarafta duran tablo aslında bir tablo değil de bir ayna
görüntüsü olabilir, prensesin a nnesi ve babası olan kral ile kraliçenin yani. Asıl
çizilen resim onlar da olabilir. Ya da bizim bakış açımız bir ayna görüntüsü olabilir.
Ressam bir aynaya bakarak çiziyor olabilir. Bu resimde hem gözleyen hem de
gözlenen taraf olma ihtimalimiz var. Ayrıca arkadaki merdivenlerdeki adamın
geldiği mi veya gittiği mi bilinmiyor. Plato’nun dünyasına giriyor veya gerçekliğe
geçiyor olabilir. Aslında resmin kendisi büyük bir paradoks, her şey her şeyi temsil
ediyor olabilir. Her insanın yorumu birbirinden farklı oluyor, özellikle bu gibi
resimlerin ünü arttıkça ortaya çok farklı gerçeklikler, bulunmamış sırlar çıkabiliyor.
Bu resmin birçok ünlü ressam tarafından yorumu da bulunuyor, hepsi de
birbirinden farklı görüp yorumlamış. Sanırım sanat tam da bu yüzden ilgimi
çekiyor, nesnel değil öznel olması çok büyük bir değer taşıyor. Resim her zaman
aynı fakat 100 kişiye gösterirseniz her birinden farklı bir yorum almanız mümkün.
Hele de söz konusu olan resim bunun gibi yoruma açık bir resim ise. İster beğenin
ister beğenmeyin bu resmi gördüğüzde kafanızda bazı soru işaretleri olmaması,
kafanızın karışmaması mümkün değil. Bu tam da Diego Velázquez’in yapmak
istediği şey ve görünüşe göre başarmış bile!
Download