T.C. GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ TIBBĠ BĠYOKĠMYA ANA BĠLĠM DALI KARBON TETRAKLORÜR (CCl4) VERİLEN RAT KALP DOKULARINDA OKSİDAN / ANTİOKSİDAN SİSTEMLERİN ARAŞTIRILMASI DOKTORA TEZĠ DR. TÜLAY ŞAHİN Tez DanıĢmanı PROF. DR. HATĠCE PAġAOĞLU ANKARA Haziran 2011 İÇİNDEKİLER Kabul ve Onay……………………………………………………………………I İçindekiler……………………………………………………………………..…II Şekiller, Grafikler……………………………..…………………………..…...V Tablolar, Resimler ……………………………………………………..……..VI Semboller ve Kısaltmalar……....…………………………….…………..…VII 1. GİRİŞ…………………………………………………………………………..1 2. GENEL BİLGİLER…………………………………………………………...4 2.1. Karbon tetraklorür..……………………...…………………………..4 2.1.1. Karbon Tetraklorürün Organizmaya Olan Etkileri…………...5 2.1.2. CCI4 Toksisitesi…………………………………………………6 2.1.2.1. Hepatik Etkileri ..………………………………………….8 2.1.2.2. Kardiyovasküler Etkileri…………………………………..8 2.1.2.3. Gastrointestinal Sistem Etkileri…………………………..9 2.1.2.4. Nörolojik Etkileri……………………………………………9 2.1.2.5. Genitoüriner Sistem Etkileri………………………………9 2.1.2.6. Hematolojik Sistem Etkileri……………………………....9 2.1.2.7. Dermatolojik Etkileri……………………………………….9 2.2. Kalp Anatomisi .…………………………………………………....10 2.2.1. Kalp Duvarının Yapısı………………………………………...11 2.2.2. Kalbin BoĢlukları ve Kan AkıĢı……………………………….13 2.2.3. Kalbe Gelen ve Kalpten Çıkan Büyük Damarlar………......15 2.2.4. Kalbin ÇalıĢması...………………………………………........16 2.2.5. Kalpte Uyarı Merkezleri……...……………..........................17 2.2.6. Büyük ve Küçük DolaĢım ……………………………………17 2.2.7. Kalbin Kan Ġhtiyacının Sağlanması………………………….17 2.3. Oksidatif Stres ve Serbest Radikaller……………………...…….18 2.3.1. Serbest Radikal Kaynakları…………………………………..20 2.3.2. Serbest Radikal Türevleri………………………………...…..25 2.3.2.1. Süperoksit Radikali (O2˙-)………………….………...….26 ii 2.3.2.2. Hidroksil Radikali (OH˙)………….…………………..….28 2.3.2.3. Hidrojen Peroksit (H2O2)………….………………...…..30 2.3.2.4. Hipoklorik Asit (HOCl)…………….……………………..32 2.3.2.5. Singlet Oksijen (1O2)…………...…….…………….……32 2.3.2.6. Perhidroksil Radikali (OOH˙)…………….……………..33 2.3.2.7. Peroksil Radikali (ROO˙)…..……….……….……….....33 2.3.2.8. Nitrik Oksit (NO˙)…………………..…………….……....34 2.3.2.9. Peroksinitrit (ONOO )………………………………..….35 2.3.3. Serbest Radikallerle OluĢan Lipit Peroksidasyonu………36 2.3.4. Serbest Radikallerle OluĢan Protein Oksidasyonu……....40 2.3.5. Serbest Radikallerle OluĢan Karbonhidrat Oksidasyonu..43 2.3.6. Serbest Radikallerin Nükleik Asit ve DNA‘a Etkileri……….43 2.4. Serbest Oksijen Radikallerine KarĢı Savunma Mekanizmaları……………………...……………………………………44 2.4.1. Antioksidan Etki Tipleri…………………………………....….44 2.4.2. Nonenzimatik Yapıda Olan Antioksidanlar……..………….47 2.4.2.1. Glutatyon (GSH)…………………………………………47 2.4.3. Enzimatik Yapıda Olan Antioksidanlar……………….……49 2.4.3.1. Süperoksit Dismutaz (SOD; EC 1.15.1.1)………..…...49 2.4.3.2. Glutatyon Peroksidaz (GSH-Px; EC.1.11.1.9) ve Glutatyon Redüktaz (GR; EC.1.6.4.2)…………….…..50 2.4.3.3. Glutatyon-S-Transferaz (GST; EC 2.5.1.8)….…….….52 2.4.3.4. Katalaz (CAT; EC .1.11.1.6)……………….…….…..…53 2.4.3.5. Glukoz 6 Fosfat Dehidrogenaz…………………………53 3. MATERYAL VE YÖNTEM…………………………………………………55 3.1. Deney Grupları………………………………………..……..…......55 3.1.1. Deney Hayvanlarının Hazırlanması………………..….…...55 3.2. Kullanılan Aletler………………………………..…………...……..56 3.3. Yöntemlerin Uygulanması………………………….……………..57 3.3.1. Lowry Protein Tayini (Doku protein tayini)…………………57 3.3.2. Kalp Dokusu Malondialdehit (MDA) Analizi…………….....59 iii 3.3.3. Kalp Dokusunda Glutatyon ( GSH ) Düzeyi Tayini….…...61 3.3.4. Kalp Dokusunda Glutatyon Peroksidaz (GSH-Px) Aktivitesinin Ölçümü…………………………………………………………63 3.3.5. Kalp Dokularında Glutatyon-S-Transferaz Aktivitesinin Ölçümü…………………………………………………………64 3.3.6. Kalp Dokusunda Katalaz Aktivitesi Ölçümü……………….66 3.3.7. Kalp Dokusunda Süperoksit Dismutaz (SOD) Ölçümü…..67 3.3. Ġstatistiksel Değerlendirme……...…………………………………69 4. BULGULAR…………………………………………………………………71 4.1. Kalp Dokusu MDA Düzeyleri…………………………………..…72 4.2. Kalp Dokusu Glutatyon Düzeyleri…………………..…………….73 4.3. Kalp Dokusu Glutatyon Peroksidaz Aktivitesi…………...………74 4.4. Kalp Dokusu Glutatyon-S-Transferaz Aktivitesi…………..…….75 4.5. Kalp Dokusu Katalaz Aktivitesi……………..……………….….…76 4.6. Kalp Dokusu SOD Aktivitesi………………..………………..……77 4.7. Spearman Korelasyon Analizi………………….…………….…..78 4.8. Histopatolojik Bulgular………………….……………………..…..85 4.8.1.Ġmmünhistokimyasal Yöntem………..…………………...…..85 5. TARTIŞMA ve SONUÇ……………………………………………………93 6. ÖZET………………………………………………………………………..108 7. SUMMARY………………………………………………...……………….111 8. KAYNAKLAR……………………………………………………………...114 9. ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………...………132 10. TEŞEKKÜR……………………………………………………………...133 11.ETİK KURUL RAPORU………………………………………………...134 iv Şekil Listesi ġekil 1 .Kalp anatomisi …………………………….………………………..10 ġekil 2.Kalbin boĢlukları………………………..………..……………………14 ġekil 3. Kalbe gelen ve çıkan damarlar……………………….………….…15 ġekil 4. Oksidatif Stres ……………….………………………..………….….19 ġekil 5. Memeli hücrelerinde reaktif oksijen ve reaktif nitrojen türlerinin meydana geliĢi………………………………………………………..26 ġekil 6. ROS ve RNS‘nin birbirleriyle etkileĢimi………………...…………..36 ġekil 7. Metallerin katalizlediği lipit peroksidasyonu………….……………37 ġekil 8. Lipit peroksidasyonu ile oluĢan aldehitler………….………..……..38 ġekil 9. Metallerin katalizlediği bölge spesifik protein oksidasyonu…...…42 ġekil 10. Memeli Hücrelerinde Antioksidan Sistem………………….…….47 ġekil 11. Glutatyon peroksidaz ve glutatyon redüktazın katalizlediği reaksiyon…………………………………………………………….51 Grafik Listesi Grafik1. Doku Protein Standart Grafiği…………...………………………….58 Grafik 2. Doku MDA Standart Grafiği………………………………………..61 Grafik 3. Doku Glutatyon Standart Grafiği………………...………………...62 Grafik 4. Kalp MDA (nmol/g doku) Düzeyleri……………….……………….72 Grafik 5. Kalp Glutatyon (nmol GSH/mg protein) Düzeyleri………….…..73 Grafik 6. Kalp Glutatyon Peroksidaz Aktivite (IU/mg protein) Düzeyleri…72 Grafik 7. Kalp Glutatyon-S-Transferaz Aktivitesi….…………….…….…....75 Grafik 8. Kalp Katalaz Aktivitesi ………………………...…………………...76 Grafik 9. Kalp SOD Aktivitesi …………………………………………….…..77 Grafik 10: Doku MDA düzeyleri ile doku GSH-Px aktivitesi arasındaki korelasyon………………………………………………………………………79 Grafik 11: Doku MDA düzeyleri ile doku SOD aktivitesi arasındaki korelasyon………………………………………………………….…………..80 Grafik 12: Doku GSH düzeyleri ile doku SOD aktivitesi arasındaki korelasyon …………………………………………………………….………..81 v Grafik 13: : Doku GSH-Px aktivitesi ile doku Katalaz aktivitesi arasındaki korelasyon …………………………………………………………………......82 Grafik 14: Doku GSH-Px düzeyleri ile doku SOD aktivitesi arasındaki korelasyon…………………………………………………………………..…..83 Grafik 15: Doku GST düzeyleri ile doku Katalaz aktivitesi arasındaki korelasyon………………………………………………………………...…….84 Tablo Listesi Tablo 1. Doku Protein Tayini……………………….…………………………58 Tablo 2. Doku MDA Tayini………………………….………………………...60 Tablo 3. Doku Glutatyon Tayini………………………………………………62 Tablo 4. Doku GSH-Px Aktivitesi Tayini……………………….……………64 Tablo 5. Doku GST Aktivitesi Tayini…………………………………………65 Tablo 6. Doku Katalaz Aktivitesi Tayini…………………..………………….67 Tablo 7. Doku SOD Aktivitesi Tayini………………………….……………...69 Tablo 8. Kalp dokusu MDA ve GSH düzeyleri ile SOD, GSH-Px, GST ve Katalaz enzim aktiviteleri istatistik sonuçları…………….………71 Tablo 9. Kalp MDA Düzeyleri………………..……………………………..…72 Tablo 10. Kalp Glutatyon Düzeyleri…..…………………………………..….73 Tablo 11. Kalp GSH-Px Aktivitesi…………………………….………….…..74 Tablo 12. Kalp GST Aktivitesi……………………………….………………..75 Tablo 13. Kalp Katalaz Aktivitesi……………………………….…………….76 Tablo 14. Kalp SOD Aktivitesi……………………………………..………….77 Tablo 15. Spearman Korelasyon Analizi Sonuçları…………………….…..78 Resim Listesi Resim 1: Kontrol grubuna ait kalp kası dokusu enine kesiti ………..…….88 Resim 2: CCl 4 grubuna ait kesit……………………………………………..89 Resim 3: CCl4 grubuna ait kesit………………….…………………………..90 Resim 4:Kontrol grubuna ait caspase-3 immünoreaktivitesi……………..91 Resim 5: CCl4 grubuna ait caspase-3 immünoreaktivitesi……………….92 vi Semboller ve Kısaltmalar MDA : Malondialdehit SOD : Süperoksit Dismutaz GSH : Redükte Glutatyon CAT : Katalaz GSH-Px : Glutatyon Peroksidaz GST : Glutatyon-S-Transferaz GSSG : Okside glutatyon CCl4 : Karbontetraklorür CCl3 ˙: Triklorometil radikali OH˙ : Hidroksil radikali O2˙ : Süperoksit radikali H2O2 : Hidrojen peroksit NO˙ : Nitrik Oksit NOS : Nitrik Oksit Sentaz NO2˙ : Nitrojen Dioksit Radikali ONOO : Peroksinitrit HOCI : Hipoklorik Asit OOH˙ : Perhidroksil radikali FAD : Flavin Adenin Dinükleotid FMN : Flavin Mononükleotit MPO : Myeloperoksidaz ROO˙ : Peroksit Radikali RO˙ : Alkoksil Radikal 1 O2 : Singlet Oksijen IP : Ġntraperitoneal mM : Milimolar μmol : Mikromol IU : Ġnternasyonal Ünite vii 1. GİRİŞ Kalp, damarlar içinde kapalı bir sistem halinde bulunan kanı, homeostazın sağlanması için tüm vücuda pompalayan organdır. Kalbin temel fonksiyonu; 1. OksijenlenmiĢ kanı arteriyal sisteme ve hücrelere pompalamak 2. Kirli kanı venöz sistem aracılığı ile toplayarak yeniden temizlenmek ve oksijenlenmek üzere akciğerlere göndermektir. Kalp; normal bir insan uyku halindeyken günde 8-14 bin litreden fazla kan pompalar. Hayatın devamının sağlanmasında durmadan çalıĢması Ģart olan kalp kasının bu görevi yerine getirebilmesi için yüksek metabolik ihtiyacının karĢılanması gerekir. Kalp, enerji ihtiyacı açısından beyinden sonra en fazla enerjiye ihtiyaç duyan organdır.1 Oksidatif stresin birçok hastalığın patolojisinin baĢlamasında ve ilerlemesinde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Miyokard enfarktüsü gibi kardiyolojik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, astım, diabetes mellitus, romatoid artrit gibi romatolojik hastalıklar, kanser ve yaĢlanma dahil birçok hastalığın oksidatif stresle iliĢkisi gösterilmiĢtir.2-7 Ġlaç ve ksenobiotiklerin zehirlemesi veya iyonize radyasyon gibi çeĢitli faktörler tarafından, oksidatif stres ve serbest radikallerin üretimi artar.Tiyobarbütirik reaktif madde konsantrasyonlarının artması ve antioksidan enzim mekanizmasında defekt olması, bu dokularda oksidatif stres parametrelerinin görülmesine neden olur.8 Karbon tetraklorür ( CCl4 ) deneysel olarak karaciğer hasarı oluĢturulmasında yaygın kullanılan bir ksenobiyotiktir.9,10 1 CCl4 ile deneysel olarak oluĢturulan intoksikasyondan ve sirozdan pekçok organ ( karaciğer, dalak, pankreas, timus, lenf düğümleri, akciğerler, kalp) ile sistem doğrudan veya dolaylı bir Ģekilde etkilenmektedir. Oksidatif stres, pro-oksidan (reaktif oksijen türleri ve reaktif nitrojen türleri) ile antioksidan savunma sistemi arasındaki hassas dengenin, pro-oksidan ve oksidan maddelerin lehine kayması olarak tanımlanmaktadır.11 Serbest radikaller; dıĢ orbitallerinde ortaklanmamıĢ veya çiftleĢmemiĢ elektron taĢıyan, yüklü veya yüksüz, atom veya moleküllerdir. Serbest radikaller; organizmada normal metabolik yolların iĢleyiĢi sırasında meydana gelebildikleri gibi, dıĢ etkenlerle de oluĢabilirler. Biyolojik sistemlerde bulunan serbest radikallerin baĢlıcaları; süperoksit anyonu (O2˙-), hidrojen peroksit (H2O2) ve hidroksil (OH˙) radikalleridir. YaĢam süreleri çok kısa, ancak yapılarındaki dengesizlik nedeniyle çok aktif olan bu bileĢikler tüm hücre bileĢenleri ile etkileĢebilme özelliğine sahiptirler. Serbest radikaller lipit peroksidasyonunu tetikleyerek oksidatif stresi arttırır.12-17 Canlılarda serbest radikallerin hasarını önleyen, sınırlayan veya kısmen onaran antioksidan mekanizmalar mevcuttur. Hücre dıĢında ve hücrede farklı organellerde yerleĢerek savunma mekanizmasında rol alan antioksidanlar; enzimatik yapıda olabilecekleri gibi non enzimatik yapıda da olabilirler.18 ÇalıĢmamızda karbon tetraklorür verilen ratların dokularında lipit peroksidasyon ürünü olan malondialdehit kalp (MDA) düzeylerini ölçtük. Bunun yanında karbon tetraklorürün oksidan özelliğini incelemek için, enzimatik ve non-enzimatik antioksidan sistem üzerinde 2 araĢtırmalar yaptık. Kalp dokularında glutatyon (GSH) düzeylerini, glutatyon peroksidaz (GSH-Px), glutatyon-s- transferaz (GST), katalaz (CAT) ve süperoksit dismutaz (SOD) enzim aktivitelerini ölçtük. Ayrıca histopatolojik ve immünhistokimyasal boyama teknikleriyle de hücresel boyuttaki değiĢiklikleri değerlendirdik. 3 2. GENEL BİLGİLER: 2.1. Karbon tetraklorür: Moleküler formülü CCl4 olan karbon tetraklorürün; karakteristik bir kesif kokusu vardır. Ksenobiyotik olan karbon tetraklorür (CCI4) renksiz, berrak, akıcı, yoğun, yanıcı olmayan, iletken olmayan uçucu bir sıvıdır.19,20 CCl4 -23°C‘de katılaĢır ve kaynama sıcaklığı 77°C‘dir. 3 Yoğunluğu 1,585 g/cm olan CCI4‘ ün moleküler yapısı düzgün tetraedron olup merkezinde karbon atomu bulunur. Apolar yapıya sahiptir, suda çözünmez. Fakat alkol gibi apolar çözücülerde çözünür. CCl 4 deneysel olarak karaciğer ksenobiyotiktir. hasarı 9,10,21,22 oluĢturulmasında yaygın kullanılan bir Ġyi yağ temizleyici olduğu için, eskiden kuru temizlemede kullanılırdı. Önceleri yangın söndürme, tahıl dezenfeksiyonu ve böceklerle mücadelede yararlanılan bu kimyasal bileĢik; günümüzde petrol ürünleri, çeĢitli yağlar, vernik, cila, reçine çözücüsü ve organik bileĢiklerin imalatında kullanılmaktadır.20,23 CCI4 sanayi çözücüsü ve yağ giderici diğer maddelerin elde edilmesinde ara maddesi olarak geniĢ ölçüde kullanılır. Tahılların buharlanmasında ve böcek öldürücü olarak da ziraatta kullanılır. CCI4 yangın söndürücü olarak da kullanılıyordu. Isınma sonucu meydana gelen karbon tetraklorürün buharının yoğunluğu havanın yoğunluğunun yaklaĢık 5,3 katı olduğundan, yanan madde ile havanın irtibatını keser. Fakat buhar alev sıcaklığında hidrolize olarak zehirli fosfeni (COCl2) meydana getirdiğinden artık yangın söndürmede kullanılmamaktadır. Ġletken olmadığından elektrik yangınlarında emniyetle kullanılabilir. Karbon tetraklorür zehirli olup, hava içinde bulunan milyonda 25 nisbetindeki buharı zehirlemeye yeterlidir. Çevreden insan vücuduna günlük ortalama 0,1µg CCI4 giriĢi olduğu tahmin edilmektedir.20 BirleĢik 4 Devletler Çevre Koruma Dairesi(EPA) hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlara dayanarak CCI4‘ü insan için olası kanserojen sınıfına(Grup B2) dahil edilmiĢtir.20,23 CCl4 demir varlığında karbondisülfitin klorin ile karĢılıklı etkileĢimi ile yani hidrokarbonların klorlanması ile elde edilir.19 CS2 + 3Cl2 ® CCl4 + S2Cl2 Elde edilen ürünler birbirinden fraksiyonlu destilasyon ile ayrılır. S2Cl2 tekrar karbon sülfür ile reaksiyona sokulur: 2 S2Cl2 + CS2 ® CCl4 + 6S CCI4 solunan hava, su, gıda alımı ve deriden temas yoluyla vücuda girer. Karaciğer, beyin, böbrek, kaslar, yağ dokusu ve kanda daha yüksek konsantrasyonlarda olmak üzere tüm dokulara dağılır. 20,24,25 Vücuttan atılımı baĢta solunum yoluyla ve çok az miktarda dıĢkı ve idrar yoluyladır. 2.1.1. Karbon Tetraklorürün Organizmaya Olan Etkileri: CCI4 tipik bir toksik ajandır ve toksik etkisi serbest radikal üretimi ile olmaktadır.CCI4 yağda çözünebildiği için hücre membranından geçebilir. CCI4 verildiğinde karaciğer, böbrek, kalp dokusu gibi organlara dağılır ve depo edilir. CCI4‘ün alım ve eliminasyon süresi dokudaki yağ oranına ve dokudaki kan perfüzyonuna bağlıdır. Beyin ve karaciğer tarafından hızla alınır. 26 CCI4 ‗den karaciğerde sitokrom P450 aktivasyonu ile triklorometil (CCI3-) radikali oluĢur. Bu da, hemen hücre zarı ile reaksiyona girer. 27 5 P450 → CCl3∙ + Cl – CCl4 CCl3∙ + O2 → CCl3O2 ∙ DoymamıĢ yağ asitleri ile kovalent bağ oluĢturarak oksijen varlığında hızla triklorometil peroksite ( CCI3O2- ) veya hidrojen atomlarını kaybetmiĢ olan kloroform formuna dönüĢür.28,29 Bu radikaller çoklu doymamıĢ yağ asitlerinden hidrojen alarak lipit peroksidasyon zincirini baĢlatırlar. Lipit peroksidasyonu biyolojik membranların yapısını dramatik olarak değiĢtirir, hastalıkların patogenezinde rol oynayan Ģiddetli hücre hasarına neden olur.30,31 Reaktif oksijen radikalleri Alzheimer, multiple skleroz, diyabet, karaciğer sirozu ve hepatosellüler karsinomanın patogenezinden sorumlu tutulmaktadır. 32-34 CCI4‘ün deneysel çalıĢmalarda inhalasyon yoluyla verilmesinin, oral verilmesine göre daha toksik etkili olduğu gösterilmiĢtir. Çünkü CCI4 ‗ün vücut içine giriĢinde asıl ana yol inhalasyondur.35,36 Deneysel çalıĢmalarda CCI4 ‗ün intraperitoneal olarak verilmesiyle oluĢan %50-60‘lık mortalite oranı, subkutan olarak verildiğinde %20‘lere kadar inebilir. 35 2.1.2. CCI4 Toksisitesi: CCI4 ‗ün toksisitesi ölüme neden olduğu için 1970‘de evde kullanımı, 1985‘de de tütsü olarak çiftliklerde kullanımı yasaklandı. Deri, sindirim ve inhalasyon yolu ile absorbe edilerek toksik etki gösterir. CCI4 karaciğerde sitokrom P450 tarafından triklorometil (CCI3˙) serbest radikaline dönüĢtürülür; 6 Sitokrom P450 CCl3.- + Cl – CCl4 Triklorometil radikali çok aktif olup, CCI4‘ün karaciğerde özellikle sentrolobüler bölgede neden olduğu nekrozdan sorumludur. Triklorometil radikali, makromoleküllerle dayanıklı bileĢikler oluĢturduğu gibi oksijenle de birleĢerek triklorometilperoksi ( CCI3О2-) radikali meydana gelir. Bu radikal kuvvetli bir lipit peroksidasyonu baĢlatıcısıdır. CCl3.- + O2 CCl3O2.- Bu Ģekilde reaktif serbest radikal üretimi, karaciğerde antioksidan sistemleri aĢar. GeliĢen lipit peroksidasyonu çok zararlı bir zincir reaksiyonudur. Direkt olarak membran yapısına, indirekt olarak reaktif aldehitler üretmek suretiyle diğer hücre bileĢenlerine zarar verir. Sonuç olarak hücresel membranların oksidatif yıkımı ve ciddi doku hasarı baĢlar. 27,38,39,41,42 CCl4 ‗e bağlı karaciğer hasarında meydana gelen lipit peroksidasyonu oldukça önemlidir.43,44 Çünkü lipit peroksidasyonuna bağlı hasar sonunda karaciğerde fibrozis ve siroz oluĢabilir. Karaciğer fibrozisi; ekstrasellüler matriks komponentlerinin artması ile karakterizedir. Ekstrasellüler matriksin yapımı ve yıkımı arasındaki denge; oluĢan toksik oksijen radikallerine bağlı olarak, potent profibrojenik mediatörlerin de aktive olması ile sürekli matriks yapımı yönünde bozulmaktadır.45 7 2.1.2.1. Hepatik Etkileri: Akut CCI4 zehirlenmesinden ölümün en sık nedeni akut karaciğer yetmezliğidir. Hepatik zarar deri maruziyetinden sonra bile çıkabilir. Karaciğer hasarının; oksidatif stres ve bunu takiben ortaya çıkan serbest radikallerle oluĢtuğu bilinmektedir. Toksik oksi ve hidroksi radikallerinin lipit peroksidasyonu hasarlayabilecekleri ve baĢka invivo / yollarla invitro hepatosit ortamlarda membranını deneysel olarak gösterilmiĢtir.46,47 CCl4 e bağlı karaciğer hasarında meydana gelen lipit peroksidasyonu oldukça önemlidir.43,44 Çünkü bu hasara bağlı olarak ilerleyen süreç sonunda karaciğer fibrozisi ve siroz oluĢabilir. Hepatotoksisitenin alıĢılageldik belirtileri; karaciğerde büyüme, asit, sarılık, AST/ALT enzimlerinin, bilurubin ve diğer karaciğer laboratuvar ölçümlerinin artmasıdır. Yağlı karaciğer dejenerasyonu muhtemeldir. Kronik etanol kullanımı CCI4 ‗ün toksik etkisini daha çok artırır.19 2.1.2.2. Kardiyovasküler Etkileri: Zehirlenmeye bağlı olarak hipotansiyon, ventriküler disritmi, kalp kasının deprese olması, kalp kasının yağlı dejenerasyonu , yavaĢ veya düzensiz nabız görülebilir. Ventriküler fibrilasyona bağlı ani ölümler olabilir. Bunun nedeni de; katekolaminlerin miyokadiyumdaki eĢik değerlerinin düĢmüĢ olmasıdır. 19 8 2.1.2.3. Gastrointestinal Sistem Etkileri: CCI4 ‗ün ağız yoluyla alınmasını takiben oluĢan zehirlenmeye bağlı olarak bulantı, kusma, hematemez, abdominal ağrı ve diyare meydana gelir. Bu etkiler CCI4 ‗e deri maruziyetinden sonra bile meydana gelebilir.19 2.1.2.4. Nörolojik Etkileri: CCI4 yüksek konsantrasyonda santral sinir sistemini deprese edebilir. Eğer kosantrasyon yeterince yüksek değilse bilinç kaybı, baĢ dönmesi, yorgunluk, vertigo, baĢ ağrısı, duygu durum değiĢiklikleri, depresyon, mental konfüzyon veya nöbet geçirme, koma, amnezi, tutarsız konuĢma, ataksi, istemdıĢı titreme ve rhmberg bulgusu pozitif olabilir.19 2.1.2.5. Genitoüriner Sistem Etkileri: Ġnsanların CCI4 ile zehirlenmesinde çoğunlukla görülen akut böbrek yetmezliğidir. Akut böbrek yetmezliği derinin maruziyetinden sonra bile oluĢabilir. Önce poliüri, sonra oligüri, azotemi, üremi geliĢebilir. 19 Hematüri ve proteinüri yaygındır . 2.1.2.6. Hematolojik Sistem Etkileri: Aplastik anemiye neden olabilir. 19 2.1.2.7. Dermatolojik Etkileri: Eritem ve arasıra vezikül geliĢebilir. Yağsız deriye neden olarak dermatit geliĢir. 9 CCI4 yukarıda belirttiğimiz etkileri dıĢında; gaz ya da sıvı CCI4 göz irritasyonu, konjuktivit, bulanık görme, optik sinirde hasar yapabilir. CCI4 iĢitme kaybına neden olabilir. Yüksek konsantrasyonlarda inhalasyonla alındığı zaman alveolitis ve pulmoner ödeme neden olabilir. Asit-baz dengesi üzerine etki ederek metabolik asidoz geliĢtirir. 19 2.2. Kalp Anatomisi Kalp, kan dolaĢımını sağlayan ve pompa vazifesi gören, kastan yapılmıĢ koni Ģeklinde bir organdır.48 Kalp vücudumuzdaki kanın dolaĢımını sağlayan organımızdır. Kalp kanı vücuda dağıtır, vücuda dağılmıĢ olan kanı topladıktan sonra akciğerlere gönderir. Akciğerlerde oksijenlenen kanı aldıktan sonra tekrar bütün vücuda dağıtır. Bu dolaĢımın sonucu bütün doku ve hücrelere besin ve oksijen gider. Metabolizmanın sonucu oluĢan artıklar doku aralarından alınıp böbreğin de devreye girmesi ile vücuttan atılır. Bu dolaĢımın sonucunda yaĢamımız devam eder.(ġekil 1) Şekil 1:Kalp anatomisi ( www. trialsightmedia.com) 10 Kalbin temel fonksiyonu; 1. OksijenlenmiĢ kanı, arteriyal sisteme ve hücrelere pompalamak. 2. Kirli kanı venöz sistem aracılığı ile toplayarak yeniden temizlenmek ve oksijenlenmek üzere akciğerlere göndermektir. Kalbin yapısı ters çevrilmiĢ fakat oblik durumda koni Ģeklindedir. Apex denilen tepe kısmı aĢağıda, basis denilen tabanı ise aĢağıdadır. Kalp, göğüs boĢluğunun merkezinde, iki akciğer arasında pericard (pericardium) denilen torbanın içinde yer alır. Kalp; orta hatta göre (sternuma göre) 2/3 solda, 1/3 sağda bulunur. AĢağıya, öne ve sola doğru bakan apex kısmı 5.-6. kaburgalar arasında ve orta hattın 9cm kadar solunda yer alır. Üste olan basis (taban) kısmına büyük damarlar girer ve çıkar.1 Ağırlığı insan vücudunun ağırlığına göre değiĢmekle birlikte kadınlarda 250-300gr, erkeklerde 300-350gr‘dır.Serbest duvar kalınlığı sağ ventrikülde 0,3-0,5cm ve sol ventrikülde 1,3 ve 1,5 cm‘dir.49 2.2.1. Kalp Duvarının Yapısı: Kalp duvarı üç tabakadan meydana gelmiĢtir.Bu tabakalar dıĢtan içe doğru perikard(pericardium), miyokard (myocardium) ve endokard (endocardium)‘ dır. Perikard; elastik liflerden zengin bağ dokusundan oluĢan seröz bir zardır. Mezotel hücreleri ile döĢelidir. Perikard iki yapraktan oluĢur. A) Visseral yaprak(epikard) kalbin ve büyük damarların kök kısımlarının üzerlerini örter ve bunlara sıkıca yapıĢıktır. 11 B) Paryetal perikard, diyafragmanın santral tendonu sıkıca yapıĢarak önden sternuma ve arkadan mediastinal dokulara yapıĢıklık gösterir.49 Miyokard; kalbin pompa gibi çalıĢmasına imkan veren özel kas tabakasıdır. Kalp kası da denilen miyokard kardiak iskeleti oluĢturan bir fibröz halkaya (fibröz üçgen) bağlanan üç spiral tabakaya sahiptir. Spiral, kanın odacıklardan sıkıĢtırılmasında en önemli düzenlemedir. Ġsteğimiz dıĢında çalıĢan kalp kası spontan ritmik kasılma ve impuls üretme ve iletme özelliğine sahiptir. 1 Kalbin fonksiyonu kalp kasına (miyokard) bağlıdır. Dallanan ve anastomoz yapan çizgili kas hücrelerinden(kardiyak myosit) oluĢur. Kalbin kas tabakası atrium oluĢturarak uzanır. At nalı Ģeklinde atriumların tavanında önden arkaya doğru ilerler. Bu lifler venlerin açılma yeri çevresinde sirküler olarak yerleĢir. Ventriküllerin özellikle de sol ventrikülün kas tabakası çok kalın ve daha fazla katlıdır. Yüzeyel tabakadaki kas lifleri sağdan sola, tabandan tepeye doğru spiral demetler oluĢturur. Ortadaki sirküler kas lifleri en içdeki uzunlamasına (longitudinal) kas liflerini oluĢturur. DıĢdaki kat her iki ventrikülü birden sararken sirküler kas liflerinin dıĢ tabakası da her iki ventrikülü birden sarar. Derindeki sirküler lifler ise her iki ventrikülü ayrı ayrı sarar.49 Kardiyak myositlerin beĢ temel komponenti bulunur. Bunlar; 1. Hücre membranı(Sarkolemma) 2. Sarkoplazmik retikulum 3. Kontraktil elementler 4. Mitokondri ( kardiyak myositlerde çizgili iskelet kasından daha fazla mitokondri bulunur ). Hücre volümüne göre oranı 12 aerobik solunum nedeniyle mitokondri kardiyak miyositte % 23 iken iskelet kasında % 2‘dir. 5. Nukleusdur.49 Kardiyak myositler myokard volümünün %90 kadarını oluĢturur. Ancak myositler toplam hücre sayısının %25 kadarını oluĢturur. Diğerleri intertisiyel hücreler, zengin kapiller ağ oluĢturan endotelyal hücreler, bağ dokusu elemanları ve nadir yangısal hücrelerdir. En iç tabaka olan endokard ise ince bir tabaka olup iç tarafı tek sıralı endotel hücreleri ile döĢeli bunun altında yer alan kollajen ve elastik lifleri içeren bağ dokusundan oluĢmuĢtur. Bu bağ dokusu bazı alanlarda daha kalın olup belirgin bir subendokardiyal tabaka meydana getirir. Bu tabaka myokardaki kas lifleri arasındaki bağ dokusuyla devam ederek endokardın myokarda sıkıca yapıĢmasını sağlar. Endokard kas yapısının fazla olduğu yerlerde ve sürtünmenin az olduğu yerlerde incedir. Sürtünmenin fazla olduğu yerler de ise kalındır. Endokardın en kalın olduğu yer aortanın olduğu yerdir.1,49 2.2.2. Kalbin BoĢlukları ve Kan AkıĢı: Ġçi boĢluklu bir organ olan kalp dört odacıklıdır.(ġekil 2) Üst odacıklara atrium (kulakcık), alt odacıklara ventrikül (karıncık) denir. Kalbin sağ ve sol ayırımı kesin olarak belli iken atrium ve ventriküller birbirinden birer kapakla ayrılırlar. Atrioventriküler kapaklar denilen bu kapaklardan sağ atrium ve ventrikül ile olanına triküspit, sol atrium ve sol ventrikül ile olanına biküspid veya daha yaygın bir kullanıĢla mitral kapak adı verilir. 13 Şekil 2 :Kalbin boĢlukları ( www. trialsightmedia.com) Kalbin sağ tarfında mutlaka deoksijenize, kirli kan; sol tarafında ise mutlaka oksijenize, temiz kan bulunur. Bu sayede temiz ve kirli kan kalpte birbiri ile karıĢmaz. KuĢlar ve memelilerde mevcut olan bu özellik sayesinde vücudun sabit sıcaklığı ortaya çıkar. 1 Atrium dextrum olarak adlandırılan sağ kulakcık, akciğer hariç diğer tüm doku, yapı ve organlardan gelen vücut kanının toplandığı yerdir. Kanı getiren büyük toplardamarlar vena cava süperior ve vena cava inferiordur. Ayrıca kalbin kendi kanı da sinus coranirius yolu ile gelir. Buradaki kan triküpit kapakdan geçerek sağ karıncığa gelir.1 Ventriculus dexter olarak adlandırılan sağ karıncık kendinde bulunan kirli kanı pulmoner aracılığı ile turuncus pulmonalis ve arteria pulmonalis yolu üzerinden akciğerlere pompalar.1 14 Atrium sinistrum olarak adlandırılan sol karıncık pulmoner venlerin getirdiği oksijenize, temiz kanın döküldüğü kalp bölümüdür. Buradan kan sol karıncığa geçer. Ventriculus sinister olarak adlandırılan sol karıncık tüm vücuda temiz, oksijenize kanı pompalar.1 2.2.3. Kalbe Gelen ve Kalpten Çıkan Büyük Damarlar: Kalbe giren damarlara ven, kalpten çıkan damarlara ise arter adı verilir. Venler kirli, arterler temiz kan taĢırlar. Vena pulmonalisler ve arteria pulmonalisler bu kuralın dıĢında kalan damarlardır. Vena cava superior, üst ekstremite baĢ ve boyun, vena cava inferior ise alt ekstremitenin venöz kanını sağ atriuma getirir.(ġekil 3) Şekil 3:Kalbe gelen ve çıkan damarlar ( www. trialsightmedia.com ) 15 Sağ ventrikülden arteria pulmonalis çıkar. Adı arter olmasına rağmen kirli kanı taĢır ve bu kirli kanı temizlenmek üzere akciğerlere götürür. Arter denmesinin nedeni kalpten çıkan damar olması ve duvar yapısından kaynaklanmaktadır. Sol atriuma akciğerlerde temizlenen kanı getiren dört tane pulmoner ven vardır. Kalbe girdikleri için ven adını alan bu damarlar temiz kan taĢırlar. Sol ventrikülden temiz kanı vücuda dağıtacak olan en büyük arteri aorta çıkar. 2.2.4. Kalbin ÇalıĢması: Kalbin kasılmasında (sistol) kalp tepesi çok az hareket eder buna karĢılık kalbin tabanı tepeye doğru hareket eder. Tabanı ostium artioventriculareler, ostium trunci pulmonale ve ostium aortae meydana getirir. Bu hareket eden bölmeye septum atrioventriculare denir. Bu hareket eden yüze kalbin ventil yüzü denir. Bu çekme hareketini kalbin longitudinal kas tabakası sağlar. Buna oblik kaslarda yardım ederler. Sirküler kaslarında kasılması ventrikül boĢluğunun daralmasını sağlar. Kalbin apaexinin az hareket etmesinin sebebi sirküler kasların kasılması sonucu ventrikülün uzamasından kaynaklanmaktadir. Bu uzama olmasaydı kalbin tepesi daha çok hareket edecekti. Kalbin ventil yüzü apexe doğru çekilirken atriumların ve auriculaların hacmı artıyor. Böylece buraya venlerden kan geliyor. Ventriküldeki sistolde kan atardamarlara atılırken atriumlarada doluyor. Diastolde (ventrikülün geniĢlemesi) kan atriumlardan ventriküllere ostium atrioventriculareler yolu ile geçiyor. Böylece ventrikül tekrar kanla dolmuĢ oluyor. Kalp kasının fazla çalıĢmasında hypertrofi meydana gelir. Hypertrofiyi yapan sebeplerin ortadan kalkmaması halinde kalbi meydana getiren boĢluklarda dilatasyon (geniĢleme) meydana gelir. Bunu radyolojik olarak teĢhis etmek mümkündür. 16 2.2.5. Kalpte Uyarı Merkezleri: Kalp, otonom sistemin etkisi altında çalıĢır. Fakat bu sistemin devreden çıkması durumunda yine çalıĢmasına devam eder. Bu çalıĢmada normal fonksiyon yapmaz ama kalbin kendi kendini uyaran bir sistemi bulunur. Bu sistem kalp kasının meydana getirdiği uyartıyı yayan bir sistemdir. Bu sistem his huzmesi ve purkinje liflerinden meydana gelmiĢtir. Uyarı sağ atriumda bulunan bir gangliondan meydana gelir. Bu ganlionun yeri v.cava superiorun atrium dextruma girdiği yerde önde bulunur bir bacağı arkaya sulcus terminalis atrii dextri içindedir diğer bacağı ise septum inter atrialede öne doğru uzanır. Bu düğüme Keith - Flack düğümü veya nodus sinuatrialis denir. Bu düğüm dakikada 60-80 uyarı oluĢturur. Bu uyarı diğer düğüme iletilir. 2.2.6. Büyük ve Küçük DolaĢım: Sağ atriuma v.cava superior - inferior ve sinus coronarius ile kirli kan gelir bu kan sağ atriumdan sağ ventriküle geçer buradan a. pulmonalis ile akciğerlere gider oksijene olur. Akciğerlerden kalbe geri döner bu dolaĢıma küçük dolaĢım denir. Sol atriuma v. pulmonalis'lerle akciğerden kan gelir gelen kan sol ventriküle geçer buradan aortae ile vücuda dağılır sonra venlerle tekrar sağ atrium‘a döner bu dolaĢıma büyük dolaĢım denir.1 2.2.7. Kalbin Kan Ġhtiyacının Sağlanması : Kalp; normal bir insan uyku halindeyken günde 8-14 bin litreden fazla kan pompalar. Günün 24 saati uyunmayacağı ve aktivitelere bağlı olarak artacağı düĢünülürse oldukça yüksek bir orandır. Hayatın devamının sağlanmasında durmadan çalıĢması Ģart olan kalp kasının bu 17 görevi yerine getirebilmesi için yüksek metabolik ihtiyacının karĢılanması gerekir. Kalp, enerji ihtiyacı açısından beyinden sonra en fazla enerjiye ihtiyaç duyan organdır. Bu enerji ihtiyacının karĢılanabilmesi için kalp, tüm vücuda pompaladığı kanın yaklaĢık %5-10 ‗unu kendi için kullanır. Ana arter aorttan çıkan ve kalbi besleyen damarlara özel olarak koroner arterler adı verilir.1 2.3. Oksidatif stres ve Serbest Radikaller Doğal bir süreç olan oksidatif stres, oksijene ihtiyaç duyan tüm canlı sistemlerde, çeĢitli basamaklarda oluĢmaktadır. Biyolojik sistemler, spesifik mekanizmalar ile bu stresi kontrol altında tutar. Kontrol mekanizmalarının yetersiz olduğu durumlarda oksidatif hasar meydana gelmektedir 50 Oksidatif stres, pro-oksidan (reaktif oksijen türleri ve reaktif nitrojen türleri) ile anti-oksidan savunma sistemi arasındaki hassas dengenin, pro-oksidan ve oksidan maddelerin lehine kayması olarak tanımlanmaktadır. 11 ( ġekil 4) Oksidatif stresin birçok hastalığın patolojisinin baĢlamasında ve ilerlemesinde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Miyokard enfarktüsü gibi kardiyolojik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, astım, diabetes mellitus, romatoid artrit gibi romatolojik hastalıklar, kanser ve yaĢlanma dahil birçok hastalığın oksidatif stresle iliĢkisi gösterilmiĢtir. 2-7 18 Şekil 4 : Oksidatif Stres (www.woongbee.com) Atomlar; proton ve nötronlardan oluĢan yüklü bir çekirdek ve çekirdeğin etrafında bulunan negatif yüklü elektronlardan oluĢur. Elekrtonlar hem partikül hem de dalga özelliğine sahip olup çekirdek etrafında ıĢık hızıyla hareket ederler. Bu nedenle elektronların çekirdek etrafındaki yeri tam olarak tarif edilemez, yalnızca bulunma olasılığının en yüksek olduğu yerden bahsedilebilir. Belirli elektronların bulunma olasılığının en yüksek olduğu yer orbital olarak adlandırılır.51-54 Normal kimyasal bağ, bir çift elektron içerir ve bunların pozisyonları (spin),terstir.55 Serbest radikalin en yaygın tanımı; son orbitalinde bir veya birden fazla eĢleĢmemiĢ elektron bulunduran atom veya atom grupları olduğu Ģeklindedir.56 Bu yapılarıyla bir açık bağ ya da yarım bağ içeren, kimyasal olarak reaktif moleküllerdir.57,55 19 Bu eĢleĢmemiĢ elektron, serbest radikali kararsız bir konuma getirir. Serbest radikalin kararlı, stabil bir yapıyı tekrar kazanması amacıyla elektronunu bir baĢka elektronla eĢleĢtirmesi gerektiğinden bu durum serbest radikale kimyasal olarak büyük bir aktivite kazandırır.58 Serbest radikalle ilgili bu tanımlama; hidrojen atomunu, birçok geçiĢ metal iyonlarını oksijen molekülünü kapsar. 59 2.3.1. Serbest Radikal Kaynakları BaĢlıca üç mekanizma ile oluĢmaktadır: 1.Kovalent bağların hemolitik kırılması ile: Yüksek enerjili elektromanyetik dalgalar ve yüksek sıcaklık kimyasal bağların kırılmasına neden olur. Kırılma sırasında bağ yapısındaki iki elektronun her biri ayrı ayrı atomlar üzerinde paylaĢılmamıĢ olarak kalmakta ve iki adet serbest radikal oluĢmaktadır.60-62 X :Y X .+ Y . 2. Normal bir molekülün elektron kaybetmesi veya heterolitik bölünmesi ile: Radikal özelliği bulunmayan bir molekülden elektron kaybı sırasında dıĢ orbitalinde paylaĢılmamıĢ elektron kalıyorsa radikal formu oluĢur.61,62 Askorbik asit, glutatyon (GSH) ve tokoferoller gibi hücresel antioksidanlar radikal türlere tek elektron verip radikalleri indirgerken; kendilerinin radikal formu oluĢur. Bu tipteki bölünmede kovalen bağı oluĢturan her iki elektron; atomların birinde kalır ve serbest radikal değil iyonlar meydana gelir. 20 X :Y X- : + Y + 3) Normal bir moleküle elektron transferi ile: Radikal özelliği taĢımayan bir moleküle tek elektron transferi ile dıĢ orbitalinde paylaĢılmamıĢ elektron oluĢuyorsa bu tür indirgenme radikal oluĢumuna sebep olabilir. Moleküler oksijenin tek elektron ile indirgenmesi radikal formu olan superoksidin oluĢumuna neden olur. X+e- X. – Moleküler oksijen dıĢ orbitalinde paylaĢılmamıĢ iki elektron içerir. Bu elektronlar, spinleri aynı yönde ve farklı orbitallerde iken minimum eneji seviyesindedirler. Radikal tanımına göre oksijen ‗‘diradikal‘‘yapıya sahip bir moleküldür. Oysa oksijenin reaktivitesi beklenenin aksine çok düĢüktür. Diradikal yapıya sahip oksijenin herhangi bir molekül ile tepkimeye girebilmesi için, tepkimeye gireceği molekülün de benzer yapıya(farklı orbitallerde spinlerin aynı yönde elektron içermesi) sahip olması gerekir. Oysa baĢta organik moleküller olmak üzere atom ve moleküller orbitallerinde elektronları antiparalel ve eĢleĢmiĢ olarak içerirler veya paylaĢılmamıĢ elektronlar kovalent bağlara dahildirler . Bunun sonucu olarak oksijenin diğer moleküllere olan reaktivitesi son derece kısıtlanmıĢtır. Bu kısıtlama ‗‘spin kısıtlaması‘‘ olarak adlandırılır. Canlıların oksijeni kullanabilmesi için, oksijene elektron transferi yaparak spin kısıtlamasını aĢması gerekir. Bu iĢlem için canlılar bazı metal iyonlarından (Fe,Cu,Mn,Zn) yararlanırlar.Spin kısıtlaması iki Ģekilde aĢılır.51,52,53,63,64,65 1. Oksijene elektron transferi; proteinlere bağlı metal iyonları aracılığıyla oksijene bir ve ya iki elektron aktarımı katalizlenebilir. Oksijene tek elektron transferi ile süperoksit radikali oluĢur. Spin kısıtlaması kalktığı için süperoksit oksijene göre çok daha reaktiftir. Ġki elektron transferi ile de peroksi anyonu oluĢur. 21 2. Enerji absorbsiyonu; Bu mekanizma ile oksijenin iki uyarılmıĢ formu oluĢur. Singlet oksijen diye adlandırılan oksijenin bu formlarında dıĢ orbitalde paylaĢılmamıĢ elektronlardan birisinin spini değiĢmiĢtir. Zıt spinli elektronlar aynı orbitalde ( delta formu ) veya ayrı ayrı orbitallerde (sigma formu) bulunabilirler.51,52,53,63,64,65 Aerobik organizmalar için O2 esansiyel bir moleküldür. Aynı zamanda O2 oksidan bir ajandır. Normal koĢullar altında moleküler oksijenin çoğu sitokrom sistemi gibi hücre içi sistemler içinde tetravalan redüksiyona uğramaktadır. Bununla birlikte %1-2 oranında bu yoldan sızan oksijenin biyolojik yapılarda univalan redüksiyonu sonucu serbest oksijen radikalleri olarak adlandırılan birçok reaktif ürün ortaya çıkar. Aerobik organizmalarda radikaller daha çok oksijen radikalleri Ģeklinde bulunmaktadır.57 Reaktif oksijen ve nitrojen türleri insanlarda çeĢitli fizyolojik ve patolojik durumlarda oluĢurlar 57,66 Serbest radikallerin büyük çoğunluğu invivo olarak üretilir ve amino asitler, yağ asitleri, karbonhidratlar ve nükleotitler gibi birçok biyolojik molekülü okside edebilirler. 67 Birçok sistem ve metabolizma üzerine etkili olan serbest radikaller, normal metabolik olaylar sırasında ortaya çıkabildikleri gibi çok çeĢitli dıĢ etkenlere bağlı olarak da oluĢabilirler.66,68 Ekzojen kaynaklar; hava kirleticiler, doğal zararlı gazlar (ozon, oksijen ve hiperbarik oksijenin yüksek konsantrasyonları ), iyonize ve non-iyonize radyasyon, ilaçlar, alkol, patojenik bakteri ve virüsler.69,70 Endojen kaynaklar ise mitokondrial elektron transport sistemi, endoplazmik retikulum, araĢidonik asit metabolizması, redoks 22 döngüsü, fagositik hücreler (monosit ve makrofajlar, nötrofil, eozinofil) ve endotelyal hücreler gibi hücrelerdeki oksidatif reaksiyonlar, ksantin oksidaz, NADPH oksidaz, indolamin dioksijenaz, triptofan dioksijenaz, galaktoz oksidaz, siklooksijenaz, lipooksijenaz, monoamin oksidaz gibi oksidan enzimler ve otooksidasyon reaksiyonlarıdır.62 Mitokondrial mitokondrial membrana oksijen radikallerinin baĢlıca kaynağı, iç lokalize eletron transport zinciridir. NADPH dehidrojenaz ve ubikinon-sitokrom b‘ nin oksijeni süperokside indirgerken, karĢılığında hidrojenperoksit ve hidroksil radikali için bir prekürsör gibi hizmet ettiği gösterilmiĢtir. Respiratuar zincir taĢıyıcıları büyük oranda indirgendiğinde, mitokondri tarafından hidrojenperoksit üretimi en büyüktür. Peroksizomlar yüksek konsantrasyonda oksidazlar içerirler ve hidrojenperoksitin potent kaynaklarıdır. Oksijen radikalleri oluĢumunda görev alan majör enzimlerden biri hücre membranına bağlı olan NADPH oksidazdır. Bu oksidaz fagositik hücrelerin membranında, b-tipi sitokromla birlikte bulunur. Ġnflamatuar mediatörlerle aktivasyonu bu hücrelerin uyarımıyla oluĢan oksidatif burst‘ten sorumludur. Sitoplamik yüzde NADPH‘ ı okside ederek, membranın dıĢ yüzünde oksijeni süperokside indirger.71,72 Hücre membranı fosfolipitlerden araĢidonik asit salınımını katalizleyen fosfolipaz A2 ve C‘ yi de içerir. AraĢidonik asitin siklooksijenaz ve lipooksijenaz yolları aracılığıyla enzimatik olarak oksidasyonu, özellikle hidroksil radikali olmak üzere, serbest radikal oluĢumuna neden olur.71 Organizmanın yapısında bulunan proteinler, serbest amino asitler, DNA, lipitler ve nükleik asitler gibi makro moleküller, bu sistemler tarafından üretilen reaktif oksijen türlerinin etkilerine maruz kaldıklarında hasara uğramaktadırlar.73 23 Oksidatif hasar oluĢturan türler (reaktif oksijen türleri, nitrojen ve klorin türleri); metabolizma ürünleri, fizyolojik mediyatörler ve sinyal molekülleri olarak ortaya çıkarlar. Fizyolojik koĢullarda O2‘nin %98‘i mitokondride bulunan sitokrom oksidaz tarafından indirgenmekte ve 4 elektron alarak suya dönüĢmektedir. O2 + 4H+ + 4eSerbest oksijen 2H2O radikallerinin oluĢum basamaklarında öncelikle tek elektron transferi ile moleküler oksijen süperoksit (O 2˙) radikaline dönüĢmektedir. Süperokside iki elektronun eklenmesi ile hidrojen peroksit (H2O2) oluĢmaktadır. Hidrojen peroksit radikal olmamasına karĢın elektron almasıyla son derece toksik olan hidroksil (OH˙) radikalini oluĢturmaktadır. Hidroksil radikali de univalan redüksiyon ile suya dönüĢmektedir. Vücutta oluĢturulan radikallerin her zaman tehlikeli ve zararlı maddeler olduğu düĢünülmemelidir. Serbest radikaller; zararlı etkilerinin yanında vücut için gerekli bir çok fonksiyonun gerçekleĢtirilmesinde önemli rol oynarlar. 74 Steroid yapıdaki çok sayıda bileĢiğin üretimi, eikozanoidler gibi biyolojik aktif moleküllerin sentezi, ksenobiyotiklerin detoksifikasyonu, çok sayıda oksidaz ve hidroksilaz enzimlerinin etkileri ve sitotoksik etkilere sahip hücrelerin fonksiyonları için serbest radikal yapımı olmazsa olmaz bir koĢuldur.75 Serbest radikallerin en iyi bilinen zararlı etkileri; hücre membranı, yağ asitleri ve lipoproteinlere saldırarak lipit peroksidasyonu olarak bilinen bir zincir reaksiyonunu baĢlatmalarıdır. Lipit 24 peroksidasyonunun ürünleri ileri aĢamalarda membran proteinlerinde de hasara yol açarak yapısal ve fonksiyonel bozuklukların ortaya çıkmasına neden olurlar. 76 2.3.2. Serbest Radikal Türevleri: Reaktif oksijen türlerinin ( ROS ) ve reaktif nitrojen türlerinin ( RNS ) oluĢumu için oksijen gereklidir. 66,77 Serbest oksijen radikallerine süperoksit: O2˙, hidroksil radikali: OH˙, alkoksil radikali: RO˙, peroksil hidroperoksil radikali: OOH ˙ örnek verilebilir. radikali: ROO˙ ve 66,67 Nitrik oksit: NO˙, nitrojen dioksit: NO2˙ radikalleri de RNS‘ yi oluĢturur. 66 Oksijen ve nitrojen serbest radikalleri, hidrojen peroksit: H2O2, peroksinitrit: ONOO , hipoklorik asit: HOCl, hipobromöz asit: HOBr, gibi diğer reaktiflere dönüĢebilir. (ġekil 5) 25 ġekil 5. Memeli hücrelerinde reaktif oksijen ve reaktif nitrojen türlerinin meydana 66 gelişi. (İR:İyonize radyasyon, Sit :Sitrüllin, D-AA :D-Amino asit, BH4: Tetrahidrobiopterin, Gly:Glisin, L˙: Lipit radikali, SOD : Süperoksit dismutaz, MPO : Myeloperoksidaz) 2.3.2.1. Süperoksit Radikali (O2˙-) : Süperoksit radikali; oksijenin bir elektron alarak indirgenmesi sonucu kararsız bir yapı olarak meydana gelir. O2 + e - O2˙ Mitokondriyal elektron transport zinciri sırasında O2‘nin otooksidasyonu sonucu oluĢur. Süperoksit radikali O2 varlığında ksantin oksidaz‘ın ksantini veya hipoksantini indirgemesiyle, NADPH‘nin NADPH oksidaz ile oksidasyonuyla, mitokondriyal elektron transport sistemi ile NADH2 ve FADH2‘nin NAD ve FAD‘ye dönüĢümü sırasında, O2‘nin iyonize radyasyonla, sit p450 ile ve arginin veya tetrahidrobiopterin eksikliğinde nitrik oksit sentazla indirgenmesiyle oluĢur.77,78 26 Makrofajlar ve polimorf nüveli lökositler tarafından gerçekleĢtirilen fagositoz sırasında O2 tüketimi artar ve bu durumda plazma membranında bulunan NADPH oksidaz tarafından O2˙- oluĢumunu tetikler. NADPH oksidaz 2 O2 + NADPH NADP + 2 O2˙- + H+ Antibakteriyel etki için gerekli olan bu radikal oluĢumu, daha reaktif türlerin oluĢumunu da baĢlatır. Yani radikal yapımı bazı hücresel fonksiyonlar için gerekli olabilir. O2˙- dioksijen redüksiyonunun, biyotik ve abiyotik sistemde en sık rastlanan ara üründür. O2˙- ‘nin fazla üretimi ya da enzimatik korumanın azalması, büyümenin yavaĢlaması, mutagenez ve hücre ölümü ile sonuçlanır. O2˙- ‘nin kimyasal davranıĢı nerede çözündüğüne göre değiĢmektedir. Suda çok reaktif değildir. Bazen bir elektron alarak, okside edici ajan olarak davranabilir. Örneğin askorbik asidi okside etmektedir.69 Askorbik Asit + O2˙- Askorbik asit radikali + H2O2 Organik solventlerde daha reaktif ve tehlikelidir. Biyolojik membranlarda oluĢtuğunda oldukça fazla hasar meydana getirmektedir. O2˙- çeĢitli organik ya da inorganik bileĢiklerle de reaksiyona girebilir. Nitrik oksit ile reaksiyona girebilir. Nitrik asit ile reaksiyona girip peroksinitriti(ONOO , ) oluĢturması önemlidir. 79 27 2.3.2.2. Hidroksil Radikali (OH˙) : Yarılanma ömrü kısa, kimyasal ve biyolojik sistemlerde üretilen ve oldukça güçlü bir serbest radikal olan hidroksil radikali kuvvetli hasar oluĢturur. Canlılarda iki mekanizma ile oluĢabilir. 51,52,65,80 1- Dokular γ radyasyona maruz kaldıklarında, enerjinin çoğu hücre içindeki su tarafından absorbe edilmekte ve radyasyon, oksijen ile hidrojen arasında kovalent bağa neden olmaktadır. UV ıĢığına maruz kalması ile de hidroksil radikali oluĢabilmektedir.60,62 ĠyonlaĢtırıcı radyasyonun etkisi ile sulu ortamda su moleküllerinin iyonlaĢması gerçekleĢir. 2H2O H2O+ + e- + H2O˙ UyarılmıĢ su molekülü (H2O˙ ) homolitik yıkım ile H2O+ ise bir su molekülü ile tepkimeye girerek hidroksil radikali oluĢtururlar. Bu tepkimeler çok kısa sürede oluĢur ve üretilen hidroksil, radyasyonun canlılardaki toksik etkisinden sorumlu baĢlıca kimyasal türdür. Ġyonize radyasyon etkisi ile de OH˙ oluĢur.66 H2O H+ + OH˙ 2- Hidrojen peroksitin eksik indirgenmesiyle hidroksil yapımı, vücutta bu radikalin en önemli kaynağıdır. Hidrojen peroksitin iki elektron ile indirgenmesinden su oluĢurken, tek elektron ile indirgenmesi hidroksil oluĢumuna neden olur. Bu tür indirgenme Fe, Cu gibi metal iyonları tarafından katalizlenir. Askorbik asit, süperoksit gibi bileĢiklerin de bulunduğu ortamda oksitlenen metal iyonu tekrar indirgendiğinden hidrojenperoksitten hidroksil yapımı sürekli bir duruma gelir. 28 Fe+2 O2˙- + H2O2 O2 + OH + OH˙ Ayrıca demirin katalizlediği Haber-Weiss reaksiyonuyla da OH˙ oluĢur. 82 Bu tepkimede hidroksil radikalinin oluĢması vücutta üretilen hidrojenperoksitin deriĢimi ve serbest metal iyonunun varlığına bağlıdır. Süperoksit hem hidrojenperoksitin öncülü hem de metalleri indirgeyici bir tür olduğundan (süperoksit proteinlere bağlı metallerin indirgenip serbest kalmasına neden olabildiğinden) biyolojik koĢullarda oluĢumunun arttığı ortamda hidroksil üretimi kaçınılmazdır. süperoksit 51,52,54,64,83 Toksik OH˙ oluĢumunda demir, bakır gibi bazı metal iyonları da rol oynar. Asıl olarak Fe+2 molekülünün de katıldığı Fenton reaksiyonu ile oluĢur.1* Fe+3‘ün O2˙- ile indirgenmesi ile oluĢan Fe+2, H2O2 ile reaksiyona girerek OH˙ radikalini meydana getirir. Bu reaksiyon ‘Fenton Reaksiyonu‘ olarak adlandırılır. Fe+3 + O2˙- Fe+2 + O2 Fe+2 + H2O2 Fe+3 + OH˙ + OH Biyolojik sistemlerin tanıdığı en reaktif tür olan OH˙ su dahil ortamda rastladığı her biyomolekülle tepkimeye girer. Hidroksil radikalinin tepkimeleri baĢlıca; 1) Elektron transfer tepkimeleri, 2) Proton çıkarma tepkimeleri, 3) Katılma tepkimeleri (protein ve lipitler arası çapraz bağlar oluĢturarak) Ģeklindedir. 29 Bütün bu tepkimeler, hidroksilin paylaĢılmamıĢ elektron içeren dıĢ orbitaline elektron alma ilgisinden kaynaklanır.Katılma tepkimeleri, özellikle elktronca zengin moleküllerle( pürin ve pirimidin bazları, aromatik amino asitler gibi) gerçekleĢir.Hidroksil radikalinin organik moleküllerden hidrojen atomu alarak suya indirgendiği tepkime ,hidrojen çıkarma tepkimesi olarak bilinir. Hidroksil radikali ile oluĢan en iyi tanımlanmıĢ biyolojik hasar, lipit peroksidasyonu olarak bilinen serbest radikal zincir reaksiyonudur. Her türlü biyolojik molekül hidroksil radikalinin bir hedefi ise de özellikle elektronca zengin bileĢikler tercihli hedeflerdir. Nükleik asitler, proteinler ve lipitlerde baĢlatılan radikal tepkimelerde binlerce farklı ara ürünler oluĢabilir. DNA ile tepkimesi sonucu baz modifikasyonları, baz delesyonları, zincir kırılmaları gerçekleĢebilir. Ġleri derecedeki DNA hasarları tamir edilemeyeceğinden hücre ölümüne neden olur. Proteinler üzerinde oluĢan oksidasyonlar yapı değiĢimine neden olacağından proteinleri proteolitik yıkıma götürür. Hücre zarı su içermediğinden hidroksil radikalinin baĢlıca hedefi yağ asididir. Zar lipitlerinin peroksidasyonu zarın yapısını bozar ve geçirgenliğini artırıp yine hücre ölümüne neden olabilir. Özellikle hidroksil radikalinin yapımını katalizlemelerindeki etkileri nedeniyle, canlılarda metal iyonları radikal hasarlarından birinci derecede sorumludurlar ve bu etkiye sahip olamadıkları formda (proteine bağlı) tutulmalıdırlar. 51,52,54,64,83 2.3.2.3. Hidrojen Peroksit (H2O2) : Hidrojen Peroksit, oksijen molekülünün enzimatik olarak iki elektron alarak indirgenmesi veya yapıya iki hidrojen atomunun eklenmesiyle oluĢur.84 30 Süperoksit radikalinin yapısına enzimatik ve enzimatik olmayan dismutasyon tepkimeleri sonucunda bir elektron katılmasıyla da meydana gelmektedir. Biyolojik sistemlerde daha sık olarak iki süperoksit molekülü, iki protonla birleĢerek hidrojen peroksit ve oksijen oluĢturur. O2 + 2e- + 2H+ H2O2 O2˙- + e- + 2H+ H2O2 O2˙- + O2˙- + 2H+ H2O2 + O2 H2O2, O2 den iki elektronun sit p450, yağ-açil KoA oksidaz, asetil KoA oksidaz, ürik asit oksidaz, α-hidroksiasit oksidaz veya D-amino asit oksidaz ile redüksiyonu, monoaminler (dopamin,epinefrin, norepinefrin), hemoglobinin otooksidasyonu ve glisin sentezinde de oluĢur.85 Peroksizomlar fazla miktarda oksidaz içerdiklerinden hücresel H2O2 için potansiyel kaynaktır. H2O2 bir serbest radikal olmamasına karĢın yüksüz bir molekül olduğundan hücre içerisine kolaylıkla girebilir. H2O2 in oksitleyici bir tür olarak bilinmesinin nedeni; Fe, Cu gibi metal iyonlarının varlığında kolaylıkla yıkılıp, bu yıkım sonucu en reaktif radikal olan OH˙ oluĢmasıdır. 66 H2O2 özellikle proteinlerdeki hem grubunda bulunan demir ile tepkimeye girerek, yüksek oksidasyon düzeyindeki reaktif demir formlarını oluĢturmaktadır. Bu formdaki demir çok güçlü oksitleyici özelliklere sahip olup, hücre zarlarında lipit peroksidasyonu gibi radikal tepkimeleri baĢlatabilmektedir . 61,62,86 31 2.3.2.4. Hipoklorik Asit (HOCl) : Nötrofiller, stoplazmada bulunan myeloperoksidaz (MPO) enziminin katalizlediği reaksiyonla güçlü oksidatif bir yapı olan hipokloridi oluĢturur.87 MPO H2O2 + Cl - HOCl + OH . 2.3.2.5. Singlet oksijen (1O2) : Yapısında ortaklanmamıĢ elektron bulundurmaması sebebiyle serbest oksijen radikali olmayıp reaktif oksijen türleri grubunda yer alan bir moleküldür. Singlet oksijen serbest radikal reaksiyonlarının baĢlamasına neden olması açısından önem taĢımaktadır. 1 O2, oksijen elektronlarının dıĢardan enerji alması sonucu kendi dönüĢ yönünün ters yönündeki farklı bir yörüngeye geçmesi ile oluĢabileceği gibi, O 2˙ radikalinin dismutasyonu ve MPO‘nun katalizlediği H2O2‘nin HOCl ile reaksiyonu sonucunda da oluĢabilir.52 Oksijenin enerjitik olarak uyarılan bu formunda reaktivite çok yüksektir. Aldığı enerjiyi çevreye dalga enerjisi Ģeklinde verip yeniden oksijene dönebilir. BaĢlıca Ģu mekanizmalarla vücutta oluĢabilir. 51,52,53,63,88 a) Pigmentlerin ( örneğin flavin içeren nükleotitler, retinal, bilirubin ) oksijenli ortamda ıĢığı absorblamasıyla. b) Hidroperoksitlerin metaller varlığındaki yıkım tepkimelerinde c) Kendiliğinden dismutasyon tepkimeleri sırasında 32 d) Prostaglandin endoperoksit sentaz, sitokrom p450 tepkimeleri, myelo/kloro/laktoperoksidaz enzimlerinin etkileri sırasında Oksijenin bu enerjitik reaksiyonu sonucunda iki tip singlet oksijen üretilir, -Sigma singlet oksijen: Enerjisi daha fazladır ve çok kısa ömürlüdür. -Delta singlet oksijen: Daha uzun ömürlüdür ve gözlenen kimyasal reaksiyonlardan esas sorumlu olduğu kabul edilmektedir. Singlet oksijen diğer moleküllerle etkileĢtiğinde ya içerdiği enerjiyi transfer eder ya da kovalent tepkimelere girer. Özellikle karbonkarbon çift bağları singlet oksijenin tepkimeye girdiği bağlardır. DoymamıĢ yağ asitleri ile de doğrudan doğruya tepkimeye girer ve hidroksil radikali kadar etkin bir Ģekilde lipid peroksidasyonunu baĢlatabilir. 2.3.2.6. Perhidroksil radikali (OOH˙) : O2˙ radikali asidik ortamda daha reaktif olup protonlanarak kendisinden daha kuvvetli bir oksidan olan OOH˙ radikalini oluĢturur.84 pH O2˙ + H + OOH˙ 2.3.2.7. Peroksil radikali (ROO˙) : Karbon merkezli radikaller(R˙) ; lipid, nükleik asit, karbonhidrat, protein gibi biyolojik moleküllerin hidroksil grubu ile reaksiyona girmesi sonucu oluĢur. R˙ radikalleri hızlı bir Ģekilde oksijen ile reaksiyona girerek ROO˙yi oluĢtururlar.84 ROO˙, lipit peroksidasyonunu baĢlatan radikal olup çok uzun ömürlüdür. 33 R˙ + O2 ROO˙ Peroksi radikalinden de alkoksil radikali ( RO˙)oluĢabilir. 2.3.2.8. Nitrik Oksit (NO˙) : Nitrik Oksit, çok önemli biyolijik fonksiyonları terine getirmek üzere üretilen nitrojen merkezli bir radikaldir. PaylaĢılmamıĢ elektron aslında nitrojen atomuna ait ise de, bu elektronun hem nitrojen hem de oksijen üzerinde delokalize olması nedeniyle tam radikal özelliği taĢımaz. Bunun sonucu, bilinen diğer radikallere göre reaktivitesi baskılandığından oldukça uzun ömürlüdür. 51, 52,53,54,65,83 Oksijen radikalleri çok sayıdaki enzimatik ve enzimatik olmayan yollar ile fiziksel/kimyasal mekanizmalarla oluĢturulurlar. Oysa vücudumuzda nitrik oksit sentezini sağlayan mekanizmalar son derece kısıtlıdır. Vücuda giren nitro bileĢiklerinin metabolize edilmesi sırasında oluĢan nitrik oksit bir tarafa bırakılacak olursa, endojen nitrik oksit oluĢturan tek kaynak NOS‘un (NO-Sentaz) aktivitesi sonuçu sentezlenir. NOS, oksijeni kullanarak L-arjinin amino asitinden sitrülin ve NO‘yu oluĢturur. Bu olay, nikotinamid adenin dinükleotit fosfat (NADPH), flavin mononükleotit (FMN), flavin adenin dinükleotit (FAD), tetrahidrobiopterin (BH4) ve kofaktör olarak bir tiyol donörüne ihtiyaç duyar.98 Arginin + O2 + NADPH + H+ Sitrülin + NO˙+ NADP + H2O EĢleĢmemiĢ elektronu nedeniyle bir serbest radikal türü olarak bazı memeli hücre tiplerince üretilen NO; damar tonüsünün kontrolünde, platelet agregasyonunda, lökosit adezyonunda, hücre aracılı immün sitotoksisitesinde, sinaptik geçirgenlikte sinyal molekülü olarak önem taĢımaktadır.89 34 Radikal olarak reaktivitasi düĢük olan nitrik oksit, metal içeren merkezler ve radikaller ile büyük hızla tepkimeye girer. Özellikle lipid radikaller ile tepkimeye girmesi nitrik oksite antioksidan bir etki de kazandırır. Fizyolojik oksihemoglobin değiĢimde tarafından üretilen nitrata nitrik (NO3˙) oksit esas oksitlenerek olarak aktivitesi sonlandırılır. Oksijen radikallerindeki durumun aksine, nitrik oksidi ortamdan temizleyen herhangi bir özel enzim yoktur. Aerobik ortamda nitrik oksid stabil değildir. DeriĢiminin artması ile oksidasyonu hızlanır. Bu nedenle ortamdaki deriĢimi ile kendi ömrü arasında ters bir orantı vardır. 51, 52, 53,54,83 2.3.2.9. Peroksinitrit (ONOO ) : Süperoksit radikali veya hidrojen peroksitin NO˙ ile reaksiyona girmesi ile oluĢur.90 O2˙ + NO˙ ONOO H2O2 + NO˙ ONOO OluĢan peroksinitrit radikalinin oksidatif potansiyeli O2˙ ve H2O2‘ye göre daha yüksektir.66 Oksidatif stresle analog olmak üzere NO‘nun ve NO‘dan türeyen reaktif nitrojen türlerinin (RNS) artan miktarları organizmada nitrozatif stresi meydana getirir.91 Nitrozatif stres ile inflamasyon olayları, nörotoksisite ve iskemi gibi patolojik olaylarla bağlantılı bulunmuĢtur.92 Her iki stresi ortaya çıkaran reaktif türler birbirleriyle etkileĢim halindedir. 93(ġekil 6) 35 Şekil 6: ROS ve RNS‘nin birbirleriyle etkileĢimi. 93 2.3.3. Serbest Radikallerle OluĢan Lipit Peroksidasyonu Organizmanın yaĢam sürecinde karĢılaĢtığı radikal türlerin çeĢitli olması nedeniyle, serbest radikallerin biyolojik etkilerini genellemek zordur. OluĢan serbest radikaller, ortamdan uzaklaĢtırılamadığı takdirde pek çok yolla konsantrasyonlarına bağlı olarak, metabolik bozukluklara, hücre hasarına ve hatta ölüme yol açarlar.94 Serbest radikaller, kimyasal modifikasyonlarla protein, lipit, karbonhidrat ve DNA‘da hasar oluĢtururlar. Lipitler; biyolojik moleküler içinde reaktif oksijen türlerinin yıkıcı etkilerine en fazla maruz kalan moleküllerdir. Hücre membranı serbest oksijen radikalleri ile hızla reaksiyona girebilen çoklu doymamıĢ 36 yağ asitlerinden oldukça zengindir. Bu yağ asitlerinin doymamıĢ bağları serbest radikallerle reaksiyona girip peroksidasyona neden olur. Membran akıĢkanlığı, membran lipitlerinin yan zincirlerinde bulunan doymamıĢ yağ asitleri ile sağlanır. DoymamıĢ yağ asitlerinin hasarı, membran akıĢkanlığını azaltıcı etki gösterir.58 İlerleme Başlama Şekil 7: Metallerin katalizlediği lipit peroksidasyonu 95 Lipit peroksidasyonu, reaktivitesi oksijen serbest radikalleri tarafından tetiklenen oksidatif stresin en önemli organik göstergelerinden birisidir. Lipit peroksidasyonu sırasında oluĢan MDA (Malondialdehit), biyolojik örneklerde kolaylıkla ölçülebilen ve peroksidatif hasarı gösteren nispeten dayanıklı bir üründür.96 Biyolojik sistemlerdeki oksidatif stresin ölçülmesinde günümüzde en yaygın metod MDA ölçümüdür. MDA, proteinlerin lizin rezidüleriyle ve fosfolipitlerin amin gruplarıyla reaksiyona girer.97 MDA, kolaylıkla difüze olabildiğinden, DNA bazlarıyla da reaksiyona girerek hasara neden olabilir. Peroksidasyon sonucu oluĢan reaktif aldehitler serbest radikallere göre daha stabildirler ve hücre içinde veya hücreden dıĢarıya çıkarak daha uzaktaki bölgelerdeki proteinlerin serbest amino grupları, 37 fosfolipitler ve nükleik asitlerle reaksiyona girebilir. Bunun sonucunda molekül içi ve moleküller arası 1-amino-3-imino propen (AIP) köprüleri kurabilir ve biyolojik moleküllerde yapısal modifikasyonlar oluĢturabilir. B C 4-Hidroksialkalenler Ketoaldehitler Akrolein 4-Hidroksi-2-nonenal (HNE) Örnek Grup A 2-Alkalenler Malondialdehit (MDA) Şekil 8: Lipit peroksidasyonu ile oluĢan aldehitler. 97 Üç karbonlu bir ketoaldehit olan MDA, normal metabolik Ģartlarda, önce asetat veya malonata kadar okside olur, daha sonra krebs siklusu ile CO2‘e indirgenerek atılır. Fakat aĢırı lipit peroksidasyonunda MDA konsantrasyonu artar ve dokulara hasar verir.98 Peroksiradikali, poliansatüre yağ asidi moleküllerini okside edebilmekte, radikallerin ve aldehitlerin ortaya çıkmasına neden olan hidroperoksitlerin meydana gelmesini sağlayabilmektedir. Aldehit ise bu maddelerin yıkılması sırasında oluĢmakta ve uzun ömürlü olduklarından hücre hasarının yayılmasına neden olabilmektedirler. Bu aldehitler arasında en iyi bilinenleri MDA (Malondialdehit) ve 4-hidroksi alkalendir.62 Lipit hidroperoksitleri ve lipidperoksi radikalleri, serbest oksijen radikalleri gibi aynı hücrenin birçok komponentiyle reaksiyona girerek, hücresel ve metabolik fonksiyonlar üzerinde toksik etkilerini göstermektedirler. Bu etkiler; 38 1. Membran komponentlerinin polimerizasyonuna ve çapraz bağlanmalarına neden olan MDA, iç membranın deformabilite, iyon transportu, enzim aktivitesi ve hücre yüzeyindeki determinantların gibi bazı özelliklerini değiĢtirebilmektedir. agregasyonu 2. Transmembran gradientini bozarak, Ca+2 gibi bazı iyonlara karĢı spesifik olmayan geçirgenliği artırabilmektedirler. Ca+2 geçirgenliğinin artması hücre fonksiyonlarını bozar ve oksidasyonla fosforilasyonun ayrılmasına yol açabilir. Sinir peroksidasyonu(demiyelizasyon) lifleri etrafındaki nörolojik miyelin hastalıklara kılıfı neden olabilmektedir. Akciğer sürfaktanının peroksidasyonu ise atelektazi ve pulmener disfonksiyona yol açabilmektedir. 3. Mitokondride oksidatif 62, 99,100 fosforilasyonu çözerler ve mikrozomal enzim aktivitelerinde değiĢiklikler oluĢturabilirler. Subsellüler organellerin( lizozom gibi) bütünlüğünün kaybolmasına neden olabilirler. 4. Ayrıca DNA‘ nın nitrojen bazları ile reaksiyona girebilirler.62 MDA ölçümünün en yaygın metodu; 2-tiyobarbitürik asit (TBA) reaksiyonuna dayanan spektrofotometrik ölçümüdür.101 Fakat TBA, biyolojik numunelerde bulunabilecek diğer bileĢiklerle reaksiyona girebildiğinden, bu metodla ölçüm sonrası MDA ifade edilirken MDA ifadesi yerine tiyobarbitürik asit reaktif bileĢikleri (TBARS) olarak ifade edilmektedir.102 MDA‘nın ölçümünde spesifitenin artırılması için yüksek basınçlı sıvı kromatografisinin (HPLC) kullanılması yaygındır.103 HPLC analizleri, diğer yöntemlerde interferans veren bileĢiklerin ölçümünü ortadan kaldırırlar. Spesifik olmaları yanında, hassas ve daha basit 39 olmaları nedeniyle MDA-TBA komplekslerinin HPLC ile analizine yönelik yöntemler daha güvenilirdir. UV veya florometrik dedektörlü, HPLC kullanımı bu metodun seçiciliğini geliĢtirmiĢ ve hassasiyetini arttırmıĢtır.105 MDA tayini için, diğer bir metod, aldehitler ve ketonların düĢük pH‘da 2,4-dinitrofenilhidrazinle (DNPH) reaksiyonuna dayanır ve DNPH derivelerinden oluĢur ki bu deriveler 300-380nm olan bölgede güçlü bir absorbans verirler. Bu metod plazmadaki, idrardaki ve diğer biyolojik örneklerdeki MDA ve diğer aldehitler ve ketonların ölçümü için kullanılmıĢtır.106 2.3.4. Serbest Radikallerle OluĢan Protein Oksidasyonu: Proteinler, serbest radikal hasarına duyarlı moleküllerdir. Serbest radikallerin etkisi ile bu moleküllerin sülfhidril gruplarında hasar meydana gelebilmektedir. Protein moleküllerin yapısı değiĢmekte ve oksidasyon reaksiyonları sonucu büyük agregatlar haline dönüĢebilmektedirler. Serbest radikallerin protein molekülleri üzerindeki etkileri ile oluĢan yapısal değiĢiklikler üçe ayrılır.100 1.Aminoastlerin modifikasyonu 2.Proteinlerin fragmantasyonu 3.Proteinlerin agregasyonu veya çapraz bağlanmalar Serbest radikaller, polipeptit zincirlerinde fragmantasyona yol açabilirler. Bu Ģekilde oksidatifmodifikasyon yolu ile sitozolik nötral proteazlar kritik enzimlerin yıkımını gerçekleĢtirebilirler. Aromatik aminoasitler de oksidatif ataklara çok hassas moleküllerdir. Proteinin temel yapısındaki değiĢme, antijenik yapıda değiĢmeye ve proteolize hassasiyete neden olabilmektedir. Radikaller, enzim, nörotransmitter ve 40 reseptör proteinlerinin fonksiyonlarının bozulmasına da neden olabilmektedir.62 Proteinler serbest radikallere karĢı lipitlerden daha az hassastırlar ve Proteinlerin serbest bileĢimine baĢlayan reaksiyon radikallerden bağlıdır. Serbest lipidler kadar etkilenme oksijen hızlı ilerlemez. dereceleri aminoasit radikallerinin sülfür içeren aminoasitlere karĢı ilgisi fazladır. Sülfür radikalleri oksijenle birleĢerek oksisülfür radikallerini oluĢtururlar. Oksisülfür radikalleri biyolojik moleküllerde hasar yapıcı etkiye sahiptir. Triptofan, tirozin, fenilalanin, histidin, metiyonin ve sistein aminoasitini taĢıyan proteinler sülfür grubu taĢır. IgG ve albümin çok sayıda disülfit bağı bulundurur. Serbest oksijen radikalleri sülfür içeren bu maddelerle reaksiyona girince proteinlerin üç boyutlu yapıları bozulur ve normal fonksiyonlarını yerine getiremezler. Sitoplazma ve membrandaki proteinler, okside edici ajanlara maruz kaldıktan sonra çapraz bağlanarak dimerleĢir ve ya daha büyük agregatlara dönüĢür. Prolin ve lizin, oksijen radikallerine maruz kalırsa nonenzimatik hidroksilasyona uğrarlar. 62,107 Protein oksidasyonu; hem ROS ile direkt hem de oksidatif stresin sekonder ara ürünlerinin reaksiyonlarıyla indüklenen proteinlerin kovalent modifikasyonu olarak tanımlanmaktadır.(ġekil 9.) Ġn vivo olarak proteinlerde meydana gelen oksidatif değiĢiklikler, proteinlerin rol oynadığı çeĢitli hücresel mekanizmalarının, fonksiyonları yapısal etkiler. proteinlerin, Reseptörlerin, transport sinyal sistemlerinin ileti ve enzimlerin rol oynadığı hücresel olaylar oksidatif protein hasarından etkilenir.108 Protein oksidasyonu, bir çok mekanizmayla gerçekleĢebildiği ve amino açil yan zincirlerinin hepsi oksidatif olarak modifiye olabildiği için çok farklı tipte oksidatif protein modifikasyonları vardır.109 Oksidatif protein modifikasyonlarının biyokimyasal sonuçları; yan zincir gruplarının oksidasyonu, omurganın fragmentasyonu, çapraz bağlanmalar, yanlıĢ 41 katlanmalar, konformasyon ve hidrofobik yapıda değiĢiklikler ve proteolitik enzimlerde aktivite kaybı olarak sıralanabilir 110 Şekil 9: Metallerin katalizlediği bölge spesifik protein oksidasyonu 95 ROS‘un proteinlerle etkileĢimi sonucunda histidin, prolin, arjinin, ve lizin gibi çok sayıda aminoasit kalıntısında ve/veya peptid omurgasında meydana gelen hasar sonucunda protein karbonilleri (PCO) ürünleri meydana gelir. Protein oksidasyonunun en yaygın olarak ölçülen ürünü protein karbonilleridir. PCO düzeylerinin saptanması, oksidatif protein hasarını belirlemede duyarlı bir yöntem olmasına rağmen belirli bir aminoasit için spesifik değildir.111 Son yıllarda, yeni bir protein oksidasyon belirteci olan AOPP (ileri düzey okside protein ürünleri) tespit edilmiĢtir. AOPP, ditrozin içeren çapraz bağlı protein ürünleri olarak tanımlanır ve protein hasarının saptanmasında güvenilir bir belirteç olduğu düĢünülmektedir. 112,113 AOPP‘nin oksidanların zararlı aktiviteleri konusunda yeni bir moleküler temel oluĢturduğu ve oksidatif streste proinflamatuar etkili bir 42 medyatör gibi davrandığı ve immundisregülasyona katkısı olduğu düĢünülmektedir.114,115 2.3.5. Serbest Radikallerle OluĢan Karbonhidrat Oksidasyonu: Monosakkaritlerin otooksidasyonusonucu hidrojen peroksit, peroksitler ve okzoaldehitler meydana gelir. Bu maddeler diyabet ve sigara içimi ile iliĢkili kronik hastalıkların patolojisinde önemli rol oynarlar. Oksalaldehitler; DNA, RNA ve proteinlere bağlanabilirler ve aralarında çapraz bağlar oluĢturabilirler. Bu Ģekilde hücre bölünmesinde, kanser ve yaĢlanmada önemli rol oynarlar.62 Enflamatuar eklem hastalıklarında sinovial sıvıya geçen lökositlerden extrasellüler sıvıya salınan H2O2 ve O2, buradaki mukopolisakkarit olan hyalünorik asidi parçalamaktadır. Gözün vitröz sıvısında bol miktarda hyalünorik asit bulunduğundan, bunun oksidatif hasarı katarakt oluĢumuna katkıda bulunmaktadır.62 2.3.6. Serbest Radikallerin Nükleik Asit ve DNA‘a Etkileri: Ġyonize edici radyasyonla oluĢan serbest radikaller, DNA‘yı etkileyerek hücrede mutasyona ve ölüme yol açarlar. Hidroksil radikali deoksiriboz ve bazlarla kolaylıkla reaksiyona girer. Aktive olmuĢ nötrofillerden kaynaklanan H2O2 membranlardan kolayca geçer ve hücre çekirdeğine ulaĢarak DNA hasarına, hücre disfonksiyonuna ve hatta ölümüne neden olabilir. Bu nedenle DNA, serbest radikallerden kolay zarar görebilen açık bir hedeftir. Süperoksite maruz kalan DNA molekülleri hayvanlara enjekte edildiğinde daha fazla antijenik özellik gösterirler ki bu oldukça önemli bir etkidir çünkü sistemik bir hastalık olan sistemik lupus eritamatozus ve romatoid artritte dolaĢımda anti-DNA antikorları bulunur. 43 Süperoksit ve hidrojen peroksitin enzimatik toplayıcıları hidroksil radikali prekürsörlerinin konsantrasyonunu azaltarak DNA‘ı korur.62,107 2.4. Serbest Oksijen Radikallerine Karşı Savunma mekanizmaları Reaktif oksijen türlerinin oluĢumunu ve bunlara bağlı hasarı önlemek için vücutta birçok savunma mekanizması geliĢtirilmiĢtir. Bunlara ‗‘antioksidanlar ‗‘denir.62 2.4.1. Antioksidan etki tipleri Antioksidanlar dört ayrı Ģekilde etki ederler: 1. Toplayıcı etki (Scavenging etki): Serbest oksijen radikallerini tutma ya da çok daha zayıf yeni moleküle çevirme iĢlemine ‗‗toplayıcı etki‘‘ denilmektedir. Bilirubin, antioksidan enzimler, trakeobronĢial mukus ve küçük antioksidan moleküller bu tip etki göstermektedir. 62,116, 117 Süperoksit dismutaz, glutatyon peroksidaz, ferritin, serüloplazmin ve metallotiyonein gibi metal bağlayıcı proteinler bu tür etkiye örnektir. 2. Bastırıcı etki(Quencher etki ):Serbest oksijen radikalleriyle etkileĢip, onlara bir hidrojen aktararak aktivitelerini azaltan ya da inaktif biçime dönüĢtüren etki ‗‗ bastırıcı etki‘‘ olarak adlandırılmaktadır. Vitaminlerden β-karoten, vitamin C ve vitamin E bu tarz bir etkiye sahiptirler. Bilirubinin bu tarz antioksidan etkisi de vardır.62,118 44 3. Zincir kırıcı (Chain-breaking etki): Serbest oksijen radikallerine bağlanarak zincirlerini kırıp fonksiyonlarını engelleyici etkiye ‗‗zincir kırıcı etki‘‘ denir. Bilirubin, hemoglobin, seruloplazmin ve mineraller zincir kırıcı etki gösterirler. 62,119, 120 4. Onarıcı etki(Repair etki):Onarıcı etki üzerinde çalıĢmalar devam etmektedir. Oksidatif hasar görmüĢ DNA molekülünü tamir eden enzimler ve metiyonin sülfoksit redüktaz bu gruba örnek olarak verilebilir.62,121,122 Organizmada, oksidan ve prooksidan yapılar arasında denge söz konusudur. Bu dengenin oksidanların lehine kayması, değiĢik düzeylerde hücresel hasarlara neden olmaktadır. Antioksidanlar, oksidatif Ģu prensipler doğrultusunda koruma sağlarlar: 123,124 Enzim aktivitesi üzerinden veya doğrudan kimyasal reaksiyonlar yoluyla, Oksijenden türeyen moleküllerin oluĢumunu en az düzeye indirerek, Radikallerle doğrudan kimyasal yolla temasa geçerek, Reaktif metabolitlerin temizlenmesini veya bu radikallerin daha az aktif ve toksik olmayan ürünlere dönüĢümünü sağlayarak, Zayıf reaktif türlerin daha zararlı türlere dönüĢümü için gereksinim duyulan metal iyonlarını bağlayarak, Hedef molekülde oluĢan hasarı onarma yoluyla, Hasarın çok büyük olduğunda, hasara uğramıĢ molekülü uzaklaĢtırarak. 45 Vücutta reaktif oksijen türlerinin düzeylerini kontrol altında tutmak ve oluĢturabilecekleri hasarları engellemek için birçok savunma mekanizmaları bulunmaktadır.60,125 Serbest radikalleri metabolize eden, serbest radikal oluĢumunu önleyen veya serbest radikallerin temizlenmesini artıran bu maddelere antioksidan maddeler denilmektedir. Bu antioksidanlar endojen ve eksojen kaynaklı olarak ikiye ayrılmaktadır. 60, 62,100 Hücre dıĢında ve hücrede farklı organellerde yerleĢerek savunma mekanizmasında rol alan biyomoleküller enzimatik yapıda olabilecekleri gibi non-enzimatik yapıda da olabilirler. 123,126,127 Enzimatik yapıdaki antioksidanlar içinde süperoksit dismutaz (SOD), katalaz (CAT), glutatyon peroksidaz (GSH-Px), glutatyon redüktaz ve glutatyon -S-transferaz sayılabilir.123,126 Enzimatik tokoferoller, β-karoten sayılabileceği gibi 69,97** yapıda gibi olmayanlar vitamin arasında yapıya askorbik katılan glutatyon, α-lipoik asit, ubikinon asit, antioksidanlar 89,123 , ürik asit89, serüloplazmin, transferrin, selenyum gibi antioksidan özellik gösteren maddeler de sayılabilir.89,123 Bunlardan glutatyon-redoks sistemi ilk akla gelen savunma mekanizmalarından birini oluĢturmaktadır. Diğer antioksidanlarla birlikte bu sistem ve bu sistem içindeki enzimler oksidatif hasara karĢı güçlü bir savunma hattı oluĢtururlar.66,127 (ġekil 10) . 46 Şekil 10: Memeli Hücrelerinde Antioksidan Sistem128. 2.4.2. Nonenzimatik Yapıda Olan Antioksidanlar: Ekzojen Kaynaklı Nonenzimatik Antioksidanlar: β-karoten, vitamin C ve vitamin E. Endojen Kaynaklı Nonenzimatik Antioksidanlar: Hemoglobin, ferritin, miyoglobin, ürik asit, bilirubin, laktoferrin, transferrin, melatonin, askorbik asit, albümin ve glutatyondur. 2.4.2.1. Glutatyon (GSH) Glutatyon (y-glutamilsisteinilglisin), organizmada tiyol grubu içeren, düĢük molekül ağırlıklı önemli bir tripeptiddir. DNA ve protein 47 sentezleri, enzim aktivitelerinin düzenlenmesi, hücre içi ve dıĢı transportlar gibi hücresel fonksiyonları dıĢında baĢlıca antioksidan olarak hücre savunmasında da önemli rolü vardır.129 GSH birçok enzimin kofaktörüdür (örneğin HMGCoA redüktaz). Tiroid hormon sentezinde rol oynar. GSH‘a antioksidan özelliğini sisteinin tiyol grubu kazandırır. Serbest radikal ve peroksitlerle reaksiyona girerek hücreleri oksidatif hasara karĢı korur. Bunun dıĢında proteinlerdeki –SH gruplarını redükte halde tutar ve bu grupları oksidasyona karĢı muhafaza eder. Demirin Fe+2 halde tutulmasını sağlar. Böylece, protein ve enzimlerin inaktivasyonunu engeller hatta rejenere olmalarını sağlar Ekstrasellüler mesafede çok düĢük konsantrasyonlarda bulunan GSH ‗ın en önemli kaynağı karaciğerdir. GSH, tüm memeli hücrelerinde bol miktarda (0,5-10 mM) sentezlenir. Bu sentez iki basamakta gerçekleĢir. Birinci basamakta, γ-glutamilsistein sentetaz isimli enzim GSH'ın prekürsör amino asidleri olan glutamat ve sisteinden, γglutamilsisteinin oluĢumunu katalizler. Ġkinci basamakta ise, glutatyon sentetaz, glisin ve γ-glutamil-sisteinden glutatyonu oluĢturur. GSH negatif feed-back ile glutamilsistein oluĢum hızını ve böylelikle kendi sentezini de denetler. Bu sentezde bir molekül GSH için 2 molekül ATP'nın hidrolizi gerekir.130 48 2.4.3. Enzimatik Yapıda Olan Antioksidanlar: 2.4.3.1. Süperoksit Dismutaz (SOD; EC 1.15.1.1) Bu enzim 1969 yılında McCord ve Fridovich tarafından izole edilmiĢtir.55 SOD, substrat olarak serbest oksijen radikallerini kullanarak süperoksit anyonunu hidrojen peroksit ve moleküler oksijene dismute eden bir metalloenzimdir. SOD O2˙- + O2˙- H2O2 + O2 Bu reaksiyon, süperoksit zincirleme radikal reaksiyonlarının güçlü bir baĢlatıcısı olduğundan, bu reaksiyon ‗‘ oksidatif strese karĢı ilk savunma‘‘ olarak değerlendirilir. Bu sistem sayesinde hücresel kompartmandaki süperoksit düzeyleri kontrol altında tutulmaktadır. Aynı zamanda SOD, lipit peroksidasyonunu da inhibe eder. SOD aktivitesi, yüksek oksijen kullanan dokularda fazladır. SOD‘ın ekstrasellüler aktivitesi çok düĢüktür. Memelilerde üç çeĢit SOD bulunmaktadır.131 1) Sitozolik SOD (Cu-ZnSOD, SOD1): Genellikle sitozolde ve lizozomal fraksiyonlarda yer alır, fakat mitokondriyal boĢlukta da bulunmaktadır. Ġki alt birimden oluĢmaktadır. Kofaktörleri çinko ve bakırdır. Enzimin aktivitesinden bakır, stabilitesinden çinko sorumludur. 2) Mitokondrial SOD (Mn-SOD, SOD2): Mitokondride bulunur ve tetramerik yapıdadır. Kofaktörü mangandır. 49 3) Ekstrasellüler SOD (EC-SOD, SOD3): Tetramerik yapıdadır ve ekstrasellüler bölümlere salgılanır. Kofaktörleri çinko ve bakırdır. Ayrıca bazı bakterilerde Fe-SOD da saptanmıĢtır. 2.4.3.2. Glutatyon Peroksidaz (GSH-Px; EC.1.11.1.9) ve Glutatyon Redüktaz (GR; EC.1.6.4.2) GSH-Px, sitozol ve mitokondrilerde SOD tarafından oluĢturulan hidrojen peroksit ve yağ asidi hidroperoksitlerini daha az toksik yağ asitlerine indirger. Kofaktör olarak glutatyonu (GSH) kullanmaktadır. GSH-Px ROOH + 2GSH ROH + GSSG + H2O GSH-Px, hücrede H2O2‘nin temizlenmesinden sorumlu iki enzimden biri olup diğer enzim ise katalazdır. Glutatyon-GSH-Px sistemi H2O2‘nin H2O‘ya indirgenmesini katalizlerken organik hidroperoksitleri de parçalamaktadır.57 H2O2 ve organik peroksitlerin indirgenmesiyle oksitlenen glutatyon, glutatyon redüktaz enzimi ve baĢlıca pentoz fasfat yolundan sağlanan NADPH yardımıyla indirgenerek reaksiyonların devamını sağlar.62 Genel olarak GSH-Px‘ın H2O2‘e karĢı en belirgin savunma sistemi olduğu düĢünülmektedir. Tetramerik yapıda olan enzim en çok karaciğer ve eritrositte aktif olarak bulunmaktadır. Kalp, akciğer ve beyinde orta, kasta ise düĢük aktivitede bulunur. %60-75‘i stoplazmada, %25-40‘ı mitokondride yer alır. 50 GSH-Px‘ın aktivitesindeki azalma H2O2‘in artmasına ve Ģiddetli hücre hasarına yol açar. Yapılan çalıĢmalarda kord kanı glutatyon peroksidaz ve total antioksidan düĢüklüğü olan bebeklerde DNA hasarının yüksek olduğu gösterilmiĢ ve doğumda oksijen radikallerinin oluĢumunun arttığı ifade edilmiĢtir.132 Selenyuma bağımlı ve bağımsız iki tipi mevcuttur. Selenyuma bağımlı olan GSH-Px (Se-GSH-Px) sitozol ve mitokondride bulunmaktadır ve hem H2O2 hem de lipit hidroperoksitleri metabolize eder. Selenyumdan bağımsız olan GSH-Px (non-Se GSH-Px) ise sadece lipit hidroperoksitleri metabolize eder. Bu fonksiyonu peroksidasyonunun baĢlamasını ve ilerlemesini önlemektedir. ile lipit 134 GR; hücresel GSH redox siklusundan sorumlu olup endojen peroksitlerin detoksifikasyonu için önemlidir.135 GSH-Px tarafından H2O2 ve diğer lipit peroksitlerin yükseltgenmesi sırasında glutatyon, okside glutatyona dönüĢmektedir. Oksidasyona uğramıĢ bu yapıyı tekrar kullanmak için redükte glutatyona dönüĢtüren enzim glutatyon redüktazdır.62 ( ġekil 11) 2 GSH NADP+ ROOH veya H2O2 Glutatyon redüktaz Glutatyon peroksidaz NADPH + H+ ROH veya H2O GSSG Glukoz 6-fosfat Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz Glukoz Şekil 11: Glutatyon peroksidaz ve glutatyon redüktazın katalizlediği reaksiyon. 51 GSH-Px peroksitleri temizlemek için hidrojen donörü olarak GSH‘a ihtiyaç duymaktadır. Okside formu olan GSSG, glutatyon redüktaz ile yeniden glutatyona dönüĢmektedir. Gerekli olan NADPH pentoz fosfat yolundan sağlanmaktadır.69 2.4.3.3. Glutatyon-S-Transferaz (GST; EC 2.5.1.8) Glutatyon-S-transferazlar, hücresel detoksifikasyon ve transporttan sorumlu iki protein alt birimden oluĢan multifonksiyonel protein ailesidir. Genel olarak üç sitozolik ve bir de mikrozomal olmak üzere dört ana gruba ayrılır. GST ailesi hepatositlerdeki baĢlıca detoksifiye edici sistemdir.136 Ksenobiyotiklerin biyotransformasyonunda önemli rol oynamaktadırlar. BaĢta araĢidonik asit ve linoleat hidroperoksitleri olmak üzere lipit hidroperoksitlere karĢı GST‘ler, selenyumdan bağımsız GSH-Px aktivitesi gösterirler. GST ROOH + 2 GSH GSSG + ROH + H2O GST‘ler, glutatyonun reaktif metabolitlerle konjugasyonunu sağlayarak organizmadan uzaklaĢmasını sağlamaktadır.137 Antioksidan aktivitelerine ilaveten çok önemli baĢka biyokimyasal fonksiyonlara da sahip olup hem, bilirubin ve bazı kortikosteroidler gibi endojen maddeleri reversibl olarak bağlayarak bunların hücre içinde transportunda görev alırlar. Bazı güçlü alkilleyici ajanlara doğrudan kovalent bağlanarak, hücresel proteinler ve makromolekülleri bu ajanların etkisinden korurlar. GST‘ler LTB 4 ve prostaglandin sentezinde de rol oynarlar.62 52 2.4.3.4. Katalaz (CAT EC 1.11.1.6) Katalaz peroksizomlarda bulunan bir enzimdir. H2O2 ‗i oksijen ve suya parçalar. Katalaz; yapısında protoporfirin-IX ve dört tane Fe(hem) grubu bulunan hemoproteindir. Karaciğer, böbrek, eritrositlerde ve müköz membranda aktivitesi yüksektir. 138 Katalaz 2 H2O2 2 H2O + O2 Aynı zamanda fenol ve alkollerin de detoksifikasyonunu sağlayan katalaz; hidrojen peroksitin fenton reaksiyonları ile demir ve bakır iyonları tarafından reaktif hidroksil radikaline dönüĢümünü engeller.139 2.4.3.5. Glukoz 6 Fosfat Dehidrogenaz (G6PDH, EC 1.1.1.49) Pentoz fosfat (heksoz monofosfat) yolunun oksidatif faz hız kısıtlayıcı enzimidir. ATP üretilmeyen bu yolun; indirgeyici reaksiyonlar (yağ asiti ve steroid biyosentezi gibi) için NADPH üretmek ve nükleik asit biyosentezi için 5 karbonlu üniteleri sağlamak gibi iki önemli iĢlevi vardır. Bu iĢlevlerinden dolayı hücresel metabolizma ve oksidatif stres arasında anahtar bir role sahiptir. Glukoz tüketimindeki ana yollar glikoliz ve pentoz fosfat yoludur. Pentoz fosfat yolu; karaciğer, böbrek, eritrosit, adrenal korteks, yağ dokusu ve laktasyondaki meme bezinde aktiftir. Eritrositlerdeki pentoz fosfat yolunda üretilen NADPH; okside olmuĢ glutatyonun; FAD içeren flavoprotein enzimi olan glutatyon redüktaz ile indirgenmiĢ glutatyona çevrilmesini sağlar. Daha sonra indirgenmiĢ glutatyon; glutatyon tepkimeyle H2O2‘i peroksidaz enzimi eritrositlerden tarafından uzaklaĢtırır. katalizlenen NADPH; bir thioredoksin redüktaz reaksiyonundaki indirgeyici ekivalanları sağlamakla birlikte katalaz aktivitesi için de gereklidir. G6PDH eksikliği; oksidan ajanların 53 detoksifiye edilememesi sonucu oluĢan hemolitik anemi ile karakterize X‘e bağlı ressesif bir hastalıktır. Ġnsanlarda hastalığa neden olan en sık görülen enzim anormalisidir.140 54 3. MATERYAL VE YÖNTEM Bu çalıĢma; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Ana Bilim Dalı AraĢtırma Laboratuvarında ve Gazi Üniversitesi Deneysel AraĢtırmalar Merkezi‘nde (GÜDAM) gerçekleĢtirilmiĢtir. 3.1. Deney Grupları Deney hayvanları Gazi Üniversitesi Hayvan Laboratuvarı (GÜDAM)‘ dan temin edilmiĢtir. Bilimsel araĢtırma için Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Hayvan Etik Kurul‘undan izin alınmıĢtır. ÇalıĢmada 250-300 gr ağırlığında wistar albino cinsi 20 adet erkek rat kullanıldı. Standart rat diyetiyle beslenen denekler 12 saat aydınlık, 12 saat karanlık sürecinde tutuldu. Kalp dokularında lipit peroksidasyon seviyeleri, glutatyon düzeyleri, glutatyon peroksidaz, glutatyon-S-transferaz, katalaz ve süperoksit dismutaz aktiviteleri ölçüldü. 3.1.1. Deney Hayvanlarının Hazırlanması ÇalıĢmada hayvanlar 2 eĢit gruba ayrıldı. Grup I- Kontrol grubu: Ratlara 8 hafta boyunca standart rat diyeti verildi. (n=10) Grup II- CCl4 grubu: Ratlara 8 hafta boyunca haftada 3 kez intraperitoneal olarak 1/10 (v/v) oranında zeytinyağı içinde çözülmüĢ CCl4 verildi(n=10). CCl4; 55 1.hafta: 0.3 ml/kg 2.hafta: 0.7 ml/kg Sonraki 6 hafta boyunca: 1ml/kg CCl4 verildi.141 Son uygulamadan 24 saat sonra ratlar genel anestezi ve kas gevĢetici (40 mg/kg, Alfamin ve 2,5 mg/kg Alfazyne karıĢtırılarak, intramüsküler uygulandı) uygulanarak feda edildi, kardiyak kan örnekleri alındı, kalp dokuları çıkartıldı. Dokular, %0,9‘luk NaCl ile yıkandıktan sonra biyokimyasal inceleme için alüminyum folyoya sarılarak sıvı azotta donduruldu. Analiz gününe kadar -80° C‘de saklandı. 3.2. Kullanılan Aletler Hassas terazi ( Schimadzu, Libror, AEG 220 ) Homojenizatör (Virtis-Virtisheur) Vorteks (Heidolf Reax 200) Benmari (Heto) Santrifuj (Hermle Z 380K ) Soğutmalı santrifuj(Damon IEC, B-20A soğutmalı, Hermle Z 323K Spektrofotometre (Schimadzu, UV1601) Tecan Eliza okuyucu ve yıkayıcı pH metre (Jenway) Otomatik ve cam pipetler Manyetik karıĢtırıcı Diğer laboratuar gereçleri 56 3.3. Yöntemlerin Uygulanması Kalp Doku Örneklerinin Homojenize Edilmesi Kalp doku örnekleri derin dondurucudan çıkartıldı ve 1/10 oranında 50 mM Tris-HCI (pH=7.4) tamponda (400mgr kalp dokusu+3600ml Tris-HCI) , buz içinde, soğukta homojenize edilerek ham ekstratlar (homojenat) elde edildi. Ham ekstraktlar soğutmalı santrifüjde 15.000 rpm‘de 15 dakika santrifüj edilip, süpernatantlardan, katalaz, glutatyon-S-transferaz aktiviteleri, doku malondialdehit, doku protein ve doku glutatyon düzeyi tayini yapıldı 142 Kalan süpernatan, 3/5 (v/v) oranında hazırlanmıĢ olan kloroform/etanol karıĢımı ile 1/1 (v/v) oranında muamele edilip, 5000 x g‘de +4°C‘de 30 dakika santrifüj edildi. Üst tabaka(extraksiyon) süperoksid dismutaz, glutatyon peroksidaz enzim aktivitesi tayini ve protein tayini için ayrıldı.143 3.3.1. Lowry Protein Tayini (Doku protein tayini) 143 Kullanılan Reaktifler: A reaktifi: % 2‘lik Na₂CO₃ içinde 0.1 N‘lik NaOH B1 reaktifi: %2‘lik Na-K tartarat B2 reaktifi: %1‘lik CuSO4 Folin ciocalteu’s fenol Standart:1 mg/ml bovine serum albumin (BSA) kullanıldı. C solüsyonu: 0.5 ml B1 + 0.5 ml B2 + 16.5 ml A Folin reaktifi (F.c): 1 hacim Folin ciocalteu‘s fenol + 1 hacim distile su. 57 Deneyin yapılışı:(Tablo 1) Tablo 1. Doku Protein Tayini Tüpler BSA Numune Distile su Csolüsyonu Kör - - 100 μl 2 ml Standart-1 10 μl - 90 μl 2 ml Standart-2 20 μl - 80 μl 2 ml Standart-3 40 μl - 60 μl 2 ml Numune - 20 μl 80 μl 2 ml Deney tüpleri vortekslendikten sonra, 15 dakika bekletildi. Daha sonra deney tüplerine 200 μl folin reaktifi eklenerek iyice vortekslendi ve 1 saat karanlıkta bekletildi. Tüpler 750 nm‘de köre karĢı okundu. Doku Protein Standart Grafiği y = 0,0083x + 0,008 R2 = 0,9999 0,4 0,35 Absorbans 0,3 0,25 0,2 0,15 0,1 0,05 0 0 10 20 30 40 50 Protein (m g/m l) Grafik1: Doku Protein Standart Grafiği 58 Doku Protein Standart Grafiğinden yararlanılarak örneklerin protein miktarı mg/ml olarak hesaplandı. 3.3.2. Kalp Dokusu Malondialdehit (MDA) Analizi Doku MDA düzeyleri Ohkawa ve ark. 144 yöntemine göre ölçüldü. Bu yöntemin ilkesi; süpernatandaki proteinlerin sodyum dodesil sülfat (SDS) ile bağlanmasıyla, örnekte bulunan MDA‘nın tiobarbitürik asit (TBA) ile ortam pH‘sı 3.5 olduğu Ģartlarda oluĢturduğu komplekse bağlı kırmızı rengin spektrofotometrik ölçümüne dayanır. Kullanılan Reaktifler: % 8,1 Sodyum Dodesil Sülfat (SDS): Distile su içinde hazırlandı % 0.8 Tiobarbitürik asit (TBA): Distile su içinde hazırlandı % 20 Asetik asit: Distile su içinde hazırlandı (NaOH ile pH=3.5‘a ayarlandı) n-butanol/ piridin: (15:1, v/v) 59 Deneyin yapılışı:(Tablo 2) Tablo 2. Doku MDA Tayini Numune Standart 1 Standart 2 Standart 3 Standart - 50 μl 25 μl 12,5 μl Distile su 150 μl 150 μl 175 μl 187,5 μl Numune 50 μl - - - SDS 50 μl 50 μl 50 μl 50 μl TBA 375 μl 375 μl 375 μl 375 μl Asetik asit 375 μl 375 μl 375 μl 375 μl 0 Tüpler 60 dakika, 95 C’de su banyosunda kaynatıldı. Bundan hemen sonra örnekler soğutularak, Distile su 250 μl 250 μl 250 μl 250 μl n- 1250 μl 1250 μl 1250 μl 1250 μl butanol/piridin Daha sonra 4000 rpm‘de 10 dakika santrifüj edilip üst faz 532 nm.‘de n-butanole karĢı okundu. MDA standart olarak 1,1,3,3 tetraetoksi propan kullanılarak standart grafik elde edildi (grafik 2) ve örneklerin absorbans değerlerinin nmol/L cinsinden MDA miktarı saptandı. Çıkan sonuç homojenizasyon sırasındaki dilüsyon faktörü ile çarpılıp sonuçlar ‗nmol/g doku‘ cinsinden belirlenmistir. 60 Doku MDA standart Grafiği y = 0,0058x + 0,0125 R2 = 0,9985 0,14 0,12 Absorbans 0,1 0,08 0,06 0,04 0,02 0 0 5 10 15 20 25 [MDA] nmol/ml Grafik 2: Doku MDA Standart Grafiği 3.3.3. Kalp Dokusunda Glutatyon ( GSH ) Düzeyi Tayini: Sigma No:CS1020) Fluorometric Glutathione Assay Kit (Catalog ile ölçüldü. Bu kit plazma membranını kolayca geçebilen serbest formda düĢük floresans veren, ancak redükte glutatyona bağlandığında GST ile katalizlenen reaksiyonda güçlü floresans oluĢturan monoklorobiman (monochlorobimane) kullanmaktadır. Deneyin yapılışı:(Tablo 3) Dokular tartılarak 1/10 oranında (w/v) 0,05 M Tris-HCl (pH:7.4) tamponunda buzlu su banyosu içinde teflon uçlu homojenizatör ile homojenize edildi. Elde edilen homojenat +4°C‘de 15000 rpm‘de 15 dakika santrifüjlendi. Süpernatandan redükte glutatyon çalıĢıldı. 1mM Redükte Glutatyon (GSH) standardı assay buffer ile hazırlanıp, stok standart olarak kullanıldı. 61 Tablo 3. Doku Glutatyon (GSH) Tayini 1mM GSH std (µl) Numune (µl) Assay Buffer (µl) GST Substrat (µl) (µl) _ _ 92,5 5 2,5 1,3 nmol GSH std 1,3 _ 91 5 2,5 2,5 nmol GSH std 2,5 _ 90 5 2,5 5 nmol GSH std 5 _ 87,5 5 2,5 10 nmol GSH std 10 _ 82,5 5 2,5 Numune _ 20 72,5 5 2,5 Kör Florometre eksitasyon dalga boyu 390 nm, emisyon dalga boyu 478 nm olacak Ģekilde ayarlanmıĢtır. Doku Glutatyon Standart Grafiği y = 7475,5x + 5420 R2 = 0,9969 90000 80000 70000 Floresans 60000 50000 40000 30000 20000 10000 0 0 2 4 6 8 10 12 Kons antras yon (nm olGSH) Grafik 3: Doku Glutatyon Standart Grafiği 62 Sonuçlar standart grafiğe göre (grafik 3) hesaplanmıĢtır. Doku proteinine bölünerek nmol GSH / mg protein cinsinden verilmiĢtir. 3.3.4. Kalp Dokusunda Glutatyon Peroksidaz (GSH-Px) Aktivitesinin Ölçümü: Glutatyon peroksidaz aktivitesi Paglia DE, Valentina ve ark.145 metoduna göre tayin edildi. Okside glutatyon, NADPH varlığında glutatyon redüktaz tarafından indirgenir. Bu arada NADPH, NADP +' ye oksitlenir. Metodun prensibi 340 nm dalga boyunda NADPH‘ın NADP‘ye oksitlenmesi sonucu karıĢımın optik dansitesindeki azalmanın ölçümü esasına dayanır. Kullanılan Reaktifler: Tris-HCl: 0.05 M pH=7.4 Fosfat tamponu: 50 mM pH:7.0 Na2HPO4/KH2PO4 (5mM EDTA içeren) NADPH: 3mM tampon ile hazırlanır. NaN3: 2 M H2O2: % 30 luk stoktan 100 mM olarak, tamponda hazırlanır. GSH: 150 mM olacak Ģekilde tamponda hazırlanır. Glutatyon Redüktaz: (200 U/mg protein) 1N (NH4)2SO4 ile 10 kat seyreltilerek kullanılır. Deneyin Yapılışı:( Tablo 4) Numune tüplerine Fosfat tamponu + EDTA, NaN3, GSH, NADPH, GSH-red ve numune konuldu. 340 nm‘de, distile suya karĢı sıfırlandıktan sonra, 1-2 dakika absorbans değiĢimi takip edildi. Bu kör olarak değerlendirildi. Absorbans değiĢimi durduğunda ve ortama H2O2 ilave edilir edilmez absorbans azalması 0., 1., 2., 3.dakikalarda okundu. 63 Tablo 4. Doku GSH-Px Tayini Reaktifler Numune Fosfat tamponu + 5mM 2560µl EDTA NaN3 30 µl GSH 100 µl NADPH 100 µl Glutatyon Redüktaz 10 µl Numune 100µl H2O2 100 μl H2O2 ilave edilerek reaksiyon baĢlatıldı. 3 dakika boyunca 340 nm dalga boyunda numune absorbansı azalması izlendi. Dakikadaki absorbans değiĢimi hesaplandı. NADPH için molar absorbsiyon katsayısı olan ε =6.22 x 103 M-1 cm-1 kullanılarak ∆A= am .∆C.1 formülüne göre dakika baĢına okside olan nmol NADPH hesaplandı. Süpernatandan da Lowry Metodu ile protein tayini yapılarak glutatyon peroksidaz aktivitesi IÜ/mg protein olarak verildi. 3.3.5. Kalp Dokularında Glutatyon-S-Transferaz Aktivitesinin Ölçümü Glutatyon-S-transferaz aktivitesi, Habig ve arkadaĢlarının, GSH ile 1-kloro-2,4-dinitrobenzen (CDNB)‘nin 340 nm‘de absorbans artıĢı ile izlenebilen bir konjugasyonla tioeter bağı oluĢturmasına dayanan metodu ile çalıĢıldı.146 64 Kullanılan Reaktifler: Tris-HCl Tamponu (homojenizasyon tamponu): 0.05 M pH:7.4 CDNB: 25 mM (saf etanolde çözülür) GSH: 50 mM (tamponda çözülür) Fosfat Tamponu:100 mM pH:6 Na2HPO4/KH2PO4 Deneyin Yapılışı: (Tablo 5) Dokular tartılarak 1/10 oranında (w/v) 0.05 M Tris-HCl (pH:7.4) tamponunda buzlu su banyosu içinde teflon uçlu homojenizatör ile homojenize edildi, elde edilen homojenat +4°C‘de 15000 rpm‘de 15 dakika santrifüjlenip. süpernatandan GST aktivitesi çalıĢıldı. Tablo 5. Doku GST Tayini Reaktifler Numune Fosfat Tamponu 1850 µl CDNB 50 µl GSH 50 µl Numune 50 µl 65 Spektrofotometre 340 nm‘de distile su ile sıfırlandı. Numune tüplerine Fosfat Tamponu +CDNB +GSH eklenerek okunan absorbans kör olarak alındı. Daha sonra tüp üzerine numune eklenerek 1., 2. ve 3. dakikalardaki absobans değiĢimi takip edildi. Absorbans artıĢı köre karĢı 25°C‘de 3 dakika boyunca izlendi. Hesaplama: CDNB için molar absorbsiyon katsayısı olan ε = 9,6 M-1cm-1 kullanılarak hesap yapıldı. 1 Ünite GST aktivitesi 25°C‘de ve pH=6‘de dakikada 1 µmol ürün oluĢturan enzim miktarı olarak tanımlandı. Süpernatanda Lowry yöntemi ile protein tayini yapıldı. Sonuçlar nmol/ dakika/ mg protein olarak verildi. 3.3.6. Kalp Dokusunda Katalaz Aktivitesi Ölçümü: Doku katalaz aktivitesi Aebi ve arkadaĢlarının metoduna göre çalıĢıldı. Metod;240nm dalga Boyunda hidrojen peroksidin katalaz tarafından parçalanmasına bağlı olarak değiĢen absorbans miktarının spektrofotometrik yöntem ile tespiti esasına dayanır.147 Kullanılan Reaktifler: Tris-HCl Tamponu (homojenizasyon tamponu): 0.05 M pH:7.4 Fosfat Tamponu: 50 mM pH:7 Na2HPO4/KH2PO4 H2O2 Çözeltisi: %30 luk H2O2 Tamponlanmış H2O2 Çözeltisi: 50 mM pH:7 fosfat tamponunun içine çözelti absorbansı ortalama 0.500 olacak Ģekilde %30 luk H2O2 ‗ den katılarak hazırlandı. 66 Deneyin Yapılışı: (Tablo 6) Dokular tartılarak 1/10 oranında (w/v) 0,05 M Tris-HCl (pH:7.4) tamponunda buzlu su banyosu içinde teflon uçlu homojenizatör ile homojenize edilip. Elde edilen homojenat +4°C‘de 15000 rpm‘de 15 dakika santrifüjlenip, süpernatandan katalaz aktivitesi çalıĢıldı. Tablo 6. Doku Katalaz Tayini Reaktifler Numune Tamponlanmış H2O2 2990 µl Çözeltisi Numune 10µl Kör olarak, içinde H2O2 olmayan fosfat tamponu kullanıldı. Numune tüpüne tamponlanmıĢ H2O2 çözeltisi konup üzerine numune eklenir eklenmez küvet alt üst edilip absorbans değiĢimi 240 nm ‗ de 5 dk takip edildi. Dakikadaki absorbans azalması hesaplandı. H2O2 için molar absorbsiyon katsayısı olan ε = 0.040 mM-1cm-1 kullanılarak hesap yapıldı. Süpernatandan da Lowry Metodu ile protein tayini yapılarak sonuçlar IU/mg protein olarak verildi. 3.3.7. Kalp Dokusunda Süperoksid Dismutaz (SOD) Ölçümü: Doku SOD aktivitesi, Yi-Sun‘un tanımladığı, ksantinin ksantin oksidaz ile O2˙- oluĢturması ve bunun da NBT ile renkli bir bileĢik oluĢturarak bu renk Ģiddetinin spektrofotometrik olarak ölçülmesi esasına dayanır. Ortamdaki SOD aktivitesi ne kadar fazla ise O 2˙-‗yi ortadan kaldıracağı için oluĢan rengin Ģiddeti o kadar az olacaktır.148 67 ksantin oksidaz Ksantin O2˙- + NBT O2˙Renkli BileĢik Kullanılan Reaktifler: Stok ksantin: 3 mmol/L NBT: 150 μmol/L Na2CO3: 400 mmol/L BSA: 1mg/mL CuCl2: 0.8 mmol/L EDTA: 0.6 mmol/L Ksantin oksidaz (XO) enzim çözeltisi: 25 Ü ‗lik enzim 1/100 (v/v) 2 M‘lık amonyum sülfat çözeltisi ile dilüe edilir. Kloroform/etanol: 3/5 (v/v) Reaktif karışımı: 80 ml 10 kat dilüe edilmiĢ stok ksantin çözeltisi + 40 ml EDTA + 40 ml NBT + 24 ml Na2CO3 + 12 ml BSA karıĢtırılır. Deneyin Yapılışı: (Tablo 7) 100 mg doku 1/10 oranında (w/v) 0.05 M Tris-HCl (pH:7.4) tamponunda buzlu su banyosu içinde teflon metal uçlu homojenizatör ile homojenize edildi. 15000 x g‘de +4°C‘de 15 dakika santrifüj edildi. Süpernatan, kloroform/etanol karıĢımı ile 1/1 (v/v) oranında karıĢtırıldı. 5000 x g‘de +4°C‘de 30 dakika santrifüj edildi. Enzim aktivitesi tayini ve protein tayini bu süpernatandan yapıldı. Protein miktarları Lowry Metodu ile ölçüldü. 68 Tablo 7. Doku SOD Tayini Kör Numune Reaktif Karışımı 2900μl 2850 μl Numune -- 100μl Distile su 50μl -- XO çözeltisi 50μl 50 μl Vortekslendi 20 dakika oda ısısında inkübasyon edilip 1000 μl CuCl2 1000 μl Sonra tüplere 0.8 mM CuCl2‘den eklenip ve 560 nm‘de distile suya karĢı okundu. Hesaplama: % inhibisyon = (Kör abs - Numune abs ) x 100 Kör abs. Metodun prensibine göre; % 50 inhibisyon 1 Ü aktiviteye karĢılık gelir. SOD enzim tayini sonucu elde edilen sonuçlar protein miktarlarına bölünerek Ü/mg protein olarak verildi. 3.3. İstatistiksel Değerlendirme Elde edilen verilerin istatistiksel analizi SPSS 15.0 (Statistical Package for the Social Sciences Program, for windows 15.0) ve Microsoft 69 Excel (for windows XP) programları ile yapılmıĢtır. Değerlendirmede Kruskal-Wallis varyans analizi ve gruplar arasındaki farklılığı tespit etmek için Mann-Whitney U testi ve spearman korelasyon testi kullanılmıĢtır. Ayrıca gruplar spearman korelasyon analizine tabi tutulmuĢtur. p<0.05 istatiksel olarak anlamlı kabul edilmiĢtir. 70 4. BULGULAR Sonuçlar tüm tablo ve grafiklerde ortalama ± standart hata olarak verilmiĢtir. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiĢtir. Kalp dokularına ait malondialdehit (nmol/gr.doku), glutatyon aktivitesi (nmol/mg prot), glutatyon peroksidaz aktivitesi (IU/mg.prot), glutatyon-S-transferaz aktivitesi (nmol/dk/mg.prot), katalaz aktivesi (IU/mg.prot.) ve superoksit dismutaz aktivitesi (U/mg.prot) düzeylerinin istatistiksel sonucları (ortalama ±standart hata) tablo 8 ‗ de sunulmuĢtur. Tablo 8. Kalp dokularına ait istatistiksel sonuçlar ortalama ± standart hata olarak verilmiĢtir, p değerleri verilmiĢtir. MDA Glutatyon GSH-Px GST Katalaz SOD nmol/gr.doku nmol/mg.pro. IU/mg.prot nmol/dk/mg. IU/mg.prot U/mgr.prot prot Grup I (Kontrol Grubu) 115.36±14.97 0.05±0.01 1.49±0.15 76.56±8,02 11.00±1.48 4.06±0.70 195.86±12.39 0.09±0.01 2.89±0.40 65.31±5.82 9.20±1.06 12.50±2.12 0.001 0.364 0.597 0.005 N=10 GrupII (karbon tetraklorür Grubu) N=10 p 0.002 0.034 71 4.1. Kalp Dokusu MDA Düzeyleri Kalp dokusu MDA düzeyleri için kontrol grubu ( grup I ) ile karbon tetraklorür grubu (grup II) karĢılaĢtırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.002; p<0.05). Tablo 9: Kalp MDA düzeyleri (Ortalama ± Standart Hata) MDA (nmol/g doku) (1) Kontrol 115.36±14.97 n=10 (2)Karbontetraklorür 195.86±12.39 n=10 P=0.002 250 200 KALP MDA(nm ol./gr.doku) 150 100 50 0 Grup I Grup II Grafik 4: Kalp MDA düzeyleri (Ortalama ± Standart Hata) 72 4.2. Kalp Dokusu Glutatyon Düzeyleri Kalp dokusu glutatyon düzeyleri için kontrol grubu (grup I ) ile karbon tetraklorür grubu (grup II) karĢılaĢtırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. (p=0.034; p<0.05). Tablo 10: Kalp Glutatyon düzeyleri (Ortalama ± Standart Hata) Glutatyon (nmol/mg.prot) (1) Kontrol (2) Karbontetraklorür 0.05±0.01 n=10 0.09 ±0.01 n=10 p=0.034 0,12 0,1 KALP GLUTATYON (nm ol/m gr.prot.) 0,08 0,06 0,04 0,02 0 Grup ı Grup II Grafik 5: Kalp Glutatyon düzeyleri (Ortalama ± Standart Hata) 73 4.3. Kalp Dokusu Glutatyon Peroksidaz Aktivitesi Kalp dokusu Glutatyon Peroksidaz Aktivite düzeyleri için kontrol grubu (grup I ) ile karbon tetraklorür grubu (grup II) karĢılaĢtırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. (p=0.001; p<0.05). Tablo 11: Kalp Glutatyon Peroksidaz Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) Glutatyon Peroksidaz (IU/mg protein) (1) Kontrol (2) Karbontetraklorür 1.49±0.15 n=10 2.89±0.04 n=10 p= 0.001 3,5 3 2,5 KALP GPX (nmol/dk/mgr.prot) 2 1,5 1 0,5 0 Grup I Grup II Grafik 6: Kalp Glutatyon Peroksidaz Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) 74 4.4. Kalp Dokusu Glutatyon-S-Transferaz Aktivitesi Kalp dokusu Glutatyon S Transferaz Aktivite düzeyleri için kontrol grubu ( grup I ) ile karbon tetraklorür grubu ( grup II ) karĢılaĢtırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı. p=0.364; p>0.05). Tablo 12: Kalp Glutatyon-S-Transferaz Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) Glutatyon-S-Transferaz (nmol/dk/mgr. protein) (1) Kontrol 76.56 ± 8.02 n=10 p= 0.364 (2) Karbontetraklorür 65.31 ± 5.82 n=10 90 KALP GST (nmol/dk/mgr.prot) 80 70 60 50 40 30 20 10 0 Grup I Grup II Grafik 7: Kalp Glutatyon-S-Transferaz Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) 75 4.5. Kalp Dokusu Katalaz Aktivitesi Kalp dokusu Katalaz Aktivite düzeyleri için kontrol grubu (grup I ) ile karbon tetraklorür grubu (grup II) karĢılaĢtırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamadı. (p=0.597; p>0.05). Tablo 13: Kalp Katalaz Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) Katalaz (IU/mg protein) (1) Kontrol 11.00±1.48 n=10 p=0.597 (2) Karbontetraklorür 9.20±1.06 n=10 14 KALP KATALAZ (IU/mg.prot) 12 10 8 6 4 2 0 Grup I Grup II Grafik 8: Kalp Katalaz Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) 76 4.6. Kalp Dokusu SOD Aktivitesi Kalp dokusu SOD Aktivite düzeyleri için kontrol grubu (grup I) ile karbon tetraklorür grubu (grup II) karĢılaĢtırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.005; p<0.05). Tablo 14: Kalp SOD Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) SOD ( U/mg protein) (1) Kontrol 4.06±0.70 n=10 p=0.005 (2) Karbontetraklorür 12.50±2.12 14 n=10 KALP SOD (U/mgr.prot.) 12 10 8 6 4 2 0 Grup I Grup II Grafik 9: Kalp SOD Aktivitesi (Ortalama ± Standart Hata) 77 4.7. Spearman Korelasyon Analizi Parametreler arasındaki korelasyonu incelemek amacıyla yaptığımız spearman korelasyon analizi tablo 15‘de gösterilmiĢtir. ** güçlü korelasyon * zayıf korelasyon Tablo 15: Spearman korelasyon analizi sonuçları MDA MDA GSH GPx GST CAT SOD -- r= 0.18 p= 0.447 GSH GSH-Px GST CAT SOD r= 0.18 r= 0.681** r= - 0.167 r= - 0.290 r= 0.585** p= 0.447 p= 0.001 p= 0.482 p= 0.215 p= 0.007 r= 0.422 r= 0.087 r= - 0.077 r= 0.639** p= 0.064 p= 0.715 p= 0.747 p= 0.002 r= - 0.350 r= - 0.482* r= 0.675** p= 0.131 p= 0.031 p= 0.001 r= 0.701** r= - 0.208 p= 0.001 p= 0.380 -- r= 0.681** r= 0.422 p= 0.001 p= 0.064 r= - 0.167 r= 0.087 r= - 0.350 p= 0.482 p= 0.715 p= 0.131 r= - 0.290 r= - 0.077 r= - 0.482* r= 0.701** p= 0.215 p= 0.747 p= 0.031 p= 0.001 r= 0.585** r= 0.639** r= 0.675** r= - 0.208 r= - 0.329 p= 0.007 p= 0.002 p= 0.001 p= 0.380 p= 0.157 -- -- -- r= - 0.329 p= 0.157 -- 78 Spearman korelasyon analizi sonuçlarına göre: Doku MDA ile doku GSH-Px aktivitesi arasında güçlü pozitif korelasyon bulunmuĢtur.(r=0.681** ; p=0.001) (Grafik 10) 250,00 MDA 200,00 150,00 100,00 50,00 0,00 1,00 2,00 3,00 4,00 5,00 6,00 GPX Grafik 10: Doku MDA düzeyleri ile doku GSH-Px aktivitesi arasındaki korelasyon 79 Doku MDA düzeyleri ile doku SOD aktivitesi arasında güçlü pozitif bir korelasyon bulunmuĢtur.( r=0.585** ; p=0.007) (Grafik 11) 250,00 MDA 200,00 150,00 100,00 50,00 0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 25,00 30,00 SOD Grafik 11: Doku MDA düzeyleri ile doku SOD aktivitesi arasındaki korelasyon 80 Doku GSH ile doku SOD aktivitesi arasında güçlü pozitif bir korelasyon bulunmuĢtur. ( r=0.639**; p=0.002) ( Grafik 13.) 0,20 GSH 0,15 0,10 0,05 0,00 0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 25,00 30,00 SOD Grafik 12: Doku GSH düzeyleri ile doku SOD aktivitesi arasındaki korelasyon 81 Doku GSH-Px ile doku Katalaz aktiviteleri arasında zayıf negatif bir korelasyon bulunmuĢtur. (r= - 0.482* ; p=0.031) ( Grafik 12) Grafik 13: Doku GSH-Px aktivitesi ile doku Katalaz aktivitesi arasındaki korelasyon 82 Doku GSH-Px ile doku SOD aktivitesi arasında güçlü pozitif bir korelasyon bulunmuĢtur.( r=0.675** ; p=0.001) (Grafik 14) 6,00 5,00 GPX 4,00 3,00 2,00 1,00 0,00 0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 25,00 30,00 SOD Grafik 14: Doku GSH-Px düzeyleri ile doku SOD aktivitesi arasındaki korelasyon 83 Doku GST ile doku Katalaz aktivitesi arasında güçlü pozitif bir korelasyon bulunmuĢtur.( r=0.701** ; p=0.001) (Grafik 15) 120,00 GST 100,00 80,00 60,00 40,00 0,00 5,00 10,00 15,00 20,00 KATALAZ Grafik 15: Doku GST düzeyleri ile doku Katalaz aktivitesi arasındaki korelasyon. 84 4.8.Histopatolojik Bulgular: 4.8.1. Ġmmünhistokimyasal Yöntem Tespit edilen dokular alıĢılagelmiĢ ıĢık mikroskop izleme yönteminden geçirilerek parafin bloklar elde edildi. Hazırlanan parafin bloklardan polilizinli lamlara 4-5 m kalınlığında kesitler alındı. Camlar öncelikle deparafinize edilebilmek amacıyla15‘X 2 ksilol‘e etkin bırakıldı. Daha sonra 10‘ar dakika sırasıyla %100, %96 ve %80‘lik alkol serilerinden geçirildi. Dehidrate edilen dokular alkolden arındırılmak amacıyla 5‘X2 kez distile sudan geçirildikten sonra, doku içerisinde formaldehitin kapattığı reseptör bölgelerinin açığa çıkarılmasını sağlamak amacıyla 1M citrate tamponu (Lab Vision, USA) ile mikrodalga fırında retriver iĢlemi gerçekleĢtirildi. Daha sonra, 15 dakika %3‘lük hidrojen peroksit (TA-015-HP, Lab Vision, USA) ile etkin bırakılan dokulardan endojen peroksidaz aktivitesi bloke edildi. ĠĢlem sonrasında PBS (phosphate buffer saline) (LabVision) (pH7.4) ile camlar yıkandı. Yıkanan camlara 5 dakika UltraV block (TA-015-UB, Lab Vision, USA) uygulanarak özgün olmayan bağlanmaların engellenmesi sağlandı. Bu iĢlemden sonra dokular yıkanmadan primer antikor aĢamasına geçildi. Bu amaçla kesitler caspase-3 primer antikoru (poliklonal anti-rabbit), (Lab Vision, USA) 1 saat bekletildi. 85 Daha sonra PBS ile yıkanan camlara 20 dakika biyotinli sekonder antikor (TR-015-BN, Lab Vision, USA) uygulanarak primer antikora bağlanması sağlandı. PBS ile yıkanan camlar 20 dakika streptavidin peroksidaz enzim kompleksine (TS-015-HR, Lab Vision, USA) etkin bırakıldı, böylece camlarda enzimin biyotine bağlanması sağlandı. Son olarak ortama kromojen AEC (3-amino-9-ethylcarbazole) (TA-015-HAS, Lab Vision, USA) eklenerek yaklaĢık 10 dakika bekletildi ve gözle görülebilir ürünün ortaya çıkması sağlandı. Zemin boyası olarak Mayer‘in hematoksilen‘i (0B524092, Merck) kullanıldı. Negatif boyama primer antikor aĢamasında yapıldı. Bu Ģekilde boyanan camlar ultramount ile lamelle kapatılıp, bilgisayar donanımlı fotoıĢık mikroskopta (DM 4000M, Leica, Wetzlar, Germany) değerlendirildi. 4.8.2.Bulgular: Hematoksilen ve eozinle boyanmıĢ, kontrol grubuna ait kesitlerde normal myokardiyal yapı izlendi (resim1). CCl4 grubunda ait kesitlerde myokardiyal kas lifleri arasında ve damar çevresinde orta dereceli ödem ve bazı kas liflerinde dalgalanmalar saptandı (Resim 2,3). Caspase-3 primer antikoruyla indirek immünohistokimyasal yöntemle yapılan boyamada kontrol grubunda eser miktarda tutulum izlenirken (Resim 4), CCl4 grubunda orta dereceli tutulum saptandı (Resim 5). CCI4 tipik bir toksik ajandır ve toksik etkisi serbest radikal üretimi ile olmaktadır.CCI4 yağda çözünebildiği için hücre membranından geçebilir.CCI4 verildiğinde karaciğer, böbrek ve kalp dokusu gibi organlara dağılır ve depo edilir.36 86 CCI4 ‗den karaciğerde sitokrom P450 aktivasyonu ile triklorometil(CCI3-) radikali oluĢur. Bu da, hemen hücre zarı ile reaksiyona girer.27 DoymamıĢ yağ asitleri ile kovalent bağ oluĢturarak oksijen varlığında hızla triklorometil peroksite(CCI3O2-) veya hidrojen atomlarını kaybetmiĢ olan kloroform formuna dönüĢür.28,29 Bu radikaller çoklu doymamıĢ yağ asitlerinden hidrojen alarak lipit peroksidasyon zincirini baĢlatırlar. Lipit peroksidasyonu biyolojik membranların yapısını dramatik olarak değiĢtirir, patogenezinde rol oynayan Ģiddetli hücre hasarına neden olur. hastalıkların 30,31 Sonuç olarak CCl4 kalp kası hücrelerinde bir takım değiĢikliklere neden olmaktadır. Bu değiĢiklikler sonucunda caspase-3 yolağı aktive olarak apoptotik süreç baĢlar ve kalp kası hücrelerinin ölümüne neden olur. 87 Resim 1: Kontrol grubuna ait kalp kası dokusu enine kesiti izleniyor. Kalp kası hücreleri (↑), kan damarları (KD) normal yapıda izleniyor. (x100büyültme,Hematoksilen&Eozin) 88 Resim 2: CCl4 grubuna ait kesitte, normal histolojik yapının bozulduğu, özellikle perivasküler bölgelerde orta dereceli ödem izleniyor (↑). Kalp kası hücreleri (KK) bağ dokusu (BD) ve adipoz dokuda (AD) morfolojik değiĢiklikler dikkati çekiyor. (x100 büyültme, Hematoksilen&Eozin) 89 Resim 3: CCl4 grubuna ait büyük büyültmede hücreler arasında ödem (↑) ve damar dıĢına çıkmıĢ lökositler (*) izleniyor. Arada bağ doku (BD), kan damarları (KD) ve fibroblastlar (F) izleniyor. (x400 büyültme, Hematoksilen&Eozin) 90 Resim 4: Kontrol grubuna ait resimde kalp kası hücrelerinde caspase-3 immünreaktivitesi eser miktarda (↑) izleniyor. (x400, Anti-caspase-3, immünperoksidaz) 91 Resim 5: CCl4 grubuna ait kesitte orta dereceli ve yaygın caspase-3 immünreaktivitesi (↑) izleniyor (x400, Anti-caspase-3, immünperoksidaz). 92 5. TARTIŞMA ve SONUÇ Ġlaç ve ksenobiotiklerin zehirlemesi veya iyonize radyasyon gibi çeĢitli faktörler tarafından, oksidatif stres ve serbest radikallerin üretimi artar.Tiyobarbütirik reaktif madde konsantrasyonlarının artması ve antioksidan enzim mekanizmasında defekt olması, bu dokularda oksidatif stres parametrelerinin görülmesine neden olur.8 Ksenobiyotik olan karbon tetraklorür (CCI4 ) renksiz, berrak ve uçucu bir sıvıdır.20 Önceleri kuru temizleme, yangın söndürme, tahıl dezenfeksiyonu ve böceklerle mücadelede yararlanılan bu kimyasal bileĢik; günümüzde petrol ürünleri, çeĢitli yağlar, vernik, cila, reçine çözücüsü ve organik bileĢiklerin imalatında kullanılmaktadır.20,23 Çevreden insan vücuduna günlük ortalama 0,1µg CCI4 giriĢi olduğu tahmin edilmektedir. BirleĢik Devletler Çevre Koruma Dairesi(EPA) hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlara dayanarak CCI4‘ü insan için olası kanserojen sınıfına(Grup B2) dahil etmiĢtir.20,23 CCI4 solunan hava, su, gıda alımı ve deriden temas yoluyla vücuda girer. Karaciğer, beyin, böbrek, kaslar, yağ dokusu ve kanda daha yüksek konsantrasyonlarda olmak üzere tüm dokulara dağılır. 20,24,149 Vücuttan atılımı baĢta solunum yoluyla ve çok az miktarda dıĢkı ve idrar yoluyladır. CCI4 tipik bir toksik ajandır ve toksik etkisi serbest radikal üretimi ile olmaktadır.CCI4 yağda çözünebildiği için hücre membranından geçebilir.CCI4 verildiğinde karaciğer, böbrek ve kalp dokusu gibi organlara dağılır ve depo edilir.CCI4‘ün alım ve eliminasyon süresi dokudaki yağ oranına ve dokudaki kan perfüzyonuna bağlıdır.CCI4 beyin ve karaciğer tarafından hızla alınır.36 CCI4‘ün deneysel çalıĢmalarda inhalasyon yoluyla 93 verilmesinin, oral verilmesine göre daha toksik etkili olduğu görülmüĢtür Çünkü CCI4 ‗ün vücut içine giriĢinde asıl ana yol inhalasyondur.35,36 CCI4 ‗ün intraperitoneal olarak verilmesiyle oluĢan (%50-60)‘lık mortalite oranı, subkutan olarak verildiğinde %20‘lere kadar inebilir.37 CCI4 ‗den karaciğerde sitokrom P450 aktivasyonu ile triklorometil(CCI3-) radikali oluĢur. Bu da, hemen hücre zarı ile reaksiyona girer.27DoymamıĢ yağ asitleri ile kovalent bağ oluĢturarak oksijen varlığında hızla triklorometil peroksite(CCI3O2-) veya hidrojen atomlarını kaybetmiĢ olan kloroform formuna dönüĢür.28,29 Bu radikaller çoklu doymamıĢ yağ asitlerinden hidrojen alarak lipid peroksidasyon zincirini baĢlatırlar. Lipit peroksidasyonu biyolojik membranların yapısını dramatik olarak değiĢtirir, hastalıkların patogenezinde rol oynayan Ģiddetli hücre hasarına neden olur.30,31 Reaktif oksijen radikalleri Alzheimer, multiple skleroz, diyabet, karaciğer sirozu ve hepatosellüler karsinomanın patogenezinden sorumlu tutulmaktadır.32-34 Hayvan dokularında birçok metabolik reaksiyon sırasında süperoksit anyonu, hidroksil radikali, hidrojen peroksit ve oldukça yüksek reaktiviteye sahip oksijen radikalleri oluĢur.150,151 Oksidatif stres; antioksidan mekanizmayı düĢürerek, lipit peroksidasyonunu artırır ve karaciğerde fibrozise neden olur. 8 Bu nedenle lipit peroksidasyonu fibrozisli inflamatuar hastalıklarda önemlidir. 152,153 . Oksidatif stresin birçok hastalığın patolojisinin baĢlamasında ve ilerlemesinde önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Miyokard enfarktüsü gibi kardiyolojik hastalıklar, nörolojik hastalıklar, astım, diabetes mellitus, romatoid artrit gibi romatolojik hastalıklar, kanser ve yaĢlanma dahil birçok hastalığın oksidatif stresle iliĢkisi gösterilmiĢtir.2-7 94 Bazı çalıĢmalar CCI4‘ün hedef organının sadece karaciğer olmadığını, kalp, böbrek ve beyin gibi diğer organlarda da lipit peroksidasyonuna neden olduğunu göstermiĢtir. Ġnsan ve rat karaciğerinin temel yapısı birbirine benzerdir.154 Bu nedenle CCI4‗e bağlı oksidatif etki ile oluĢan hepatik ve diğer dokulardaki hasarın gösterilmesinde deneysel model olarak ratların kullanımı kabul edilmiĢtir.44,155 Bizim çalıĢmamızda 250-300 gr ağırlığında wistar albino cinsi yirmi adet erkek rat kullanılmıĢtır. Hayvanlar rastgele 2 eĢit gruba ayrılmıĢtır. Grup I (Kontrol grubu) ratlara 8 hafta boyunca standart rat diyeti verilmiĢtir. Grup II (CCl4 grubu) ratlara 8 hafta boyunca haftada 3 kez intraperitoneal olarak 1/10 (v/v) oranında zeytinyağı içinde çözülmüĢ CCl4 verilmiĢtir. CCl4 1.hafta 0.3ml/kg, 2.hafta 0.7ml/kg, sonraki 6 hafta boyunca 1ml/kg dozlarda kullanılmıĢtır.149 Son uygulamadan 24 saat sonra ratlar genel anestezi ve kas gevĢetici uygulanarak feda edilmiĢ, kalp dokuları çıkartılmıĢtır. Kalp dokularında lipit peroksidasyon ürünü olan MDA düzeyleri ölçülmüĢtür. Ayrıca bu dokularda GSH seviyeleri, GSH-Px, GST, CAT ve SOD aktiviteleri belirlenmiĢtir. Dokuların histopatolojik ve immünhistokimyasal boyama teknikleriyle değerlendirmesi yapılarak çalıĢma sonuçlarının görsel olarak ortaya konulması sağlanmıĢtır. Fizyolojik Ģartlarda da organizmada radikaller oluĢtuğu bilinmektedir. Oksijen türevi radikaller; süperoksit radikali ve hidroksil radikaline kaynak sağlayan hidrojen peroksitin artıĢına neden olmaktadır. Bunlara bağlı lipit peroksidasyonunun göstergesi olan MDA da artıĢ beklenir. N.Botsoglou ve ark.156 ratlar üzerinde yaptıkları bir çalıĢmada; CCI4‗ü 1ml/kg olacak Ģekilde %50 yağlı parafin içinde, tek doz 95 intraperitoneal olarak vererek ratların serum, kalp, karaciğer ve böbrek dokularında MDA düzeylerinin anlamlı bir Ģekilde artıĢ gösterdiği belirtilmiĢtir. Güven ve ark.157 CCI4 ile oluĢturdukları oksidatif strese karĢı kefirin anti-oksidan etkisini araĢtırdıkları çalıĢmada; swiss albino cinsi farelere yedi gün süreyle, CCI4 1,5ml/kg olacak Ģekilde distile su içinde çözdürülüp oral olarak verilmiĢtir. CCI4 verilen farelerin karaciğer ve böbrek dokusunda MDA düzeyinin arttığı ifade edilmiĢtir. Güven ve ark.158 CCI4 kullanarak kazlar üzerinde yaptığı baĢka bir çalıĢmada; bir gruba 1ml/kg diğer gruba 1,5ml/kg olacak Ģekilde haftada üç kez 12 hafta boyunca oral olarak CCI 4 verilmiĢ, CCI4‘ün 1,5ml/kg olarak verildiği grupta daha fazla olmak üzere CCI4 ‗ün her iki dozunda da karaciğer ve böbrek dokusunda MDA düzeyinin arttığı belirtilmiĢtir. Karadeniz ve ark.159 CCI4‘ü wistar albino cinsi ratlara 10ml/kg olacak Ģekilde intraperitoneal olarak 7 gün verdikten sonra karaciğer, kalp ve böbrek dokularında MDA düzeyinin kontrol grubuna göre istatistiksel olarak arttığını ifade etmiĢlerdir. Özer ve ark.160 kardioprotektif etkili, genel anestestezik bir ajan olan sevofluran ile ratlar üzerinde yaptıkları bir çalıĢmada; kalp dokusunda MDA düzeyinin kontrol grubuna göre anlamlı bir artıĢ gösterdiği söylenmiĢtir. Konjestif kalp yetmezliğine neden olduğu için klinik kullanımı sınırlı olan adriamycinle yapılan bir çalıĢmada; Dawley cinsi diĢi ratlara 2 hafta süresince total doz 15mg/kg olacak Ģekilde 6 doz intraperitoneal 96 adriamycin verildiğinde, lipit peroksidasyon ürünü olan TBARS seviyelerinin kalp dokusunda arttığı rapor edilmiĢtir.161 Ratlarla yapılmıĢ diğer bir araĢtırmada 2 ay süresince haftada 2 kez her 100gr vücut ağırlığı için 0,3ml CCI4 subkutan olarak verilen ratların karaciğer ve böbrek dokularında TBARS ve konjuge dienlerin(CD) arttığı ve bu artıĢın lipit peroksidasyonu için bir gösterge olduğu ifade edilmiĢtir.162 Bizim çalıĢmamızda kalp dokusu MDA düzeyleri ölçülmüĢtür. Kontrol grubu (grup I) ile CCl4 grubu (grup II) karĢılaĢtırıldığında, kontrole göre CCI4 grubu MDA düzeylerinde anlamlı istatistiksel artıĢ bulunmuĢtur (p=0.002; p<0,05). CCl4 ile yapılan diğer çalıĢmalar bizim çalıĢmamızı destekler niteliktedir. Glutatyon organizmada tiyol grubu içeren, düĢük molekül ağırlıklı önemli bir tripeptitdir. DNA ve protein sentezleri, enzim aktivitesi düzenlenmesi, hücre içi ve dıĢı transportlar gibi hücresel iĢlevlerin dıĢında baĢlıca antioksidan olarak hücre savunmasında da rolü vardır. ĠndirgenmiĢ glutatyon, içerdiği tiyol grubu aracılığı ile hücre içinde redoks potansiyeli yüksek bir ortam sağlayarak oksidatif hasarlardan hücreyi koruduğu bilinmektedir 163,164 CCI4 ‗ün içinde yer aldığı ksenobiyotiklerin detoksifikasyonunda GSH‘ın rolü önemlidir.157 Bu nedenle GSH‘ın en önemli kaynağı karaciğerdir, ancak tüm memeli hücrelerinde sentezlenir. Farklı uygulama yöntemi ve farklı dozlarda CCI4 verilerek yapılan çeĢitli çalıĢmalarda; karaciğer ve böbrek dokularında lipit peroksidasyon ürünlerinin arttığı, buna karĢılık GSH seviyesinin anlamlı bir azalma gösterdiği rapor edilmiĢtir.157,165,162,166 97 Bizim çalıĢmamız gibi kalp dokusunda CCI4 verilerek doku glutatyon düzeyleri çalıĢılmıĢ bir araĢtırmaya rastlanmamıĢtır. Sonuçlarımız diğer dokulardan farklı olarak kontrol grubu (grup I) ile karbon tetraklorür grubu (grup II) GSH düzeyleri kıyaslandığında karbon tetraklorür grubu GSH düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir artıĢ göstermektedir (p=0,034; p<0,05). Stanislawa Szymonik ve ark.167 yaptığı bir çalıĢmada CCI4 verilen ratların çeĢitli dokularındaki CAT, SOD ve GSH-Px aktivitesi incelenmiĢtir. ÇalıĢmada Wistar cinsi erkek ratlar kullanılmıĢtır I.Grup: Kontrol grubu olarak kullanılmıĢtır. II.grup: 1 gün 0,5ml/kg intrapertoneal (5 mmol/kg) CCI4 verilen, III.grup: 3 gün süreyle 0,5ml/kg intrapertoneal (5 mmol/kg) CCI4 verilen grup olarak belirtilmiĢtir. Ratlarların karaciğer, kalp, beyin ve böbrek dokusunda CAT, SOD ve GSH-Px aktivitesi incelenmiĢtir. Karaciğer dokusunda CCI4 verildikten 24 saat sonra ve tüm deney süresince kontrole göre CCl4 verilen gruplarda SOD ve GSH-Px aktivitesinde anlamlı bir değiĢiklik olmamıĢtır. Ancak CAT düzeyinde önemli artıĢlar gözlenmiĢtir.167 Bu sonuçların karaciğerde SOD ve GSH-Px gen expresyonlarının baskılanmıĢ olacağını akla getirdiğini ifade etmiĢlerdir.167 Stanislawa Szymonik ve ark.167 yaptığı bu çalıĢmada beyin dokusunda CCI4 verildikten 24 saat sonra ve deney süresince SOD ve CAT aktivitesi önemli ölçüde azalırken GSH-Px aktivitesinin tüm çalıĢma süresince istatistiksel olarak anlamlı bir artıĢ gösterdiği, beyin dokusunda hidrojen peroksidin detoksifikasyonunda GSH-Px‘ın CAT‘dan daha önemli olduğu, çünkü beyin dokusunda CAT miktarının az olup, GSH-Px‗ın lipit peroksidasyonuyla doğrudan etkileĢime girebileceği rapor edilmiĢtir.168,169 Bu sonuçlara göre beyin dokusunda çoklu doymamıĢ yağ asitlerinin konsantrasyonunun ve aerobik metabolik aktivitenin yüksek olmasının, CCI4 verildikten sonra meydana gelen reaktif oksijen ürünlerinin 98 oluĢturduğu peroksidasyona karĢı, beyin dokusunu hassas bir organ haline getirmiĢ olabileceği belirtilerek, oksidatif strese karĢı beyin dokusunun karaciğerden daha farklı bir savunma mekanizması olduğu ileri sürülmüĢtür. Beyin dokusunda sitokrom P450 ve araĢidonik asit seviyelerinin karaciğer dokusuna göre çok düĢük olduğu rapor edilmiĢtir. Beyindeki antioksidan sistem kapasitesi sınırlıdır. 168,170,171 Bazı çalıĢmalar beyin dokusundaki doğal antioksidan defans sisteminin periferal dokulara göre daha sınırlı olduğunu göstermiĢtir. 172,173 Yine aynı çalıĢmada kalp dokusunda CCI4 verildikten 24 saat sonra GSH-Px, CAT ve SOD aktivitelerinde anlamlı bir artıĢ tespit edildiği, CCI4 ‗ün oluĢturduğu oksidatif strese karĢı kalbi korumak için bu artıĢın olduğu ifade edilmiĢtir.167 CAT ve GSH-Px aktivitesinin artması kalpte hidrojen peroksitin arttığının göstergesi olarak kabul edilmiĢtir. Stanislawa Szymonik ve ark.167 yaptığı bu çalıĢma bizim sonuçlarımızı desteklemektedir. Bizim araĢtırmamızda CCI4 verilen grupta kalp dokularında kontrol grubuna kıyasla SOD ve GSH-Px enzim aktivitelerinde anlamlı istatistiksel artıĢ tespit edilmiĢtir (sırayla p=0.005; p˂0.05 ve p=0.001; p˂0.05). ÇalıĢmamızda CAT enzim aktivitesindeki azalma istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır (p=0.597; p>0.05 ) Rajesh ve ark.162 yaptığı çalıĢmada ratlara 2 ay süresince haftada 2 defa 0,3ml/100gram doku olacak Ģekilde CCI4 subkutan olarak verilmiĢtir. Ratların 2 ay sonundaki vücut ağırlıkları takip edilmiĢ, karaciğer ve böbrek dokusunda lipit peroksidasyon ürünlerinden TBARS ve konjuge dien miktarı ile SOD, GSH-Px, CAT enzim aktivitelerine ve GSH seviyelerine bakılmıĢtır. CCI4 verilen grupdaki ratların vücut ağırlığında önemli kayıplar olduğu görülmüĢ, her iki dokuda da lipit peroksidasyon ürünleri anlamlı bir Ģekilde artarken; SOD, GSH-Px, CAT enzim aktivitelerine ve GSH seviyelerinde anlamlı bir azalma olduğu belirtilmiĢtir. 99 SOD, CAT ve peroksidaz enzimleri antioksidan enzimler olup reaktif oksijen türlerine karĢı destekleyici bir savunma ekibi oluĢtururlar. 8,174 Karaciğerde malondialdehit ile çapraz bağlanmaya bağlı enzimlerin inaktive olması ve karaciğerde lipit peroksidasyonunun artmasına bağlı olarak CCI4 verilen grupda SOD aktivitesinin azaldığı ifade edilmiĢtir.162 Lipit peroksidasyonunun daha fazla artması süperoksit radikallerinin daha fazla artarak birikmesine neden olur. GSH lipofilik bağlanarak konjugasyon reaksiyonları için bir enzim görevi görür.CCI 4 toksisitesi sırasında ilaç metabolizmasının total bir inhibisyona uğradığı ve bu nedenle de çalıĢmada GSH aktivitesinin azalmıĢ olduğu rapor edilmiĢtir.162 Glutatyon-S-transferazlar, hücresel detoksifikasyon ve transporttan sorumlu iki protein alt birimden oluĢan multifonksiyonel protein ailesidir. Genel olarak üç sitozolik ve bir de mikrozomal olmak üzere dört ana gruba ayrılır. GST ailesi hepatositlerdeki baĢlıca detoksifiye edici sistemdir.136 GST; ksenobiyotiklerin biyotransformasyonunda önemli rol oynamaktadırlar. konjugasyonunu GST‘ler, sağlayarak glutatyonun reaktif organizmadan metabolitlerle uzaklaĢmasını sağlamaktadır.175 Ġncelememizde kalp dokusu GST aktiviteleri için kontrol grubu (grup I) ile CCl4 grubu (grup II) karĢılaĢtırıldığında CCl4 grubunda GST aktiviteleri kontrol grubuna (grup I) göre azalmıĢ bulunmuĢtur, ancak bu azalma istatistiksel olarak anlamlı değildir( p=0.364; p˂0.05). Güven ve ark.157 yaptığı bir çalıĢmada; 7 gün boyunca 1,5 ml/kg oral CCI4 verilen farelerin karaciğer ve böbrek dokusunda MDA, 100 GSH, GSH-Px, GST ve CAT incelenmiĢtir. CCI4 verilen farelerin karaciğer dokusunda MDA seviyeleri kontrol grubuna göre anlamlı bir artıĢ gösterirken GSH, GSH-Px ve GST düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir düĢüĢ gözlendiği, CAT düzeyindeki azalmanın istatistiksel olarak anlamlı bulunmadığı belirtilmiĢtir. Bu çalıĢmada böbrek dokusunda; MDA ve GPH-Px düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı bir artıĢ gösterirken,GSH ve GST düzeylerinde anlamlı bir azalma görüldüğü, CAT düzeyindeki artıĢın istatistiksel olarak anlamlı bulunmadığı belirtilmiĢtir. CCI4 grubuna, 2 gün süresince, 1ml/kg vücut kitlesi olacak Ģekilde sıvı parafin içinde (1:1 v/v ) oral olarak verilerek yapılan çalıĢmada, farelerin karaciğer ve böbrek dokusunda TBARS, SOD, CAT, GST ve GSH seviyelerine bakılmıĢ, karaciğer ve böbrek dokusunda; SOD, CAT, GST ve GSH düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı bir Ģekilde azalırken, TBARS düzeyleri anlamlı olarak arttığı rapor edilmiĢtir.165 Karadeniz ve ark.159 CCI4 verilerek hasar oluĢturulan ratların karaciğer, kalp ve böbrek dokuları üzerine geleneksel Çin Tıbbında kullanılan Ginsengin antioksidan etkisini araĢtırdıkları bir çalıĢmada; Wistar Albino cinsi ratlar kullanılmıĢ, kontrol grubuna 7 gün süreyle i.p serum fizyolojik uygulanırken, eĢ zamanlı olarak CCI4 grubuna 10ml/kg olacak Ģekilde bir kez CCI4 enjekte edilmiĢtir. Gruplar 7 gün takip edilip karaciğer, kalp ve böbrek dokularında MDA, NO, GSH, SOD ve GSH-Px çalıĢılmıĢtır. Ġlk günden itibaren uygulanan ilaç ve yöntemler sonrası ratlardaki ölüm oranlarına bakılmıĢ; kontrol grubunda ölüm yokken CCI4 grubunda dört ölüm tespit edilmiĢtir. Karadeniz ve ark.159 yaptığı bu çalıĢmada CCI4 verilen grupda karaciğer, kalp ve böbrek dokusunda güçlü bir oksidatif stres oluĢtuğu, buna bağlı olarak oksidatif enzim (GSH-Px, SOD) aktivitesi ve GSH konsantrasyonunun belirgin olarak azalırken, MDA ve NO 101 seviyelerinin arttığı belirtilmiĢtir. Antioksidan olarak kullandıkları ginsenge+CCI4 grubunda, CCI4 verilen grupla kıyaslandığında kalp dokusunda MDA ve NO düzeylerinde anlamlı bir azalma görülürken, oksidatif enzimler konsantrasyonunun olan GSH-Px, istatistiksel SOD olarak anlamlı aktivitesi bir ve GSH Ģekilde arttığı söylenmiĢtir. Bu sonuçlarda bizim çalıĢmamızı ve ulaĢılan sonuçları doğrular nitelikteliktedir. ÇalıĢmamızda antioksidan kullanılmadı, ancak kalp dokusundaki doğal antioksidan savunma mekanizması güçlü bir Ģekilde etkisini göstererek glutatyon düzeyi, GSH-Px ve SOD aktivitesi CCI4 verilen grupda artmıĢtır. Konjestif kalp yetmezliğinin geliĢmesine neden olan adriamycin kullanılarak yapılan bir çalıĢmada Dawley cinsi diĢi ratlara 2 hafta süre ile 6 doz, toplam doz miktarı 15mg/kg olacak Ģekilde intraperitoneal adriamycin verilmiĢ, kalp dokusunda kontrol grubuna kıyasla TBARS seviyelerinin çok arttığı, SOD ve GSH-Px enzim aktivitelerinin anlamlı Ģekilde azaldığı, CAT enzim aktivitesinde anlamlı bir artıĢ olduğu ancak CAT protein düzeyindeki artıĢın önemli düzeyde olmadığı belirtilmiĢtir.161 Güven ve ark.158 CCI4 kullanarak kazlar üzerinde yaptıkları çalıĢmada karaciğer ve böbrek dokusunda MDA, CAT, GSH-Px ve G6PD seviyelerine bakılmıĢ; MDA, CAT, GSH-Px ve G6PD seviyelerinde anlamlı bir artıĢ olduğu rapor edilmiĢtir. Ksenobiotiklerin detoksifikasyonunda karaciğerdeki CAT, GSH-Px, SOD ve G6PD ‗ın önemli rol oynadığı, antioksidan enzim düzeyleri azalırsa karaciğerin zarar görebileceği belirtilmiĢtir. Kardiotoksik etkisi olan doxorubicin ile yapılan baĢka bir çalıĢmada; doxorubicin verildikten sonraki 2. ve 14. Günlerde kalp 102 dokusunda SOD, CAT, GSH-Px ve glutatyon redüktaz (GR) düzeylerine bakılmıĢ. SOD, CAT, GSH-Px ve (GR) düzeylerinin istatistiksel olarak anlamlı bir artıĢ gösterdiği ifade ediliĢtir.176 Genel anestezik olan sevofluran kullanılarak yapılan baĢka bir çalıĢmada MDA, SOD ve GSH-Px düzeylerinde anlamlı bir artıĢ varken CAT düzeyindeki artıĢ istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır.160 Tarımda kullanılan ve bir insektisid olan endosülfan ile yapılan baĢka bir çalıĢmada; kalp dokusunda endosülfan kullanılan grupda GSH-Px, SOD ve CAT düzeylerinin arttığı gösterilmiĢtir.177 Kalp üzerine toksik etkili baĢka maddelerle yapılan bu çalıĢmalarda lipit peroksidasyon düzeyi artarken SOD ve GSH-Px enzim aktivitelerinin artması bizim çalıĢmamızda elde ettiğimiz sonuçlarla uyumludur. Antioksidan enzim aktivitelerinin karaciğerde kalpden daha fazla olduğu bazı çalıĢmalarda kanıtlanmıĢtır.168 Ancak oksidatif stresden sonraki patolojik değiĢiklikler kalp dokusunda karaciğerden daha fazla olduğunun ifade edildiği çalıĢmalar vardır.178 SOD, CAT ve GSH-Px enzimleri antioksidan enzimler olup reaktif oksijen türlerine karĢı destekleyici bir savunma ekibi oluĢtururlar.162 Antioksidan enzimlerden glutatyon peroksidaz (GSH-Px) kalpde, miyositlerin sitozolünde bulunur. GSH-Px hidrojen peroksit ve lipit peroksitlerin indirgenmesini katalizler. Bu reaksiyon esnasında glutatyon (GSH) okside olarak, glutatyon disülfid (GSSG) oluĢur.24 Daha sonra bu glutatyon disülfid, glutatyon redüktaz ve kofaktör olarak NAPDH ile katalizlenen bir reaksiyon ile yeniden glutatyona indirgenir. Ancak hidrojen peroksit ve lipit peroksitlerinin ileri derecede arttığı durumlarda, glutatyon rejenerasyonu ihtiyaca yetmez ve lipit peroksidasyonu önlenemez. 179 103 Myokardiyumda enzimatik ve non-enzimatik anti-oksidatif sistem bulunmaktadır. Mitokondriyal CuZnSOD ve MnSOD tarafından süperoksid anyonların hidrojen perokside dismutasyonu ve oluĢan bu hidrojen peroksidin GSH-Px ve CAT tarafından degregasyonu ile fizyolojik Ģartlarda oluĢan reaktif oksijen metabolitlerinin sitotoksik etkisi sınırlanmıĢ olur. Serbest radikaller ile antioksidanlar arasındaki denge, patolojik durumlarda oksidatif stresin artması ile göreceli olarak serbest radikallerin artıĢı lehine kayabilir.180 SOD, süperoksit zincirleme reaksiyonlarının güçlü bir baĢlatıcısı olduğundan, radikal serbest oksijen radikallerini kullanarak süperoksit anyonunu hidrojen peroksit ve moleküler oksijene dismute eden reaksiyon ‗‘oksidatif strese karĢı ilk savunma‘‘ olarak değerlendirilir. Son yıllarda yapılan araĢtırmalarda kalp yetmezliğinin altında yatan mekanizmalardan biri olarak oksidatif stresin artması ve antioksidan enzim rezervinin azalması olduğu ileri sürülmektedir.181 Kalpdeki serbest radikallerin detoksifikasyonunda SOD ve GSH-Px majör rol oynar.182 SOD hidrojen peroksidin miktarının dokuda artmasına neden olur. Bu artıĢın dokuya en büyük zararı kendisi için hiçbir fizyolojik savunma mekanizması bulunmayan ve çok reaktif olan hidroksil radikalinin oluĢmasıdır.180 Hidrojen peroksidin detoksifikasyonunda CAT ve GSH-Px rol aldığı için bu enzimler önemlidir. GSH-Px peroksitleri temizlemek için hidrojen donörü olarak GSH‘a ihtiyaç duymaktadır. Okside formu olan GSSG, dönüĢmektedir. glutatyon Gerekli olan redüktaz NADPH ile yeniden pentoz fosfat glutatyona yolundan sağlanmaktadır.69 ÇalıĢmamızda CCI4 grubunda GSH-Px enzim aktivitesi ve GSH düzeyleri kontrol grubuna göre yüksek bulunmuĢtur. Bu yüksekliğin 104 istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmüĢtür.(sırayla p=0.001; p<0.05 ve p=0.034; p<0.05) Kalp dokusundaki CAT miktarı çok azdır. Karaciğerdeki CAT miktarının %2‘i kalpde bulunur.131,183 CAT‘ın hidrojen perokside afinitesi düĢüktür. Bu nedenle kalpde hidrojen peroksidin detoksifikasyonunda CAT önemsizdir, majör rolü glutatyon redox sistemi yapar.183 ÇalıĢmamızda kalp dokusu CAT aktivite düzeyleri CCl4 grubunda (grup II) kontrol grubuna (grup I) göre azalmıĢtır, ancak bu azalma istatistiksel olarak anlamlı değildir. (p=0.597; p˂0.05). Kalp dokusunda CAT aktivite düzeyinin düĢük olması kalp dokusunda hidrojen peroksidin arttığını göstermez. Çünkü çalıĢmamızda GSH ve GSH-Px düzeyi yüksek bulunmuĢtur. Daha önce yapılmıĢ bazı çalıĢmalarda; oksidatif stres sırasında farklı dokulardaki antioksidan enzim sisteminin, farklı tepkiler gösterdiği rapor edilmiĢtir.184 Enzimatik cevaplardaki bu farlılıklar özellikle dokulardaki enzimlerin yapısının, aktivitelerinin ve miktarının farklı olmasına bağlıdır. Bir enzimin ilgili subcellüler fraksiyonlarının farklı etki gösterdiği Zhang ve arkadaĢları tarafından yapılan çalıĢmada rapor edilmiĢtir. 32 Fizyolojik Ģartlarda da organizmada radikaller oluĢtuğu bilinmektedir. Oksijen türevi radikaller; süperoksit radikali ve hidroksil radikaline kaynak sağlayan hidrojen peroksitin artıĢına neden olmaktadır. Bunlara bağlı lipit peroksidasyonunun göstergesi olan MDA da artıĢ beklenir. ÇalıĢmamızda MDA düzeyinin artması; CCI4 bağlı olarak oluĢan oksidatif stres sonucu baĢlayan lipit peroksidasyonunun göstergesidir. 105 ÇalıĢmamızda CCl4 kullanılan grupda GSH-Px ve SOD düzeyinde anlamlı bir artıĢın olması aerobik metabolik fonksiyonların ağırlıklı olduğu kalp dokusunda antioksidan savunma mekanizmasının güçlü olduğunu düĢündürmektedir. ÇalıĢmamızda aynı zamanda GSH düzeyi de CCl4 kullanılan grupda anlamlı bir artıĢ göstermiĢtir. GSH-Px enzimi peroksitleri temizlemek için hidrojen donörü olarak GSH‘a ihtiyaç duymaktadır.Hem GSH‘ın hem de GSH-Px‘ın CCl4 kullanılan grupda artmıĢ olması,GSH sentezinde rol alan ve (-) feedback ile GSH sentezini kontrol altında tutan glutatyon sentetaz enziminin aktivitesinin artmıĢ olabileceğini düĢündürmektedir. Kalp dokusunda antioksidan sistemin güçlü olduğunu yaptığımız çalıĢmadaki histopatolojik sonuçlar da desteklemektedir. Sekiz hafta süresince CCI4 verilen ratların kalp dokusunda yapılan histopatolojik incelemede Hematoksilen ve eozinle boyamada CCl4 grubuna ait kesitlerde myokardiyal kas lifleri arasında ve damar çevresinde orta dereceli ödem ve bazı kas liflerinde dalgalanmalar saptandı (Resim 2,3). Caspase-3 primer antikoruyla indirekt immünohistokimyasal yöntemle yapılan boyamada kontrol grubunda eser miktarda tutulum izlenirken (Resim 4.), CCl4 grubunda orta dereceli tutulum saptanmıĢtır. (Resim 5.) CCI4 ‗den karaciğerde sitokrom P450 aktivasyonu ile triklorometil (CCI3-) radikali oluĢur. Bu da, hemen hücre zarı ile reaksiyona girer. 27 DoymamıĢ yağ asitleri ile kovalent bağ oluĢturarak oksijen varlığında hızla triklorometil peroksite(CCI3O2-) veya hidrojen atomlarını kaybetmiĢ olan kloroform(HCHO) formuna dönüĢür.28,29 Bu radikaller çoklu doymamıĢ yağ asitlerinden hidrojen alarak lipit peroksidasyon zincirini baĢlatırlar. Lipit peroksidasyonu biyolojik 106 membranların yapısını dramatik olarak değiĢtirir, hastalıkların patogenezinde rol oynayan Ģiddetli hücre hasarına neden olur.30,31 Sonuç olarak CCl4, kalp kası hücrelerinde bir takım değiĢikliklere neden olmaktadır. Bu değiĢiklikler sonucunda caspase-3 yolağı aktive olarak apoptotik süreç baĢlar ve kalp kası hücrelerinin ölümüne neden olur. AraĢtırmamızın sonuçları ve destekleyen çalıĢmaların da ıĢığında CCl4 ile yapılan çalıĢmalarda deney modellerindeki çeĢitlilik, CCl4‘ün uygulama tarzı, doz ve süresinin farklı oluĢu ve antioksidan sistemin dokuya spesifik olması nedeniyle araĢtırmaların farklı sonuçlandığını düĢünmekteyiz. ÇalıĢmamızda kontrol grubuna göre CCl4 verilen grupta kalp dokusu MDA düzeylerindeki artıĢın, CCl 4 aracılı oksidatif stres geliĢtiğinin bir göstergesi olduğunu düĢünmekteyiz. Antioksidan enzim aktivitelerinin artmıĢ olması, histopatolojik incelemede sadece orta dereceli hasar görülmesi; kalp dokusunun,CCI4 ‗ün oluĢturduğu oksidatif strese karĢı oluĢan, güçlü ve etkili savunma mekanizmaları içerdiğini düĢündürmektedir. Antioksidan enzimlerle beraber hidrojen donörü olarak kullanılan GSH düzeyinin artmıĢ olması bu düĢüncemizi desteklemektedir. GSH düzeyindeki artıĢın mekanizmasını anlamak için glutatyon sentetaz enzim aktivitesinin de beraber değerlendirildiği baĢka çalıĢmalara ihtiyaç olduğunu düĢünmekteyiz. 107 6. ÖZET KARBON TETRAKLORÜR (CCl4) VERİLEN RAT KALP DOKULARINDA OKSİDAN / ANTİOKSİDAN SİSTEMLERİN ARAŞTIRILMASI CCI4 tipik bir toksik ajandır ve toksik etkisi serbest radikal üretimi ile olmaktadır. Bu çalıĢmada CCl4 verilen ratların kalp dokularında serbest radikal metabolizmasında rol alan antioksidan enzimlerden süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GPx), glutatyon-s-transferaz (GST) ve katalaz (CAT) enzim aktiviteleri, kalp dokularındaki glutatyon (GSH) seviyeleri ile lipit peroksidasyon ürünü olan malondialdehit düzeyleri araĢtırılmıĢtır. ÇalıĢmada 250-300 gr ağırlığında, wistar albino cinsi toplam 20 adet erkek rat kullanılmıĢ, ratlar rastgele iki eĢit gruba ayrılmıĢtır.Grup I (Kontrol grubu) ratlara 8 hafta boyunca standart rat diyeti verilmiĢtir. Grup II (CCl4 grubu) ratlara CCl4, haftada 3 kez olmak üzere ,8 hafta boyunca 0.3ml/kg (1. hafta), 0.7ml/kg (2. hafta) ve 6 hafta boyunca da 1 ml/kg CCl4 artan dozlarda intraperitoneal olarak verilmiĢtir. Sekiz hafta sonunda ratlar anestezi altında feda edilerek kalp dokuları çıkartılmıĢtır. Kalp dokusu üzerine CCl4‘ün muhtemel oksidan etkisi ile kalp dokusunun 108 antioksidan savunma sistemi, enzimatik ve histopatolojik olarak incelenmiĢtir. ÇalıĢmamızda CCl4 grubunda GPx ve SOD enzim aktiviteleri kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede artarken (p<0.05 ve p<0.05) , GST ve CAT enzim aktivitesi kontrol grubuna göre azalmıĢtır. Ancak bu azalma istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır (p>0.05 ve p>0.05). Kalp dokusu GSH ve MDA düzeylerinin CCI 4 grubunda kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bir Ģekilde arttığı gözlenmiĢtir (p<0.05 ve p<0.05). Bu verilere paralel olarak CCl4 grubunda kontrol grubuna göre histopatolojik olarak bazı değiĢiklikler gözlenmiĢtir. Spearman korelasyon analizi sonuçlarına göre doku MDA düzeyi artarken, GPx ve SOD aktivitesi artmıĢtır. Üçü arasında güçlü pozitif korelasyon görülmüĢtür. Doku GSH düzeyi ile doku SOD aktivitesi arasında güçlü pozitif korelasyon bulunmuĢtur. Doku GSH düzeyi artarken, doku SOD aktivitesi artmıĢtır ve aralarında güçlü bir pozitif korelasyon görülmüĢtür. Doku GPx aktivitesi ile doku CAT aktivitesi arasında zayıf bir negatif korelasyon saptandı. Doku GPx aktivitesi artarken doku CAT aktivitesi azalmıĢtır. Kalp dokusu GPx aktivitesi ile doku SOD aktivitesi arasında güçlü bir pozitif korelasyon vardır.Yine doku GST ve doku CAT aktiviteleri arasında güçlü pozitif korelasyon görülmüĢtür.Doku GST aktivitesi azalırken, doku CAT aktivitesi de azalmıĢtır. ÇalıĢmamızda kontrol grubuna göre CCl4 verilen grupta kalp dokusu MDA düzeylerindeki artıĢın, CCl4 aracılı oksidatif stres geliĢtiğinin bir göstergesi olduğunu düĢünmekteyiz. Kalp dokusunda CAT aktivite 109 düzeyinin düĢük olması, kalp dokusunda hidrojen peroksidin arttığını göstermez. Çünkü çalıĢmamızda GSH ve GPx düzeyi yüksek bulunmuĢtur. GSH-Px enzimi peroksitleri temizlemek için hidrojen donörü olarak GSH‘a ihtiyaç duymaktadır. Hem GSH‘ın hem de GSH-Px‘ın CCl4 kullanılan grupda artmıĢ olması, GSH sentezinde rol alan ve (-) feedback ile GSH sentezini kontrol altında tutan glutatyon sentetaz enziminin aktivitesinin artmıĢ olabileceğini düĢündürmektedir. Antioksidan enzim aktivitelerinin artmıĢ olması, histopatolojik incelemede sadece orta dereceli hasar görülmesi; kalp dokusunun CCI4 ‗ün oluĢturduğu oksidatif strese karĢı oluĢan güçlü ve etkili mekanizmaları içerdiğini düĢündürmektedir. Anahtar Kelimeler : Antioksidan enzimler, Karbon tetraklorür, kalp 110 7. SUMMARY INVESTIGATION OF OXIDAN/ANTIOXIDANT STATUS TREATED WITH CCl4 IN RAT HEART TISSUE CCI4 is a typical toxic agent, and causes production of free-radical. In this study, the heart tissues of rats given CCl4 in the metabolism of free radical antioxidant enzymes superoxide dismutase (SOD), glutathione peroxidase (GPx), glutathione-S-transferase (GST) and catalase (CAT) enzyme activities, heart tissue glutathione (GSH) with levels of lipid peroxidation product, malondialdehyde levels were investigated. Twenty male Wistar-Albino rats weighing approximately 250-300 grams were used in the study. Group–I Control, group-II Carbon tetrachloride. Group I (Control group) for 8 weeks, rats were given standard rat chow. Group II (CCl4 group) rats were given intraperitoneally in increasing doses 0.3ml/kg CCl4 for 8 weeks (1st week), 0.7ml/kg (2nd weeks) and 1 ml / kg for 6 weeks. After eight weeks, the rats were sacrificed under anesthesia, heart tissues were removed. We investigeted probably oxidant effects of CCl4 on heart tissue and antioxidant defense system of cardiac tissue, and conducted enzymatic and histological examination. In our study, GPx and SOD enzyme activities in CCl4 group were significantly increased compared with control group (p <0.05 and p <0.05). GST and CAT enzyme activity in CCl4 group decreased compared with 111 control group. However, this reduction was not statistically significant (p> 0.05 and p> 0.05) . GSH and MDA levels of heart tissue in CCI4 group, a statistically significant increase was observed (p <0.05 and p <0.05). In parallel to these data, CCl4 group according to the control group, some histopathological changes were observed. According to the results of our experiment of tissue MDA levels increased in CCI4 group compared with control group, just as GPx and SOD activity increased. According to the results of spearmann correlation analyze strong positive correlation was found among the three of them. GSH levels of heart tissue with a strong positive correlation was found between SOD activity. GSH activity in the heart tissue with a strong positive correlation was found between CAT activity. SOD activity of CCI4 group increased, while GSH levels increased and a strong positive correlation was found between them. GPx activity in the heart and a weak negative correlation was found between CAT activity in the heart. Tissue GPx activity increased, while CAT activity decrease. GPx activity in the heart tissue with a strong positive correlation was found between SOD activity. SOD activity of CCI4 group increased, while GPx levels increased and a strong positive correlation was found between them. GST levels of heart tissue with a strong positive correlation was found between CAT activity. Tissue GST activity decrease, while CAT activity decreased. Oxidative stress may be a major mechanism for the toxicity of CCl4. In CCI4 group MDA level is higher than the control group supports this opinion. The low level of CAT activity in heart tissue, heart tissue does not show an increase of hydrogen peroxide. Because our study found high levels of GSH and GPx levels. GSH-Px enzyme need to GSH as hydrogen donor to clean peroxides . We think increased of glutathione synthetase enzyme that involved in the synthesis of GSH and (-) feedback, which controls the synthesis of GSH therfore Both GSH and GSH-Px increase in 112 the CCI4 group. Ġncreased antioxidant enzyme activities, only moderate damage apparents in the histopathologic examination against oxidative stress caused by CCI4 in heart tissue, suppose that there is a strong and effective antioxidant system. Keyword : Antioxidant enzymes, Carbon etrachloride, heart 113 8. KAYNAKLAR 1. Aktümsek A. Anatomi ve Fizyoloji, Ġnsan Biyolojisi. 3. Baskı. Ankara: Nobel Yayınevi; 2006. 2. Engin A, Bozkurt BS, Altan N, MemiĢ L, Bukan N. Nitric oxide mediated liver injury in presence of experimental bileduct obstruction. World journal of Surgery 2003; 27(3): 253-255. 3. Engin A, Altan N, IĢık E. Erytrocyte glutathione levels in lithium- induced hypothroidism. Drugs R D 2005; 6(1): 35-40. 4. Hasanoğlu E, Altan N, Sindel P, Ongun CÖ, Bali M, AltıntaĢ E. The relationship between erythrocyte süperoxide dismutase activity and plasma levels of some trace elements (Al,Cu,Zn) of dialysis patients. General Pharmacology 1994; 25(1): 107-110. 5. Özenirler S, Tuncer C, Ongun CÖ, Altan N, Kandilci U. Activity of süperoxide dismutase in erythrocyte of nonalcoholic chronic liver diseases. General Pharmacology 1994; 25(7): 1349-1351. 6. Yılmaz E, Yılmaz S, Karakurt L, Serin E. Osteoartritde Nitrik Oksid ve Malondialdehid Düzeyleri . Clinical Research 2004; 15(1): 7-11. 7. Yılmaz S, Bahçecioğlu IH. Karbon tetraklorür ile Siroz OluĢturulmuĢ Ratlarda Lipid Peroksidasyonu, Antioksidan Enzim ve Piruvat Kinaz Aktiviteleri. Turk. J. Vet. Anim. Sci. 2000; 24: 25–28. 8. Bandyopadhyay U, Das D, Banerjee R. Reactive oxygen species: oxidative damage and pathogenesis. Curr. Sci. 1999; 77(5): 658-665. 9. Recknagel R, Glende EA, Dolak JA, Waller RL. Mechanisms of carbon tetrachloride toxicity, Pharma Ther, 1989; 43: 139-154. 10. Snyder IR, Parke DV, Kocsis JJ, Jollow DJ, Gebson GG, Witmer CM (Eds). Biological Reactive Intermediates II, Chemical Mechanisms and Biological Effects. New York: Plenum Press; 1982. 11. Sies H. Oxidative stress: from basic research to clinical application. Am. J. Med. 1991; 91: 31-38. 114 12. Cheeseman KH. General Mechanisms of toxic liver injury with special reference to free radical reactions. Advances in Inflamation Research, Eds; KD Rainsford and GP Velo 1984; 6: 179-188. 13. Dianzani MU. The role of free radicals in medicine and biology. Acta Physiol, Scand 1980; 492: 153-168. 14. Esterbauer H. Aldehydic products of lipid peroxidation, Free radicals, lipid peroxidation and cancer, Eds: DCH McBrien and TF Slater. London: Academic Press ;1982. 15. Oberley LW. Free radicals and diabete. Free Rad. Biol. Med 1988; 5:113-124. 16. Pitkanen OM, Martin JM, Hallman M, Akerblom HK, Sariola H, Anderson SM. Free radical activity during development of insulin dependent diabetes mellitus in the rat. Life Sci 1991; 50: 335-339. 17. Sinclair AJ, Lunec J, Girling AJ. Barnett AH. Modulators of free radical activity in diabetes mellitus, Role of ascorbic acid, Free Radicals and Saging, Ed:I. Basel: Emirit and B Chance, Birkhauser Verlag; 1992. 18. Jerry P, Liu L, Zeng M, Stamler JS. An apoptotic model for nitrosative stress. Biochemistry 2000; 39: 1040-1047. 19. MICROMEDEX (R) Healthcare Series Vol. 146 expires 12/2010. 20. Agency for Toxic Substances and Disease Registry (ATSDR).Toxicological Profile for Carbon Tetrachloride. Atlanta: U.S. Department of Health and Human Services,Public Healt Service; 2005. 21. Canuto RA, Muzio G, Maggiora M, Biocca ME, Dianzani MU. Glutathione S Transpherase, alcohol dehydrogenase and aldehyde dehydrogenase activities during diethylnitrosamine carsinogenesis in rat liver. Cancer Letters 1993; 68: 177-183. 22. Castilla CI, Garcia M, Muguerza B, Quiroga J, Perez R, Satidrian S, et al. Hepatoprotective effects of insuline like growth factor I in rats with carbon tetrachloride induced cirrhosis. Gastroenterology 1997; 113 (5): 1682-1691. 115 23. Thrall KD, Vucelick ME, Gies RA, Benson JM. Comparative metabolism of carbon tetrachloride in rats, mice, and hamsters using gas uptake and PBPK modeling. J Toxicol Environ Health A 2000; 60(8): 531548. 24. Weber LW, Boll M, Stampfl A. Hepatotoxicity and mechanism of action of haloalkanes: carbon tetrachloride as a toxicological model. Crit Rev Toxicol 2003; 33: 105-136. 25. . Rao PS, Mangipudy RS, Mehendale HM. Tissue injury and repair as parallel and opposing responses to CCI4 hepatotoxicity: a novel doseresponse. Toxicology 1997; 118: 181-193. 26. Sanzgir UY, Srivatson V, Muralidhara S, Dallas CE, Bruckner JV. Uptake, distribution and elimination of carbon tetrachloride in rats tissues following inhalation and ingestion exposures. Toxicol Appl Pharmacol. 1997; 134(1): 120-129. 27. Dashtı H, Jeppson B, Hagerstrandı I, Hultberg B, Srınıvas U, Abdulla M, Bengmark S. Thioactamide-and Carbon Tetrachloride-induced liver cirrhosis. Eur. Surg. Res. 1989; 21: 83-91. 28. Kanter M, Meral I, Dede S, Gunduz H, Cemek M, Ozbek H, Uygan I. Effects of Nigella sativa L. And Urtica dioica L. on lipid peroxidation, antioksidant enzyme systems and some liver enzymes in CCI 4 –treated rats. J. Vet. Med. A:Physiol. Pathol. Clin. Med. 2003; 50: 264-268. 29. Parola M, Leonarduzzi G, Biasi F, Albano E, Biocca ME, Poli G, Dianzani MU. Vitamin E dietary supplementation protects against CCI 4 induced chronic liver damage and cirrhosis. Hepatology 1992; 16: 10141021. 30. Williams AT, Burk RF. Carbon tetrachloride hepatoxicity: an example of free radical-mediated injury. Semin. Liver Dis. 1990; 10: 279-284. 31. Zhang D, Yasuda T, Yu Y, Zheng P, Kawabata T, Ma Y, Okada S. Ginseng extract scavenges hydroxyl radical and protects unsaturated fatty 116 acids from decomposition caused by iron-mediated lipid peroxidation. Free Rad. Biol. Med. 1996; 20: 145-150. 32. Cabre M, Comps J, Paternain JL, Ferre N, Joven J. Time course of changes in hepatic lipid peroxidation and glutathione metabolism in rats with carbon tetrachloride-induced cirrhosis. Clin Exp Pharmacol Physiol 2000; 27(9): 694-699. 33. Melin AM, Perromat A, Deleris G . Pharmacologic aplication of Fourier transform IR spectroscopy : invivo toxicity of carbon tetrachloride on rat liver. Biopolymers 2000; 57(3): 160-168. 34. Major GN, Collier JD. Repair of DNA lesion O6 -methylguanine in hepatocellular carsinogenesis. J Hepatobiliary Pancreat Surg 1998; 5(4): 355-366. 35. Sanzgiri UY, Kim HJ, Muralidhara S, Dallas CE, Bruckner JV. Effect of route and pattern of exposure on the pharmacokinetics and acute hepatotoxicity of carbon tetrachloride. Toxicol Appl Pharmacol 1995; 134: 148-154 . 36. Sanzgiri UY, Srivatsan V, Muralidhara S, Dallas CE , Bruckner JV. Uptake, distribution, and elimination of carbon tetrachloride in rat tissues following inhalation and ingestion exposure. Toxicol Appl Pharmacol 1997; 143: 120 - 129. 37. Mandal AK, Sinha J, Mandal S, Mukhopadhyay S, Das N. Targeting of liposomsl flavonoid tol iver in combating hepatocellular oxidative damage. Drug Deliv 2002; 9: 181-185. 38. Güven A, Erginsoy S, Kaya N. Kazlarda karbon tetraklorür zehirlenmesinin biyokimyasal ve patolojik parametrelere etkisi. Kafkas Ü. Vet. Fak.Derg. 2003; 9: 131-136. 39. McCay PB, Lai EK, Payer JL, Dubose CM, Janzen EG. Oxygen and carbon centered radical formation during carbon tetrachloride metabolism. J. Biol. Chem. 1984 ; 259: 2135-2143. 117 40. Erdoğan E, Kaya A, Rağbetli MÇ, Özbek H, Cengiz N. Anason (Pimpinella anisum) Ekstresinin Deneysel Akut Karaciğer Hasarında Karaciğer Koruyucu Etkisi Var mı? Van Tıp Dergisi 2004; 11 (3): 69-74. 41. Stombeck DR, Guilford WG. Small Animal Gastroenterology. 2nd edit. California: Stongate publishing Co ; 1990. 42. Vural N. Toksikoloji. Ankara: A. Ü. Ecz. Fak. Yayınları. (No 56); 1984. 43. Nadkarni GD, Souza NB. Hepatic antioxidant enzymes and lipid peroxidation in carbon tetrachloride-induced liver cirrhosis in rats. Biochem Med and Met Biol1988; 40: 42-5. 44. Gasso M, Rubio M, Varela G,Cabre M, Caballeria J, Alonso E, et al. Effects of S adenosylmethionine on lipid peroxidation and liver fibrogenesis in carbon tetrachloride-induced cirrhosis. J Hepatol 1996; 25: 2000- 2005. 45.Liebert J, Matlawska I, Bylka W, Murias M. Protective effect of aquilegia vulgaris on APAP induced oxidative stress in rats. J. Ethnopharm 2005; 97: 351-358. 46. Sherlock S. The spectrum of hepatotoxicity due to drugs. Lancet 1986; 2: 440-444 . 47. Foulis PR, Sandford BH, Gottfried M. Drug induced morphologic changes in the liver. Ann. Clin. Lab. Sci. 1988; 18: 215-228. 48. . Sancak B, Cumhur M, editörler. Fonksiyonel Anatomi, BaĢ-Boyun ve iç organlar. 3.baskı. Ankara: ODTÜ Yayıncılık; 2004. 49. Kuzey GM, Özdamar ġO, Zergeroğlu S, editörler. Temel Pataloji . Ankara: GüneĢ Kitapevi; 2007. 50.Floyd RA, Davies KJA. Ed. DNA damage and repair in ―Oxidative Damage and Repair‖. London: Pergamon Press; 1992 51. Halliwel B, Gutteridge J. The antioxidant of human extracellular fluids. Archieves of Biochemistry and Biophysics 1990; 280: 1- 8. 52. Gutteridge J.Lipid peroxidation and antioxidants as biomarkers of tissue damage. Clin Chem 1995; 41: 1819 – 1828. 118 53. Rao G. Glutathionyl hydroquinone: a potent pro-oxidant and a posible toxic metabolite of benzene. Toxicology 1996; 106: 49- 54. 54. Manna C, Galletti P, Cucciolla V, Moltedo O, Leone A, Zappia V. The protective effect of the olive oil polyphenol (3,4-Dihydroxyphnyl)-ethanol counteracts reactive oxygen metabolite-induced cytotoxicity in caco-2 cells. American Socienty for Nutritional Sciences 1997; 22: 3166-3197. 55. Mc Cord JM. Oxygen-derived free radicals in postischemic tissue injury. The New England J. Med. 1985; 312(3): 159-163. 56. Maher P, Schubert D. Signaling by reactive oxigen species in the nervous system. Cell. Mol. Life Sci. 2000; 57: 1287-1305. 57. Basaga HS. Biochemical aspects of free radicals. Biochem. Cell Biol. 1990; 68(7-8): 989-998. 58. Gutteridge J.M, Halliwell B. Free Radicals in Biology and Medicine. Oxford: Clerendon Press; 1991. 59. Halliwell B, Gutteridge JMC. Role of free radicals and catalytic metal ions in human disease: An overview. Methods in enzymology 1989; 186 : 1-17. 60. Scandalios JG. The rise of ROS. TRENDS in Biochemical Sciences 2002; 27: 483-486. 61. Kılınç K, Kılınç A. Oksijen toksisitesinin aracı molekülleri olarak oksijen radikalleri. Hacettepe Tıp Dergisi 2002; 33: 110- 118. 62. Akkus I. Serbest Radikaller ve Fizyopatolojik Etkileri. 1. Baskı. Konya: Mimoza Yayınları ; 1995. 63. Gaetani P , Lombardi D. Brain damage following subarachnoid hemorrhage: the imbalance between antioxidant systems and lipid peroxidative processes. Journal of Neurosurgical Sciences 1992; 36: 1-10. 64. Deuticke B, Heller K, Haest M. Leak formation in human eryhrocytes by the radical-forming oxidant t-butylhydroperoxide. Biochimica et Biophysica Acta 1986; 854: 169-183. 65. La Cassa C, Villegas I, Lastra A, Motilva V, Calero M. Evidence for protective and antioxidant properties of rutin, a natural flavone, against 119 ethanol induced gastric lesion. Journal of Ethnopharmacology 2000; 71: 45-53. 66. Fang YZ, Yang S, Wu G. Free Radicals, Antioxidants and Nutrition. Nutrition 2002; 18: 872– 879 . 67. Cooper CE, Vollaard NBJ, Choueiri T, Wilson MT. Exercise, free radicals and oxidative stress. Biochemical Society Transactions 2002; 30: 280-285 . 68. Kaneda H, Taguchi J, Ogasawara K, Aizawa T, Ohno M. Increased level of advanced oxidation protein products in patients with coronary artery disease. Atherosclerosis 2002; 162: 221-225. 69. Halliwell B, Gutteridge J.M. Free Radical in Biology and Medicine. Third ed. Oxford: Oxford University Press; 2000. 70. Pouda M, Traber MG, Weber C, Yan LJ, Pakcer L. UV-irradiation deplets antioxidants and causes, damage in a model human skin. Free Radic. Biol. Med. 1998; 92: 5259-5265. 71. Baud L, Laurent L, Ardoillov R. Reactive oxygen species: production and role in the kidney. Am. J. Of Physiol. 1986; 251: 765- 776. 72. Mc Cord J M, Fridovich I. The biology and pathology of oxygen radicals.Annals of Inter. Med 1978; 89: 12-127. 73. Beckman KB, Ames BN. The free radical theory of aging matures, Physiol. Rev. 1998; 78: 547-581. 74. Sodergen E. Lipid peroxidation in vivo. Uppsala: Uppsala University; 2000. 75. Nishiyama Y, Ikeda, H, Haramaki N. Oxidative stress is related to exercise intolerance in patients with heart failure. Am Heart J 1998; 135: 115. 76. Yao T, Esposti SD, Huang L, Amon R, Spangenberger A, Zern MA. Inhibition of carbon tetrachloride induced liver injury by liposomes containing Vitamin E. Am J Physiol 1994; 30: 476-484. 77. Freidovich I. Fundamental aspects of reactive oxygen species, or what‘s the matter with oxygen? Ann NY Acad Sci 1999; 893: 13 . 120 78. Gilbert D.L. Fifty years of radical ideas. Ann. N.Y. Acad. Sci. 2000; 899: 1. 79. Pieper GM, Siebeneich W, More-Hilton M, Roza AM. Reversal by LArginin of a dysfunctional arginine/nitric oxide pathway in the endothelium of the genetic diabetic rat. Diabetologia 1997; 40: 910-915. 80. Hubel C, Kozlov A, Kagan V, Evans R, Davidge S, McLaughlin M, et al. Decreased transferin and increased transferin saturation in sera of women with preeclampsia: implication for oxidative stres. Am J Gynecol 1996; 175: 692- 70 81. Demple B. Radical Ideas : genetic responses to oxidative stres. Clinical and Expermental Pharmacology and Phsiology 1999; 26: 64-68. 82. Chen S, Schopfer P. Hydroxyl-radical production in physiological reactions a novel function of peroxidase. Eur. J. Biochem. 1999; 260: 726-735. 83. Ekinci F, Linsley M, Shea T. Beta amyloid induced calcium influx induces apoptosis in culture by oxidative stres rather than tau phosphorylation. Molecular Brain Research 2000; 76: 389-395. 84. Cheeseman KH, Slater TF. An introduction to free radical biochemistry. Brit. Med. Bulletin 1993; 149: 481-493. 85. Evans P, Halliwell B. Micronutrients: Oxidant/antioxidant status. Br. J. Nutr. 2001; 85: 67. 86. Jensen SJK. Oxidative stress and free radicals. Journal of Molecular Structure (Theochem) 2003; 666-667: 387-392. 87. Hawkins CL, Pattison DI, Davies MJ. Hypochlorite-induced oxidation of amino acids, peptides and proteins. Amino Acids 2003; 25: 259-274. 88. Samokyszyn V, Marnett L. Hydroperoxide-dependent cooxidation of 13-cis-retinoic acid by prostoglandin H synthase. Journal of Biological Chemistry 1987; 262: 14119-14133. 89. Mayer B, Hemmens B. Biosynthesis and action of nitric oxide in mammalian cells. TIBS 1997; 22: 477-481. 121 90. Berlett BS, Stadtman ER. Protein oxidation in aging, disease and oxidative stress. J. Biol. Chem. 1997; 272: 213-216. 91. Hausladen A, Stamler J.S. Nitrosative stres. Methods in Enzymology 1999; 300: 389-395. 92. Jong MK, Adham NF, Heng MCY, Costea NV, Heng MK. Trace element metabolic alterations of zinc and prostoglandins in both human and animal colonic tumor cells. J. Am. Coll. Nutr. 1995; 14: 473-479. 93. Haddad JJ. Oxygen sensing and oxidant/redox-related pathways. Biochemical and Biophysical Research Communications 2004; 316: 969-977. 94. Boyunağa H, Çelik C. Serbest radikaller ve hücresel denge. Bilim Teknik Dergisi 1996; 347: 98-100. 95. Powell SR. The antioxidant properties of zinc. J. Nutr. 2000; 130: 1447-1454. 96. De Zwart LL, Meerman JHN, Commandeur JNM, Vermeulen NPE. Biomarkers of free radical damage aplications in experimental animals and in humans. Free Radical Biology and Medicine 1999; 26: 202-226. 97. Uchida K. Role of reactive aldehyde in cardiovasculer diseases. Free Radical Biology and Medicine 2000; 28: 1685-1696. 98. Uchida K. Role of reactive aldehyde in cardiovasculer diseases. Free Radical Biology and Medicine 2000; 28: 1685-1696. 99. Kremer TM, Rinne ML, Xu Y, Chen XM, Kelley MR. Protection of pulmonary epithelial cells from oxidative stress by hMYH adenine glycosylase. Respiratory Research 2004; 5:16. 100. Cross CE, Halliwell B, Borish ET, Pryor WA, Ames BN, Saul RL, McCord JM, Harman D. Oxygen radicals and human disease. Ann Intern Med. 1987; 107(4): 526-45. 101. Bird RP, Draper HH. Comparative studies on different methods of malonaldehyde determination. Methods Enzymol. 1994; 105: 299-305. 122 102. Esterbauer H, Cheeseman KH. Determination of aldehid lipid peroxidation products: Malonaldehyde in biological samples. J. Chromatogr. B. 2002; 775: 121-126. 103. Chirico S. High Performance liquid chromatography based thiobarbituric acid tests. Methods Enzymol. 1994; 234: 314-318. 104. Carbonneau MA, Peuchant E, Sess D, Canioni P, Clerc M. Free and bound malondialdehyde measured as thiobarbituric acid adduct by HPLC in serum and plasma. Clin. Chem. 1991; 37:1423-1429. 105. Agarwal R, Chase SD. Rapid fluorimetric-liquid chromatographic determination of malonaldehyde in biological samples. J. Chromatogr. B. 2002; 775: 121-126. 106. Pilz J, Meineke I, Gleiter CH. Measurement of free and bound malondialdehyde in plasma by high-performance liquid chromatography as the 2,4 dinitrophenylhydrazine derivative. J. Choromatogr. B. 2000; 742: 315-325. 107. Blake DR, Allen RE, Lunec J. Free radicals in biological systems—a review orientated to inflammatory processes. British Medical bulletin 1987; 43(2) : 371-385. 108. Reznick AZ, Packer L. Oxidative damage to proteins: Spectrophotometric method for carbonyl assay. Methods Enzymol. 1994; 233: 357-363. 109. Shacter E. Quantification and significance of protein oxidation in biological samples. Drug Met. Rev. 2000; 32: 307-326. 110. Hawkins CL, Davies MJ. Generation and propagation of radical reactions on proteins. Biochem. Biophys. Acta 2001; 1504: 196-219. 111. Evans P, Lyras L, Halliwell B. Measurement of protein carbonyls in human brain tissue. Methods Enzymol. 1999; 300: 145-156 112. Alderman C, Shan S, Foreman JC, Chain BM, Katz DR. The role of advanced oxidation protein products in regulation of dentritic cell function. Free Radic. Biol. Med. 2000; 32: 377-385. 123 113.Çakatay U, Telci A, Kayalı R, Tekeli F, Akcay T, Sivas A. Relation of aging with oxidative protein damage parameters in the rat skeletal muscle. Clin. Biochem. 2003; 36: 51-55. 114. Witko-Sarsat V, Descamps-Latscha B. Advanced oxidation protein products: novel uraemic toxins and pro-inflammatory mediators in chronic renal failure?, Nephrol. Dial. Transplant. 1997; 12: 1310-1312. 115. Witko-Sarsat V, Nguyen-Khoa T, Jungers P, Drueke T, DescampsLatscha B. Advanced oxidation protein products as a novel molecular basis of oxidative stress in uremia. Nephrol. Dial. Transplant. 1999; 14: 76-78. 116. Otani K, Shimizu S, Chijiiwa K, Yamaquchi K, Kuroki S, Tanaka M. Increased Urinary Excretion of Bilirubin Oxidative Metabolites in Septic Patients: A New Marker for Oxidative Stress in Vivol. Journal of Surgical Research 2001; 96: 44-49. 117. Minetti M, Mallozzi C, Michela AM, Stasi D, Pietraforte D. Bilirubin is an effective antioxidant of peroxynitrite-mediated protein oxidation in human blood plasma. Arch Biochem Biophys 1998; 352(2): 165-174. 118. Hegyi T, Goldie E, Hiatt M.The protective role of bilirubin in oxygenradical diseases of the preterm infant. J Perinatol 1994; 5: 247-256. 119. Stocker R, Yamamoto Y, McDonagh AF, Glazer AN, Ames BN. Bilirubin is an antioxidant of possible physiological importance. Science 1987; 235 : 4792; 1043-1046. 120. Stocker R. Antioxidant activities of bile pigments. Antioxid Redox Signal. 2004; 6(5): 841-849. 121. Gopinathan V, Miller NJ, Milner AD, Rice-Evans AC. Bilirubin and ascorbate antioxidant activity in neonatal plasma . FEBS Letters 1994; 349: 197- 200. 122. Lindeman JH,Lentjes EG, Houdkamp E. Effect of an Exchange transfusion on plasma antioxidants in the newborn. Pediatrics 1992; 90: 200 - 203. 124 123. Gutteridge JM, Halliwell B. Antioxidants in Nutrition, Health and Disease. New York: Oxford University Pres; 1994 . 124. Splettstoesser WD, Werner SP. Oxidative Stress in Phagocytes ―The Enemy Within‖. Microscopy Research And Technique 2002; 57: 441–455. 125. Yesilkaya A, Altinayak R, Korgun DK. The antioxidant effect of free bilirubin on cumene-hydroperoxide treated human leukocytes. Gen Pharmacol. 2000; 35(1): 17-20. 126. Matsuo M, Kaneko T. The Chemistry of Reactive Oxygen Species and Related Free Radicals. Edit.Zsolt Radak. (Free Radicals in Exercise and Aging). Human Kinetics 2000: 1-33. 127. Rahman Q, Abidi P, Afaq F, Schiffman D,Mossman TB, Kamp WD, Athar M. Glutathione Redox System in Oxidative Lung Injury. Crit. Rev. in Toxicol. 1999; 29: 543-568. 128. Jacob R.A. Trace Elements in Textbook of Clinical Chemistry, (Tietz N. W. ed.) Philadelphia: W.B. Saunders Company; 1986. 129. Meister A. Glutathione, ascorbate and cellular protection. Cancer Res. Suppl. 1994; 954: 1969-1975. 130. Tofovic SP, Jackson EK. Effects of long-term caffeine consumption on renal function in spontaneously hypertensive heart failure prone rats. J Cardiovasc Pharmacol. 1999; 33(3): 360-366. 131. Lai C.C, Huang W, Askari A, Wang Y. Differantial regulation of superoxide dismutase in copper deficient rat organs. Free Radic. Biol. Med. 1994; 16: 613-620. 132. Zhao J, Liu XJ, Ma JW, Zhenq RL. DNA damage in healthy term neonate. Early Human Development 2004; 77: 89-98. 134. Michiels C, Raes M, Toussaint O, Remacle J. Importance of Seglutathione peroxidase, catalase, Cu-Zn superoxide dismutase for cell survival against oxidative stres. Free Radic. Biol. Med. 1994; 17: 235-248. 135. . Dringen R, Pawlowski PG, Hirrlinger J. Peroxide detoxification by brain cells. J. Neurosci. Res. 2005; 79: 157-165. 125 136. Shidhu P. Protective role of zinc in nickel induced hepatotoxicity in rats. Chemico-Biological Interactions 2004; 150: 199-209. 137. Liebert J, Matlawska I, Bylka W, Murias M. Protective effect of aquilegia vulgaris on APAP induced oxidative stress in rats. J. Ethnopharm. 2005; 97: 351-358. 138. Guemori L, Arthur Y, Herbeth B, Jeandel C, Cunny G, Siest G. Biological variability of süperoxide dismutase, glutathione peroxidase and catalase in blood. Clin Chem 1991; 37: 1932-1937. 139. Nordberg J, Arner ES. Reactive oxygen species; antioxidants and the mammalian thioredoxin system. Free Radic Biol Med 2001; 31 (11): 1287-312 . 140. Felix K, Rockwood LD, Pretsch W, Nair J, Bartsch H, Bornkamm GV, Janz S. Moderate G6PD deficiency increases mutation rates in the brain on mice. Free Radic Biol Med 2002; 32(7): 663-673. 141. Rozga J. Animal models of liver regeneration, Ġn W.W. and D.G.Souba (Eds.). Surgical Research. Wilmore California: Academic Press; 2001. 142. Ġlhan A, Akyol O, Gurel A, Armutcu F, Iraz M, Oztas E. Protective effects of caffeic acid phenethyl ester against experimental allergic encephalomyelitis induced oxidative stress in rats. Free Radical Biology and Medicine 2004; 37(3): 386-394. 143. Lowry OH, Rosebrough NJ, Farr AL, Randall RJ. Protein measurements with the folin phenol reagent. J. Biol Chem1951; 193: 265275. 144. Ohkawa H, Ohishi N, Yagi K. Assay for lipid peroxides in animal tissues by thiobarbituric acid reaction. Analytical Biochemistry 1979; 95: 351- 358. 145. Paglia DE, Valentina WN. Studies on quantitative and qualitative characterization of erytrocte glutathione peroxidase. J. Lab. Clin. Med. 1967; 70: 158-169. 126 146. Habig WH, Pabst MJ, Jakoby WB. Glutathione-S-transferases: The first enzymatic step in mercapturic acid formation. J. Biol. Chem. 1974; 249: 130-139. 147. .Aebi H. Catalase, In: H.U.Bergmeyer, (Ed): Methods of Enzymatic Analysis. New York and London: Academic Press; 1974. 148. Yi-Sun S, Oberly LW, Li Y. A simple method for clinical assay of superoxide dismutase. Clin. Chem. 1988; 34: 497-500. 149. Rao PS, Mangipudy RS, Mehendale HM. Tissue injury and repair as parallel and opposing responses to CCI4 hepatotoxicity: a novel doseresponse. Toxicology 1997; 118: 181-193. 150. Castillo T, Koop DR, Kamimura S, Triadafilopoulos G,Tsukamodo H. Role of cytochrome P-450 2E in ethanol-,carbon tetrachloride- and irondependent microsomal lipidperoxidation. Hepatology 1992; 16(4): 992–996. 151. Hartley DP, Kolaja KL, Reinchord J, Peterson DR .4-Hydroxynonenal and malondialdehyde hepatic protein adducts in rats treated with carbon tetrachloride: immunochemical detectionand lobular localization. Toxicol Appl Pharmacol 1999; 161(1): 23–33. 152. Das S, Santra A, Lahiri S, Guhamazumder DN. Implications of oxidative stress and hepatic cytokine (TNF-alpha and IL-6) response in the pathogenesis of hepatic collagenesis in chronic arsenic toxicity. Toxicol. Appl. Pharmacol. 2005; 204: 18-26. 153. - Naik SR. Antioxidants and their role in biological functions: anoverview. Ind. Drugs 2003; 40: 501-516. 154. Kogure K, Ishizaki M, Nemoto M, Kuwano H, Makuuchi M. A comparative study of the anatomy of rat and human livers. J Hepatobiliary Pancreat Surg 1999; 6(2): 171–175. 155. Halim AB, El-Ahmady O, Hassab-Allah S, Abdel-Galil F, Hafez Y, Darwish A. Biochemical effect of antioxidants on lipids and liver function in experimentally-induced liver damage. AnnuClin Biochem 1997; 34(6): 656–663. 127 156. Botsoglou N, Taitzoglou I, Zervos I, Botsoglou E, Tsantarliotou M, Chatzopoulou PS. Potential of long-term dietary administration of rosemary in improving the antioxidant status of rat tissues following carbon tetrachloride intoxication. Food and Chemical Toxicology 2010; 48:944-950. 157. Guven A, Guven A, Gulmez M. The Effect of Kefir on the Activities of GSH-Px, GST, CAT, GSH and LPO Levels in Carbon TetrachlorideInduced Mice Tissues . J. Vet. Med. B 2003; 50: 412–416. 158. Güven A, Yılmaz S. The Effect of Carbon Tetrachloride (CCI 4 ) and Ethanol ( C2H5OH ) on the Determination of Levels Glutathione Peroxidase, Catalase, Glucose-6-Phosphate Dehidrogenase and Lipid Peroxidation Liver and Kidney in the Goose . Kasfkas Üniv. Vet. Fak. Derg. 2005; 11(2): 113-117. 159. Karadenız A, Yıldırım A, Karakoc A, Kalkan A, Kalkan Y, Celebi F. Protective effect of Panax ginseng on carbon tetrachloride induced liver, heart and kidney injury in rats. Revue Med. Vet. 2009; 160(5): 237-243. 160. Özer AB, Kaman D. Effects of Epigallocatechin 3- Gallate in Rat Cardiac Tissue on Oxidant and Antioxidant System Exposed to Sevoflurane Anesthesia. Fırat Tıp Dergisi 2007; 12(2): 93-96. 161. Li T, Singal PK. Adriamycin-Induced Early Changes in Myocardial Antioxidant Enzymes and Their Modulation by Probucol . Circulation. 2000; 102: 2105-2110. 162. Rajesh MG, Latha MS. Protective activity of Glycyrrhiza glabra Linn. on carbon tetrachloride-induced peroxidative damage. Indian J Pharmacol 2004; 36 : 284-287. 163. Rose WC. New aspects of glutathione biochemistry and transport selective alteration of glutathione metabolism. Nutrition Rev 1984; 42 (12): 397-410. 164. Meister A. Selective moification of glutathione metabolism. Science 1983; 220: 472-477. 128 165. Manna P, Sinha M, Sil PC. Aqueous extract of Terminalia arjuna prevents carbon tetrachloride induced hepatic and renal disorders. BMC Complementary and Alternative Medicine 2006; 6: 33 . 166. Tirkey N, Pilkhwal S, Kuhad A, Chopra K. Hesperidin, a citrus bioflavonoid, decreases the oxidative stress produced by carbon tetrachloride in rat liver and kidney. BMC Pharmacology 2005; 5: 2. 167. Lesiuk SS, Czechowska G, Zimmer MS, Slomka M, Madro A, Celinski K, et al. Catalase, superoxide dismutase, and glutathione peroxidase activities in various rat tissues after carbon tetrachloride intoxication. J Hepatobiliary Pancreat Surg 2003; 10: 309–315. 168. . Adams JD, Klaindman LK, Odunze LN, Shen HC, Miller CA. Alzheimer‘s and Parkinson‘s dissease: Brain levels of glutathione, glutathione disulfide and vitamin E. Mol Chem Neuropathol 1991; 14: 213–226. 169. Jones, Eklow L, Thor H, Orrenius S. Metabolism of hydrogen peroxide in isolated hepatocytes: Relative contribution of catalase and glutathione peroxidase in decomposition of endogenously generated H 2O2. Arch Biochem Biophys 1981; 210: 505-506. 170. Del Maestro R, Mc Donald W. Distribution of superoxide dismutase, glutathione peroxidase and catalase in developing rat brain. Mech Ageing Dev 1987;41: 29–38. 171. Somani SM, Ravi R, Rybak LP. Effect of exercise training on antioxidant system in brain region of rat. Pharmacol Biochem Behav 1995; 50(4): 635–639. 172. Maestro RD, McDonald W. Distribution of superoxide dismutase, glutathione peroxidase and catalase in developing rat brain. Mech Ageing Dev 1987; 41: 29–38. 173. Kish SJ, Morito C, Hornykiewicz O. Glutathione peroxidase activity in Parkinson‘s disease brain. Neurosci Lett 1985; 58: 343–346. 129 174. Tabatabaie T, Floyd RA. Susceptibility of glutathione peroxidase and glutathione reductase to oxidative damage and the protective effect of spin trapping agents. Arch Biochem Biophys 1994; 314: 112-119. 175. Liebert J, Matlawska I, Bylka W, Murias M. Protective effect of aquilegia vulgaris on APAP induced oxidative stress in rats. J. Ethnopharm. 2005; 97: 351-358. 176. Torres VM, Srdjenovic B, Jacevic V, Simic DV, Djordjevic A, Simplício AS. Fullerenol C60(OH)24 prevents doxorubicin-induced acute cardiotoxicity in rats. Pharmacological reports 2010; 62: 707-718. 177. Jalili S,Ilkhanipour M, Heydari R, Farshid AA, Salehi S. The Effects of Vitamin E on Endosulfan-Induced Oxidative Stress in Rat Heart . Pakistan Journal of Nutrition 2007; 6(4): 375-380. 178. Prohaska JR. Changes in Cu, Zn-superoxide dismutase, cytochrome C oxidase, glutathione peroxidase and glutathione transferase activities in copper deficient mice and rats. J Nutr 1991; 121: 355–363. 179. Blum J, Fridovich I. Inactivation of glutathione peroxidase by superoxide radical. Arch. Biochem. Biophys. 1985; 240: 500-508. 180. Hess ML, Manson NH. The oxygen free radical system and myocardial dysfunction. Adv Myocardiol. 1985; 5: 177–181. 181. Dhalla AK, Hill MF, Singal PK. Role of oxidative stress in transition of hypertrophy to heart failure. J Am Coll Cardiol. 1996; 28: 506–514. 182. Doroshow JH, Locker GY, Myers CE. Enzymatic defenses of the mouse heart against reactive oxygen metabolites. J Clin Invest. 1980; 65: 128–135. 183. Marklund L, Westman G, Lundgren E, Roos G. CuZn superoxide dismutase, Mn superoxide dismutase, catalase and glutathione peroxidase in normal and neoplastic cell lines and normal human tissue. Cancer Res. 1982; 42: 1955–1961. 183. Janssen M, Van DeMeer P, DeJong JW. Antioxidant defences in rat, pig, guinea pig, and human hearts: comparison with xanthine oxidoreductase activity. Cardiovasc Res. 1993; 27: 2052–2057. 130 184. Jones TW, Thor H, Orrenius S. Against toxic substances. Arch Toxicol Suppl 1986; 9: 259–271. 131 9. ÖZGEÇMİŞ Adı : Tülay Soyadı : ġAHĠN Doğum Yeri ve Tarihi : Elazığ, 26.10.1972 Eğitimi: 2004- : Gazi Üniversitesi Saglık Bilimler Enstitüsü Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Doktora Eğitimi / ANKARA 1990-1996: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi / ANKARA 1987-1990:Malatya Lisesi/ MALATYA 1984-1987: Atatürk Ortaokulu/ MALATYA 1979-1984:Barbaros Ġlkokulu/MALATYA Yabancı Dili : Ġngilizce 132 10. TEŞEKKÜR Doktora eğitimim boyunca, her konuda yardım ve desteğini esirgemeyen, tez çalıĢmalarım süresince bilgi ve deneyimleriyle beni yetiĢtiren, sabır ve anlayıĢına hayran olduğum, öğrencisi olmaktan Ģeref duyduğum değerli hocam, tez danıĢmanım Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Baskanı Sayın Prof. Dr. Hatice PAġAOĞLU‘ na sonsuz saygı ve teĢekkürlerimi sunarım. ÇalıĢmalarımda verdiği destek ve yardımdan dolayı baĢta Prof. Dr. Mustafa KAVUTÇU olmak üzere tüm Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri‘ ne teĢekkürü bir borç bilirim. Histoloji-Embriyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Suna ÖMEROĞLU‘na, yardımlarını esirgemeyen Uzm. Dr. NeĢe LORTLAR UÇANKUġ‘a; tez çalıĢmamda sonsuz yardımları ve desteği olan, bilgi ve tecrübesine güvendiğim ve sürekli bu desteği bana hissettiren arkadaĢım Uzm. Dr. Canan YILMAZ DEMĠRTAġ ‘a sonsuz sevgilerimi ve teĢekkürlerimi sunarım. Tez çalıĢmam aĢamasında yardımlarını esirgemeyen Uzm. Dr. Seda DUYGULU DEVAY ve Dr. Ahmed HUSSEIN‘e teĢekkür ederim. Tüm eğitim hayatım boyunca beraber yol aldığımız; güleryüzlü, çalıĢkan ve hoĢgörülü canım arkadaĢım Dr.Bedriye KĠTĠZ‘e teĢekkür ederim. Bugünlere gelmemde büyük emekleri olan sevgili aileme; her zaman yanımda olarak desteğini esirgemeyen eĢim Dr.Ġhsan ġahin‘e ve canım çocuklarım; Sılanur ve Tarık ġamil‘e teĢekkür ederim. Dr.Tülay ġAHĠN 133 134