Kisisel Gelisim , , ve Rehberlik Birimi Bülteni ŞUBAT BÜLTENİ 2012 Sevgili Velilerimiz, Geçtiğimiz aylarda değerlerimiz ve arkadaşlık temalarımızın bültenlerini sizlerle paylaşmıştık. Bu konuları tamamlayacağını düşündüğümüz “İLETİŞİM” ise bu ayki temamız. Gündelik yaşamımızda, iş yaşamında, aile içi ilişkilerde düşüncelerimizi ve duygularımızı doğru bir şekilde ifade etmek yaşamımızı kolaylaştırıyor ve bizi mutlu ediyor. Gelişim Koleji olarak öğrencilerimizin kendi duygu ve düşüncelerini fark edip doğru ifade eden, iletişim içinde olduğu kişileri dinleyen, onların duygu ve düşüncelerini anlamaya çalışan, kişisel haklarına saygı gösteren bireyler olarak yetişmeleri en önemli hedeflerimizden biridir. Bu nedenle sahip olduğumuz iletişim becerilerini sınıflarda öğrencilerimizle tekrar gözden geçiriyor ve aynı zamanda konuyu sizlerle paylaşıyoruz. Bir sonraki bültende görüşmek dileğiyle… “ Dostum: Sen de biliyorsun ki insanlar konuşmuyorlar. Konuşur gibi yapıyorlar. Öğrendikleri sözcükler var. Birbirlerine onları söylüyorlar. Gerçekte çok azı, konuşuyor. Onlara da dikkat et dostum duygu sözcükleri yok. Birbirlerine söylemeleri gereken sözleri söylerler. Onun için de çoğunlukla birbirlerini dinlemezler. Gerçekte konuşmayan, gerçekte dinlemeyen insanlar anlaştıklarını sanırlar…” ünümüz dünyasında en çok ihtiyaç duyduğumuz şey anlaşılmaktır. Kabul edilmek ve anlaşılmak… Bunu da ancak iletişimle ve iletişimde birbirimize sunduğumuz mesajlarla yapabiliriz. Şu mesaja bir bakın:“Bizler seni birey olarak kabul ediyor ve seninle her şeyi açıklıkla konuşabileceğimize inanıyoruz. Yaşadıklarını, ya da seni rahatsız eden şeyleri, üzüntülerini bizimle açıklıkla paylaşabilirsen seni rahatlıkla anlarız ve sana yardımcı olmak için elimizden geleni yaparız.”Bu mesajı duyan bir çocuğun anlaşılma ihtiyacının karşılanmaması mümkün değildir. Kendine ve anne babasına güveni tam olacaktır. Kabul edildiğini ve anlaşıldığını hissedecektir. Bütün anne ve babalar ilk doğdukları andan itibaren çocukları adına binlerce düş kurarlar. Ailelerin kurduğu her düşte inanılmaz güzellikte bir gelecek ve çocuklarına sunmayı düşündükleri bir çok armağan ve ahlaki değerler vardır. Çocuklarımıza yaşam boyu sunmayı düşündüğümüz en önemli armağanlardan biri mutlaka iletişim becerilerini kazandırmak olmalıdır. İletişim becerilerine sahip bireylerin dünya üzerinde etki edeceği alan neredeyse sınırsızdır. G Bebeğin kendini fark ederek, diğer insanlarla ilişkiye girmesi ile başlayan sosyal etkileşim süreci, yaşam boyu devam eder. İlk sosyal temas anne ile kurulur. Anne bebeğin ağlamalarından neye ihtiyacı olduğunu bir süre sonra anlar ve bebek buna güvenir. Bebek güvenlik gereksinmelerini gidermek için anneye dokunmak ve onun varlığını sıcaklığını duymak ister. Bebek haz aldığı edimlere gülümseyerek, acı çektiği deneyimlere ise ağlayarak tepkide bulunur. Bebekler birbirlerinin ağlamasına ağlayarak karşılık vermekte, bir bebek başka bir bebeğin dokunuşuna, ona dokunarak karşılık verebilmektedir. Akranlar arasında ilk tercihler 2 yaştan itibaren başlayabilmektedir. Küçük çocuklarda akran ilişkilerinde cinsiyet tercihleri de zamanla aynı cinsiyetten karşı cinsiyete doğru gelişmektedir. İki- üç yaş civarında kız çocuklar, erkeklerden ziyade kızlarla oyuncaklarını paylaşırlar ve kız akranlarının isteklerine cevap verirler. İlk üç yıl içinde akranlar nesneleri sahiplenme konusu ile ilgili anlaşmazlıklar yaşayabilmekteyken zamanla anlaşmazlıkların azaldığı görülmektedir. Üç yaşta çocuklar, akranlarıyla ilişki kurmada kendilerine özgü ve kalıcı yöntemler geliştirmeye başlayabilirler Akran tercihlerinin ve popülerliğin temel karakteristiği 4-5 yaştan itibaren şekillenmeye başlamaktadır. Olumlu davranışlar, popülerlikle, olumsuz davranışlar ise akran reddi ile ilişkilidir. Ayrıca işbirliği gibi sosyal beceriler de bu dönemde gelişmeye başlamaktadır. Beş yaşında diğer çocuklarla birlikte olma, iyi ilişkiler kurma isteğinin hakim olduğu dönemin ardından, 6-7 yaş aralığında, çocukların paylaşma, dostluk ve sempati gibi davranışlar sergilemelerinin yanı sıra, rekabet, kavga ve çatışmalar içine girdikleri gözlemlenebilmektedir. Okula başlamış çocuklarla iletişim süreci ayrıca bir çaba gerektirmektedir. Okula başlayan çocuğun iletişimi artık yakın çevresiyle sınırlı değildir. Okulda birlikte olduğu insanlarla geçirdiği vakitlerde olumlu veya olumsuz birçok olay ve davranışlarla karşılaşmaya başlar. Çocuk, okulda karşılaştığı birçok olay karşısında sevinç, üzüntü veya korku gibi duyguları yaşar. Bu yaş döneminde daha objektif ve gerçekçi olurlar. Arkadaşları ile iletişimleri fazlalaştığından ve kendi kararlarını vermek istemelerinden dolayı ebeveynlerini kimi zaman zorlayabilirler. Bu yaş döneminde daha çok hemcinsleri ile iletişime geçip, bir arada bir grup etkinliği yapmak isterler. Çocuk okula ilk başladığı yaşlarından (6-7-8-9) farklı olarak 11 yaşta daha bilinçli ve yaptığının sorumluluğunu alacak düşüncedir. Beğenilmek, takdir edilmek, popüler olmak isteyişleri bu yaşta daha çok ortaya çıkar. Arkadaşlık içindeki iletişimleri de bu dönemde farklılaşır. Daha öncesinden farklı şifreli konuşmalar, parolalar geliştirmeler vardır. Bunların sebebi de özgüven kazanmak, kendine göre birey olduğunu ve özgür düşünebildiğini kanıtlamaktır. Erkekler erkeklerle, kızlar da kızlarla arkadaşlık kurmayı tercih ederler. Kızlar bu dönemde kıyafetlerine çok dikkat ederken, erkekler dağınık ve savruk bir tutum sergilerler. Sürekli başarı peşinde koşan atılgan ve hareketli bir dönem yaşamaktadırlar. Grup çalışmalarına uyumlu olarak katılırlar ve grup tarafından kabul ve takdir edilmeyi çok isterler. Bu yaşlarda çocuklar devamlı birbirinin önünde arkasında etrafında ve hep söz keserek bir arada olurlar çünkü bu yaş döneminde yakında oluş onlar için bir iletişim şeklidir. Bu yaş döneminde konuşmak yerine el sallama, dans ederken aynı rap hareketlerini yapma, aynı ses tonu ile aynı espiriler üzerinde durmada bu dönem çocuğunun iletişim şeklidir. Ön ergenlikten ergenliğe, çocuklar bir yandan ebeveynler, aile ve akranlarıyla güçlü iletişim ihtiyacı hissederken, bir yandan da bağımsızlık ihtiyacı ve kimliklerinin oluşumu için çaba sarfederler. Bu alanda yapılan çalışmalar öyle gösteriyor ki, bireyselleşme ailenin ve ergenin aslında birlikte inşa ettiği bir süreçtir. Bu süreçte de ebeveynçocuk ilişkisinde en temel duygu güvendir. Ebeveynler aile içersinde her türlü konunun konuşulması ve tartışılmasında güven veren bir ortam sağlamalıdır. Özellikle de ergenlik döneminde genç yetişkinlerden kaçmakta kendi dünyasında ve arkadaşları arasında kendini daha özgür hissetmektedir. Kendiyle meşgul olan ergen düşünceleri de karışık olduğu için kendini ifade etmekte zorlanır. Her ne olursa olsun ergenin koşulsuz sevildiğini ve güvenildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır. Çocuklarımızın büyüme dönemleri içinde iletişim becerilerine ait özellikleri tanıdıkça aile içindeki iletişimin nasıl sağlıklı olacağı sorusu karşımıza çıkıyor. Peki anne ve baba olarak gün içerisinde, uzun süre ayrı kaldığınız, duygu ve düşünceler yüküyle eve gelen çocuklarımızla nasıl bir iletişim kurmalıyız? Sağlıklı iletişim yöntemleri kullanılarak anne baba ve çocuk arasında bambaşka bir köprü kurulabilir. Peki ama nasıl? Kabul etme: Çocuğunuzu sizden ayrı bir birey olarak kabul edin. Ebeveynler çocuklarını kabullendiklerini içten bir şekilde kelimelere döktüklerinde çocuklar üzerinde şaşırtıcı bir etki yaratırlar. Bazı çocuklar ilkokula başladıklarında okulda yaşadıkları olumlu ya da olumsuz olayları anne-babalarına anlatmayı tercih etmeyebilirler. Böyle durumlarda çocukların hislerine ya da problemlerine yanıt vermenin en yapıcı ve etkili yöntemlerinden bir tanesi basit kapı aralayıcı dediğimiz sorular diğer bir deyişle “daha fazlasını söylemeye yönelticilerdir” bunlar, ebeveynlerin kendi fikirlerini, yargılarını ya da hislerini iletmeyen ama çocuğu kendi fikirlerini, yargılarını ve duygularını paylaşması için teşvik eden tepkilerdir. Çocuğa kapıları açarlar ve onu konuşmaya davet ederler. Bunların en basitleri: “Bana bundan bahset.” “Hıı, anlıyorum.”, “Buna ne dersin?”, “Gerçekten mi? gibi tarafsız tepkilerdir. Bu kapı aralayıcılar ve konuşmaya teşvik ediciler, çocuğunuzun sizinle iletişim kurması için güçlü bir kolaylaştırıcı olabilirler. Çocukları konuşmaya başlamak ya da devam etmek için cesaretlendirirler. Bunlar ayrıca topu kendi sahalarında tutmalarını sağlarlar. Topu ondan kapmanıza etki etmeyeceği gibi, soru sorarak, tavsiye vererek, güven aşılayarak ya da buna benzer şeyler yaparak kendi fikirlerinizi ona dayamanıza etki etmezler. Bu kapı aralayıcılar size ait fikirleri ve düşünceleri tamamen iletişim sürecinin dışında bırakır. Etkin Dinleme İletişimin temel bir tamamlayıcısıdır. Etkin bir dinleyici olduğunuzda; çocuğunuzun duygu ve düşüncelerini paylaşma ihtiyacı ve arzusu olduğunu kabul edersiniz ve anlayışlı davranırsınız. Etkin dinlemeyi öğrenen anne ve babalar, çocuklarının duygularını daha iyi anladıkça sıcacık ilişkiler kurulacaktır. Her birimiz kendimizle ilgili bir şeyler anlatırken dinlenilmesini isteriz. Çünkü gerçekten dinlediğinizde karşınızdaki kişiye bazı mesajlar gönderirsiniz. Senin anlattıklarına önem veriyorum. Sen ve yaşadıkların benim için önemli Seni dinlemeye her zaman hazırım Seninle konuşmaktan memnunum Seninle olmak benim için önemli Seninle ilgili her şey beni de ilgilendirir Etkili dinleme, karşınızdaki kişinin ne söylemek istediğini dolayısıyla ne düşündüğünü, hissettiğini ve ihtiyacını anlamaya çalışmaktır. Etkili dinleyerek kendi duygu ve düşüncenizi söylemeden önce karşınızdakinin düşünmesine ve rahatlamasına fırsat verecek zamanı sunmuş olursunuz. Etkin Bir Dinleyici Olabilmek İçin Dinlemek için zaman ayırın. Dikkat dağıtan ögelere mümkün olduğunca engel olun. Çocuğunuzun söylemeye çalıştığını duymak ve anlamak için bunu istemeniz ve o anda çocuğun duyduğu endişeler konusunda ona yardıma açık olmanız gerekir. Bazı anne-baba ve çocuklar yatma zamanından önce en iyi iletişim kurduklarını veya akşam yemeği sırasında paylaşımda bulunduklarını keşfetmişlerdir. Kendi düşünce ve bakış açınızı bir yana bırakıp, kendinizi çocuğunuzdan bilgi alacak şekilde hazırlayın. Tüm dikkatinizi ona yöneltin ve deneyimlerini anlayabilmek için kendinizi onun yerine koyun. Onun düşüncelerine değer verdiğinizi ve onları önemli bulduğunuzu hissettirin ve onun bakış açısına karşı duyarlı olun. Duyduğunuz mesajı dinleyin, özetleyin ve çocuğunuza tekrarlayın. Buna yansıtıcı dinleme denir. Uygun bir zamanda, onun size neyi söylemeye çalıştığına ait düşüncelerinizi sakin bir şekilde belirtin. Duyduğunuzu aynen tekrarlamayın, çocuğunuzun ne düşünüyor ve hissediyor olabileceğini derinlemesine ele alın. Unutmayın ki, söylenen sözler doğru ve tam mesajlar olmayabilir. Altta yatan mesajlar çocuğunuzun duygularını, korkularını ve endişelerini içerebilir. Bu duyguları isimlendirin. (Bana korkuyorsun üzgünsün… Kızgınsın… Mutlusun gibi gibi geliyor.) Çocuğunuz konuşurken göz kontağınızı sürdürün. Başınızı sallayarak ara sıra “Evet.. Anlıyorum…” gibi tarafsız tepkiler katarak ilginizi gösterin. Konuşmayı sürdürmesi için onu teşvik edin. Bunlar pasif tepkiler olarak gözükseler de, iletişimin önemli birer parçasıdırlar. Kendi fikir ve beklentilerinizle uyuşmasa da çocuğunuzun söylediklerini kabul edin ve saygı gösterin. Bunu çocuğunuzun ifade ettiklerine dikkatinizi yönelterek, söylediklerini eleştirmeyerek, yargılamayarak ve engellemeyerek yapabilirsiniz. Karşılaştığı problemleri çözmesi için çocuğunuza olanaklar yaratın. Cesaretlendirin ve kendisine yol gösterin. Aktif dinleme yöntemi, çocuğunuzun kendi duygularını daha iyi anlamasına ve olumsuz duygularından daha az korkmasına yardımcı olacak, çocuğunuzla aranızda köprüler kurulacak ve sıcak bağlar oluşturacaktır. Ayrıca çocuğunuzun kendi problemlerini çözmesi, davranış ve duyguları üzerinde daha fazla kontrol kazanması açısından yararlı olacaktır. Çocuğunuz sizi aktif bir dinleyici olarak gördüğünde, sizi ve başkalarını dinlemeye daha istekli olacaktır. Ben Dili: Sihirli Dil Ben dili kişinin o anda karşılaştığı durum veya davranış karşısında kişisel tepkisini duygu ve düşüncelerle açıklayan bir ifade tarzıdır. Duygu ve düşüncelerimizi içtenlikle ifade eden sözcüklerdir. Ben dili çocuğun anne babasının kabul edemediği davranışını değiştirmesinde daha etkili olduğu gibi çocukana baba ilişkisi için de daha sağlıklıdır. Ben dili çocuğu direnmeye, isyan etmeye yöneltmez. Örneğin dışarı çıkmak için direnen bir çocuğa: “Hayır, hemen odana git, sokağa çıkamazsın” demek mi doğrudur; yoksa “hava karardığı için sokağa çıkman beni endişelendiriyor. Bu yüzden gitmeni istemiyorum ama, yarın erken saatte arkadaşlarınla birlikte olmana izin verebilirim.” demek mi doğrudur? Tabii ki ilk cümle sen iletilerini içerdiği için çocukta bir direnme ya da isyana yol açacaktır. Ancak ikinci cümlede duyguların ifadesi söz konusu olduğu için ben dilini kullanmak daha etkilidir. Çünkü ben dili davranışı değiştirme sorumluluğunu çocuğa devreder. Ben dili cümleleri suçlayıcı ve yargılayıcı yorumlar içermediği için kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlar. Beklentilerinizi ve ihtiyaçlarınızı ifade etmede en etkili yoldur. Son olarak ergenlik dönemine ilişkin bazı inceliklere değinmek istedik: İletişim ergenlik dönemini yaşayan pek çok genç için huzursuzluk verici bir eylemdir. Bu nedenle yetişkinlerden mümkün olduğunca kaçarlar. Kendi dünyalarını anlamaya çalıştıkları bu dönemde iç sesleriyle meşguldürler. Bu nedenle sorduğunuz soruların yanıtları net, kısa ve klişedir.Bu dönemdeki iletişimin temel taşı anlamak için dinlemek olmalıdır. Anlaşılmak değer görmek, değerli olduğunu Dinlerken ona şu üç mesajı vermelisiniz: mutluluğu koklamak gibidir. Paylaştığımız Seni dinliyorum Senin gözünle dünyanın nasıl gözüktüğünü öğrenmek ilgimi çekiyor. Eğer yapabilirsen bana daha fazlasını anlat. bilgilerden yararlanmanız dileğiyle… Bugünün iş dünyasında çocuklara zaman ayırmak güçleşse de ebeveynlerin çocuklarına her gün ayıracağı birkaç zaman iyi bir başlangıç olacaktır. Bu zaman dilimi, ergenin baskı hissetmeden, rahatlıkla kendini açabileceği bir zaman olmalıdır. Konuşmaya başlamak için uygun bir ortam oluşturun. Ayaküstü bir ortamda ya da çocuğunuz sizi dinleyemeyecek bir duygu yoğunluğundayken iletişim kuramazsınız. “Dostum: Önemli bir konuda konuşmayı istiyorsanız ve beklentilerinizi dile getirecekseniz konuşmanıza onda gördüğünüz olumlu yanları ifade ederek başlayın. Yeterince açık ve doğal olun. Görüşlerinizi belirtirken dürüst olun. Konu sizi şaşırttıysa dürüst olun. Ancak çocuğunuzla bu konuyu konuşmayı cidden istediğinizi belirtin. Bu çocuğunuzun sizinle her şeyi paylaşabileceği rahatlığını kazandırır. bilmek sihirlidir. Yaşamayı anlamlı kılan yegane değerdir. Tertemiz bir nefes almak, Birbiriyle uyum içinde dinlendiren, coşturan, konuşturan, mutluluğun Bebeğin annesinden susturan, kokusunu aldığı koku duyun. budur. koku kendiliğinden olmuyor. Buna emek vermek gerekiyor. Sabahların gecelerin günışıklarının birbirine karışması gerekiyor.” “Evet-Hayır”lı sorulardansa açık uçlu sorular sorun. “Günün iyi geçti mi” yerine “Bugün neler yaptın?” gibi bir soru paylaşımı geniş tutacaktır. Daha fazla bilgi edinmenizi sağlayacaktır. Soru sorarken “neden” sorusundan kaçının. Çok zaman alacağınız cevapları kısıtlar. Yargılayıcı bir tutum sergilemediğinizi hissettirirseniz, konuyu yavaş yavaş dile getirmeye başlayacaktır. Tabi diğer bireysel etmenler de olabilir. Bu durumda Rehber Öğretmeninizle görüşüp uzman fikri almaktan çekinmeyin. Onunla konuşurken alay etmeyin, nasihat vermeyin, onu eleştirmeden gözdağı vermeden ve küçümsemeden dinleyin. Duygularınızı paylaştığınızda kendindeki eksiklikleri görebilecektir. Siz onu dinlediğinizde onun için önemli noktaları keşfedersiniz. Kaynakça: Doç. Dr. Sadık Akşit; Ege Üniv. Tıp Fak. Pediatri Ana Bilim Dalı “Anne-baba ve Çocuklarla İletişim” (Makale ) Haluk Yavuzer , Okul Çağı Çocuğu, Remzi Kitapevi Erdal Atabek, Kırmızı Işıkta Yürümek, İstanbul, Altın Kitaplar, 1995 Kudret Eren Yavuz, Ergenlik Döneminde Yaşam Becerileri Program ve Uygulamaları, İstanbul, 2005 GORDON, Thomas, E. A. E. Aile iletişim Dili, İstanbul, 2005 kıpırdatan, Annenin bebeğinden aldığı koku budur. Ama bu Çocuklar, yeni neslinin yeni öğrenenleri olarak yeni düşünceler ortaya koyacak, farklı bakış açıları geliştirebileceklerdir. Ebeveynler olarak çocuklarınızdan gelen her söylemi bir keşif fırsatı olarak değerlendirin. CÜCELOĞLU, Doğan, İletişim Donanımları, İstanbul, 2002, kokunun süzülmüş kokusunu duyun. İnsanı rahatlatan Ergen konuşurken ondan yeni şeyler öğrendiğinizi hissettirin. Prof. Sahiba Paktuna Keskin , Çocuklarla Mutlu İletişim,2010 binlerce