T Ü R K BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI R E S S A M L A R 1 TEMMUZ 2015 HASAN MUTLU 192297 SAYI: 2015 /7 F‹YATI: 4 TL TEMMUZ 2015 Yozgat do¤umlu sanatç›, 1980’de Gazi E¤itim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdi. 1981’de Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi kurulufl çal›flmalar›nda bulundu, ‹stanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde tablo restorasyonu üzerine çal›flmalar yapt›. 1984’de Fransa Devlet Bursu’nu kazanarak tablo restorasyonu ve müzecilik çal›flmalar› için Paris’e gitti. Ankara Resim ve Heykel Müzesi, ‹zmir Resim ve Heykel Müzesi, Bodrum Müzesi, ‹fl Bankas›, Ankara Valili¤i, Maliye Bakanl›¤›, Ortado¤u Amme ‹daresi baflta olmak üzere yurt içi ve yurt d›fl›nda birçok özel koleksiyonda yap›tlar› bulunmaktad›r. Sanatç›n›n yeni yap›tlar›, 12 Temmuz’a de¤in Ba¤dat Caddesi, Küçüka¤a sokak. 4/2, fiaflk›nbakkal, Kad›köy adresindeki Art Maya Galerisi’nde sergilenmektedir. Son Selam Mete Akyol: Öfke Nedir Bilmedi, Bilmek de ‹stemedi, Süleyman Demirel S. 4 Cengiz Özak›nc›: Atatürk'e Yak›flt›r›lan Anzak Demeçleri ve Eski Yunan Masallar› S. 25 Yol Arkadafl› Ali Naili Erdem: A¤abeyim Demirel S. 11 Bir Ramazan Arma¤an›: Atatürk'ün Bal›kesir Hutbesi S. 13 Can Pulak: Denizlerin Evlad› Sadun Boro'nun Ard›ndan Turhan Selçuk Karikatür Ödüllerini Kazananlar Belli Oldu S. 70 S. 110 Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize 50 % ‹ND‹R‹M Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr ACI KAYBIMIZ ‹slamköy’de bafllad›¤› yaflam›n› ülkemizin en zor siyasal, toplumsal ve ekonomik koflullar›nda sürdürerek kendini yetifltiren, tüm hayat›n› Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyet Devleti’ne adayarak ça¤dafl mühendis kimli¤iyle ülkemizin yap›land›r›lmas›nda ald›¤› görevlerle, daha sonra yar›m yüzy›l› aflk›n bir süre siyaset adam› ve devlet adam› kimlikleriyle sürdüren, Baflbakan ve Cumhurbaflkan› olarak Devletimizin yönetiminde üstün hizmetlerde bulunan ve ülkemizde Demokrasi’nin geliflmesinde çokönemli katk›lar sa¤layan büyük insan 9. Cumhurbaflkan›m›z Say›n SÜLEYMAN DEM‹REL’i kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesinin tüm bireylerine ve yak›nlar›na sab›rlar ve baflsa¤l›¤› dilerim. Prof. Dr. Mehmet HABERAL BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI Bütün Dünya 1 TEMMUZ 2015 2000 Baflkent Üniversitesi Ad›na Sahibi: Prof. Dr. Mehmet Haberal Yay›n Genel Yönetmeni Mete Akyol Görsel Yönetmen ve Yay›n Genel Yönetmeni Yard›mc›s› : Turgut Keskin Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü: Gülçin Orkut Akyol Teknik Yap›m Yönetmeni: Faruk Güney Yay›n Dan›flman›: Yaflar Öztürk Türk Dili Dan›flman›: Haydar Göfer Sanat Dan›flman›: Süheyla Dinç E¤itim Dan›flman›: Dr. Fatma Ataman Düzeltme Sorumlusu: Nükhet Aliciko¤lu Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür hizmeti olan Bütün Dünya 2000, Baflkent Üniversitesi kurulufllar›ndan 1. Cadde, No: 77, Bahçelievler, Ankara adresindeki Aküm Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve Yay›nc›l›k Ajans› Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin 3. Cadde, No: 2, Yenimahalle, Ankara adresindeki tesislerinde bas›lm›flt›r. 2 Seçiciler Kurulu: Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan) Prof. Dr. Ahmet Mumcu Prof. Dr. Solmaz Do¤anca Prof. Dr. Sevil Öksüz Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu, Prof. Dr. Okay Eroskay Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu, Prof. Dr. Sedefhan O¤uz, Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu, Gürbüz Atabek, Kaya Karan, Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu, Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay Sürekli Yazarlar: Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel, Nuray Bartoschek, Kaya Boztepe, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n, Nevin Dedeo¤lu, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop, Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü, Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal, Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Yaflar Öztürk, Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga, Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu, Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z Okur-BütünDünya Yaz›flma Adresi: okurlabasbasa@butundunya.com.tr Yönetim Merkezi: 10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara Tel: (0312) 215 51 27-313 Faks: (0312) 222 90 07 ‹letiflim Adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul Tel: (0216) 456 27 27 (pbx) Faks: (0216) 456 27 29 Da¤›t›m: Yaysat Bas›m Tarihi: 22 / 06 / 2015 www.butundunya.com.tr butundunya@butundunya.com.tr ‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI Bütün Dünya 2000 YIL:17 SAYI: 205 4 Öfkelendiremezdi Onu Hiçbir fiey Mete Akyol 9 Son Etkinlik ve Son Konuflmas› 11 Süleyman Demirel Ali Naili Erdem 13 Atatürk’ün Balıkesir Hutbesi 17 Hakimiyeti Milliye Yazıları 19 Mustafa Kemal’in Bursa’da Ö¤retmenlere Konuflmas› Cengiz Önal 25 Atatürk’e Yakıflt›r›lan Anzak Demeçleri ve Eski Yunan Masallar› Cengiz Özak›nc› 33 Miralay Bekir Sami Dr. Sıtkı Aydınel 39 ‹zmir’in ‹flgalinde fiehit Edilen Dr. Yarbay fiükrü Bey Metin Özata 43 Türk; Ö¤ün, Çal›fl, Güven! Kaya Boztepe 49 Tehcir Sırasında Yaflananlar ve Ç›kan ‹syanlar Gürbüz Evren 53 Kuvvacı Vaiz Sinan Meydan 59 Türk Lirası’nın ‹lk Büyük Ameliyat›ndan Sonra... Mete Akyol 65 “Bir Bilen”in Zincirbozan Mektupları Konur Ertop 70 Sadun Boro’nun Ardından Can Pulak 73 Sınır Komflular›m›z Metin Gören 76 Brutus Caesar’ı Niçin Öldürdü? Tekin Özertem 81 Sezar Sabriye Afl›r 85 Keman Ustası Y›lgör Atç› 90 E¤itimde Yaflanan Sorunlar Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu 93 Altın Post ve Argo Denizcileri Haluk Erdemol 96 Beyo¤lu’nda Bir Kültür Hazinesi B.D. Yaz› ‹flleri 98 Hypatia Berk Yüksel 101 Bitkiler Niçin Makyaj Yapar Yücel Aksoy 106 Neler Olmuyor Ki Dünyada Sezin San Sungunay 110 Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas› 113 ‹nsan Olma Sorumlulu¤u Halit Y›ld›r›m 115 Büyüklere Bir Ders 119 Oliver Cromwell Mümtaz ‹dil 123 Haus der Music ‹zlen fien Toker 128 ‹pek Yolu’nda ‹z B›rakanlar Yahya Aksoy 132 Zengin ve Yoksul 133 Sarı Çadır Muzaffer ‹zgü 137 35 Yıl Sonra Gerçekleflen Mezuniyet Nevin Dedeo¤lu 139 Zeynep fiimflek Sema Erdo¤an 144 Bir Nüfus Sayımı Anısı Mehmet Ünver 147 Kabu¤u Kapt›rmadan Mehmet Uhri 24 38 48 151 152 154 156 158 160 ‹lk Dersimiz Türkçe Bilginizi Denetleyin F›rçalayarak Çözümler Yar›n›n Büyükleri Bulmaca Satranç Ay›n Kitaplar› Bir Fotograf Bin Sözcük 3 Öfkelendiremezdi Onu Hiçbir fiey... Bugünlerdeki Bekir Coflkun ve Y›lmaz Özdil, Recep Tayyip Erdo¤an’a neler yap›yorlarsa, o günlerdeki ben de, hemen hemen ayn› fleyleri Süleyman Demirel’e yap›yordum. atta ben zaman zaman ifli o denli ileri götürürdüm ki, Süleyman H Demirel a¤z›yla kufl da tutsa, ben onun bu insanüstü becerisini “Eh, galiba fena de¤il” dudak bükmesiyle küçümseyerek bile kabullenmezdim, hemen karfl›s›na geçip kuflun gönüllü avukatl›¤›na soyunur ve kuflun kuyru¤undan kopan iki tüy parças›n›n hesab›n›, o kuflu a¤z›yla tutan Demirel’ den sormaya kalkard›m. Fakat Süleyman Demirel, de¤il intikam peflinde koflmak ya da öfkelenmek, bir kez de olsa, sitem etmeyi bile akl›ndan geçirmezdi. Üstelik, aradan birkaç gün geçtikten sonra yeniden karfl›laflt›¤›m›zda, yine tebessümüyle yan›ma gelir, yine kendine özgü o hoflgörü cömertli¤ine tüm içtenli¤ini de katarak, yine halimi hat›r›m› sorard›. Bizim zaman›m›zda Türkiye’de gazetecilik de, siyasetcilik de, bugün aynen Bat›’n›n uygar ülkelerinde oldu¤u gibi yap›l›rd›. Dün yap›lm›fl olanlar dünde kal›rd›; bugün yap›lacak olanlar, bugün yap›l›rd›. Meseleleri 4 mesele yapmad›¤›m›z için de, ortada mesele kalmazd›. *** aln›zca uygar iliflkilerde oldu¤u gazetecilerden de¤il, ülkenin siyasal iklimi gere¤i ne zaman nereden ve ne fliddette esece¤i belli olmayan siyasal f›rt›nalar nedeniyle “g›rtlak g›rtla¤a” gelmek zorunda kald›¤› siyasal rakiplerinden de esirgemezdi bu hoflgörüsünü, Süleyman Demirel. Bu görüflümün en somut kan›t›na, “12 Mart Olay›”n›n ayd›nlarda oluflturdu¤u rahats›zl›¤›n daha bir y›l bile geçmeden devletin ve ordunun üst yönetim katlar›na da s›çrad›¤› günlerde tan›k oldum. Baflbakanl›k görevine ordu müdahalesiyle son verilen Süleyman Demirel’in “suskunlu¤u”nun ülke genelinde oluflturdu¤u rahats›zl›k, giderek ayd›nlar›n rahats›zl›¤›yla bütünleflip, kendi katlar›na da yans›maya bafllay›nca, devletin de, ordunun da üst yöneticileri, nedeni kendileri olan bu rahats›zl›¤a art›k bir son vermenin Y BD TEMMUZ 2015 kaç›n›lmaz oldu¤unun ay›rd›na varm›fllard›. “Devlet ve ordu yöneticilerinin s›n›rs›z güçlerinden do¤an mahzurlar› yok etmenin tek yolu, gene devlet ve ordu yöneticilerinin s›n›rs›z güçleridir” yöntemi uyguland› ve bu görev, protokol s›ras›na göre en bafltaki, en güçlü kifliye verildi. Nazmiye Demirel, “At›fet ablac›¤›”n›n bu haberini akflam efline bildirirken flunu da ekledi“Ama davetlilerin hemen hepsiyle küsüz” dedi. Süleyman Demirel, ilerideki y›llarda s›k s›k yineledi¤i bir sözünü, ilk kez orada, efline söyledi: “Devletin tepesinde küslük olmaz, han›m” dedi. “Elbette gideriz… Hele bir davetiyemiz gelsin…” “Bar›flma Yeme¤i”nde tüm konuklar yemek öncesi salonda içkilerini içerlerken Cumhurbaflkan› Cevdet Sunay ile konuklar› Baflbakan Prof. Nihat Erim ve Genel Kurmay Baflkan› Orgeneral Memduh Ta¤maç, salonun yan›ndaki özel bir odada, ana konu¤un gelmesini bekliyorlard›. Ana konuk Süleyman Demirel, evsahibini ve onun iki özel konu¤unu “makul bir süre” beklettikten sonra efliyle köflke geldi¤inde kendilerini önce, evsahibesi Bayan Sunay karfl›lad›. A¤ustos Büyük Taarruzu’nun te¤meni, emekli Orgeneral Cumhurbaflkan› Cevdet Sunay, bu çok özel devlet görevi nedeniyle harekete geçti ve nöbet tuttu¤u Çankaya tepesinde bir akflam çok özel bir “Bar›fl Yeme¤i” daveti düzenledi. Ad› “Bar›fl Yeme¤i” olan bu davetin as›l amac›, daha gerçekçi bir anlat›mla söyleyelim, “Devletin ve ordunun üst yöneticilerinin, kendi elleriyle Baflbakanl›k görevinden uzaklaflt›rd›klar› Süleyman Demirel’le bar›flmalar›n› sa¤lamak” idi. Çankaya Köflkü’nde bir hafta sonra 5 Ocak 1972’de verilecek “Bar›flma Yeme¤i”nin haz›rl›klar› sürerken, köflkün “Birinci Han›mefendisi” At›fet Sunay, bir y›ld›r “yüzüne de, sesine de hasret kald›¤›” sevgili dostu Nazmiye Demirel’e telefon etti ve “kad›n kad›na bir dostluk f›s›lt›s›yla”, bir hafta sonraki yeme¤in önce müjdesiNazmiye Demirel ni verdi, sonra da bu yeme¤e ve At›fet Sunay kendisinin de kesinlikle kat›lmas›n› bekledi¤ini, özlem dolu flu Bayan Sunay ve Bayan Demirel, bir tümcesiyle bildirdi: y›ll›k özlemlerini yanak yana¤a öpüfle“Gözümde tütüyorsun vallahi, rek giderirlerken Cumhurbaflkan› Nazmiye kardeflci¤im.” Cevdet Sunay geldi, Süleyman 26 5 BD TEMMUZ 2015 Demirel’in koluna girerek ana konu¤unu, öteki iki konu¤unu bekletti¤i özel odaya götürdü. Onlar›n bir ad›m arkas›ndan benim de girdi¤im odada, Baflbakan Nihat Erim ve Orgeneral Memduh Ta¤maç’›, ayakta beklerlerken gördüm. üleyman Demirel, Cumhurbaflkan› Sunay’›n kolunda odaya girince Baflbakan Nihat Erim ona do¤ru bir ad›m att› ve bir y›l kadar önce komutanlar taraf›ndan oturtuldu¤u Baflbakanl›k koltu¤unun as›l sahibi Süleyman Demirel’e, “Ba¤›fllay›n beni Say›n Demirel, benim bir suçum yok. Sizin silah zoruyla kald›r›ld›¤›n›z koltu¤a, ben de silah zoruyla oturtuldum. ‹nan›n benim bir suçum yok” dercesine içtenlikli bir tebessümle ve “Hadi siz de elinizi uzat›n da aram›zdaki k›rg›nl›¤› birlikte ortadan kald›ral›m” s›ms›cakl›¤›ndaki bir hareketle elini uzatt›, “Hoflgeldiniz” dedi. Baflbakan’dan sonra s›ra Genel Kurmay Baflkan›’ndayd›. Orgeneral Memduh Ta¤maç da elini uzatt› ve Baflbakan’›n biraz önceki yüz, el ve kol ifadelerini bir asker disiplini içinde S 6 yineleyerek Süleyman Demirel’in elini s›kt›, “sözcüklerden de daha yüksek sesle konuflan bu davran›fl›yla” bir y›l önce koltu¤undan uzaklaflt›rd›¤› eski Baflbakan›’ndan o da özür diledi. umhurbaflkan› Cevdet Sunay ise özürünü, birkaç dakika önce kap›da karfl›lad›¤› konu¤unun koluna girerek, “Biz ayr›lamay›z” ya da “Ayr›lsak da beraberiz” görüntüsüyle ifade etmiflti. O da, bir y›l öncesinin 12 Mart’›nda olup bitenleri görmemifl ya da duymam›fl “Dut yemifl bülbül” suskunlu¤undan da öte, üstelik bu olup bitenleri bir “noter” sayg›nl›¤›yla onaylam›fl olmas›n›n da özür borcunu ödemiflti kap›da, eski Baflbakan›’na… Süleyman Demirel ise tüm bu “gösteriler”i, “Dün dündü, bugün bugündür” siyaset felsefesiyle kendine özgü bir hoflgörüyle izlemifl, bir y›l önce Baflbakanl›k makam›ndan kopar›lmas› meselesini bugün mesele yapmayarak, ortada bir mesele b›rakmam›fl, ülkenin ve kendinin siyasal yaflam›ndaki yeni bir cildin kapa¤›n› açm›flt›. Tüm bu olup biten herfleyi gözleriyle gören kulaklar›yla duyan yeminli bir tan›k kimli¤imle ifade edeyim: “Silah zoruyla Baflbakanl›k koltu¤undan uzaklaflt›r›lmas› olay› bile Süleyman DeCevdet Sunay, Süleyman Demirel mirel’in s›n›rs›z ve Nihat Erim hoflgörüsünün C BD TEMMUZ 2015 üstüne ç›kamam›fl, onu öfkelendirememiflti.” Özünde “Devletin üst kat›n›n Süleyman Demirel’ den özür dilemesi odas› olan görünürdeki Bar›flma Odas›nda” taraflar, ayakta bir iki dakika hal-hat›r söyleflisi yapt›ktan sonra salona geçmek üzere kap›dan ç›karlarken önlerine geçtim ve “Yanyana ve böylesi güler yüzlerinizle birlikte bir fotograf›n›z› çekebilir miyim, efendim?” diyerek tümünden izin istedim. Orgeneral Memduh Ta¤maç sesimi ya duymad› ya da galiba duymazl›ktan geldi, salondaki konuklar›n aras›na yürüdü. Süleyman Demirel ise hem sesimi duyunca, hem yüzümü görünce birden heyecanland›: “Ooo, özledi¤imiz eski dostlar da varm›fl burada” dedi ve yine bana konuflup, söylediklerini Cumhurbaflkan›’na ve Baflbakan’a duyurdu: “Senin tatl› tatl› i¤neleyeci yaz›lar›n› da özledim.” Sanki futbol oynuyormufluz gibi, Demirel’in onsekizin içinde verdi¤i bu pas› an›nda gole çevirdim: “Siz konuflmaya bafllay›n ki, biz de rahat rahat yapabilelim gazetecili¤imizi, efendim” dedim. Sunay, Demirel ve Erim’i yanyana getirip, foto¤raflar›n› çekerken, bu kez Cumhurbaflkan› Sunay tak›ld› 6.1.1972 tarihli Milliyet gazetesinin ”Bar›fl Yeme¤i” haberi bana: “Mete böyle resimlerimizi çeker, sonra bizi kand›r›r, hiçbirini yay›nlamaz” dedi. “Geçen y›l televizyon için iki saat röportaj yapt› burada benle, sonra bir dakika bile yay›nlamad› televizyonda.” Cumhurbaflkan›n›n bu “suçlamas›” karfl›s›nda, Süleyman Demirel imdad›ma yetiflip, savunmam› yaparken, kaflla göz aras›nda bir gol de kendisi at›verdi karfl› kaleye: “fiimdi söz verdi, siz de duydunuz, Say›n Cumhurbaflkan›” dedi. “Gazetecili¤ini yapabilmesi için benim konuflmam› bekliyor…” *** anki karfl›l›kl› kahkahalar›m›zdan tam 42 y›l sonra, 20 Kas›m 2014 tarihinde, Süleyman Demirel’le bir kez daha karfl›l›kl› bir kahkaha att›k. Dizlerindeki rahats›zl›k nedeniyle yürüme s›k›nt›s› çekmesine karfl›n, “Can dostum” s›fat›yla tan›m- O 7 Baflkent Üniversitesi’nin Türkiye’nin en donan›ml› kütüphanesinin aç›l›fl›nda Süleyman Demirel’e efllik eden Prof. Dr. Haberal ve ekibinin yan›nda ben de ”ehliyetli sürücü” olarak yer alm›flt›m. lad›¤› ve “Hayran›y›m” dedi¤i Prof. Dr. Mehmet Haberal’›n bir davetine, iki sat›rl›k bir kutlama telgraf› göndermek yerine, “bizzat gelerek kat›laca¤›n›” bildiren Süleyman Demirel’in bu dostluk zarafeti karfl›s›nda Prof. Haberal da kendi dostlu¤unu kan›tlamak istedi. Baflkent Üniversitesi Ba¤l›ca Yerleflkesi’nde kurdu¤u Türkiye’nin en büyük ve en donan›ml› üniversite kütüphanesinin o gün aç›l›fl törenindeki konuflmas›ndan sonra Demirel’in yak›ndan görmek istedi¤i bu büyük yap›t› yürümek zorunda kalmadan gezebilmesi için giriflte, kolayl›kla binilen ve inilen elektrikli bir golf arabas› getirtti. Sonra da bu arabay› kullanma sorumlulu¤unu benim omuzlar›ma yükledi. Süleyman Demirel d›fl kap›da kendi otomobilinden inip, floförlü¤ünü benim yapaca¤›m golf arabas›na binerken, bu kez Prof. Haberal bir latife yapt›: “Say›n Cumhurbaflkan›m, ne olur ne olmaz, bir kontrol edelim” dedi. “Bakal›m sürücü ehliyeti var m›?” 8 Bir ç›rp›da sürücü ehliyetimi ç›kard›m, Süleyman Demirel’e uzatt›m. Bakmad› bile. Yan›ma oturduktan sonra bir latife de kendisi yapt›: “Gerek yok bakmama” dedi. “Bizim asla flüphemiz olmam›flt›r senin ehliyetinden…” ‹çimden tatl› bir fl›mar›kl›k geldi: “Ama bu ehliyet baflka bir ehliyet, Say›n Cumhurbaflkan›m” dedim. “Sürücü ehliyeti, bu…” Kafl›nan› kafl›madan b›rakmazd›. Ben galiba kafl›nd›m ki, o da kafl›d›: “Hem Cumhurbaflkan›m diyorsun, hem de sürücü ehliyetini gösteriyorsun” dedi. “Trafik polisi miyim ben?” Demirel’le son karfl›l›kl› kahkaham›z› o gün, orada att›k. Bugün de¤erli bir an› olan bu olay› birgün gözlerim nemlenerek yazaca¤›m o gün, o an akl›ma gelseydi, flimdi bo¤az›m› t›kayan gözle görülmeyen bu yumruk, kim bilir, belki de o gün gelir, o an otururdu bo¤az›m›n tam orta yerine. • meteakyol@butundunya.com.tr Son Etkinlik ve Son Konuflmas› 9. Cumhurbaflkan›m›z merhum Süleyman Demirel, yaflam›nda kat›ld›¤› son törende, Türkiye’deki en büyük üniversite kütüphanesi olan Baflkent Üniversitesi Kütüphanesi’nin aç›l›fl›n› yapm›fl, tören öncesi konuflmas›nda da, “Baflkent Üniversitesi ülkemizin yüz ak›d›r” sözüyle Baflkent Üniversitesi’ni onurland›rm›flt›. ir toplulu¤a hitaben yapt›¤› bu son konuflmas›nda Süleyman Demirel ayr›ca, Baflkent Üniversitesi Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’› kutlam›fl ve kendisine takdirlerini flu sözüyle belirtmiflti: “Baflkent Üniversitesi’nin dünyaca meflhur kurucusu, hepimizin sevgilisi Say›n Mehmet Haberal’› huzurunuzda millet ad›na, kendi ad›ma tebrik ediyorum.” 9. Cumhurbaflkan›m›z Süleyman Demirel’in “son konuflması”ndan bölümleri, bir yarg› ve takdir belgesi B ve dinlenip, ders al›nmas› gereken “Büyük sözü” nitelikleri nedeniyle afla¤›da yay›ml›yoruz: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, onun kurucusu Büyük Atatürk’ün gösterdi¤i yolda, sendelemeden, sekteye u¤ramadan yoluna devam edecektir. Ve bu yolculukta, halk›ndan destek almaya devam edecektir.” “Türk halk›, bu Cumhuriyeti kuran Büyük Atatürk’ün gösterdi¤i yolu, iyi yol olarak seçmifltir. Ve ona minnettard›r. fiükran borçludur. Ve 9 BD TEMMUZ 2015 Süleyman Demirel Baflkent Üniversitesi Kütüphanesi’nin aç›l›fl›n› yaparken onu minnet ve flükranla her zaman için anar.” “Bilimi gösterici olarak, rehber olarak seçmeyen ülkelerin ileriye gidebilmesi mümkün de¤ildir. Onun içindir ki, Büyük Atatürk, ‘Benim miras›ma girmek isteyenler varsa, ancak akl› rehber alanlard›r. Akl› rehber alanlar, benim miras›ma girebilir ama akl› rehber almayanlar› miras›ma dahil etmem’ diyor.” “Akl›n ve bilimin kayna¤› üniversitedir. Onun içindir ki, üniversite say›s›n›n artmas›, üniversitelerin ço¤almas›, üniversitelerin halk›m›z taraf›ndan ra¤bet görmesi, gelece¤in demokrat, büyük Türkiyesi için çok önemlidir.” “Üniversite, bir ülkenin zenginleflmesi için çok önemli bir kap›d›r. Bir ülkenin gelece¤e bak›fl›nda iyi fleyler bulabilmesi için çok önemli bir kap›d›r. Velhas›l üniversite, bir milletin gelece¤ine aç›lm›fl bir kap›d›r.” “Onun için bir taraftan araflt›rmaya daha çok e¤ilmeli, gençlerimizi ve ilim adamlar›m›z› araflt›rmaya 10 teflvik etmeli, daha çok onlar›n gösterece¤i yolda ileriye do¤ru gitmenin yollar›n› aramakt›r. Gelece¤imize güvenelim. Gençlerimize güvenelim. Ve gençlerimize verdi¤imiz gelecek sevgisi, ümidi ve güveni takviye etmeye devam edelim..” “Üniversite sadece bilim için de¤ildir, ayn› zamanda hak, hukuk ve Cumhuriyet için de üniversite gereklidir. Üniversite, Cumhuriyet’in sahipli¤indedir.” “Yap›lm›fl bulunan bu kurumlarla, daha iyi okuma, daha iyi neticeler alma ve ülkeye daha çok yararl› olma, ülkenin her taraf›na daha iyi ifller yapabilme kabiliyetini götürme bizim üniversitemizin görevidir. Burada, Baflkent Üniversitesi’nde, bunun çok güzel bir numunesini görüyoruz. “Baflkent Üniversitesi gerçekten Türkiye’ye çok büyük hizmetler etmifltir. Etmeye de devam ediyor. Bu üniversitemiz, ülkemizin yüz ak›d›r.” “Baflkent Üniversitesi’nin dünyaca meflhur kurucusu, hepimizin sevgilisi Say›n Mehmet Haberal’› huzurunuzda millet ad›na, kendi ad›ma tebrik ediyorum. Kendisine ve arkadafllar›na bu kadar büyük gayret gösterdi¤i için, bu kadar güzel eserler verdi¤i için ve inançla her gün Türkiye’nin bir köflesinde, dünyan›n bir köflesinde bilim ve insanl›k için çal›flt›¤› için tebrik ediyorum.” • BD TEMMUZ 2015 A¤abeyim, Genel Baflkan›m, Baflbakan›m, Cumhurbaflkan›m Süleyman Demirel Tüm siyasal yaflam›n› Süleyman Demirel'le birlikte ve onun inanç do¤rultusu çizgisinden sapmaks›z›n sürdüren ve çeflitli dönemlerde Demirel Hükümetleri'nde Sanayi, Çal›flma ve Milli E¤itim Bakan› olarak görev yapan, hizmetleri yan›s›ra dürüstlü¤üyle de Türk siyasal yaflam›nda bir "örnek" oluflturan Ali Naili Erdem, "A¤abeyim, Genel Baflkan›m, Baflbakan›m, Cumhurbaflkan›m" tan›mlamas›yla and›¤› merhum Süleyman Demirel'in vefat› üzerine duygular›n› Bütün Dünya okurlar›yla paylafl›yor.. Yazan: AL‹ NA‹L‹ ERDEM Ö lüm, ebedi yaflam dünyas›na göçün ad›d›r. Bafllang›c›n yeni bir iklimde devam›. 1961’de bafllayan yürüyüflün üzerinden geçen ellidört sene. Darbeler, darbe teflebbüsleri, tehditler ve sürgünlere ra¤men Türkiye Sevdas›’yla hizmet aflk›n› demokrasi ile donatan bir vatanperver. “Anam›n kollar› su tafl›maktan uzad›” derken, susuzlu¤un yok edil- mesine gönül veren bir mücahit. Bir gönül, bir ak›l sultan›. Ba¤nazl›¤›n her çeflidine uzak, ayd›nl›k ve fleffaf bir Türkiye’nin var olmas›na ömrünü adayan bir hizmet adam›. Veren elin, alan elden üstün oldu¤u inanc›n› yaflam felsefesi yapan, k›blesi belli bir alp eren. Bir bar›fl, bir uzlafl›, bir uyumlu müzakereci olan aziz a¤abeyim 11 BD TEMMUZ 2015 Demirel, güzellikleri ço¤altan bir karakterin sahibidir. Vefas› büyük, dostluklar› kadim olarak munis do¤as›yla mutedilli¤i yaflama geçirmifltir. Manan›n ihtiflam›n› maddenin zenginlikleriyle bütünlefltiren bir yerli sestir. Türkiye’ye ikinci bir Türkiye ilave ederken ne alçakgönüllülü¤ünden s›yr›ld›, ne kendini be¤enmiflli¤in zirvelerine t›rmand›. Ça¤dafllaflmay› ilke edindi. “Benim halk›m›n Cumhuriyet’ten bir flikayeti yoktur” aç›klamas›yla Cumhuriyet’e ve Atatürk ilke ve ink›laplar›na sadakat›n› dile getirmifltir. K endisine dil uzatanlar› “Ben onlar› kendi terbiyeleri ile baflbafla b›rak›yorum. Benim için önemli olan kavgas›z, nizas›z bir Türkiye’ dir.” sözleriyle; çeflitli tehditlerin devam›nda "Kaderde ne varsa o olur. Yeter ki biz halk›m›za hizmette kusur etmeyelim.", “Mevlam neylerse güzel eyler” itikad›yla hak belledi¤i yolda flereflerle yürümüfltür. Bilimin ve teknolojinin ülkenin bütününde ifllerlik kazanmas›n› hedef k›lan ve bana göre modern bir evliya olan Demirel, "fiiflli'deki evde ne varsa teknolojinin üretti¤i her fley Hakkari'nin Yüksekovas›'nda da olacakt›r. " hayk›r›fllar›nda iktidar›n nimetlerini ülkenin bütününde var eden bir müstesna Baflbakan'd›r. Büyük projelerin mimar› olan Demirel, 1965'te kurdu¤u hükümetin ilk toplant›s›nda "Ben sizlerden partinin memurlar›n› de¤il, devletin memurlar›n› tayin etmenizi istiyorum. Bilmelisiniz ki ne geçmiflin 12 harabelerinin özleminde yaflayanlar ve ne de Bat›'n›n efsunlaflm›fllar› bizim kalk›nma h›z›m›za ayak uyduramazlar. Bürokrasi Kuvva-i Milliye ruhunu tafl›mal›d›r. Statik kal›plar›n de¤il, dinamizmin mensuplar›n› kalk›nman›n ve geliflmenin icrac› elleri yapmal›y›z. Meflruiyetini kaybetmifl hiçbir iflde olamay›z. Anayasay› hakim k›lmak görevimizdir. Bütün bakan arkadafllar›m bürolar›n› ve iflyerlerini ya kapatmal› ya da devretmelidir. Devletin bir kuruflu bizim on kuruflumuzdan önemlidir. Harcamalar›m›z› buna göre yapaca¤›z.” demifltir. Bir idealist, bir Hak afl›¤› olan aziz Cumhurbaflkan›m Demirel zengin, ba¤›ms›z ve adil bir Türkiye'yi var etme mücadelesini flerefle, haysiyetle vermifltir. u vesileyle aziz Cumhurbaflkan›m›n yaflam›nda fevkalade önemli bir yeri olan muhterem efli merhume Nazmiye Han›mefendiyi rahmetle an›yorum. Sözü özü bir olan ve tam bir Cumhuriyet han›mefendisi olarak hiçbir fl›mar›kl›¤›n içinde bulunmadan bu dünyam›zdan göçerken efli Süleyman Demirel'in yüre¤ini de beraberinde götürünce da¤lar› Ferhat gibi düz eden dostum, a¤abeyim Demirel gönlümün sakin liman›na s›¤›nd›. Ve Hakk'›n rahmetine kavufltu¤u ana kadar han›m›n›n sevgisini, halk›n›n sevgisiyle bütünlefltirerek yaflama veda etti. Nur içinde yats›n. Mekân› cennet olsun. • B BD TEMMUZ 2015 Atatürk’ün Bal›kesir Hutbesi Bal›kesir Hutbesi, Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 fiubat 1923 tarihinde Bal›kesir'deki Za¤nos Pafla Camii'ndeki ünlü konuflmas›d›r. Atatürk, hutbeden sonra minberden afla¤›ya inmifl ve çeflitli kifliler taraf›ndan sorulan yirmiyi aflk›n sorunun cevaplar›n› vermifltir. Hutbelerin amac›n›n halk› ayd›nlatmak ve uyarmak oldu¤unu, hutbelerin tamamen Türkçe ve zaman›n gereklerine uygun olmas› gerekti¤ini belirtmifltir. Atatürk’ün bu ünlü konuflmas›n› okuyucular›m›za bayram arma¤an› olarak yay›ml›yoruz. E y Millet, Allah birdir. fiân› büyüktür. Allah›n esenli¤i, sevgisi ve iyili¤i üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenab› Hak taraf›ndan insanlara dinî gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmifltir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur'an' daki mânâs› aç›k olan âyetlerdir. ‹nsanlara feyz ruhu vermifl olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mant›¤a, gerçe¤e tamamen uyuyor ve uygun düflüyor. E¤er akla, mant›¤a ve gerçe¤e uymam›fl olsayd›, bununla di¤er ilâhi tabiat kanunlar› aras›nda 13 BD TEMMUZ 2015 Za¤nos Pafla Camii çeliflki olmas› gerekirdi. Çünkü tüm evren kanunlar›n› yapan Cenab› Hak't›r. Arkadafllar; Cenâb› Peygamber çal›flmas›nda iki yere, iki eve sahip bulunuyordu. Biri kendi evi, di¤eri Allah'›n evi idi. Millet ifllerini Allah'›n evinde yapard›. Hazreti Peygamber'in mübarek yolunda bulundu¤umuz bu dakikada milletimize; milletimizin bugününe ve gelece¤ine ait hususlar› görüflmek maksad›yla bu kutsal yerde Allah'›n huzurunda bulunuyoruz. Beni buna erifltiren Bal›kesir'in dindar ve kahraman insanlar›d›r. Bundan dolay› çok memnunum. Bu f›rsat ile büyük bir sevab kazanaca¤›m› ümit ediyorum. Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaks›z›n yat›p kalkmak için yap›lmam›flt›r. Camiler itaat ve 14 ibâdet ile beraber din ve dünya için neler yap›lmas›n›n gerekli oldu¤unu düflünmek yâni konuflup tart›flmak, dan›flmak için yap›lm›flt›r. Millet ifllerinde her kiflinin zihnini ayr› ayr› faaliyette bulunmas› zorunludur. ‹flte biz de burada din ve dünya için, gelece¤imiz ve ba¤›ms›zl›¤›m›z için, özellikle egemenli¤imiz için neler düflündü¤ümüzü meydana koyal›m. Ben yaln›z kendi düflüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düflündüklerinizi anlamak istiyorum. Millî amaçlar, millî irade yaln›z bir kiflinin düflünmesinden de¤il, milletin bütün kiflilerinin arzular›n›n, emellerinin sonuçlar›ndan ibarettir. Bundan dolay› benden ne ö¤renmek, ne sormak istiyorsan›z serbestçe sorman›z› rica ederim. Hutbeler hakk›nda sorulan sorudan anl›yorum ki, bugünkü hutbelerin flekli, milletimizin duygusal fikirleri ve lisân› ile medenî BD TEMMUZ 2015 ihtiyaçlar›yla uygun görülmektedir. Efendiler, hutbe demek topluma hitabetmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin mânâs› budur. Hutbe denildi¤i zaman bundan bir tak›m kavram ve mânâlar ç›kar›lmamal›d›r. Hutbeyi söyleyen hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber'in hayatta oldu¤u mutlu dönemlerde hutbeyi kendisi söylerdi. Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek, dört halifenin hutbelerini okuyacak olursan›z görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek dört halifenin söyledi¤i fleyler o günün sorunlar›d›r, o günün askeri, idâri, mâli ve siyasi, sosyal konular›d›r. ‹slam toplumunun ço¤almas› ve ‹slam ülkeleri gerilemeye bafllay›nca, Cenab› Peygamber'in ve dört halifenin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkân kalmad›¤›ndan halka söylemek istedikleri fleyleri bildirmeye birtak›m kiflileri memur etmifllerdir. Bunlar herhalde en büyük ve ileri gelen kifliler idi. Onlar camilerde ve meydanlarda ortaya ç›kar, halk› ayd›nlatmak ve do¤ru yolu göstermek için bir flart lâz›md›. O da milletin lideri olan kiflinin halka do¤ruyu söylemesi, halk› dinlemesi ve halk› aldatmamas›! Halk› genel durumdan haberdar etmek son derece önemlidir. Çünkü, her fley aç›k söylendi¤i zaman halk›n beyni faaliyet halinde bulunacak iyi fleyleri yapacak ve milletin zarar›na olan fleyleri reddederek flunun veya bunun arkas›ndan gitmeyecektir. Ancak millete ait olan iflleri milletten Hutbeden amaç halk›n ayd›nlat›lmas› ve ona yol gösterilmesidir, baflka fley de¤ildir.Yüz, ikiyüz, hatta bin y›l önceki hutbeleri okumak, insanlar› cahillik ve ça¤›n gerisinde b›rakmak demektir. Za¤nos Pafla Camii içi gizli yapt›lar. Hutbelerin halk›n anlayamayaca¤› bir lisanda olmas› ve onlar›n da bugünün gereklerine ve ihtiyaçlar›m›za temas etmemesi, 15 BD TEMMUZ 2015 Halife ve Padiflah s›fat›n› tafl›yan despotlar›n arkas›ndan köle gibi gitmeye mecbur etmek içindi. Hutbeden amaç halk›n ayd›nlat›lmas› ve ona yol gösterilmesidir, baflka fley de¤ildir.Yüz, ikiyüz, hatta bin y›l önceki hutbeleri okumak, insanlar› cahillik ve ça¤›n gerisinde b›rakmak demektir. HatipleAtatürk’ün Bal›kesir’i ilk ziyareti 6fiubat 1923 rin normal olarak halk›n günlük kulland›¤› dil ile konuflmalar› gereklidir. Geçen y›l Millet Meclisi'nde söyledi¤im bir nutukta demifltim ki "Minberler halk›n ak›llar›, vicdanlar› için bir ilim irfan kayna¤›, ›fl›k kayna¤› olmufltur."Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlafl›lmas›, ilim ve fen gerçeklerine uygun olmas› laz›md›r. Hutbeyi verenlerin siyasi olaylar›, sosyal ve medeni olaylar› hergün izlemeleri zorunludur. Bunlar bilinmedi¤i takdirde halka yanl›fl afl›lamalar yap›lm›fl olur. Bu nedenle, hutbeler tamamen Türkçe ve günün gereklerine uygun olmal›d›r. Ve olacakt›r. • "Minberler halk›n ak›llar›, vicdanlar› için bir ilim irfan kayna¤›, ›fl›k kayna¤› olmufltur." Böyle olabilmek için minberlerde söylenecek sözlerin bilinmesi ve anlafl›lmas›, ilim ve fen gerçeklerine uygun olmas› laz›md›r. Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n›n emrine uymakta serbesttir. Biz dine sayg› gösteririz. Düflünüfle ve düflünceye muhalif de¤iliz. Biz sadece din ifllerini, millet ve devlet iflleriyle kar›flt›rmamaya çal›fl›yor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sak›n›yoruz. Gericilere asla f›rsat vermeyece¤iz. M. Kemal Atatürk 16 BD TEMMUZ 2015 YAZILARI Halk ve Memurlar Cumhuriyetin, siyasi amaçlar› gibi ülkeyi idare etmek için de belirli ilkeleri ve amaçlar› vard›r. Vatan›n en uzak köflelerinde sars›lmaz bir güven ve güvenlik oluflturulmas›, idari ilkelerin en önemlisidir. O nun içindir ki devlet, çal›flmalar›n›n ço¤unu bu amac›n gerçeklefltirilmesine sarf ediyor. Bir ülkede güven ve güvenli¤i oluflturman›n arac› yaln›zca asker, jandarma ve bütün kolluk güçleri de¤ildir. Halk›n ruhunda uyand›r›lan kanun sayg›s›, düzen sevgisi ve devletin etkinli¤ine olan inanç bu güvenin meydana gelmesinde birinci derecedeki etkenlerdendir. Türkiye’de as›rlardan buyana devam eden kötü yönetim, halk ile hükümet aras›nda doldurula- maz bir uçurum aç›lmas›na neden olmufltu. Sanki hükümet, halk›n yarar›na çal›flan bir kurum de¤il, ona zulüm eden, devletle olan iliflkilerinde ona derecesiz güçlükler ç›karan bir heyetten ibaretti. Gerçekten padiflah›n veya saray mensubu bir kiflinin yaflam ve ç›karlar›n› her fleyden üstün tutan, vatana ve halka karfl› olan, halk için gerekli olan görevlerle kendini ilgili saymayan saltanat idaresi elbette vatandafllara güven veremezdi. Bütün devlet çark›, mevcut kanunlar kapsam›nda sadece halk›n yarar›na, ülkenin gönencine ve adaletin eflitlik çerçevesinde da¤›t›lmas›na çal›flmakla sorumludur. 17 BD TEMMUZ 2015 Ço¤unlukla bir ilin veya bir ilçenin iyi veya kötü idare edilmesi, orada devleti temsil eden büyük memurlar›n ahlaki niteliklerine ve idari yeteneklerine ba¤l›d›r. ‹flte bugünkü yönetim, bu uçurumu halka sevgi, ilgi ve hizmet ile doldurmaya çal›fl›yor. Cumhuriyet Rejimi’nin en yüksek ifli ve bu itibarla en çok göze çarpan yönü budur. Demokrasilerde halk idaresine kat›lanlar›n ahlâk› ve nitelikleri pek seçkin bir önem arz eder. Onun içindir ki; demokratik bir yönetimde memurlar›n niteli¤i konusu her fleyden üstün tutulur. Her sebeple söylüyoruz; Türkiye’ de idare konusu, memur konusundan baflka bir fley de¤ildir. Hepimiz gözlemler ve tecrübelerimizle flu kanaati edinmifl bulunuyoruz: Ço¤unlukla bir ilin veya bir ilçenin iyi veya kötü idare edilmesi, orada devleti temsil eden büyük memurlar›n ahlaki niteliklerine ve idari yeteneklerine ba¤l›d›r. Cumhuriyetin memuru, hiçbir neden ile halka karfl› imparatorluk memuru anlay›fl›yla hareket edemez. Bütün devlet çark›, 18 mevcut kanunlar kapsam›nda sadece halk›n yarar›na, ülkenin gönencine ve adaletin eflitlik çerçevesinde da¤›t›lmas›na çal›flmakla sorumludur. Devrim yönetiminde memur olanlar, bütün ifllerinde bu hususu en önemli nokta olarak almal›d›rlar. Unutmamal› ki, vatandafllar›m›z aras›nda halen flikâyet hakk›n› kullanmas›n› bilmeyenlerin say›s› az de¤ildir. undan baflka en küçük bir memurun en küçük bir yolsuzlu¤unu bütün devlet mekanizmas›na, hatta rejimin sakatl›¤›na yükleyen saf ve temiz kalpli vatandafllar›m›z da eksik de¤ildir. Bu hususlar göz önüne al›n›nca, memurlar›m›z›n halk ile olan iliflki ve ifllerinde ne kadar dikkatli olmalar› gerekti¤i kolayca anlafl›l›r… B Hâkimiyeti Milliye Gazetesi 30 Haziran 1929 Atatürk’ün Dünyas› Cengiz Önal 64 Mustafa Kemal’in Bursa’da Ö¤retmenlere Konuflmas› karfl›s›nda bulunuyoruz. an›mlar, Beyler! Yerine baflka bir istekte bulunaca‹stanbul’dan geliyorsunuz. Hofl geldiniz. ‹stanbul’un ›fl›k ¤›m, bugünün çocuklar›n› yetifltiriniz. ocaklar›n› temsil eden yüce heyetiniz Onlar› ülkemize ve Türk Ulusu’na karfl›s›nda duydu¤um haz sonsuzdur. yararl› bireyler yap›n›z. Bunu sizden Kalplerinizdeki duygular›, beyinleri- istiyor ve rica ediyorum. Ö¤retmen han›mlar, ö¤retmen nizdeki fikirleri do¤rudan do¤ruya beyler! Belki “muallime” demedi¤im gözlerinizden ve yüzlerinizden için Benim yanl›fl konufltu¤umu okumak benim için ola¤anüstü bir san›yorsunuz. Hay›r! De¤il! mutluluktur. fiu an Sizlerin önünde Aksine ben dilimizde “tâi te’nis” duydu¤um en içten duyguyu izninizle söyleyeyim: ‹sterdim ki çocuk olay›m ve sizin ›fl›k saçan ö¤retim çevrenizde bulunay›m. Sizden bilgileneyim, Siz Beni yetifltiresiniz. O zaman Türk Ulusu için daha yararl› olurdum. Fakat ne yaz›k ki gerçekleflmesi mümkün Mustafa Kemal Bursa’da ö¤retmenlere konuflurken olmayan bir arzu H 19 BD TEMMUZ 2015 (Osmanl›ca bir kelimenin sonuna “e”harfi getirilerek, kelimeyi difli yapma ifllemi. Örne¤in ”Kâmil, Kâmile” ve ”muallim, muallime” gibi) kullanmak zorunda olmad›¤›m›za inan›yorum. Evet, ö¤retmen han›mlar ve ö¤retmen beyler, bilirsiniz ki, ulusumuz büyük bir felâket geçirdi. Devletimiz bir yok olma tehlikesiyle karfl› karfl›ya kald› ve varl›¤›m›za karfl› birçok cinayetler yap›ld›. Ama bunlar›n hiç birisi bizi y›ld›rmad›. Mücadelemize kararl›l›kla devam ettik. Çok çal›flt›k ve sonunda bugünkü baflar›y› elde ettik. Han›mlar, Beyler! Bir ulusu, düflürüldü¤ü herhangi bir felâketten kurtarmakta ve ayd›nlatmakta devlet adamlar›n›n sahip oldu¤u büyük önem inkâr edilemez. Hatta diyebiliriz ki, bugünü görmek; Türk Ulusu’nun saf ve temiz duygularla dolu ve yüce ahlâk-namus sahibi olmas›, vatansever ulusal çabalar› ve özellikle de hor görülen faydal› duygular› sayesinde etkili olmufltur. Ancak bu bizi yan›ltmas›n… Bugün ulaflt›¤›m›z nokta gerçek kurtulufl noktas› de¤ildir. Bu görüflümü biraz daha aç›klamak isterim: Bir ulusun felâkete u¤ramas› ve çok zor koflullarda yaflamas›n›n dayat›lmas› demek, onun hastal›kl› olmas› demektir. Bundan s›yr›lmak ve gerçek kurtulufla ulaflmak; sosyal yap›m›zdaki hastal›¤› tedavi etmekle elde edilir. Hastal›¤›n tedavi edilmesi; çal›flmalar›m›z› ve gerekli çareleri Bilim ve teknolojiye dayand›r›p uygulamak ve bunun üzerine de akl›n 20 rehberli¤inde ilerlemeye çal›flmakla mümkün olabilir. ‹flte o zaman söz konusu hastal›k iyilefltirilebilir. Yoksa tam tersine hastal›k sürekli ve tedavi edilemez bir hale gelir ve bulundu¤u yeri de kangrene çevirir… ir sosyal yap›n›n hastal›¤› ne olabilir? Türk Ulusu’nu ulus yapan, ilerleten ve yükselten güçler vard›r: Bunlar, düflünce güçleri ve sosyal güçlerdir. Düflünceler, anlams›z, mant›ks›z safsatalarla dolu olursa, o düflünceler hastad›r. Keza sosyal hayat ak›l ve mant›ktan mahrum, yarars›z ve zararl› birtak›m inançlar, uyduruk hurafelerle ve geleneklerle dolu olursa felç olur. ‹fle; öncelikle düflünce ve sosyal güçlerin kaynaklar›n› temizlemekten bafllamak gerekir. Memleketi ve ulusumuzu kurtarmak isteyenler için, ulusal onur sahibi olmak, güzel niyet ve yeterince özveri gerekli olan özelliklerdendir. Fakat bir sosyal yap›daki hastal›¤› görmek, onu tedavi etmek, sosyal kurumu ça¤›n gereklerine göre ilerletebilmek için, bu özellikler yeterli gelmez; bu özelliklerin yan›nda “bilim ve teknoloji” de gereklidir. Bilim ve teknoloji giriflimlerinin çal›flma merkezi ise okuldur. ‹flte okul, bunun için gereklidir… Okul ad›n› hep birlikte sayg›yla söyleyelim. Okul genç beyinlere, insanl›¤a sayg›y›, millet ve memlekete sevgiyi, onuru, ba¤›ms›zl›¤› ö¤retir. Okul, ba¤›ms›zl›k tehlikeye düfltü¤ü zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en sa¤lam yolu belletir. Ülkemizi ve ulusumuzu kurtarmaya B BD TEMMUZ 2015 çal›flanlar›n ayn› zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer bilgin olmalar› gerekir. Bunu sa¤layan okuldur. Ancak bu flekilde her türlü giriflimlerin mant›kl› sonuçlara ulaflmas› mümkün olur. Han›mlar ve Beyler! Ülkemizin en geliflmifl ve güzel yerlerini üç buçuk y›l kirli ayaklar›yla çi¤neyen emperyalist gücün tetikçileri olan düflman› yenilgiye u¤ratan zaferin s›rr› nerededir bilir misiniz? Ordular›n yönetiminde, bilim ve teknoloji ilkelerini rehber kabul etmektedir. Ulusumuz bireylerini yetifltirmek için as›l olan okullar›m›z›n, üniversitelerimizin kurulmas›nda ayn› ilkeleri takip edece¤iz. han›mlar›m›z ve beylerimiz, flairlerimiz, edebiyatç›lar›m›z ve yazarlar›m›z sürekli olarak ulusumuza dayat›lan bu ola¤anüstü zor koflullar ve felâket dolu günleri ve onun gerçek nedenlerini aç›k ve kesin olarak söyleyeceklerdir. Bunu yaparken de; bu kara günlerin yeniden geri gelmemesi için dünya yüzünde medeni ve ça¤dafl bir Türkiye’nin varl›¤›n› tan›mak iste- Ulusumuzun siyasi ve sosyal hayat› ile düflünce e¤itiminde de rehberimiz ”bilim ve teknoloji” olacakt›r. vet, ulusumuzun siyasi ve sosyal hayat› ile düflünce e¤itiminde de rehberimiz “bilim ve teknoloji” olacakt›r. Bu da okul sayesinde, okulun verece¤i Bilim ve Teknoloji sayesindedir ki Türk Ulusu, Türk Sanat›, Ekonomisi, Türk fiiir ve Edebiyat›, bütün güzelli¤iyle ortaya ç›kar. E Han›mlar ve Beyler! Ülkemizde ça¤dafl düflünce ve ilerlemelerin, güzelli¤i kaybedilmeden yay›lmas› ve ortaya ç›kmas› gerekir. Bunun için bütün bilim adamlar› ve teknolojiden sorumlu olan vatandafllar›n, bu konuda çal›flmay› bir namus gere¤i bilmesi gerekir. Ö¤retmen M. Kemal Atatürk 21 BD TEMMUZ 2015 meyenlere, onu tan›tmak zorunda oldu¤umuzu hat›rlatacaklard›r. Han›mlar ve Beyler! Görülüyor ki, en önemli ve verimli görevlerimiz e¤itim iflleridir. E¤itim ifllerinde mutlaka baflar›l› olmak gerekir. Bir ulusun gerçek kurtulufla ulaflmas› ancak bu flekilde mümkün olur. Bu zaferin sa¤lanmas› için hepimizin tek yürek ve tek fikir olarak ilkeli bir program üzerinde çal›flmas› gerekli ve hatta zorunludur. Bence bu program›n ilkeleri ikidir: Sosyal Hayat›m›z’›n; 1-‹htiyaca, 2-Ça¤dafl gereklere uygun olmas›d›r. özlerimizi kapay›p soyut yaflad›¤›m›z› kabul edemeyiz. ülkemizi bir çember içine al›p dünya ile ilgisiz yaflayamay›z. Tam tersine ilerleyen ve medenileflen bir ulus olarak uygarl›k sahas›n›n üzerinde yaflayaca¤›z. Bu hayat ancak bilim ve teknoloji ile olur. Bilim ve teknoloji nerede ise oradan alaca¤›z ve Türk Ulusu’nun her bireyinin kafas›na koyaca¤›z. Bilim ve teknoloji için hiçbir kay›t ve koflul yoktur. Hiçbir mant›kl› kan›ta dayanmayan birtak›m geleneklerin, inan›fllar›n korunmas›nda ›srar eden uluslar›n geliflmeleri ve ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. ‹lerlemede kay›t ve koflullar› aflamayan uluslar hayat› ak›ll›ca ve fiilen göremez. Dolay›s›yla da; hayat felsefesini genifl gören uluslar›n egemenli¤i ve köleli¤i alt›na girme¤e mahkûmdur. Ö¤retmen Han›mlar ve Ö¤retmen Beyler! G 22 Bir taraftan genel olan cahilli¤i yok etmeye çal›flmakla beraber, di¤er taraftan sosyal hayatta kifli olarak pratik etkili ve verimli fertler yetifltirmek gerekir. Bütün bu gerçeklerin ulusumuzca iyi geliflme haline getirilebilmesi ve iyi bir flekilde sindirilebilmesi için her fleyden önce cahilli¤i yok etmek gereklidir. Bundan dolay› e¤itim program›m›z›n ve e¤itim siyasetimizin temel tafl›, cahilli¤in yok edilmesidir. Bu yok edilmedikçe hiçbir geliflme sa¤layamay›z ve sadece yerimizde say›p dururuz... Yerinde duran bir fley ise; ileriye gitmedi¤ine göre geriye gidiyor, demektir. Bir taraftan genel olan cahilli¤i yok etmeye çal›flmakla beraber, di¤er taraftan sosyal hayatta kifli olarak pratik etkili ve verimli fertler yetifltirmek gerekir. Bu da ilk ve orta ö¤retimin uygulamal› bir flekilde gerçekleflmesiyle mümkündür. Ancak bu sayede sosyal kurumlar ifl adamlar›na, sanatç›lar›na sahip olur. Do¤al olarak ulusal deham›z› ortaya ç›kartacak duygular›m›z› lay›k oldu¤u dereceye ulaflt›rmak için yüce meslek adamlar›n› da yetifltirece¤iz. Çocuklar›m›z› da ayn› tahsil derecelerinden geçirerek BD TEMMUZ 2015 olmas›n ki, Türkiye Devleti’nin tek ve gerçek temsilcisi yaln›z ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. De¤ersiz ç›karlar› için ve kendilerini saklamak endiflesiyle, Türk Ulusu’nun ve Türkiye Devleti’nin ba¤›ms›zl›¤›n› düflmanlar›n eline vermede hiçbir sak›nca görmeyen ve ba¤›ms›zl›¤›m›z›n yok edilmesi ve Anadolu’nun ortadan kald›r›lmas› anlam›na gelen Sevr Antlaflmas›n› kabul eden hâkimlerin, sultanlar›n, padiflahlar›n hikâyelerini, bu idareyi gasp etmelerini Türk Ulusu art›k yaln›zca tarihin sayfalar›nda okur. yetifltirece¤iz. Kesinlikle bilmeliyiz ki, iki parça halinde yaflayan milletler zay›ft›r, hastad›r. Çocuklar›m›za ve gençlerimize verece¤imiz e¤itimin s›n›rlar› ne olursa olsun, onlara esasl› olarak flunlar› ö¤retece¤iz. 1-Ulusuna, 2Türkiye Devleti’ne, 3-Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, düflman olanlarla mücadele sebepleri ve araçlar›yla donat›lm›fl olmayan uluslar için yaflama hakk› yoktur. Mücadele gereklidir. Han›mlar, Beyler! ‹tiraf edelim ki, biz üç buçuk y›l öncesine kadar topluluk halinde yafl›yorduk. Bizi istedikleri gibi yönetiyorlard›. Dünya bizi, bafl›m›zdakilere yani temsil edenlere göre tan›yordu. Hâlbuki üç buçuk y›ldan buyana tamamen ulus olarak yafl›yoruz. Bunun maddî ve belirgin tan›¤› hükümet fleklimiz ve hükümetimizin içeri¤idir ki, onu kanun Büyük Millet Meclisi diye adland›r›r. Bütün dünya bir an karars›z Han›mlar, Beyler! Ordular›m›z›n kazand›¤› zafer, sizin ve sizin flahs›n›zda ”e¤itim ordular›”n›n zaferi için sadece zemin haz›rlad›. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka baflar›l› olacaks›n›z. Ben ve sars›lmaz inançla bütün arkadafllar›m, sizi takip edece¤iz ve sizin rastlayaca¤›n›z engelleri k›raca¤›z. Son bir söz: Sizin de¤erli bir heyet halinde Bursa’ya gelmeniz, yaln›z Bursa’y› de¤il, bütün Anadolu’daki kardefllerinizi mutlu etti. Ve ‹stanbul’ dan getirdi¤iniz selâmlar› bütün Türk Ulusu’na bildirece¤iz. Ben de sizden rica edece¤im ki, oradaki kardefllerimize selamlar›m›z› bildiriniz. ‹stanbul’un talihi, ‹stanbul’da yaflayan kat›ks›z Türklerin kalp ve vicdanlar›ndaki istek gibi görünecektir. • Mustafa Kemal, 27 Ekim 1922 Bursa cengizonal@butundunya.com.tr (Gelecek Ay: ‹zmir’de Hükümet Kona¤›’nda Halk Temsilcileri’yle Konuflmas›) 23 Haz›rlayan: Y‹⁄‹T EREN GÜNEY ‹lk Dersimiz: Türkçe Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n. 1 Atafle (Fr.) a-Nesil, kuflak b-Yasad›fl› c-Güvenlik d-Elçilik görevlisi 2 Kamara (‹ta.) a-Gemi odas› b-Ç›k›fl c-E¤ilim d-Özgeçmifl 3 Riziko (‹ta.) a-Çözümleme b-Ölçüt c-Tehlike, risk d-Karamsar 4 Numara (‹ta.) a-Merkez b-Rakam, say› c-Belgesel d-S›ra d›fl› 5 Modern (Fr.) a-Güncel b-Ça¤dafl c-Sevimsiz d-Belirgin, aç›k 6 Radyasyon (Fr.) a-Ifl›n›m b-Engebe c-Ak›m d-Çizelge 7 Ç›ngar (Rum.) a-Sonsuz b-Kavga, gürültü c-Yaygarac› d-Taslam 8 fiantaj (Fr.) a-Göz korkutma b-Küresel c-Gerçek d-Ayarlama 9 Zeplin (Alm.) a-Büyük yaprak b-Eflgüdüm c-Ay d-Güdümlü balon 10 Labirent (Fr.) a-Çok büyük b-Dolambaç c-Gözlem d-Sonuç 11 Sektör (Fr.) a-Sürem b-Gösteri c-Bölüm, kesim d-Yar›y›l, dönem 12 Limit (Fr.) a-Üstlenme b-Y›ld›r› c-Sesüstü d-S›n›r, uç 13 Happy-hour (‹ng.) a-‹ndirim saati b-Umutlu c-‹leri görüfl d-Tutanak 14 Amatör (Fr.) a-Çeliflki b-Deneyimsiz c-Yal›n, ç›plak d-Hayali 15 Avans (Fr.) a-Yalanlama b-Dizge c-Öndelik d-Yasal (Fr.) Frans›zca (‹ta.) ‹talyanca, (Alm.) Almanca, (‹ng.) ‹ngilizce Yan›tlar: 151. sayfada Otopsi Cengiz Özak›nc› Atatürk’e Yak›flt›r›lan Anzak Demeçleri ve Eski Yunan Masallar› Atatürk döneminde ‹çiflleri Bakanl›¤› ve D›fliflleri Bakan Vekilli¤i yapm›fl olan fiükrü Kaya, yaln›zca bir devlet adam› de¤il, ayn› zamanda bir yazar ve çevirmendi. D aniel Defoe'dan "Robinson Crusoe", Henry Beraud'dan "fiiflko", Charles Rist ve Charles Gide'den "Günümüze Kadar ‹ktisadi Mezhepler Tarihi", Buckley'den "Eski Yunan Masallar›" ve Albert Mathiez' den "Frans›z ‹htilali" adl› yap›tlar› Türkçe'ye çevirmiflti.[i] Kaya'n›n 1949'da yay›mlanan "Eski Yunan Masallar›" çevirisi, konumuz aç›s›ndan önemli. fiöyle ki: Atatürk döneminde Tarih Dersi kitaplar›nda Türk Tarih Tezi (uygarl›¤›n OrtaAsya'da do¤du¤u, göçlerle Bat›' ya, Avrupa'ya yay›ld›¤›) ö¤retilmiflken; Atatürk'ün 1938'de ölümünden he men sonra, bu tez terkedilmifl; bunun yerine; Bat› Uygarl›¤›'na kat›laca¤›z; Avrupa uygarl›¤›n› yaratan "Antik Yunan Hümanizmi" ve "Yunan Mucifiükrü Kaya Atatürk'le birlikte (17.06.1932-Ankara) 25 BD TEMMUZ 2015 fiükrü Kaya (d.1883-ö.1959) 1949'da yay›mlanan "Eski Yunan Masallar›" ve "Robinson Crusoe" çevirilerinin kapaklar›. zesi'dir; Bat› uygarl›¤›na kat›labilmek için, okullarda genç kuflaklara ve halkevleri arac›l›¤›yla tüm topluma "Hümanist Erdem" afl›lamal›; bu amaçla Antik Yunan Edebiyat›n›, Homeros'u vs. çevirip okutmal› ve tiyatro, opera vs. arac›l›¤›yla halka benimsetmeliyiz, görüflü devletin Milli E¤itim ve Kültür politikas›nda egemen olmufltu. Atatürk'ün ölümünden bir gün sonra, 11 Kas›m 1938 günü Bakanl›k görevinden ayr›lan fiükrü Kaya, çevirdi¤i Eski Yunan Masallar›' n›n 1949 bas›m›na yazd›¤› önsözde, kendisinin de bu görüflü benimsedi¤ini flu sözlerle belirtmiflti: "Renaissance devrinin Humanizma denilen irfan doktrini, Yunan, Roma ve di¤er klasik lejantlar›n (söylencelerin, masallar›n) yeniden tetkik ve taklidiyle bafllar. (...) Avrupa'da 26 rönesans devri, Yunan ve Roma edebiyat ve felsefesinin Avrupa dillerine tercümesiyle bafllam›flt›r. Homer, Hesiod, Virgil tercüme edilen klasiklerin bafl›nda gelir. (...) Çocuklar›mla s›rasiyle lisedelerken (Buckley'in "Eski Yunan Masallar›" kitab›n›n) baz› yerlerini ara s›ra birlikte tercüme ederdik. Kitab›n asl›n› ve tercümesini gören baz› ö¤retmen ve edebiyatç› dostlar›m, neflrinin gençlerimize faydal› olaca¤›n› ve zahmete de¤ece¤ini israrla tekrar ettiler.(...) Memleketin irfan›na az da olsa bir faydas› dokunursa hizmet flerefi bu BD TEMMUZ 2015 tercümeyi bast›rmak cesaretini veren o dostlar›nd›r." aya'n›n çevirdi¤i "Eski Yunan Masallar›"nda "hümanist doktrin" olarak niteledi¤i fley, Tanr›'y› insan biçimli bir varl›k olarak gören ve üstün baflar› gösteren insanlar› Tanr› yerine koyup yücelten ("anthropomorphist" ve "mystical humaniste") bir inanç dizgesiydi. "Antik Yunan Hümanizmi" 1938 sonras› devlet eliyle topluma afl›lan›rken; yaflam› boyunca pek çok üstün baflar› göstermifl olan Atatürk de, bu anlay›flla düzenlenen törenlerle an›lmaya bafllanm›flt›. "Hümanist" yazarlar, kitap ve makalelerinde, Atatürk'ü "Antik Yunan Edebiyat›"ndaki "Kifli-tanr›" yüceltmelerine benzer sözlerle övüyor; Atatürk için yapt›r›lan An›tkabir, devletin e¤itim ve kültür politikas› olarak benimsedi¤i ak›ma uygun biçimde tasarlan›yordu. Atatürk'ün Etnografya müzesinde korunmakta olan cenazesi, ölümünün 15. y›ldönümünde, 10 Kas›m 1953 günü, büyük K bir devlet töreniyle, yap›m› tamamlanan An›tkabir'e tafl›nacakt›. Resim Gazeteler günler öncesinden bu törene özel duyurular yapmaya bafllam›fl; Falih R›fk› Atay'›n yönetti¤i Dünya gazetesi de 10 Kas›m 1953 günü 6 sayfadan oluflan bir "Atatürk ‹lavesi" yay›mlam›flt›. Ruflen Eflref Ünayd›n, bu ekte bafl sayfay› kaplayan yaz›s›nda, Atatürk'ü "Phidias'›n Parthenonundaki (Antik Yunan Tap›na¤›'ndaki) (Kifli-Tanr›lardan) Atena" ve "Praksitelis'in Tanr›laflt›rd›¤› Hermes"le karfl›laflt›r›yor; onlardan üstün gördü¤ü Atatürk'ü "Olympos da¤›ndan boralar ve flimfleklerle nazil olmufl (inmifl) Zeus" (Eski Yunanl›lar›n Bafl Tanr›s›' na) benzetiyordu. Falih R›fk› Atay, 3. sayfada yay›mlanan "Ölüm Y›l›" bafll›kl› yaz›s›nda, Atatürk'ü Eski Yunan Hümanizmi'nin bafl yap›t› say›lan "Homeros'un (‹lyada'daki) kahramanlar›ndan daha destankari" olarak niteliyordu. Atatürk'ün cenazesi 10 Kas›m 1953 günü törenle An›tkabir'e götürülüyor. 27 BD TEMMUZ 2015 B uckley'den "Eski Yunan Masallar›"n› çevirmifl olan fiükrü Kaya'yla yap›lan özel söylefli de "Atatürk ‹lavesi"nin 5. sayfas›nda flu bafll›kla yay›mlanm›flt›: "Atatürkün, bütün cihana hitaben söylenmesini istedi¤i nutuk" "Anlatan: fiükrü Kaya", "Yazan: Yekta Rag›p Önen" Y. R. Önen, Kaya ile yapt›¤› söylefliyi özetle flöyle aktar›yordu okuyuculara: (...) fiükrü Kaya'n›n evindeyim. 10 Kas›m'›n arifesinde, kendisinden aziz Atatürk'e ait hat›ralar›n› dinliyorum. (...) derin bir heyecan, bir vecd içinde anlat›yor. Not al›p bunlar› zaptetmeye imkân yok! (...) ‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya, Çanakkale m›nt›kas›nda teftifle gidecek. Veda için ziyaret etti¤i zaman Atatürk 28 fiükrü Kaya'n›n Dünya gazetesinin 10.11.1953 günlü "Atatürk ‹lavesi"nin 5. sayfas›nda yay›mlanan söyleflisi. (C. Özak›nc› Özel Arflivi) flöyle diyor: (...) Mehmetçik âbidesinin bafl›nda (...) Dünyaya hitab edercesine konuflacaks›n. Orada, Çanakkale’de yaln›z bizim flehitleri de¤il, bu toprak üstünde kanlar›n› döken insanlar› da o kahraman muharipleri de hürmetle, saygiyle anacaks›n! (...) Çanakkale’den cihana karfl› böyle konuflacaks›n. (...) Atatürk, fiükrü Kaya’ya uzun bir ka¤›t uzat›yor. Bu, Çanakkale’de söyliyece¤i nutuktur. Atatürk bizzat haz›rlam›flt›r. Ve fiükrü Kaya, bu nutku al›p Çanakkale’ye gidiyor, orada Mehmetçi¤in mezar› bafl›nda bu nutku söylüyor. Nutukta, fiükrü Kaya’n›n yabanc› muhariplere BD TEMMUZ 2015 hitaben belirtti¤i cümleler flunlar: “Bu memleketin topraklar› üstünde kanlar›n› döken kahramanlar! Burada bir dost vatan› topra¤›ndas›n›z. Huzur ve sükûn içinde, uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunas›n›z. Uzak diyarlardan evlâtlar›n› harbe gönderen analar. Göz yafllar›n›z› dindiriniz, evlâtlar›n›z, bizim ba¤r›m›zdad›r. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklard›r. Onlar, bu toprakta canlar›n› verdikten sonra, art›k bizim evlâtlar›m›z olmufllard›r.” (...) Me¤er, Mehmetçik âbidesinin bafl›nda söylenen bu sözleri zapteden birkaç gazeteci varm›fl. Onlar bu sözleri gazetelerine bildiriyorlar, nutuk dünyaya yay›l›yor. Ve aradan hafta geçmiyor; fiükrü Kaya'ya telgraflar ya¤›yor, ta Avustralya, Yeni Zelanda’dan günlerce sonra mektuplar geliyor. Gözleri yafll› analardan, kardefllerden, siyasî flahsiyetlerden, askerlerden... fiükrü Kaya, bu konuflmas›ndan dolay› tebrik ediliyor, takdir ediliyor. Oysa ki, söz, büyük askere (Atatürk'e) aittir. (...) *** ükrü Kaya'n›n Mehmetçik Abidesi bafl›nda verdi¤i söylevin metnini 26.08. 1931 günlü Hakimiyeti Milliye gazetesinde bulduktan sonra; dergimizin Mart 2015 say›s›nda ilk kez t›pk›bas›m ve tam metin olarak yay›mlad›k ve söylevde bu sözlerin bulunmad›¤› ortaya ç›kt›. 1915 Çanakkale Savafl›'nda ölen Anzak (Avustralya ve Yeni Zelanda) askerlerine yönelik bu sözler, "Antik Yunan Hümanizmi"ni benimseyen "Eski Yunan Masallar›" çevirmeni fiükrü Kaya taraf›ndan, 1953'te yap›lan söylefli s›ras›nda, kendisini not almadan dinleyen gazeteciye, vecd içerisinde (kendinden geçmifl bir durumda), Antik Yunan kahramanlar›n›n "fliirsel" söylemlerine benzer biçimde, uydurulmufltur.[ii] ürkiye, 1950'de Birleflmifl Milletler, ABD ve ‹ngiltere yan›nda Kore Savafl›'na kat›lm›fl; Türk Tugay›, Kore'de Avustralya'dan gelen ANZAK'larla karfl›laflm›flt›. 1915'te Çanakkale'de düflman cephelerde yer alan Anzaklar ve Türkler, 1950-1953 aras› Kore'de bu kez dost cephedeydiler. Öyle ki, Anzaklar, 25 Nisan 1915 Gelibolu Ç›kartmas›'n›n 1951 ve 1953 y›l› anma törenlerini, Kore'de, Türk Tugay› ile birlikte gerçeklefltirmifller ve Kore Savafl›, Temmuz 1953'te sona ermiflti. Türkiye-Avustralya dostlu¤u, T fi fiükrü Kaya'n›n 25.08.1931 günü söylev verdi¤i Mehmetçik Abidesi 29 BD TEMMUZ 2015 Türk Tugay› ve Avustralya-Yeni Zelanda Anzak birli¤inin Kore'de ilk buluflmas›. (Üstte. Anzak askeri, sa¤ üst köflede) Türk Tugay› ve Avustralya Anzak birli¤i, 25 Nisan 1953 günü Kore'de Anzaklar›n 1915 Gelibolu Ç›kartmas›'n›n 38 y›l› anma töreninde, sayg› duruflunda. (Altta) iki ülke askerlerince, cephelerde kurulmufltur. Bu dostlu¤un, fiükrü Kaya'n›n 10 Kas›m 1953'te vecd içerisinde üretti¤i sözlere gereksinimi yoktur. • cengizozakinci@butundunya.com.tr 1) Bkz: Asl› Ekmekçi, "The Shaping Role of Retranslations In Turkey: The Case of Robinson Cruseoe" Dokuz Eylül Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, ‹ngilizce, 2008. 30 2) Büyük asker, büyük ink›lâpç›, büyük insan Atatürk'ün, yak›n arkadafllar›ndan say›n fiükrü Kaya'n›n evindeyim. 10 Kas›m'›n arifesinde, kendisinden aziz Atatürk'e ait hat›ralar›n› dinliyorum. Bunu, ben rica ettimdi de, "Gel bakal›m, konufluruz" demiflti. Millî Mücadele ve ink›lâp tarihinde idare adam› olarak vazife alan de¤erli meslekdafl›m fiükrü Kaya'n›n Atatürk'e ait hât›ralar› o kadar zengin ki... Kendisini hât›ralar seline kapt›rm›fl, derin bir heyecan, bir vecd içinde anlat›yor. Not al›p bunlar› zaptetmeye BD TEMMUZ 2015 imkân yok! Atatürk'ün görüflü, düflünüflü, hissedifllerini, insanl›k, efendilik taraflar›n›, hâdiselerle izah ediyor, o; heyecanland›kça yeni hât›ralar canlan›yor, ve ben, "Büyük insan"›n büyüklü¤ünü kavr›yamaman›n aczi içine düflüyorum. Say›n fiükrü Kaya, Atatürk'le beraber geçirdi¤i günleri elbetteki yazacakt›r, ben, hât›ralar› hazinesinden ancak, bir iki tanesini buraya nakledece¤im. Büyük insan: Atatürk. "‹nsan Atatürk"e bak›n›z: ‹ç ‹flleri Bakan› fiükrü Kaya, Çanakkale m›nt›kas›nda teftifle gidecek. Veda için ziyaret etti¤i zaman Atatürk flöyle diyor: ”Çanakkale’yi ziyaret etti¤in zaman aziz flehitlerimizi de ziyaret edeceksin. Bu vazifeyi yapaca¤›na flüphe yok! Yaln›z nas›l bir nutuk söyleyeceksin. Ben söyleyeyim; burada yatan aziz flehitlerimiz sizi hürmetle, sayg› ile an›yoruz diyeceksin. Mehmetçik abidesinin bafl›nda, dilinin bütün talakat›yla konuflacaks›n. Burada rahat ve huzur içinde yat›n›z, diyeceksin. Siz omasayd›n›z, siz gö¤üslerinizi çelik kalelere siper etmeseydiniz, bu bo¤az afl›l›r, ‹stanbul iflgal edilir, vatan topraklar› istilaya u¤rard›, diyeceksin. ”Evet, böyle konuflaca¤›m!” ”Hay›r, hay›r!.. Sen böylenin çok üstünde çok daha baflka konuflacaks›n. Dünyaya hitab edercesine konuflacaks›n. Orada, Çanakkale’de yaln›z bizim flehitlerimiz de¤il, bu toprak üstünde kanlar›n› döken insanlar› da o kahraman muharipleri de hürmetle sayg›yla anacaks›n! ”Paflam ben bunu yapamam, çünkü bu sözler ancak sizin söyleyebilece¤iniz yüksek sözlerdir.” ”Söyleyeceksin! Çanakkale’de cihana karfl› böyle konuflacaks›n. Senin böyle konuflman laz›m!” fiükrü Kaya Atatürk’ün yan›ndan ayr›l›yor ve gece tekrar bulufluyorlar. Atatürk, fiükrü Kaya’ya uzun bir ka¤›t uzat›yor. Bu Çanakkale’de söyleyece¤i nutuktur. Atatürk bizzat haz›rlam›flt›r. Ve fiükrü Kaya, bu nutku al›p Çanakkale’ye gidiyor, orada Mehmetçi¤in mezar› bafl›nda bu nutku söylüyor. nutukta fiükrü Kaya’n›n yabanc› muhariplere hitaben belirtti¤i cümleler flunlar: ”Bu memleketin topraklar› üstünde kanlar›n› döken kahramanlar! Burada bir dost vatan› topra¤›ndas›n›z. Huzur ve sükûn içinde, uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunas›n›z. Uzak diyarlardan evlâtlar›n› harbe gönderen analar. Göz yafllar›n›z› dindiriniz, evlâtlar›n›z, bizim ba¤r›m›zdad›r. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklard›r. Onlar, bu toprakta canlar›n› verdikten sonra, art›k bizim evlâtlar›m›z olmufllard›r.” fiükrü Kaya, Atatürk’ün, topra¤›nda yendi¤i milletlere karfl› gösterdi¤i yüksek insanl›k hislerinin ifadesini tafl›yan cümleleri, Çanakkale’ de söylüyor, Ankara’ya dönüyor. Me¤er, Mehmetçik âbidesinin bafl›nda söylenen bu sözleri zapteden birkaç gazeteci varm›fl. Onlar bu sözleri gazetelerine bildiriyorlar, nutuk dünyaya yay›l›yor. Ve aradan hafta geçmiyor; fiükrü Kaya'ya telgraflar ya¤›yor, ta Avustralya, Yeni Zelanda’dan günlerce sonra mektuplar geliyor. Gözleri yafll› analardan, kardefllerden, siyasî flahsiyetlerden, askerlerden... fiükrü Kaya, bu konuflmas›ndan dolay› tebrik ediliyor, takdir ediliyor. Oysa ki, söz, büyük askere aittir. Ve o büyük asker, dün yendi¤i milletlere karfl› düflmanl›k hissi beslememekte, en insanî, en medenî hislerle, dostluk elini uzatmaktad›r. Ve bunu, Türkiye Cumhuriyetinin, ‹çiflleri Bakan›na söyletmektedir. Yurtta sulh, cihanda sulh!.. Atatürk'ün bu vecizesini dünya milletleri aras›nda düflmanl›¤›n unutulmas›ndan ald›¤› nas›l belli! (...) fiükrü Kaya'n›n anlatt›klar›nda bir kaç hât›ray›, noksan de olsa, buraya nakledebilmekten duydu¤um bahtiyarl›k derindir. Muhterem meslekdafl›m, gayet tabiidir ki, hât›ralar›n tamam›n› yazacak, ve memlekete hediye edecektir. (...) 3) Elise Finnimore Buckley, "Old Tales of Greece" 1908., sf. 347: "O father Zeus," he prayed, "who rulest upon Ida, before thee do I burn the body of my son, and before my friends and before my foes, that they both may see it. May the wine which I pour forth upon his body be a libation of peace, that by his death he may join together in friendship those hands which by his sin he made to draw the sword upon each other. O Zeus almighty, grant my prayer!" The people bowed their heads as they heard, and the old man poured forth the last libation. The salt tears ran from his eyes and fell upon the body of his son, and washed away from his mind all memory of his sin and cowardice, and only the image of him remained as he had been when he came in his youth and beauty for the winning of the bull. So can the hand of death wipe out all ugliness and wrong. 31 Fikriye Han›m, Gazi Mustafa Kemal Pafla için bazen bir gerçek bazen bir masald›r. Genellikle masallar hep mutlu sonuçlan›r. Ama bu sadece masallarda böyledir. Bir yaln›z adam, Çankaya Köflkü’nün o zamanki Ankara’n›n bütün güzelliklerini gören balkonundad›r. Bir a¤ustos sabah›d›r. Günefl kendine has sükûneti içinde yavafl yavafl do¤maktad›r. Bu yaln›z adam, derin düflünceler içinde k⤛d› kalemi eline al›r. Erkenden kendisini terk edip giden, onar›lmaz ac›lar içinde b›rakan, ad›n› unutamad›¤› bir kad›n›n arkas›ndan yazmaya bafllar. Yazd›klar› bir fliir de¤il, bir a¤›tt›r. Bir hüzün gibi geldi geçti hayalimden fiikâyetçi olmad› yorgun bafl›mdan Bambaflka bir lezzetti sundu¤u kahve fincan›ndan/ Kaybolup gitmesi mümkün de¤il s›zlayan vicdan›mdan. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Y›lmadan Yorulmadan Dr. S›tk› Ayd›nel Miralay(Albay) Bekir Sami Kurtulufl Savafl›m›zda isimleri unutulan veya Harp Tarihi kitaplar›nda isimleri pek geçmeyen kahramanlar vard›r. Bunlardan biri de Albay Bekir Sami’dir. endisi gerçek anlamda feragat, fedakârl›k ve fazilet sahibi bir subayd›r. Kurtulufl Savafl›m›zda ayn› ad› tafl›yan üç kifli vard›r. Biri Büyük Elçidir. Gazi Mustafa Kemal kendisini Paris Bar›fl Konferans›na göndermifltir. Paris’te kendi kendine baz› kararlara imza atm›fl, Gazi bu kararlar› be¤enmemifl, yurda geri ça¤›rarak görevine son vermifltir. Ayn› isimdeki di¤er flah›s Ödemifl Kaymakaml›¤› görevini yapan ve ilerde kendisinden söz edilecek olan kiflidir. Bu üç ismi kar›flt›rmamak için yaz›m›za flahs› K 33 BD TEMMUZ 2015 konu olan flahsiyeti Albay Bekir Sami olarak tan›mlayaca¤›z. lbay Bekir Sami, Mondros Mütarekesi’nden önce Çatalca Müstahkem Mevki komutan› iken Mütarekeden sonra buras›n›n kald›r›lmas› üzerine ‹stanbul’a geldi. ‹zmir’in iflgalinden sonra ‹zmir’de da¤›lan 17. Kolordu ve 56. Tümen birliklerini toplamak ve Yunanlara karfl› mukavemet edecek bir kuvvet haz›rlama görevini almas› için Rauf Bey taraf›ndan yap›lan teklifi kabul etti. Harbiye nezaretinden bir emir ç›kar›ld›. Ancak yaz›l› emir kendisine alt› ay sonra ulaflabildi. Harbiye Naz›r› (Milli Savunma Bakan›) fievket Turgut Pafla’n›n sözlü emrini alarak ‹zmir’e gitmek üzere Galata r›ht›m›na geldi. 1. Dünya Savafl›nda birlikte çal›flt›klar› Yüzbafl› Selahattin’e rastlay›p kendisinin yaverli¤ini yapmas›n› teklif etti. Onu da yan›na alarak 21 May›s 1919 da Band›rma’ya vard›. fievket Turgut Pafla sözlü olarak hemen Manisa’ya hareketle ‹zmir’den kaçan ve etrafa yay›lm›fl olan k›talar› süratle toplay›p ve düzenlemesini, kesin zorunluluk olmad›kça Yunanlarla çat›flmaya girilmemesini emretmifltir. Sonrada Naz›r’›n: “fiimdi ne yapacaks›n›z?” sorusunu, Bekir Sami, “Vatan›m neyi emrediyorsa” cevab›n› vermifltir. Bu yan›t onun vatanseverli¤inin bir kan›t›d›r. Vapurda karfl›laflt›¤› ve Turgutlu Askerlik fiubesi’ne tayin edilen Yüzbafl› Süleyman Sururi’nin Mustafa Kemal Pafla’ya sundu¤u 11 A 34 Yüzbafl› Süleyman Sururi’nin Mustafa Kemal Pafla’ya sundu¤u raporda, Albay Bekir Sami’nin Kuva-i Milliye’nin kurulmas›nda zorluk çekti¤ini ve hiç kimseden talimat almadan mücadelesini tek bafl›na sürdürdü¤ü ifade edilmektedir. sayfal›k raporda, Kuva-i Milliye’nin kurulmas›nda zorluk çekti¤ini ve hiç kimseden talimat almadan mücadelesini tek bafl›na sürdürdü¤ü ifade edilmektedir. (Celal Bayar, 8 ciltlik Ben de Yazd›m kitaplar›n›n 3. cildinde Süleyman Sururi hakk›ndaki görüflünü, “Trakya’ daki mücadelede de Süleyman Askeri Bey’in yan›nda ve meflhur Teflkilat-› Mahsusa’da çal›flm›fl, gerilla savafllar›nda tecrübe sahibi idi.” sözleriyle belirtmifltir.) Ayn› vapurda Ödemiflli ‹nceo¤lu Hamit fievket ile de görüfltü¤ünü ve Ödemifl’te iflgal aleyhinde mukavemet haz›rlamak için çal›flmas›n› söyledi¤ini hat›ralar›nda belirtmektedir. and›rmaya geldi¤i gece Çerkez Reflit Beyi de ça¤›rt›p, Band›rma ve Manyas çevresinde toplayabilece¤i Çerkez atl›lar›n› kardefli Ethem Bey’in kumandas› alt›na al›narak Manisa’ya gönderilmesi B BD TEMMUZ 2015 Yusuf ‹zzet Pafla sözünü ald›. Fakat, söz verdikleri kadar atl› göndermediler. Band›rmada 14. Kolordu Komutan› Yusuf ‹zzet Pafla ile de görüfltü. Harbiye nezaretine ‹zmir olay› hakk›nda toplayabildi¤i bilgileri rapor etti. O gece orada kalarak ertesi sabah camide birçok ileri gelen kimse ile görüflerek Yunanlar›n gelmesini bekleyen Rumlar›n haz›rl›klar›na ve taflk›nl›klar›na karfl› hiç olmazsa nefislerini korumak için kendilerini bir teflkilata ba¤lamak tavsiyesinde bulundu. Bütün bu faaliyetlerinden dolay› Band›rmada Tümen Komutan Vekili, memlekette fitne ç›kard›¤› iddias›yla ‹stanbul’a flikayet etti. Band›rma’da, ‹zmir’den gelen Albay Kâz›m Bey ile de bulufltu ve yan›na onu da alarak 23 May›s 1919 günü Band›rmadan kalkan trenle Manisa’ya gittiler. Manisa’n›n iflgal edildi¤ini haber al›nca geri dönerek Akhisar’da kalmaya karar verdiler. Manisa’daki mevki komutan›na mevcut depolardaki silah ve cephanenin süratle Salihli istikametine sevk edilmesini bildiren yaz›l› emri tebli¤ ettiler. Akhisar’a geldikten sonra da Ayval›kta 172. Alay Komutanl›¤›na ayn› tarzda bir telgraf çektiler. Albay Bekir Sami 24 May›s 1919 günlü Ceride’de Akhisar’daki moral durumunun çok bozuk oldu¤unu ve etraf›n Yunan bayraklar›yla süslendi¤ini, toplayabilece¤i kuvvetlerle ‹zmir’e dahi taarruz etmek istedi¤ini hat›ralar›nda anlatmaktad›r. O arada Kaz›m Bey (Özalp) ‹stanbul’a gitmek üzere Bekir Sami Bey’den ayr›ld›. 27 May›s sabah› Manisa’dan Topçu Alay›ndan gelen Yüzbafl› Rasim (Altu¤, sonradan Korgeneral) ile birlikte Salihli’ye hareket ettiler . Burada genç, korkak bir Nahiye Müdürüyle karfl›laflt›lar. Yapt›klar› telkin, nasihat hatta sert davran›fl karfl›s›nda her fedakarl›¤› yapaca¤›na söz veren bu flahs›n, onlar ayr›ld›ktan sonra Nahiye’den kaçt›¤›n› ö¤rendiler. Albay Bekir Sami’nin bütün bu faaliyetleri yan›nda Kuvâ-yi Milliye’ nin teflkiline esas olarak en önemli tarihi mesaj› Ayval›k Mevki Kumandanl›¤›na 28 May›s 1919’da çekti¤i telgrafta görmekteyiz. elgrafta aynen flöyle demekte idi: ”Görülecek büyük ifllere karfl› elimizde pek az muvazzaf Türk K›taat› mevcuttur. Muvaf›k bir cereyan verme¤e muvaffak oldu¤umuz Ayval›k iflgali meselesinden lüzum hissedece¤imiz icraat› mümkün oldu¤u kadar az zayiatla bilhassa Milis kuvvetleri ile yapman›z› rica ederim.” Bu arada Milli Savunma Bakanl›¤›ndan gelen bir emirle Albay Bekir T 35 BD TEMMUZ 2015 Sami ‹stanbul’a ça¤r›l›yordu. Fakat bu emre uymad›. Gerekirse Hükümete karfl› isyan ederek Kuvâ-y› Milliye’yi organize etmeye daha ‹stanbul’dan ayr›l›rken karar vermiflti. ‹stanbul’a ça¤r›lmas›na karfl›n Albay Bekir Sami bu u¤urdaki gayretlerinden kesinlikle vazgeçmemifltir. s›rada Eflme’de bulunan Albay Bekir Sami Bey’in yan›na s›¤›nd›. Sonunda Bekir Sami Bey Bo¤azl›yan Kaymakaml›¤›na atand›. Albay Bekir Sami de Alaflehir’e geçerek, burada da teflkilat kurmaya çal›flt›. Fakat, burada gördü¤ü durumu flöyle ifade ediyordu: itekim, Ödemifl’te de bafllang›çta Kuvâ-y› Milliye kurmada zorluk çekilmifl, tehlikenin boyutu anlafl›l›nca Kaymakam Bekir Sami Bey ‹tilaf Devletlerine çekti¤i telgraf›n son cümlesinde… “Silah patlarsa görece¤iniz sonuç pek ac› ve üzücü olacakt›r. Art›k biliniz ki kalem de¤il silah ötüyor.” demifltir. Bu geliflmeleri yak›ndan izleyen Albay Bekir Sami’nin Kaymakam’a verdi¤i afla¤›daki cevap, Kuvâ-y› Milliye’nin kuruluflunda ne kadar azimle hareket etti¤ini ve onun asil ruhunu yans›tmas› bak›m›ndan ola¤anüstü önemlidir. 1 Haziran 1919 tarihini tafl›yan bu belgede, ”Hayat›n ölümlü,vatan ve milletin sa¤lam oldu¤unu, hizmetlerinizin tarih ve millet nazar›nda kesinlikle unutulamayaca¤›n› biliniz… Kalbinizdeki alevlenen ve tutuflan azmin, milli iman›n en tesirli ve en büyük silah oldu¤unu hat›rdan ç›karmay›n›z. Milli heyecan› uyuflturacak haberlere kesinlikle inanmay›n›z.” ifadeleri bulunmaktad›r. Kaymakam Bekir Sami Bey’in bütün çabalar›na karfl›n, halk›n ve efelerin iflgale karfl› durmamalar› sonucu ne yaz›k ki Ödemifl iflgal edildi. Kaymakam, periflan halde, o “Silah patlarsa görece¤iniz N 36 sonuç pek ac› ve üzücü olacakt›r. Art›k biliniz ki kalem de¤il silah ötüyor.” “…Yunanlar›n Filedelfiya dedikleri bu flehirde Yunan propagandalar› o kadar ilerledi ki hayatlar›ndan emin olmak isteyen her Müslüman vatandafl bir Rum dost edinmeye çal›flmaktad›r.” 31 May›s 1919’da Erzurum’da 9. Ordu Müfettifli Mustafa Kemal’e iletti¤i bir mesajda ”Rum ahalisi, metropolitleri ve Türk hükümet mensuplar›, milli heyecan› söndürmek için adeta yar›fl›yorlar” diyerek ac› durumu iletiyordu. onuçta, Alaflehir’e gelen Yüzbafl› Süleyman Sururi’ye talimat vererek Salihli’ye hareket etti. Albay Bekir Sami, Salihli’de iken 14. Kolordu Komutan› Yusuf ‹zzet Pafla’ dan Bursa’da esas görevi olan 56. Tümeni kurma emrini ald›. Bu emir üzerine bölgedeki görevini Kula Mevki Komutan› Binbafl› Nedim’e devrederek bölgeden ayr›ld›. Bölgeden ayr›lmas› büyük bir boflluk yaratt›. Bu S BD TEMMUZ 2015 arada kendisi hakk›nda çok önemli bir olay yaflad›. Ege bölgesindeki Kuvâ-y› Milliye’yi kurma ve halk› iflgale karfl› direniflte bulunma yolundaki büyük gayretleri nedeniyle. Mustafa Kemal Pafla ve Ankara’da bulunan 20 Kolordu Komutan› Ali Fuat Pafla, Albay Bekir Sami’ye Paflal›k rütbesi verilmesine karar verdiler. Bu ödülü teklif ettiklerinde, kendisi flu cevab› verdi: “Vatan›m kurtulufla kavuflmadan böyle bir rütbeyi kabul etmeyi, musalla tafl›nda miras taksimi olarak telakki ederim. Bu nedenle teklifinize teflekkür eder, kabul edemeyece¤imi arz ederim.” u cevap Albay Bekir Sami’nin bafllang›çta ifade etti¤im niteliklerinin ne kadar do¤ru oldu¤unu göstermektedir. Bu özelliklerinin, bugünkü ortamla mukayese ederek, de¤erlendirmesini de¤erli okuyuculara b›rak›yorum. • B sitkiaydinel@butundunya.com.tr ATATÜRK VE ADALET Atatürk bir Bal›kesir seyahatinde, kendisine Milli Mücadele’de yak›n hizmetler etmifl bir kimsenin müracaat› ile karfl›laflt›. Bir mevzuda haks›z olarak mahkum oldu¤unu söyleyerek flikayet etti. Atatürk: “Hakl›s›n, meseleyi ben de biliyorum” dedikten sonra refakatinde bulunan genç bir adliye müfettiflini ça¤›rd›. Konuyu anlatt› ve karar›n düzeltilmesini istedi. Müfettifl hikayeyi dinledikten sonra: ”Efendim, karar bütün adli s›ralardan geçtikten sonra tekemmül etmifl (yetkinleflmifl). Hükmün infaz›ndan baflka yap›lacak kanuni çare yoktur. Atatürk: “Ama ben söylüyorum; bu ifl haks›zd›r. Çünkü ben iflin usulünü biliyorum” dedi. Genç adliye müfettifli ›srar etti: ”Efendimizin bu beyan› kanun nazar›nda bir de¤ifliklik yapamaz. Adliye Vekaleti’nin de bir fley yapmas›na imkan yoktur.” Ortada so¤uk bir hava esti. fiimdi bir f›rt›na kopaca¤›na hüküm veriliyordu. Atatürk sakin bir duruflla sordu : ”Peki, bir adli hata olursa kanun bunun tashihini öngörmez mi?” Müfettifl: ”Yeni delille mahkemenin tekrar› istenebilir.” Atatürk, müracaat eden sahsa döndü: ”Beni flahit olarak göster. Onda yeni deliller oldu¤unu haber ald›m diye iddia et. Ben mahkemeye gider ve flahitlik ederim.” Sonra adliye müfettifline döndü: “Size teflekkür ederim” dedi ve müracaatç›ya da ”Neden bana vaktiyle müracaat etmedin? Zaman›nda gelir flahitlik ederdim. Beyhude mahkemeleri de kanunu da iflgal etmezdin. Her vatandafl, hatta reisicumhur dahi olsa adalete hürmetle mükelleftir.” 37 Haz›rlayan: SENEM SENGÜL KARAN Bilginizi Denetleyin 1-Bilinç alt› kavram›n› psikolojiye kazand›ran düflünür hangisidir? a-Max Weber b-Farabi c-Sigmund Freud d-Ivan Pavlov 2-Sinema filmlerinin öykülerinin metinlerine ne ad verilir? a-Taslak b-Hikaye c-Tretman d-Senaryo 3-‹smini bir tavuk kemi¤inden alan, kemi¤in iki ucu tutularak bafllat›lan ünlü geleneksel oyun afla¤›dakilerden hangisidir? a-Mors b-Lades c-Eveleme d-Evet-Hay›r 9-Ünlü ‹nek fiaban karakterini hangi ünlü komedyen beyaz perdede canland›rm›flt›r? 6-Dünya’dan Ay’›n hep a-fiener fien ayn› yüzünü görmemizin b-Kemal Sunal nedeni nedir? c-‹lyas Salman a-Ay’›n dönüfl d-Müjdat Gezen periyotu ile güneflinkinin ayn› 10-Felsefede olmas› varl›k konusunu b-Ay’›n dönüfl araflt›ran disiplin periyotu ile Dünya’- hangisidir? n›nkinin ayn› olmas› a-Etik c-Ay’›n kendi etraf›nda b-Estetik çok yavafl dönmesi c-Epistemoloji d-Ay’›n kendi etraf›nd-Ontoloji da dönmemesi 5-Hangisi Türkiye’nin uluslar aras› telefon kod numaras›d›r? a-0090 b-00361 c-0046 d-0061 7-Hindular›n kutsal sayd›klar›, cadde ve sokaklarda trafi¤i kar›flt›rsa bile dokunmad›klar› hayvan hangisidir? 4-Afla¤›dakilerden a-Maymun b-Fil hangisi söylenenin tam c-‹nek d-Boa y›lan› tersinin kastedildi¤i 8-Afla¤›dakilerden ifadelere denir? hangisi elektri¤i iletir a-Laf çarp›tma yani yal›tkan de¤ildir? b-‹roni a-Naylon b-Seramik c-Dalga geçme c-Deniz suyu d-Mika d-E¤lence 11-Söylenmelerine hiç karfl›l›k vermeyen kar›s› bir kova suyu bafl›na boflaltt›ktan sonra, “Bu gök gürültüsünün ard›ndan bu ya¤muru bekliyordum” diyen filozof kimdir? a-Sokrates b-Platon c-Hegel d-Kant Yan›tlar: 151. sayfada BD TEMMUZ 2015 ‹ZM‹R’‹N ‹fiGAL‹NDE "Z‹TO" VEN‹ZOLOS YER‹NE "KATO" VEN‹ZOLOS DEY‹NCE fiEH‹T ED‹LEN DR. YARBAY fiÜKRÜ BEY Yazan: MET‹N ÖZATA May›s 1919 sabah› Yunan askeri birlikleri, Amerikan, ‹ngiliz, Frans›z ve Yunan Savafl gemilerinin korumas›nda iki vapurdan indi ve dubalar yoluyla Punta ‹skelesindeki Avc›lar Kulübü önünden r›ht›ma ç›k›nca ‹zmir metropoliti taraf›ndan takdis edildiler ve bir resmigeçit yapt›lar. Bu s›rada bütün kiliselerin çanlar› çal›yor, limandaki vapurlar›n düdükleri durmadan ötüyordu. Rumlar›n oturduklar› Frenk Mahallesi, birinci ve ikinci Kordon, Liman ve Pasaport semtleri Yunan bayraklar› ve Venizelos’un resimleriyle donat›lm›flt›. Müslüman mahallelerindeyse ölüm sessizli¤i vard›. Takdis ve geçit resmi bittikten sonra iki Yunan Efzun taburu Kokaryal›’ya (Güzelyal›) do¤ru saat 10’da yürümüfl ve Kemeralt› giriflindeki üstü otel alt› kahvehane olan, ad›na Askeri Otel veya K›raathane 15 Dr. Yarbay fiükrü Bey ‹zmir’in iflgali denilen binan›n önüne gelmifllerdi. nin yan›nda milis olarak çal›flm›flt›. Bu s›rada bir kafile yerli Rum ve onlar›n bafl›ndaki fliflman biri elindeki u olaylardan sonra toparlanan tabancayla devaml› olarak oradaki ve öfkeyle dolu olan Yunan Türklere hakaret ediyordu. Askeri askerleri Hükümet kona¤›na ve K›raathanenin köflesini döndüklerinde Kolordu Karargâh› k›fllas›na (Sar›k›flGiritli Kara Tahsin ad›nda biri taban- la) atefl açmaya bafllad›. Atefl kesildi¤i cas›n› ateflledi. ‹lk at›fl› bofla gitti. bir s›rada Ali Nadir Pafla, Te¤men ‹kinci at›flta bu fliflman yerli Rum’u Celâl (Dinçer)’den pencereden d›flar› vurdu. Bu s›rada onun yan›nda bulu- bir mendil sark›tmas›n› istedi. Mendili nan komiser muavini Hüseyin Efendi sark›tan Te¤men Celâl kolundan Efzon alay›n›n sanca¤›n› tafl›yan uzun yaraland›. Bu s›rada Kolordu kurmay boylu iri yar› bir Yunan askerini baflkan› Abdülhamid ve 56. Tümen öldürdü. Ancak orada bulunan yerli Rumlar Yunan askerlerinin taraf›ndan flehit edildi- ‹zmir’de geçit töreni ler. Bu gençler cezaevi müdürü Nuri Bey taraf›ndan tahliye edilerek silahland›r›lm›fl ve görevlendirilmiflti. Bunun üzerine tüm Efzon taburu r›ht›ma do¤ru geri kaçmaya bafllad›. Bu olay›n canl› tan›¤› fiükrü O¤uz Alpkaya daha sonra Yörük Ali Efe’ B 40 BD TEMMUZ 2015 kumandan› Hürrem Beylerdi. Bunun üzerine Ali Nadir Pafla, perdelerden birini sökerek bir s›r›¤a ba¤lad› ve pencereden sallad›. Atefl kesilip de Yunan subaylar›ndan, atefl edilmeyece¤ine dair fleref sözü ald›. Yunan askerleri süngü takm›fl olarak k›fllaya girdiler. Yüzlerce bafl›bozuk yerli Rum da k›fllaya doldu. Bu Rumlar ilk rastlad›klar› Türk subaylar›n› dipçiklerle yere yat›rarak üstlerini bafllar›n› soydu. Bu esnada durumu gören bir k›s›m subay pencerelerden kaçm›fl; ancak ço¤u Ali Nadir Pafla’y› takip etmek zorunda kalm›flt›. Damat Ferit’in paflas›, hiçbir direnifl göstermemenin cezas›n› görmeye bafllam›flt›. tabancay› dayam›fl ve yüzüne üç tokat atm›flt›. Sersemleyen Ali Nadir Pafla’ n›n bu s›rada kalpa¤› yere düfltü. Damat Ferit’in paflas›, hiçbir direnifl göstermemenin cezas›n› görmeye bafllam›flt›. Yunan te¤meninin tokad› Kolordu kurmay Yunan askerleri baflkan› AbdülhaKonak meydan›’nda mid ve 56. Tümen kumandan› Hürrem Bey’in de surat›na indi. Di¤er subaylara da yumruk ve tokat at›lm›fl, kalpaklar› yerlere at›lm›fl ve paralar› gasp edilmiflti. Sonra subaylar ikiflerli s›rayla ve üzerlerindeki kaputlar›, ayaklaAli Nadir Pafla elinde beyaz bir r›ndaki çizmeleri ç›kararak k›flladan bayrakla k›flladan ç›km›fl en önde ç›kmaya ve Pasaport’a kadar yürümegidiyordu. Arkas›ndan, Askerlik Dai- ye zorland›. D›flar› ç›kar ç›kmaz resi Baflkan› Albay Süleyman Fethi, yüzlerce yerli Rum bu kafileyi sararak, 56. Tümen Kumandan› Hürrem, yürüyen subaylara tafl, sopa, demir ve Kolordu Kurmay Baflkan› Abdülhamit tafllarla kudurmuflças›na sald›rd›. Beyler ilerliyordu. Daha geride subay Zabitler daha sonra saat kulesinin ve astsubaylar, en arkada askerler dibine dizildikten sonra bafllar›ndaki bulunuyordu. Atefl etmeyece¤ine dair kalpaklar› yere at›l›p çi¤nendi sürekli fleref sözü veren küçük rütbeli Yunan olarak hakarete ve sald›r›ya u¤rad›lar. subay› Ali Nadir Pafla’n›n flaka¤›na Bir Yunan çavuflu Nadir Pafla’y› 41 BD TEMMUZ 2015 dipçi¤iyle dürterek “Zito (Yaflas›n) Venizelos! Ba¤›r sen de,” diye söylendi. Pafla etraf›na bakm›yordu. Yerli bir Rum “Duydun söyledi¤ini çavuflun, ba¤›r; Zito Venizelos!” diye söylendi. Çavufl dipçikle Pafla’n›n gö¤sünü dürtüyordu. Nadir Pafla sessiz flekilde “Zito Venizelos,” dedi. Bir Yunan askeri 17. Kolordu Askerlik Daire Baflkan› (Kolordu Ahzi Asker Heyet-i Reisi) Miralay Fethi’ nin kalbine süngüsünü dayam›flt›, bir baflka Yunan askeriyse tabip yarbay (kaymakam) fiükrü Bey’in önüne dikildi ve ondan “Zito Venizelos” diye ba¤›rmas›n› istedi. fiükrü Bey gö¤sünü fliflirdi ve gözlerini Yunan›n gözlerine dikti. Fethi Albay bu s›rada “Kato Venizelos!” diye ba¤›rd›. Yunan askeri Fethi Bey’in kalbine süngüsünü saplad›, Fethi Bey a¤›r yaraland› ve Sar›k›flla telgraf çavuflu ‹zzet Alt›nkalem taraf›ndan Konak meydan› yak›n›ndaki Gurebai Müslimin Hastanesi’ne tafl›narak doktorlara teslim edildiyse de 3 gün sonra flehit oldu. Dr. Kaymakam fiükrü Bey (Tansu) (1890-1919), yukar› kald›rd›¤› ellerini indirdi ve o da “Kato Venizelos!” diye ba¤›rd›. Süngü onun da kalbine sapland› ve yere düfltü. Kato Venizelos, “Kahrolsun Venizelos!” demekti. fiehit Dr. fiükrü Bey, Çanakkale Gazisiydi. Kaymakam Dr. fiükrü Bey’in o¤lu Avukat Muzaffer Tansu an›lar›nda Karantina semtinde otur- Dr. 42 duklar›n› babas›n›n o gün karnesini alacak olan o¤luyla bir faytonla Konak’taki Sar›k›flla’ya gittiklerini silahlar patlay›nca annesinin onu emirber neferle Askeri Hastaneye gönderdi¤ini ancak Yunan askerleri geldi¤inden kaçarak eve geldiklerini anlat›r. fiehit Dr. Yarbay fiükrü (Tansu) (1897-1919) Bey’in o¤lu Avukat Muzaffer Tansu babas›n›n Balkan ve Çanakkale Savafl› hat›ralar›n› “Konuflan Hat›ralar” isimli kitapta 1974 y›l›nda yay›nlam›flt›r. u kitapta anlatt›¤›na göre Kaymakam Dr. fiükrü Bey’in ailesi onun flehit oldu¤unu en geç ö¤renenlerden olmufllard›. Bütün araflt›rmalar›na ra¤men Dr. fiükrü Bey’in cesedini bulamam›fllard›. Denize at›ld›¤› söylendi¤i için annesi denize dalg›çlar indirmifl, aratm›fl ancak cesedi bulunamam›flt›. Daha sonra aile ‹stanbul’a tafl›nm›flt›. B BD TEMMUZ 2015 Türk; Ö¤ün, Çal›fl, Güven! Yazan: KAYA BOZTEPE Türkiye’ye ilk geldi¤imde küçük bir çocuktum. ‹lk dura¤›m›z An›tkabir oldu. Ç anakkale geçilmez dedirten, Milli Mücadele’yi bafllatarak “Ya ‹stiklal, Ya Ölüm” parolas›yla mucizevi baflar›lara imza atarak Cumhuriyeti kuran, sonra yokluklar içinde harap olmufl bir ülkeyi tekrar infla eden büyük Kahraman Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hat›ras› önünde, sanki karfl›mda bana bak›yormufl gibi heyecan içinde titriyordum. 43 BD TEMMUZ 2015 Her kelâm›nda bir çok s›r sakl› oldu¤una inand›¤›m bu dahinin çözemedi¤im tek vecizesi vard›. Türk; Ö¤ün, Çal›fl, Güven! ‹lk nasihat› “ö¤ün”! Ne ile ö¤ünece¤im? K›sac›k hayat›na yüzy›llar dolusu baflar›lar s›¤d›rm›fl bu alçak gönüllü insan› hiç ö¤ünürken duymad›¤›m halde bana neden böyle bir görev veriyordu? Çal›fl! Ne çal›flay›m, neyi çal›flay›m? Son kelime ise “Güven”! Kime güvenmem gerek? Güvenecek kimseleri nas›l anlayabilirim? Herkese güvenmem mi gerek acaba? ard›ndan su dökmek, ölüm ve do¤umlarda k›rk› ç›kmas›n› beklemek, geline K›rm›z› kuflak ba¤lamak, lohusa flerbeti haz›rlamak, adak adamak, kurban süslemek, kan kardefl olmak, gözle görülür yerlere nazar boncu¤u asmak, ölünün üzerinde b›çak b›rakmak, ölmüfl kimsenin ayakkab›lar›n› evin önüne koymak, mezar tafl› yapt›rmak, a¤›t yakmak, tahtaya vurmak gibi bir çok gelenek ve al›flkanl›klar bizlere fiamanizm’den miras kalm›flt›r. unuslar, Mevlanalar ile sevgiye ve kalbe giden yolu keflfetmifl olan Anadolu halk›, Yavuz Sultan Selim’den itibaren özümsedikTAR‹H‹ ANLAMAZSAK BUGÜNÜ leri ‹slam’dan uzaklaflarak AraplaflDE⁄ERLEND‹REMEY‹Z maya bafllam›flt›r. ‹mparatorlu¤un son Neden “Türk” ya da hep “Türk Mille- y›llar›nda ise halk cahil b›rak›lm›fl, ti” diye bafllam›fl Atatürk? Neden “Ey Araplaflm›fl, hurafelerle yo¤rulmufl, Türk Gençli¤i” demifl? fleyhlerle, fl›hlarla yönetilir duruma Ümmetten millete geçmek, kul gelmiflti. olmak yerine vatandafl olma bilincini fievket Süreyya Aydemir an›layerlefltirebilmek için. Anadolu’ya r›nda bu konuya üzüntüyle yer verir. yerleflen Türkler tam anlam›yla fiaman Çorak, tuzlu topraklardan, Anadolu’ geleneklerinden kopmanun dört bir yan›ndan dan ‹slamlaflm›fl ancak gelen Mehmetçiklerin Araplaflmam›fllard›. ço¤u co¤rafyas›n›, Bugün bile izlerini görAtatürk, ümmetten hangi millet, hangi dine dü¤ümüz, Türklerin mensup olduklar›n›, Orta Asya’dan tafl›d›k- millete geçmek, kul dahas› peygamberlerilar›, kurflun dökmek, olmak yerine nin ad›n› bile bilmiyora¤açlara çul, çaput vatandafl olma lar diye anlat›r. “Siz ba¤lamak, çam a¤ac› Türk de¤il misiniz bilincini süslemek, bunlar› hal› yahu?” diye sorulduve kilim tezgahlar›nda yerlefltirebilmek ¤unda “Esta¤furullah ifllemek, yeni y›l yani için Türk ya da biz Osmanl› kuluyuz, “Nevruz” kutlamalar› sizin dedikleriniz düzenlemek, bahar te- Türk Milleti diye K›z›lbafl” diye cevap mizli¤i yapmak, gidenin bafllam›fl. veren askerlere flaflk›n44 Y BD TEMMUZ 2015 çekte “k›z›l bafll›k takan” demektir. Baz› rivayetlere göre Uhut savafl›nda Hz. Ali kendisini Hz. Peygambere siper etti¤i s›rada bafl›ndan yaralan›r. Bu savafltan sonra Hz. Ali’ ye k›z›lbafl denmifltir. Yine S›ff›n savafl›nda Hz. Ali’ nin taraftarlar› bafllar›na k›rm›z› bafll›k takm›fllard›r. Alevi olan Türkmen devleti Safevi ordusunun askerleri de bafllar›na k›z›l bafll›k takarlard›. Oysa ayr›flt›r›lmak istenilen bu halk öz be öz bizim halk›m›zd›r, yörüktür, Türkmen’dir. l›kla bakakal›r. Kimdir bu K›z›lbafllar? Osmanl› devletinin kuruluflunda da Türkmenler k›z›l börk giymektedir. Yabanc› kaynaklar Osman Bey’i ”K›z›l Börk Otman’ ‘olarak kaydetmifllerdir. Orhan Bey zaman›nda devlet görevlilerine ak börk giydirilerek yönetici s›n›f ile Türkmen halk› birbirinden ayr›lm›flt›r. Osmanl› tarihçileri, Anadolu Türkmenlerinden oluflan Osmanl› ordusu askerlerini ”k›z›l börklü” olarak tan›mlamaktad›r. Safeviler devletinin kuruluflu da Osmanl›’n›n kuruluflu ile neredeyse birebir örtüflür. Ana kaynak ”K›z›l Börklü Türkmenler”dir, gazilerdir. Safeviler Devleti ve fiah ‹smail’in Anadolu’da Türkmenler üzerindeki etkisi ve bozulan iliflkiler sonras› ç›kan savaflta Yavuz Sultan Selim “K›z›lbafllar›n katli helaldir” fleklinde bir fetva çikartt›rm›fl ve bu tarihten sonra bir çok Türkmen katledilmifl ya da kimliklerini saklamak zorunda kalm›fllard›r. Asl›nda Alevili¤i küçük düflürmek için kullan›lan “K›z›lbafl”, ger- ustafa Kemal Atatürk heyecanl› geçen bir konuflma sonras› flöyle seslenir: “Arkadafllar! Gidip, Toros Da¤lar›’na bak›n›z, e¤er orada bir tek Yörük çad›r› görürseniz ve o çad›rda bir duman tütüyorsa, flunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” Araplaflt›rlan, cahil b›rak›lan, hor görülen, hakk› yenen, milli fluurundan uzaklaflt›r›lan ve her fleye ra¤men devletine sad›k kalarak u¤runda flehit olmak için gözünü bile k›rpmayan bu halk›n çilesini ilk elden anlat›r Ulu Önder: “Orduya ilk kat›ld›¤›m günlerde, bir Arap binbafl›s›n›n ‘Kavmi Necip evlad›na sen nas›l kötü muamele yapars›n?’ diye tokatlad›¤› bir Anadolu çocu¤unun iki damla gözyafl›nda Türklük fluuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kayna¤›m, en derin övünç memba›m oldu. Benim hayatta yegane fahrim, servetim, Türklükten baflka bir fley de¤ildir.” M 45 BD TEMMUZ 2015 TÜRK TAR‹H KURUMU VE TÜRK D‹L KURUMU’NU KURAN, ÜMMETÇ‹ ANLAYIfi YER‹NE M‹LL‹ B‹L‹NC‹ YERLEfiT‹RMEYE ÇALIfiAN ATATÜRK’ÜN BAZI VEC‹ZELER‹: Bilelim ki millî benli¤ini bilmeyen milletler baflka milletlere yem olurlar. Bir millet kendi kuvvetine dayanarak varl›¤›n› ve ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤lamazsa flunun bunun oyunca¤› Bu memleket, Dünya’n›n bekleolmaktan kurtulamaz. medi¤i, asla ümit etmedi¤i bir müstesBizim baflka milletlerden hiçbir na mevcudiyetin yüksek tecellisine, eksi¤imiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çal›flyüksek sahne oldu. Bu sahne en az kan›z, yüksek amaçlar u¤runda ölmeyedi bin senelik, bir Türk Befli¤i’dir. sini biliriz. Beflik tabiat›n rüzgârlar›yla salland›; befli¤in içindeki çocuk tabiat›n ya¤Bizim milletimiz derin bir maziye murlar›yla y›kand›, o maliktir… Türk çocu¤u çocuk tabiat›n flimflekleecdad›n› tan›d›kça daha rinden, y›ld›r›mlar›nbüyük ifller yapmak için dan, kas›rgalar›ndan Atatürk, ümmetten kendinde kuvvet bulaevvelâ korkar gibi oldu; cakt›r. millete geçmek, kul sonra onlara al›flt›; Türk demek dil onlar› tabiat›n babas› olmak yerine demektir. Milliyetin çok tan›d›, onlar›n o¤lu vatandafl olma bariz vas›flar›ndan oldu. Bir gün o tabiat birisi dildir. Türk millebilincini çocu¤u tabiat oldu, tindenim diyen insanflimflek, y›ld›r›m, Günefl yerlefltirebilmek lar her fleyden evvel ve oldu. Türk oldu. Türk için Türk ya da mutlaka Türkçe konuflbudur. Y›ld›r›md›r, Türkçe konuflTürk Milleti diye mal›d›r. kas›rgad›r, Dünya’y› mayan bir insan Türk ayd›nlatan Günefl’tir. bafllam›fl. hars›na, camias›na Benim yarat›l›fl›mda fevkalade olan bir fley varsa, Türk olarak Dünya’ya gelmemdir. Bu memleket tarihte Türk’tü, hâlde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaflayacakt›r. Diyarbak›rl›, Vanl›, Erzurumlu, Trabzonlu, ‹stanbullu, Trakyal› ve Makedonyal›, hep ayn› cevherin damarlar›d›r. Bu damarlar, birbirini tan›s›n. Türk milletinin toplumsal düzenini bozmaya yönelik çabalar bo¤ulmaya mahkûmdur. 46 mensubiyetini iddia ederse buna inanmak do¤ru olmaz.” Türk milleti yeni bir iman ve kesin bir millî azim ile yeni bir devlet kurmufltur. Bu devletin dayand›¤› esaslar “Tam Ba¤›ms›zl›k” ve “Kay›ts›z fiarts›z Millî Egemenlik”ten ibarettir. Yeni Türkiye devletinin yap›s›n›n ruhu millî egemenliktir. Milletin kay›ts›z flarts›z egemenli¤idir… Türk miletine do¤ru ve güzeli veriniz, anlat›n›z, muhakkak kucaklar. Atatürk’ün millet ve milliyetçilik anlay›fl› kafatasç›l›k de¤ildir. Bu milletin fertleri ayn› ortak geçmifle, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyor. “Herhangi bir vatandafla yabanc› gözüyle bakmak, medeni Türk milletinin asil ahlâk›ndan beklenebilir mi?”, sorusunu soran Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halk›na Türk Milleti denir” sözünün tam anlam› da budur. Yani “Türk Milleti” kavram›, hangi etnik kökenden ve dinden olursa olsun, herkese eflit olan, herkesi kucaklayan bir anlay›flt›r. Türk! Ö¤ün, Çal›fl, Güven vecizesindeki anlam asl›nda bizlere verilen bir derstir. oynuna ast›¤› idam ferman›yla köhne bir gemiyle, bir avuç dostuyla, dönüflü olmayan bir yola ç›kan Ulu Önder’in ve yoktan var edilen bir Cumhuriyet’in hikayesini an›msayarak asla pes etmememiz gere¤ini ö¤reten bir ders. Koflullar ne kadar zor olursa olsun, imkâns›z diye bir kavram olmad›¤›n› ö¤reten, birlikten do¤an kuvvetin, el ele verilerek B mucizeler yaratman›n mümkün oldu¤unu gösteren bir ders. Bu dersle bize verilen görevin tan›m›d›r “Türk, ö¤ün, çal›fl, güven!” Tarihine, kültürüne, diline sahip ç›k. Kim oldu¤unu, nereden geldi¤ini, ne zorluklar çekti¤ini, üzerinde oynanan oyunlar› unutma. Birlik ol, bütün ol, do¤ru ol, yapt›klar›ndan gurur duy. Türk tarih ve kültürü ile, üzerinde yaflad›¤›n topraklar ve Anadolu medeniyetleri ile, hakl› davan ve ba¤›ms›zl›k mücadelen ile, dik ve onurlu duruflun ile ö¤ün. Tarihte yap›ld›¤› gibi üzerine ölü topra¤› at›lmas›na izin verme. Akl›n› kullan. Hedeflerini tespit et, kendini yetifltir. Bu u¤urda tüm zorluklar› aflmak için var gücünle çal›fl. Seni karanl›¤a mahkûm etmek isteyen zihniyete karfl› her zaman ayn› flekilde diren. Bu de¤erleri anlayan, senin gibi düflünen, senin gibi çal›flan insanlara ve özellikle koflullar ne olursa olsun, tüm zorluklar› aflabilece¤ine inan, kendine güven. Muhtaç oldu¤un kudret, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur. Ne Mutlu Türküm Diyene. • 47 F›rçalayarak Serdar Günbilen 48 Evrensel Bak›fl Aç›s› Gürbüz Evren Tehcir S›ras›nda Yaflananlar ve Ç›kan ‹syanlar Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda Osmanl› Devleti vatandafl› olan Ermeniler, do¤uda ilerleyen Çarl›k Rusya’s› ordusuna kat›lm›fl, Mart 1915’te ise Rus askerleri ile birlikte girdikleri Van’da, Türk ve Müslüman unsurlara yönelik büyük bir katliam yapm›fllard›. smanl› yönetiminin ‹stanbul’daki Ermeni toplumunun önde gelenlerine yapt›¤›, “Düflmanla iflbirli¤inden vazgeçin” uyar›s› dikkate al›nmam›fl, Ermeni komiteleri bölgedeki katliamlar›n› sürdürmüfltü. Bunun üzerine Osmanl› Devleti, 27 May›s 1915 tarihinde ald›¤› Tehcir karar› ile Do¤u Anadolu’daki 6 vilayette bulunan Ermenileri Suriye baflta olmak üzere güneydeki topraklara zorunlu göçe tabi tutmufltu. O 49 BD TEMMUZ 2015 Ermeniler için Sivas, Konya, ‹zmit, Eskiflehir, Ni¤de, Merzifon, Harput, Cizre gibi bölgelerde toplama merkezleri ve dinlenme kamplar› oluflturulmufltur. Kafileler için demiryolu hatt›n›n bulundu¤u yerlerde tren, olmad›¤› bölgelerde ise askeri araçlar da kullan›lm›flt›r. Ancak kafilelerin rmeni isyanc›lar›n ve komitele- ço¤u, dönemin olanaks›zl›klar› nedeniyle s›n›rl› jandarma gücü eflli¤inde, rin, Anadolu’daki savunmas›z at ve öküz arabalar› ile ya da yürütüsivil Türk ve di¤er Müslüman unsurlar› katletmesi nas›l bir trajedi lerek götürülmüfltür. Askeri araçlar›n ise Zorunlu Göç ve ‹skân yani Tehcir ki, bunlar›n ço¤u ka¤n› türü arabalarde, bir trajedidir. Bu trajedilerin gerçek dan olufluyordu, kafilelerin tafl›nmasorumlular› ise Türkler ve Ermeniler s›na ayr›lmas›, ordunun ihtiyac› olan de¤il, Ermenilere ba¤›ms›z devlet sözü birçok malzemenin nakliyesinin vererek, silah sa¤lay›p isyana, komflu- durmas›na yol açm›flt›r. Bu nedenle bir k›s›m araçlar al›n›p, Bu trajedilerin gerçek sorumlular› yeniden ordunun hizmetine verilmifltir. Çok fazla Ermenilere ba¤›ms›z devlet sözü bilinmeyen bir konu ise vererek, silah sa¤lay›p isyana teflvik Ermeni nüfusunun çok eden Ruslar, ‹ngilizler, Frans›zlar, yo¤un bulundu¤u Kars ve Van’›n, Rus ordusunun Amerikal›lar ve misyonerlerdir. iflgali alt›nda olmas› nedelar›n› öldürmeye teflvik eden Ruslar, niyle Tehcir uygulamas›n›n d›fl›nda ‹ngilizler, Frans›zlar, Amerikal›lar ve kalmas›d›r. Ermeni Zorunlu Göçünde en misyonerlerdir. Soyk›r›m iddialar›na bu de¤erlendirme ›fl›¤›nda bakman›n önemli ve büyük toplama merkezi Konya’d›r. Tehcir uygulamas›n›n yararl› olaca¤›n› düflünenlerdenim. Konuya bu pencereden de bakmamak, bafllamas›ndan yaklafl›k 3 ay sonra, Türkler, Ermenileri katletti yalan›n›n A¤ustos 1915’te, Konya’ya sevkiyat alan kazanmas›na yard›mc› olacakt›r. durdurulmufltur. ‹stanbul’dan gönderiTehcir, yani Zorunlu Göç karar›- len bir yaz› ile kampta bulunan on n›n a¤›rl›kl› olarak Do¤u Anadolu’da binlerce Ermeni’nin, bölgedeki yerleyaflayan Ermeniler için uyguland›¤›n› flim alanlar›na da¤›t›larak, buralarda ikamet etmelerinin sa¤lanmas› istenbiliyoruz. Ama Karadeniz, Ege ve Trakya’daki Ermenilerin bir k›sm› da, mifltir. Bunun üzerine Ermenilerin baz› bölgelerde toplanarak Osmanl› önemli bir bölümü Konya, Koçhisar Devletinin güneydeki Musul, Halep ve Tuz Gölü çevresindeki bölgelere yerlefltirilmifltir. ve Zor eyaletlerine sevk edilmifltir. Yukar›daki paragraf›, Ermeni soyk›r›m› iddialar›n› ele ald›¤›m yaz›lar›mda, 1915 olaylar›n› özetlemek için baz› de¤iflikliklerle kullan›r›m. Bu yaz›da ise Tehcir s›ras›nda yaflananlar› ve ç›kan isyanlar› ele alaca¤›m. E 50 BD TEMMUZ 2015 Erzurum Ermenilerinin Kastamonu’ya, büyük bir nüfusa sahip Merzifon Ermenilerinin de, Karadeniz’deki baz› il ve ilçelere yerleflmelerine izin verilmifltir. Dersim, Erzincan, Diyarbak›r, Bitlis, Bingöl gibi bölgelerde Ermenilerin daha önceki y›llarda yapt›klar› katliamlardan kaynaklanan düflmanl›klar nedeniyle kafileler, Kürt afliretlerinin intikam ve soygun amaçl› sald›r›lar›na u¤ram›flt›r. Çok say›da Ermeni’nin hayat›n› kaybetmesi üzerine, kafilelerin geçifl güzergâh› de¤ifltirilmifltir. silah deposuna çeviren Hristiyan misyonerler, kentteki katliamlar üzerine bölgeden kaçarak ayr›lmak zorunda kalm›flt›r. Bu durumun en iyi örne¤i Amerikan misyoner Elia Leslie’dir. Amerikan misyoner, yaflananlardan kendilerinin sorumlu oldu¤unu, Ermenileri silahland›rd›klar›n› itiraf eden bir mektup b›rakm›flt›r. Ard›ndan da intihar etmifltir. Urfa Ermenilerinin yan› s›ra bugün Kahramanmarafl’a ba¤l› bir ilçe olan Süleymanl›’da (eski ad›yla Zeytun) Tehcir’e büyük tepki gösteril- smanl› yönetimi, sald›rganlar›n yan› s›ra kafileleri korumak için yeterli önlemAmerikan misyoner Elia Leslie leri alamayan görevlileri yaflananlardan kendilerinin de cezaland›rm›flt›r. Ermeni kafilelerine sorumlu oldu¤unu, Ermenileri sald›ran bir di¤er kesim silahland›rd›klar›n› itiraf eden ise Arap afliretleri olmuflbir mektup b›rakm›flt›r. tur. Özellikle Halep hatt›nda, soygun ve tecavüz a¤›rl›kl› sald›r›lar›n artmas› üzerine, kafilelerin Siverek mifltir. Daha önce 17 kez isyan eden üzerinden gönderilmesine karar Zeytun Ermenileri yola ç›kmamak verilmifltir. Tehcir s›ras›nda büyük bir için direnmifltir. Ermeni nüfusun bulundu¤u Urfa’ da Patrikhane’nin raporlar›na göre, da önemli olaylar yaflanm›flt›r. Urfa say›lar› 39 bin civar›nda olan Kahrave Gaziantep’teki Ermeniler, Tehcir manmarafl Ermenilerinden sadece 11 kapsam› d›fl›nda b›rak›lm›fllard›. Buna bini bölgeden ayr›lm›flt›r. Tehcir ra¤men, Ermeni kafilelerinin bölgeden karar›na karfl› ç›karak, silahl› direnifle geçmeye bafllamas›yla birlikte Zorun- geçen bir baflka topluluk ise Hatay lu Göç’e karfl› ç›kan Ermeniler, s›n›rlar› içinde kalan Musa Da¤› bölUrfa’da isyan ç›karm›flt›r. Her yeri gesinde yaflayan Ermenilerdir. Musa yak›p y›kan silahl› Ermeni gruplar›, Da¤› bilindi¤i üzere Amanos da¤lar›birçok sivili de öldürmüfltür. Urfa’daki n›n bir parças›d›r. Bölgede yaflayan Ermeni yetimhanesini y›llarca gizli Ermenilerden yaklafl›k 6 bini O 51 BD TEMMUZ 2015 silahlanarak, Da¤›n yüksek kesimlerine ç›km›fl ve çevreyi kuflatan askerlere direnmifltir. Her iki taraftan da çok say›da can kayb›n›n oldu¤u çat›flmalar›n ard›ndan, Ermenilerden yaklafl›k 4 bini, bölgeye gelen bir Frans›z savafl gemisi taraf›ndan gruplar halinde tahliye edilerek, M›s›r’a götürülmüfltür. Ayn› flekilde fiebinkarahisar’daki Beyrut bölgelerine gönderilmifltir. Adana’da kalanlar ve 1918’den itibaren kente dönmeye bafllayan Ermeniler, Temmuz 1920’de, Türkleri, Frans›z iflgal güçlerinin deste¤iyle (Frans›z ordusu üniformas› giymifl Ermeni gönüllülerden oluflan birlik de büyük k›y›m yapm›flt›r) bölgeden sürme giriflimlerine bafllam›flt›r. Meflhur “Kaç Kaç” olay› iflte bu s›rada gerTürkler, Ermeni sald›r›lar›ndan çekleflmifltir. Türkler, Ermeni kurtulmak için Toros da¤lar›na sald›r›lar›ndan kurtulmak için Toros da¤lar›na kaçmak zorunkaçmak zorunda kalm›flt›r. da kalm›flt›r. Ermenilerin Ermenilerin de Tehcir karar›na tepki Zorunlu Göç ve ‹skân›n› içeren Tehcir vererek isyan ettikleri ve ele geçirdik- uygulamas›na tabi tutulan, hayat›n› kaybeden ve yerlerine geri dönenlerin leri kaleyi uzun süre savunduklar›, say›s›, soyk›r›m iddialar›n› çürütmekte daha sonra da teslim olduklar› önemli bir yere sahiptir. bilinmektedir. Daha sonraki yaz›lar›mda, Yeri gelmiflken Adana Ermenileözellikle geri dönenlerin say›s›na ve rini de hat›rlatmakta yarar var. Say›lar› 50 bini aflan Ermeniler- durumuna iliflkin bilgiler verece¤im.• gurbuzevren@butundunya.com.tr den sadece 14 bin kadar›, Halep ve ATATÜRK’E SU‹KAST G‹R‹fi‹M‹ ‹zmir’deki suikast girifliminden sonra Atatürk, kendisini öldürmeye kalk›flan iki kifliden birini, sorgusu tamamland›ktan sonra yan›na ça¤›rd›. Odada kimse yoktu. Atatürk adama sordu: “Sen Mustafa Kemal’i öldürecekmiflsin, öyle mi?” “Evet.” “Mustafa Kemal ne yapm›fl ki onu öldürecektin?” “Fena bir adamm›fl... Memlekete çok kötülük yapm›fl... Sonra bize onu öldürmek için para da vereceklerdi.” “Sen Mustafa Kemal’i tan›yor musun?” 52 “Hay›r” “O halde tan›mad›¤›n bir adam› nas›l öldüreceksin?” “Geçerken iflaret edecekler, “Mustafa Kemal iflte budur” diyeceklerdi... Ben de atefl edip, öldürecektim.” Atatürk birden cebinden tabancas›n› ç›kartarak adama uzatt›: “Mustafa Kemal benim! ‹flte flu anda da karfl›nda duruyorum. Haydi, al eline tabancay› ve öldür beni!...” Adam bu yan›t› al›nca bir süre flaflk›n flaflk›n Ata’n›n yüzüne bakt›kt›, sonra kendini yüzüstü yere att› ve... Yüksek sesle, içini çeke çeke a¤lamaya bafllad›. Sakl› Tarih BD TEMMUZ 2015 Sinan Meydan Kuvvacı aiz V Mehmet Akif’in Kurtuluş Savaşı Faaliyetleri as›m 1918’den itibaren Anado“Bugünün Büyük Vazifesi” lu’nun ve Trakya’n›n iflgal bafll›kl› yaz›da bugünün görevinin, edilmeye bafllanmas› tüm vatansever- her türlü ihtiraslar›, nifaklar› b›rakarak el birli¤i ile bir kurtulufl çaresi aramak ler gibi Mehmet Akif’i de derinden yaralam›flt›r. Akif o iflgal oldu¤u belirtilmifltir. günlerde ‹stanbul’da SebilYaz›da ayr›ca “Kurulan Mehmet Akif ürreflad’ da yay›mlad›¤› partilerin hiç biri milletin Sebilürreşad yaz›lar›nda teslimiyetçilere ruhunu temsil etmiyor” dergisindeki denilerek “partiler üstü” ve mandac›lara inat halka bir kurtulufl çaresinden sab›r, ümit ve cesaret afl›layazılarıyla maya çal›flm›flt›r. halkı direnişe söz edilmifltir. Ayn› dergide yer alan Mehmet Örne¤in, sansüre ra¤men çağırmıştır Akif’in bir fliiri de tamaderginin 3 Nisan 1919 men sansür edilmifltir. tarihli 402. say›s›nda ya15 May›s 1919’da ‹zmir’in iflgay›mlanan “Bugünün Büyük Vazifesi” ve “‹ttihad-› Milli” bafll›kl› yaz›larla linden sonra ‹stanbul’daki pek çok yay›n organ› ‹ngiliz veya Amerikan halka direnifl ça¤r›s› yap›lm›flt›r. K 53 BD TEMMUZ 2015 mandas›n› savunurken Akif’in baflyazarl›¤›ndaki Sebilürreflad dergisi mandac›l›¤a karfl› ç›karak milletin kurtulabilmesi için bir an önce milli birlik sa¤lanmas› gerekti¤ini belirtmifltir. 10 Ekim 1919’da baz› sayfalar› sansürlendi¤i için bofl ç›kan Sebilürreflad’da Akif’in “Hüsran” adl› fliiri yay›mlanm›flt›r. 30 Ekim 1919 tarihli say›da da “Yeis Yok” bafll›kl› fliiri yay›mlanm›flt›r. kif, milli hareketin “Bir ‹ttihatç›l›k hareketi” oldu¤unu söyleyenlere “Hay›r! Art›k buna da ‹ttihatç›l›k denemez. Bu memleket meselesidir. Buna herkes el birli¤iyle sar›lmal›d›r” yan›t›n› vermifltir. 13 Kas›m 1918’de ‹stanbul’un fiilen iflgali üzerine Süleyman Nazif, 9 fiubat 1919’da Hadisat gazetesinde “Kara Bir Gün” bafll›kl› bir yaz›yla iflgali k›nam›flt›r. Frans›z iflgal kuvvetleri komutan› General D’Esperey, bu yaz›s›ndan dolay› Süleyman Nazif’in A General D’Esperey 54 idam edilmesini istemifltir. Süleyman Nazif son anda idamdan kurtulmufl, ancak Malta’ya sürgün edilmifltir. Süleyman Nazif Malta’da “Son Nefesimle Hasb›hal” adl› bir fliir yazm›flt›r. Akif, Süleyman Nazif’in bu fliirine 15 Nisan 1921’de Ankara’da Taceddin Dergah›’nda“Süleyman Nazif’e” adl› bir fliirle yan›t vermifltir. Akif, Süleyman Nazif’in “Kara Bir Gün” bafll›kl› yaz›s›ndan övgüyle söz edip onun milletin elemlerini dünyaya duyurdu¤unu belirtmifltir. “Ey tek kara gün dostu, bu hicranzede yurdun! / Sen milletin âlâm›n› dünyaya duyurdun, / En korkulu günlerde o müthifl kaleminle… / Takdis ederiz nam›n›… / Lakin beni dinle;” ehmet Akif, 1920 y›l› Ocak ay›n›n son haftas›nda, yak›n dostu Eflref Edip’le birlikte Kurtulufl Savafl›’na kat›lmak için Bal›kesir’e gitmifltir. Burada ‹zmir’e Do¤ru gazetesini ç›karan Mustafa Necati ve Vas›f Ç›nar’›n iste¤i ile Za¤anos Pafla Camii’nde bir vaaz vermifltir. Akif, 23 Ocak 1920’de Bal›kesir’de Za¤anos Pafla Camisi’ni dolduran cemaate -Cuma namaz›ndan sonraflöyle seslenmifltir: “Bu namert taarruza karfl› koymak kad›n, erkek, çoluk çocuk, genç, ihtiyar her fert için farz- ayn oldu¤u bir an olsun hat›rdan ç›kar›lmamal›d›r. Baflta dini namus ve vatan olmak üzere bütün varl›¤›m›z tehlikeye düflmüfl, düflman kap›lar›m›za kadar dayanm›flt›r. Bu durumda yap›lacak fley, ayr›l›k, gayr›l›k gibi küçük mese- M BD TEMMUZ 2015 leleri bir tarafa b›rakmak ve el birli¤iyle bu namert istilay› biran önce geri püskürtmektir.” oldu¤u görülmektedir. 16 Mart 1920’de ‹stanbul’un iflgal edilmesi üzerine Atatürk, Mehmet Akif’i Ankara’ya davet etmifltir. Atatürk, zmir’e Do¤ru, “Burada ulemaya Akif’in 23 Ocak’ ihtiyaç vard›r. Ali Bey’ taki konuflmas›n› 1 le görüflülerek Hoca fiubat’ta yay›mlam›flFatin, flair Mehmed Akif t›r. Söz konusu konuflve sair Bu namert taarruza Efendilerin man›n özeti 12 fiubat tensip edileceklerin karşı koymak kadın, sürati sevkleri.” fleklin1920’de Sebilürreerkek, çoluk çocuk, deki telgraf›yla Akif’i flat’da yay›mlanm›flt›r. Akif’in konuflmas›na genç, ihtiyar her fert Ankara’ya ça¤›rm›flt›r. bafllarken okudu¤u ayr›ca 1920 y›l› için farz- ayn olduğu bir Atatürk, fliir, Yunus Nadi’nin Nisan ay› bafllar›nda Ali an olsun hatırdan ‹stanbul’da ç›kard›¤› fiükrü Bey arac›l›¤›yla çıkarılmamalıdır. Yenigün’de, konuflda Akif’i Ankara’ya man›n tamam› ise davet etmifltir. Eflref Atatürk’ün Sivas’ta ç›kartt›¤› ‹rade- Edip’in anlat›m›yla, “…merhum i Milliye’de yay›mlanm›flt›r. 4 sayfal›k Akif’le idarehanede konufluyorken ‹rade-i Milliye gazetesinin tam 2 merhum Ali fiükrü Bey geldi. ‘Haydi, sayfas›n› bu konuflmaya ay›rmas› haz›rlan›n gidiyoruz’ dedi. ‘Nereye?’ dikkat çekicidir. Akif’in, halk› düflma- dedik. ‘Ankara’ya. Oradan sizi ça¤›na karfl› direnifle ça¤›ran bu Bal›kesir r›yorlar. Pafla sizi istiyor. Sebilürrekonuflmas›n›n metni ‹stanbul’da ç›kan flad’›n Ankara’da neflrini istiyor. Sebilürreflad dergisinde yay›mlan›nca Sebilürreflad’›n Ankara’da intiflar› hem dergisi sansür edilmifl hem de milli hareketin manevi cephesini kendisi takibe al›nm›flt›r. kuvvetlendirecektir’. Akif’le bak›flt›k. Ali fiükrü kati bir lisanla: ‘Hiç düflünyn› Za¤anos Pafla Camisi’nin meyiniz, gidece¤iz, her halde gideceminberine üç y›l sonra, 1923’te ¤iz’…” bu sefer Atatürk ç›kacak ve “Allah Atatürk’ün bu ça¤r›s› üzerine Akif birdir. fian› büyüktür…” diye bafllayan arkadafl› Eflref Edip’e, “Art›k burada meflhur Bal›kesir Hutbesi’ni verecek- duracak zaman de¤ildir, gidip çal›fltir. Akif’in Bal›kesir’deki faaliyetleri mak laz›m. Bizim taraf›m›zdan halk› ile daha 1920 y›l›n›n ilk aylar›ndan tenvire ihtiyaç varm›fl, ça¤›r›yorlar, itibaren milli hareketin öncülerinden mutlaka gitmeliyiz. Ben yar›n AnkaMustafa Necati, Yunus Nadi ve Ata- ra’ya hareket ediyorum. Kimsenin türk’le fikir ve eylem birli¤i içinde haberi olmas›n. Sen de idarehanenin ‹ A 55 BD TEMMUZ 2015 ifllerini derle topla, Sebilürreflad kliflesini al, arkamdan gel…” diyerek Ankara’ya gitmek için haz›rl›klara bafllam›flt›r. Akif, 10 Nisan 1920’de 12 yafl›ndaki büyük o¤lu Emin’i yan›na alarak Ali fiükrü Bey’le buluflup Ankara’ya do¤ru yola ç›km›flt›r. TBMM’nin aç›l›fl›ndan bir gün sonra, 24 Nisan 1920’de Ankara’ya ulaflm›flt›r. O¤lunun anlatt›¤›na göre Meclis önünde Akif’le karfl›laflan Atatürk: “Sizi bekliyordum efendim! Tam zaman›nda geldiniz! fiimdi görüflmek kabil olmayacak. Ben size gelirim” diyerek hofl geldin demifltir. orunu Selma Argon’un anlat›m›yla: “Dedem Meclisin aç›l›fl›na yetiflemiyor. Zannediyorum aç›l›fltan 1-2 gün sonra gidebiliyor Ankara’ya. Mustafa Kemal, bizzat T Selma Argon kap›da karfl›l›yor Mehmet Akif’i. ‹nsanlar, Atatürk’le dedemi karfl› karfl›ya getirmeye çal›fl›yorlar.” Akif’in Ankara’ya gidifli, Atatürk’ün bizzat kontrolündeki Hâkimiyeti Milliye gazetesinin 28 Nisan 1921 56 tarihli say›s›nda “‹slam fiairi Akif Bey” bafll›¤›yla halka duyurulmufltur. Atatürk’ün, ›srarla Akif’in milli harekete kat›lmas›n› istemesinin üç temel nedeni vard›r: 1. Akif’in ‹slam dinini çok iyi bilen bir flair ve vaiz olmas›… Atatürk o zor günlerde Müslüman Anadolu insan›na, milli harekete kat›lman›n, iflgale karfl› direnmenin dinsel bir zorunluluk oldu¤unu en iyi anlatabilecek kiflilerin bafl›nda Akif’in geldi¤ini düflünmüfltür. 2. Akif, 1912 y›l›nda Balkan Savafllar› s›ras›nda kurulan Müdafaai Milliyye Cemiyeti'ne ba¤l› ‹rflad Heyeti’nin genel kâtipli¤ini yapm›flt›. Bu çerçevede Fatih, Beyaz›t ve Süleymaniye camilerinde verdi¤i vaazlarda halka düflmana karfl› direnifl azmi ve umut afl›lamaya çal›flm›flt›. Atatürk, Akif’in bu tür direnifl vaazlar›n›n Kurtulufl Savafl›’nda çok ifle yarayaca¤›n› düflünmüfltür. 3. Akif’in daha önce I. Dünya Savafl› s›ras›nda birkaç kere “‹slami propaganda” iflinde görev alm›fl olmas›… 1914 y›l› sonlar›nda Teflkilat-› Mahsusa'n›n verdi¤i görevle Berlin'e gitmifltir. 1915’te yine Teflkilat-› Mahsusa’n›n görevlendirmesiyle bu sefer Arabistan'da bafllayan fierif Hüseyin isyan›na karfl› Arap kabilelerinin deste¤ini sa¤lamak amac›yla bir heyetle Arabistan’a gitmifltir. Ancak orada Araplar› k›flk›rtmakla görevli ‹ngiliz Lawrence’e karfl› pek de baflar›l› olamam›flt›r. ‹flte Atatürk, Akif’in bu “‹slami propaganda” tecrübesinden yararlanmak istemifltir. Akif Ankara’ ya gelir gelmez halk› milli harekete BD TEMMUZ 2015 kat›lmaya teflvik etmekle görevlendi- okutulmufltur. Akif Anadolu’ya geçrilmifltir. Anadolu ve Rumeli Müda- tikten sonra Biga’dan ve Burdur’dan faa-i Hukuk Cemiyeti Ankara Heyet- milletvekili seçilmifltir. Ancak Burdur i Merkeziyesi’nin karar defterine milletvekili olmay› tercih etmifltir. O kay›tl› 5 numaral› ve 2 May›s 1920 s›rada yeni seçilmifl bir mebus Miralay tarihli bir karara göre “Heyet-i ‹rfla- ‹smail Bey’in istifa etmesiyle boflalan diye Riyaseti’ni ifa etmekte olan flair yere Atatürk, Mehmet Akif’in seçilMehmet Akif Bey’e zaruri masraflar›n› mesini teklif etmifltir. Akif daha sonra karfl›lamak üzere 200 lira verilmesine Eskiflehir ve Burdur’a giderek halk› karar verildi¤i” belirtilmifltir. Akif’e milli hareket saflar›nda birleflmeye bu paran›n verildi¤i gelir gider defte- ça¤›rm›flt›r. rindeki kay›tlardan anlafl›lmaktad›r. 1920 Haziran ay›ndan itibaren Akif, bu görevlenYunan ordusu Anadodirme do¤rultusunda lu içlerine do¤ru ilerAnadolu’da halka, milli lemeye bafllam›flt›r. hareketin “‹ttihatç›” bir ‹ngiliz destekli Yunan hareket olmad›¤›n›, birlikleri Mudanya’ya iflgalci düflmana karfl› asker ç›kararak 8 direnmenin dinsel bir Temmuz 1920'de görev, yani “cihat” Bursa’ya girmifltir. oldu¤unu ve buna kat›lBursa’n›n iflgali ve man›n “farz” oldu¤unu oradaki Yunan mezaanlatm›flt›r. Akif, Analimi Akif’i de derinAkif’in Bursa’nın işgaline den yaralam›flt›r. Aydolu’ya geçtikten bir süre sonra tam da Ataduyduğu öfkenin, r›ca Osmanl› baflkenti türk’ün istedi¤i biçimde tepkinin ve üzüntünün Bursa’n›n iflgalinin Sebilürreflad’› da Anahem iflgalci için hem izlerini ”Bülbül”adlı dolu’ya geçirmifltir. Eflde iflgal edilen için şiirinde görmek ref Edip ve Akif, Sebiçok sembolik anlamlürreflad’› önce Kastamümkündür lar› vard›r. Bursa’da monu’da sonra Ankara’ iflgalci Yunan ordular› da yay›mlam›flt›r. Sebilürreflad, Hâki- komutan› Sofoklis’in Osman Gazi’nin miyet-i Milliye ile birlikte Ankara’da türbesine girip sandukas›n› tekmeleTBMM’nin verdi¤i ödenekle da¤›t›lan mesi Osmanl› özelinde asl›nda ‹slama iki süreli yay›ndan biridir. yap›lm›fl bir sayg›s›zl›kt›r. Akif’in Kastamonu’daki çok önemli konuflmalar›n›n da yer ald›¤› kif’in, Bursa’n›n iflgaline duyduSebilürreflad’›n üç say›s› binlerce nüs¤u öfkenin, tepkinin ve üzüntüha bast›r›larak Anadolu’ya halka ve nün izlerini “Bülbül” adl› fliirinde cephelere da¤›t›lm›fl; camilerde, kah- görmek mümkündür. velerde, derneklerde, askeri birliklerde “Bülbül”, 7 May›s 1921’de Sebil- A 57 BD TEMMUZ 2015 ürreflat’ta, 13 May›s 1921’de Hâkimiyet-i Milliye’de yay›mlanm›flt›r. Akif, Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Kastamonu’da Aç›ksöz’de, Ankara’da Sebilürreflat’ta ve Hâkimiyet-i Milliye’de ve yurdun de¤iflik yerlerindeki birçok “millici” gazetede, dergide yay›mlanan çok say›da “iflgal” ve “direnifl” temal› fliir yazm›flt›r. Ö rne¤in, Akif’in “Berlin Hat›ralar›”n› sonundaki “Cehennem olsa gelen gö¤sümüzde söndürürüz!..” diye bafllayan dizeleri, “Cephelerde Kahraman Mücahitlerimize” sunumuyla 26 Mart 1921’de Sebilürreflat’ta, 28 Mart 1921’de de Hakimiyet-i Milliye’de yay›mlanm›flt›r. ‹stanbul Hükümeti’nin çal›flmalar›yla Konya’da Bozk›r isyan› (1. Bozk›r 26 Eylül-4 Ekim 1919), (2. Bozk›r 20 Ekim-4 Kas›m 1919), bir y›l kadar sonra da Konya ‹syan› (2 Ekim-22 Kas›m 1920) ç›km›flt›r. Akif, Ankara’ya geldikten bir ay kadar sonra Konya’daki isyan›n bast›r›lmas› amac›yla kurulan heyetle birlikte Konya’ya gönderilmifltir. Akif, durup dinlenmek bilmeden Kuvvac› faaliyetlerini sürdürmüfltür. Halk› ayd›nlatmak üzere Sand›kl›, Dinar, Antalya ve Afyon’a gitmifltir. Akif, 7 Ekim 1920’de Çank›r› Mebusu Hac› Tevfik Bey, Binbafl› Halim Bey ile birlikte Kastamonu’ya gönderilmifltir. Bu nedenle Meclis Akif’i 1,5 ay izinli saym›flt›r. Önce, 15 Ekim 1920’de Çank›r›’n›n en büyük camisi olan Ulu Camii’de bir vaaz vererek halk› Kurtulufl Savafl›’na kat›lmaya ça¤›rm›flt›r. 19 Ekim 1920’de Kastamonu’ya varm›flt›r. Burada Müdafaa-i Hukuk ve Gençler Mahfili üyelerince karfl›lanm›flt›r. Kastamonu Aç›ksöz gazetesi birçok say›s›nda Akif’in As›m adl› eserinden parçalar yay›mlam›flt›r. O günlerde Konya’daki Ö¤üt gazetesi de Akif’in fliirlerine yer vermifltir. Akif, 5 Kas›m 1920 Cuma günü Kastamonu’nun en büyük camisi Nasrullah Camii’nde, daha sonra ço¤alt›larak elden ele dolaflacak, hatta ordulara da¤›t›lacak o meflhur vaaz›n› vermifltir. K astamonu’da iki ay kadar kalan Akif, bu s›rada Nasrullah Camii’nde verdi¤i vaazlar›yla, Sebilürreflad dergisindeki, Aç›ksöz gazetesindeki yaz›lar›yla, fliirleriyle ve kahvehanelerdeki konuflmalar›yla halk› milli harekete kat›lmaya, düflmanla mücadele etmeye ça¤›rm›flt›r. Ankara’ya döndü¤ünde de, I. ‹nönü Savafl›’ndan bir süre sonra ‹stiklal Marfl›’n› yazm›flt›r. • sinanmeydan@butundunya.com.tr Not: Mehmed Akif’in Kurtulufl Savafl› faaliyetlerinin ayr›nt›lar› ve bilinmeyen Mehmed Akif gerçe¤i için bkz. Sinan Meydan, Vaiz, Öteki Mehmed Akif, 2 bas. ‹nk›lap Kitabevi, 2015. "Asla flüphem yoktur ki, Türklü¤ün unutulmufl büyük medeni özelli¤i ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki geliflmesi ile gelece¤in yüksek medeniyet ufkunda yeni bir günefl gibi do¤acakt›r." M. Kemal Atatürk 58 Türk Liras›’n›n ‹lk Büyük Ameliyat›ndan Sonra... 1970 y›l›nda yap›lan devalüasyonla Amerikan dolar›n›n de¤erinin 9 liradan 15 liraya ç›kar›lmas› "operasyonu"ndan sonra Mete Akyol'un Baflbakan Süleyman Demirel'le yapt›¤› ve 7 Eylül 1970 tarihli Milliyet'te yay›mlanan röportaj›n›n öyküsünü, merhum Süleyman Demirel'in varl›¤›na özlem ve an›s›na sayg›yla yay›ml›yoruz. Yazan: METE AKYOL imdi uluslararas› gönüllü memurluk yapmakta olan bir zamanlar›n “gönüllü vatan kurtar›c›s›” kahraman›m›z Kemal Dervifl’in, o zamanlardaki CHPANAP- MHP koalisyonunun son günlerinde yeni bir siyasal iklimin alt yap›s›n› haz›rlarken bir gece ans›z›n, kaflla göz aras›nda bir ç›rp›da yap›verdi¤i bir sürprizin ayn›n›, k›rkbefl y›l fi önce, yine bir gece ans›z›n ve yine kaflla göz aras›nda bir ç›rp›da, Süleyman Demirel yap›vermiflti. Soluk solu¤a acil servise yetifltirilen bir hasta örne¤i, o da bir gece ans›z›n Türk liras›n› ameliyat masas›na yat›r›vermiflti ve… Sonra o da neflteri kap›p, “A¤z›na burnuna m› gelir, kafl›na saç›na m› gelir?” demeden, Türk liras›n› eline geldi¤i yerinden tutmufl, 59 BD TEMMUZ 2015 bir sihirbaz becerisiyle bir ç›rp›da kaflla göz aras›nda kesip biçip buday›vermiflti. Sabah gözlerimizi açt›¤›m›zda da, bu ameliyat haberini asil ve necip Türk Milleti’ne, hepimizin al›flt›¤› kendi üslubuyla, fakat ne oldu¤unu hiçbirimizin kolay kolay kavrayamad›¤›m›z flu sözcüklerle müjdelemiflti: “Dolar karfl›s›nda fliflenin darbo¤az›na gelen param›za, acilen ihtiyaç duydu¤u operasyon icra edilmifl ve Türk liras› dolar karfl›s›nda yüzde 66 devalüe edilmifltir.” Bu Demirelce ifadenin Türkçe’si flöyleydi: “Bir dolar, 9 liradan 15 liraya ç›kar›lm›flt›r.” *** lk günlerin flokunu atlatt›ktan sonra anlayabildik ki, dolar›n 9 liradan 15 liraya ç›kar›lmas›yla, cebimizdeki param›z›n yar›s›ndan fazlas› da, “yand›, bitti, kül olduuuu” kazas›na u¤ram›flt›. “Operasyon” ise, bu iflin ya da ifllemin, siyasette kullan›lan bir çeflit kod ad›ym›fl, me¤er. “Her keder, mutlulukla sona erer” ‹ güzelli¤ine inanan bir kifli olarak, param›z›n bafl›na gelen bu kederli ameliyat›n bile bir yerlerinde kesinlikle belki bir gülümseme, belki bir güzellik k›r›nt›s› bulabilirim umudumla, Baflbakan Süleyman Demirel’le bir röportaj yapmak istedim. Özel Kalem Müdürü Muammer Ekonom, makam odas›nda beni karfl›s›nda görünce çok flafl›rd›. “Say›n Baflbakan’la yedi dakikal›k bir görüflme yapmak istiyorum” dedi¤imi duyunca, daha da çok flafl›rd›. ‹çeri girdi, iste¤imi Süleyman Demirel’e bildirip ç›kt›ktan sonra ise, bu kez de Say›n Baflbakan’›n çok flafl›rd›¤›n› söyledi. “Neden befl dakika de¤il, on dakika de¤il de yedi dakika görüflmek istiyormufl acaba?” dedikten sonra, Muammer Ekonom’a bir göz iflaretiyle yeflil ›fl›k yak›vermifl: “Hadi söyle de gelsin” demifl. Baflbakanl›k makam›na girdi¤imde Baflbakan Demirel, makam koltu¤unun önündeki büyük sehpay› çevreleyen dört ya da befl Bakan›’yla Makam›na al›nd›¤›mda, Baflbakan Süleyman Demirel Bakanlar›yla toplant›dayd›. 60 BD TEMMUZ 2015 oturuyordu. “Arkadafllar›n›zla çal›flt›¤›n›z› bilmiyordum, Say›n Baflbakan›m” dedim. “Çok çok özür dilerim.” Baflbakan Demirel, yan›ndaki koltu¤a oturmam› iflaret ederken, önce merak›n› gidermek istedi: “Allah aflk›na, ilk ifl olarak flu yedi dakika meselesini bir aç›kl›¤a kavufltural›m” dedi. “Befl dakikal›k görüflmeyi anlar›z, on dakikal›k görüflmeyi anlar›z, yar›m saatlik hatta bir saatlik görüflmeyi de anlar›z da, bu yedi dakikal›k görüflmenin alt›nda ne var? Onu bir ö¤renelim önce...” S üleyman Demirel, ilerideki y›llarda söyledi¤i ve duydu¤um andan bu yana da kula¤›mdan bir türlü gitmeyen “Meseleleri mesele yapmazsan›z, mesele kalmaz” sözünü o günlerde henüz söylememiflti. Sorusunu, çaresiz, kendi sözümle yan›tlamak zorunda kald›m: “Size sormak istedi-¤im tam yedi sorum var, Say›n Baflbakan›m” dedim. “Bu sorular›ma da bir ya iki sözcükle yan›t verece¤inize göre, en çok yedi dakikan›z› alaca¤›m. Daha fazla zaman›n›z› almak istemi-yorum, o nedenle yedi dakika görüfl-mek istedim sizle...” Baflbakan Demirel bu kez, sorular›m›n say›s›n›n neden yedi oldu¤unu merak etti. “Neden mesela alt› soru de¤il de, sekiz soru de¤il de, yedi soru?” dedi. Ben de iflte o ân› bekliyordum. Elimi cebime soktum ve cebimdeki tüm banknotlar› ç›kard›m, gösterdim. “fiu an tedavülde bulunan tam yedi adet banknotumuz var, Say›n Baflbakan’›m” dedim. “‹flte hepsi de burada... Befl liral›k, on liral›k, yirmi liral›k, elli, yüz, beflyüz ve bin liral›k banknotlar... Her biriyle ilgili olarak bir soru soraca¤›m, bir-iki sözcüklük de yan›t alaca¤›m, o kadar...” Baflbakan Demirel önce, elimdeki renk renk, boy boy banknotlara bakt›, sonra da karfl›s›nda befl Bakan’a bakt›: “Sonumuz hay›rl› olsun arkadafllar” dedi gülerek. “Bakal›m ne var bu iflin ucunda?..” A sl›nda bu iflin ucunda da, ortas›nda da, öteki ucunda da öyle korkulacak bir fley yoktu; iki ucunda da, bir ortas›nda da, masum bir “Bu banknotun arkas›nda ne var?” sorusu vard›. Elimdeki banknotlardan en küçü¤ünü, Demirel’in önündeki sehpaya koydum ve damdan düflercesine sordum: 61 BD TEMMUZ 2015 Baflbakan Demirel, benim kendisine sordu¤um soruyu, kendi Maliye Bakan›’na sordu: “Befl liral›k banknotun arkas›nda ne resmi vard›r?” dedi. Maliye Bakan› Erez, “cehaletini” gülümsemeyle örtmeye çal›flt›: “Özür dilerim, beyefendi” dedi. “Maalesef bilemeyece¤im.” S “Bir ay önce a¤›r bir operasyondan geçirdi¤iniz bu paray› tan›d›n›z m›, Say›n Baflbakan’›m?” dedim. Demirel, benden bekledi¤i sorunun böylesine kolay oldu¤unu görünce rahat bir nefes ald›: “Tan›maz olur muyum, can›m!” dedi. “Gösterdi¤in para, befl liral›k bir banknottur. ‹stersen milliyetini de söyleyeyim: Befl Türk liras›d›r bu.” Banknotu ters çevirmesin diye elimi paran›n üstüne bast›rd›m ve as›l sorumu sordum: “Bu befl liral›k banknotun arkas›nda ne resmi var, Say›n Bafl bakan’›m?” dedim. B aflbakan Demirel, tam karfl›m›zda oturan Maliye Bakan› Mesut Erez’e aktard› sorumu: “Siz biliyor musunuz, Mesut Bey?” dedi. Mesut Erez, mutfaktaki kavanozdan reçel çalarken annesi taraf›ndan suçüstü yakalanan bir çocuk gibi k›zard›: “Neyi, beyefendi?” dedi. 62 ehpada ifli biten befl liray› kald›rd›m, onun yerine s›radaki on liral›k banknotu koydum. Büyük para operasyonunun bafloperatörü Süleyman Demirel, on liral›k banknotun arkas›nda ne resmi oldu¤unu da bilemedi. Ve cankurtaran simidi niyetine, yine Maliye Bakan›’na sar›ld›: “Bunu bilebilirsiniz herhalde, Mesut Bey” dedi. “Siz söyleyin.” Mesut Bey’in, Alp Da¤lar›’n›n hangi k›tada oldu¤unu bilmeyen üniversite mezunu bir televizyon yar›flmac›s› gibi ezilip büzüldü¤ünü gören Enerji Bakan› Sabit Osman Avc›, hemen söze kar›flarak arkadafl›n›n imdad›na yetiflti: “Ankara’daki Gençlik Park›’n›n resmi var, beyefendi” dedi. On liral›k banknotun arkas›n› Baflbakan Demirel’le birlikte çevirdik ve... Ankara’daki Gençlik Park›’n›n yerine, ‹stanbul’daki K›z Kulesi’yle karfl›laflt›k. S›ra yirmi liral›k banknota geldi¤inde Baflbakan Demirel, yine Maliye Bakan›’na bakt›: “Soru bana sorulmadan ben size soray›m, Mesut Bey” dedi. “Bu yirmi liral›¤›n arkas›nda ne resmi var?” Maliye Bakan› Mesut Erez yine BD TEMMUZ 2015 “Özür dilerim, beyefendi” diye bafllarken, Demirel bu kez Ulaflt›rma Bakan› Nahit Mentefle’ye döndü: “Siz biliyor musunuz, Nahit Bey?” dedi. Nahit Bey soruyu, içtenlikli bir gülümsemeyle geçifltirdi: “Maalesef beyefendi... Çok özür dilerim...” S›ra, Enerji Bakan›’na geldi. Baflbakan, yirmi liral›k banknotun arkas›nda ne resmi oldu¤unu ona da sordu. Sabit Osman Avc› bu soruyu, “‹ki kere iki dört eder” yan›t› verircesine bir kesinlikle ve özgüvenle yan›tlad›: “Ankara’daki Gençlik Park› vard›r, beyefendi” dedi yine. an›t›n böylesine kesin verildi¤ini gören Baflbakan, büyük bir merakla yirmi liral›¤›n arkas›n› çevirdi ve... Bu kez An›tkabir görüntüsüyle karfl›laflt›. Sabit Osman Avc› kendi kendine “Hay Allah” diye söylenirken, ben elimdeki banknotlardan dördüncüsünü ay›rd›m, Baflbakan Demirel’in önüne serdim. Demirel yine atik davrand› ve benim kendisine sormak üzere oldu¤um soruyu a¤z›mdan ald›, yine kendi Maliye Bakan›’na sordu: “Mesut Bey, elli liral›k banknotun arkas›nda ne resmi oldu¤unu bilecek misiniz acaba?” dedi. Önceki üç sorunun yan›t›n› bilemedi¤i için üç kez k›zar›p bozaran Maliye Bakan›, bu soru üzerine dördüncü kez k›zard›, bozard›: “Maalesef, beyefendi” dedi. “Onu da bilemeyece¤im...” Demirel bu kez, Devlet Bakan› Hasan Dinçer’e döndü: “Hasan Bey, bari siz kurtar›n bizi” dedi. Hasan Bey de¤il onlar›, kendini Y bile kurtaramad›: “Maalesef, beyefendi” dedi o da. “Ben de bilemeyece¤im...” “Nahit Bey, siz?” “Maalesef, beyefendi... Özür dilerim...” “Sabit Osman Bey, siz?” “Ankara’daki Gençlik Park› vard›r, beyefendi...” Demirel yine heyecanla çevirdi önündeki banknotu ve... Sonra da uzun uzun Sabit Osman Avc›’n›n yüzüne bakt›. S›ra flimdi yüz liral›k banknota gelmiflti. D emirel’in de, makam›ndaki tüm Bakanlar›n da gözleri, sehpaya yat›rmakta oldu¤um bu yüz liral›¤›n üstündeydi. Tümünün umudu, ucundan kenar›ndan da olsa, banknotun arkas›ndaki resmi görebilmekti. Arka yüzünün bir milimetresini bile hiçbirine göstermeden yüz liral›¤› masan›n üstüne serdim ve zaten ne olaca¤›n› bildi¤i sorumu, Demirel’e sordum: “Say›n Baflbakan’›m” dedim. “Hiç olmazsa bu yüz liral›¤›n arkas›ndaki resmi an›msay›n›z...” Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan› Sabit Osman Avc›, bakanl›¤›n›n ad›na yarafl›r bir enerjik hareketle koltu¤unda do¤ruldu ve Demirel’le aram›za girdi: “Ankara’daki Gençlik Park› var, beyefendi” dedi. “Yüz liral›¤›n arkas›nda Ankara’daki Gençlik Park› var...” Bakan Avc›’n›n bunlar› böylesine bir heyecanla ve böylesine inanarak söyledi¤ini görünce Demirel, yo¤urdu 63 BD TEMMUZ 2015 Y›llar birbirini kovalad›kça, d›¤› amans›z hastal›k, Türk liras›n›n tüm bedenini sarm›flt›. dolar bafl›n› al›p yüksek Bu hastal›¤›n belirtisi rakamlar, o günlerin on befl liral›k basama¤›nyüksek tepelere ç›kt›kça, dan, önce yirmi liral›k basama¤›na, Türk liras›n›n sonra yirmiden k›rk liral›k basamahastal›¤›n›n öyle ¤›na derken... Yaflam›n ilerleyen taksimetre rakamlar› ameliyatla filan iyi y›llar›nda, örne¤i, birbirleriyle yar›fl ederlerceedilemeyece¤ini hep sine bir telaflla yükselmeye bafllad›lar. Dolar›n de¤eri yükseldikçe, birlikte gördük. üfleyerek yemek istercesine bir önlemle kula¤›ma e¤ildi ve ancak benim duyabilece¤im bir sesle f›s›ldad›: “Galiba bu kez tutturdu” dedi. “San›r›m bu kez do¤ru söylüyor, de¤il mi?” Hakl›n›n hakk›n› vermek gerekti: “Evet beyefendi, bu kez do¤ru” dedim. “Say›n Bakan bu kez tutturdu Ankara’daki Gençlik Park›’n›...” “Türk liras› a¤›r bir hastal›¤a yakaland›” deyip, onu Bakanlar Kurulu masas›na yat›ran ve ciddi bir “operasyon”dan geçiren bafl operatörün de, baflasistan›n da, ameliyat ekibinin öteki üyelerinin de, ameliyat ettikleri hastay› tan›mad›klar›n› böylece kan›tlam›fl olduk. B u ameliyat Türk liras›n› tutuldu¤u hastal›ktan kurtard› m›, kurtaramad› m›, o günlerde ve o y›llarda onu tam olarak anlayamad›k. Fakat y›llar birbirini kovalad›kça, dolar bafl›n› al›p yüksek yüksek tepelere ç›kt›kça, Türk liras›n›n hastal›¤›n›n öyle ameliyatla filan iyi edilemeyece¤ini hep birlikte gördük. Yakalan64 bizim liran›n da dolar karfl›s›ndaki “de¤er rakamlar›” yükseliyordu. Gün geldi, ameliyatlar›n da, ilaçlar›n da art›k çare olmaktan ç›kt›¤› anlafl›l›nca, bizim kara gün dostumuz lira da doktorun “Ne yerse yesin” dedi¤i hastalardan biri oldu ve... Kendi bafl›na, kendi haline, kendi keyfine bafl›bofl b›rak›ld›. O da, “Yükselmek için gün, bu gündür” deyip, on on, yüz yüz diyerek bafllad›¤› t›rman›fl›n›, daha sonra bin bin, daha daha sonra on bin, on bin, daha daha daha sonra da yüz bin, yüz bin rakamlar›yla sürdürerek sonunda “milyonlar ç›tas›”n› aflt›, gitti. *** ›rkbefl y›l önce bir operasyon sonunda yar›dan fazlas› bir ç›rp›da “yan›p bitip, kül olan” param›z›n hesab›n›, yar›ya yak›n› ciddi, yar›dan fazlas› flakayla kar›fl›k bir üslupla baflbakan›m›za sordu¤umuz o günleri an›ms›yorum da… Para gözümde de¤il; bir baflbakanla böylesi rahatl›kla görüflebildi¤imiz eskimeyen Türkiye’mizin, k›rkbefl y›l önceki eskimeyen o günleri canlan›yor gönlümde, tüm özlemiyle... • K Büyük Yap›tlar›m›z Konur Ertop “Bir Bilen”in Zincirbozan Mektuplar› Pek çok siyaset adam› gibi Süleyman Demirel’in de de¤iflik dönemlerde de¤iflik tutumlar› oldu. Ölümünün ard›ndan kamuoyu uzun siyasal yaflam›n› bir daha gözden geçirmeye koyuldu. Onun hakk›nda, moda olan terimlerle “art›lar›n›, eksilerini” an›msad›, onlar› konufltu. Akla ilk gelen art›lar›n›n s›ralamas› flöyleydi: Barajlar kral› olarak ün yapt› Bo¤aziçi Köprüsüne imza att› Güçlü bir hatipti, iyi haf›zas› vard› Dev fabrikalar ve yat›r›mlar onun döneminin eseriydi Türkiye hakk›nda derin bilgiye sahipti Haz›rcevapl›¤›yla sevildi, toplumun genifl kesimlerinin babas› oldu. Ülke yönetiminde uzun y›llar görev üstlenen bir kifli olarak, elbette onun da eksileri olmufltur. Fakat kamuoyu, “Vefat eden kiflinin 65 BD TEMMUZ 2015 arkas›ndan kötü fleyler söylenmez” sözünün oluflturdu¤u bir gelenekle, bu eksileri dile getirmemeye özen gösterdi, toplumsal terbiyesi do¤rultusunda onu art›lar›yla an›msad›. Demirel’in ölümünden yaln›zca dört ay önce Ayd›n Do¤an’a gönderdi¤i özel mektubunda söyledikleri, onun devlet adam› kimli¤ini, iktidarbas›n iliflkileri konusundaki tutumunu ayd›nlatmaktad›r: “Seni 40 y›ld›r tan›r›m. Bu k›rk y›lda benden hiçbir talebin olmad›. Ben de senden hiçbir ricada bulunmad›m. Gazetelerinin yay›nlar› sebebiyle zaman zaman sana k›zd›¤›m, üzüldü¤üm günler oldu. Ancak bunlar› insani münasebetlerimize hiç kar›flt›rmad›m. Devletin kudreti ile senin üzerine gelmeyi akl›ma bile getirmedim. ‘Siyasetçinin kaderi’ deyip, görmezli¤e geldim, içime att›m. Neticede sen bas›n olarak, do¤ru bildi¤in flekilde yay›n yap›yordun, ben ise devlet sorumlulu¤u, tarafs›zl›¤› ve hoflgörüsü ile davranmak mecburiyetindeydim. Kimin hakl› oldu¤unun hükmünü ancak tarih verir.” Yine o mektupta görmüfl geçirmifl devlet adam›n›n insan iliflkileri, siyasetin do¤rultusu konular›nda günümüze, hattâ gelece¤e dikkat çekici uyar›lar› yer almaktad›r: “Herkesin kendi iflini do¤ru yapmas› gerekir. Böyle olunca aradaki k›rg›nl›klar unutulur, iyi hat›ralar canl› kal›r. ‹ki hususu belirtmek isterim: Birincisi; Türkiye, ne olursa olsun, Avrupa Birli¤i ç›pas›na sar›l66 Yasakl› sürgün Demirel, Zincirbozan’da geçirdi¤i 121 gün boyunca, bask› yönetimine karfl› çok usta bir örgütçü olarak siyasal çal›flmalar sürdürdü. mal›d›r. Bundan vazgeçmek olmaz. ‹kincisi; Türkiye, Osmanl›lardan beri afl›r› tehditlerle maruz kalm›flt›r. Devlet bunlarla mücadeleye devam etmeli ve asla teslim olmamal›d›r.” Demirel’den söz edilirken “6 kere gitti 7 kere geldi” sözü s›k s›k yinelendi. Bu gidifllerinden biri 12 Eylül’de olmufltu. O dönemin ard›ndan parlamentoya dönüflü ise çok çetin bir mücadeleyle gerçekleflebildi. 1982 Anayasas› yürürlü¤e girdi¤inde hâlâ siyasal yasakl›yd›. “Büyük Türkiye Partisi”ni kurmak için çok yak›n arkadafllar›n› yönlendirdi. Ancak Evren yönetimi, partinin çal›flmalar›n› sak›ncal› görerek daha ilk ad›mlar›nda engelledi. Kurucularla birlikte Demirel de Çanakkale’de S›k›yönetim Komutanl›¤› emrinde zorunlu ikamete gönderildi. Çanakkale yolundayken birlikte gitti¤i arkadafllar›yla yeni bir partiyi nas›l kuracaklar›n› konufluyorlard›. Ad›n› da o yolculukta belirlemifllerdi: “Do¤ruyol Partisi”. BD TEMMUZ 2015 Yasakl› sürgün Demirel, Zincirbozan’da geçirdi¤i 121 gün boyunca, bask› yönetimine karfl› çok usta bir örgütçü olarak siyasal çal›flmalar sürdürdü. Kendisinin “Bir Bilen” diye adland›r›ld›¤› “Zincirbozan Mektuplar›”yla, sesini kamuoyuna düzenli olarak duyurdu. Sürdürülecek çal›flmalar› uzaktan yönlendirdi. Demirel’in mektuplar›nda yer alan görüfller “Tercüman” gazetesi yazar›, o s›rada “Bulvar Gazetesi” sahibi olan Nazl› Il›cak’›n kalemiyle kamuoyuna ulaflt›r›l›yordu. Il›cak’a gönderdi¤i ilk mektupta örne¤in flöyle sat›rlar vard›: “Her istedi¤ini yapabilen, her düflündü¤ünü söyleyebilen bir Türkiye’miz olsun istedik. Bu do¤ru yoldu. Büyük Türkiye’ye giden yoldu bu. Onun için do¤ru idi. Do¤ru birkaç tane de¤ildir. Do¤ru bir tanedir. Bu yolun yolcusu oldu¤um için bahtiyar›m. Nereye kadar giderse oraya kadar gideriz.” Mektupta sat›rlar›n aras›na “Do¤ruyol Partisi”nin ad› yerlefltirilmiflti. Köfle yazar›na bu yoldaki çal›flmalara yard›mc› olma görevi verilmifl oluyordu. Mektuplarda Demirel’in Süleyman Demirel ve Nazmiye Demirel, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra birçok siyasetçinin tutuldu¤u Çanakkale Zincirbozan’daki askeri tesiste halka s›cak gelen anlat›m› birbirinden hofl, düflündürücü deyimlerle, atasözleriyle ilerliyordu: “ ‘Zor önünde bey e¤ilir’, ‘Zora beyin borcu var’ derler. Ne kadar sürer, zarar› kime olur? Önemli olan âdil olmakt›r. Devlet gücü zor için kullan›rsa, zulüm olur. (…) Erzurum’da,’Yel kayadan ne apar›r’ derler bizden bir fley aparmaz yel. Olup bitenler bizim inanc›m›z› çeliklefltirir iflte o kadar.” Mektuplar s›ras›n› getirip, devlet yönetiminde izlenecek yolla ilgili ilkeleri s›ral›yordu: “Cumhuriyet’in bafl›nda; Türk milletinin devlet için, baz›lar›n›n ikbali için de¤il; devletin ve herkesin, Türk BD TEMMUZ 2015 Süleyman Demirel ve Kenan Evren milleti için varl›¤› kabul olunuyor. Bunca y›l geçtikten sonra, 1931’den bile geriye gitmifl olmaya yanar›m.” Çok geçmeden Nazl› Il›cak’›n yaz›lar› bütün bu mektuplardaki görüflleri, Demirel’in anlat›m özelliklerini de bol bol kullanarak yans›tmaya bafllad›: “Do¤ru yoldan giden atlet, yanl›fl yoldan giden atleti hep geçmifltir. Dereler daima denize akar. O millettir. Siyasi iktidarlar orada bafllar, orada biter. Yanl›fl› yaflatmak kabil de¤ildir. Do¤ru olan, hakl› olan güçlüdür. Erzurum’da, ‘Yel kayadan ne apar›r’ derler. Do¤ru yolu, haysiyetli yolu seçenler kaya gibi sa¤lamd›r, y›k›lmazlar…” Görüflleri aktar›l›rken Süleyman Demirel, “Bir Bilen” diye an›l›yordu. Sözü edilenin kim oldu¤unu çok geçmeden herkes anlad›. Demirel bir mektubunda, “Biz kendi otoritesine limit tan›mayan, keyfi idareyi zora dayayan, keyfi icray› korku ile sürdüren ve ilerlemeyi köstekleyen askeri 68 “Biz kendi otoritesine limit tan›mayan, keyfi idareyi zora dayayan, keyfi icray› korku ile sürdüren ve ilerlemeyi köstekleyen askeri idarelerle idare edilen ülkeler aras›nda de¤il de, birinci kümede olmal›yd›k.” idarelerle idare edilen ülkeler aras›nda de¤il de, birinci kümede olmal›yd›k,” demiflti. Nazl› Il›cak bu de¤erlendirmeyi aktar›rken anlat›m›nda ihtiyatl› davranm›fl olsa da gazetesi üç hafta süreyle kapat›lmaktan kurtulamayacakt›. Baflka meslektafllar› gibi Nazl› Il›cak da zaman zaman kendi yaz›lar›na sansür uygulamak zorunda kal›yordu. Demirel’in anlatt›klar›ndan esinlenen bir yaz›s›nda flu sat›rlar yer alm›flt›: “Büyük davalar vard›r. Bu davalar› savunan inançl› insanlar mevcuttur. Ne bu davalar, ne de inançl› insanlar kaybolup gider. Davran›fllar›m›z› ahlâk düzene sokar, kanunlar cezaland›r›r. En adaletli karar ise vicdanlardan ç›kar. Vicdan kiflinin davran›fllar›n› gönlünün aynas›nda yarg›lamas›d›r. (…) Vicdans›z hareket eden ak›l, flahsi ç›kar yolunu seçebilir. Halbuki vicdan hakk›n, adaletin ve do¤runun sesini duyurur.” S›k›yönetim bask›s› böyle bir yaz›n›n bile yay›nlanmas›n› engellemiflti. Yaz› ancak y›llar sonra, “Demirel’den Nazl› Il›cak’a, Nazl› Il›cak’tan Demirel’e Zincirbozan Mektuplar›” kitab›nda yer alabildi. Kendi kendini sansür de o dönemde Nazl› Il›cak’›n cezaevine girmesine engel olamam›flt›. Demirel inanc›n› yitirmez, Zincirbozan’dan yazd›klar›nda sözünü sak›nmadan konuflurdu: “Nam›k Kemal karfl› sahilde Bolay›r’da, Süleyman Pafla Bolay›r’da yat›yorlar. 282 bin flehidin kefensiz yatt›¤› bu mübarek ve aziz topraklarda, Süleyman Pafla’n›n ‘suya seccade serip’ Türklü¤ü ve Müslümanl›¤› Avrupa’ya geçirdi¤i bu güzel yurt köflesinde, ‘Hakk›d›r, milletimin hürriyet Hakk›d›r milletimin istiklal,’ diye hayk›r›yorum. Ama ikisi beraber -ikisinin bir z›tlaflmas› yok ki- hem istiklal, hem hürriyet olsun diye ç›rp›nan ‘Zincirbozan kafesi’nden en iyi dileklerimi sunuyorum. ‘Pes eden’, ‘Öf’ diyen namerttir.” Zincirbozan günleri sona ermifltir. Demirel’in siyasal mücadelesinde yeni bir dönem bafllayacakt›r. Son mektubunda, gelece¤e iliflkin program›n› özetler: “Bizim u¤runda bunca mücadeleyi göze ald›¤›m›z dava (empersonel) gayri flahsidir. Milletin davas›d›r. Tarihi seyir içinde ülke idaresinde kim olmal›? ‘Elit mi, halk m› olmal›’ mücadelesinde, biz halk›n yan›nday›z. Bunu bozmak mümkün de¤ildir. Bugünden yar›na, modas› geçecek, so¤uyacak dava da de¤ildir.” Nazl› Il›cak bütün bu yaz›flmalar› flöyle de¤erlendirmifltir: “Düflüncelerini benim arac›l›¤›mla kamuoyuna duyururken, DYP’nin sahip ç›kaca¤› de¤erler manzumesi flekilleniyordu. Art›k Demirel 1980 öncesindeki gibi sadece köprü, baraj imar ve infla gibi unsurlardan oluflan bir icraat› savunmak yerine, partisini belirli bir felsefeye oturtmak gayretindeydi.” Zincirbozan deneyimi siyasetin örgütlenme kadar ak›l ve iç hesaplaflmas›yla da beslenmesi gerekti¤ini göstermektedir. • konurertop@butundunya.com.tr 69 fiimdiki Zaman Can Pulak Sadun Boro’nun Ard›ndan Türkiye’nin sivil amirali, yedi denizlerin fatihi, ülkemizin gerçek çevrecisi Sadun Boro’yu sonsuzlu¤a u¤urlad›k. bir Türkiye sevdal›s›, o bir Gökova afl›¤›, o bir çevre savaflç›s›yd›. Ömrü böyle geçti. Diledi¤i gibi yaflad›, diledi¤i yerde gözlerini kapad›, diledi¤i yerde topra¤a verildi. Vasiyeti, Okluk’ta demirledi¤i 8 numaral› çam a¤ac›n›n tepesine gömülmekti. Bakanlar Kurulu karar› ç›kar ç›kmaz, bu vasiyeti yerine gelecek. Gökova dediniz mi, yüre¤i a¤z›na gelirdi Sadun Baba’n›n. O güzelim ormanlar›n ve dünyada efli yok dedi¤i koylar›m›z›n, vahfli rant ifltahlar›na kurban gitmesinden korkard›. Buralar›n siyasetçilerin ve bürokratlar›n hatalar› sonucu heder edilme- O 70 sinden ürkerdi. Geceleri gözüne uyku girmezdi anlayaca¤›n›z. Gençler belki hat›rlamayabilir, Sadun Boro pusuladan baflka cihaz›n bilinmedi¤i dönemlerde KISMET adl› teknesiyle dünyay› gezmifl, bayra¤›m›- Sadun Boro gençlik y›llar›nda K›smet adl› teknesinde BD TEMMUZ 2015 Sadun Boro son nefesine kadar denizlerde dolaflm›fl, tüm do¤am›za sahip ç›kma savafl›n› azimle sürdürmüfltür. z› okyanuslarda gezdirmifl ve milletin gö¤sünü gururla kabartm›fl bir denizcimizdir. Yar›m as›ra yaklaflan bu büyük baflar›n›n sahibi, son nefesine kadar denizlerde yaflam›fl, dolaflm›fl, deniz ve ormanlara, özetle tüm do¤am›za sahip ç›kma savafl›n› azimle sürdürmüfltür. B irlikte geçirdi¤imiz ve do¤al de¤erlerimizin korunmas›nda kenetlendi¤imiz uzun y›llarda, ülkeyi yönetenlere denizin, koylar›n ve ormanlar›n sorunlar›n› anlatmaya çal›flt›. Raporlar verdi, geliyorum diyen tehlikeleri Baflbakanlara, Bakanlara ve Valilere, Kaymakamlara, Belediye Baflkanlar›na, üst düzey bürokratlara y›llarca anlatt›. Olmad›, gazete ve dergilere yaz›lar yazd›, televizyonlara ç›kt›. Her cephede dil döktü, savaflt› adeta. Usta yazarlar› k›skand›racak mükemmellikte bir kalemi vard›. Bu kalemi hep ülkesinin ç›karlar› paralelinde kulland›. Herbiri Üniversitelerde ders olacak de¤erde kitaplar, makaleler yazd›. ‹stedi ki, millet ve özellikle gençlerimiz denizi sevsin, do¤ay› korusun, o muhteflem varl›klar›m›z›n k›ymetini bilsin. Bunun için u¤raflt›, didindi, 87 yafl›na kadar ç›rp›nd› Sadun a¤abeyimiz. Gökova’n›n ormanlar›nda yürürken, denizlerinde yüzerken, bir ömür peflinde kofltu¤u sorunlar›n çözülememesine çok üzüldü¤ünü söylerdi. Hele denizi koruma ad›na getirilen komik kararlara kahrolurdu. Denizi bilmeyenlerin, tan›mayanlar›n, ö¤renme zahmetine bile katlanmayanlar›n ç›kard›klar› kararnamelere, genelgelere feci halde bozulurdu. on y›llarda devletin ilgili memurlar›na yerinde bilgiler verdi. Onlara koylar› gezdirdi. Sorunlar›n çok basit önlemlerle ve kolayca çözülebilece¤ini usanmadan anlatt›. Bürokratlar›n hepsi notlar ald›lar, gere¤ini yapacaklar›n› söylediler ama, S 71 BD TEMMUZ 2015 Sadun A¤abeyin dediklerini de¤il, kendi s›¤ görüfllerini geçirdiler hayata. Geçen Sonbahar’da Gökova’da buluflup, koylarda ve ormanlarda gezinerek dertleflmifltik. Günefli bat›rd›ktan sonra, bizim evde elleriyle haz›rlad›¤› ahtapotlu makarnay› birlikte yemifl, iki duble rak›n›n duygusallaflt›rd›¤› kafalarla geçmiflin muhasebesini yapm›flt›k. Evet, do¤an›n korunmas›nda az da olsa belli mesafeleri alabilmifltik ama, denizlerin korunmas›nda ve kirlili¤in önlenmesinde bir arpa boyu yol bile gidememifltik. Gecenin sonunda ortak karar›m›z bu oldu. Sadun a¤abey son orman yürüyüflümüzde “Bak Can” dedi.. “Bir söz ver bana. E¤er gücüm takatim tükenirse, denizi ve koylar›m›z› korumaya ve hele Gökova’m›z› kimselere yedirmemeye çal›fl. Onu gözün gibi koru. Bunu senden istiyorum. Ben art›k yoruldum. Ömrüm yetkililere dert anlatmakla, nefes tüketmekle geçti. Art›k bu yafl›mda (87) karfl›lar›nda e¤ilmek, bükülmek, çare üretmek ve yol göstermek istemiyorum. Dinlemiyorlar, kendi bildiklerini yap›yorlar çünkü. Söz mü, sürdürecek misin mücadeleyi..?” B enzer fleyleri Fatih Çekirge’ye de söyledi¤ini biliyorum, Meriç Köyatas›’na da… Elbette söz Sadun A¤abey, hem de son nefesimize kadar. Bayra¤› b›rakt›¤›n yerden ileriye tafl›yaca¤›m›za namusumuz ve flerefimiz üzerine söz veriyoruz. Yaflasayd›, birlikte Ankara’ya gidecek, devletin en tepesinde oturan72 lar› ziyaret ederek, Cumhurbaflkan›na ve Baflbakana denizin ve do¤an›n sorunlar›n› anlatacakt›k. ‹mdat diyecektik bir yerde. Sonra da Ankara Gazeteciler Cemiyetinde ortak bir bas›n toplant›s› yaparak, görüfllerimizi kamuoyuyla paylaflacakt›k. Birlikte son görevimiz bu olacakt›. Bu karar› y›lbafl›nda alm›flt›k. Ama kader uygulamam›za izin vermedi. Sadun a¤abey denizi sevenlerin, do¤aya düflkünlerin, bizlerin ve bizler gibilerin önderiydi, hocas›yd›, profesörüydü. Ondan çok fleyler ö¤rendik, çok faydaland›k. ld›¤›m›z derslerden en çarp›c›s›, Gökova’da yaflad›¤›m›z için Allah’›n sevgili kullar› olarak çok flansl› say›lmam›z, di¤eri ise dünyan›n en zengin insanlar›ndan daha zengin olmam›zd›. Paral› ve zengin insanlar, bizim do¤ada yaflad›¤›m›z flahane hayat› yaflayam›yor, do¤al beslenemiyorlar, oksijene ve günefle hasret yaflayarak tüketiyorlard› ömürlerini. “Ben holding sahibi de¤ilim, öyle param pulum yok ama, onlardan çok daha zenginim.” diyordu Sadun Baba. Türkiye bir de¤erini kaybetti. Bir y›ld›z daha kayd› gitti ülkemizden. Ama inan›yorum ki, Sadun a¤abey yafl›yor, yaflayacak. Gökova’ya bakt›¤›m›zda, orman›n yefliline, denizin mavisine gözümüzü dikti¤imizde hep onu görece¤iz. Rahat uyu, herfley için teflekkürler Sadun Baba. Eserlerin rehberimiz olmaya, koruyucu iflaretlerin hedefimiz görülmeye devam edecek. • canpulak@butundunya.com.tr A Sporun Dünyas› Metin Gören S›n›r Komflular›m›z tümce kurmufltu: “Bir ülkenin kalk›nmas›, kalk›nmas›, durgun suya at›lan bir önce kendi insanlar›n› e¤ittafl›n giderek geniflleyen halkalar› mekle mümkün olur. Sonra gibidir, küçükten büyü¤e, yavafl komflu devletlerle her aç›dan münasebetlerini gelifltirmek yavafl” demiflti. gereklidir.” Suriye, ‹ran, Irak, Lübnan ve As›rlar sonra, ‹ngiliz futbol adam› özellikle Sovyetler Birli¤i ile (Rusya) Alf Ramsey, sporun geliflmesi için tabandan tavana de¤in bilinçli bir yol sporsal alandaki iliflkilerimiz bir hayli gerekti¤ini belirtmiflti Afrika gezilerin- yo¤undu, geldiler, gittik. Sporun tüm dallar›nda k›sa aral›klarla ikili temaslar de. Yüce Atatürk, etkin, anlaml› söylemlerinin birinde ise flu flekil bir yap›l›rd›. Sporcu kafileler ülkemize S‹NOPLU D‹YOJEN, ”Ülkelerin 73 BD TEMMUZ 2015 kamp yapmaya gelir, bizim tak›mlar›m›z da onlara giderdi... Özel karfl›laflmalar›n havas› baflka olurdu s›n›r komflular›m›zla. Yo¤unluk oran› çok yüksek, günübirlik bir trafi¤i vard› karfl›laflmalar›n. GENÇLERB‹RL‹⁄‹ Takımı’nın Sovyetler Birli¤i ziyaretlerini an›msar›m. Komflu ülkemiz ‹ran'›n dünya çap›ndaki flampiyon güreflcileri, Tahti, Zahidi, Gurbanov'u... Moskova futbol tak›mlar› ‹stanbul, Ankara ve ‹zmir’de karfl›laflmalar yapard›. Dev kaleci Lev Yashin'in iri ellerini akl›ma takm›flt›m, o y›llarda. Sovyetlerbirli¤i tak›mlar›nda, 24 etnik grubun ünlü sporcular›n› bir arada görmek olas›yd›. Suriye ile Irak ve e¤lence ülkesi Lübnan'›n ünlü kenti Beyrut, sporcu kafileleri için adeta “su yolu” gibiydi. Her hafta bir karfl›laflma olurdu, tüm spor branfllar›nda. Rus kaleci Lev Yashin 74 Atefl, kan ve barutun yerleflik alan› haline gelen birçok s›n›r çizgimiz, ikili spor organizasyonlar›na izin vermiyor. Irak Milli Tak›m›n›n Adana'ya gelerek, Amatör Milli Tak›m›m›zla yapt›¤› dostluk karfl›laflmas› an›lar›mdad›r. Irak Kral› Faysal'›n kardefli Maliki de Irak tak›m›nın sa¤ kanat hücum oyuncusuydu. Irak; Amatör Milli Tak›m›m›za farkl› yenilmekten (7-1) kurtulamam›flt›. Adana Demirspor'un, Ankara tak›mlar›n›n, Befliktafl, Fenerbahçe ve Galatasaray'›n yan› s›ra, ‹zmirspor ile Vefa tak›mlar›n›n turnuva maçlar› oynamak için s›n›r komflular›m›za gittikleri, bu ülkelerde hâlâ isimlerinin an›ld›¤› ve karfl›l›kl› olarak s›k s›k antrenör gönderildi¤i hep akl›mdad›r... Sovyetler Birli¤i’nin ünlü boks antrenörü Lavrov'un y›llarca ülkemizde çal›flt›¤›n›, dünya ve olimpiyat flampiyonu ünlü güreflci fiahmuradov'un antrenör olarak gürefl milli tak›mlar›m›z› çal›flt›rd›¤›n› an›msar›m. S›n›r komflular›m›zdan onlarca sporcunun ülkemize geldi¤inin, ve Türk vatandafl› olarak milli tak›mlar›m›zda görev yapt›klar›n›n (Devflirme) tan›¤›y›m. Cesaretini s›n›r komflular›n›n BD TEMMUZ 2015 ötesine tafl›yabilen birilerinin özellikle atletizm sporunda “devflirme ak›m›”n› bafllatt›¤›n›n da bilincindeyim. S›n›r komflular›m›zla olan güncel iliflkilerin s›cak, siyasal açmaz› karfl›s›nda, sporun vazgeçilmezli¤inin art›k rafa kald›r›larak tozlanmaya mahkûm edildi¤ini görmekteyim... Ülkemizin en önemli tak›mlar›ndan Fenerbahçe' nin Suriye'nin Halep kentinde yüzbin kifli kapasiteli bir stad›n aç›l›fl›na, Suriye Devlet Baflkan› Esad'›n ricas›yla gönderilmesi, s›n›r komflumuzla iliflkilerimizin san›r›m son noktas› oldu. Sporun siyasi güçler taraf›ndan prangaya vurulmas›, s›n›r iliflkilerinin bitti¤ini göstermesi aç›s›ndan ilginçti kuflkusuz. ATEfi, KAN VE BARUTUN yerleflik alan› haline gelen birçok s›n›r çizgimiz, ikili spor organizasyonlar›na izin vermiyor. Deplasmanlar art›k göç fleklinde ve zorunlu yap›l›yor. Birçok s›n›r komflumuzdaki iç çat›flmalar, ulusal spor etkinliklerini durdurdu. Irak, Suriye, Filistin ve Lübnan can derdinde, yaflam u¤rafl›nda. ‹ran rejim de¤iflikli¤inde, Rusya ise sporun evrensel yap›s›n› koruyor ama s›n›rlar›n ötesine çoktan tafl›nd›. Fenerbahçe’nin Halep’te oynad›¤› maçla ilgili haz›rlanan broflür kapa¤› Diyojen'in küçükten büyü¤e do¤ru bilinçli ve ritmik bir flekilde geniflleyen halkalar› ülke kalk›nmas› ad›na çok tipik bir örnektir. Sporumuzun s›n›r komflular›yla bafllayan geliflme ivmesini engelleyen koflullar için, “duraklama süreci” gibi mazeret uydurulursa, suçu kimler üstlenir, merak ederim?.. • metingoren@butundunya.com.tr EN GÜZEL TAVS‹YE Yeni yazarlardan biri Bernard Shaw'a: “Üstad›m, duydu¤uma göre bir yazar›n beynini kuvvetlendirmesi için bol bol bal›k yemesi laz›mm›fl. Siz ne diyorsunuz bu ifle?” Shaw, cevap verdi: “Mektubunuzu bafl›ndan sonuna kadar dikkatle okudum. Size her gün bir balina yemenizi tavsiye ederim.” 75 Kültür ve Sanat Dünyas›ndan Tekin Özertem Brutus Caesar’› Niçin Öldürdü? 76 u soru oldum olas› akl›m› kurcalayan, yan›tlamakta da oldukça zorland›¤›m bir soru oldu yaflam›m boyunca. Hala da öyle. Soruyu tam anlam› ile yan›tlayabilmifl, olan› biteni gere¤ince kavrayabilmifl de¤ilim. Gençlik y›llar›mda kendisini evlat edinmifl bir babay›, arkas›ndan hançerleyerek katleden bir haindi Brutus benim gözümde. B BD TEMMUZ 2015 Sezar’›n, Casssius’un sald›r›s›ndan kendisini korumak için arkas›n› döndü¤ünde kendisini hançerleyenler aras›nda manevi o¤lunu gördü¤ünde söyledi¤i “Sen de mi Brutus!?” sözü öylesine yaman ifllemiflti yüre¤ime. Hele hele Devlet Tiyatrosu’ nun 1964 y›l› yaz turnesinde ‹zmir Kültürpark Aç›k Hava Tiyatrosu’nda sahnelenen; Julius Caesar’› fiahap Akal›n’›n, Marcus Anto- nius’u Haluk Kurto¤lu’nun Cassius’u Bozkurt Kuruç’un, Brutus’u Coflkun Kara’n›n oynad›¤›, figüranlar aras›nda bendenizin, sevgili Metin Akkalay, Tahir Önder, Bilge Göksel’in ve Cihan Ünal’›n da yer ald›¤› William Shakespeare’in Julius Caesar adl› oyununda Caesar’›n “Sen de mi Brutus!?“ dedikten sonra “Öyle ise öl Caesar…” diyerek harmanisini bafl›na örtüp direnmekten vazgeçti¤i sahne de bir o kadar etkilemiflti beni. Öyle ise öl Caesar!.. Julius Caesar Bu sözlerin, Julius Caesar’›n gerçekten son sözleri olup olmad›¤› pek kesin de¤il. Yüz y›llard›r tarihçiler kendi aralar›nda söyledi, söylemedi diye tart›fl›p durmufllar. Daha da tart›flaca¤a benzerler. Ama Latincesi “Et tu, Brute?” olan” Sen de mi Brutus!?” sözünün günümüze kadar dünya halklar› aras›nda yayg›nlaflarak ulaflmas›n›n Shakespeare sayesinde oldu¤u tart›flmas›z bir gerçek. Shakespeare bu son derece trajik olay› ele al›p oyunlaflt›rm›fl olmasa idi bu söz günümüze kadar biraz zor ulafl›rd›. 77 BD TEMMUZ 2015 Biraz kocaman bir laf oldu ama akl›mdan geçen bu! eki Kim bu Brutus? K›salt›lm›fl ad› Marcus Junius Brutus; uzun olan› Quintus Servilius Caepio Brutus. MÖ 85 - MÖ 42 y›llar› aras›nda yaflam›fl, Roma ‹mparatorlu¤u’nun askerî ve politik liderlerden biri. Kimi kaynaklara göre Julius Caesar '›n evlatl›k o¤lu, kimi kaynaklara göre de öz… P ler. Cumhuriyetçilerin ve soylular›n bir k›sm›n›n da kat›ld›¤›, bir k›sm› da kendi ç›karlar› peflinde olan bu kifliler, bu gidifle ”dur”(!) demenin tek yolunun Caesar’› öldürmek oldu¤una karar verip örgütlenmifller. Senatör ve deneyimli bir komutan (!) olan Brutus’u da ikna edip aralar›na alm›fllar ve Julius Caesar’›n yaflam›na Mart ay›n›n 15. günü gerçeklefltirilecek bir suikast ile son vermeyi kararlaflt›rm›fllar. Cumhuriyet yönetiminin giderek imparatorlu¤a dönüflebilece¤i ihtimali senatörlerin endiflelenmelerine ve Caesar’a karfl› cephe almalar›na yol açm›fl. Caesar’›n M.Ö. 44 y›l›nda evlat edindi¤i bir o¤lu daha var: Roman›n ‹lk ‹mparatoru olacak as›l ad› Gaius Octavius Thurinus, imparator olduktan sonra de¤ifltirdi¤i ad› ile Augustus. Julius Caesar öncesinde Roma devleti senato ve seçilmifl senatörler taraf›ndan alt› ayl›k süre için seçilen diktatörler taraf›ndan yönetilen bir cumhuriyet. Yani diktatörlük yasal bir yetki. Fakat Caesar yönetimi ele geçirdikten sonra kendisini yaflam boyu diktatör Perpetus ilan etmifl. Cumhuriyet yönetiminin giderek imparatorlu¤a dönüflebilece¤i ihtimali senatörlerin endiflelenmelerine ve Caesar’a karfl› cephe almalar›na yol açm›fl. Ceasar’›n yasalar› ve senatoyu yok sayan davran›fllar› üzerine ortal›k iyice kar›flm›fl. Senatörlerden baz›lar› Caesar'a karfl› birlikte hareket etmeye karar vermifl78 Y›l, MÖ 44… Karar aynen uygulanm›fl. Üç dört gün öncesinde bir kahinin / falc›n›n, mart›n 15. gününde kendisini sak›nmas› uyar›s›n› ciddiye almayan Caesar, senatoda kurulan pusuda Casssius, Tillius Cimber ve Brutus’un önderli¤inde altm›fla yak›n senatörün de kat›ld›¤› pusuda yirmi üç b›çak darbesi ile yaflam›n› yitirmifl. lk gençlik y›llar›mda Brutus’un bu ihanetinin iktidar h›rs›ndan, Ceasar’ ›n gerçek o¤lu olmasa da babas›n›n yerine geçme iste¤inden kaynakland›¤›n› düflünmüfltüm. Çünkü saltanat u¤runa o¤ullar›n›, kardefllerini bo¤durmak, babas›n› zehirleyip tahta ç›kmak gibi olaylar Osmanl› tarihinde de vakai adiyeden (s›radan) olaylardand›. 7. Padiflah›m›z ve ayn› zamanda Roma ‹mparatoru Fatih Sultan Mehmet “Ve ‹ BD TEMMUZ 2015 her kimesneye evlâd›mdan saltanat müyesser ola, kar›ndafllar›n Nizâm-› Âlem için katl etmek münasiptir.” diyerekten kardefl katlinin mübah oldu¤una dair kanun bile ç›karm›flt›. Böyle bir geçmifle sahip olmakla beraber yine de Brutus’un babas›n› arkadan hançerlemesini içime sindirmek mümkün olmam›flt›. niversite y›llar›mda, Dil ve Tarih Co¤rafya Fakültesi’nin Tiyatro Kürsüsü’ndeki e¤itim ve ö¤renimim s›ras›nda dört sömestr Klasik Diller Tarihi okudum. Prof. Dr. Suat Sinano¤lu’dan Yunan Dili Edebiyat› Tarihi, a¤abeyi Prof. Dr. Samim Sinano¤lu’ndan da Roma Dili Edebiyat› ve Tarihine dair çok de¤erli bilgiler ö¤rendim. Sevgili ve çok de¤erli ö¤retmenim; kendisini her zaman minnet ve özlemle anaca¤›m, Augustus dönemini Roman›n Alt›n Ça¤› olarak tan›mlayan Prof. Dr. Samim Sinano¤lu’ndan sadece Roma Dili Edebiyat› ve Tarihi de¤il insana ve insanl›¤a dair de çok fley ö¤rendim. Roma’da Julius Caesar öncesinde ve sonras›nda yönetimin babadan o¤ula geçmedi¤ini, yöneticilerin edinilmifl evlatlar› aras›ndan ancak seçimle bafla geçebileceklerini ö¤rendi¤imde Brutus’un Julius Caesar’› neden öldürdü¤ü sorusu yine akl›m› kurcalamaya bafllad›. Roma’da yönetim madem baba- Ü lardan öz o¤ullara de¤il de evlat edinilen çocuklar aras›ndan ancak senato taraf›ndan seçilen evlatl›klara geçmekteydi. Brutus’un sonu belirsiz böyle bir maceraya at›lmas› için taht› ele geçirmek gibi bir h›rstan söz edilemezdi. Augustus Suikastçiler de bu konuda, yani kendisini bafla geçireceklerine dair bir söz vermifl olamazlard›. Öyle ise niçin öldürmüfltü Brutus Caesar’›? Roma Cumhuriyeti’nin imparatorlu¤a, tek adam yönetimine dönüflmemesi için mi? San›r›m öyle… Ama sonuç hiç de böyle olmam›fl! Julius Ceasar’›n öldürülmesi yaman bir iç savafla yol açm›fl Roma’da. Binlerce kifli ölmüfl. Suikastçiler birbirlerine düflmüfller; sonunda Roma Cumhuriyeti sona erip imparatorlu¤a dönüflmüfl. ‹mparator olarak da bafla yukar›da ad›n› and›¤›m Julius Ceasar’›n bir baflka evlatl›¤› Gaius Julius Caesar Octavianus, yayg›n olarak bilinen ad› ile Augustus geçmifl. Julius Caesar, ölümünden iki y›l sonra MÖ 42 y›l›nda senato taraf›ndan Roma Tanr›lar›ndan biri ilan edilmifl. Augustus da Caesar Divi Fillius Augustus / Kutsal Caesar O¤lu Augustus ad›n› alm›fl. Bu bilgiler ›fl›¤›nda akl›m› kurcalayan Brutus’un Julius Ceasar’› neden öldürdü¤ü sorusu daha da iflin içinden ç›k›lmaz bir hâl ald›. Sonraki y›llarda üzerinde düflündükçe mevki h›rs›n›n insanlar›n, akl›n› buland›rd›¤›n›, 79 BD TEMMUZ 2015 gözünü döndürdü¤ü, hatta kör etti¤ini; hak edilmemifl servet ve zenginli¤in kiflileri yozlaflt›rd›¤›n›, devlet gücünü ya da kurumsal bir gücü flu veya bu flekilde ellerine geçirenlerin güçlerini adaletten, eflitlikten, do¤rudan, iyiden yana kullanmad›klar› takdirde bunun çeflitli kiflisel ve toplumsal felaketlere yol açt›¤›n› ve açaca¤›n› ö¤rendim. Yaflam›m boyunca da çeflitli vesilelerle görerek, okuyarak bu tür olaylara flahit oldum. Kand›r›lm›fl, istismar edilmifl Brutus’u da ne tam olarak suçlad›m ne de tam olarak aklayabil-dim. olduklar›n› hat›rlayacaklard›r. Kral Lear adl› eserinde, ülkesini / taht›n› k›zlar› aras›nda paylaflt›ran iyi yürekli Lear’in gücü eline geçiren k›zlar› taraf›ndan nas›l d›flland›¤›n›, Kent’in gayri meflru o¤lu Edmond’un babas›n›n miras›n› ele geçirmek için kardefli Edgar’› çirkin iftiralarla nas›l gözden düflürmeye çal›flt›¤›n›; Hamlet’ te mevki h›rs› u¤runa bir kral›n, kar›s› ile iflbirli¤i yapan öz kardefli taraf›ndan nas›l öldürüldü¤ünü; III. Richard adl› oyununda iktidar u¤runa çevrilen dolaplar› ve ifllenen i¤renç cinayetleri; Macbeth’de güç, iktidar düflhakespeare de öyle künlü¤ü u¤runa en yayapm›fl. Cezaland›rk›n dostlara bile ihanet m›fl oyuna gelen Brutus’edildi¤ini / edilebileceu ve onu oyuna geti¤ini anlat›p durmufl renleri olaylar›n ak›fl› Shakespeare… Sadece içinde. Bu oyunu da Shakespeare de¤il nice Marcus Antonius halk›n yanar dönerli¤ini yazar ve düflünür… -yanar dönerlik ac›mas›z kaçt›ysaGelelim askeri ve politik bir lider kimin de¤irmenine ne zaman neyin olan Brutus’un Julius Ceasar’› niçin karfl›l›¤›nda su tafl›yaca¤›n›n hiçbir öldürdü¤üne. San›r›m bu ifli kendi zaman kestirilemeyece¤i anlatmak ç›kar›ndan çok Roma’n›n iyili¤i için için yazm›fl. Bu husus gayet aç›k. yapt›. ‹ster asker, ister sivil, ister asker Oyunu bilenler, Julius Caesar’›n sivil iflbirli¤i ile olsun darbelerle bir öldürülmesinden hemen sonra yere var›lamayaca¤›n› da Roma’y› bir meydanda toplan›p aleyhinde olmad›k iç savafla sürükleyip hayat› ile ödeyefleyler söyleyerek 盤r›flan; Ceasar’a rek kanıtladı. hakaretler, suçlamalar ya¤d›ran halk›n, Bunca y›ld›r akl›m› kurcalayan Marcus Antonius’un “Ben buraya bu soru neden tekrar dönüp dolafl›p Ceasar’› övmeye de¤il gömmeye gel- akl›ma tak›ld› bilmiyorum. Soruyu dim, o benim dostumdu…” diye baflla- kesin olarak yan›tlayamasam da hiç d›¤› söylevinin sonunda, Ceasar’›n olmaz ise siz okuyucular›mla paylafl›p vasiyetnamesinde halka neler ba¤›flla- biraz daha ak›l yürüteyim istedim. d›¤›n› ö¤renmenin verdi¤i ifltiha ile Bilmem siz ne dersiniz? • tekinozertem@butundunya.com.tr bir anda nas›l çark edip Caesar yanl›s› S 80 Dünya Döndükçe Sabriye Afl›r Hayat›yla yüceltti¤i Roma Cumhuriyeti, ölümüyle imparatorluk oldu Asker, politikac›, diktatör… Bu üç kelime, Roma Cumhuriyeti’nin imparatorluk olmas›na kap› aralayan bir büyük askeri, Sezar’› tan›mlamak için fazlas›yla yeterliydi. Ama e¤er tek bir kelimede toparlamak gerekirse, en yak›flan›, kariyerist olabilirdi. Neden mi?.. » 81 BD TEMMUZ 2015 oma’n›n önde gelen ailelerinden Julianlar›n bir üyesi olarak dünyaya gözlerini açt›¤›nda, kendisini sürekli siyaset ve iktidar›n konufluldu¤u bir ortamda buldu. Siyasette söz sahibi olan bir ailenin ferdi olarak ikbal kap›lar›n› açmas› zor olmad›. K›sa zamanda hazine yöneticili¤i, bay›nd›rl›k memurlu¤u ve kamu denetçili¤i yapt›ktan sonra, o zamanlar Roma’n›n vilayeti olan ‹spanya’ya vali oldu. Ama gözü yükseklerdeydi. Roma’ya döndü. Kurdu¤u sa¤lam ittifaklarla konsül seçildi. Art›k Roma’n›n en önde gelen isimlerinden biriydi. Ancak bir y›l sonra bu kez Roma Galyas›’nda, yani Fransa’da vali olarak boy gösterdi. 8 y›l kald›¤› bu topraklarda hayli palazlanacakt›. Bugünkü Fransa’n›n neredeyse tamam›n› ve Belçika’y› Roma idaresi alt›na ald›¤› bu zaman diliminde, Roma’y› Galyal›lar›n ak›nlar›ndan da korudu. Araya iki de ‹ngiltere seferi 82 s›k›flt›rmay› baflard› ve neredeyse Roma Cumhuriyeti’nin hamisi oldu. Ancak cumhuriyet rejiminin büyüme potansiyeli olan Roma’ya dar geldi¤ini düflünüyordu. Üstelik kendi elindekilerle yetinmeye de pek niyetli de¤ildi. ‹çinden bir ses sürekli olarak ayn› k›flk›rt›c› soruyu soruyordu: “Madem sen koruyorsun, neden sen yönetmiyorsun?” ‹çindeki sesi dinledi. Senatonun uyar›lar›n› dikkate almad› ve askeri otoriteyle sivil otorite aras›ndaki sembolik s›n›r olarak kabul edilen Rubicon Nehri’ni, temayülleri ayaklar›n›n alt›na alarak, ordusuyla birlikte geçti. Askerlerin, ‹talya’n›n kuzeyinde adeta bir s›n›r vazifesi gören nehrin afla¤›s›na inmesinin yasaklanmas›, Roma’n›n iç savafltan korunmas› için al›nm›fl bir tedbirdi. Ama ifle yaramad›. Patlak veren iç savaflta Sezar, kendisiyle kader birli¤i yapm›fl ordusuyla cumhuriyetçileri hallaç pamu¤u gibi att›. Cumhuriyetçilerin bir zamanlar kendisine el vermifl ve konsül olmas›n› sa¤lam›fl lideri Pompey, M›s›r’a kaçmak zorunda kald›. Sezar da peflinden… ‹flte ilk tarihi magazin olarak kabul edebilece¤imiz M›s›r Kraliçesi Kleopatra’yla olan f›rt›nal› iliflkisi de bu takibin sonucu bafllayacakt›. Roma’da ise düflmanlar sinmifl, ortal›k süt limand›. Cumhuriyetin idari organ› senato bu oldu-bittiyi kabullendi. Sezar Roma’n›n tek efendisiydi. Kendisini konsül ve diktatör ilan etti. Pragmatist davrand› ve cumhuriyetin unvanlar›n› kullanmaya devam etti. Ama Sezar tarihin en flaflmaz rutinlerinden olan iktidar sarhofllu¤una kap›lmad›. Elindeki güçle reform yapmaya soyundu. Borcu azaltt›, senatoyu geniflletti. Takvimi yeniletti. Herkes diktatörlü¤ünün geçici oldu¤unu san›yordu ki Sezar bombay› patlatt›. M.Ö. 44’te, kendisini ömür boyu diktatör ilan etti! Sezar Kleopatra’ya M›s›r taht›n› hediye ediyor anan›n kuyru¤u da orada koptu. Baflar›s›yla zaten yeterince düflman kazanan Sezar’›n h›rs› da üstüne eklenince, cumhuriyetçi senatörler öfkelendi. Kazanlar kaynamaya bafllad›. Ayn› y›l›n 15 Mart’›nda suikaste kurban gitti. Kendisini aralar›na al›p hançerleyen senatörler aras›nda bir zamanlar kol kanat gerdi¤i ve manevi evlad›m dedi¤i Brütüs’ün de olmas›, nankörlü¤ün ifade edilifli aç›s›ndan kilit bir cümle olarak tarihe kaz›nd›: "Sen de mi Brütüs?" Sezar’›n ölümüyle cumhuriyeti sona erdirecek son iç savafllar serisine sürüklenen Roma’n›n bu kaotik manzaras›ndan Sezar’›n ye¤eni ve evlatl›¤› Octavian kazançl› ç›kt›. Augustus ad›n› alarak rejim de¤iflikli¤ine giden Roma’n›n, ilk imparatoru oldu. Bir bak›ma Sezar, ölümüyle Roma için kurdu¤u hayallerin gerçekleflmesine kap› aralam›fl oldu. Onun ölümünü takip eden 120 y›l boyunca Roma ‹mparatorlu¤u genifllemeyi sürdürdü ve tarihin en büyükleri aras›ndaki yerini ald›. Sezar girdi¤i hiçbir savafl› kaybetmedi. Öyle bilinse de, hiçbir zaman resmen imparator olmad›. Ancak o yolda gitti¤i gerekçesiyle öldürüldü. Kendisine yap›lan yanl›fl› asla affetmezdi. Kleopatra’yla iliflkisi 14 y›l sürse de evlenemediler. Zira, Roma kanunlar› âfl›klar›n aras›na girdi. Kanunlara 83 BD TEMMUZ 2015 göre Roma vatandafllar› ancak birbirleriyle evlenebiliyordu. Her ne kadar Kleopatra’yla iliflkisi gündemi meflgul etse de, resmi olarak üç kar›s› ve çok say›da sevgilisi vard›. ‹liflkilerindeki bu serbestli¤inden ötürü, hayat›na kastedenlerden biri olan Brütüs’ün de o¤lu oldu¤u iddia edildi. vatandafl›n mallar›na el koymas›n› yasaklayan kal›c› bir düzenleme yapt›. Sezar’d› ama o bile bürokrasiden yaka silkti. Öyle ki, cumhuriyetin bürokratik iflleyiflini tek bir merkezde toplad›. ‹yi bir yazar ve anlat›c›yd›. Ayn› zamanda ilk gazete olarak bilinen Acta Diurna’y› haz›rlatt›. Bu Sezar’›n Senatoda öldürülüflü ugün kulland›¤›m›z takvimi oluflturdu, büstü paralar üzerine bas›lan ilk Romal› oldu. fiifreleme tekni¤iyle gizli mesajlar gönderen ilk asker oldu¤u iddia edildi. Sadece asker de¤il, ayn› zamanda baflar›l› bir devlet adam› olarak halk›n›n refah›n› yükseltmek için kanunlar ç›kard›. Devletin, bülten sayesinde sokaktaki Romal›, senatoda olan biteni ve al›nan kararlar›, bürokrasinin iflleyiflini tek elden takip edebiliyordu. Ölümünden k›sa bir süre önce “fian›n da, dünyan›n da hakk›n› verecek kadar uzun yaflad›m” demesini hakl› k›lacak bir hayat sürdü. • Kaynak: Tarihi De¤ifltiren Liderler Suçlar Nas›l Azalt›l›r? Eski Atina'n›n büyük hukukçusu Solon'a, suçlar›n nas›l önlenebilece¤i hakk›nda fikri sorulmufltu. Solon flu yan›t› verdi: “Ne zaman kendisine karfl› herhangi bir suç ifllenmemifl olanlar, h›rs›zl›¤a ve suça maruz kalanlar kadar tepki gösterirlerse iflte o zaman suçlar önlenir veya azal›r.” Gönderi: SABAHAT ÖNEN 84 Ben Bir Keman Ustas›y›m Ruhumda hep müzi¤e karfl› bir açl›k vard›. Müzik olmad›¤›nda yar›m kal›yordum. Neyse ki yetene¤im vard›. Daha ilkokulda okurken müzik aletlerinin hepsiyle tan›flt›m. Yazan: YILGÖR ATCI BABAM, ANNEM beni gururla dinlerlerdi. Hele keman çalmak bir baflkayd› benim dünyamda... Keman çalarken kendimden geçiyordum. Y›llar geçti, art›k konservatuar ö¤rencisiydim. Okulumu çok seviyordum. Notalar› seri okuyor, onlar› melodiye çeviriyordum. Okulu baflar› ile bitirdim. Art›k büyük sanatç›lara efllik ediyor, onlara keman bazen de piyano ve org çal›yordum. Befl y›ld›zl› otellerin de¤iflmez saz sanatç›s›yd›m. Evlendim, eflim de müzi¤e sevdal›yd›. Ö¤rencilerim oldu. Onlara keman, piyano, org, ud dersleri veriyordum. Onlar›n ö¤rendikleri her parça beni mutlu ediyordu. Bir problem vard›: iyi müzik aleti bulmak… Baz› veliler, “Aman ucuz keman olsun, ucuz org olsun, ö¤rensin daha iyisini sonra al›r›z.” derlerdi. Keman yapan ustalar› yakinen tan›yordum. 85 BD TEMMUZ 2015 ses veriyordu. Niçin flimdi yapmayay›m? Gece sabaha kadar uyumad›m. Keman yapmal›y›m hem de kemanlar›n en güzelini... Melodiler, su gibi akmal›yd› parmak uçlar›mdan. SABAHI ZOR ETT‹M; erken saatlerde, ö¤rencilerime keman ald›¤›m Kemal Usta’ya u¤rad›m. Ustaya; “Bana keman yapmas›n› ö¤retir misin?” dedim. “Senin iflin yok mu? On befl senede ö¤rendim, kolay m› san›yorsun?” diyerek beni adeta azarlad›. ‹kinci gün oldu, yeni derse bafllayan ö¤rencime keman almak için u¤rad›m. Ucuz bir Çin yap›m› keman ald›k. Hiç o konuyu açmad›k, benim vazgeçti¤imi san›yordu. Kemal Usta beni gerçekten severdi. Birkaç gün sonra u¤rad›m. Eflref saatiydi, yine keman yap›m› konusunu açt›m. El yap›m› keman›n en basiti 800 liradan bafll›yordu. Çin yap›m› kemanlar ucuzdu. 100 liraya kadar keman alabiliyordum. Onlar›n iyi ses vermesi için baz› de¤ifliklikler yap›yordum. Köprüde, telde, akortta… Olmuyordu. ‹stedi¤im keman› bulam›yordum. Çocuklu¤umda bir keman denemesi yapm›flt›m. Kaba saba ama Y›lgör Atc› 1940 Y›l›nda Erzincan’da do¤du. Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü’nü bitirdi. Çeflitli illerde Edebiyat ö¤retmenli¤i yapt›. Gaziantep Fen Lisesi’nden 1996 y›l›nda emekli oldu. Milli E¤itim Bakanl›¤›’nca “Yunus Emre Sevgi Y›l›” nedeniyle 1991 y›l›nda düzenlenen yar›flmada, hikâye dal›nda Türkiye birincisi oldu. fiiir yar›flmalar›nda çeflitli ödüller ald›. Halen flark› sözü (güfte) çal›flmalar› yapmaktad›r. Güftelerinden baz›lar› TRT repertuar›na al›nm›flt›r. Evli ve iki çocuk babas›d›r. 86 “Her flart›n› kabul ediyorum!” dedim; “Para da veririm, ç›rakl›k da yapar›m. Bana birkaç fley ö¤ret, tahtas›, kal›b›, boyas›...” Peki, dedi ama isteksizdi. Az de¤il ayda en az iki üç keman›n› ö¤rencilerime ald›r›yordum, eli mahkûmdu. Yar›n gel, dedi. Gittim, ifl yerinin arkas›nda atölyesi vard›. Bana üstün körü birkaç malzemeden bahsetti. Tatmin Bazen ifl yerini b›rak›p gidiyordu, atölyeye dal›yor, keman modellerini inceliyor, kal›plar› gözden geçiriyordum. olmad›m ama gelecek günler vard›, onlar›n hat›r›na bir fley demedim. ‹ki ay pek fazla bir fley O gün sabah erkenden gittim, ö¤retmedi. Dedi¤i saatte mutlaka ifl ifl yerini açt›m, temizlik yapt›m. yerinde oluyordum. Bazen ifl yerini Atölyeye geçtim, keman kal›plar› ile b›rak›p gidiyordu, atölyeye dal›yor, u¤rafl›yordum usta geldi, hofluna keman modellerini inceliyor, kal›plar› gitmedi, beni atölyede yakalam›flt›. gözden geçiriyordum. Ö¤leden sonra utanarak, Tutkal›ndan, boyas›na, “Cabbar benden bu a¤ac›na, kesimine bir bir Her flart›n› kabul kadar! Kolay de¤il, belki bak›yor, notlar al›yorediyorum! Para keman yapars›n ses verdum. O, ifl yerinde yokmez, malzemeye yaz›k da veririm, ken çok fley ö¤reniyorolur. Sen keman›n› çal, ç›rakl›k da dum. Kendisi bana para kazan…” dedi. sadece, flöyle yap›fl›r, yapar›m. Bana Nazik bir flekilde kovulflöyle bask›ya al›rs›n, sap birkaç fley ö¤ret, dum. flöyle tak›l›r gibi kaba EVDE BOfi DURMUtahtas›, kal›b›, YORDUM ARTIK, otofleyler ö¤retiyordu. ‹nce iflleri ö¤retmemek için mobil garaj›m› atölyeye boyas›... elinden geleni yap›yorçevirmifltim. Keman du. Kolay de¤il, bir mevsim geçmiflti yapmak için bütün alet ve edevat› ve çok fley ö¤renememifltim. Yine de tamamlam›flt›m. ‹stanbul’dan bu ümitsiz de¤ildim. malzemeleri satan ustalarla konufl87 BD TEMMUZ 2015 mufl, tahtas›ndan tutkal›na kadar her fleyi getirtmifltim. Han›m› da bazen benim atölyeyi gezdirirdim. Bana moral verir; “Belki yapars›n.” derdi. Ben de, “Kesinlikle yapaca¤›m!” derdim. K›sacas› çok eksi¤im ama hiç eksilmeyen umudum vard›. S›k s›k yan›na u¤rad›¤›m Halit Usta, keman yap›m›nda memleketin en iyi ustas›yd›. O gün zengin bir ö¤rencime 1000 liral›k keman ald›k. Ona da aç›ld›m. sanatç› buldum. Bafllad›m. Çok titizdi, iflini çok iyi yap›yordu, k›l› k›rk yar›yordu. Nedense sordu¤um hiçbir soruya cevap vermiyor, “Ö¤renirsin.” diyerek geçifltiriyordu. ‹nce iflleri ise ben yokken yap›yordu. Ben bilerek biraz beceriksiz davran›yordum. Böyle zamanlarda bu ö¤renemez havas›na kap›l›yor, ara s›ra da kaba davran›yordu. Tek flans›m, benim bu ifli yapamayaca¤›ma olan inanc›yd›. Keman›n› kal›ptan ç›kard›, gözden geçirdi, boyay› kar›flt›rd› ve püskürttü. Harika olmufltu. “Bir usta ancak k›rk senede bir böyle keman yapar.” dedi. Çald›m, gerçekten güzel ses veriyordu. Ben de atölyemde iki keman yapm›flS›k s›k yan›na u¤rad›¤›m Halit Usta, keman yap›m›nda memleketin t›m, sesleri en iyi ustas›yd›. berbatt›. “Keman yapmak istiyorum.” O gün eve erken geldim, atölyeye Sessiz kald›. Sonra da, “Çalmaya geçtim, bütün ö¤rendiklerimi uygulabenzemez bunu yapmak; ben, on befl yacakt›m. K›rk y›l beklemeye sene ç›rakl›k yapt›m, senin bu kadar zaman›m yoktu. Onlar bana çok fley zaman›n var m›?” dedi. ö¤retmediler; ben, keman yapman›n “Gerekirse gece de çal›fl›r›m, inceliklerini onlardan gizlice çald›m. dedim. ‹stemeyerek, “Her gün beflte Ter ve esin birbirine kar›flm›flt›. geleceksin, haftada üç gün üstelik!” Ak›tt›¤›m tere, yüre¤imdeki sese ve ilhama güveniyordum. O ÜÇ GÜNÜ DE OTELDE program›m Art›k bizim han›m da bana tav›r oldu¤u gecelere koydu kas›tl› olarak, koydu; “Atölye, atölye… fiu pis garaja beni cayd›rmak için. Her fleyi ayarla- kapan›yorsun alt› yok, üstü yok!” d›m, programlar› iptal ettim, yerime Hakl›yd›, son zamanlarda evi 88 Ben keman›ma kendimi katm›flt›m. Duygular›m, kayg›lar›m, ümitlerim, düfllerim, azmim ve uykusuz gecelerim… Ustalardan iflitti¤im azarlamalar, afla¤›lanmalar… ihmal etmifltim. Kal›ptaki keman›ma çok güveniyordum. Hafta sonunda tellerini takt›m, akort ettim ve çalmaya bafllad›m. Allah’›m! Nas›l bir sesti o? Sanki çalm›yor benimle konufluyordu. Büyülendim, kendimle gurur duydum. Arkadafl›m›n parças›n› çalmaya bafllad›m, ayaklar›m yerden kesilmiflti, bulutlar›n üstündeydim, sevinçten uçuyordum. Bir daha, bir daha çald›m… Y›llar›n yorgunlu¤u titrek ellerimizde / Hac› Arif flark›s› inler tellerimizde / Hat›ran›n izleri geçen günlerimizde / Derdimi anlatamam su gibi akt› zaman…” A⁄LIYORDUM, BAfiARMIfiTIM… Ertesi gün koflarak ustam›n yan›na gittim. Keman› kutudan ç›kard›m. “Usta, flu kemana iki bin lira istiyorlar, de¤er mi?” dedim. Ald› ve çalmaya bafllad›. Büyülenmiflti; bilir- kifli edas›yla; “‹stanbul’ dan ‹zzet Usta’n›n keman› bu, adam keman› konuflturuyor. Böyle bir keman yapmak isterdim.” dedi. Durdu; yine çalmaya bafllad›, g›ptayla, “Usta ifli bu… Keman böyle olur. Hemen al! Üç bin hatta befl bin eder.” dedi. “Gözünü kapa, al ‹zzet Usta’n›n keman›n›…” NE PARASI UMURUMDAYDI ne pulu. Eve geldim, olay› eflime anlatt›m. ‹kimiz de a¤lad›k. Uykusuz gecelerim meyvesini vermiflti. Ben keman›ma kendimi katm›flt›m. Duygular›m, kayg›lar›m, ümitlerim, düfllerim, azmim ve uykusuz gecelerim… Ustalardan iflitti¤im azarlamalar, afla¤›lanmalar… Keman›m çok güzel ses veriyor, sanki çekti¤im ac›lar› dile getiriyordu. Art›k övünebilirim, ben iyi bir keman ustas›y›m...• 89 BD TEMMUZ 2015 CUMHUR‹YET’‹N 100. YILINA 8 KALA ÜN‹VERS‹TELERDE YABANCI D‹LDE VE TÜRKÇE E⁄‹T‹MDE YAfiANAN SORUNLAR Yazan: Prof. Dr. S‹NAN BAYRAKTARO⁄LU ‹lginçtir ki, 1780 y›l›nda ABD’nin 2. Baflkan› John Adams, Amerikan John Adams Kongre’sine bir “Amerikan Akademisi”nin kurulmas›n› önerirken flöyle bir kehanette bulunuyor: “‹ngilizce’nin yazg›s›, gelecek ve onu izleyen yüzy›llarda, Latince’nin geçen yüzy›llarda, ya da Frans›zca’n›n bu yüzy›lda oldu¤undan daha da yayg›n bir dünya dili haline gelmektir”. 90 BD TEMMUZ 2015 u kehanetine gerekçe olarak, Amerika’n›n o zamanlar h›zla ço¤alan nüfusunu, tüm dünya ülkeleri ile ba¤lant›lar›n› ve ‹ngiliz ‹mparatorlu¤u’nun da deste¤ini belirterek, ‹ngilizce’nin küresel yay›l›m› önünde hiçbir gücün duramayaca¤›n› gösteriyor.[1] ‹çinde bulundu¤umuz 21. yüzy›lda ‹ngilizce’nin küresel yay›l›m›n›n geldi¤i durum fludur: 20. yüzy›ldan beri ‹ngilizce, teknolojik geliflmelerin de deste¤iyle, dünya ülkelerinin adeta “ortak dili” (lingua franca) olmufl ve uluslararas› bir iletiflim arac› haline gelmifltir. Günümüzde, 1.75 milyar dünya halk› (her dört kifliden biri) ‹ngilizce konuflmaktad›r. Bu say›n›n, 2020 y›l›nda 2 milyara [2], 2040 y›l›nda da 3 milyara ( yaklafl›k olarak dünya nüfusunun %40’›) ulaflaca¤› tahmin edilmektedir. [3] Tüm bu gerçekler karfl›s›nda, küresel liberal ekonominin bir uzant›s› B olarak, bugün dünyada ‹ngilizce ö¤renimine karfl› oluflmufl yo¤un talep neticesinde, e¤itim alan›ndaki, özellikle yüksekö¤retim alan›ndaki k›yas›ya rekabet ortam›nda, ‘uluslararas›laflma’ amac›yla, “‹ngilizceyle E¤itim”in (English As a Medium of Instruction-EMI) dünya üniversitelerinde h›zla yayg›nlaflt›¤› görülmektedir. Örne¤in, 2002 y›l›nda ‹ngiltere ve ‹rlanda d›fl›nda 19 Avrupa Birli¤i ülkesinde toplam 560 Yüksek Lisans program› ‹ngilizceyle yap›l›rken, 2012 y›l›nda 11 AB ülkesinde bu rakam 6800’e ulaflm›flt›r.[4] Bundan daha vahim olarak da, bugün Cumhuriyet’in 100. y›l›na 8 kala Türkçe e¤itiminin ça¤dafl ve bilimsel bir dil pedagojisinden yoksun olarak uygulanmas› ve Türkçeyle e¤itimde de ciddi sorunlar yaflanmas› “dil devriminin” ruhuna ayk›r› büyük bir gaflettir. Evet, bugün güçlü bir yabanc› Prof.Dr. Sinan Bayraktaro¤lu Talas ve Tarsus Amerikan Kolejlerinde okudu. AÜ DTCF’nde ‹ngiliz Edebiyat› ve Osmanl› Tarihi alanlar›nda Lisans, ‹ngiltere’de Leeds Üniversitesinde “Dilbilim ve ‹ngiliz Dili Ö¤retimi” alan›nda Yüksek Lisans, Londra Üniversitesinde “Uygulamal› Dilbilim ve Yabanc› Dil E¤itimi” alan›nda Doktora e¤itimi gördü. Cambridge Üniversitesi’nde Türk Dili ve Kültürü alan›nda uzun y›llar ö¤retim üyeli¤i yapt›. Cambridge ilinde The Cambridge Centre for Languages, Sawston Hall’un 22 y›l kurucu direktörlü¤ünü yürüttü. 2007 y›l›ndan itibaren Türkiye’de 9 de¤iflik devlet ve vak›f üniversitesinde ö¤retim üyeli¤i ve üst düzey idari görevler üstlenerek “yabanc› dil e¤itimi” alan›nda araflt›rma yapmaktad›r. 2000 y›l›nda Bakanlar Kurulu karar›yla Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel taraf›ndan T.C. Devlet Üstün Hizmet Madalyas› ile onurland›r›lm›flt›r. 91 BD TEMMUZ 2015 “Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir… Ülkesini, yüksek istiklalini korumas›n› bilen Türk milleti, dilini de yabanc› diller boyunduru¤undan kurtarmal›d›r.” dil e¤itiminin, özellikle küreselleflen bir dünyada ‹ngilizce ö¤retim ve ö¤reniminin ulusal düzeydeki önemi yads›namaz. Ancak, bundan daha da önemli olan, etkin bir Türkçe e¤itimini ve Türkçe temelinde güçlü bir yabanc› dil e¤itimini gerçeklefltirmektir. Bugün e¤itim sistemimizde, özellikle yüksek ö¤retimde, acilen ele al›nmas› gereken bir “dil sorunu” yaflanmaktad›r. nutulmamal›d›r ki, Türk toplumu Cumhuriyetle birlikte “Dil Devrimi”ni gerçeklefltirmifl bir toplumdur. Atatürk’ün söyledi¤i üzere, “Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir… Ülkesini, yüksek istiklalini korumas›n› bilen Türk milleti, dilini de yabanc› diller boyunduru¤undan kurtarmal›d›r.” Ne var ki, bugün bilinçsiz bir iyimserlikle yapt›¤›m›z ‹ngilizceyle e¤itim uygulamas›n›n Türk e¤itim sistemi ve Türk dili üzerinde yaratt›¤› somut, olumsuz ve sak›ncal› sonuçlar› U 92 ortadad›r. Di¤er taraftan, bugün yüksekö¤retimde, ilk ve orta e¤itimdeki Türkçe e¤itiminin bilimsel ve etkin bir “dil pedagojisi” temelinde uygulanamamas›ndan kaynaklanan, Türkçede e¤itim ile de sorunlar yaflanmaktad›r. K›saca, bugün üniversitelerde, Cumhuriyet’in temel ilkelerini tehdit eden ve yetiflmekte olan genç kuflaklar için endifle verici bir “dil” sorunu mevcuttur. Sonuç olarak, Türkçeyle e¤itimin esas al›nmas› ve ‹ngilizceyle e¤itim yerine, etkin bir yabanc› dil e¤itiminin düzenlenmesi gerekmektedir. • [1] John Adams. (1780). Letter to the President of Congress (5 September 1780) . In C.F.Adams, The Works of John Adams, Vol. 7 (Letters and State Papers 1777-1782), Boston: Little, Brown, (1852) p.249 [2] British Council (2013 ), THE ENGLISH EFFECT The impact of English, what it’s worth to the UK and why it matters to the world, (2013 / D096) p.2 www.britishcouncil.org [3] British Council, THE ‘WORLD ENGLISH PROJECT’. Al›nt›: David Graddol (2006), English Next, London: British Council, s.107 [4] Bkz. http://blog.britishcouncil.org/2014/03/31/englishlanguage-medium-of-instruction/ Mitolojiden Yans›yanlar Haluk Erdemol Alt›n Post Argo Denizcileri ve 1 MÖ 260 civar›nda ‹skenderiye’de do¤an ve bu kentin ünlü kitapl›¤›n›n yöneticili¤ini yapmak mutlulu¤una eriflen Apollonius Rhodius, Hellenistik dönemden günümüze kalan tek destan›n yazar›d›r. ZAMANINA DEK gelen söylenceleri yaflad›¤› dönemde önemli bir birikime ulaflan co¤rafya, etnografya ve denizcilik bilgileriyle harmanlayarak yazd›¤› Argonautika isimli yap›t›nda söylencesel Alt›n Post’u ele geçirmek için Argo isimli gemileriyle uzun ve maceralarla dolu bir deniz yolculu¤una ç›kan 50 gencin bafl›ndan geçenleri anlat›r. 93 BD TEMMUZ 2015 AZARIN HOMEROS’U örnek ald›¤› kuflkusuzdur. ‹liada ve Odysseia destanlar›nda da deniz yolculuklar›n›n anlat›ld›¤›n› ve her seferin belirli bir amaca yönelik oldu¤unu biliyoruz. Argonautika’da da seferin amaç ve hedefi bellidir, ancak ele geçirilmesi amaçlanan Alt›n Post’un öyküsüne yer verilmez. Yazar Hellenistik ça¤ okurlar›n›n Alt›n Post söylencesini bildiklerini düflünüyordu herhalde. Günümüz okurlar›n›n neden-sonuç ba¤lant›s›n› kurabilmesi amac›yla önce bu söylenceden, yani Argo Seferi’nin öncül öyküsünden söz etmek uygun olacakt›r. ALTIN POST Teselya’da Beotia bölgesinin kral› Athamas tanr›sal varl›k Nephele ile evliydi. ‹ki çocuklar› vard›: Phrixus (Friksus) (erkek) ile Helle (k›z). Athamas kendisine iyi davranmad›¤›n› düflündü¤ü Nephele’ den ayr›larak yeni bir efl ald› kendine: ‹no. ‹ki erkek çocuk do¤uran ‹no taht›n gelecek sahibi Friksus’u ortadan kald›rman›n yollar›n› aramaya bafllad›. Kurnaz bir oyun tezgâhlad›. Athamas’ dan habersiz çiftçilere emirler göndererek m›s›r tohumlar›n› kurutmalar›n› söyledi. Tarlalardan yeni ürün al›nmay›nca kocas›n›n bilicilere haberciler göndererek k›tl›¤a karfl› ne gibi önlemler Antik Kabartma- Friksus ve koç 94 al›nmas› gerekti¤ini dan›flaca¤›n› biliyordu. Öngörüsü gerçekleflti¤inde habercilere rüflvet vererek bilicilerden gelmesi beklenen haberlerin kendi oyununa göre sapt›r›lmas›n› sa¤lad›. Gelen haberlere göre sözde biliciler topra¤›n tekrar ürün vermesi için Athamas’›n o¤lu Friksus’u Zeus’a kurban etmesi gerekti¤ini söylemifllerdi. Bu haberi alan Athamas kederler içinde o¤lu Friksus’u al›p kurban suna¤›na götürmek zorunda kald›. B›ça¤›na el att›¤› s›rada Hermes ç›kageldi. Nephele’nin taraf›n› tutan Hera onunla birlikte kocaman bir koç göndermiflti. Tüyleri alt›ndan, kanatl› bir koçtu bu. Hermes “Baba Zeus insanlar›n kurban edilmesini istemez,” derken bilicilerden gelen haberin yanl›fl oldu¤u da ortaya ç›km›fl oluyordu. Koç bafl›n› s›rt›na do¤ru çevirince Friksus binmesi gerekti¤ini anlad› ve hemen koçun s›rt›na atlad›. Bu arada Helle de koflup gelmiflti. “Beni de al,” dedi kardefline. “Beni burada zalimlerin elinde b›rakma.” Friksus onu da çekip arkas›na al›nca Koç f›rlad›, do¤uya do¤ru uçmaya bafllad›. ‹rili ufakl› adalarla dolu bir denizi geçtikten sonra dar bir bo¤az›n üzerine geldiklerinde Helle’nin bafl› döndü, kardefline sar›lan kollar› çözüldü, parmaklar› alt›n tüylerin aras›ndan kay›verdi. O bo¤aza düfltü Helle. Ad›n› verdi¤i Hellespontus’a bugün Çanakkale Bo¤az› diyoruz. Antikite sonras› dönemde Troya kral› Dardanos’un ad›ndan esinlenerek Bat›l›lar bo¤aza Dardanelles dediler. Friksus Koç’un alt›n tüylerini gözyafllar›yla ›slatarak nereye gitti¤ini bilemeden yolculu¤unu sürdürdü. Tanr›sal bir güdümün etkisinde olan Koç Karadeniz’i boydan boya aflarak o zaman›n insanlar›nca Do¤u’nun en uç noktas› olarak bilinen Kolkhis’e götürdü onu. (Batum civar›). Günefl tanr›s› Helios’un arabas›na kofltu¤u atlar›n buradaki ah›rlar›nda gecelediklerine inan›l›rd›. Friksus alt›n tüylü Koç’u Zeus’a kurban ettikten sonra onun postunu kendisini çok iyi karfl›layan Kolkhis kral› Aetes’e hediye etti. Aetes de savafl tanr›s› Ares’in ad›n› tafl›yan suna¤›n korulu¤undaki bir a¤ac›n dal›na ast› Alt›n Post’u. (Üstte) Pompei freski- Friksus Helle'yi kurtarmaya çal›fl›yor- MS 45 / Koç Burcu çizim (Altta) Onu korumak için de korkunç bir ejderha dikti bafl›na. Efli Hera’n›n hediyesi olan Koç’un kendisine kurban edilmesinden hoflnut kalan Zeus Koç’u onurland›rmak istedi. Burçlar kufla¤›n›n bafl›na koydu onu. (Aries: Koç Burcu). Bir nesil sonra Alt›n Post’u ele geçirmek için yola ç›kacak olan Argo Denizcileri’nin öyküsünü gelecek say›m›za b›rak›yoruz. • halukerdemol@butundunya.com.tr 95 BD TEMMUZ 2015 Beyo¤lu'nda Bir Kültür Hazinesi Yeniden Do¤uyor Bütün Dünya YAZI ‹fiLER‹ talyan ‹flçi Yard›mlaflma Cemiyeti’ nin merkezi olarak 1863 y›l›nda ‹stanbul’un Beyo¤lu caddesinde yap›lan tarihsel Casa Garibaldi binas›, y›llar›n unutulmufllu¤una meydan okurcas›na bir silkeniflle flimdi yeniden kültür dünyas›ndaki yerini almaya haz›rlan›yor. ‹talya’n›n ‹stanbul Baflkonsoloslu¤u’nun giriflimiyle bafllat›lan ve Türkiye Seyahat Acentalar› Birli¤i’nin deste¤iyle sürdürülmekte olan dirilifl çal›flmalar›na ‹stanbul Arkeoloji Müzeleri de, binan›n zemininde yapt›¤› kaz› çal›flmalar›yla katk›da bulunuyor. Yenileme ve kaz› ‹ 96 çal›flmalar›n›n birlikte yürütüldü¤ü ve gerçekte kendi bir tarihsel yap›t olan bina, duvarlar›ndaki çal›flma iskelelerine ve zeminindeki kaz› seslerine karfl›n, “Ben varl›¤›m› sürdürüyorum” sav›n› kan›tlarcas›na bir direniflle geçen ay, çok önemli bir sergiye evsahipli¤i de yapt›. Bir flantiye alan›nda düzenlenen ilk sanat etkinli¤i özelli¤i de tafl›yan bu serginin küratörlü¤ünü, ‹stanbul’un sayg›n resim galerilerinden “Galeri Diani”nin sahibi ve yönetcisi Telga Mendi ile Casa Garibaldi’deki yenileme çal›flmalar›n›n koordinatörlü¤ünü BD TEMMUZ 2015 fiantiye alan›nda düzenlenen ilk sergi etkinli¤i”nde birçok sanatç›n›n eseri sergilendi yapan sanat tarihçisi Dr. Sedat Bornoval› üstlendiler. Türkiye ile ‹talya aras›nda kültürel bir köprü görevi yapan “Giovanni Paola Pannini’nin ‹zinde” temal› bu sergide, ünlü Restorasyon ve kaz›da görev alanlar birlikte ressam Bedri Rahmi Eyübo¤lu’nun hiç bilinmeyen ve yeni sergilendi. Özel davetlilerin ça¤r›l› restorasyondan ç›kan iki tablosunun oldu¤u ve yaln›zca bir gün için aç›lan yan› s›ra, ‹talya’da çeflitli sergiler açan bu “özel etkinlik” konusunda ressamlar›m›z Gülseren ve Teoman TÜRSAB Baflkan› Baflaran Ulusoy, “Bu sergi, belirli kiflilerin ça¤r›l› Südor, Giancarlo Caneva’n›n yap›tlar›n›n yan›s›ra Eren Eyübo¤lu, oldu¤u ve k›s›tl› say›da sanatç›n›n yap›tlar›n›n sergilendi¤i flimdilik bir Hale Sontafl, Yusuf Katipo¤lu, deneme ürünü ama... Burada daha Ursula Katipo¤lu, Ayd›n Ayan, Fran-cesco Borzani, Feyzan Alasya sonra yap›lacaklar›n müjdesini flimdive Kaan Kay›mo¤lu’nun yap›tlar› da den veren sadece bir bafllang›ç” dedi. 97 BD TEMMUZ 2015 ‹skenderiye’deki son ›fl›k Hypatia Yazan: BERK YÜKSEL "Bizi birlefltirenler, bizi ay›rmaya çal›flanlardan daha fazlad›r; çünkü hepimiz kardefliz"... H ypatia paganlar ve Hristiyanlar aras›ndaki sorunlara nas›l bakt›¤›n› 4. yüzy›lda ö¤rencilerine böyle aç›klam›flt›. Hypatia, MS 4. ve 5. yy’larda ‹skenderiye’de yaflam›fl olan Yeni Plâtoncu kad›n filozoftur. » Hypatia- Alfred Seifert 98 BD TEMMUZ 2015 ‹lk e¤itimini ‹skenderiye Felsefe Okulu yöneticisi olan babas› Theon’ dan alm›flt›r. Tek çocuk olan Hypatia genç yaflta felsefe ve matemati¤e karfl› derin bir ilgi göstermifltir. Kepler'in gezegensel hareket yasalar›n› ondan önce anlayan ve aç›klamaya çal›flan kiflidir. Zarafeti, engin bilgeli¤i, gençli¤i ve güzelli¤i ile genifl bir ö¤renci ve hayran kitlesi çekmifltir. Felsefesinin Yeni Plâtonculuk oldu¤u varsay›lmaktad›r. ben kimim?” diye do¤ay›, insan›, bilinmeyeni inceleyen, araflt›ran, özetle, çevresini sorgulayan “düflünen az›nl›k” için yaflad›¤› topraklar “yaflanamaz” duruma dönüflünce, Hypatia’n›n hazin sonu da yaklafl›r… ilisenin güçlü bir siyasal etkinli¤e sahip olmaya bafllad›¤› dördüncü yüzy›lda Bat› dünyas›, bir dönüflümün bafllang›c›n› yafl›yordu. Eski dinleri, kadim inanç sistemlerini, misterleri, bilimleri ve felsefeleri çi¤neyerek arihteki ününü bugün de koruyan yoksayan yeni bir güç dünyaya egemüzesi ve kütüphanesiyle döne- men oluyordu. Dogma, siyasi amaçlar min bir kültür merkezi konumundaki için kullan›lmaya bafllay›p, toplumlar ‹skenderiye kentinde Hypatia, ça¤›m›- bilerek ve istenerek karanl›¤a gömülza örnek olarak yans›yan ak›lc›l›¤›n, mek istenirken, hegemon erkler din ekseninde bir araya geliyorlar ve yeni bir Eski dinleri, kadim inanç kiflisel ç›kar birli¤i oluflturuyorlard›. sistemlerini, misterleri, bilimleri Hedefleri, kitleleri ve felsefeleri çi¤neyerek yok sayan kendi ç›karlar› do¤rulyeni bir güç dünyaya egemen tusunda yönetmekti. Ayd›nl›k zihinlerden oluyordu. hofllan›lmad›¤› dönemde, yönetimdeki bilgeli¤in, sorgulaman›n ve körü körü- fliddet odakl› düzenler de ayr› bir ne dogmalar›n peflinde koflmaman›n tehlike oluflturuyordu. Kilise’nin somut bir simgesi olmufltur. Kiliseye ba¤l› k›flk›rt›c›lar, Hypatia’n›n matematik ve gökbilim dallar›nda yapt›¤› araflt›rmalardan yola ç›karak, maksatl› cad› masallar› uydururlarken, Hypatia’ n›n ö¤rencileri felsefe sorular›yla ilgilenmekte, matematik alan›nda çal›flmakta, çeflitli dinlerin kaynaklar›n› okumakta ve gökbilim deneyleri Hypatiayapmaktayd›lar. Akl›n› kullanarak, Julius Kronberg “Nereden geldim, nereye gidiyorum, 1889 T K BD TEMMUZ 2015 önündeki son ciddi engel olan “Yeni Eflatuncu Okul” da 412 y›l›nda imha edilir. 414 y›l›nda da ‹skenderiye Baflpiskoposu Cyril'in kefliflleri Hypatia' n›n konuflmalar›ndan birini tamamlad›¤› müzenin önünde toplan›p onu pusuya düflürürler. Çeflitli eziyetler sonras› onu öldürüp bedenini sokaklarda sürükler ve yakarlar. B ir kez daha eflitli¤in, iyi, do¤ru ve güzelin, özgürlü¤ün, felsefenin sesi, ›fl›¤›, karanl›¤›n bo¤uculu¤unda yok olmufltur. ‹skenderiye kütüphanesinde müdirelik yapan bu zeki kad›n›n bilim dünyas›ndaki katk›lar›n›n hiçe say›lmas› ve linç edilerek öldürülmesi, üretken kad›n›n bask›yla susturulmas›n›n en önemli örneklerinden biridir.” Önyarg›s›z, her kiflinin bir baflka kifliyi tehlike olarak görmedi¤i, kimin neyi, ne için savundu¤unun belli oldu¤u bir dünya ancak, güzelliklere gebe olabilir. Hypatia’n›n katledilmesi yerleflik ataerkil düzenin kad›n korkusunun, antik inançlara olan düflmanl›¤›n ve daha önemlisi özgür düflünceye karfl› düflmanl›¤›n belki de bafllang›c›d›r. ‹skenderiyeli Hypatia, 45 yafl›ndayken bu dünyadan trajik bir sonla gönderilmifltir ama, ad›n›n tarihe "düflünce ve ayd›nlanma savaflç›s›" olarak yazd›r›lmas›nı engellemeye kimsenin gücü yetmemifltir. • ”Tanr›, iradesini hakim k›lmak için yeryüzündeki iyi insanlar› kullan›r; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim k›lmak için Tanr›’y› kullan›rlar.” Giordano Bruno 100 Do¤an›n Gizemi BD TEMMUZ 2015 Yücel Aksoy Bitkiler Niçin Makyaj Yapar? Bir önceki yaz›m›zda, bitkilerin kendilerini savunmak için birtak›m güçleri ya da özellikleri oldu¤unu aktarm›flt›k. ncak konu, bitkinin soyunu sürdürmesi yani üremesi ise, bu kez savunmak için de¤il aksine dölleme görevini üstlenecek böcekleri, kelebekleri, ar›lar› vs. kendilerine cezbetmek amac›yla en güzel elbiselerini giyip en güzel kokular›n› sürerler. Güzel bir Ege ya da Akdeniz gecesinde sahilde dolafl›rken, mis gibi çiçek kokular›n› içimize çekmeye doyamay›z. Ama çok ilginçtir ki ayn› kokuyu gündüz vakti duymam›z olanaks›zd›r. Çünkü baz› çiçekler sadece geceleri kokar. Örne¤in melisa çiçe¤i … Do¤an›n gizemlerle dolu plan› içinde bunun da elbette bir nedeni var: A 101 BD TEMMUZ 2015 öceklerin bir k›sm› gündüz, bir keskin kokulu bir amonyak gaz› yayk›sm› da gece aktiftir. Gece yafla- maya bafllar. ‹nsanlar› köfle bucak m›n› ye¤leyen böcekler karanl›kta kaç›rtan bu koku, baz› böcekler için dolafl›rken çiçekleri göremeyebilirler. bafltan ç›kar›c› parfüm gibidir; bu koku Ama onlar, bafl döndüren güzel nedeniyle çiçe¤e gelirler. kokular›yla yerlerini çok daha kesin Bir gizemli konu daha: Büyük bir belirterek, kendilerine yöneltecek çiçek seras›n› düflünelim. Diyelim ki mesaj› göndermifl olurlar. Birbirinden beflyüz çeflit çiçek var. Bunlar›n güzel kokular, asl›nda böceklere döllenmesinde hiçbir adres karmaflas› ç›kar›lm›fl cilveli bir davetiyedir; söz konusu olamaz. Giden polen insanlara hofl görünmek için de¤il… adresi flafl›rsa bile, al›c› dikkatlidir. Davetiyeyi alan böcek, bu koku- Tafl›y›c› böcek ya da hayvan bile nun kayna¤›nda kendisi için lezzetli yükünü belirtilen adrese teslimde bir nektar›n (öz suyu) birikmifl oldu- duyarl›d›r. ¤unun da ay›rd›na var›r ve büyük bir ‹flte bu inan›lmaz düzeni sa¤layan istekle çiçe¤e koflar. Nektar› almak Do¤a Ana’n›n gizemi karfl›s›nda için bir u¤rafl verirken, çiçe¤in polen- insano¤lu yaln›zca flaflk›nl›kla susar leri üzerine yap›flacakt›r. Ayn› böcek ve düflünür.. bir baflka çiçe¤e gitti¤inRenk Faktörü de, daha önce üzerine Bilimadamlar›n›n yapt›“Arum Zamba¤›” yap›flm›fl polenleri o ¤› araflt›rma sonuçlar›na döllenmeye haz›r göre, güzel ya da kötü çiçe¤e bulaflt›racak ve bu sayede döllenme olsun “koku”, böcekleri hale gelince gerçekleflmifl olacakt›r. keskin kokulu bir cezbetmede ikinci s›raBöcek, üstlendi¤i bu da yer al›yormufl. amonyak gaz› görevden haberdar Birinci s›rada “renk”, m›d›r? Elbette hay›r. O yaymaya bafllar. yani çiçe¤in görüntüsü, sadece kokusunu ald›¤› Baz› böcekler bu yani güzelli¤i varm›fl. nektara ulaflmak heyecaPeki birbirinden güzel koku nedeniyle ve farkl› renklerin bir n› ve amac› içindedir. Çiçek sözcü¤ü genelçiçe¤e gelirler. anlam› ya da özelli¤i likle güzel kovar m›? Elkuyu ça¤r›flt›bette var. r›r ama baz›laRenk sinyalr›n›n kokusu leri, döllenme hiç de hofl dekonusunda ¤ildir. Örne¤in kendisine “Arum Zamyard›mc› ba¤›” döllenolacak haymeye haz›r vanlara, pohale gelince lenlerinin B 102 BD TEMMUZ 2015 de¤ifliklik gösteriyor. Nektar çoksa sar›, azalm›flsa turuncu, nektar kalmam›flsa mor. Böylece, nektar› bitmifl çiçe¤e böceklerin gelerek enerji ve zaman kaybetmeleri, çiçe¤in verdi¤i renk sinyalleri ile önlenmifl oluyor. Nilüfer çiçe¤i, su üstünde açan çiçeklerindeki polenleri tafl›tmak için, beyaz renge duyarl› k›nkanatl›lar› kullan›r. Çok ilginçtir ki çiçe¤in beyaz rengi, döllendikten hemen sonra pembeye döner. Bu renk de¤iflimi k›nkanatl›lara “çiçe¤im baflka bir böcek taraf›ndan döllendi ve polenlerim bitti, bofluna zaman harcamay›n” anlam›nda bir mesaj oluyor. Fritz Müller tafl›nmaya haz›r ve nektar›n›n da yeterli düzeyde oldu¤u mesaj›n› vermek içindir. Do¤abilimci Fritz Müller, bir yaz›s›nda, Brezilya ormanlar›nda yetiflen Lantana adl› bitkiyi anlat›yor: “Üç gündür renk de¤ifltiren Lantana çiçekleri var burada. ‹lk gün rengi sar›yd›, ikinci gün turuncuya döndü ve üçüncü gün mor oldu.. Üç gün boyunca çeflitli kelebekler bu çiçekleri ziyaret etti. Görebildi¤im kadar›yla mor çiçeklere hiç dokunulmad›. Baz› böcekler hortumlar›n› öncelikle sar›, sonra da turuncu çiçeklere soktular.” üller’in dikkatini çeken bu konu üzerinde daha sonra yap›lan çal›flmalar göstermifltir ki renk, çiçekteki nektar›n az veya çoklu¤una göre M P eki bitkinin, böcekleri kendine çekecek nektar yapma becerisi yoksa, kendine has koku da üretemiyorsa ne olacak? Elbette Do¤a Ana bunu da çözmüfl: Özellikle Akdeniz ikliminde ormanl›k bölgelerde topluca yaflayan Mor Çan Çiçekleri ile, bir orkide türü olan K›rm›z› Sefalanda çiçe¤inin dayan›flmas› ilginçtir. Mor Çan Çiçekleri ar›lar için cazip nektar salg›larken, K›rm›z› Sefalanda’ da bu özellik yoktur. Bilimadamlar› bak›yorlar ki her iki çiçe¤i de, yöresel ad› “yaprak kesen” olan yaban ar›lar› döllüyor. Nektar› olmad›¤› halde yaban ar›lar›n› kendine çeken K›rm›z› Sefalanda çiçe¤inin bu hüneri nereden geliyor diye araflt›ran bilim adamlar›, sorunu ayd›nlat›yorlar. fiöyle ki: Her iki çiçe¤in yayd›¤› 103 BD TEMMUZ 2015 bunu bitkiler ve hay›fl›nlar›n dalga boylavanlar duyumsar. r›n› yaprak kesen Gün bat›m›nda ise yaban ar›lar› seçemibunun tersi olur, yor. ‹nsan gözü her bitkiler ve hayvanlar iki çiçe¤i ayr› renkdinlenmeye geçerler. lerde görebildi¤i Bilindi¤i gibi çiçekhalde, yaban ar›lar› lerin ço¤u, günefl bunu ay›rd edemiyor. Çan Çiçe¤i dünyam›z› ayd›nlatNektar salg›layan bafllad›¤› zaÇan Çiçe¤ine giden Çan Çiçe¤i, Nektar maya man açar, ve hava ar›, onun yan›nda salg›layan K›rm›z› karar›rken, yani günbulunan ve ayn› renkbat›m›na do¤ru kate gördü¤ü ya da renk Sefalanday› taklit parlar. Bu düzen olarak ay›rd edemeederek ar›lar› as›rlard›r insanlar›n di¤i K›rm›z› Sefakendine çekiyor. ilgi oda¤› olmad›. landa orkidelerini de Bu döngü ilk kez ziyaret ederek döllenmeyi sa¤l›yor. Orkidelerin marifetleri Frans›z gökbilimci Jean Jacques Derbu kadarla da kalm›yor. Kokusu yok, tous de Mairan’›n ilgisini çekti ve henektar› yok, ne yaps›n? Gizemli do¤a, men bu konuda bir çal›flma planlad›: Güneflin do¤ufluyla birlikte yapbuna da ak›llara durgunluk veren bir raklar›n› tüm görkemiyle açm›fl iki çözüm sa¤lam›fl: Kendilerini döllemekle görevli böceklere flekil olarak mimoza çiçe¤ini, ›fl›k almayan bir dolaba kapatt›. Mairan, günefl ›fl›¤›nt›pat›p benzeyerek…. Örne¤in K›br›s Ar› Orkidesi ve Korsan Ar› Orkidesi… Bu orkideler, difli ar›lar›n d›fl görünüfllerini o kadar mükemmel taklit ederler ki, sadece erkek ar›lar bu orkidelerle ilgilenirler; diflileri çiçe¤in yan›na bile u¤ramazlar. fiaflmadan iflleyen ritm ve döngüler Do¤ada ve do¤a yaflam›nda hiç aksamadan yürüyen ritm ve döngüler vard›r ve bu do¤a kanunlar›na tüm canl›lar kesinlikle uyum gösterir. Gün do¤arken gezegenimizdeki enerjide bir artma olur. Ve 104 K›br›s Ar› Orkidesi “Günefl görse de görmese de, bitkilerin gündo¤uflu ve günbat›m› konusunda çok duyarl› bir sezgi yetenekleri var. Bitkiler, evrendeki bilinmeyen bir gücün etkisindeler.” dan yoksun kalan çiçe¤in yapraklar›n› planlad›. Ott, Mairan’›n “bilinmeyen güç” olarak nitelendirdi¤i etmenin hemen kapataca¤›n› düflünüyordu. Ama bekledi¤i gibi olmad›. Ö¤le üzeri “kozmik ›fl›ma” oldu¤unu düflünüyordu. Böyle bir ›fl›may›, büyük bir toprak dolab›n kapa¤›n› açt›¤›nda, sanki günefl alt›ndaym›fl gibi, tüm yaprak- kitlesiyle engelleyebilece¤i görüflünlar›n aç›k oldu¤unu gördü. Günbat›m›nda Mairan bir kez daha flaflk›nl›k yaflad›. Çünkü, halen dolap içinde olan çiçek, sanki güneflin batt›¤›n› görmüfl gibi yapraklar›n› kapam›fl, dinlenmeye çekilmiflti. Birkaç hafta yapraklar›n hareketini büyük bir dikkatle inceleyen Mairan, Frans›z Akademisi’ne verdi¤i raporda flöyle diyordu: “Günefl görse de görmese de, bitkilerin, Dr. John Ott gündo¤uflu ve günbat›m› konusunda çok duyarl› bir sezgi yetenekleri den yola ç›karak, alt› adet mimoza çiçe¤ini, bir ö¤le vakti, yeryüzünün var. Bitkiler, evrendeki bilinmeyen bir gücün etkisindeler.” Ama Mairan 200 metre alt›ndaki bir maden kuyusuna indirdi. Bu kez mimozalar günbat›bunu bilimsel olarak aç›klayamad›. Mairan’›n çal›flmalar›ndan 250 y›l m›n› beklemeden yapraklar›n› kapay›sonra A.B.D.’de Florida’n›n Sarasota verdiler. Bulunduklar› odada ampullerin yanmas› bile bitkileri kand›ramakentinde, Çevre Sa¤l›¤› Enstitüsü m›flt›. • yöneticisi olan Dr. John Ott, ayn› yucelaksoy@butundunya.com.tr konuda daha kapsaml› bir araflt›rma 105 Neler Olmuyor ki Dünyada Sezin San Sungunay Bulafl›kç›l›ktan Baflkanl›¤a 1 evlenen ve iki çocuk babas› olan Gaygusuz, 2006’dan bu yana 3 dönem üst üste Belediye meclis üyeli¤ine seçilmiflti. 2 Cellat ‹çin ‹fl ‹lan› Suudi Arabistan’da sekiz cellat için ifl ilan› verildi. Ülkede, 2015 y›l›n›n ilk befl ay›nda 85 mahkûm, kafalar› ‹ngiltere’de yap›lan seçimlerde, Muhafazakâr Parti aday› Mehmet Salih Gaygusuz, St. Albans belediye baflkanl›¤›na seçildi. 1972 y›l›nda, 16 yafl›ndayken Trabzon’dan Londra’ya göç eden Gaygusuz, önceleri Londra lokantalar›nda bulafl›kç›l›k, St. Albans flehrinde garsonluk yapm›fl, daha sonra kendi lokantas›n› açm›fl. Garsonluk yaparken tan›flt›¤› ‹ngiliz Maureen’le 106 BD TEMMUZ 2015 kesilmek suretiyle idam edildi. Ülkede infazlar›n yo¤unlu¤u nedeniyle cellat s›k›nt›s› yaflan›yor. Hükümet, infazlarda istihdam edilmek üzere 8 adet din görevlisi al›naca¤›n› duyurdu. Suudi Arabistan’da suçun türüne göre kafa ya da el kesen infazc›lar din görevlisi kategorisinde istihdam ediliyor. 4 ‹nsana fiiddetin 430 Bin Y›ll›k ‹zi ‹spanya’da, Sima de los Huesos (Kemik Çukuru) adl› verilen bir ma¤arada 28 insan iskeleti bulundu. Bu alandan ç›kar›lan bir kafatas›n›n incelenmesi sonucunda, mevcut k›r›klar›n “öldür- Çin’deki Hava Kirlili¤i 3 H›zl› bir ekonomik büyüme oran›na sahip olsa da Çin halk›, sa¤l›¤›ndan ve mutlulu¤undan endifleli. Çevre kirlili¤i, gözle görülür boyuta, me amac›yla vurulmufl çok say›da darbenin sonucu” oldu¤u saptand›. Araflt›rmay› yapan Antropoloji uzmanlar›na göre, fliddet en eski insan kültürünün özünde yer al›yor ve tarihin derinliklerine indikçe, fliddetin kültürle geliflti¤i görülüyor. 5 hissedilebilir düzeye yükseldi. Pekin ve baz› büyük flehirlerde maskesiz d›flar› ç›kmak ve yürümek mümkün de¤il. Yetkililer temiz enerji kaynaklar›na yönelerek Çin’i tekrar sa¤l›kl› hale getirmek için yat›r›mlara bafllad›. fiempanzelerin Hukuki Kiflili¤i New York’ta Leo ve Herkül adl› flempanzelerin, hukuka ayk›r› flekilde bir üniversitede tutuldu¤u iddias›yla dava aç›ld›. Stony Brook Üniversitesi ise, fiziki hareketlerini gözlemlemek için flempanzelerin laboratuvarda tutuldu¤unu aç›klad›. ‹lginç olan, flempanzelerin “mahkemede haz›r bulunma” hakk› oldu¤unu söyleyen mahkemenin, daha sonra onlar› “hukuki bir kifli olarak görmedi¤ini” belirtmesiydi. 107 BD TEMMUZ 2015 insan öncesi türlerin özelliklerini tafl›yan dört canl›ya ait. 7 New York’ta aç›lan bir baflka davada, flempanzelerin “insan hakk› olmad›¤›na” karar verilmiflti. 6 Trafik ve Göbek Ya¤› ‹liflkisi Otoyol, tren yolu ve havaliman› yak›nlar›nda yaflayan ve ulafl›m araçlar›n›n gürültüsüne maruz kalan kiflilerde obezite riski daha fazla. Uykunun, stresin yan› s›ra gürültüden de etkilendi¤i ve vücut metabolizmas›n›n bozuldu¤u; böylece daha fazla Bilinmeyen Bir ‹nsan Türü Etiyopya’n›n Afar bölgesinde varl›¤› daha önce bilinmeyen bir insan türüne ait kal›nt›lar bulundu. 3,5 milyon y›l öncesine ait çene kemi¤i ve difller, bilinen ilk insan türlerinden farkl› bir türün de yaflad›¤›n› gösteriyor. ‹nsan›n soya¤ac›n›n san›landan daha karmafl›k olabilece¤ini belirten araflt›rmac›lar, bu “yeni” insan türüne “Australopithecus deyiremeda” ad›n› verdi. Araflt›rman›n sonuçlar›na göre, bulunan kemik ve difller, hem insans› hem salg›lanan kortizol hormonunun kar›n bölgesindeki ya¤lanmay› art›rabilece¤i belirtildi. Karolinska Enstitüsü’nün yapt›¤› aç›klamada, “trafik gürültüsü ve giderek daha da artmas›na iliflkin bulgular›m›z kamu sa¤l›¤› aç›s›ndan önem tafl›yor” denildi. 8 Uzayda ve Ay’da Dünya Hukuku Köln Üniversitesi Havac›l›k ve Uzay Hukuku Enstitüsü taraf›ndan düzenlenen konferansta bir araya gelen hukukçular, öncelikle Ay’›n kime ait 108 BD TEMMUZ 2015 ürünlerinde zararl› olabilecek maddelerin bulundu¤unu tespit etti. Özellikle mineral ya¤dan elde edilen kozmetik ürünlerinin Aromatik Hidrokarbon (MOAH) maddesi içermemesi gerekiyor. Çünkü MOAH içeren mineral ya¤lar, uzun vadede kansere yol açabiliyor. Araflt›rmada, yüz kremlerinden vücut ya¤lar›na kadar 25 ürünün tamam›nda ve dudak nemlendiricilerinde bu madde tespit edildi. oldu¤unu görüfltü. Ayr›ca, Ay ve gezegenlerdeki madenleri ç›karma hakk›, aktif uydular›n uzay çöpü ve ölü uydularla çarp›flma riski ve Dünya yasalar›n›n uzaya nas›l uygulanabilece¤i konferansta ele al›nd›. Gelecekte, bir uyduya herhangi bir art›k çarpar ve bu kullan›lmayan eski uydu ya da arac›n sahibi tespit edilebilirse, dava açmak mümkün olabilecek. 9 10 Befl Y›lda 10 Bin Fil Öldürüldü Mozambik hükümetinin bir araflt›rmas›na göre, son befl y›lda ülkedeki fillerin say›s› yüzde 48 oran›nda azald›. Kozmeti¤e Dikkat Almanya’da ürünlerin kalitesini ve güvenilirli¤ini araflt›ran Stiftung Warentest kuruluflu, kozmetik Befl y›l önce Mozambik’teki 20 bin olan fil nüfusu, bugün 10 bin 300 civar›nda. Buna göre ülkenin kuzey bölgesinin kaçak avdan en fazla etkilenen yer oldu¤u bildirildi. Heykel ya da mücevher imalat›nda kullan›lan fildiflleri, Asya’da büyük de¤er görüyor. S›n›r Tan›mayan Filler Örgütü adl› sivil toplum kuruluflunun verilerine göre, Afrika genelinde 470 bin fil kald›. sezinsan@butundunya.com.tr 109 BD TEMMUZ 2015 5. Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas› Sonuçland›. (Soldan) ‹zel Rozental, Kamil Msarac›, Milas Bld. Bflk Muhammet Tokat, Ruhan Selçuk, Elif Tokat, Milas Kaymakam› Fuat Gürel, Mu¤la Milletvek. Nurettin Demir Milas ‹lçe Belediyesince düzenlenen "5. Uluslararas› Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas›" sonuçland›. ilas Belediyesinden yap›lan yaz›l› aç›klamaya göre, karikatürist Turhan Selçuk an›s›na gerçeklefltirilen yar›flmaya, 36 ülkeden 230 karikatüristin 780 eserle kat›ld›¤› yar›flmada birincili¤i H›rvatistan'dan Mojmir Mihatov, ikincili¤i Türkiye'den Ali Bulca, üçüncülü¤ü Endonezya'dan Jitet Kustana kazand›. Cumhuriyet Gazetesi Özel M 110 Ödülüne ise S›rbistan’dan Sasha Dimitrijevic de¤er görüldü. Yar›flman›n seçici kurulunda Milas Belediye Baflkan› Muhammet Tokat, Karikatüristler; Kamil Masarac›, Raflit Yakal›, Serpil Kar, Çin’den XiaLichuan yer ald›. Yar›flma dan›flmanl›¤›n› ise ‹zel Rozental yapt›. Yar›flmada dereceye giren karika- BD TEMMUZ 2015 türistlere ödülleri 12.09.2015 tarihinde Miles’ta yap›lacak törenle takdim edildi. Ödüle lay›k görülen 9 adet karikatürle birlikte, sergilenmeye de¤er görülen karikatürler ödüllerin verilece¤i gün Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de aç›lacak olan sergiyle sanatsevererin be¤enisine sunulacak. • Ödül alan eserler: Birincilik Ödülü Moimir Mihatov, H›rvatistan (Üstte) ‹kincilik Ödülü Ali Bulca, Türkiye (Ortada) Üçüncülük Ödülü Jitet Kustana, Endonezya (Altta, solda) Cumhuriyet Gazetesi Özel Ödülü Sasha Dimitrievic, S›rbistan (Altta) 111 “Mustafa Kemal'in askeriyim, terhis olmak istemiyorum” “Ülkede bir tiyatro aç›ld›¤›nda bir hapishane kapan›r” sözlerinin sahibi, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ayd›nl›k, ça¤dafl yüzü ve do¤ru sözü, Türk Tiyatrosu'nun büyük emekçisi ve usta yazar› Turgut Özakman için Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatlar› Bölümü'nün haz›rlad›¤› Turgut Özakman’› Anma Semineri etkinli¤i izleyemeyenler için kitaplaflt›r›ld› BÜTÜN K‹TAPÇILARDA BD TEMMUZ 2015 ‹NSAN OLMA SORUMLULU⁄U “Her insan kendi görüfl sahas›n›n s›n›rlar›n›, dünyan›n s›n›rlar› olarak kabul eder.” Arthur Schopenhauner Yazan: HAL‹T YILDIRIM CAN SIKICI B‹R DURUMLA karfl›laflt›¤›m›zda, onunla bafl etmek yerine geçifltirmeye çal›flmak, do¤rudan sorumlulu¤umuz olan konularda sorumluyu sürekli kendi d›fl›m›zda aramak, yüzeysel sloganlar edinip kendimizi entelektüel sanmak, baflkalar›ndan daha ak›ll› oldu¤umuza inanmak… Bu faktörler bizlere çok tan›d›k gelmiyorlar m›? BD TEMMUZ 2015 o¤umuz genelde bu alg›lar› oluflturacak eylemlerde bulunmuyor muyuz? Hiç sorumluluk almamak ve bundan kaçmak da yaflamda boflluklar yarat›r. Ancak, bunun yan› s›ra, tafl›yabilece¤imizden fazla sorumluluk almak da bireyi afl›r› strese sokabilece¤inden, do¤ru zamanda, do¤ru fleylerin sorumlulu¤unu almaktan kaç›nmamal›y›z. Zaman zaman insanlar›n yaflamlar›n›, düflünce yap›lar›na göre oluflturduklar› ve bununla s›n›rlad›klar›n› görebiliriz. ‹nsanlar bafllang›çta, bir fleyleri elde etmek için çaba harcarlar. Ama ancak, hayali bir engele ulaflana kadar devaml› ilerler. Sonra kendi dayatt›klar›, s›n›rlay›c› bir tutum yüzünden dururlar. Ve potansiyellerini kullanmadan, yaflam tabakas›n› oldu¤u gibi kabul ederler. Kendilerini düflüncelere, hareketlere ve sonuçlara hapsederler. Böylece de, kendi koyduklar› s›n›rlar›n ötesine geçemezler. Hâlbuki bizler bir fleylere tak›l›p kald›¤›m›z zaman, cevaplar ve çözümler aramamaya bafllar›z. Çünkü istemeden bize yeni kap›lar açabilecek, farkl› bak›fl aç›lar›n›n, ortaya ç›kmalar›n› bir bak›ma engellemifl oluruz. O nedenle de bizler hayatta ancak; Kendi oluflturdu¤umuz s›n›rlar›m›z kadar›zd›r, Oluflturabildi¤imiz sebepler Ç 114 kadar›zd›r, Bize verilen sorumluluk kadar›zd›r, Cevaplar›n› arad›¤›m›z sorular›m›z kadar›zd›r, Tercih ettiklerimiz kadar›zd›r, Seçeneklerimiz kadar›zd›r, Alg›lad›klar›m›z ve merak ettiklerimiz kadar›zd›r, Düflündüklerimiz ve yapabildiklerimiz kadar›zd›r. Sonuçta: Hayatta oluflturdu¤umuz eylemlerimiz kadar›zd›r. Ama bu eylemi yapabilmek için de ö¤renebilmeliyiz. Ancak ö¤renmenin de bir maliyetinin oldu¤unu Arthur Miller kula¤›m›za flu dizelerle f›s›ldamakta: Önceden ö¤renenler indirimli fiyattan ö¤renir, Otoriteden ö¤renenler özgürlük bedeliyle ö¤renir, Deneyerek ö¤renenler etiket fiyat›ndan ö¤renir, Hayattan ö¤renenler gecikme zamm›yla ö¤renir, Hayattan da ö¤renemeyenler, bofla gitmifl hayatlar›yla ö¤renirler. Her yetkinin bir sorumlulu¤u oldu¤u gibi, insan da baz› yetkileri kazan›rken, beraberinde, baz› sorumluluklar› da yüklenir. B iz bu sorumluluklara, bir insana yarafl›r biçimde yaflamak, düflünmek ve belki son nefesi de yine bir insana yarafl›r biçimde teslim edebilmek, özetle, insan olmak sorumlulu¤u diyoruz. • BD TEMMUZ 2015 Büyüklere Bir Ders ‹stanbul’un Ataflehir ilçesindeki fiehit Ö¤retmen Hasan Akan ‹lkö¤retim Okulu ö¤retmeni C. fiermin Alp, okulun 2/C s›n›f› ile Bütün Dünya birlikte “Büyüklere Bir Ders” etkinli¤i düzenlediler. YAZI ‹fiLER‹ B üyüklerimizin daha bilinçli olmalar› için ‘Temiz Çevre, Temiz Gelecek’ projesi” temal› bu etkinlikte ö¤renciler, çöp torbalar›ndan, su ve gazoz fliflesi kapaklar›na, ‘folio’ sözcü¤üyle tan›mlanan alüminyum ka¤›tlar›ndan marketlerde kullan›lan plastik tafl›ma torbalar›na de¤in “Do¤ayla uyumsuz” tüm malzemeleri “dönüfltürerek” onlardan giysiler, smokinler, flövalye z›rhlar›, hatta gelinlikler yapt›lar ve… Büyükleri için düzenledikleri bir etkinlikte, kendi tasar›mlar› ve üretimleri olan bu giysileri birer deneyimli manken yürüyüflleriyle konuklar› büyüklerine sundular. Etkinli¤i hayranl›kla izleyen “Davetli büyükler”, çocuklar› ve torunlar› ö¤rencilerin kendilerine verdi¤i bu “uygulamal› ders”ten çok etkilendiklerini söylediler ve bu etkinli¤in flöyle de¤erlendirdiler: “Çocuklar›m›z›n bu gösterisi, 115 Çöp pofletleri, ambalaj ka¤›tlar› ve dergi sayfalar›ndan dikilen karnaval giysileri ‘Annelerimiz ve babalar›m›z size söylüyoruz, tüm büyüklerimiz siz dinleyin’ içerikli bir uyar›d›r ve hepimize verilmifl bir derstir.” Afla¤›da, ö¤retmen C. fiermin Alp’in, etkinlikte yapt›¤› konuflmas›n› ve çocuklar›n yapt›klar› ve sergiledikleri giysileri bulacaks›n›z. Ö⁄RETMEN C. fiERM‹N ALP'‹N KONUfiMASI: ”E-ko-lo-ji. Kelimeyi heceleyerek ve üzerine basarak tekrar etmek, bu gün için ortaya koydu¤umuz çal›flman›n gerçek amac›n› anlamam›za hizmet edecek. Ekoloji, di¤er ad›yla Çevre Bilimidir. K›sa bir aç›klama ile Ekoloji: Canl›lar›n çevreleri ve birbirleriyle olan iliflkilerini inceleyen bilimdir. Yaflam›m›z boyunca hayat›m›z› kolaylaflt›racak ürünlere yöneliyoruz. Hayat›m›z› kolaylaflt›ran ürünlerin hayat›m›z› nas›l etkiledi¤ini hiç düflündünüz mü? Bu çal›flmay› yapmakta as›l amac›m›z da etkilenen hayat›m›z›n etkiledi¤i canl›lar. “E-ko-lo-ji” Zamandan ve enerjiden tasarruf ederken bozdu¤umuz do¤al yaflam›n kendisidir. Alüminyum folyodan hiç birimiz çocuklar›m›za k›yafet al›p giydirmeyiz. Sa¤l›kl› bir materyal de¤ildir. Oysa, ayn› ürünü evlerimizde s›kl›kla Eski ütü masas›n›n k›l›f›, metal kapaklar, alüminyum folyo, yumurta kartonu ve renkli ka¤›tlar kulan›larak yap›lan flovalye kostümü BD TEMMUZ 2015 kullan›r›z. Do¤ada yok olmayan ve ekolojik dengeyi bozan di¤er suni ürünler gibi o da yok olmaz. Al›flverifl yaparken nedenini düflünmeden ürünlerimizi içlerine koyup evlerimize kadar tafl›d›¤›m›z pofletlerin do¤ada yaratt›¤› tahribat› hiç hesaplamay›z. Neden petrol türevlerinden üretildiklerini sorgulamaz, hatta daha sa¤lam olmad›klar› için söylenir ama hammaddelerinin do¤ada çözülebilen ve ekolojik dengeyi bozmayacak flekilde üretilmelerini talep etmeyiz. edi¤imiz ve içti¤imiz ürünlerin E-ko-lo-jik ürünler olmalar› için market, market hatta pazar, pazar gezeriz. Oysa, do¤al üretim kanallar›n›n tükenmesinin ve topra¤›n, suyun kirlenmesinin sebebi olan, hayat›m›z› kolaylaflt›ran ürünlerden vazgeçmeyiz. Pet flifllerden k›yafetler giymeyiz. Ama pet flifleler de do¤ada çözülmez. Çözülmez çünkü do¤al de¤il. Eko dengeye ait de¤il. Ekolojik dengeyi Y Geçmifl, flimdi ve gelecek... fianl› bayra¤›m›z. Çöp pofletlerine, kutu içeceklerin metal halkalar› ifllenerek dikilmifl damatl›klar, peçete ve at›k ka¤›tlardan gelinlik. bu flekilde zehirleyen veya yok eden bizleriz. Do¤al hayat› korumay› amaçlayan faaliyetlere kat›lmak ve bu faaliyetleri desteklemek Do¤al Hayat› korumak anlam›na gelmiyor. Bireysel hayatlar›m›zda zaman ve enerjiden tasarruf sa¤lamak için kulland›¤›m›z ürünlerin do¤ay› kirletti¤ini, canl›lar›n hayatlar›n› tehdit etti¤ini, bizleri, b›rak›n bizleri gelecek nesilleri zehirledi¤ini düflünürsek ve hala ayn› ürünleri kullanmaya devam etti¤imizi kabul edersek. Do¤ay› biz katlediyoruz. Plastik yerine ka¤›t ürünleri. Pet flifleler yerine cam flifleleri. Alüminyum folyo yerine ya¤l› ka¤›t kullanmay› tercih etmeliyiz. ‹flte o zaman ekolojik denge bozulmaz. ‹flte o zaman temiz toprak ve temiz suyumuz olur. ‹flte o zaman, market, market ve pazar pazar ekolojik ürün aramay›z.” • 117 A tatürk ve Hekimler, Savafl meydanlar›nda görevli fedakâr hekimlerimizin öyküsü... Mustafa Kemal Atatürk’ün hekim arkadafllar› ve cephelerde görevli fedakâr hekimlerimiz... Trablusgarp Savafl›, Balkan ve I. Dünya Savafl› y›llar›... Milli Mücadele ile devam eden ‘On Y›ll›k Savafl’... Uçsuz bucaks›z cepheler... Subay ve erlerle birlikte, bir cepheden di¤er cepheye koflan fedakâr T›bbiyeliler... Kapal› kalm›fl bir tarih, ilk kez bir araya getirilen an›larla, orijinal foto¤raf ve belgelerle bu kitapta yer al›yor. Prof. Dr. Metin Özata, ‘On Y›ll›k Savafl’ sürecinde görev yapan Türk hekimlerini bilimsel bir titizlikle inceliyor. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Tarihten Damlalar Mümtaz ‹dil K›sa yaflam› süresince ‹ngiltere’nin tek hakimiydi ‹ngiltere bir kere tekledi: Oliver Cromwell 19 Nisan 1653’te ‹ngiltere’nin o s›rada en güçlü adamlar›ndan Oliver Cromwell ‹ngiliz parlamentosunda konufluyordu. Konu seçim kanunuydu. 1652 y›l›nda parlamentoya genel bir af ka- nunu getirilmifl, f›rt›nal› tart›flmalardan sonra parlamentodan geçmiflti. Bunu seçim kanunu izledi. Seçim kanunu da 47 oya karfl›l›k 49 oyla kabul edilmiflti. Bu kanuna dayanarak parlamento seçim tarihi olarak 3 Ekim 1654’ü iflaret ediyordu. Müthifl bir gerginlik hakimdi ‹ngiltere parlamentosunda ve Cromwell’in bu konuda konuflaca¤›n› bilen parlamento üyeleri son derece heyecanl›yd›. Herkes büyük 119 BD TEMMUZ 2015 Cromwell muhaf›zlara döndü: bir dikkatle ve ürpertiyle dinliyordu “‹ndirin flu adam›!” Cromwell’i. Baflta sakindi, ama gideBaflkan, “Cromwell,” diye ba¤›rrek sertleflti ve h›rç›nlaflt›: “Sizi seçip buraya gönderen halk maya bafllad›. “Bu yapt›¤›n alçakl›kt›r! için ne yapt›n›z?” diye ba¤›rmaya Cezas›n› ödeyeceksin!” Cromwell kahkaha atarak, “Öyle bafllad›. “Bütün derdiniz kendiniz için daha iyi yaflam koflullar› yaratmak. mi,” diye karfl›l›k verdi. “E¤er isteseyDaha çok para kazanmak için her diniz bugün olanlar›n hepsine zamafleyi yapt›n›z! Bu koltuklarda sonsuza n›nda engel olabilirdiniz, ama yapmakadar kalmak istiyorsunuz, biliyorum, d›n›z. Yapmak istemediniz! Kader bu. ama art›k sonunuz geldi. Tanr› sizi Tanr› sizin bu kutsal mekanda daha ba¤›fllam›yor. Bunu biliyorum, çünkü fazla kalman›z› istemiyor demek ki...” Ard›ndan Cromwell, öfkesinden ondan ald›¤›m izinle buraya, karfl›n›za hiç ödün vermeden geldim. Onun irademilletvekillerine sini ben uygulayacaneredeyse tek tek ¤›m!” “Sizi seçip buraya seslenerek, “Sen gönderen halk için doland›r›c›... Sen az› yürekli milne yapt›n›z? Bütün uçkur düflkünü... letvekilleri ayaSen ahlaks›z... Sen ¤a kalkarak itiderdiniz kendiniz tefeci... Sen batakraz ettiler. Cromwell için daha iyi yaflam ç›... Sen doland›r›ne kadar h›rç›n ve koflullar› yaratmak.” c›... Sen yalanc›...” yürekli olursa olsun, diyerek hepsini sonuçta yaln›zd›. ‹tisalondan kovdu. razlar bir anda hakarete dönüfltü. Cromwell daha da sinir- Kimse ç›t ç›karamad›. Salon boflal›p da, kendisi ve üç befl asker d›fl›nda lenmiflti. “Yeter!” diye hayk›rd›. “Söyle- kimse kalmay›nca Cromwell askerleri dikleriniz milletvekillerine yak›flma- de alarak salonu terk etti ve ard›ndan da kap›y› kilitledi kap›s›na da kocaman yan sözler!” Ard›ndan iflaret parma¤›n› genel bir levha ast›: “Kiral›k odalar”. kurul salonunun girifl kap›s›na yöneltti. Bir anda silahl› askerler salona girdi›sa süre sonra Cromwell, hüküler. Cromwell hâlâ parlamentoyu yömet üyelerinden istifa etmelerini netmeye çal›flan baflkana, “‹nin oraistedi. Daha önce Kral Charles’› dan!” diye ba¤›rd›. “Hay›r, inmeyece¤im. Buna hak- idama mahkûm etmifl mahkemenin baflkanl›¤›n› yapm›fl olan Bradshaw, k›n›z yok!” o s›ralarda hükümet konseyinin de “‹nin!” “Beni buradan indirmeye kimse- bafl›n›ndayd›. fiiddetle reddetti. Cromwell çok sakindi. Emrinin er veya geç nin hakk› yok, sizin hiç yok!” B K 120 BD TEMMUZ 2015 Oliver Cromwell’in ‹ngiltere Parlamentosunu feshini betimleyen tablo yerine getirilece¤inden emindi. Bir süre hiçbir hareket yapmadan bekledi ve Bradshaw ve di¤er konsey üyelerinin parlamento binas›n› terk edifllerini camdan izledi. ‹ngiltere, tarihindeki neredeyse ilk resmi diktatörle karfl› karfl›yayd› art›k. radan birkaç ay geçmiflti ki, 6 Haziran 1653’te Cromwell, yan›nda saray muhaf›zlar›yla birlikte Whitehall’da ilk toplant›s›n› gerçeklefltirecek olan küçük parlamentonun yüz k›rk üyesini seçti. Hepsi tan›nm›fl kiflilerden olufluyordu ve haklar›nda “dedikodu” üretilmemiflti. K›sa yaflam› süresince ‹ngiltere’ nin tek hakimi olan Cromwell dönemi de böylelikle bafllam›fl oldu. ‹ngiltere’ye bir kral gerekiyordu gerekmesine, bu Cromwell’e göre A Tanr›n›n bir buyru¤uydu belki, ama flimdilik bu ifli kendisinin götürmesi de bir Tanr› buyru¤uydu. Çok de¤il, parlamentoyu feshetmesinden iki y›l önce flöyle diyordu Cromwell: “Bir ‹ngiliz vatandafl› ve inançl› bir Hristiyan olarak, kurulmas› gereken devletin, haklar›m›z› garanti edecek ve özgürlü¤ümüze sayg› gösterecek ›l›ml› bir monarfli olmas›nda yarar görüyorum.” Yani, beni kraldan da daha fazla yetkili k›l›n, sizi idare edeyim diyordu. Dedi¤ini de yapt›. • mumtazidil@butundunya.com.tr ‹nsan yaflam›n›n bir alan›nda haks›zl›k yaparken di¤er bir alan›nda hakl› oIamaz; yaflam böIünmez bir bütündür. Mahatma Gandhi 121 Bütün yönleriyle Birinci Dünya Savafl› ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u Usta gazeteci Tevfik Yener’den Birinci Dünya Savafl›’n› ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu mercek alt›na alan bir tarih çal›flmas›… Türk Cepheleri, savafl›n bilinmeyenleri ve her yönüyle dünya haritas›n› de¤ifltiren bir savafl›n gerçek tarihi… Çanakkale, Galiçya, Hicaz, Irak, Suriye, Kafkasya ve Sar›kam›fl cepheleri. BÜTÜN K‹TAPÇILARDA Gezdikçe Gördükçe ‹zlen fien Toker Viyana’daki ses müzesi: Haus der Musik Ses ve müzi¤in gerek ruh halimiz gerek hissettiklerimiz üzerindeki etkisi yads›namaz. ir bahar günü topra¤a sakince düflen ya¤mur damlalar›n›n sesini keyifle dinlerken, ayn› damlalar gök gürültüsüyle birlikte fliddetle evimizin camlar›na vurdu¤unda bizi ürkütebilir. Henüz konuflamayan minik bir bebe¤in nefleli gülüflüyle gülerken, a¤lamaya bafllad›¤›nda endiflelenebiliriz. Gündüz kalabal›k B bir hayvanat bahçesini gezerken duydu¤umuz seslerin ayn›lar›n› gece yaln›z bafl›m›za kald›¤›m›z bir ormanda duydu¤umuzda ayn› duygular içinde olmayabiliriz. Klasik müzik konserinde çal›nan bir beste bizi gevfleterek dinlendirirken, bir gerilim filminin müzi¤i kalp at›fllar›m›z› h›zland›rabilir. 123 BD TEMMUZ 2015 Viyana’daki “Müzik Evi” de sundu¤u birbirinden farkl› deneyimlerle ziyaretçilerini ses ve müzikle ilgili bir keflif yolculu¤una ç›kar›yor. 2000 y›l›ndaki aç›l›fl›ndan beri 2,7 milyon kifli taraf›ndan gezilen bu ses müzesi, deneyimlemeye imkan veren interaktif ve e¤lenceli bir yaklafl›mla, gelenekseli inovasyonla harmanl›yor. V iyana’n›n birinci bölgesindeki müze bir zamanlar Arflidük Charles Saray› ve Viyana Filarmoni Orkestras›’n›n kurucusu olan besteci ve orkestra flefi Otto Nicolai’›n evi olan binada yer al›yor. Kentin zengin müzik geçmiflini bugünün teknolojisiyle birlefltiren yenilikçi tasar›m› ile Avusturya Müze Ödülü’ne lay›k görülen müze y›l›n 365 günü 10:0022:00 saatleri aras›nda gezilebiliyor. Binan›n Annagasse, Krugerstrasse ve Seilerstatte sokaklar›ndaki üç girifl kap›s› cam bir tavanla ayd›nlat›lan iç avluya aç›l›yor. Ziyaretçi ve gruplar için buluflma noktas› olan bu bölüm söylefli, panel, konser ve festival etkinliklerinde de kullan›l›yor. Viyana’daki “Müzik Evi” sundu¤u birbirinden farkl› deneyimlerle ziyaretçilerini ses ve müzikle ilgili bir keflif yolculu¤una ç›kar›yor. Café Nicolai’nin renkli sandalye ve masalar› ile siyah bir piyanonun bulundu¤u alandan geçerek, ücretsiz sergilerin yap›ld›¤› bölüme yürüyorum. Avusturya’n›n geçmiflten bugüne Eurovision yar›flmas›na kat›l›m›n›n anlat›ld›¤› sergiyi gezdikten sonra biletimi al›p, eflyalar›m› emanet bölümüne b›rak›yorum. Giriflte müzik eflli¤inde dönen, ‹talya’dan gelen renkli ve büyük “Danseden Vazolar” ›n yan›ndan geçiyorum. Cam panellerin bir ses odas› ifllevi görerek müzi¤i merdiven bofllu¤undan yukar› verdi¤i bu sanat eserinin yan›ndaki merdivenlerden BD TEMMUZ 2015 Notal› merdiven ç›k›yorum. Bir sonraki merdivenlerde küçük bir erkek çocu¤u bir afla¤›, bir yukar› inip ç›karak basamaklarda yer alan notalarla müzik yap›yor. Her basamak farkl› bir notay› çalarak, duvardaki ›fl›kl› panelde notan›n detaylar›n› gösteriyor. Merdivenin duvar taraf›na bir piyano tufllar› gibi yerlefltirilmifl Do-Re-Mi-Fa diye devam eden basamaklar beni binan›n tarihi odalar›na getiriyor. Viyana Filarmoni Orkestras›’n›n tarihine ve bugününe ›fl›k tutan birinci kattaki sergi alan›n›n bir köflesi küçük bir konser salonu gibi düzenlenmifl. Burada orkestran›n Viyana Yeni Y›l Konseri ve Schönbrunn Yaz Gecesi Konserleri’nin 35 dakikal›k k›sa versiyonlar› saat 10:00 ile 21:00 aras›nda her saat bafl› gösteriliyor. Ses düzeni o kadar iyi ki müzi¤i dinlerken Yaz Gecesi Konseri’nde oldu¤umu düflleyebiliyorum. rkestran›n yeni CD’lerinin dinlenebildi¤i bölümden geçerek, orijinal arflivine ait belgelerin, eflyalar›n ve notlar›n sergilendi¤i bölümü geziyorum. ‹nteraktif ve etkileyici “Vals-Zar Oyunu” uygulamas›yla zar atarak kendi Viyana vals müzi¤imi besteliyorum. 1842’de Viyana Filarmoni Orkestras›’n› kuran Otto Nicolai’›n asl›na uygun restore edilen odas›n› gezerek O Otto Nicolai’›n odas› 125 BD TEMMUZ 2015 geçmiflten gelece¤e yürürcesine teknolojik araçlarla sunulan sergilerin oldu¤u 2. kata ç›k›yorum. “Sonosphere” denilen bu bölümde sesle ilgili bilimsel verileri deneyimleme f›rsat› sunuluyor. Anne karn›ndayken duydu¤umuz sesleri dinleyerek, kulakl›klar ve ekranlarla dolu bir alanda duyu ile ilgili deneyimler yafl›yorum. “Müzik Aletleri” bölümünde dört farkl› enstrüman grubundan dev müzik aletlerini çal›yor, “Seslerin Denizi” bölümünde insan›n ve do¤an›n seslerini dinliyorum. Basit seslerden, karmafl›k vokallere do¤ru ç›k›lan akustik bir yolculukla “Polyphonium” 126 adl› bölüme gelerek burada Stefan Obermaier’in yeniden yorumlad›¤› Mozart ve Beethoven bestelerini dinliyorum. “Ses Galerisi”’nde kendi sesimizle d›flar›daki sesleri ve bilinen melodileri harmanlayarak kaydetmemizi sa¤layan Evrim Makinesi’ni tan›yorum. flsiz bir deneyim sunan farkl› bilgisayar simulasyonlar› ve multimedya araçlar›n› geride b›rakarak yeniden geçmifle dönmek için 3. kata ç›k›yorum. “Viyana Müzik Gelene¤i’nin Büyük Ustalar›” adl› bölümde kentin müzik geçmifline katk›da bulunan dünyaca ünlü Joseph Haydn, Wolfgang Amadeus Mozart, Ludwig van Beethoven, Franz Schubert, Johann Strauss, Gustav Mahler, Arnold Schönberg, Alban Berg and Anton Webern gibi bestecilere özel tasarlanan sergi alanlar›n› geziyorum. Her birinin yaflamlar› tarihi belgeler, kostümler, kiflisel eflyalar, filmler ve uygulamalarla çok güzel bir flekilde anlat›lm›fl. Kat›n giriflinde verilen kulakl›klardaki E BD TEMMUZ 2015 elektronik rehberlik sistemi bu bölümü rahatça gezmemi sa¤l›yor. “Sanal Orkestra fiefi” bölümünde Viyana Filarmoni Orkestras›’n› yönetmeyi deneyerek müzisyenleri ve ritmi izlemeye çal›fl›yorum. “Amadeus-Mozart’›n Müzik Oyunu” adl› interaktif bilgisayar program› da ismime özel bir Mozart melodisi üretebilmemi sa¤l›yor. anal deneyimler 4. kattaki “Sanal Sahne” bölümünde de devam ediyor. Bu bölümde hareketlerinizle multimedya bir opera olufltururken, çocuklar›n›z da “Hayvanat Bahçesi Konseri” bölümünde müzikal bir macera yolculu¤una ç›k›yor. Ç›k›fl kap›s›ndan önceki bölümde yer alan hediyelik eflya ma¤azas›nda ise müzikle ilgili CD ve eflyalara ek olarak e¤lenceli, pratik ve farkl› hediyelikler sat›l›yor. Girifl kat› ve 5. kattaki özel alanda konserler, sanatç›larla söylefliler ve etkinlikler de düzenlenen Müzik Evi S bana unutamayaca¤›m, güzel bir deneyim yaflat›yor. Binan›n kap›s›ndan kulaklar›m duydu¤u için flükrederek ve müzi¤in ruhun g›das› oldu¤unu bir kez daha hat›rlayarak ç›k›yorum.• izlensen@butundunya.com.tr 127 BD TEMMUZ 2015 İpek Yolu’nda İz Bırakanlar Yazan: YAHYA AKSOY 128 BD TEMMUZ 2015 AR‹H‹ ‹PEK YOLU, ticari, kültürel, felsefi ve idari bütün yönleriyle incelendi¤i zaman bu yola damgas›n› vuran araflt›rmac›lar, bilim adamlar›, sanatç›lar, diplomatlar, gezginler, felsefe ve devlet adamlar› günümüze ›fl›k tutuyor. T Çin'in eski baflkenti Chang ve Hotan'›n iyi ifllenmifl ipek eflyalar›n›n bu yol arac›l›¤› ile bütün dünyaya tan›t›ld›¤›n› ifade eden Alman Arkeolog Rechufin "‹pek Yolu" ad›n›n uygun olaca¤›n› yazm›flt›r. ‹nsan› iyi huylar ve güzel düflüncelerle donatarak toplumu yüceltme felsefesini ö¤reti olarak seçen "Hiçli¤i bilmeye çal›fl" diye seslenen Tao ile "Geçmifli ö¤renen gelece¤i belirler" diyen Konfüçyüs ‹pek Yolu toplumunun inançlar›nda derin izler yaratm›fllard›r. Cengiz Han, Emir Timur, Ulu¤ Bey, Ali fiir Nevai, Abay, B.Vahapzade, Mahdum Kulu, Babür fiah, Sultan Sencer, Alpaslan derin iz b›rakanlar olarak tarihte yerlerini ald›lar. ‹pek Yolu'nda ticarete damgas›n› vuran Sogdlar olmufltur. Semarkant bölgesinde surlarla çavrili flehir devletinde yaflayan, Babil'e ve fiam’a kadar kervanlarla ticaret yapan Sogdiler’in yeni do¤an çocuklar›na a¤›zlar› hep bal gibi tatl› olsun düflüncesiyle bal yedirdikleri ve ellerine geçen paralara sahip olsunlar diye ellerine yap›flt›r›c› sürdükleri söylenir. DESTANLARA, türkülere, halk hikâyelerine yans›yan sözlü kültür ürünleri ‹pek yolu boyunca dilden dile, gönülden gönüle dolaflm›flt›r. Bahfl›, ak›n, ozan, y›rc›, manasç› ad› ile an›lan halk 129 BD TEMMUZ 2015 sanatç›lar› bu de¤erlerin sözcüleri, öncüleri ve elçileri olmufllard›r. Do¤u ve Orta Asya sanatlar› hat, tezhip, minyatür, çini, tafl ve ahflap sanatlar› ‹pek Yolu ile dünyaya yay›lm›flt›r. ‹PEK YOLU’NDA ticaret, kültür ve geleneklerle ilgili hat›ralar›n› yazan ünlü gezginler Çinli Wei Cin ile Evliya Çelebi, Marco Polo, W. Radloff ve ‹bni Batuta önemli bilgileri arflivlere kazand›rm›fllard›r. Bat›dan do¤uya uzun y›llar ak›nlar yapan Büyük ‹skender, kanunlar› ile ünlü Hamurabi, "Ya bir yol bulaca¤›z ya da bir yol yapaca¤›z" diyen ve Roma'ya do¤ru Anadolu' dan geçerken Gebze yak›nlar›nda hayat›n› kaybeden ünlü Kartacal› komutan Hanibal ve kufl ruhlu Babil kraliçesi nadide k›r çiçe¤i Semiramis iz b›rakanlar aras›nda yerlerini alm›fllard›r. K›rg›zlar›n en büyük destan› Manas, Orta Asya ve K›rg›z tarihini geçmiflten günümüze tafl›m›flt›r. Ünlü manasc›lar, Sag›mbay Orozbakov, Urkafl Mamiliyev, Yusuf Mamay, Bay›mbek Abdurrahman, fiapak R›smendev, Can›bay Kocakov, 130 Sayarbay ve di¤erleri unutulmazlar aras›nda yerlerini ald›lar. "Ey o¤ul! Özünü ve sözünü do¤ru tut" diyen Kutadgu Bilig yazar› Balasagunlu Yusuf Has Hacip, Türkçenin büyük sözlü¤üDivanü Lügat-itTürk" yazar› "dil atam›z" Kaflgarl› Mahmut'un binlerce y›ldan bu güne ve yar›na ›fl›k tutarak derin izler b›rakt›¤›n› ve etkili oldu¤unu görmekteyiz. Belh' ten, bütün ailesi ve sevenleri ile birlikte büyük bir konvoyla tozlu ‹pek Yolu' na düflerek Horasan, ‹ran, Ba¤dat, Mekke fiam' dan geçip gönüller fethederek Anadolu'da Malatya, Erzincan, Akflehir, Karaman ve Konya'ya ulaflan Hz. Mevlânâ, bütün insanl›¤›n gönül dostu olarak dünyay› selamlamaya ve derinden etkilemeye devam etmek- Hz. Mevlânâ tedir. Ozan Dedemo¤lu'nun ifade etti¤i gibi: "Ç›kt›k Horasan'dan sökün eyledik/ Düflürdüler bizi tozlu yollara." Derin bilgi ve inanç kayna¤› "ser çeflme" olarak insan› en yüce de¤er kabul eden bir ö¤retinin ve felsefenin yarat›c›s› ve yol göstereni olan Hac› Bektafl Veli, "Her ne arar isen kendinde ara" ve "Sak›n bir kimsenin gönlünü y›kma" diyerek, Horasan'dan Anadolu' ya çevresiyle birlikte tozlu ‹pek Yolu'nun çilesini çekerek ulaflm›flt›r. ‹bn-i Sina AVRUPA’DA VE TIP DÜNYASINDA hekimler hekimi Avicenna olarak an›lan hekim, filozof, kimyager, astronom, flair ve devlet adam› ‹bn-i Sînâ, 980'de Buhara yak›nlar›nda Afflena kasabas›nda do¤du. Bütün hayat›n› t›p bilimine, araflt›rmaya ve yeniliklere verdi. Yaflanan kargafla ve savafllar nedeniyle, "‹lim ve sanat takdir edilmedi¤i yerden göç eder" diyerek ‹ran topraklar›nda Hemedan'a kadar göç etmek zorunda kalarak 1037 Çinlilerin Fergana At› 'de hayata veda etti. Semerkant'tan ‹stanbul'a gelen ünlü Ali Kuflçu ve Bursa'dan, Horasan'a, Semerkant'a ve Buhara'ya giderek Ulu¤ Bey gibi gök bilimcilere dersler veren Kadizade ‹pek Yolu'nda iz b›rakan bilim adamlar›d›r. Bozk›r›n kaderine insanla birlikte ortak olan ipek yolu'nun tafl›y›c›lar› atlar ve develer de tarih içerisinde önemli bir yer tutmufllar. Ünlü tarihçi Heredot'un kayda geçti¤i ve Çinlilerin "yar› ejder" dedikleri "Fergana atlar›" ile Türkmenlerin "Ahal-Teke" atlar› en ünlü olanlar›yd›lar. Bir Uygur atasözü "Kufl kanad›yla, er at›yla" demekte. K›rg›zlar, Kazaklar ve Tatarlar at eti yemekte ve at sütü k›m›z içmekte ve Türkmenler ile Özbekler de deve eti yemekte ve deve sütü çal içmekteler. Yerkürenin en renkli ve önemli karayolu olan Tarihi ‹pek Yolu'nda kültürler, sanatlar, inançlar, felsefeler, bilim ve diplomasi harmanlanm›flt›r. Gerçek bilgi ve belgelerle "Si-An'dan Tiran'a Tarihi ‹pek Yolu" kitab›mda harmanlayarak tarihe ve kültüre en büyük hizmeti sunman›n mutlulu¤u ile bu alanda emek harcayan ve iz b›rakanlar› yürekten selaml›yorum. • 131 Zengin ve Yoksul Aras›ndaki Fark ir gün çok zengin bir adam, küçük o¤luna insanlar›n ne kadar yoksulluk içinde yaflad›klar›n› göstermek istedi. Ve çocu¤unu birkaç günlük bir geziye ç›karmaya karar verdi. Baba-o¤ul, yak›nlardaki bir köye giderek çok yoksul bir ailenin evinde birkaç gün geçirdiler. Geziden döndüklerinde, babas› sordu: “Gezi nas›ld› o¤lum?” O¤lu, “Harikayd› babac›¤›m” diye yan›tlad›. Baba devam etti: “Peki, yoksulluk içinde yaflaman›n ne demek oldu¤unu ö¤rendin mi?” “Evet, elbette ö¤rendim” dedi delikanl›. “Tamam” dedi baba ve ekledi: “Öyleyse, bana bu geziden neler ö¤rendi¤ini anlat›r m›s›n?” Çocuk yan›t verdi: “Gördüm ki, bizim bir köpe¤imiz, onlar›n ise dört köpekleri var. Bizim, bahçemizin yar›s›n› kaplayan bir havuzumuz var. B 132 Onlar›nsa sonsuz dereleri… Bizim bahçemizde ithal lambalar var, onlar›n gecelerini ise say›s›z y›ld›z ayd›nlat›yor. Bizim verandam›z ön bahçemize kadar, onlar›nkiyse ufka de¤in uzan›yor. Bizim, üzerinde yaflad›¤›m›z küçük bir topra¤›m›z var; onlar›n ise uçsuz bucaks›z tarlalar›… Bize hizmet eden yard›mc›lar›m›z var ama onlar birbirlerine hizmet ediyorlar. Biz, ihtiyac›m›z olan yiyecekleri sat›n al›yoruz; onlarsa yetifltiriyorlar. Bizi korumak için evimizi çevreleyen yüksek duvarlar›m›z var; onlar›n da onlar› her türlü kötülükten korumaya haz›r bir sürü arkadafl›…” ¤lunun sözleri karfl›s›nda flaflk›na dönen baba, diyecek söz bulamam›flt›. Oluflan tuhaf sessizli¤i yine delikanl› bozdu ve sözlerini tamamlad›: “Bize ne kadar yoksul oldu¤umuzu gösterdi¤in için teflekkür ederim babac›¤›m.” • O Yazar Dede ve Torunlar› Muzaffer ‹zgü Sar› Çad›r iz ikiziz. Benim ad›m Bahar, ikizimin ad› P›nar. Çok benzeriz birbirimize. Odam›zda iki yatak var ama biz ço¤u zaman bir arada yatar›z. Eh, annem babam, “Haydi ikizler, uykuya!..” dediler miydi, odam›za geçer kap›m›z› kapat›r›z. Pekiyi, hemen uyur muyuz? Hi hi hi!.. Hiç uyur muyuz, hemen birbirimizin yata¤›nda, yan yana B yatar›z. Ayr› yataklarda olsak, birbirimize sesimizi duyurmak için sesli konuflmam›z gerek. O zaman ya annem, ya da babam, kap›y› aç›p, “Aaaa haydi bakal›m uykuya!” diye yinelemez mi? Ama böyle yan yana olunca, ikimiz bir yast›¤a bafl koyunca, f›s›r da f›s›r, konufluruz. Uykumuz gelince de orac›kta yat›veririz. Sabahleyin annemin ilk konuflma133 BD TEMMUZ 2015 s›, “Aaaa siz yine ayn› yatakta m› yatt›n›z?” olur. ‹kimizle k›k›r k›k›r güleriz. ‹kimiz de üçüncü s›n›fa gidiyoruz. Ö¤retmenimiz bizi ayn› s›raya oturttu. Zaten birinci s›n›ftan beri öyleyiz. Derste hiç konuflmay›z, ö¤retmenimizi dinleriz. ‹kimiz de çal›flkan›z. Onun için ö¤retmenim bizi çok sever. Bizi bazen birlikte tahtaya kald›r›r. Arkadafllar›m›z da bizi çok severler. Karnelerimiz hep baflar›yla dolu... Annem de çok mutlu babam da. Biz hiç deniz k›y›s›na gitmedik. ‹ki kardefl çok istiyoruz. Annemin babam›n izinleri ayn› zamana düflmüyor. Sonra ev ald›k. Onun taksitleri var. Onun için babam da, annem de, “Evin borcunu ödüyoruz. Gelecek y›l çocuklar, gelecek y›l” dediler hep. nnem karnelerimizi uzat›rken,“Haydi size bir müjde vereyim. Baban›zla konufltuk, bu yaz deniz k›y›s›na tatile A 134 gidece¤iz...” dedi. Ay bu en büyük müjde!.. Babam›za sar›ld›k, annemize sar›ld›k, sonra iki kardefl birbirimize sar›ld›k. Neden bilmem iki kardefl birden denizli flark›lar söylemeye bafllad›k, denizli fliirler okumaya bafllad›k. Babam: “Çocuklar öyle bir yere gidece¤iz ki, buras› çad›rl› bir kamp olacak...” dedi. Uçtuk sevinçten, havalara uçtuk... “Size de bir küçük çad›r alaca¤›z...” ‹ki kardefl, gözlerimizi iri iri aç›p birbirimize bakt›k. Yani kalk›p flimdi zeybek oyunu mu oynasak sevinçten, yoksa kentimizin milli oyununu mu? Bu müjdeden sonra art›k, akflam yata¤›m›za yatt›¤›m›zda hep denizi ve çad›r›m›z› düflünüyoruz. Annem babam kamp›n çad›r›nda kalacaklarm›fl. Bizim çad›r›m›z› da hemen onun yan›na kuracaklarm›fl... “Ne renk olsun çad›r›m›z Bahar?” “Mavi olsun” “Yooo, k›rm›z› olsun...” “Olsun...” “O kampta bize k›rm›z› çad›r›n ikizleri diyecekler...” Pekiyi ne zaman gidiyoruz? Annem babam birlikte izne ç›kt›klar› gün. Pekiyi o gün hangi gün? Uf uf, iki kardefl art›k arada bir sesli sesli ba¤›r›yoruz. “Gel o gün gel!..” “Hangi gün P›nar?” “Kamp günü...” O gece uyuduk mu, BD TEMMUZ 2015 uyumad›k m› bilmiyorum. Hep denizi düflündük. Çad›r›m›z› düflündük. “Çad›r›m›z sar› renkteydi, k›rm›z› yokmufl. Hem de limon sar›s›. Babam bir kez çad›r›m›z› salonda kurdu. Aman bir hoflumuza gitti, bir hoflumuza gitti ki. ‹ki kardefl girdik içine, otur da otur, konufl da konufl... abam seslendi: “Çocuklar haydi akflam yeme¤ine, masa haz›r!..” Ay ay, oysa ki biz anneme babama yard›m ederdik, ekme¤i tafl›rd›k sofraya, suyu tafl›rd›k. Bugün hiçbir fley yapmad›k. Yemek yerken bile gözümüz sar› çad›r›m›zdayd›. Biz ikizler için kuflun yuvas› ne ise, bizin sar› çad›r›m›z da oydu. Ad›n› bile koyduk, “Sar› Yuva...” Acaba birfleye yaz›p orada çad›r›m›z›n üzerine assak m›? Otobüs bizi ilçeye götürdü. O denli güzel yerlerden geçtik ki, ilçeye nas›l geldi¤imizi anlamad›k. Otobüste sunulan kocaman kurabiyeler de çok hoflumuza gitti. Otobüsten inerken, annem babam valizlerimizi ald›lar, biz de çad›r›m›zı. O kamp›n yan›ndan geçen minibüsler varm›fl. Ona bindik. ‹ki kardefl birbirimize bak›yoruz. Gözlerimizin içi gülüyor. Niçin gülmesin ki? Biraz sonra çad›r›m›z kurulacak ve biz iki kumru o çad›r›n içine girece¤iz. Minibüs durdu. Kamp a¤açl›k bir yerdeydi. O denli çok a¤aç vard› ki, B sanki orman gibiydi. Babam yönetim binas›na girdi. Oradan bir adamla ç›kt›lar. Babam: “Bize çad›r›m›z› ve bizim çad›r› kuraca¤›m›z yeri gösterecek.” dedi. h çok az kald›, sar› yuvam›za kavuflmaya. Adam: “‹flte beyefendi, han›mefendi, bu sizin çad›r›n›z, fluraya da çocuklar›nkini kurars›n›z. ‹sterseniz ben yard›m edeyim size.” dedi. Babam da annem de adama teflekkür ettiler. Gözümüz hep babamda. Annem çad›ra girdi. “Aaaa tertemiz fiahin” diye ba¤ırd›. Babam bizim çad›r›m›z› kuruyor. Bizim ellerimiz bellerimizde, babam› izliyoruz... ‹flte direkleri kondu... ‹flte son ip ba¤lan›yor. ‹flte bizim sar› yuvam›z haz›r... ‹ki kardefl giriverdik içine. Sanki iki kardefl oradan hiç ç›kmayacakm›fl gibi oturduk, s›rtlar›m›z› birbirine dayad›k, çad›r›m›z› hiç görmemifl gibi izlemeye bafllad›k. Yine de ç›kmayacakt›k ama annemin E 135 sesiyle ç›kmak zorunda kald›k. “P›naaar, Bahaaar, haydi k›z›m mayolar›n›z› giyin, denize gidiyoruz...” Aaa deniz ya! Uf, deniz çok güzeldi. Öyle kocaman kocaman dalgalar yoktu. Zaten iki kardefl daha önceden havuza kaydolmufl, yüzmeyi ö¤renmifltik... Ama bizim yüzdü¤ümüz ufac›k bir havuzdu. Ya buras›?.. Buras› çok hoflmufl, deniz çok hoflmufl. abam bize tostlar getirdi, içecekler getirdi. Ama gözümüz hep denizde. Ya sar› yuvam›z... “Anneci¤im, biz buradayken bizim çad›ra kimse girmez de¤il mi?” Babam yan›tlad›: “Hiç olur mu k›z›m, buras› çok güvenli bir kamp. Daha önceden birlikte çal›flt›¤›m arkadafllar›mdan baz›lar› burada kalm›fllar.” O tostlar› yedik ama, hop yine ac›k›verdik. Annem: “Deniz öyledir çocuklar›m, insan› ac›kt›r›verir” dedi. Dufla girdik, çad›r›m›za geldik. “Ay can›m, sar› yuvam›z yerli yerinde duruyor...” Giyindik... “Nereye babac›¤›m?” B 136 “Hep tostla olur mu k›z›m, bir köfteciye gidece¤iz. Karfl›da lokantalar varm›fl?” Hiç öyle lezzetli köfte yememifltik... fiapur flupur yalad›k yuttuk üstüne de hepimize kocaman bardaklarda ayran... Umh umh umh!.. Babam barda¤› gösterdi: “Kese yo¤urduyla yap›lm›fl bir ayran” dedi. Biraz da ilçeyi gezdik. Gezdik ama biz iki kardefl yuvam›z› özledik bile... Kamp›n her yerinde ›fl›klar yan›yordu. ‹ki kardefl çad›r›m›za girdik. Öyle yorulmufluz ki. Hemen uykuya dalal›m m›, yoksa biraz konuflal›m m›? I ›h, konuflamad›k, hemen uyuyakald›k. ok hofl bir tatil yapt›k. ‹kinci hafta iki çad›r ötemizde bir çocuk çad›r› daha kuruldu. Onlarla arkadafl olduk, birlikte denize girdik, çad›rdan çad›ra komfluluk yapt›k, konuklu¤a gittik... Ama ah ah, on befl gün nas›l gitti?.. Babam da annem de “Gelecek y›l yine buraya gelece¤iz çocuklar” dedi.• Ç muzafferizgu@butundunya.com.tr BD TEMMUZ 2015 35 YIL SONRA GERÇEKLEfiEN MEZUN‹YET VE KEP ATMA TÖREN‹ Bizler Ankara ‹ktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla ‹liflkiler Yüksekokulu’ndan 35 y›l önce mezun olan ö¤rencileriz. Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU kulumuz önce Gazi Üniversitesi Bas›n Yay›n Yüksekokulu’ na, sonrada Gazi Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi’ne dönüfltürüldü. Mezun oldu¤umuz 1978-1980 y›llar›nda ö¤renci olaylar›, silahl› çat›flmalar, ülkenin koflullar› nedeni ile özellikle son iki y›lda derslere girmenin bile bizim için flans oldu¤u bir dönemde ö¤rencili¤imizi yeterince yaflayamad›k. Buna ra¤men hocalar›- O m›z›n deste¤i ile iyi bir e¤itim ald›k ve mezun olup hayata at›ld›k. ‹flte bu tören aradan geçen 35 y›ldan sonra bizi bir araya getirdi. 14 Haziran 2015 Pazar günü Gazi Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi’nde düzenlenen mezuniyet ve kep atma töreni bizleri tam anlam›yla ö¤rencilik y›llar›m›za geri götürdü. Mezuniyet törenimizde art›k anne ve babalar›m›z de¤il çocuklar›m›z ve torunlar›m›z 137 BD TEMMUZ 2015 35 y›l sonra yeniden buluflan mezunlar coflkulu anlar yaflad›lar yan›m›zdayd›. Y›llardan sonra yeniden birlikte olman›n coflkusunu yaflad›k hep birlikte. Tören bafllay›p okul numaralar›m›z ve isimlerimiz okunup s›rayla sahneye davet edildi¤imizde sanki yeni mezun olmuflcas›na heyecanland›k ve duyguland›k. Geçen y›llar içinde kaybetti¤imiz çok de¤erli hocalar›m›z›, sevgili s›n›f arkadafllar›m›z› sayg› ve özlemle and›k. Üzerimizde mezuniyet cübbesi ve keplerimizle 60 yafl gençleri olarak coflkuyla kep att›k. Öyle ki baz›lar›m›z cübbelere bile s›¤amad› ama önemli de¤ildi. Dekan yard›mc›s› Doç.Dr. Muharrem Çetin hocam›z›n “Sizler flimdi mezun oldunuz, art›k hayata at›lacaks›n›z.” diye bafllad›¤› konuflmas› kahkahalar ve alk›fllar aras›nda son buldu. O anda hepimiz sanki 2324 yafl›ndayd›k. Sedat Örsel hocam›z›n bizi s›n›fa ça¤›r›p “Geç geleni derse almam.” uyar›s› da çok gerçekçi oldu. Yan›m›zda üniversite ö¤rencisi ya da mezunu olan çocuklar›m›zla s›ralar› doldurduk ve hocam›z›n bizlerle ilgili an›lar›n› 138 Yazar›m›z Nevin Dedeo¤lu k›z› ile birlikte büyük bir keyifle dinledik. Bize böyle ola¤an üstü bir gün yaflatan ‹letiflim Fakültesi Dekan ve Dekan Yard›mc›s›’na, genç hocalar›m›za , y›llarca her türlü sorunumuza çözüm arayan ö¤renci ifllerinden Leman Ablam›z’a ve bu töreni organize eden Münevver Özgür’e çok fley borçluyuz. Bizimle bugünümüzü paylaflan dostlar›m›z ve konuklar›m›z özellikle çocuklar›m›z bize hiçbir fley için geç olmad›¤›n› an›msatt›lar. Yaflamdan Kesitler Sema Erdo¤an Tek Elle ‹¤ne Oyas› Sanat› Zeynep fiimflek ¤ne oyas› Anadolu kad›n›na özgü bir el sanat›. Ve o kad›nlar ki yüzy›llar boyunca duygu ve düflüncelerini i¤ne oyas› sanat›nda kulland›klar› ipli¤in rengiyle, iflledikleri motiflerle dillendirdiler. Bugün teknolojiye yenik düflüp düflmeyece¤i tart›fl›lan bu el sanat›n›n yar›nlara ulaflmas› için çabalayan yine kad›nlar. ‹flte o kad›nlardan biri Zeynep fiimflek. Onu di¤er kad›nlardan ay›ran bir ‹ özelli¤i var. O, bu el sanat›n› 53 y›ld›r tek eliyle yap›yor. ‹¤ne oyas›, Anadolu’nun hemen her yerinde yap›lsa da temel üretim yerleri olarak kabul edilen 14 merkez var. Oyalar›n motifleri ve kullan›lan renkler bölgelere göre de¤iflik adlarla an›l›yor. Bilmeyenler için iplik, i¤ne, pul, makas, kumafl ve boncuk i¤ne oyas› el sanat›nda kullan›lan temel malzemeler. ‹¤ne oyas›n› yapmak oldukça zor bir u¤rafl. Bu zor u¤rafl sonunda ortaya 139 ‹fllemeyi en çok sevdi¤i çiçek Adalya bir yazma kenar›nda. ç›kan eserleri kah bir yazman›n kah bir havlunun kah bir çarflaf ya da masa örtüsünün kenar süsü olarak görürüz. Bunlar geçmiflten günümüze klasik kullan›m biçimleri. Bir de “yeni nesil i¤ne oyalar›” var. Gözlük ask›s›, küpe, kolye, brofl, yüzük vs… i¤ne oyas› olarak kullan›ma sunuluyor. Hem fl›k hem de s›ra d›fl›. Anadolu kad›n› büyük bir sab›rla do¤adan da ilham alarak hemen her nesneyi oyalara dökebilmifl. T›pk› neflesini ve hüznünü kulland›¤› renklere motiflere dökebildi¤i gibi. Türkiye’ de “Namrun ‹¤ne Oyalar›’n›n bir “ünü” oldu¤u gerçek. Namrun’un bugünkü ad› Çaml›yayla olarak bilinse de i¤ne oyalar›nda bu ad› korumay› baflarabilmifl. Namrun ‹¤ne Oyalar› geçmiflten bugüne kim bilir kaç evin geçim kayna¤› oldu ve kim bilir kaç çocu¤un e¤itimini sa¤lad›. Ve günümüzü ayd›nlatan kim bilir kaç ayd›n insana ›fl›k oldu, yol oldu. Bölge kad›nlar›n›n kazanç kayna¤›, ekonomik özgürlüklerine aç›lan bir kap› i¤ne oyalar›. ‹lk önce geçimini sa¤lamak sonra da bu el sanat›n› gelecek kuflaklara aktarmak isteyen bir kad›n Zeynep fiimflek. u zorlu u¤rafl için o di¤er kad›nlardan iki kat fazla emek harc›yor. Çünkü o bu ifli tek eliyle yap›yor. “Alt› yafl›nda iken annemi kaybettim. ‹ki ay sonra da eflekten düfltüm. K›r›lan kolumu tedavi etmek, kan› durdurmak için day›m eflek pisli¤i ba¤lam›fl. Kolum mikrop kap›p tetanoz olunca kestiler.” Annesinin ölümü ve ard›ndan kolunun kesilmesi mutsuz bir çocukluk döneminin bafllang›c› olur Zeynep fiimflek için. Okula bafllad›¤› dönemde çevresindeki kad›nlar›n aile bütçesine katk› amaçl› har›l har›l i¤ne oyas› ifllemesi ilgisini çeker. On ‹flledi¤i oyalar dekoratif biblolar› da süslüyor. yafl›na geldi¤inde ise ben de 140 B BD TEMMUZ 2015 yapabilir miyim diye heveslenir. “Herkes i¤ne oyas› yap›yordu. Ben de bafllayay›m dedim ve i¤ne oyas›n›n temeli olan boru yapmakla bafllad›m. Baya¤› bir süre boru yapt›m. Tabii tek elle yapt›¤›m için daha çok zaman harcad›m ama kimseden destek istemedim. Yapanlar›n ellerine dikkatlice bak›yor sonra kendim yapmaya çal›fl›yordum.” rtaokul birinci s›n›fta okulu b›rakmak zorunda kal›r. Daha do¤rusu babas› o y›l iki zay›f getirdi¤i için bir daha göndermez okula. “Hem okula gidiyor hem de i¤ne oyas›n› ö¤renmeye çal›fl›yordum ya. Babam ders çal›flmam› engelliyor diye i¤ne oyas› yapmama izin vermiyordu. Arkadafllarla bir araya geldi¤imiz zaman gizli gizli yap›yordum asl›nda. Zay›f getirmemin i¤ne oyas› ile bir alakas› da yoktu asl›nda ama babam okuyamaz düflüncesi ile okuldan ald› san›r›m.” Daha o yafllardan itibaren kimseye muhtaç olmamak en az›ndan kendi harçl›¤›n› ç›karmak düflüncesi a¤›r basmaya bafllay›nca i¤ne oyas›nda kendisini gelifltirmeye bafllar. ‹lk yapt›¤› oya “gelin tac›” çiçe¤i. Herkes g›pta ile bakar. Öyle çok heyecanlan›r ki. “Yavafl yavafl motifler yapmaya ve siparifller almaya bafllad›m. Yani para kazan›yordum art›k. Bir yandan O da yeni yeni motifler yapmaya çal›fl›yordum. ‹flte bugüne kadar böyle geldim ve hiç b›rakmad›m.” Bugün “zürafa” denilen motifin d›fl›nda i¤ne oyas›nda hemen her motifi yapabiliyor Zeynep fiimflek. “Tek elimle zürafay› yapam›yorum. Onun d›fl›nda bir sorun yaflam›yorum. Kolum kesildikten sonra tanr›n›n bana bir lütfu mudur bilmem kesik kolumun ucundaki kemik ç›k›nt›s›n› tek parmak olarak kullan›yorum. Geçmiflte, daha çok yazma ve havlu kenarlar›na i¤ne oyalar› yaparken Zeynep fiimflek’in yeni nesil i¤ne oyas› iflleri bugün bunlara ek olarak taç, kolye ve brofllar da yap›yorum. Kimseden de en küçük bir yard›m alm›yorum.” eynep fiimflek tek eliyle ipli¤i i¤neye nas›l geçiriyor diye merak edenler olabilir. Bunun da bir yöntemini gelifltirmifl. Dizini el gibi kullan›yor. ‹¤neyi iki dizinin aras›na s›k›flt›r›yor ve di¤er eliyle ipli¤i geçiriyor. Namrun ‹¤ne Oyalar›’n›n öne ç›kan özelli¤i do¤ada yetiflen say›s›z çiçe¤in i¤ne oyas›na motif olarak Z 141 BD TEMMUZ 2015 yans›t›lmas›. Bu yans›malar neredeyse birebir. Motife bakt›¤›n›z zaman, çiçekleri de tan›yorsan›z e¤er flaflk›nl›¤›n›z› gizleyemiyorsunuz. Zeynep fiimflek de Namrun’ un di¤er kad›nlar› gibi bu çiçekleri i¤ne oyas› olarak rahatl›kla iflleyebiliyor. Do¤an›n tüm çiçeklerini sevse de “Adelya” çiçe¤inin ayr› bir yeri var onda. Nedenini sadece çiçe¤i çok seviyorum diye aç›klasa da. Uzun y›llar Namrun’da yaflad›ktan sonra Tarsus’ a yerleflmeye karar vermifl Zeynep fiimflek. Son bir y›ld›r burada yafl›yor. fiu anda üzerinde çal›flt›¤› motif ise Orkide çiçe¤i. “Bir çiçe¤in i¤ne oyas› arac›l›¤› ile motife dönüflmesi flöyle oluyor. Çiçe¤in gerçe¤ini karfl›ma koyuyorum ve yeflilinden bafllayarak yap›yorum.” ‹¤ne oyas› zor bir u¤rafl ama tek elle yap›lmas› bu zorlu¤u ikiye katl›yor. Kimse destek olmadan ve kimseden destek istemeden bugünlere gelen Zeynep fiimflek’ in geriye dönük piflmanl›klar› var. “En büyük piflmanl›¤›m okumamak. Bugünkü akl›m olsayd› kimsenin akl›na uymazd›m, okuluma devam ederdim. Ö¤retmen olmak isterdim. Bizim zaman›m›zda okumak çok daha kolayd›.” er sözünde okumaman›n piflmanl›¤› var. Yak›n zamanda ald›¤› “usta ö¤retici belgesi” yaflam›n›n en büyük mutluluk belgesi. “‹¤ne oyas› yapt›¤›m bir han›m›n daveti üzerine Tarsus’tan bir arkadafl›mla Ankara’ ya gittik, bir jürinin karfl›s›na ç›kt›k. Sonra da bize bu belgeyi verdiler.” H 142 Usta Ö¤retici belgesini hiç kullanamaman›n üzüntüsünü yafl›yor. Son y›llarda davet üzerine kat›ld›¤› fuarlardan da büyük mutluluk duyuyor. Kendisine ayr›lan stantta el eme¤i göz nuru eserlerini sat›p para kazanman›n ve her fleyden ötesi ilgi görmenin hazz›n› yafl›yor. Eme¤inin karfl›l›¤›n› alamamak ise üzüyor onu. Bu, kendisi gibi ayn› ifli yapan tüm kad›nlar›n ortak sorunu ayn› zamanda. “Çok fazla sat›fl yapam›yoruz asl›nda. Genellikle komisyoncular gelip al›yor. Diyelim bir yazma kenar› 10 lira. Komisyoncu asla bu fiyattan almaz bizden. En fazla 7 lira verir. 56 lira verir genellikle de. Maliyetimiz çok fazla olmasa da i¤ne oyas›nda emek yo¤un. Yani eme¤imizin karfl›l›¤›n› alam›yoruz.” Zeynep fiimflek özel durumundan dolay› orta zorlukta bir modeli bir yazma kenar› için bir haftada tamaml›yor ve 15 liraya sat›yor. Ayl›k olarak 50-60 TL kazanabiliyor. Geçimini k›t kanaat sa¤lad›¤›n› belirtmeye gerek yok san›yorum. Böyle zor bir sanat› tek elle baflarabilmesi insanlar› flafl›rt›yor. Fuarlar büyük ilgi gördü¤ü yerler. “ Çok de¤er veriyorlar. Önemsen- mek güzel. Fuarlardan siparifl almay› da çok arzu ediyorum aç›kças› ama olmad› flimdiye kadar. Kültür Bakanl›¤›’n›n ça¤r›l›s› olarak ‹stanbul’ da iki fuara kat›ld›m. Ankara’da da bir fuara kat›lmay› çok istiyorum mesela.” eynep fiimflek tek eliyle 53 y›ld›r aral›ks›z i¤ne oyas› yapan bir kad›n. Bu sanat›n gelecek kuflaklara aktar›lmas› konusunda kayg›lar› da var elbette. “Yazma kenarlar›na ya da havlu kenarlar›na i¤ne oyas› yapmak azalsa Z da günümüz insanlar›n ihtiyaçlar›na yönelik üretimlerle bu sanat devam etmeli. Ben bu sanat› tek elimle sürdürerek bir örnek oluyorum asl›nda. ‹¤ne oyas›n›n bir sanat olarak bir kurum çat›s› alt›nda korunmaya al›nmas› gerek diye düflünüyorum.” Zeynep fiimflek’e ”Bu el sanat›n› b›rakmay› düflünüyor musunuz?” diyerek son sorumu yöneltti¤imde bekledi¤im yan›t› al›yorum: “Hay›r düflünmüyorum. Devam edece¤im. ‹htiyac›m var çünkü.” • semaerdogan@butundunya.com.tr KUYUMCU Bir bilge hoca, yetifltirdi¤i ö¤rencisinin seviyesini ö¤renmek istedi. Ona çok parlak iri bir nesne verip: "O¤lum, bunu her esnafa gösterip kaç para verdiklerini sor, en son da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satma. Fiyatlar›n› ö¤ren, gel bana bildir” dedi. Ö¤renci ilk önce bir bakkal dükkan›na girip "Bunu kaça al›rs›n›z?" diye sordu. Bakkal nesneye bak›p: "Bir lira veririm; bizim çocuk oynas›n" dedi. ‹kinci olarak bir manifaturac›ya gitti. O da parlak nesneye befl lira vermeye raz› oldu. Üçüncü kez bir semerciye gitti. Semerci: "Semerlerime iyi süs olur.” diyerek on lira fiyat biçti. Ö¤renci son olarak bir kuyumcuya gitti. Kuyumcu ö¤rencinin elindekini görünce yerinden f›rlad›: "Bu kadar de¤erli bir p›rlantay›, nereden buldun?" diye hayretle ba¤›rd› "Buna kaç lira istiyorsun?" Ö¤renci sordu: “Siz ne verirsiniz?" "Ne istiyorsan veririm." dedi kuyumcu. Ö¤renci, veremeyece¤ini söyleyince, kuyumcu yalvarmaya bafllad›: "Ne olur bunu bana sat.... Evimi, dükkan›m›, hatta arsalar›m› vereyim.” Ö¤renci, satmaya yetkili olmad›¤›n› anlat›ncaya kadar bir hayli dil döktü. Kar›fl›k düflünceler içinde hocas›n›n yan›na dönen ö¤renci, bafl›ndan geçenleri anlatt›. Bilge sordu: "Bu karfl›laflt›¤›n durumlar› aç›klayabilir misin?" Ö¤renci: "Çok flaflk›n›m efendim, ne diyece¤imi bilemiyorum," diye yan›t verdi. Bilge hocan›n yan›t› çok k›sayd›: "Bir fleyin k›ymetini ancak onun de¤erini bilen anlar ve onun de¤eri bilenin yan›nda k›ymetlidir." Her insan›n hayat›nda varl›¤›n› ve de¤erini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vard›r. Mesele kuyumcuyu bulmaktad›r... 143 ‹nsanlar Yaflad›kça Mehmet Ünver Bir Nüfus Say›m› An›s› Bilirsiniz, eskiden nüfus say›m› yap›laca¤› gün soka¤a ç›kma yasa¤› ilan edilir, herkes evlerinde oturur, yaln›zca görevliler ev ev dolafl›p sayma ifllemini yerine getirirlerdi. ok y›llar önceydi. Bir say›mda ben de görev alm›flt›m. Sabah›n erken saatlerinden itibaren ev ev dolaflmaya bafllad›m. Say›m kontrolörü oldu¤um için yaln›zca belirli bir bölgedekilere de¤il, tüm sokaklardaki evlere gitmem gerekiyordu. Bafllang›çta biraz zor Ç 144 gelmiflti ama bu görev sayesinde y›llar sonra bile unutamad›¤›m ilginç an›lar yaflad›m o gün. Örne¤in; y›llard›r ortalarda görülmedikleri için baflka bir yere göç ettiklerini ya da sessizce son nefeslerini verip, haberimiz bile olmadan topra¤a verildiklerini sand›¤›m baz› yafll› muhit sakinlerinin halen sa¤ ve salim olduklar›n› gördüm. ‹yice yaflland›klar› için ya çocuklar›n›n, ya da akrabalar›n›n evlerinin bir köflesinde son günlerini dolduruyorlard› ve BD TEMMUZ 2015 en az›ndan yaln›z de¤illerdi. Bu durum beni mutlu etmiflti. Muhitimiz farkl› dinlerden insanlar›n oluflturdu¤u bir kültür mozai¤idir. Rum, Ermeni, Yahudi ve Müslüman komflular yüzy›llard›r iç içe ve bar›fl içinde yaflarlar, kederi ve sevinci paylafl›rlard›. Öyle ki bayramlar birlikte kutlan›r, cenazeler birlikte kald›r›l›rd›. Son zamanlarda bu kültür mozai¤ini oluflturan baz› unsurlar›n ‹srail, Yunanistan ve Amerika'ya göç ettiklerini duyuyor ve gözlemliyordum. Say›lar›nda bir azalma olmufltu. Baz›lar›n› art›k çarfl›da pazarda göremiyordum. oldu¤unu ö¤rendim bu vesileyle. Bu da geçen zaman içinde ne kadar birbirimize benzedi¤imizin ve hatta birbirimizle kar›flt›r›lacak kadar kaynaflt›¤›m›z›n bir kan›t›yd› asl›nda. Gitti¤im evlerden birinde çok yafll› bir adam ve k›z› vard›. K›z temizlik yap›yordu. Anneleri y›llar önce ölmüfl, baba yaln›z kalm›fl. K›z evlenip baba evinden ayr›ld›ktan sonra da babas›n› yaln›z b›rakmam›fl. Her hafta yemek yapmak ve temizlik için baba evine geliyormufl. O gün de yerleri siliyordu. Anlad›¤›m kadar›yla yemek de yapm›flt›, çünkü mutfaktan güzel yemek kokular› geliyordu. Her ne gün ev ev dolafl›rken bir tespit yapt›m: Rum, Ermeni ve Yahudi komflular›m›z›n ço¤u yaflamlar›n› baflka yerlerde sürdürmek için mahallemizden Kap› kap› dolafl›rken hep tafl›nm›fl olsalar da d›fltan görüp içini merak baz›lar› hâlâ etti¤im cumbal›, ahflap ‹stanbul evlerinin içlerini bizlerleydi. Do¤al de görme flans›m oldu. olarak buna çok sevindim. Belki flartta olursa olsun büyüklerini yaln›z yaflland›klar› için eskisi kadar s›k b›rakmayan hay›rl› evlatlar›n neslinin ç›km›yorlard› soka¤a ama hâlâ do¤duklar› muhitteydiler. O gün yine henüz tükenmedi¤ini görmüfltüm o gün. Umar›m bu sahiplenme hep sürer. ilginç bir tespitte bulundum: Bir yokuflun bafl›ndaki iki katl› Evvelce sokaklarda rastlay›p da müstakil evde üç yafll› k›z kardefl isimlerinin Ahmet, Mehmet, Ayfle, Fatma oldu¤unu sand›¤›m baz› mahal- yafl›yorlard›. Üçünün de kocalar› vefat etmifl. Onlar da babadan kalma o eve le sakinlerinin isimlerinin asl›nda yerleflip ölene dek birlikte yaflamaya Dimitri, Moiz, Rebaka veya Araksi O 145 BD TEMMUZ 2015 karar vermifller. Yeme¤i, temizli¤i, al›flverifli birlikte yap›p, efllerinden kalma emekli maafllar›n› bir araya getirerek idare etmeye çal›fl›yorlarm›fl. Canlar› s›k›ld›¤› zaman hep birlikte bir sinemaya ya da deniz kenar›na gidip yine evlerine dönüyorlarm›fl. Say›m görevlisinin gelece¤ini bildikleri için zeytinya¤l› dolma ve lokma tatl›s› yapm›fllar. Bolca ikram ettiler. Bambaflka, s›cac›k bir dayan›flma havas› vard› o evde. Örne¤in k›z kardefllerden biri o gün kahve piflirmifl, di¤eri de fallar›na bakm›flt›. Görevli olmasayd›m uzun süre onlarla kal›p eskilerden, yaflad›klar› unutulmaz an›lardan bir fleyler anlatmalar›n› isterdim. Umar›m üçü de halen sa¤ ve sa¤l›kl›d›rlar. ap› kap› dolafl›rken hep d›fltan görüp içini merak etti¤im cumbal›, ahflap ‹stanbul evlerinin içlerini de görme flans›m oldu. ‹flin ilginç yan›, o evleri görmeden önce hayalimde nas›l canland›rd›ysam öyleydiler. Baz›lar›n›n mutfaklar›nda hâlâ eski ocaklar vard›. Ço¤unun cumbalar›ndaki sedirlere kanaviçe ifllemeli örtüler serilmiflti. Orta kattaki genifl odalar salon olarak kullan›l›yordu ve yokufllar›n bafllar›na kurulmufl olan o güzelim evlerin ço¤u Bo¤aziçi’ni görüyordu. Baz›lar›nda çini sobalar kuruluydu. Ben de hep böyle olduklar›n› hayal etmifltim. Gitti¤im evlerden birinde genç bir evli çift vard›. K›z çal›fl›yormufl. Delikanl› ise üniversite son s›n›ftaym›fl. Evin tüm geçim yükünü k›z üstlenmifl. Ayr›ca kocas›n›n e¤itim K 146 fiimdi yine öyle bir görev ç›ksa diyorum. Yine ev ev dolaflsam. masraflar›n› da o karfl›l›yormufl. Bu nedenle hanginizi evin reisini olarak yazay›m diye sordu¤umda, delikanl› eflini göstererek: “Han›m›m› yaz›n, evin reisi odur” demiflti. O günün üzerinden kaç y›l geçti. Art›k nüfus say›mlar› farkl› bir flekilde yap›l›yor. fiimdi yine öyle bir görev ç›ksa diyorum. Yine ev ev dolaflsam. Eskilerden kimler kald›, kim nerede yafl›yor, ne haldedirler, bir görsem. Gerçi fazla tan›d›k kalmad› ama hiç de¤ilse kalanlar› görebilsem. ‹yiler mi? Sa¤l›k ve afiyetteler mi? O günlerde oldu¤u gibi bugün de çarfl›dan, pazardan aya¤›n› kesip evlere kapanan epeyce insan var galiba. Çünkü eskiden sokaklarda karfl›lafl›p selamlaflt›¤›m baz› insanlar› nicedir ortal›kta göremiyorum. Neredeler? Ne yap›yorlar? Yoksa onlar da sessizce çekilip gittiler mi bu dünyadan? sl›nda kendi kendime sordu¤um bu sorular bile son y›llarda birbirimizden ne kadar kopmufl oldu¤umuzu belgeliyor. Eski tan›flm›fll›klar, komfluluklar, ahbap ve dost ziyaretleri kalmad› ne yaz›k ki. Herkes bir rüzgâr›n önünde sürüklenip gidiyor ve ne yaz›k ki kimse kimseyi görmüyor. • A mehmetunver@butundunya.com.tr Gözle Gönül Aras› Mehmet Uhri Kabu¤u Kapt›rmadan abu¤umu kapt›rmadan insanlar›n ulaflamad›¤› uzak bir yere gidiyorum. Hiç bitmeyecek bir yolculuk olsa ve hatta belki de öyle bir yer olmasa da arayaca¤›m. Salyangoz ad›mlar›yla uzaklaflmaya, onlar›n beni göremeyece¤i bir yer bulana kadar yürümeye devam edece¤im. Aç kal›p kuru yaprak kemirmek zorunda kalsam hatta yolda bir kufla yem olsam da gidece¤im, kabu¤umu onlara kapt›rmayaca¤›m. S›rt›m›zda evimizle dolafl›yor oraya buray› kirletiyor diye bizlerden yaka silkmeye bafllamadan gitmek istiyorum. Sefil bir salyangoz olarak yaflasam da teslim olmayaca¤›m. K Sefil bir salyangoz olarak yaflasam da teslim olmayaca¤›m. Bafllang›çta kendi a¤ac›m›z ve topra¤›m›zda yaflarken h›zl› büyüyen flehir ile birlikte insanlarla yak›nlaflm›fl zamanla iç içe olmufltuk. fiehir bize geldikçe yapraklar› kemirmek yerine ortal›¤a saç›lan ekmek k›r›nt›lar›ndan çöplenmek do¤rusu hepimizin hofluna gitmiflti. Kufllara yakalanmamak için geceleri bahçeler suland›ktan sonra geziniyor gündüzleri kabu¤umuza çekilip bekliyorduk. O zamanlar mutluyduk. K›fl›n evlerin s›cakl›¤›na yak›n durup k›fl uykusundan vazgeçen arkadafllar›m›z bile oldu. O zaman›n insanlar› baflkayd›, 147 BD TEMMUZ 2015 a¤ac›yla kufluyla kedi köpe¤i ile birlikte yafl›yordu. Bafllar›na geleceklerden haberleri bile yoktu. O güzel günler çok sürmedi. fiehir büyüyor yay›l›yordu. Binalar s›klaflt›, çok katl› hale geldi, bahçeler darald›. Bize dokunan yoktu. Gezinece¤imiz yerler azalsa da kimseye görünmeden mutlu mesut yafl›yorduk. fiehrin yeni sakinleri ise eskilerinden farkl›yd›. Onlar a¤ac›na bahçesine topra¤›na bakan eski sakinler gibi de¤ildi. Hep birbirlerine bak›yor kendilerinden baflka bir fleye tahammül edemiyorlard›. Hatta birbirlerine tahammül edemediklerine de flahit olduk. Önce soka¤›n kedi köpe¤ine sard›lar. Neymifl? Pismifl, hastal›k tafl›rlarm›fl, çocuklara zarar verebilirlermifl. Ne olduysa kedileri bir daha gören olmad›. Köpekleri ise k›s›rlafl-t›r›p b›rakaca¤›z dediler ama 3-5 c›l›z hayvandan baflka geri gelen 148 olmad›. Uzaklarda bir yerlerde hayvan bar›na¤› infla ettiklerini, kedi ve köpeklerin orada toplan›l›p flehre dönmelerine izin verilmedi¤ini ö¤rendik. Hayvanseverler sayesinde sokakta yaflayabilen birkaç köpe¤i zehirlemek için belediyenin sa¤a sola b›rakt›¤› mamalar› evcil köpeklerden bir ikisi yiyip ölünce birileri sesini yükseltse de sonuç de¤iflmedi. Önce birlikte yaflad›klar› sokak hayvanlar›n› hayatlar›ndan ç›kard›lar. Sonra s›ra sinek böcek örümcek ne varsa ilaçlamaya geldi. Böcek olmay›nca kufllar da beslenemez oldu. K›rlang›çlar›n geri gelmemesinden bir fleylerin iyi gitmedi¤ini anlamal›yd›k. Kufllar azal›nca biz salyangozlar için do¤al düflman da kalmad›. Say›m›z artt›. Her ne kadar onlar için tehdit oluflturmasak da ayakalt›nda görmekten haz etmedikleri için bize de çare aramaya bafllad›lar. Biraz daha kabu¤umuza çekilip göz önünde görünmemeye çabalad›k. Bizlere salyangoz BD TEMMUZ 2015 Nas›l bir yarat›ksa bu son gelenler çiçe¤i böce¤i hayvanlar› uzaklaflt›rd›ktan sonra birbirleriyle u¤raflmaya bafllad›lar. demek yerine sümüklü böcek diyerek kendileri için istenmeyen oldu¤umuzu ifllediler. Saçma gelebilir ama dedim ya kendilerine tahammülü olmayan insan›n kendi sümü¤üne de tahammülü olmuyor elbet. Eh, bir fley sümüklüyse o da iyi bir fley de¤ildir diye düflünüyorlar san›r›m. Bunca y›l›n salyangozuyken olduk mu sümüklü böcek? Nas›l bir yarat›ksa bu son gelenler çiçe¤i böce¤i hayvanlar› uzaklaflt›rd›ktan sonra birbirleriyle u¤raflmaya bafllad›lar. O yeni yap›lan çok katl› binalar›n sitelerin kenar›nda kalan ve iyi kötü yaflama alan› sunan Biraz daha kabu¤umuza çekilip göz önünde görünmemeye çabalad›k. tek kat bahçeli o eski evlerden oluflan bölgede yaflayanlara gözlerini diktiler. Kedi köpe¤e yapt›klar›n› onlara da yap›p hayatlar›ndan ç›karmak için u¤raflt›lar. eymifl? Derilerinin rengi az farkl›ym›fl, ne ifl yapt›klar› bile belli de¤ilmifl, güvenlik sorunu yarat›yorlarm›fl, onlara yak›n olmak tehlikeliymifl, çocuklar› onlar›n çocuklar›yla sokakta oynarsa onlar gibi olurlarm›fl, daha neler? Halbuki o gariplerin sesi bile ç›km›yordu. Bir gün bakt›k flehrin öte yan›nda uzaklarda bir yerlerde kedi köpek bar›na¤› gibi o insanlar için evler yap›ld›¤›n› oraya gitmeleri gerekti¤i söylendi. Karfl› ç›kan sesini yükselten olsa da kimse duymad›. Olanlar› görüp iflitenler ise sokak köpekleri toplan›p götürülürken yapt›klar› gibi kulaklar›n› kapat›p baflka yere bakt›lar. Onlar için, toplumun iyili¤i için böylesinin daha N iyi oldu¤una inand›r›ld›lar. Sonra ifl makineleri geldi. Ne o güzelim bahçeler kald›, ne evler ne de toprak. Açt›klar› dev çukura beton dökmeye bafllan›nca kaçmaya karar verdim. Onlar› evlerinden edenler gün gelir s›rt›mdaki eve de göz diker diye korktum. ‹nsanlar›n ulaflamayaca¤› uzak bir yere do¤ru yola ç›kt›m. idiyorum... Birbirlerinden rahats›zl›k duyan, hep korku içinde yaflayan hatta zaman zaman kendine bile katlanamayan o kemirgenler gözünü biz salyangozlara dikmeden gidebildi¤im kadar uzaklafl›p göz önünden çekilmeliyim. Nas›l bir canl› ise bu insano¤lu; içinde büyüdü¤ü do¤ay› bir kenara itip infla ettikleri beton hapishanelerinde kendinden baflka canl› bulunmamas›na özen gösterip yaln›z yaflayabiliyor. Böylece kendilerini güvende hissediyorlarm›fl. O kadar steril yaflad›ktan sonra ölülerini topra¤a gömerken ne düflündüklerini do¤rusu çok merak ediyorum. Her neyse, yolcu yolunda gerek. Salyangoz olarak geldi¤im G 150 yeryüzünden yine kabu¤u kuru bir salyangoz olarak ayr›lmak için, sümüklü böcek olarak an›lmamak için insanlardan uzaklaflmak istiyorum. Birlikte yaflad›¤› canl›lardan ürküp onlar› yerinden yurdundan edenler gün gelip flu bir göz oda evime, kabu¤uma göz dikmeden gitmek kalan günlerimi insanlar›n olmad›¤› bir yerde tamamlamak istiyorum. Çöp ve ekmek k›r›nt›lar›n›z sizin olsun. Aç kal›r, kuru yaprak kemirir, ac›mdan ölürüm ama teslim olmam. Söyleyin onlara benim ad›m salyangoz. ‹nsan yeryüzünde yokken bile biz kabuklular her yerdeydik. Bu kafayla giderlerse biz yine kal›r yaflar›z ama insan kal›r m›, kalana insan denir mi bilemem. Her neyse hepsi sizin olsun, beni rahat b›rak›n arkamdan gelmeyin, yeter. Hadi eyvallah… mehmetuhri@butundunya.com.tr BD TEMMUZ 2015 TEMMUZ AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI Satranç Çözümleri KURGUMAT: Miloseski-Sayman (The Problemist 2015) 2 # 1.Vh6 (~) 1... fixc3: 2.Vc1# 1... fib5 2.Fd3# 1... fid5 2.Ff7# OYUN SONU: ‹lham Aliev (Kuryatnikov-60 JT (RUS), 2003) 1.0–0–0+ fie7 2.Kh1 fif6 3.fib2 fif5 4.fia3 Ka6+ 5.fib2 Kh6 6.fia3 fig4 7.Kxh2 Kxh2 = 1-(d) Elçilik görevlisi 9-(d) Güdümlü balon 2-(a) Gemi odas› 10-(b) Dolambaç 3-(c) Tehlike, risk 4-(b) Rakam, say› 5-(b) Ça¤dafl 6-(a) Ifl›n›m “Bilginizi Denetleyin” 11-(c) Bölüm, kesim 12-(d) S›n›r, uç 13-(a) ‹ndirim saati 7-(b) Kavga, gürültü 14-(b) Deneyimsiz 8-(a) Göz korkutma 15-(c) Öndelik Kare Bulmaca 1-(c) Sigmund Freud 2-(d) Senaryo 3-(b) Lades 4-(b) ‹roni 5-(a) 0090 6-(b) Ay’›n dönüfl periyotu ile Dünya’n›nkinin ayn› olmas› 7-(c) ‹nek 8-(c) Deniz suyu 9-(b) Kemal Sunal 10-(d) Ontoloji 11-(a) Sokrates 151 BD TEMMUZ 2015 YARININ BÜYÜKLER‹ Gönderi adresi: Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul e-posta: butundunya@butundunya.com.tr (e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla olmamas›na lütfen özen gösteriniz.) Rüzgar Yalazan, ‹stanbul Ali Deniz Kimap, Ankara Alize Roy, ‹sveç Yi¤it Ege Akdur ve Zeynep Defne Akdur, Ankara 152 Derin Vural, Diyarbak›r Victor Roy, ‹sveç Begüm Nisa Sevgili, ‹stanbul BD TEMMUZ 2015 Kerem fientürk, Bursa Defne Sönmez, ‹stanbul Sevilay Özkök, Ankara Kemal Egemen Gedik, Rize Fatmanur Konuk, Zonguldak Yi¤it F›rat, Ankara Kaan Can Süne, ‹zmir Doruk Yusuf Y›ld›r›m, Ankara Nilay fiehirli, Mersin Emre Mirasyedio¤lu, Ankara Hicran Gülce, Adana Buse Baflak Öztürk, Mersin 153 BD TEMMUZ 2015 Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır. 154 Bulmaca Filiz Lelo¤lu Oskay SOLDAN SA⁄A: 1-1921-1986 y›llar› aras›nda yaflam›fl olan, fotografta görülen heykelt›rafl›m›z.- Ba¤ budamaya ya da a¤aç kesmeye yarayan e¤ri bir tür b›çak. 2-Bir nota.-Veba hastal›¤›n›n di¤er ad›.- Otomobilde d›flar›dan görünen d›fl bölüm. 3-Do¤ada, ince, saydam katmanlar olarak bulunan silis minerallerinin genel ad›. Van’›n bir ilçesi. 4-Yerine koyma, yerine kullanma.Habefl soylusu.- Genellikle içine sulu fleyler konulan metal kap. 5-Türlü nedenlerle baflar›ya ulaflamam›fl kifli.- Bak›fl. 6-Bir göz rengi.- Kurallara uyma.-Güneybat› Avrupa Katoliklerinin topluca ad›. 7-Kalkan bal›¤›n›n üzerindeki dü¤meye benzer kemiksi oluflum.-Sinop’un bir ilçesi.- Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi. 8-Uzaklaflmak.- Kar›fl›k renkli.-Is›ya dayan›kl›, havada oksitlenmeyen bir element. 9-U¤ur say›l›r.- Fas›la.- Cennet bahçesine düfltü¤üne inan›lan ilk ya¤mur damlas›. 10-Lale devrinin en tan›nm›fl minyatür sanatç›s›.- Güney Amerika’ya özgü bir dans türü. 11-Balç›ktan yap›lan ve dikine duran sand›k biçimindeki tah›l ambar›.- Birinin duygular›n› okflayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çal›flma. 12-Baya¤›.- ‹talya’n›n Adriyatik k›y›s›nda bir liman kenti.- Çevik. 13-‘Hadi ....’ (Heykelt›rafl›m›z).-Bir makinenin dönen parçalar›na verilen ad.- Bir nota. 14- Kahraman tak›m y›ld›z›’nda bulunan parlak bir y›ld›z.- Donuk renkli.- Cisimlerin yerini ve uzakl›¤›n› bulabilen, genellikle uçak ve gemilerde kullan›lan cihaz. 15-Ata.- Türk müzi¤inde bir makam.- Geminin bafl ve k›ç taraf›nda, as›l güverteden yüksek olan k›sa güverte. 16-Bir binek hayvan›.- Çevrelerine göre çukurda kalm›fl, genifl veya dar düzlük. 17-Büyük ölçekteki a¤›rl›klar› tartmaya yarayan araç. 18-Kira.-An›msama. 19-Foto¤rafç›l›kta çok küçük objeleri foto¤raf makinesinin alg›lay›c›s›n›n boyutunu doldurarak foto¤raf çekme tekni¤i. 20-Ni¤de’ye ba¤l›, tarihçesi Roma’ya dek uzanan bir yerleflim birimi.- Bir renk. YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘Muazzez ..... ......’(Sümeroloji üzerine çok önemli çal›flmalar yapm›fl bulunan ünlü Sümerolo¤umuz.- Patl›can, so¤an, biber, domates ve kaflar rendesi ile yap›lan Ege’ye özgü bir yemek. 2-Din ifllerini devlet ifllerine kar›flt›rmayan.-Kayna¤› mitolojiye dayanan kiriflli bir çalg›.- Piflmanl›k.- Sert bir içki. 3-Bir otomobilin arkas›na tak›lan, hem tafl›t hem konut olarak kullan›lan üstü kapal› araç. Bir tiyatro oyununda oyuncular›n bir defada söyledi¤i parça.- Kiloamperin k›sa yaz›l›fl›. 4-Tayin etme.- K›sa okunmas› gereken heceyi ölçüye uydurmak için uzun okuma. - Aktinyumun simgesi.-Hint enerji sistemine göre bedenin enerji merkezi olan noktalara verilen ad. 5-Sodyumun simgesi.- Hitit.- ‘.... Bacanos’(Ünlü kemençe virtüözü ve bestekar›m›z).-fiark›, türkü.- Tuza¤a düflürülen fley. 6-Ümit Yaflar’›n bir fliiri.- Da¤ yamac›.Endonezya’n›n plaka imi.- Tarihsel de¤eri olan eski eflya. 7-fieref, haysiyet.- Güzel sanat.- Kimyada art› uç.- Beyni ve omurili¤i tutan özba¤›fl›kl›k hastal›¤›.- Lübnan’›n plaka imi. 8-Kat›l›mc›lar›n vahfli hayat› yerinde görmelerini sa¤layan turistik gezi.-Koro ve orkestra için yaz›lm›fl, oyun ö¤esi bulunmayan, kutsal nitelikte müzik eseri. 9-Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkân.- Giysinin dik durmas›n› sa¤layan kolal› bez.-Gemilerin süratini gösteren bir h›z birimi. 10-Bilgisiz, kaba kimse.- Lantan›n simgesi.-Mutlulukla ilgili, mutlu.-Ege’de bir ad› da ‹kizce olan ada. 11-Küçük kitapç›k.-Telli bir çalg›.- O yer anlam›nda bir sözcük. 12-Acemi.Akdeniz’e özgü pembe ve beyaz çiçekler açan,k›fl›n yapraklar›n› dökmeyen bir bitki.Do¤u Anadolu’da bir ›rmak. 13-Asetik asidin tuzu veya esteri. Afrika’da bir baflkent.Rusçada evet. 14-Bir nota.- ABD’de bir eyalet.- Bay›nd›r. 15-Yunan mitolojisinde savafl tanr›s›.- Rahatl›k, iyi halde bulunmak.‘..... Kurosava’ (Ünlü Japon yönetmen). filizoskay@butundunya.com.tr 155 Satranç Mustafa Y›ld›z ÇEfiME 2015 Duvar›n Ötesi GM Mustafa Y›lmaz (2570) – WGM Betül Cemre Y›ld›z (2318), Çeflme, 2011, 3.3. üzeysel bir de¤erlendirme yaparsak yandaki konumda beyaz›n figürlerinin daha aktif oldu¤una, aç›k c dikeyindeki kalesi, merkeze oturan at› ve onu koruyan fili ile beyaz›n hafif üstün oldu¤una karar verebiliriz ama bu karar, oyunu kazanmak için yeterli olur mu? Kuflkusuz, daha derinlere, ötelere bakmak gerekir. Siyah, son hamlesinde tahtan›n beyi görünümdeki at› ortadan kald›rmak amac›yla Fd6?? oynad› ama bu hamlesiyle filin aç›k hedef haline geldi¤ini göz ard› etti. Büyükusta Y›lmaz, h›zl› bir bak›flla duvar›n ötesini gördü: 15.Axf7!! Siyah flah›n hemen dibinde patlayan bir bomba! Bu feda, kabul edilmek zorunda. Siyah, vezirini kaçarsa filini kaybeder. 15…fixf7 16. Vh5+fig8 (Siyaha pek parlak yol yok. E¤er 16... fie7? veya 16... fif6? oynarsa 17.Fg5+ ve veziri düfler. 16... fif8’e karfl› da 17. Vf5+ ile de oyundaki devam yoluna girmek zorunda kal›r.) 17. Fxd5+ Fxd5 18. Vxd5+ fih8 19. Vxd6 Vxd6 20. Fxd6 Ke2 Beyaz iki piyon kazand›, siyah ümitsizce karfl› sald›r›ya geçiyor. 20... 21.Kfe1 Fxb2 22. Ke7 Fxa2 23. Kxa7! Beyaz taktik vurufllara devam ediyor. 23... Fe8 24. Ke7 Fd8 25. Fe5 Fa5 26. Fxg7+ 1–0 Y Duvar› Y›kan Fil Özgün fiahin(2101) – Vladimir Petkov (2534) Çeflme, 2011, 2.6. Afla¤›daki konumda, Bulgar GM Petkov ile oynayan genç yetenek Özgün fiahin, siyah flah› koruyan piyon duvar›n› y›kmak için özgün bir yol buluyor: Beyaz›n son hamlesi 23.Ag5!! Bu at›n arkadaki a¤›r toplara yol açmak için kendisini feda etti¤i anlafl›l›yor. Siyah feday› kabul etse de etmese de ard›ndan bir de fil fedas› gelecek. 23…Kg8 24.Fxf5!! Duvar y›k›l›yor, yatay ve dikey yollar aç›l›yor. (23…hxg5 24.Fxf5!! exf5 25.Kh3+ fig8 26.Kxh5+ Vezir kazanc› yahut k›sa sürede mat.) 24…exf5 25.Kh3! Tank yola düzüldü.25…Kg6 Siyah ald›klar›ndan fazlas›n› vermeye raz› ama kurtulufl yolu bulam›yor. 26. Vxc8 fig7 28.Ae3! Cephe gerisindeki at, ifli bitirmeye geliyor. 29.Af5+ tehdidine karfl› savunma yok. 1-0 156 BD TEMMUZ 2015 DÜfiÜNME REKORU S atranç düflünme oyunu, bir rakibiniz de zaman. Oyunun bafl›nda her oyuncuya verilen eflit sürelerden kiminki önce biterse oyunu o kaybeder. Peki, bir hamle için ne kadar süre düflünebilirsiniz? Bir satranç partisinin ortalama 30-40 hamlede bitti¤ini kabul edersek 90dk. +30sn. zaman temposuyla ortalama 3 ya da 2,5 dakikada bir hamle yapmak gerekir. Oyunun öyle kritik konumlar› oluflur ki o hamlede çok uzun zaman düflünmek gerekebilir. ‹flte turnuvalarda bilinen en uzun düflünme rekoru 1971 y›l›nda Moskova’da yap›lan Alekhine’i Anma Turnuvas›’nda Tal ile oynayan Uhlmann taraf›ndan k›r›ld›. Uhlmann oyunun 12. hamlesinde tam 110 dakika düflündü. (D) Mikhail Tal- Wolfgang Uhlmann, Alekhine’i Anma Turnuvas›, Moskova, 1971 1.e4 e6 2.d4d53.Ad2c54.Agf3 Ac65.Fb5dxe46.Axe4Fd7 7.Fg5!Va5 8.Ac3cxd49.Axd4 Fb410. OOFxc311.bxc3Vxc3?12.Af5!!exf5(At› yemek için 110 dakika düflünen Uhlmann’›n 28 hamle için befl dakika zaman› kald›.) 13. Ke1 Fe6 14. Vd6 a615. Fd2 Vxc2 16. Fb4! axb517. Vf8 fid7 18.Ked1 fic719. Vxa8 Terk 1-0 Gönderi: UMUT SAYMAN, ‹ZM‹R KURGUMAT OYUN SONU Miloseski-Sayman (The Problemist 2015) ‹lham Aliev (Kuryatnikov 60 JT (RUS), 2003) 2# Berabere myildiz@butundunya.com.tr Çözümler 151. sayfadad›r. 157 Bize Gönderilen Kitaplardan Denemeler Bütün Denemeler Montaigne Say Yay›nlar› M ontaigne’in yirmi y›lda tamamlad›¤›, ad›yla özdeflleflen denemeleri 420 y›l sonra tümü birden Türkçe yay›mland›. Engin Sunar’›n çevirdi¤i yap›t 4 cilt, 1440 sayfa. Mezhep savafllar›n›n Avrupa’y› yak›p y›kt›¤› y›llarda ›rkç›l›¤a, inanç despotlu¤una, sömürgeci politikalara karfl› ç›kan Montaigne, Kral›n huzurunda “adalet sisteminin rüflvet çark›yla döndü¤ü” gerçe¤ini dile getiren tek yarg›çt›. Felsefenin bafllang›c› olan Delfoi Tap›na¤›n›n giriflinde yaz›l› “Kendini tan›” sözünü kendine fliar edinen Montaigne’in kendisi için kendini tan›ma ad›na kaleme ald›¤›, yaflam›n› adad›¤› denemeler Rönesans ve Hümanizman›n ›fl›klar› oldu ve bütün dünyay› ayd›nlatmay› sürdürüyor. Montaigne flöyle sesleniyor: “Okuyucu, bu kitapta yalan dolan yok. Sana bafltan söyleyeyim ki, ben burada yak›nlar›m ve kendim d›fl›nda hiçbir amaç gütmedim. Sana hizmet etmek yahut kendime ün 158 sa¤lamak hiç akl›mdan geçmedi; böyle bir amaç peflinde koflmaya gücüm yetmez. Bu kitab› yak›nlar›m için bir kolayl›k olsun diye yazd›m. ‹stedim ki beni kaybedecekleri zaman (ki pek yak›nd›r) hakk›mda bildikleri, daha ayr›nt›l› ve daha canl› olsun. Kendimi herkese be¤endirmek niyetinde olsayd›m, özenir, bezenir, en gösteriflli halimle ortaya ç›kard›m. Kitab›mda sade, do¤al ve her günkü halimle, özentisiz bezentisiz görünmek isterim, çünkü ben kendimi oldu¤um gibi anlat›yorum. Burada kusurlar›m, nas›l bir adam oldu¤um, edebin, terbiyenin izin verdi¤i ölçüde, aç›k olarak görülecektir. Hala ilk do¤a kanunlar›n›n rahat serbestli¤i içinde yaflad›klar› söylenen insanlar aras›nda olsayd›m(...) Günübirlik Hayatlar Irvin D. Yalom Pegasus Yay›nlar› M ahalle, sokak, komfluluk, aile iliflkileri ve iletiflim zay›flad›kça insanlar kalabal›klar içinde yaln›zlafl›yor. Yaflad›klar›, yaflamak zorunda b›rak›ld›¤› hayat daral›yor ve de ister istemez bireyi de daralt›yor. ‹nternet, cep telefonu... iletiflim ça¤›nda BD TEMMUZ 2015 iletiflimsizli¤i yafl›yor, insano¤lu. Psikiyatri ve psikoterapi her geçen gün biraz daha varl›¤›n› hissettiriyor. Öte yandan bu gereksinimin fark›na var›p psikiyatri ve psikoterapinin korsan›n› ya da flarlatanl›¤›n› da sunanlar var. Nietzsche A¤lad›¤›nda, Divan, Aflk›n Cellad› ve Varoluflçu Psikoterapi... gibi her yap›t› coflkuyla karfl›lanan Yalom kitaplar›yla yaflam denizinde susuzluk çekenlere can suyu sunuyor. Harvard Üniversitesi Psikiyatri Profesörü George Vaillant: “Hepimiz bu hayatta bizi anlayacak birilerine ihtiyaç duyuyoruz, ancak öncesinde fark›nda varmam›z gereken birçok fley var. Günübirlik Hayatlar kendimizi, insanlar› ve dünyay› anlamam›z için bize lekesiz bir ayna tutuyor” diye yorumlarken Steven Pinker: “Bu kitab› okumak, kendi zihninizi önünüze koyup sayfalar›n› çevirmek gibi... En derinlerde saklad›¤›m›z sorular› öyle delici bir güçle bulup ç›kar›yor ki!” diyor. Jay Parini de: “Irvin Yalom’a hayran olmamak elde de¤il. ‹nsanl›¤›n kaderini ve neflesini usta bir romanc› gibi ifllerken hayatlar›m›zdaki küçük detaylar›n önemini fark etmemizi sa¤l›yor.” Yalom y›llarca üzerinde çal›flt›¤› bu k›sa hikayelerde hastalar›n›n mücadelelerini konu etti¤i kadar kendi sars›nt›lar›n› da anlat›yor ve iki önemli sorunun üzerine gidiyor: K›sa da olsa nas›l anlaml› bir yaflam sürüp her günün tad›na varabiliriz? Ve kaç›n›lmaz son olan ölüm gerçekten ne ifade ediyor? Dünya Tarihi Susan Wise Bauer Say Yay›nlar› D aha önce Antik Dünya, Ortaça¤ Dünyas› ve Rönesans Dünyas› adl› yap›tlar› da Türkçeye kazand›r›lan Bauer: “Dört ciltten oluflan Dünya Tarihi’ni çocuklar kendi bafllar›na okuyabilir ya da anne babalar çocuklar›na okuyabilir... ‹lk üç kitap kardefllerin birlikte kullanabilecekleri flekilde tasarland›... Bir akademisyen, yazar, tarihçi ve dört yafl›ndan lise ça¤›na kadar çeflitli yafllarda dört çocu¤un annesi olarak bu tarihi olaylar› bu yafl grubuna uygun bir biçimde anlatabilmek için elimden geleni yapt›m... Tarihi daima olaylar›n rengini ve süreklili¤ini meydana ç›karmak için öykülefltirerek anlatmaya çal›flm›fl›md›r... Kelimeleri (“Terörizm”) duyar ve etraf›ndaki yetiflkinlerin endiflelerini hisseder. Dünya bugünkü haline rastlant› eseri gelmemifltir; onu bu hale belli olay örüntüleri hakk›nda bilgi edinmesine olanak vermemek onu asl›nda korkmaya mahkum etmektir, çünkü bu durumda savafllar, huzursuzluk ve fliddet ona tümüyle rastlant› gibi görünür.” (...) 159 Bir Fotograf Bin Sözcü¤e Bedeldir Gönderi: ZAFER MENTEfi, BODRUM 160 Biri Size ‹kincisi Bir Sevdi¤inize 50 % ‹ND‹R‹M Bütün Dünya’dan ‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor: Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli. Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay. Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir; ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz. Bütün Dünya Abone Servisi: Tel: (0536) 634 35 97 E-posta: abone@butundunya.com.tr T Ü R K BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI R E S S A M L A R 1 TEMMUZ 2015 HASAN MUTLU 192297 SAYI: 2015 /7 F‹YATI: 4 TL TEMMUZ 2015 Yozgat do¤umlu sanatç›, 1980’de Gazi E¤itim Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdi. 1981’de Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi kurulufl çal›flmalar›nda bulundu, ‹stanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde tablo restorasyonu üzerine çal›flmalar yapt›. 1984’de Fransa Devlet Bursu’nu kazanarak tablo restorasyonu ve müzecilik çal›flmalar› için Paris’e gitti. Ankara Resim ve Heykel Müzesi, ‹zmir Resim ve Heykel Müzesi, Bodrum Müzesi, ‹fl Bankas›, Ankara Valili¤i, Maliye Bakanl›¤›, Ortado¤u Amme ‹daresi baflta olmak üzere yurt içi ve yurt d›fl›nda birçok özel koleksiyonda yap›tlar› bulunmaktad›r. Sanatç›n›n yeni yap›tlar›, 12 Temmuz’a de¤in Ba¤dat Caddesi, Küçüka¤a sokak. 4/2, fiaflk›nbakkal, Kad›köy adresindeki Art Maya Galerisi’nde sergilenmektedir. Son Selam Mete Akyol: Öfke Nedir Bilmedi, Bilmek de ‹stemedi, Süleyman Demirel S. 4 Cengiz Özak›nc›: Atatürk'e Yak›flt›r›lan Anzak Demeçleri ve Eski Yunan Masallar› S. 25 Yol Arkadafl› Ali Naili Erdem: A¤abeyim Demirel S. 11 Bir Ramazan Arma¤an›: Atatürk'ün Bal›kesir Hutbesi S. 13 Can Pulak: Denizlerin Evlad› Sadun Boro'nun Ard›ndan Turhan Selçuk Karikatür Ödüllerini Kazananlar Belli Oldu S. 70 S. 110