Rusya-İngiltere ve Ermeni Meselesi

advertisement
Timuçin Kodaman*
Ermeni Meselesi1, Şark Meselesi’nin2
önemli bir halkasını ve aynı zamanda Anadolu topraklarındaki uzantısını teşkil etmektedir. XIX. yüzyılın ikinci yarısında daha çok
diplomatik çevrelerde sık kullanılmaya başlayan Şark Meselesi kavramı, Hıristiyan, Müslüman veya Türk-Avrupa ilişkilerini içerecek
şekilde, 1815 Viyana Kongresi’ne hatta önceki asırlara kadar götürülebilir.
Şark Meselesi çerçevesinde büyük
devletlerin (büyük güçlerin) Balkanlardaki
Hıristiyan unsurları Osmanlı Devleti hâkimiyetinden kurtarma politikasının başarıya
ulaşmasının ardından, Anadolu’nun Hıristiyan kavimlerinden olan Ermeniler de, aynı
yolla kendi özerklikleri ve egemenliklerini
alabilecekleri konusunda ümitlendiler. Avrupalı güçler, özellikle İngiltere, Rusya ve
Fransa dünya hâkimiyeti ve sömürge-kolonyalist politikaları çerçevesinde Ermenilerin
isteklerine sıcak baktılar. Nitekim 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı sonunda, Rusya ile imzalanan Ayastefanos Antlaşmasının 16. maddesi ve İngiltere ve Fransa’nın Berlin Antlaşması’nın (1878) 61. maddesi ile de Ermeniler
lehine koydurdukları hükümlerle Şark Meselesi Anadolu’ya kaydırılmıştır.3
Uluslararası politikada, dünyanın neresinde olursa olsun, meydana gelen siyasi
olayları açıklarken büyük devletlerin açık
veya gizli olarak oynadıkları rolleri göz ardı
etmemek gerekir. Zira her dönemde büyük
güçler dünya politikasını yönlendirmektedirler. Bu yönlendirme de, uluslararası politika
teorisi çerçevesinde devletlerin dış politika
araçları vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir4.
Ermeni meselesini, büyük devletlerin dış
politikada başka bir devleti veya topluluğu
etkileme aracı olarak kullandıkları şeklinde
değerlendirmemiz mümkündür5. Bu sebeple, 1878’den itibaren enternasyonalize edilen
Ermeni meselesinin doğuşunda, gelişmesinde ve devamında büyük güçlerin rolünü görmekteyiz. XIX. yüzyılda Düvel-i Muazzama
(büyük güç veya süper güç) olarak adlandırılan devletlerarasında İngiltere, Rusya, Fransa
ve Almanya ve Amerika Birleşik devletleri
bulunmaktaydı. Bu devletlerden özellikle
İngiltere ve Rusya birinci derecede, Fransa
ikinci derecede, ABD ise üçüncü derecede
Osmanlı Devletinde yaşayan Ermenilerle
ilgilenmişlerdir. Bu ilgi sonucu da Ermeni
meselesine doğrudan veya dolaylı bir şekilde
müdahale etmişlerdir. Biz bu çalışmamızda,
birinci derecede önemli rol oynayan İngiltere
ve Rusya’nın Ermeni meselesine olan ilgilerini açıklamaya çalışacağız.
1
Konuya girmeden önce Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni meselesinin ortaya çıkışının ve gelişiminin genel hatlarıyla açıklanmasının faydalı olacağı muhakkaktır. Bilindiği üzere Ermeniler, 1071’den beri Anadolu
toprakları üzerinde Türklerle barış içinde bir
arada yaşamışlardır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu zamanında Ermeniler zanaat, sanat
(*)Prof. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi.
(**)Bu makale Kök Araştırmalar Dergisi (cilt VII, sayı 1, ss.65-74,2005)
yayınlanmış yazının geliştirilmiş halidir.
(1)Ayrıntılar için Gürün (1983); Öke (1986); Uras (1987), Küçük
(1984).
(2)Şark Meselesi ile ilgili olarak bakınız: Anderson (2001), Küçük
(1999).
(3)Kodaman B., Ermeni Macerası, Isparta, SDÜ Yayınları, 2001, s.4647.
(4)Dış politika amaç ve araçları için bkz: Gönlübol (1985), Sönmezoğlu (1989).
(5)Öke M. Kemal, Ermeni Meselesi, İstanbul, 1986, s.12.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
Rusya-İngiltere ve
Ermeni Meselesi
ve ticaretle uğraşarak Türklerden daha rahat
bir hayat seviyesine ulaşmışlardır. Ancak XIX.
yüzyıldan itibaren Osmanlının zayıflaması ve
Avrupa’nın emperyalist ve tahrik politikaları
sonucunda Ermeniler de ayrılıkçı faaliyetlerine başlamışlardır. Tanzimat (1839) ve Islahat
(1856) Fermanlarının gayri Müslimlere tanıdığı haklardan yararlanarak, Ermeniler de
kiliselerin ve misyonerlerin öncülüğünde ayrılma faaliyetlerine hız vermişlerdir. 1863’de
kabul edilen Ermeni Cemaati Nizamnamesi
de ayrılıkçı hareketleri cesaretlendirmiştir.
Nihayet 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda, Osmanlı ordusunun ağır bir yenilgi
alması üzerine Ermeniler, hedeflerine ulaştıracak uygun zamanın, zeminin ve fırsatın geldiğini düşünerek, önce Ayastefanos Ateşkes
Antlaşması’na kendi lehlerine 16. maddeyi6,
Berlin Antlaşması’na da 61. maddeyi7 koydurarak Ermeni meselesini uluslararası platforma ve diplomasi alanına taşımayı başardılar.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
2
Böylece, 1878’den beri Osmanlı ile
Ermeniler arasına siyasi husumet girmiş oldu.
Ermeniler bununla da yetinmeyerek, ayrılık
sürecini hızlandırmak için gizli askeri ve siyasi teşkilatlar kurarak isyana hazırlanmaya
başladılar. İsyanla beraber Avrupa’nın kendi
lehlerine müdahalesini temin etmeye çalışıyorlardı. Nitekim 1890’dan itibaren Vilayet-i
Sitte’de (Altı vilayet) ve İstanbul’da gizli örgütleri vasıtasıyla isyan, terör, yağma, katliam
ve suikast hareketlerini başlattılar. Ancak
Doğu Anadolu’da nüfuslarının az olması,
Müslüman halkın çoğunlukta olması ve Osmanlı Devleti’nin müdahalesiyle istediklerini
elde edemediler.
II. Meşrutiyet’in getirdiği hürriyet ve
barış ortamında, kısmen de olsa Ermeniler,
bu tür tahriklerden vazgeçer görünerek, Taşnaklar iktidardaki İttihatçılarla, Hınçaklar
Prens Sabahattin’in Hürriyet ve İtilaf Partisi
ile temasa geçerek uzlaşma yollarını aradılar. Fakat tekrar uygun bir fırsat buluncaya
kadar gizlice faaliyetlerine ve hazırlıklarına
devam ettiler. Bu fırsatı, Osmanlı Devletinin
I. Dünya Savaşına girmesiyle yakaladıklarına
inanarak, 1915’te Çanakkale ve Sarıkamış
savaşları esnasında, başka bir ifade ile Osmanlı Devleti’nin en zor zamanında Ruslarla
işbirliği yaparak hem onların safında meşru
devletlerine karşı savaştılar hem de Doğu
Anadolu’da Osmanlıya karşı büyük bir isyan
hareketi başlattılar. Bunun üzerine Osmanlı
Devleti meşhur “Tehcir’’ Kanununu çıkartarak (27 Mayıs 1915) Ermenileri geçici olarak
savaş bölgesinden uzaklaştırmak için Suriye
ve Musul gibi güney vilayetlerine göndermiştir. Böylece sivil Ermeni halkını savaş bölgesinden uzak tutarak can güvenliklerini sağlamıştır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan Osmanlı
Devleti’nin yenik çıkması ve Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) imzalanmasıyla
Ermeniler, Doğu Anadolu’da tekrar harekete
geçti ise de Kazım Karabekir komutasındaki Türk ordusu tarafından yenilerek Gümrü
Antlaşması’nı (2 Aralık 1920) imzalamak zorunda kaldılar. Sovyetler Birliği ile 16 Mart
1921’de imzalanan Moskova Antlaşması ve
13 Ekim 1921 Kars Antlaşması’yla da TürkErmeni sınırı da çizilmiş oldu.
10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması Doğu
Anadolu’da bir Ermeni devleti öngörmüş ise
de Ankara Hükümeti bunu tanımamış ve 24
Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasıyla hükümsüz kılmıştır. Böylece, Ermeni Meselesinin
önemli bir safhası bitmiş oldu. 1923-1973
yılları arasında Türk-Ermeni ilişkileri dostça
geçmiştir. Ancak, 1973’de Asala terör örgütü
üyesi bir Ermeni tarafından Los Angeles’da
Türk Başkonsolosunun öldürülmesiyle Ermeni Meselesi yeni bir boyut kazanarak günümüze kadar devam etmiştir.
(6) Ayastefanos’un 16. Maddesi ile Doğu Anadolu’da Ermenilerle
meskûn kasabalarda mahalli şartların gerektirdiği ıslahatın yapılması suretiyle Ermeni toplumunun emniyet altına alınması, Osmanlılara iade edilecek, halen işgal altındaki yerlerin de bundan sonra
boşaltılacağı derpiş ediliyordu. Gürün, age, s.107.
(7) Berlin Antlaşmasının 61. Maddesi şöyledir: ‘‘Babıali, Ermenilerin
oturdukları vilayetlerin mahalli şartları dolayısıyla muhtaç oldukları ıslahat ve düzenlemeleri gecikmeden yapmayı ve Kürtler ile
Çerkezlere karşı emniyet ve huzurlarını korumayı taahhüt eder bu
konuda alacağı tedbirleri sırası geldikçe devletlere tebliğ edeceğinden, adı geçen devletler de bu tedbirlerin tatbikine nezaret edeceklerdir.”
İngiltere, Amerika Birleşik Devletlerinin 1776’da bağımsızlığını kazanması ve
Kuzey Amerika’daki sömürgelerini kaybetmesinden itibaren, özellikle XIX. yüzyılda
gerek Şark Meselesi gerekse sömürgecilik
(Hindistan yolunun güvenliğini sağlamak)
çerçevesi dâhilinde Osmanlı İmparatorluğu
ile ilgilenmeye ve özel bir politika takip etmeye başlamıştır. Böyle bir politikanın yürütülebilmesi için İngiltere’nin Osmanlı Devleti
içinde bulunan ve kendi menfaatine yönlendirebileceği veya kullanabileceği milletlerden
kendisine yarayacak sosyal-siyasi bir zemin
yaratması gerekmekteydi. Nitekim Fransa
Katolikleri, Rusya Ortodoksları himayeleri
altına alarak kendilerine dayanak oluşturabilecek bir zemin yaratmışlardı. İngiltere de
Protestanlık vasıtasıyla imparatorluk içinde
benzer bir zemin sağlamak için Tanzimat’tan
Osmanlı devletinin millet-i sadıka dediği Ermenilere el atmıştır8.
Mora isyanından ve Yunanistan’ın
istiklalinden (1829) sonra Osmanlı bürokrasisinde çalışan Rumlar kısmen görevlerinden ayrılmaya başlamışlardı. Zira Babıâli’nin
Rumlara itimadı kalmamıştı. Bunun üzerine
devlet kademelerinde güven ve sadakat isteyen mevkilere Ermeniler tayin edilerek,
Rumların yerini almışlardı. Bu şekilde Ermenilerin İmparatorlukta önem kazanmasıyla
İngiltere, onlarla yakından ilgilenmeye başlamıştır. Tamamen İngiltere’nin politik ihtiyaçlarından ileri gelen bu ilginin hareket noktası
Ermeni Gregoryan Kilisesi ile İngiliz Kilisesi
arasındaki yakınlaşma olabilirdi. Zaten İngiltere, doğuda dinin ya da mezhebin oynamış
olduğu rolün Fransızlara nazaran geç farkına
varmıştı9. Böylece İngiltere, Anadolu’da Rus
ve Fransız etkisini dengelemek için Ermenileri pohpohlamaya, himaye etmeye ve misyonerlik faaliyetlerine (Protestanlık) başladı.
İngiliz ve Amerikalı misyonerler aracılığı ile
özellikle Ermenileri, Protestan yapmaya yöneldiler. Misyonerlerin en büyük destekçileri
de Osmanlı topraklarındaki İngiliz Dışişleri
mensuplarıydı. Açılan Protestan kiliselerinin
ve Protestan kolejlerinin Ermenilerin üzerindeki etkisi ile İngiltere, Osmanlı Devletinin
içişlerine karışma imkânını elde etmiştir10.
1863 Ermeni Milli Nizamnamesi’nin ilanından sonra seçilen ilk Patrik Khirimyan zamanında da, İngiltere ve Protestan cemaat ile
Ermeni cemaati arasındaki münasebetlerin
artmış olduğunu ve Türk-Ermeni ilişkilerinin
de giderek gerginleşmeye başladığını söyleyebiliriz11. Böylece İngiltere, Osmanlı Devleti
içinde Fransa ve Rusya’nın faaliyetlerini dengelemeyi başarmış oldu12 (Şimşir 1989:165).
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında
Rus orduları Ayastefanos’a kadar geldiğinde,
Patrik Nerses Varyabedyan, Grandük Nikola’nın yanına giderek, imzalanan ateşkes antlaşmasına Ermeniler lehine olan 16. maddeyi
eklettirmeyi başardı. Bu durum karşısında
Ermenilerin Rus himayesi altına gireceğinden
endişelenen İngiltere, İstanbul’daki elçisi
Henry Layard ile İstanbul açıklarında bulunan Akdeniz Filosu komutanı Amiral Hornby vasıtasıyla Patrik Nerses ile temasa geçti.
Neticede Ermenileri Ruslardan koparmak ve
Hint yollarını güvenlik altına almak için Ermenilere muhtar bir Ermenistan’ı çağrıştıracak tarzda vaatlerde bulundu. Ayrıca, İngiltere’nin Ermenistan devletini kurmaya kesin
kararlı olduğu istikametinde Ermeni cemaati
içinde yoğun bir propaganda faaliyetine girişti13.
3
İngiltere bu propaganda ve entrikaları sayesinde Rusya’ya karşı önemli iki başarı
elde etti. Birincisi Ermenileri Rusya’dan kopararak kendi tarafına çekmeyi başarması
ikincisi, 4 Haziran 1878 sözleşmesiyle Kıbrıs
adasına yerleşmesidir. Bunu gören Rusya,
Ermenileri himaye etmekten bir müddet için
vazgeçmiş görünüyordu.
(8)Kodaman B., Türkler Ermeniler ve Avrupa, Isparta, SDÜ Yayınları,
2003, s.15-17.
(9)Kılıç D., ”XIX. Asırda İngiltere’nin Ortadoğu Politikasının Osmanlı Ermenilerine Yansıması”, Dünden Bugüne Türk Ermeni İlişkileri, Ankara Nobel Yayın, 2003, s.233.
(10)Armaoğlu F., Siyasi Tarih, 13. Baskı, tarih yok, Ankara, s.45.
(11)Kodaman B. (2001) age., s10.
(12)Şimşir B., British Documents on Ottoman Armenians (1856-1880)I,
Ankara, TTK, 1989, s.165.
(13)Gürün K, age. s.107.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
İngiltere ve Ermeniler
4
İngiltere, Ermeni cemaatine, Berlin
Kongresine katılması ve dolayısıyla temsilci
yollama hususunda teşvik ve tavsiyede bulundu. Bunun üzerine Patrik Nerses, Hrimyan’ı (eski patrik), Minas Ceraz ve Horen
Narbey’i (Başpiskopos) Berlin’e gönderdi.
Bu heyet Berlin’de Türkiye’de bir Ermenistan teşkili için hazırladıkları projeyi kongreye sundu. Ermeni heyeti tam istediğini elde
edememekle beraber, İngiliz diplomatlarının
desteği ile 1878 Berlin Antlaşması’na meşhur
61.maddeyi koydurmaya muvaffak oldu. Böylelikle İngiltere, bölgede, ıslahat konusunda
Ruslardan geri kalmayacağının mesajını da
vermekteydi14. İngiltere’de 1880’de iktidara
gelen Gladstone Hükümeti’nin, 22 Temmuz
tarihinde “Osmanlı Devleti görevlerini yapmak
için kararını vermezse, toprak bütünlüğünü ve
bağımsızlığını kaybetmek durumunda kalacaktır” açıklamasıyla, Ermenilere umut verilmek
istenmiştir. Ama Patrik Nerses, İngilizlerin
kendilerini oyaladığını düşünerek II. Abdülhamit ile uzlaştı15.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
İngiltere, Kıbrıs Adasına yerleşmekle
Doğu Akdeniz’deki durumu kuvvetlendirmiş
(Hindistan’a giden deniz yolunun güvenliği
sağlanmış olmakta) ve Rus tehlikesini şimdilik engellemiş oluyordu. Bu sebeple, Osmanlı
İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü koruma politikasını tekrar benimseyerek, Babıâli’yle iyi geçinme yolunu seçti. Bu durumdan Ermeniler memnun olmamakla beraber,
İngiliz kamuoyunun devam eden destek ve
yardımının kesilmemesi için pek fazla ses çıkartmadılar.
Babıali ile Londra arasındaki ilişkiler,
22 Mayıs 1887’de Mısır’la ilgili sözleşmenin
II. Abdülhamit tarafından reddiyle bozuldu.
Bu tarihten itibaren İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünün korunması politikasından kesin olarak vazgeçti ve
Babıali’yi zor durumda bırakmanın yollarını
aramaya koyuldu. Nitekim Ermeni meselesini tekrar ele alarak, canlandırmaya başladı16.
1894 yılında Aşıkyan’ın yerine ihtilalci
Hınçak17 komitesiyle temasta bulunan İngiliz
taraftarı İzmirliyan’ın Patrik seçilmesiyle Ermeni olayları giderek arttı. Nitekim 1895’te
Hınçak Komitesi üyesi olan Martik Saroukhanyan Londra’dan ayrılacak isyan hazırlıkları yapmak üzere Van’a gönderildi. 11 Mayıs
1895’te İngiltere’nin teşebbüsüyle Düvel-i
Muazzama’nın İstanbul elçileri Babıâli’ye
Berlin Antlaşmasının 61. maddesiyle ilgili bir
memorandum sundular. İngiliz gazeteleri (Times, Standart, Daily News, Daily Telegraph
gibi) Ermeniler lehine yazılarını artırmışlardır18. İç politik sebeplerden dolayı Gladstone da Ermeniler lehine, Sultan Abdülhamid
ve hükümeti aleyhine beyanatlar vermeye
başlamıştır. Bütün bu gelişmeler Ermenileri
cesaretlendiriyor ve isyana teşvik ediyordu.
Nitekim 18 Eylül 1895’te Kumkapı Olaylarıyla İstanbul’da isyana kalkıştılar. Olaylara
katılan, her şeyden habersiz Ermenilerin, elebaşlarına “İngiliz Filosu, Çanakkale Boğazını
henüz geçmedi mi?” şeklinde yönelttikleri
soru, olaylarda İngiliz parmağının ve tahrikinin olduğunu göstermesi bakımından dikkat
çekicidir.
1897 Türk-Yunan Savaşı’ndan Osmanlı Devletinin galip çıkması ve bu savaş
esnasında İngiliz sömürgelerindeki Müslümanların (özellikle Mısır ve Hint Müslümanları) Osmanlıya maddi yardım göndermeleri
ve İngiliz hükümetinden Babıâli’yi desteklemesini istemeleri, İngiltere’yi politikasını
gözden geçirmeye sevk etmeye ve geçici bir
süre Ermeni meselesini terk etmeye zorlamıştır. Zaten bu sırada İngiltere sömürgeleriyle
daha fazla meşgul olmak istiyordu. Ayrıca II.
Abdülhamid’in Panislamist (İttihad-ı İslam)
politikasının sömürgeler için de etkili olabile(14)Küçük C., Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı 1878-1897, İstanbul, 1984, s.12.
(15)Kodaman B., (2001), age, s.10.
(16)Age., s.11.
(17)Hınçak; çan, çan sesi anlamındadır. Hınçak Komitesi Ağustos
1887 de İsviçre’nin Cenevre kentinde Kafkasyalı Ermenilerden
Avedis Nazarbeg ile karısı Mara ve beş arkadaşı tarafından kurulmuştur. Hınçak Komitesi ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: Öke, age,
s.94-95.
(18)Kodaman T., Dağlık Karabağ Olayları, GÜSBE, YL tezi, Ankara,
1993, s.41.
Ancak, İttihat ve Terakki hükümetleri zamanında Osmanlı Devleti’nin Almanya
yanlısı politika takip etmesi20 ve I. Dünya
Savaşı’nda Almanya yanında savaşa girmesi
üzerine, İngiltere Osmanlı İmparatorluğu’nu
parçalama politikasına tekrar döndü. 10
Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması
İngiliz politikasındaki bu değişikliğin somut
örneğini teşkil etmektedir.
Rusya ve Ermeniler
Ermeni meselesinin ortaya çıkmasında
rol oynayan devletlerin başında gelen Rusya,
Avrupa’da büyük devlet oluşunu Çar Petro21
(1682-1725) zamanında kendisine üç hedef
seçmişti. Baltık (İsveç meselesi) sahilleri ile
Karadeniz’e (Türk meselesi) açılmak ve Polonya’yı almak22. Petro, kendi Çarlığı döneminde Karadeniz’e ulaşamadı, fakat Baltık
meselesini ve kısmen de olsa Polonya meselesini halletmişti23. Karadeniz’e açılmayı ise,
Petro’nun siyasi vasiyeti24 olarak benimseyen
diğer Rus Çarları gerçekleştirmeye çalışmalardır. Genel olarak bilindiği şekliyle, sıcak
denizlere inme olarak da isimlendirilen bu
politikanın gerçekleşmesi için iki güzergâh
bulunmaktaydı. İlki, Boğazlar yoluyla Akdeniz’e inmek; ikincisi ise İran ve Afganistan
üzerinden Hindistan’a inmekti25. Ama ikinci
güzergâh ile ilgili politikalarında 1980’lerin
başına, yani Afganistan’ı işgal edene kadar
başarısız olmuşlardır. Bu yüzden daha çok
ilk güzergâh ile ilgilenen Rusya için Akdeniz’e inmenin de iki yolu mevcuttu. Birincisi Balkanlar’dan veya Boğazlardan; ikincisi
ise Kafkasya ve Anadolu üzerinden. Her iki
yol üzerinde de Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti mevcut idi. Petro’dan beri Osmanlı
Devleti’nin aleyhine Rusya’yı genişletmek,
İstanbul’u ele geçirerek Ortodoks dünyasının lideri olmak Rus Çarlarının temel politikası olmuştur. Rusya, Kafkasya ve Doğu
Anadolu’dan İskenderun’a inmek için, Güney Kafkasya’da, Doğu Anadolu’da ve Kilikya’da (Adana-Maraş) bulunan ve Hıristiyan
olan Ermenilerden istifade etmek ve bölgede
kendi politik çıkarlarına hizmet edebilecek
tampon bir Ermeni devleti kurmak için teşebbüse geçmiştir.
Bu maksatla, 1723-1724 yıllarında
Rusya, Ermenilerle temasa geçerek, onların
dostluğunu ve ittifakını aramaya başladı ve
Hıristiyan Gürcü ve Ermenilerle dostluk ve
ticaret antlaşması imzaladı26. Bu politikasında
fazla bir güçlükle karşılaşmadı. Zira Osmanlı
ve İran gibi iki Müslüman devletin tehdidi ve
hatta hâkimiyeti altında olan Ermeniler, Rusların Kafkasya’ya inmesiyle tabii müttefiklerini ve kurtarıcılarını bulduklarına inanmışlardır. Bu karşılıklı ilgi ve temas zamanla dostluk ve İttifaka dönüştü. Nitekim 1723-24’de
yapılan bir antlaşma 1783’de yenilenmiştir.
Bu antlaşmayla Osmanlılar ile İran’a karşı
koruma sözü verilen Ermeniler bir çeşit Rus
himayesine girmiş oldular27. Artık Osmanlıya
karşı Ermenilerin doğal bir hamisi, Rusların
(19)Kodaman, B., 2001, age, s.11.
(20)İttihat ve Terakki dönemi ile I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin tekrar Ermeni yanlısı bir politika izlemesi ile ilgili ayrıntılı
İngiliz kaynakları için bkz: Demirel M., İngiliz Belgelerinde Türkiye Ermenilerine Yaklaşım (1860-1918), Dünden Bugüne Türk
Ermeni İlişkileri, Ankara Nobel Yayın, 2003, ss.241-250.
(21)Çar Petro’nun hakimiyeti ve politikaları için bkz: Kurat A. N., Rusya Tarihi, Ankara, TTK, 1993, s.252-274.
(22)Gürün, age, s.76.
(23)Kurat A.N., Türkiye ve Rusya, Ankara, AÜDTCF Yayınları, 1970,
s.22.
(24)Çar Petro’nun siyasi vasiyetnamesinin ayrıntıları için bkz. Meram
A.K., Türk-Rus İlişkileri Tarihi, İstanbul, 1969, ss.74-82.
(25)Gürün, age, s.76.
(26)Saray M., ”Türk Rus Münasebetleri ve Ermeni Meselesi”, Tarih
Boyunca Türklerin Ermeni Toplumuyla İlişkileri Sempozyumu (8-12
Ekim1984 Erzurum), Ankara, 1985, s.125-131.
(27)Saray,M., ”Turco-Soviet Relations and the Armenian Issue”, The
Eastern Questions:Imperialism and the Armenian Community, Ankara, 1987, s.105.
5
YENİ TÜRKİYE 60/2014
ceği endişesi, İngiltere’yi Babıâli’yle iyi geçinmeye yöneltti. İngiliz politikasında meydana
gelen bu değişikliğin, Ermeni Meselesinin
arka plana atılmasına yol açtığını söyleyebiliriz. Nitekim 1904 Reval görüşmesinde İngiltere’nin Ermeni Meselesi’ne tamamen sırt
çevirdiğini görüyoruz19. Zira Kıbrıs’ı, Mısır’ı,
Süveyş Kanalı’nı, Kuveyt’i elinde bulunduran
ve Hindistan veya sömürgelerine giden yolları güvenlik altına almış bulunan İngiltere’nin,
Rusya’ya karşı tampon bir Ermeni devletine
ve Protestan Ermeni cemaatine ihtiyacı kalmamıştı.
da doğal bir müttefiki vardı. Bu durum, Rusya’nın Kafkasya ve Doğu Anadolu’ya yönelik
faaliyetlerinde, siyasi ve askeri strateji belirlenmesinde etkili olmuştur28.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
6
1804’de Rus-İran savaşının ardından,
bölgede İran Şahının otoritesi zayıflamış ve
Rusya, Eçmiyazin’e yaklaşmıştır. 8 Şubat
1828’de İran’la yaptığı Türkmençay Antlaşması ile Güney Kafkasya’da İran hâkimiyetinde yaşayan Ermeniler Çarlık Rusyası’nın
yönetimine girerken, Eçmiyazin Katagigosluğu da Rusya sınırları içinde kalmış oluyordu.
1829’da Osmanlı Devleti ile imzaladığı Edirne Antlaşması’ndan sonra Rusya, bu iki devletle kendi arasında tampon bir bölge oluşturma teşebbüsüne girdi29. Bu maksatla İran
ve Osmanlı topraklarından göç ettirdiği Ermenileri, Erivan merkez olmak üzere bölgeye yerleştirmiştir. Bu tarihten itibaren Rusya,
Bölgenin demografik yapısını da değiştirmeye yönelik politikaları uygulamaya başlamıştır. Tarihi kaynaklara ve olaylara inildiğinde
bölgedeki Ermeni nüfusunun, söz konusu
Türkmençay Antlaşması’ndan sonra İran’dan
getirilen kırk bin, daha sonraki yıllarda Osmanlı Devletinden gelen Ermenilerle arttığı
bilinen bir gerçektir. O dönemlerde Erivan
Hanlığının, (sınırları hemen hemen bugünkü
Ermenistan sınırları ile örtüşür) nüfusunun
% 76’sı Azeri Türkü, % 24’ü Ermeni’ydi30.
Böylece Rusya, Osmanlı Devleti’nin Doğu
Anadolu’daki topraklarına saldırılarını başlatabilmek ve müdahalede bulunabilmek için
önemli bir üsse sahip olmuştur. Rusya’nın bu
politikasıyla aynı zamanda hem Ermenilerle
Osmanlı Devleti, hem de Ermenilerle Azeriler arasında ciddi husumet tohumları saçılmaya başlanmış oldu.
Çarlık Rusyası, sınırları içinde bulunan
Ermenilerin inançlarını, 1836 tarihinde resmen tanıyarak, Pologenia adı verilen kanunu
çıkardı31. Rus Hükümeti böylece, Osmanlı
Ermenileri için Kiliseyi cazibe merkezi haline
getirip, sıcak denizlere inme politikasını gerçekleştirebileceği bir aracı elde etmek istiyor-
du. Tabii ki asıl hedef, Gregoryen olan Ermenilerin Ortodokslaştırılarak kullanılmasıydı32.
Avrupalı büyük devletlerin (İngiltere
ve Fransa) 1841’den sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü garanti
etmelerine rağmen Rusya, Doğu Anadolu’da
Osmanlı’ya karşı Ermenileri kullanmaya devam etmiştir. Nihayet 1877-1878 OsmanlıRus Savaşından galip çıkan Rusya, Babıâli
ile imzaladığı Ayastefanos Antlaşmasına koydurttuğu 16. madde ile tekrar Ermenilerin
hamisi rolünü üstlendi ve Doğu Anadolu’da
Muhtar bir Ermenistan kurma denemesine
girişti33. Fakat Rus himayesinde kurulacak
muhtar bir Ermenistan’ın kendi menfaatleriyle bağdaşmayacağını gören İngiltere, işe
müdahale ederek, Rusya’nın emellerine engel olmak için harekete geçti. Nitekim Berlin
Kongresinde Rus isteklerinin gerçekleşmesine mani oldu. Bu durum karşısında Ermeni
kamuoyu, İngiltere ve Rusya taraftarları olmak üzere ikiye ayrılarak, her iki devletten
de faydalanmaya kalktılar. Gerçekten de her
iki devlet de Ermenileri Osmanlıya karşı hem
tahrik etmişler hem de desteklemişlerdir.
1878 Berlin Konferansı sonrasında,
Balkanlar’ın büyük bir kısmının Osmanlı
devletinden ayrılması ile bu topraklar, Osmanlıya karşı savaş açma bahanesi olmaktan
çıkmıştır. Sıcak denizlere inmenin tek yolu
olarak Doğu Anadolu güzergâhı kalmaktaydı.
Rusya, bu sebeple Ermeniler lehine yapılacak
olan ıslahatlarla ilgilenmeye başlamıştır34.
Fakat 1881’de Çar II. Aleksandr’ın ölümü,
İngiltere’nin asıl maksadının Ermenistan’a
tam bağımsızlık kazandırmak olduğunun anlaşılması ve Asya’da tekrar İngiltere ile nüfuz
mücadelesinin başlaması üzerine, Rusya Ermeniler için öngörülen ıslahatlarla ilgilenme(28)McCarthy J., Ölüm ve Sürgün, İstanbul, 1998, s.25.
(29)Caferoğlu A. ”Kuzey Azerbaycan”, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara, 1976, s.1104-1110.
(30)Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, Dağlık Karabağ Hayaller ve
Gerçekler, no.37, Ankara, 1989, s.40.
(31)Kılıç D., ”Rusya’nın Doğu Anadolu Siyasetinde Eçmiyazin Kilisesinin Rolü (1828-1915), Ermeni Araştırmaları, sayı2, 2001, s.53.
(32)Agm, s.54.
(33)Karal E.Z., Osmanlı Tarihi, cilt 8, Ankara, 1983, s.129.
(34)Gürün, age, s.79.
Sonuç
Ermeni Meselesi’nin çıkışında ve uluslararası mesele haline gelişinde, daha çok
İngiltere ve Rusya’nın doğuda takip ettikleri
emperyalist politikaların ve aralarındaki siyasi rekabetin önemli rolü olmuştu. Türkiye
sınırları dâhilinde yaşayan Ermeniler de, bu
emperyalist politikaların gerçekleşmesi için
araç olarak kullanılmışlardır. İngiltere, Rus
tehdidine karşı sömürge yollarının güvenliğini sağlamak; Rusya ise sıcak denizlere inme
politikasını gerçekleştirebilmek için Osmanlı
Devleti hâkimiyetinde bulunan Ermenileri
bağımsızlık vaadiyle kullanmışlardır. Ermeni
Meselesi, uluslararası politikada ve siyasi tarihte pek çok örneğini görebileceğimiz, emperyalist politika izleyen devletlerin yarattığı
ve kendi çıkarları için kullandıkları bir bahane, bir olaydır. Ermeniler de “araç millet” olmaktan kendilerini kurtaramamışlardır.
Nitekim bunun böyle olduğunu bizzat
İngiltere’nin ve Rusya’nın tavırları göstermiştir. Mesela İngiltere 1878’de Kıbrıs’a ve
1881’de Mısır’a yerleştikten sonra Ermenileri
bırakmıştır. I. Dünya Savaşına Osmanlı Devleti’nin Almanya yanında iştirak etmesiyle İngiltere tekrar Ermenileri kullanarak, onların
tezlerini savunmuş ve Sevr Antlaşmasıyla Ermeni Devletini kurdurmaya çalışmıştır. Türk
Kurtuluş Savaşının başarıyla sonuçlanması ve
dünya dengelerinin değişmesi üzerine Lozan
Barış görüşmelerinde Ermenilere sahip çıkmamıştır.
Rusya da, II. Abdülhamid’in 1890’dan
sonra Rus Çarı ile yakınlaşmasıyla, İngiliz etkisinde kalacak bağımsız bir Ermenistan’a taraftar olmamıştır. Ancak I. Dünya Savaşı’nda
Kafkas cephesinde Ermenilerden yararlanmak için onların tezini destekler görünmüştür. Ekim 1917 Komünist İhtilali sonunda
Sovyetler Birliği’nin politikaları değişmiş ve
Lenin zamanında Sovyetler, emperyalizme
karşı savaşan Mustafa Kemal’in yanında yer
almış ve Ermenilerin iddialarına destek vermemiştir.
Kaynaklar
ANDERSON Matthew Smith, (2001). Doğu
Sorunu 1774-1923, çev. İdil Eser, İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
ARMAOĞLU Fahir, (T.y.), Siyasi Tarih, Genişletilmiş 13.baskı, Ankara: Alkım Yayınevi.
Azerbaycan Kültür Derneği Yayınları, (1989).
Dağlık Karabağ Hayaller ve Gerçekler, no:37, Ankara.
7
CAFEROĞLU Ahmet, (1976). “Kuzey Azerbaycan”, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara,1104.
DEMİREL Muammer, (2003). “İngiliz Belgelerinde Türkiye Ermenilerine Yaklaşım (1860 - 1918)”,
Dünden Bugüne Türk - Ermeni İlişkileri, Der: İdris
BAL-Mustafa ÇUFALI, Ankara: Nobel Yayınları, Sayfa
No.241-252.
GÖNLÜBOL Mehmet, (1985). Uluslararası
Politika, Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları.
GÜRÜN Kamuran, (1983). Ermeni Dosyası,
Ankara: Türk Tarih Kurumu.
KARAL Enver Ziya, (1983) Osmanlı Tarihi,
Cilt 8. Ankara.
KILIÇ Davut, (2001). “Rusya’nın Doğu Anadolu Siyaseti’nde Eçmiyazin Kilisesi’nin Rolü (1828 1915)”. Ermeni Araştırmaları, Sayı No:2, Ankara, Sayfa No. 49-64.
KILIÇ Davut, (2003). “XIX. Asırda İngiltere’nin Ortadoğu Politikasının Osmanlı Ermenilerine
Yansıması”, Dünden Bugüne Türk-Ermeni İlişkileri,
Der: İdris BAL-Mustafa ÇUFALI, Ankara: Nobel Yayınları, Sayfa No.233.
KODAMAN Bayram, (2001). Ermeni Macerası, Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Yayınları.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
yi adeta bırakmıştır. 1885’te de, bu politika
değişikliğine istinaden, kendi sınırları içinde
bulunan Ermenilere ait bütün dini okulları
kapatmıştı. Özellikle, 1905 Rus-Japon Savaşında yenilgiye uğraması ve 1907’de imzalanan İngiliz-Rus Sömürge Antlaşması ile Asya
üzerinde anlaşmaya varılması üzerine Rusya,
Ermeni bağımsızlığını tamamen bir kenara
bırakarak, diğer büyük devletlerle Osmanlı
İmparatorluğunda nüfuz bölgeleri elde etmek için çalışmıştı. Nitekim 1915 Boğazlar
Anlaşması, 1915 Londra Anlaşması, 1916
Sykes-Picot, 1917 Saint Jean de Maurienne
Anlaşmaları bunun somut delilleridir.
KODAMAN Bayram, (Der), (2003), TürklerErmeniler ve Avrupa. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Yayınları.
KODAMAN Timuçin, (1993), Dağlık Karabağ
Olayları, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yüksek Lisans Tezi (Yayınlanmamış), Ankara.
KURAT Akdes Nimet, (1970). Türkiye ve Rusya, Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya
Fakültesi Yayınları.
KURAT Akdes Nimet, (1993). Rusya Tarihi,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
KÜÇÜK Mustafa, (1999). “Şark Meselesi Çerçevesinde ve II. Meşrutiyete Kadar Olan Dönemde
Osmanlı Devleti’nin Siyasi Vaziyeti”, Osmanlı, Cilt II,
Sayfa No.51-62.
YENİ TÜRKİYE 60/2014
8
MERAM Ali Kemal, (1969). Türk Rus İlişkileri
Tarihi, İstanbul: Kitaş Yayınevi.
ÖKE M. Kemal, (1986). Ermeni Meselesi, İstanbul: Aydınlar Ocağı Yayınları.
SANDER Oral, (1997). Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e Kadar. Ankara: İmge Yayınevi.
SARAY Mehmet, (1985). “Türk-Rus Münasebetleri ve Ermeni Meselesi”, Tarih Boyunca Türklerin
Ermeni Toplumuyla İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim
1984 Erzurum), Ankara, Sayfa No.125.
SARAY Mehmet, (1987). “Turco-Soviet Relations and the Armenian Issue”, The Eastern Question:
Imperialism and The Armenian Community, Ankara.
SÖNMEZOĞLU Faruk, (1989). Uluslararası
Politika ve Dış Politika Analizi, İstanbul: Filiz Yayınevi.
KÜÇÜK Cevdet, (1984). Osmanlı Diplomasisi’nde Ermeni Meselesi’nin Ortaya Çıkışı, 1878-1897,
İstanbul.
ŞİMŞİR Bilal (1989). British Documents on
Ottoman Armenians (1956 - 1880) I, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınevi.
McCARTHY Justin, (1998). Ölüm ve Sürgün.
Çev. B.Umar, İstanbul: İnkılap Yayınevi.
URAS Esat, (1987). Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul.
Download