MODERN YÖNETİM-ÖRGÜT KURAMLARI Modern teorisyenlere göre örgütü

advertisement
MODERN YÖNETİM-ÖRGÜT KURAMLARI
Modern teorisyenlere göre örgütü anlamanın en anlamlı yolu onu bir sistem, bir bütün olarak incelemektir. Sistem, en geniş
anlamı ile birbirine bağımlı olan ögelerden oluşan kavramsal ya da fiziksel oluşumdur. Sistem bu anlamda çeşitli ögelerden
oluşan bir bütündür. Modern teorisyenler örgütü açık bir sistem olarak ele alırlar. Açık sistem, çevresi ile madde, enerji ve
bilgi alışverişi yapan ve varlığını sürdürebilmek için bu alışverişe ihtiyaç duyan bir sistemdir.
Her örgütün kendi doğasına uygun özgün bir yönetim yapısı ve yönetimi olmalıdır. En iyi örgüt yapısı ve yönetimi, örgütün
amaçlarına, büyüklüğüne, çevresine ve iş görenlerinin niteliğine uygun olanıdır. Yönetimde çağdaş teoriler iki farklı
yaklaşımdan oluşmaktadır. Bunlardan birincisi sistem yaklaşımı diğeri ise durumsallık yaklaşımıdır.
SİSTEM YAKLAŞIMI
Modern Organizasyon Teorisinin ya da Örgütsel Yönetim Kuramlarının temelini sistem görüşü temsil eder. Bu teorinin en
önemli özelliği analitik bir temele sahip olmasıdır. Eski Çin, Mısır ve Roma uygarlıklarına kadar giden organizasyon kavramı
devamlı değişmiştir. Aristo’nun “Bütün, parçaların toplamından daha fazladır.” sözü, sistem görüş açısını ifade etmektedir
Sistem Yaklaşımının Diğer Disiplinlerle İlişkisi
Yönetim Bilimi ve Sistem Yaklaşımı
Yönetim bilimi, organizasyonun amaçlarını ve kaynaklarını dikkate alarak, bilimsel problem çözme teknikleriyle,
organizasyonun uzun, orta ve kısa dönemli politika ve kararlarını belirlemektedir.
Yöneylem Araştırması ve Sistem Yaklaşımı
Yöneylem araştırması, örgütün bütünleşik amaçlarına en iyi uyum sağlayacak biçimde organize (insan-makine) sistemlerin
kontrol edilebilir problemlerinin çözümünde disiplinler arası bir ekiple, bilimsel yöntem uygulamasıdır.
Endüstri Mühendisliği ve Sistem Yaklaşımı
Endüstri mühendisliği, insan-makine ve diğer bileşenlerin oluşturduğu sistemleri bilimsel yaklaşımla ele almaktadır. Bu
nedenle, sistem teorisiyle yakından ilişkilidir
Sibernetik ve Sistem Yaklaşımı
Sibernetik sözcüğünün yaratıcısı, ünlü matematikçi Norbert Wiener’dir. Sibernetik, “Tüm hayvanlar ve makinelerle ilgili
kontrol ve haberleşme teorisi” anlamına gelmektedir. Norbert Wiener’a göre sibernetik, İkinci Endüstri Devrimi’ni temsil
etmektedir. Bu yeni gelişimin amacı, sadece insan kaslarının yerini alan makinelerin (1. endüstri devrimi), yine makineler
tarafından kontrol edilmesini (2. endüstri devrimi) sağlamaktadır.
Sistem Yaklaşımının Temel Kavramları
Sistem Yaklaşımı ilk olarak biyolog Ludwig Von Bertalanffy tarafından “Genel Sistem Teorisi” adı altında ortaya çıkmıştır.
Bertalanffy, o güne kadar fizik alanında çalışılan tüm sistemlerin kapalı olduğuna, dış dünya ile etkileşim içinde olmadıklarına
dikkat çekti.
Dışarı çıkan her şey daha önceden içeri girmiş olmalıdır. Tabi ki sistem girdi ve çıktı arasında kalan bir geçiş tüneli değildir;
aktif bir işlemcidir.
Girdinin sistem tarafından çıktıya dönüştürülmesi işlemine dönüşüm (transformation) denir.
Sistem kavramı
Sistem, bir veya daha çok amaca veya sonuca ulaşmak üzere aralarında ilişkiler olan fiziksel veya kavramsal, birden çok
bileşenin oluşturduğu bütündür.
Geri besleme (Feedback)
Bir sistemde dönüşümün olduğu yerde girdi ve çıktılar da bulunur. Girdiler, çevrenin sisteme etki etmesinin sonucu iken
çıktılar sistemin çevreye etkisinin sonucudur. Girdi ve çıktı, “önce ve sonra” ya da “geçmiş ve şimdi” gibi zaman sürekliliğiyle
ayrılırlar.
Geri beslemelerde her artı başka bir artıya yol açar; çığ etkisi vardır. Buna birçok örnek sayabiliriz: Nüfus patlaması,
zincirleme reaksiyon, endüstriyel genişleme, enflasyon, kanser hücrelerinin çoğalması, vb. Bir eksi başka bir eksiye yol
açtığında ise olaylar tamamen durur.
Sistem olarak organizasyon
Sinerji, sistemde çalışan parçaların karşılıklı etkileşimi anlamına gelmektedir. Bir organizasyonda birbirini etkileyen
parçaların toplamı, bunların ayrı ayrı çalışması durumunda oluşacak etkiden daha büyük bir etki yaratır ya da genel bir
tanımlamayla, 2+2 = 5 şeklinde ifade edilebilir. Sistemlerin diğer iki karakteristik özelliği de bütünlük ve sinerjidir.
DURUMSALLIK YAKLAŞIMI
Durumsallık Yaklaşımı özellikle Klasik ve Neoklasik Teorilerin yetersiz kalması üzerine 1970’lerden sonra ortaya çıkmaya
başlamıştır. Durumsallık Yaklaşımında , örgüt yapısı çeşitli iç ve dış faktörlerin etkisi ile şekillenen bir öge olarak görülür. Yani
Durumsallık Yaklaşımına göre organizasyon yapısı bağımlı bir değişkendir ve birtakım iç ve dış şartlara bağlıdır. Bu yaklaşıma
göre, her yönetim ve organizasyon olayını; işletmenin kendi koşulları, kuruluşun çevresel koşullar ve unsurlarla olan ilişkisi,
kullandığı teknolojinin özellikleri, kullandığı personelin sosyokültürel özellikleri ile birlikte ele almak ve sorunlara çözüm
aramak gerekir.
Durumsallık Yaklaşımında Çevrenin Rolü
Çevresel faktörlerin yönetim üzerindeki büyük etkisi Durumsallık Yaklaşımının ortaya çıkmasında en büyük teşvik olmuştur.
Bilindiği üzere çevresel faktörlerin artan etkisi ile birlikte işletmeler yalnızca belirli bir yönetim şekline bağlı kalmak yerine
durumun gerektirdiği şartları en iyi şekilde karşılayan yönetim şeklini uygulamayı uygun görmeye başlamışlardır.
Durumsallık Yaklaşımı, çevresel faktörleri genel olarak üç kategoriye ayırmaktadır. Bunlar; genel, özel ve uluslararası çevre
faktörleridir. Genel faktörler ekonomik, politik, yasal, sosyal ve teknik unsurlardan oluşur. Özel faktörler ise rekabet edilen
işletmeler, müşteriler ve tedarikçilerden oluşur

James Thompson’un Çalışmaları
Thompson çalışmalarında iki ana konu üzerinde durmuştur. Bunlardan ilki organizasyonun çevresini sınıflamak ve
özelliklerini belirleyerek organizasyon yapısı ile ilişkilerini belirlemek, ikincisi ise organizasyonun çevre unsurları ile ilişki
kurarken kullanabileceği stratejilerdir.
Thompson’a göre teknik alt sistem işletmenin sahip olduğu teknolojinin fiilen kullanıldığı, işlerin fiilen yapıldığı ve teknik ve
rasyonellik esaslarına göre çalışan bir alt sistemdir. Kurumsal alt sistem, amaçların, politikaların ve stratejilerin belirlendiği
alt sistemdir.
Koordinatif alt sistem ise bu iki alt sistem arasındaki koordinasyonu sağlayan ve uzun vadeli plan ve amaçların kısa vadeli ve
uygulanabilir plan ve amaçlar hâline getirilmesini sağlamaktır.
Robert Duncan’ın Araştırması
Robert Duncan yaptığı çalışmalarda; organizasyon çevre ilişkisini, çevrenin özellikleri, bunların nasıl belirleneceği ve çevrenin
nasıl faal hâle getirileceği konusunu araştırmıştır.
Hall’un Çalışmaları
Richard Hall’un yaptığı çalışmalarda çevresel belirlilik veya rutinlik ile organizasyonel yapının derecesinin ilişkisini
vurgulamıştır. Hall’un asıl ilgilendiği nokta aynı organizasyon içinde departmanların yapısal değişikleri idi.
Durumsallık Yaklaşımından Çıkarılacak Genel Sonuçlar
1. Çevresel Faktörler: Genel çevrenin örgüt tarafından etkilenmesi son derece zor hatta imkânsızdır
2. Yakın çevre: Örgütün bütünü ile denetimi altında olmayan ancak kuvvetli etkileme olanağı olan çevre türüdür
3. Örgüt içi çevre: Örgütün yüzde yüz kendi kendisinin denetimi altında olan çevre türüdür.
4. Örgütsel Etkinlik: Örgütsel etkinlik özellikleri ise şu şekilde ifade edilebilir: Uzun dönemde dengeli kârlılık, satışlarda artış,
gelirlerde artışı ve büyüme, finansal kaynak yaratabilme ve likidite gücü
MODERN SONRASI GÜNCEL KAVRAMLAR VE ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR
1970’lerden günümüze kadar gelişen, tartışılan ve popüler olan düşünce ve yaklaşımlar postmodern bakış açısının gelişmesi,
yönetim ve organizasyon konularına sosyolojik ve ekonomik açıdan bakan görüşlerin ortaya çıkması, globalleşme ve bilgi
çağı çerçevesinde gelişen, popüler olmuş yaklaşımlardır. Yönetim ve organizasyon düşüncesi açısından postmodernizme
göre; farklılıklar yaratıcılığı artırır. İnsanlar doğruları bulma konusunda serbest bırakılmalı ve onlara istediklerini yapma
fırsatı verilmelidir.
Modern Sonrası Çağdaş ve Güncel Kavramlar ve Yaklaşımlar Arasında Şunlar Sayılabilir:
Globalleşme, uluslararasılaşma, küreselleşme, yönetimde mükemmellik (excellence in management), insan hakları,
enformasyon çağı, bilgiye dayalı organizasyon, uluslararası rekabet, sistemlerarası yaklaşma, ülkeler arası sınırların ortadan
kalkması, bilgi toplumu (knowledge society), telekomünikasyon, yalın yönetim ve organizasyon, toplam kalite anlayışı ve
hızlı teknolojik gelişim.
Toplam Kalite Yönetimi Anlayışı
1980’li yılları izleyen dönemde, yönetim alanında TKY olarak ifade edilen yaklaşım üzerinde bir yoğunlaşma olduğu
görülmektedir. TKY, düşünce olarak 1940’larda ABD’de doğduğu hâlde II. Dünya Savaşı’ndan sonra Japonya’da uygulanmış
ve 1980’li yıllardan sonra da tekrar ABD’de kabul görmüş bir anlayıştır.
TKY, müşteri talepleri doğrultusunda işletmenin tüm birimlerinin yönlendirilmesi ve müşterinin memnun edilmesi esasına
dayanır
Edward Demings kalitenin yönetilmesi gerektiğini ve bunun için şu 14 ilkenin uygulanmasının şart olduğunu ileri sürmüştür

Yönetim, sürekli gelişmeyi hedeflemeli ve bunu gerçekleştirecek ortamı yaratmalıdır.
Bu felsefe en üst kademeden en alta kadar tüm mensuplar tarafından benimsenmelidir.
Kalite analiz ve incelemelerinde istatistik teknikler kullanılmalıdır.
İşletme faaliyetleri sadece fiyat boyutuna göre değerlendirilmemelidir.
Üretim ve hizmetlerle ilgili sürekli sorunlar aranmalı ve iyileştirme yapılmalıdır.
İş başında eğitim verilmelidir.
Liderlik öğretilmeli, dikkat sadece rakamlara değil kaliteye de kaydırılmalıdır.
Korku yerine güven esas olmalı ve yaratıcılık hedeflenmelidir.
Departmanlar, gruplar arasındaki bariyerler kalkmalıdır.
Verimlilik artışı metod geliştirerek sağlanmalıdır.
Rakamsal hedef koyan uygulamalardan vazgeçilmelidir.
TKY’nin gelişimine katkıda bulunan isimler şöyle özetlenebilir:
TKY kavramı ilk kez A. Feigenbaum tarafından kullanılmıştır.
En önemli fikir babası Deming (1900-1993)’dir.
Deming, Japonya’daki çalışmaları sonucunda geliştirdiği 14 ilke ile TKY’nin temellerini atmıştır.
Başka bir önemli isim Joseph Juran: Kalite zinciri olarak bilinen kalite geliştirme döngüsünü önermiştir.
Philip Crosby: “Kalite ek maliyet getirmez.” ve “sıfır hata” kavramlarını kazandırmıştır.
Kauro Ishıkawa: “Kalite çemberleri” ve “balık kılçığı” gibi kavramları kazandırmıştır.
Masaaki Imai: “Sürekli gelişme (Kaizen)” kavramını kazandırmıştır.



Temel yetenek
Temel yetenek, (öz, çekirdek yetenek, beceri) bir işletmeyi başka işletmelerden ayıran, işletmenin vizyonunu
gerçekleştirmede temel rol oynayan, rakipler tarafından kolayca taklit edilemeyen bilgi, beceri ve yeteneği ifade etmektedir.
Günümüz koşullarında “yenilik yapabilmek” işletmeye rekabet gücü sağlayan en temel yetenektir.
Dış kaynaklardan yararlanma
İşletmelerin gittikçe artan ölçüde, sadece kendi sahip oldukları yetenek ve becerileri esas alan işleri yapmak istemeleri; öz
beceri veya öz yeteneklerin kullanılmadığı işleri, organizasyon dışındaki başka işletmelerden almak eğilimi, yaygın bir
“outsourcing” veya “dış kaynaklardan yararlanma” uygulamasını ortaya çıkarmıştır.
Organizasyonların yeniden yapılandırılmaları ve şebeke organizasyonları
Bu tür yapının temel özelliği; bir mal veya hizmeti üretebilmek için yapılması gereken iş ve faaliyetlerin ve bunun için gerekli
olan kaynakların tek bir işletmenin bünyesinde toplanması yerine, farklı işletmelere dağıtılmış olmasıdır.
Dâhili şebeke organizasyonu
Bu tür organizasyonda, bir işletme bünyesindeki temel faaliyetler farklı işletmelerin konusu olmakta ancak kaynakların tümü
yine aynı bünyede kalmaktadır.
Dengeli şebeke organizasyonu
Bu yapının bir öncekinden temel farkı, belirli bir mal veya hizmeti üretmek için gerekli olan kaynakların birbirinden tamamen
bağımsız olan işletmelerin bünyesinde olmasıdır (otomotiv firması).
Dinamik şebeke organizasyonu
Bu yapının öncekilerden temel farkı, tüm şebeke içinde lider işletmenin olmayışıdır.
Yığışım organizasyonu
Yığışım organizasyonu bir anlamda “çalışma grupları organizasyonu” ile eşanlamlıdır. Burada, değişik disiplinlerden gelen
kişilerin bir grup oluşturarak, sürekli veya geçici bazda belli işleri gerçekleştirmeleri söz konusudur. Grup faaliyetlerini
hiyerarşik kontrol ile değil, grup üyelerinin kendi aralarında geliştirecekleri bir düzen içinde yürütecektir.
Stratejik Yönetim
Stratejik yönetim, özel sektör, kamu sektörü ve üçüncü sektörde (kâr amacı gütmeyen gönüllü sektörde) faaliyet gösteren
tüm organizasyonlarda geleceğe yönelik amaç ve hedeflerin belirlenmesine ve bu hedeflere ulaşılabilmesi için yapılması
gerekli işlemlerin tespit edilmesine imkân sağlayan bir yönetim tekniğidir. Stratejik yönetim, bir örgütün ne yaptığını, varlık
nedenini ve gelecekte ulaşmak istediği hedefleri ortaya koyan bir yönetim tekniğidir. Stratejik yönetimin en önemli özelliği
örgütün hem kendisinin hem de örgüt çevresinin durumunu analizine olanak tanımasıdır.
Stratejik Planlama
Stratejik planlama bir örgütün ne olduğu, ne için var olduğu, ne yaptığı ve yerine getirmekle yükümlü olduğu görevleri nasıl
yerine getirdiği gibi bir örgütü şekillendiren ve ona rehberlik eden en temel karar ve etkinliklerin belirlenmesini sağlayacak
disipline edilmiş etkinlik olarak tanımlanmaktadır.
Yönetişim
Literatür incelendiğinde yönetişim teriminin birçok anlamda kullanıldığı görülmektedir. Bu tanımlamaların ortak noktası:
Kamu ve özel sektör arasındaki sınırların hemen hemen ortadan kalktığı ya da çok belirsizleştiği ortamlarda yeni yönetim
biçimlerinin geliştirilmesidir. Yönetim ve yönetişim kavramları birbirinden farklıdır. Yönetim, toplumsal yaşamı kontrol eden
kurumlarla ilgilenirken; yönetişim istenen sonuçlara ulaşılacak etkinliklerin birtakım araçlar yoluyla denetlenmesi ile ilgilidir
.Yönetişim, vatandaşın pasif tüketici durumundan aktif katılımcı konumuna geçerek kendisini ilgilendiren kararlarda söz
sahibi olmasını öngören ileri bir demokrasi aşamasıdır.
Değişim Mühendisliği
Değişim mühendisliği, herhangi bir organizasyonda yapı, sistem, süreç ve uygulanan politikalarda hızlı ve radikal yeniden
tasarım ve değişiklikler yapılarak organizasyonun daha yüksek bir performansa ulaşmasını ve bir atılımı gerçekleştirmesini
amaçlayan yeni bir yönetim tekniğidir.
Yönetimde Mükemmellik Yaklaşımları
Günümüzde yönetsel bakımdan başarılı işletmelerin neler yaparak başarılı olduğuna dair yoğun ilgi vardır. İş hayatında
başarılı olmak isteyen işletmeler kendilerinden daha üstün özellikleri olan işletmelerin bu üstünlüklerinin neler olduğunu
karşılaştırarak bu üstünlüğü doğuran sebepleri araştırmışlardır.
Download