Kisakisa Kasim:k?sak?sa.qxd.qxd

advertisement
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
HPV ve HIV Keşifleri 2008 Nobel Tıp Ödüllerini Paylaştı
şifleriyle bu ödüle layık görüldükleri bildirildi.
1901 yılından beri verilen Nobel ödüllerini Nobel Vakfı adına
dağıtan Karolinska Enstitüsü jürisinden yapılan bu yılki açıklamada; Zur Hausen’in kadınların sesiz katili ve onlarda görülen en
yaygın kanser türü olan rahim ağzı kanserine neden olan HPV’yi
keşfederek virüsün yapısının anlaşılmasına ve dolayısıyla hastalığa karşı aşıların üretimine büyük katkısı olduğu belirtildi.
L Montagnier
F B Sinoussi H Zur Hausen
2008 Nobel Tıp Ödülü'nü Alman Harald Zur Hausen rahim
ağzı kanserine yol açan İnsan Papilloma Virüsü (HPV) ve Fransız
Francoise Barre-Sinoussi ile Luc Montagnier AIDS'e neden olan
HIV keşifleriyle kazandı.
Karolinska Enstitüsü'nden yapılan açıklamada, iki Fransız bilim
adamının AIDS'e neden olan HIV'i, Alman bilim adamının da
rahim ağzı kanserine yol açan İnsan Papilloma Virüsü (HPV) ke-
Almanya’nın Heidelberg kentindeki Alman Kanser Araştırma
Vakfı eski başkanlarından 72 yaşındaki Zur Hausen ödülün kendisi için sürpriz olduğunu ve kazandığı ödül parası ile ne yapacağına henüz karar vermediğini söyledi.
Jüri açıklamasında, Fransız bilim adamı Montagnier ve BarreSinoussi’nin de HIV konusundaki çalışmalarının Kaliforniya’da
doktorların ilk vakayla karşılaştığı 1981’den beri 25 milyon kişinin canına mal olan virüsün yapısının çözülmesi ve hastalığın tedavisi açısından hayati önem taşıdığına dikkat çekildi.
Bilim adamları 1,4 milyon dolarlık ödülü paylaşacak. 2008 Prix Galien Ödülü Gardasil’in Oldu
Uluslararası Prix Galien ödülü Gardasil'e verildi. Merck Sharp&
Dohme (MSD) ilaçları rahim ağzı kanserini önlemesi için geliştirdiği HPV aşısı ile “Uluslararası Galien Ödülü’nü aldı.
1969 yılında Fransız eczacı Roland Mehl tarafından başlatılan
Galien Ödülü ilaç araştırma ve geliştirme alanında verilen en
onurlu ve prestijli ödül olarak kabul ediliyor.
İlaç sanayinde yeni ilaç geliştirilmesi konusunda üstün başarılara
karşılık verilen ve Nobel Ödülü’nün eşdeğeri sayılan 2008
Konu ile ilgili olarak MSD’den yapılan açıklamada; “Gardasil
2008'de birçok ödül aldı fakat Prix Galien Ödülü endüstri için
Nobel ile eşdeğer en önemli araştırma ödülüdür. İlk onaydan sadece 2 yıl sonra gelen bu büyük ödül hepimizi çok gururlandırmaktadır. Gardasil halihazırda 107'den fazla ülkede onaylı, 36
milyon dozdan fazla dağıtılmış olup, dünya genelinde %90 pazar
payına sahiptir. Bu rakamlar; bilim adamlarının, tıp camiasının,
doktorların, regülatif kurumların ve ailelerin konuya verdiği önemi kuvvetli bir şekilde vurgulamaktadır” denildi. Annemle Biz Kanseri Yeneriz
Meme kanseri konusuna kadınların dikkatini çekerek erken tanı
ve teşhis için yönlendirmek, tanı almış hastaları da tedavileri konusunda cesaretlendirmek amacıyla geliştirilen “Annemle Biz
74
ACTUAL
Kanseri Yeneriz” projesi; Novartis Türkiye Başkanı Güldem
Berkman, kampanyanın yüzü -tiyatro sanatçısı Serra Yılmaz , meme kanseri konusunda çalışmalar yürüten Europa Donna Türkiye
MEDICINE
KASIM 2008
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
Başkanı Violet Aroyo, Türk Kadınlar Birliği Başkanı Avukat
Sema Kendirci Uğurman ve
Avaze Türk Müziği Topluluğu
Başkanı Yrd.Doç.Dr. Şerife Güvençoğlu tarafından tanıtıldı.
Projenin içeriğinden söz eden
Novartis Türkiye Başkanı Güldem Berkman; Ekim 2008 Mart 2009 tarihleri arasında, 17
öğretim görevlisinin görev alacağı, 16 ili kapsayacak, 18 halk bilgilendirme toplantısı ile kadınlarımızda meme kanseri, tanısı ve
tedavisi konusunda farkındalık yaratmayı amaçladıklarını belirtti.
“Annemle Biz Kanseri Yeneriz” Projesi kapsamında uzmanlarca
risk altında görülen 2 bin kadına da ücretsiz mamografi yapılmasının hedeflendiğini kaydeden Güldem Berkman kampanyanın
yüzünün 17 yıl önce kendisine meme kanseri teşhisi konan ve
kanseri yenen tiyatro sanatçısı Serra Yılmaz olduğunu söyledi.
Toplantının moderatörlüğünü üstlenen ve aynı zamanda kampanya yüzü olan Serra Yılmaz; meme kanseri olduğunu öğrendiğinde
ilk başta buna inanmakta güçlük çektiğini ifade etti. Bir sabah sol
memesinde bir sertlik olduğunu fark ettiğini anlatan Yılmaz, şunları kaydetti: “Ellediğim anda kötü bir şey olduğu hissine kapıldım. Öğleden sonra bir doktor arkadaşımla randevum vardı. Ru-
tin kontroller için gitmiştim.
Durumu ona anlatınca beni güvendiği bir meslektaşına gönderdi. Testler yapıldı ve doktor, 'Sizi
ameliyat etmem gerekir' dedi.
'Benim pazar günü oyunum var'
diye tutturunca, doktorun sözü
olayı idrak etmemi sağladı;
'Serra Hanım, benim için hayatta kalmanız daha önemli.” Serra
Yılmaz, "Tedavi sürecinde en önemli olan şey moralinizi yüksek
tutmak ve pozitif olmaktır. Çevrenizle yüzleşmeniz gerekiyor.
İnsanlar size yarın ölecekmişsiniz gibi bakıyor. Bunlar çok zor.
Bedeninizle ilgili gördüğünüz sıra dışı şeyleri lütfen dikkate alın"
diye konuştu.
Toplantıda bilgi veren İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi
Öğretim Üyesi Prof.Dr. Abdullah İğci, meme kanserinde erken
tanının önemine işaret ederek, "Erken tanı konulduğu zaman 10
seneden fazla yaşayan kanserli hasta sayısı yüzde 90'ın üzerinde.
Bu nedenle kanserden korkmayacağız, geç kalmaktan korkacağız"
dedi. Meme kanserine yakalanma riskinin özellikle 50 yaşından
sonra arttığını dile getiren Prof.Dr. Abdullah İğci, Sağlık Bakanlığı'nın da kadınlarda 49 yaşından sonra meme kanseri taramasını
ücretsiz yaptığını bildirdi. Ulusal Ruh Sağlığı Politikası Geliştirilmeli
yönelik hizmet içi eğitimler (Sağlık Bakanlığı-Üniversiteler-TPD)
verilmesi, yeterlik ve akreditasyon çalışmalarının desteklenmesi,
yasal düzenlemelerin yapılması (YÖK Yasa ve Yönetmelikleri ile
Psikologlar Meslek Yasası) psikologların istihdam politikalarının
saptanması, uzmanlaşma, rol, yetki ve sorumluluklar ile ilgili sorunların çözülmesi, istihdamın arttırılması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması konuları üzerinde duruldu. Toplantıda ayrıca
Ulusal Ruh Sağlığı politikası ile yapılandırılacak olan bütüncül bir
ruh sağlığı sistemi içerisinde psikologların mesleklerini toplum yararına ve etkili bir biçimde icra edebilmeleri için öncelikli koşul
olarak psikolojinin çeşitli uzmanlık alanlarında verilen hizmetlerin koşul ve esaslarının belirlendiği bir Psikologlar Meslek Yasası’nın çıkarılması gerektiği de belirtildi.
Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından her yıl kutlanan 10
Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün, bu yılki konusu “Ruh sağlığının tüm dünyada, tüm ülkelerde, toplumun tüm kesimlerinde
öncelikli hale gelmesi”oldu.
Eğitim Modelinde Değişiklik konu başlığı altında; uzmanlaşma
konusunda kapasitenin arttırılması, lisans mezunu psikologlara
KASIM 2008
ACTUAL
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalından Doç.Dr. Peykan G. Gökalp konuşmasında, Ruh Sağlığı
Yasasının nedenleri, ruhsal hastalığı olan bireylerin haklarının korunması, hassas grupların haklarının özel olarak korunması, hizmetlerin toplumdan uzak büyük kurumlardan, toplum içine kaydırılması, marjinalize olmamaları, tedavi sürecine katılımın sağ-
MEDICINE
75
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
lanması, bilgilendirilmiş rıza ile tedavi veya yatış, istem dışı hastaneye yatışların yasal çerçevesinin oluşması, basınla ilişkilerin
düzenlenmesi konularına değindi.
Doç.Dr. Peykan G. Gökalp; önceliklerinin toplum ruh sağlığı hizmetlerini kurmak ve geliştirmek, ruh sağlığı hizmetlerini gerekli
yerlerde birinci basamak hizmetleriyle bütünleştirmek, yardımcı
ruh sağlığı çalışanlarını, hasta - hasta ailelerini ve diğer sağlık çalışanlarını eğitmek, medya, toplum liderleri ve öğretmenlerin eğitimi yoluyla toplumu ruh sağlığı alanında bilinçlendirmek olduğunu vurguladı.
Önceliklerininden bir diğerinin de tıp ve ruh sağlığı alanında çalışan tüm sektörlerin, sağlık bakanlığı, psikiyatri meslek dernekleri, TTB ve diğer tıp meslek dernekleri, yerel yönetimler, hizmeti
alanlar (hastalar, aileler), özel sağlık sektörü, işbirliğini sağlamak,
uluslararası ortaklarla işbirliğini güçlendirmek olduğunu belirten
Dr. Gökalp; önceliklerinden birinin de ruh sağlığı hizmetinin
önündeki engellerle savaşmak olduğunu açıkladı.
Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilara Ümran Tüzün, çocuk ve ergeni travmatize eden olayların,
ruhsal travma, doğal afetler, kazalar, insanların oluşturduğu olaylar (araçlı kazalar, terörizm), fiziksel ve cinsel taciz, soykırım, savaş, politik ve sosyal kargaşa sonucu gelişebileceğini belirtti.
Psikiyatri Hemşireleri Derneği Genel Sekreteri Uz.Hem. Hacer
Atik de; “Ruh sağlığı ve hastalıkları alanında bilgi, beceri ve deneyim sahibi olup, birey ve toplumun ruh sağlığının korunması,
geliştirilmesi ve nitelikli ruhsal bakımın sağlanmasından sorumlu
olduklarını belirterek, Psikiyatri Hemşireleri Derneği çatısı altında toplanan psikiyatri hemşirelerinin nitelikli bir bakım verebilmek için yasa ve yönetmeliklerce desteklenen “standart bir ruh
sağlığı hemşireliği eğitiminin” sağlanması, desteklenmesi ve meslekte branşlaşmanın geliştirilmesinin bir zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz” dedi. Kalbinizi Koruyun Kampanyası
Belediyelerle Birlikte Halkı Bilinçlendiriyor
kapsamında, 16 Ekim’de Çatalca, 20 Ekim’de Beylikdüzü ve 22
Ekim tarihinde ise Bakırköy’de halkı bilinçlendirmeye yönelik
programlar düzenlendi. Önümüzdeki aylarda, devam edecek belediye işbirlikleri ile daha fazla insana ulaşmayı hedefleyen kampanya yetkilileri, risklere karşı alınacak önlemler ile kalp ve damar
hastalıklarından kaynaklanan hastalık ve ölümlerin önüne geçilmesinin mümkün olduğunu belirtiyor.
Kalp ve damar hastalıklarını önlemek ve bu nedenle ölümleri
azaltmak amacıyla, T.C. Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile biraraya
gelen Türk Kardiyoloji Derneği, Türk İç Hastalıkları Uzmanlık
Derneği, Türk Nöroloji Derneği, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği ve Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları
Derneği’nin Pfizer’in koşulsuz katkıları ile geçen sene başlattığı
‘Kalbinizi koruyun. İçinde sevdikleriniz var’ adlı eğitim ve toplum
bilinçlendirme kampanyası, kalp ve damar hastalıkları ile mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla çalışmalarına devam ediyor.
Hekimlerin olduğu kadar toplumunda kalp ve damar hastalıkları,
risk faktörleri ve değiştirilebilir risk faktörlerine müdahale edilmesi konusunda farkındalığın artırılmasını hedefleyen kampanya
76
ACTUAL
22 Ekim tarihinde Bakırköy Belediyesi’nde gerçekleşen seminerde
konuşmacı olan, Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Vedat Sansoy, ‘Kalp ve Damar Hastalıklarından’ korunmanın mümkün olduğunu belirtirken, sağlıklı beslenme ve
sporla zenginleşen sigaradan uzak bir yaşam tarzının risk oranını
düşürdüğünü ifade etti. Prof.Dr. Sansoy, kalp ve damar hastalıkları için önlenebilir risk faktörlerinin sağlıklı bir yaşam tarzıyla minimuma indirilebileceğini vurguladı. Seminerin hemen ardından
isteyen tüm katılımcıların, 10 yıllık toplam kalp ve damar hastalığı geçirme riski hesaplanarak risk değerleri paylaşıldı.
Sigara, aşırı kilo, hareketsiz yaşam tarzı, yüksek tansiyon, yüksek
kolesterol, yaş/cinsiyet, birinci derece akrabalarda erken yaşta kalp
ve damar hastalığı öyküsü, kalp ve damar hastalıklarına yakalanmakta risk faktörleri olarak sıralanıyor. Bu riskleri azaltmak üzere
T.C. Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile güç birliğinde bulunan konusunda uzman beş tıp derneğinin bir araya gelerek, basit, kolay anlaşılır, olası risklerin öngörülebileceği, güncel ve ülkemize uyarlanmış bir risk hesaplama modeli konusunda fikir birliğine varıp,
MEDICINE
KASIM 2008
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
bu doğrultuda ortak bir bildiri hazırladıkları belirtildi.
Hazırlanan bu ortak bildiride olası kardiyovasküler risklerin öngörülebileceği kolay anlaşılır, güncel bir risk hesaplama modelinin
mevcut olduğu bildirildi. Toplam kalp ve damar hastalığı riskinin
hesaplanmasında kullanılmak üzere tercih edilen Joint British
Societies (JBS) modelinin Türkiye’ye uyarlanmış şekli olan bu model ile, 10 yıllık koroner arter hastalığı, inme ve geçici iskemik
atak da dahil tüm kalp ve damar hastalıkları risk olasılığının he-
saplandığı bildirildi.
10 yıllık kalp ve damar hastalığı risk oranını öğrenmek isteyen kişilerin en yakındaki sağlık kuruluşuna başvurarak doktorlarından
risklerini öğrenmeyi talep etmelerinin yeterli olduğunu ayrıca
kampanya kapsamında açılan, 0800 211 78 78 nolu danışma hattı ve www.kalbinizikoruyun.org web sitesinin, beş temel risk faktörü olan, sigara, aşırı kilo, hareketsiz yaşam, hipertansiyon ve
yüksek kolestorolün önlenmesi ile ilgili danışmanlık hizmeti verdiği bildirildi. Türkiye’nin Meme Kanseri Haritası Çıkarılacak
de ortaya konulabileceği bildirildi.
Bahçeşehir Belediye’sinin MEMEDER’e tahsis ettiği Meme
Sağlığı Merkezi’nde gerçekleştirilecek projenin The Breast Health
Global Initiative (Küresel Meme Sağlığı Girişimi) tarafından en
başarılı projelerden biri olarak seçildiği ve ödül aldığı bildirildi.
Projenin ana sponsorlarının Bahçeşehir Belediyesi ve Roche Müstahzarları San. A.Ş.’nin olduğu açıklandı.
Türkiye’nin meme kanseri haritasını oluşturmak üzere, Meme
Sağlığı Derneği (MEMEDER) tarafından İstanbul, Bahçeşehir’de
başlatılan Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Projesi, yaşları
50-69 arasında değişen 5000 kadınla gerçekleştirileceği duyuruldu. 2018 yılında sona erecek projenin ilk sonuçlarının 2 yıl sonra
açıklanacağı, İstanbul Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı
Öğretim Üyesi Prof.Dr. Vahit Özmen’in koordinatörlüğünde,
İstanbul ve Marmara Üniversiteleri, Haseki Eğitim ve Araştırma
Hastanesi işbirliğiyle yürütülecek projenin, aynı zamanda, bugüne kadar kendi alanında yapılan en kapsamlı bilimsel çalışma olacağı açıklandı.
Proje kapsamında, meme kanserinde erken tanı ve mamografi taramaları ile ilgili bilgi düzeyi ve davranışların değerlendirilmesi,
hastalıkla ilgili düşüncelerin ortaya çıkarılması ve bu konuda kadınların yaşamları boyunca attıkları adımların detaylı olarak rapor
haline getirilmesinin amaçlandığı açıklandı. Projenin tamamlanmasıyla birlikte de, Türkiye’de kadınların erken tanı konusunda
motive edilmesi ve kontrol yaptırma alışkanlıklarının geliştirilmesi konusunda sağlık sisteminde alınacak önlemlerin net bir şekil-
KASIM 2008
ACTUAL
Hekimler tarafından bire bir yürütülecek sağlık danışmanlığı sistemiyle meme kanseri riski altında bulunan kadınların sistematik
olarak taranabileceğini, randevulu ve ücretsiz olarak gerçekleştirilecek bu tip taramalarla erken tanı sisteminin ülkemizde de başarıyla hayata geçirilebileceğini belirten Proje Koordinatörü Prof.Dr.
Vahit Özmen, “düzenli tarama sayesinde erken tanı olanaklarının
artması bugün dünyada pek çok kadının hayatını kurtarıyor. Ayrıca tıp dünyasındaki gelişmeler sayesinde erken tanı koyulması
durumunda artık meme kanseri neredeyse tümüyle tedavi edilebilen bir hastalığa dönüşmek üzere. Bu yüzden Bahçeşehir’de yaptığımız bu çalışma erken tanının önemine dikkat çekiyor ve Türkiye’nin bu konudaki risk haritasını çıkarmayı hedefliyor. Kuşkusuz
çalışmanın sonuçları bizlere meme kanserinde erken tanı konusunda sağlık sisteminde atılacak adımlar konusunda da önemli ip
uçları verecektir” dedi.
Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Birliği Sağlık Mevzuatı’nın 50 yaşından itibaren her kadının, iki yılda bir mamografi çektirmesini
önerdiğini, yüksek risk grubundaki kadınların bu yaştan önce
kontrole girmesinin gerekli olduğunu dile getiren Prof.Dr. Vahit
Özmen, “bu konuda son kararı doktorunuzla birlikte vermeniz gerekmektedir. Sizin risk sınırlarınızı en iyi doktorunuz belirleyebilir.
50 yaş üzerindeki kadınların meme kanserine yakalanma riski daha genç olanlara göre daha fazladır. Yaş ilerledikçe meme kanseri
sıklığı artmaktadır” diye konuştu. MEDICINE
77
Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa
Roche Tıp Araştırma Ödülleri Dağıtıldı
Roche’un, Türkiye’de hekimlerin temel ve klinik uygulamalı tıp
alanlarında yapacağı özgün nitelikteki bilimsel araştırmaları özendirmek amacıyla 1992 yılından bu yana düzenlediği ve bu yıl
‘Osteoporoz’ alanında verdiği Roche Tıp Araştırma Ödülleri sahiplerini buldu.
Yarışmada birinciliği; Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik
Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Nigar
Dursun ve arkadaşları “Türk toplumunda bebek emzirme süresinin kemik mineral yoğunluğu üzerine etkisi: Risk faktörleri toplum içinde değişiklik gösterir mi?” başlıklı araştırmasıyla alırken;
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji
Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Zekai Halıcı
“Amlodipin ve lacidipinin ovariyektomi nedenli kemik kaybı olan
farelerde koruyucu etkileri” başlıklı araştırmasıyla ikinciliği,
Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim
Üyesi Doç.Dr. Hakan Özhan “Erkeklerde anjiyografi ile gösterilmiş Koroner Arter Hastalığı ile düşük kemik kitlesi arasındaki
ilişki” başlıklı araştırmasıyla üçüncülüğü aldı.
Roche Tıp Araştırma Ödülleri, Antalya’da gerçekleştirilen 3.
Ulusal Osteoporoz Kongresi açılış gününde verildi. Yarışmada birinci olan araştırma 15.000 YTL, ikinci olan araştırma 10.000
YTL, üçüncü olan araştırma ise 7.500 YTL ile ödüllendirildi. Yağların İçinde Hazine Avı
İnsülin hormonunun keşfinden beri, diyabet “şeker” metabolizmasının bozukluğu olarak bilinen bir hastalık. Aslında, diyabet
hastalığının şeker metabolizması kadar yağ metabolizmasının da
bozulduğu bir hastalık olduğu, yüz yıldır bilinen, fakat yeterince
anlaşılamadığı için karanlık kalmış ve son derece önem taşıyan bir
konu. Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar
Bölümü Başkanı Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil, bu yüz yıllık soruya yeni yaptığı bir çalışmayla ışık tuttu. Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve yönetimindeki araştırma ekibi, deney farelerinde insülin ile eşdeğer etkilere sahip ve yağ asiti karakterinde olan yeni bir
hormon türü keşfetti ve yağlar ile diyabet arasındaki gizemli ilişkiyi ortaya çıkardı.
Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve ekibi, bir yağ molekülü olan ve
“lipokin” ismini verdikleri bu yeni hormonun, deneysel ortamda
insülin direnci, diyabet ve “karaciğer yağlanması” gibi hastalıkları
durdurabileceğini ya da tersine çevirebileceğini de çalışmalarında
gösterdiler. Dr. Hotamışlıgil’in yönetimindeki araştırmacılar, önceki deneylerinden, genetiğiyle oynanmış farelerin yağ dokusunda bulunan bir maddenin, karaciğer ve kas dokularındaki metabolizmanın çalışmasını düzenlemek üzere bir sinyal gönderdiğini
belirlemişler, bu mekanizmayı açığa çıkarmanın biyomedikal
araştırmalar ve metabolik hastalıklar için önemli bir adım olacağını, diyabetin bilinmeyen bir yüzünün aydınlatabileceğini düşünerek, bu gizemli molekülün peşine düşmüşlerdi. Bilim adamları, bu
78
ACTUAL
büyük çaplı ve çözünürlüklü verileri ve binlerce deneysel sonucu inceledikten sonra, genetiğiyle oynanmış farelerin yağ hücrelerinden salgılanan ve “lipokin”
olarak sınıflandırdıkları yeni
molekülü buldular. “C16:1n7palmitoleate” adı da verilen bu
hormon, yağ dokusundan salındıktan sonra kasları ve karaciğeri etkiliyor. Kas dokusunda hücrenin insüline karşı hassasiyetini
artırıyor, karaciğerde ise yağ toplanmasını engelliyor.
Bilim adamları, yaptıkları bu keşifle, sadece palmitoleate hormonunun vücuttaki etkilerini ortaya çıkarmakla kalmıyor, buna ek
olarak bu hormonun vücutta üretilmesini nasıl sağlayabileceklerinin de yöntemlerini gösteriyorlar. Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil,
konuyla ilgili olarak ;“Hücrelerin kendi ‘iyi’ yağını üretmesi için
kimyasal yollarla teşvik edilebileceklerine inanıyoruz ve bunun
mümkün olduğunu bu çalışmada gösterebildik. Bu yöntemler insanlara uygulanabilir ve bu hormonun düzeyleri yükseltilebilirse,
metabolizma için son derece avantajlı bir durum yaratılabilir ve
daha önceden hiç öngörülmemiş tedavi yaklaşımları geliştirilebilir” açıklamasında bulundu. MEDICINE
KASIM 2008
Download