Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa HPV ve HIV Keşifleri 2008 Nobel Tıp Ödüllerini Paylaştı şifleriyle bu ödüle layık görüldükleri bildirildi. 1901 yılından beri verilen Nobel ödüllerini Nobel Vakfı adına dağıtan Karolinska Enstitüsü jürisinden yapılan bu yılki açıklamada; Zur Hausen’in kadınların sesiz katili ve onlarda görülen en yaygın kanser türü olan rahim ağzı kanserine neden olan HPV’yi keşfederek virüsün yapısının anlaşılmasına ve dolayısıyla hastalığa karşı aşıların üretimine büyük katkısı olduğu belirtildi. L Montagnier F B Sinoussi H Zur Hausen 2008 Nobel Tıp Ödülü'nü Alman Harald Zur Hausen rahim ağzı kanserine yol açan İnsan Papilloma Virüsü (HPV) ve Fransız Francoise Barre-Sinoussi ile Luc Montagnier AIDS'e neden olan HIV keşifleriyle kazandı. Karolinska Enstitüsü'nden yapılan açıklamada, iki Fransız bilim adamının AIDS'e neden olan HIV'i, Alman bilim adamının da rahim ağzı kanserine yol açan İnsan Papilloma Virüsü (HPV) ke- Almanya’nın Heidelberg kentindeki Alman Kanser Araştırma Vakfı eski başkanlarından 72 yaşındaki Zur Hausen ödülün kendisi için sürpriz olduğunu ve kazandığı ödül parası ile ne yapacağına henüz karar vermediğini söyledi. Jüri açıklamasında, Fransız bilim adamı Montagnier ve BarreSinoussi’nin de HIV konusundaki çalışmalarının Kaliforniya’da doktorların ilk vakayla karşılaştığı 1981’den beri 25 milyon kişinin canına mal olan virüsün yapısının çözülmesi ve hastalığın tedavisi açısından hayati önem taşıdığına dikkat çekildi. Bilim adamları 1,4 milyon dolarlık ödülü paylaşacak. 2008 Prix Galien Ödülü Gardasil’in Oldu Uluslararası Prix Galien ödülü Gardasil'e verildi. Merck Sharp& Dohme (MSD) ilaçları rahim ağzı kanserini önlemesi için geliştirdiği HPV aşısı ile “Uluslararası Galien Ödülü’nü aldı. 1969 yılında Fransız eczacı Roland Mehl tarafından başlatılan Galien Ödülü ilaç araştırma ve geliştirme alanında verilen en onurlu ve prestijli ödül olarak kabul ediliyor. İlaç sanayinde yeni ilaç geliştirilmesi konusunda üstün başarılara karşılık verilen ve Nobel Ödülü’nün eşdeğeri sayılan 2008 Konu ile ilgili olarak MSD’den yapılan açıklamada; “Gardasil 2008'de birçok ödül aldı fakat Prix Galien Ödülü endüstri için Nobel ile eşdeğer en önemli araştırma ödülüdür. İlk onaydan sadece 2 yıl sonra gelen bu büyük ödül hepimizi çok gururlandırmaktadır. Gardasil halihazırda 107'den fazla ülkede onaylı, 36 milyon dozdan fazla dağıtılmış olup, dünya genelinde %90 pazar payına sahiptir. Bu rakamlar; bilim adamlarının, tıp camiasının, doktorların, regülatif kurumların ve ailelerin konuya verdiği önemi kuvvetli bir şekilde vurgulamaktadır” denildi. Annemle Biz Kanseri Yeneriz Meme kanseri konusuna kadınların dikkatini çekerek erken tanı ve teşhis için yönlendirmek, tanı almış hastaları da tedavileri konusunda cesaretlendirmek amacıyla geliştirilen “Annemle Biz 74 ACTUAL Kanseri Yeneriz” projesi; Novartis Türkiye Başkanı Güldem Berkman, kampanyanın yüzü -tiyatro sanatçısı Serra Yılmaz , meme kanseri konusunda çalışmalar yürüten Europa Donna Türkiye MEDICINE KASIM 2008 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa Başkanı Violet Aroyo, Türk Kadınlar Birliği Başkanı Avukat Sema Kendirci Uğurman ve Avaze Türk Müziği Topluluğu Başkanı Yrd.Doç.Dr. Şerife Güvençoğlu tarafından tanıtıldı. Projenin içeriğinden söz eden Novartis Türkiye Başkanı Güldem Berkman; Ekim 2008 Mart 2009 tarihleri arasında, 17 öğretim görevlisinin görev alacağı, 16 ili kapsayacak, 18 halk bilgilendirme toplantısı ile kadınlarımızda meme kanseri, tanısı ve tedavisi konusunda farkındalık yaratmayı amaçladıklarını belirtti. “Annemle Biz Kanseri Yeneriz” Projesi kapsamında uzmanlarca risk altında görülen 2 bin kadına da ücretsiz mamografi yapılmasının hedeflendiğini kaydeden Güldem Berkman kampanyanın yüzünün 17 yıl önce kendisine meme kanseri teşhisi konan ve kanseri yenen tiyatro sanatçısı Serra Yılmaz olduğunu söyledi. Toplantının moderatörlüğünü üstlenen ve aynı zamanda kampanya yüzü olan Serra Yılmaz; meme kanseri olduğunu öğrendiğinde ilk başta buna inanmakta güçlük çektiğini ifade etti. Bir sabah sol memesinde bir sertlik olduğunu fark ettiğini anlatan Yılmaz, şunları kaydetti: “Ellediğim anda kötü bir şey olduğu hissine kapıldım. Öğleden sonra bir doktor arkadaşımla randevum vardı. Ru- tin kontroller için gitmiştim. Durumu ona anlatınca beni güvendiği bir meslektaşına gönderdi. Testler yapıldı ve doktor, 'Sizi ameliyat etmem gerekir' dedi. 'Benim pazar günü oyunum var' diye tutturunca, doktorun sözü olayı idrak etmemi sağladı; 'Serra Hanım, benim için hayatta kalmanız daha önemli.” Serra Yılmaz, "Tedavi sürecinde en önemli olan şey moralinizi yüksek tutmak ve pozitif olmaktır. Çevrenizle yüzleşmeniz gerekiyor. İnsanlar size yarın ölecekmişsiniz gibi bakıyor. Bunlar çok zor. Bedeninizle ilgili gördüğünüz sıra dışı şeyleri lütfen dikkate alın" diye konuştu. Toplantıda bilgi veren İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Abdullah İğci, meme kanserinde erken tanının önemine işaret ederek, "Erken tanı konulduğu zaman 10 seneden fazla yaşayan kanserli hasta sayısı yüzde 90'ın üzerinde. Bu nedenle kanserden korkmayacağız, geç kalmaktan korkacağız" dedi. Meme kanserine yakalanma riskinin özellikle 50 yaşından sonra arttığını dile getiren Prof.Dr. Abdullah İğci, Sağlık Bakanlığı'nın da kadınlarda 49 yaşından sonra meme kanseri taramasını ücretsiz yaptığını bildirdi. Ulusal Ruh Sağlığı Politikası Geliştirilmeli yönelik hizmet içi eğitimler (Sağlık Bakanlığı-Üniversiteler-TPD) verilmesi, yeterlik ve akreditasyon çalışmalarının desteklenmesi, yasal düzenlemelerin yapılması (YÖK Yasa ve Yönetmelikleri ile Psikologlar Meslek Yasası) psikologların istihdam politikalarının saptanması, uzmanlaşma, rol, yetki ve sorumluluklar ile ilgili sorunların çözülmesi, istihdamın arttırılması, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması konuları üzerinde duruldu. Toplantıda ayrıca Ulusal Ruh Sağlığı politikası ile yapılandırılacak olan bütüncül bir ruh sağlığı sistemi içerisinde psikologların mesleklerini toplum yararına ve etkili bir biçimde icra edebilmeleri için öncelikli koşul olarak psikolojinin çeşitli uzmanlık alanlarında verilen hizmetlerin koşul ve esaslarının belirlendiği bir Psikologlar Meslek Yasası’nın çıkarılması gerektiği de belirtildi. Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu tarafından her yıl kutlanan 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün, bu yılki konusu “Ruh sağlığının tüm dünyada, tüm ülkelerde, toplumun tüm kesimlerinde öncelikli hale gelmesi”oldu. Eğitim Modelinde Değişiklik konu başlığı altında; uzmanlaşma konusunda kapasitenin arttırılması, lisans mezunu psikologlara KASIM 2008 ACTUAL Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalından Doç.Dr. Peykan G. Gökalp konuşmasında, Ruh Sağlığı Yasasının nedenleri, ruhsal hastalığı olan bireylerin haklarının korunması, hassas grupların haklarının özel olarak korunması, hizmetlerin toplumdan uzak büyük kurumlardan, toplum içine kaydırılması, marjinalize olmamaları, tedavi sürecine katılımın sağ- MEDICINE 75 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa lanması, bilgilendirilmiş rıza ile tedavi veya yatış, istem dışı hastaneye yatışların yasal çerçevesinin oluşması, basınla ilişkilerin düzenlenmesi konularına değindi. Doç.Dr. Peykan G. Gökalp; önceliklerinin toplum ruh sağlığı hizmetlerini kurmak ve geliştirmek, ruh sağlığı hizmetlerini gerekli yerlerde birinci basamak hizmetleriyle bütünleştirmek, yardımcı ruh sağlığı çalışanlarını, hasta - hasta ailelerini ve diğer sağlık çalışanlarını eğitmek, medya, toplum liderleri ve öğretmenlerin eğitimi yoluyla toplumu ruh sağlığı alanında bilinçlendirmek olduğunu vurguladı. Önceliklerininden bir diğerinin de tıp ve ruh sağlığı alanında çalışan tüm sektörlerin, sağlık bakanlığı, psikiyatri meslek dernekleri, TTB ve diğer tıp meslek dernekleri, yerel yönetimler, hizmeti alanlar (hastalar, aileler), özel sağlık sektörü, işbirliğini sağlamak, uluslararası ortaklarla işbirliğini güçlendirmek olduğunu belirten Dr. Gökalp; önceliklerinden birinin de ruh sağlığı hizmetinin önündeki engellerle savaşmak olduğunu açıkladı. Çocuk ve Genç Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilara Ümran Tüzün, çocuk ve ergeni travmatize eden olayların, ruhsal travma, doğal afetler, kazalar, insanların oluşturduğu olaylar (araçlı kazalar, terörizm), fiziksel ve cinsel taciz, soykırım, savaş, politik ve sosyal kargaşa sonucu gelişebileceğini belirtti. Psikiyatri Hemşireleri Derneği Genel Sekreteri Uz.Hem. Hacer Atik de; “Ruh sağlığı ve hastalıkları alanında bilgi, beceri ve deneyim sahibi olup, birey ve toplumun ruh sağlığının korunması, geliştirilmesi ve nitelikli ruhsal bakımın sağlanmasından sorumlu olduklarını belirterek, Psikiyatri Hemşireleri Derneği çatısı altında toplanan psikiyatri hemşirelerinin nitelikli bir bakım verebilmek için yasa ve yönetmeliklerce desteklenen “standart bir ruh sağlığı hemşireliği eğitiminin” sağlanması, desteklenmesi ve meslekte branşlaşmanın geliştirilmesinin bir zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz” dedi. Kalbinizi Koruyun Kampanyası Belediyelerle Birlikte Halkı Bilinçlendiriyor kapsamında, 16 Ekim’de Çatalca, 20 Ekim’de Beylikdüzü ve 22 Ekim tarihinde ise Bakırköy’de halkı bilinçlendirmeye yönelik programlar düzenlendi. Önümüzdeki aylarda, devam edecek belediye işbirlikleri ile daha fazla insana ulaşmayı hedefleyen kampanya yetkilileri, risklere karşı alınacak önlemler ile kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanan hastalık ve ölümlerin önüne geçilmesinin mümkün olduğunu belirtiyor. Kalp ve damar hastalıklarını önlemek ve bu nedenle ölümleri azaltmak amacıyla, T.C. Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile biraraya gelen Türk Kardiyoloji Derneği, Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği, Türk Nöroloji Derneği, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği ve Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği’nin Pfizer’in koşulsuz katkıları ile geçen sene başlattığı ‘Kalbinizi koruyun. İçinde sevdikleriniz var’ adlı eğitim ve toplum bilinçlendirme kampanyası, kalp ve damar hastalıkları ile mücadeleyi yaygınlaştırmak amacıyla çalışmalarına devam ediyor. Hekimlerin olduğu kadar toplumunda kalp ve damar hastalıkları, risk faktörleri ve değiştirilebilir risk faktörlerine müdahale edilmesi konusunda farkındalığın artırılmasını hedefleyen kampanya 76 ACTUAL 22 Ekim tarihinde Bakırköy Belediyesi’nde gerçekleşen seminerde konuşmacı olan, Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Vedat Sansoy, ‘Kalp ve Damar Hastalıklarından’ korunmanın mümkün olduğunu belirtirken, sağlıklı beslenme ve sporla zenginleşen sigaradan uzak bir yaşam tarzının risk oranını düşürdüğünü ifade etti. Prof.Dr. Sansoy, kalp ve damar hastalıkları için önlenebilir risk faktörlerinin sağlıklı bir yaşam tarzıyla minimuma indirilebileceğini vurguladı. Seminerin hemen ardından isteyen tüm katılımcıların, 10 yıllık toplam kalp ve damar hastalığı geçirme riski hesaplanarak risk değerleri paylaşıldı. Sigara, aşırı kilo, hareketsiz yaşam tarzı, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, yaş/cinsiyet, birinci derece akrabalarda erken yaşta kalp ve damar hastalığı öyküsü, kalp ve damar hastalıklarına yakalanmakta risk faktörleri olarak sıralanıyor. Bu riskleri azaltmak üzere T.C. Sağlık Bakanlığı’nın desteği ile güç birliğinde bulunan konusunda uzman beş tıp derneğinin bir araya gelerek, basit, kolay anlaşılır, olası risklerin öngörülebileceği, güncel ve ülkemize uyarlanmış bir risk hesaplama modeli konusunda fikir birliğine varıp, MEDICINE KASIM 2008 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa bu doğrultuda ortak bir bildiri hazırladıkları belirtildi. Hazırlanan bu ortak bildiride olası kardiyovasküler risklerin öngörülebileceği kolay anlaşılır, güncel bir risk hesaplama modelinin mevcut olduğu bildirildi. Toplam kalp ve damar hastalığı riskinin hesaplanmasında kullanılmak üzere tercih edilen Joint British Societies (JBS) modelinin Türkiye’ye uyarlanmış şekli olan bu model ile, 10 yıllık koroner arter hastalığı, inme ve geçici iskemik atak da dahil tüm kalp ve damar hastalıkları risk olasılığının he- saplandığı bildirildi. 10 yıllık kalp ve damar hastalığı risk oranını öğrenmek isteyen kişilerin en yakındaki sağlık kuruluşuna başvurarak doktorlarından risklerini öğrenmeyi talep etmelerinin yeterli olduğunu ayrıca kampanya kapsamında açılan, 0800 211 78 78 nolu danışma hattı ve www.kalbinizikoruyun.org web sitesinin, beş temel risk faktörü olan, sigara, aşırı kilo, hareketsiz yaşam, hipertansiyon ve yüksek kolestorolün önlenmesi ile ilgili danışmanlık hizmeti verdiği bildirildi. Türkiye’nin Meme Kanseri Haritası Çıkarılacak de ortaya konulabileceği bildirildi. Bahçeşehir Belediye’sinin MEMEDER’e tahsis ettiği Meme Sağlığı Merkezi’nde gerçekleştirilecek projenin The Breast Health Global Initiative (Küresel Meme Sağlığı Girişimi) tarafından en başarılı projelerden biri olarak seçildiği ve ödül aldığı bildirildi. Projenin ana sponsorlarının Bahçeşehir Belediyesi ve Roche Müstahzarları San. A.Ş.’nin olduğu açıklandı. Türkiye’nin meme kanseri haritasını oluşturmak üzere, Meme Sağlığı Derneği (MEMEDER) tarafından İstanbul, Bahçeşehir’de başlatılan Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Projesi, yaşları 50-69 arasında değişen 5000 kadınla gerçekleştirileceği duyuruldu. 2018 yılında sona erecek projenin ilk sonuçlarının 2 yıl sonra açıklanacağı, İstanbul Üniversitesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Vahit Özmen’in koordinatörlüğünde, İstanbul ve Marmara Üniversiteleri, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi işbirliğiyle yürütülecek projenin, aynı zamanda, bugüne kadar kendi alanında yapılan en kapsamlı bilimsel çalışma olacağı açıklandı. Proje kapsamında, meme kanserinde erken tanı ve mamografi taramaları ile ilgili bilgi düzeyi ve davranışların değerlendirilmesi, hastalıkla ilgili düşüncelerin ortaya çıkarılması ve bu konuda kadınların yaşamları boyunca attıkları adımların detaylı olarak rapor haline getirilmesinin amaçlandığı açıklandı. Projenin tamamlanmasıyla birlikte de, Türkiye’de kadınların erken tanı konusunda motive edilmesi ve kontrol yaptırma alışkanlıklarının geliştirilmesi konusunda sağlık sisteminde alınacak önlemlerin net bir şekil- KASIM 2008 ACTUAL Hekimler tarafından bire bir yürütülecek sağlık danışmanlığı sistemiyle meme kanseri riski altında bulunan kadınların sistematik olarak taranabileceğini, randevulu ve ücretsiz olarak gerçekleştirilecek bu tip taramalarla erken tanı sisteminin ülkemizde de başarıyla hayata geçirilebileceğini belirten Proje Koordinatörü Prof.Dr. Vahit Özmen, “düzenli tarama sayesinde erken tanı olanaklarının artması bugün dünyada pek çok kadının hayatını kurtarıyor. Ayrıca tıp dünyasındaki gelişmeler sayesinde erken tanı koyulması durumunda artık meme kanseri neredeyse tümüyle tedavi edilebilen bir hastalığa dönüşmek üzere. Bu yüzden Bahçeşehir’de yaptığımız bu çalışma erken tanının önemine dikkat çekiyor ve Türkiye’nin bu konudaki risk haritasını çıkarmayı hedefliyor. Kuşkusuz çalışmanın sonuçları bizlere meme kanserinde erken tanı konusunda sağlık sisteminde atılacak adımlar konusunda da önemli ip uçları verecektir” dedi. Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Birliği Sağlık Mevzuatı’nın 50 yaşından itibaren her kadının, iki yılda bir mamografi çektirmesini önerdiğini, yüksek risk grubundaki kadınların bu yaştan önce kontrole girmesinin gerekli olduğunu dile getiren Prof.Dr. Vahit Özmen, “bu konuda son kararı doktorunuzla birlikte vermeniz gerekmektedir. Sizin risk sınırlarınızı en iyi doktorunuz belirleyebilir. 50 yaş üzerindeki kadınların meme kanserine yakalanma riski daha genç olanlara göre daha fazladır. Yaş ilerledikçe meme kanseri sıklığı artmaktadır” diye konuştu. MEDICINE 77 Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa kýsa... Kýsa Roche Tıp Araştırma Ödülleri Dağıtıldı Roche’un, Türkiye’de hekimlerin temel ve klinik uygulamalı tıp alanlarında yapacağı özgün nitelikteki bilimsel araştırmaları özendirmek amacıyla 1992 yılından bu yana düzenlediği ve bu yıl ‘Osteoporoz’ alanında verdiği Roche Tıp Araştırma Ödülleri sahiplerini buldu. Yarışmada birinciliği; Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Nigar Dursun ve arkadaşları “Türk toplumunda bebek emzirme süresinin kemik mineral yoğunluğu üzerine etkisi: Risk faktörleri toplum içinde değişiklik gösterir mi?” başlıklı araştırmasıyla alırken; Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Zekai Halıcı “Amlodipin ve lacidipinin ovariyektomi nedenli kemik kaybı olan farelerde koruyucu etkileri” başlıklı araştırmasıyla ikinciliği, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Üyesi Doç.Dr. Hakan Özhan “Erkeklerde anjiyografi ile gösterilmiş Koroner Arter Hastalığı ile düşük kemik kitlesi arasındaki ilişki” başlıklı araştırmasıyla üçüncülüğü aldı. Roche Tıp Araştırma Ödülleri, Antalya’da gerçekleştirilen 3. Ulusal Osteoporoz Kongresi açılış gününde verildi. Yarışmada birinci olan araştırma 15.000 YTL, ikinci olan araştırma 10.000 YTL, üçüncü olan araştırma ise 7.500 YTL ile ödüllendirildi. Yağların İçinde Hazine Avı İnsülin hormonunun keşfinden beri, diyabet “şeker” metabolizmasının bozukluğu olarak bilinen bir hastalık. Aslında, diyabet hastalığının şeker metabolizması kadar yağ metabolizmasının da bozulduğu bir hastalık olduğu, yüz yıldır bilinen, fakat yeterince anlaşılamadığı için karanlık kalmış ve son derece önem taşıyan bir konu. Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil, bu yüz yıllık soruya yeni yaptığı bir çalışmayla ışık tuttu. Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve yönetimindeki araştırma ekibi, deney farelerinde insülin ile eşdeğer etkilere sahip ve yağ asiti karakterinde olan yeni bir hormon türü keşfetti ve yağlar ile diyabet arasındaki gizemli ilişkiyi ortaya çıkardı. Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil ve ekibi, bir yağ molekülü olan ve “lipokin” ismini verdikleri bu yeni hormonun, deneysel ortamda insülin direnci, diyabet ve “karaciğer yağlanması” gibi hastalıkları durdurabileceğini ya da tersine çevirebileceğini de çalışmalarında gösterdiler. Dr. Hotamışlıgil’in yönetimindeki araştırmacılar, önceki deneylerinden, genetiğiyle oynanmış farelerin yağ dokusunda bulunan bir maddenin, karaciğer ve kas dokularındaki metabolizmanın çalışmasını düzenlemek üzere bir sinyal gönderdiğini belirlemişler, bu mekanizmayı açığa çıkarmanın biyomedikal araştırmalar ve metabolik hastalıklar için önemli bir adım olacağını, diyabetin bilinmeyen bir yüzünün aydınlatabileceğini düşünerek, bu gizemli molekülün peşine düşmüşlerdi. Bilim adamları, bu 78 ACTUAL büyük çaplı ve çözünürlüklü verileri ve binlerce deneysel sonucu inceledikten sonra, genetiğiyle oynanmış farelerin yağ hücrelerinden salgılanan ve “lipokin” olarak sınıflandırdıkları yeni molekülü buldular. “C16:1n7palmitoleate” adı da verilen bu hormon, yağ dokusundan salındıktan sonra kasları ve karaciğeri etkiliyor. Kas dokusunda hücrenin insüline karşı hassasiyetini artırıyor, karaciğerde ise yağ toplanmasını engelliyor. Bilim adamları, yaptıkları bu keşifle, sadece palmitoleate hormonunun vücuttaki etkilerini ortaya çıkarmakla kalmıyor, buna ek olarak bu hormonun vücutta üretilmesini nasıl sağlayabileceklerinin de yöntemlerini gösteriyorlar. Prof.Dr. Gökhan Hotamışlıgil, konuyla ilgili olarak ;“Hücrelerin kendi ‘iyi’ yağını üretmesi için kimyasal yollarla teşvik edilebileceklerine inanıyoruz ve bunun mümkün olduğunu bu çalışmada gösterebildik. Bu yöntemler insanlara uygulanabilir ve bu hormonun düzeyleri yükseltilebilirse, metabolizma için son derece avantajlı bir durum yaratılabilir ve daha önceden hiç öngörülmemiş tedavi yaklaşımları geliştirilebilir” açıklamasında bulundu. MEDICINE KASIM 2008