T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HALKLA İLİŞKİLER ANABİLİM DALI REKLAMCILIK VE TANITIM BİLİM DALI REKLAM VE ÇOCUKLAR ETHEM ÖZGÜVEN Danışman: Prof. Dr. Nurhan TOSUN İSTANBUL, 2016 4 GENEL BİLGİLER Ad ve Soyad : ETHEM ÖZGÜVEN Öğrenci Numarası : Anabilim Dalı : HALKLA İLIŞKILER (Y.L.) Bilim Dalı/ Programı : REKLAMCILIK VE TANITIM Dersin Adı :STRATEJIK REKLAM YÖNETIMI Dersin Danışmanı : 5 578215019 PROF. DR. NURHAN TOSUN İÇİNDEKİLER 1. GİRİŞ……………………………………………………………………………....4 2. ÇOCUKLAR VE TÜKETİM………………………………………………...….5 2.1. Çocuk Tüketicilerin Ortaya Çıkışı ve Nedenleri………………….………5 2.2. Çocuk Pazarına Genel Bir Bakış……………………………………….....6 3. ÇOCUK VE REKLAM İLİŞKİSİ….……………………………………….…..9 3.1. Çocukların Psikoseksüel Gelişimi ve Reklam…………………………...10 3.2. Reklamların Çocuklar Üzerindeki Etkileri………………………….……12 3.3. Reklamlarda Çocuğa Aktarılanlar……………………………………......15 3.4. Çocukların Reklamı Anlama Düzeyleri…………………………….….....17 3.5. Çocukların Reklamlara Karşı Tepkileri…………………………………..18 4. ÇOCUKLARA YÖNELİK REKLAMLAR………………………………..…20 4.1. Çocuklara Yönelik Reklamlar……………………………………….…….20 4.2. Reklamcılar Açısından Çocuğun Taşıdığı Anlamlar………………….…..21 5. SONUÇ……………………………………………………………………….…..23 KAYNAKÇA………………………………………………………………………..24 6 1. GİRİŞ Markalar için oldukça önemli bir pazarı oluşturan çocuklar hem günümüzde belli bir satın alma potansiyeline sahip birer tüketici hem de gelecekte bu potansiyellerini koruyacak bireylerdir. Bunun farkında olan markalar çocuklara yönelik reklamlar üzerinde durmakta ve çalışmalarına bu anlamda ağırlık vermektedirler. Çalışmada, çocuk ve reklam ilişkisi irdelenmeye çalışılmıştır. Çocukların reklamlardan etkilenme ve reklamı anlama düzeyleri, reklamlarla çocuğa aktarılanlar, çocukların reklamlara verdiği tepkiler gibi başlıklar çalışma içerisinde incelenmiştir. 7 2. ÇOCUKLAR VE TÜKETİM 2.1. Çocuk Tüketicilerin Ortaya Çıkışı Ve Nedenleri Yeni pazarların doğması ve tüketimin sürekli hale gelebilmesi için çeşitli dönemlerde farklı tüketici gruplarına seslenilmiştir. Örneğin, kadınlar Amerika Birleşik Devletleri'nde, 19. yüzyılın sonlarından itibaren planlı olarak tüketime teşvik edilerek tüketici olarak konumlandırılmıştır. Daha sonraki yıllarda İngiltere, Almanya ve gelişmekte olan pek çok ülkede de kadınlar çeşitli pazarlama uygulamalarıyla tüketime yönlendirilmiştir. Modern kapitalist toplumda kadının tüketici olarak konumlandırılmasına karşın erkek üretendir. 1950'li yıllarda ise 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve toplumların refah düzeylerinin yükselmesiyle erkeklerin de bir tüketici sınıfı olabileceği fikri doğmuştur. Bu fikir ışığında postmodern kapitalist toplumda erkekler de kendilerini tüketimle ifade eden bireylere dönüşmüştür (Bocock, 2009: 100-103. akt. K. Aydın, 2015). Ayrıca 1950'li yıllar çocuklara yönelik pazarlama için önemli bir dönemdir. Bunun en önemli nedeni, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde savaşların ve ekonomik sıkıntıların sona ermesiyle bebek nüfusunda ortaya çıkan artıştır. "Baby boomer" (bebek patlaması) olarak nitelendirilen bu kuşak, ebeveynlerinin yaşadığı sıkıntılı dönemden sonra toplumsal ve ekonomik olarak rahatlamış bir toplumda doğmuştur. Bu dönemde, çeşitli tüketim mallarının ve tüketim anlayışının ortaya çıkmasıyla oluşan yeni tüketim toplumunda çocuklar önemli aktörler haline gelmiştir (Leach, vd., 2013. akt. K. Aydın, 2015). Günümüzde çocukların tüketici sınıfı olarak görülmesi anlayışı, çocukların tüketimde söz sahibi olmalarındaki artışa paralel olarak önem kazanmıştır. 2000 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde 28 milyon dolarlık harcama 12 yaş ve altı çocuklardan oluşan bir pazarın kontrolündedir. Avrupa ülkelerinde de benzer bir tablo söz konusudur (Gunter, vd., 2008: 2.akt. K. Aydın, 2015). Bunun ilk nedeni, çocukların sahip oldukları harçlıklar nedeniyle bir tüketim gücüne sahip olmalarıdır. Bir diğer neden ise çocukların ailelerinin tüketimlerinde söz sahibi olmalarıdır (Flurry, 2004; Odabaşı ve Barış, 2002: 71.akt. K. Aydın, 2015). Ayrıca çocukların geleceğin potansiyel tüketicileri olmaları nedeniyle reklamverenlerin çocukları markalarla erken yaşta tanıştırmak istemeleri, çocukların tüketici olarak görülmesinin 8 nedenlerindendir. Çünkü çocuk yaşlarda kazanılan tüketim alışkanlıkları gelecekteki tüketim davranışlarının temelini oluşturmaktadır. Böylece çocuklarla iletişim kuran markaların gelecekte onlarla daha kolay ve sağlam bağlar kurması beklenmektedir (McNeal, 1999: 16.akt. K. Aydın, 2015). Tüm bunların sonucunda günümüzde çocuklar "dinlenilmesi, bilgilendirilmesi ve ikna edilmesi gereken güçlü bir hedef kitle" (Aktaş, vd., 2011: 116.akt. K. Aydın, 2015) durumuna gelmiştir. 2.2. Çocuk Pazarına Genel Bakış Günümüzde Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşları 13 ve altı düzeyinde 52 milyonu aşkın çocuk yaşamakta ve bu çocuklar yılda yaklaşık aldıkları hediyeler, cep harçlığı ve ufak tefek işlerden edindikleri girdiyi kapsayan 24 milyar dolar ederinde kişisel harcama yapmaktadırlar. Bunun yanı sıra ebeveynlerin kazançlarının 188 milyar dolarına tekabül eden bir harcama miktarı da çocuklara yönelik olarak yapılmaktadır. Hatta çocuklar günümüzde aile içerisinde satın alacak araba, gidilecek tatil ve edinilecek bilgisayar türüne kadar birçok farklı erişkin tipi satın almalarda dahi söz sahibi olabilmekte, bu satın alımlar üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilmektedirler. Farklı nedenlerden ötürü çocuklarının üzerine aşırı biçimde titreyen bir grup ebeveynin satın alım gücü de eklendiğinde ortaya yaklaşık 500 milyar dolarlık bir pazar çıktığı görülmekte ve bunun sonucunda reklamverenlerin ilgisi giderek daha yoğun biçimlerde bu genç kitlenin üzerine odaklanmaktadır(Engin, 2013, s:217-235). Türkiye’de 2012 sonu itibariyle 22 milyon 692 bin 174 çocuk bulunuyor. Yaş grubuna göre incelendiğinde, geçtiğimiz yıl çocuk nüfusun yüzde 27,3’ünü 0-4 yaş grubu, yüzde 27,1’ini 59, yüzde 28,6’sını 10-14 ve yüzde 16,9’unu ise 15-17 yaş grubu çocuklar oluşturuyor. Bu anlamda Türkiye’de de çocuk nüfusunun oldukça dinamik ve yoğun bir demografik kesim olduğu görülmekte, Türkiye çocuk pazarı da marka ve reklamverenler açısından kazançlı bir alan olarak ele alınmaktadır(a.g.e). Son on yıllık süreç içerisinde çocuklara yönelik reklamlarda yılda yüzde on beş ila yirmi oranında bir artış olduğu kaydedilmiştir (Levingston, 1999.akt. Engin, 2013, s:217-235). En erken dönemlerde reklamı yapılan çocuklara yönelik ürünler şekerleme, kahvaltılık gevrekler ve oyuncaklardı. Ancak günümüzde giderek çok daha fazla oranlarda ve sıklıkta çocuklara 9 yönelik olarak fotoğraf makineleri, saatler, tablet bilgisayarlar, cep telefonları gibi lüks tüketim ürünlerinin tanıtımı yapılmaktadır(a.g.e). Üreticiler, erken dönemde yaratılan marka sadakatinin, markalarının geleceği açısından çok şey ifade ettiğinin bilincinde hareket etmektedir. Bu “erken” dönemin de giderek daha genç yaş sınırlarına çekildiği bir dönemden geçtiğimiz hiç şüphe götürmemektedir. Araştırmalar, bebekler altı aylık olduklarında, bu süreç içerisinde reklam içeriğine maruz kalmışlarsa, markaların logolarını tanımaya başladıklarını göstermektedir; üç yaşına geldiklerinde ise çoğu kimi ürünleri belirli marka tercihleri üzerinden edinmek isteyebilmektedir (Burns, 1999.akt. Engin, 2013, s:217-235). Ortalama bir çocuk on yaşına geldiğinde, 400 adet markayı ezberlerine almış olabilmektedir. Marka sadakati, büyük şirketler için çok büyük önem taşımaktadır. Her bir olası tüketici bu şirketler açısından yüz bin dolarlık bir değere denk düşmektedir. Günümüzde reklamverenler, çocuklara yönelik olarak yılda iki milyar dolardan fazla reklam yatırımı yapmaktadır. Bu miktarın, on yıl öncesiyle kıyaslandığında, yaklaşık yirmi katına çıkmış olduğu görülmektedir (O’Crowley, 2000. akt. Engin, 2013, s:217-235). Çocuklara yönelik reklamlar ise reklamcılık söylemi içerisinde en tartışmalı konulardan biri olarak varlığı sürdürmektedir(Engin, 2013, s:217-235). Genellikle çocuklara yönelik gerçekleştirilen pazarlama ve satış teknikleri kötücül olarak nitelendirilmekte ve pazarlamacılar bu yönde birçok farklı eleştiriyle karşı karşıya kalabilmektedir. Örneğin çocuk gelişimi uzmanları, çocuk sağlığındaki olumsuz eğilimlerin, giderek artış gösteren pazarlama faaliyetleriyle paralel bir görünüm arz ettiğine işaret etmektedir. Çocukların, pazarlamanın en geniş segmentlerinden biri olan hazır ve paketlenmiş yiyeceklere rağbet ettikleri bu günlerde, çocuklarda görülen obezite oranlarında ciddi bir artış gözlenmektedir. Merkezi Londra’da bulunan bir sivil toplum kuruluşu olan Consumers International’ın bulgularına göre Britanya televizyonunda gösterilen çocuklara yönelik reklamların %95’i yağ, şeker ya da tuz oranı yüksek besinler için yapılan reklam çalışmaları olarak kaydedilmişti. Aynı araştırma sonuçlarına göre Britanya’da yaşayan çocuklar Avrupa genelinde obezitenin en fazla oranlarda görüldüğü çocuk grubunu oluşturmaktaydı (Ford, 1999). Çocuk gelişimi uzmanları, lisanslı karakterlerin oynadığı dizi ve filmlerde işlenen hazır ve basmakalıp hikâyeler yüzünden çocukların doğal ve spontan oyunlar oynamaktan giderek uzaklaştıklarını bildirmektedir. Örneğin Alman psikologlar uzun zamandır ebeveynlerin kafalarını kurcala yan bir meseleyi araştırmalarında ele alarak şu sonuca varmışlardır: Çocukların, pazarın mutlaka edinilmesi gerekliliğini dayattığı oyuncakların hiçbirine gereksinim duymadıklarını ortaya koymuşlardır(a.g.e). 10 Kimi başka psikologlar da birçok ürüne ait mesaj stratejilerinin çocukların kimlik duygularının şekillenmesi üzerinde etkili olduğuna işaret etmektedirler. California Berkeley Üniversitesi psikologlarından Allen Kanner’a göre reklam mesajları, çocukların ancak tanıtımını yaptıkları ürünleri edinmeleri durumunda arkadaşları arasında beğenileceklerini, başarılı bulunacaklarını ve popüler olabileceklerini ifade etmektedir. Bunları yapmadığı ya da edinemediği takdirde çocuğun kaybetmeye mahkûm olacağı okumasını yapmamak neredeyse imkânsızdır. Bilinçli olarak bu durum çocukların bilinçlerine belirli tekrarlarla işlenmekte, kimlik algılarına yerleşmektedir (O’Crowley, 2000. akt. Engin, 2013, s:217-235). 11 3. ÇOCUK VE REKLAM İLİŞKİSİ Çocukların tüketim sürecinde söz sahibi olmaları ve tüketici kitlesi çocuk olan ürünlerin artması gibi nedenlerle çocuklara yönelik reklamların çoğaldığı görülmektedir. Çocukların en çok reklama maruz kaldığı mecra televizyondur (Calvert, 2008.akt. Avşar ve Özenirler, 2015). Çocuklar ve reklamlarla ilgili gerçekleştirilen bir araştırmaya göre çocukların "reklamlar nerede yer alır ?" sorusuna yüzde 79'luk bir oranla "televizyon" cevabını vermeleri bu durumun bir sonucudur. Ayrıca televizyon reklamları "ritimli müzikleri, hızlı temposu, renkli ve sık değişen sahneleriyle" çocukların ilgisini kolaylıkla çekmektedir. Bu durum, reklamların bilişsel ve duygusal gelişimlerini tamamlamamış çocukları daha materyalist yapması, sağlıksız besleme alışkanlığı edindirmesi nedeniyle eleştirilmektedir (a.g.e). Tüketicinin bilgilendirilmesini sağlayan en önemli araçlardan biri olan reklamlar, kolay etkilenebilen bir psikolojik yapıya sahip çocukların bir yandan dış dünya hakkında bilgilenmelerini sağlayarak tüketici olarak sosyalleşmelerine katkıda bulunurken diğer yandan da onları gereksiz tüketime teşvik etmekte; beslenme alışkanlıkları, sağlıkları, değer yargıları, anne ve babaları ile olan ilişkileri, cinsiyet rolleri, tüketim kalıpları ve marka tercihleri açısından olumsuz etkilemektedir. Çocuklar, hem doğrudan kendilerinin tüketimine yönelik ürünlerin hem de genel olarak ailenin tüketimine yönelik ürünlerin reklamlarındaki içeriklerden etkilenmektedirler(a.g.e.). Reklam ve çocukla ilgili temel tartışmalar aşağıda sıralananlar etrafında dönmektedir. 1. Çocukların hayatı ve çocukların hayatında reklamın yeri 2. Reklamların tutumlar üzerindeki etkisi ve çocuk sağlığı 3. Çocuklara yönelik gıdaların besin kalitesi ve reklamın kullandığı yöntemler. 4. Çocuğun ısrarı üzerine oluşan rahatsız edici güç ve ailenin tüketim alışkanlığı üzerindeki etkisi Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yağ ve işlenmiş gıdalar bazı tiplerinin tanıtımı üzerinde gıda endüstrisine meydan okudu (Caraher, Landon ve Dalmeny, 2005, S: 596-605). 12 3.1. Çocukların Psikoseksüel Gelişimi ve Reklam Medyada kalite “doğru” ve “objektif ” bilgiyi içerdiği gibi “pedagojik” kriterlere uygun olmasını da kapsar. Zira bilginin bu denli hızlı yayılıyor olması, o bilginin temas ettiği son noktadaki kişilerin kimler olacağını ön görmesi oldukça zordur. Bu bazen bir yetişkin olabildiği gibi, bazen de çocuk olabilir. Çocuğa ulaşan bilgi, onun gelişim dönemlerine uygun değilse, çocuk davranışlarında ve ruh sağlığında olumsuzluklara rastlanılabilir. Bu reklamda da böyledir. Reklamda çocuğa aktarılan ne varsa, Çocuğun gelişim dönemlerine uygun değilse hem reklamcılar tarafından istenilen tam olarak elde edilemez hem de bu aktarım çocuğun gelişimine zarar verebilir(Güneş, 2013, S:83-99 ). Freud’a göre yeni doğan bir bireyin kişiligi değişik aşamalardan geçerek gelişmektedir. Bu aşamalara psikoseksüel aşamalar denir. Freud kişiliğin beş dönemden geçerek geliştiğini öne sürmüştür. Bunlar; 1. 0-1 Yaş Oral Dönem 2. 1-3 Yaş Anal Dönem 3. 3-6 Yaş Fallik Dönem 4. 6-11 Yaş Latens Dönemi 5. 11 Yaştan Sonra Genital Dönemdir. İlk üç döneme pregenital dönemler denmektedir. Freud’a göre kişilik gelişmesinde pregenital dönemler büyük önem taşımaktadır. Çocuk bu dönemlerde bütün önemli kişilik özelliklerinin temellerini geliştirmiştir(Özdemir,Özdemir ve Kadak, 2012, s:566-589). Çocukların reklamlara maruz kalması konusuyla ilgili gerçekleştirilen çalışmalarda belli başlı tartışmalar ön plana çıkmaktadır. Çocukların reklamları yetişkinlerden farklı algılaması ve planlı satış niyetini idrak edememesi temel tartışma konularındandır. Çünkü yetişkinler ikna yöntemlerini fark ederek onlara karşı koyabilmektedir. Bir başka deyişle yetişkinler reklam mesajlarına şüpheyle yaklaşarak mesajlardan kaçınma eğilimindedir (Sprague ve Wells, 2010: 415). Çocuklarda ise özellikle yaş küçüldükçe reklamlardaki satış niyetinin bilinçli bir şek ilde algılanması zorlaşmakta hatta imkânsız hale gelmektedir. Bu bağlamda çocuklar üç evrede ele alınmaktadır. Bu evreler aynı zamanda yukarıda bahsedilen Freud’un psikoseksüel 13 gelişim aşamalarıyla benzerlik göstermektedir ve bu aşamaların içinde çocukta oluşan değişimlere, reklamlar, uyum sağmaya çalışmaktadırlar. 3-7 yaş arasını kapsayan ilk evre "algısal aşama" olarak adlandırılmaktadır. İkinci evre 7-11 yaş arasında geçerli olan "analitik aşamada" dır. Son evre ise 11-16 yaş arasını içine alan "yansıtıcı aşama" dır (John, 1999.akt. Aydın, 2015). Algısal evrede (3-7 yaşarası); çocuğun pazarın hızlı ve kolayca algılanabilen özelliklerine odaklandığı dönem olarak tanımlanabilir. Çocuğun tüketim bilgisi, genellikle tek bir boyuta dayanan algısal özellikler veya farklılıklar üzerine, kendi yaptığı gözlemlerden oluşmaktadır. Çocuklar, belli marka veya mağazalara aşinalık gösterirler, fakat bunların tam olarak ne anlama geldiğini nadiren anlarlar. Bilgiyi sınıflama, düzenleme veya ilişkilendirme gibi yetilere sahip olmadığı için de kişisel varlıklar ve deneyimleri çok daha genel bilgi yapıları ile bütünleştirirler(Ateşoğlu ve Türkkahraman, 2009, s:215-228). Analitik Dönem (7-11 yaşarası): Analitik dönemde çocuklarda bilişsel ve sosyal açıdan büyük değişimler meydana gelmektedir. Bu dönem, tüketici bilgileri ve yetenekleri açısından çok önemli gelişmeleri içerir. Piaget, bu dönemde çocuklarda algısal düşüncenin daha sembolik düşünceye doğru değiştiğini belirtmiştir. Bu dönemde çocuklar, algısal düşünceden sembolik düşünceye geçiş ve bilgiyi işleme yeteneğinin artması, çocuğun reklamları ve markaları daha iyi anlamasını sağlar. Ayrıca ürünleri ve markaları birden fazla boyutta analiz edebilir ve ayrıştırılabilirler. Uyarıcıları farklı boyutlarıyla analiz edebilme yeteneği, çocukların tüketici olarak karar verme yeteneklerinde ve stratejilerinde de büyük değişiklikler meydana getirir. Birden fazla özelliği dikkate alarak ve bir strateji oluşturarak, seçimlerinde daha akılcı davranmaya başlarlar. Çocuk, ailesi veya arkadaşlarının bakış açısı ile düşünmeyi ve karşısındakileri ikna etmek için stratejilerini onların görüşlerine göre değiştirmeye çalıştıkları görülür(a.g.e.). Yansıtma evresi (11-16 yaşarası); Yansıtma aşaması, bilişsel ve sosyal gelişim açısından çeşitli boyutlarda daha ileri gelişmelerin kazanıldığı dönem olarak tanımlanabilir. Çocuklar sosyal yeteneklerini ve bilgiyi işleme yöntemlerini geliştirdikçe, pazardaki markalara veya fiyatlara ilişkin bilgileri daha ayrıntılı ve karmaşık hale gelir. Diğer kişilerin bakış açılarının farkında olma düzeyinin artması, içinde bulunulan gruba uyum sağlama ve kendi kişiliğini oluşturma ihtiyacı, tüketici olma, seçim yapma ve tanınmış markalı ürünlerin tüketiminin sosyal yönlerine daha fazla ilgi gösterilmesine neden olmaktadır. Tüketim kararları, içinde bulunulan duruma uyum sağlayacak şekilde verilmektedir. Benzer şekilde, aileyi ve 14 arkadaşları etkilemek için, doğrudan bir yaklaşım yerine onların sahip oldukları görüşleri desteklemenin sonuca ulaşmada daha iyi sonuçlar veren uygun stratejiler geliştirirler(a.g.e.). 3.2. Reklamların Çocuklar Üzerindeki Etkileri Markalar ve çocuk ilişkisi hiç şüphesiz birçok farklı değişkenden oluşmaktadır. Çocuklar özellikle televizyon karşısında oldukça korumasız bir duruş sergilemektedir. Televizyonda ya da internette maruz kaldığı içeriği sorgulamadan bir bilgi olarak kabul edebilmektedir. Dolayısıyla çocuklar, belirli pazarlama iletişimi içerikleri karşısında edilgen bir konumdadırlar. Reklamlardan belki de en çok etkilenen pazar segmenti olan çocukların reklamlar karşısındaki konumunu yansıtan bir takım araştırma sonuçlarına bakıldığında şunlar göze çarpmaktadır (Elden ve Ulukök, 2006.akt. Engin, 2013 s: 217-235): 1. Çocuklar televizyonda izlediklerine dikkatle bakmakta ve kendilerini hedef al-mayan reklamlarda bile yetişkinlerden daha fazla ayrıntıyı anımsamaktadırlar. 2. Çocuklar yetişkinlere göre reklamları yedi kat daha fazla sevdiklerini belirtmektedirler. 3. Televizyon görsel işitsel ve hareketli bir mecra olarak, iletileri, çocuğun dünyasına, çocuk için çok önemli olan çarpıcı görsel öğeleri, eğlenceli ve dikkat çekici müzik ve seslerle birleştirerek aktarabilme özelliğine sahiptir. 4. Televizyon uyarıcı ve paylaşılabilen bir deneyimdir. Çocuklar arkadaşlarıyla televizyon oturup, orada ve o anda gösterilenlerle ilgili bilgi paylaşımında buluna-bilmekte ve yorum yapabilmektedirler. 5. Televizyon, reklam verenin ekonomik hedefleme stratejileri açısından, çocuklar-la annebabalara aynı iletişim kanalından erişimi kolaylaştırmaktadır. 6. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, bir çocuk 18 yasına gelene kadar yakla-şık 140.000 Televizyon reklamı seyretmektedir (Engin, 2013 s: 217-235). Televizyon reklamları ile sık karşılaşan çocuklar için reklamlar birincil bilgi kaynağı olmaktadır. Televizyon reklamları, çocukların dış dünya üzerinde bilgilenmelerini sağlayarak tüketici olarak sosyalleşmesine katkıda bulunabileceği gibi, gereksiz tüketime teşvik, 15 beslenme, sağlık, milli kültür ve ahlaki davranışlar açısından da olumsuz etkilerde bulunabilmektedir (Doğan, 2003: 37.akt. Karaca, Pekyaman ve Güney, 2007). Genç ve çocuk tüketiciler, birçok uluslararası ve yerel reklamcıların hedefidir. Aileler çocuklarının tüketici olarak sosyalleşmesinde büyük rol oynar. Televizyon reklamları da tartışmasız, aileler kadar çocukların materyalist ve geleneksel görüşlerinin gelişmesini etkiler. Bir başka deyişle, tüketim hakkında aile içi iletişim, reklamların çocuklar üzerindeki istenmeyen etkilerini nötralize eder. Çocukları hedef alan pazarlama çalışmaları ve özellikle televizyon reklamları mesajlarını verirken çocuklardan önce, ailelerinin yeşil ışığını elde etmeye ihtiyaç duyarlar (Chan ve McNeal, 2003: 317. akt. Karaca,Pekyaman ve Güney, 2007). Çocuklar ailelerinin müşteri olarak karar alma sürecinden etkilenerek, o şekilde karar almayı öğrenirler. Yapılan bir araştırmaya göre, Amerika yiyecek sanayisinin çocuk ürünlerine yönelik kapsamlı pazarlama çalışmaları vardır ve çocuklara yönelik televizyon programlar ıesnasında reklamcılar oldukça baskındır. Amerika’da Mart 2000’de periyodik olarak haftada bir kez yayınlanan çocuk programları esnasında yayınlanan birbirinden farklıtelevizyon reklamlarının %46’sının yiyecek reklamlarına ait olduğu görülmüştür (Childs ve Maher, 2003: 408). Televizyon reklamları çocukların yiyecek tercihlerini etkilediği bilinmektedir, (Donkin, vd., 1992: 73.akt. Karaca, Pekyaman ve Güney, 2007). Televizyonda çoğunlukla çocukların kendi paraları ile alabilecekleri ürünlerin reklamı yapılmaktadır. Çocukların harçlıkları ile alabildikleri ürünler şekerleme, sakız, içecek, dondurma, bisküvi ve fastfoodlardır. 7-9 yaşarasındaki çocuklar paralarını en çok bu ürünlere harcamaktadırlar. Çoğu gıda reklamı çocuğun sağlıksız beslenmesine sebep olmakta, daha da kötüsü bunun bir alışkanlık haline gelmesine yol açmaktadır (Doğan, 2003: 106). Restoran reklamları, imaj, mesaj, medya ve hedef pazarı uygun biçimde birleştirerek gittikçe artan karmaşık ve yüksek çıkar oyunları binlerce, milyonlarca dolar tüketimine yol açmıştır (Knutson, 2000: 68.akt. Karaca,Pekyaman ve Güney, 2007). Yapılan bir araştırmaya göre, sigara reklamlarının çocukların sigara içme alışkanlıklarını etkileyebildiği de kabul edilmektedir (Hastings ve Aitken, 1995: 6.akt. Karaca,Pekyaman ve Güney, 2007). Çocuklar televizyonda gördükleri her şeyi gerçek sanabilmektedir. Bu nedenle de çocuklar reklamın ikna edici mesajlarına karşı savunmasız ve yasaların, reklamcıların onları düşünmelerine muhtaçtırlar. Televizyon reklamlarında ilgili ilgisiz çocukların kullanıldığı, çocuklara yönelik ürünlerden dolayı çocukların ruhsal yapılarında olumsuz değişmeler olduğu 16 da yadsınamaz bir gerçektir. Reklamlarda kullanılan renkli, değişken, hızla akıp giden görüntüler, abartılı ifadeler çocukları psikolojik yönden olumsuz etkilemektedir. (Doğan, 2003: 111.akt. Karaca,Pekyaman ve Güney, 2007). Çocuklara yönelik reklamların bazı çizgi film kahramanlarıyla birlikte desteklenmesi, çocukların zihinlerinde farklı imajlar oluşturabilmektedir. Resimde bu karaktere bir örnek olarak Ozmo marka gıda ürünün reklamında kullanılan bir animasyon karakteri göze çarpmaktadır. https://i.ytimg.com/vi/7haAOaCGnS8/maxresdefault.jpg Çocukların zihninde oluşan imajı destekleyemeyen çok sayıdaki ürünün ise çocukların geleceklerine yön verecek sosyal ve psikolojik yapılarını olumsuz etkileyeceği açıktır. Diğer yandan, çizgi film kahramanlarının gerçekleştirebildiği bazı insanüstü davranışların da satın alınan ürünlerle elde edilememesi, çocukların hayal dünyalarını alt üst edebilmekte ve olumsuz davranışlar sergilemelerine yol açmaktadır (Torlak; 2001: 249.akt. Karaca,Pekyaman ve Güney, 2007). Reklamlar, bazı ürünlerin faydalarını abartılı biçimde anlatabilir. Bu da çocukların beklentilerini artırır. Örneğin, ürünün olduğu kazana düşüp büyüyen bir çocuk ve o ürünü yiyen çocuğun hemen büyüyeceği mesajını veren reklam, çocukların o ürün ile ilgili beklentilerini artırırken, ürünü yedikten sonra reklamdaki gibi büyümediğini görünce hayal kırıklığına uğratabilir. Oyuncak reklamlarında fantastik görüntülerin kullanılması da çocukları yanıltır ve mutsuzluğa iter. Örnekte Barbie marka oyuncak ürünün reklamda sundu sihirli dünya anlatılmakta ve çocuk bu görüntülerin gerçekliğine inanmaktadır. 17 http://tr.web.img1.acsta.net/newsv7/14/07/22/14/33/080348.png Reklamlar, tüketici ürünleri pazarlayan şirketler için hızla büyüyen bir pazar oluştururken aileler içinde bir sorun haline gelmiştir. Örneğin, çocuk temelli web sitelerindeki bir ikona tıklayarak çocuklar reklamcılara bağlanabilir ve muazzam bir para harcama/ tüketim gücü bahşedilebilir (Austin ve Reed, 1999: 590). Reklamlar daima daha fazla ve yeni gereksinimler yaratmaktadır. Çocukların gerçek gereksinimleri ayırt edebilmeleri oldukça zordur. Reklamlarda gördüğü her ürüne sahip olmak isteyen çocuk, ailesine bu konuda baskı yapabilir ve istekleri yerine getirilmediğinde ailesine karşı huzursuzluk çıkarabilir, (Yavuzer, 1998: 247.akt. Karaca,Pekyaman ve Güney, 2007) Yapılan birçok araştırma, çocuklara yönelik reklamların materyalizmi körüklediği, yaratıcılığı kısıtladığı, aile içi anlaşmazlığa neden olduğu ve çocuğun psikolojik gelişim sürecini olumsuz yönde etkilediğini ortaya çıkarmıştır. Özellikle küçük çocuklara yönelik reklamların gereğinden karmaşık olmaları nedeniyle algılama sürecinde bozulmalara neden olduklarını da saptamıştır (Doğan, 2003: 117.akt. Karaca,Pekyaman ve Güney, 2007). Ayrıca televizyon reklamları dilde de bozulmalara yol açmaktadır. Örneğin, portıkal, çilak kelimeleri, “yiyin gari” gibi cümleleri, çocuklar çok çabuk ezberlemekte ve sürekli kullanabilmektedir(a.g.e). 3.3. Reklamlarda Çocuğa Aktarılanlar Reklamlar taşıdığı iletişim amacı doğrultusunda hedef kitlesine birtakım mesajlar aktarmaktadırlar. Bu doğrultuda reklamlarla çocuklara birtakım mesajlar aktarılmakta ve belli bazı davranış kalıpları, roller ve değerler iletilmektedir. Bunlar: 18 •Kültürel Değerler •Tüketim Kalıpları •Cinsiyet Rolleri •Alternatif Yaşam Biçimleri •Aile İçi İlişkiler ve Rol Dağılımları Reklamlar var olan kültürel değerleri çocuklara aktarmada bir araç olarak kullanılabildiği gibi aynı zamanda o toplum için yabancı olan veya hedef kitlenin küçük bir bölümü tarafından kabul edilen değerleri de aktarır. Örneğin bir reklamda evin çocuğu “Eline Sağlık” demeyi öğrenirken bunun yanında ürünü büyüklerden alıp küçüklere verme vasıtasıyla yeni bir değer iletilmekte ve zaman içinde toplumda kabul görmesine katkıda bulunulmaktadır(Elden ve Ulukök, 2006). Reklamlarda çocuklara aktarılan bir diğer unsur da cinsiyet rolleridir. Çocuk, küçük yaşlardan itibaren toplumun gelecekte kendisinden beklediği cinsiyet rollerini bir anlamıyla reklamlardan da öğrenir(Elden ve Ulukök, 2006). Reklamların içerdiği her tür bilgi onların kimlik oluşumlarını ve düşünce biçimlerini şekillendirmektedir. Özellikle çocuklara yönelik ürün reklamlarında çocukların cinsel kimlik rollerine ilişkin bilgileri önce ebeveynler, yakın sosyal çevre ve günümüzde etkin olarak kitle iletişim araçlarının ilettiği mesajlara dayanmaktadır (Kalan, 2010) Bu doğrultuda erkek çocuk, evine para getiren, işkuran, dışarıda mücadele eden baba motifi ile özdeşleştirilirken; kız çocuk ise, ev işleriyle uğraşan, çocuk bakan, güzelliği ve bakımıyla ilgilenen anne motifi ile sunularak buna doğru yönlendirilir(Elden ve Ulukök, 2006). Reklamlar ile çocuklara aile içi ilişkiler ve rol kalıplarıhakkında da bilgi aktarmaktadır. Bu ilişkiler, var olan ve reklamın seslendiği hedef kitle için yeni olan ilişkiler olarak 2’ye ayrılabilir. Bir taraftan reklamlarda babasına araba tamirinde yardımcı olan erkek çocuk ve bunların temizliğinden sorumlu anne gösterilirken; bir başka tarafta babasının yaptığı pasta için “babam bu işin sırrını biliyor” diyen kız çocuğu imgesi yer almaktadır. Reklamlarda bir taraftan toplum tarafından geçerli olan, kabul edilmişyaşam biçimleri gösterilirken diğer taraftan da toplum için yeni veya aykırı olan yaşam biçimleri de sunulmaktadır. Bu noktada bazı reklamlarda geleneksel aile modeli içinde aile büyükleriyle sofraya oturan ve bundan mutlu genç çiftler aktarılmaktayken, tam karşı noktada bir anda aşık olup kısa bir evlilik 19 yaşayıp hemen ardından boşanabilme rahatlığıyla yeni ve geleneksel yapı dışında kalan yaşam biçimleri yer almaktadır(a.g.e) Reklamlarla çocuğa değişik tüketim şekilleri, tüketim yoğunluğu ve farklı tüketim alışkanlıkları sunulur. Bu şekilde geleceğin tüketicisi olacak çocuklarda marka tercihi ve marka sadakati yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu noktada özellikle gençlere yönelik kredi kartları hatta çocukluk yıllarından başlayan ve çocuğu hep koruyacağını vadeden banka reklamlarıyla da çocuklara belirli bir tüketim modeli sunulmaktadır(a.g.e). 3.4. Çocukların Reklamı Anlama Düzeyleri Çocukların reklam anlama düzeyleri zayıf, orta ve güçlü anlama olmak üzere 3 kademeden oluşmaktadır. Zayıf anlama: Salt biçimsel(oynayan çocukları gösteriyor) ya da duygusal(eğlendirici bir şey) tanımlamalarla ifadesini bulan anlama düzeyi. Orta düzeyde anlama: Reklamın inandırma amacının bilincinde olmaksızın değişik ürünler üzerine bilgi verme işlevini (reklam satın alınabilecek şeyleri göstermek içindir) vurgulayan anlama düzeyidir. Güçlü anlama: Çocuk, satış amacını (reklam insanları ürünü satın almaya çekmek içindir), kimi zaman da bu işte başrol oynayanları(reklam, satıcının ürününü tanıtması için bir araçtır) kavradığında ise güçlü anlama düzeyine erişmiş olacaktır(a.g.e). Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalardan birine göre (Kapferer, 1991: 57): “5 yaşındaki çocukların çoğunluğu reklamların işlevi üzerine hiçbir düşünceye sahip değil; %68’ i reklamı yalnızca biçimsel özellikleriyle tanımlamakta, %26’sı ona bilgi verme işlevini öne çıkarmakta, sadece %6’ sı inandırma amacından haberli görünmektedir. 8 yaşında reklamın yalnızca biçim yönünden farklılıklarını görenler, grubun %18’ inden fazla değiller, %57’ si ona bilgilendirme işlevi yüklüyor, ancak geri kalan %25 inandırma amacını görebiliyorlar. 11 yaşında, grubun %57’si reklamları bilgilendirme işleviyle tanımlıyor, %41’i inandırma amacını anlıyor”. 20 Çocuğun, reklamın ikna etme niyetini kavramasının sonuçları ise üç düzeyde incelenebilmektedir: • Çocuğun reklamlara duyduğu güvenin sarsılması, sorgulamaya başlama • Reklamlara karşı tutumunda gözlenen değişimler • Reklamların onda yarattığı bir ürünü arzulama duygusudur. Çocuklar reklamların ikna etme niyetini anladıkları andan itibaren reklam mesajlarına daha az inanmaya başlamaktadırlar. Bu genel olarak reklam açısından olduğu kadar tek tek reklam mesajları için de geçerli olmaktadır. Reklamların ikna etme amacını öğrenmiş olan çocuklar, reklamlarda söylenenlerin bütünü yansıtmadığını da bilmektedir. Reklamların çekiciliğiyle ilgili olarak çocuğun, ikna amacını fark ettiği ölçüde reklamlara karşı daha az sevgi gösterisinde bulunduğu görülmektedir. Reklamın ikna niyetini anlamış olmanın, bilişsel bir süzgeç ya da bir başka ifadeyle reklam karşısında harekete geçen bir savunma mekanizması ortaya çıkardığı gözlenmektedir. Bununla birlikte belli bir süzgeç etkisinin varolduğunu, fakat bunun ikna olmayı tümden ortadan kaldıramadığı da görülmektedir(a.g.e). 3.5. Çocukların Reklamlara Karşı Tepkileri Çocuklar reklamlarda görülen ürünler hatırlamada kolay erişkinlere göre daha çok etkilenir. Ek olarak, küçük çocukların TV programları ve reklam arasında bir ayrım yapmaları pek mümkün değildir(L. Calvert, 2013, s:253-267). Dünya genelinde çocukların reklama olan ilgileri gözlemciler (genellikle de ebeveynler) kullanılarak inceleme altına alınabilmektedir. Bu süreçlerde çocuklar aileleri tarafından, doğal ev ortamlarında televizyon izlerlerken gözlenmektedirler. Genel olarak bakıldığında çocukların dikkatine yönelik çalışmalar bizlere dikkatin, TV programlarından reklamlara doğru bir düşüşe geçtiğini göstermektedir. Çocuklar %76 oranında film, %55 oranında ise reklam izlemekteydi (Bechtel, Achelpohl ve Akers, 1972). Ward (1978) ise çocukların, reklamların yalnızca %55 kadarını izlediklerini ve bu oranın daha fazla reklam silsilesine maruz kalındığında daha da düştüğünü bulgulamıştır. Buna benzer çalışmalar ve bir takım yönetmelik baskıları sonucunda, televizyon kanalları 12 yaş altındaki çocuklara yönelik 21 programlarla reklam arasındaki farkı daha da belirginleştirici bir takım görsel-işitsel teknikler kullanma yoluna gitmişlerdir(Engin, 2013 s:217-235). Televizyon akışı içerisinde belki de en filtresizce ve sürekli bir frekans ve tekrar dahilinde çocukların algı eşiklerinden akıp geçen içerikler reklamlardır. Reklamlar içerdikleri kurgu, yaratıcılık, renkler, müzik, oyuncular, mekân gibi estetik ögeler ve çekicilik unsurlarıyla çocukların dikkatini ve ilgisini çekmekte, tüketim kültürünün ve ritüellerinin başlıca katalizörü olarak işlev görmektedir. Reklamların çocuklar üzerindeki etkisi tek bir faktör üzerinden elbette değerlendirilemez. İçinde yaşadıkları toplumun, kitle iletişim araçlarının, ailelerin sosyal, ekonomik ve kültürel yapıları ve reklama bakışları ile birlikte biçimlenmektedir(a.g.e). 22 4. ÇOCUKLARA YÖNELİK REKLAMLAR 4.1. Çocuklara Yönelik Reklamlar Çocuklara yönelik reklamlar genel olarak, oyuncak, çocuk giyim ve atıştırmalık gıdalar gibi doğrudan çocuklara hitap eden ürünlerin reklamlarıdır (Calvert, 2008.akt. Avşar ve Özenirler, 2015). Bu reklamlarla ilgili bazı örnekler aşağıda verilmiştir. https://i.ytimg.com/vi/8OpkYdDN7FM/maxresdefault.jpg Oyuncak reklamı örneği https://i.ytimg.com/vi/wzgzGJE9bf0/maxresdefault.jpg Çocuk giyim reklamı örneği 23 https://i.ytimg.com/vi/ru1mBTtgGeE/maxresdefault.jpg Çocuklara yönelik atıştırmalık gıdalar reklamı örneği Bu reklamlar doğrudan çocuklarla ilişkili mecralarda sıkça görülmektedir. Bunun dışında çocuklara özel mecralarda çocukla doğrudan ilişkili olmayan gıda, kozmetik, beyaz eşya gibi çeşitli ürünlerin reklamları da yer almaktadır. Bunun temel nedenleri, ailelerin çocuklarıyla beraber bu mecraları takip etmeleri ve çocukların ailelerinin tatil yeri, boş zaman aktivitesi ve temel gıda gibi tercihlerinde etkin rol oynamalarıdır (Karadağ, 2011: 89.akt. Avşar ve Özenirler, 2015). 4.2. Reklamcılar Açısından Çocuğun Taşıdığı Anlamlar Reklamlar, getiri olarak çocuğun sosyal kültürel ya da eğitimsel açıdan ilerlemesini ya da yeniden konumlandırılmasını hedeflemenin yanı sıra, çoğu kez çocuğun ekonomik açıdan katıldığı bir toplum yapısı ile ilgilenmektedir. Bu tür iletişim metinlerinde çocuğun belli bir davranış ve tüketim biçimine yönlendirilmesi söz konusu olmaktadır. Reklamcılar açısından çocuk 3 farklı anlam taşımaktadır: 1. Yetişkinlere ulaşmak için bir köprü konumundadır. 2. Yetişkinlerin çocuklara yönelik harcamalarında belirleyici yapıdadır. 24 3. Kendilerine yönelik tüketimlerde; tüketim biçimlerini ve marka tercihlerini belirleyebilen ekonomik bir varlıktır. Çocuk, yetişkinlere yönelik tüketimleri daha sevimli kılabilen bir varlıktır ve yetişkinlere ulaşmak için bir köprü olarak görülmektedir. Bu tarz reklamlarda kullanılan çocuk ya da bebek imgeleri genellikle ilgiyi reklama çekmekte ve hedef kitlede duygusal bir etki yaratarak reklamı yapılan ürünü kullanmaya teşvik etmeye çalışılmaktadır. Çocuk, yetişkinlerin çocuklara yönelik tüketimlerini de yönlendirebilen bir varlıktır ve sonuçta yetişkin harcamalarının çocuk merkezli olmasına neden olmaktadır. Bu tarz reklamlara örnek olarak yine çocuklara yönelik bankacılık ya da kredi hizmetlerini örnek olarak verebiliriz. “Bu tür reklamlarda kullanılan çocuk öğesi erişkinin duygularına seslenmekte ve ebeveynlerin reklamdaki çocukla kendi çocukları arasında özdeşim kurmalarına neden olmaktadır” (MediaCat, 2003: 20.akt. Elden ve Ulukök, 2006). Çocuk, kendisine yönelik tüketimleri yönlendiren ve marka tercihinde bulunabilen bir konumdadır. Özellikle yiyecek içecek reklamlarında çocuklar daha sık ve genellikle ebeveynlerinden bağımsız ve kendisi için yararlı olan bu ürünü kullanma bilincine sahip bir rolde sunulmaktadır(Elden ve Ulukök, 2006). Özetle, reklamcılar açısından çocuk, çocuklara ve yetişkinlere yönelik tüketimleri yönlendirebilen, kısmi olarak bireysel harcama yetkisi olan, gelecekteki üretim ve tüketim biçimlerini yönlendirecek bir varlık olarak görülmektedir(a.g.e). 25 5. SONUÇ Yapılan araştırmalar sonucunda çocukların reklamlardan büyük ölçüde etkilendiği ve bu etkilenmenin çoğu kez satın alma davranışına dönüştürüldüğü anlaşılmıştır. Bugünün ve geleceğin tüketicileri olan çocuklara yönelik reklamların çocukları etkileme gücü ele alındığında, oldukça önemli olduğu görülecektir. Çocukların reklamlardan etkilenme düzeylerinin bu derece çok olması ve çocukların kendi masumiyetleri çerçevesinde reklamın gerçekte sunduğu satın alma davranışını algılayamaması ciddi bir etik problemini ortaya çıkarmaktadır. Reklamlar çocukların bu masumiyetini suiistimal etmeden reklam yapabilecekler midir? Reklamın amacı satışı sağlamaktır fakat çocuklar reklamlarda bu amacı anlayamamaktadır. Hal böyleyken çocuklara yönelik reklamların etik sorununun sorgulanması gerekmektedir. Bu hususta reklamcılara düşen görev çocuklara yönelik reklamları etik çerçeveler içerisinde kurgulamak ve yayınlamaktır. Yasaların da bu bağlamda reklamları daha sıkı denetlemek, çocukların reklamlardan zarar görmesini en aza indirecek önlemleri almaktır. Tabi burada ebeveynlere de büyük görev düşmektedir. Çocuklar, vakitlerinin çoğunu televizyon karşısında geçirmektedir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılan bir araştırmada çocukların boş zamanlarını en çok televizyon izleyerek geçirdikleri saptanmıştır. Çocuklar, televizyon başında geçirdikleri bu süre boyunca bir yığın reklama maruz kalmaktadır. Ebeveynler çocuklarına televizyon alışkanlığı yerine okuma alışkanlığı kazandırarak çocuğun bu reklamlara maruz kalmasını engellemelilerdir. Özetle çocuklar reklamlardan büyük oranda etkilenmektedir ve reklamcılarda bunun farkındadır. Bu etkilenmenin ana sebebi çocukların gelişimleriyle alakalı olarak reklamdaki görsel ve işitsel öğelerin yoğun olarak kullanılması ve bunun çocukların dikkatini çekmesidir. Ama çocukların dikkatini çeken bu reklamalar aynı zamanda onlara reklamı yapılan ürünü satın aldırmayı da başarmaktadır. Bu başarı gelecekte tüketim alışkanlığı daha çocukken kazanmış bir nesli ortaya çıkaracaktır. 26 KAYNAKÇA ATEŞOĞLU, İ. & TÜRKKAHRAMAN, M. (2009). Çocukların Tüketiciolarak Sosyalleşmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. C:14. S:3. s.215-228. AVŞAR, Z. & ÖZENİRLER, I. (2015). Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çocuklara Yönelik Reklam Düzenlemeleri. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 8/1 B. ENGİN, H. (2013, Kasım). Çocuk Ve Reklam: Çocuklar Olması Gerekenden Erken Büyüyor. I. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi Bildiriler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları: 104. Yayın Dizisi 5. Cilt 1. S.217-235 CARAHER, M. & LANDON, J & DALMENY, K. (2005). Television advertising and children: lessons from policy development. Public Health Nutrition: 9(5), 596–605 ELDEN, M. & ULUKÖK, Ö. (2006). Çocuklara Yönelik Reklamlarda Denetim ve Etik. Küresel İletişim Dergisi. Sayı 2 G. KALAN, Ö. (2010). Reklamda Çocuğun Toplumsal Cinsiyet Teorisibağlamında Konumlandırılışı: ‘Kinder’ Reklam Filmleri üzerine Bir İnceleme. İletişim Fakültesi Dergisi. Sayı. 38 GÜNEŞ, A. (2013, Kasım). Medya Pedagojisi. I. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi Bildiriler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları: 104. Yayın Dizisi 5.Cilt 1. S.83-99 K. AYDIN, Ö. (2015, Eylül). Çocuk Kanallarındaki Reklamların İçeriğine Yönelik Bir Araştırma: Trt Çocuk Kanalı Örneği. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik dergisi. Cilt 3. Sayı 2 KARACA, Y. & PEKYAMAN, A. & GÜNEY, H. (2007, Aralık). Ebeveynlerin Televizyon Reklam İçeriklerinin Çocuklar Üzerindekietkilerinietik Açıdan Algılamalarına Yönelik Bir Araştırma. Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt: 9. Sayı: 2 L. CALVERT, I. (2013, Kasım). Medya Ve Gıda/İçecek Pazarlamasının Çocuk Beslenmesi Ve Sağlığı Üzerindeki Rolü (M. KURT, Çev.). I. Türkiye Çocuk ve Medya Kongresi Bildiriler Kitabı, Çocuk Vakfı Yayınları: 105. Yayın Dizisi 6. Cilt 2. S.253-267 27 M. SCHMİTT N. & WAGNER N. & KİRCH W. (2007). Consumers’ Freedom Of Choice— Advertising Aimedat Children, Product Placement, And Food Labeling. J Public Health (2007) 15:57–62 ÖZDEMİR, O. & G. ÖZDEMİR & P. T. KADAK, M. NASIROĞLU S. (2012). Kişilik Gelişimi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 4(4):566-589 http://tr.web.img1.acsta.net/newsv7/14/07/22/14/33/080348.png. Erişim Tarihi:29.03.2016 https://i.ytimg.com/vi/7haAOaCGnS8/maxresdefault.jpg. Erişim Tarihi:29.03.2016 https://i.ytimg.com/vi/8OpkYdDN7FM/maxresdefault.jpg. Erişim Tarihi:29.03.2016 https://i.ytimg.com/vi/ru1mBTtgGeE/maxresdefault.jpg. Erişim Tarihi:29.03.2016 https://i.ytimg.com/vi/wzgzGJE9bf0/maxresdefault.jpg. Erişim Tarihi:29.03.2016 28