08 Mart 2013 — Sayı 12 Gemeinschaft. Community. Communauté. İslam Toplumu Millî Görüş » www.igmg.org Camilerimiz Aile HASENE Hamm Hövel Mevlana Camii. Bu duygunun tohumu ailede atılır. Meslek Eğitim Merkezinin temeli atıldı Ruhr-A Bölgesinde bir ilk: s. 14 Somali’de Denizcilik Ailenin sorumluluk ile imtihanı: s. 20 IGMG Kadınlar Gençlik Teşkilatı BAŞKANI s. 21 Fatma Gündüz İLE RÖPORTAJ s. 16 İdareciler eğitim zirvesi Tilavet yarışması finalistleri belli oldu IGMG Teşkilatlanma Başkanlığının, Genel Merkez ve 34 bölgemizin yürütme kuruluna yönelik düzenlediği Yatılı Eğitim Semineri (YES) güney ve kuzey bölge grupları olmak üzere iki ayrı grup halinde yapıldı. Seminerler Karlsruhe ve Hollanda’nın Elspeet şehrinde yapıldı. İki gruba ayrılan eğitim seminerlerinin ilki Karlsruhe’de güney grubuna yönelik olarak gerçekleşti. Bu grupta: İsviçre, Avustralya, Kanada, Almanya’dan; Hessen, Rhein Neckar Saar, Württemberg, Freiburg, Hannover, Güney Bavyera, Kuzey Bavyera, Avusturya’dan; Linz, Alberg, Viyana, Fransa’dan; Strassburg, Paris, Lyon, Alpes ve Güneybatı Fransa bölgeleri yer aldı. Hollanda Elspeet’te kuzey bölgeleri için yapılan eğitim seminerine ise şu bölgeler katıldı: İsveç, Norveç, İtalya, Danimarka, Belçika, Kuzey Hollanda, Güney Hollanda, Almanya’dan; Schwaben, Berlin, Hamburg, Köln, Kuzey Ruhr, Düsseldorf, Ruhr A ve Bremen. Her iki yerde iki gün süren YES’te Türkiye’den Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır, yine aynı üniversitede öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Saffet Köse ve Hadis Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Fikret Karapınar’ın yanı sıra Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri, Mali İşler Başkanı Hakkı Çiftçi, İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, IGMG eski Genel Başkanvekili Dr. Yusuf Işık ile Genel Başkan Kemal Ergün sunum yaptılar. İlk günkü seminerlerin konukları olan Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır “Moral, motivasyon ve insan psikolojisi”, Prof. Dr. Saffet Köse “Değişim ve İslam dünyası”, Murat İleri “Teşkilat çalışmalarımızda usûl ve prensiplerimiz”, Hakkı Çiftçi “Mali Yapımız” konularını ele alırken, ikinci günün seminercileri olan Doç. Dr. Fikret Karapınar “İslam toplumunun yeniden inşasında sünnetin etkisi”, Celil Yalınkılıç “Manevi terbiye metodumuz”, Dr. Yusuf Işık “Teşkilatçının Vasıfları” hususlarında bölge idarecilerini bilgilendirdi. Seminere katılan Genel Başkan Kemal Ergün, IGMG’nin “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” nebevi düsturunu çalışmalarında ilke edindiğini vurgulayarak, teşkilatın daha iyi ve daha doğru tanıtılmasına yönelik tavsiyelerde bulundu. s. 07 31 Mart 2013 Pazar günü Hagen’de yapılacak olan 25. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması’nın bölgeler arası elemeleri tamamlandı. İrşad Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen 25. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması’nın yarı finali sayılan ve Avrupa genelinde dört ayrı bölgede yapılan bölge elemeleri tamamlandı. Yirmi dokuz bölgeden altmışa yakın temsilcinin iştirak ettiği elemeler sonucu sekiz yarışmacı finalde yarışmaya hak kazandı. Şubeler arası yapılan elemelerle bölge temsilcilerinin, bölgeler arası elemelerle de finalistlerin belirlendiği tilavet yarışmasında, küçükler kategorisi 10-13 yaş grubundan, büyükler kategorisi ise 14-18 8 Mart yaş gruplarından oluşturuldu. Heyecanlı geçen müsabakalar sonunda finalistler şu şekilde belirlendi: Küçükler kategorisinde; Hamburg’dan Emrullah Culuk birinci, Köln’den S. Furkan Ahmedoğlu ikinci, Viyana’dan Musab Öz Üçüncü, Alpes’den Sefa Tamtürk dördüncü. Büyükler kategorisinde; Berlin’den Mücahit Talha Yılmaz birinci, Schwaben’den Ali Mahmood ikinci, Rhein Neckar Saar’dan Abdulkadir Akargöl üçüncü, Hessen’den Emre Değer dördüncü. s. 21 Ajanda Notları • Üniversiteliler Başkanlığı - UniYes (Üniversiteliler Yatılı Eğitim Semineri), Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı, Abdulkerim Erdoğan, Ahmet Faruk Çağlar, Yer: IGMG Genel Merkezi, Boschstr. 61-65, 50171 Kerpen, Bilgi için: students@igmg.de 10 Mart • Viyana – Interkulturelle Studentenvereinigung, “It’s your day” Programı, Mesut Kurtis, Prof. S. Al-Hassani, Dr. Senai Demirci, Yer: Festsaal VHS Meidling, Längenfeldgasse 1315, 1120 Viyana, Saat:17:00 • Güney Bavyera – “Alemlere Rahmet Hz. Muhammed” Programı, Kemal Ergün, M.Tayyip Sayan, Prof.Dr. Nihat Hatipoğlu, Muhammed Buhayri, İshak Danış, Abdurrahman Sadien, Mustafa Cihat, Yer: Südliche Ringstr. 64, 85053 İngolstadt • Düsseldorf – KGT, ABI Campus 2013 – Lise Bitirme Sınavlarına Hazırlık Kursu, Yer: Hotel Bürick, Venloer Str. 74, 46487 Wesel, Tarihi: 16 -17. 03., Bilgi için: uni@kgt.igmg-dus.de 18 Mart • Köln – Kadınlar Gençlik Teşkilatı, Yatılı Eğitim Semineri “Bilinçaltımızın Gücü”, Dr. Emine Seçmez, Yer: Jugendherberge Lindlar, Jugendherberge 30, 51789 Lindlar, Seminer Tarihi: 12.04-14.04, Bilgi için: kgt.universiteliler@yahoo.de 21 Mart • Viyana – JUWAM, Tarihi Şahsiyetler,“Malcolm X”, Aşkın Kıyağan, Elif Elik Gülen, Yer: Anschützgasse 8/104, 1150 Floridsdorf / Viyana, Saat: 17:30 (Program 21 Mart’ta bayanlara, 22 Mart’ta erkeklere yöneliktir.) 07 Mart • Viyana – JUWAM, Tarihi Şahsiyetler (Seminer) “Gandi”, Aşkın Kıyağan, Elif Elik Gülen, Yer: Anschützgasse 8/104, 1150 Floridsdorf / Viyana, Saat: 17:30, (Seminer, 7 Mart’ta bayanlara, 8 Mart’ta erkeklere yöneliktir.) camia | 08 Mart 2013 Değerli Kardeşlerim İçindekiler Gündemden Hayatın İçinden Merkel’in Türkiye ziyareti: Dinî cemaatler dilemması – s. 04 Sorumluluk bilinci – s. 12 Peygamberlerin sorumluluğu – s. 12 Bosna savaş suçlusu hakkında delil yetersizmiş! – s. 04 Fıkıh Köşesi /Âdâb-ı Muâşeret – s. 13 Allah’ın 99 İsmi Sergisi Moskova’da açıldı – s. 04 Geçtiğimiz haftalarda Teşkilatlanma Başkanlığımız idarecilerimize yönelik geniş kapsamlı bir eğitim semineri düzenledi. Genel Merkez Yürütme Kurulu’nun yanısıra 34 bölgemizin yürütme kurulunun da katıldığı seminer, idarecilerimizin motivasyonu bakımından oldukça verimli geçti. Bu minvalde, başarılı organizyondan dolayı Teşkilatlanma Başkanlığımızı kutlarım. Bundan tam 25 sene önce başlayan Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmamız bugün artık kurumlaşmış durumdadır. Herkes, Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmasını dört gözle bekliyor. Camilerimizde hocalarımız, bu yarışmada yer alacak talebelerimizin eğitimleri ile meşgul iken, yarışmaya katılacak olan talebelerimiz de cemaatiyle, aileleriyle bu heyecanlı güne hazırlanıyor. Yarışmamız bu sene 31 Mart’ta Hagen’de yapılıyor. Önce cemiyetler arasında sonra da bölgeler arasında yapılan yarışmalarımız tamamlanmış durumdadır. 10-13 ve 14-18 yaş grupları olmak üzere iki ayrı yaş grubunda düzenlediğimiz yarışma teşkilat olarak Kur’an eğitimine verdiğimiz önemi gösteriyor. İrşad Başkanlığımız ilerideki yıllarda hafızlarımızın yarışacağı yarışmaların hazırlığını yapıyor. Böylece Avrupa’daki Müslümanlar olarak, Kur’an’ın hıfzedilmesini daha da teşvik etmiş olacağız. Bugün her ne kadar Kur’an öğrenen çocuklarımız arasında hafızlık yapanlar bulunsa da, hafızlık müessesesinin Avrupa’da da yerleşmesi için Kur’an kurslarımızın imkânlarını artıracağız. Bu yarışmamıza katılan öğrencilerimizi, hocalarını, ailelerini ve cemiyetlerini tebrik ederken sizlerin de mutlaka bu yarışmayı izlemenizi tavsiye ediyorum. Kur’an’ın pek çok ayetinde “Öğüt almaz mısınız?” şeklinde uyarılar bulunuyor. Bu sebepledir ki, bu sene Kur’an yarışmamıza paralel olarak yapacağımız panelimiz, bu ayet-i kerimeden hareket ile “Ehl-i Sünnet” başlığı etrafında gerçekleştirilecek. Panelde, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine uyan, onu hayatında örnek alan ve onun sünnetine göre hayatına yön verenlerin ortak sıfatı olan ehl-i sünnet meselesinin hem tarihî süreçteki gelişimi hem de “Sünnetin toplumsal hayatımızdaki belirleyiciliği” gibi başlıkların yanı sıra, bugün adından çok söz ettiren ve “sünnete uygun bir din anlayışı” iddiasında bulunan yeni selefîcilik hareketini anlayabilmek için de “Tarihteki selef ile günümüz selefî akımları arasındaki düşünce farklılıkları” gibi konuları inceleyeceğiz. Alanlarında uzman ilahiyatçıların katılacağı bu panelimiz, 30 Mart’ta gerçekleşecek. Bunun içindir ki, özellikle irşad başkanlarımız ile imam-hatip ve eğitimcilerimizin bu paneli hassaten izlemelerini arzu ediyoruz. Bir dahaki sayıda buluşmak duasıyla... Kemal Ergün Selanik’teki Osmanlı camileri ibadete açılabilir – s. 04 Camilerimiz Berlin'de Samarra sergisi – s. 04 Ruhr-A Bölgesinde bir ilk: Hamm Camii – s. 14 Genel Merkezimizden Mercek Altında Hac-Umre Birimine hacılardan teşekkür – s. 05 “Müslüman gencin vizyonu büyük olmalı” – s. 16 Hassa’daki Suriyeli kardeşlerimize yardım – s. 05 Gençlik Almanya İslam Arşivinde yeni yönetim – s. 05 “Avrupa’da Müslüman genç olmak” – s. 18 25. Kur’an Yarışması üzerine – s. 06 KGT, Belçika’dan Budapeşte’ye gezi – s. 18 Bölge idarecilerimiz YES’de buluştular – s. 07 IRAB makale yarışması düzenliyor – s. 18 “Hizmetlerimiz tüm Müslümanlar için” – s. 08 Umre yolcularına özel veda programı – s. 19 Bölgelerimizden Geleceğin akademisyenleri “ISVDAY”de buluştu – s. 19 Tilavet yarışması elemeleri 4 bölgede yapıldı – s. 09 Umre yolcularına özel veda programı – s. 19 RNS Bölgesi Walldorf Mevlana Camii’nde – s. 10 İyiliğe anahtar, kötülüğe kilit bir gençlik! – s. 19 Oslo ve Kristiansand üye toplantısı – s. 10 Bergkamen’de şiir yarışması – s. 19 Essen Ayasofya Camii yeni başkanını seçti – s. 10 Aile Nürnberg Merkez Camii’nde görev değişimi – s. 10 Ailenin sorumluluk ile imtihanı – s. 20 Württemberg’de İrşad programları – s. 11 Bergkamen’de kıtalar arası buluşma – s. 11 Hasene Avustralya’da hafızlık tacı – s. 11 Somali’de Meslek Eğitim Merkezinin temeli atıldı – s. 21 “Önden Gidenler” anılıyor – s. 11 Kültür ve Sanat Selâhaddin Eyyubî – s. 22 Fotoğraflarla Faaliyetler – s. 24 Impressum | Künye Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Abteilung für Verbandskommunikation | Kurumsal İletişim Başkanlığı Mustafa Yeneroğlu (V. i. S. d. P.) Boschstr. 61-65 • D-50171 Kerpen T +49 2237 656-0 • F +49 2237 656-555 • www.igmg.de • camia@igmg.org Postanschrift | Adres camia • Merheimer Str. 229 • D-50733 Köln T +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Redaktionsleiter | Yazı İşleri Müdürü İlhan Bilgü Redaktion | Redaksiyon redaksiyon.camia@igmg.org T +49 221 942240-41/42/43 • F +49 221 942240-21 Ilknur Küçük, Ilhan Bilgü, Rahime Söylemez Anzeigen | İlanlar ilanlar.camia@igmg.org • T +49 221 942240-41 • F +49 221 942240-21 Werbung | Reklam reklam.camia@igmg.org • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21 Distribution | Dağıtım dagitim.camia@igmg.org • T +49 221 942240-30 • F +49 221 942240-21 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı 99names communication GmbH Merheimer Str. 229 • D-50733 Köln T +49 221 942240-20 • F +49 221 942240-21 Auflage | Tiraj 51.650 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch 99names communication GmbH erstellt. IGMG adına, 99names communication GmbH tarafından hazırlanmıştır. 04 | Gündemden camia | 08 Mart 2013 Merkel’in Türkiye ziyareti: Dinî cemaatler dilemması Türkiye’ye resmî bir ziyaret gerçekleştiren Federal Almanya Şansölyesi Angela Merkel Türkiye’deki dinî cemaatlerin temsilcileriyle bir araya geldi. Merkel’in Türkiye’deki azınlık ve dinî cemaatlerin sorunlarına gösterdiği hassasiyeti, Almanya’daki azınlık ve dinî cemaatlere de göstermesi umuluyor. Angela Merkel, Türkiye’deki azınlık ve dinî cemaatlerin sorunlarıyla alakalı görüşme talebinde bulundu. Toplantıya Başbakan Erdoğan da katıldı. Başbakanlık resmî konutunda gerçekleşen toplantıya Ankara Müftüsü, Fener Rum Patriği, Ermeni Patrik Vekili, Hahambaşı, Süryani Mor Gabriel Manastarı Metropoliti, Türkiye Süryani Katolik Patrik Vekili ve Türkiye Protestan Kiliseler Derneği Yönetim Kurulu üyesi iştirak etti. Yapılan toplantıda Türkiye’deki dinî cemaat önderleri, azınlık hakları, din özgürlüğü, vakıf malları gibi sorunları dile getirirken, bu sorunların giderek çözümlendiğinden, sürecin yavaş da olsa umut verici olduğundan bahsedildi. Öte yandan Şansölye’nin Türkiye’deki azınlık ve dinî cemaatlerin sorunlarının giderilmesi konusundaki duyarlı ve istekli tutumunun, Almanya’daki Müslüman cemaate karşı da sergilemesi Almanya’daki Müslümanların beklentisi. Zira, din özgürlüğünün “tam olarak” sağlanmasını resmî dış politika olarak şiddetle savunan Almanya, ülkede İslam cemaatinin maruz kaldığı başörtüsü soru- nu, Müslümanların kurumsal haklarının tam manasıyla verilmemesi gibi mevzulara karşın aynı ilgi ve duyarlılığı göstermekte yetersiz kalışıyla, din özgürlükleri ve azınlık hakları konusunda çifte standart uyguladığı görüntüsünü sergiliyor. Nitekim, ülkenin İslam politikasının belirlenmesinde istihbarat bürolarının baskın rol oynaması, Müslümanların sorunlarını ele almak amacıyla oluşturulduğu iddia edilen Almanya İslam Konferansının temsilcilerinin devlet tarafından belirlenmesi ve gündeminin de güvenlik konferansı olarak önleyici tedbir ve adaptasyon olarak ele alınması, dolayısıyla da Müslüman cemaatlerin ülke güvenliği stratejisinin bir parçası olarak görülmesi “Dinî cemaatlere hassaslık dilemmasının en bariz örnekleri”ni oluşturuyor. Almanya’da uygulamalar bu şekilde olunca; ülkedeki Müslüman cemaatin dinî özgürlüğünü sağlamaktan ziyade, Müslüman topluma önleyici tedbirler uygulayarak onu güvenlik konferansları bağlamında ele alan devlet politikaları Avrupa’daki Müslümanlar tarafından en çok eleştirilen yaklaşımlar arasında yer alıyor. Bosna savaş suçlusu hakkında delil yetersizmiş! Bosna ve Hırvatistan savaşlarında eski Yugoslavya Ordusunu (JNA) komuta ederken işlenen insanlık suçları sebebiyle 27 yıl hapis cezasına çarptırılan JNA Genelkurmay Başkanı Momçilo Perişiç, delil yetersizliği gerekçesi ile beraat etti. Lahey’de Birleşmiş Milletler tarafından eski Yugoslavya topraklarında 1991 yılından bu yana uluslararası insan haklarını çiğnemekle sorumlu kişilerin cezalandırılması için kurulan mahkeme, beraat kararında Perişiç’in Saraybosna ve Srebrenitsa’da insanlık suçu işleyen Sırp birliklerini desteklediğine dair bir delil bulunmadığına hükmetti. 1 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan edişinin ardından Yugoslavya bölgesinde patlak veren ve 1995 sonuna değin süren savaştan en çok Boşnaklar etkilenmiş; Saraybosna’nın 44 aylık kuşatılması sırasında 10.000, Srebrenitsa’daki katliamda ise en az 8.000 sivil Müslüman öldürülmüştü. Bu katliamlarda payı olduğu gerek- çesiyle Lahey Mahkemesi’nde yargılanan Perişiç, 1993-98 yılları arasında eski Yugoslavya Ordusunun Genelkurmay Başkanlığını yapmış, bu yönüyle Sırp diktatör Slobodan Miloseviç’in altındaki en üst askerî yetkili olmuştu. Perişiç 2011 yılında, Sırp milislere silah ve lojistik yardımında bulunduğu ve bu nedenle Saraybosna ve Srebrenitsa katliamlarına zemin hazırladığı gerekçisiyle 27 yıla mahkum edilmiş, ama daha sonra kararı temyiz ettirmişti. Bu kadar kanlı eylemlerde bulunan bir ordunun başkanlığını yapan ve hakkında ilk etapta 27 yıl mahkumiyet kararı verilen Momçilo Perişiç, hakkında yeterli delil bulunamaması ise oldukça düşündürücü... Berlin’de Samarra sergisi Berlin, Bergama İslami Eserler Müzesi’nde Şubat ayı itibari ile Abbasi dönemine ait hazineler sergilenmeye başlandı. “Samarra: Dünyanın merkezi-Tigris’te arkeolojik araştırmaların 101. yılı” adlı sergide ihtişamı ve tarihiyle Berlin’e taşınan Samarra, bugün Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından dünya kültür mirasları arasına giren bir şehir. Medeniyetler şehri Bağdat’ın 120 kilometre kuzeyinde, milattan sonra 836 yılında kurulan şehir, tarih boyunca görkemli sarayları sebebiyle birçok ünlü başkent ile kıyaslanmış. Samarra kalıntılarındaki kazılar esnasında en dikkat çekici olan yerler halifelerin ikamet ettiği saraylar olmuş. Tarihçilere göre Samarra, Sasaniler döneminde küçük bir yerleşim birimiyken, Abbasilerin buraya yerleşmesiyle dönemin en görkemli kentine dönüşmüş. Za- manın Abbasi Halifesi El-Mutasım, başkenti Bağdat’tan Samarra’ya taşıyıp kenti sıfırdan inşa etmiş. Yarım asır boyunca İslam dünyasının da merkezi haline gelmiş olan Samarra, görkemli sarayları, camileri ve kütüphaneleri ile asırlar sonrasında dahi dikkat çeken şehirlerden. Dönemin en görkemli yapısı ve ibadethanesi sayılan Samarra Camii’nin ise üç futbol sahası büyüklükte olduğu ve takriben 100 bin kişilik kapasiteye sahip olduğu belirtiliyor. Sergide Abbasi saray kalıntıları, el işlemesi tahta kapı, sırlı seramikler ve duvar süsleri de yer alıyor. Ayrıca kazı esnasında çekilen hatıra fotoğrafları da sergide yer almakta. Küçük olmasına rağmen eserlerin ihtişamının dikkat çektiği sergi, 26 Mayıs’a kadar Bergama Müzesi içindeki İslami Eserler Müzesi’nde ziyarete açık olacak. Allah’ın 99 İsmi Sergisi Moskova’da açıldı Rusya’nın başkenti Moskova’daki Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi “Allah’ın 99 İsmi” adı altında bir İslam sanatları sergisi açtı. Yüce Allah’ın doksan dokuz isminin (Esmâ-i Hüsna) yazılı olduğu çeşitli hat eserlerinin yanı sıra Abbasîler döneminde yazılmış olan bir Kur’ân-ı Kerîm’in sayfasının da yer aldığı sergi İstanbul, Kahire ve Şiraz’dan Delhi ve Pekin’e kadar İslam dünyasının klasik sanat örneklerini içeren eserlerden oluşuyor. Ünlü İslam alimi Tatar asıllı Şeyh Şihabuddin Merjanî adına kurulan Mercanî Vakfı’nın dünyanın çeşitli müzayede evlerinden satın aldığı eserlerden oluşan sergi, Puşkin Güzel Sanatlar Müzesinde 26 Mayıs’a kadar gezilebilecek. İslam’ın doğuşundan Moğol istilasına, Cengiz Han döneminden Moğol sonrası dönemine diye üç bölümden oluşan serginin birinci bölümünde Kuzey Afrika, Suriye, Irak, İran, Orta Asya ve Anadolu gibi İslam dünyasının kök bölgelerinden getirilen eserler yer alıyor. İkinci bölümde Çin’den Doğu Avrupa steplerine kadar İslam sanatı sergileniyor. Üçüncü bölümde ise Memlukler, Osmanlı Hanedanı, Timur İmparatorluğu, Sefevîler ve Kaçar Hanedanlığı saray atölyelerinden eserler yer alıyor. Eserler arasında İran ve Mezopotamya dekorları ve hat yazılarının yer aldığı Ortaçağ kaseleri, Suriye’de 10. yüzyılda altın yaprak ile dekore edilmiş olarak yapılan cam kaselerle seccade, halı, kilim gibi daha birçok eser de yer alıyor. Selanik'teki Osmanlı camileri ibadete açılabilir Rusya’nın başkenti Moskova’daki Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi “Allah’ın 99 İsmi” adı altında bir İslam sanatları sergisi açtı. Yüce Allah’ın doksan dokuz isminin (Esmâ-i Hüsna) yazılı olduğu çeşitli hat eserlerinin yanı sıra Abbasîler döneminde yazılmış olan bir Kur’ân-ı Kerîm’in sayfasının da yer aldığı sergi İstanbul, Kahire ve Şiraz’dan Delhi ve Pekin’e kadar İslam dünyasının klasik sanat örneklerini içeren eserlerden oluşuyor. Ünlü İslam alimi Tatar asıllı Şeyh Şihabuddin Merjanî adına kurulan Mercanî Vakfı’nın dünyanın çeşitli müzayede evlerinden satın aldığı eserlerden oluşan sergi, Puşkin Güzel Sanatlar Müzesinde 26 Mayıs’a kadar gezilebilecek. İslam’ın doğuşundan Moğol istilasına, Cengiz Han döneminden Moğol sonrası dönemine diye üç bölümden oluşan serginin birinci bölümünde Kuzey Afrika, Suriye, Irak, İran, Orta Asya ve Anadolu gibi İslam dünyasının kök bölgelerinden getirilen eserler yer alıyor. İkinci bölümde Çin’den Doğu Avrupa steplerine kadar İslam sanatı sergileniyor. Üçüncü bölümde ise Memlukler, Osmanlı Hanedanı, Timur İmparatorluğu, Sefevîler ve Kaçar Hanedanlığı saray atölyelerinden eserler yer alıyor. Eserler arasında İran ve Mezopotamya dekorları ve hat yazılarının yer aldığı Ortaçağ kaseleri, Suriye’de 10. yüzyılda altın yaprak ile dekore edilmiş olarak yapılan cam kaselerle seccade, halı, kilim gibi daha birçok eser de yer alıyor. Genel Merkezimizden camia | 08 Mart 2013 | 05 Hac-Umre Birimine hacılardan Hassa’daki Suriyeli teşekkür ziyareti kardeşlerimize yardım 2012 Hac döneminde iki haftalık kısa süreli kafileye dahil olan hacılar, organizasyon esnasında gördükleri hizmetlere teşekkür etmek için Genel Merkezi ziyaret ettiler. “Hacı buluşma ve hasret giderme programı”, Merkez-2 isimli kafileyle kısa dönem hac farizasını ifa eden yaklaşık 60 kadar bay ve bayan hacının talebi üzerine Grup Başkanı Bilal Demiroğlu’nun da katılımıyla Genel Merkez binasında gerçekleşti. Programda Halkla İlişkiler Müdürü Mehmet Akif Çalışkan, birim başkanlıkları ve teşkilat çalışmalarıyla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Genel Başkan Kemal Ergün selamlama konuşmasında, “Hac yolculuğu duyguların manevi bir hazla dorukta olduğu bir yolculuktur ve o arkadaşlık unutulmaz bir arkadaşlıktır. Bu arkadaşlığı pekiştirmek için yaptığınız bu programı Genel Merkezimizde yaptığınız için teşekkür ediyor; ziyaretinizden dolayı sizlere kendi evinize hoşgeldiniz diyorum.” dedi. Hacıların özlem ve hasret dolu buluşmala- rı anıların ve hatıraların yeniden canlanmasına da vesile oldu. Hac-Umre Birim Başkanı Tahir Köksoy selamlama konuşmasının ardından, 2013 yılı Hac ve Umre programlarıyla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Daha sonra söz alan Sosyal Hizmetler Biriminden Süleyman Yılmaz, kısaca teşkilatın yapmış olduğu çalışmalardan bahsetti. Yoğun programından ötürü programa katılamayan Kafile Başkanı Ünal Ünalan da canlı telefon bağlantısı ile misafirlere seslendi. Duygulu anların yaşandığı programın sonunda tüm katılımcılar sıcacık ev sahipliğinden dolayı IGMG Genel Merkez yetkililerine yürekten teşekkür ettiler. Çekilen hatıra fotoğraflarının ardından gelecek programlarda buluşmak ümidiyle kucaklaşan hacıların ayrılıkları yürek burkan türdendi. Almanya İslam Arşivinin yeni yönetimi belirlendi IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü ve Almanya İslam Konseyi (İslamrat) Başkanı Ali Kızılkaya, Almanya’nın en eski İslami kuruluşu olan İslam Arşivi Merkez Enstitüsü Amina Abdullah Vakfı yönetiminde yer alacak. 1927 yılında Berlin’de kurulan ve Almanca İslami kaynakların yer aldığı en eski arşiv olma özelliğini de taşıyan Soest şehrindeki İslam Arşivi Merkez Enstitüsü Amina Abdullah Vakfının yeni yönetiminde yer alacak olan isimler şöyle; Stefan Loubich, Federal Müslüman İzciler ve Rehberler Başkanı Taufik Hartit, İslamrat Başkanı Ali Kızılkaya, IGMG Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü, Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) Başkanı Aaiman Mazyek, Aysel Özdemir ve Avrupa Ehl-i Beyt Alevi Federasyonu Başkanı Fuat Mansuroğlu. İslam Arşivi Merkez Enstitüsü yönetim kurulu üyeliğine getirilen isimlere, üyeliklerine dair belgeleri takdim etti. İslam Arşivi Merkez Enstitüsü Direktörü Muhammed Salim Abdullah’dan yönetim kurulu üyeliği belgesini alan Ali Kızılkaya şunları dile getirdi: “Böylesi seçkin ve önemli bir kuruluşta bu tür bir göreve seçilmekten dolayı memnuniyet duymaktayım. Avrupalı Müslümanların geçmişini daha iyi tanımaları için bu tür kuruluşların yaptıkları çalışmalar büyük önem taşımaktadır. Bizler de çalışmaların daha da iyi seviyelere çıkartılması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.” Oğuz Üçüncü ise, farklı farklı kuruluşlardan Müslümanların Almanya’daki en eski İslami kuruluşun çatısı altında bir araya gelerek kuruluşun çalışmalarında yer almasının Almanya ve Avrupa’daki Müslümanlar açısından oldukça anlamlı olduğunu söyledi. Almanya İslam Arşivi Amina Abdullah Vakfı 1990 yılından beri her yıl verdiği Muhammed Nafi Çelebi Barış ödülleri ile de adını duyurdu. Bu ödül vakıf tarafından, Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler arasında, dinler, gelenekler ve kültürler arası diyalog çalışmaları yapanlara veriliyor. İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Sosyal Hizmetler Başkanlığı, Hatay’ın Hassa ilçesi genelinde toplam 1117 Suriyeliye kişi başına 50 TL nakdî yardım ulaştırdı. Hassa ilçesi sınırları içerisindeki tüm Suriyelilere yardım ulaştıran heyete, IGMG Genel Başkan Danışmanı ve aynı zamanda Avusturya Müftüsü olan Mustafa Mullaoğlu başkanlık yaptı. Güney Bavyera Bölge Başkanı Tayyip Sayan ve Kuzey Ruhr Bölge Başkanı Ufuk Ulun’un da iştirak ettiği heyet Hassa’da yapılan yardımlarla ilgili Kaymakam Bülent Tekbıyıkoğlu’nu makamında ziyaret etti. Suriye’de yaklaşık 2 senedir devam eden ve rejim muhalifleri ile Suriye güvenlik güçleri arasında cereyan eden çatışmalar neticesinde birçok kişi ülkesini terkederek Türkiye’deki mülteci kamplarına sığındı. Özellikle Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay’da iç savaş mağdurlarının barınma ihtiyaçlarının karşılandığı kamplarda kalanlar, çetin şartlar altında yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Suriye’deki insani krizin, sayıları giderek artan mültecilerle tırmandığı kaydedilirken, sayıları 170 bini geçen mültecilerin barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması için desteğe ihtiyaç duyuluyor. IGMG Sosyal Hizmetler Başkanlığı, bu sorunun çözümüne katkıda bulunmak için Hatay’ın Hassa ilçesindeki Suriyeli mültecilere 50 tl tutarında nakit para yardımında bulundu. Yardımı gerçekleştirmek için tayin edilen IGMG heyeti, yardım çalışmaları hakkında bilgilendirmede bulunmak ve bölgenin güncel durumu hakkında bilgi edinmek amacıyla Hassa Kaymakamı Bülent Tekbıyıkoğlu’nu ziyaret etti. Kaymakam Tekbıyıkoğlu yapılan yardımlar dolayısıyla teşekkür ederken, Hassa’daki Suriyeli mültecilerin içinde bulundukları şartlar açısından aynî ve nakdî yardımlara ihtiyaç duyulduğu ifade edildi. 06 | camia | 08 Mart 2013 Genel Merkezimizden Kur’an ve sünnet rehberliğinde bir hayatı önceliyoruz! IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç ile 25. Kur’an Yarışması üzerine... IGMG İrşad Başkanlığı bu sene Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmasının 25’incisini düzenliyor. Yarışma öncesinde konusu “Ehl-i Sünnet” olan bir de panel yapılacak. IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç ile yarışmanın hazırlıkları üzerine konuştuk. - Sayın Celil Hocam, 25. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması hazırlıkları ile ilgili olarak nasıl bir çalışma yapıyorsunuz? - Öncelikle şubelerimizin hemen hemen tamamında olmak üzere, bütün bölgelerimizde Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması elemeleri yapıldı. Akabinde şubat ayı içerisinde Avrupa genelinde dört bölgede yapılan, bölgeler arası yarı final elemelerimiz oldu ki, biz İrşad Başkanlığı olarak bu yarışmaları da bizzat koordine ettik. En sonunda bu yarışmaların zirvesi, yani 31 Mart 2013 tarihinde büyük ve kutlu yarışmamızın finali var. Bu sene bu güzel yarışmamızın 25’incisini gerçekleştireceğimiz için Rabbimize bir daha sonsuz hamd ve sena ederiz. Dua ederiz ki, çeyrek asrı geride bırakan Kur’ân-ı Kerîm yarışmamız, Avrupa’dan yetişecek hafızlarımızın da yarışa katılmasıyla asırlarca devam ederek, insanlığın yolunu aydınlatan Kur’an’ın eşsiz mesajı bu gök kubbede çınlamaya devam etsin. - Yarışma ile neyi hedefliyorsunuz? - Kur’ân-ı Kerîm yarışmaları, başta Kur’an eğitimine teşvik anlamı taşımaktadır. Bu yarışmalara katılan çocuklarımızın kendi itiraf ve ikrarları odur ki, sadece yarışma çağında değil, bütün bir hayat boyu Kur’an hizmetinde adeta yarışmaktadırlar. Diğer taraftan her sene iki yaş kategorisinde yapılan bu yarışmalarda, camilerimizde verilen Kur’an derslerinin seviyesini de test edebilme imkânını bulmaktayız. Çünkü yarışmaya katılan çocuklarımız, yaşları 10 ile 18 arasında değişen ve bizim camilerimizde din hizmeti sunan hocalarımızdan ders alan öğrencilerimizdir. Ortalama 30 bölgemizden iki kategoride her sene, din eğitiminin hakikaten çok zor yapıldığı bir iklim olan Avrupa’da, 60 yarışmacı çıkarmak hiç de kolay bir iş değildir. Buna rağmen uzun senelerdir bu yarışmayı ara vermeden yapmaya gayret ediyoruz. Geriye dönüp baktığımızda, hatasız Kur’an okumak üzere yarışma kürsüsüne çıkan en az 600’ün üzerinde gencimizi görüyoruz. Bu da bizi elbette sevindiriyor. Biz bunun da ötesinde inşaallah, kısa bir müddet sonra hafızlarımızın yarışacağı Kur’an yarışmalarını da organize etmeyi planlıyoruz. Allah’ın izni ile bu manevi zevki de cemaatimize tattıracağımıza inanıyoruz. Teşkilat olarak bu yarışmaya ehemmiyet terek, önce Kur’an ayetleri üzerinde, sonra da kâinat ayetleri üzerinde düşünmelerini ve varoluşun gayesini bir daha hatırlamalarını; bundan sonraki hayatlarını bu soruya olumlu cevap verecek bir programa göre şekillendirmelerini arzuladık. veriyoruz. Çünkü biz IGMG cemaati olarak, Kur’an ve Sünnet rehberliğinde bir haya- Kur’an yarışmaları ne zaman başladı? tı öncelemekteyiz. Dolayısı ile Kur’an’a dair - Teşkilatımızın ilk hayırlı faaliyetlerinden her hizmetin değerli olduğuna inanıyoruz. birisi olan Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmamız, Kur’an’ı, anlamak ve onu hayat kitabı ola1985 tarihinde tek kategori üzerinden başlarak ele alıp onunla yaşamak bizim kaçınılmış, daha sonra 10-12 ve 13-18 yaş grupları maz görevlerimiz arasındadır. Kur’an’ı güzel olmak üzere iki kategoride yapılması kararına sesle ve tane tane varılmıştır. Şimdi de bu okumak da ona şekilde devam etmekolan hizmetin bir Kur’an’ı, anlamak ve onu ha- tedir. başka boyutudur. yat kitabı olarak ele alıp onunla Avrupa’da hep ilkZira Rabbimiz, lere imza atan teşkilatıyaşamak bizim kaçınılmaz göPeygamberine mız, bu konuda da bir revlerimiz arasındadır. Kur’an’ı ilk ve marka olma şere“Kur’an’ı tane tane 1 güzel sesle ve tane tane oku- fine nail olmuştur. Böyle oku” emrini veriyor. Peygam- mak da ona olan hizmetin bir mübarek bir yarışmayı başlatan bütün teşkilat berimiz (s.a.v.) başka boyutudur. mensubu kardeşlerimize de, “Seslerinizle teşekkür ediyor; ahirete Kur’an’ı süsleyiniz”2 irtihal eden kardeşlerimize Allah’tan rahmetbuyuruyor. İşte bu yarışmayı yıllarca tertip ler nasip etmesini, berhayat olanlara da hayırlı etmemizin temel sebeplerinden birisi de bu uzun ömürler nasip etmesini niyaz ediyorum. Kur’an ve Sünnet emir ve tavsiyesine layık olma düşüncesidir ki, biz bunun da vecd ile - 25. yarışmada ne gibi faaliyetleriniz yerine getirilmesi lazım olan bir ibadet olduolacak? ğuna inanıyoruz. - Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu sene Son senelerde yaptığımız Kur’ân-ı Kerîm 25’incisini yine bir ana tema ile gerçekleştireTilavet Yarışmalarımızda sadece yarışma yapceğimiz Kur’ân-ı Kerîm yarışmamızın kitlelere maktan ziyade, Kur’ân-ı Kerîm’in mesajlarının daha iyi bir şekilde ulaşması ve beklenen neda başta kendi insanımız olmak üzere, büticenin alınması için, basın ve yayın yönüyle tün insanlığa ulaşması ve yaygınlaşması için de bazı etkinliklerimiz olacaktır. Bu cümleden bazı konular belirliyor ve o konudaki Kur’anî olarak, ilk defa geçen seneki yarışmada çımesajı öne çıkarıyoruz. Örneğin geçen sene kardığımız dergiye benzeyen bir Kur’an Özel “Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?” (Tekvir dergisi yayınlayacağız. Bu dergide okuyucusuresi, 81:26) ayetindeki ibretlik soruyu, yalarımız, bir taraftan eski Avrupa birincilerimizin rışmanın ana teması olarak belirledik. Bütün resim ve özgeçmişlerini bulacaklar, diğer tayarışma materyallerinde bu soruyu insanlığa raftan da 25. yılın anısına Kur’ân-ı Kerîm’den sorduk, herkesin yönünü tayin etmesini ve Öğütler adıyla 25 konuda her birisi bir ayetin varmak istediği hedefi düşünmesini istedik. tefsiri mahiyetinde 25 kısa makaleden oluşan yazı serisini okuyacaklardır. - 25. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet YarışmasıBir başka hazırlığımız da, geçmiş 24 yanın yine geçen sene olduğu gibi bir ana rışmanın, arşivlerden bulabildiğimiz kadarıyla konusu var mı? envanterini içeren bir klip çalışmamızdır. Bu - Bu seneki yarışmamızda da yine klipte ilk yarışmalardan başlamak üzere 25 Kur’ân-ı Kerîmimizin onlarca ayetinde geçen senenin panoramasını çıkaracağız ve hatı“Öğüt almaz mısınız?” sorusunu ana tema ralarımızı canlandıracağız. İlk günden günüolarak belirledik. Yani bu sene de bir soru ile müze kadar geçen süre içerisinde neler oldu, toplumun karşısına çıkalım ve Kur’ân-ı Kerîm neler değişti, ne gibi güzel gelişmelere şahit yarışmamızı bu ibret dolu soru cümlesinin olduk; bunları birer birer yaşamaya çalışacahavasında yapalım diye düşündük. Kur’ân-ı ğız. Buna bağlı olarak, yine en eski yarışmacı Kerîm’in bizzat kendisi zaten başlı başına bir ve yarışma resimlerinden oluşan bir fotoğraf öğüt kaynağıdır. Bu soruyu insanlığa yönel- sergisi açacağız. Bulabildiğimiz kadarıyla bugün büyük bir kısmı, çoluk çocuğa karışmış, bir kısmı gayet güzel meslekler icra eden eski yarışmacılarımızı davet edeceğiz. Cenâb-ı Hak nasip ederse o eski günleri bir daha yâd etme imkânı bulacağız. - Geçen sene yarışma öncesi bir paneliniz olmuştu. Bu sene de buna benzer bir paneliniz olacak mı? - Bu sene de bir panelimiz olacak. Bu sene icra edeceğimiz panel programımızın konusu “Ehl-i Sünnet” olsun istedik. Bu programda, Ehl-i Sünnet konusunu bir çok yönü ile ele alacağız. Zira son zamanlarda herkes bu konu üzerinde bir çok şey söylüyor; bazen hakikatler asılsız şeylerin arasında kaybolup gidiyor. Bilhassa son zamanlarda gençliğimizi de etkisi altına alan çağdaş bazı dinî akımlar hakkında Ehl-i Sünnet’in neler düşündüğü ve söylediği, cemaat olarak bizim bu duruma karşı konumumuz gibi hususlar, branşlarında uzman alimlerimizce tartışılacak ve biz de kafalarımızda olan sorulara cevaplar bulacağız. Panel programımıza katılacak hocalarımız ve sunum konuları şöyle şekillenecektir: Prof. Dr. Sönmez Kutlu; İtikadî ve Amelî Mezhepler Açısından Ehl-i Sünnet’in Gelişim Süreci, Prof. Dr. Zekeriyya Güler; Sünnetin Toplumsal Hayatımızdaki Belirleyiciliği, Prof. Dr. M. Ali Büyükkara; Tarihteki Selef ile Günümüz Selefî Akımları Arasındaki Düşünce Farklılıkları; Mustafa Yeneroğlu; Almanya ve Avrupa’da Selefîler. - Bu panele özellikle kimlerin katılmasını arzu ediyorsunuz? - Bu programımıza özellikle irşad başkanlarımızı, irşad hatiplerimizi, camilerde hizmet veren hocalarımızı, bölge eğitim başkanlarımızı, gençlik ve üniversiteliler (erkek-kadın) başkanlarımızı mutlaka bekliyoruz. Elbette böyle bir panele katılmak isteyecek diğer kardeşlerimizi de kabul etmemek gibi bir durum söz konusu olamaz. Böyle güzel programları bize nasip ettiği için Rabbime bir daha şükrediyorum ve dua ediyorum ki, daha nice böyle mübarek faaliyetler yapmayı bize ve teşkilatımıza nasip buyursun, insanımıza ve bütün insanlığa beklediğimizden daha çok faydalar ve uyanışlar mukadder kılsın. Gayret bizden, elbette muvaffakiyetleri ihsan buyurmak Rabbimizdendir. Müzzemmil, 73:4 El-Kelabazi, Bahru’l Fevaid, H. No: 46 1 2 Genel Merkezimizden camia | 08 Mart 2013 | 07 Bölge idarecilerimiz Yatılı Eğitim Semineri’nde buluştular 34 bölge idarecimiz için gerçekleşen seminer dolu dolu geçti Başarının en büyük düşmanı atalettir Seminerin ilk gününde Prof. Dr. Abdulkerim Bahadır “Moral, motivasyon ve insan psikolojisi” konulu semineri ile moral ve motivasyonun insanı aktif kılan, harekete geçiren boyutuna vurgu yaptı. Motivasyonun, verimliliği artıran ve arzulanan değişimin gerçekleşmesini sağlayan önemli bir süreç olduğunu belirten Bahadır, “İnsan ancak yedeğinde manevi bir destek ve içinde güçlü bir arzu olduğu zaman yeterli bir verime ulaşabilir.” dedi. Başarının en büyük düşmanının atalet olduğunu söyleyen Bahadır, ataletin ancak etkili bir moral ve motivasyon sonucunda ortadan kaldırılabileceğini belirtti. Seminerde ayrıca kişisel motivasyonda özgüven, irade, azim ve kararlılıkla davranmanın, her durum karşısında iyimser ve umutlu olmanın başarıya odaklanmakta önemli etkenler olduğu vurgulandı. “Gelişme sonucunu doğuran her değişim fıtrat yasasıdır.” İlk gün gerçekleşen ikinci seminerin konusu “Değişim ve İslam dünyası” idi. Seminerde Prof. Dr. Saffet Köse değişimin gelişim ve bozulma gibi iki sonucunun olduğunu ifade etti ve İslam dünyasındaki değişimin bozulma değil, gelişim ekseninde ilerlemesi gerektiğini kaydetti. Gelişim manasındaki değişimin bir fıtrat yasası olduğunu belirten Köse, Arap Baharı bağlamında İslam coğrafyasındaki değişimi değerlendirdi. Bozulma anlamındaki değişimin yüce amaçların değersizleştirilmesi gibi menfi sonuçlar doğurduğunu ifade eden Köse bencillik ve tüketim kültürüne sıkı sıkıya sarılmak gibi durumları bu değişimin kodları olarak niteledi. Değişmeyen ölçümüz Kur’an ve Sünnettir Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri “Teşki- lat çalışmalarımızda usûl ve prensiplerimiz” başlıklı sunumunda konuyu fert olarak ve teşkilat çalışmaları bağlamında uyulması gerekli usûl ve prensipler olmak üzere iki ayrı bölümde işledi. “Müslüman fertler olarak sahip olduğumuz sabite, Kur’an ve sünnettir” diyen İleri, davranış ve eylemlerin merkezinde Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek ilkesinin olması gerektiğini vurguladı. Teşkilat çalışmalarının misyonunu “Bir taraftan batıda yaşayan Müslümanların dinî ve sosyal ihtiyaçlarına cevap verirken diğer taraftan da yeryüzünde barışın ve adaletin sağlanması için çaba sarfetmek” olarak açıklayan İleri, teşkilat bünyesinde hizmetlerin etkin olması için ekip çalışmasının, birimler arası koordinasyonun, teşkilat içi disiplinin vazgeçilmezliğine değindi. Medeniyetlerin hayat bulmasında ekonominin değeri “Mali Yapımız” başlıklı sunumuna “Para (madde) medeniyetlerin inşa aracıdır.” diyerek başlayan Hakkı Çiftçi, “Her medeniyetin kendi değer yargılarını taşıyan, hayat nizamlarını kurma bağlamında tanımlanmış madde yönetim modeli vardır.” dedi. Medine’ye hicretten sonra oluşturulan Medine pazarının toplumdaki yeri ve önemini vurgulayan Çiftçi, İslam medeniyetinin inşasında Hz. Peygamber’in maddi araçları en etkin biçimde kullandığını ifade etti. Teşkilat olarak sahip olunan kaynaklar ve potansiyellerin etkin kullanımı ve hizmete dönüştürülmesi yönünde çaba sarfettiklerini belirten Çiftçi konuşmasını şöyle sürdürdü: “Potansiyelimizin en verimli şekilde değerlendirilmesi için çalışmalarımızda daha ilgili davranmak zorundayız. Potansiyelimizin verimli değerlendirilmesi demek, hizmet sahamızın büyümesi demektir. Hagenau Kız Koleji, Brüksel’de bir okul ve Frankfurt’ta ilahiyat yurdu binası 2012 yılı itibariyle mali destek verdiğimiz projelerdir.” Medeniyetin tohumlarını Peygamberler atmıştır Eğitim kampının ikinci gününün ilk seminerinde Doç. Dr. Fikret Karapınar “İslam toplumunun yeniden inşasında sünnetin etkisi” konusunu işledi. Sünnetin bireyin ve toplumun inşasına; cemaat, birlik ve ümmet olma noktasındaki katkısına değinen Karapınar sünnetin medeniyetin oluşmasındaki katkısını şu cümlelerle belirtti: “Allah ve Resûlü, insanın doğumundan ölümüne kadar hayatın tüm alanlarını düzenleyen bir yaşam biçimi sunar. Hz. Peygamber’in gerek Mekke, gerekse de hicretle birlikte gelen Medine hayatında bu örnekliği görüyoruz. Peygamberin hicretiyle birlikte medeniyet yani şehirli olma süreci de başlamıştır.” Teşkilat bünyesinde büyümenin uzaklardaki etkisi Uzaklardan gelerek programa iştirak eden Avustralya Bölge Başkanı Abdulkadir Sula ve Kanada Bölge Başkanı Dr. Mustafa Göksu kısa birer selamlama konuşması yaptılar. Sula yaptığı konuşmada Avustralya’dan selamlar getirdiğini söyledi ve “Buradaki muhteşem tablo karşısında gözlerin yaşarmaması mümkün değil. Bu birlikteliğimizle gurur duymalıyız. Teşkilat olarak hizmetlerimizin daha ileriye gitmesi için çalışmalarımıza hız kesmeden devam etmemiz lazım.” dedi. Dr. Mustafa Göksu ise, teşkilatın kendilerine katmış olduğu güzellikleri uzaklara taşımanın ve oralarda hizmet yürütmenin büyük lütuf olduğuna değindi. Asr-ı Saadet’te doğan gelenek: Ev sohbetleri İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç “Manevi terbiye metodumuz” başlıklı sunumunda İslami eğitimde nübüvvetin ilk 7 yılı içerisinde Dârü’l-Erkam’ın önemine değinenerek, “Ders yapmak, özellikle evlerde ders yapmak, Asrı Saadet’ten beri süregelen bir sünnettir. İlk neslin yetişmesinde ciddi bir role sahip olmuştur. Bizler ev sohbetleri ile bu güzel örneği buraya taşıyoruz.” dedi. Müslümanların aktif olabilmesi için en temel özellikler Dr. Yusuf Işık “Teşkilatçının Vasıfları” başlıklı seminerinde yaklaşık 2 milyar nüfusa sahip İslam toplumunun en temelde iki problemi olduğunu vurguladı ve “Bunlardan birincisi doğru temsil; ikincisi ise doğru tebliğdir.” dedi ve bu iki sıkıntıyı aşabilmek için Müslümanların aktif olması gerektiğinin altını çizdi. İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır İki günlük eğitim kampının son konuşmasını Genel Başkan Kemal Ergün yaptı. Müslümanların bulundukları ülkedeki politik sistemde etkin olmalarının öneminin altını çizen Ergün, “Millî Görüş teşkilatları bu sahayı boş bırakmayacaktır.” dedi. Siyasi katılımın bütün bölgelerde kollektif bir biçimde sağlanması gerektiğini kaydeden Ergün, bütün idarecilerin ailece bu katılıma katkıda bulunmaları gerektiğini söyledi. “Bütün teşkilatımızda, hutbelerimizde ve idari toplantılarımızda seçime katılımı teşvik edeceğiz. Dinî kimliğine sahip çıkan Müslümanların bu ülkenin bir parçası olduğu, yönetimde bu ülkenin vatandaşı kadar söz sahibi olduğu ancak seçimlere yüksek oranda katılım ile ispat edilebilir.” diyen Ergün, yurt dışındaki siyaset ve seçimlerle yeterince ilgilenilmemesinin yanlışlığına dikkat çekti: “Türkiye’de seçimler yapıldığında, kentlerden tutun da en ücra beldelere kadar kimler aday olmuş, kimler seçilip iktidara gelmiş hepsini biliyoruz. Ancak burada yapılan eyalet seçimlerinden hangi parti seçimi kazanıp iktidara gelmiş onu bile bazen çok geç öğreniyoruz.” Ergün, buradaki yöneticileri iyi tanıyıp onlarla sürekli irtibat kurmanın ve aktif olarak siyasetin içinde bulunmak amacıyla partilere üye olmanın önemli olduğunu belirtti. “Önemsenmek istiyorsak önemsemeliyiz.” şeklinde konuşan Ergün sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer biz vurdumduymaz davranıp, bu toplumun insanlarıyla bir araya geldiğimizde buradaki meseleleri önemsememiş bir cemaat olgusu oluşmasına fırsat verirsek, o zaman yerli halk da bizim projelerimizi önemsemez. Fakat üç yüz oyla bir milletvekilliğinin veya beş yüz oyla belediye başkanlığı seçiminin kaybedilebildiği bu siyasi sistemde, tek bir oy bile çok önemli olacaktır.” Saffet Köse Fikret Karapınar Abdulkerim Bahadır 08 | Genel Merkezimizden camia | 08 Mart 2013 “Hizmetlerimiz tüm Müslümanlar için” IGMG Bölge Başkanları Toplantısı’nda, Genel Merkez birimleri hizmet ve programlarını takdim ederken, Bölge Başkanları da dilek ve temennilerini dile getirerek, programlara ilişkin daha detaylı bilgi istediler. İslam Toplumu Millî Görüş, 2-3 Mart tarihlerinde bu çalışma yılının dördüncü Bölge Başkanları toplantısında hem Genel Merkezin hem de bölgelerin yaptığı hizmetlerin bir değerlendirmesi yapıldı. Toplantıda, yeni göreve gelen bölge başkanları takdim edildi. Genel Başkan Kemal Ergün, Berlin Bölge Başkanı İrfan Taşkıran ile Güney Hollanda Bölge Başkanı Mehmet Erdoğanı tanıtarak, görevlerini devreden önceki başkanlara hizmetleri için teşekkür etti. Merkez birimlerinin hizmetlerini ve faaliyetlerini detaylı bir şekilde takdim ettiği toplantının açılışında Genel Başkan Ergün, “Önden Gidenler” programlarının önemine değindi ve geçen ay yapılan Teşkilat İçi Eğitim Seminerlerinin (TİES) başarılı bir şekilde tamamlandığını bildirdi. Ergün, Hizmet Çalışması adı altında yürütülen projelere bu sene yenilerinin ekleneceğini söyledi. Toplantının plan ve program değerlendirme bölümünde, İbrahim Kaygısız, Mehmet Ateş ve Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri Teşkilatlanma Başkanlığının programını sundu. 19 Mayıs’da yapılacak olan Kardeşlik ve Dayanışma Günü ile ilgili geniş bir bilgilendirmede bulunuldu, Yatılı Eğitim Seminerleri ile Teşkilat İçi Eğitim Seminerlerinin değerlendirmesi yapıldı. Gençlik Teşkilatı(GT) ile Kadınlar Gençlik Teşkilatı(KGT) da kendi sunumlarını yaptılar. GT Başkanı İsmail Karadöl, GT Üniversiteliler Başkanı Taner Doğan ile Murat Gümüş ve KGT Başkanı Fatma Gündüz’ün sunduğu bu bölümde, İsmail Karadöl namazın ne anlam ifade ettiğinin ortaya konulduğu bir kısa film ve Avrupa’da Müslüman bir genç olmanın sorumluluğu üzerine de bir makale yarışması düzenlendiğini bildirdi. Bu arada, umre programları hakkında da geniş bir bilgilendirmede bulunuldu. Bu bölümde ayrıca, yeni hazırlanmakta olan, yurtlar, öğrenci evleri ve burs konsepti de takdim edildi. Kurumsal İletişim Başkanlığının sunumunu birim Başkanı Mustafa Yeneroğlu yaptı. Yeneroğlu, birim tarafından yapılan camia, Perspektif ve Sabah Ülkesi gibi periyodik yayınlarla, kitap ve broşürler ile ilgili olarak bilgi verdi ve her geçen gün tasarım ve içeriği ile daha da kaliteli hale gelen bu yayınlar için tüm bölgelerin katkıda bulunmasını istedi. Eğitim Başkanı Ekrem Kömürcü ise özellikle Aile Eğitim Seminerleri ile ilgili bilgilendirmede bulundu. Kömürcü, koruyucu aile meselesi ile ilgili olarak merkezî bir organize yapacaklarını bunun için hukukî altyapının oluşturulmaya başlanıldığını bildirdi ve engelliler için bir kamp yapılacağını ve çeşitli kitaplar hazırlandığını söyledi. Çocuk Kulübü ile “İzci- lik kursları”nın yapılacağını da bildiren Kömürcü, Nisan-Mayıs aylarında bölgelerde 7 grup halinde eğitim teftişlerinin yapılacağını bildirdi ve Kardeşlik ve Dayanışma Gününde özel bir eğitim fuarı açılacağını söyledi. Paskalya tatilinde her bölgede kurslar düzenleneceğini de açıklayan Kömürcü, yazın da İstanbul ve Bosna’da Yaz Okulları açılacağını söyledi. İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç da, Maide-i Kur’an, Alemlere Rahmet ve Önden Gidenler programları hakkında bilgi vererek, 34 camimizde evrad okumalarının sürekli hale geldiğini, evrad okumalarının diğer camilerde de yaygınlaştırılacağını söyledi. Din İstişare Kurulu çalışmaları hakkında da bilgi veren Celil Yalınkılıç, 25. Avrupa Kur’an Tilavet Yarışması ve öncesinde yapılacak olan Ehl-i Sünnet paneli ile ilgili bilgilendirmede bulundu. Genel Sekreterliğin sunumunu Genel Sekreter Oğuz Üçüncü yaptı. Teşkilatımızın 11 sene sonra Fransa Müslümanlar Konseyinde temsil edildiğini bildiren Üçüncü, her ülkedeki siyasal ve sosyal gelişmelerin iyi takip edilmesi gerektiğini söyledi ve özellikle seçimlerde etkinlik göstermek için siyasal ve toplumsal ilişkilerin güçlendirilmesinin önemine değindi. Mali işler, sosyal hizmetler, muhasebe ve umre alanları ile alakalı bilgilendirmeleri ise ilgili birimlerin başkanları olan Hakkı Çiftçi, Ali Bozkurt, İbrahim Yüksel ve Tahir Köksoy yaptı. Yeni kurulan Cenaze Derneği “UKBA” ve Suriyeli mültecilere yapılan yardımlar anlatıldı. Güney Bavyera Bölge Başkanı M. Tayyip Sayan, Kuzey Ruhr Bölge Başkanı Ufuk Ulun, Genel Başkan Danışmanı Mustafa Mulloğlu’nun da bulunduğu yardım heyeti dağıtımlarla ilgili izlenimlerini anlattı. Öte yandan, hac kayıtlarının devam ettiği, umre programının ise tamamlanmak üzere olduğu da bildirildi. Bölge Başkanları toplantısının son bölümünde, başkanların dilek ve temennileri ile çeşitli hizmetlerin detayları ile ilgili sorular gündeme geldi. Daha sonra ise Genel Merkez birim başkanları, birimleri ile ilgili soruları cevaplandırdı. Toplantı Genel Başkan Kemal Ergün’ün değerlendirmesi ile sonra erdi. Ergün, teşkilat olarak hizmetlerinin Avrupa’daki Müslümanların hepsi için yapıldığını söylediği kapanış konuşmasında, teşkilat içi kardeşliğin ve dayanışmanın yaygınlaşması için de ev sohbetleri programlarının önemle gerçekleştirilmesini istedi. Bölgelerimizden camia | 08 Mart 2013 | 09 Tilavet yarışması elemelerine dört bölge ev sahipliği yaptı 25. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması bölge elemeleri heyacanına Hamburg, Ruhr A, Württemberg ve Güney Bavyera bölgeleri ev sahipliği yaptı. 25. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması için bölge elemelerinin yerel olarak yapılmasından sonra bölgeler arası yarışmalara geçildi. Bölgeler arasında yapılan ilk yarı final yarışması Hamburg bölge başkanlığımızın ev sahipliğinde 10 Şubat 2013 Pazar günü yapıldı. Bu gruba Hamburg bölgesinin yanında Bremen, Berlin, Kuzey Ruhr, Hannover ve Danimarka bölgelerinin temsilcileri katıldı. Yarışmaya katılan bu bölgeler, küçükler kategorisinde 6, büyüklerde ise 7 yarışmacı ile temsil edildiler. Hamburg’daki yarışmaya misafir hatip olarak davet edilen Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma yarışma öncesinde “Kur’an medeniyeti” başlığı altında bir konuşma yaptı ve özetle, “Endülüste Müslümanlar İslam medeniyetini kurdular, adalette, ahlakta ve kültürde Müslümanları temsil ettiler. Bunu Kur’an’a sarılarak ve onu yücelterek, Kur’an’la hayatlarına yön vererek yaptılar” tespitlerinde bulundu. Yapılan konuşmalardan sonra yarışmaya geçildi. Çekişmeli geçen yarışma neticesinde; küçükler kategorisinde birinciliği ev sahibi de olan Hamburg Bölgesinden Emrullah Culuk, büyükler kategorisinde ise birinciliği, Berlin Bölgesinden Mücahid Talha Yılmaz alarak finalde yarışma hakkını elde ettiler. Bölgeler arası elemelerin ikincisi Ruhr A Bölgesinin ev sahipliğinde pırıl pırıl bir ortam olan Erkenschwick Camii’nde yapıldı. 17 Şubat 2013 Pazar günü yapılan bu yarışmaya ise; Ruhr A Bölgesi, Düsseldorf, Köln, Belçika, Kuzey Hollanda, Güney Hollanda ve Hessen bölgelerimizin Kur’an sevdalısı yarışmacıları katıldı. Yine son derece çekişmeli bir yarışmanın ardından birincilik kürsüsüne çıkan yarışmacılar; kategorilerine göre, küçüklerde Köln Bölgesinden Sefer Furkan Ahmedoğlu, büyüklerde ise, Hessen Bölgesinden Emre Değer oldular. Genel Merkez Din İstişare Kurulu Sekreterliği de yapmış muhterem büyüğümüz Sefer Ahmedoğlu hocamızın da torunu olan küçükler birincisi Sefer Furkan Ahmedoğlu, “Allah’a hamdolsun, Kur’an zinciri kopmadan devam ediyor ve edecek” temenni ve esprilerinin de yapılmasına sebep oldu. Son derece lahuti bir ortamda gerçekleşen yarışmayı kalabalık bir cemaat topluluğu da takip etti. 23 Şubat Cumartesi günü Württemberg Bölge Başkanlığımızın ev sahipliğinde bölgeler arası elemelerinin üçüncüsü gerçekleştirildi. Bölgeye bağlı camilerimizden Ludwigsburg Camii’nde gerçekleşen yarışmaya ev sahibi Württemberg Bölgesinin yanında Doğu Fransa, Paris, Lyon, Annecy, İsviçre ve Rhein Neckar Saar Bölgelerinin bölge birincileri iştirak ettiler. Yapılan yarış- maların sonunda yarı final sevincini yaşama hakkına sahip olan iki bölgemiz ise, Rhein Neckar Saar ve Alpes bölgeleri oldu. Küçükler kategorisinde birincilik kürsüsüne çıkmak Alpes’den Sefa Tamtürk’e, büyükler kategorisinde ise, Rhein-Neckar Saar’dan Abdulkadir Akargöl’e nasip oldu. Son derece centilmen bir havada gerçekleşen yarışma Kur’ân-ı Kerîm tilavetleriyle ve cemaatimizden alınan dualarla tamamlanmış oldu. Bu yılın son bölgeler arası yarı finali 24 Şubat Pazar günü Güney Bavyera Bölgesinde, bu bölgemizin ev sahipliğinde gerçekleşti. Bu son yarışmanın yapıldığı bölgeye Güney Bavyera Bölgesinin yanı sıra, Schwaben, Freiburg, Kuzey Bavyera, Avusturya Viyana, Avusturya Alberg ve Avusturya Linz bölgeleri katıldı. Burada da son derece çekişmeli geçen Kur’an bülbüllerinin yarışması gayet nezih bir salonda yapıldı. Yarışmaya katılanların tamamının ilk sıraya gelmeye lâyık olduğu düşünülen, bu kutlu yarışmanın katılımcıları arasında da çok az nüans farklılıkları ile ilk dereceleri elde eden yarışmacılar belirlendi. Buradaki yarışma sonunda Avusturya Viyana Bölgesinden Musab Öz küçükler kategorisinden, Schwaben Bölgesinden Ali Mahmood büyükler kategorisinden finale çıkmaya hak kazandılar. Büyük bir başarı ile yapılan bölgeler arası yarışmaların bu denli güzel geçmesinde Genel Merkez İrşad Başkanlığı personelinden başta İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, Hulusi Ünye, Zeki Şeker, Adem Kaya ve Abdurrahman Saral’ın yanında herbirisi Kur’an otoritesi olan jüri üyelerimizin de payını unutmamak gerekir. İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, başta jüri üyeleri olmak üzere, bölgelerinde ev sahipliği yaparak yarışma heyetini misafir eden başta bölge başkanları ve irşad başkanları olmak üzere bütün bölge idarecilerine teşekkür ederek, çalışmalardan duyduğu memnuniyetini dile getirdi. Bu yıl da yarı final yarışmaları İrşad Başkan Yardımcıları Hulusi Ünye ve Zeki Şeker’in başkanlığında Necati Sezgin, Abdurrahim Güçlü, Mehmet Erol, Selahaddin Sağıroğlu ve Hasan Sadıkî hocaefendilerden oluşan tarafsız jüri heyeti tarafından yapıldı. Finale kalan sekiz yarışmacı 31 Mart 2013 Pazar günü Hagen’de yapılacak 25. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması’nda bu defa Avrupa birinciliği için yarışma kürsüsüne çıkacaklar. Şimdiden bütün yarışmacılarımıza başarılar diler, bütün Kur’an aşıklarını Hagen’e 25. Kur’ân-ı Kerîm Final Yarışması heyacanına ortak olmak üzere davet ederiz. Ruhr A rg Würtembe Güney Bavyera Hamburg 10 | Bölgelerimizden camia | 08 Mart 2013 RNS Bölgesi sabah namazında Walldorf Mevlana Camii’nde buluştu Oslo ve Kristiansand Şubelerinde üyeler toplantısı düzenlendi Rhein Neckar Saar (RNS) Bölgesi İrşad Başkanlığı tarafından üç haftada bir düzenlenen “Sabah Namazı Programı”, bu defa Walldorf Mevlana Camii’nde Bölge Yürütme Kurulu, Gençlik Bölge Yürütme Kurulu ve gençlik üyelerinin katılımıyla gerçekleşti. Geçtiğimiz hafta sonunda Norveç’in Kristiansand ve Oslo Şubelerinde senelik üyeler toplantısı yapıldı. Mehmet Calay Walldorf Mevlana Camii’nde yapılan pazar günkü programda önce toplu sabah namazı eda edildi. Ludwigshafen Mehmet Akif Cemiyeti İmam-Hatibi Abdullah Demir’in kıldırdığı sabah namazını takiben kısa bir sohbet ve zikir programı icra edildi. Daha sonra RNS Bölgesi İrşad Başkanı Özer Demiral kısa bir selamlama konuşması yaptı. Bölge Başkanı Şerif Aslan da günün önemine dair güzel bir konuşma yaparak şunları söyledi: “Bölgemizde bulunan camilerimizde üç haftada bir değişik şehir ve kasabalarda topluca sabah namazı kılınmaktadır. Büyük bir coşku ve huşu içinde pazar günleri uygulanan bu güzel çalışmamıza geniş bir ilgi görmekteyiz. Değişik şehirlerdeki Müslüman- ların topluca kılınan sabah namazlarına koşarak katılmaları ve yapılan bu ibadete çok sayıda Müslüman’ın iştirak etmesi, bizleri sevindirmektedir. Her pazar sabahı bir bayram coşkusu içinde geçen programlara, özellikle gençlerin yüksek katılım oranı geleceğimiz açısından umut verici. Sabah namazı sonrası yapılan topluca dua ve sohbetten sonra, ev sahibi cemiyetin sunmuş olduğu ikramla değerlendirilen pazar günleri, hem kardeşliğin, hem de ibadetin zevkine varılması hasebiyle büyük önem taşıyor. Amacımız Müslümanların, ibadetlerini topluca bir arada yapmalarını sağlamak.” Program, katılımcıların kardeşçe kucaklaşması ve baraberce fotoğraf çekilmesinin ardından ev sahibi Walldorf Cemiyetinin ikramı ile son buldu. Toplantılarda okunan Kurân-ı Kerîm’in ardından söz alan şube başkanları selamlama konuşmalarını yaptılar. Kristiansand Şube Başkanı Hilmi Ekşi yapmış olduğu konuşmada, yeni açılan bir şube olmanın getirdiği başlangıç adımlarının zorluklarını bertaraf etmek için ellerinden gelen tüm çabaları gösterdiklerini belirtti. 2012 yılında yapılan faaliyetleri anlatan Hilmi Ekşi, yakında camiyi yeni yerine taşıyacakları müjdesini verdi. 2012 ve 2013 bütçelerini üyelere aktaran Şube Muhasibi Ramazan Sivri’nin ardından, Kadınlar Teşkilatı Başkanı da yapmış oldukları faaliyetleri aktardı. Osla’daki toplantıda ise, Oslo Şube Başkanı Derviş Karakoç yapmış olduğu konuşmada, yeni alınan cami binasındaki toplantıdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Yeni binadaki eğitim şartlarının daha iyi olması ve cemaatin daha da artması ile birlikte cemiyette yeni hedeflerin alındığını dile getirdi. Teşkilatlanma Başkanı İbrahim Temel’in başkanlığındaki toplantıda 2012 faaliyet raporu sunuldu. Muhasebe raporunu Abbas Ergin, eğitim ile alakalı sunumu Eğitim Başkanı Bayram Yaşar aktarırken, yeni binanın inşaatında yaşanan zorlukları ise komisyon üyesi ve Şube Sosyal Hizmetler Başkanı Hüseyin Kaya aktardı. Her iki toplantıda da hazır bulunan Bölge Başkanı Murat Yüksel Ercan, yaptığı konuşmada, camileri Hz. Nuh’un (a.s.) gemisine benzeterek, değerlerine bağlı gelecek nesillerin ancak bu ibadethanelerin ayakta kalması ile korunabileceğine değindi. Bay ve bayan üyelerin yoğun ilgi gösterdiği program verimli konuların istişare yapılması ile sona erdi. Essen-Katernberg Ayasofya Camii yeni başkanını seçti Nürnberg Merkez Camii’nde görev değişimi 1971 yılındaki kuruluşundan bu yana Essen ve çevresinde yaşayan Müslümanlara hizmet veren Ayasofya Camii yeni başkanını seçti. Cemiyet Başkanı Satılmış Çorbacı görevini seçilen yeni başkan İsmail Kör’e devretti. Hasan Aslan Nürnberg Merkez Camii Başkanlığını Yusuf Güler’e devretti. Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile başlayan programın sunuculuğunu eski Cemiyet İmam Hatibi ve Cemiyet Eğitimcisi Halit Pişmek yaptı. Mutlak çoğunluğun sağlandığı kongrede, faaliyet raporunu okuyan Satılmış Çorbacı, yoğun katılımlarından dolayı tüm üyelere teşekkür ederek, kongrenin hayırlara vesile olmasını diledi. Essen Uyum Meclisi Başkanı Muhammed Balaban da selamlama konuşmasının ardından, geçmiş dönemde Ayasofya Camii yönetimi ve cemaati ile yapılan faydalı işlerin yeni dönemde de devam etmesini temenni ettiğini ifade etti. Daha sonra Cemiyet Muhasibi Metin Cey- lan ve Eğitim Sorumlusu Halit Pişmek, muhasebe ve eğitim raporlarını sinevizyon aracılığı ile sundular. Divan heyeti olarak Ruhr-A Bölge Başkanı Özcan Kuri başkanlığında, İsmail Saraç ve Ali Erdoğmuş teklif edildi. Oy birliği ile divan heyetinin oluşturulduğu programda Özcan Kuri tüm üyeleri selamladıktan sonra, eski yönetimin verdikleri raporları üyelerin onayına sundu. Raporların kabulünden sonra eski yönetim fesh edilerek yeni başkan adayı açık oylamayla seçime sunuldu. Tek aday olarak seçime giren İsmail Kör yeni cemiyet başkanı seçildi. Seçimin ardından İsmail Kör, kendi ekibi ile yapmayı planladıkları faaliyetleri dile getirerek, eski başkan ve ekibine değerli hizmetlerinden ötürü teşekkür etti. Ali Vuranoğlu Nürnberg’te görev değişimi için 92 üyenin katıldığı kurultay, 2010/12 yılları arasında yapılan faaliyetlerin yer aldığı bir sinevizyon gösterimi ile başladı. Daha sonra muhasebe ile ilgili bilgilerin aktarıldığı programda Nürnberg Merkez Camii Şube Başkanı Hasan Aslan, üç yıl boyunca verdiği hizmet sonrasında cami içerisinde aktif olan tüm teşkilatlara teşekkür etti. Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Orhan Sarı ve Teşkilatlanma Başkanı Hüseyin Karaaslan’ın da yer aldığı programda Sarı, yaptığı güzel çalışmalar sebebiyle eski şube başkanına teşekkür ederken; Karaaslan, istişarenin önemiyle ilgili şu sözlerde bulundu: “Allah Resûlü Uhud Savaşı’nda istişare ettikten sonra çoğunluğun kararını; Hendek Gazvesi’nde ise Selmân-ı Fârisî’nin teklifini kabul etti. Hudeybiye Anlaşması’nda ise mübarek zevcesinin fikrini kabul etmiştir. Bu örnekler Hz. Peygamber’in (s.a.v.) işlerinde istişareye ne kadar ehemmiyet verdiğini gösterirken, Hz. Ömer (r.a.) ile ilgili şu husus da görev değişimlerinde dikkat edilmesi gereken örnek tavrı bize anlatır niteliktedir: Hz. Ömer (r.a.) savaşlarda üstün başarılar gösteren Halid bin Velîd’i görevden alarak yerine komutan olarak başkasını atadığında Halid bin Velîd; ‘Ben İslam davasına er olarak da devam ederim.’ diyerek alınan karara saygı göstermiştir." Programda şubenin 3 yıllık çalışması ile alakalı dilek ve temenniler bölümünün ardından Nürnberg Merkez Camii Başkanlığına Yusuf Güler’in atandığı açıklandı. Güler’in birlik, beraberlik ve kardeşlik temalı konuşmasını tamamlaması akabinde Orhan Sarı, eski ve yeni Şube Başkanlarına plaket ve çiçek takdim etti. Kurultaya Hasan Aslan’ın tilavet ettiği Kur’ân-ı Kerîm ile son verildi. Bölgelerimizden camia | 08 Mart 2013 | 11 Württemberg’de İrşad programları devam ediyor Bergkamen’de kıtalar arası buluşma “Alim ile sohbet etmek lal-ü mercan incidir, cahil ile sohbet etmek günde bin can incitir.” anlayışından yola çıkan Württemberg Kadınlar Teşkilatı (KT) düzenlediği İrşad programlarına yoğun katılımla devam ediyor. Avusturalya Bölge Başkanı Abdülkadir Sula, Avustralya Gençlik Teşkilatı Başkanı Ali Arabacı ve İslami İlimler Okulu öğretmenlerinden ve Cemiyet Başkanı Ahmet Erdoğan ile Hamilton Şube Başkanı Ali Bayat Ruhr-A Bölgesini ziyaret etti. Rabia Özdemir “Şubelerimizde katılımcıları değerli hatibeler ile buluşturup, onlara feyiz dolu bir sohbet atmosferini yaşatabilmek ve bu vesile ile büyük bir salon programının organizesini üstlenebilme başarısını şubelerimize tattırmak amacı ile bu çalışmayı hayata geçirdik.” şeklinde konuşan KT İrşad Başkanı Rabia Özdemir, devamla şu ifadelerde bulundu: “Şubelerimizi daha aktif hale getirmek; cemaatlerimizi Kur’an sohbetleri ile buluşturup maneviyatlarını güçlendirmek; organize, kooperasyon ve şubeler arası dayanışmayı geliştirmek için bu çalışmayı İrşad Birimi olarak başlattık. Birbirine yakın üç şubenin ortak katılımıyla gerçekleşen bu proje sayesinde, şube irşad başkanları in- teraktif ve kollektif çalışmayı tecrübe etiler.” Kasım ile şubat ayları arasında toplam yedi salon programı icra edildiği belirtilirken, Bergkamen’den Betül Özbay, Türkiye’den eğitimci yazar Asuman Karamustafaoğlu, Hafız Münevver Arslan, Genel Merkez Hatibesi Cahide Yılmaz ve Hatibe Birden Yaşar’ın katılımıyla programda toplam 1660 kişilik bir cemaate ulaşıldı. “Aile ve Toplum”, “Hizmet Aşkı”, “Ümmet Şuuru”, “Tevhid”, “İslam Ahlakı”, “Kıyamet/Kıyam Et” ve “Namazın İçindeki İnciler” adlı salon programları ile katılımcılara bir kez daha “alim ile sohbet etmenin lal-ü mercan inci olduğu” yaşatıldı. Mart ayında ise, İrşad Başkanı Tünay Ermiş ve Türkiye’den Eğitimci Yazar Fatma Temir ile projenin tüm hızı ile devam edeceği bildirildi. Avustralya’da hafızlık tacı Avusturalya Kadınlar Teşkilatı hafızlık temalı bir program organize etti. “Hafızın Tacı” programında hafızlığını bitiren Selda Malkoç’un başarısı kutlanırken, tilavet yarışmalarında derece almış hanımlar da programın konukları arasında yer aldı. Programda yaklaşık 400 katılımcıya, hafızlık mertebesine yabancı diyarlarda da erişilebileceği mesajı verildi. Yoğun ilgi gören pogramın gündemi hafızlığın önemi ve dünya ile ahirette elde edilecek payesi idi. Halka Kur’an okumanın güzelliğini daha içten hissettirebilmek için programa Malezya’dan 2010-11 Kur’an okuma birincisi Suraya Binti Abu Hassan da katıldı ve Kur’an tilavetiyle gönülleri fethetti. Bunun yanı sıra Avustralya’da yaşayan, Endonezya’da Kur’an okuması ile 1983 yılında birinci olan Maisarah Mawar da tilavet edenler arasındaydı. Hafızlık yolculuğuna 2009 yılında başlayan Selda Malkoç’un programda yaptığı konuşma duygulu anlar yaşattı. Konuşmasına eşi Ercan Malkoç’a, hocası Zeynep Sertel’e ve kendi ailesine bu kutsal yolculukta verdikleri destek için teşekkür ederek başlayan Malkoç, hafızlık yolculuğunun meşakkatli bir yolculuk olduğunu, fakat niyet doğru tutulduğu takdirde ilahî yardımın bu yolculukta eksik olmayacağını belirtti. Aslında hafızlık yükümlülüğünün şimdi başladığını, asıl imtihanın ezberlenen ilahî kelamı hayata tatbik etmek olduğunu vurgulayan Malkoç, uzak diyarlarda hafız sayısının artmasını temenni etti. Avustralya’da ikincisi gerçekleşen hafızlık merasimi, katılımcılara Kur’ân-ı Kerîm mealinin hediye edilmesi ile sona erdi. Program sonrası gecenin güzelliğinden etkilenen katılımcılar, hafızlık derslerine başlama isteklerini dile getirdiler. İsmail Çakır Avustralya’dan gelen misafirler, Ruhr-A Bölge Başkanlığını ve çevre cemiyetleri ziyaret ettikten sonra Bergkamen Dârü’l-erkam Camii’ne gelerek, ilgililerden bilgi alıp cemaatle sohbet ettiler. Gençlik Teşkilatı Başkanı Ali Arabacı, binlerce kilometre uzaklıktan gelerek Bergkamen’daki kardeşlerle buluşmanın ve bu buluşmanın selamını tekrar uzaklara götürmenin sevincini yaşadığını belirtti. Gösterilen yakın ilgiden memnuniyet duyan Arabacı, yapılan hizmetleri takdir ederek, Kanada ve Avusturalya’da dört adet okul kurduklarını kaydederek, bu hizmetlerin sıkı bir disiplin anlayışıyla yapılması gerektiğini ifade etti. Ruhr-A Bölge Başkanı Özcan Kuri, çok uzaklardan gelen misafirlerin kendilerine şeref verdiklerini ve yapılan bilgi alışverişinin çok verimli olduğunu ifade etti. IGMG’nin dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşlarından biri olduğunu, bu kıtalar arası ziyaretin bunun bir göstergesi olduğunu ifade eden Kuri, ev sahibi Bergkamen’in ilgililerine de teşekkür etti. Dârü’l-erkam Camii İmam Hatibi Salih Özbay misafirlere hitabında, “Değerli kardeşlerimizin kıtalar ötesinden gelmesiyle şu an İslam kardeşliğinin en güzel örneklerinden birini yaşıyoruz. Bu kardeşlik samimiyetinin ve hizmet heyecanının artarak devam etmesini temenni ediyorum.” ifadelerinde bulundu. 80 dönüm arazi üzerinde 1200 kişilik okul kurulduğunu anlatan misafirler, Avusturalya’da 160 bin Türk ve 7 caminin olduğunu belirterek durum değerlendirmesi de yaptılar. “Önden Gidenler” anılıyor İrşad çalışmaları kapsamında başlatılan “Önden Gidenler” programları şubelerde gerçekleştiriliyor. Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Bosna Hersek eski Cumhurbaşkanı Merhum Aliya İzzetbegoviç, MalcomX, Mehmed Zahid Kotku, Mahmud Sami Ramazanoğlu, Muhammed Hamidullah gibi İslam büyüklerinin anlatıldığı ve anıldığı “Önden Gidenler” programları cemaatin büyük ilgi ve takdirini topluyor. Bremen Fatih Camiinde gerçekleşen programda Bölge Başkanı Zeki Başaran, bu büyük İslam önderleri hakkında bir konuşma yaparken, İranlı Kari Ali Ramazani’nin Kur’an tilaveti programdaki manevi havayı zirveye taşıdı. Program çercevesinde yapılan hatimler bu değerli isimlerin ruhuna hediye edildi. Kuzey Ruhr Bölgesi Osnabrück Merkez Camii’ndeki programda misafir hatipler olarak Avusturya’dan Necati Sezgin, Danimarka’dan Fatih Aksay ve Kuzey Ruhr Bölge Başkanı Ufuk Ulun, Bölge İrşad Başkanı Osman Arslantürk yer aldı. Ufuk Ulun okuduğu şiirlerle, Necati Sezgin de o güzel tilavetiyle okuduğu Kur’ân-ı Kerîm ve ilahiler- le programa güzellik kattı. IGMG Genel Merkez Hatibi Fatih Aksay, Peygamberimiz’den (s.a.v.) “Bir kimse ahirete irtihal ettiği zaman, onu bir grup Müslüman hayırla yad ederse, Allah Teâlâ onun bir kısım günahlarını af eder.” hadisini nakletti. Aksay, Necip Fazıl Kısakürek’in bir şiiriyle geçmişleri hayırla yad ederek konuşmasını sonlandırdı. Hannover Ayasofya Camiinde gerçekleşen programda da Hannover Bölge Başkanı H. Davut Toklu ve Şube Başkanı Ayhan Aydın yapmış olduğu konuşmalarda, önden gidenleri saygıyla yadederken, ahde vefayı sevgili Peygamberimiz’den misaller vererek anlattı. Program okunan Kur’ân-ı Kerîmler, ilahilerle davam etti. Buradaki programda cami cematinden vefat edenler de anıldı. Hollanda’da ise Schiedam İslam Merkezi ve Zafer Gençlik’in ortaklaşa tertip ettiği programa, İlahiyatçı-eğitimci ve Millî Görüş eski Genel Başkanvekili Dr. Yusuf Işık konuşmacı olarak katıldı. Program, Zafer ve Birlik Gençlik Teşkilatlarının tarafından günler öncesinden başlatılan 1000 Hatim Projesinin duası ile son buldu. 12 | Hayatın İçinden camia | 08 Mart 2013 Sorumluluk Bilinci İlhan Bilgü Ayetlerin de işaret ettiği gibi Müslüman olarak sorumluluk bilincimiz, sonumuzun hüsran ya da mükâfat ile neticelenmesine yol açacaktır. Seçim ve tercih bizim elimizdedir. Ancak, her tercihin ve seçimin de bir hesabı olacaktır. Tercihimizi hesabını rahatlıkla verebileceğimiz şekilde yaparsak işte o zaman Allah’ın izni ile kurtuluşa erenlerden olabiliriz. İnsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden birisi sorumluluk yüklenmesi ve yüklendiği bu sorumluğun da gereğini yerine getirmesidir. O hâlde insanın sorumluluğu dediğimizde ne anlayacağız sorusu burada gündeme gelecektir. Bu sorunun cevabı ise üç ana kategoride incelenebilir ki, ilk kategori aslında diğerlerini de kuşatan bir kategoridir. İnsanın Allah’a karşı olan sorumluluğu, diğer insanlarla varlıklara karşı olan sorumluluğu ve kendisine karşı olan sorumluluğu gibi üç başlıkta incelenebilen bu kategoriler de gösteriyor ki, sorumluluk insanoğlunun vazgeçemeyeceği görevleri ile ilgili yükümlülüklerini hatırlatmaktadır. Allah’a karşı sorumluluk, her şeyden önce insanların yaratılış gayesi olan kulluğun gereği gibi yerine getirilmesi demektir ki, bu aynı zamanda, diğer insanlara, tabiata ve Buhârî ve Müslim’in rivayet ettikleri meşhayvanlara karşı sorumlulukları da içermekhur bir hadis vardır. “Dikkat edin! Hepiniz çotedir. İnsanın kendisine karşı olan sorumlubansınız ve hepiniz sorumluluğu altında buluğu ise, yine yüklendiği bu kulluk görevini lunanlardan mesulsünüz.’’ (Buhârî, Ahkâm, bizzat kendi nefsine hatırlatarak yerine ge1; Müslim, İmâre, 20) şeklindeki bu hadis tirmesidir. Görülüyor ki, insanın her türlü soen başta bu toplumsal sorumluluğa işaret rumluluğu her zaman “kul olma” sorumluluğu etmektedir. Her ne kadar hadisin orijinal metile doğrudan bağlantılıdır. ninde geçen kelimeler (râ’in ve raiyyet) çoban Şu halde, günümüzün moda tabiri ile ve çobanın sorumlu oldukları şeklinde söy“toplumsal sorumluluk” da insanın yükümlenmiş olsa da bu kelimeler aslında sorumlulenmesi gereken sorumlulukların başında luk sahibi ve sorumlu olunan şeyler anlamlagelmektedir. Avrupa’da yaşayan Müslümanrındadır ki, raiyyet daha sonraları bir devletin lar olarak ise bizin için toplumsal sorumluluk, yurttaşları anlamında da kullanıla gelmiştir. birkaç başlıkta incelenebilir. Her şeyden önce Hadis, bize burada, sahih bir İslam inancına sahip olarak, ge- “İnsanlar, her hangi bir imti- sorumluluk bilincinin lecek nesillere İslam’ı handan geçirilmeden, sadece önemini hatırlatmaktadır. aktarmak, bu süreçte İnsanın sorumlucemaat olma bilinci ile iman ettik demeleriyle bırakıhareket ederek İslam lıvereceklerini mi sandılar?” luğunu yüklenip yerine getirip getirmemetoplumuna aidiyetimisi aslında bir imtihan sürecidir de. Kur’ân-ı zi öne çıkarmak gerekmektedir. İçinde bulunKerîm, insanların sadece inanıp inanmaduğumuz toplumların karşılaştıkları toplummakla değil aynı zamanda başka şeyler ile sal sorunlara ilgisiz kalmayıp İslami birikim de imtihan edileceğini bildirir: “İnsanlar, her ve kimliğimiz ile bu toplumun geleceğine hangi bir imtihandan geçirilmeden, sadece katkıda bulunmak da bir başka başlık olarak iman ettik demeleriyle bırakılıvereceklerini mi değerlendirilebilir. Buradan hareketle, özelliksandılar?” mealindeki (Ankebût suresi, 29:2) le, herhangi bir cemiyetimizde görevli olanbu ayet hayatın aynı zamanda bir imtihan larımızın cemiyet prensiplerine bağlı kalarak, alanı olduğunu, imtihanın da sorumlulukları üstlendikleri görevi ihmal etmeden yerine gegereği gibi yerine getirmekle geçilebileceğitirmelerini de bu toplumsal sorumluluk içinde ne işaret eder. Nisâ suresinin 36. ayeti ise değerlendirmek mümkündür. Belki de bizim Allah’a karşı sorumluluk ile diğer insanlara için toplumsal sorumluluk böylece anlam kakarşı sorumluluğu beraberce zikreder ki, bir zanmaktadır. Zira, herkes her işi yapmakla Müslüman toplumun sosyal sorumluluklarını değil, farklı işleri ve görevi uyumlu bir şekilde hatırlatır: “Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir yapmakla sorumluluk örneği sergileyebilir. şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.’’ (Nisâ suresi, 4:36) İnsan sorumluluğunun gereklerini yerine getirmez ise, bundan dolayı mesul olacak, hesaba çekilecektir. Ayrıca sorumluluğu yerine getirmemek insanı, diğer insanların haklarını ihlal etmeye ve çok bilmişlik hastalığına yakalanmaya yol açar. Nitekim Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de insanın, kendisine yüklenen emaneti yüklenmesi meselesine işarette bulunurken bu sorumluluğu yerine getirmemesi durumda zalûm ve cehûl hâle geleceğini bildirmektedir. “O gerçekten çok zâlim ve çok câhildir.” (Ahzâb suresi, 33:72) şeklinde meali verilen ilgili ayette geçen zalûm kelimesini, müfessir Hamdi Yazır, çok zâlim, zulme haksızlığa çok yatkın, Allah’ın ve Allah’ın kullarının haklarını yüklendiği halde, gerektiği gibi ifa etmeyip kendine yazık eden anlamında açıklarken, cehûl kelimesini de, iddiası gibi âlim değil, aksine çok cahil, çünkü akıbetinin nasıl olacağını bilmeyen, onun için de zulmeden şeklinde açıklamaktadır. Ayetlerin de işaret ettiği gibi Müslüman olarak sorumluluk bilincimiz, sonumuzun hüsran ya da mükâfat ile neticelenmesine yol açacaktır. Seçim ve tercih bizim elimizdedir. Ancak, her tercihin ve seçimin de bir hesabı olacaktır. Tercihimizi hesabını rahatlıkla verebileceğimiz şekilde yaparsak işte o zaman Allah’ın izni ile kurtuluşa erenlerden olabiliriz. Peygamberler dini öğretmekle sorumlu tutulmuştur İnsanoğlu, sadece aklını kullanarak bütün faziletlere erişmeye muktedir bir varlık değildir. Nefs, menfaat, arzu, şer, hırs, kıskançlık, dünyevi istekler gibi unsurlar onun doğruyu bulmasında yanıltıcı faktörlerdir. Bundan dolayı, kendilerini onlardan daha iyi bilen yaratıcının rızasına ulaştıracak amelleri, en doğru toplum düzenini, iyi ve kötünün gerçekte ne olduğunu bildiren ve yaratıcı tarafından seçilip görevlendirilen peygamberler, insanoğluna rehber olarak gönderilmişledir. Peygamberler, yaratıcının merhamet göstergesi olarak da kabul edilebilir. Onlar sayesinde, insanoğlu aklın ve felsefenin zaman zaman yanıltıcı ışığından kurtulmuş, en doğru bilgiye hiç bir zahmete katlanmadan ulaşmışlardır. Bu yönüyle de insanoğlunun “Allah bizlere takip edilecek yolu göstermedi” tarzındaki mazeret kapılarını da kapanmıştır. Kur’an bu gerçeği şöyle ifade eder: “Biz pey- rine gönderileni açıklayasın ve düşünüp ibret gamberleri (rahmet) müjdecileri ve (azap) haalsınlar diye sana da, bu Kur’an’ı indirdik.” bercileri olarak gönderdik ki; peygamberler(Nahl suresi, 16:44) Bu yönüyle baktığımızda den sonra insanların Allah’a karşı (özür diye her peygamber birer öğretmendir. Nitekim ileri sürebilecekleri) bahaneleri olmasın. Allah Peygamber Efendimiazizdir ve hükmün(s.a.v.) yaşamında de hikmet sahibidir.” “Allah beni zorlaştırıcı, sıkıntı zin da bunun en bariz ör(Nisâ suresi, 4:165) “Biz peygamber gön- verici, yanıltıcı ve şaşırtıcı ola- neklerini görürüz. O, dermedikçe kimseye rak göndermedi. Lakin beni devlet başkanı, hakim, azap etmeyiz.” (İsrâ muallim (öğretici, eğitici) ve komutan, imam, hatip, vâiz, eş, baba, dede suresi, 17:15) Bu bakımdan kolaylaştırıcı olarak gönderdi.” gibi vasıfları yanında özel bir muallim idi. peygamberlerin asıl Zira Yüce Kur’an’ın “Kitabı ve hikmeti öğreten fonksiyonları ve sorumluluklarını dini açıklama, bir elçi” (Bakara suresi, 2:129) diye tanıttığı anlaşılır kılma, şüpheleri izale etmedir. Bu soResûlû Ekrem’in, farklı zaman ve mekanlarrumluluk kendilerine Kur’ân’da da belirtildiği da “Allah beni zorlaştırıcı, sıkıntı verici, yanıltıüzere Allah tarafından verilmiştir: “Biz kime cı ve şaşırtıcı olarak göndermedi. Lakin beni bir Resûl göndermişsek, onu ancak kavminin muallim (öğretici, eğitici) ve kolaylaştırıcı olarak diliyle göndermişizdir. Ta ki onlara açıklasın…” gönderdi” (Müslim, Talâk 29) buyurduğu bilinir. (İbrahim suresi, 14:24) “…İnsanlara, kendile- Bir gün evinden çıkıp mescide giren Resûlullah (s.a.v.), orada halka olmuş iki gruptan birisinde Kur’an okunup dua edildiğini, diğerinde ise ilim öğrenildiğini ve ilim öğretildiğini görür. Resûlullah (s.a.v.), “Her biri hayır üzeredir. Şunlar Kur’an okuyorlar ve Allah’a dua ediyorlar; Allah dilerse onlara verir, dilerse vermez. Bunlar da ilim öğreniyorlar ve ilim öğretiyorlar. Ancak ben bir muallim (öğretmen / eğitimci) olarak gönderildim” buyurmuştur. (Dârimî, Mukaddime 32; İbn Mâce, Mukaddime 17). Tüm peygamberler ve Peygamberimiz (s.a.v.) bu sorumluluklarıyla, Allah’tan gelen vahyi direkt iletmekten ziyade onu yaşayarak bir aksiyon haline getirmişler ve dinin yaşanabilirliğini göstermişlerdir. Dolayısıyla da sünnet bizim dini anlama, yaşama ve yaşatmadaki Kur’an’dan sonraki en önemli ikinci kaynağımız olmuştur. Hayatın İçinden camia | 08 Mart 2013 Fıkıh Kösesi M. Hulusi Ünye Âdâb-ı Muâseret Sebahat Özcan Aile içinde eşlerin cinsiyetlerine göre bir görev ayrımına gitmeleri dinen zorunlu mudur? Fıkhî olarak aile içinde erkeklerin görevleri şunlardır, kadınların görevleri bunlardır, anlamında kesin çizgilerle bir görev dağılımı söz konusu değildir. Ancak Nisâ suresinde1 işaret edildiği vechile, kadınların ihtimamla korunup gözetilmesinden erkekler sorumlu tutulmuştur, bu nedenle onların bedenen ağır ve yorucu mükellefiyetlerden korunması gerekliliği mühimdir. Yine ayetten hareketle kadın ve erkek farklı alanlarda üstün yeteneklerle donatılmışlardır; aile içerisinde de bu yeteneklerini en verimli şekilde kullanabilecekleri rolleri üstlenerek, birbirlerine göz aydınlığı eşler olmak durumundadırlar. Bunun haricinde karı-kocanın her birisi sahibi oldukları evin eş başkanlarıdır. Atacakları her adımı “Onların işleri, aralarında danışma (istişare) iledir” âyetinde hakikatini bulan “danışma” ile atar, birbirleriyle istişare ederek, fikirlerine saygı duyarlar. Bu bağlamda aile içi fikir farklılıkları nasıl değerlendirilmelidir? Eşlerin yetişkin olmaları hasebiyle mutlaka kendilerine ait bir muhakeme güçleri vardır. Bilgileri, görgüleri ve buna dayalı olarak fikir sahibi olmaları kaçınılmazdır. Elbette uyumlu bir aile olmak için eşlerin azami ortak noktalarının olması elzemdir. Ancak her noktada birinin diğerini tasdik etmediği noktalar olabilir. Eşler arasındaki ihtilaf, itikadi konularda, ibadetlerin edasında, haram ve helal sınırlarında, kısaca “Şeair-i İslam” dediğimiz hususlarda zıt kanaatlere sahip olmaya kadar varmadığı sürece dinen mahzur teşkil etmez. Eşlerin farklı zevklere, düşüncelere, hayat bakışına sahip olmaları, onlar için bir zenginlik olarak algılanmalı, dinî esaslar etrafında birleşen çiftler, birbirlerini tekdüzeleştirmek gayretinde olmamalıdır. Bunun yanı sıra Kitap ve Sünnet’le tesbit edilmiş hususlara uyulması konusunda eşler birbirlerini uyarmalıdır. Bu durumda ölçü bellidir; dinin temel kaynaklarında kesince belirtilen bir hususa, kadın ya da erkek farketmeden tüm Müslümanlar uymalıdır. Bu durumda şahsi fikirlerdeki mutabakattan ziyade dinî esaslardaki fikirbirliği esastır. İslam’ın temel prensipleri, kadına ya da erkeğe göre değişiklik arz eden prensipler değildir; örneğin iffetli olmak, sadece kadının görevi değil, erkeğin de dinî yükümlülüğüdür. Zira İslam’ın temel prensipleri Allah (c.c.) tarafından belirlenir, kullar tarafından değil. Bunun yanında günlük yaşamın ufak ayrıntıları konusunda tabi ki ihtilaf hasıl olabilir, sınırı Allah (c.c.) tarafından çizilmeyen her kural, eşler arasında sorgulanabilir ve tartışılabilir. Eşler arasındaki huzursuzluk neticesinde boşanma bazen sosyal bir tabu olarak algılanabiliyor. Bu duruma karşı Kur’anî duruş nasıldır? Soruda sorulduğu gibi, karı-koca arasında huzur kalmamış, geçimsizlik devam ediyor ve bütün sulh yolları sona ermişse, eşler Allah’ın sevmediği bir helal olan ayrılma, yani boşanma yoluna gidebilirler. Burdaki temel husus “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir.”2 ayetine uygun davranmaktır ki, bu ayet hem beraberliğin, hem de boşanmanın “güzellikle, hoşlukla” gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çeker. Boşanmalarda hakim huzurunda yapılacak muhakemeden sonra ortaya çıkacak karara göre hareket edilir. Boşanan kadın iddeti müdddetince kocasının göstereceği yerde kalabilir. Bu süre içinde kadının nafakası kocası tarafından ödenir. Mihir peşin olarak ödenmemişse koca tarafından ödenir. Her iki tarafın da ayrılmak üzere müracaat yapma hakları vardır. Eşlerin Müslümanlara hizmet ederken ailelerini ihmal etmeleri mümkün müdür? Eşlerin birbirlerini ne amaçla olursa olsun ihmal etmeleri tasvip edilemez. İslam’da kişinin kendisini sadece ibadete adaması, ailesini ihmal etmesi hoş karşılanmaz. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.), zaman zaman ibadete düşkünlüğü sebebiyle eşlerini ihmal eden sahabelerin hanımlarının şikayetlerini dinlemiş ve kocalarını böyle yapmamaları hususunda uyarmıştır. Onlara dini kendisinin tebliğ ettiğini, ibadet de yaptığını, evlendiğini, çocuklarının da olduğunu, kendisinin ailesine karşı en hayırlı insan olduğunu bir çok defa dile getirmiş ve “İşlerin en hayırlısı orta olanıdır.”3 buyurmuştur. 1 Nisa: 4:34 Bakara, 2:229 3 İbn Abbas (ra)’dan, Merfu olarak, Deylemî 2 | 13 Cemiyette kadın-erkek ilişkileri İnsanlar arasındaki ilişkilerde farklı ölçüler mevcuttur. Evlatlarımıza, işverenimize, iş arkadaşlarımıza ve eşlerimize karşı olan davranışlarımız birbirlerinden farklılık arz eder, her ilişkinin farklı boyutları vardır. Bu yazıda sosyal ilişkilerde kadın-erkek münasebetlerine değineceğiz. İslam’ın temel prensiplerinden biri ifrat ve tefritten uzaklaşıp, mutedil yolu takip etmektir. Kadın-erkek ilişkilerinin ifrat boyutu, belki modern hayatın en bariz handikapı olan laubalilik ve ciddiyetsizliktir. Tefrit boyutu ise, karşı cinsi görmezden gelmek, hatta onlardan adeta kaçarcasına yüz çevirmektir. Kadın-erkek ilişkilerini Asr-ı Saadet’ten örneklerle izah edecek olursak; mümin kadınların sık sık Efendimiz’in huzuruna çıkıp, ona hallerini arzettiklerini, ondan nasihat istediklerini ve tebliğ faaliyetinde çok önemli rol oynayarak, eğitim ve öğretime katkılarda bulunduklarını görürüz. Efendimiz (s.a.v.), kadınlara ihtiram gösterirdi. Nitekim Hatice validemizin (r.a.) vefatından sonra ne zaman Hz. Hatice’nin bir arkadaşına rastlasa, ona hürmeten hırkasını yere serer, oturmasını rica eder ve onunla muhabbet ederdi. Yine Hz. Aişe’nin (r.a.), Efendimiz’in (s.a.v.) vefatından sonra kadın ve erkeklere ders vermesi kadının İslam’da sosyal bir birey olarak haiz bulunduğu yeri ifade etmek adına güzel bir örnektir. Dinimizde kadın, sadece aile içi sorumluluklarını yerine getiren “anne” sıfatıyla değil, sosyal sorumluluklar üstlenen, toplumun sorunlarına deva olacak çözümler üretip bunları uygulamaya koyan bir birey konumundadır. Hz. Hatice’nin ticaretle uğraşması, Hz. Safiye’nin diğer Müslüman kadınlarla birlikte müşriklere karşı mücadelelerde aktif rol oynaması kadının İslami algıdaki bu mühim pozisyonunu hatırlatan diğer örnekler olarak sıralanabilir. Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber hanımlarına hitap ile kadın ve erkekler arasındaki konuşma adabının şöyle talim edilmesini buyurur: “Sözü yumuşak (ve tatlı bir eda ile) söylemeyin ki, kalbinde hastalık bulunan kimse tamah etmesin; güzel (şüpheden uzak bir biçimde) söz söyleyin.” (Ahzâb suresi, 33:32) Demek ki, kadın-erkek arasındaki konuşma adabının ana prensibi ağırbaşlılıktır. Burdaki ağırbaşlılıktan kasıt, aşırı samimiyet ya da sesin tamamen gizlenmesi değildir; münasebetlerde esas olan dengeyi tutturmaktır. Ağırbaşlılıktan kasıt müminlerin kendilerine yakışır doğallıkta ve birbirlerine kardeşlik mesafesinde davranmalarıdır. Bunu mümkün ve daha kolay kılmak için en önemli etmenlerden biri de davranışlara dikkat etmenin yanında kadın ve erkeğin dışarda giyindiği kıyafetlere ehemmiyet göstermeleridir. Tesettürü maksadıyla yerine getirenler, tesettürün sosyal ilişkileri düzenleyen sınırların varlığını görsellikleriyle ifade etmeyi amaçlarlar. Bu husus, kadın-erkek arasında gözetilmesi gerektiği gibi, kadın-kadın ilişkilerinde de dikkat edilmesi gereken bir boyuta sahiptir. Tesettür, müminlerin sadece karşı cinslerine karşı gözetmeleri gereken bir mevzudan öte, hemcinslerinin yanında da ifa edilmesi ile farklı bir anlam kazanır. Kadınlar, erkeklere karşı görsel olarak muhafaza etmek zorunda oldukları sınırların yanında, kendi hemcinsleri arasında da bazı sınırları korumak durumundadırlar ve bu sınırlar sadece kıyafet ile sınırlı değildir. Bir mümin konuşmasından, oturup kalmasına değin her türlü hâl, hareket ve tavırlarına sadece karşı cinslerin yanında değil kendi hemcinsleri arasında da dikkat etmelidir. Sadece kadınlar ya da sadece erkekler var diyerek argo ve küfürlü konuşmalarda bulunmak, laubali hareketler yapmak bir mümine yakışmaz. İslami ahlak, kadın ve erkeğe kişilik kazandırır. Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet ışığında ahlaklanmış insanlar, ibadetlerin kazandırdığı nefis terbiyesi ve şahsi eğitimin yanında, cemiyet ve tüm insanlığa fayda sağlamak gayretinde olmalıdır. Kadın ya da erkek tüm müminler, kendilerini ve gelecek nesli yetiştirmek gayreti sebebiyle cemiyet içerisinde sorumluluk alırlar. Büyük ve küçüklere örnek şahsiyetler olarak, yılmaz bir azimle cemiyetin hayrı için değişik faaliyetlerde bulunmak, insanın şahsi tekamülü için çok etkili olabilir. Dolayısıyla her mümin varlığı ile taşıdığı önemin bilincinde olarak hem kendine, hem de başkalarına fayda sağlama gayretinde olmalıdır. Kadın ya da erkek farketmeksizin her mümin, sosyal hayatta taşıyabildiği ve faydalı olabildiği kadar aktif olmalı. Rabbimiz her insanı farklı özelliklerle donatmıştır; dolayısıyla her insanın ayrı yetenek ve becerileri vardır. Bu yetenek ve becerilerimizi başka insanlarla kurduğumuz ilişkilerimiz esnasında, keşfetmeli; farkına vardığımız yeteneklerimizi toplum yararına kullanmalıyız. Özellikle mümin kadınlar, günümüzde giderek artan eğitim imkânlarından sonuna kadar faydalanmalı, mümin sıfatlarının yanına “bilgili, eğitimli” gibi hususiyetler ekleyerek içinde bulundukları toplumun zenginleşmesi adına insiyatif alabilecek kapasiteye ulaşmalıdırlar. 14 | Camilerimiz camia | 08 Mart 2013 Ruhr-A Bölgesinde bir ilk: Hamm Hövel Mevlana Camii Hikayesi 1976-77 yıllarında başlayan Hamm Hövel Mevlana Camii, maden ocaklarında çalışan işçiler tarafından kurulmuştur ve şehrin ilk camii olma özelliğini taşır. Hasan Oda • Hayati Bozacı • Zeynep Gencer • Rahime Söylemez Maden ocağı çalışanlarını barındırmak için inşa edilen ve Almanca’da “Heim” (Türkçe “Yurt”) denilen yerin bir bölümü cami için kiralanır. Müslümanların ibadet etme ihtiyaçlarını karşılamak için mescit hizmeti gören bu yerde maden işçileri iş dönüşünde veya işe giderken ibadetlerini ifa ederler. Ancak burası sırf maden işçilerine hizmet sunmamış, tüm bunların yanı sıra camide işçi çocuklarına din eğitimi de verilmiştir. Nitekim cemaat çoğalıp talep artınca, caminin yan kısmının da alınmasına karar verilir; böylelikle Hammer Str. 193 adresinde bulunan binanın bir kısmı cami olarak faaliyete geçer. İlerleyen zaman içerisinde maalesef cemaat arasında fikir ayrılıkları ortaya çıkar. Farklı bir fikri savunan cemaatin bir kısmı, eskiden “Heim” olarak bilinen binaya yerleşir ve burada DİTİB’e bağlı bir cami kurarlar. Diğer cemaat ise Millî Görüş istikametinde böylelikle Ruhr-A Bölgesinde bir ilk yaşanarak o dönemlerde maddi yetersizlik nedeniyle kiralanan camilerden sonra ilk defa cami için bir bina satın alınmış olur. Caminin satın alınmasıyla gerçekten büyük bir başarı ve öz güven sağlanmıştır. O zamandan günümüze kadar cami değişik inşaat çalışmaları ile birçok kez değiştirilir. En son şu anki görünümünü elde eden cami böylelikle hizmete daha uygun hale getirilir. Eskiye dayanan cemaatler arasındaki anlaşmazlıklar, dönemin Cami Başkanı olan İsmail Bozacı tarafından sonlandırılır. Böylelikle her iki cemaat ortak faaliyetlerde bulunma imkanına kavuşurlar. Beraber iftarlar açılır, bayram ve kermeslerde karşılıklı hediyeleşmeler düzenlenir. Bütün bunların yanı sıra diğer dinler ve belediye ile diyaloğa geçilir. Hamm Hövel Mevlana Camii şimdiki yerine, yani caminin kurucuları arasında yer alan Celaleddin Köse’nin satılığa çıkardığı eve 1987’de taşınmıştır. Bu ev satılığa çıka- 1987 yılında Millî Görüş cemaati Hammerstr. 128 adresinde bir yer satın alır ve böylelikle Ruhr-A Bölgesinde bir ilk yaşanarak o dönemlerde maddi yetersizlik nedeniyle kiralanan camilerden sonra ilk defa cami için bir bina satın alınmış olur. ilerler ve Necmettin Erbakan’ın önderliğini yaptığı fikre sarılırlar. Hamm Hövel Mevlana Camii’nin hikayesini bizlere anlatan ağabeyin deyimiyle iki caminin arasında yalnızca “Berlin duvarı”na benzeyen bir duvar vardır. Her iki cami de üyeleri ve cemaatleri sayesinde ayakta kalır ve hizmet etmeye devam eder. 1987 yılında Millî Görüş cemaati Hammerstr. 128 adresinde bir yer satın alır ve rılınca Hamm Hövel cemaati bu evi almayı uygun görür. Cemaatte aktif hizmetlerde bulunan ve caminin yönetiminde bulunan Nuri Çaktı, Habib Silme, Celaleddin Köse, İsa Kement, Osman Oda, İsmail Bozacı gibi isimlerin girişimleriyle caminin mülkiyeti 210 bin marka satın alınır. Cemaatin gayretli çalışmaları neticesinde her hangi bir bankadan kredi alınmaz, cemaat kendi birikimleriyle camiyi peşin olarak satın alır. Caminin ilk başkanı Mehmet Taşkıran’dan sonra İslam Bozacı’nın başkanlığa gelişine kadar birçok kişinin yönetimde emeği geçer. Örneğin Hüseyin Torun bir yönetim toplantısında cami başkanı ilan edilir ama kendisinin bundan birkaç hafta sonra haberi olur. Bu durum cemaat içerisinde hâlâ tebessümle hatırlanacak bir hatıra olarak kalır. Zaman ilerledikçe cami yönetimi düzene girer ve faaliyetler hız kesmeden devam eder. 90’lı yıllarda camiye başkanlık eden İslam Bozacı görevini sonradan Osman Oda’ya devreder. Sonrasında İsmail Bozacı başkanlığa seçilir ve bu görevini 14 sene sürdürür. Bu zaman içerisinde iki sene ara verir ve akabinde görevini dört sene devam ettirir. 2006’dan bu yana cami başkanlığı görevini yürüten Hayati Bozacı ise, Almanya’ya turist olarak gelir; ancak evlenip Almanya’da kalmaya karar verir. Cami Başkanı Bozacı geçen yıllardaki çalışmalarını şöyle anlatıyor: “Cami başkanlığına geldiğimde cami üyesi sayısı 92’lerde idi. Şimdi ise bu sayı 122’lerde. Cuma günleri kalabalık olduğu için bazen cami yetersiz kalıyor, Cuma cemaati 100 kişiyi geçiyor. Üye sayısına açıkçası önem vermedik. Eğitim ve caminin durumu daha çok ön planda oldu bu son dönemde. Her dö- nem farklı bir uğraş ve farklı bir mesafe katedildi. İlk yönetim bu binayı satın almak ve ibadet edilebilir hale getirmekle görevlendirilmişler. Daha sonraki başkanlar kalorifer döşetmişler ve eğitim için mekan oluşturmaya başlamışlar. Biz ise camiyi son haline getirdik; cami genişledi. Dört sınıfın yanına üç sınıf daha ekledik ve böylelikle caminin genel havasına bir katkıda bulunduk. Şu son dönemlerde inşaatın dışında eğitime çok ağırlık verdik. Ayriyeten iki sınıf da Gençlik Teşkilatı için yapıldı. Şu an toplam kayıtlı 85 talebemiz var ve imamımızın dışında beş tane eğitimci görev almakta.” Bozacı, camide yürütülen eğitim ve gençlik faaliyetleri ve Kadınlar Teşkilatının çalışmaları hakkında da şöyle bilgiler veriyor: “Gençliğimiz aktif ve son yıllarda sabit bir sayıyla çalışmalarına devam etmekte. Pazar sabahları sabah namazından sonra kahvaltının yanı sıra, haftalık dersler ve sosyal faalim Kavis yetlere yer veMerhum Ekre riliyor. Kadınlar Teşkilatı ise yıllardan beri çalışmaları nef is ““Her Her nef is mutlaka ölümü mutlaka ölümü tadacaktır.” tadacaktır.” „„Jede Seele Jede Seele camia | 08 Mart 2013 Camilerimiz | 15 wird den Tod wird den Tod erfahren.“ erfahren.“ (Sure Anbiya, [21:35]) (Sure Anbiya, [21:35]) En En acılı acılı gününüzde gününüzde yanınızdayız. yanınızdayız. Beistand, Beistand, wenn wenn er er am am nötigsten ist. 1995 yılındaki bölge cemiyet başkanları toplantısı ve aktif yönetimiyle her birime örnek olmuş ve camimize maddi yardımlarını esirgememiştir. Biz sadece cami faaliyetlerinde kalmayıp sosyal alanlarda da aktif durumdayız. Örneğin Alman komşularımız ile aramız çok iyi. Onları Ramazan’da iftara davet ediyoruz. Böylelikle güzel sohbet ortamları oluşuyor. Yılda üç kez düzenlediğimiz kermeslere geliyorlar. Aynı şekilde yine Türk mutfağına özel olan güzel yemekler eşliğinde muhabbet ortamları oluşturuyoruz. Bu ilişkinin böyle devam etmesi için bazı tedbirler de almıyor değiliz. Onlara rahatsızlık vermemek için akşam ve yatsı namazlarından dağılırken cemaate sessiz olmalarını özellikle hatırlatıyoruz. Bayram öncesi veya teravih zamanı komşularımıza nezaketen bu durumu bildirir, hoşgörü ile karşılamaları için onlara açıklama yaparız. Hamm Belediyesi’ni ise senede bir iki kez davet eder, bizler de onları ziyaret ederiz. Hasan Oda kardeşimiz bu alanda camimizi temsil ediyor. Hamm’da tam olarak 18 resmî cami var. Ama şunu söyleyebilirim; biz Millî Görüş olarak eğitime önem vermekteyiz. Bunu oluşturulan sınıf sayılarından ve verilen eğitimden görebilirsiniz. Eğitimin sürekli ve verimli olabilmesi için eğitimcinin çok sık değişmemesi gerektiğini düşünüyorum. Hem Hamm’da, hem de Ruhr-A’da en uzun görev yapan cami hocası bizim şubemizde görev yapmıştır; Hocamız Ekrem Kavis 1992 yılında göreve başlamış, tam 16 yıl kadar uzun bir süre boyunca camimizin imamlığını üstlenmiştir. Ekrem Kavis’in eşi Rukiye hanım da Kadınlar Teşkilatı ile yakından ilgilenmiştir. Camimize gelen hanım ve genç bayanlara eğitim vermiştir. 2008’den bu yana ise imamımız Ziya Baykal hoca ve değerli hanımı camimizde görevlidirler ve onlar da büyük bir özenle çalışmalara katkıda bulunmaktadırlar.” İslam İslamToplumu ToplumuMillî MillîGörüş Görüş IGMG IGMGCenaze CenazeYardımlaşma YardımlaşmaDerneği Derneği Boschstr. Boschstr.61-65 61-65· ·D-50171 D-50171Kerpen Kerpen TT+49 2237 97930-22 |-33 · +49 2237 97930-22 |-33 ·FF +49 +49 2237 2237 97930-30 97930-30 cenaze@igmgukba.org cenaze@igmgukba.org IGMG BestattungsIGMG Bestattungshilfeverein e. V. hilfeverein e. V. IGMG Cenaze Yardımlaşma Derneği Boschstr. 61-65 · D-50171 Kerpen T +49 2237 97930-22 |-33 · F +49 2237 97930-30 cenaze@igmgukba.org 16 | Mercek Altında camia | 08 Mart 2013 “Müslüman gencin ‘dünya ve ahiretini güzelleştirecek’ vizyonu büyük olmalı” Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Fatma Gündüz ile yapılan çalışmaları ve Avrupalı genç kızlarımızı konuştuk: İlknur Küçük Fatma hanım vekâleten yürüttüğünüz Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanlığına (KGT) Ekim ayından itibaren asil olarak devam etmektesiniz. Öncelikle bu yeni görevinizi tebrik ediyor, başarılar diliyoruz. Başkanlık değişiminin yanı sıra yönetim kadrosunda da değişiklikler yaşandı mı/ yaşanacak mı? Güzel dileklerinizden ötürü teşekkür ediyorum. Elbette KGT yönetim kadrosunda bazı değişiklikler yaşandı. Özel hayatlarındaki değişiklikler sebebiyle görevlerini başka kardeşlerimize devredenler ya da göreve ara verenler oldu. Bazı kardeşlerimiz aynı bünyede başka alanlarda görev aldılar. Değişiklikler oldu, bundan sonra da olacak, çünkü sistemin dinamik olarak işleyebilmesi için yapılanmamızı sürekli gözden geçiriyoruz. Örneğin, bütün birimlerin orta vadede 5 yıllık, uzun vadede 10-15 yıllık hedeflerini, bölgesel ve şubesel çalışmaları gözden geçiriyoruz. Bunun yanında Teşkilatlanma Birimininin raporlama sistemi üzerinde çalışıyoruz. Sosyal hizmetlerin alanını geliştirmek istiyoruz. Bütün bu sistemin eksiksiz bir şekilde işleyebilmesi için hizmet veren kardeşlerimiz açısından bir devir daim gerekliliği söz konusu. Zaten 3 yılda bir Bölge KGT başkanlarının istişaresi yapılıyor. Uzun yıllar başkanlık yapmış kardeşlerimizle istişarelerde bulunarak bölgelerde yenilenmelere gidiliyor. Herhangi bir kademede hizmet eden kardeşlerimizin görevleri teşkilat içinde yenilikler, taze bir soluk oluşsun diye değiştirilebiliyor. KGT, gençlere yönelik pek çok başarılı çalışmaya imza attı. Yapılması planlanan yeni projelerden bahseder misiniz? Bildiğiniz gibi daha önce Kadınlar Teşkilatının bir komisyonu olduğumuz için kendimize ait birimlerimiz yoktu. 3 yıl önce KGT yeni yapılanmaya girdi ve şimdi 3 yıldan beri kadınlar teskilatından ayrı bir yürütme kurulumuz var; bu sebeple daha çok yapılanma üzerine, bölge ve şubelerdeki BYK ve ŞYK’ların tamamlanması üzerine çalıştık. KGT olarak ayrı bir birim olmazdan evvel de gençlerin bir araya gelerek sohbet edebilecekleri lokal çalışmalar yapılıyordu, ya da genç kızlara yönelik belgesel, kısa film gibi projelerimiz oluyordu. Ama şimdi genç kızlarımıza yönelik bütün çalışmalar, görevli birimlerin yönlendirmesi ve idaresi altında düzenleniyor. Bu da çalışmalara ciddi bir berraklık getiriyor. Teşkilatlanma açısından alt birimleri de- Teşkilatlarımıza önemli görev ve sorumğerlendirecek olursak KGT; şube, bölge ve luluk düşmekte. Projelerinizi planlarken merkezde ne gibi etkinlikler düzenler sorusuözellikle bu hususlara dikkat ettiğinizi yünu belki şöyle cevaplamam uygun olur: rütülen çalışmalardan anlamak mümkün. KGT’nin şube ayağında düzenli olarak Bu konuda neler söylemek istersiniz? gençlik buluşmaları düzenleniyor. Ayrıca şuBizim teşkilat olarak yaptığımız bütün belerdeki gençlik grubu, her hafta buluşarak çalışmalar zaten bunlara yönelik; idareceleriev sohbetleri düzenliyorlar. Ev sohbetlerine mizden gençlerimize kadar din, dil ve kültür büyük önem atfediyoruz; daha önce kışın ev konularında onları geliştirecek eğitim çalışmasohbetlerinde bir yoğunluk yaşanırken biz bu larını yürütüyoruz. Yatılı Eğitim Seminerlerinde yoğunluğu bütün seneye yaymayı amaçladık. bu üç boyut ele alınıyor; gençlik sohbetleriEv sohbetleri vesilesiyle iktisab edilen bilgi, mizde bir yandan dinî konular anlatılırken, sadece belli dönemlerle sınırlı kalmasın, bir diğer yandan yerel dil ve ana dilin aynı anda süreklilik arz etsin diye bütün sene bu sohgeliştirilmesi için çaba sarfediliyor. Bilhassa betler istikrarla yürütülüyor. hem yerel dil, hem de ana dil üzerine çalışBölge ayağında ise eğitim kursları, bilgi malarımız var; bölgelerimizde bunun önemi yarışmaları, kamplar, günübirlik seminerler, ile ilgili seminerler sunuyoruz. salon programları gibi çalışmalar yapılıyor. BilBurada tabi dikkat çeken başka bir huhassa Gençlik Eğitim Kursları (GEK) üzerinde susu dile getirmek isterim. Teşkilat içinde faal hassasiyetle duruyoruz. Şu anda bu kursları olan gençlerimizin Türkçeleri diğer gençlere her bölgeye yaymak için gayret sarfediyoruz. nazaran daha iyi bir seviyede oluyor. En baBu kurslar idarecilerin eğitilmesi ve yetiştirilsitinden toplantı tutanaklarını tutmak, ev sohmesi anlamında çok faydalı. Ö n c e d e n betlerinde Türkçeyi güzel bir biçimde kullanidarecilerin eğitim faaliyetleri mak, yeni projeler merkezde düzenlenirken, artık Biz gençlerin kendi şahsiyetlerini içerisinde üretilen merkez, bölgele- inşa ederken pergelin bir ucunu ken- fikirleri bu dilde ifade etmek Türkre bu anlamda di din, dil ve kültürlerine sabitleyip çenin gelişmesi için gerekli destek diğer ayağıyla mümkün olduğunca önemli bir katkı suve motivasyonu veriyor; böylece çok bilgi kazanmalarını istiyoruz. nuyor gençlere. Ama biz sadebölgeler insiyatif ce Türkçenin gelişmesini hedeflemekle kalalarak daha düzenli mıyoruz; biz bir gencin yerel dile de hakim bir sistem uygulamış oluyorlar. olabilmesini istiyoruz ki, ürettiği fikirleri bu Merkez ayağında daha çok yarışma prodilde aktarabilsin; yine gençler aynı şekilde jeleri, şube ve bölgelerin faydalanabilmesi için kendi kültürleri ile alakalı en ince ayrıntıları bile gerekli “input”oluşturuluyor. KGT çalışmalarıbilmeli ki kendi kültürlerini başka bir kültürün nın genel çerçevesi merkezde oluşturuluyor, içinde nasıl yaşatabileceklerini öğrenebilsinyeni projeler ve fikirler hayata geçiriliyor. ler. Bunlarla alakalı gençlere yönelik tarihî gezi Bütün bu şube, bölge, merkez ayakları çalışmalarımız var; Bosna, İspanya (Endülüs), haricinde KGT olarak hiç eğitim almamış bir Çanakkale gibi yakın ve uzak tarihimiz hakgence Temel Eğitim Kursu sunuyoruz. Belli bir kında onları bilgilendirmeye çalışıyoruz. Biz yaşa ulaşıp İslami temel bilgiye sahip olmayan onların kendi şahsiyetlerini inşa ederken pergençler, bu Temel Eğitim Kursu’ndan faydagelin bir ucunu kendi din, dil ve kültürlerine lanabiliyorlar. Ayrıca ortaöğretim ve lise yaşsabitleyip diğer ayağıyla mümkün olduğunlarındaki gençlerimize Hilal Kursu çalışması ca çok bilgi kazanmalarını istiyoruz. Örneğin kapsamında dersler sunuyoruz. Bütün bunlar hukuk okuyorlarsa, kazandıkları bilgiyi kendi eğitim çalışmalarımıza örnek olarak verilebilekültürel kazanımları ve dinî hassasiyetleri için cek çalışmalar. Bunun dışında üniversitelilere nasıl faydalı hale getirebilirler, bunun yollarını yönelik çalışmalarımız yoğunlaştı. Onlar için araştırmaya teşvik ediyoruz. . de yatılı eğitim seminerleri, ihtisas gezileri UniBütün bunların yanısıra gençlerimize Sohbet, Meslek Bilgilendirme Fuarları, günüumre ibadetini genç kafilelerle yapma fırsatı birlik seminerler ve aktuel konuların ele alındığı sunuyoruz. Bu çalışmayı bir gencin kendisini paneller gibi çalışmalar yapıyoruz. yeniden inşa edebilmesi için çok önemli buMüslümanların azınlıkta olduğu ülkeluyorum. Zira bu sayede gençlerimiz içlerine lerde özellikle din, dil ve kültürün gelecek dönüpkendilerini yeniden bulma fırsatı yakanesillere aktarılması bağlamında Gençlik lıyorlar. Mübarek topraklarda uyguladığımız abla-kardeş çalışmasında olduğu gibi gençlerimize kendilerine örnek alabilecekleri ablalarla tanışmalarını ve bölgelerine döndüklerinde kendileriyle irtibatta kalıp, din, dil ve kültürlerine hakim olmaya teşvik edildikleri çalışmalara katılmalarını sağlıyoruz. Şubelerimizde gerçekleşen “Abla-kardeş” çalışmaları bahsedilmesi gereken diğer faaliyetlerden. Üniversiteli ablalarla ortaöğretim yaşındaki gençlerimiz birbirlerine abla-kardeş olarak tayin ediliyorlar. Bu sayede gençlerin okul, aile, teşkilat çalışması, arkadaş ortamı ile ilgili destek ihtiyaçları ablaları tarafından karşılanıyor; hem de ablalar gençlerimize model teşkil ediyorlar. Bu çalışma büyük bir açığı dolduruyor; zira biz gençlerimize uygun modeller sunmazsak, gençlerimiz arayış içerisinde bocalamaya başlayabiliyorlar.. KGT projeleri tüm bölgelerde uygulanıyor mu? Sadece Almanya’ya özel çalışmalar var mı? Az önce de bahsettiğim gibi, kendine ait birimleri olan KGT’nin henüz 3 senelik bir geçmişi var. Bazı bölgelerimiz henüz yapılanma süreci içinde bulunmaktalar. Biz KGT çalışmalarının 34 bölgenin tamamında gerçekleşmesini, bölge ve şube yürütme kurulunun tam olarak faaliyete girmesini istiyoruz. Tüm KGT Projeleri elbette bütün bölgeler için geçerli, sadece Almanya için değil. Ama örneğin, Gençlik Eğitim Kursunu önce Almanya içinde uyguladık, daha sonra Almanya dışında gerçekleştiriyoruz. Bir ülkede başlayan çalışmalarımız, diğer bölgelere örnek teşkil edebiliyor. “Anne kız günü” gibi genç kızların yanı sıra anneleri de kapsayan programlarınız var. Programlarınıza anneleri de dahil etmenizin belli bir amacı var mı? Bizim bu tarz çalışmalarla asıl hedeflediğimiz anne-kız ilişkilerini güçlendirmek. Bu çalışmayla anneler de teşkilat içinde aktif olan gençlerimizin durumlarını yakından izleme fırsatı ediniyorlar. Bazen şubelerde anne-kız ayı düzenleniyor. Anne-kızlar buluşuyor, ortak çalışmalarda bulunuyorlar; örneğin eğitim çalışması yapıyorlar, yarışmalar düzenliyorlar. Anne-kız projesinin uzun soluklu bir proje olduğunu söyleyebiliriz; genellikle projenin finali salon programında gerçekleşiyor, o zaman bölgedeki projeye katılan bütün anneler ve kızlar bir araya geliyorlar. Bu proje sayesinde anneler de “genç kız psikolojisi” gibi konularda eğitim seminerleri alıyorlar, hem de kızlarıyla birlikte program düzenleyerek ilişkilerini Kadınlar Gençlik Teşkilatı camia | 08 Mart 2013 perçinleme imkânına kavuşuyorlar. Genç kızların okul başarılarına faydalı olmak konusunda KGT’nin çalışması var mı? Lise, ortaöğretim ya da üniversite düzeyinde ayırım gözetmeden tüm gençlerimize öncelikle özgüven kazandırmaya çalışıyoruz. Bunun için oluşturduğumuz “fit for (4) life” gibi projelerimiz de var. Meslek bilgilendirme seminerleri yaparak, onların meslek seçimine olumlu manada katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Bunun dışında gençlerimiz ablalarından, gençlik buluşmalarında ya da abla-kardeş projesi kapsamında okulla ilgili yardım alabiliyor; okul sistemi ile alakalı bilmediklerini, endişelerini ablalarıyla paylaşarak, ödev ve sınavlar konusunda destek görebiliyorlar. KGT olarak genç kızlarımızın okul hayatında üstün başarılar elde etmelerini, akademik olarak başarılı Müslüman genç hanımlar olmalarını arzu ediyoruz. Bu amaçla bünyemizde oluşturulan Üniversiteliler Birimimiz, Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Birimi ile de ortak projeler gerçekleştiriyor. Kendi hayatınızı da göz önünde bulundurursanız sizce Avrupa’da yetişen genç kızlarımızın karşılaştıkları başlıca sorunlar nelerdir? Avrupa’da yetişen genç kızlarımızın en temel sorunlarından biri, kendi değerlerine yabancı kalmalarıdır. İslami değerleri taşıyan bir genç, tam anlamıyla bu değerleri niçin taşıdığını bilmezse, sorulan sorulara cevap vermekte zorluk çeker. Kendini ifade etmekte içine düştüğü bu zorluk, sahip olduğu değerlerden vazgeçmeye kadar götürebilir gençleri. Gençler, gençlik grupları içinde değillerse, etraflarında kendilerini her anlamda aydınla- tacak ablaları yoksa kendi başlarına çözüm üretmekte zorlanabilirler. Bu nedenle KGT, gençlerimize zihinlerindeki soruları özgürce müzakere edebilecekleri ortamlar sunuyor. Gençler, değerleriyle alakalı sorulara cevap verebilecek donanıma sahip olmalıdır; KGT olarak bu donanımı gençlerimize sunmaya çalışıyoruz. Genç bayanların çalışmalara ilgi ve katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha fazla gence nasıl ulaşılabilir? Gençlerin programlara ilgisi çok büyük. Teşkilat içinde bulunmayan gençlerimiz dahi, katılımlarının ardından “Böyle programlara ne kadar ihtiyacımız varmış!” diyerek bir dahaki sefere organizasyon ekibinde yer almak için can atıyorlar. Bunda gençlik gruplarının kategorilendirilmesi de etkili. Önceden sadece gençlik grubu varken, şu an yaşa göre oluşturulmuş gruplar içinde gençlik çalışmaları yapılıyor. Bu nedenle gençlerimiz kendi yaşıtlarıyla, kendi akranlarıyla birlikte vakit geçirmekten, hizmet etmekten zevk alıyorlar. Aldıkları sorumlulukları bu zevk ile başarıyla yerine getiriyorlar. Yine Yatılı Eğitim Seminerlerine ilgi üst düzeyde. Gençlerimiz için programlarda tiyatro grupları, hat dersleri gibi çeşitli ortamlar oluşturuluyor. Gençler kendileriyle aynı düşüncelere sahip insanların arasına girince teşvik oluyorlar. Umre çalışmalarına da ilgi gösteren gençlerimiz bu vesileyle teşkilatın faaliyetleriyle tanışıyorlar. Bütün programlar gençlerimiz arasında mükemmel muhabbet ortamları oluşmasına katkı sağlıyor. KGT programlarına ilginin temel sebep- lerinden biri de belki her ortamdan gencin programlara katılabiliyor olması. Ev sohbetleri bunun en güzel örneği; bu sohbetlere sadece gençlik grubundakiler değil, diğer tüm gençler, gençlerin okuldaki arkadaşları da katılabiliyorlar. Bu şekilde gençlerin okul ve iş yerindeki arkadaşlarını da gençlik çalışmalarına dahil etmeye çalışıyoruz. Avrupa’da yaygın olan Müslüman kadın imajı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu imajın pozitif anlamda gelişmesi için neler yapılabilir? Müslüman kadın imajı denilince yıkmamız gereken çok ön yargıların olduğunu düşünüyorum. Zira medyanın da etkisiyle “Müslüman kadın”, İslam adına işlenen tüm yanlış kanıları, toplumların İslam’a mal edilen kendi yanlış pratiklerini kendinde sembolleştirmiş durumda ne yazık ki. Kadının İslam’da aile, din, töre gibi kavramların baskısı altında bulunduğu düşüncesi toplumda hâlâ yaygınlığını koruyor . Bunun belki en etkili çözümü tahsillli ve yaşadığı toplumda aktiv yer alan Müslüman genç kızlarımızın artış göstermeleri, medyada etkin olmalarıdır. Bu şekilde Avrupa’nın Müslüman kadına bakış açısı değiştirilebilir. Alanlarında başarılı olup aynı zamanda Müslüman modeller olarak kendilerini topluma sunabildiklerinde genç kızlarımızın bu imajı pozitif Mercek Altında | 17 17 biçimde değiştirebileceğini düşünüyorum. Bunun için gençlerimize büyük sorumluluk düşüyor. Başarılı ve topluma faydalı bir genç toplumdaki yanlış imajı değiştirmeye yetecektir. Bu imajın pozitif anlamda gelişebilmesi için İslam toplumu içerisinde de kadını geliştirecek hamlelerin desteklenmesi gerek; bu anlamda Müslümanlar da insiyatif almalı, genç kızlarımızın başarılarını her halükarda destekleyici bir pozisyonda bulunmalıdırlar. Avrupa’da yaşayan Müslüman genç kızlara neler söylemek istersiniz? Avrupa’da doğmuş büyümüş bir genç olarak, burdaki genç kardeşlerimin kendi özlerine eğilip fıtratlarını tanımalarını arzuluyorum. Yaşadıkları her şeyi Kur’an ve Sünnetle bağdaştırsınlar. Yapılan gençlik çalışmalarına dahil olup hem faydalansınlar, hem de diğerlerinin faydalanması için katkıda bulunsunlar. Müslüman gençler olarak bulunduğumuz her yerde ahlak, maneviyat ve başarımızla örnek olmamız gerektiğini unutmasınlar. Son olarak her gencin kendisinin ve içinde yaşadığı toplumun dünya ve ahiretini güzelleştirecek büyük bir vizyonu olsun istiyor, bu çalışmalarda büyük fedakarlıklarla hizmet veren gençlerimize gönülden teşekkür etmek istiyorum. Kadınlar Gençlik Teşkilatı birim ve hizmetleri İnsanlara hizmet etmek, her Müslüman’ın temel görevleri arasındadır. İnsanlara verilebilecek en güzel hizmet ise onları, iyi ve güzele, doğru ve asil olana yönlendirmektir. 2009 yılında kendine ait birimleriyle kurulan Kadınlar Gençlik Teşkilatı, o günden bu yana 9.259 üyeye ulaşmış ve 2.631 idareci ile faaliyetlerini Avrupa geneline genişletmiştir. Teşkilat, çalışmalarında 13 ile 30 yaş arasındaki genç hanımları hedef almaktadır. KGT birim ve hizmetleri şu şekildedir: KGT Teşkilatlanma Başkanlığı; tüm KGT bölge ve şube başkanları ile daimî temasta bulunur; İdareciler Günü gibi programlarla tüm idarecileri salon programlarında bir araya getirir. Tanıtma Başkanlığı; tanıtım çalışmalarının koordinasyonunu sağlar, çalışmaların bölge ve şubelere duyurulmasını sağlar. Ayrıca çalışmaların sosyal medya ağlarında yayılmasını takip eder. Dışla İlişkiler; teşkilatın diğer Müslüman veya gayri müslim kuruluşlarıyla, sempatizan veya ilgililerle irtibatını ve geleneksel bir şekilde icra edilen Açık Cami Günlerinin gerçekleştirilmesinin takibatını sağlar. Eğitim Başkanlığı; Gençlik Eğitim Kursları ile bölge gençlik başkanlarının pedagojik ve metodolojik eğitimini sağlar; eğitim konseptleri için müfredat hazırlıklarında bulunur. Ayrıca ev ve camilerde sohbet programları hazırlar; 2000 ev sohbeti projesindeki devamlılığı sağlar. Ortaöğretim Başkanlığı; faaliyetleriyle 13-18 yaş arası genç hanımlara hitap etmektedir. Temel Eğitim Kursu (TEK) ve Hilal Kursları’nın müfredatlarını hazırlayarak ve bu projelerin takibatını yapar. TEK, 15 yaşına gelmiş fakat dinî eğitimden geçmemiş genç kızlara islami temel bilgiler sunan bir eğitim programıdır. Hilal Kursları’nın hedefi ise camilerde yetişen genç kızları teşkilatta görev almaya teşvik edip, gereken bilgileri vermektir. Bunun dışında “Abla-Kardeş” buluşmaları uygulanarak ablaların küçüklerle ilgilenip onları yönlendirmeleri sağlanır. Üniversiteliler Başkanlığı; üniversitelerde eğitimlerini sürdüren öğrenciler için projeler sunar. Çalışmalar haftalık, aylık ve yıllık olmak üzere üç gruba ayrılır. Üniversitelerde, camilerde ve öğrenci evlerinde yapılan çalışmalarla üniversitelilerin kendilerini mesleki alanda geliştirdikleri kadar, sosyal konularda da geliştirmeleri amaçlanır. Akademik seminerler, paneller, YES (Yatılı Eğitim Semineri) ve ihtisas kursları düzenleyen Üniversiteliler Birimi ayrıca Gençlik Teşkilatı ile birlikte sempozyum ve Uniday organizasyonunu gerçekleştirir. Bunların yanında “İhtisas Gezileri” ile bölge üniversiteliler başkanlarına Avrupa’yı gezerek ve yaşayarak yakından tanıma fırsatı sunulur. “UniAkademi” ile Akademisyenlere yönelik çalışmalar yapılır; bilim dünyasında önemi yüksek olan ağ çalışmaları (Networking) oluşturulup, bilimsel alanlara yönelik konferanslar düzenlenir. Sosyal Hizmetler Başkanlığı; dünyadaki sıkıntılara “think global, act local” düşüncesiyle yaklaşarak bu sorunları çözmek için farklı projeler üretmeyi hedefler: Katarakt Projesi; Hasene Derneği aracılığı ile yüzlerce insana “Gözünüz aydın olsun” projesiyle görme yetisi kazandırıldı. Bu bağlamda bölgelerden 500.000 euro yardım toplandı. Katalog Projesi; Genç bayanlara özel “Moda Kataloğu” yayımlandı.Ramazan Ayı Projesi; evsizlere erzak paketleri dağıtıldı. Hayırda Yarış II Projesi; her bölge kendi hayır projesini tasarladı ve sundu. Bütün projeler arasından seçilen proje ise “Kan Bağışı Projesi” oldu. 18 | Gençlik camia | 08 Mart 2013 “Avrupa’da Müslüman genç olmak” İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanlığı “Avrupa’da Müslüman genç olmak” konulu bir makale yarışması düzenliyor. 20. yüzyılın ortalarında Anadolu topraklarından Avrupa’ya göç eden Müslümanların, Avrupa toplumunda misafir olma düşüncesinden ev sahibi olma bilincine geçiş yaptığı kabul edilen bir gerçektir. Bu yeni konumu üstlenen Müslüman gençlerimiz için; din, dil ve kültürel hususiyetlerin kimliklerinin vazgeçilmez ve asli değerleri olduğunu hatırlamaları, bununla birlikte bu hususiyetler ile Avrupa’nın yerlileri olma konusunda bir denge gözetmeleri şarttır. Bu dengenin nasıl kurulabileceği konusunda gençlerimizi düşünmeye sevk etmek ve kalemi güçlü genç yetenekleri tespit edebilmek için İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanlığı “Avrupa’da Müslüman genç olmak” konulu makale yarışması düzenlemektedir. Yazılacak makalelerde işlenebilecek içerik için şu sorular yol gösterici olacaktır: • Avrupa’da Müslüman genç olmak hangi sorumluluğu beraberinde getiriyor? • Burada yaşayan Müslüman gençlerin hedefleri / idealleri ne olmalıdır? • Avrupa’da yetişen Müslüman gençler kendilerini nasıl ve hangi alanlarda geliştirmelidir? • Müslüman gençlerin dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir? • Avrupa’da yetişen ideal bir Müslüman genç nasıl olmalıdır? Bu ve buna benzer temel sorunların işlenebileceği makaleler Times New Roman yazı tipinde (12 punto) asgari 2 , azami 4 sayfa olmalıdır. 13-25 yaş arası tüm gençlerin katılabileceği yarışma 5 Mart 2013 tarihinde başlayacak, makaleler 15 Mayıs 2013 tarihine kadar scicek@igmg.org adresine gönderilmelidir. Yazılan makalelerin daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış olması gerekmektedir. Dereceye giren makalelerin IGMG yayın organlarında (Camia/Perspektif/Sabah Ülkesi) kullanılma yetkisi IGMG teşkilatlarına aittir. Yarışma sonunda birincilik kazanana Notebook (Chromebook), ikinciye iPad Mini ve üçüncüye 100 € Kitap Kulübü kuponu verilecektir. Ayrıntılı bilgi +49 1778760720 numarasından edinilebilir. KGT, Belçika’dan Budapeşte’ye gezi düzenledi Nur Sultan Alkış Hayatlarımızı sürdürdüğümüz toprakların tarihini öğrenmek ve üniversiteli öğrencilerin ufkunu genişletmek için her yıl farklı şehirleri gezen BİF (Belçika İslam Federasyonu), KGT (Kadınlar Gençlik Teşkilatı) Üniversiteliler Birimi, bu sene Budapeşte’ye gitti. 2 gün süren üniversiteliler gezisine Belçika’nın farklı yerlerinden toplam 24 üniversiteli genç kız katıldı. Budapeşte’yi ikiye ayıran Tuna nehri boyunca otobüsle gezen gençler, rehberin eşlik ettiği gezide çok bilgilendirici ve keyifli anlar yaşadı. Budapeşte’nin bir bölümünün tepelerden (Buda) ve bir bölümünün de düzlükten (Peşte) oluştuğu anlatıldı. Osmanlı İmparatorluğu tarafından inşa edilen ve hâlâ kullanılan hamamlar, Mimar Sinan tarafından yapılan Estergon Kalesi duvarları, Osmanlı silahları sergisi, Kanûnî tarafından camiye cevrilen Kral Matthias Kilisesi ve daha birçok yapı ziyaret edilirken, gençlerde oluşan tarih bilinci de perçinlenmiş oldu. Bunların yanı sıra KGT Üniversiteliler Birimi, Gül Baba Türbesi’ne, Balıkçılar Tabyası’na ve komşu ülke Slovakya’ya uğradı. Geziye damgasını vuran yer ise, Sultan Süleyman’a Viyana’nın yollarını hem açıp hem kapayan Estergon Kalesi oldu. Rehberin tabiriyle, Topkapı Sarayı’nın manzarası kadar güzel olmasa da, Estergon Kalesi’nden Slovakya manzarası geziye katılanları çok etkiledi. Estergon Kalesi’nin içerisinde namaz kılındıktan sonra şehitlerimizin ruhuna Fatiha okundu ve yola devam edildi. Üniversite gezisi alışveriş ile sonlandırıldı. Geziyi tek cümleyle özetlemek gerekirse; “Yüreğine sahip çıkmayanın yüreği işgal edilecektir” sözünü anmak manidar olacaktır. Bu faaliyet, tarih bilincinin ne kadar önemli olduğunun hatırlanması için de vesile oldu. IRAB makale yarışması düzenliyor Uluslararası Ruhr Akademisyenler Birliği (IRAB e.V.) Avrupa’da Türkçenin korunması ve gelişmesini desteklemek için ödüllü makale yarışması başlattı. “Avrupa’da Türkçemizi korumak” konulu yarışma, “Dilini kaybeden bir millet, her şeyini kaybetmiş demektir” düsturundan hareketle tertip ediliyor. Avrupa’da yeşeren yeni nesil ile birlikte Türkçemizin zayıfladığını bildiren yarışma yetkilileri, bu durumun özellikle göçün 50. yılını doldurmuş Almanya’da belirgin hale geldiğini ifade ederek IRAB’ın bu nedenle “Avrupa’da Türkçemizi korumak” konusuna dikkat çekmek için makale yarışması düzenlediğini ifade etti. Yarışmanın temel hedefinin, toplumun büyüyen dil problemi hakkında bilinçlendirilmesi ve bilhassa gençlerin oluşacak bu sosyal bilinçte paylarının bulunması olduğu ifade edilirken, yarışmada dereceye giren makalelerin derlenip kitap haline getirileceği duyuruldu. Ayrıca sıralamada ilk üçe girecek olanlara dizüstü bilgisayar, e-kitap okuyucu ve kitap kuponu gibi hediyelerin verileceği yarışmanın son katılım tarihi ise 30 Haziran 2013. Yarışmanın detayları ve katılım şartları hakkında geniş çaplı bilgi www.irabev.de sitesinden elde edilebilir. IRAB makale yarışmasının afişi camia | 08 Mart 2013 Gençlik Umre yolcularına özel veda programı | 19 Geleceğin akademisyenleri “ISVDAY”de buluştu Hamburg Kadınlar Gençlik Teşkilatı (KGT) umre yolcularına özel ilk veda programını yaklaşık 120 katılımcı ile gerçekleştirdi. Emine Medik Umre yolcularının davet edildiği program, Hamburg KGT Başkanı Necla Aslan’ın açılış konuşması ile başladı. Umrenin sadece bedenen yapılan bir gezi değil, aynı zamanda manen çıkılan bir seyahat olduğu vurgulanarak, kutsal topraklara yolculuğun önce gönülde başlaması gerektiği belirtildi. Umreye giderken edilen vedanın ise geride kalanlara değil; günahlara, hatalara ve umre öncesinde henüz dünyaya sıkı sıkıya bağlı nefsimi- ze yöneltilmesi gerektiği ifade edildi. Umre esnasında insanın, yönü Cenâb-ı Mevlâ’ya çevrilen bir değişim yaşayacağı; tiyatro, sinevizyon ve ilahilerle aktarılmaya çalışıldı. Programın hemen ardından katılımcılara KGT tarafından el yapımı tavaf tesbihleri ve güller armağan edildi. Katılımcılara umre hissiyatını yakinen tatbik ettiren programda umre yolcularının tanışıp, sohbet edebilmesi için özel ikram salonu da hazırlandı. Geç saatlere kadar sohbet ve muhabbetin devam ettiği program, büyük coşkuyla sona erdi. İyiliğe anahtar, kötülüğe kilit olan bir gençlik! Hamburg Bölge Gençlik Teşkilatı Eğitim Başkanlığı tarafından organize edilen “1. Gönül Sohbeti” her yönüyle gönülleri doyurdu. Hatip olarak Eğitimci-İlahiyatçı Sebahattin Uçar’ın katıldığı ve konu olarak “Namazı nasıl kılmalıyım” konusunun işlendiği sohbet Merkez Camii’nde 300 gencin katılımı ile gerçekleşti. Bölge İrşad Başkanı Cemal Bolat’ın günün evradını okumasıyla başlayan sohbet, şubelerin yoklaması ile devam etti. Bölge Eğitim Başkanı Yasin Akça’nın katıldığı programda Gençlik Başkanı Berati Aksu, 2000 Ev Sohbeti Projesi çerçevesinde dereceye giren şubeleri tebrik ederek aralık ayının teşkilat literatürüne Dârü’l-erkam ayı olarak geçtiğini söyledi. Gençlere Efendimiz’in (s.a.v.) hadisini hatırlatan Aksu, gençlerin hayra anahtar, şerre kilit olması gerektiğini, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirme düsturunun benimsenmesinin önemini belirtti. Sebahattin Uçar ise yaptığı sunumda ramazan ayı içerisinde işlenen “Niçin namaz kılmalıyım” temasından sonra “Namazı nasıl kılmalıyım” konusunun işlenmesinin çok yerinde bir seçim olduğunu belirtti. Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de namazı dosdoğru kılmamız gerektiğini emrettiğini söyleyen Uçar, “Kimin huzurunda durduğunuzu unutmadan, son namazınızı kılıyormuşçasına ve evrendeki yerinizin ne kadar küçük olduğunu hatırlayarak namazınızı kılın.” dedi. Uçar’ın sunumu gençler tarafından büyük ilgi ve alaka gördü. Hakan Özer, Sedat ve Ekrem Bahtiyar’ın Almanca ve Türkçe olarak okuduğu ilahi ve ezgiler ile devam eden gönül sohbeti, Merkez Camii İmam Hatibi Münir Çamlı’nın yaptırdığı zikir ve Hamburg’un genç karileri Yunus Emre Demirci ve Osman Güraltunkeser’in Kur’an tilavetleri ile sona erdi. Viyana İslam Federasyonu bünyesinde çalışmalarını sürdüren Gençlik Teşkilatı Üniversiteliler Başkanlığı ISV, organize ettiği üniversiteliler günü olan ISVDAY etkinliğiyle, Viyana çevresinde okuyan üniversite ve lise öğrencilerini bir araya topladı. Yoğun ilgi gören programa; Türk, Arap ve Boşnak olmak üzere 600 üniversite ve lise öğrencisi katıldı. 23 Şubat 2013 tarihinde düzenlenen ve birçok basın mensubu tarafından da takip edilen programa, İngiltere Manchester Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salim Al-Hassani, Türkiye’den yazar ve radyo programcısı Dr. Senai Demirci’nin yanı sıra tasavvuf musıkisi gurubu Vuslat ve sanatcı Mesut Kurtis iştirak etti. Açılış konuşmasını yapan ISV Başkanı Fatih Vural, üniversite öğrencilerinin misyonu hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Vural konuşmasında; “Artık bizler Avrupa’da misafir değil, ev sahibiyiz ve bu bağlamda geleceğin Avrupa’sının inşası noktasında geleceğin Müslüman akademisyenleri olarak kafa yormamız gerekmektedir” ifadelerini kullandı. Fatih Vural, ISV olarak Avusturya’da öğrenim gören Müslüman öğrencilerin sesi olma yolunda yoğun çaba içerisinde olduklarını belirterek konuşmasını noktaladı. Viyana İslam Federasyonu Başkanı Muhammet Turhan’ın selamlama konuşmasının ardından Avusturya Diyanet İşleri Başkanı Dr. Fuat Sanaç ve IGMG Üniversiteliler Başkanı Taner Doğan kısa birer konuşma yaptılar. Konuşmacılara ve Viyana İslam Federasyo- nu üniversiteliler teşkilatı bünyesinde görev yapmış eski başkanlardan Abdullah Demirci, Dr. Yılmaz Öztürk, Ümit Vural ve Muammer Akkaya’ya ISV Başkanı Fatih Vural tarafından plaket takdim edildi. Programda Grup Vuslat tarafından seslendirilen Türk Sanat Müziği dinletisi, katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. Prof.Dr. Salim Al-Hassani, İngilizce olarak yaptığı sunumda, Müslüman bilim ve ilim adamlarının geçmişte bıraktıkları önemli izlere değindi. Batı’nın tarihte Müslümanların katkılarını örtbas etmeye çalıştığını ve geleceğe ışık tutan birçok ilmi gelişmeyi saklayarak “karanlık çağ” olarak nitelendirdiğini vurguladı. Geleceğin akademisyenlerine düşen görevin bu büyük Müslüman âlimlerin; keşif ve icatlarını, Batı dünyasına tanıtmak ve anlatmak olduğunu ifade etti. Dr. Senai Demirci ise konuşmasında Kur’an’ı anlama ve Kur’an’a değer verme konularına değindi. Kur’an’a ancak okunduğu takdirde değer verilebileceğini ifade eden Dr. Demirci, mushafın yenisi veya eskisi, kalitelisi veya kalitesizi olabileceğini fakat bunun Ku’ran için geçerli olamayacağını kendisine özgü güzel üslubuyla anlattı. Kur’an’ın çokça okunup, değer verilmesi ve anlaşılması noktasında gayret sarf edilmesi gerektiğine vurgu yaparak konuşmasını bitiren Senai Demirci’nin konuşması Almanca’ya da tercüme edildi. Programın sonunda ünlü sanatçı Mesut Kurtis, son albümündeki sevilen parçaları seslendirerek, katılımcılara güzel anlar yaşattı. Bergkamen’de şiir yarışması Esra Elibüyük Ruhr-A Bölgesi Bergkamen Dârü’l-erkam Camii Kadınlar Teşkilatı (KT) Gençlik Eğitim Kursu (GEK) kapsamında bir şiir yarışması düzenledi. Düzenlenen program Ruhr-A Bölgesi Bergkamen Şubesi GEK öğrencilerinden Betül Bolat’ın Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile başladı. Kurs sorumlusu ve Bölge KT Teşkilatlanma Başkanı Nimet Bolat, şiir yarışmasının Avrupa’da yaşayan gençlerin Türkçemizi güzel kullanmak, kültürümüze ışık tutmak ve onların öz güven ve cesaret kazanmalarına yardımcı olmak amacı ile düzenlendiğini ifade etti. 17 öğrencinin ka- tılımı ile gerçekleşen yarışmada birbirinden güzel okuma tarzları ile becerilerini ortaya koyan öğrenciler jüri heyetini hayli zorladı. Tüm yarışmacılar şiirlerini takdim ettikten sonra dereceye girenler belirlendi. Derecelendirme için verilen arada jüri üyelerinden İkbal Börek ve Gülşen Şenel, GEK’in Avrupa’da yaşayan genç neslin geleceği açısından önemli bir proje olduğunu dile getirdi. Programın sonunda kurs sorumlusu Nimet Bolat dereceye girenleri açıkladı. Buna göre birinciliği Vildan Gencer alırken, ikinciliği Seher Şahin, üçüncülüğü de Betül Aktaş kazandı. Dereceye giren öğrencilere ve diğer tüm yarışmacılara hediyeleri takdim edildi. Bu anlamlı program Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ile son buldu. 20 | Aile camia | 08 Mart 2013 Ailenin sorumluluk ile imtihanı Elif Zehra Kandemir Bir arada yaşayan insanların belki en temel sorunlarından biri olan sorumluluk, kelime olarak “Kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, sorum, mesuliyet” gibi anlamlara geliyor. Ebeveynler genelde çocuklarının sorumluluk sahibi olmadığından, dolayısıyla kendi omuzlarına binen yükün çocuklar tarafından paylaşılmadığı için giderek ağırlaştığından yakınırlar. Dünün sorumluluk duygusuna sahip olmadan yetişmiş çocukları, bugünün anne ve babaları; onlar da etraftaki sorumsuzluktan yakınarak çocuklar yetiştirmeye devam ediyorlar. Peki sorumluluk duygusu, çocukların dünyaya gelirken göz rengi, yüz şekli gibi yanlarında getirdiği, “kendilerine verilmiş olan” bir yeti midir, yoksa sonradan öğrenilebilir, geliştirilebilir mi? Bunun da ötesinde, dünyada hiçbir davranışın sonuçlarına katlanmamak gibi bir keyfiyet varken, insan niçin sorumluluk sahibi olmayı tercih etmelidir? Sorumluluk, kulluk bilincinin en temel göstergesidir Sorumluluk niçin telkin edilmeli ve eğitimde belirleyici faktör olmalıdır? Bu sorunun cevabı, bir Müslüman’ın bütün ibadetlerini niçin gerçekleştirdiği, niçin ahlaklı olmayı tercih ettiği ve niçin kendi hevâ ve hevesine uyarak yaşamadığı sorularının da cevabıdır: Müslüman, bu dünyadaki tavırlarının hesabını vereceğinin, dolayısıyla tüm davranışlarından sorumlu tutulacağının sözünü verdiğini hatırlayan kimsedir. Bütün ilahi kitaplar insanı sorumluluk bilincine, daha doğrusu sorumluluk ahlakına; yani sorumluluğun yaratılıştan gelen bir özellik gibi insan zihnine perçinlenmesi gerekliliğine çağırır. Yapıp ettiklerinin, bir işi gerçekleştirirken kullandığı metotların, bu metotlarla varılan sonuçların en ince ayrıntısına kadar sorgulanacağına inanan kişi, bütün hayatında kendisini mütemadiyen sorguya çekmeli, yaptığı işi en güzeliyle hitama erdirmelidir. Bu şuur, kişide sorumluluk ahlakı olarak aksedecek, kişi “sallapati” fikir ve eylemlerden kendini arındırarak, omurga sahibi bir bireye dönüşecektir. İslam’ın üzerinde yükseldiği üç ayaktan biri olan ihsan, hem başkasına iyilik etmek, hem de yaptığı işi güzel yapmak anlamına gelir. Hz. Ali’nin (r.a.); “İnsanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır” sözü, kulun yaptığı işi güzel, sağlam, temiz yapmasının ve sorumluluk almasının sadece dünyada değil, ilahî düzlemde de bir kıdem vesilesi olacağını ifade eder. Bu manada hiçbir Müslüman’ın sorgulardan azade bir yaşam sürmesi mümkün değildir. Sorumsuz çocuk yoktur, sorumsuz ebeveyn vardır Aile, sorumluluk hissinin yeşerdiği mekândır; bu duygunun tohumu ailede atılır. Bireyler, ancak aile içindeki mükellefiyetlerinden hareketle toplumsal sorumlulukları rahatça üstlenebilirler. Çocukların ailede sosyalleştikleri gerçeği göz önüne alınırsa, onların bu sosyalleşme esnasında kendilerine rol-model olarak seçtikleri anne-babalarını taklit edecekleri de kaçınılmazdır. Çocuklar, rasyonel davranmak, kendilerine fayda sağlayacak seçenekleri seçmek gibi eğilimlere doğuştan sahip olabilirler; fakat “rasyonelliğin” tanımı, ya da “fayda”nın tam olarak ne anlam ifade ettiği gibi sabiteler aile içinde öğrenilir. Yani çocuk, aile içerisinde rasyonel (akılcı) olan davranışın, sorumluluk almak, alınan sorumluluğu en güzel şekilde yerine getirmek olduğunu anne ve babasının tatbik edişinde görürse, kendisi de bu tavrı içselleştirecek, sorumluluk sahibi bir birey olmaya başlayacaktır. Eğer anne ya da baba, kendisine tevdi edilen işleri layıkıyla yerine getirmiyorsa; örneğin çalışma hayatında tatbik ettikleri işleri baştan savma, özensiz, alalacele icra ediyorlarsa, çocuktan da belli görevleri layıkıyla yerine getirmesini beklememelidirler. Sorumluluk, ailede anne ve babadan görerek öğrenilir. Bu sebeple ebeveynler öncelikle kendileri geniş bir mesuliyet duygusuyla hareket etmeli, kendi görevleri olan şeyleri mükemmelce yerine getirerek çocuklarına bu yolda önder olmalıdırlar. Kendi çocuklarına hak ve adalet duygularıyla yaklaşmayan, onların duygu ve düşüncelerini önemsemeyen aileler, çocuklardan da kendileriyle alakalı konuları sahiplenmelerini, herhangi bir konuda şahsiyetli fikirler ve sağlam bir duruş geliştirmelerini beklememelidir. Aile; çocuğun toplum içinde nasıl bir pozisyon almasını arzu ediyorsa, çocuğa, bu muhayyileye uygun davranmalıdır. Kelâm-ı ilâhî bize bu minvalde şu müthiş uyarıyı yapar: “Diğer insanlara sahi- ci erdemlerle donanmayı öğütlerken sıra size gelince terk mi ediyorsunuz; ve üstelik Kitabı da tilavet edip dururken? Siz hiç kafanızı çalıştırmayacak mısınız?” (Bakara suresi, 2:44). Yapılan işin sonucu olarak ortaya çıkan bir durumla karşılaştığında ebeveynler o işin kötü sonuçlarından kaçmayı ya da bunu ertelemeyi tercih ediyorlarsa, çocukların da bozdukları bir düzen neticesinde işi çözümlemeye yönelik tavırlar sergilememesi tabidir. Olayı yalan söylemek ve ebeveynin çocuğa yalan söylememe konusundaki telkinleri üzerinden somutlaştıralım: Diyelim ki evdesiniz, telefon çalıyor, çocuğunuz telefonu açıyor ve görüşmek istemediğiniz bir arkadaşınızın sizi telefona çağırdığını söylüyor. Çocuğa, karşı tarafa iletmesi için “Evde yok, şu an meşgul, namaz kılıyor” gibi yalanları söyletmek demek, doğru sözlü olma erdemini birkaç saniye içinde yitirmeniz, dahası faziletler konusunda bir sonraki tavsiyenizde inandırıcılığınızı kaybetmeniz anlamına gelir. Aynı istikamette, eğer anne ve baba, birbirlerine karşı olan mükellefiyetlerini yerine getirmiyor, ya da bunları istemeye istemeye getiriyorlarsa; eşler birbirleriyle alakalı konulara lakayıt, muhabbetleri sönükse, çocuklar da bu sorumsuzluk duygusundan nasiplenecekler, hem aile, hem de toplum içinde sorumluluk almaya hevessiz olacaklardır. Bu sebeple çocukların şahsiyetli, yaptıkları işlerin sonuçlarına katlanan, insiyatif alan bireyler olması için öncelikle bu hasletlere ebeveynler sahip olmalı, özellikle eşler arasındaki yüksek mesuliyet, davranışlarına tezahür etmelidir. Bunun için Hz. Peygamber’in (s.a.v) mükemmelce uyguladığı pratik incelenmeli, bütün işlerini kendisi yapan, söküklerini kendisi diken ve başka birinden herhangi bir ricada bulunmaktan hayâ eden iki cihan serverinin, bilhassa Müslüman erkek ve kadınlara örnek teşkil etmesi gerekmektedir. Etkin iletişim: etkili dinleme Aileler çocuklardan sorumluluk beklerken aslında tam olarak neyi arzu ettiklerine karar vermelidir: Çocuktan beklenilen, sofranın toplanmış olması mı; yoksa çocuğun kendisinin de katıldığı yemek eyleminin sonuçlarına müdahil olması mı? Çocuğun kararlı olması istenirken, kastedilen diğer ailelerin yanında çocukla övünebilmek mi, yoksa çocuğun kendi kararlarının ardından gitmesinin saygın olduğu gerçeği mi? Aileler genellikle çocuk- lardan neyi, niçin istediklerini bilmeden onlara çeşitli beklentiler yüklerler. Çocuk okulda neden başarılı olması ya da çok kitap okuması gerektiği gibi konularda aydınlatılmalı, ama aile çocuğa durmaksızın sadece tavsiyeler sıralayan bir mekanizma haline gelmemelidir. Çocuğun muhkem bir şahsiyete sahip olmasının ana yolunun, çocuğu dinlemekten, onun fikirlerine saygı duymaktan geçtiği unutulmamalıdır. Bunun için belki de söylemesi basit, ama uygulaması zor olan “etkin dinleme” metodu kullanılabilir. Etkin dinleme, çocuğa tavsiye vermeden, azarlamadan, onu tahkir ve itham etmeden aslında ne söylemek istediğini anlamaya çalışmaya yarayan bir metot. Örneğin çocuğunuzun “Yemek hazır mı?” sorusunun ardında birden fazla merak ya da rahatsızlık olabilir: 1. anlam: Çocuğunuz açıkmıştır. 2. anlam: Çocuğunuz açıkmıştır ve yemeğin derhal hazır olmasını bekliyordur. 3. çocuk yemek hazır olmadan önce oyun oynamak ya da bir işini halletmek istiyordur, zaman tayini yapabilmek için yemeğin ne zaman hazır olduğunu soruyor olabilir. 4. yemek yenildikten sonra ona oyun oynamak için verdiğiniz söz konusunda sabırsızlanıyor olabilir. Tüm bu gizli ifadeleri anlayabilmek için etkin dinlemenin temel ögesi olan, “soruyu geri yansıtma” kullanılır: “Yemeğin ne zaman hazır olacağını mı merak ediyorsun?” Çocuk bunun üzerine zihnindeki gizli mesajı çıkaracak, aynı zamanda bu iletişim, çocuğun anlaşıldığı hissiyle sonuçlanacağı için kendisini değerli hissedecektir. Yine “okul çok sıkıcı, okuldan nefret ediyorum” mesajının ardındaki gerçek duyguyu bulabilmek için, “Okuldan nefret ediyor ve gitmek istemiyor musun?” sorusu yansıtılmalı, bunun karşılığında çocuk tam bir konsantrasyon ile dinlenmelidir. Örneğin; bu mesaja, okulun çocukta arkadaşıyla yaşadığı ciddi bir sorun, öğretmeninin kendisine olan tavırları, sınıfta rahatsız edici bir koku, okulda kendisini korkutan herhangi bir şey sebep olmuş olabilir. Aile, etkin dinleme ile çocuğun zihnindeki tüm korku ve endişeleri çözebilir, onu dinleyip ona değer verdiğini göstererek, onu sorunları çözme konusunda yüreklendirebilir. Bu, çocuğun kendi sorumluluklarını üstlenme konusunda atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır. Ailesi tarafından ilgiyle dinlenen çocuk, kendisini güçlü ve mutlu hissedecek; sorumluluk almaya başlayacaktır. Hasene camia | 08 Mart 2013 | 21 Somali’de Meslek Eğitim Merkezinin temeli atıldı IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene’nin temellerini attığı Meslek Eğitim Merkezi, 400 Somalili öğrenciye vereceği eğitimle bölgenin kalkınmasına katkı sağlayan en önemli projelerden biri olarak hayata geçecek. IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene Başkanı Mesud Gülbahar, T.C. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, T.C. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Türkiye Somali Büyükelçisi Cemalettin Kani Torun, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkan Yardımcısı Süreyya Polat, Somali Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fevziye Yusuf H. Adam ve Somali Eğitim Bakanı Ahmet Aidid İbrahim’in katıldığı ve basın mensuplarının da hazır bulunduğu bir törenle Mesleki Eğitim Merkezinin temeli atıldı. 2011 yılında Somali’de yaşanan kıtlık ve kuraklık ülkede toplu ölümlere neden olmuş ve tüm dünyanın ilgisi bölgeye çevrilmişti. 2011 yılından itibaren yardım kuruluşlarının ve sivil toplum kuruluşlarının acil yardım çalışmaları yürüttüğü bölgede kalıcı projelerin de startı verilmişti. Bu kalıcı projelerden bir tanesi olan ve IGMG Sosyal Yardım Derneği Hasene tarafından yaptırılan Meslek Eğitim Merkezi. 5 bin m²’lik alan üzerinde iki katlı bir yapıda inşa edilecek olan Meslek Eğitim Merkezi’nde 400 öğrenci eğitim görecek. Denizcilik üzerine teorik bilgiler ve pratik uygulamaların yanı sıra gemi motorlarının yapımı hakkında da verilecek eğitim buradan mezun olacak öğrencileri donanımlı kılacak. Merkezin töreninde ilk konuşmayı yapan Hasene Başkanı Mesud Gülbahar, törene Türkiye’den ve Somali’den iştirak eden resmî heyeti selamladı. Bölgede sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunan derne- ğin, bu projeyle Somalililerin mesleki eğitim sorununa önemli ölçüde çözüm sağlamayı hedeflediğini vurgulayan Gülbahar, Hasene Derneği’nin dünyanın 64 ülkesinde değişik çalışmalar yürüttüğüne değindi.: “Meslek Eğitim Merkezi gibi kalıcı ve ülke insanına katkısı olacak projelerin bizdeki heyecanı daha farklı. Bu proje ülke insanının kalkınmasını sağlayacak bir çalışma. Meşhur ifade ile bu tür projeler ülke insanına balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretecek. Burada okuyan öğrenciler Somali’nin kalkınmasında, tekrar ayağa kalkmasında ciddi bir potansiyel teşkil edecektir. Bu projenin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.” Törende kısa bir konuşma yapan T.C. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Somali’nin kalkınmasında Türkiye’nin etkin rolüne temas etti ve “Türkiye olarak maddi ve manevi Somali halkının yanında yer aldık ve almaya devam edeceğiz.“ dedi. Hasene Derneği’ni böyle güzel bir projeyi hayata ge- çirmesinden dolayı tebrik eden Bozdağ şunları söyledi: “Somali’de kuraklığın yaşandığı tarihten bu yana yapılan çalışmaların sonuçlarını yavaş yavaş görüyoruz. Burada açılışını yaptığımız Meslek Eğitim Merkezi de bunlardan bir tanesi. Gerçekten güzel bir yere inşa edilecek olan bu okul, bölge insanına balık yemeyi değil, balık tutmayı öğretecek.” Somali Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Fevziye Yusuf H. Adam ise yaptığı konuşmada Türkiye’nin ülkesine yaptığı desteklerden dolayı memnuniyetini dile getirdi ve “Ülkemizde yaşanan sıkıntılara birçok ülke sessiz kalırken Türkiye sessiz kalmadı. Yapılan çalışmalar ülke insanları arasında bir sevgi bağı kurdu. Bu yapılan iyilikleri asla unutmaycağız.” dedi. Yapılan konuşmaların ardından inşaatın yapılacağı alana geçildi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Hasene Başkanı Mesud Gülbahar inşaatın temeline kürekle harç attılar. Vefat eden IGMG Cenaze Fonu Üyelerimiz “Muhakkak ki, biz Allah (c.c.)’dan geldik ve muhakkak ki, ona döneceğiz.” Bakara [2:156] Darul-bekâya irtihal eden merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet ve mağfiret, sevenlerine ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz. İsmiDoğum/Vefat tarihi Şubesi Bayram Ali Alkan 05.12.46/16.02.13 Hannover Fatma Kılınç 01.02.32/18.02.13 Ronnenberg Osman Karaahmet 29.03.71/18.02.13 Walldorf Battal Temel 15.01.35/19.02.13 Brucksal Zeynep Kör 01.02.53/27.02.13 Hamburg Merkez Hafız Akçay 05.04.44/27.02.13 Neu Ulm Vefat eden CIMG Cenaze Fonu Üyelerimiz İsmiDoğum/Vefat tarihi Şubesi Fatma Gözükara 01.03.30/15.02.13 Strazburg-Eyüp Sultan Süleyman Ceylan 04.12.55/16.02.13 Saint Avold İbrahim Eskin 13.03.33/16.02.13 Belfort Süleyman Deveci 01.01.54/18.02.13 Strazburg-Eyüp Sultan Zeynep Kör 01.02.53/27.02.13 Hamburg Merkez Nuh Koç24.01.41/21.02.13Mülhouse 22 | Kültür ve Sanat camia | 08 Mart 2013 Selâhaddin Eyyubî “Şark’ın En Sevgili Sultanı” Meltem Kural Selâhaddin Eyyubî İslam dünyasının gelmiş geçmiş en önemli şahsiyetlerinden biridir. Sadece Kudüs’ü Haçlılar’ın işgalinden kurtarması hasebiyle değil, nezih kişiliği, adil ve merhametli bir hükümdar olmasıyla da tarihe adını yazdırmış olan büyük Sultan, savaş hali gibi en hassas ve güç şartlar altında dahi muhafaza etmeyi başardığı merhameti ve sağduyusuyla adalet terazisini her durumda dengede tutmaya gayret ederek dostlarının olduğu kadar düşmanlarının da saygı ve takdirini kazanmış, örnek alınması gereken çok müstesna bir kumandan ve büyük bir devlet adamıydı. 1137’de Tekrit’te dünyaya gelen Selâhaddin Eyyubî, Azerbaycan Erivan’da Hazbanî aşiretine mensuptu. Baalbek ve Şam”da oldukça iyi bir dinî ve askeri eğitim ve terbiyeden geçen Selâhaddin, burada babası Necmeddin Eyyubî gibi hizmetine girdiği Ortaçağ İslam dünyasının en önemli değerlerinden Nureddin Mahmud Zengî’nin komutası altında Haçlılara karşı yapılan savaşlara katıldı. Bu savaşlarda vermiş olduğu cesur ve kahramanca mücadeleyle dikkatleri üzerine çekti ve on yedi yaşındayken Zengî’nin sarayına alındı. Sarayda devlet teşkilatı ve yönetimiyle alakalı bilgi ve tecrübe kazanan Selâhaddin henüz 31 yaşındayken Suriye birliklerinin kumandanlığı ve Mısır vezirliği gibi mühim görevlere getirildi. Suriye Emiri Nureddin’in vefatı üzerine 1174’de Mısır’ın tek yöneticisi durumuna gelen Selâhaddin, Suriye, Yemen ve Filistin topraklarını da içerisine alan bölgeyi bayrağı altında topladı. Selâhaddin Eyyubî’nin en büyük arzusu 1099 yılında Haçlıların işgal ettikleri Kudüs’ü onlardan tekrar geri alabilmekti. Neden hiç gülmeyip, sürekli asık bir yüzle dolaştığını kendisine sorulduğunda: “Allah Resûlunun miraca çıktığı Mescid-i Aksa Haçlıların elinde, Hz. Ömer’in emaneti Kudüs şehri esir iken ben nasıl gülümseyebilirim”1 diye cevap veren büyük Sultan, Kudüs’ü tekrar İslam topraklarına katabilmek için bütün dikkatini ilk olarak İslam birliğini sağlamaya yöneltti. Zira bunun ancak Müslümanlar arasında birliği sağlamak ve tek vücut olarak hareket etmekle mümkün olabileceğine inanıyordu. Nitekim, Haçlıların Kudüs’ü Müslümanların kendi aralarındaki bölünmüşlükleri sayesinde ele geçirip on yıllarca hakimiyetleri altında tutabildikleri bilinen bir gerçekti. “Mukaddes toprakları kurtarma” adı altında “Tanrı bunu istiyor” sloganıyla düzenlenen Haçlı Seferleri esasında; toprak sıkıntısı, açlık, yoksulluk ve iç çatışmalar içerisinde kıvranan Avrupa’nın zengin ve refah içerisindeki Doğu’ya, onun iştah kabartan verimli ve geniş topraklarına sahip olabilme arzusundan başka birşey değildi. O sırada kendi aralarındaki çekişmeler nedeniyle parçalanmış ve birçok emirliklere bölünmüş olan Müslümanlar Batı’dan gelen kalabalık Haçlı orduları karşısında tutunamadılar ve Kudüs’ü ele geçiren Haçlı birlikleri burada Kudüs Krallığı’nı kurdular. Selâhaddin Müslümanlar arasında büyük ölçüde birliği sağlamayı, yeni ve gelişmiş as- keri teknikleri kullanmak yerine düzensiz askeri birlikleri disiplin altına alarak askeri güç dengesini sağlamayı başardı. Selâhaddin’in kumandasındaki birleşik İslam ordusu 1187 yılında Haçlı ordusunu Hıttin Savaşı’nda bozguna uğratarak Kudüs’ün yaklaşık 90 senelik esaretine son verdi. Kudüs”le birlikte Filistin topraklarının da neredeyse tamamını geri alan Selâhaddin, Haçlılar tarafından saraya dönüştürülen Mescid-i Aksa’yı yeniden camiye çevirdi ve Sultan Nureddin’in Halep’te yaptırdığı meşhur Âgah Minberini buraya taşıtıp camiye yerleştirtti. Haçlıların Müslüman halka yapmış olduğu onca zulüm v e katliama karşın Selâhaddin Eyyubî Kudüs’ü fethettikten sonra onlara aynı insanlık dışı muameleyi yapmadı. Aksine, Haçlıların elinde en az Müslümanlar kadar eziyet ve baskıya maruz kalan Hristiyan yerli halkla Müslümanların Haçlılar bölgeye gelmeden önceki barışcıl ve huzurlu birlikteliklerinin yeniden tesis edilmesini sağladı. Selâhaddin dâhi bir kumandan ve yetenekli bir savaşçı olmasına rağmen ilim öğrenmekten ve ilim meclislerinden çok daha fazla haz alır ve ilim yuvalarını savaş meydanlarına yeğlerdi. Bir yandan Müslümanları tek bayrak altında toplamaya çalışırken diğer yandan da Müslümanların ilmi ve ahlaki yönden gelişimlerine büyük ehemmiyet veriyordu. Alimlere büyük saygı gösterir ve onlara her alanda destek olurdu. Bu nedenledir ki, ülkesi dört bir yandan ilime gönül vermiş talebeleri ve Şam’daki medreselerde ders vermek için gelen ilim adamlarını bir mıknatıs gibi kendine çekmekteydi. Tabipler, şairler, matematikçiler ve mimarlar gibi daha bir çok ilim erbabı onun hakimiyeti altındaki topraklarda kendilerine verimli bir çalışma atmosferi bulurlardı. Selâhaddin komuta ettiği savaşlarda elde edilen ganimetlerden kendi hesabına pay almaz ve gereksiz yere kan dökülmesine razı olmazdı. Onun bu özelliklerini Müslüman tarihçiler gibi Batılı tarihçiler de tasdik etmektedir. Sobernheim Selâhaddin’i şöyle anlatır: “Zekâsı ve dindarlığı üzerinde kurulmuş bulunan iktidârı, sarsılmaz halde idi. Her türlü hırs ve tamah ona yabancıydı. Biri, Fâtimi halifesi el-Azid’in ve diğeri Atabey Nureddin’in ölümünde olmak üzere, iki defa büyük servetler elde etmek fırsatını buldu. Halifenin hazinelerini askerlerine dağıttı; Nurettin’in servetine dokunmadı; onu oğlunun emrine bıraktı...Şahsî olarak, haçlılara ve idâresine tâbi Hristiyanlara kötü davranmayan Sultan Selâhaddin’in haç- lılara karşı askerî başarılarından sonra bölgedeki Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki münâsebetler iyileşmiştir...Selâhaddin, hakikaten aslâ boş yere kan dökmemiş ve çok defa esirleri serbest bırakırken veya verdiği hediyelerinde âlicenap bir şahsiyet olduğunu göstermiştir.”2 Selâhaddin Eyyubî, düşmanına karşı dahi ölçülü bir tavır sergiler, intikam duygusuyla aşırılığa gitmez ve Haçlıların Müslüman esirlere uyguladıkları akıl almaz vahşilikleri elindeki Hristiyan esirlere uygulamazdı. Zaten onu bu kadar özel kılan da Ortaçağ’ın en kanlı sayfalarını teşkil eden o dönemlerde sergileyebildiği, bugün en gelişmiş medeniyetlerde dahi bir benzerine rastlayamadığımız düşmanlarını kendisine hayran bıraktıran bu yüce gönüllülüktü. Yazdığı tarihi romanlarıyla ünlü İskoç yazar Sir Walter Scott “Selâhaddin Eyyubî ve Aslan Yürekli Richard” adlı romanında şu ayrıntıya yer verir: Selâhaddin, III. Haçlı Seferi’nde karşı karşıya geldiği Aslan Yürekli Richard olarak da bilinen İngiltere Kralı I. Richard’ın hastalanması üzerine, onu muayene ve tedavi etmesi için kendi doktorunu göndermiş, Müslüman bir doktora tedavi olmanın ne kadar doğru olduğunu sorgulayan çevresindekilere Kral Richard şu cevabı vermiştir: “Bu doktor dürüstlüğü, adaleti, cömertliği herkesçe bilinen Selâhaddin tarafından özel olarak gönderildiği için, kötü düşüncelere kapılmaya, kuşkulanmaya gerek yoktur.”3 Kitapta yine İngiliz Kralı Richard’ın, akrabalarından Prenses Edit’in barışın tesis edilmesi için Selahaddin’le evlendirilmesi söz konusu olduğunda bu fikre karşı çıkanlara cevaben şöyle dediği yazılır: “Böyle bir zamanda Selâhaddin Eyyubî gibi adaletli, yüce duyguların sahibi, düşmanına bile kırk senelik dostuymuş gibi yakınlık gösteren şanlı bir sultanın akrabalığını ben de cana minnet bilirim. Böyle bir teklife muhatap olduğum için iftihar ederim.”4 Cömertliğiyle de tanınan Selâhaddin hakkında bir İtalyan literatüründe ise şu hikayeye rastlıyoruz: Sultan bir gün maiyetiyle birlikte dolaşırken kendisine çiçek takdim eden birisine haznedarının 200 lira verilmesini emreder. Haznedarı 200 yazacakken kaleminin kayıp yanlışlıkla 300 yazması üzerine “Haznedarımın kalemi Selahaddin’den daha cömert olamaz!” diyerek adama 400 lira verilmesini emreder.5 Batı kroniklerinde kendinden “sözünün eri” bir insan olarak bahsedilen Selahaddin’deki bu güzel özelliklere bir Müslüman’ın sahip olmayacağını düşünen bazı tarihçiler Selahaddin’in aslında Hristiyan kanından geldiğini iddia eden çeşitli efsaneler üretmişlerdir. Selâhaddin emri altındakilere de yumuşak muamele eden bir hükümdardı. Kendisinden ılık su getirmesini istediği hizmetçisinin önce sıcak, sonra da buz gibi soğuk su getirmesine bile öfkelenip onu azarlamayan, ancak: “Subhanallah! İstediğimiz gibi bir su dahi içemeyeceğiz.” demekle yetinen bir insandı. Devrin alimlerinden İmadüddin el-Katib, Selâhaddin için şunları söylemiştir: “Sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi. Anlayışlı, dinine bağlı, temiz, hataları affeder, kusurları görmemezlikten gelir ve kızmazdı... Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi. Herkese çok nazik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı. Söz verdiği zaman yerine getirirdi.”6 Tüm bu güzel hasletlerinden ötürü Müslüman olsun, gayrimüslim olsun halkı onu çok seviyordu. Hükümdarlık süresi birbiri ardına gelen Haçlı Seferlerine karşı koymaya çalışmakla geçen hatta bu sebeple çok arzu ettiği halde yokluğunda Haçlıların saldırması ihtimalinden dolayı hacca bile gidemeyen büyük kumandan, 1193 yılının Şubat ayında hastalanır ve 14 gün hasta yattıktan sonra 55 yaşında Hakk’ın rahmetine kavuşur. Vefatından önce henüz ölüm döşeğinde iken kefenini bir mızrağın ucuna bağlatıp günlerce sokaklarda dolaştırtmış ve bu esnada da halka “Ey insanlar! Geniş ve zengin ülkelere sahip Selâhaddin, mezara ancak bu kefeni götürecektir...”7 şeklinde seslenilmesini istemiştir. Selâhaddin’in bir sarayı yoktu; hayattayken içinde oturacağı bir saray inşa ettirmeye ne zamanı ne de hevesi olmuştu. O, İslam tarihinde Hulefai Raşidin dışında sarayda oturmamış cömertliği ve sade yaşamıyla tanınan Ömer İbn Abdülaziz’den sonraki ikinci halifedir. Mehmet Akif Ersoy’un “Şarkın en sevgili Sultanı” olarak adlandırdığı Selâhattin Eyyubî’nin türbesi Şam Emevi Camî’ndedir. 1918 senesinde Şam’ı Osmanlılardan alan İngiliz generalinin ilk olarak Selâhaddin’in kabrine gelip “Biz geldik” diyerek Sultan’ın türbesini tekmelemesi ve yine 1920’de Suriye’nin Fransız mandasına girmesiyle Şam’ı İngilizlerden devralan Fransız Generali Garo’nun Sultan’ın türbesi başında “Haçlı Seferleri şimdi bitti, Ey Selâhaddin işte biz geldik” demesi, ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen Selâhaddin’in Avrupalıların kollektif bilincinde bırakmış olduğu derin tesirin en aşikar ifadeleridir. 1 Bahadıroğlu Yavuz, Gülmeyen Sultan: Selahaddin Eyyûbi, Haber Vaktim, http://www.habervaktim.com/yazar/40666/ gulmeyen- sultan-selahaddin-eyyubi.html, (ET: 22.02.2013) 2 Sobernheim, Selah-add-Din Eyyûbî, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1988, X, 109. 3 Walter Scott, Selahaddin Eyyubi ve Aslan Yürekli Rişar, çev:M. Halid, Timaş Yayınları İstanbul, 1995, s. 72. 4 Walter Scott, Selahaddin Eyyubi ve Aslan Yürekli Rişar, çev:M. Halid, Timaş Yayınları İstanbul, 1995, s. 232. 5 Ünal Yusuf, Batı Literatüründe Selahaddin Eyyubi, http:// www.aksitarih.com/bati-literaturunde-selahaddin-eyyubi. html, (ET: 22.02.2013) 6 Tarih Sitesi, http://tarih.sitesi.web.tr/selahaddin-eyyubi. html, (ET: 22.02.2013) 7 Arı Saim, Harbi Sulh Vasıtası Olarak Kullanan Lider: Selahaddin Eyyûbi, Sızıntı Dergisi, Haziran 2002; http:// www.sizinti.com.tr/konular/ayrinti/harbi-sulh-vasitasi-olarakkullanan-lider-selahaddin-eyybi.html, (ET: 22.02.2013) 24 | Fotoğraflarla Faaliyetler Freiburg Bölgesine bağlı Blumberg Fatih Cemiyetinde görev değişimi oldu. 1999 yılından bu yana cemiyetin başkanlığını yapan Sami Baştuğlu, görevi Ahmet Yarbaş’a teslim etti. Devir teslim programında Bölge Başkanı Ahmet Ölmez’in konuşmasını muhasebeden sorumlu Şener Rahat’ın cemiyetin son durumu hakkında verdiği bilgiler takip etti. Güney Bavyera Bölge Kadınlar Teşkilatının (KT) düzenlemiş olduğu Şube Başkanları Toplantısında (ŞBT) üniversitelilere yönelik programlar hakkında bilgi verilirken, yıllık hedefler ve şubelerden beklentiler dile getirildi. KT Eğitim Başkanı Handan Yazıcı’nın “Bir teşkilatçının hedefi” ve “Müslüman olarak misyonumuz” başlığı altında bir seminer verdiği toplantıya 60 kişi katıldı. Herne’de 1. Camilerarası dostluk ve kaynaşma kapalı salon futbol turnuvası düzenlendi. Turnuva da IGMG adına IGH Herne 2 Merkez Camii, DITIB ve VIKZ’e bağlı dernek ve camilerden oluşan katılımcılar kıyasıya mücadele ettiler. Dostluk içinde başlaya n turnuva aynı istikamette sona erdi. Birinciliği DITIB Abdülha mit Camii’n in elde ettiği turnuva sonunda katılan takımla ra onur kupaları verildi. camia | 08 Mart 2013 m Ca mii GeDu isb urg Ha cı Bayra r Topla ntısı ya ptı. nişletilm iş İda recile an larının katıldığı Cemiyet birim başk ile hizmetlerin deve ça lışma progra mı tıda Cemiyet Başğerlendirildiği toplan lge Teşkilatla nma ka nı Seza i Ak ile Bö da bu lundu. Başkanı Erdoğa n Ok Başkanı Mustafa Şu be Teşkilatla nma iği toplantıda, her Ka rataş'ın ida re ett t ve faa liyetlerinin bir birim kendi hizme su nu mu nu ya ptı. Freiburg Bölgesinde “Alemlere Rahmet: Hz. Muhammed (s.a.v.)” pro gramı gerçekleşti. Hüfingen Stadthalle salonunda yapılan programa Freiburg Böl gesindeki şubelerde görev yapan idarecil er katıldı. Şiir ve ilah i dinletisinin olduğu programda İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç, ibadetlerin Allah’a has oluşu konusuna değ inirken, Genel Başkan Danışmanı Mu stafa Mullaoğlu Hz. Muhammed (s.a.v.) ve 4 halife döneminin önemli başlıklarını anlattı. Württemberg Bölgesi Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması Bölge Final i, Wangen Arena’da gerçekleşti. Bölge İrşad Başkanı Tayyip Genç ve Bruchsal, Achern ve Aalen Camii İmam larının jüri üyeliğini yaptığı yarışmada küçüklerde; 1. İklil İlemin, 2. Emircan Telli, 3. Abdu llah Kayman oldu. Büyüklerde ise; 1. Lokman Ermiş, 2. Muha mmed Bayman, 3. Bekir Demirtaş oldu. Herne-2 Camii yaptığı birçok örnek çalışma ve sosya l faaliyetlere ek olarak hafta sonla rı ve tatil günlerinde güzel bir geleneği sürdürüyor. Saba h namazında n sonra cemaat ve idareciler tarafından çorba ikramı yapılıyor. Cemiyet İmam Hatib i Adem Hendek’in katıla nlara hadîs-i şerif okuması sonrasında gerçekleştirilen bu gelenekle, cemaat ve üyeler arasındaki dostluğun pekiştirilmesi amaçlanıyor. nu Kadın lar Hollanda İslam Federasyo kısa sure okuma Teşkilatı Çocuk Kulübü sı yaptı. Yarışve meal verme yarışma 13 yaş arası kız maya 9 cem iyetten 8. Yarışmada ve erkek çocuklar katıldı m Gökmen 1’nci, kızlardan Nesibe Hürre yne Sarıkaya Lübeyne Dal 2’inci ve Ale den ise Fu rkan 3’üncü oldular. Erkekler Güneş 2’inci ve Bilgi 1’inci, Muham med oldu Em ircan Pekel 3’üncü Freiburg Bölgesi Eğitim Başkanlığı bünyesinde eğitimciler, geçtiğimiz günlerde Hüfingen’de bir araya geldiler. Bölge ve eğitim başkanlarının önderliğinde yapılan toplantıda, bölgede daha kaliteli eğitim verebilmek için fikir alışverişinde bulunuldu. Ayrıca toplantıda istişareler sonucunda Çocuk Kulübü, İzcilik, Ana sınıfı sorumluluları belirlendi.