KYOTO PROTOKOLÜ Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda, uluslararası düzeyde tek çerçeve olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında imzalanmıştır. Kyoto Protokolü’nü imzalayan ülkeler tarafından; karbon dioksit ve sera etkisine neden olan beş (5) gazın salınımının azaltılması veya bunun yapılamaması durumunda ise salınım ticareti yolu ile haklarının arttırılması sözü verilmiştir. Kyoto Protokolü ile ülkeler tarafından atmosfere salınan karbon miktarının, 1990 yılındaki düzeylerine düşürülmesi öngörülmüştür. 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Çünkü; Kyoto Protokolün yürürlüğe girebilmesi için, Protokolü onaylayan ülkelerin; 1990 yılındaki emisyon miktarının (atmosfere salınan karbon miktarı) yeryüzündeki toplam emisyon miktarının % 55’ini bulması gerekmekte idi ve bu orana ancak; sekiz (8) yılın sonunda ve Rusya’nın katılımı ile ulaşılabilmiştir. 2004 yılında, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan ancak uzun süre Kyoto Protokolü’nü imzalamayan Türkiye tarafından; 30 Mayıs 2008 yılında Kyoto Protokolü’nün imzalanacağı resmen açıklanmıştır. Başlangıçta tüm Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri gibi Sözleşme’nin hem Ek-1 hem de Ek-2 Listesi’nde yer alan Türkiye; kendi başvurusu üzerine 2001 yılında Fas’ın Marakeş kentinde yapılan 7. Taraflar Toplantısı’nda, geçiş ülkesi kabul edilmiş ve Sözleşme’nin Ek-2 Listesi’nden çıkarılmıştır. 2008 yılının Haziran ayında Türkiye tarafından Kyoto Protokolü’nün imzalanması için tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ye sunulmuştur. Türkiye’nin; Kyoto Protokolü’ne katılım sağlamasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı ise 05 Şubat 2009 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve yasalaşmıştır. Tasarının maddelerinin görüşülmesinin ardından, tümü üzerinde yapılan açık oylamada, kanun tasarısı, 3’e karşı 243 oy ile kabul edilmiştir. Oylamada 6 (altı) milletvekili tarafından da çekimser oyu kullanılmıştır. 1 Çevre hakkı ile ilgili gelişmeler 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda da yer bulmuştur. 09 Ağustos 1983 tarihinde 2872 sayılı Çevre Kanunu yayımlanmıştır. Bu Kanun; 26 Nisan 2006 tarih ve 5491 sayılı Kanun ile revize edilmiş ve çevre kirliliğine neden olduğu belirlenen kurumlara, kuruluşlara ve işletmelere ağır yaptırım getirmiştir. Çevre suçları, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile ayrı bir boyut kazanmıştır. Dünya üzerinde ilk kez Türkiye’de kabul edilen bir Ceza Kanunu’nda yasanın amaçlarından birinin çevreyi korumak olduğu belirtilmektedir. 2