intraartiküler distal radius kırıklarında volar plaklama sonuçlarımız

advertisement
T.C.
Sağlık Bakanlığı
Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
1.Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği
Şef Vekili: Op. Dr.Cuma Kılıçkap
İNTRAARTİKÜLER DİSTAL RADİUS
KIRIKLARINDA VOLAR PLAKLAMA
SONUÇLARIMIZ
(UZMANLIK TEZİ)
Dr.Muhsin DURSUN
İSTANBUL 2008
ÖNSÖZ
Asistanı olmaktan gurur duyduğum ve her zaman da gurur duyacağım, bir
hocadan ziyade bir baba gibi bizi kollayan ve gözeten, iyi birer hekim olmamız için
hiçbir fedakarlıktan çekinmeyen, emekli olduktan sonra bile üzerimize titremeye
devam eden, hakkını ödeyemeyeceğimiz ,adeta bir Ortopedi duayeni olan emekli
klinik şefimiz sayın Op.Dr. G.Tuğrul BERKEL’e,
Kısa bir süre önce kaybettiğimiz, hekimlik yanında hayat tecrübelerinden de
yararlandığımız klinik şef yardımcımız sayın Op.Dr.A.Bülent KAVAKLI’ya,
(Bülent hocam nur içinde yatın..)
Ameliyathanede, yanında herzaman kendimi güvende hissettiğim, en
çetrefilli vakaların bile üstesinden rahatlıkla gelebilen, tüm asisanlığım boyunca
beni cesaretlendirerek cerrahi nosyonunu aktaran Klinik Şef Vekilimiz sayın
Op.Dr.Cuma KILIÇKAP’a,
İleri görüşlülüğü ile ve geniş ufkuyla bana yön veren, kendime örnek almaya
çalıştığım ve yolunda yürüyeceğim , tezimi hazırlarken desteğini esirgemeyen ve
tez danışmanlığımı yapan Başasistanımız sayın Op.Dr.Haldun ORHUN’a,
Eğitim sürem boyunca tecrübelerinden faydalandığım, akademik anlamda
beni cesaretlendiren ve destekleyen , her konuda bana abilik yapan Başasistanımız
sayın Op.Dr.Volkan GÜRKAN’a,
Geldiği ilk günden tüm asistan arkadaşlarımın ve benim kalbime taht kuran,
üstün cerrahi görüş ve tecrübelerini bize aktaran abimiz Op.Dr.Ender
SARIOĞLU’na,
Asistanlığım süresi içinde beraber çalıştığım ve kendilerinden çok şey
öğrendiğim abilerim Op.Dr.Mehmet AYDOĞAN, Op.Dr.Halil BURÇ, Op.Dr.
Meriç ENERCAN, Op.Dr.Gökhan Bülent SEVER, Op.Dr.Ozan AKÇA,
Op.Dr.Mehmet Özgür ÇETKİN, Op.Dr.Serhat Gafur KARACA, Op.Dr.Cihan
OKTAY, Op.Dr.İlhan BAYHAN ve Op.Dr.Murat DOĞANAY’a
Bu yorucu yolculukta hep yanımda olan, omuz omuza çalıştığım sevgili
asistan arkadaşlarıma, kliniğimiz hemşire ve personellerine,
Beni bu dünyaya getiren ve yetiştiren anneme ve babama, sevgili kardeşlerime,
En sıkıntılı zamanlarımda bile hep yanımda olan, bana desteği ve sevgisi ile
güç veren sevgili eşim Burcu DURSUN’a
Aramıza 7 ay önce katılan biricik oğlumuz Arda DURSUN’a sonsuz
teşekkürleri bir borç bilirim…..
Dr.Muhsin DURSUN
Kasım 2008 İstanbul
1
İÇİNDEKİLER
1)GİRİŞ........................................................................................................
3
2)TARİHÇE................................................................................................. 5
3)EMBRİYOLOJİ.......................................................................................
7
4)ANATOMİ...............................................................................................
10
5)EL BİLEĞİ BİYOMEKANİĞİ................................................................
30
6)EL BİLEĞİ KİNEMATİĞİ......................................................................
32
7)TRAVMA MEKANİZMASI...................................................................
34
8)KIRIKLARIN SINIFLANDIRMASI....................................................... 35
9)KLİNİK BULGULAR.............................................................................
44
10)RADYOLOJİK BULGULAR................................................................
45
11)TEDAVİ.................................................................................................
47
12)CERRAHİ YAKLAŞIMLAR................................................................
70
13)KOMPLİKASYONLAR........................................................................
78
14)GEREÇ VE YÖNTEM..........................................................................
84
15)DEĞERLENDİRME..............................................................................
89
16)SONUÇLAR..........................................................................................
93
17)TARTIŞMA...........................................................................................
96
18)SONUÇ..................................................................................................
105
19)OLGULARDAN ÖRNEKLER.............................................................
106
20)KAYNAKLAR......................................................................................
122
2
GİRİŞ
Vücudumuzun sıklıkla travmalara açık olan el ve el bileği bölgesinde görülen
kırıklar ortopedi kliniklerini en çok meşgul eden patolojilerdir. Radius distal uç
kırıkları bu grup içerisinde en sık görülen kırıklardır. Acil servise başvuran kırık
olgularının yaklaşık %20’sini, tüm önkol kırıklarının %75’ini oluşturur.
Yaşa bağlı kırık dağılımı incelendiğinde görülme sıklığının arttığı iki yaş grubu
göze çarpar. Bunlardan birinci grubu 5-10 yaş arası fiziksel olarak aktif olan çocuklar
oluştururken, ikinci grubu daha az aktif yaşam süren, yaklaşık %80’inin bayan
olduğu, 60-69 yaş arası ileri yaşdaki grup oluşturur. Yaralanma mekanizması
çoğunlukla açık el üzerine düşme olup, özellikle kemik kalitesi azalmış osteoporotik
kişiler için dikkat çekicidir. Genç populasyonun yüksek enerjili yaralanmalara açık
olması nedeniyle çok parçalı ve yer değiştirmiş kırık olma olasılığı yüksektir. Bu
kırıklar açık kırık şeklinde olabileceği gibi tendon rüptürü ve nörovasküler
yaralanmalar da beraberinde bulunabilir.
Her toplumda sık rastlanması ve tedavi sonuçlarının kişinin günlük işlevsel
fonksiyonlarını yakından ilgilendirmesi nedeni ile tanı ve tedavisi önemlidir.
Tedavi planlamasında kırık tipi ile beraber; hastanın yaşı, genel durumu, fiziksel
ve bilişsel kapasitesi, ek hastalıkları, tedaviye uyumu ve hastanın beklentisi
gözönünde bulundurulmalıdır.
Tedavide amaç, normal anatominin sağlanması, sağlanmış olan normal
anatominin korunması ve tedavi sonunda uygun fonksiyonel bir el bileği elde
edilmesidir. Kırık tipi, kırığın yer değiştirme derecesi ve stabilitesi tedavide
cerrahinin gerekip gerekmeyeceği konusunda bilgi verir.
Kapalı redüksiyon ve alçı tespiti ile düşük enerjili, eklem dışı ve stabil kırıklarda
çoğu zaman başarılı sonuçlar alınmaktadır. Tedavi yönünden asıl problemli kırıklar
ise yüksek enerjili, çok parçalı, eklem dışı ve instabil kırıklardır. İnstabil kırıkların
tedavisinde çok çeşitli cerrahi girişim yöntemleri ve fiksasyon tanımlanmakla
birlikte, standart bir tedavi metodu ortaya konmamıştır.
Cerrahi tedavi alternatifleri arasında kapalı redüksiyon sonrasında perkütan
çivileme ile beraber alçı uygulaması, perkütan çivileme ile beraber eksternal fiksatör
uygulaması, sınırlı açık veya açık redüksiyon sonrasında çivileme, açık redüksiyon
ile beraber internal fiksasyon, tüm bu girişimlerin birbirleriyle olan kombinasyonları
ve bu girişimlere ek olarak artroskopi destekli redüksiyon ve stabilizasyon
sayılabilir.
Son yıllarda, eklem anatomisinin tekrar sağlanması ve fonksiyonlarının
kazanılması açısından, plak ve vida kullanılarak rijit internal fiksasyon uygulamasını
ön plana çıkaran çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
Bununla beraber dorsal plaklama sonrası görülen implanta bağlı komplikasyonlar
nedeni ile distal kırık fragmanlarının deplasman yönüne bakılmaksızın, bu kırıkların
tümünde volar plaklama tekniği gündeme gelmiştir.
3
Bu çalışmamızda, kliniğimizde volar yaklaşımla tedavi edilen parçalı eklem içi
radius distal uç kırığı bulunan hastaların; anatomik, radyolojik ve klinik sonuçlarını
geriye dönük olarak değerlendirdik ve tedavi sonuçlarının, hastaların günlük işleri ve
sosyal yaşamlarındaki etkilerini inceledik.
4
TARİHÇE
El bileği kırıkları hakkında 18. yüzyıl başlarına kadar yazılı bir metine
rastlanmamıştır. Temel tıp tarihi incelendiğinde el bileği kırıkları Hipokrat
döneminden beri bilinmektedir (55). Hipokrat elin fonksiyonel durumda tespiti ve
bilek kırıklarında redüksiyon yöntemi konularında çok açık fikirler belirtmiştir (13).
Radius distal uç kırıkları yaklaşık 200 yıldır cerrahi literatürde yer almaktadır
(35). Bu kırıkların tanı ve tedavisi röntgen icat edilmeden önce yapılmaya
başlanmıştır (136).
1783 yılında Fransız araştırmacı Claude Pouteau distal radius kırıklarını ilk
kez tanımlamıştır (128).
1814 yılında, Abraham Colles isimli İrlanda’lı bir araştırmacı radius distal uç
kırıklarına dikkat çeken bir makale yayınlamıştır ve bu makalede distal radius
kırığının oluş şeklini, tedavisini ve komplikasyonlarını belirtmiştir (131).
Smith 1847 yılında, parçanın dorsale angule olduğu kırığa, kırığı bulana atfen
‘Colles Kırığı’ adını vermiştir. Smith aynı zamanda volare angule olan kırığı
tanımlamış ve buna da ‘Smith Kırığı’ adını vermiştir (174).
1838 yılında John Barton, volar ve dorsal yönlü radius eklem içi kırıklarını
tanımlamıştır (174).
Guilliaume Dupuytren ilk kez 1847’de, konuyu evrensel tartışmaya açmıştır
(136).
1910 yılında Harold J.Edwards, dönemin otomobillerini kullanan şoförlerde
vites kolunun geri tepmesi sonucu ortaya çıkan ‘Hutckinson-Chauffeur Kırığı’ ismi
verilen kırığı tanımlamış ve bu kırık tipini, radiusun distal ucunda, oblik ve stiloid
çıkıntıyı içeren eklem içi kırık olarak tarif etmiştir (66).
Radius distal uç kırığının diğer bir tipi, 1891 yılında Rutherford, 1900 yılında
Cotton tarafından tanımlanmıştır (57). Bu kırık tipi, radiusun medial eklem
yüzeyinin deplase olduğu kırık tipi olarak tanımlanmış, daha sonra Scheck tarafından
‘Die-punch kırığı’ olarak isimlendirilmiştir (146,162).
1930’lu yıllarda alçı veya atel tedavisi sonrasında sıklıkla kırık deplasmanı ve
kırıkta çökme saptanması üzerine, temel tedavi yaklaşımlarının dışında yeni tedavi
girişimleri ile ilgili çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Aynı dönemde Cole ve Obletz
vida ile tespit sonrası alçı kullanarak kırık tedavisinde alternatif bir metod
tariflemişlerdir. Bu temel tedavi protokolleri yaklaşık 30 yıl süreyle değişik
modifikasyonlar yapılarak, unstabil ve deplase kırıklarda açık redüksiyon ve internal
fiksasyon metodlarının geliştirilmesine kadar kullanılmışlardır.
1944 yılında Anderson ve O’Neil radius distal uç eklem içi kırıklarda
eksternal fiksatörü ilk olarak kullanmışlardır (3,78,171).
1951’den itibaren Gavril Abramovich İlizarov tarafından geliştirilen ilizarov
eksternal fiksatörü kullanılmaya başlanmıştır (4,36,80).
5
1952’de De Palma 5 dereceden fazla açılanmanın kötü prognostik faktör
olacağını ifade etmiştir (182).
Distal radius kırıklarının tedavisinde plak ve vida ile tespit ilk olarak 1960
yılında Heim ve Pfeiffer tarafından dorsal kırıklar için uygulanmıştır. Klasik olarak
bilinen 3.5 mm’lik T plak, aslında 1968’de Müller tarafından tasarlanmıştır (75,121).
Bu plak AO Kırık El Kitabında, 1969 ’daki ilk basımında yerini almıştır (121).
1965 yılında Ellis tarafından deplase Barton kırıkları için volar buttress plağı
kullanımı tariflenmiştir. Ancak Colles kırığını da içeren, daha sık görülen ve daha
kompleks kırıklarda internal fiksasyon geç kullanıma giren bir tedavi seçeneği
olmuştur (136). 1980’li yılların sonu ve 1990’lı yılların başında yapılan
çalışmalarda, eksternal nötralizasyonla birlikte olan ya da olmayan açık redüksiyon
ve internal fiksasyonun faydaları ve tedavi kombinasyonları ile başarılı sonuçlar elde
edilebileceği bildirilmeye başlanmıştır (136).
1990 ’lı yıllarda AO El grubu tarafından dorsal kırıklar için bir Grek harfi olan
π’ye benzediği için ‘Pi plak’ adı altında bir plak geliştirilerek dorsal plaklara bağlı
komplikasyonları azaltmak amaçlı sunulmuştur (142). Yine aynı grup, radius distal
volar yüzündeki eğime uygun anatomik eğimli bir plak tasarlamış ve kullanıma
sunmuştur. Bu plakların distalindeki deliklere yivli veya yivsiz vidaların plağa sabit
bir açıyla tespitiyle kilitli vida sistemi denilen yeni bir görüş geliştirilmiş ve
böylelikle ikincil redüksiyon kayıplarının önüne geçilmeye çalışılmıştır. Gerek
dorsal olarak uygulanan Pi plağı gerekse de volarden kullanılan distal radius plağına,
hem anatomik eğimler verilip, hem de düşük yüzey profilli metaller kullanılarak
yumuşak doku problemlerinden kaçınılma amaçlanmıştır.
Günümüzde yeni uygulama alanı bulan ve yaygın olarak kabul gören
tekniklerden birisi, Rikli ve Regazzoni ye ait olup, distal radius kırıklarında ikili plak
uygulamasını içeren ‘Üç Kolon Modeli’ni’ sunmaktadır (82,130,140,141).
Fernandez ve arkadaşları tarafından geliştirilen bir diğer ilginç yöntemde ise
dorsale deplase distal radius kırıklarının, volar girişimle redüksiyonu ve tespiti
önerilmiştir (124,125).
Son yıllarda, tedavi sonuçlarının analizi sonucunda değişik tedavi protokolleri
arasındaki farklılıklar ve rehabilitasyonun bu kırıkların tedavisindeki rolü
belirginleşmeye başlamıştır.
Teknolojik gelişmeler, el bileğinin daha ayrıntılı radyolojik incelemelerinin
yapılabilmesi ve artroskopinin radius distal uç eklem içi kırıklarının ve ortaya
çıkabilecek olan komplikasyonlarının tanı ve tedavisinde kullanılmaya başlanması
ile paralel olarak başarılı fonksiyonel sonuçlar elde edilmiştir (21).
6
EMBRİYOLOJİ
Embriyolojik gelişim sürecinde iskelet sistemi; paraksiyel mezoderm,
mezodermin lateral plağı ve nöral krestten gelişir. Paraksiyel mezoderm, nöral tüpün
her iki yanında segmenter olarak uzanan ve baş bölgesinde somitomer, kaudalde ise
somit olarak isimlendirilen dokuları oluşturur (150). Somitler daha sonra
ventromedialde sklerotom, dorsolateralde dermomyotom denilen dokulara
farklılaşırlar (150). Sklerotom hücreleri dördüncü haftanın sonunda, mezenşim ya da
embriyonel konnektif doku denilen gevşek dokuyu oluştururlar. Bu mezenşim
hücreleri migrasyon göstererek fibroblast, kondroblast ya da osteoblastlara
farklılaşabilirler. Bu değişime membranöz ossifikasyon ismi verilir. Ancak birçok
kemik için mezenşimal hücreler öncelikle bir hiyalen model oluştururlar. Bu model
daha sonra enkondral ossifikasyon yoluyla kemikleşme gösterir (134).
Embriyolojik gelişimin dördüncü haftasının sonunda, ekstremiteleri meydana
getirecek olan tomurcuklar, vücut duvarlarının ventrolateralinde birer küçük çıkıntı
şeklinde belirir (Şekil 1). Bu tomurcukların merkezini mezenşimal bir iskelet
oluşturur. Bunun üzerini ektoderm tabakası kaplamaktadır. Uç bölgelerde bu
ektoderm kalınlaşır ve apikal ektodermal katlantı adını alır. Apikal ektodermal
katlantıya komşu dokular hızlı büyüyen farklılaşmamış hücre gruplarıdır. Uzaktaki
mezenşim ise kıkırdak ve kas dokusuna farklılaşır. Bu yolla ekstremite oluşumu
proksimalden distale doğru ilerler (159).
Şekil 1: 4 haftalık embriyo
7
Altı haftalık embriyoda ekstremite tomurcuklarının en uç bölümleri
yassılaşarak el ve ayak plaklarını oluşturur(Şekil 2).
Ekstremitelere ait sinoviyal eklemler de, bu haftada gelişmekte olan kemikler
arasındaki mezenşimin farklılaşması ile oluşurlar (159).
Şekil 2 : 6 haftalık embriyo
Gestasyonun 7. haftasında dermomyotom dokularındaki myotom hücreleri
kalıcı lokalizasyonlarna doğru hareket ederler, uzayarak iğ şeklini alırlar. Miyoblast
denilen bu hücreler birbirleri ile kaynaşır, uzun çok nükleuslu kas liferini
oluştururlar (159).
Yaklaşık 12 haftalık embriyoda tüm ekstremite kemiklerinin primer
ossifikasyon merkezleri görünür hale gelmiştir (Şekil 3) . Elde tüm parmakların
falanksları ile birlikte tam bölünmesi sekizinci hafta sonunda gerçekleşmiştir
(134,159).
8
Şekil 3 : 8 haftalık embriyo
Ekstansor kasları innerve eden radial sinir dorsal segmental dallardan
oluşurken, ulnar ve median sinirler ventral dalların birleşmesi ile oluşurlar.
Ekstremite tomurcukları dorsal intersegmenter arterlerin dallarından beslenirler. Bu
arterler direk aortadan kaynaklanırlar. Primordial vasküler yapıda bir primer aksiyel
arter ve onun dalları bulunur. Bu arter el plağında marjinal sinüse drene olur.
Ekstremitenin oluşum süreci içerisinde mevcut damarlardan yeni dallanmalar ile
damar ağı gelişir. Zamanla primer aksiyel arter, kolda brakial arter, ön kolda ortak
interosseöz arter halini alır. Bu arterin anterior ve posterior interosseöz arter olmak
üzere iki dalı vardır. Elin oluşumu ile aksiyel arterin distalde drene olduğu marjinal
sinüs bölünerek venöz sistemi oluşturur (150).
9
ANATOMİ
Radius distal uç kırıkları izole yaralanmalar değildir. Travma sonucunda
radiusun bütünlüğünün bozulması ile birlikte el bileğindeki komşu bağ, tendon ve
nörovasküler yapılarda da yaralanmaya bağlı değişiklikler olmaktadır.
Pronator quadratus kasının proksimalinden karpometakarpal ekleme kadar
olan kısım el bileği eklemini oluşturur (106). El bileği eklemi kemik, bağ ve
tendonların var olduğu kompleks bir anatomik yapıya sahiptir.
El bileği radius ve ulna kemiklerinin distalde oluşturdukları radio-ulnar eklem,
radius kemiğinin distalde karpal kemiklerle oluşturduğu radio-karpal eklem, ulnanın
karpal kemiklerle oluşturduğu ulno-karpal eklem ve karpal kemiklerin kendi
aralarında oluşturdukları mid-karpal eklem olmak üzere dört temel kısımdan
oluşmaktadır. Bu nedenle el bileği vücudun mekanik olarak da en kompleks
eklemidir (37,123,144). Bu bölgenin anatomisinin iyi bilinmesi, travma sonrasında
oluşan patolojilerin tespiti, tedavi planlaması ve tedavi sonuçlarının
değerlendirilmesinde önem taşır.
Kemiksel Anatomi
Radius:
Önkol iskeletini yapan ve birbirine paralel olan iki uzun kemikten dış yanda
olanıdır. Radiusun iki ucu, bir cismi vardır. Üst ucuna ‘extremitas proximalis’ adı da
verilir (31,84) (Şekil 4).
Collum radii caput radii’nin altında bulunan ve yaklaşık 8 mm yükseklikte
olan dar parçaya verilen addır (37,147,181).
Şekil 4: Proksimal Radiusun Görünüşü
10
Corpus radii’nin üç yüzü ve üç kenarı vardır. Ön yüzü distale doğru genişler.
Ön yüz dışbükey bir yüzeye, dış yan yüz ise içbükey bir yüzeye sahiptir
(37,106,123). Arka kenar yuvarlak ve künttür (Şekil 5).
Şekil 5: Radiusun içten ve yandan görünüşü
Radiusun silindirik olan diafizer bölgesi distalde üçgen şeklini alır (Şekil 6).
Distal uç palmar yüzeyi düz ve pürüzsüz iken dorsal yüzeyde ekstansör retinakulum
ve kompartmanları oluşturan bağsal yapıların yapıştığı çıkıntılar bulunmaktadır. Bu
çıkıntılardan en belirgin olanı ‘Lister tüberkülü’ olarak adlandırılır ve ekstansör
pollucis longus tendonu için bir destek noktası oluşturur (37,106). Distal radius,
radial tarafta ‘styloid process’ ismi verilen uç nokta ile sonlanır. Ulnar tarafında ise
ulna ile oluşturulan eklemin yapısına katılan ve hyalen kıkırdak ile kaplanmış olan
konkav eklem yüzü bulunur. Bu konkav eklem yüzeyine ‘sigmoid notch’ adı verilir
(Şekil 7). Bu alan keskin sınırlarla belirginleşmiştir. Proksimal sınırı ise daha silik
görünümlüdür. Sigmoid notch horizontal hatta göre 20° eğimlidir. Radiusun distal
eklem yüzeyinin tepesi radial styloid, tabanını sigmoid notch’un oluşturduğu üçgen
şeklinde geometrisi vardır. Hyalen kıkırdak ile kaplı olan bu konkav yüzey
‘interfacet prominence’ denilen bir çıkıntı ile iki ayrı eklem yüzeyine bölünmüştür.
Bu yüzeylerden radial tarafta olan diğerine göre daha geniş ve üçgen şekillidir.
‘Skafoid fossa’ adı verilen bu konkav eklem alanı radiusun skafoid ile eklem
oluşturan yüzeyidir. Ulnar taraftaki dar ve dörtgen olan alan ‘lunat fossa’ olarak
adlandırılır ve radiusun lunatum ile eklem yapan distal artiküler yüzeyidir
(37,106,114,160).
11
Şekil 6: Distal radiusun osseöz anatomisi. A: Dorsal Görünüm B: Volar Görünüm
C: Distal Eklem Yüzü D: Sigmoid Notch .
N:SİGMOİD NOTCH
S:SKAFOİD YÜZEY
L:LUNAT YÜZEY
DORSAL YÜZEY
DİSTAL YÜZEY
Şekil 7: Distal radiusun eklem yüzleri; N: Sigmoid notch, L: Lunat faset S: Skafoid
faset
12
Ulna:
Önkol iskeletini yapan ve birbirine paralel olan iki uzun kemikten iç yanda
olanıdır. Ulna’nın iki ucu, bir cismi vardır. Ucu yukarıda bulunan arkadaki belirgin
çıkıntıya ‘olecranon’ adı verilir. Ucu önde bulunan çıkıntıya ‘processus coronoideus’
adı verilir (37,106,160) (Şekil 8).
Şekil 8: Ulna proksimalinin şekli
Corpus ulna’nın üç yüzü ve üç kenarı vardır. Ön yüzde yukarı bölüm
dışbükey, aşağı bölümü iç bükeydir. Kemiğin foramen nutricium’u bu yüzde bulunur
(160).
Caput ulna alt ucun dış yanında bulunan yuvarlakça bir çıkıntıdır. Radiusun
incisura ulnaris’i ile eklem yapar. Caput ulna’nın çevresine ‘circumferentia
articularis’ adı verilir. Caput ulna bileğin arka yüzünün iç yan tarafında küçük ve
yuvarlakça bir kabartı deri altında hissedilir (106,114).
Processus styloideus caput ulna’nın iç yan ve biraz arkasında bulunan sivri bir
çıkıntıdır. Bu çıkıntının ucuna bilek ekleminin iç yan bağı tutunur (42). Ulna’nın alt
ucunun distal yüzü düz değildir ve karpal kemiklerle eklem yapmaz. Bilek eklem
kemiklerinden biri olan triquetrum kemiği ile ulna’nın alt ucu arasında diskus
bulunur (106,160).
Ulna’nın tübüler yapıdaki distal metafizi distal uçta genişleyerek el bileği eklemi
yapısına katılır. Bu konveks genişliğin çevresi 270° civarında eklem kıkırdağı ile
kaplanmıştır. Bu eklem yüzü sigmoid notch ile maksimum uyum için distal ve ulnar
yönde 20° açılanma gösterir. Ulna distal ucunun medialinde ulnar styloid olarak
isimlendirilen değişken uzunluk ve büyüklükte bir çıkıntı bulunur. Bu çıkıntı
13
kemiğin posteriorundan gelen bir oluşum şeklindedir (84,106). Ulnar stiloidin ulna
ile birleştiği noktada bulunan küçük bir girinti triangüler fibrokartilaj (TFC) olarak
isimlendirilen ve biyomekanik olarak öneme sahip olan üçgen şekilli bir bağın
yapışma noktasını oluşturmaktadır. Distal eklem yüzeyi lateralde hafif konveks
şekillidir. TFC’nin alt yüzeyi, sigmoid notch aracılığıyla radius ve distal radioulnar
eklemi oluşturmak üzere kıkırdak doku ile kaplanmıştır. Ulna distal ucunun dorsal
nonartiküler kısmında fleksör karpi ulnaris kasına ait tendonun oturduğu bir oluk
bulunmaktadır (37,106,160) (Şekil 9).
Distal Radyoulnar Eklem:
Ulna başı ile radiusun sigmoid çentiği arasında trokoid tipi diartrodial bir
eklem vardır. Bu eklem yüzeyi geniş ve hemisilindirik yapıdadır. Sigmoid çentiğin
palmar dudağı osteokartilajinöz yapıdadır. Bu dudak ulnanın volar dislokasyonuna
engel olmak için destek sağlar (106).
Şekil 9: Distal radyoulnar eklemin anatomik yapısı ve radyoulnar bağ
Sigmoid çentiğin proksimalden distale doğru yüksekliği 0.53 cm, dorsopalmar
yönde genişliği ise 1.23 cm’dir. Sigmoid çentiğin inklinasyon açısı ise 7.7 derecedir.
Ulna başı silindirik yapıdadır. Dorsal taraftaki kenarında ulnar stiloid denen çıkıntı
bulunur. Ulna başının ortalama 3/4’ü eklem kıkırdağı ile kaplıdır (160). Distal
radioulnar eklemde sigmoid çentiğin çapı ulna başının çapından daha büyüktür. Bu
çap farkı sonucu eklem yüzeyleri uyumsuz ve rotasyon merkezleri farklıdır. İleri
derecede pronasyon ve supinasyon hareketlerinde eklem yüzeylerinin teması %10’a
14
kadar düşerek belirgin bir şekilde azalır. El bileği nötral pozisyonda iken ise bu
temas yaklaşık %60 kadardır. Önkolun pronasyon ve supinasyonu sırasında ulna başı
sırasıyla dorsale ve volare doğru yer değiştirir, ayrıca bu rotasyon esnasında radiusa
göre ulnanın uzunluğunda da bir miktar değişiklik izlenir (106).
Distal radyoulnar eklemin stabilitesi bağlarla birlikte sigmoid çentik ile ulna
başı arasındaki kemiklerin uyumu ile sağlanır. Distal radyoulnar eklemin major
stabilizatörü TFC’dir (Şekil 10). Distal radyoulnar eklemi stabil tutan başlıca yapılar,
TFC, dorsal ve palmar radioulnar bağlar, membrana interosseosa, ekstansör karpi
ulnaris kılıfı, pronator quadratus kası ve sigmoid çentiğin kemiksel yapısıdır (106).
Şekil 10: Triangüler Fibrokartilaj Kompleks (TFCC)
TFCC’nin orta kısmı semisirküler fibröz kartilaj yapısındadır. Bu disk
şeklindeki yapı distal radiusun ulnar kenarından başlar, mediale uzanarak ulnanın
basis styloid foveasına yapışır. Diskin palmar ve dorsal kenarları kalın ve gergindir.
Bu yapının radiusa yakın olan kısmı kalın, ulnaya yakın olan kısmı ise incedir.
TFCC’nin periferik kısımlarının kan dolaşımı iyi olduğundan periferik yırtıkların
kendiliğinden iyileşme potansiyeli yüksektir. Santral parçası ise kalın olup
avaskülerdir. TFCC’nin merkezini santral disk ve ulnokarpal bağlar oluşturur.
Artiküler disk kompressif yükü taşır, fakat distal radioulnar eklem stabilitesinde
15
katkısı yoktur. Ulnokarpal bağ, ulna başının foveasından çıkar ve triquetrumun
palmar yüzeyine yapışır (37,106,160).
Palmar radioulnar bağ sigmoid çentiğin palmar çatısına yapışır ve oblik olarak
ulnara ve dorsale seyreder, dorsal radioulnar bağ ise sigmoid çentiğin dorsal çatısına
yapışır ve oblik olarak ulnara ve anteriora doğru seyreder. Dorsal ve palmar
radioulnar bağlar foveada birleşerek ulna stiloid proçesine yapışırlar. Önkolun
pronasyon ve supinasyonu sırasında bu bağlar gerilerek distal radioulnar eklemin
dorsal ve palmar yönde stabilitesine yardım ederler. Dorsal bağdan kaynaklanan
yüzeyel lifler ekstansör karpi ulnaris kılıfını çeviren liflere katılırken, palmar bağdan
kaynaklanan yüzeyel lifler ise ulno-lunat ve ulno-triquetral lifleri oluşturmak üzere
yelpaze şeklinde uzanırlar. Dorsal ve palmar radioulnar bağlar arasında artiküler disk
yer alır (37,106,160).
Membrana interossea ve pronator quadratus ise distal radioulnar eklemin
önemli lateral stabilizatörüdürler (52).
Distal radioulnar eklem (DRUJ) ve TFCC’nin kanlanmasını sağlayan damarlar
anterior interosseoz arter ve ulnar arterden köken alır. Anterior interosseoz arter
distal radioulnar eklem proksimalinde ikiye ayrılır. Dorsal dalı triangüler
fibrokartilajın dorsal kenarını, palmar dalı ise palmar tarafta radiusa yakın bölgeyi
kanlandırır. Ulnar arter ise styloid çıkıntıyı ve triangüler fibrokartilajın ulnar kenarını
besler. Her iki arterde, dış kısımlardan girerek merkeze doğru %15’lik kısmı
kanlandırır. Bu yüzden orta kısımlar avaskülerdir. Bu yapılar özellikle izole veya
distal radius kırıkları ile birlikte ulna styloid kırıklarının varlığında, DRU eklem
stabilitesinin değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca ulnar el
bileği ağrısı sıklıkla bu yapılardaki patolojiler sonucunda gelişir (52).
Karpal Kemikler:
Karpal kemikler, her biri dört adet kemikten oluşan proksimal ve distal olmak
üzere iki sıralı kemik dizisi şeklinde yapılanmıştır. Proksimal karpal sırayı radial
taraftan ulnar tarafa doğru sırasıyla skafoideum, lunatum, triquetrum ve pisiforme
kemikleri oluşturur. Distal sıra ise aynı dizilimde trapezium, trapezoideum,
kapitatum ve hamatum’dan oluşmaktadır (37,84) (Şekil 11).
Pisiform kemik dışında tüm kemiklerin birtakım benzer özellikleri vardır. Hepsinin
proksimal, distal, palmar, dorsal, medial ve lateral olmak üzere altı yüzeyi vardır.
Proksimal ve distal yüzeyler genellikle eklem kıkırdağı ile kaplıdır. İç, dış, medial ve
lateral yüzeylerinde eklem kıkırdağı sınırlıdır. Ön ve arka yüzeylerde ise kapsül ve
bağların yapışmasını sağlayan küçük düzensizlikler bulunmaktadır (106,160).
16
Şekil 11: Karpal kemiklerin görüntüsü
Skafoid ( navikula) , proksimal karpal sıranın en büyük kemiğidir. Proksimal
ve distal karpal sıralar arasında önemli bir bağlantı oluşturur. Proksimalde radiusun
skafoid fossasıyla, distalde küçük sagittal bir çıkıntı tarafından ikiye bölünmüş olan
bir eklem yüzeyi aracılığıyla, trapezium ve trapezoideum ile eklem oluşturur. Ayrıca
ulnar tarafta yarımay şekilli eklem yüzeyi aracılığıyla da kapitatum ile eklem yapar
(37,106) (Şekil 12) .
Şekil 12: Skafoid kemik
Lunatum, skafoid ve triquetrum arasında yeralır. Distal eklem yüzeyi derin bir
konkavite gösterir. Bu konkavite aracılığıyla kapitatum ile eklem yapar. Bu kemik
proksimalde radius, distalde kapitatum’un yanı sıra toplumun yaklaşık %65’inde
hamatum ile de eklem yapar (37,106) (Şekil 13).
17
Şekil 13 : Lunat kemik
Triquetrum, proksimal sıranın ulnar tarafında yerleşmiş olan tepesi medial ve
distalde, tabanı ise lateralde olan piramit şekilli bir kemiktir. Radial tarafta lunatum
ile, distalde el bileği tam ulnar deviasyonda iken sadece hamatum ile eklem yapar.
Proksimal kutbu küçük, üçgen ve konveks şekillidir ve el bileğinin ulnar deviasyonu
sırasında TFC ile temas halindedir. Hamatum ile eklem yapan distal eklem yüzeyi
spiral bir yapıya sahiptir. Bu yapı aracılığı ile karpal sıra arasındaki rölatif hareket
üzerinde önemli bir etki oluşturur (37,106) (Şekil 14).
Şekil 14: Triquetrum kemiği
Pisiform, triquetrum anterior yüzeyi ile eklem yapar. Fleksör karpi ulnaris
kası, pisohamat ve pisometakarpal bağlar için başlangıç ve yapışma bölgelerini
oluşturur. Bunların dışında, abduktor dijiti minimi kası ve fleksör retinakulum için
de bir yapışma noktasıdır (37,106) (Şekil 15).
Şekil 15: Pisiform kemik
18
Trapezium, distal karpal sırada radial tarafta son karpal kemiktir. Palmar
yüzünde bir bağ ile kanal haline getirilmiş olan ve içerisinden fleksör karpi radialis
kasının geçtiği bir oluk bulunur. Proksimalde kısmen düz olan ve skafoid ile
eklemleşen yüzeyi, distalde birinci metakarp ile eklemleşen eyer şekilli eklem yüzeyi
bulunmaktadır. Medialinde trapezoideum ve ikinci metakarp ile eklem yapan iki adet
faset yüzey bulunmaktadır. Trapezium distal sıranın en hareketli kemiğidir. Palmar
yüzeyde, fleksör karpi radialis kasının geçtiği oluğun lateral kenarında bulunan ve
‘trapezial ridge’ olarak isimlendirilen çıkıntı transvers karpal bağ için bir yapışma
noktasıdır (37,106) (Şekil 16).
Şekil 16: Trapezium kemiği
Trapezoideum, distal sıradaki en küçük karpal kemiktir. Tepesi palmar tarafta,
tabanı dorsalde olan üçgen kama şekline sahiptir. Proksimal eklem yüzeyi aracılığı
ile skafoid ile eklem yaparken, distalde bir çıkıntı ile ikiye bölünmüş olan eklem
yüzeylerinin her ikisi aracılığı ile ikinci metakarp ile eklem yapar. Düzgün bir lateral
eklem yüzü aracılığı ile trapeziumla eklem yaparken, konveks şekilli medial yüzey
aracılığıyla kapitatum ile eklem yapar. Bu medial eklem yüzeyinin merkezinde
kapitatum ile trapezoideumu birbirine bağlayan güçlü bir interosseöz bağ bulunur
(37,106) (Şekil 17).
Şekil 17: Trapezoideum kemiği
19
Kapitatum, karpal kemiklerin en büyük olanıdır. El bileğinin merkezinde
yerleşmiştir. Tüm planlarda el bileği hareketlerinin merkezini oluşturur. Proksimal
eklem yüzeyi boyun olarak tarif edilen bir darlıkla cisminden ayrılmıştır ve skafoid
ve lunatum ile eklem yapar. Distal eklem yüzeyi iki adet çıkıntı ile üç fasete
ayrılmıştır. Bu fasetler aracılığı ile ikinci, üçüncü ve dördüncü metakarp ile eklem
yapar. Dorsal yüzeyi geniş ve bağ yapışması için pürüzlüdür. Palmar yüzeyine güçlü
midkarpal bağlar ve adduktor pollucis kasının bir kısmı yapışır. Bu yüzey karpal
tünelin tabanını oluşturmaktadır. Lateral yüzeyi proksimalde skafoid, distalde ise
trapezoideum ile eklem yapar. Medial yüzeydeki uzun faset aracılığı ile hamatum ile
eklem yapar (37,106) (Şekil 18).
Şekil 18: Kapitatum kemiği
Hamatum, distal sıra karpal kemiklerin en medialinde yer alır. Karpal tünelin
ulnar taraftaki duvarını oluşturmaktadır (Şekil 19). Distalde eyer şekilli eklem yüzeyi
aracılığı ile dört ve beşinci metakarplar ile eklem yapar. Proksimalde helikoid yapılı
eklem yüzeyi aracılığıyla triquetrum ile eklem yapar. Palmar yüzeyinde bulunan ve
çengel şekilli çıkıntı fleksör retinakulum, fleksör dijiti minimi ve opponens dijiti
minimi için başlangıç noktası oluşturur. Bu çıkıntı, pisohamat bağ aracılığıyla
fleksör karpi ulnaris için yapışma bölgesi oluşturmaktadır (37,106).
Şekil 19 : Hamatum kemiği
20
El Bileği Bağları:
El bileği çevresindeki transvers karpal bağ, ekstansör retinakulum, pisiformu
hamatum çengeline bağlayan pisohamat bağ ve pisiform ile 5. metakarp bazisini
birleştiren pisometakarpal bağ ekstrakapsüler bağlardır (Şekil 20 A,B,C). Bu bağlar
haricindekiler intrakapsüler bağlardır. El bileği bağları öncelikle ekstrinsik ve
intrinsik bağlar olarak iki gruba ayrılır (52).
A
B
C
Şekil 20:A) Transvers karpal bağ , B) Pisohamat bağ , C) Pisometakarpal bağ
Ekstrinsik bağlar; önkol kemikleri ile karpal kemikler arasında yerleşen,
intrinsik bağlara göre daha sert yapıda olan ve stres altında iken tam ortadan rüptüre
olmaya meyilli olan ligamanlardır (37,52,106) (Şekil 21 A,B).
21
A
B
Şekil 21: Ekstrinsik bağların A) palmar ve B) dorsal görüntüsü
İntrinsik bağlar ise; karpal kemiklerin kendi aralarında yerleşen, yapışma
bölgeleri kemikten çok kıkırdak bölgeleri olan, ekstrinsik bağlara nazaran daha az
elastik fibril içeren ve stres altında iken avülsiyon tipi yaralanmalara meyilli olan
bağlardır (Şekil 22 A,B).
A
B
Şekil 22: İntrinsik bağların A) palmar ve B) dorsal görüntüsü
22
Ekstrinsik karpal bağlar yüzeyel ve derin olmak üzere iki kısımdan oluşur.
Yerleşim olarak radyokarpal ve ulnokarpal olarak ifade edilirler (37,52,106,160).
Yüzeyel ekstrinsik radyokarpal bağların palmar yüzde bulunanları;
radiokapitat bağ, uzun radyolunat bağ ve radyoskafoid veya radyoskafokapitat
bağdır. Bunlar distal radiusun palmar kenarının lateralinden orijin alır. Radioskafoid
bağ oblik seyrederek skafoid tuberositaya, radyokapitat bağ kapitatumun palmar
yüzüne ve uzun radiolunat bağ ise lunatuma yapışır. Birçok kadavra çalışmasında
uzun radiolunat bağın, intrinsik palmar lunotriquetral bağ ile devamlılık gösterdiği
görülmüştür. Yüzeyel ekstrinsik radyokarpal bağların dorsal yüzde bulunan en
önemli parçası dorsal radiotriquetral bağdır. Geniş yelpaze şeklinde olup radiusun
distal eklem yüzeyinin dorsal kenarını, triquetrum dorsal sırtına bağlar ve bazı derin
lifleri lunatuma da bağlanabilir (52,160).
Yüzeyel ekstrinsik ulnokarpal bağlar triangüler fibrokartilajın palmar
kenarından kaynaklanıp, oblik olarak seyreder ve kapitatum boynuna yapışır.
Ulnokapitat ve radiokapitat bağların distal yapışma noktaları distal V bağını
oluşturur. Bu iki bağın apeksi ile uzun radyolunat bağın distal kenarı arasındaki
üçgen ‘Poirier alanı’ olarak bilinir. Bu alan zayıf bir alan oluşturur ve sıklıkla
perilunat dislokasyon oluşma alanı olması bakımından önemlidir (52,160).
Derin ekstrinsik radyokarpal bağlar; kısa radyolunat ve derin radioskafolunat
bağlardır. Kısa radyolunat bağ hiperekstansiyon yaralanmalarında lunatumun dorsale
dislokasyonunu engelleyen önemli bir stabilize edici yapıdır. Derin radioskafolunat
bağ ise gerçek bir bağ olmayabilir. Skafolunat interosseoz membranı ve komşu
kemik yapıları besleyen nörovasküler bir bant olarak görev yapmaktadır (52,160).
Derin ekstrinsik ulnokarpal bağlar triangular fibrokartilaj anterior kenarından
kaynaklanıp vertikale doğru ilerleyen lunatum ile triquetrum anterior yüzüne yapışan
bağlardır. Bunlar ulnotriquetral ve ulnolunat bağlardır. Bu ikisi ve yüzeyel
ulnokapitat bağ ulnokarpal bağ kompleksini oluşturur (52,160).
İntrinsik karpal bağlar; transvers olarak proksimal ve distal sıra kemiklerini
birbirine bağlayan (palmar ve dorsal interosseöz bağlar) ve iki sırayı birbirine
bağlayan (palmar veya dorsal interkarpal bağlar) olarak ikiye ayrılır (52,160).
İntrinsik karpal bağlardan en önemlisi skafolunat (SL) interosseöz bağdır. Bu
bağ 3 kısımdan oluşmuştur: Dorsal SL bağ, palmar SL bağ ve proksimal
fibrokartilajinöz membran (52,160).
Palmar SL bağ, daha uzun ve daha oblik liflerden oluşur. Lunatuma nispeten
skafoidin sagittal rotasyonuna izin verir. Karpal stabilitede minör rol oynar.
Dorsal SL bağ SL stabilitede anahtar rol oynar. Transvers, kalın ve güçlü
liflerden oluşur. Proksimal fibrokartilajinöz membran radiokarpal ve midkarpal
eklem arasındaki ilişkiyi önler. Yaşlılarda, membranın proksimal parçası sıklıkla
perfore olarak gözlenir.
İntrinsik karpal bağlardan ikinci önemli olanı ise lunotriquetral (LTq)
interosseöz bağdır. LTq bağlarda SL bağ gibi dorsal, palmar ve proksimal
fibrokartilajinöz membran olarak 3 kısımdan oluşur (52,160).
23
Yaş ve yaralanma ile perfore olmadıkça, proksimal membran radiokarpal ve
midkarpal eklem arasındaki ilişkiyi korur. LTq ligamanların lifleri tüm hareketlerde,
SL ligamentlerinkinden daha sıkı ve gergindir ve kemikler arasında daha yakın bir
ilişki oluşturur. Palmar LTq bağın ve palmar SL bağın en distaldeki lifleri birleşerek
skafotriquetral bağı oluşturur. Bu yapı, midkarpal fossanın derinliğini arttırarak
lunokapitat eklem stabilitesine katkıda bulunur.
Distal sıra interkarpal bağlar. Dorsal, palmar ve intraartikuler bağ olarak 3
kısımdan oluşurlar. Güçlü ve sıkı yapıya sahiptirler ve transvers uzanım gösterirler.
Distal sıra kemiklerinin sıkıca bağlanmasını sağlayan bağlardır. Bunlardan dorsal
interkarpal bağ dorsal midkarpali çaprazlayan tek bağdır. Triquetrumun dorsal
sırtından kaynaklanır, lunatumun distal kenarı boyunca transvers olarak ilerler,
skafoid, trapezium ve trapezoideumun dorsal sırtına bağlanmak üzere yelpaze
şeklinde açılır. Midkarpal yuvanın derinliğini artırmaya katkıda bulunmasından
dolayı palmar skafolunat bağa benzer role sahiptir (52,160).
El Bileği Tendon Ve Kasları:
Volar Oluşumlar:
Karpal tünelin içinden m.fleksör dijitorum superficialis ve profundus,
m.fleksör pollucis longus ve n.medianus geçmektedir. Fleksör retinakulum el
bileğinin güçlü bağ yapısıdır. Medialde pisiform kemik ve hamatum çengeline
lateralde ise skafoid ve trapezium kemiklerine yapışmaktadır. Bu yapı karpal tünelin
ön duvarını oluşturmaktadır. Karpal tünelin dış duvarını skafoid ve trapezium
kemikleri, iç duvarını ise pisiform kemik ve hamatum çıkıntısı oluşturmaktadır. Arka
duvarı ise karpal kemiklerden oluşmuştur (Şekil 23). El bileği volarindeki bazı
yapılar ise karpal tünelin dışından geçmektedir. Bunlar m.fleksör carpi radialis
tendonu, m.fleksör carpi ulnaris tendonu, m.palmaris longus tendonu, a.radialis,
a.ulnaris, n.ulnaris ve n.medianus’un palmar kutaneal dalıdır (106).
24
Fleksör
kılıflar
Hipotenar
kaslar
Tenar
kaslar
FPL Kılıfı
Fleksör kılıf
FCR Kılıfı
FCU
tendonu
Şekil 23 :El bileği volar oluşumları
El bileği volarindeki bazı yapılar ise karpal tünelin dışından geçmektedir. Bunlar
m. fleksör karpi radialis tendonu, m.fleksör karpi ulnaris tendonu, m.palmaris longus
tendonu, a.ulnaris, n.ulnaris ve n. medianusun palmar kutaneal dallarıdır.
Dorsal Oluşumlar:
El bileği dorsalindeki tendonlar ekstansör retinakulum altında oluşmuş 6 adet
kompartman içinde bulunmaktadır (Şekil 24 ). Ekstansör retinakulum güçlü fibröz
bir band şeklinde olup lateralde radius anterior kenarına yapışır. Medialde ise
triquetrum ve pisiforme kemiklerine tutunur (42) . Ekstansör retinakulumdaki fibröz
yapılı kompartmanlarda radialden ulnare doğru sırasıyla şu yapılar bulunur:
1.Kompartman: Radius stiloidinin lateralinde yeralır. İçinden m. abduktor pollucis
longus ve m.ekstansor pollucis brevis tendonları geçmektedir.
2.Kompartman: Lister tüberkülünün lateralinde yeralır. İçinden m.ekstansor carpi
radialis longus ve brevis tendonları geçmektedir.
3.Kompartman: Lister tüberkülünün ulnar tarafında yer alır. İçinden m.ekstansor
pollucis longus tendonu geçer. Bu tendon tüberkülü geçtikten sonra 45° radial tarafa
döner ve başparmağa uzanır.
4.Kompartman: Distal radioulnar eklem dorsalinde yeralır. İçinden m.ekstansor
digitorum communis ve m.ekstansor indicis proprius tendonları geçer.
25
5.Kompartman: Ulna stiloidinin radialinde yeralır. İçinden eeekstansor digiti minimi
tendonu geçer.
6.Kompartman: Ulna stiloidinin ucundaki olukta yeralır. İçinden ekstansor carpi
ulnaris tendonu geçer.
Şekil 24 : El bileğindeki dorsal oluşumlar.
El Bileğindeki Damarsal Yapılar:
El bileğinin kan dolaşımı radial arter, ulnar arter, anterior interosseöz arter ve
derin palmar arktan sağlanır. Radial arter lateralde m.brakioradialis ve medialde
m.fleksör carpi radialis arasında seyreder. M.pronator quadratus üzerinden geçerek
radial stiloid çevresinde ana arter dorsale yön değiştirir, ayrılan bir dal ulnar arterle
anastomoz yapmak üzere distale ilerler. Ulnar arter n. ulnaris medialinde m.fleksör
digitorum superficialis ve m.fleksor carpi ulnaris arasında ilerler (106,160).
Ekstraosseöz arter ağı, medialde ve lateralde longitudinal olarak, ulnar ve radial
26
arterlere bağlı üç dorsal ve üç palmar arktan oluşur. Transvers ve longitudinal
anastomozlar yanında dorsalden volare anastomozlar da vardır (Şekil 25) .
Şekil 25: El bileğinin arteryel topografisi
Distal radiusun esas beslenmesini anterior interosseöz arter ve radial arter
sağlar.
Distal radioulnar eklem ve TFCC’nin kanlanmasını sağlayan damarlar,
anterior interosseoz arter ve ulnar arterden köken alır. Anterior interosseoz arter
distal radioulnar eklem proksimalinde ikiye ayrılır. Dorsal dalı triangüler
fibrokartilajın dorsal kenarını, palmar dalı ise palmar tarafta radiusa yakın bölgeyi
kanlandırır. Ulnar arter ise styloid çıkıntıyı ve triangüler fibrokartilajın ulnar kenarını
besler. Her iki arterde dış kısımlardan girerek merkeze doğru %15’lik kısmı
kanlandırır. Bu yüzden orta kısımlar avaskülerdir (160).
Bölgesel Sinirler:
N.Medianus:
El bileğinde orta hatta m.fleksor carpi radialis ve m.fleksor digitorum
superficialis kasları arasında ve m.palmaris longus kasının arkasında ilerleyerek
karpal tünele girer (Şekil 26) . Motor ve duyasal lifler taşır. Karpal tünele girmeden
27
palmar kutanöz dalını verir. Elin volar yüzündeki 1., 2. ve 3. parmakların tamamının
ve 4. parmağın radial tarafının duysal innervasyonunu sağlar. El dorsalinde ise 2. ve
3. parmakların distaldeki iki falanksı ile 4. parmağın lateral yüzünün duyusunu taşır.
M.abduktor pollucis brevis, m.opponens pollucis ve m.fleksor pollucis brevise motor
dallar verir. Ayrıca radial taraftaki iki lumbrikal kası da innerve eder (37,106).
N.Ulnaris:
Medial epikondil arkasından geçip önkola girer. M.fleksör carpi ulnaris ve m. fleksör
digitorum profundus’un iç yan yarısına dallar verir, önkol 1/3 alt kısımda ramus
palmaris ve dorsalis duyu dallarını verir. M.fleksor carpi ulnaris altından guyon
kanalına girer. Guyon kanalı pisiform kemik medialinde olup tavanı pisiformeye
yapışan fleksör retinakulum ile çevrilidir. Pisiforme distalinde elin medialine duyu
dalları verir. Superficial ve profundal motor dala ayrılır. Hipotenar bölge
intrinsikleri, interosseöz kaslar ve ulnardaki lumbrikal kaslar, tenarda ise m.adduktor
pollucis ve m. fleksor pollucis’in derin başına motor dal verir (37,106) (Şekil 26).
Şekil 26 : Median ve ulnar sinirin el bileğindeki topografisi
28
N.Radialis:
Kolun ön kompartmanında lateral epikondil üstünde m.brakialis’in küçük bir
parçasına, m.brakioradialis’e, m.ekstansör karpi radialis longus’a dal verir. Fossa
cubitiden sonra ramus profundus m.ekstansör karpi radialis brevis ve m.supinatora
dal verir. Motor dal ayrıca m.ekstansör karpi ulnaris, m.ekstansör pollucis longusbrevis, m.ekstansör digiti minimi, m.ekstansör digitorum, m.abduktor pollucis
longus, m.ekstansör indicis’e motor dallar verir (Şekil 27) .
Fossa kubiti seviyesinde yüzeyel duyu dalı ayrılır ve dorsal karpal ligament
proksimalinde dallanarak el sırtının dış yan parçasındaki deriyi ve dış yandaki üç
buçuk parmağın dorsal yüzünü, tırnak yataklarının proksimaline kadar innerve eder
(37,106).
Şekil 27 : Radial sinirin topografisi
29
EL BİLEĞİ BİYOMEKANİĞİ
El bileğinin en önemli fonksiyonu, parmakların nesneleri en uygun şekilde
manipüle etmesi, ağırlık taşıması veya günlük yaşamdaki hareketleri yapmasını
sağlamak için elin uygun pozisyonda olmasını sağlamaktır. Bu hedefe ulaşmak
amacıyla, yük ve dönme kuvvetleri altında iken mükemmel hareket sağlamak için, el
bileği tendonları, eklem yüzeyleri ve yumuşak doku yapıları arasında çok iyi bir
etkileşim gerekir (134).
El bileği dış bir güç ile pasif olarak veya eklemi çaprazlayan tendona ait kasın
kasılması ile aktif olarak hareket edebilir. Aslında sadece el bileği motor tendonları
değil, ekstrinsik parmak fleksör ve ekstansörleri de harekete katılır. Pisiform kemik
hariç, proksimal karpal sıraya hiç direkt tendon yapışması yoktur. Bu nedenle kas
kontraksiyonu ile oluşan momentler, mutlaka distal karpal sıradan başlayan
rotasyonel hareket ile sonuçlanır. Midkarpal eklemi çaprazlayan bağların gerginliği
kesin bir seviyeye ulaşınca proksimal sıra kemikleri daha sonra harekete başlar
(15,106).
Normal el bileğinde, distal karpal sıra kemikleri arasında hareket çok küçük
düzeydedir. Aslında, distal sıra oldukça katıdır ve tek bir fonksiyonel ünite olarak
kabul edilir. El bileği fleksiyon esnasında, distal sıra kemikleri fleksiyona döner,
ayrıca biraz da ulnar deviasyon yapar. Ekstansiyon esnasında tüm distal karpal
kemikler ekstansiyona ve hafif bir radial deviasyona döner. Radial deviasyonda,
hepsi radiale deviye olur, ekstansiyon ve supinasyon yapar. Ulnar deviasyonda, ulnar
deviasyona, fleksiyona ve pronasyona giderler (7,15,33) .
Yapılan bazı analizler sonucunda kavrama hareketi sırasında metakarpal
kemiklerden distal sıra karpal kemiklere yani parmak uçlarına uygulanan kuvvetin
10 katı kadar bir kuvvet iletilebileceği tespit edilmiştir (119).
El bileğine iletilen yükler kuvvetin büyüklüğü, yönü, uygulanma noktası,
oryantasyonu ve eklem yüzeylerinin farklılığına, ligamentlerin elastikiyetine göre
özellikli şablonlarda dağılım gösterir. Midkarpal eklem nötral pozisyonda iken distal
karpal sıra üzerine binen yüklerin %50-60’ı kapitatum üzerinden skafoid ve lunat
kemiğe iletilmektedir. Yükün geri kalan kısmı trapeziotrapezoid-skafoid (%17–30) ve
hamat-triquetral (%15–21) hatlar boyunca iletilir. Radioulnokarpal eklem
seviyesinde, nötral pozisyonda kuvvetler %50–56 radioskafoid eklem, %29–35
radiolunat eklem ve %10–21 ulnolunat-triquetral eklem üzerinden iletilmektedir.
Yapılan bu çalışmalarda pik basıncın skafoid fossa’da lunat fossa’dan yaklaşık 1,5 kat
yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ulnar deviasyon ile radiolunat fossa’da, radial
deviasyon ile de radioskafoid fossa’da bu yükler artış göstermektedir (7,33,119).
Distal radius eklem yüzünün yük dağılımı hakkında birçok otörün çalışması
mevcuttur. Palmer, normal kişilerde el bileğindeki aksiyel yük dağılımının %80’inin
radiokarpal eklem yüzeyinden olduğunu ve ancak %20’lik yük dağılımının ulnar
eklem yüzü ve triangüler fibrokartilajinöz yapıdan transfer olduğunu bulmuştur.
30
Bundan dolayı radiusun kısalması yük dağılımlarını etkiler ve radiusun 5 mm’den
fazla kısalması, ulnar sıkışmaya ve TFCC’nin fonksiyonunun bozulmasına yol açar.
Radius 2,5 cm kısaltıldığında ulnar tarafa binen yük % 40’a çıkar. Yine yanlış redükte
edilmiş bir radius distal uç kırığında, yaklaşık 10 derecelik bir malpozisyonda bile
distal radial artiküler yüzeyde ulnar inklinasyon azalır ve bu da ulnar kolonda
yüklenmeyi arttırır. Bunun sonucunda radiokarpal eklemde bir takım değişiklikler
ortaya çıkar. Radiolunat hareket merkezinde palmar itme ve radioskafoid merkezde,
dorsoradial itme ortaya çıkar. Radiusun dorsal inklinasyonu da yük geçişini olumsuz
etkiler. Bu değişiklikler 30 dereceden fazla dorsale angulasyonlarda ortaya
çıkmaktadır (7,33,119).
Linscheid ise karpal kemikler üzerinde yaptığı çalışmada oluşan yükün
ortalama %46’sının lunat fossa, %43’ünün skafoid fossa ve %11’inin ulnar bölgeden
transfer olduğunu bulmuştur (108,155).
Radiokarpal eklemde stabilizasyon, özellikle yüklenme altında karpal
kondillerde ortaya çıkan radial distal artiküler yüzey üzerinde kayma eğiliminin
nötralizasyonu, dorsal ve volar radiokarpal ligamentler tarafından sağlanmaktadır
(15,30).
DRU eklemin majör stabilizatörü TFCC’dir. TFCC’nin yük binen komponenti
ise santral artiküler disktir. Ulnokarpal kapsül ve artiküler diskin birleşme yerinde
dorsal ve palmar radioulnar bağlar kalınlaşır. Önkol pronasyonda iken palmar,
supinasyonda iken ise dorsal bağ gergindir. Bu gerginlik DRU eklem stabilitesi için
çok önemlidir. Distal ulnanın dorsal translasyonunun major kısıtlayıcısı palmar
radioulnar bağ, palmar translasyonunun kısıtlayıcısı ise dorsal radioulnar bağdır
(15,30).
El bileği hareket açıları ölçülürken ölçüm sırasında humerusun rotasyonu
ekarte edilmelidir. Bunun için dirsek 90° fleksiyonda olmalıdır. El bileğinin hareket
arkları nötral 0 derece olarak kabul edilerek ölçüldüğünde aşağıdaki gibidir
(108,128,129) :
Fleksiyon
Ekstansiyon
Ulnar Deviasyon
Radial Deviasyon
Pronasyon
Supinasyon
: 60 - 85 derece
: 50 - 80 derece
: 30 - 45 derece
: 15 - 30 derece
: 80 – 90 derece
: 80 – 90 derece
31
EL BİLEĞİ KİNEMATİĞİ
El bileği dış bir güç ile pasif olarak veya eklemi çaprazlayan tendona ait kasın
kasılması ile aktif olarak hareket edebilir (34,44,68). Aslında sadece el bileği motor
tendonları değil, ekstrinsik parmak fleksör ve ekstansörleri de harekete katılır.
Pisiform hariç, proksimal karpal sıraya hiç direkt tendon yapışması yoktur. Bundan
dolayı proksimal sıraya ‘intercalated segment’ denilmektedir (99,177,183). Bu
nedenle kas kontraksiyonu ile oluşan momentler, mutlaka distal karpal sıradan
başlayan rotasyonel hareket ile sonuçlanır. Midkarpal eklemi çaprazlayan
ligamanların gerginliği kesin bir seviyeye ulaşınca proksimal sıra kemikleri daha
sonra harekete başlar (113,148,177,179).
Normal bir el bileğinde distal karpal sıra kemikleri arasında çok az hareket söz
konusudur. Bu nedenle distal karpal sıra göreceli olarak sert bir yapıya sahiptir ve
tek bir fonksiyonel ünite olarak kabul edilebilir. Distalde kapitatum ve üçüncü
metakarp arasında hareket yok denebilecek kadar azdır. Bu da global el bilek
hareketinin üçüncü metakarp ya da kapitatum açılarının radius ile olan ilişkileri
ölçülerek tespit edilebileceği anlamına gelir (177,179). Proksimal sıra karpal
kemikler radiokarpal eklem seviyesinde radius üzerinde hareket ederler. Ayrıca
distal sıra kemiklerinin aksine, her proksimal sıra karpal kemikte birbirlerinden
bağımsız olarak spesifik bir yöne doğru hareket etme eğilimi vardır. Bu bağımsız
hareket proksimal sıra kemiklerinin spesifik geometrik özelliklerinden ve özel bağ
yönelimlerinden kaynaklanmaktadır. DRU eklem seviyesinde de radius ulna başı
çevresinde rotasyon hareketi gerçekleştirir. Bu farklı eklemler düzeyindeki
hareketlerin bileşkesi sonucu el bileğinde global hareketler olarak radioulnar
deviasyon, dorsopalmar ekstansiyon-fleksiyon ve radius üzerinde elin aksiyel
rotasyon hareketleri ortaya çıkmaktadır (113,148,156,163,184).
El bileğinin rotasyon için her ne kadar kapitat başından geçen eksen kabul
edilse de Kauer için bu kadar basit değildir (68,94,95,96,156). Çünkü kapitat sferik
değildir ve skafoid, lunat, hamat fasetler proksimal-distal sırada değişik eksenlerde
yeralabilir. El bileği radial deviasyon yaparken proksimal sıra ulnara kayar, distal
sıra ters yönde harekete katılır. Ulnar deviasyonda tersi olur bu kez triquetrohamat
sarmal eklemi ulnaya yaklaşır, proksimal sıra radialize olur (46,167,170).
Triangüler fibrokartilajın ağırlık taşıma fonksiyonu tartışmalıdır (12,107).
Ulnokarpal eklem yüzeyine gelen kompresif kuvvetlerin bir kısmı triangüler
fibrokartilajın merkezi vasıtası ile ulnar kubbeye aktarılır. Aynı kuvvet, özellikle
nötral veya negatif varyant el bileklerinde, radius ile ulnayı ayırmaya çalışan
kuvvettir. Triangüler fibrokartilaj bu kuvvete karşı koyarak, kompresif kuvvetlerin
bir kısmını, periferik bölgelerde gerilme kuvvetlerine çevirir (6). Bu durum sırasında
triangüler fibrokartilaja, m.pronator quadratus ile interosseos membran yardımcı
olur. Yükün dağılımı, ulnanın radiusa göreceli uzunluğuna göre (ulnar varyans)
değişiklik gösterebilir. Ulna pozitif varyantta (ulna radiusa göre daha uzun)
32
triangüler fibrokartilajın merkezine gelen kompresif kuvvet, ulnar kubbeye belirgin
olarak artırılarak iletilir. Palmer ve ark., deneysel olarak yaptıkları çalışmada nötral
varyantta statik aksiyel yüklenmenin %80’ inin radiusa bindiğini, %20’ sinin ulna
tarafından taşındığını göstermişlerdir (128). Göreceli ulnar uzunluk, -2 mm den +2.5
mm’ye kadar değiştikçe, ulnanın yük taşıma oranı %5’ den %40’ a çıkmaktadır.
Önkol rotasyona uğradığında ve tutma güçleri gözönüne alındığında, tablo çok daha
karmaşık bir hal almaktadır.
33
TRAVMA MEKANİZMASI
Normal reflekslere sahip bir insan düşerken el bileğini pronasyona, kolunu
ekstansiyona ve abduksiyona getirir ve açık el üzerine düşer (34,98). Açık el üzerine
düşme neticesinde skafoid kemikte, distal radius ve ulnada, önkol kemiklerinde,
suprakondiler ve proksimal humerusta kırıklar oluşabilir (34,49). Oluşabilecek kırık
şekli düşmenin hızına, yüklenen zorlanmaya, bileğin pozisyonuna, hastanın yaşına
ve kemik kalitesine bağlıdır (34,98).
Açık el üzerine düşerken oluşan hiperekstansiyon zorlanması çocuklarda
radius distal epifiz ayrılması veya yeşil ağaç kırığına, orta ve ileri yaşlarda özellikle
menopoz sonrası bayanlarda radius distalinde dorsale açılanma yapan kırığa neden
olur (49). Dirsek ekstansiyonda ve bilek supinasyonda zorlanırsa volare açılı radius
distal uç kırığı oluşur.
Radius distal uç kırıkları iki şekilde meydana gelir (49).
1)Direk travma: Radius distal ucuna direk gelen vurma ve çarpma gibi
zorlamalarda olur.
2)İndirek travma: Dirseğin gergin ve ekstansiyonda önkol pronasyonda el
bilek dorsifleksiyonda iken açık el üstüne düşme anında oluşan kırıklardır.
Radius distal uç kırıkları ile birlikte ulna styloid kırıkları da görülebilir. Villar
ve ark 90 Colles kırıklı hastalar üzerinde yaptığı çalışmada %51 oranında ulna
styloid kırığına rastlamıştır(157).
Ulna styloid kırıklarının tipi de özellikle DRU eklem bağsal yapısında hasara
yol açması bakımından önemlidir. Çünkü TFCC ulna styloide yapışır. Bu yapışma
yerindeki kırıklar DRU eklem instabilitesine yol açar (157).
Radius distalinin kırılabilmesi için radius distaline 105-440 kg gücünde
yüklenme gerekmektedir. Bu gücün ortalaması erkeklerde 282 kg, kadınlarda 195
kg’dır. Radius distal uç kırıkları el bileği dorsifleksiyonunun 40° ile 90°
arasındayken zorlanması ile oluşur. Düşük açılarda daha düşük miktar güç
gereklidir. Dorsal parçalı fragmanlarla karşılaştırıldığında radial metafizer bölgenin
palmar bölümünde kırık keskindir. Kırık hattı bükülme momentleri sonucu dorsalde
kompresyon stresine sebep olur. Makaslama gerilim çizgisi 45° ile uzanarak dorsal
kortekste parçalanmayla neticelenir. Kansellöz kemik, dorsal stabilite azalarak ezilir
(49).
Radiokarpal palmar bağların yüksek tensil yüklenmeyi palmar kortekse
iletmeleri kaçınılmazdır. Radius distal uç kırıklarından makaslama veya
kompresyonla oluşan eklem içi kırıklar, bükülme kuvveti ile oluşan metafizer eklem
dışı kırıklardan çok daha instabildir. Eşlik eden bağ yaralanmaları bu nedenle
beklenir (49).
34
KIRIKLARIN SINIFLANDIRMASI
1814 yılında Colles kırığının tanımlanmasından bugüne kadar distal radius
kırıklarının tanısı, değerlendirilmesi ve tedavi seçenekleri üzerinde ayrıntılı
çalışmalar yapılmış özel görüntüleme teknikleri, artroskopi destekli redüksiyon,
modern internal ve eksternal fiksasyon modaliteleri geliştirilmiştir (22,25). Bu
yenilikler ile elde edilecek başarılı tedavi sonuçları kırık tipinin ve eşlik edecek olan
yumuşak doku yaralanmalarının doğru tanınması ve sınıflandırılması ile mümkün
olabilir. Bu nitelikleri taşıyan bir sınıflandırmanın şu özellikleri taşıması gereklidir
(63,115,137):
a)Yüksek güvenilirlik
b)Parçalanma derecesini bildirme
c)Radial kısalma ve yer değiştirmeler hakkında (radial-dorsal-volar gibi) bilgi
verme
d)Stabilite ile ilgili bilgiler içerme
e)Eklem yüzleri ve DRUJ’un etkilenme derecesini bildirme
f)Prognozla ilgili bilgiler verebilme
g)Eşlik eden yumuşak doku hasarını değerlendirebilme
h)Tedaviyi yönlendirebilme.
Distal radius kırıklarının sınıflandırılmasında birçok sistem olmasına karşın,
hekimlerin büyük çoğunlu günlük kullanımda klasik olarak bilinen Colles, Smith,
Chauffer’s veya Barton gibi isimleri kullanmanın yanında, daha çok kırığın anatomik
özelliklerini (dorsale deplase parçalı kırık gibi) tanımlamayı tercih etmektedirler.
FRYKMAN SINIFLANDIRMASI:
1967 yılında Frykman yaptığı klinik ve biyomekanik çalışmalar sonucunda,
radius distal uç kırıklarını eklem içi ve eklem dışı ve beraberinde ulna styloid kırığı
bulunup bulunmamasına göre tiplere ayırmıştır (29,62). Bu sınıflama sistemi içinde
çok parçalı kırıklar daha yüksek tiptir. Sınıflamada yüksek rakam alan kırıkların
iyileşmesi komplikasyonludur ve daha kötü prognozludur (64,86). Frykman
sınıflaması radius distal uç kırıklarının değerlendirmesinde ve tedavisinde distal ulna
ve distal radioulnar ekleme büyük önem verir. Distal radius kırıklarında, radioulnar
eklemdeki patoloji göz önünde bulundurulmaz ve düzeltilmez ise distal radioulnar
eklemde kalıcı ağrı şikayeti görülebilir. Sınıflandırmanın dezavantajları; kırık
fragmanlarının yer değiştirme yönü, parçalanma derecesi ile ilgili bilgi
içermemesidir. Tedavi ve prognoz hakkında yönlendirme yapmaz (64,86,178).
35
Bu sınıflamaya göre;
Tip 1: Ekleme uzanım göstermeyen radius distal uç kırığı,
Tip 2:Ekleme uzanım göstermeyen radius distal uç kırığı ve ulna styloid kırığı,
Tip 3:Radiokarpal eklemi içeren radius distal uç kırığı,
Tip 4:Radiokarpal eklemi içeren radius distal uç kırığı ve ulna styloid kırığı,
Tip 5:Radioulnar eklemi içeren radius distal uç kırığı,
Tip 6:Radioulnar eklemi içeren radius distal uç kırığı ve ulna styloid kırığı,
Tip 7:Radiokarpal ve radioulnar eklemi içeren radius distal uç kırığı,
Tip 8:Radiokarpal ve radioulnar eklemi içeren radius distal uç kırığı ve ulna
styloid kırığıdır (Şekil 28).
I +ulnar stiloid= II
V+ulnar stiloid=VI
III+ulnar stiloid=IV
VII+ulnar stiloid=VIII
Şekil 28: Frykman sınıflandırmasının şematik görüntüsü
FERNANDEZ SINIFLANDIRMASI:
Fernandez, travma mekanizmasını inceleyen bir sınıflandırma sistemi ortaya
koymuştur ve birlikte olan ligamentöz lezyonlar, subluksasyon hali, komşu karpal
kemik kırıklarını içermesinden dolayı tercih edilir (Şekil 29). Bu sınıflandırmaya
göre(58,71) ;
1. Bending (bükülme) kırıkları: Yük altında eklem dışı metafiz kırığı oluşur
(Colles ve Smith kırığı).
2. Kompresyon kırıkları: Metafizer ve subkondral kemiğin impaksiyonu ile
kırık ortaya çıkar (Die-punch kırığı).
3. Shearing(makaslama) kırıkları: Eklem yüzeyinin kırığıdır ( Barton, radial
styloid kırığı).
36
4. Avulsion kırıkları: Rotasyonel zorlanmalar sonucunda oluşur. Radiokarpal
luksasyon veya subluksasyonlar görülür. Ligaman yapışma yerinde oluşan kırıklar
olduğu için instabil kırıklardır. Yumuşak doku hasarı sıktır.
5. Yukarıdaki dört tip kırığın kombinasyonlarıdır ve instabildir.
Şekil 29: Fernandez sınıflandırması
MELONE SINIFLANDIRMASI
1984 yılında Charles P. Melone tarafından geliştirilmiştir (127).
Bu sınıflandırma sistemi radiusun distal bölümünün medial eklem kısmının
durumunun, tedavi seçimi ve prognozunun belirlenmesindeki önemi inancına
dayalıdır.
Kırıkları gövde, radial stiloid, dorsal medial ve plmar medial komponentler
olmak üzere 4 komponente ayırır (116,118,127). Bu kırık segmentlerinin her birinin
rol almasıyla değişik eklem içi kırık tipleri oluşur.
Bu sistem radiusun artiküler yüzeyine doğru artan birçok kırığın doğru
tanımlanmasını sağlayan ilk sistemlerden biri olmuştur (Şekil 30).
Tip 1: Stabil,parçalanmamış
Tip 2:İnstabil die-punch,dorsal veya volar barton kırığı
2A:Redükte edilebilen
2B:Redükte edilemeyen
Tip 3:Spike kırık,volar yapıları kontuze eder
Tip 4:Yarık tipi kırık,medial kompleksin dorsal ve volar palmar parçaların
deplase şekilde ayrıldığı kırık
Tip 5:Patlama kırığı
37
TİP I
TİP IIA
TİP IIB
TİP III
TİP IV
TİP V
Şekil 30: Melone sınıflandırması
AO SINIFLANDIRMASI
ASIF/AO tarafından 1986 yılında geliştirilmiş bir sınıflandırma
sistemidir.Oldukça karmaşıktır ve pratik açıdan kullanımı zordur. Tüm uzun kemik
kırıklarında ve farklı kırık tiplerinde uygulanabilecek bir sınıflandırma sistemidir
(40,59).
Öncelikle 3 büyük gruba ayrılır:
Grup A: Ekleme uzanım göstermeyen kırık,
Grup B: Basit eklem içi kırık,
Grup C: Kompleks eklem içi kırık .
Üç önemli grup da kendi içinde, kırığın stabilitesine, impaksiyonuna, parçalı
olmasına, kırığın redükte edilebilirliğine ve yerine göre 27 farklı gruba ayrılır
(71,74,89,118) (Şekil 31).
Grup A: Ekleme uzanım göstermeyen kırıklardır.
A1: Ulnanın ekleme uzanım göstermeyen kırığıdır. Radiusta kırık
yoktur.
A1.1. Styloid çıkıntı kırığı
A1.2. Sadece metafiz kırığı
A1.3. Metafizyel parçalı kırık
38
A2: Radiusun basit ve nondeplase kırığıdır.
A2.1. Eğim yoktur. Kırık nondeplasedir
A2.2. Kırık dorsale açılanmıştır.
A2.3. Kırıkta volare açılanma vardır.
A3: Radiusun parçalı ekleme uzanım göstermeyen kırığı
A3.1. İmpakte, radiusta aksiyel kısalık mevcut.
A3.2. Açılanmış
A3.3. Parçalı
Grup B : Parsiyel eklem içi kırık mevcuttur.
B1: Radiusun parsiyel eklem içi kırığı
B1.1. Lateral kenar basit kırığı
B1.2. Lateral kenar çok parçalı kırığı
B1.3. Medial kenar kırığı
B2: Radius dorsal eklem yüzünün parsiyel kırığı (Dorsal Barton kırığı)
B2.1. Basit
B2.2. Lateral sagittal kırık
B2.3. Elbileğinin dorsale çıkığı ile birlikte olan kırıklar
B3: Radius eklem yüzünün parsiyel kırığı (Volar Barton kırığı).
B3.1. Basit küçük parçalı
B3.2. Basit büyük parçalı
B3.3. Çok parçalı
Grup C : Kompleks eklem içi kırıktır.
C1: Radiusun basit eklem içi komplet kırığı, metafiz nondeplase kırığı
C1.1. Posteromedial eklem içi parçalı kırık
C1.2. Sagittal eklem içi kırık
C1.3. Frontal eklem içi kırık
C2: Komplet basit eklem içi radius kırığı+metafiz çok parçalı kırığı
C2.1. Sagittal eklem içi kırık
C2.2. Frontal eklem içi kırık
C2.3. Diafize uzanan eklem içi kırık
C3: Çok parçalı kompleks eklem içi kırık
C3.1. Metafiz basit kırığı
C3.2. Metafiz çok parçalı kırığı
C3.3. Diafize uzanan çok parçalı kırık
39
A-Eklem Dışı
B-Kısmi Eklem İçi
C-T am Eklem İçi
Şekil 31: AO sınıflandırması
Bu sınıflamalarla birlikte literatürde tanımlanmış olan Rayhack (138,139), Mayo
(16,29) , Gartland ve Werley (64,175) , Sarmiento (31) , Lidstrom ve Anders (88) ,
Universal (31,88,165) ve Jenkins (88) sınıflandırmaları da mevcut olup bir kısmı
tarihi öneme sahiptir.
Günümüzde distal radius kırıklarının pratik olarak değerlendirmek için özel isimlerle
anılan birkaç kırık tipinin bilinmesi gerekmektedir.
Colles Kırığı:
İlk tanımlanan ve ensık görülen kırık tipidir. Radiusun eklem yüzeyinden
yaklaşık 2,5 cm proksimalde distal parçanın dorsal, proksimal parçanın volar
kısımda yer aldığı kırıktır (27,71) . Tipik Colles kırığı, dorsale açılanan, deplase,
parçalı, radiusta kısalmaya neden olan kırık şeklidir (Şekil 32) .
Şekil 32: Colles kırığı
40
Smith Kırığı:
Robert William Smith tarafından 1847 yılında tanımlanmıştır. Eklem
yüzeyinden 1 veya 2 cm proksimalde distal parçanın volarde, proksimal parçanın
dorsalde olduğu eklem dışı kırıktır (Şekil 33). Distal kırık fragmanının ve karpal
kemiklerin volar yönde deplase ve sublukse olduğu ‘ters Colles kırığı’ olarak da
adlandırılan kırık formudur. Smith kırıkları için 1957 yılında Thomas tarafından üç
alt tip tanımlanmıştır. Tip I kırık , distal fragmanda palmar angulasyon ve deplasman
ile karakterize ekstraartiküler kırıktır. Tip II kırıklar, kırık hattı tip I kırığa göre daha
oblik olan, palmar deplasman ve subluksasyon ile karakterize ekstraartiküler kırıktır.
Tip III kırıklar volar Barton kırıklarıdır (Şekil 34) (58,71).
Şekil 33: Smith kırığı
T ip 1
T ip 2
T ip 3
Şekil 34: Smith kırıklarının Modifiye Thomas sınıflaması
41
Chauffer’s Kırığı:
Harol C. Edwards tarafından 1910 yılında tanımlanmıştır (Şekil 35). Radial
stiloidin oblik, eklem içi kırığıdır (58,71). Stiloidin yerdeğiştirmesi iki şekilde olur:
1.Stiloidin proksimale yerdeğiştirmesi ve skafolunar ayrılma olması
2.Radial stiloidin karpal kemiklerle yerinde kalarak proksimal kısmın ulnara
kayması.
Şekil 35: Chauffer’s kırığı
Die-Punch (lunate load veya medial kuneiform) Kırığı
Radius distal ucunda medial eklem yüzünün yer değiştirmesi ile karakterize,
eklem içi bir kırıktır (Şekil 36). Lunat fossa eklem yüzündeki bu çökme kırığında
kırık fragmanla birlikte lunatum ve karpal kemikler proksimale doğru yer değiştirir
(65). 1962 yılında Sheck tarafından tanımlanmıştır (154).
42
Şekil 36: Lunat load - die punch kırığı
Barton Kırığı:
1938 yılında John Rhea Barton tarafından tanımlanmıştır. Radius distal uç
eklem yüzünün dorsal veya volar kenar kırığıdır (Şekil 37 A-B). Gerçekte distal
radiusun el ve karpal kemiklerle beraber dorsale veya volare deplase olduğu kırıklı
çıkık veya subluksasyondur. Fragmanın çıkış yönüne göre dorsal veya volar Barton
kırığı olarak adlandırılır (73).
A
B
Şekil 37 A :Volar Barton kırığı B: Dorsal Barton kırığı
43
KLİNİK BULGULAR:
Klinik muayenede ağrı, şişlik ve ekimoz ilk göze çarpan bulgulardır. Kırık
uçlarının hareketine bağlı krepitasyon ve anormal hareket, ekstremitede deformite,
fonksiyon kaybı, lokal kemik hassasiyeti ve büller kırığa özgü bulgulardır
(13,35,49,55,127). Ekimoz 2-3 saatte gelişmeye başlayıp, 2. saatte en yaygın hale
gelir. Kırık bülleri ise 3-5. günlerde ortaya çıkar. Kırık uçlarının hareketine bağlı
krepitasyon ve anormal hareket kırığa özgü bulgu olmasına rağmen test edilmesi,
çıkarabileceği sorunlardan dolayı önerilmez (29,58,71).
Hastaların büyük çoğunluğunda Colles’in tarif ettiği çatal sırtı deformitesi
görülür. Deplasman derecesi, hastanın yaşına, deri turgoruna, koagülasyon
durumuna, şişlik değişikliğine bağlıdır. Bilek radial tarafa kayar. Radius kısalarak
radial stiloid çıkıntı proksimale doğru yer değiştirir. Bilekte şişme neticesinde
genişleme olur. Radius distali hassas, eklem hareketleri kısıtlı ve ağrılıdır
(13,35,55,58,71).
Muayene sırasında çok dikkatli nörovasküler muayene yapılmalıdır. Radial
arter ve ulnar arter muayene edilmeli, median sinir fonksiyonları gözden
geçirilmelidir. Bu kırıklardan sonra %15’e varan oranlarda karpal tünel sendromu
bulgularının ortaya çıkabileceği bildirilmektedir. Ekstansör ve fleksör tendonlar
titizlikle değerlendirilmelidir. Özellikle ekstansör pollucis longus en sık yaralanan
tendon olup başparmak ekstansiyonu mutlaka kontrol edilmelidir (127).
Hastalarda el eklemleri, dirsek ve omuz eklemleri de değerlendirilerek
fonksiyonları saptanmalıdır. Dikkatle değerlendirilmesi gereken önemli bir hareket
önkol rotasyonudur(58,71).
Rotasyon hareketi aracılığı ile DRU eklem fonksiyonları redüksiyon öncesi ve
redüksiyon sonrası mutlaka kontrol edilmelidir.
Distal radius kırığı oluşturan yüksek enerjili travma birçok önemli yumuşak
dokularda da hasara yol açabileceği için bu tip yaralanmaların tespiti artroskopik
değerlendirmeyi gerektirebilir. Distal radius kırığı olan vakaların yaklaşık %70’inde
SL ve diğer interkarpal ligamentlere yırtık bildirilmektedir. Yapılan artroskopik
değerlendirmelerde TFCC yırtığının sıklıkla distal radius kırıklarına eşlik ettiği tespit
edilmiştir (58,71,127).
44
RADYOLOJİK BULGULAR:
Radius distal uç kırıklarının radyolojik değerlendirmesinde ilk basamak direk
radyografidir. İlk değerlendirme, AP (anteroposterior) ve lateral olmak üzere en az
iki grafiyi içermelidir. Rutin olarak bazı yazarlar çeşitli kırık hatlarının görülmesi
açısından oblik grafileri de önermektedirler (5,87,172).
AP grafi, humerus göğüs kısmından 90 derece abdüksiyonda, dirsek 90
derece fleksiyonda, omuz ile eşit hizada iken çekilmelidir. Elin palmar yüzü, film
kasedinin tam karşısında düz olarak durmalıdır. Lateral grafilerde dirsek 90 derece
fleksiyonda ve el bileği röntgen kaseti üzerine tam yan olarak gelecek şekilde
yerleştirilir (5,87,172).
Standart grafilerde temel olarak radial inklinasyon, palmar inklinasyon, radial
uzunluk ve radial shift(kayma) ölçülür (5,168,172). Bu ölçümlerin hepsinde de
radiusun uzun ekseni kullanılır. Radius uzun ekseni, radiokarpal eklemin 3 ve 6 cm
proksimalinde radius diafizinin orta noktasını birleştiren çizgi olarak belirtilmiştir.
Radial İnklinasyon:
AP grafide radius stiloidinin uç kısmı ile distal radioulnar eklemin radial
kısmından radius uzun eksenine çizilen dik çizgi arasındaki açıdır. Ortalama 23
derecedir. 13-30 derece arası kabul edilebilir sınırlardır(5,172) (Şekil 38).
Şekil 38: Radial İnklinasyon
45
Palmar Eğim (Palmar Tilt):
Lateral radyografide radiusun dorsal ve volar uç noktalarını birleştiren doğru
ile radius uzun eksenine 90 derece dik olarak çizilen çizgi arasındaki açılanmadır.
Ortalama 11-12 derecedir. 0-22 dereceler arası normal olarak kabul edilir (5,172)
(Şekil 39).
Şekil 39 : Palmar eğim
Radial Uzunluk:
AP grafide radius stiloidinin uç kısmından ve caput ulnanın eklem yüzünden
geçen , radius uzun eksenine dik ve birbirine paralel iki çizgi arasındaki mesafedir.
Ortalama 11-12 mm’dir (5,172) (Şekil 40).
46
Şekil 40 : Radial yükseklik
Radial Shift(Radial Kayma):
Radiusun merkezinden geçen longitudinal çizgi ile, radial styloidin en lateral
tarafının arasındaki mesafenin, sağlam ve kırık taraftaki ölçümünün yapılmasıdır.
İkisi arasındaki ölçüm farkı 1 mm’yi aşmamalıdır(5,172) .
Kırık şüphesi mevcut ise veya kırık tanısı konmasına rağmen, deplasmanın
derecesini tesbit etmek amacı ile bilgisayarlı tomografi uygun bir seçenektir(85) .
Ayrıca bilgisayarlı tomografi tetkiki ile eklem yüzeyindeki basamaklanma,
impaksiyon, kırık fragman sayısı ve DRUJ yaralanması tespit edilebilir. Özellikle
Die-Punch kırıkları ve skafoid faset dönme kırıkları ile birlikte olan, düz
radyografide zor görülebilen intraartiküler kırık şekillerini tanımlamaya yardımcı
olması amacıyla tavsiye edilir. Üç boyutlu BT görüntülemesinin, henüz geniş bir
kullanım alanı bulmamasına rağmen el bileği travmalarının değerlendirilmesinde çok
yararlı bir yöntem olduğu bildirilmektedir (54,90,180).
Manyetik rezonans görüntüleme ise, akut travmaların teşhisinde sınırlı
kullanım alanına sahip olmasına rağmen uygun olmayan şekilde yaygın kullanılan
bir yöntemdir. MRG yönteminin diğer yöntemlere göre üstünlüğü, kıkırdak yapının
durumunun görüntülenmesine yardımcı olmasıdır. Bu yöntem, aynı zamanda karpal
kemiklerde gelişebilecek avasküler nekrozun değerlendirmesinde kullanılabilir
(133).
47
TEDAVİ
Distal radius kırıklarının tedavi planlamasında temel olarak klinik ve
radyolojik verilerle beraber kişisel faktörler gözönünde bulundurulmalıdır. Fizik
muayene bulguları ve çekilen radyografilerdeki kırığın durumunun yanı sıra hastanın
yaşı, fiziksel ve bilişsel durumu, mesleği, kemik kalitesi, eşlik eden diğer patolojiler,
travmanın şekli ve şiddeti, kırığın açık ya da kapalı kırık oluşu gibi faktörler de
tedavi planlanmasında oldukça önemlidir (159).
Distal radius kırığı ile başvuran hastanın öncelikle anamnezi alınmalı, fizik
muayene yapılmalıdır. Eşlik eden organ yaralanması ya da birden fazla kırıkları olan
hastalar ile, terminal dönemde sistemik hastalığı olan hastalarda mümkün olan en
basit tedavi şekli uygulanmalıdır. Genç ve aktif hastalarda iyi sonuç elde etmek için,
cerrahi tedavi ön planda düşünülebilir (128). Bu hasta grubunda amaç, distal
radiusun şeklinin ve eklem yüzeyindeki deplasmanın anatomik olarak düzeltilmesi
olmalıdır. Temel prensip, kırık parçalarının en uygun şekilde redüksiyonu ve bu
redüksiyonun tespit edilmesidir (128).
Yapılan laboratuar çalışmaları distal radioulnar eklem üzerine en fazla etkisi
olan komponentin radial kısalma olduğu şeklindedir. Dorsal angulasyonun artması
durumunda el bileğinin palmar yüze yakın geçen yük transfer ekseninin dorsale
kaydığı gözlenir ve bu da radiokarpal eklemde artroza neden olur. Eklem yüzeyinde
2 mm'den fazla basamaklanma olması, 5 mm'den fazla radial kısalma olması ve 20
dereceden fazla dorsal angulasyon olması durumunda artroz kaçınılmaz bir sonuçtur.
Sonuç olarak radyolojik kabul edilebilir sınırları aşağıdaki gibi gösterebiliriz
(5,116,128):
a)Radial kısalık sağlam tarafa oranla 5 mm veya daha az olması
b)Radial inklinasyon AP filmde 15 derece veya daha fazla olması
c)Radial tilt lateral filmde 15 derece dorsal veya 20 derece volare doğru
olması
d)Eklem yüzeyinde basamaklanmanın 2 mm veya daha az olması
Günümüzde uygulanan çeşitli tedavi metodları vardır:
1)KONSERVATİF TEDAVİ:
Radius distal uç kırıklarının çoğunluğu konservatif tedavi yöntemleri ile tedavi
edilebilirler (18,35,49,86). Özellikle deplase olmayan veya minimal deplasman
gösteren kırıklar ve eklem dışı olan kırıklar, kırık oluşumundan hemen sonra kapalı
redüksiyon ve alçılama ile başarılı bir şekilde tedavi edilebilir(18,35,49,86).
Redüksiyonun ilk 24 saatte yapılması önerilmektedir. Geç başvuran ve
kontrollerinde redüksiyon kaybı tespit edilen olgularda ilk 2 hafta içinde kapalı
redüksiyon denenebilir (35).
48
Temel olarak distal radius kırıklarının redüksiyonu kırığı meydana getiren
kuvvetlerin aksi yönünde uygulanan kuvvetlerle sağlanır. Bu yüzden kırıkların oluş
mekanizmasının iyi bilinmesi gerekmektedir (35,49).
Kapalı redüksiyon uygulaması için birkaç metod geliştirilmiştir. 1922 yılında
Böhler travmalı ele, uzunlamasına traksiyon uygularken önkola ise karşı traksiyon
metodunu, 1931 yılında Caldwel ise parmaktan traksiyon metodunu geliştirmiştir
(18).
Kliniğimizde kullandığımız redüksiyon tekniği; traksiyon hastanın baş
parmak, işaret parmağı ve uzun parmaklarından, karşı traksiyon ise asistan
tarafından dirsekten yapılarak gerçekleştirilir. Dorsale açılanmış kırıklarda, distal
parça volare ve distale itilir. Amaç dorsal açılanmayı nötrale ya da hafif volar eğime
ulaştırmak ve radial yüksekliği sağlamaktır. Redüksiyondan sonra kullanılacak
immobilizasyon redüksiyonun stabilitesine, kırığın eklem içi ve eklem dışı
tutulumuna ve kırıktaki ayrılma derecesine göre yapılmalıdır. Amaç palmar kortikal
devamlılığı sağlamak olmalıdır. Aşırı ulnar deviasyon ve palmar fleksiyon,
redüksiyon kaybına ve karpal tünel sıkışmasına neden olabilir. Bunun için, alçılama
hafif palmar fleksiyon ve ulnar deviasyonda yapılmalıdır. Tespit süresi ortalama 5-6
hafta olmalıdır.
Kapalı redüksiyon için literatürde çeşitli yöntemler tarif edilmiştir.
Colles, Watson Jones, Böhler, Compare, Charnley, Cave, Ralston, Conolly,
De Palma, Mc Rae, Dobyn ve Linscheid, Ege redüksiyon yöntemlerini
tanımlamışlardır.
a)Colles Yöntemi:
Klasik olarak Colles tipi kırıklarda longitudinal traksiyon, palmar fleksiyon,
ulnar deviasyon ve pronasyon uygulanır. Uzunluğun sağlanıp korunması için ilk
önce traksiyon ile birlikte kırık oluş mekanizmasının aksi yönünde kuvvet
uygulanarak iki korteksin birbiri içine geçmesi, kırığın dişlenmesi sağlanır. Bu temas
noktası kaldıraç görevi yapar. Redüksiyon manevrasındaki temel prensip,
angulasyonun konkav yüzündeki yumuşak dokulara kuvvet uygulanmasıdır (41).
b)Watson Jones Yöntemi:
Sırtüstü yatan kişide omuz abdüksiyonda dirsek fleksiyonda iken ve dirsek
üstünden bir yardımcı karşı yönden çekerken bilekten çekme ile dişlenmiş kırığın
düzeleceğini belirtmiştir. Redüksiyon sağlandıktan sonra el bileği ulnar deviasyon ve
hafif fleksiyonda, önkola başparmak kısmı delikli oluklu alçı önermiştir. Alçının 5-6
hafta tutulmasını belirtmiştir (41,174).
49
c)Böhler Yöntemi:
Hasta supin olarak yatırılır, dirsek fleksiyona alınır. Dirsekten karşı traksiyon
yapılırken, başparmak ve diğer parmaklardan da ayrı ayrı sargı ile tutularak
traksiyon uygulanır. El bileği ulnar tarafa eğilir. Genellikle başparmak vasıtası ile
radial doğrultuda traksiyon devam ettirilirken, distal parça ulnar ve volar yöne doğru
bükülerek redüksiyon sağlanır. El bileği fleksiyon, pronasyon ve ulnar deviasyonda
kısa kol alçıya alınır (18,41).
d)Compare Yöntemi:
Elden ve kırık proksimalinden karşı yönlerde çekilirken, kırık hattından
hiperekstansiyon yapmak suretiyle impaksiyon çözülür. El bileği ulnar deviasyonda
iken distal parça volare itilerek yerleştirilir. El bileği nötral pozisyonda kısa kol
alçısına alınır (47).
e)Charnley Yöntemi:
Dirsek 90 derece fleksiyonda tutulurken, redüksiyonu uygulayacak hekim, bir
elinin ayasını proksimal parçanın volar yüzüne, diğer elinin ayasını da distal
parçanın dorsal yüzüne yerleştirir. Distal parçanın dorsal fleksiyonunu artırarak
dişlenmeyi çözer. Daha sonra alt parçayı dorsalden volar yöne iter. El bileğini ulnar
deviasyona ve pronasyona getirerek redükte edilen parçaları dişlendirmeye çalışır.
Bu pozisyonda kısa kol alçısına alır (49).
f)Cave Yöntemi:
Supin pozisyonunda yatırılan hastanın kolu masaya tespit edilir. Dirsek 90
derece fleksiyondayken elden traksiyon yapılır. Buna karşılık kola asılan 4-5 kg lık
bir ağırlıkla da karşı traksiyon yapılır. Kırık parçaları redükte edildikten sonra el
bileği palmar fleksiyonda ulnar deviasyonda ve pronasyonda alçıya alınır. 10 gün
sonra fleksiyon düzeltilir (49,86).
g)Ralston Yöntemi:
Fleksiyondaki dirsekte koldan askı ve ağırlıkla çekilir. Buna karşı
pronasyondaki elin parmaklarından 5-10 dakika traksiyon uygulanır. Distal parça
ulnar ve volar yöne itilerek redüksiyon sağlanır. Uzun kol alçı tespitine alınır (49).
50
h) Mc Rae Yöntemi:
Dirsek 90 derece fleksiyonda iken, dirsek üstünden çekilirken bir el ile
hastanın başparmağı, diğer el ile hastanın 4 parmağı birkaç saniye karşı yönde
çekilir. Sonra distal fragman baş ve işaret parmakları arasında itilerek dişlenme
çözülür. El bileği ulnar deviasyonda ve hafif fleksiyonda dirsek altı alçı uygulanır.
Alçı tespitinin 5-6 hafta olması önerilir (51).
ı)Ege yöntemi:
Bir sandalyeye oturtulan hastanın kırık önkolu, pronasyonda redüksiyonu
yapacak hekimin dizine yerleştirilir. Dirsek fleksiyona getirilerek başparmaktan ve
diğer parmaklardan traksiyon yapılırken koldan da karşı traksiyon uygulanır.
Traksiyon altındayken, distal parça dorsal yüzünden avuç içiyle kuvvetlice ve ani
olarak volara itilir. Böylece dorsal açılanma yapan distal parça, bilek volarına itilerek
yerleştirilmiş olur. El bileği ulnar deviasyona getirilerek radiustaki radial deviasyon
düzeltilir. Redüksiyondan sonra, ulnar deviasyonda ve pronasyonda kısa kol alçı
uygulanır. Stabil kırıklarda el bileği nötral pozisyonda alçıya alınır. Kayma şüphesi
olan kırıklarda ise, el bileğine 15-20 derece fleksiyon verilebilir. El bileğinde daha
sonra fonksiyon kısıtlılığına ve median sinirde basıya neden olabileceği için aşırı
fleksiyondan kaçınmak gerekir (51).
Supinasyonda Fonksiyonel Breys:
Bu yöntem Sarmiento tarafından tanımlanmıştır. İlk hafta dirsek 90 derece
fleksiyonda, önkol supinasyonda, el bileği ulnar deviasyonda ve palmar fleksiyonda
tespit uygulanır. Bu dönemde şişlik indikten sonra önkol supinasyonda iken, bileğin
volar fleksiyonu ve dirseğin yaklaşık olarak 40 derece ekstansiyonuna izin veren
cihazlama uygulanır. Bu şekilde eklem hareket kısıtlılığının daha az olacağı
belirtilmektedir (134).
Tüm bunlarla birlikte alçılamada bileğin ve ön kolun pozisyonu, alçının
kapsadığı eklemler ve tespit süresi gibi konularda standartlaşmış bir fikir birliği
yoktur. Sarmiento brakioradialis kasının etkisini ön planda tutarak supinasyonda,
Wahlström ise pronator quadratus nedeni ile pronasyonda alçılamayı önerir
(115,151,152,176). Median sinir komplikasyonları açısından el bileğinin aşırı
fleksiyon ve ekstansiyonu önerilmez (117,165). Alçılama parmak hareketlerinin
kısıtlanmasına yol açmamalıdır.
Günümüzde önerilen yöntem manuplasyonlu ya da manuplasyonsuz dirsek
üstü alçı uygulamasıdır. Ön kolun nötral ya da hafif pronasyonda, el bileğinin hafif
fleksiyonda ve ulnar deviasyonda alması gerektiği belirtilmiştir. Dirsek altı alçıya
51
geçildikten sonra toplam alçı süresinin 6 haftaya tamamlanması gerekmektedir.
Deplasmanın az olduğu kırıklarda bu süre kısaltılabilir.
Yapılan birkaç randomize çalışmada standart dirsek altı alçı ile dirsek üstü
alçı, supinasyonda fonksiyonel breys uygulaması, erken bilek hareketlerine izin
veren breysler ve değişik el bileği tespit pozisyonlarının karşılaştırılmaları
yapılmıştır. Birkaç istisna durum haricinde kullanılan metodların hiçbirinin dirsek
üstü alçıya üstünlüğü gösterilememiştir.
Kapalı redüksiyon sonrası yukarıda bahsedilen konservatif tespit metodları ile
kırık tespiti gerçekleştirilir. Hastalar başlangıçta deplasman gelişiminin takibi
açısından kısa aralarla kontrollere çağırılmalı ve redüksiyon devamlılığı çekilen
grafilerle takip edilmelidir.
Kapalı redüksiyonun konservatif metodlarla devam ettirilemediği unstabil
deplase kırıklarda, kırık farklı şekillerde tespit edilebilir. Bazı kırıklar unstabil olma
eğilimi gösterirler. Bu kırıklar arasında ileri dorsal korteks parçalanması olan
kırıklar, radial kısalık olan kırıklar, belirgin dorsal angulasyon olan kırıklar ve ileri
yaş hastalarda gelişen distal radius kırıkları sayılabilir. Kapalı redüksiyon sonrası
mevcut olan radial kısalık, dorsal tilt bazı araştırmacılar tarafından yüksek
redeplasman riski için gösterge kabul edilmektedir.
2)KAPALI REDÜKSİYON + PERKUTAN ÇİVİLEME:
Kapalı redüksiyonu takiben perkutan çivileme, eklem dışı deplase instabil
kırıklarda, kaymamış fakat stabilitesine güvenilmeyen ve kaymış eklem içi
kırıklarda, minimal invazif, basit ve etkili bir tedavi yöntemidir. Uygun redüksiyon
sağlandıktan sonra, radius styloid çıkıntısından oblik olarak gönderilen K telleri ile
kırık parçaları tespit edilir. Bu işlem steril koşullarda ve floroskopi kontrolünde
yapılmalıdır (34,49,50,86).
İki adet K telinin radius stiloidinden gönderilmesi, distal radyoulnar eklemi
geçmeyen transoblik K teli gönderilmesi, iki K telinden birisinin radius stiloidinden
diğerinin distal radyoulnar eklemi geçecek şekilde gönderilmesi ve multipl çivileme
teknikleri en çok popüler olanlardır (67,79,132,168)(Şekil 41).
52
Radial stiloidden K
teli yerleştirme
DRU eklemi
katetmeyen radioulnar
pin yerleştirme
Radial ve ulnardan
çapraz pin tekniği
DRU eklem ve
proksimaline pin
yerleştirme
Kapandji
tekniği
DRU eklemi de
ilgilendiren multipl
radioulnar pin yerleştirme
Şekil 41: Perkütan fiksasyon teknikleri
Radial stiloidden ulnar yönde olacak şekilde gönderilen K telleri ile proksimal
fragmana tespit yöntemi Lambotte, De Palma, Stein ve Uhl tarafından
tanımlanmıştır.
Lambotte'un tekniğinde 2 adet 1,5 mm'lik K teli hafif derecede farklı açılarda
radial stiloidden metafize doğru gönderilir (87).
De Palma 1952 yılında geniş pin ile ulnar-radial pin fiksasyonu yöntemini
ortaya koymuştur. De Palma'nın takniğinde 1 adet 4 mm'lik ucu yivli pin, ulnar
stiloidin 4 cm proksimalinden 45 derece açı ile gönderilir, ulnadan geçen pin radial
stiloide ulaşır (42,87).
Stein ve Katz ise 1975'te tarif ettikleri tekniklerinde 1,5 ve 2 mm 'lik pinler
kullanarak radial stiloidi pinledikten sonra dorsal- ulnar fragmanı tespit etmek
amaçlı dorsal radial pin yerleştirmektedirler (164).
Uhl'un 1976'da tariflediği teknikte 1 adet radial stiloid pini yerleştirildikten
sonra ikinci bir pini radyoulnar eklemden geçecek şekilde gönderilmektedir (164).
Rayhack 1989 yılında radioulnar çivileme tekniğini tariflemiştir. Bu teknikte
redüksiyon sonrasında ulnadan radioulnar ekleme paralel olacak şekilde 1 adet K teli
ve daha sonra bu tele açılanması gittikçe artacak şekilde multipl K teli benzer şekilde
gönderilerek stabilizasyon sağlanır (139).
Klasik çivileme yöntemlerinde redüksiyon kaybı riski bulunmakta olup, bunu
önlemek amaçlı Kapandji tarafından intrafokal pinleme isimli teknik ortaya
konmuştur (135,161). Bu tekniğe göre ilk önce bir K teli kırık hattından radiusun
ulnar korteksine gelecek kadar radioulnar yönde gönderilir, distale doğru ilerletilir ve
anatomik radial inklinasyon sağlandıktan sonra ulnar korteksten geçilir. İkinci K teli
birincisine dik olacak şekilde dorsopalmar yönde ve kaldıraç gibi kullanılarak
palmar kortekse gönderilir. Skopi kontrolünde yeterli redüksiyon görülüyorsa K
53
telleri 1cm dışarıda kalacak şekilde kesilir ve alçı uygulanır. Alçı ve K telleri 5 hafta
sonra çıkarılır.
3)PİN VE ALÇI TEKNİĞİ:
Metakarpa ve önkola pin yerleştirme başlangıçta 1923 yılında Böhler
tarafından önerilmiştir, geniş popülaritesini 1975 yılında Green'in yayını ile
kazanmıştır. Green başlangıçta %86 iyi ve mükemmel sonuç bildirmiştir. Bununla
beraber Green minör ve major komplikasyonların yüksek insidansa sahip olduğunu,
bunların 1/3 ünün pinlere bağlı olduğunu bildirmiştir. Son zamanlarda yapılan
çalışmalar bu teknikle birlikte görülen yüksek komplikasyon oranlarını
doğrulamıştır.
Chapman ve ark. komplikasyonların 1/3’ünün pine bağlı olduğunu ve
hastaların %16’sının bu komplikasyonlara bağlı olarak tekrar opere edildiğini
bildirmişlerdir (23). Yüksek enerjili travma ile oluşan bir kırık serisinde Weber ve
Szabo komplikasyon oranını %53 olarak bildirmiştir (178). Carnozella ve Stern de
yüksek komplikasyon oranları bildirmiştir ve hastaların %30’undan fazlasında erken
tedavi sonlandırmaya gitmiştir (23). Pin ve alçı önerisi birçok unstabil kırıkta
redüksiyon elde etme açısından önerilse de pin üzerinden inkorpore edilen sirküler
alçı tekniği tekrar gözden geçirilmelidir.
4)SINIRLI AÇIK REDÜKSİYON:
Ligamentotaksis her zaman tek başına artiküler yüzün düzgünlüğünü
sağlayamaz. Bu durumda sınırlı açık redüksiyon ile ligamentlerin yapışma yerleri
korunarak minimal implant uygulayarak kırık redüksiyonu ve artiküler yüzün
restorasyonu sağlanmalıdır.
Bu teknik metafizer bölgesi parçalanmamış 4 parçalı intraartiküler kırıklar için
uygulanmaktadır. Kapalı redüksiyon ile metafizer bölge radiusun uzunluğu ve radius
stiloidi düzeltilebilir, ama dorsoulnar, volar veya sigmoid notchtaki parçalar redükte
olmayabilir. Sınırlı açık redüksiyon ile bunlar redükte edilebilir (120,158).
2 mm’den fazla deplasman gösteren intraartiküler kırıklarda, radyocarpal
eklem kapalı redüksiyona rağmen uyumsuz olabilir. Genellikle lunat faseti içeren
uyumsuzluk görülür, radyoskafiod ve stiloid fragman genellikle ligamentotaxis veya
kemik klempi ile redükte edilebilir. Lunat faset ise sınırlı açık redüksiyon tekniği ile
redükte edilir (158) (Şekil 42) .
54
Şekil 42: Lunat fasetin çökme kırığı (Die punch), sınırlı açık redüksiyon ile
düzeltilebilir.
Alexrod ve arkadaşları eksternal fiksasyon ile beraber deplase lunat faset
üzerinden küçük dorsal longitudinal bir insizyonla direk eklem yüzeyini
görmeksizin, impakte fragmanın elevasyonundan oluşan kombine tekniklerini tarif
etmiştir (87).
Operasyon basmaklarını daha önce Saito ve Shibata tarafından tariflenmiş
olan 2 farklı kırık paterni ( impaksiyon ve makaslama) temelinde açıklamışlardır ve
redüksiyonu transvers veya oblik K teli yerleşimi ile otojen iliak krista grefti
kullanımını önermişlerdir. Bu yöntemle eleve edilmiş artiküler fragmanın çökmesi
önlenmektedir ve eksternal fiksasyon bu sayede 6 haftada çıkarılabilmektedir (87).
Leung ve ark iliak kanat grefti ile desteklenmiş 100 kompleks distal radius
kırığını yayınlamıştır. Onlara göre teknik, eksternal fiksasyon freymi 3 hafta sonra
kaldırılarak 3 hafta fonksiyonel breys kullanımına izin vermektedir. Onlar az
miktarda komplikasyon tanımlamışlardır ve redüksiyon elde edilen hastalarda nerede
ise tüm hastalarda iyi ve mükemmel sonuç bildirmişlerdir (87).
5)EKSTERNAL FİKSASYON:
El bileği eksternal fiksatörünün temeli ligamentotaksis denilen el bileği
çevresindeki ligamentlerin ve tendonların gerdirilmesi ile, tendonların dinamik aktif
hareketleri ile redüksiyonun sağlanması esasına dayanır (2,38,52). Tedavide önem
verilmesi gereken radial uzunluğun, eklem yüzeyi devamlılığının ve volar tiltin
restorasyonunun sağlanarak normal anatomik eklem yüzeyi elde etmektir (2,38,52).
Eksternal fiksasyonun endikasyonları şunlardır:
1. İnstabil intraartiküler radius distal uç kırıkları
2. İnstabil ekstraartiküler kırıklar
3. Yumuşak doku hasarı ve nörovasküler komplikasyonları olan açık kırıklar
4. Bilateral distal radius kırığı veya ipsilateral başka kırığın eşlik etmesi
1944'te Anderson ve O'neil tarafından yayınlandığından beri yaygın kullanım
alanı bulan eksternal fiksatörler bazı ortopedik cerrahlarca popularize edilirken
bazıları tarafından yüksek komplikasyon oranları sebebi ile kabul görmemiştir.
55
Sebebi doğru endikasyonda doğru teknikle uygulanmayışıdır. Ayrıca uygulanacak
hastanın da uyumlu olması gerekmektedir (87).
Eksternal fiksatörün ligamentotaksis ile kırık redüksiyonundaki başarısı, De
Palma'nın 1952'de ortaya attığı, çok parçalı kırıklarda bile kapsülün ligamentöz
yapılarının sağlam kaldığı tezini desteklemektedir (42). Ancak dorsal ligamentlerin
oblik seyrinden dolayı bu ligamentotaksis etkisinin radius dorsaline eşit dağılmadığı
anlaşılmıştır. Ne var ki ligamentlerle bağlantısı olmayan deplase artiküler yüzeyler
ve küçük kırık fragmanlar ligamentotaksis ile redükte olmazlar. Eksternal fiksasyon
cihazları radial uzunluğu korusa da bağımsız fragmanlar deplase biçimde angüle
pozisyonda iyileşebilirler. Bu durum artiküler uyumsuzluk, el bileği biyomekaniğini
olumsuz etkileyen karpal instabilite veya triangüler fibrokartilaginöz kompleksin
aşırı yüklenmesi ile sonuçlanabilir. Eksternal fiksasyon tek başına yeterli anatomik
redüksiyon sağlayamadığında pinler ve internal tespit ve greftleme ile kombine
edilmelidir (87) (Şekil 43).
Şekil 45: Eksternal fiksatör ile tespit.
Şekil 43: Eksternal fiksatör freym örnekleri
İnstabil fragmanları redükte etmek için uygulanan aşırı distraksiyon ise erken
evrede parmak hareketlerini engelleyerek hareket kısıtlılığına ve ileriki aşamada
rehabilitasyonun uzamasına sebep olur. Bu yüzden ameliyat esnasında ve sonraki
takiplerde distraksiyon derecesi, parmak hareketleri iyi takip edilmelidir. Operasyon
esnasında öncelikle aşırı distraksiyon uygulandıysa da daha sonra fiksasyon
tamamlandığında distraksiyon kontrollü şekilde normal düzeye indirilmelidir. Aşırı
distraksiyon radyolojik olarak kapitatum ve lunatum arası mesafe ölçülerek
değerlendirilir. 2mm’den fazla ise çok fazla güç uygulandığı anlaşılır. Ayrıca
parmaklar pasif olarak fleksiyona getirildiğinde distal palmar çizgiye değebiliyorsa
distraksiyon normaldir. Sadece longitudinal distraksiyon tek başına radial kısalmayı
düzeltse de palmar tiltin düzelmesini sağlamaz. Bu fiksatörün işlevine palmar
translasyon eklenerek sağlanabilir. Yeni geliştirilen eksternal fiksatörler bunu
gerçekleştirirken el bileğini optimal fizyolojik ekstansiyonda tutarlar (2,38,52).
56
Eksternal fiksatörün aşırı fleksiyon ve ulnar deviasyonda uygulanması median
sinir kompresyonu, refleks sempatik distrofi ve parmaklarda hareket kısıtlılığı riskini
arttırır (32,34).
İmmobilizasyon ve distraksiyon süresi göz önüne alınarak statik eksternal
fiksatörlerin el bileği hareket genişliğini azaltacağı düşünülüp 1977 yılında Jones
tarafından eklemli dinamik eksternal fiksatör geliştirilmiştir. Dinamik formun hem
hareket genişliğini etkilemeyeceği hem de kıkırdak tamirini hızlandırıp periartiküler
osteopeniyi azaltacağı söylenmiştir. Eksternal fiksatörler uygulandıktan 6-8 hafta
sonra klinik ve radyolojik iyileşme tamamlandığında çıkarılmalı ve el bileği
fizyolojisi ve biyomekaniğinin anlaşılmasından sonra uygulandığında komplikasyon
oranı da minimale inecektir.
6)AÇIK REDÜKSİYON VE İNTERNAL FİKSASYON:
Açık redüksiyon, kırık hattının açılıp görülerek, bütün kırık parçalarının
redükte edilmesi ve tespitidir. Kapalı yöntemlerle başarılı olunamayan kompleks
radius distal uç kırıklarında, radiokarpal kırıklı çıkıklar, erken redüksiyon kaybı olan
kırıklar, karpal zedelenme veya yumuşak doku lezyonu (damar, sinir, tendon
yaralanması, kompartman sendromu) ile birlikte olan kırıklarda açık redüksiyon
gerekli olabilir (109,145,169).
Açık redüksiyon internal fiksasyon radius distal uç kırıklarının tedavisinde
uzun sürelerdir kullanılmaktadır. Yeni dizayn edilen düşük profilli plak sistemleri
yumuşak doku komplikasyonlarına yol açmaksızın güçlü fiksasyon sağlarlar
(23,70,128,153).
Cerrahi teknik kırık deplasmanının yönüne, fragmanların yerleşimine göre
değişiklik gösterir. Kırık fragmanlar ortaya konur ve redükte edilir. Ardından tespit
edilecek fragmanın büyüklüğüne göre K telleri, vidalar, destek plakları kullanılarak
tespit edilir. Gerekirse stabiliteye destek olmak ve kırık iyileşmesini hızlandırmak
için greftleme de uygulanabilir (70,145,169).
Cerrahi olarak çok farklı yöntemler uygulanabilse de plak ve vida ile tespit bu
yöntemler arasında oldukça önemli bir yer tutmaktadır (23,60,70,128,153) . Distal
radius kırıklarının tedavisinde plak ve vidayla tespit ilk olarak 1960 yılında Heim ve
Pfeiffer tarafından dorsal kırıklar için uygulanmış ve klasik olarak bilinen 3.5 mm'lik
T plak orijinalde 1968'de Müller tarafından tasarlanmıştır (76,121). Bu plak AO
Kırık El Kitabının 1969'daki ilk basımında yerini almıştır (121) (Şekil 44). Bunu
takiben yine Heim ve Pfeiffer bu plağın tepesini radius distal ucunun anatomik
özelliklerine uygun olarak modifiye edip, ilk klinik örneğini 1972'de yayınlanan
AO'nun Küçük Kemik Kırıkları kitabında yayınlamışlardır (76). Daha sonra Lauber
ve Pfeiffer 1984'de tedavi ettikleri 117 distal radius kırıklı olgu sonuçlarını
yayınlamışlar. Yayınlarında %12 olguda redüksiyon kaybı, %50 olguda kalıcı eklem
içi basamaklanma veya açılma ve yaklaşık 2/3 olguda da eklem dışı anatominin
restore edilemediğini ifade etmişler. Klinik olarak da olguların %60'ında kalıcı
57
eklem ağrısı görüldüğünü bildirmişlerdir (104). Yine 1984'de Letsch ve ark. 3.5
mm'lik T plakla dorsal ve volar girişimlerle tedavi ettikleri 124 olgunun
değerlendirmesini yapmışlardır. Bu implantların osteoporotik ve geniş defektli
kırıklarda ikincil redüksiyon kayıplarına yol açtığı için tespit aracı olarak uygun
olmadığı sonucuna ulaşmışlardır (105).
Şekil 44: AO plak ve vidaları
Bununla birlikte özellikle dorsal plak uygulamalarında tendinit ve rüptür gibi
ciddi ekstansor tendon problemleri, implant gevşemesi, kırık fragmanların
tespitindeki güçlükler, redüksiyon kaybı, anatominin restorasyonundaki güçlükler
gibi sorunlarla sık sık karşılaşılmaktadır. Bu sorunlar, özellikle distal radius kırık
tedavisiyle ilgilenen el cerrahlarını yeni arayışlar içine itmiş ve 1990'lı yıllarda AO
El Grubu tarafından dorsal kırıklar için bir Grek harfi olan π'ye benzediği için Pi
plak adı altında bir plak geliştirilmiş ve komplikasyonlarının çözümü olarak
sunulmuştur (142) (Şekil 45) .
Şekil 45: Pi plağının görüntüsü
58
Yine aynı grup, radius distal volar yüzündeki eğime uygun anatomik eğimli
bir plak tasarlamış ve kullanıma sunmuştur. Bu plakların distalindeki deliklere, yivli
ve yivsiz vidaların plağa sabit bir açıyla tespiti ile kilitli vida sistemi denilen yeni bir
görüş geliştirilmiş ve böylelikle ikincil redüksiyon kayıplarının önüne geçilmeye
çalışılmıştır (Şekil 46).
Şekil 48: Volar sabit açılı kilitli plak-vida sistemi
Şekil 46: Volar kilitli plağın görüntüsü
Gerek dorsal olarak uygulanan Pi plağa gerekse de volarden kullanılan distal
radius plağına, hem anatomik eğimler verilip hem de düşük yüzey profilli metaller
kullanılarak yumuşak doku problemlerinden kaçınılma amaçlanmıştır (Şekil 47).
Şekil 47 : Düşük profilli plak-vida sistemleri
Aynı grup tarafından Pi plağın ilk klinik sonuçları 1997'de yayınlanmış ve
ekstensor tendon problemleri sebebiyle %23 olguda plak ve vidaların çıkarılma
zorunluluğu ortaya çıkmıştır (142). Takibinde Pi plak için ekstensor pollisis longus
(EPL) tendon rüptürü, tendinit ve volar plak için radial arter anevrizması gibi
oldukça ciddi komplikasyonların görülmesi sonucunda bu plaklar popülaritesini
yitirmiştir (24,39,93,122,147). Buna karşın bu plaklar, kendinden sonra gelecek
plaklara ilham kaynağı olacak anatomik tasarım, düşük yüzey profili, kilitlenebilir
yivli ve yivsiz vidalar gibi yeni gelişmeler sunmuştur. Yeni geliştirilen plak ve vida
sistemlerinin klasik plak ve vida uygulamalarında görülen komplikasyonlara çözüm
getirememesi, el cerrahlarının bu konuda araştırmaya devam etmelerine neden
59
olmuştur. Bu amaçla değişik gruplar tarafından yüzey profili düşük anatomik plaklar
tasarlanmıştır (17,20,69,147).
Günümüzde yeni uygulama alanı bulan ve yaygın olarak kabul gören bu
tekniklerden birisi Rikli ve Regazzoni'ye ait olup, distal radius kırıklarında ikili plak
uygulamasını içeren "Üç Kolon Modeli'ni" sunmaktadır (81,130,140,141).
1996'da Rikli ve Regozzoni distal radius ve ulnanın anatomik özelliklerini
göz önünde bulundurarak, bu bölge kırıkları için üç kolon teorisini öne sürdüler
(Şekil 48 ). Bu teoriye göre distal radius ve ulna üç kolondan oluşmaktadır. Radius
stiloidi ve skafoid çukur "radial kolonu", radiusun distal ulnar parçası, lunat ve
sigmoid çukurlar "ara kolonu" ve distal ulna, TFCC ve ulna eklem yüzü "ulnar
kolonu" meydana getirmektedirler (81,130,140,141).
Şekil 48 : Radius distal ucunun üç kolonlu anatomisi
Rikli ve Regazzoni'ye göre dorsale deplase olmuş bir kırık sadece sagittal
planda dorsale kaymanın yanında transvers planda da supinasyona uğrar. Bu sebeple
ileri sürülen kolon teorisine göre dorsalden plak ve vida ile tespitin yanında radial
taraftan da tespit yapılmalıdır. Kullanılacak plaklar 2-4 klasik girişten, birbirlerine
70º-90º açıyla dorsale ve laterale gelecek şekilde yerleştirilir(81,130,140,141) (Şekil
49).
60
Şekil 49: Radius distal uç kırığında üç kolon prensibine uygun plak ve vida
uygulaması
Kadavra çalışmalarında stabil olmayan distal radius kırık modelinde bu tespit
yönteminin 3.5 mm klasik T plak ve Pi plağa göre dayanıklılık (stiffness) açısından
daha üstün olduğu bildirilmiştir (130). Diğer bir kadavra çalışmasında, eklem içi 3
ve 4 parçalı kırıkların eksternal fiksasyon ve K-telleri ile sabitlendiği grup ile
"fragman spesifik fiksasyon" olarak adlandırılan ve düşük profilli implantlar
kullanılarak tespit edildiği el bilekleri yüklenme altında karşılaştırıldığında, 3 parçalı
kırıklarda her iki grupta benzer stabilite değerlerine ulaşılsa da 4 parçalı kırıklarda
"fragman spesifik fiksasyonun" daha üstün olduğu gösterilmiştir (15). Bu yöntem
için kilitlenebilir tip vidalara sahip anatomik olarak tasarlanmış plak sistemi
Synthes® tarafından 2004 yılında çeşitli dünya ülkelerinde kullanımına sunulmuştur
(Şekil 50). Tekniğin tam anatomik düzeltmeye izin vermesi, düşük profilli plaklar
sayesinde tendon problemlerinden uzaklaşılması, fragmanların kolayca tespit
edilebilmesi gibi avantajları vardır (81).
Şekil 50 : Fragman spesifik fiksasyon için kullanılan plaklar
Anatomik uyumlu plaklardan bir tanesi Acumed® (Beaverton, Oregon)
tarafından distal radius kırıkları için geliştirilen sistemdir (Şekil 51). Plak
61
titanyumdan üretilmiş, anatomik olarak tasarlanmıştır ve çıkıntı oluşturmayan düşük
profilli vidalardan kullanılır. Plağın sağ ve sol taraflar için değişik şekilleri
mevcuttur. Her ne kadar plak Rozental ve ark. tarafından 5 olguda kullanıldıysa da
sistemin uygulamadaki erken sonuçları herhangi bir istenmeyen komplikasyonla
karşılaşılmadığı yönündedir (147).
Şekil 51 : Acumed® (Beaverton, Oregon) tarafından geliştirilen sistem
Yeni geliştirilen plak ve vida sistemlerinden diğeri LOCON-T (Wright®
Technology, Arlington) distal radius plak sistemidir (Şekil 52) . Plak anatomik
olarak tasarlanmış ve paslanmaz çelikten yapılmıştır.
Şekil 52: LOCON-T (Wright®, Arlington) distal radius plak sistemi
Sağ ve sol tipleri mevcut olup üç değişik boya sahiptir. Plağın tepesindeki
T'nin lateral bacağında 21 derecelik bir açılanma mevcuttur, yine medial bacakta da
volara doğru 5 derece bir açılanma vardır. Plak radiusun anatomik eğimine uyum
sağlaması amacıyla uzunlamasına planda volara doğru 140º bükülmüştür. 1.2 mm
kalınlığında olup çıkıntı yapmayan kendinden yiv açıcı özelliğe sahip değişik çapta
vidalarla kemiğe tespit edilmektedir. Plağın gövdesinde sadece bir delik kompresyon
yaptıracak özelliğe sahiptir. Bu sistemle Guyette ve ark. 50 hastayı tedavi etmişler ve
62
dokuz aylık bir takipte hiçbir olguda ekstensor tendon problemiyle karşılaşmamışlar,
plak ve vidaların herhangi bir sebepten dolayı çıkarma gerekliliği doğmadığını
bildirmişlerdir (69).
Başka bir plak ise düşük yüzey profilli FORTE plağıdır (Zimmer®, Warsaw)
(17). Plak dorsal radiusun anatomisine uygun olarak şekillendirilmiş, düşük profilli
çelikten yapılmış ve plakta çıkıntı yapmayan vidalardan oluşmaktadır. Bu plakla
ilgili klinik sonuçlar 1998'de Carter ve ark. tarafından yayınlanmıştır. Çok merkezli
bu çalışmada 71 hastanın stabil olmayan 73 distal dorsal radius kırığı bu yöntemle
tedavi edilmiş ve en az bir yıllık takibi olan olguların değerlendirilmesinde %95
olguda iyi ve mükemmel sonuç elde edilmiştir (20). Buna karşın 5 olguda plak ve
vidaların teknik sebepler ve 8 olguda da ekstensor tendon problemleri sebebiyle
çıkarılması gerekmiştir. Finsen ve ark., 25 hastanın 19 ortalama aylık izleminde
ekstansör tendona ait sorunlar önemli oranda karşılaşılmasa da 20 hastada (%80)
sonradan volar açılanma geliştiği ve bu açılanmanın 9 hastada 10º'den fazla
olduğunu bildirmişler ve bu plak kullanıldığında gelişebilecek volar açılanmaya
dikkat edilmesi gerektiğini bildirmişlerdir (61).
Dorsal plak uygulanımı ile yüksek komplikasyon oranlarının oluşması sebebi
ile ve yeni sabit açılı vidalı plak dizaynlarının geliştirilmesi neticesinde eklem
uyumu ile birlikte distal radius kırıklarının tedavisinde standart yaklaşım volar
fiksasyon olmuştur. FCR yaklaşımı ile volar plak yerleşimi cilt ve plak arasında
dorsal yaklaşımdan daha çok yumuşak doku tabakası sağlamaktadır (124).
Orbay ve ark. 1998'de dorsal plaklama ile ortaya çıkan komplikasyonları
önlemek için bir hipotez geliştirdiler (124). Bu hipoteze göre "dorsale kaymış
kırıklar volar girişimle redükte edilip, sabit açılı bir plakla tespit edilir ve
korunabilirse, dorsal plaklamada görülen ekstansor tendon problemlerinden büyük
oranda kaçınılabilirdi". Onlara göre distal radiusun volar yüzü dorsal anatomiyle
kıyaslandığında plak uygulamaları için oldukça uygundur. Yazarlar bu amaçla sabit
açılı bir plak (DVR plak; Hand Innovations, Miami, FL) geliştirip, üç aşamalı bir
cerrahi girişim uygulamışlardır (Şekil 53).
Şekil 53: DVR plak; Hand Innovations, Miami, Florida.
63
Birinci aşamada genişletilmiş bir Henry açılımını takiben radius stiloidi
üzerindeki birinci kompartman açıldıktan sonra brakioradialis kasının tendonu
gevşetilir. İkinci aşamada proksimal parça periost altından gevşetilip bir kemik
pensiyle pronasyona getirilir. Bu manevra ile distal kırık parçaları (veya parçası)
ortaya konur (Şekil 54) .
Şekil 54: Orbay’ın tariflediği tekniğin şematizasyonu
Kırık redükte edildikten sonra geçici Kirschner telleri ile tespit edilip,
proksimal parça tekrar supinasyona getirilir ve anatomik bütünlük sağlanır. Son
aşamada sabit açılı plak tepesindeki kilitlenebilir tip yivsiz vidalarla tespit edilir
(Şekil 56).
Şekil 55: Dorsal parçalanması olan kırığın volarden tespiti
Orbay ve Fernandez dorsale deplase kırıklı 29 hastanın 31'ine bu yöntemi
uygulayarak tedavi etmişler ve 12 aylık takipte olgularını Gartland ve Werley
ölçütlerine göre değerlendirdiklerinde 19 hastada mükemmel ve 12 hastada iyi sonuç
elde etmişlerdir (125). Onlara göre teknik dorsal plak uygulamasında görülen
komplikasyonları ortadan kaldırmış ve kemik grefti uygulamasını azaltmıştır.
64
Tekniğin avantajları basit ve çabuk uygulanabilir olmasının yanında, sabit açı ve
kilitlenebilir tip yivsiz vidalar sayesinde ikincil redüksiyon kayıplarının önlenebilir
olmasıdır. Ayrıca Henry'nin volar girişimini uygulamak kolay ve emindir. Proksimal
parçanın periostunun sıyrılması bir dezavantaj gibi görünse de yazarlar endosteal
akımın yeterli kan desteğini sağlayacağı görüşündedirler. Buna karşın teknik dorsale
greft uygulamasına izin vermemektedir. Yine Orbay ve Fernandez 75 yaş ve üstü
osteoporotik zeminde oluşmuş radius kırıklarında da volar sabit açılı plakla tedavinin
başarılı olduğunu bildirmişlerdir (126). Kamano ve ark. da, dorsale deplase olmuş
kırıklarda volar yaklaşımla ve sabit açılı olmayan plakların kullanımı ile 33 hastayı
tedavi etmişler ve Gartland ve Werley kriterlerine göre 12 hastada mükemmel ve 20
hastada iyi sonuca ulaşmışlardır (92). Serilerinde hiçbir hastada radial arter
sorunuyla karşılaşılmamış ve plak çıkarma gereksinimi duyulmamıştır.
Volar plaklar genellikle 4 fonksiyonel kategoriye ayrılır:
1)Buttress plakları
2)Dişli ya da bıçaklı plaklar
3)Sabit açılı kilitli plaklar
4)Poliaksial kilitli plaklar
Volar buttress plaklar distal radius volar makaslama kırıklarını tedavi etmede
kullanılan geleneksel plaklardır ve distal fragmana vida konarak veya konmaksızın
kullanılabilir. Distal vidalar plak üzerine kilitlenemez ve açısal hareketlere direnci
düşüktür.
Normal kemikte veya parçalanma olmayan osteoporotik kırıklarda kilitli plak
ekstra avantaj sağlamaz ve normal buttress plağı kullanılabilir.
65
Bıçaklı plaklar 1 veya birkaç dişe sahiptir ve asıl plak gövdesine dik yerleşimlidir.
Bu plaklar yüksek dayanıklılık sağlamaktadır. Bu plakların dezavantajı palğa ait
dişlerin sabit yerleşim yeri olmasıdır. Operasyonu yapan cerrah bazı durumlarda
eklem konturuna uygun yerleştirebilmek için plağı şekillendirebilir. Sabit açılı kilitli
plaklar, plağa belli yörüngede kilitlenerek fikse eden vida ve peglere sahiptir. Peg
veya vida başı plak üzerinden uygun vida deliğini bulmak üzere yivli yapıdadır.
Pegler düzdür ve sadece subkondral destek için yerleştirilir. Fakat vidalar kırık
fragmanlarının direk tutunmasını sağlar. Sabit açılı kilitli plak dizaynları açısal
hareketlere karşı kilitsiz plaklara nazaran artmış kuvvete sahiptir. Sonuçta eğer kilitli
peg ve vidalar distal fragmanın subkondral desteğini sağlamak amaçlı mümkün
olduğu kadar distale yerleştirildiğinde yapısal uzunluğunu sağlamakta daha efektif
hale gelmektedir (125)
Poliaksial kilitli plaklar seçilen herbir distal vida ve peg için bağımsız bir
yörünge kullanımına izin verir. Sabit açılı plakların tüm kullanım avantajlarına
sahiptir. Buna ek olarak herbir intraartiküler fragmana bağımsız olarak yönelerek
kilitli vida gönderme imkânı sağlar. Sonuçta vida ve peg yönelimi plağın
adaptasyonundan bağımsız olarak sağlanabilmektedir (124).
Sabit açılı ve poliaksiyal kilitli plaklar ekstra distal fragman fiksasyonu ve
subkondral destek sağlama amaçlı birden fazla distal sıralı deliklere sahiptir.
İnternal distraksiyon plaklama distal radius kırıklarında kırık hattının
proksimalinden 3.metakarpa kadar uzanan ve kırık hattı ve eklemi çaprazlayan
dinamik kompresyon plağının köprü plak biçiminde kullanılması tekniğidir (166)
(Şekil 56). Bu teknik sıklıkla çok parçalı osteoporotik metafizodiafizer bileşke
kırıklarında faydalıdır. Eklemi çaprazlayan eksternal fiksatörlere alternatif olarak
özellikle yaşlı hastalarda fiksatör pinlerinin sebep olabileceği komplikasyonlardan
sakınmak amaçlı kullanılabilir. Cerrahi teknik iki bazen üç insizyonla
gerçekleştirilir. İlk insizyon 3.metakarpal şaft üzerinden yapılır. İkinci insizyon kırık
hattının en az 4 cm proksimalindeki radyal şaftın doral yüzeyinden yapılır. Üçüncü
insizyon bazı vakalarda plağın Lister tüberkülü üzerinden ve ekstansör tendonların
altından geçişini kolaylaştırmak amaçlı bu bölgeden yapılır. Elle traksiyon yapılarak
radial uzunluk sağlanır ve plak el bileği nötral pozisyonda tespit edilir. Şayet
intraartiküler fragmanlar uygun genişlikte ise kırık hattı seviyesinde plak üzerinden
çektirme vidası yerleştirilebilir.
66
Şekil 56: İnternal distraksiyon plaklama (Köprü plaklama)
Köprü plak yöntemi distal radius kırıklarında popularitesini yitirmiş bir teknik
olup otörler parçalı distal radius kırıklarında köprü plak yönteminin kısıtlı kullanıma
sahip olduğunu ve volar kilitli plakların bu kırıklarda en etkili tedavi yöntemi
olduğunu tespit etmişlerdir (166).
7)ARTROSKOPİ DESTEKLİ FİKSASYON:
Knirk ve Jupiter 1986 yılında yaptıkları çalışmada radyokarpal eklemde 2 mm
üzerinde basamaklanması olan hastalarda dejeneratif el bileği hastalığı gelişme
riskinin fazla olduğunu göstermişlerdir (98). Son zamanlarda yapılan diğer
çalışmalarda ise radyokarpal eklemde 1 mm’nin altında basamaklanma olması
durumunda komplikasyon riskinin oldukça düşük olduğu tespit edilmiştir (59). Bu
seviyede bir dikkatin gösterilmesi sadece floroskopi ile zor olmakta idi ve eklem içi
radius kırıklarında artroskopi desteği kullanımı gündeme geldi (97).
Bu teknik özellikle 3 - 4 parçalı ve parçaların boyutu 1 cm’nin üzerinde olan
kırıklarda faydalıdır. Aynı zamanda artroskopi kırıklara eşlik eden ligamentöz
yaralanmaları, distal radyoulnar eklem instabilitesini, osteokondral flep tarzı
parçaları ve eklem içi serbest cisimleri göstermesi açısından da ekstra avantaja
sahiptir. Geissler 60 vakalık intraartiküler distal radius kırıklı serisinde artroskopi
yardımlı redüksiyon ve tespit yöntemini kullanmıştır. Bu çalışmada %49 olguda eş
zamanlı TFCC yırtığı, %32 olguda SL ligament yırtığı ve % 15 olguda LTq ligament
yırtığı tespit etmiştir (59,68).
67
Cerrahi teknik bazı makalelerde çok iyi tarif edilmiştir. Özellikle görüntüleme
için ekstansor pollucis longus ve ekstansor digitorum communis tendonları
arasındaki 3-4 portali kullanılmaktadır. Eklem irrigasyonu 6U portalinden yapılır ve
6R portali shaver yardımı ile debritman yapılarak eklemi görüntülemek için
kullanılan asıl portaldir. Artroskopi destekli redüksiyon için ideal olan kırık tipleri
radius stiloid kırıkları, die punch kırıkları ve 3-4 parçalı kırıklardır (Şekil 57).
Genellikle radius stiloid fragmanı ilk olarak redükte edilerek 1 K teli veya kanüllü
vida ile tespit edilir. Bazen radius stiloidden gönderilen bir K teli oyun sopası gibi
kullanılarak redüksiyon uygulanır. Takiben lunat faset çökmesi radial stiloid temel
alınarak yükseltilir. Redüksiyon multipl K teli ile tespit edilir ve eklem yüzeyi
artroskopik olarak kontrol edilir. Finalde tespit plak uygulanımı ile kuvvetlendirilir
(59,68).
Şekil 57: Artroskopik olarak lunat fasetin çökme kırığının düzeltilmesi
68
8)BOŞLUK DOLDURUCU MATERYALLER:
Son yıllarda, distal radius kırıklarının tedavisinde defekt dolurucu
materyallerin kullanımına ilgi artmaktadır. Otojen kemik grefti ile defektin
onarılması altın standart olmakla birlikte, greftin alındığı donör saha ile ilgili
problemler can sıkıcıdır. Distal radius kırıklarında kemik grefti kullanım
endikasyonları: 1) Özellikle osteoporotik ve defektli kırıklarda yapısal kemik desteği
amaçlı 2) Kırık nonunionlarında kaynamayı kuvvetlendirmek amaçlı şeklindedir.
Boşluk doldurucu greft yerine kullanılabilecek materyaller doğal olan demineralize
allogreft kemik matriksi, sığırdan elde edilen kollojen mineral kompoziti,
hidroksiapatit kristalleri ve sentetik olan kalsiyum sülfat pelletleri, bioaktif mineral
ve kalsiyum fosfat sementleridir.
Norian SRS monosodyum fosfat, trikalsiyum fosfat, kalsiyum karbonat ve
sodyum fosfattan ibaret enjekte edilebilir bir yapıştırıcıdır (Şekil 58). Bazı
çalışmalarda mükemmel sonuçlar bildirildikten sonra Norian SRS’nin kullanımı
prospektif randomize çalışmalar yapılarak diğer tespit yöntemleri ile karşılaştırılma
şansı bulmuş ve önemli erken fonksiyonel dönüş tespit edilmiştir (91) .
Şekil 58 : Norian SRS ile tedavi edilen 52 yaşında bayan hasta.
Karbonatlı hidroksiapatit distal radiusun düzeltici osteotomilerinden sonra
Luchetti tarafından kullanılmış ve %100’lük kaynama oranı ile kemik dokuya tam
bir osteointegrasyon tespit edilmiştir (102).
69
CERRAHİ YAKLAŞIMLAR
Dorsal Cerrahi Yaklaşım:
Distal radiusun dorsal ve radial yüzlerinin, distal radioulnar eklemin ve/veya
distal ulnanın cerrahi yaklaşımı, ekstansör kompartmanlar arasında belirli aralıklar
aracılığıyla elde edilebilir. Dorsal cerrahi yaklaşım şu açıdan avantajlıdır: Artiküler
yüzey ve interkarpal ligamanlar, karpusu destabilize etme riski oldukça düşürülerek,
dorsal bir el bileği kapsülotomisi aracılığıyla görülebilir. Buna ek olarak, kemik
grefti ya da destek plağı uygulaması gereken parçalı kırık durumları en sık radiusun
dorsal kısmındadır ve majör nörovasküler yapılar dâhil olmaz.
Primer dezavataj ise distal radiusun dorsal kısmına yerleştirilen implantların
ekstansör tendonları irrite edebilmesidir.
Birinci ve ikinci ekstansör kompartmanlar arasındaki aralık radiusun
dorsoradial kısmının cerrahi açılımını sağlar ve radial stiloidin makaslama
kırıklarının tedavisinde yararlıdır.
En geniş cerrahi yaklaşımı sağlayan ve dorsal plak fiksasyonu için en uygun
olan aralık ise ikinci ve dördüncü ekstansör kompartmanlar arasından yapılan
giriştir. Bu cerrahi yaklaşım pek çok kompresyon artiküler kırıklar ve yüksek enerjili
kırıklarda kullanılır. Bu cerrahi yaklaşım ayrıca çok parçalı kırıklarda ve parsiyel
olarak iyileşmiş extraartiküler dorsal eğimli (Colles) kırıklarının tedavisinde de
kullanılabilir. Radiokarpal ve midkarpal eklemlerin cerrahi yaklaşımı dorsal el bileği
kapsülünü de insize edilerek bu teknik aracılığıyla yapılabilir (Şekil 59).
Dorsal cerrahi yaklaşım; volar makaslama kırıklarında ve instabil palmar
eğimli kırıklarda (Smith) uygun değildir. Buna ek olarak, pek çok karmaşık artiküler
kırık, palmar fragmanın malrotasyonuyla birlikte lunat faset fragmanında koronal bir
ayrılma sergileyecektir. Bu palmar lunat fragmanının anatomik redüksiyonu ve stabil
fiksasyonu ayrı bir volar cerrahi yaklaşım gerektirmektedir (141).
Şekil 59: Dorsal 2-4 kompartman insizyonu
70
Dördüncü ve beşinci ekstansör kompartmanlar arasındaki aralık lunat faset
kırıklarına direkt ulaşabilmek ve distal radioulnar eklemin inspeksiyonunda
faydalıdır. Ayrıca, distal radiusun yeniden şekillenmesiyle oluşan dorsal kemik
defektinin greftlenmesi gerektiğinde sınırlı bir giriş sağlayabilir. Beşinci ve altıncı
kompartmanlar arasındaki aralık; distal ulnar kırıklarının, ulnar stiloid kırıklarının ve
üçgen fibrokartilaj kompleksteki yırtıkların onarımında kullanılabilir.
Volar Cerrahi Yaklaşım:
Distal radiusun volar yüzeyine radial veya ulnar kısımdan cerrahi olarak
yaklaşılabilir. Fleksör tendonlar ve ulnar sinir ve arter arasından daha ulnar bir
cerrahi yaklaşım, akut karpal tünel sendromu ve önkol kompartman sendromunun da
dâhil olabileceği, yüksek enerji yaralanmaların tedavisinde kullanışlıdır. Ayrıca lunat
fasetin palmar kısmına ulaşımı da kolaylaştırmaktadır.
Bir diğer volar yaklaşım, fleksör karpi radialis tendonu ile radial arter
arasından Henry’nin cerrahi yaklaşımıdır. Daha sık kullanılmaktadır. Ancak bu
cerrahi yaklaşım ile distal radiusun ulnar kısmına ulaşmak zordur. Karpal tünel
serbestleşmesi gereken durumlarda ikinci bir insizyon gerektirir (141)(Şekil 60).
Şekil 60 : Volar el bileği insizyonu
Distal Ulna Cerrahi Yaklaşım :
Distal ulnaya, ulnar stiloid ve üçgen fibrokartilaj kompleksine de giriş
sağlayan beşinci ve altıncı ekstansör kompartmanlar arasından dorsal olarak ya da
ekstansör karpi ulnaris ve fleksör karpi ulnaris tendonları arasından volar olarak
yaklaşılabilir (143).
71
TEKNİK
Dorsal Cerrahi Yaklaşımlar:
Operasyon genel ya da rejyonel anestezi altında uygulanabilir. Eğer iliyak
kanattan greft alınacak ise genel anestezi yapılmalıdır. Hasta supin şekilde yatırılır
ve opere edilecek extremite kol masası ile desteklenir. Sıkı bir sargı kullanarak
ekstremitedeki kan azaltılır, önkol ve el dezenfekte edilir ve draplenir. El bileğinin
dorsal kısmında, genişletilebilir bir longitüdinal insizyon uygulanabilir; çünkü el
bileği derisinin hareketliliği ve elastik özelliğinin fazla olması skara bağlı kontraktür
oluşumunu sınırlayacaktır. Dikkat edilecek diğer önemli noktalar kütanöz sinirlerin
ağrılı nöroma oluşmaması için belirlenmesi ve büyük venlerin de ödem oluşumunu
sınırlamak için korunmasıdır. Cilt insizyonu direkt olarak amaçlanan cerrahi
yaklaşımın aralığı üzerinden yapılır (143).
a. Birinci ve İkinci Ekstansör Kompartmanlar Arasından:
Birinci ve ikinci ekstansör kompartmanlar arasındaki aralık radiusun
dorsoradial kısmının cerrahi yaklaşımını sağlar. Radial duyu siniri yüzeyel
diseksiyon sırasında risk altındadır. Radial stiloidin yüzeyi hemen subkütandır.
Birinci ve ikinci ekstansör kompartmanların tendonlarının mobilizasyonu, implant
uygulaması için gerekli ise, kompartmanlar subperiostal olarak eleve edilmelidir.
Kompartmanların sağlam kalmasına özen gösterilmelidir. Parçalı bir kırıkta
anatomik redüksiyonu teyit etmek için artiküler yüzeyin görüntülenmesi ya bir
artroskop aracılığıyla ya da direkt olarak dorsal el bileği kapsülüne bir insizyon
yapılarak sağlanabilir. El bileği kapsülünün cerrahi yaklaşımı, radial arteri ve dorsal
karpal dalını riske atan (çünkü bunlar palmardan dorsale enfiye çukuruna geçerek
yol almaktadırlar) daha distal bir disseksiyon gerektirir. Bu vasküler yapılar dikkatle
belirlenmeli ve mobilize edilmelidirler (143).
b. İkinci ve Dördüncü Kompartmanlar Arasından:
Yaklaşık olarak 2. metacarp bazisi 2 cm proksimali lister tuberkülü üzeri
1.ekstensor kompartman kas göbeği sınır alınarak 5 ile 9 cm arasında düz insizyon
yapılır. Subkutan dokular geçilir, korunabiliyorsa büyük dorsal ven korunur.
Ekstensor retinakulum 3.kompartmanın doğrultusunda kesilir ve ekstensor pollisis
longus (EPL) diseke edilerek serbestleştirilir ve damar askısı ile ekarte edilir. 3.
kompartmanın distal parçası korunur ve böylece tendon başparmağa doğru rehber
alınır. Sonrasında taban kısmı subperiosteal bölgeye inecek şekilde kesilir (9) (Şekil
61).
72
Şekil 61: Dorsal 2-4 kompartman insizyonu
Hazırlık subperiostal olarak devam ettirilir. 2. ve 4. kompartmanlar
korunmalıdır. Böylece tendon ve implant arasında direkt ilişki olması engellenebilir.
Ulnar tarafta, distal radioulnar eklemin radial sınırına doğru ilerlenir, bu arada dorsal
radioulnar ligament ve eklem kapsülü korunmalıdır. Radial tarafta, diseksiyon
brakioradialis tendonuna doğru ilerletilir. Böylece dorsoradial plak radial stiloidi
destekleyecek şekilde yerleştirilebilir
Bazı küçük fragmanlar yumuşak doku bağlantılarından tamamen kopabilirler.
Bu fragmanlar; plaklar, sütürler ya da bazı nadir vakalarda ek küçük vidalar ile
anatomik redükte edilebilir. Eğer kopan parça eklem yüzeyinin bir parçasıysa bu
özellikle önemlidir. Şimdiye dek ayrılmış parçalarda doğru redüksiyon yapılmışsa
nekroz gözlemlenmemiş (141,143). Bunun nedeni de distal radius metafizinin zengin
vaskülaritesi olduğu düşünülmüş. Eğer radiokarpal eklem görülmeli ise, Berger ve
Bishop’a göre radiotriquetral ligamentin lifleri boyunca sınırlı artrotomi yapılmalıdır
(11). Redüksiyon radial uzun parmakların ve başparmağın çekilmesi ve fragmanların
direkt manipülasyonu ile yapılır. Radial kemik altına yerleştirilmiş havlu bu işleme
yardımcı olur. Sıklıkla, sağlam kortikal bir kabuk dorsal olarak bulunur; bu uzunluğu
doğru tanımlamaya yardımcı olur. Uzunluğu sağlamak için eksternal bir fiksatöre
nadiren ihtiyaç duyulabilir.
Proksimal karpal sıra şablon alınarak çökmüş olan artiküler fragmanlar
kaldırılır. Kemik greftleri eklem yüzünü destekleyici olarak defekt olan bölgeye
eklenebilir. Defektler ideal uzunluğa ulaşmak için implant desteği olmaksızın
doldurulmalıdır. Dorsal kabuk fragmanları genelde düzgün bir şekilde
yerleştirilebilir ve doğru rekonstüksiyonu teyit etmede yardımcı olurlar.
Genelde internal fiksasyona, kemik yüzeyine dikkatlice yerleştirilen
dorsoulnar konulan 2.0 mm T plakla başlanır. Plak intermediate kolonu destekler ve
73
dorsoulnar parçaları fikse eder. Plak kırığa yakın şaft bölümüne vida ile öncelikle
fikse edilir (destek pozisyonu). Yine dorsoradial konulan 2.0 plak kırığa yakın shaft
bölümüne vidalanırak radial stiloidi destekleyici olarak 2. kompartman altına
yerleştirilir. Dorsoradial plağın doğru yerleştirilmesi önemlidir. Dorsoradial ile
dorsoulnar plak arasindaki açı yaklaşık 50o ile 70o lik açı olması gerekir. Plağın bu
ilk fiksasyonundan sonra, floroskopiyle plakların pozisyonu ve redüksiyonun
doğruluğu teyit edilir. Genellikle her iki distal ve proksimal fragmanlara 2 şer adet
vida atılarak stabilite yeterince sağlanır ve osteosentez tamamlanır. Vidaların
pozisyonunun ve uzunluğunun teyidi için son bir floroskopi uygulanır. Artık
dorsoradial plak 2. kompartman altına yerleştirilmiş olur böylece tendonlarla direkt
teması kalmaz çünkü tendon kılıfı bozulmamıştır. Dorsoulnar plak da aynı şekilde 4.
kompartman altına tendon kılıfı bütünlüğü bozulmadan yerleştirilmelidir (143) (Şekil
62).
Şekil 62 : Dorsal ve ulnar plak uygulanımı
Ayrıca geniş metafiz defektli, parçalı kırıklarda stabiliteden şüphe ediliyorsa
eksternal fixatör birkaç hafta redüksiyon kaybının ve kollaps oluşumunun önlenmesi
için beraberinde kullanılabilir.
EPL tendonunun kılıfı başlangıçta kesilmişti. Ameliyat sonrasında EPL
tendonu 2 ve 4 arasındaki tendon kılıfları birleştirilirken flap oluşturulup yapay bir
kılıf içine yerleştirilebilir. Bir diğer yöntem de EPL tendon kılıfının distali
açılmadığı için cilt altında serbest olarak bırakılabilmesidir. Dikkat edilmesi gereken
EPL tendon kılıfının distalinin korunması ve plakla temasının olmamasıdır (77).
Tendon kılıfı kapatıldıktan sonra emme diren yerleştirilir ve yara iki tabaka
halinde kapatılır. Yük verme ve palmar fleksiyondan kaçınılması için ilk birkaç gün
split kullanılmalıdır. Erken harekete daha sonra başlanmalıdır.
74
b. Ulnar Dorsal Cerrahi Yaklaşımlar:
Dördüncü ve beşinci ya da beşinci ve altıncı ekstansör kompartmanlar
arasından cerrahi yaklaşım dümdüzdür ve sadece ulnar sinir dorsal dallarının
belirlenmesini ve korunmasını gerektirir (141).
Volar Cerrahi Yaklaşımlar
a. Ulnar Volar Cerrahi Yaklaşımlar:
Ulnar volar cerrahi yaklaşım için cilt insizyonu standart karpal tünel insizyonu
gibi avuçta başlar. Transvers el bileği katları oblik olarak geçilir ve insizyon; aşırı
şişmenin tam yara kapanmasını engelleyeceği durumda karpal kanalın kapanmasını
garantilemek üzere geniş, radiale tabanlı cilt flebi oluşturarak el bileği ve ön kolun
ulnar tarafına doğru ilerletilir. Ulnar sinir ve arter ile fleksör tendonlar ve median
sinir arasındaki aralıktan proksimale doğru ilerlenir (Şekil 63). Akut bir karpal tünel
sendromundan şüphelenildiğinde fleksör tendonların, median sinirin ve Guyon
kanalının üzerindeki fasyanın mobilizasyonuna olanak sağlamak üzere transvers
karpal ligaman insize edilebilir.
Şekil 63: Ulnar Volar İnsizyon
Pronator quadratus yaranın derinlerinde distal radiusun volar kısmı üzerine
sarılır. Yeterli cerrahi yaklaşım genelde pronator quadratusun radioulnar eklemin
üzerinde en distal kısmında bu kasın sadece kısmi bölünmesiyle elde edilir. Daha
genç bireylerde, transvers karpal ligamanı onarmak üzere kapatma sırasında Z
uzatması yapılabilir. Volar el bileği kapsülünün insizyonu karpal stabiliteyi risk
altına sokar ve yapılmamalıdır.
75
c. Henry’nin Radial Volar Cerrahi Yaklaşım:
Radial volar cerrahi yaklaşım için, cilt fleksör karpi radialis tendonu ve radial
arter arasından insize edilir. İnsizyon longitüdinaldir ve palmar el bileği katlarını
geçmez. Fleksör karpi radialis tendonu, tendon kılıfının insizyonundan sonra ulnara
doğru ekarte edilir. Radial arter ise radiale doğru ekarte edilir. Bu aralığın
derinlerinde expose olan pronator quadratus kası kapatma sırasında bağlama için az
bir doku bırakılarak, en radial kısmı boyunca bölünür (Şekil 64).
Radiusun daha proksimal cerrahi yaklaşımı ise fleksör pollisis longusun ulnar
tarafa, anterior interosseöz sinirden sinir desteğini aldığı tarafa mobilize edilmesiyle
sağlanır. Daha sonra pronator kuadratus ekspoze edilerek L şeklinde bir insizyonla
yatağından kaldırılır ve kırık hattına ulaşılır. Geniş bir ekspozisyon gerekli
olduğunda (hastaların yarıdan azında gerek duyulur), birinci ekstensör kompartman
gevşetilerek abdüktör pollisis longus ve ekstensör pollisis brevis tendonları retrakte
edilir ve takiben de brakioradialis tendonunun insersiyosu Z-insizyonla gevşetilir
(56).
Girişimin distal radiusun ulnar tarafına ulaşılmasındaki güçlüğün yanında,
karpal tüneli gevşetmek için ikinci bir kesiye ihtiyaç duyulması gibi bir dezavantajı
vardır (56).
Şekil 65 :
a) Cerrahi yaklaşım fleksor karpi radialis (FCR) üzerinden olur
b) İnsizyon radial arter ile FCR arasından derin dokulara ilerler
c) Pronotor quadratus kası kaldırılmış distal radius ortaya çıkarılmış
1-radial arter, 2-FCR, 3-median sinir, 4- median sinir motor dalı, 5- pronator
quadratus kası
76
c. Ulnanın Volar Cerrahi Yaklaşımı
Ulnanın dorsal ya da ulnar kısmının cerrahi yaklaşımı dümdüzdür. Risk
altındaki tek yapı ulnar sinirin dorsal kütanöz dalıdır. Düz longitüdinal cilt
insizyonları ekstansör digiti quinti ve ekstansör carpi ulnaris tendonları arasındaki
veya ekstansör ve fleksör karpi ulnaris tendonları arasındaki aralığın üzerine direkt
olarak yerleştirilir. Bu tendonların mobilizasyonu ise distal ulnayı ekspose eder.
77
KOMPLİKASYONLAR
Literatürde distal radius kırık komplikasyonları % 6-80 arasında
değişmektedir. Literatürde belirtilen komplikasyonlar: hareket kaybı, gecikmiş
kaynama, nonunion, sinir sıkışması, ağrı sendromları, tespit materyali
komplikasyonları, osteomyelit, malunion, tendon rüptürleri, tenosinovit, skar
oluşumu, radioulnar sinositoz, dupuytren kontraktürü, artrit, ligament yaralanması
şeklindedir (8,100).
Bunlar arasında en sık insidans, ligament yaralanması, hareket kaybı ve artrite
aittir (8).
Komplikasyonlar anında(immediate), erken ve geç olmak üzere 3 gruba
ayrılır. 6 haftadan erken görülürse “erken komplikasyon’’ 6 haftadan geç görülürse
“geç komplikasyon” olarak adlandırılır (8).
Anında görülen komplikasyonlar
1)Sinir yaralanması
Distal radius kırıklarında sinir yaralanması rölatif olarak sıktır. %0-%17
arasında değişmektedir. En sık median sinir, ardından radial ve ulnar sinir
yaralanmaları görülür (110).
Parçalı kırığı olanlarda ve birkaç kez kapalı redüksiyon denenen hastalarda
karpal tünel sendromu görülme riski yüksektir (110).
Alçılama yaparken aşırı derecede el bileği fleksiyonu vermekten kaçınılmalı,
aksi halde karpal tünel üzerine baskı kaçınılmaz olmaktadır, bu da median sinirin
sıkışması ile sonuçlanmaktadır. Belkerman ve ark. karpal tünelin ortalama basıncının
18 mmHg olduğunu göstermişlerdir. Karpal tünel basıncı 20 derece fleksiyonda 27
mmHg’ya, 40 derece fleksiyonda 47 mmHg’ya çıkmaktadır. Karpal tünel sendromlu
hastalarda nötral pozisyonda 23 mmHg, fleksiyonda ise 38 mmHg’ya çıktığını tespit
etmişlerdir (49,86).
Orta şiddetli karpal tünel semptomları genellikle sinirin etrafındaki ödemden
kaynaklanır. Bu yüzden ciddi derecede şişliği olan hastalarda sirküler alçı yerine atel
tercih edilmelidir (110).
Hasta elevasyon ve parmak hareketleri konusunda mutlaka uyarılmalıdır. Çok
şiddetli semptomu olanlarda karpal tünel release düşünülmelidir. Ama daha az
şiddetli semptomu olanlarda şişlik geriledikçe şikâyetler de gerileyecektir.
2)Açık yara:
Tek başına radius açık yaralanması nadir olsa da, distal radius+ulna açık
yaralanması daha sıktır. Özellikle el bileği volarinde Gustillo Anderson tip 1 açık
78
kırıklar sık görülmektedir. IV antibiyotik ve tetanoz profilaksisi mutlaka
yapılmalıdır. İrrigasyon, debritman ve kırık stabilizasyonu almazsa olmazlardandır.
Açık kırıklar arasında Gustillo Anderson sınıflamasına göre tip1=%50,
tip2=%17, tip3=%34 oranında görülmektedir. Yaralanmalar yüksek enerjili
travmalardan kaynaklanır. Açık kırık tipi arttıkça ekstradan gerekebilecek müdahale
sayısı da artmaktadır (49).
3)Manipulasyon sırasında cilt yaralanması:
Distal radius kırıkları yaşlı populasyonda daha sıktır. Yaşlılarda cilt daha incedir
ve kırık manipulasyonu sırasında travmatize edilebilir. Bu da kapalı kırığın açık hale
getirilmesi demektir. Bu yüzden dikkatli olunmalıdır (127).
4)Kompartman sendromu:
Nadir bir komplikasyon olmasına rağmen dramatik sonuçları mevcuttur. Genç
erkekler daha risklidir, çünkü yüksek enerjili travmaya maruz kalmaktadırlar.
6395 kişilik bir distal radius çalışmasında 16 hastada ( 0.25%) akut kompartman
sendromu görülmüştür. Bu 16 hastanın 15’i erkek ve ortalama yaşları 26 imiş. 15
hastada volar kompartman tutulmuş, 1 hastada ise elin interosseoz kompartman
tutulumu görülmüş (127).
Akut yaralanmalarda çepeçevre atel yada bandaj uygulamasından kaçınılmalıdır.
Sirküler alçı uygulaması daha iyi bir stabilite sağlamaktadır, ama şiş bir ekstremitede
kompartman riskini de arttırmaktadır. Eğer kompartman sendromundan
şüpheleniliyorsa, ekstremite elevasyona alınmalı ve gözlenmelidir (127).
Kompartman sendromu yaralanmadan sonra 54 saat içinde görülebilir. Hasta
müdahaleden sonra evine gönderilirken ağrı konusunda iyi bilgilendirilmelidir.
Ağrının kesilmemesi, nörolojik değişiklikler, renk değişikliği konusunda
uyarılmalıdır. Anormal ağrı ve parmakların pasif ekstansiyon hareketinde ağrı
olması kompartman bulgularıdır (8,127).
Tanı koymada daima şüpheli yaklaşılmalı, eğer en ufak şüphe varsa bandaj veya
alçı gevşetilmeli, gerekirse kırığın kayma riski de göze alınarak alçı çıkarılmalıdır.
Eğer semptomlar devam ederse kompartman basıncı ölçülmeli ve gerekirse
fasiyotomi yapılmalıdır. Birçok durumda volar fasiyotomi yeterlidir (127,175).
Erken komplikasyonlar
İlk 6 hafta içinde görülen komplikasyonlardır.
Alçıya bağlı komplikasyonlar:
79
Ödemli ve instabil kırığı olan kola alçı uygulaması yapılacaksa hasta ağrı
artması, sinir sıkışması ve kompartman sendromu hakkında uyarılmalıdır
(8,100,127).
Atel uygulaması bu riski azaltırken, kırığın stabilitesini olumsuz etkilemektedir.
Posttravmatik şişme günler ve haftalar içinde inecektir. Eğer atel uygulanmış ise 10
yada 14. günde sirküler alçıya geçilmelidir.
Alçı kırığı desteklemeli ve parmak hareketlerine izin vermelidir. Hasta parmak
hareketi konusunda bilgilendirilmeli, aksi halde sertlik ve distrofi gelişebileceği
anlatılmalıdır.
Redüksiyon kaybı:
Artan yaş, dorsal parçalanma, dorsale açılanma derecesi deplasman riskini
etkileyen faktörlerdir.
Mc Kenney çalışmasında 80 yaş üstü hastalarda erken instabilite gelişme riskinin
30 yaş altı hastalara göre 10 kat daha fazla olduğunu söylemiştir. Dorsal parçalanma
olanlardan instabilite riskinin 6 kat daha fazla olduğu, 5-10 derece dorsale angüle
olan kırıklarda da, volare angüle kırıklara göre 5 kat daha fazla olduğunu
göstermiştir. Operasyon tekniği de önemlidir. Özellikle yaşlı hastalarda perküten K
teli yaklaşımı deplasman riskini en çok arttıran operasyon tekniğidir (127).
Enfeksiyon:
Opere edilen kırıklar için her zaman enfeksiyon riski mevcuttur. Enfeksiyon
görülen hastalarda % 62 oranında yumuşak doku enfeksiyonu, % 38 oranında
osteomyelit tespit edilmiştir. Yumuşak doku enfeksiyonları oral antibiyotikle tedavi
edilirken, osteomyeliti olanlara cerrahi girişim gerekmektedir (49,127).
Eğer K teli uygulanacaksa, telleri cildin altına gömmek enfeksiyon riskini azaltır.
Bir çalışmada K teli uygulanmış distal radius kırıklarında, K teli gömülü hastalarda
% 7,5 oranı mevcutken, perkütan K teli tespiti yapılanlarda % 17 enfeksiyon
görülmüştür. Otörler telleri 8 haftadan fazla tutmanın da enfeksiyon riskini
arttırdığını söylemektedirler (8,100).
Pin dibi enfeksiyonlarına yönelik bir çalışmada 3 grup oluşturulmuş. Birinci
gruba, pin dibine haftalık kuru pansuman yapılmış, sadece kare gaz değiştirilmiş.
İkinci gruba hidrojen peroksitli bir solüsyonla günlük pansuman yapılmış. Üçüncü
gruba klorheksidin içeren bio-yamalar pin dibi çevresine yerleştirilmiş. Tüm
gruplarda total % 19’luk enfeksiyon oranı tespit edilmiş ve gruplar arasında anlamlı
fark bulunamamış (8,100).
Internal fiksasyon uygulamalarında enfeksiyon riski daha azdır. Internal
fiksasyonu desteklemek amaçlı perkütan K teli fiksasyonu , yüzeyel enfeksiyonu
derin dokulara taşımakla riski arttıran bir yöntemdir . Eğer enfeksiyon oluşursa tespit
80
materyali çıkarılmalı, alçı tedavisine yada EF ile beraber antibiyotik tedavisine
geçilmelidir (8,100).
Nörolojik komplikasyonlar :
Colles kırığı geçirmiş 200 hasta incelendiğinde % 17’sinde ilk 3 ayda,
%12’sinde ilk 6 ayda karpal tünel semptomları görülmüştür. Bu hastalara
bakıldığında, yaşlarının ileri olduğu ve ciddi dorsale açılanmaları olduğu görülmüş.
Mc Kay çalışmasında, distal radius kırıklarının nörolojik komplikasyonlarında
en sık median sinir (%22), daha sonra radial sinir (%11) ve ulnar sinirin (%6)
tutulduğunu göstermiş. Radial sinirin duyu dalının, K teli fiksasyonu ugulandığında
yaralanma riski yüksektir. Bu dal brachioradialis ve extensor karpi radialis longus
arasından geçmektedir (110).
Tendon rüptürü:
Erken ya da geç komplikasyon olarak görülebilir. En çok rüptüre olan extensor
pollucis longus tendonudur. Deplase kırıklarda nondeplase kırıklara göre extensor
tendon rüptürleri daha fazla gözükür. Literatürde multipl K teli göndermeden sonra
oluşmuş tendon rüptürleri de bildirilmiştir (8,100).
Geç komplikasyonlar
6 haftadan sonra görülür. Çok da nadir değildir. Kemik, eklem, yumuşak doku
ve sinirleri içeren komplikasyonlar görülür.
1)Sinir komplikasyonları ve kompleks bölgesel ağrı sendromu:
Otörler tedavinin klinik sonucu ile posttravmatik median sinir kompresyon
nöropatisi arasında anlamlı ilişki bulmuştur. Ama başlangıçtaki kırık konfigürasyonu
ile sonuçtaki bulgular arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Kompleks bölgesel ağrı
sendromu tip 1 bilindiği gibi reflex sempatik distrofidir (127). Tipik bulguları, artmış
ağrı, şişlik, bölgesel vazomotor instabilite yani renk değişikliği, perspirasyondur.
Elin ve tüm ekstremitenin fonksiyon kaybına neden olabilir. Tip 1 ağrı sendromu
yaşlılarda özellikle kadınlarda ve psikolojik olarak yatkınlığı olanlarda daha fazla
görülür. Kırığın şiddeti arttıkça bu sendromun da görülme riski daha fazladır.
Nonoperatif tedavi edilen hastalarda alçı içindeki basınç artışı da bu sendromu
tetiklemektedir. Bunun yanında fazla distraksiyonla external fixatör uygulaması da
riski arttırmaktadır (110).
Bu sendromun tedavisi multidisiplinerdir ve hasta bir ilerleme kaydetmezse
sempatik blok düşünülmelidir.
81
2) Artroz:
İntraartiküler distal radius kırığı olan hastalarda ortalama 6-7 yıl içinde %
65’inde radyografik olarak artroz bulgusu görülmektedir. Radiokarpal uyumsuzlukla
iyileşen hastalarda artroz görülmesi % 91 oranındadır. 2 mm veya daha fazla eklem
basamaklanması artroz için risk oluşturmaktadır. Ayrıca otörler, ciddi radial kısalma
yok ise ekstraartiküler redüksiyonun ve radial uzunluğun çok önemli olmadığını
savunmuşlardır (98).
Genç hastalarda artroz ciddi bir problemdir. Tedavi seçenekleri arasında aktivite
sınırlama, oral analjezik, atel ve cerrahidir. Cerrahi seneçekler arasında artroplasti,
genç ve aktif hastalarda çok tercih edilmemelidir (98).
3) Nonunion/Gecikmiş kaynama:
Kırık hattında 4 ay içinde radyografik olarak kaynama bulgusu olmaması yani
kırık uçları arasında trabeküler köprüleşme olmaması gecikmiş kaynama, 6 ay içinde
radyografik bulgu olmaması nonunion olarak adlandırılır. Distal radiusta nonunion
çok sık değildir. Bacorn’un çalışmasında 2000 vakada % 0.2 oranında görülmüştür
(8,100).
Açık kırık olması, parçalı kırık, enfeksiyon, yumuşak doku interpozisyonu,
kemik uçlarının devaskülarizasyonu ve patolojik lezyonlar nonunion için risk
faktörüdür. Literatürde çoğu çalışmada distal ulna nonunionunun distal radius
nonunionuyla direk ilişki olduğunu savunulmuştur. Ulnanın intakt olmaması,
radiustaki kırığın daha da hareket etmesine ve sonuçta nonunion gelişmesine neden
olduğunu göstermişlerdir. Tedavi faktörleri de birebir nonunionla ilgilidir. Kırığın
aşırı distraksiyonu, yetersiz stabilizasyonu, hastanın diabetinin olması, periferik
vasküler hastalığının olması, alkol ve sigara kullanımı bunlardan sadece bazılarıdır
(8,100).
Tanı lateral grafilerinin dorsal fleksiyon ve volar fleksionda çekilmesi sonucu
hareketin tespit edilmesi ile konur.
BT tanıyı desteklemekte ve cerrahi planı yapmada işe yaramaktadır. Özellikle
distal artiküler parçanın internal fiksasyonla tutturmak için yeterli büyüklüğe sahip
olup olmadığına bakmak için faydalıdır.
Cerrahi seçenekler arasında el bileği artrodezi veya internal fiksasyonla
beraber grefonaj bulunmaktadır. Kemik grefti kullanımı gereklidir çünkü radiusta
kısalma ve dizilimin bozukluğu kemik grefti kullanımı ile düzeltilebilir (8,98).
4)Malunion:
Yaşam beklentisi az olan yaşlı hastalarda çok büyük sorun teşkil etmez. Distal
radiusun kısalması ulnar başın karpal kemikler üzerinde impaksiyonuna ve triangular
fibrokartilaj kompleksinin lezyonuna ve ulnokarpal artroza neden olur (8). Distal
radiusun ektraartiküler malunionu distal radioulnar eklemin anormal dizilimine
82
neden olur. Ağrı ve önkolun azalmış rotasyon hareketi distal radioulnar eklemin
artrozundan kaynaklanır. Distal radioulnar eklemi değerlendirmek için BT
çekilmelidir. Operatif tedavi seçenekleri arasında: Distal radiusun uzunluğunun
sağlanması, Radiusun dorsal açılanmasının düzeltilmesi, Distal ulna eksizyonu ya da
kısaltılması, DRUJ ligament rekonstrüksiyonu, El bileği artrodezi ya da artroplasti
yeralmaktadır.
5)Tendon komplikasyonları:
Tendon rüptürü, tenosinovit, tendon yapışıklıkları ve tetik parmak geç
komplikasyonlardandır. Dorsal plaklama sonucunda tendinit görülmesi sıktır.
Genellikle materyalin çıkarılması ile semptomlar geriler. Volarden plaklama
sonucunda dorsalde tendinit görülmez, ama volar plaklama sonrasında vidanın
dorsalden çıkması bile tendinit yapabilir. Tetik parmak %2 oranında görülmüştür.
Tendon yapışıkları yaralanma sahasında görülebilir. Yapışıklıklar tenolizden fayda
görebilir(8,100,110). 235 hastalık bir başka çalışmada % 11 oranında dupuytren
nodülü görülmüştür (110).
Sonuçta distal radius kırıklarındaki komplikasyonlar tedavinin herhangi bir
aşamasında görülebilir. Ameliyat eden cerrah tüm bunların bilincinde olmalıdır.
83
GEREÇ VE YÖNTEM
Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Ortopedi ve Travmatoloji
Kliniği acil servisine Şubat 2006-Aralık 2007 tarihleri arasında başvuran, radius distal uç
kırığı tanısı konulan hastalardan, kırığı stabil olmayan 35 hastanın 36 distal radius kırığı
prospektif olarak değerlendirmeye alındı.
Hastaların 27’si (% 77) erkek, 8’i (% 23) ise kadındı (Tablo 1). Erkek / kadın oranı
3.38 idi. Olguların yaş ortalaması 43.2 idi. Olguların en genci 24 en yaşlısı ise 67 idi.
Olguların 18’i 24-44 yaş arasında (% 51), 14’ ü 45-60 yaş arasında (% 40), 3’ü 60 yaş
üstünde idi (% 9) (Tablo 2-3) .
KADIN
23%
KADIN
ERKEK
ERKEK
77%
Tablo 1: Hastaların Cinsiyet Dağılımı
YAŞ GRUPLARI
SAYI
%
24-44 yaş arası
18
51
45-60 yaş arası
14
40
60 yaş üstü
3
9
TOPLAM
35
100
Tablo 2: Hastaların Yaş Dağılımı
84
18
16
14
12
10
8
6
4
2
0
24-44 YAŞ ARASI
46-60 YAŞ ARASI
60YAŞ ÜSTÜ
Tablo 3: Hastaların Yaş Dağılımı
Distal radius kırıklarının 26 tanesi (%72) sağ el bileği 10 tanesi (%28) sol el
bileğinde görüldü (Tablo 4).
10
SAĞ
SOL
26
Tablo 4: Hastaların Kırık Ekstremite Taraf Dağılımları
Kırıkların 28 tanesi (%78) baskın ekstremitede görüldü. Hastalardan 1 tanesinde bilateral
distal radius kırığı tespit edildi. Kırıklardan 2 tanesi Gustilo-Anderson sınıflamasına göre
tip I açık kırık idi.
Distal radius kırıklarına ek olarak 18 hastada ulna stiloid kırığı, 1 hastada
intertrokanterik femur kırığı, 2 hastada proksimal humerus kırığı, 1 hastada olecranon
kırığı, bilateral distal radius kırığı olan hastada L3 vertebra kompresyon kırığı ile beraber
maksillofasial kırığı, bir hastada asetabulum kırığı ile beraber kontrlateral femur şaft ve
tibia plato kırığı , 1 hastada L1 vertebra kompresyon kırığı , 1 hastada ipsilateral skafoid
kırığı ile beraber radius başı kırığı ve dirsek çıkığı , 1 hastada ipsilateral radius proksimal
uç kırığı mevcuttu (Tablo 5).
85
EŞLİK EDEN YARALANMA
SAYI
Ulna Stiloid Kırığı
18
İntertrokanterik Femur Kırığı
1
Olecranon Kırığı
1
Proksimal Humerus Kırığı
2
L1 Vertebra Kompresyon Kırığı
1
L3 Vertebra Kompresyon Kırığı
1
Asetabulum Kırığı
1
Femur Kırığı
1
Tibia Kırığı
1
Scaphoid kırığı
1
Radius Başı Kırığı
1
Dirsek Çıkığı
1
Maksiller Kırık
1
Tablo 5: Eşlik Eden Yaralanmalar
Kırıkların oluş mekanizması 26 hastada (% 73) basit düşme, 3 hastada (% 9)
yüksekten düşme, 3 hastada (% 9) araç dışı trafik kazası, 2 hastada (% 6) bisiklet kazası,
1 hastada (% 3) darp şeklinde idi (Tablo 6).
3
2
1
BASİT DÜŞME
3
YÜKSEKTEN DÜŞME
ARAÇ DIŞI TRAFİK KAZASI
BİSİKLET KAZASI
DARP
26
Tablo 6: Travma Mekanizmalarının Dağılımı
Acil servise distal radius kırığı ile başvuran hastaların öncelikle anamnezleri alındı.
Fizik muayeneleri yapılan hastalara rutin olarak el bileği ön arka ve yan grafileri çekildi.
Ek patoloji düşünülen hastalara patolojilerine yönelik tetkikler de eklendi.
Tüm hastaların distal radius kırıklarına kapalı redüksiyon ve sirküler alçı ile tespit
uygulanarak kontrol grafiler çekildi. Redüksiyon öncesi ve sonrası grafilerde radial
86
yükseklik, radial inklinasyon, palmar eğim ve artiküler uyumsuzluk değerlendirildi. La
fontaine ve arkadaşlarının belirlediği stabilite kriterleri gözönüne alınarak stabil olmayan
kırıklara cerrahi tedavi kararı alındı ve hastalar çalışma grubuna eklendi.
Kırıkların değerlendirmesinde Frykman ve AO sınıflandırma sistemleri kullanıldı.
Çalışmaya alınan hastaların kırıkları Frykman sınıflandırması’na göre; 2 kırık tip3 (%6) , 2
kırık tip 4 (%6) , 16 kırık tip 7(%44) , 16 kırık tip 8(%44) olarak değerlendirildi (Tablo
7A). AO sınıflandırmasına göre tüm hastalarda Tip C kırık tespit edildi. 10 kırık C1(%33)
, 16 kırık C2(%44) , 10 kırık C3(%33) olarak değerlendirildi (Tablo 7B) .
T ip 8
Tip C1
T ip 7
Tip C2
T ip 4
Tip C3
T ip 3
0
2
4
6
8
10
12
14
16
Tablo 7A: Kırıkların Frykman
sınıflamasına göre dağılımı
0
2
4
6
8
10
12
14
16
Tablo 7B: Kırıkların AO sınıflamasına
göre dağılımı
Kliniğimize başvuran ve çalışmaya alınan distal radius kırıklı hastaların 12 tanesi ilk
3 gün, 11 tanesi 3-7 gün, 13 tanesi 7-41 gün arasında opere edildi. Kırık oluşumundan
ameliyat zamanına kadar geçen süre ortalama 6.1 (2-41 gün) gündü.
CERRAHİ TEKNİK
Ameliyata alınan hastalardan 16’sına genel anestezi, 10 tanesine supraklavikular
blok ve 10 tanesine de aksiller blok anestezi uygulandı. Tüm hastaların distal radiusları
turnike altında ameliyat edildi.
Hastalar ameliyathaneye alınarak supin pozisyonda yatırıldı. Anestezi uygulamasını
takiben, proflaktik 1 gr Sefazolin sodyum turnike uygulanmadan önce intravenöz olarak
uygulandı. Uygun arıtım ve örtümünü takiben önkol, dirsek 90 derece fleksiyonda iken el
masası üzerine yerleştirildi. Volar longitudinal insizyonla Fleksör karpi radialis tendonu
üzerinden girildi. İki hastada ek olarak 2-4 dorsal insizyona gerek duyuldu.
Kırıklar redükte edildikten sonra radial stiloidden geçici tespit amaçlı K telleri
yerleştirildi. 18 kırığa titanyum sabit açılı volar kilitli plak, 18 hastaya titanyum volar T
plak yerleştirildi. Radial stiloidin tespitinin daha kuvvetli olması amaçlı iki hastanın K
telleri bırakıldı. Diğer hastalara konan geçici tespitler çıkarıldı. Stabilite kontolü yapıldı.
Floroskopi ile redüksiyon ve vidaların pozisyonu değerlendirildi. Ulna stiloidi kırık olan
hastalardan 2 tanesinin el bileğine ulna stiloidi üzerinden dorsoulnar insizyonla girilerek
kırık redükte edildi, bir tanesine 1 adet, bir tanesine ise iki adet K teli konarak ulna stiolid
tespit edildi. Turnike açılarak kanama kontrolü yapıldı. Pronator quadratus kası plak
üzerini kapatacak şekilde sütüre edildi. Ciltaltı 4/0 eriyebilir iplikle sütüre edildi. Cilt 4/0
87
erimeyen iplikle kapatıldı. Kilitli plak yapılan hastalara elastik bandaj uygulanırken AO
plak uygulanan hastalara el bileği nötral pozisyonda kısa kol sirküler alçı uygulandı.
Postoperatif birinci gününde tüm hastalara tolere edebildiği düzeyde parmak hareket
açıklığı egzersizlerine ve önkol pronasyon- supinasyon egzersizlerine başlandı. Birinci
haftanın sonunda kilitli plak yapılan hastalara el bileği egzersizleri başlandı.
Tüm hastaların dikişleri 15.günde alındı. Birinci ayın sonunda AO plak uygulanan
hastaların alçıları çıkarılarak el bileği egzersizlerine başlandı. Sekizinci hafta sonuna
kadar haftalık kontrollerle parmak, el bilek ve önkol hareketleri progresif olarak arttırıldı.
88
DEĞERLENDİRME
Hastaların takibi klinik ve radyolojik olarak yapıldı. Yeterli takip edilen hastalar
değerlendirilmek üzere son kontrollerine çağırıldı. Hastaların son kontrollerinde takip
süreleri ortalama 18,5 ay(9 ay–30 ay arası) idi. Hastaların klinik sonuçları Gartland ve
Werley’in değerlendirme skoru (64) (Tablo 8) ve DASH-T skoru (72) (Tablo 9)
kullanılarak değerlendirildi. Radyolojik sonuçlar ise Steward ve arkadaşlarının modifiye
ettiği radyolojik değerlendirme kriterlerine göre (77) (Tablo 10) değerlendirildi.
89
GARTLAND VE WERLEY SKORLAMA SİSTEMİ
KATEGORİ
Rezidüel Deformite (0-3 puan arası)
Çıkıntılı Ulnar Stiloid Proçes
Rezidüel Dorsal Tilt
Elin Radial Deviasyonu
PUAN
1
2
2 veya 3
Subjektif Değerlendirme (0-6 puan arası)
Mükemmel: ağrı,fonksiyonel yetersizlik,hareket kısıtlılığı yok
İyi: zaman zaman ağrı,hafif hareket kısıtlılığı,fonksiyonel yetersizlik
yok
Orta: zaman zaman ağrı,bazı hareketlerde kısıtlılık,el bileğinde
güçsüzlük hissi,önemli fonksiyonel yetersizlik yok, aktiviteler
hafif kısıtlı
Kötü: ağrı,hareket kısıtlılığı ve fonksiyonel yetersizlik var, aktiviteler
Kısıtlı
0
2
4
6
Objektif Değerlendirme (0-5 puan arası)
Dorsifleksiyon kaybı
(<45 derece)
Ulnar deviasyon kaybı
(<15 derece)
Supinasyon kaybı
(<50 derece)
Palmar fleksiyon kaybı
(<30 derece)
Radial deviasyon kaybı
(<15 derece)
Rotasyonel hareket kaybı
DRUJda ağrı
Sıkıştırma gücü karşı tarafın %60ından az
Pronasyon kaybı
(<50 derece)
5
3
2
1
1
1
1
1
2
Komplikasyonlar (0-5 puan arası)
Artritik değişiklikler
Hafif
Hafif,ağrılı
Orta
Orta,ağrılı
Ciddi
Ciddi,ağrılı
Sinir komplikasyonları (median)
Alçıya bağlı parmaklarda zayıf fonksiyon
1
3
2
4
3
5
1-3
1 veya 2
Final Sonuçlar(puan aralıkları)
Mükemmel
İyi
Orta
Kötü
Tablo 8: Gartland ve Werley’in Klinik Skorlama Tablosu (114)
0-2
3-8
9-20
21 ve üzeri
90
KOL,OMUZ VE EL SORUNLARI ANKETİ
Zorluk Yok
1)Sıkı kapatılmış ya da yeni
bir kavanozu açmak
2)Yazı yazmak
3)Anahtarı çevirmek
4)Yemek hazırlamak
5)Zor açılan bir kapıyı
iterek açmak
6)Yukarıdaki bir rafa bir şey
yerleştirmek
7)Ağır ev işleri yapmak
8)Bağ,bahçe işleri
yapmak,odun kesmek
9)Yatak yapmak
10)Alışveriş çantası ya da
evrak çantası taşımak
11)Ağır bir cismi taşımak
(4.5 kgdan fazla)
12)Yukarıdaki bir ampülü
değiştirmek
13)Saçları yıkamak veya
kurulamak
14)Sırtını yıkamak
15)Kazak giymek
16)Yiyecekleri kesmek için
bıçak kullanmak
17)Az çaba gerektiren
eğlenceli işler(İskambil
oynamak, örgü örmek)
18)Kolunuzdan ,
omuzunuzdan veya
elinizden güç aldığınız veya
darbe vurduğunuz eğlenceye
yönelik işler
19)Kolunuzu serbestçe
hareket ettirdiğiniz eğlenceli
işler
20)Ulaşım ihtiyaçlarını
kendi başına giderebilmek
21)Cinsel faaliyetler
22)Son hafta süresince
kol,omuz ya da el
sorununuz aile
arkadaşlar,komşular veya
gruplarla normal sosyal
etkinliklerinize ne ölçüde
engel oldu
1
Hafif Derecede Orta Derecede
Zorluk
Zorluk
2
3
24)El omuz ya da kol
ağrınız
25)Herhangi belirli bir işi
yaptığınızda ağrınız
26)El omuz ya da kolunuzda
karıncalanma, iğnelenme
4
Hiç
Yapamama
5
1
1
1
1
2
2
2
2
3
3
3
3
4
4
4
4
5
5
5
5
1
2
3
4
5
1
1
2
2
3
3
4
4
5
5
1
1
2
2
3
3
4
4
5
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
1
1
2
2
2
3
3
3
4
4
4
5
5
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
1
Hiç engel yok
1
2
Az engel
2
3
Orta derecede
3
4
Bir hayli
4
5
Aşırı
5
Çok kısıtlı
Hiç kısıtlanmış Hafif derecede Orta derecede
hissetmiyorum
kısıtlı
kısıtlı
23)Son hafta süresince kol
omuz ya dael sorununuz
nedeni ileişinizde veya
günlük işlerde kısıtlandınız
mı
Aşırı Zorluk
1
2
3
4
Bedensel
etkinlik
yapamıyorum
5
Yok
1
Hafif
2
Orta derecede
3
Bir hayli
4
Aşırı
5
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
91
27)El omuz ya da kolunuzda
güçsüzlük
28)El omuz ya da
kolunıuzda hareket zorluğu
1
2
3
4
5
1
2
3
4
5
Zorluk yok
29)Geçen hafta içinde el
omuz ya da kol ağrınız
nedeniyle uyumakta nekadar
zorlandınız
30)Kol omuz ya da el
problemimden dolayı
kendimi daha az yeterli,daha
az yararlı hissediyor ve
kendime daha az
güveniyorum
Hafif derecede Orta derecede Aşırı zorluk O kadar zorluk
zorluk
zorluk
uyuyamıyorum
var ki
1
2
3
4
5
Kesinlikle
katılmıyorum
Katılmıyorum
Katılıyorum
Kesinlikle
katılıyorum
1
2
Ne
katılıyorum ne
katılmıyorum
3
4
5
Tablo 9: DASH-T Klinik Skorlama Tablosu
Tablo 10: Steward’ın Radyolojik Skorlama Tablosu.
92
SONUÇLAR
Gartland ve Werley klinik değerlendirme kriterlerine göre 36 distal
radiusun 30’unda (%83.3) mükemmel sonuç, 5’inde (%13.9) iyi sonuç ve 1’inde
(%2.8) orta sonuç elde edildi (Tablo 11).
DASH-T skorlaması ile değerlendirilen hastaların ortalama DASH-T değeri
36 (30-41 arası) idi.
SONUÇ
KIRIK SAYISI
%
Mükemmel
30
83.3
İyi
5
13.9
Orta
1
2.8
Kötü
0
0
Tablo 11: Hastaların klinik sonuçları
Kırıkların radyolojik olarak değerlendirmesinde preop ortalama radial
yükseklik değerleri 3mm [(-14)-10 arası] , postop ortalama radial yükseklik 16mm
[4-22 arası] olarak preop radial inklinasyon 6° [(-10°)-14° arası] , postop radial
inklinasyon 23°[12°-30° arası] olarak ve preop palmar eğim -10°[(-30°)-8° arası] ,
postop palmar eğim 4°[(-10°)-12° arası] olarak ölçüldü (Tablo 12). Eklem içi
basamaklanma ve açıklıklar bir hasta hariç diğerlerinde anatomik olarak restore
edildi. Sadece bir hastada postop 1 mm eklem içi açıklık tespit edildi.
Radial yükseklik
Radial inklinasyon Palmar eğim
Preop 3mm [(-14)-10 arası] 6° [(-10°)-14° arası] -10°[(-30°)-8° arası]
Postop 17mm [4-22 arası]
6°[(-10°)-12° arası]
23°[12°-30° arası]
Tablo 12: Hastaların radyolojik sonuçları
Radyolojik değerlendirme için yapılan Steward radyolojik
skorlamasında 2 genişliğini 9 kırıkta mükemmel (%80.5) , 6 kırıkta iyi (%16.7) , 1
kırıkta orta(%2.8) sonuç elde edildi (Tablo 13).
93
SONUÇ
Mükemmel
İyi
Orta
Kötü
KIRIK SAYISI
%
29
6
1
0
80.5
16.7
2.8
0
Tablo 13: Hastaların radyolojik skor sonuçları
Hastaların son takiplerinde yapılan klinik muayene neticesinde el bilek ve
önkol hareket açıklık değerleri; 75°(60°-90° arası) dorsifleksiyon, 65° (40°-90°
arası) palmar fleksiyon, 32° (25°-45° arası) ulnar deviasyon, 22°(10°-40° arası)
radial deviasyon, 78° (60°-90° arası) pronasyon, 83° (75°-90° arası) supinasyon
olarak tespit edildi.
İşe dönmeleri veya günlük normal aktivitelerini yapabilmeleri ise ortalama 56
gün (30-150 gün arası) olarak bulundu.
Ameliyat sırasında hiçbir hastada radial arter yaralanması, median sinir hasarı
veya eksplorasyon sırasında diseke edilen tendinöz yapılarla ilgili bir
komplikasyonla karşılaşılmadı. Ameliyat sonrası erken dönemde bir hastada yara
yeri enfeksiyonu görülürken postoperatif 12. günde yapılan yara debritmanı ve oral
antibiyotik kullanımı ile tedavi edildi. Kırık sonrası 41. günde opere edilen ve
kısalıkla iyileşen bir hastanın kontrolleri sırasında median sinir bası bulguları olması
üzerine 8. ay sonunda implant çıkarıldı. İmplant çıkarımı sonrasında hastanın
şikâyetleri düzeldi. Hastalardan 3 tanesinde refleks sempatik distrofi gelişti. Fizik
tedavi ile beraber zıt banyo uygulanımı ve 2 ay süreli Calcitonin 200IU nasal sprey
kullanımı neticesinde anlamlı derecede düzelme sağlandı. Hiçbir hastada tendon
rüptürü ve tenosinovit gibi komplikasyonlar görülmedi. Travma sonrası artritle, takip
süresi kısa olmakla beraber, klinik ve radyolojik olarak karşılaşılmadı.
94
Yaş
Cinsiyet
Kırık
taraf
Dominant
taraf
Kırık tipi
Frykman/AO
Olgu 1
33
Erkek
Sağ
Sağ
Tip 8/Tip C3
Olgu 2
Olgu 3
Olgu 4
30
43
53
Erkek
Erkek
Erkek
Sağ
Sol
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Tip 7/Tip C2
Tip 7/Tip C2
Tip 7/Tip C1
Mükemmel Mükemmel
Mükemmel Mükemmel
Mükemmel Mükemmel
Olgu 5
Olgu 6
Olgu 7
Olgu 8
25
24
48
38
Kadın
Erkek
Erkek
Erkek
Sol
Sol
Sol
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Tip 7/Tip C1
Tip 8/Tip C2
Tip 8/Tip C2
Tip 8/Tip C1
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Olgu 9
Olgu 10
Olgu 11
Olgu 12
Olgu 13
Olgu 14
Olgu 15
24
36
24
37
54
58
43
Erkek
Kadın
Erkek
Kadın
Kadın
Erkek
Erkek
Sol
Sol
Sol
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sol
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Tip 7/Tip C2
Tip 4/Tip C2
Tip 7/Tip C2
Tip 7/Tip C2
Tip 8/Tip C3
Tip 8/Tip C2
Tip 8/Tip C2
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
İyi
Mükemmel
Mükemmel
Olgu 16
Olgu 17
Olgu 18
Olgu 19
Olgu 20
36
58
55
24
59
Kadın
Kadın
Kadın
Erkek
Erkek
Sağ
Sağ
Sol
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Tip 7/Tip C1
Tip 7/Tip C3
Tip 7/Tip C3
Tip 8/Tip C3
Tip 3/ Tip C2
Mükemmel Mükemmel
İyi
İyi
Orta
Orta
Mükemmel Mükemmel
Mükemmel Mükemmel
Olgu 21
Olgu 22
45
47
Erkek
Erkek
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Tip 7/Tip C2
Tip 7/Tip C2
İyi
İyi
Mükemmel Mükemmel
Olgu 23
26
Erkek
Sağ
Sağ
Tip 7/Tip C1
Mükemmel Mükemmel
Olgu 24
Olgu 25
Olgu 26
Olgu 27
Olgu 28
Olgu 29
Olgu 30
Olgu 31
Olgu 32
Olgu 33
Olgu 34
Olgu 35
64
48
37
42
36
56
52
48
63
67
48
34
Erkek
Erkek
Kadın
Erkek
Erkek
Erkek
Erkek
Erkek
Erkek
Erkek
Erkek
Erkek
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sol
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sağ
Sol
Sağ
Tip 8/ Tip C3
Tip 8/Tip C1
Tip 8/Tip C1
Tip 3/Tip C2
Tip 7/Tip C1
Tip 4/Tip C1
Tip 8/Tip C1
Tip 8/Tip C2
Tip 7/Tip C2
Tip 7/Tip C3
Tip 8/Tip C3
Tip 8/Tip C3
İyi
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
İyi
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Mükemmel
Olgu 36
34
Erkek
Sol
Sağ
Tip 8/Tip C3
İyi
İyi
Olgu
no
Klinik skor Radyolojik
skor
İyi
İyi
Eşlik eden yaralanma
İpsilateral proksimal radius
kırığı
İpsilateral intertrokanterik
femur kırığı
İpsilateral olecranon kırığı
İpsilateral scaphoid,radius
başı kırığı ve dirsek çıkığı
L1 vertebra kompresyon
kırığı
İpsilateral proksimal
humerus kırığı
İpsilateral proksimal
humerus kırığı
İpsilateral asetabulum,
femur + tibia kırığı
L3 vertebra kompresyon
kırığı + maksiller kırık
L3 vertebra kompresyon
kırığı + maksiller kırık
Tablo 14: Olguların demografik bilgileri
95
TARTIŞMA
Yaygınlaşan motorlu taşıt kullanımı, düzenli spor alışkanlıkları ile birlikte artan
yaşam süresi ile distal radius kırıklarının görülme sıklığı artmıştır. İntraartiküler distal
radius kırıklarının tedavisinde hedefler maksimum fonksiyonun kazanılması, motor gücün
korunması posttravmatik artrit gelişiminin sınırlanması ve komplikasyonların
önlenmesidir (72) . Bu tedavi hedeflerine ulaşabilmek için kırık iyileşmesi gerçekleşene
kadar uygun bir redüksiyon sağlanarak korunmalı ve takiben de hareket ve gücün
restorasyonu için iyi bir rehabilitasyon programı uygulanmalıdır.
Özellikle, elbileği eklemini ilgilendiren eklem içi kırıklar; genç, aktif insanların
yüksek enerjili travmaya daha sık maruz kalması sonucunda, çoğunlukla genç ve orta
yaşlarda görülmektedir. Weber ve ark. nın yaptığı çalışmada, perkütan çivileme ve alçı
uygulanan radius distal uç kırıklı olguların yaş ortalaması 40,1, Broadway ve ark. nın
çalışmalarında ise 40 olarak saptanmıştır (16,178). Bizim çalışmamızda da hastalarımızın
ortalama yaşı, literatürü destekleyecek şekilde 43,2 olarak tespit edilmiştir.
Knirk ve ark. nın çalışmasındaki olguların %58’inde, Cooney ve ark. çalışmasındaki
olguların %83’ünde radius distal uç kırığı, ekstremitenin baskın tarafındadır (98). Travma
esnasında korunma refleksi olarak öncelikle baskın ekstremitenin kullanılması bunun
nedeni olabilir. Bizim çalışmamızda baskın ekstremitede görülme oranı %78 olarak tespit
edilmiştir. Çalışmamızda tespit edilen oran literatüre benzerlik göstermektedir.
Distal radius kırıkları için kadın/ erkek oranı incelendiğinde La fontaine ve ark.nın
çalışmasında 86/ 111, Margaret ve ark. nın çalışmasında 29/ 30, Broadway ve ark.
çalışmasında ise 22/ 50’dir (10,111,178). Bu durum, günlük aktiviteler ve iş hayatı
esnasında erkeklerin travmalara daha sık maruz kalması ile açıklanabilir. Çalışmamıza
aldığımız olgularda kadın/erkek oranı 8/27 olup literatürdeki oranlara uymaktadır.
Yüksek enerjili travmalar sonucunda görülen parçalı el bileği eklem içi kırıklarının
yanında eşlik eden yaralanmalar olarak omuz çıkığı, dirsek kırığı veya kırıklı çıkığı,
karpal veya metakarpal kırıklar, median sinir lezyonları, damarsal lezyonlar oluşabildiği
bildirilmiştir (86). Bizim çalışmamızda 10 olguda yüksek enerjili travma neticesinde
meydana gelen distal radius kırığına ek olarak 1 hastada intertrokanterik femur kırığı, 2
hastada proksimal humerus kırığı, 1 hastada olecranon kırığı, bilateral distal radius kırığı
olan hastada L3 vertebra kompresyon kırığı ile beraber maksillofasial kırığı, bir hastada
asetabulum kırığı ile beraber kontrlateral femur şaft ve tibia plato kırığı, 1 hastada L1
vertebra kompresyon kırığı , 1 hastada ipsilateral skafoid kırığı ile beraber radius başı
kırığı ve dirsek çıkığı , 1 hastada ipsilateral radius proksimal uç kırığı mevcuttu.
Radius distal uç kırıklarının genellikle açık el üzerine düşme sonucu görüldüğü
bildirilmiştir (1,10,35). Bacorn ve Kurtzke’nin 2047 hastayı içeren vaka serilerinde
kırıkların %91,6’sının, basit düşme sonucu oluştuğu belirtilmektedir (10). Knirk ve
Jupiter’ın 43 olguluk vaka serisinde ise, kırık oluşma nedeninin 27 hastada (%62.8)
düşme, 15 hastada (%34.9) trafik kazası, 1 hastada (%2.3) ise iş kazası olduğu
bildirilmiştir (67). Bizim çalışmamızda, hastaların kırıklarının 5’i (% 15) trafik kazası, 1’i
(%3) darp, 29’u (%82) düşme sonucu oluşmuştur. Düşme ifadesi ile başvuran hastaların
3’ ü (% 9) yüksekten düşme, 26’ sı (%73) basit düşmedir. Çalışmamızdan çıkan oluş
96
nedeni oranları literatürle benzerlik göstermektedir.
İntraartiküler distal radius kırıklarında kabul edilebilir bir redüksiyon için gerekli
kriterlerin yanı sıra bu redüksiyona ulaşmak ve devamlılığını sağlamak için
uygulanabilecek optimal teknikler açısından da halen bir belirsizlik mevcuttur. Gartland
ve Werley iyi fonksiyonel sonuçların elde edilebilmesi için distal radius kırıklarının dört
komponentinin düzeltilmesi gerektiğini ortaya koymuşlardır; 1)Radial kısalık, 2) Radial
inklinasyon, 3) Dorsal eğim ve 4) Distal radyoulnar eklem eklem uyumsuzluğu (86).
Genel olarak kabul edilen görüş iyi fonksiyonel sonuçların radiusun nötral uzunluğu
restore edilerek, 0 dereceden fazla radial inklinasyon, 0-5 derece arasında volar eğim, 2
mm’den az artiküler basamak oluşumu ve karpal eklemler arasında stabil ilişkilerin ve
azalmış distal radyoulnar eklem instabilitesinin sağlanması ile elde edilebileceği
şeklindedir. Temel ekstraartiküler kriterler (radial yükseklik, radial inklinasyon, volar
eğim) önemli olmakla beraber, başarılı sonuçlar için gerekli en önemli kriter olarak
intraartiküler rekonstrüksiyon yani eklem yüzeyinin doğru şekilde restorasyonu kabul
edilmiştir (86,98,178).
Son yıllarda yapılan klinik ve laboratuar çalışmalarda araştırıcılar uzun dönem
sonuçları belirlemede bu faktörlerden hangisinin daha önemli olduğunu ortaya koymaya
çalışmışlardır. Radial kısalığın, el bilek kinemetiklerinde en fazla bozulmaya ve
triangüler fibrokartilaj komplekste de en olumsuz değişikliklere yol açan faktör olduğu
görülmüştür (145). Azalmış radial inklinasyon orta derecede değişikliklere yol açmıştır.
Artmış dorsal eğim ile birlikte el bilek hareketleri kısıtlanmış ve dorsal interkalar segment
instabilitesi belirgin hale gelmiştir. Ayrıca rezidüel deformitenin distal radioulnar eklemi
etkileyerek bazı olgularda persistan ağrı ve önkol rotasyonlarının kaybına yol açtığı
anlaşılmıştır (145).
İntraartiküler distal radius kırıklarında en uygun tedavinin seçimi kırığın ve
deplasmanın doğru şekilde değerlendirilmesine bağlıdır. İntraartiküler kırıklar özel bir
dikkati hakeder, çünkü artiküler düzensizliğin dejeneratif değişiklere, dolayısı ile daha
kötü klinik sonuçlara yol açtığı gösterilmiştir (98,115,145). Anatomik redüksiyon bu
kırıklar için temel hedef olarak kalırken, cerrahi tekniklerin postoperatif sertliği en aza
indiren, cerrahi riski ve internal/eksternal fiksasyonda kullanılan implantları azaltmaya
çalışan bir yönde geliştiği görülmektedir.
Radius distal uç kırıklarının tedavisinde kabul edilmiş geniş bir algoritm vardır (9).
Tedavi planlamasında temel olarak klinik ve radyolojik veriler gözönünde tutulmalıdır.
Hastanın yaşı, fiziksel ve bilişsel durumu, mesleği, kemik kalitesi, eşlik eden diğer
patolojiler, travmanın şekli ve şiddeti, kırığın açık ya da kapalı kırık oluşu gibi faktörler
de tedavi planlanmasında oldukça önemlidir (35,49,51) . Yetişkinlerde parçalı distal
radius kırıklarının tedavisinde kapalı redüksiyon ve alçılamanın yanı sıra, kapalı
redüksiyon ve perkütan telleme, kapalı redüksiyon ve eksternal fiksasyon, sınırlı açık
redüksiyon ve açık redüksiyon internal fiksasyon gibi yöntemleri içeren cerrahi tedaviler
kullanılmaktadır. Ayrıca artroskopi yardımı ile redüksiyon ve çok parçalı kırıkların
tedavisinde açık redüksiyon sonrası kombine internal ve eksternal fiksasyonda faydalı
yöntemler olarak gösterilmiştir (51,79,87).
97
Temel olarak eklem yüzünün restorasyonu ile gerekli anatomik ve radyolojik
parametrelerin dengelenmesi, olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır (79,87). Özellikle
deplase olmayan veya minimal deplasman gösteren kırıklar ve eklem dışı olan kırıklar,
kırık oluşumundan hemen sonra kapalı redüksiyon ve alçılama ile başarılı bir şekilde
tedavi edilebilir (51,79,87). Bu koşullarda olmayan kırıkların alçılı tedavisi malunionlarla
sonuçlanabilmektedir. Malunionlar çoğunlukla ağrısız olmakla birlikte eklem hareket
genişliğini azaltır, kısalık, deformite ve ileri dönemlerde artroz riski ile seyrederler
(51,79,87,98).
Gelişen görüntüleme yöntemleri ile radius distal uç kırıklarının tek tip olmadığı,
stabil ekleme uzanmayan kırıklarda kapalı redüksiyon ve alçı uygulaması ile fonksiyonel
olarak yaklaşık % 80 iyi sonuç alınabileceği gösterilmiştir (31,64,168). Mason ve ark.,
ortalama izlem süresi 22 ay olan 100 olgudan oluşan serilerinde, kapalı redüksiyondan
sonra alçı tespitini içeren konservatif tedavi yöntemini uyguladıklarını, 95 (%95) olguda
sonuçların iyi, 5 (%5) olguda ise sonuçların kötü olduğunu saptamışlardır (112).
De palma ve ark., radius distal uç parçalı kırıklarında klasik alçılama yöntemiyle
klinik ve radyolojik olarak kötü sonuçlar alındığını, normal anatominin yeniden
oluşturulması için her türlü tedavi şeklinin denenebileceğini bildirmişlerdir (42).
Eklem içi radius distal uç kırıklarında alçılı tedavi ile Knirk ve Jupiter %40, Leung
% 20, Kapoor %57; Kongholm %80’lerin üzerinde kötü sonuçlar elde etmişlerdir.
Lidtröm de yüksek oranda hareket kaybı ve yetersiz redüksiyon oranları bildirilmiştir.
Gartland ve Werley %31 yetersiz fonksiyonel ve %60 yetersiz anatomik sonuçlar ve
%30’lara varan oranlarda posttravmatik artrit ve parmaklarda sertlik komplikasyonu
bildirmişlerdir (64).
98
Warwick 10 yıllık takipleri içeren yaptığı çalışmayla alçılı tedavinin yeterli radial
uzunluğu sağlayamadığını bildirmiştir. Ayrıca Cooney, Knirk ve Jupiter ve Frykman da
yüksek oranlarda posttravmatik artrit ve median sinir basısına ait komplikasyonlar
bildirmişlerdir (5,79).
Maurizio ve ark. konservatif olarak tedavi edilen radius distal uç kırıklarında
özellikle Frykman tip 7 ve tip 8 kırıklarda, takiplerde dorsal açılanmanın arttığını
göstermişlerdir (178). Kapalı olarak iyi redükte edilmiş ve alçılı tedavi uygulanmış
kırıklarda redüksiyon kaybının gelişebileceği, tekrar redüksiyondan sonra olguların
46’sında redüksiyonda kayıp oluştuğu gösterilmiştir (8,28).
Günümüzde radius distal uç kırıklarında tedavi, kırığın stabilitesine göre
planlanmalıdır. La Fontaine ve ark. yaptıkları çalışma ile kırığın stabilitesini belirleyen
kriterler ortaya koymuşlardır. La Fontaine ve ark. ortaya koyduğu kriterlere göre stabil
kırıklar, nondeplase veya az deplase, dorsal parçalanması olmayan, genç yaştaki
hastalarda görülen kırıklardır (103). Bu hastalarda yapılacak alçılı tedavi genellikle
yeterlidir. Stabil olmayan radius distal uç kırıklarında ise farklı tedavi yöntemleri
denenmesi gerekmektedir. Stabil olmayan kırığın aşağıdaki kriterlerden en az üç tanesine
sahip olması gerekmektedir. Bunlar: Kırık oluştuğunda dorsal açılanmanın 20 dereceden
fazla olması, dorsal metafizer parçalanma olması, radiokarpal eklem içi yayılım olması,
beraberinde ulna styloid kırığı olması ve hastanın yaşının 60’dan büyük olmasıdır (103).
Kırık stabilitesinde dorsal parçalanmanın büyük önemi vardır (22,26,42). Jackins ve
ark. göre, dorsal korteksin parçalı olmaması kırığın dorsal açılanmasını engeller. Eklem
içi kırıklara bağlı dorsal açılanma geliştiğine dair bilgi yoktur (84).
Stabil olmayan radius distal uç kırıklarında uygulanan perkütan çivileme ve alçılı
tespit yöntemi, günümüzde yaygın olarak kullanılan ve uygun vakalarda fonksiyonel
sonuçları iyi olan bir yöntemdir. De Palma ve ark., eklem içi kırıklarda uyguladıkları
perkütan çivileme ve alçılı tespit yöntemi ile %52.7 mükemmel, %25 iyi, %17.8 orta ve
kötü sonuç bildirmişlerdir (42). Stein ve ark. göre ise bu yöntem, parçalı kırıklarda radial
uzunluğun tespitini sağlar ve takipler sırasında sık görülen dorsal açılanmanın oluşumunu
engeller (164). Stein ve ark. yaptığı başka bir çalışmada, 42 olguya perkütan çivileme ve
alçılı tespit, 15 olguya kapalı redüksiyon ve alçılı tespit uygulanmış, perkütan çivileme ve
alçılı tespit yönteminin daha iyi sonuç verdiği, seyrek de olsa çivi ile ilgili
komplikasyonlar geliştiği bildirilmişlerdir (165).
Knirk ve ark., eklem içi radius distal uç kırıklarının tedavisinde, perkütan çivileme
yöntemi ile redüksiyon kaybı olabileceğinden, kapalı redüksiyon ve eksternal fiksasyon
yöntemi uygulanmasını önermişlerdir (98). Stabil olmayan distal uç kırıklarına uygulanan
diğer tedavi yöntemlerinden birisi de, kapalı redüksiyon ve eksternal fiksatör
uygulamasıdır. Kapalı redüksiyon ve alçılı tespit yönteminin eksternal fiksatör ile tedavi
yöntemiyle karşılaştırılmasında da benzer sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Jenkins ve ark,
eksternal fiksatör yöntemi ile alçılı tespit yöntemini karşılaştırmışlar, alçılı tespit yöntemi
ile tedavi edilen tüm vakalarda redüksiyon kaybı oluştuğunu gözlemlemişlerdir. Eksternal
fiksatör yöntemi ile tedavi edilen hasta grubunda ise yapılan takiplerde redüksiyon kaybı
saptanmamıştır (84).
99
Kapalı redüksiyon ve perkütan çivileme yöntemi ile, kapalı redüksiyon ve
eksternal fiksatör yöntemi karşılaştırıldığında; Clancey ve ark. göre, az parçalı eklem
içi deplase kırıklarda perkütan çivileme en uygun tedavi yöntemidir, ancak ikiden
fazla parçası bulunan eklem içi kırıklarda eksternal fiksatör ile tedavi yöntemini
önermektedirler (26). De Palma ve ark. göre de, perkütan çivileme yönteminin
eksternal fiksatör yöntemine üstünlüğü, çivi yolu enfeksiyonun daha az sıklıkla
görülmesi ve metakarpal bölgedeki tespite bağlı oluşabilen elde fonksiyon
bozukluğu gibi komplikasyonların görülmemesidir (42). Knirk ve ark., eklem içi
radius distal uç kırıklarının tedavisinde, perkütan çivileme yöntemi ile redüksiyon
kaybı olabileceğinden, kapalı redüksiyon ve eksternal fiksasyon yöntemi
uygulanmasını önermişlerdir (98).
Distal radius kırıklarında eksternal fiksatör kullanırken daha ihtiyatlı olunması
gereklidir. Distal radius kırıklarında eksternal fiksatörü distraktör gibi kullanmak ve
bu distraksiyon kuvvetiyle redüksiyonu kırık kaynayana kadar kontrol etme
çabasının komplikasyona davetiye çıkarmak olduğunu düşünüyoruz. Bir çok
çalışmada aşırı traksiyon uygulanan ve üç haftadan uzun süre bu gerginlikte tutulan
distal radius uç kırıklarından sonra, el bileğinde hareket kısıtlılığı ve refleks
sempatik distrofi geliştiğini gözlenmiştir (13). Eksternal fiksatörün, kırık bölgesine
etki eden kompresif güçleri nötralize etmek amacıyla kullanılmasının ya da
distraksiyon amacıyla kullanılacaksa kontrollü traksiyon daha akılcıdır.
Radius distalinin eklem içi parçalı kırıklarında çoklu Kirschner telleri ile
birlikte kullanılan eksternal fiksatör uygulaması alternatif bir yöntem olarak
görülmektedir (48,83). Buna karşın uzun süreli tespit ve ardından uzun süreli fizik
tedavi gerektirmesi bu yönteminin göze çarpan en belirgin dezavantajıdır. Bu
yöntem ile el bileğinin aşırı distraksiyonunda etkisi ve uzun sureli aktif hareketin
engellenmesi ile refleks sempatik distrofi görülme sıklığı yüksektir(48,83) .
Eksternal fiksatör ile ligamentotaksis uygularken, normal fizyolojik kapsüler
gerginlik sağlayacak kadar distraksiyon yapılmalıdır. Eksternal fiksatör nötralizan
bir araç olarak kullanılmalı, uzun süreli traksiyondan mümkün olduğunca
kaçınılmalıdır. Median sinir nöropraksisi ve eklemlerde hareket kısıtlılığı gibi bir
takım komplikasyonlar nedeniyle tam radial uzunluğu temin etmek için
distraksiyondan sakınılmalıdır. Aşırı distraksiyon ile radial uzunluğun sağlanabildiği
durumlarda, perkütan çivi de kullanılarak ligamentotaksise olan gereksinim
azaltılmalı, aşırı distraksiyon önlenmelidir (19). Tüm instabil, çökmüş, eklem içi
distal radius kırıklarında kemik greftleri kullanılmalıdır (49,127). Geniş metafizyel
defektle birlikte olan ve greft kullanılması gereken hastalarda perkütan çivileme
tekniği yetersiz kalmaktadır. Eksternal fiksatörün ligomentotaksis etkisiyle yaptığı
redüksiyon ileri parçalı kırıklarda bağların da kopmuş olması nedeniyle yetersiz
kalmaktadır. Ayrıca eksternal fiksatörün bu tip hastalarda daha uzun tutulması
gerekliliği, pin dibi enfeksiyonu (101), sıklığı nedeniyle plaklar ileri parçalı
kırıklarda daha önceki uygulamaların aksine daha fazla kullanılmalıdır (56).
Bazı yazarlar, perkütan çivileme ve eksternal fiksasyon yönteminin ancak düşük
100
enerjili travmalarda iyi sonuçlar sağlayabileceğini, redükte edilemeyen,
basamaklaşması fazla eklem içi radius distal uç kırıklarında açık redüksiyon
yönteminin daha iyi sonuçlar sağladığını savunmaktadırlar (98,178). Melone ve ark.,
dorsal ve palmar medial parçaların ayrıldığı eklem içi kırıklarda açık redüksiyon ve
internal fiksasyon yönteminin uygulanması gerektiğini bildirmişlerdir (116).
Distal radius kırıklarının tedavisinde plak ve vidayla tespit ilk olarak 1960
yılında Heim ve Pfeiffer tarafından dorsal kırıklar için uygulanmış ve klasik olarak
bilinen 3.5 mm'lik T plak orijinalde 1968'de Müller tarafından tasarlanmıştır
(75,121).
El bilek kırıklarının tedavisinde plak ve vida fiksasyonu ile diğer daha az
invaziv yöntemlere göre daha çok yarar sağlanabileceği yönünde sağlam kanıtlar
halen bulunmamaktadır. Fakat buna rağmen, özellikle son yıllardaki çalışmalarda,
anatominin restorasyonu ve eklem fonksiyonlarının geri dönmesi açılarından rijid
fiksasyonun sonuçları ve faydaları oldukça yoğun şekilde araştırılmıştır. Açık
redüksiyon ve internal fiksasyon için en belirgin endikasyon volar instabilite
gösteren parçalı, intraartiküler distal radius kırıklarıdır. Bu kırıklar dorsal korteksin
sağlam kaldığı makaslayıcı kuvvetler veya yüksek enerjili kompresyon
yaralanmasının volar komponenti sonucu meydana gelirler. Kapalı redüksiyonları
mümkün olmakla beraber sağlanan redüksiyonun eksternal olarak devamlılığı
oldukça güçtür. Deplase palmar kırıkların büyük çoğunluğu palmar radial yaklaşımla
ekspoze edilmektedir. Bu diseksiyonun kolaylığı bazı araştırmacılar tarafından ısrarlı
şekilde kullanımının teşvik edilmesine sebep olmuştur (56).
Distal radius kırıklarına cerrahi yaklaşım, geleneksel olarak distal fragmanın
deplasman yönüne göre belirlenmiştir (71,166). Bu nedenle dorsale deplase kırıklar
için dorsal, palmara deplase kırıklar için de palmar yaklaşım genellikle
kullanılmıştır. Plakla fiksasyonun artmasıyla birlikte, implant ilişkili
komplikasyonlarda da (pseudoanevrizma, yapışıklık oluşumu, tendon irritasyonu
veya rüptürleri vs) artış olmuştur. Meydana gelen tendon problemlerinin, plakla
tendonlar arasındaki temas sonucu geliştiği anlaşılmış ve genellikle de dorsal
yaklaşım sonrası, dorsal kompartmanda plak ve tendonlar arasında çok sınırlı bir
alan kaldığından oluştuğu ortaya konmuştur (71,166).
1998'de özel tasarlanmış dorsal radiusun anatomisine uygun düşük profilli
plaklarla yapılan çalışma Carter ve ark. tarafından yayınlanmıştır (20). Çok merkezli
bu çalışmada 71 hastanın stabil olmayan 73 distal dorsal radius kırığı bu yöntemle
tedavi edilmiş ve en az bir yıllık takibi olan olguların değerlendirilmesinde %95
olguda iyi ve mükemmel sonuç elde edilmiştir. Buna karşın 5 olguda plak ve
vidaların teknik sebepler ve 8 olguda da ekstensor tendon problemleri sebebiyle
çıkarılması gerekmiştir (20). Finsen ve ark., 25 hastanın ortalama 19 aylık
izleniminde ekstansör tendona ait sorunlar önemli oranda karşılaşılmasa da 20
hastada (%80) sonradan volar açılanma geliştiği ve bu açılanmanın 9 hastada 10º'den
fazla olduğunu bildirmişler ve bu plak kullanıldığında gelişebilecek volar
açılanmaya dikkat edilmesi gerektiğini bildirmişlerdir (61). Bu görüşler ışığı altında
distal radius kırıklarının tedavisinde plak ve vida ile açık redüksiyon en etkili
101
yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir. Ancak klasik plak ve vida
kombinasyonunun birçok dezavantajı vardır. Bunlara çözüm bulmak amacıyla birçok
yöntem ve tespit materyali geliştirilmesine karşın halen varılmış bir ortak nokta
yoktur. Bugün düşünceler, mümkün olabildiği kadarıyla eski tip materyaller ile
dorsal plak uygulamalarından kaçınmak, eğer uygulanacaksa da yeni geliştirilen
düşük profilli plak ve vidaların kullanılmasına doğru kaymaktadır (9).
Bununla birlikte özellikle dorsal plak uygulamalarında tendinit ve rüptür gibi
ciddi ekstensor tendon problemleri, implant gevşemesi, kırık fragmanların
tespitindeki güçlükler, redüksiyon kaybı, anatominin restorasyonundaki güçlükler
gibi sorunlarla sık sık karşılaşıldığını belirten yayınlar vardır (140,141,142). Gerek
dorsal olarak uygulanan Pi plağa gerekse de volarden kullanılan distal radius
plağına, hem anatomik eğimler verilip hem de düşük yüzey profilli metaller
kullanılarak yumuşak doku problemlerinden kaçınılma amaçlanmıştır. Dorsal Pi
plağın ilk klinik sonuçları 1997'de yayınlanmış ve ekstensor tendon problemleri
sebebiyle %23 olguda plak ve vidaların çıkarılma zorunluluğu ortaya çıkmıştır (142).
Takibinde Pi plak için ekstansor pollisis longus (EPL) tendon rüptürü, tendinit gibi
komplikasyonların görülmesi sonucunda bu plaklar popülaritesini yitirmiştir
(19,24,39,93,122,147).
Fernandez ve ark. tarafından geliştirilen bir yöntem ise dorsale deplase distal
radius kırıklarının volar girişimle redüksiyonu ve tespitidir (124,125). Orbay ve ark.
1998'de dorsal plaklama ile ortaya çıkan komplikasyonları önlemek için bir hipotez
geliştirdiler (124). Bu hipoteze göre "dorsale kaymış kırıklar volar girişimle redükte
edilip, sabit açılı bir plakla tespit edilir ve korunabilirse, dorsal plaklamada görülen
ekstansor tendon problemlerinden büyük oranda kaçınılabilirdi". Orbay ve
Fernandez dorsale deplase kırıklı 29 hastanın 31'ine bu yöntemi uygulayarak tedavi
etmişler ve 12 aylık takipte olgularını Gartland ve Werley kriterlerine göre
değerlendirdiklerinde 19 hastada mükemmel ve 12 hastada iyi sonuç elde etmişlerdir
(178). Volar plak uygulaması eğer cerrah deneyimli ise dorsal plak uygulanmasından
daha kolay ve daha az komplikasyonu olduğuna inanıyoruz. Ancak her ne kadar
volar yüzden dorsale deplase kırıkların tedavisi yapılsa da geniş dorsal defekt var
ise; hem reduksiyon hem de greftleme işlemi için ek dorsal yaklaşım kullanmak
zorunda kalınabilir.
Kamano ve ark. da, dorsale deplase olmuş kırıklarda volar yaklaşımla ve sabit
açılı olmayan plakların kullanımı ile 33 hastayı tedavi etmişler ve Gartland ve
Werley kriterlerine göre 12 hastada mükemmel ve 20 hastada iyi sonuca
ulaşmışlardır. Serilerinde hiçbir hastada radial arter sorunuyla karşılaşmamış ve plak
çıkarma gereksinimi duyulmamıştır (92).
Artiküler fragmanların redüksiyonu ve bu fragmanların karpal kemiklerle uyumu
indirekt redüksiyon ile sağlanarak, önceden kontur verilmiş sabit açılı bir plak ve
vidalar ile bu redüksiyon sağlama alınmıştır. Bu yönde yapılmış iki yeni çalışmada,
Gartland ve Werley ölçeklerine göre yüksek oranda mükemmel ve iyi fonksiyonel
sonuçlar bildirilmiş ve radyografik değişkenlerin (radial uzunluk, radial inklinasyon,
volar tilt, artiküler uyum) büyük ölçüde düzeltildiği kaydedilmiştir (92,126).
102
Öte yandan bizim vakalarımızda da görüldüğü gibi komplikasyon oranları da
oldukça düşük seyretmiştir. Yazarlar, volarden yapılan stabil fiksasyon ile dorsal
yumuşak dokuların korunmasının hızlı bir kırık iyileşmesi sağladığını ve tendon
problemlerini de en aza indirdiğini vurgulamışlardır (56).
Çalışmaya alınan hastaların Frykman sınıflandırmasına göre 2 kırık tip 3 (%6), 2
kırık tip 4 (%6) , 16 kırık tip 7(%44) , 16 kırık tip 8(%44) idi. AO sınıflandırmasına
göre ise tüm hastalar AO tip C idi. 10 kırık tip C1 (%33) , 16 kırık tip C2 (%44) ve
10 kırık tip C3 (%33) idi. Kırıkların intraartiküler parçalı kırık olması açık
redüksiyon internal fiksasyon kararı almamıza sebep olmuştur. Çalışmamızda distal
fragmanın deplasman yönüne bakılmaksızın tüm olgularda radial volar yaklaşımla
açık redüksiyon ve internal fiksasyon uygulanmıştır. Bu kırıkların 16’sına (%50)
volar T plak ve 16’sına (%50) volar sabit açılı kilitli plak uyguladık. İmpakte ve çok
parçalı olan, dorsal metafizer parçalanması olan ve osteoporotik olan kırıklarda volar
sabit açılı kilitli plak uygulamayı tercih ettik.
Volar sabit açılı plak dizaynında bulunan distal kilitli vida ve peglerin
subkondral bölgeyi desteklemesi ve kırık proksimaline kilitli vida yerleştirilmesi
sayesinde radial kısalığın redükte edilmesi ve ikincil redüksiyon kayıplarının
önlenmesi, palmar tiltin restore edilerek korunması ve greftleme ihtiyacınının
azaltılması hedeflenmiştir.
Lauber ve Pfeiffer 1984'de tedavi ettikleri 117 distal radius kırıklı olgu
sonuçlarını yayınlamış ve %12 olguda redüksiyon kaybı %50 olguda kalıcı eklem içi
basamaklaşma veya açılma ve yaklaşık 2/3 olguda da eklem dışı anatominin restore
edilemediğini ve klinik olarak da olguların %60'ında kalıcı eklem ağrısı görüldüğünü
bildirmişlerdir (104). Yine 1984'de Letsch ve ark. 3.5 mm'lik T plakla dorsal ve volar
girişimlerle tedavi ettikleri 124 olgunun değerlendirmesinde, bu implantların
osteoporotik ve geniş defektli kırıklarda ikincil redüksiyon kayıplarına yol açtığı için
tespit aracı olarak uygun olmadığı sonucuna ulaşmışlardır (105).
Yaşlıların eklem içi kırıkları ile yoğun osteoporoz varlığında açık redüksiyon
internal fiksasyon uygulanmaması gerektiğini söyleyen yayınlar vardır. Bu
hastalarda implantta yetersizlik, iatrojenik nonunion, refleks sempatik distrofi gibi
komplikasyonların sıklığı nedeniyle bu sonuca varılmıştır (74,89). Bizim
vakalarımız içerisinde 60 yaş üzerinde olan 3 hastamız vardır. Tedavi sonrası
kontrollerinde herhangi bir komplikasyona rastlanmadı. Bunun en önemli nedenleri
vidaların plağa kilitlenebilir olmasıdır. Böylece osteoporozda görülme ihtimali
yüksek olan ikincil redüksiyon kaybı engellenmektedir (166). İkinci önemli neden bu
plak sistemi sayesinde daha erken harekete başlanmasıdır. Daha önceki plaklarda bu
özelliklerin olmaması nedeniyle osteoporotik yaşlı hastalarda bu tekniği kullanmanın
doğru olmadığı düşünülüyordu. Şimdiki bilgilerimize göre plak vida kullanımında
kırığın osteoporotik olması endikasyonları arasındadır. Bizim bu gözlemimizi
doğrulayan Orbay ve Fernandez 'in yapmış olduğu çalışmada 75 yaş ve üstü
osteoporotik zeminde oluşmuş radius kırıklarında da volar sabit açılı kilitli plak
sistemi ile yapılan tedavinin başarılı olduğunu bildirmişlerdir (126).
103
Dorsal metafizer parçalanması olan iki hastamıza volar T plak uyguladık.
Hastaların takiplerinde erken postop dönemde elde edilen ortalama 10 derecelik
palmar eğim açılarının takip grafilerinde 0 dereceye kadar kaybedildiği gözlenmiştir.
Volar kilitli plak uygulanan hiçbir hastada bu problemle karşılaşılmadı. Bunun
üzerine, dorsal parçalanması olan hastalarda volar kilitli plak kullanmayı tercih ettik.
Olgularımızda eklem anatomik olarak restore edilmeye çalışılmıştır. Bir
hastadaki 1 mm’lik eklem açıklığı dışında anatomik olarak elde edilen
redüksiyonlarının ameliyat sonrası takiplerinde korunduğu gözlenmiştir. Takip süresi
kısa olmasına rağmen hiçbir hastamızda artritik değişikliklere rastlanmadı. İki
hastamızda ara sıra olan ağrı dışında kalıcı eklem ağrısı görülmedi. Burada kötü
sonuçların nedeninin eski tip plak vida sistemlerini olduğunu düşünüyoruz. Son
geliştirilen implantlarla hem daha stabil hem de ikincil redüksiyon kayıplarının
önlenebildiği fiksasyon sağlanabilmektedir.
Çalışmamızın sonunda klinik olarak değerlendirilen hastalarda Gartland ve
Werley klinik değerlendirme kriterlerine göre 36 distal radiusun 30’unda (%83.3)
mükemmel sonuç, 5’inde (%13.9) iyi sonuç ve 1’inde (%2.8) orta sonuç elde edildi.
DASH-T skorlaması ile değerlendirilen hastaların ortalama DASH-T değeri 36 (3041 arası) idi. Bu sonuçlar literatüre benzerlik göstermektedir.
Radyolojik değerlendirme için yapılan Steward radyolojik skorlamasında 29
kırıkta mükemmel (%80,5) , 6 kırıkta iyi (%16,7) , 1 kırıkta orta(%2,8) sonuç elde
edildi. Böylece klinik ve radyolojik skorların hastalarda paralellik gösterdiği
belirlendi.
104
SONUÇ
Biz bu çalışma sonucunda distal radius kırıklarında başarılı sonuç elde
edebilmek için, kırığın iyi değerlendirilmesi ve eklem bütünlüğünün tam
restorasyonunu sağlayacak tedavi yönteminin uygulanması gerektiğine inanıyoruz.
Radial uzunluk, radial eğim ve palmar eğim restore edilmelidir. Ameliyat sırasında
mutlaka grafi kontrolü yapılmalıdır. En uygun fiksasyon, yumuşak dokulara en az
zarar verecek şekilde, en basit yöntem ile yapılmalıdır. Çok iyi bir anatomik
restorasyon, her zaman çok iyi fonksiyonel sonuç getirmeyebilir. Biz tüm
hastalarımızda ameliyat sonrası rehabilitasyon uyguladık. En kısa zamanda harekete
başladık. Bu nedenle sonuçlarımızın daha iyi olduğuna ve ameliyat sonrasındaki
hastalara mutlaka rehabilitasyon uygulanması gerektiğine inanıyoruz.
Çalışmamızdaki hastalara volar yaklaşımla açık redüksiyon ve plaklama
uygulandı. Literatürde yakın zamanda bildirilen çalışmaların sonuçlarına paralel
olarak, iyi fonksiyonel ve anatomik düzelme elde edildi. Çalışmamızda volar
yaklaşımın kullanılması iyi redüksiyona ve sonrasında uygun fiksasyon elde
edilmesine olanak sağladı. Ameliyat sırasında ve ameliyat sonrası dönemde ciddi
komplikasyona rastlanılmadı. Rijid fiksasyon sonrası güvenilir bir şekilde başlatılan
erken fizik tedavi programı sayesinde hastalar el bilek ve önkol hareket açıklıklarını
büyük ölçüde geri kazanabildiler.
Çalışmamız sonucunda AO prensiplerine uyularak, AO'nun tasarladığı plakların
sağladığı internal fiksasyonun eklem içi distal radius kırığı olan aktif erişkinlerin
tedavisinde oldukça etkili ve güvenilir bir yöntem olduğu görüldü. Bu yöntemin
güvenilir olduğu komplikasyonun az olması, ikincil reduksiyon kaybına
rastlanmaması, eklem hareketleri ve klinik verilerin iyi olması ile desteklenmiştir.
Biz bu yöntemin cerrahi düşünülen distal radius kırıklarında güvenilir bir yöntem
olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz.
105
OLGULARIMIZDAN ÖRNEKLER
Olgu 1: İ.A.,48 Yaş, Erkek, Frykman Tip 8, AO Tip C1
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın postop 1.gün AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop 1.gün lateral grafisi
106
Hastanın postop 24. ay AP grafisi
Hastanın postop 24. ay lateral grafisi
107
OLGU 2: F.E., 52 Yaş, Erkek, Frykman Tip 8 , AO Tip C1
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın postop 1.gün AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop 1. gün lateral grafisi
108
Hastanın postop 24. ay AP grafisi
Hastanın postop 24.ay lateral grafisi
109
OLGU 3: S.Ö., 36 Yaş, Bayan, Frykman Tip 7, AO Tip C1
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın postop 1.gün AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop 1.gün lateral grafisi
110
Hastanın postop 17.ay AP grafisi
Hastanın postop 17.ay lateral grafisi
111
OLGU 4: M.Ş.,43 Yaş, Erkek, Frykman Tip 7 , AO Tip C2
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın postop 1.gün AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop 1.gün lateral grafisi
112
Hastanın postop 20.ay AP grafisi
Hastanın postop 20.ay lateral grafisi
113
OLGU 5: M.Ç.,24 Yaş, Erkek, Frykman Tip 8, AO Tip C 3
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın postop 1.gün AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop 1.gün lateral grafisi
114
Hastanın postop 18.ay AP grafisi
Hastanın postop 18.ay lateral grafisi
115
OLGU 6: FFG, 48 Yaş, Erkek, Frykman Tip 8, AO Tip C 3
(Tornavida ucu kırılması neticesinde plak düzeltilemedi ve ek vida yerleştirilemedi.)
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop 1.gün grafisi
Hastanın postop 1.gün grafisi
116
Hastanın postop 24.ay grafisi
Hastanın postop 24.ay grafisi
117
OLGU 7: Y.U., 52 Yaş, Erkek, Frykman Tip 8, AO Tip C1
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın postop 1. gün AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop 1.gün lateral grafisi
118
Hastanın postop 24.ay AP grafisi
Hastanın postop 24.ay lateral grafisi
119
Olgu 8: Ü.T. 24 Yaş, Erkek, Frykman Tip 8, AO Tip C3
Hastanın preop AP grafisi
Hastanın postop AP grafisi
Hastanın preop lateral grafisi
Hastanın postop lateral grafisi
120
Hastanın postop 24. ay AP grafisi
Hastanın postop 24. ay lateral grafisi
121
KAYNAKLAR
1)Adams CR. Outline of Fractures. 6th ed. Edinburgh: Churchill Livingstone, 1972;
pp 158-68.
2)Agee JM. Distal radius fractures. Hand Clinics 1993; 9(4): 577-590.
3)Agee JM. External fixation , technical advaces based upon multiplane
ligamentotaxis. Orthop Clin North Am 1993; 24 (2): 265-274.
4)Ağaoğlu S, Cesur R. Radius alt uç stabil olmayan kırıklarında dinamik eksternal
fiksatörle tedavi ve sonuçları. 4. El Cerrahisi ve Rekonstrüksiyonu Kongresi kitabı
1994;187-189.
5)Altissimi M, Antenucci R, Fiacco C, et al: Long term result of conservative
treatment of the distal radius. Clin Orthop. 1986; 206: 202-204.
6)An K-N, Chao E. Y-S: Kinematic analysis: Biomechanics of the wrist joint. An KA, Berger RA, Cooney WP 8Eds) Sprnger-Verlag, New Yorg 1991, S:23-37
7)Ark J, Jupiter JB. The rationale for precise management of distal radius fractures.
Clin. Orthop North Am. 1993; 24(2): 205-10.
8) Aro H, Koirunen J, Katevuo K, et al. Late compression neuropathies after Colles’
fractures. Clin Orthop 1988; 233: 217-225
9) Ay S., Akıncı M., Bektaş U. Distal Radius Kırıklarının Cerrahi Tedavisinde Plak
ve Vida Uygulamalarında Güncel Yaklaşımlar. TOTBİD Dergisi 2005 Cilt: 4 Sayı:
1-2
10) Bacorn RW, Kurtzke JF. Colles’ fracture; A study of two thousand cases from
the Newyork State Workmen’s Compensation Board. J Bone Joint Surg 1953; 35-A:
643-58.
11) Berger RA, Bishop AT. A Fiber-splitting capsulotomy technique for dorsal
exposure of the wrist. Tech Hand UpperExt Surg 1996;1:1-9
12) Bieber EJ, Weiland AJ: Traumatic dorsal dislocation of triquetrum: A case
report. J Hand Surg 9A: 840-2, 1984.
13) Bilgin S, Altay M, demirtaş M. Distal radius kırıklarına cerrahi tedavi
sonuçlarımız. Acta Orthop Traumatol Turc 2001; 35:318-24.
14) Bond JR, Berquist TH: Radiologic evaluation of hand and wrist motion. Hand
Clin, Vol.7, No.1: P: 113-123,1991.
15) Bowers W. The distal radioulnar joint. In: Green D,Hotchkiss R,Pederson W,
eds. Green’s operative hand surgery, 4th ed. New-York:Churchill-Liwingstone,
1999: 986-1032 .
16) Bradway JK, Amadio PC. Open reduction and internal fixation of displaced,
comminuted intraarticular fractures of the distal end of the radius. J Bone Joint Surg
1989; 71(A): 839.
17) Brown CJH, Carter PR: Use of FORTE plate in unstable dorsally displaced
fractures of the distal radius. Tech in Hand and Upper Ext Surg 1997, 1:77-88.
18) Caldwell JA. Device for making traction on the fingers. JAMA 1931; 96: 122631.
122
19) Campbell DA: Open reduction and internal fixation of intra articular and
unstable fractures of the distal using the AO distal radius plate. J Hand Surg 2000,
25-B(6)528-34
20) Carter PR, Frederick HA, Laseter GF: Open reduction and internal fixation of
unstable distal radius fractures with a low profile plate: a multicenter study of 73
fractures. J HandSurg 1998, 23-A(2):300-7.
21) Catalano LW, Baron OA, Glickel SZ. Assesment of articular displacement of
distal radius fractures. Clinical Orthopaedics and Related Research 2004; 423:79-84.
22) Chapman D.R, Bennett J.B, Bryan,W.J, Tullos,H.S. Complications of distal
radius fractures: Pins and plaster treatment. J Hand Surg 1982; 7A: 509-512
23) Chapman NW, Szabo RM. Fractures of the distal radius. Chapman’s Operative
Orthopaedics; 2th edt, vol 2. J.B. Lippincott Co, 1993:1351-1362.
24) Chiang PP, Roach S, Baratz ME: Failure of a retinacular flap to prevent dorsal
wrist pain after titanium Pi plate fixation of distal radius fractures. J Hand Surg
2002, 27-A(4):724-28.
25) Chidgey LK, Dell PC, Bittar E, Spanier S, Hermansdorfer JD: Tear patterns and
collagen arrangement in the triangular fibrocartilage. J Hand Surg 1990 15A: 826
26) Clancey G.J. Percutaneous Kirschner-wire fixation of Colles’ fractures. J Bone
Joint Surg 1984; 66A: 1008-1014
27) Cohen S. Mark. Fractures of the distal radius.In: Bruce D, Alan M, Jupiter J,
Trafton P. Skeletal Trauma, 2th ed. Vol 2. Philadelphia: Sounders Company,
1998: 1383
28) Collert S, Isacson J. Management of redislocated Colles’fractures. Clin Orthop
1978; 135: 183-186
29) Cooney WP, Agee JM, Hastings H II, Melone CP, Rayhack JM: Management of
intra-articular fractures of the distal radius. Contemporary Orthopedics 1990; 21: 71104
30) Cooney WP. External fixation of the distal radius fractures. Clin.Orthop 1983;
180: 44-49.
31) Cooney WP. Fractures of distal radius. Clin. Orthop North Am 1993; 24(2): 21116
32) Cooney W.P, Linscheid R.L, Dobyns J.H. External pin fixation for unstable
Colles fractures. J Bone Joint Surg 1979; 61A: 840-845
33) Cooney WP, Linscheid RI, Fractures and dislocation of the wrist. In:Rockwood
CA Green DP (ed). Fracture in adults. Four ed. Philadelphia-New-York: LippincottRaven, 1996; 745-867
34) Cooney WP,Linscheid RL, Dobyns JH: Fractures and dislocation in wrist:
Rockwood and Green’s Fractures in adults. 3 th edt. Rockwood CA, Green DP,
Bucholz RW (Eds). JB Lippincott co. Newyork., Volume-I, Chapter 8. P:563-638.
35) Çallı İ. El bileği ve bilek distalindeki kırık ve çıkıklar. Ege R (Ed.). El
cerrahisi’nde. Ankara: Türk Hava Kurumu Basımevi; 1991. s.161-84.
36) Çavuşoğlu T, Gürsel A, Sanlı İ. Tibia kırıklarında ilizarov uygulamalarımız. 16.
Milli Türk Ortopedi ve Travmatoloji Kongre Kitabı 1999; 302-306.
123
37) Çimen A. Systema Locomotorium; Osteologia, Arthrologia. Anatomi. 2. baskı.
Uludağ Üniversitesi güçlendirme vakfı yayınlarından 1991. s39,60-73,118-130, 196197.
38) Daniel AR, Karl K, Andras B. Long term resultsof the external fization of distal
radius fractures. J Trauma 1995; 44: 6: 970-976.
39) Dao KD, Venn-Watson E, Shin AY: Radial artery pseudoaneurysm complication
from use of AO/ASIF volar distal radius plate: a case report. J Hand Surg 2001, 26A(3):448-53.
40) Darrach W: Fractures of the lower extremity of the radius: Diagnosis and
treatment. JAMA 1927; 89: 1683-1685.
41) Dee W , Klein W , Rieger H. Reductions techniques in distal radius fractures.
Injury 2000; 31(1): 48-55.
42) De Palma AF. Comminuted fractures of the distal end of the radius treated by
ulnar pinning. J Bone Joint Surg 1952; 34A: 651-662.
43) Destot E: Injuries of the wrist: a radiological study. Clin Orthop, No: 202: 3-12,
1986.
44) Dobyns JH, Berger RA: Dislocations of the carpus: Operative Orthopaedics. 3 th
edt. Chapman MW, JJ Lippincott, Co London 1993, Vol.2, S:1289-1306.
45) Dodds SD, Cornelissen S, Jossan S, Wolfe SW. A biomechanical comparison of
fragment-specific fixation and augmented external fixation for intra-articular distal
radius fractures. J Hand Surg 2002, 27-A(6):953-64.
46) Drewniany JJ, Palmer AK, Flatt AE: The scaphotrapezial ligament complex: An
anatoic and biomechanical study. J Hand Surg, Vol. 10-A, No. 4: 492-8, 1985.
47) Editorial A new approach to Colles’ fractures, Lancet 1975; 267-8.
133) Ege R. Önkol kırıkları, Kırıklar; eklem yaralanmaları. 1989; 4. Baskı, Cilt 3
1746-1845.
48) Edwards GS: Intra-articular fractures of the distal part of the radius treated with
the small AO external fixator. J Bone Joint Surg 1991, 73-A(8):1241-50.
49) Ege R. Distal radial fractures. In: Morning Lecture 1-2. The Journal of Japanese
Society for Surgery of the Hand. Abstract Book; 2000; 126.
50) Ege R: Hareket Sistemi Travmatolojisi. A.Ü.Tıp.Fak.Yayınlarından; Sayı 365,
Ankara: Yargıçoğlu Matbaası,1978; Sayfa 379-94.
51) Ege R. Önkol kırıkları, Kırıklar; eklem yaralanmaları. 1989; 4. Baskı, Cilt 3
1746-1845.
52) Ekenstam F, Hagent CG. Anatomical studies of the geometry and stability of the
DRUJ. Scand J Plast Surg 1985; 19:17-25.
53) Ellowitz A, Dutnam DM, Ches M. External fixation for distal radius fractures.
Hand Surgery 1995; 36:227-236.
54) ) Engel J, Salai M, Yaffe B, et al. The role of three dimension computerized
imaging in hand surgery. J Hand Surg 1987; 12B, 349-352.
55) Eren A, Sabancı Ü, Kayalı C, Mavi E. Distal radius kırıklarında aksiyel dinamik
eksternal fiksatör uygulamalarımız. Ege R (ed.) XV Milli Türk Ortopedi ve
124
Travmatoloji Kongresi’nde: 1997 Eylül 13-17; İstanbul, Türkiye. Ankara: Türk Hava
Kurumu Basımevi; 1997, s.113-6.
56) Erol B, Tetik C, Şirin E, Kocağlu B: Treatment of comminuted intra-articular
fractures of the distal radius by open reduction and volar plating in adults.Ulus
Travma Acil Cerrahi Derg 2006; 12(3):209-217
57) Fernandez DL. Distal radius fracture: the rationale of a classification.Chirurgie
de la Main 2001; 20: 411-425.
58) Fernandez DL, Scott W. Wolfe. Distal radius fractures In: Green D, Hotchkiss
R,Pederson W, eds. Green’s operative hand surgery, 2005 5th ed. New-York:
Churchill-Livingstone: 646
59) Fernandez DL: Geissler WB: Treatment of displaced articuler fractures of the
radius. J Hand Surg1991,16-a(3):375-84
60) Filderhoff J, Wiemer P, Dronsella J. The operative therapy of distal unstable
radius fractures with dorsal and palmar plate. Orthopade 1999; 28(10): 853-863.
61) Finsen V, Aasheim T: Initial experience with the Forte plate for dorsally
displaced distal radius fractures. Injury 2000, 31(6):445-8.
62) Fisk GR: An overview of injuries of the wrist. Clin Orthop 1980; 149: 137-144
63) Frykman G, Tooma GS, Boyka K, Henderson R. Comparison of eleven external
fixators for treatment of unstable wrist fractures. J Hand Surg 1989; 14A : 247-254.
64) Gartland JJ Jr, Werley WC. Evaluation of healed Colles’ fractures. J Bone Joint
Surg 1951; 33-A: 895-907
65) Gilula LA, Metz VM. Posttraumatic ligamentous instabilities of the wrist.
Radiology 1978; 129: 641
66) Glowachi KA, Weiss AP, Ekelman E. Distal radius fractures , concepts and
complications. Orthopaedics 1997; 19: 7: 607-8.
67) Gordon F , Toth K, Results of percutaneous wiring, using Kirschner wires, in the
management of distal radius fractures susceptible to radius location. Magy trav
Orthop Kezseb Plasztikai 1994; 37: 2: 99-104.
68) Green DP: Carpal dislocation and instabilities: Operative Hand Surgery. 3th edt,
green DP(Ed), Churchill Livingstone, London 1993, P:861-928
69) Guyette TM, Virak T, Weiland A: technique and preliminary results of a new
contour plating system for distal radius fractures. Techniques in Hand & Upper
Extremity Surgery 2001, 5(3):152-6.
70) Hahnloser D, Platz A, Amgwerd M. Internal fixation of distal radius fractures
with dorsal dislocation,pi plate or two ¼ tube plates. J Trauma 1999;47 (4): 760-765.
71) Hanel DP, Jones MD, Trumble TE: Wrist fractures. Orthop Clin North Am
2002, 33(1):35-56
72) Hanel DP. Treatment of intraartiküler fractures. In Trumble TE (Ed) Hand
Surgery Update. Hand, Elbow and Shoulder 3rd ed. American Society for Surgery
of the Hand, Rosemont,2002; pp : 105-121.
73) Hannu A, Terhi K, Kalevi K, Seppo N, aho AJ. Late compression neuropathies
after Colles fractures. Clin Orthop 1988; 233: 217-225.
125
74) Hastings H 2nd ,Leibovic SJ: Indications and techniques of open reduction.
İnternal fixation of dista radius fractures. Orthop Clin North Am 1993,24(2):309-26
75) Heim U, Pfeiffer KM: Periphere Osteosynthesen, 1st ed. Berlin, Heidelberg,
New York: Springer-Verlag, 1972, s:85-6.
76) Heim U, Pfeiffer KM: Periphere Osteosynthesen, 1st ed. Berlin, Heidelberg,
New York: Springer-Verlag, 1972, s:85-6.
77) Herrera M, Chapman CB, Roh M, Strauch RJ, Rosenwasser MP: Treatment of
unstable distal radius fractures with cancellous allograft and external fixation. J
Hand Surg 1999, 24-A(6):1269-78.
78) Hertel R, Jacop RP . Static external fixation of the wrist . Hand Clinics 1993 ; 9
(4) 567-575 .
79) Hutchinson F: Distal radius fractures. Orthopaedic knowledge update, Trauma 2
, 2th edition 2000; Rosemont İllionis, 65-83.
80) Ilizarov GA. Clinical application of the stress effect for limb lenghtening. Clin
Orthop 1990; 250:8-26.
81) Jakob M, Rikli DA, Regazzoni P: Fractures of the distal radius treated by
internal fixation and early function. A prospective study of 73 consecutive patients. J
Bone Joint Surg 2000,82-B(3):340-4.
82) Jakob M, Rikli DA, Regazzoni P: Fractures of the distal radius treated by
internal fixation and early function. A prospective study of 73 consecutive patients. J
Bone Joint Surg 2000, 82-B(3):340-4.
83) Jakim I, Pieterse HS, Sweet MB: External fixation for intraarticular fractures of
the distal radius. J Bone Joint Surg 1991, 73-B(2):302-6.
84) Jenkins NH, Jones DG, Johnson SR, Mintaut – Czyz WJ: External fixation of
Colles’ fractures:an anatomical study. J Bone Joint Surg 1987; 68B: 207-211.
85) Johnson GH, Fiedman L, Kriepler J.C. Computerized tomographic evaluation of
acute distal radial fracture. J Hand Surg 1992 ;17A: 738-744.
86) Jones KG: Colles’ fracture. J Arkansas Med Soc 1976; 73: 244-247
87) Jupiter JB. Current concepts rewiew: Fractures of the distal end of the radius. J
Bone Joint Surg 1991: 73(A): 461.
88) Jupiter JB, Fernandez DL. Comparative classification for fractures of the distal
end of the radius. J Hand Surg 1997; 22A: 563-571.
89) Jupiter JB, Lipton H: The operatif treatment of Intraarticular fractures of the
distal radius. Clin Orthop 1993,292:48-61.
90) Jupiter J, Rudor J, Roth DA: Computer generated bone models in the planning of
osteotomy of multidirectional distal radius malunion. J hand Surg 1992;17A: 406419.
91) Jupiter JB, Winters S, Sigman S, et al. Repair of five distal radius fractures with
an investigational cancellous bone cement: a preliminary report. J Orthop Trauma
1997;11:110–116.
92) Kamano M, Honda Y, Kazuki K, Yasuda M: Palmar plating for dorsally
displaced fractures of the distal radius. Clin Orthop 2002, 397:403-8.
126
93) Kambouroglou GK, Axelrod TS: Complications of the AO/ASIF titanium distal
radius plate system (pi plate) in internal fixation of the distal radius: a brief report. J
Hand Surg 1998, 23-A(4):737-41.
94) Kauer JMG. Functional anatomy of the wrist. Clin Orthop, No.149: 9-21, 1980.
95) Kauer JMG, Lange A, Savelberg Hans HCM, Kooloos JGM: The wrist joint:
Functional analysis and experimental approach: Wrist disorders: Current consepts
and challenges.
96) Kauer JMG. The mechanizm of the carpal joint. Clin Orthop, No.202: 16-26,
1986.
97) Kazuteru D,Yasunori H, Ken O,Yukio A, Hisashi Y. Intra-Articular Fractures of
the Distal Aspect of the Radius: Arthroscopically Assisted Reduction Compared
with Open Reduction and Internal Fixation. J Bone Joint Surg. Am. 81:1093-110,
1999.
98) Knirk JL, Jupiter JB. Intra-articular fractures of the distal end of the radius in
young adults. J Bone Joint Surg 1986; 68-A(5): 647-59
99) Kozin SH, Berlet AC: Injuries to the perilunar carpus. Orthop Rev, Vol.9, No.4 :
435- 47, 1992.
100) Kozin S.H, Wood M.B. Early soft tissue complications after fractures of the
distal part of the radius. J Bone Joint Surg 1993 ; 75A: 144-153
101) Kömürcü M, Kamacı L, Özdemir MT, Ateşalp SA, Başbozkurt M. Treatment
of AO type C2-C3 fractures of the distal end ofthe radius with external fixation. Acta
Orthop Traumatol Turc 2005;39(1): 39-45.
102) Ladd AL, Pliam NB. Use of bone graft substitute in distal radius fractures. J
Am Acad Orthop Surg 1999;7:279–90.
103) La Fontaine M, Hardy D, Delience P.H. Stability assessment of distal radius
fractures. Injury 1989; 20: 208-210
104) Lauber P, Pfeiffer KM: [Open osteosynthesis of distal radius fractures. Results
and long-term follow-up] Unfallheilkunde 1984, 87(5):185-95.
105) Letsch R, Schmit-Neuerburg KP, Towfigh H: [Indications and results of plate
osteosynthesis of the distal radius] Langenbecks Arch Chir 1984, 364:363-8.
106) Lewis OJ, Hamshere RJ. The anatomy of the wrist joint. J Anatomy 1970; 106:
539-552
107) Lichtman DM, Martin RC: Introduction to the carpal instabilities. The Wrist
and Its Disorders. Lichman DM, W. B. Saunders Co., Philadelphia 1988, S: 244-51
108) Linscheid RL. Kinematic consideration of wrist: Clin Orthop 1986; 202: 27-39.
109) Lipton HA, Wallstein R. Operative treatment of intraarticular radius fractures.
Clin Orthop 1994; 327: 110-124.
110) Mack, G.R.; McPherson, S.A.; Lutz, R.B. Acute median neuropathy after wrist
trauma: The role of emergent carpal tunnel release. Clin Orthop 1994; 3: 141- 146.
111) Margaret McQueen,Jeanette Caspers:Colles fracture:does the anatomical result
affect the final function?,Journal of bone and joint surgery(Br)1988: 70, p:649- 651.
112) Mason ML. Colles’ fracture: A survey of End-results. Br J Surg 1953; 40: 34046.
127
113) Mayfield JK: Wrist ligament anatomy and biomechanics: The traumatized hand
and wrist. Gilula LA (Ed), Saunders Co., Philadelphia 1992, S: 241-249.
114) Mc Queen M, Caspers J. Colles’ fracture : The anatomical result affect the final
function. J Bone Joint Surg 1988; 70B: 649-651.
115) Melone CP. Articular fractures of distal radius. Orthop Clin North Am. 1984;
15: 217-225.
116) Melone CP: Articular fractures of the distal radius. Orthop Clin North Am
1984; 15: 217.
117) Melone CP. Distal radius fractures: Surgical Tactics. Presented at the American
Society for Surgery of the hand speciliaty day. Orlando. February 1995.
118) Melone CPJr: Open treatment for displaced articular fractures of distal radius.
Clin Orthop 1986; 202:103-111.
119) Mino DE, Palmer AK, Levinsohn EM: Radiography and computerized
tomography in the diagnosis of incongruity of the distal radioulnar joint. J Bone
Joint Surgery 1985; 67(A): 247-252.
120) Mochizuki Y, Ikuta Y, Ikeda A, Murakami T: Wrist Kinematics: Wrist
disorders: Current consepts and challenges. R. Nakamura , RL Linscheid, T. Miura
(Eds), Springer-Verlag, Tokyo, 1992, P: 45-47.
121) Müller ME, Allgover M, Schneider R, Willenegger H : Manual der
Osteosynthese, 1st ed, Berlin. Heidelberg, New York: Springer-Verlag,1969, s:37679.
122) Nunley JA, Rowan PR: Delayed rupture of the flexor pollicis longus tendon
after inappropriate placement of the pi plate on the volar surface of the distal radius.
J Hand Surg 1999, 24-A(6):1279-80.
123) Odar IV.Anatomi Ders Kitabı. Hareket, sinir sistemleri ve duyu organları 1984;
189-190.
124) Orbay J, Badia A, Indriago IR, et al: The extended flexor carpi radialis
approach: A new perspective for the distal radius fracture. Techniques in Hand &
Upper Extremity Surgery 2001, 5(4):204-11.
125) Orbay JL, Fernandez DL: Volar fixation for dorsally displaced fractures of the
distal radius: a preliminary report. J Hand Surg 2002, 27-A(2):205-15.
126) Orbay JL, Fernandez DL: Volar fixed-angle plate fixation for unstable distal
radius fractures in the elderly patient. J Hand Surg 2004, 29-A(1):96-102.
127) ömürcü DL, Palmer AK. Fractures of the distal radius. In:Green DP, Hotchkiss
RN, Pederson WC, editors. Green’soperative hand surgery. 4th ed. Philadelphia:
Churchill Livingstone; 1999. p. 929-81.
128) Palmer AK. Fractures of the distal radius. Operative Hand Surgery ; 3th edition.
Churchill Livingstone, 1991;929-941.
129) Palmer AK. Fractures of the distal radius. Operative Hand Surgery ; 4th edition.
Churchill Livingstone , 1998, 991-1026.
130) Peine R, Rikli DA, Hoffmann R, Duda G, Regazzoni P: Comparison of three
different plating techniques for the dorsum of the distal radius: a biomechanical
study. J Hand Surg 2000, 25-A(1):29-33.
128
131) Peltier LF. Fractures of the distal end of the radius: a historical account. Clin
Orthop 1984; 187: 18-22.
132) Peren SM. The concept of biological plating used the LC-DCP , AO/ASIF
Scientific Supplement Injury 1991 ; 33(4) : 1-41.
133) Perlic PC, Guilford WB. MRI to assess vascularity of scaphoid. J Hand Surg
1991; 16A: 479-484.
134) Persaud M, Before we Are Born: Essentials of Embryology and Birth Defects,
6th ed. Philadelphia, Saunders, 2003:305-341.
135) Philippe S, Cooney WP. Fracture of the distal radius. Martin Dunitz, London
1995.
136) Putnam MD, seitz WH. Fractures of the distal radius. In: Rockwood CA,
Bucholz RW, Gren DP, Heckman JD (Eds.). Fracture in adults. 5th ed. New York:
Lippincott Raven Publ 2001; p.815-67.
137) Rayhack JM. The history and avaluations of percutaneus pinning displaced
distal radius fractures. Orthop Clin North Am. 1993; 24: 2: 287-301.
138) Rayhack JM, Langworthy JN, Belsole RJ: Transulnar pinning of displaced
radial articular fractures: A preliminary report. J Orthop Trauma 1989; 3(2): 107114.
139) Rayhack JM: Transulnar pinning of displaced radial articular fractures 1990:
An update. Presented at the American Academy of Orthopedic Surgeons 57th
Annual meeting, New Orleans, February.
140) Rikli DA, Regazzoni P: Fractures of the distal end of the radius treated by
internal fixation and early function. A preliminary report of 20 cases. J Bone Joint
Surg 1996, 78-B(4):588-92.
141) Rikli DA, Regozzoni P: The double plating technique for distal radius fractures.
Techniques in Hand & Upper Extremity Surgery 2000, 4(2):107-14.
142) Ring D, Jupiter JB, Brennwald J, Buchler U, Hastings H 2nd: Prospective
multicenter trial of a plate for dorsal fixation of distal radius fractures. J Hand Surg
1997, 22-A(5):777-84.
143) Ring D, Jupiter JB: Operative exposure of fractures of the distal radius.
Techniques in Hand & Upper Extremity Surgery 1999,3(4):259-64.
144) Rockwood and Green’s.Fractures in adult. Chapter 12. Lippincott-Raven, 1991.
145) Rodriguez Merchan EC. Management of comminuted fractures of the distal
radius in the adult: Conservative or surgical? Clin Orthop 1998; 353-362.
146) Rozental TD, Bozentka DJ, Katz MA, Steinberg DR, Berdjiklian PK.
Evaluation of the sigmoid notch with computered tomography following
intraarticular distal radius fracture. J Hand Surg 2001; 26 A:244-251.
147) Rozental TD, Beredjiklian PK, Bozentka DJ: Functional outcome and
complications following two types of dorsal plating for unstable fractures of the
distal part of the radius. J Bone Joint Surg 2003, 85-A(10):1956-60.
148) Ruby LK: Carpal instability: Instructional course lectures. Pritchard DJ (Ed),
AAOS Vol.45 : 3-13,1996.
129
149) Ryu J, Palmer AK, Cooney WP: Wrist Motion: Biomechanics of the wrist joint.
An K-A, Berger RA, Cooney WP(Ed), Springer-Verlag, Tokyo 1991, P:37-60.
150) Sadler TW, Langman’s medical Embryology, 7th ed. Baltimore,Williams and
Wilkins, 1995: 140-64.
151) Sarmiento A. Brachioradialis as a deforming force in Colles fractures. Clin
Orthop 1995; 38: 86-92.
152) Sarmiento A, Pratt GW, Berry NC, Sinclkair WF: Colles’ fractures functional
bracing in supination. J Bone Joint Surg 1975; 57A: 311-317.
153) Sato O, Aoki M, Kawaguchi S, Ishii S, Kondo M. Antegrade intramedullary K
wire fixation for distal radial fractures. J Hand Surg 2002; 27 A:707-713.,
154) Scheck M. Long term follow up of treatment of comminuted fractures of the
distal end of the radius by transfixation with Kirschner wires and cast. J Bone Joint
Surg 1962; 44A: 337-351.
155) Schumid AN, Reg R, Linscheid RL: A biomechanical study of the distal
radioulnar ligaments 1990. Read at the ASSH 45th Ann Mtg Toronto,September.
156) Sennwald GR, Zdravkovic V, Kern HP, Jacop H: Kinematics of the wrist and
ligaments. J Hand Surg, Vol:15-A, No.6: 847-854,1990.
157) Chapman D.R, Bennett J.B, Bryan,W.J, Tullos,H.S. Complications of distal
radius fractures: Pins and plaster treatment. J Hand Surg 1982; 7A: 509-512.
158) Short WH, Palmer AK, Wernwr FW: A biomechanical study of distal radial
fractures. J Hand Surg 1987; 12A: 529-534.
159) Shum L,Coleman CM, Hatakeyama Y, Tuan RS. Morphogenesis and
dysmorphogenesis of the appendicular skeleton. Birth Defects Research (Part C)
2003; 69: 102-122.
160) Snell RS. Klinik Anatomi. Little, Brown and Company 1998; 381-507.
161) Staffalen DV, Broos PL. Close reduction versus Kapandji-pinning for
extraarticular distal radius fractures. J Hand Surg (Br) 1999; 24B: 1 : 89-91.
162) Staffalen DV , Broos PL. Kapandji pinning or closed reduction for
extraarticular distal radius fractures. J Trauma 1998; 45:4: 753-757.
163) Stanley JK, Trail IA: Carpal instability. J Bone Joint Surg, Vol: 76-B No.5:
691-700, 1994.
164) Stein A.H. Jr, Katz S.F. Stabilization of comminuted fractures of the distal of
the radius: Percutaneus pinning. Clin Orthop 1975; 108: 174-181.
165) Szabo RM. Exta-articular fractures of the distal radius. Orthop Clin North Am
1993 24(2): 229-37.
166) T. Adam Ginn, David S. Ruch, Charles C. Yang and Douglas P. Hanel. Use of
a Distraction Plate for Distal Radial Fractures with Metaphyseal and Diaphyseal
Comminution. J Bone Joint Surg. Am. 88:29-36, 2006.
167) Taleisnik J: Post – traumatic carpal instabilities. Clin Orthop, No. 149: 73–82,
1980.
168) Taleisnik J, Watson HK: Midcarpal instability caused by malunited fractures of
distal radius. J Hand Surg 1984; 9(A): 350.
130
169) Trumble TE, Schmitt SR, Velder NB. Factor affecting functional outcome of
displaced intraarticular distal radius fractures. J Hand Surg 1994;19(2): 325-340.
170) Van Der Linden W, Ericson R: Colles Fractures: How should its displacement
be measured and how should it be immobilized? J Bone Joint Surg, Vol: 63–A, No.
8: 1285-8, 1981.
171) Vaughan PA , Lui SM, Harrington IJ, Maistrelli GL. Treatment of unstable
fractures of the distal radius by external fixation. J Bone Joint Surg 1985; 67 B: 385389 .
172) Viktor M.Metz, MD and Louis A, Gilula, MD: İmaging tehniques for distal
radius fractures and related injures. Clin Orthop North America 1993; Volume
24 No:2
173) Volz RG, Lieb M, Benjamin J : Biomechanics of the wrist. Clin Orthop,
No.149 : 112-117. 1980.
174) Watson Jones R. The Colles fractures of the radius : Wilson JN (ed) : Fractures
and joint injuries. Vol:2 p. 704-726. Churchill Livingstone , Edinburg , London and
New York , 1976.
175) Watson- Jones R. Fractures and joint injuries 1962. ed. 4. Baltimore, Williams
and Wilkins .
176) Wahlström O. Treatment of Colles’ fractures. Aca Orthop Scan 1982; 53: 225228.
177) Weber ER: Consepts governing the rotational shift of the carpus. Orthop Clin
North Am, Vol:15,No.2:193-200, 1984.
178) Weber S.C, Szabo R.M. Severely comminuted distal radial fracture as an
unsolved problem: Complications associated with external fixation and pins and
plaster techniques. J Hand Surg 1986; 11A: 157-165.
179) Weber ER: Wrist mechanics and its association with ligamentous instability:
The Wrist and Its Disorders: Lichtman DM (Ed), W.B. Saunders Co.,1988, S:41-53.
180) Weeks PM, Vannier MW, Stewens WG, et al. Three dimensional imaging of
the wrist. J Hand Surg 1985; 10A: 32-39.
181) William BG, Alan EF, Felix HS, Jockson M, Lewis WM, Terry LW.
Intracarpal soft tissue lesions associated with an intraarticular fracture of the distal
end of the radius. J boe Joint Surg 1996; 78 A: 357-365.
182) Wolfe S, Lorenze M, Austin G. Load displacement behaviour in a distal radial
fracture model. J Bone Joint Surg 1999; 81A:
183) Wright PE: Wrist: Campbell’s Operative Orthopaedics. Crenshaw AH, (Ed),
Mosby-year book, New York 1992, Vol.5, P:3123-3166.
184) Youngil Y, Flatt AE: Kinematics of the wrist. Clin Orthop, No.149:21-33,
1980.
185) Zdravkovic V, Jacop HA, Sennwald: Physical equilibrium of the normal wrist.
L Hand Surg, 20-B, No.2 :159-164, 1985.
131
132
Download