SÖZCÜKTE ANLAM Sözcük, kendisine anlam yüklenmiş hece ya da hece topluluğudur. Sözcüklerin, nesnelerin, olguların kavrayışımızda uyandırdığı izlenimlere anlam denir. SÖZCÜĞÜN ANLAM BOYUTLARI Sözcükler anlam yönünden çeşitli anlam özellikleri gösterirler. Bu özelliklerin kimi, sözcüğün iç evrimi ile ilgilidir ve tek sözcüğe bağlı olarak incelenir. “Eşanlamlılık” ya da “karşıt anlamlılık” ise, sözcükler arası ilişkilere dayanır. Buna göre sözcüğün anlam çerçevesini aşağıdaki başlıklar altında inceleyebiliriz: 1.Gerçek Anlam A) Temel (Başat) Anlam B)Yan Anlam a)somut yan anlam b)soyut yan anlam 2.Mecaz (Değişmece) Anlam 3.Çok Anlamlılık 4.Sesteşlilik (eş seslilik) 5.Sözcükler Arası Anlam İlişkileri a)Somut ve soyut anlamlı sözcükler b)Eş anlamlı(anlamdaş) sözcükler c)Yakın anlamlı sözcükler d)Karşıt anlamlı sözcükler e)Genel ve özel anlamlı sözcükler f)Nicel ve nitel anlamlı sözcükler. g)Terimler 6.Kalıplaşmış Sözlerin Anlamları 7.Anlam Olayları 1. GERÇEK (TEMEL) ANLAM Sözcüklerin yalnız ele alındığında düşündürdüğü anlamdır.Gerçek anlam bir sözcüğün herkesçe bilinen genel , en yaygın anlamıdır. Örneğin,“ağız“ sözcüğü yalnız ele alındığında; „yüzde avurtlarla iki çene arasında sesin çıkmasına soluk alıp vermeye ve besinleri almaya yarayan boşluk“,“kapların ya da içi boş şeylerin açık yanı“,“bir suyun denize ya da yere döküldüğü yer“,“birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer köy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı“ anlamlarından herhangi birini çağrıştırabilir. 2.YAN ANLAM Bir sözcüğün temel anlamına bağlı olarak kazandığı yeni anlamlara yan anlam denir .Yan anlam , nesne ya da kavramın adı olduğu için gerçek anlam kapsamındadır. “Ağız“ sözcüğü aşağıdaki cümlelerde yan anlamlarıyla kullanılmıştır. “Bardağın ağzı kırılıverdi.“(Somut yan anlam) “Mağaranın ağzında iki saat bekledik.“(Somut yan anlam “Irmağın ağzında balıklar rahatlıkla görülüyordu.“(Somut yan anlam)) Somut yan anlamlar “Bıçağın ağzı iyice körelmişti.“(Somut yan anlam) “Kadın, Konya ağzıyla konuşuyordu.“(Soyut yan anlam) Sözcüğün gerçek anlamından sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama değişmece (mecaz) anlam denir. Değişmece anlam sözcüğün kavramsal içerik kazanmamış, süreklileşmemiş, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamıdır. Sözcükler tek başlarına değişmece anlam taşımazlar; cümle veya dize içinde değişmece anlam özellikleri ortaya çıkar. “Bırak bu ağızları da doğru konuş.“ “Ağız“ sözcüğü bu cümlede “birini yanıltmak, kandırmak amacıyla dolambaçlı sözler söyleme özelliği“ anlamında kullanıldığı için temel anlamından sıyrılmış, değişmece anlamda kullanılmıştır. 1 DEĞİŞMECE (MECAZ) TÜRLERİ 1. BENZETME(TEŞBİH) Aralarında herhangi bir yönden yakınlık bulunan iki varlık ya da kavramdan zayıf olanı kuvvetli olana benzeterek yapılan söz sanatıdır. Benzetmede zayıf öge (benzeyen), güçlü olana (benzetilen) benzetilir. Benzetmede 4 öge vardır:benzeyen (zayıf), benzetilen (güçlü), benzetme ilgeci(karşılaştırmayı sağlayan sözcüktür)„gibi, kadar, andırmak,benzemek“ sözcükleriyle veya“-leyin,-ce,-den” ekleri benzetme ilgeci görevindedir.Benzetme yönü niteliğin belirtilmesine neden olan ögedir. Benzetmeler kullanılan ögelere göre 4’e ayrılır. 1.Ayrıntılı (Tam) Benzetme: Benzetmenin tüm ögeleri bulunur. Cennet gibi güzel vatan.“ Benzetilen b. ilgeci b. yönü benzeyen “Evimiz kutu gibi küçüktü.“ Benzetilen benzeyen b. ilgeci b. yönü 2.Pekiştirilmiş Benzetme : Benzetme ilgecinin kullanılmadığı benzetmedir. “Vatan cennet güzelliğindedir.“ “Evimiz küçük kutudur.“ 3.Kısaltılmış Benzetme:Benzetme yönü kullanılmadan yapılan benzetmedir. “Cennet gibi vatan.“ “Evimiz kutu gibidir.“ 4.Yalın (Teşbih-i Beliğ )Benzetme “Gül yüzünde güller açmış.“ “İpek saç, selvi boy, kömür gözlüm…“ EĞRETİLEME (İSTİARE) Teşbihe yakınlık gösteren bir sanattır. Teşbihin asıl ögelerinden (benzeyen, benzetilen) sadece birinin kullanılmasıyla yapılır. Sözün benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanılmasıdır. A)AÇIK İSTİARE:Benzetilen (kuvvetli) öge ile yapılır. “Sürecekmiş bu ateş yıllarca“ (Y.Kemal) Ateş;aşk yerine kullanılmıştır.Aşkın yakıcılığını daha iyi anlatmak için „ateş“ sözcüğü kullanılmıştır. “Saçlarına yıldız düşmüş.“ (yıldız;beyaz, ak) “İki kapılı bir handa“ (han;dünya) “Yuvayı yapan dişi kuştur.“ .(kuş;kadın) “Uludağ’ın etekleri al ipekten bu akşam.“ (al ipek; güneşin batışı) “Şu beşikte yatan bebeğe bakın.“(çocuk, bebeğe benzetilerek açık istiare yapılmıştır.) “Sınırlarımızda aslanlarımız bekliyor.“ (“askerler” aslana benzetilerek açık istiare yapılmıştır.) KAPALI İSTİARE:Benzeyen öge ile yapılır. Benzetilen yoktur. “Bükün boynunuzu bayraklar bükün.“ (bayraklar; boynu bükük, öksüz çocuklara benzetilmiştir.) “Çıplak ağaçlar utangaç büyür.“(insan) “Gece pencereden sızıyor.“(sis veya duman) UYARI:Her kişileştirme bir kapalı istiaredir;ama her kapalı istiare kişileştirme değildir. “Ninniler söylüyor bir serin dere.” (Kişileştirme-kapalı istiare;derenin ninni söylemesinde kişileştirme vardır.) “Yanımızdan bir araba kayıp gitti.“(sadece kapalı istiare) C)TEMSİLİ İSTİARE: 2 Çok yaygın olarak kullanılan semboller temsili istiare olarak kullanılır. ”zeytin dalı“(barış), “terazi“(adalet) “Selvi “(boy) , “Sessiz gemi“(ölüm), “ sinema”( beyaz perde) DEYİM (DEYİŞ) AKTARMASI Benzetme amacıyla bir sözün kendi anlamında değil, başka bir kavramı karşılayacak biçimde kullanılmasıdır. Deyim aktarmaları şu şekillerde yapılır. 1. İnsandan Doğaya Aktarma: Bedenle ya da giysilerle ilgili kavramlar doğaya aktarılır. “Yorgun yapraklar havada uçuşuyor.“ “Kel bir tepede çadır kurduk.“ “Dağın eteğine varınca çadır kurduk.“ 2.Doğadan İnsana Aktarma: Doğadaki hayvan, bitki veya nesnelerin kullanılmasıdır. “Ne odunmuşsun kardeşim.“ “Onun bu pişkinliğini anlayamadım.“ “Bu çarşıda ondan tilki yok.“ “Onun ne domuz olduğunu bilmezsin.” niteliklerinden birinin insan için 3.Doğadan Doğaya Aktarma: Doğadaki belli bir varlığa özgü; ad, nitelik ya da eylemlerin başka bir varlığa aktarılmasıdır. “Yılan gibi kıvrımlı yollardan geçtik. “ “ Dağlar beyaz yorgana benzedi. “ 4.Duyular Arası Aktarma: Duyularımızla ilgili kavramların (duyma, görme, tatma, dokunma… ) başka bir duyu organına aktarılmasıdır. “Kadın tatlı bir kahkaha attı.” “ Bazen sıcak bir bakış insanı eritir.” KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS) KONUŞTURMA (İNTAK) KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS ) : İnsan dışındaki varlıklara insana ait özelliklerin aktarılmasıyla yapılan söz sanatıdır. “ Gül hasretinle yollara tutsun kulağını “ “ Su galiba o selviye aşık olmuş. “ “ Güneşler aylar, yıldızlar hüzünlüdür. “ “ Çıplak dağlar utancından eğilir. “ “ İçmiş gibi geceyi bir yudumda göğün mağrur bakışlı bulutları. “ KONUŞTURMA (İNTAK) :İnsan dışındaki canlı, cansız varlıkların konuşturulmasıdır. “ Sordum sarı çiçeğe benzin neden sarıdır” “Çiçek eydür derviş baba ahın dağlar eritir “ .(intak) ABARTMA (MÜBALAĞA):Bir durumun, olayın veya kişinin gösterilmesidir. “Bu kitap beş para etmez”. (aşağı) “Alem sele gitti, gözüm yaşından”(üstün) “İğne atsan yere düşmez.“(üstün) “Bir deri bir kemik kalmış.“(çok zayıflamış) “Sekizimiz odun çeker Dokuzumuz ateş yakar Kaz kaldırmış başın bakar Kırk gün oldu kaynatırım, kaynamaz.“ DOKUNDURMA (TARİZ) 3 olduğundan üstün ya da aşağı Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek, küçük düşürmek, bir durumla dalga geçmek amacıyla sözü anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanılmasıdır. “Senin gibi bir dostum varken düşmana ne hacet.“ “Çok açık konuştunuz bir şey anlamadım.“ “Ne kadar cömertsiniz“(cimriye) “Bu kadar hızlı gidersen kaplumbağayı geçersin.“ “Müdürün bu dâhice fikrine çocuklar bile güldü.“ “O kadar yiğitti ki çıtırtıdan korkardı.“ “Kitapları sandıktan çıkarmadığına göre okumayı çok seven biriydi.“ DEĞİNMECE (KİNAYE) Bir sözü hem gerçek hem mecaz anlama uygun; ancak mecaz anlamı, asıl amaç yaparak kullanmaktır. “Bu kamburu sırtında ömür boyu taşıyacak.“ a)fiziksel arıza (temel anlam) b)utanç (mecaz anlam)) “Kızın yüzü kızardı.“ a)fizyolojik değişim (temel anlam b)utanma hali (mecaz anlam) Bazı atasözleri kinayelidir. „Balık baştan kokar.“ “ Taşıma su ile değirmen dönmez.“ “ Gülü seven dikenine katlanır. » TEVRİYE Birden fazla anlamı olan bir sözün yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmektir. “ Yüzüne bir ben gerek. » “ Sarmısak da lazım; yalnız önce gerek bir dişi. “ “ Sordum nigarı dediler ahbap Semt-i vefada doğru yoldadır. »” (Vefa; İstanbul’da bir semt adıdır. Uzak anlamı; yârin vefalı oluşudur.) TERİM ANLAM Herhangi bir meslek, sanat veya bilim alanına ait kavramları karşılayan sözcüklerdir. Uyarı: Bir sözcüğün terim anlam olabilmesi için günlük konuşma diline taşmaması gerekir. Örneğin : »Üçgenin şu açısını hesaplayın. » (terim) « Olaya bir de şu açıdan bakalım. » (ad) « Üçüncü perdedeki monologları beğenmedim. »(tiyatro terimi) « Perdeleri çek güneş girmesin. »(ad) NOT: Terimler gerçek anlamlarıyla kullanılır; mecaz, yan ve deyim anlamları yoktur. Terimlerin Özellikleri: 1.Terimler genel olarak tek anlamlıdır. „üçgen, toplardamar, özgül ağırlık, yerçekimi…“ 2.Terimler türetilirken şu yollara başvurulur: a)Dilin kendi ögelerinden yeni, anlamlar yükleme yoluyla; “dişçilikte; köprü- marangozlukta; diş…“.gibi b)Birleştirme yoluyla; „bilgisayar, atardamar, dilbilim… c)Canlandırma yoluyla; Dilin unutulmuş, kimi zaman lehçe ve ağızlarda yaşayan ögelerinin yeniden kullanımıyla; „nicelik, nitelik, alan, sanık…“ d)Çeviri yoluyla; „bilimkurgu, ısıölçer, kitle iletişim aracı…“ e)Türetme yoluyla; 4 Dilin kendi kök ve gövdelerinde türetilir. „önlem, asalak, okutman, seçenek…“ GÜZEL ADLANDIRMA Bazı varlıklardan nesnelerden söz edilirken doğacak; korku, ürkme, iğrenme gibi duyguların, kötü izlenimlerin, çağrışımların önlenmesi amacına yönelik değişmecedir. „hayırlı kuş (baykuş), ince hastalık (tüberküloz), istifrah etmek (kusmak ) SÖZ ÖBEKLERİ(KALIPLAŞMIŞ SÖZLER) Bir kavramı anlatan birden çok sözcüğe; söz öbeği denir. Söz öbekleri en az iki sözcükten oluşur. Söz öbekleri içindeki sözcükler gerçek anlamını koruyabilir;“Hızlı hızlı yürüyordu.“ Söz öbekleri mecaz anlam kazanabilir;“Konuyu uzun uzadıya anlattı.“ Başlıca söz öbekleri; ikilemeler, tamlamalar, ilgeç öbekleri, belirteç öbekleri, eylemsiler, atasözleri, eylem öbekleri ve deyimlerdir. Söz Gruplarının Görevleri ve Özellikleri Tek sözcük ile karşılanmayan varlık, kavram, nitelik, durum ve hareketleri karşılar. Sözcük grupları, kavramları en verimli şekilde dile getirmede kullanılan kolaylıklardır. Örneğin: "ipek" ve "böcek" sözcükleri tek başlarına birer varlığı karşılarlar. Ama "ipek böceği" sözcük grubunun karşıladığı varlığı tek sözcük ile karşılayamayız. Bunun gibi "telefon etmek, kör olmak, fotoğraf makinesi" kavramlarını da tek sözcük ile karşılamak mümkün değildir. 1.Sözcük gruplarının en küçüğü iki sözcükden oluşur. 2.Varlık, kavram, nitelik, durum ve hareketleri, anlamlarını genişleterek, belirterek, pekiştirerek, niteleyerek karşılar. Örneğin: "Çocuk çiçeği arkadaşına uzattı." cümlesini, "Küçük çocuk, elindeki kır çiçeklerini çok sevdiği arkadaşına uzattı." şeklinde, varlıkların nitelik ve niceliklerini de bildirerek ifade edebiliriz. 3.Cümle ve diğer sözcük grupları içinde, tek sözcük gibi (isim, sıfat, zarf ve Eylem) görev yapar. “Küçük çocuk, / elindeki kır çiçeklerini / çok sevdiği arkadaşına / uzattı.” “ Dallarda uzanan hışırtılar, / ağaçtan ağaca sürüklenerek, / ormanın kızıl derinliklerinde / kayboluyordu.” 4.Ana unsur grubun sonundadır. Yemyeşil ovalar ana unsur: ovalar Kuş sesleri ana unsur: sesler a)Eyleme dayalı gruplarda hareketin oluş sırası gösterilir. Gülü koparıp koklayınca ( önce koparma, sonra koklama) b)Birleşik eylemle edat grubunda ana unsur başta bulunur. Gelebilmek ana unsur: gelmek Adam gibi ana unsur: adam 5.Sözcük gruplarında unsurların sırası, konuşma ve şiir dilinde değişebilir, araya gruba dahil olmayan sözcükler girebilir. Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklâl. Gönlümü, Maraşlı'nın yaktı kara haberi. Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak. Kandilli yüzerken uykularda, Mehtabı sürükledik sularda. Sırtına Sakarya'nın Türk tarihi vurulur. Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin. 5 6.Sözcük gruplarının diğer sözcüklerle ve sözcük gruplarıyla ilişkisi, grubun sonundaki çekim ekleriyle sağlanır. Bu çekim ekleri sadece grubun son sözcüksine değil, o gruba aittir. Çalışkan insan, kendi varlığında hüküm süren bir aheng-i bütün kâinat-a nakleder. 7.İkiden fazla sözcükden oluşan gruplarda içe içe geçmiş, birbirini tamamlayan başka sözcük grupları da bulunur. Küçük oda soluk ışık mumun soluk ışığı Küçük odadaki mumun soluk ışığı 8.Sözcük gruplarının vurgusu grubun yapısına göre değişir. Küçük odadaki mumun soluk ışığı bütün kâinat İKİLEMELER Anlam gücünü pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla; aynı, yakın, karşıt seslerin yan yana kullanılmasıdır. İkilemelerin Kuruluş Özellikleri 1.Aynı sözcüklerin tekrarıyla; “yavaş yavaş, güle güle, güzel güzel… 2.Eş/yakın anlamlı sözcüklerle; “eş dost, doğru dürüst, eğri büğrü…“ 3.Karşıt anlamlı sözcüklerle; “alt üst, uzun kısa, acı tatlı, küçük büyük… 4.Yansıma sözcüklerle; “fokur fokur, şırıl şırıl…“ İkilemelerle İlgili Özellikler 1.Ad durum eklerini alabilirler: Ör:”dosta düşmana, eşe dosta…” 2.Sahiplik (iyelik) ekini alabilirler. Ör:”kolu kanadı, inciği boncuğu…” 3.Yapım eki alabilirler: Ör:”dirlik düzenlik, irili ufaklı..” 4.Araya başka sözcüklerin girmesiyle oluşur: Ör:”bağırdı da bağırdı…” 5.Cümlenin herhangi bir ögesi olabilir: Ör:”Ses seda kesildi.” (Cümledeki “ses seda”:öznedir.) İkilemelerin cümleye kattığı anlamlar: 1.İkilemeler cümlenin anlamını güçlendirir. “Koca koca gemiler battı.” “Hüznünü ılık ılık esen yele verdi.” 2.İkilemeler cümleye süreklilik anlamı katar: “Gece gündüz demeden çalıştı. “”Özlemini resimlere baka baka giderdi.” 3.İkilemeler cümleye kesinlik anlamı katar: “Eninde sonunda isteneni yapacak.” “Okulunu er geç bitireceksin.” 6 DEYİMLER Anlatımda etkileyiciliği sağlamak amacıyla genellikle gerçek anlamı dışında, mecaz anlam kazanan ve kalıplaşan söz öbekleridir. Az sözle çok şey anlatmaktır. A)Deyimlerim Biçim Özellikleri 1.Deyimler kalıplaşmıştır; söz dizimi bozulmaz. „içi yanmak, kulak kabartmak, etekleri zil çalmak…“ 2.Sözcüklerin sayısı ve yeri değiştirilemez. „kelleyi koltuğa almak“ yerine „koltuğa kelleyi almak“ olmaz. 3.Aynı anlamda bile olsa yerlerine başka sözcük kullanılamaz. „karnı zil çalmak „yerine „midesi zil çalmak „diyemeyiz. 4.Deyimlerin arasına başka sözcükler girebilir. “başını derde sokmak“ –„Başımı yine derde soktu“ 5.Deyimler söz öbeği biçiminde olabilir. „çantada keklik, güngörmüş, başı çekmek, kol kanat germek…“ 6.Deyimler cümle biçiminde olabilir. „incir çekirdeğini doldurmaz.“,“ismi var, cismi yok“,“dağ fare doğurdu.“ 7.Tamlama biçiminde olabilir. „sinir küpü“,“eli maşalı“, „sokak kapısı“,“deli fişek“ B)Deyimlerin Anlam Özellikleri 1.Deyimler bir durumu karşılar; genel kural niteliğinde değildir. „Atı alan Üsküdar’ı geçti“(fırsat kaçtı) „Çoğu gitti, azı kaldı“(biraz daha sabır) „Yükte hafif pahada ağır“(küçük ve değerli olan) 2Bazı deyimler gerçek anlamlıdır „Çoğu gitti, azı kaldı.“ „Hem suçlu hem güçlü“ „Ağzına lokma koymamak“ 3.Bazı deyimler mecaz anlamlıdır „Kulak asmamak“ „Bindiği dalı kesmek“ „Gözden düşmek“ „Pabuç pahalı“ ATASÖZLERİ Atalarımızın uzun gözlem ve deneyimlerine dayanan kısa ve özlü sözlerdir A)Atasözlerinin Biçim Özellikleri 1.Kalıplaşmıştır. Sözlerin yerleri değiştirilemez. Yerine eşanlamlı bile olsa başka sözcük kullanılamaz. „Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az.“ 2.Kısa ve özlüdür. „Vakit nakittir.“ „Yerin kulağı var“ Dikensiz gül olmaz“ 3.Yargı bildirir. Bu yargı geniş zaman ya da emir kipindedir. „Bir baş soğan bir kazanı kokutur.“ „Sağ elin verdiğini sol elin görmesin“ 4.Atasözlerinde ahenkli bir söyleyiş vardır; anlam ve ses yönünden birbirini çağrıştıran sesler kullanılır. „Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü“ „Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.“ 7 B)Anlam Özellikleri 1.Bazı atasözleri gerçek anlamlıdır. „Dost ile ye, iç; alışveriş etme.“ „Bugünün işini yarına bırakma.“ „Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır.“ 2.Bazı atasözleri mecaz anlamlıdır. Atasözlerinin büyük bir bölümü ikili anlam taşır; a)dar-dış (gerçek) anlam b)geniş-iç(mecaz) anlam Örneğin:“Gülü seven dikenine katlanır“ a)Dar-dış (gerçek) anlam: Gülün görünüşü ve kokusu güzel olduğu için dalındaki küçük dikenlerin ele batmasına katlanmak gerekir.) b)Geniş-iç(mecaz) anlam: ‚Gül; ’ sevilen insan, diken ise kusur yerine kullanılmıştır. Böylece(sevilen insanın hatalarının hoş görülmesi gerekir.) yargısına varılır. 3.Sosyal olaylar ve doğa olayları aktarılır. „Araba devrilince yol gösteren çok olur.“ “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.” “Çok havlayan köpek ısırmaz.” 4.Bazı atasözleri ahlâki ders verirler. „Bülbülün çektiği dil belasıdır.“ „Bin ah bir borç ödemez.“ „Bugünün işini yarına bırakma.“ „Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz.“ 5.İnanış bildirirler. „Akacak kan damarda durmaz.“ „Açık ağız aç kalmaz.“ „Baykuşun kısmeti ayağına gelir.“ SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ 1.EŞ ANLAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER Yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı sözcüklerdir. „dil-lisan“, „baş-kafa-kelle“ ,“il-şehir“, „ yurt-vatan-ülke“ Bu sözcüklerin bazıları Türkçe kökenli, bazıları ise dilimize başka dillerden girmiştir. Dilimizde eşanlamlılıktan çok yakın anlamlılık yaygındır. „Sözünü onaylamadığım için bana darıldı.“ (Cümlesindeki ‚darılmak’ sözcüğü; hoşa gitmeyen bir tutum, davranış nedeniyle ‚görüşmez olmak, ilgiyi kesmek’ anlamındadır.) „Toplantıya çağrılmazsa bize gücenir.“ (cümlesinde ;’gücenir’ sözü beklenmeyen bir davranış ya da söz karşısında ‚kırgınlık duymak, üzülmek’ anlamındadır.) Bazı cümlelerde eşanlamlı sözcükler birbirinin yerine kullanılamaz. „Kafası çalışan insanımıza sahip çıkamadık.“ (Cümlesinde ‚kafa’ yerine’ baş’ diyemeyiz.) Beyaz peynir ( yerine“Ak peynir“diyemeyiz.) KARŞIT (ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER Anlam bakımından birbirinin zıttı olan sözcüklerdir. „iyi-kötü“, „çalışkan-tembel“ Türkçede her sözcüğün zıt anlamlısı yoktur. Ayrıca bir sözcüğün olumsuzu o sözcüğün zıttı değildir. Örneğin:“gitmek „sözcüğünün olumsuzu“gitmemek“,zıttı; „gelmek“tir. 8 EŞ SESLİ (SESTEŞ)SÖZCÜKLER Yazılışları ve okunuşları aynı anlamları farklı sözcüklerdir. „Bu yaz bana bir mektup yaz.“ „Gül sen gülün olayım.” “Benim yüzümde de ben var.” NİCEL VE NİTEL ANLAMLI SÖZCÜKLER Nicel Anlam: Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen, miktarlanabilen, azalıp artabilen durumunu bildiren sözcükler nicel anlamlıdır. “İri bir elma yiyordu.”(Cümlesinde ‘iri’ sözcüğü ölçülebilir.) Nitel Anlam: Bir kavramın sayılamayan, ölçülemeyen özelliklerini nasıl olduğunu bildiren sözcükler nitel anlamlı sözcüklerdir. “Kötü sözler söylemekten kaçınırdı.”(cümlesinde ‘kötü’ sözcüğü nitel anlamlıdır.) “Onu küçük düşürmek istemedi.”(‘küçük’ sözcüğü niteldir) ANLAM OLAYLARI ANLAM DEĞİŞMESİ Bir sözcüğün anlattığı kavramdan uzaklaşarak onunla ilgisi bulunan ya da hiç bulunmayan kavramları yansıtır duruma gelmesidir. ”seyis”:mareşal at bakıcısı eski yeni “yavuz: yiğit kötü iş eski yeni Anlam değişmeleri üç biçimde meydana gelir: 1.Anlam Daralması: Bir sözcüğün zamanla karşıladığı anlamların bir bölümünü yitirmesidir. Örneğin:”davar” sözcüğü eskiden “mal, varlık” anlamındayken günümüzde sadece “ koyun, keçi ve büyükbaş hayvanlar” ı karşılamaktadır. 2.Anlam Genişlemesi: Eskiden bir nesnenin bir işin bir bölümünü ya da bir türünü gösterirken zamanla o nesnenin veya işin tamamını karşılar duruma gelmesidir. Örneğin:”ödül” sözcüğü eskiden sadece” güreş müsabakalarında verilen mükâfat iken” günümüzde hem “mükâfat” anlamında hem de “yarışma (müsabaka)” anlamındadır. “Dil ödülü”, “Sait Faik Ödülü” 3. Başka Anlama Geçiş: Bir sözcüğün eskiden taşıdığı anlamdan sıyrılarak yeni bir kavramı yansıtmasıdır. Örneğin:”üzmek” sözcüğü Orhun (Göktürk) Yazıtlarında :”kırmak, kesmek” anlamındadır. Bugün ise:”dert üzüntü vermek” anlamındadır. “Ucuz” sözcüğü eskiden “kolay, değersiz” anlamındayken bugün “ benzerlerine göre daha az parayla alınan “ anlamındadır. 9