sözcükte anlam - files.eba.gov.tr

advertisement
SÖZCÜKTE ANLAM
SÖZCÜKTE ANLAM ÖZELLİKLERİ
GERÇEK (TEMEL) ANLAM
Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk
anlama gerçek anlam adı verilir. Kelimelerin
sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir.
Örnek
» Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı.
(koku: Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda
uyandırdığı duygu)
» Kör adama kimse yardım etmedi.
(kör: Görme engeli)
» Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi.
(boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey
bulunmayan)
YAN ANLAM
Bir sözcüğün temel anlamından kopmadan
kazandığı yeni anlamlara yan anlam denir.
Yan anlam; genellikle bir sözcüğün gerçek
anlamda karşıladığı varlığa şekil benzerliğinden
dolayı, başka bir varlığa ad olarak verilmesidir.
Örneğin: Ayakkabının burnu, uçağın kanadı,
dağın eteği, makinenin kolu, köprünün ayağı,
yokuşun başı, çekmecenin gözü, çocuğun ateşi,
bıçağın ağzı, öğrenciyi yetiştirmek, testerenin
dişi...
Örnek
» Bu kokuyu, annem de kullanır.
(koku: Güzel kokmak için kullanılan esans)
» Kör makasla kumaşı kesmeye çalışıyor.
(kör: Keskinliği yeterli olmayan)
» Bugün boşum, hiç işim yok.
(boş: İşi olmayan, işsiz.)
MECAZ ANLAM
Bir ilgi veya benzetme sonucu sözcüğün gerçek
anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı
yeni anlamlara mecaz anlam denir. Mecaz
anlamda kullanılan sözcükler genellikle soyut
anlam kazanır.
Örnek » Ortalıkta savaş kokusu vardı.
(koku: Belirti, işaret)
» Olaylara karşı kör ve sağırdır.
(kör: Duyarlılığını yitirmiş)
» Boş sözlerle beni oyalamayın.
boş: Bir işe yaramaya
TERİM ANLAM
Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek
alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı
anlama terim anlam adı verilir.
Bazı bilim, sanat ve meslek dalları ile ilgili
terimler:
Örnek
Matematik: Doğal sayılar, kare, köklü ifade
Tiyatro: Sahne, perde, kostüm…
Müzik: Nota, portre, sol anahtarı…
Coğrafya: Meridyen, ölçek, izohips, Dünya,
boğaz…
Resim: Portre, palet, tuval…
Futbol: Taç, faul, gol…
» Bir sözcüğün terim olup olmadığı kullanıldığı
cümleye göre değişir.
Örnek
» Camdan yansıyan ışık gözlerimi kamaştırdı.
(Gerçek)
»Sanatçımız, edebiyatımızın
vazgeçilmez ışıklarından biridir.(Mecaz )
» Bugünkü dersimizde ışık konusunu işleyeceğiz.
(Terim anlam)
» Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek
anlam)
» İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)
» Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)
» İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim
anlam)
» Bir sözcük, birden fazla alanda terim
oluşturabilir.
Örnek
► Oyunun birinci perdesi bitti. (Tiyatro terimi)
►Kaz, perde ayaklı bir hayvandır. (Biyoloji terimi)
► Bilim, sanat ve meslek dallarının isimleri terim
anlamlı değillerdir.
Ör: Matematik dersinden yazılı olduk.
Tiyatro, en sevdiğim alandır.
Sanat, insana huzur verir.
► Terim anlam, yeni bulunan bir kavram, yeni bir
terimle karşılanabileceği gibi, günlük hayatta
kullanılan bir sözcüğe özel bir anlam verilerek
de karşılanabilir.
Ör: Adamın ağzında diş kalmamış. (gerçek anlam)
Karadeniz ağzıyla konuşuyor.(terim anlam
SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ
1. EŞ ANLAMLI (ANLAMDAŞ) KELİMELER
Yazılışları ve okunuşları farklı olmasına rağmen aynı
anlamı taşıyan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler
birbirlerinin yerine kullanılabilir. Eş anlamlılık
çoğunlukla Türkçe sözcüklerle dilimize yabancı
dillerden girmiş sözcükler arasındadır.
Örnek
» siyah – kara » cevap – yanıt » kalp – yürek – gönül
» kelime – sözcük » ileti – mesaj » özgün – orijinal
» dil – lisan » bellek – hafıza » uygarlık – medeniyet
» al – kırmızı » misafir – konuk » fiil – eylem
» model – örnek » ölçüt – kıstas – kriter » belgegeçer –
faks » ilginç – enteresan » varsıl – zengin » yoksul –
fakir
2. YAKIN ANLAMLI KELİMELER
Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi
göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen
tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan
kelimelerdir.
Örnek
» basmak – çiğnemek – ezmek » tutmak – yakalamak
» korkak – çekingen » saçmak – dağıtmak
» dargın – küskün – kırgın » tanıdık – bildik
Örnek
» Çiçeklere basmak.
» Çiçekleri çiğnemek.
» Çiçekleri ezmek.
» Yakın anlamlılıkta çoğu zaman sözcüğün cümledeki
kullanımı belirleyici olmaktadır.
Örnek
“Yasaları çiğnemek” sözcük grubunda mecaz anlamda
kullanılan çiğnemek sözcüğüyle basmakveya ezmek söz
cüğü arasında yakın anlamlılıktan söz edilemez.
3. ZIT (KARŞIT) ANLAMLI KELİMELER
Anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir.Anlamca
birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir.
Örnek
» uzak – yakın » bulanık – berrak » kirli – temiz » ileri –
geri
» güzel – çirkin » iç – dış » soğuk – sıcak » sık – seyrek
» iyimser – kötümser » inmek – çıkmak » sağ – sol
» zengin – fakir
» Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün zıt anlamlısı
değildir.
Örnek » gelmek – gelmemek (olumsuzu)
» gelmek – gitmek (zıt anlamlısı)
» kirli – kirsiz (olumsuzu) » kirli – temiz (zıt anlamlısı)
» almak – almamak (olumsuzu)
» almak – vermek (zıt anlamlısı)
» Sözcüklerin karşıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin
de gerçek ya da mecaz anlamlı olması gerekir.
Örnek
» Dün akşam bize geldi. (gerçek anlam)
» Bu işin sonu nereye gider? (mecaz anlam)
Yukarıdaki cümlelerde gelmek ve gitmek birbirinin
karşıtı değildir; çünkü gelmek gerçek anlamıyla, gitmek
mecaz anlamıyla kullanılmıştır.
4. EŞ SESLİ (SESTEŞ) KELİMELER
Yazılış ve okunuşları aynı olan; ama anlamları
birbirinden farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş)
sözcükler denir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek
almış hâlde de olabilirler.
Örnek
Yol
» Bu yolu takip etmemiz gerek. (yol: Bir yerden bir yere
ulaşmak için üzerinde yürüdüğümüz yer)
» Kardeşimle birlikte bahçedeki otları yolduk. (yolmak:
Çekip koparmak)
El
» Telefonu bütün gün elinden bırakmadı. (el: Organ)
» Eller ne derse desin, önemli değil. (el: Yabancı)
** Dilimizde düzeltme işareti ( ^ ) olan sözcüklerde
okunuşları, yazılışları ve anlamları farklı olduğu için
sesteşlik özelliği aranmaz.
Örnek
» Hava soğuktu kar yağıyordu.
» Bu seneki kârımız iyi.
» ama – âma » hala – hâlâ
» adet – âdet
* Bir sözcüğün temel anlamıyla yan anlamı arasında
sesteşlik özelliği aranmaz. Çünkü bu tür sözcükler
arasında anlam bağlantısı kopmamıştır.
Örnek
» Karabatak suya daldı. (Gerçek anlam)
» Uzmanlığını hangi dalda tamamladı? (Yan anlam)
-" dal" sözcüğü sesteş değildir.
» Bir sözcüğün temel anlamıyla mecaz anlamı arasında
sesteşlik özelliği aranmaz.
Örnek
» Kuru otlar, bir kibrit değse tutuşuverecekti. (Gerçek)
» Bu yazarın kuru bir anlatımı var. ( Mecaz anlam)
- " kuru" sözcüğü sesteş değildir.
5. GENEL VE ÖZEL ANLAMLI KELİMELER
* Söylenişte tekil olmasına rağmen anlamca
geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı
sözcükler denir.
* Anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere
ise özel anlamlı sözcükler denir.
Örnek
varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya.
GENEL . . . . . . ↔ . . . . . ÖZEL
Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele
doğru sıralanmıştır. Buradaki sözcüklerin en
genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise
“papatya”dır.
Yine bu örnekte “çiçek” sözcüğü, “bitki”
sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “çiçek”
sözcüğü, “papatya” sözcüğüne göre daha genel
anlamlıdır.
6. SOMUT VE SOYUT ANLAMLI KELİMELER
* Beş duyu organımızdan en az biriyle
algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklere
“somut anlamlı sözcükler” denir.
Örnek:Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı
(tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi,
koku, uzun, deniz…
* Beş duyu organımızdan herhangi biriyle
algılayamadığımız kavramları ifade eden
sözcüklere “soyut anlamlı sözcükler” denir.
Örnek: Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık,
ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı (üzüntü), mutluluk,
vicdan, umut, sevinç, keder…
* Somutlaşma: Soyut anlamlı bir sözcüğün
anlam genişlemesi yoluyla somut anlam
kazanmasıdır.
Ör: Dedem çok iyi bir insandır.
İyilerin ömrü çok olur.
(Birinci cümlede “istenilen, beğenilen niteliklere
sahip” anlamına gelerek soyut anlamıyla
kullanılan “iyi” sözcüğü, ikinci cümlede “insanı”
karşılayarak somut anlam kazanmıştır.)
* Soyutlaşma: Somut anlamlı bir sözcüğün
anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam
kazanmasıdır.
Ör: Kafasını duvara çarptı.
Bu kafayla başarılı olamazsın.
(Birinci cümlede “baş” anlamında kullanılan
“kafa” sözcüğü, ikinci cümlede “akıl, mantık”
anlamında kullanılarak soyut anlam kazanmış.)
7. NİCEL VE NİTEL ANLAMLI SÖZCÜKLER
Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp
çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel
anlamlı sözcükler denir.
Örnek
» Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var.
» Ağacın uzun dallarını testereyle kestim.
» Okul, yüksek binaların arasında kalmış.
» Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu.
» İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum.
* Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren;
sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri, özelliği
ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler”
denir.
Örnek
» Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerledir.
» Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor.
» Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu.
» Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz.
» Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu.
* Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen
nicel bazen de nitel anlamlı olabilir.
Örnek
» Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel a.)
» Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam)
Birinci örnekteki “yakın” sözcüğü “içten, sıkı”
anlamında kullanılmıştır. İki arkadaş arasındaki
yakınlık belli bir ölçü aletiyle ölçülemez. Bu
yüzden yakın sözcüğü nitel anlamlı bir sözcüktür.
İkinci örnekteki “yakın” sözcüğü ise, ölçülebilir bir
özellik olduğu için nicel anlamlıdır. Evin stadyuma
olan uzaklığı metreyle ölçülebilir.
Örnek
» Annesinin güzel gözleri vardı. (nitel anlam)
» Bu işten güzel para kazanmışlar. (nicel anlam)
Birinci örnekteki “güzel” sözcüğü, ölçülemeyen
bir nitelik bildirdiği için nitel anlamlıdır. Gözlerin
ne derece güzel olduğunu ölçen bir alet yoktur.
İkinci örnekteki “güzel” sözcüğü ise “çok” anlamında kullanılmıştır. Paranın ne kadar kazanıldığı
hesaplanabileceği için “güzel” sözcüğü nicel
anlamlıdır.
8. AD AKTARMASI (MECAZIMÜRSEL)
Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir
sözcüğün yerine kullanılmasıdır.
Örnek
» Seni şirketten aradılar.
Yukarıdaki cümlede “şirket” sözcüğünde ad aktarması
vardır. Burada şirkette görevli birinin, örneğin
sekreterin araması söz konusudur. Ama cümlede
“şirketten” sözü ile genel söylenip, özel anlam
anlatılmak istenmiştir.
Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir:
İç-Dış İlişkisi: Bir varlığın dışı söylenerek içi ya da içi
söylenerek dışı kastedilir.
Örnek
» Evi gelecek hafta taşıyoruz. (Evin eşyalarını)
» Çayı ocağa koyuver.
(Çaydanlığı)
Bütün-Parça İlişkisi: Bir varlığın bütünü söylenerek
parçası, parçası söylenerek bütünü kastedilir.
Örnek
» Sokağın ilk girişindeki apartmanda oturuyorum.
(Apartmanın dairesi)
» Herkes başının üstünde bir çatı olmasını ister. (Ev)
Somut-Soyut İlişkisi: Soyut bir kavram söylenerek
somut bir varlık kastedilir.
Örnek
» Düşük bir maaşla beş canı besliyor. (İnsan)
Sanatçı-Eser İlişkisi: Sanatçının adı söylenerek eseri ya
da eserleri kastedilir.
Örnek
» Biz Yahya Kemal’i okuyarak yetiştik. (Romanını)
Yer (Şehir, Kasaba, Köy) – İnsan İlişkisi: Yer adı
söylenerek insan adı kastedilir.
Örnek
» Takımı şampiyon olunca tüm Adana bayram
etti. (Şehir halkı) » Törende bütün kasaba meydanda
toplanmıştı. (Kasaba halkı)
Şehir-Yönetim ilişkisi: Bir ülkenin başkenti söylenerek
yöneticileri kastedilir.
Örnek
» Ankara bu olayda duyarsız kaldı. (Devlet
yöneticileri)
Yön – Bölge, İnsan İlişkisi: Yön adı söylenerek o yerde
oturan insanlar kastedilir.
Örnek
» Batı’nın tavrını anlamak güç. (Avrupa ülkeleri)
Bir Kap Söyleyip İçindekileri Çağrıştırma:
Örnek
» Bardağını bitir de sana çay doldurayım. (Çayını bitir)
9. DOLAYLAMA
Söze etkileyicilik katmak için, tek sözcükle ifade
edilebilen bir kavramı birden çok sözcükle ifade etmeye
dolaylama denir.
Örnek
Tür adları için kullanılanlar:
File bekçisi (kaleci), ince hastalık (verem), meşin
yuvarlak (top), bacasız sanayi (turizm), delikli demir
(tüfek), evin direği (baba), beyaz perde(sinema), beyaz
cam (televizyon), ekmek kapısı (iş), baba ocağı (yurt, ev)
Yer adları için kullanılanlar:
Altın boynuz (Haliç), Kara kıta (Afrika), Yavru vatan
(Kıbrıs), Güller diyarı (Isparta), Kızıl gezegen (Mars), Yedi
tepeli şehir (İstanbul), Medeniyetler beşiği
(Mezopotamya), Ege’nin incisi (İzmir)…
Kişi adları için kullanılanlar:
Ulu önder (Atatürk), Sanat güneşi (Zeki Müren), Minik
serçe (Sezen Aksu), Cep Herkülü (Naim Süleymanoğlu)…
► Ad aktarmasında sözü kısma, dolaylamada ise
sözü uzatma vardır.
Ör: Konya, ayağa kalktı. (Konya halkı: ad aktarması)
Beyaz önlüklüler geldi. (doktorlar: dolaylama)
10. GÜZEL ADLANDIRMA:
İnsanlarda kötü, olumsuz duygular uyandıran bazı olay
ya da durumun, güzel çağrışımlar uyandıran sözcüklerle
anlatılmasıdır.
Ör: Son yolculuk (ölüm), tarama özürlü (kel), ince
hastalık (verem), görme özürlü (kör), tahtalı at
(tabut), vatan borcu (askerlik), üç harfliler (cin),
engelli (sakat), toplu (şişman), ölüm meleği
(Azrail), kara dam(mezar).
► Güzel adlandırmaların çoğu aynı zamanda
dolaylamadır.
11. DUYU AKTARIMI
Herhangi bir duyu organına ait bir niteliğin başka bir
duyu organıyla ilgili kullanılmasıdır.
Ör: Acı bir çığlık duyuldu. (tatma-işitme)
Sert bakışları vardı. (dokunma-görme)
Yumuşak sesiyle bizi büyüledi. (dokunma-işitme)
Kuru gürültüye yer yok. (dokunma-işitme)
► Duyu aktarımı en az iki duyunun kullanılmasıyla
oluşur.Yani bir duyu diğer duyuyu ilgilendirmelidir.
Ör: Tatlı söz (tatlı: tatma; söz: duyma)
Keskin bakış (keskin: dokunma; bakış: görme)
Yumuşak ses (yumuşak: dokunma; ses:duyma)
12.ÇOK ANLAMLILIK
Dilimizde bir sözcük birbirinden farklı cümlelerde değişik anlamlarda kullanılabilir. Buna sözcüğün çok anlamlılığı denir.
Dil:
-Çorbayı sıcak içince dilim yandı. (Organ adı
olarak kullanılmış)
-Dil insanı rezil de eder, vezir de… (Konuşmalar,
sözler anlamında kullanılmış)
-Dünyanın en güzel dili Türkçedir. (lisan
anlamında kullanılmıştır.)
-Necip Fazıl’ın dili gayet sadedir. (Şiirlerinde
kullandığı anlatım tarzı)
-Terazinin dili kırılmış. (Bazı aletlerde uzun, yassı
ve oynak kısım anlamında kullanılmış.)
-Sanatın evrensel bir dili vardır. (İletişimi
sağlayan unsuz anlamında kullanılmış.)
Almak:
-Kitaplıktan bir kitap aldım."
-İş dönüşünde kızına bir hediye almış. (satın
almak)
-Irmak kenarındaki birçok köyü sel almış.
(götürmek, sürüklemek)
-Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur.
(yakalanmak, tutulmak)
-Bu iş yerine yeni memurlar alacaklarmış.
(işe, hizmete başlatmak)
-İlim Çin'de de olsa gidip alınız.
(edinmek, sahip olmak)
-Bu kutu bu kadar kitabı almaz.(sığmak)
-Işık gözümü aldı. cümlesinde (kamaşmak)
-Beni içeriye aldılar.(girmeye izin vermek)
13. ANLAM GENİŞLEMESİ:
Bir sözcüğün ifade ettiği anlamın dışına çıkarak
kapsamının genişlemesine anlam genişlemesi
denir.
Ör: “Yıldız” sözcüğü eskiden sadece gök cismi
olarak kullanılırdı. Şimdi ise “pop yıldızı, futbol
yıldızı” anlamında da kullanıyoruz.
Örneğin, “yüz” sözcüğünün ilk anlamı “surat’tır.
Ancak bu sözcük, zamanla "reklam yüzü"ndeki
Gibi "manken" anlamına gelmiştir.
SÖZ ÖBEKLERİ(SÖZ GRUPLARI)
1.YANSIMA SÖZCÜKLER
Doğadaki cansız varlıkların, hayvanların, makinelerin çıkardığı seslerin taklit edilmesiyle oluşan
sözcüklerdir.
İnsanlara Özgü Yansımalar:
Örnek
» Hapşu, hapşırık, hapşırmak
» Horr, horultu, horlamak
Hayvanlara Ait Yansıma Sözcükler:
Örnek
» Miyav, miyavlamak
» Hav, havlamak
» Mee, melemek
Cansız Varlıklara Ait Yansıma Sözcükler:
Örnek
» Şırıl, şırıltı, şırıldamak
» Hışır, hışırtı, hışırdamak
» Gıcır, gıcırtı, gıcırdamak
» Çatır, çatırtı, çatırdamak
Makine ve Araçlara Ait Yansıma Sözcükler:
Örnek
» Pat, patlamak » Vın, vınlamak » Zırr, zırıltı
* Yansıma sözcükler ad, sıfat, zarf ve fiil gibi çeşitli
türlerde kullanılabilir. Ayrıca cümlenin herhangi
bir öğesinde de yer alabilir.
Yansıma ad: Birden onu bir hıçkırık tuttu.
Yansıma sıfat: Kıtır krakerleri yemeye bayılırım.
Yansıma eylem: Kapının menteşeleri gıcırdıyor.
Yansıma zarf: Dere şırıl şırıl akıyor.
* Yansıma sözcükler ikileme görevinde de
kullanılabilir.
Örnek: tıkır tıkır, çıt çıt, şırıl şırıl, fokur fokur…
*Yansıma sözcükler, mecaz anlama gelecek
şekilde kullanıldıklarında yansıma anlamı ortadan
kalkar.
Örnek
» Toplantıda sıkıntıdan patlayacak gibi oldum.
» Öğrenci, fiilimsileri tahtada çatır çatır anlattı.
►Yansımada önemli olan ses taklidinin olmasıdır.
Ses taklidi yoksa kesinlikle yansıma olmaz.
Ör: Yatak gıcır gıcır edip durdu. (yansıma)
Etraf gıcır gıcır oldu. (yansıma değil)
“melemek, havlamak” gibi sözcükler oluşumu
sese dayandığı için yansıma iken “ötmek, kişnemek” gibi sözcükler oluşumu sese dayanmadığı
için yansıma değildir.
2.İKİLEMELER
SÖZ SANATLARI
Anlamı güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, yakın
anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin
tekrarıyla oluşan sözcük grubuna ikileme denir.
1. ABARTMA (MÜBALAĞA)
Bir şeyin niteliklerini veya bir olayı olduğundan fazla
büyüterek veya küçülterek anlatmaya abartma denir.
Örnek
» Çantayı taşımaktan kolum koptu.
» Bir ah çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı değirmeni yürütür
İkilemeler şu şekillerde oluşturulur:
Aynı sözcükler : güzel güzel, tatlı mı tatlı
Eş Anlamlı: akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli, kılık
kıyafet
Yakın anlamlı : yalan yanlış, doğru dürüst
Karşıt anlamlı : gece gündüz, er geç
Anlamlı + anlamsız : ufak tefek, eğri büğrü
Anlamsız sözcükler : ıvır zıvır, fosur fosur
Yansıma sözcükler : şırıl şırıl, fokur fokur
Durum eki almış sözcükler: el ele, günden güne
İsim Tamlaması Şeklinde: suyunun suyu, güzeller
güzeli...
M Harfi Eklenerek Oluşturulan: Ev mev, şaka maka,
para mara, kitap mitap, ders mers, iş miş…
2. BENZETME (TEŞBİH)
Anlatımı kuvvetlendirmek, sözün etkisini artırmak için
aralarında değişik yönlerden ilgi bulunan iki şeyden zayıf
olanın kuvvetli olana benzetilmesine benzetme denir.
Tam bir benzetmede dört temel unsur vardır:
► Benzeyen: Zayıf unsur.
► Benzetilen: Kuvvetli unsur.
► Benzetme yönü: İki unsur arasında benzetilen özellik
► Benzetme edatı: Benzetmede kullanılan “gibi, kadar”
edatlarıdır.
Örnekler:
Serkan
keçi
gibi
inatçı bir çocuktur.
Benzeyen Benzetilen B. Edatı B. Yönü
Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi.
Binalar kale gibi olduğundan içeri girilemiyordu.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Karısına yıllarca cehennem hayatı yaşattı.
Muavin,yolculara: Pamuk eller cebe!
3. KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS)
İnsan dışındaki varlıklara insana özgü özelliklerin
verilmesine kişileştirme denir. Bu sanatta hayvanlara,
bitkilere ve diğer varlıklara insana özgü özellikler
verilerek ifade daha çekici hâle getirilir.
*Güzel gitti diye pınar ağladı.
*Bir sarmaşık uyanıyordu uykusundan.
Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında.
* O çay ağır akar,yorgun mu bilmem,
Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem.
**İkilemelerle tekrarlar birbirinden farklıdır.
Tekrarlarda araya virgül girer; fakat ikilemelerin
arasına hiçbir noktalama işareti girmez.
Örnek
» Akşam, akşam, yine akşam… (Tekrar)
» Akşam akşam nereden çıktı bu maç. (İkileme)
** İkileme olan sözcüklerden biri ya da her ikisine
ekler getirilerek yapılabilir.
Ör: Beni baştan aşağı şöyle bir süzdü.
Onunla başa baş mücadele etti.
** İkilemeler cümleye değişik anlamlar katar.
Ör: Yüzüme acı acı gülümsedi. (kuvvetlendirme)
Gideli aşağı yukarı iki gün oldu. (ihtimal)
Ivır zıvır eşyaları atın. (değersiz)
Caddede sıra sıra ağaçlar vardı. (çokluk)
** İkilemeler kalıplaşmış sözcük grupları olduğu
için birbirleriyle ya da eş anlamlarıyla yer değiştiremez.
Ör: Senle aşağı yukarı iki yıldır dostuz. (ikileme)
Senle yukarı aşağı iki yıldır dostuz. (ikileme değil)
NOT: Deyimler de söz grubu sayılır. Cümlede anlam
başlığında açıklanmıştır.

4. KONUŞTURMA (İNTAK)
İnsan dışındaki varlıkları konuşturma, onların ağzından
söz söyleme sanatına intak(konuşturma) denir.
İntak (konuşturma), genellikle teşhis (kişileştirme) sanatı
ile birlikte kullanılır.
Örnek: » Deniz ve mehtap sordular seni: Neredesin?
» Akşam rüzgârları der ki Ali’ye:
“Gözler ileriye, gönül geriye…”
» Ben bir kelebeğim, minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.
Download
Study collections