SÖZCÜKTE ANLAM SÖZCÜKTE ANLAM ÖZELLİKLERİ GERÇEK (TEMEL) ANLAM Bir sözcüğün zihinde uyandırdığı ilk anlama gerçek anlam adı verilir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Bu yüzden sözlük anlamı da denir. Örnek » Karabaş, bir şeyin kokusunu aldı. (koku: Nesnelerden yayılan zerrelerin burunda uyandırdığı duygu) » Kör adama kimse yardım etmedi. (kör: Görme engeli) » Kitaplarını boş bir kutuya yerleştirdi. (boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan) YAN ANLAM Bir sözcüğün temel anlamından kopmadan kazandığı yeni anlamlara yan anlam denir. Yan anlam; genellikle bir sözcüğün gerçek anlamda karşıladığı varlığa şekil benzerliğinden dolayı, başka bir varlığa ad olarak verilmesidir. Örneğin: Ayakkabının burnu, uçağın kanadı, dağın eteği, makinenin kolu, köprünün ayağı, yokuşun başı, çekmecenin gözü, çocuğun ateşi, bıçağın ağzı, öğrenciyi yetiştirmek, testerenin dişi... Örnek » Bu kokuyu, annem de kullanır. (koku: Güzel kokmak için kullanılan esans) » Kör makasla kumaşı kesmeye çalışıyor. (kör: Keskinliği yeterli olmayan) » Bugün boşum, hiç işim yok. (boş: İşi olmayan, işsiz.) MECAZ ANLAM Bir ilgi veya benzetme sonucu sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı yeni anlamlara mecaz anlam denir. Mecaz anlamda kullanılan sözcükler genellikle soyut anlam kazanır. Örnek » Ortalıkta savaş kokusu vardı. (koku: Belirti, işaret) » Olaylara karşı kör ve sağırdır. (kör: Duyarlılığını yitirmiş) » Boş sözlerle beni oyalamayın. boş: Bir işe yaramaya TERİM ANLAM Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı anlama terim anlam adı verilir. Bazı bilim, sanat ve meslek dalları ile ilgili terimler: Örnek Matematik: Doğal sayılar, kare, köklü ifade Tiyatro: Sahne, perde, kostüm… Müzik: Nota, portre, sol anahtarı… Coğrafya: Meridyen, ölçek, izohips, Dünya, boğaz… Resim: Portre, palet, tuval… Futbol: Taç, faul, gol… » Bir sözcüğün terim olup olmadığı kullanıldığı cümleye göre değişir. Örnek » Camdan yansıyan ışık gözlerimi kamaştırdı. (Gerçek) »Sanatçımız, edebiyatımızın vazgeçilmez ışıklarından biridir.(Mecaz ) » Bugünkü dersimizde ışık konusunu işleyeceğiz. (Terim anlam) » Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam) » İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam) » Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam) » İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam) » Bir sözcük, birden fazla alanda terim oluşturabilir. Örnek ► Oyunun birinci perdesi bitti. (Tiyatro terimi) ►Kaz, perde ayaklı bir hayvandır. (Biyoloji terimi) ► Bilim, sanat ve meslek dallarının isimleri terim anlamlı değillerdir. Ör: Matematik dersinden yazılı olduk. Tiyatro, en sevdiğim alandır. Sanat, insana huzur verir. ► Terim anlam, yeni bulunan bir kavram, yeni bir terimle karşılanabileceği gibi, günlük hayatta kullanılan bir sözcüğe özel bir anlam verilerek de karşılanabilir. Ör: Adamın ağzında diş kalmamış. (gerçek anlam) Karadeniz ağzıyla konuşuyor.(terim anlam SÖZCÜKLER ARASI ANLAM İLİŞKİLERİ 1. EŞ ANLAMLI (ANLAMDAŞ) KELİMELER Yazılışları ve okunuşları farklı olmasına rağmen aynı anlamı taşıyan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler birbirlerinin yerine kullanılabilir. Eş anlamlılık çoğunlukla Türkçe sözcüklerle dilimize yabancı dillerden girmiş sözcükler arasındadır. Örnek » siyah – kara » cevap – yanıt » kalp – yürek – gönül » kelime – sözcük » ileti – mesaj » özgün – orijinal » dil – lisan » bellek – hafıza » uygarlık – medeniyet » al – kırmızı » misafir – konuk » fiil – eylem » model – örnek » ölçüt – kıstas – kriter » belgegeçer – faks » ilginç – enteresan » varsıl – zengin » yoksul – fakir 2. YAKIN ANLAMLI KELİMELER Yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan kelimelerdir. Örnek » basmak – çiğnemek – ezmek » tutmak – yakalamak » korkak – çekingen » saçmak – dağıtmak » dargın – küskün – kırgın » tanıdık – bildik Örnek » Çiçeklere basmak. » Çiçekleri çiğnemek. » Çiçekleri ezmek. » Yakın anlamlılıkta çoğu zaman sözcüğün cümledeki kullanımı belirleyici olmaktadır. Örnek “Yasaları çiğnemek” sözcük grubunda mecaz anlamda kullanılan çiğnemek sözcüğüyle basmakveya ezmek söz cüğü arasında yakın anlamlılıktan söz edilemez. 3. ZIT (KARŞIT) ANLAMLI KELİMELER Anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir.Anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir. Örnek » uzak – yakın » bulanık – berrak » kirli – temiz » ileri – geri » güzel – çirkin » iç – dış » soğuk – sıcak » sık – seyrek » iyimser – kötümser » inmek – çıkmak » sağ – sol » zengin – fakir » Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün zıt anlamlısı değildir. Örnek » gelmek – gelmemek (olumsuzu) » gelmek – gitmek (zıt anlamlısı) » kirli – kirsiz (olumsuzu) » kirli – temiz (zıt anlamlısı) » almak – almamak (olumsuzu) » almak – vermek (zıt anlamlısı) » Sözcüklerin karşıt anlamlı olabilmesi için her ikisinin de gerçek ya da mecaz anlamlı olması gerekir. Örnek » Dün akşam bize geldi. (gerçek anlam) » Bu işin sonu nereye gider? (mecaz anlam) Yukarıdaki cümlelerde gelmek ve gitmek birbirinin karşıtı değildir; çünkü gelmek gerçek anlamıyla, gitmek mecaz anlamıyla kullanılmıştır. 4. EŞ SESLİ (SESTEŞ) KELİMELER Yazılış ve okunuşları aynı olan; ama anlamları birbirinden farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler. Örnek Yol » Bu yolu takip etmemiz gerek. (yol: Bir yerden bir yere ulaşmak için üzerinde yürüdüğümüz yer) » Kardeşimle birlikte bahçedeki otları yolduk. (yolmak: Çekip koparmak) El » Telefonu bütün gün elinden bırakmadı. (el: Organ) » Eller ne derse desin, önemli değil. (el: Yabancı) ** Dilimizde düzeltme işareti ( ^ ) olan sözcüklerde okunuşları, yazılışları ve anlamları farklı olduğu için sesteşlik özelliği aranmaz. Örnek » Hava soğuktu kar yağıyordu. » Bu seneki kârımız iyi. » ama – âma » hala – hâlâ » adet – âdet * Bir sözcüğün temel anlamıyla yan anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz. Çünkü bu tür sözcükler arasında anlam bağlantısı kopmamıştır. Örnek » Karabatak suya daldı. (Gerçek anlam) » Uzmanlığını hangi dalda tamamladı? (Yan anlam) -" dal" sözcüğü sesteş değildir. » Bir sözcüğün temel anlamıyla mecaz anlamı arasında sesteşlik özelliği aranmaz. Örnek » Kuru otlar, bir kibrit değse tutuşuverecekti. (Gerçek) » Bu yazarın kuru bir anlatımı var. ( Mecaz anlam) - " kuru" sözcüğü sesteş değildir. 5. GENEL VE ÖZEL ANLAMLI KELİMELER * Söylenişte tekil olmasına rağmen anlamca geniş kapsamlı olan sözcüklere genel anlamlı sözcükler denir. * Anlamca daha dar kapsamlı olan sözcüklere ise özel anlamlı sözcükler denir. Örnek varlık – canlı – bitki – çiçek – papatya. GENEL . . . . . . ↔ . . . . . ÖZEL Yukarıdaki örnekte sözcükler genelden özele doğru sıralanmıştır. Buradaki sözcüklerin en genel anlamlısı “varlık”tır, en özel anlamlısı ise “papatya”dır. Yine bu örnekte “çiçek” sözcüğü, “bitki” sözcüğüne göre daha özel anlamlıdır; “çiçek” sözcüğü, “papatya” sözcüğüne göre daha genel anlamlıdır. 6. SOMUT VE SOYUT ANLAMLI KELİMELER * Beş duyu organımızdan en az biriyle algılayabildiğimiz varlıkları karşılayan sözcüklere “somut anlamlı sözcükler” denir. Örnek:Rüzgâr, yağmur, soğuk, sıcak, ekşi, acı (tat), çiçek, gürültü, aydınlık, karanlık, mavi, koku, uzun, deniz… * Beş duyu organımızdan herhangi biriyle algılayamadığımız kavramları ifade eden sözcüklere “soyut anlamlı sözcükler” denir. Örnek: Kin, iyilik, kötülük, nefret, kıskançlık, ayrılık, özlem, aşk, sevgi, acı (üzüntü), mutluluk, vicdan, umut, sevinç, keder… * Somutlaşma: Soyut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla somut anlam kazanmasıdır. Ör: Dedem çok iyi bir insandır. İyilerin ömrü çok olur. (Birinci cümlede “istenilen, beğenilen niteliklere sahip” anlamına gelerek soyut anlamıyla kullanılan “iyi” sözcüğü, ikinci cümlede “insanı” karşılayarak somut anlam kazanmıştır.) * Soyutlaşma: Somut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanmasıdır. Ör: Kafasını duvara çarptı. Bu kafayla başarılı olamazsın. (Birinci cümlede “baş” anlamında kullanılan “kafa” sözcüğü, ikinci cümlede “akıl, mantık” anlamında kullanılarak soyut anlam kazanmış.) 7. NİCEL VE NİTEL ANLAMLI SÖZCÜKLER Kavramların sayılabilen, ölçülebilen, azalıp çoğalabilen özelliklerini gösteren sözcüklere nicel anlamlı sözcükler denir. Örnek » Bu binadaki dairelerin oldukça geniş odaları var. » Ağacın uzun dallarını testereyle kestim. » Okul, yüksek binaların arasında kalmış. » Sırtında ağır bir çantayla güç bela yürüyordu. » İşyerime yakın bir ev satın almak istiyorum. * Varlıkların nasıl olduğunu, niteliğini gösteren; sayılamayan, ölçülemeyen bir değeri, özelliği ifade eden sözcüklere “nitel anlamlı sözcükler” denir. Örnek » Ekşi yoğurdu ayran yaparak değerledir. » Annemin lezzetli yemekleri burnumda tütüyor. » Güleç yüzüyle çevresine neşe saçıyordu. » Cimri insanların kimseye hayrı dokunmaz. » Okula yırtık ayakkabılarla gidiyordu. * Sözcükler cümle içindeki kullanımına göre bazen nicel bazen de nitel anlamlı olabilir. Örnek » Okul yıllarında onunla yakın arkadaştık. (nitel a.) » Stadyum evimize çok yakındı. (nicel anlam) Birinci örnekteki “yakın” sözcüğü “içten, sıkı” anlamında kullanılmıştır. İki arkadaş arasındaki yakınlık belli bir ölçü aletiyle ölçülemez. Bu yüzden yakın sözcüğü nitel anlamlı bir sözcüktür. İkinci örnekteki “yakın” sözcüğü ise, ölçülebilir bir özellik olduğu için nicel anlamlıdır. Evin stadyuma olan uzaklığı metreyle ölçülebilir. Örnek » Annesinin güzel gözleri vardı. (nitel anlam) » Bu işten güzel para kazanmışlar. (nicel anlam) Birinci örnekteki “güzel” sözcüğü, ölçülemeyen bir nitelik bildirdiği için nitel anlamlıdır. Gözlerin ne derece güzel olduğunu ölçen bir alet yoktur. İkinci örnekteki “güzel” sözcüğü ise “çok” anlamında kullanılmıştır. Paranın ne kadar kazanıldığı hesaplanabileceği için “güzel” sözcüğü nicel anlamlıdır. 8. AD AKTARMASI (MECAZIMÜRSEL) Bir sözcüğün benzetme amacı güdülmeden başka bir sözcüğün yerine kullanılmasıdır. Örnek » Seni şirketten aradılar. Yukarıdaki cümlede “şirket” sözcüğünde ad aktarması vardır. Burada şirkette görevli birinin, örneğin sekreterin araması söz konusudur. Ama cümlede “şirketten” sözü ile genel söylenip, özel anlam anlatılmak istenmiştir. Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir: İç-Dış İlişkisi: Bir varlığın dışı söylenerek içi ya da içi söylenerek dışı kastedilir. Örnek » Evi gelecek hafta taşıyoruz. (Evin eşyalarını) » Çayı ocağa koyuver. (Çaydanlığı) Bütün-Parça İlişkisi: Bir varlığın bütünü söylenerek parçası, parçası söylenerek bütünü kastedilir. Örnek » Sokağın ilk girişindeki apartmanda oturuyorum. (Apartmanın dairesi) » Herkes başının üstünde bir çatı olmasını ister. (Ev) Somut-Soyut İlişkisi: Soyut bir kavram söylenerek somut bir varlık kastedilir. Örnek » Düşük bir maaşla beş canı besliyor. (İnsan) Sanatçı-Eser İlişkisi: Sanatçının adı söylenerek eseri ya da eserleri kastedilir. Örnek » Biz Yahya Kemal’i okuyarak yetiştik. (Romanını) Yer (Şehir, Kasaba, Köy) – İnsan İlişkisi: Yer adı söylenerek insan adı kastedilir. Örnek » Takımı şampiyon olunca tüm Adana bayram etti. (Şehir halkı) » Törende bütün kasaba meydanda toplanmıştı. (Kasaba halkı) Şehir-Yönetim ilişkisi: Bir ülkenin başkenti söylenerek yöneticileri kastedilir. Örnek » Ankara bu olayda duyarsız kaldı. (Devlet yöneticileri) Yön – Bölge, İnsan İlişkisi: Yön adı söylenerek o yerde oturan insanlar kastedilir. Örnek » Batı’nın tavrını anlamak güç. (Avrupa ülkeleri) Bir Kap Söyleyip İçindekileri Çağrıştırma: Örnek » Bardağını bitir de sana çay doldurayım. (Çayını bitir) 9. DOLAYLAMA Söze etkileyicilik katmak için, tek sözcükle ifade edilebilen bir kavramı birden çok sözcükle ifade etmeye dolaylama denir. Örnek Tür adları için kullanılanlar: File bekçisi (kaleci), ince hastalık (verem), meşin yuvarlak (top), bacasız sanayi (turizm), delikli demir (tüfek), evin direği (baba), beyaz perde(sinema), beyaz cam (televizyon), ekmek kapısı (iş), baba ocağı (yurt, ev) Yer adları için kullanılanlar: Altın boynuz (Haliç), Kara kıta (Afrika), Yavru vatan (Kıbrıs), Güller diyarı (Isparta), Kızıl gezegen (Mars), Yedi tepeli şehir (İstanbul), Medeniyetler beşiği (Mezopotamya), Ege’nin incisi (İzmir)… Kişi adları için kullanılanlar: Ulu önder (Atatürk), Sanat güneşi (Zeki Müren), Minik serçe (Sezen Aksu), Cep Herkülü (Naim Süleymanoğlu)… ► Ad aktarmasında sözü kısma, dolaylamada ise sözü uzatma vardır. Ör: Konya, ayağa kalktı. (Konya halkı: ad aktarması) Beyaz önlüklüler geldi. (doktorlar: dolaylama) 10. GÜZEL ADLANDIRMA: İnsanlarda kötü, olumsuz duygular uyandıran bazı olay ya da durumun, güzel çağrışımlar uyandıran sözcüklerle anlatılmasıdır. Ör: Son yolculuk (ölüm), tarama özürlü (kel), ince hastalık (verem), görme özürlü (kör), tahtalı at (tabut), vatan borcu (askerlik), üç harfliler (cin), engelli (sakat), toplu (şişman), ölüm meleği (Azrail), kara dam(mezar). ► Güzel adlandırmaların çoğu aynı zamanda dolaylamadır. 11. DUYU AKTARIMI Herhangi bir duyu organına ait bir niteliğin başka bir duyu organıyla ilgili kullanılmasıdır. Ör: Acı bir çığlık duyuldu. (tatma-işitme) Sert bakışları vardı. (dokunma-görme) Yumuşak sesiyle bizi büyüledi. (dokunma-işitme) Kuru gürültüye yer yok. (dokunma-işitme) ► Duyu aktarımı en az iki duyunun kullanılmasıyla oluşur.Yani bir duyu diğer duyuyu ilgilendirmelidir. Ör: Tatlı söz (tatlı: tatma; söz: duyma) Keskin bakış (keskin: dokunma; bakış: görme) Yumuşak ses (yumuşak: dokunma; ses:duyma) 12.ÇOK ANLAMLILIK Dilimizde bir sözcük birbirinden farklı cümlelerde değişik anlamlarda kullanılabilir. Buna sözcüğün çok anlamlılığı denir. Dil: -Çorbayı sıcak içince dilim yandı. (Organ adı olarak kullanılmış) -Dil insanı rezil de eder, vezir de… (Konuşmalar, sözler anlamında kullanılmış) -Dünyanın en güzel dili Türkçedir. (lisan anlamında kullanılmıştır.) -Necip Fazıl’ın dili gayet sadedir. (Şiirlerinde kullandığı anlatım tarzı) -Terazinin dili kırılmış. (Bazı aletlerde uzun, yassı ve oynak kısım anlamında kullanılmış.) -Sanatın evrensel bir dili vardır. (İletişimi sağlayan unsuz anlamında kullanılmış.) Almak: -Kitaplıktan bir kitap aldım." -İş dönüşünde kızına bir hediye almış. (satın almak) -Irmak kenarındaki birçok köyü sel almış. (götürmek, sürüklemek) -Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur. (yakalanmak, tutulmak) -Bu iş yerine yeni memurlar alacaklarmış. (işe, hizmete başlatmak) -İlim Çin'de de olsa gidip alınız. (edinmek, sahip olmak) -Bu kutu bu kadar kitabı almaz.(sığmak) -Işık gözümü aldı. cümlesinde (kamaşmak) -Beni içeriye aldılar.(girmeye izin vermek) 13. ANLAM GENİŞLEMESİ: Bir sözcüğün ifade ettiği anlamın dışına çıkarak kapsamının genişlemesine anlam genişlemesi denir. Ör: “Yıldız” sözcüğü eskiden sadece gök cismi olarak kullanılırdı. Şimdi ise “pop yıldızı, futbol yıldızı” anlamında da kullanıyoruz. Örneğin, “yüz” sözcüğünün ilk anlamı “surat’tır. Ancak bu sözcük, zamanla "reklam yüzü"ndeki Gibi "manken" anlamına gelmiştir. SÖZ ÖBEKLERİ(SÖZ GRUPLARI) 1.YANSIMA SÖZCÜKLER Doğadaki cansız varlıkların, hayvanların, makinelerin çıkardığı seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir. İnsanlara Özgü Yansımalar: Örnek » Hapşu, hapşırık, hapşırmak » Horr, horultu, horlamak Hayvanlara Ait Yansıma Sözcükler: Örnek » Miyav, miyavlamak » Hav, havlamak » Mee, melemek Cansız Varlıklara Ait Yansıma Sözcükler: Örnek » Şırıl, şırıltı, şırıldamak » Hışır, hışırtı, hışırdamak » Gıcır, gıcırtı, gıcırdamak » Çatır, çatırtı, çatırdamak Makine ve Araçlara Ait Yansıma Sözcükler: Örnek » Pat, patlamak » Vın, vınlamak » Zırr, zırıltı * Yansıma sözcükler ad, sıfat, zarf ve fiil gibi çeşitli türlerde kullanılabilir. Ayrıca cümlenin herhangi bir öğesinde de yer alabilir. Yansıma ad: Birden onu bir hıçkırık tuttu. Yansıma sıfat: Kıtır krakerleri yemeye bayılırım. Yansıma eylem: Kapının menteşeleri gıcırdıyor. Yansıma zarf: Dere şırıl şırıl akıyor. * Yansıma sözcükler ikileme görevinde de kullanılabilir. Örnek: tıkır tıkır, çıt çıt, şırıl şırıl, fokur fokur… *Yansıma sözcükler, mecaz anlama gelecek şekilde kullanıldıklarında yansıma anlamı ortadan kalkar. Örnek » Toplantıda sıkıntıdan patlayacak gibi oldum. » Öğrenci, fiilimsileri tahtada çatır çatır anlattı. ►Yansımada önemli olan ses taklidinin olmasıdır. Ses taklidi yoksa kesinlikle yansıma olmaz. Ör: Yatak gıcır gıcır edip durdu. (yansıma) Etraf gıcır gıcır oldu. (yansıma değil) “melemek, havlamak” gibi sözcükler oluşumu sese dayandığı için yansıma iken “ötmek, kişnemek” gibi sözcükler oluşumu sese dayanmadığı için yansıma değildir. 2.İKİLEMELER SÖZ SANATLARI Anlamı güçlendirmek amacıyla aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan sözcük grubuna ikileme denir. 1. ABARTMA (MÜBALAĞA) Bir şeyin niteliklerini veya bir olayı olduğundan fazla büyüterek veya küçülterek anlatmaya abartma denir. Örnek » Çantayı taşımaktan kolum koptu. » Bir ah çeksem dağı taşı eritir Gözüm yaşı değirmeni yürütür İkilemeler şu şekillerde oluşturulur: Aynı sözcükler : güzel güzel, tatlı mı tatlı Eş Anlamlı: akıllı uslu, ses seda, güçlü kuvvetli, kılık kıyafet Yakın anlamlı : yalan yanlış, doğru dürüst Karşıt anlamlı : gece gündüz, er geç Anlamlı + anlamsız : ufak tefek, eğri büğrü Anlamsız sözcükler : ıvır zıvır, fosur fosur Yansıma sözcükler : şırıl şırıl, fokur fokur Durum eki almış sözcükler: el ele, günden güne İsim Tamlaması Şeklinde: suyunun suyu, güzeller güzeli... M Harfi Eklenerek Oluşturulan: Ev mev, şaka maka, para mara, kitap mitap, ders mers, iş miş… 2. BENZETME (TEŞBİH) Anlatımı kuvvetlendirmek, sözün etkisini artırmak için aralarında değişik yönlerden ilgi bulunan iki şeyden zayıf olanın kuvvetli olana benzetilmesine benzetme denir. Tam bir benzetmede dört temel unsur vardır: ► Benzeyen: Zayıf unsur. ► Benzetilen: Kuvvetli unsur. ► Benzetme yönü: İki unsur arasında benzetilen özellik ► Benzetme edatı: Benzetmede kullanılan “gibi, kadar” edatlarıdır. Örnekler: Serkan keçi gibi inatçı bir çocuktur. Benzeyen Benzetilen B. Edatı B. Yönü Çocuk tilki gibi kurnaz biriydi. Binalar kale gibi olduğundan içeri girilemiyordu. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Karısına yıllarca cehennem hayatı yaşattı. Muavin,yolculara: Pamuk eller cebe! 3. KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS) İnsan dışındaki varlıklara insana özgü özelliklerin verilmesine kişileştirme denir. Bu sanatta hayvanlara, bitkilere ve diğer varlıklara insana özgü özellikler verilerek ifade daha çekici hâle getirilir. *Güzel gitti diye pınar ağladı. *Bir sarmaşık uyanıyordu uykusundan. Geriniyordu bir eski duvarın sıvasında. * O çay ağır akar,yorgun mu bilmem, Mehtabı hasta mı,solgun mu bilmem. **İkilemelerle tekrarlar birbirinden farklıdır. Tekrarlarda araya virgül girer; fakat ikilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti girmez. Örnek » Akşam, akşam, yine akşam… (Tekrar) » Akşam akşam nereden çıktı bu maç. (İkileme) ** İkileme olan sözcüklerden biri ya da her ikisine ekler getirilerek yapılabilir. Ör: Beni baştan aşağı şöyle bir süzdü. Onunla başa baş mücadele etti. ** İkilemeler cümleye değişik anlamlar katar. Ör: Yüzüme acı acı gülümsedi. (kuvvetlendirme) Gideli aşağı yukarı iki gün oldu. (ihtimal) Ivır zıvır eşyaları atın. (değersiz) Caddede sıra sıra ağaçlar vardı. (çokluk) ** İkilemeler kalıplaşmış sözcük grupları olduğu için birbirleriyle ya da eş anlamlarıyla yer değiştiremez. Ör: Senle aşağı yukarı iki yıldır dostuz. (ikileme) Senle yukarı aşağı iki yıldır dostuz. (ikileme değil) NOT: Deyimler de söz grubu sayılır. Cümlede anlam başlığında açıklanmıştır. 4. KONUŞTURMA (İNTAK) İnsan dışındaki varlıkları konuşturma, onların ağzından söz söyleme sanatına intak(konuşturma) denir. İntak (konuşturma), genellikle teşhis (kişileştirme) sanatı ile birlikte kullanılır. Örnek: » Deniz ve mehtap sordular seni: Neredesin? » Akşam rüzgârları der ki Ali’ye: “Gözler ileriye, gönül geriye…” » Ben bir kelebeğim, minicik gövdeme yüklü Kaf dağı.