X-ışını Tarihsel Süreç • Kristal yapı analizi • X-Işınlarının keşfi • 1895 Wilhelm Conrad Röntgen • Nobel fizik ödülü 1901 Nature 53, 274 (1896) • X-Işınlarının difraksiyonu (kırınımı) • 1912 Max Theodor Felix von Laue • Nobel fizik ödülü 1914 • Sitzungsber. Bayer. Akad. Wiss. Munchen p. 303 (1912) • Yapı belirlenmesi • 1913 William Henry Bragg & William Lawrence Bragg • Nobel fizik ödülü (1915) Proc. Roy. Soc. A89, 248 (1913) X-ışını kristalografisi biyolojik uygulamaları • 1950 yılında DNA’nın çift sarmal yapısının X-ışınlarıyla Watson ve Crick tarafından aydınlatılması, replikasyonunun anlaşılması ile ilgili çalışmalara büyük katkı sağladı. • 1960 yılında Kendrew ve Perutz miyoglobin ve hemoglobinin 3D yapılarını çözerek, ilk kez proteinlerin mimari yapılarındaki karmaşıklığı ortaya koydular, orak hücreli anemisinin moleküler temeline de ışık tutarak büyük bir başarı elde ettiler. • Proteinler, enzimler, DNA kompleksleri ve virüsler gibi çok büyük biyolojik moleküllerin yapısı X-ışını kırınımı (XRD) yöntemi kullanılarak aydınlatıldı. Teknoloji ve makromolekül yapı analizleri • Son dönemde kristalografik yapı hesabının etkinliğini dramatik olarak artması, sinkrotron radyasyon kaynaklarının gelişimi, alan detektörlü veri toplama cihazları, krayo- kristalografinin gelişimi (80-120 K de veri toplama), kristal yükleme ve veri toplamada robotik sistemlerin kullanılması faz belirlemede yeni yaklaşımlar veri işleme, yapı çözümü ve arıtımında kullanılan ilgisayar yazılımlarının geliştirilmesi ile mümkün olmuştur. Son yıllarda, çeşitli protein-ligant, enzim-inhibitör komplekslerini de içeren farklı yapılar atomaltı çözünürlükte (0.85Å) çalışılmıştır. Bu çalışmalar, ko-faktör tanımlama ve inhibitör bağlama gibi enzimatik etkinliğin tanımlanmasında yapısal özelliklerin içyüzünün aydınlatılmasında yeni katkılar sağlamıştır. 3D analizleri • • • • Kristaloğrafi Kistaloğrafi büyük proteinler çalışılabilir Kırıstal yapı gerekli Fazla protein (~10 mg) gerekli Sıvı ortamda, hareketli proteinler çalışılmaz • • • • NMR Daha küçük proteinler (~30 kDa) çalışılır Büyük proteinler parça parça rekombinant üretilir Sıvı içersinde hareketli proteinler çalışılabilir Daha az proteinle çalışılabilir Proteinlerin veri bankaları • Protein veri bankasında (PDB) yaklaşık 70.000 kristal yapı depolanmıştır. Protein veri bankasındaki üç boyutlu makromoleküler yapılara ait verilerin çoğunluğu üç yöntemle elde edilmiştir. • X-ışınları kristalografisi (∼%86) • Nükleer manyetik rezonans (∼ %13) • Elektron mikroskobu (∼%0.4) ribozom tRNA filament mRNA Yaşam olaylarını moleküler düzeyde inceleyeceğiz. Yaşam nedir? Denge Yaşam ortamı: Su, proteinler, lipidler, karbonhidratlar ve nükleik asitleri ve bunlar arasındaki madde & enerji alışverişini öğrendiniz. Bu ilişkiler bilgi varlığında yönlenirse YAŞAM. Düzen Canlı hücre organizedir. BESLENME + ÇOĞALMA + KORUNMA(GÜVENLİK) Enerji DNA sentezi Destek ortam ve immünite Biyolojik sistemler yaşamlarını sürdürebilmek için kendilerine özgü yapıları oluşturmak, yenilemek ve bunlar için gerekli enerjiyi depolayıp gereğinde kullanmak ve türünün devamını sağlamak için çoğalmak zorundadır. Gerekli olan bilgiye KALITSAL BİLGİ denir. ds DNA’nın Özellikleri: -İplikler anti paralel. normal patolojik -Bir biri etrafına sarılıp çift heliks oluşturur (B-heliz Z helix) -Bazlar içte (hidrofobi) -A=T , G≡C non polar iç kısımda stabil. -İnsanda 14-73 mm/hücre, E.colide 1.6mm/hücre total uzunlukta -Her baz çifti 0,34 nm ve her dönü 3,4 nm (10bp), her bp için 36oC (hem EUK hem PRO’da aynı &süper helix oluşturmalı) -Çap 2 nm -2 oyuk tipi içerir 2,2 ve 1,2 nm’lik major ve minor oyuklar bp’lerin dışa açılan pencereleridir. -Melting Point (çözülme noktası) 85 oC’dır. GlC içeriği ile artar -Bouyant yoğunluğu (yüzme yağ)=1,66 ±0,098 (G+C rich için) -Ağırlığı her bp için ~618 D. (anyon formda) Replikasyon Transkripsiyon Translasyon DNA RNA Protein Moleküler Biyolojinin SANTRAL DOGMA’sı DNA Genm KAYIT TERCÜME İnsan genomundaki 3 milyar harf 24 000 gen’i ile milyonlarca protein’i şifreliyor b Gend Genz Genx DNA Çeşitleri: EUKaryot -Bakteri DNA’sının 102-105 katı -Proteinlerle örtülü (Paketlenmiş) interfazda DNA-Protein komp. =KROMATİN Eukromatin aktif (az yoğun) Heterokromatin inaktif (yoğun) PROkaryot -DNA’sı ufak (Ecoli=3.103.D) -Bir yerden membrana bağlı -Histon benzeri proteinlerle kaplı (+yüklü AMİNler değil) -Ekstra kromozal nitelikte DNA’lara sahip PLASMİD Antibiyotik EPİZOM Cinsiyet Faktörü COL.FAKT. Diğer bakteri türlerini yok eden -Ünik diziler halinde (Her genden tek kopya) -IVS içermez REPLİKASYON ÇATALLARI 5’ 3’ Ana DNA Replikasyon orjinleri Pol 3’ 5’ 5’ 3’ DNA Topoizomerazlar: Sadece dönü sayıları farklı DNA’lar “Tapolojik olarak izomer”dirler yada “TOPOİZOMER” dirler. Bu DNA’lar bir yada her iki ipliğinde bir kesik (çentik) oluşturularak yek diğerine çevrilebilirler. Bu çentiğin yapılıp tekrar onarılmasını gerçekleyen enzimlere TOPOİZOMERAZ’lar denir. Topoizomerazlar DNA’nın 2. yapısını (konformasyonunu-topolojisini) düzenliyorlar ve DNA ile ilgili her reaksiyonda rol alıyorlar: Replikasyon, transkripsiyon, paketleme. v.b.. RNA Çeşitleri: rRNA Rib Protein sentezi %80 tRNA AA ile aktive Protein sentezi %15 mRNA DNA’dan bilgiyi Protein sentezi %5 sn RNA RNA’nın kırpılması ( SPLICING) U1 6 Viruslar Primer RNA DNA replikasyonunda ATP Enerji Akçesi (Yüksek E ↑ bağ) Coenzim A Metabolik Yolun Anahtar enzimi 75 RNA Prot.Salgılama Kompleksi bileşeni M RNA RNase P’nin katalitik birimi Telomeraz RNA Telomer Sentezinin kalıbı Acaba yaşam RNA DÜNYASINDA’mı başladı? mRNA • • • • • • Hücre RNA’sının %5’i dir. Prokaryot mRNA ya göre ökaryot mRNA daha uzun ömürlüdür. Tek sistronlu Ribonukleoprotein yapılarını oluşturur. 3’ poly-A taşır.(Histonlar hariç) Ökaryot mRNA çekirdek içerisinde heterojen RNA olarak sentezlenir.(hnRNA) • hnRNA kırpılır, proteinlerle etkileşerek sitoplazmaya geçer. Bu aşamada poli-A’nın rolü vardır. mRNA • Ökaryot mRNA’ların 5’ ucunda genellikle 7-metil guanizin grubunun 5’- 5’ pirofosfat bağlantısıyla ikinci bir metillenmiş purin nükleotidine bağlanması. Kapsül (şapka) yapısı ortaya çıkar. • Kapsül mRNA’yı nükleaz enzimlerine karşı korur. • Protein sentezinin başlamasında ve yönlendirilmesinde rol alır. • Ökaryotarda kapsül yapısı ile başlangıç kodonu AUG arasındaki uzaklık değişkendir. • Kapsül çıkarıldığında protein sentezi durur ve mRNA yıkılır. Bilinen ökaryotik RNA’lara yenileri eklendi. • Primer transkript (ribozim): RNA kırpılmasından önce mRNA, rRNA veya tRNA öncülü görevi yapar. • Küçük nüklear RNA (snRNA): Splaysozomlarda (pre-mRNA’nın kesilmesinde rol alan protein-RNA kompleksi) yapısal ve katalitik görev alır. • SRP RNA: Sinyal tanıma partikülünün (SRP) bir bileşenidir. • Küçük nükleolar RNA (snoRNA): Nükleolusta ribozom alt birimi sentezi için pre- rRNA transkriptlerinin işlenmesinde görevli. • Küçük interferans RNA (siRNA): Genlerin ifade olmasının (ekspresyonun) düzenlenmesi. • Mikro RNA (miRNA): Genlerin ifade olmasının (ekspresyonun) düzenlenmesi. RNA Polimerazın tanıdığı Varsayılan diziler DNA kalıp (Kodlayan) ipliği DNA kalıp (Kodlayan) ipliği X= herhangi bir nükleotit PROTEİN SENTEZİ Başlama kodonu, AUG Küçük ribozomal alt eleman Büyük ribozomal alt eleman Protein Sentezi (Translasyon) 4 Fazda Gerçekleşir: I) AA aktivasyonu: Peptid bağı oluşumu ΔG =+3 kcal/mol (enerji gerektirir.) AA-COO¯ ile tRNA 3´OH arasındaki oster bağı için ΔG = -7 kcal/mol.dır. AA’lar tRNA’larına yüklenerek daha üst enerji durumuna getirilir. II) Prot.Sent.Başlangıcı : Daima AUG (Met) ile başlar. (Pro’da) N. Formyl - Met tRNA. (EUK’da) Başlangıç tRNA Met “GTΨGC” yok. Prot zinciri NH2 COOH’a büyür. III) Prot.Sent.Uzaması : Rib. mRNA üzerinde 5 3´ kayar. IV) Prot.Sent.Sonlanması: UAA,UGA,UAG’ye AA ve tRNA yok. Prot. ayrılır. Met.hidroliz olur. Bakteri Kromozomu • İnsan kromozomu ile kıyaslandığında: – – – – – – Tek sayıda, Çift iplikli, sirküler DNA yapısındadır. Haploid özellik gösterir. Hücre içinde nükleoid şeklinde bulunur. Sitoplazmadan nukleus membranı ile ayrılmaz. Türler arası kromozom büyüklüğü değişir. • En küçük M. genitalium (0,58 x 106 bp) • En büyük E. coli (5 x 106 bp) • Genomda birbiri ile ilişkili yapısal genler bir araya gelerek (operonlar) bir düzen içinde yerleşir. • Kromozom yapısı histonlar ile değil poliaminler (spermin, spermidin) ile oluşturulur. • Semi-konservatif şekilde replike olur. – Kromozom üzerindeki spesifik OriC baz dizisinden başlar. – Aşamalarında pek çok enzim görev yapar: • Helikaz: çift sarmal DNA yapısını tek sarmala çevirir. • Primaz: başlangıç için gerekli olan primeri (RNA molekülü) sentezler. • DNA bağımlı DNA polimerazlar: 5’ 3’ DNA sentezini sağlar. • Sentez sırasında her iki DNA dizisi kalıp olarak görev yapar. • İki zincirin zıt önde paralel yapıda olması nedeniyle replikasyon aynı anda iki yönlü olarak gerçekleşemez. – 5’ 3’ yönünde sentezlenen zincir kesintisiz (önden giden), – 3’ 5’ yönünde sentezlenen zincir ise kesintili kısa parçalar (okazaki segmentleri) halinde (arkadan gelen) sentezlenir. – Kısa parçalar DNA ligaz ile bağlanır. • Sentez sonrasında kromozom üç boyutlu yapısı topoizomeraz (giraz) enzimi ile sağlanır. PLAZMİTLER • • • • • • Vazgeçilmez olmayan özellikleri kodlayan genleri taşır. Bu genler selektif avantaj sağlayabilir. Otonom olarak çoğalırlar. Sirküler, çift zincirli DNA molekülüdür. Genellikle 1500-500 x 103 bp büyüklüktedir. Aynı hücrede birden fazla kopya ya da, birbirinden farklı olarak bulunabilirler. • Kromozoma integre olmaz. (epizom!!-F plazmit) Klonlanma vektörlerin en önemli öğesi olup, bakteri stoplazmalarında bulunan ve bakteri DNA’sından bağımsız olarak kendini eşleyebilme, çoğaltabilme özelliği taşıyan küçük dairesel çift iplikli DNA molekülleridir. Rekombinant DNA Teknolojisi : Klonlama Tekniği) (Gen 1) Gen İzolasyonu a) - mRNA cDNA b) - GenomRest.Frag.Gen Kütüphanesi 2) Uygun Gen Taşıma Aracı (vektör) a) - Plasmid’ler b) - Virüs’lar ( DNA) c) - Cosmid’ler (Plasmid +) 3) Genin Hücreye Sokulması a) - Plasmid veya viruslarla b) - Kimyasal Yönt. (DNA tuzaklama Ca-P) c) - Fiziksel Yönt. (-injekt: 0.5 pipet) d) - Füzyon (Lipozom,Eritrosit Hayaleti) ile 4) Geni İçeren Hücrenin Seçimi a) - Antibiyotikler dirençlilik b) - Bazı ilaçlar ( MTX ) dirençlilik c) - Seçici ortamlar Restriksiyon endonükleazları Bakterilerde bulunur. Bakterileri yabancı DNA’dan korur. Çift zincir DNA’yı özgün 4-6 bazı tanıyarak kırar. Polinduromik dizilerden yapışkan ve küt uçlar oluşturur. Bakteri Yapay Kromozomu (BAC) BAC vektörleri doğal olarak var olan büyük bakteri plazmidi olan F-faktörü üzerine kurulurlar. BAC vektörleri büyük DNA firagmentlerini klonlamada ve özellikle büyük genomların DNA dizilerinin eldesinde kullanıhrlar.Farklı türlerden alınan 100,000 ila 200,000 baz büyüklüğünde DNA parçalarının bakteride klonlanması ile olur. Klonlandığı zaman hücre içinde birçok kopyası oluşur. Maya Yapay Kromozomu (YAC) • Bir kromozomun önemli öğeleri olan telomerleri, sentromeri ve replikasyon başlangıç noktasmı içerirler. Çok büyük DNA (200-500 kb veya 12 Mb) fragmentlerini kabul edebilir. Oldukça kararlıdır ve insan genomunun haritalanmasmda, genomik kütüphanelerin yapılmasında etkili bir şekilde kullanılır. Memeli Yapay Kromozomu (MAC) • Memeli yapay kromozomları, kromozomların fonksiyonel bölgelerini (sentromer, telomer, replikasyon orijini) taşıyan ve hücreden bağımsız olarak çoğalabilen moleküllerdir.MAC yüzlerce kb büyüklüğünde genomik DNA taşıyabilir. MAC oluşumu en yakın örnek olan YAC'a göre çok daha zordur. Çünkü memeli telomeri maya telomerinden 10-100 kat; memeli sentromeri ise maya sentromerinden yaklaşık 1000 kat daha büyüktür. Memeli sentromer ve telomer dizilerinin çok fazla sayıda tekrarlanması da memeli yapay kromozomu oluşturulmasını zorlaştırır. İnsan Yapay Kromozomu (HAC) • HAC'lar, insan DNA dizileri, sentromer dizisi, telomer dizisi ve DNA replikasyon noktasına sahip olmalarından ve taşıma kapasitesinin diğer klonlama vektörlerine nazaran daha yüksek olması nedeniyle, gen tedavisi için avantajları olan bir vektördür. 6-10 megabaz büyüklüğündeki insan DNA'sini taşıması;.nedeniyle, transferi, liposomlar veya reseptörler aracılığı ile veya in vivo olarak oluşturulabilir. PCR&REAL TIME PCR (POLİMERAZ ZİNCİR REAKSİYONU) DNA nın kimyasal yapısı 1953 1866 .Bitkilerde kalıtımın esasları 1957 1963 Kornberg: test tüpünde DNA. Sanger :sekans prosüdürü. 1972 1966 Berg:ilk recombinat DNA molekülü. Genetik kod ilk konvansiyonel DNA bazlı deneyler 1980s PCR 1990s İlk gen tedavileri Genetik gıda mühendisliği ‘Dolly’ 2000 insan genomunun sekanslanması PCR Reaksiyonu? PCR reaksiyonunda üç temel basamak vardır ve çoğaltılmış ürün miktarı, bu üç adımın tekrarına bağlıdır. 1) Denatürasyon (90-95 °C) 2) Primer bağlanması (50-70 °C) 3) DNA sentezi (70-75 °C) Bu üç adım bir PCR siklüsünü oluşturur (Genetik Kavramlar S-515) PCR da kullanılan malzemeler 1) Kalıp DNA 2) Reaction buffer (x 2,5 µl) 3) forward primer (x 0,5 µl) 4) reverse primer (x 0,5 µl) 5) dNTP (x 4 µl) 6) MgCl2 (x 2,5 µl) 7) Taq Polimraz (x 0,25 µl) PCR’ın Sınırlamaları. • Kısa ürünlerin elde edilmesi • Kontaminasyona açık olma • Taq DNA polymerase giderek inaktive olur. Taq DNA Polimerazin, yari ömrü 92.5°'de 130 dk; 95°C'de 40 dk'dir. Bu nedenledir ki PCR'in sonlarina dogru olan sikluslarda aktivitesi sinirlanmaktadir. • Ortamda Fenol kalıntılarının bulunması PCR ı inhibe eder. • Yüksek ısının mutasyon etkisi. • Nükleotit ve primer azalması • Şelat oluşumu. Gerçek Zamanlı (Real-Time) PCR Son yılllarda PCR reksiyonlarında sıcaklık döngüleri sağlamak için kullanılan cihazların (thermocycler) hassas ölçüm aletleriyle birleştirilmesi, real-time PCR olarak adlandırılan yeni bir yöntemin gelişmesine neden olmuştur. Real-time PCR’da ürünlerin analizi reaksiyon sırasında yapılmaktadır. Bu nedenle, agaroz jel elektroforezi, DNA bantlarının mor ötesi ışık altında görüntülenmesi gibi işlemlerin uygulanmasına gerek kalmamaktadır. Real-time PCR ürünlerinin kalitatif ve kantitatif analizlerinde, diziye özgün olmayan floresan boyalardan yararlanılmaktadır. ya da diziye özgün problardan Gerçek Zamanlı (Real-Time) PCR Real-time PCR reaksiyon esnasında her bir PCR siklüsünde yeterli miktarda ürünün verdiği floresans ışığa göre çalışıp reaksiyonu aşama aşama sonuna kadar oluşan ürünü kontrol eden bir sistemdir. Işıma özelliğine sahip moleküller kullanarak PCR’ı oluşurken izleme ve miktar belirleme yöntemidir. GERÇEK ZAMANLI PCR’da, PCR devam ederken ortaya çıkan ürünler saptanmaya başladığı anda değerlendirmeye alınır. PCR’ın TEMEL FAZLARI Exponential Faz Linear Faz (yüksek farklılık) Plateu Faz (End-point) Floresan Prob Sistemleri Hidrolizasyon problar:TaqMan (PE Biosystem), Beacons, Scorpions Hibridizasyon problar: Light Cycler (Roche) DNA’ya bağlanan boyalar: SYBR Green SYBR Green (çift zincirli DNA ya bağlanmakta) Çift zincirli DNA ya bağlanmakta Çift zincirli DNA ya bağlandıkları sürece floresan emisyonu olmakta Spesifik olmayan bağlanmalar gerçekleşmekte Yoğun optimizasyona ihtiyacı yok TaqMan FRET (floresan rezonans enerji transferi) Fluorescent Resonant Energy Transfer molecular beacons real-time A Excitation B C FRET ANNEALING Amplicon Reporter Non-fluorescent Quencher Yeni Prob Sistemleri Peptide nucleic acids (PNAs) nükleikasit anologları (Tm 15) Minor Groove Binding (MGB) Locked Nucleic acid (LNA) Oligonüklotid riboz anoloğları “IN SITU” PCR PCR ile, lam üzerine tespit edilen enfekte hücrede bulunan mikroorganizmaya ait hedef DNA’nın amplifikasyonu ve sonucun “in situ” hibridizasyon ile gösterilmesidir. Geri (“Revers”) Transkripsiyon PCR • RNA-PCR olarak ta bilinen RT-PCR iki aşamalı olup RNA’dan tamamlayıcı DNA sentezi (geri transkripsiyon) ve tamanlayıcı DNA (cDNA)’nın da standart PCR yoluyla çoğaltılması aşamalarını kapsar. RT-PCR tek aşamalı bir reaksiyonla da gerçekleşebilir. T.thermophilus DNA polimerazı gibi bazı polimerazlar mangan varlığında hem RNA hem de DNA kalıp ipliklerini kullanabildiğinden tüm işlem aynı tüpte tek aşamada yapılabilmektedir. RT-PCR, mRNA veya viral RNA miktarlarının belirlenmesi ile RNA düzeyinde gen anlatımında oldukça duyarlı bir yöntemdir. PCR Kullanımı • • • • • • • • • • • • Onkogen araştırmaları Kalıtsal hastalıklarda taşıyıcı ve hasta tanısı Prenantal tanı Klinik örneklerde patojen organizmaların saptanması Adli Tıp (DNA parmak izi, vb.) Prob oluşturulması / klonlama / gen anlatımının araştırılması Dizilemede Bilinmeyen dizilerin tayininde Geçmişten gelen DNA molekülünün incelenmesinde RFLP analizinde (Restriction fragment lenght polymorphism) Tüp bebek çalışmalarında DNA-protein etkileşimlerinin araştırılmasında (footprinting) • Bakterilere GEN AKTARMA • Kalsiyum klorür ile muamele • Ard arda dondurup çözdürme • Kısa süre yüksek voltajda elektrik akımına maruz bırakma. Bu yolla fonksiyonel insan genlerini taşıyan transgenik bakteri, hayvan ve bitki üretilebilmektedir. • Tıp alanında hastalıkların tedavisi ve aşı çalışmalarında birçok insan ve virüs gen ürünü bakterilere sentez ettirilebilir. Escherichia coli • Glukoz Laktoz, maltoz… • Amino asitler Aminoasit sentezi lac operonu • lacZ • lacY • lacA β-galaktozidaz permeaz transasetilaz Retrovirus • ssRNA genom • RT Retrovirüs Genomu yapısal genleri ~10kb Poliadenilasyon sinyali Paketleme sinyali Promoter Gag - internal kapsid yapısal proteinleri Pol - RTaz, integraz, proteaz Env – zarf “envelope” proteinleri Hedef Gen Paketleme Sinyali Seçici Marker RNA i • • • • • • • RNA i, çift sarmal RNA’nın eşleniği olan baz dizilişine sahip genleri baskılaması veya tamamen aktivitesini engellemesidir. RNA i teknolojisi ile bir hücredeki herhangi bir proteinin üretimi spesifik olarak engellenebilmektedir. Bu durum özellikle bu proteinden yoksun mutantların üretilemediği durumlar için oldukça kullanışlı eşsiz bir yöntemdir. Protein kodlamayan genom bölgelerin (intronların) gereksiz DNA parçaları olduğu düşünülüyordu. Artık bu tür DNA’nın çoğunun RNA i elementlerini kodladığı anlaşılmıştır. Her bir küçük RNA i dizisi sadece bir geni değil, dizi benzerliğine sahip bir grup geni bile baskılayabilmektedir. Bu küçük RNA’ların ekspresyonu her bir genin ekspresyonuna göre bir hücrenin gelişimini sürdürmesinde çok daha önemli roller oynayabilir. Şu anda tüm bu sürecin nasıl işlediği aydınlatılmaya çalışılmaktadır. Anormal genlerden dsRNA’ lar Çoğalan virus’un dsRNA’ ları DİCER GENOM’UN SANSÜRÜ Hayvan ve bitki hücre_ lerinde yeni farkedilen BİR GEN SUSTURMA ( RNAi ) Mekanizması. Dicer RNA’ yı Kıyar Düzenleyici dsRNA’ lar C Lipid Vektörlerle sokulan Yapay dsRNA’ lar DİCER siRNA veya microRNA RNAi GEN EXP. Nasıl Baskılar Tek iplikli siRNA veya microRNA RNA’nı uyardıgı Susturucu Kompleks RISC Herhangi bir tehditkar gen ekspres edildiğinde hücre, RNAi mekanızmasıyla, diğer mesajlara hiç zarar vermeden sadece kötü amaçlı mRNA’ yı Tutuklu_ yor veya yok ediyor Eğer iki RNA ipliği tam Komplementer ise mRNA parçalanır RNA parçaları PROTEİN YAPILMAZ Hücre RNA iplik_ lerini Açar mRNA Uyumsuz RNA İki iplik uyumsuz ise RISC Ribozoma Yapışık kalır e TERS TRANSKRİPSİYON - İlk defa RNA Tümör virüslerinde gözlendi Nükleoproteinden ibaret virion, glikoprıtein Zar ile çevrili - DNA sentez inhibitörleri (MTX, Act.D.) nin RSV infeksiyonunu durdurması (DNA sent, virüs oluşumunu inhibe ederler.) Baltimor Rtase izole etti viruslarden & eş zamanlı olarak) ?(Provirus hipotezi) - Reverse Transcriptase (ters transkriptaz) Rtase : 50-70 molekül/virus, Polimerleme & Rnase H (Hibrit RNA’yı parçalama) aktivitesi, Primer gerektirir. Polimerleme 5' 3', substratı dNTP’ler, MW 150 kDa, 2 alt birimli, işlevi ( (RNA DNA) (hibrit (melez) RNA yıkımı (hidrolizi)) (DNADNA) ) Provirus Hipotezi: RNA Tümör V. DNA pro V. RNA Tümör V. Bu hipotezi için bilgiyi RNA DNA kaydeden enzim gerekli. Rtase Viral RNA (+) Rtase (RNaseII) RNA-DNA Melezi Rtase ss DNA ds DNA (viral)(-) (viral)(±) Proteinlerin canlılık özelliği varmıdır? DOĞAL İyonlayıcı Radyasyon ,,δ,x ışınları UV ışınları (T=T) Viruslar Tautomerik kaymalar DENEYSEL HNO2 (CU) Hidroksilamin Akridin Türevi Boya Baz Analogları İn vitro mutagenez GENERİK Sex hücrelerindeki mut. sonraki kuşaklar etkilenir üro-genital bölge korunmalı. SOMATİK Vücut hücrelerindeki mut. (örn.lenfosit) sadece bireyin yaşamı etkilenir. OLUŞMA MEKANİZMASINA GÖRE NOKTA MUT. TEK BAZ DEĞİŞİKLİĞİ ..UUUAAA.. ..UUAAAA.. HbS, HbC Hb Const.Spring P21 SONUÇTAKİ SÖZCÜKLERİN ANLAMINA GÖRE EKLEME veya (KAYMA) EŞ ANLAMLI YANLIŞ ANLAMLI ANLAMSIZ .UUUAAA EKLEME .UUUAUAA.. EKSİLME UAUAA Hb Wayne Hb Tours CGU CGC CGG AGA AGG ARGINİN ARG GLİSİN GLY UGA SON YOL AÇTIKLARI DURUMA GÖRE KAPALI OLUMSUZ ETKİLİ ÖLÜMCÜL EŞ ANLAMLI VE YANLIŞ ANLAMLI (BENZEN) YANLIŞ ANLAMLI (FARKLI A) ANLAMSIZ HbS AGAAGG HbC AGAAAA ARGLYS EKLEME EKSİLME O2 Oksitlenmiş Harf Serb.Radikal Hardal gazı G---G Çaprazları X, γ, pH sigara Zincir Kırıkları UV T—T dimerleri NO2 DOĞAL DNA Harf Değişikliği HASARLI DNA Lezyon Baz kopması (Eksilme) İplik koparılması & Baz değişikliği Yanlış baz C U, A HipoXant Sebep Isı & pH memelilerde 104 baz/gün Iyonize Radyasyon & Alkileyici Ajanlar (Nitrosoaminler vd.) Spontan deaminasyon, Nitrit, Nitrat vd. Ekleme & Eksilme İntercalat ajanlar (acridintürevi boyalar vd.) Cydobutan dimerler (T=T, C=T vd.) UV ışınlar Kroslinkerler çapraz bağlar (G/G) Kimyasallar (Hardal Gazı) Bleomisin vd. Işıkla aktifleşen psoralen türevleri Kimya Endüstrisi : Hidrokarbonlar, toz Metalurji Endüstrisi : HF, toz Termik Santraller : SO2, duman (zifir) Trafik : SO2, CO, Pb, HC, Ozon (siyanürden 10x zehirli) SERA ETKİSİ ASİT YAĞMURLARI (CO2, CO, CH4) (Zehirli gazlar soğuk(H2O) hava ile karşılaşınca OZON SORUNU 10-250 nm normalde dünyaya ulaşamaz Klor flora Karbon spreyi Sıcaklık artar pH artar Eksilme mutasyonu Nokta mutasyonu Eksilme mutasyonu Uvc artar. -Timin dimerleri -Çekirdek (DNA) hasarı -Protein hasarı Mutasyon Analiz Yöntemleri •Direk Mutasyon Analiz Yöntemleri Mutasyon analizi, çeşitli doku ve hücrelerden elde edilen DNA ve RNA molekülleri üzerinde, genlerin yapısı ve genlere bağlı bozuklukların mutasyonlarla ilişkisini anlamak amacıyla yapılan tüm moleküler uygulamaları kapsar. Mutasyon analizinin birinci aşaması olan DNA izolasyonu için çok farklı teknikler geliştirilmiş olmakla birlikte genelde ucuz ve toksik kimyasallar içermemesi nedeniyle Miller'ün tuzla çöktürme yöntemi kullanılır. Mutasyon tespitinde kullanılacak yöntemin seçiminde, hastalık ile ilgili mutasyon / mutasyonlann bilinip bilinmemesi önemli rol oynar. Bilinen mutasyonlann araştırılmasında direkt analiz yöntemleri kullanılır. Eğer hastalıkla ilgili gen biliniyor ve aynı hastalığın ortaya çıkmasında değişik mutasyonlar rol oynuyorsa, mutasyon tarama yöntemleri kullanılır (Direkt mutasyon tespiti). Hastalığa neden olan gen ve mutasyonlann kesin olarak bilinmediği durumlarda ise, hastalığın görüldüğü aile bireylerine ait DNA örneklerinde, şüpheli aday gen içinde veya yakınında polimorfizm gösteren referans noktası / noktalar analiz edilerek hastalıktan sorumlu gen veya kromozom tespit edilmeye çalışılır (İndirekt mutasyon tespiti). Hibridasyon Yöntemleri Amaca yönelik olarak seçilmiş olan herhangi bir DNA fragmanının, kendisine komplementer olacak şekilde hazırlanmış radyoaktif ve/veya floresans boyalarla işaretli problar ile birleşmesine hibridizasyon denir. Farklı amaçlara yönelik olarak hazırlanmış değişik hibridizasyon yöntemleri bulunmakla birlikte, temel olarak; Southern (DNA), Northern (RNA) ve Western (protein) blot olarak tanımlanan hibridizasyon teknikleri bulunur. Elektro blot, dot blot, slot blot gibi isimler alan, protein ve DNA transfer teknikleride vardır. •Western Blot Tekniği Western blot tekniği, santral doğma görüşüne göre; DNA'dan proteine doğru gerçekleşen genetik bilgi akışının son durağı olan proteinlerin tespit edilmesine dayanan bir tekniktir. Bu teknik kapsamında en dikkat çekici basamak, proteinlerin güçlü antijenik özellikleri dikkate alınarak söz konusu proteine karşı hazırlanan özgül monoklonal veya poliklonal antikorların kullanılmasıdır. Tek bir antijenik determinant'a (antikor ile etkileşen proteinin belli bir bölgesi yada grubu) karşı bile hazırlanabilen monoklonal antikorlar, diğer blotlama tekniklerinde kullanılan radyoaktif probların yerine kullanılan moleküllerdir. DİZİLEME Dizileme İçin Gerekli Olan Teknikler • Restriksiyon Enzimleri – DNA’yı parçalara ayırmada • Klonlama – DNA’yı 2-200kb’lık bazlık diziler halinde çoğaltma • Dizileme – Kısa DNA dizisinin okunması. – fluoresan maddeler ve jel-elektroforezi kullanılarak. • Dizilerin Birleştirilmesi – parçaların bir araya getirilmesinde kullanılan bilgisayarlı aşama. Maxsam-Gilbert Tekniği • Maxam-Gilbert kimyasal Yöntemi, DNA molekülünün belirli bazlara özgü spesifik kimyasallar kullanılarak kırılması esasına dayanır. • Bu teknikte, dizisi saptanacak DNA‘nın komplementer zincirleri birbirlerinden ayrılır ve sadece zincirlerden birisi kullanılır. Dizisi saptanacak zincir, 5' ucundan Polinükleotid kinaz enzimi kullanılarak radyoaktif 32P ile işaretlenir. • İkinci adımda; aynı havuza ait dört ayrı DNA örneği tüpüne, zinciri belirli nükleotidlerden kıran dört ayrı kimyasal reaksiyon uygulanır. Reaksiyon için belirli bir süre verilerek her tüpte farklı pozisyonlardaki hedef nükleotidlerden kırılmış nükleotidler elde edilir. Sonuçta kırıldığı noktaya göre hepsi 5' ucundan işaretli ancak boylan farklı bir dizi parçacık elde edilir • Pürin bazların kırılmasında Dimetilsulfoksid (DMSO) kullanılmakla birlikte bu kimyasal, adenine göre guanini daha etkin olarak metiller ve ısı uygulandığında zincir metillenmiş kısımdan kırılır. Asit ortamda ise bunun tersine adenince zengin zincir bölgesi kırılır. • Pirimidinlerin kırılmasında ise Hidrazin etkindir. Hidrazin, DNA yi hem sitozin hem de timin bölgesinden kırar ancak yüksek tuz konsantrasyonlarında yalnız sitozin kırılır. Maxam-Gilbert Dizi analiz tekniği; maliyet, hassasiyet ve işlem basamak sayısının fazlalığı nedeniyle dizi analizinden ziyade DNA footprinting olarak tanımlanan DNA ile assosiye protein bölgelerinin DNA üzerindeki konumlarını belirlemek için kullanılmaktadır Sanger Tekniği • Enzimatik DNA sentezine dayanan sanger DNA dizi analizi yönteminde, dizisi saptanacak olan DNA zinciri, yeni sentezlenecek DNAzinciri için kalıp olarak kullanılır ve sentez reaksiyonu, DNAPol-I ile kataliz edilir. • Yöntemde, kimyasal değişikliğe uğratılmış modifiye dideoksinükleotit trifosfatlar kullanılarak sentezlenecek bölgenin baz uzunluğu kadar sayıda ve farklı uzunluklarda dizi fragmanları elde edilir. Dideoksi Nükleotid Trifosfatlar' da (ddNTP) 3'OH grubu bulunmadığı için nükleotid ilavesi yapılamaz ve zincir sentezi durur. Zincir sonlanması için farklı floresans işaretli 4 farklı ddNTP ye ilaveten reaksiyon tüplerinde; ddATP, ddGTP ddCTP, ddGTP DNA Dizilemesinde Zincir Sonlandırma Metodu Voet Fig. 3-23 Sequencing 2 Sanger'in zincir sonlandırma tekniği esas alınarak otomatik DNA dizi cihazları geliştirilmiştir. DNA Dizilenmesinde Otomasyon Yeni Dizileme Metotları 1. MALDI-TOF Mass Spektrometri ile Dizileme 2. Hibridizasyon ile Dizileme 3. Pirodizileme 4. Atomic-Force Mikroskopisi 5. Tek Molekül Fluoresans Mikroskopisi 6. Nanopor Dizileme MALDI-TOF Mass Spektrometrisi Kullanılarak Dizileme MW spectrum of 33-mer 5’-ACT AAT GGC AGT TCA TTG CAT GAA TTT TAA AAG-3’ Hibridizasyon ile DNA Dizilemesi Bu strateji, bilinmeyen etiketli DNA parçasının tüm kısa oligonükleotidlere bağlanmasını (ör: 8-merlik 65,336 kombinasyon ) ve bilinmeyen dizinin bağlanma kalıbından görüntülenmesini İçerir. Prodizilemenin Temeli Basamak 1 Bir dizileme primeri tek zincirli, PCR ile çoğaltılmış, DNA kalıbına, hibridize edilir ve DNA polimeraz, ATP sulfurilaz, lusiferaz ve apiraz, enzimleri, adenozin 5´ fosfosülfat (APS) ve lusiferin substratları ile inkübasyona bırakılır. Basamak 2 İlk önce dört adet deoksinükleotidtrifosfat (dNTP) reaksiyona ilave edilir. DNA polimeraz deoksinükleotid trifosfatların, DNA zincire katılmalarını kataliz eder. Yapıya katılan dNTP ile orantılı olarak PPi (pirofosfat) açığa çıkmaktadır. Basamak 4 Bir nükleotid parçalayıcı enzim apiraz, sürekli olarak; yapıya girmeyen dNTPleri ve fazla ATP’yi parçalar. Parçalama bittiğinde, diğer dNTP eklenir. Basamak 5 Her bir işlem için dNTP’lerin eklenmesi bir kez gerçekleştirilir. Doğal deoksiadenozin trifosfat (dATP) DNA polimeraz tarafından etkin bir şekilde kullanılmasına rağmen, lusiferaz tarafından tanınmadığından deoksiadenozin alfa-tiyo trifosfat (dATPaS) kullanılmaktadır. Süreç devam ederken, kalıp DNA zinciri yapılır ve nükleotid dizisi pirogramdaki piklerin oluşturduğu sinyaller ile belirlenir. Pirodizilemenin Özeti Pirodizileme, DNA’nın enzimatik DNA sentezi ile dizilenmesidir, DNA dizisi sentezi sırasında açığa çıkan fotonların oluşturduğu sinyallerin şiddetine göre belirlenir . Adaptör taşıyan DNA fragmanlarının emülsyon bazlı PCR ile klonal amplifikasyonu. Prodizileme metodu. Polinükleotidlerin Nanopor Dizilemesi Bu yöntemde, tek zincirli polinükleotidlerin ince bir filmdeki nanopor boyunca ilerlemelerini sağlayan elektrik alan sonucu oluşan iyonik akım değişimi görüntülenmektedir. DNA’nın bir yön değiştiren alanda dizilemesi DNA E 2nm E E cos( wt )iˆ E sin( wt ) ˆ j Sonuçlar Geleneksel Sanger metodu yavaş, pahalı, ve kesin değildir. İnsan Genom Projesindeki dizileme 15 yıl almış tır. Nanopor dizileme daha hızlı, pahalı olmayan, kesin bir yöntemdir. 100 milyon bazın dizilemesi yaklaşık bir gün almaktadır, yüksek oranda kesinlik, örnek serilerinin çok zamanlı incelenmeleri sonucunda sağlanmaktadır. FISH (Floresns in Situ Hibridizasyon) Problar, sadece Nükleik asit hibridizasyonunda (Southern ve Northern blot) değil, aynı zamanda kromozom düzeyinde de kullanılır. FISH tekniğinde; lam üzerine fîkse edilmiş metafaz kromozomlarında, kondens (yoğun) halde bulunan DNA molekülü, burada denatüre edilir ve birbirinden açılan komplementer zincirler hedef diziye göre hazırlanmış floresans işaretli probun bu bölgeye girerek birleşmesine olanak sağlar. Floresans işaretli prob, hibridize olduğu zaman, kromozomlar floresans boyanın UV ışığı ile uyarılarak (eksitasyon) floresan mikroskopta görüntülenir. MİSMATEK (UYUMSUZLUK) ONARIMI : Eşlemeden hemen sonra uyumsuz baz varsa çok geniş bir proof-reading mekn. Uygulanır (mutater genler Yeni iplikte kusur yardımı ile Mut S ve Mutl) 1000 nükleotid çıkarılıp yeniden eşleme Muts yapılır. Çentigen yerine göre iplik çıkaran (3’&5’) enzim değişir. Mut L Mut L çentik atar İplik çıkarılır Onarım Kesip Çıkarma (EXCISION) Onarımı Baz çıkarma Nükleotid çıkarma Tanıma Endo Nükleaz Çıkarma Ekzo Nükleaz Yama yapma Polmeraz I Birleştirme Ligaz Rekombinasyonel Onarım Eşleme ONARIM BOZUKLUĞUNDA Xeroderma Pigmentosum (XP) : UV ışınlarına aşırı hassasiyet, T=T dimerleri onarılamıyor Deri kanseri %100, i/ 250.000 , 30 Yaş Ataxıa Telangiectasia (AT) : İlerleyen cerebellar ataksia Göz altında damarlar & el ayaklar X- ışınlarına duyarlılık Lösemi kromozom kırıkları, 1/40000 20 yaş Fanconi Anemisi : Kemik iliği kros-Linker’leri tamir edemiyor. Orta Avrupa’da 1/70000 iskelet anomalileri, kanama. Progeria : Erken yaşlanma Ölüm. Zihin faaliyetleri normal. Bloom Sendromu : Kromozom anomalileri, IgA & IgM , UV’ye duyarlık kanser Retina Blastoma : Retina kanseri, iyonlayıcı ışınlara duyarlı, krom.13’ün uzun kolu eksik bulunmuş. 2 gözde de varsa kalıtım tek gözde varsa mutasyon. 1/25000 Bu hastalıklar otozomal resesiftir. Sadece homozigotlarda görülüyor. Heterozigotlar taşıyıcı KANSER OLASILIĞI %100 Proteom Analizi • İnsanda 24.000 gen vardır. • İnsan genom projesinin en şaşırtıcı sonucu yüzlerce genin uzun bir süreç sonunda bakteri genlerinin insan genomuna karışması. • Spermlerde mutasyon sayısı yumurtanın iki katı kadardır. • Evrim daha çok erkek üzerinden ilerlemektedir. • Genomla proteom karşılaştırıldığında proteom 1000 kat fazla bilgi vermektedir. • Karaciğer hücresi ile beyin hücreleri aynı genetik bilgiyi içermesine rağmen protein içerikleri farklıdır • Sumo güreşçisi ile Paris Hilton %99.95 benzerlik. Genom-Proteom Proteom, hücrenin, organın veya organizmanın protein içeriğini tanımlar. Tüm izoformlarını ve post-translasyonal varyantlarını içerir. Zamana ve hücreye spesifiktir. Proteom kavramı, genom kavramından esas itibarıyla farklıdır: genom statiktir, bir organizma için çok iyi tanımlanabilirken, proteom iç ve dış uyaranlara yanıt olarak sürekli değişim halindedir. Proteomiks, proteomun identifikasyon prosesidir ve kıyaslamalı proteomiks iki durum arasındaki ( normal ve hastalık, yaşlı ve genç) ekspresyondaki farklılıkları tanımlar. Genomiks ile kıyaslandığında proteomiks çok daha kompleksdir. Amplifikasyon stratejisi yoktur ( yani genomiksteki PCR gibi ) bu yüzden proteomiksteki tek mücadele analitik tekniklerin duyarlılığını artırmaktır. Ayrıca, protein düzeylerinin kantitasyonu çok zor bir iştir ve mevcut yöntemler istediğimiz kadar güvenilir değil. Genomiksin arkasında mikroarray ve PCR gibi standart teknikler var. Proteomiksin arkasında benzer bir standart teknoloji yoktur. Bir proteomu doğru bir şekilde analiz etmek için kompleks ve geliştirilecek bir teknolojinin birleştirilmesine gereksinim vardır. Niçin proteomiks çalışılır? • mRNA ekspresyon düzeyleri, protein ekspresyon düzeyleri ile iyi korele edilemez, • mRNA düzeyleri, kodlanmış proteinin aktivitesini yansıtmaz, • mRNA düzeyinde proteinlerin post-translasyonal modifikasyonları ile ilgili bilgi sağlanamaz. • Genom ve Proteom = komplementer veri sağlar. Kıyaslamalı proteomiks çalışmalarının amacı: • Normal biyolojik süreçlerin ve hastalıkların altında yatan mekanizmaların tanımlanması (inflamasyon, erken renal veya hepatik yetersizlik, beslenme bozuklukları ve toksikoloji), • Vücut sıvılarında, hücrelerde veya doku biyopsilerinde diyagnostik ve prognostik hastalık markerlerinin tanımlanması, • Hastalık progresyonunun izlenmesi ve sub-klasifikasyonunu, • Yeni tedavi stratejilerinin belirlenmesi, • Vücut sıvı örneklerinin veya doku biyopsilerinin orijinlerinin belirlenmesi, • Sıvı, hücre veya dokularda protein fenotiplerinin ve posttranslasyonal mod. belirlenmesi (Apolip.A ve J, haptoglobin), • İmmünoglobulin klonlannın araştırılması (genetik otoimmün, enfeksiyonel veya neoplastik hast. Örn; MS, hemolitik anemi, Lyme has.,B-hepatit, limfoproliferatif hastahklar). Proteom Analizinde Kullamlan Genel Strateji: • Örnek Hazırlığı: Ekstraksiyon, solübilizasyon, fraksiyonlama, DNA’nın uzaklaştırılması, yaygın bulun ana proteinlerin uzaklaştinlması. • Protein ve/veya Peptitlerin Tanımlanması (identifikasyonu): Elektroforeze dayah tekniklerin kullanımı;lD-Elektroforezi, IEF ve 2DElektroforezi, kütle spektrofotometresi (MES/MALDI-TOF), ELISA (enzim linked immunosorbent assay ), WB ve kromotografik metodlar gibi. • Biyoinformatik: Jel analizi software ve protein veri tabanlannın kullanımı, veri tabanlanmn geliştirilmesi ve standardizasyonu, karşılaştırmalı veri analizi. Protein-protein ve protein-ligand etkileşimleri ve etkileşim bölgeleri. Baglantı arayüzlerin ortaya çıkarılması ve modellemeler. PROTEİN VE/VEYA PEPTİTLERİN TANIMLANMASI (İDENTİFİKASYONU): Elektoforetik metotlar Elektroforez; çözeltideki iyonlann elektrik akıminın tesiri ile meydana gelen hareketlerini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Elektriksel alan içerisindeki göc; elektrik akımının şiddetine, net yüke, molekülün şekline, solüsyonun iyonik gücüne, viskozitesine ve sıcaklığına bağlıdır. Göc hızı, protein molekülü üzerindeki yükün büyüklüğü ile doğru orantılıdır. İyonik bileşiklerin iyonlaşması, elektroforezin temelini oluşturur. Zıt yükteki elektrotlara doğru farklı hızlarda hareket eden değişik yükteki iyonlar elektriksel alanda birbirinden ayrılırlar. Elektroforez, ayrılması istenen iyonlan ihtiva eden bir çözelti ile kağıt, nişasta agar, selüloz asetat ve poliakrilamit gibi inert bir taşıyıcı materyalin teşkil ettiği bir sistemde de yapılabilir. Protein üzerindeki yüklerin birbirini dengelediği pH’ya o proteinin izoelektrik noktası (pI) adı verilir. Bu pH’da proteinler hem anod, hem katottan aynı kuvvetle çekildikleri için proteinlerin bu pH’daki hareketleri sıfır olur. Elektroforez çeşitleri • Kullanılan ayırma ortamının cinsine göre çeşitli elektroforez teknikleri kullanılmaktadır. • Kağıt elektroforezi, • Selüloz asetat elektroforezi, • Agar jel elektroforezi, nişasta jel elektroforezi, • Poliakrilamid elektroforezi (Native ve SDS’li), • İzoelektrik odaklama (IEF) ve 2D-Elektroforez bunlar arasında sayılmaktadır. İzoelektrik Odaklama (IEF): İzoelektrik odaklama, bir pH gradiyetinde yapılan elektroforezdir. Bunun için makromoleküller (+) ve (-) yüklere sahip olduklan müddetçe gradient boyunca izoelektrik noktalanna (pI) rastlayan pH’ya kadar göç ederler. İzoelektrik noktada net elektriksel yük sıfırdır. pH gradienti düüşük molekül agırlıklı amfoterik maddelerin (amfolitler) yardımıyla oluşturulur. Eğer elektroforezde kullanılan tampon sistemi yerine anotta kuvvetli bir asit, katotta da kuvvetli bir baz kullanılır ve aradaki jel ortamına da gerektiği kadar amfolit solusyonu katılırsa amfolitlerin anoda yakın kısmında (+) katoda yakın kısımda (-) net yükleri olur. Bundan dolayı elektrik verildiginde bunlar anot ve katot tarafma itilerek merkeze doğru hareket ederler. Bu hareketleri sırasinda çevresel ortamın pH’ının kendi izoelektrik noktalanna eşit oldugu bölgelerde hareketsiz kahrlar. Bundan dolayı, en asidik amfolitler katoda yakın olacak sekilde izoelektrik noktalarına göre sıralanırlar. Bunun sonucu jel içinde anottan katoda doğru azalan bir pH gradienti oluşur. Örnek yürütüldüğünde proteinler izoelektrik pH’sına geldiği anda net olarak yüksüzleşir. Hareket etmez ve o noktada odaklanır. YAŞLANMA SÜRECİ • • • • • Moleküler yaşlanma Hücre yaşlanması Doku ve organ yaşlanması Bireysel yaşlanma Toplumsal yaşlanma HÜCRE YAŞLANMASI (SENESCENCE) Genetik saat teorisi Telomer-telomeraz teorisi Yıkıcı hatalar ve hasarlar teorisi • • • • • DNA hasarı ve onarımı Telomerlerin kısalması Oksidatif hasar Mitokondriyal hasar Lizozomlarda olan değişiklikler Genetik Saat Teorisi • Yaşlanma genetik olarak kodlanmıştır. • Genetik saat replikasyon, bölünme sayısına bağlıdır. Destekleyici Bilgi Farklı hücrelerin ve türlerin yaşam sürelerinin farklı oluşu. Kanserleşme, yaşlanmanın durması ve replikasyonun devam etmesi. Farklı Yaşam Sürelerinin Nedeni • Genetik faktörler • Beslenme alışkanlıkları ve enerji tüketimi • Dokular arası farklılık • Çevre faktörleri • Farklı replikasyon aktiviteleri Memeli hücrelerinin çoğalma kapasiteleri sınırlıdır. 40-60 bölünme geçirebilirler. Normal hücreler ölümlü. Kanser hücreleri ölümsüz. Kültür Ortamında; • İnsan fibroblastları 50±10 • Fare fibroblastaları 15±5 • Down Sendromlu kişinin fibroblastları 40 ±15 kez bölünebilir. Metabolik ve genetik hastalıklarda replikasyon sayısı düşüktür. Yıkıcı hatalar ve hasarlar teorisi 1) Serbest radikal hasarları 2) Bilgi aktarım hataları 3) Genlerde ve yazılımlarında değişiklikler Doğal Koruyucular (Antioksidanlar) Endojen Süperoksit dismutaz Katalaz Glutatyon Peroksidaz Eksojen Beta karoten E vitamini Selenyum Askorbik asit (C vitamini) Antioksidan azalmasıyla Lipofuksin pigment artışı ve yaşlanma Bilgi aktarımında hatalar • DNA sentezinde hatalar; Polimeraz aktivitesinde yavaşlama ve hatalar, genç MRC-5 hücrelerinde replikasyon hızlı, yaşlılarda yavaş. • Mutasyonlar • DNA onarımında yavaşlama ve hatalar • RNA sentezinde hatalar • Ribozomal hatalar • Protein sentezinde hatalar Gen yapısı ve ifadesinde değişimler • Nukleus DNA’sında değişim • • • • • • Kaybolma (delesyon) Çeviri hataları Çoğalma hataları Rekombinasyon hataları Metillenme hataları Translasyon hataları • Mitokondri DNA’sında değişim ve enerji metabolizması Yaşlı hücre morfolojisi Sitoplazma; Lipofuksin pigment granülleri Mitokondrilerde dejenerasyon Metabolizma Nükleus; son ürünleri Membran düzensizliği Binüklear hücrelerde artış Neden yaşlanıyoruz? Uzun yaşam olabilirmi? Bu soruların yanıtları bazı yeni araştırmalara göre kromozom uçlarındadır. Telomer Telomer ökaryotik hücrelerde kromozom uçlarında yer alır ve çok sayıda “TTAGGG” dizi tekrarı içeren heterokromatin yapılardır. İnsan telomerleri yaşa ve hücre tipine göre ~6-12 kb uzunluğundadır. Her replikasyon sırasında telomer bölgeleri 50-100 baz çiftini kaybeder. Telomerlerin fonksiyonları • Hücrelerin biyolojik saatleridir. • Genetik bilgi taşımazlar. • Hücre içerisinde kromozom dolaşmasını ve yapışmasını önlerler. Hücre bölünmesi sonrası TELOMER kaybı saatli bomba Genetik Telomerlerin boyunu uzatarak sürekli gençlik ve yaşam sağlanabilir mi? İnsan telomerazı; • RNA, • Ters transkriptaz (RT), • Protein molkülleri içerir. Telomeraz ve senesens Telomeraz yaşlanmaya gidişi geri döndürecek mi? Bunu zaman gösterecek… Telomer-telomeraz 5’……TTAGGG……3’ kromozom uçlarında tekrarlanan dizi TELOMER. Telomer ne işe yarar? 1) DNA’daki tek zincirli uçları korumak, uzun yaşamak ve ölümsüzlük 2) Kromozomları yeni düzenlemeden korumak 3) Kırık kromozomların yapışmasını önlemek TELOMER • Doğumda 1000-2000 kez tekrarlanan TTAGGG dizisi • Her hücre bölünmesinde bir miktar kısalır. Kısalma belli bir noktaya ulaşınca bölünme durur. İnsan hücrelerinde yaklaşık 100 hücre döngüsünden sonra telomer uzunluğu kritik noktaya ulaşır ve bölünme durur. Hücresel yaşlanma ve ölüm olur. Telomeraz • • • • Kısalan telomerleri uzatan enzim Ribonükleoprotein (RNA + protein) molekülünden oluşur. 159 nükleotid RNA içerir. Bu RNA dizisi telomer ucundaki tekrarlanan diziye komplementerdir. CAAUCCCAA (telomeraz) ..……TTAGGG……….. • Ters transkriptaza (RT) benzerdir. • Telomeri yaklaşık 10000 nükleotit çifti kadar uzatır. • Telomer boyu ve telomeraz aktivitesi hücrenin bölünme sayısını etkiler. • Bir çeşit moleküler saat olarak iş görür. • Doğumda 15000 bç olan telomer her bölünmede 25-200 bç kısalır. Telomeraz aktivitesi • Embriyonik hücrelerde, • Üreme hücrelerinde, • Sürekli çoğalan hücrelerde (hematopoetik kök hücreleri, aktif lenfositler, intestinal hücreler), • Kanser hücrelerinde görülür *Somatik hücrelerde aktivite yoktur. Klonlama ve telomer uzunluğu Dolly doğduğunda telomeri kısaydı ve yaşlı doğmuştu. Telomer kaybı yaşlanma ile ilişkilidir. Progeria (hızlı yaşlanma) hastalığında ciddi telomer kısalması söz konusudur. Oksidatif hasar Hücrelerde enerji ihtiyacını karşılamak için oksijen kullanılması sırasında (oksidasyon) serbest radikaller oluşur. Serbest radikaller • Membran lipitlerine • Proteinlere • DNA’ya • Karbohidratlara etki ederler. Hücrede reaktif oksijen türlerinin (ROS) artışı hücre hasarına neden olur. Serbest radikallerin hücredeki etkileri DNA hasarları Hücrenin enerji üretim merkezi MİTOKONDRİ UZUN YAŞAM GENİ SİRTUİN Sir2 NAD’yi kofaktör olarak kullanarak proteini deasetile eder. Geç ve genç ölüm Metabolizmayı hızlandıran büyüme hormonları ve IGF Ömrü kısaltır ÖMÜR UZATAN FORMÜL • • • • • • Düzenli egzersiz Aşırıya kaçmayan tehlike (az adrenalin) Temiz çevre ve hava Doğru beslenme Kalori kısıtlaması Sağlam genetik miras BİYOSENSÖR • Biyosensörler biyolojik tepkimelerde hedef analitleri denetlemek için kullanılan küçük algılayıcı cihazlardır. Birbiri içine geçmiş biri biyokimyasal diğeri elektrokimyasal özellikteki iki çeviriciden oluşmaktadır.Biyokimyasal kısmın görevi analizlenecek maddeyle etkileşerek onu tanımaktır. Bu tanıma olayının sonucunda bir biyokimyasal ürün de oluşabilmektedir. Biyosensörün ikinci kısmı olan elektrokimyasal kısım ise bu tanıma olayını okunabilir (ölçülebilir) bir sayısal değere çevirmekle görevlidir. DNA BİYOSENSÖRLERİ • Biyosensör tasarımında kullanılan dizi tanıma yüzeyleri, bilinen elektrokimyasal biyosensörlere yeni boyutlar kazandıracak ve gelecekte hasta başında veya doktor gözetimindeki analizlerde önemli bir rol oynayacaktır. • Tanıma yüzeyi olarak DNA’nın kullanıldığı biyosensörlere DNA biyosensörleri adı verilir. DNA tanıma yüzeyleri, dizisi belli hibridizasyon olaylarının izlenmesinde veya bu yüzey ile etkileşime giren analizlenecek maddelerin (karsinojen madeler, ilaçlar, vb.) tayininde kullanılabilir. DNA Biyosensörleriyle DNA Dizi Algılama Yöntemleri • Herhangi bir hastalığı, kalıtsal bir davranışı ya da bakteri ve virüslerinin patojenitesini simgeleyen bir prob DNA dizisinin, bu diziye karşılık gelen hedef diziyle oluşturduğu çift sarmalın biyokimyasal yapısı tanınma olayını mümkün kılmaktadır. • Elektrokimyasal DNA biyosensörleri • Çevre analizlerinde • DNA-ilaç etkileşim tayinlerinde • Bulaşıcı ve kalıtsal hastalıkların tanısında kullanılabilir. • Hibridizasyon tayinlerinde kullanılan çeşitli immünokimyasal ve voltametrik metodlar karşılaştırıldığında birkaç örneğin çalışıldığı durumda voltametrik yöntemlerin daha hızlı yanıt verdiği gözlenir, ancak büyük miktarda bir seri benzer örnek analizlenecekse, iyi bir otomasyona sahip immünokimyasal tekniklerin kullanılması daha uygundur. • Diziye özgün DNA biyosensörü, DNA bazlarının hibridizasyonuna dayanan çevirim sistem ve DNA probundan oluşmmaktadır. • Elektrokimyasal DNA biyosensörleri, aranan hedef dizisinin komplementeri 20-40 baz uzunluğunda sentetik tek sarmal DNA (ssDNA) oligomerin (veya “PROB“ olarak isimlendirilir), elektrot yüzeyine bağlanmasına dayanmaktadır. Hedefi içeren bir örnek çözeltisine sensörün uygulanması, ile elektrot yüzeyinde hibrit oluşur. Oluşan hibritin saptanması • Elektroaktif indikatör aracılığıyla (örneğin bir redoks-aktif katyonik metal kompleksi) yapılan tayindir. Bu yöntemde yüzeyinde hibrit oluşan elektrot indikatörü içeren çözeltiye daldırılır ve indikatörün hibrite bağlanma düzeyi belirlenir. (İndikatöre dayalı DNA dizi algılanması, ya DNA’ya interkale olabilen (metal kompleksleri, antibiyotikler) veya DNA dizisindeki bazlarla özgün olarak etkileşen (MB, Ru(bpy)33+, vb.) elektroaktif maddeler (indikatör) ile tayin edilebilmektedir). • DNA bazlarından elektroaktif olan Guanin bazının 1.0 V’ da verdiği yükseltgenme sinyalinden saptanabilir (Elektrot yüzeyinde oluşan hibrit ile etkileşen indikatörün neden olduğu artan veya azalan elektrokimyasal yanıt hibridizasyonun tayinine yönelik bir sinyal olarak kullanılır). DNA Dizi Algılama Yöntemlerinin Kullanım Alanları • Kalıtsal ve Bulaşıcı hastalıkların Tanısında • Kan, serum, doku, hücre vb. gibi biyolojik materyallerden bakteri, virüs, parazit ve mantar kökenli hastalıklar ve pek çok kalıtsal hastalıklara neden olan mutasyonların saptanmasında kullanılmaya başlanmıştır. • Elektrokimyasal DNA biyosensörleri, kalıtsal ve infeksiyon hastalıkların tanısında bilinen rutin analiz yöntemlerine göre alternatif olarak daha hızlı, ucuz ve kolay bir yöntemdir. • Son yıllarda Çip Üzerinde Laboratuar Teknolojisi (Laboratory on a Chip) olarak adlandırılan teknik üzerinde önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu yeni teknolojinin amacı; tek bir çipte tüm genomun izlenmesini ve binlerce gen arasındaki etkileşmenin aynı zamanda belirlenmesini sağlayabilmektir. Bu teknolojinin esası biyosensörlere dayanmaktadır ve bu çipler küçültülmüş DNA biyosensörleridir. • Çevre Sağlığını Tehdit Eden Çeşitli Mikroorganizmaların Tayininde • Çevre sağlığını tehdit eden özellikle doğal su kaynaklarında vs çeşitli bulaşıcı hastalıklara yol açan mikroorganizmaların tanınması için geliştirilen biyosensörlerinin tasarımı nükleik asit hibridizasyonuna dayalıdır. Mikroorganizmaya ait bilinen bir DNA dizisinin, karşılık gelen hedef diziyle bilinmeyen bir DNA örneği içersinde oluşturduğu baz çiftinin biyokimyasal yapısı bu olayı mümkün kılmaktadır. Fiziksel sinyal çeviricilerin yüksek duyarlılığı ve DNA hibridizasyonunun yüksek seçiciliği, elektrokimyasal biyosensörleri çevre analizlerinin vazgeçilmez bir parçası kılmaktadır. • Biyolojik ve Kimyasal Silahların Tayininde • DNA’nın bazı kimyasal maddelerle ve tepkimelerle (ilaç, çevresel atıklar, radyasyon vs..) etkileşmesi ve geliştirilen yeni yöntemlerle bunun incelenmesi ; yeni ilaç tasarımı, çevresel atık analizleri, çeşitli kimyasal ve biyolojik silahların tayinine yönelik yeni yöntem geliştirme açısından önemlidir. • Son yıllarda biyolojik silah amaçlı kullanılan, genetik modifikasyona uğramış mikroorganizmalar, elektrot yüzeyine tutturulan prob dizi ile hibridizasyon sonucu, sinyal farklılaşmasından yola çıkılarak tespit edilebilmektedir. • Günümüzde kimyasal silah amaçlı kullanılan özellikle organofosfat bileşimine sahip pek çok maddenin, DNA’ya verdiği hasardan yola çıkarak ya da direkt enzim teknolojisi yöntemleriyle saptamak mümkündür. BİYOSENSÖR Tüm canlılar yaşadıkları ortamdaki değişimleri derhal algılayıp yaşamlarını sürdürebilmek için değişimlere uymaya çalışırlar. İşte bu algılama mekanizması biyosensörlerin in vitro kullanımı için temel oluşturmuştur. 1996 yılında hazırlayıp yayınladığı biyosensör tanımı biyomikrochiplerin gelişimi ile daha şimdiden geçerliliğini yitirmiştir.Biyosensörlerin gelişiminde,mikroelektronikten bildiğimiz daima daha küçük,daha doğru ve daha ucuz aletlere eğilim saptanmaktadır. İşitme, koklama, tad alma, dokunma gibi algılama mekanizmaları mükemmel biyosensörik sistemler olarak düşünüldükleri için biyosensör çalışmalarına güzel örnekler oluşturmaktadırlar. Biyosensörlerin tarihi 50’li yılların ortalarında L.C.Clark’ın Cincinnati Hastanesi’nde (Ohio, ABD) ameliyat sırasında kanın O2 miktarını bir elektrod ile izlemesiyle başlar.1962 yılında Clark ve Lyons Glukozoksidaz (GOD) enzimini O2 elektrodu ile kombine ederek kanın glukoz düzeyini ölçmeyi başardılar. Bu sistem bir yandan biyolojik sistemin yüksek spesifisikliğini (enzim) diğer taraftan ise fiziksel sistemin(elektrod)tayin duyarlılığını birleştirmiş ve geniş spektrumlu bir uygulama olanağı bulmuştur. Klasik elektrokimya ile sadece anyon ve katyonları belirleyen sensörler hazırlanabilirken sisteme biyomateryalin de katılması ile diğer birçok maddenin tayini mümkün olmaktadır. Böylece hazırlanan analiz sistemlerine biyosensorler adı verilir. Biyosensörlerin Temel Bileşenleri Biyosensörler, genel olarak analizlenecek madde ile seçimli bir şekilde etkileşime giren biyoaktif bir bileşenin, bu etkileşim sonucu ortaya çıkan sinyali ileten bir iletici sistemle birleştirilmesi ve bunların bir ölçüm sistemiyle kombinasyonuyla oluşturulurlar. Biyoelektrik ve mikroanalitik sistemler Nükleik asit sensörleri ve DNA yonganları Organizma ve tam hücre sensörleri Biyosensörler için doğal ve sentetik reseptörler Enzim tabanlı sensörler İmmunosensörler Bİyosensörlerİn YapIsI ve ÇalIşma Prensİbİ BİYOSENSÖRLER •ENZİMLER •DOKU KESİTLERİ •ORGANELLER NUMUNE •TUTUCU AJANLAR •NÜKLEİK ASİTLER •MİKROORGANİZMALAR •RESEPTÖR MOLEKÜLLERİ Elektrokimyasallar •Potansitometrik •Amperometrik •Konduktometrik •Transistorler Optik •Fotometri •Florimetri •Luminesans Kütle Değişimi •Piezoelektrik Isı Değişimi •Termistörler ELEKTRONİK *Biyoaffinite Esaslı Biyosensörler: (örneğin; iletici sistem üzerinde antikor immobilizasyonuyla antijenlerin tayini) *Transmembran Esaslı Biyosensörler (örneğin; çeşitli moleküllere spesifik reseptör veya farklı membran proteinlerini içeren hücre membranlarının iletici sistem üzerinde immobilizasyonuyla söz konusu moleküllerin seçimli bir şekilde tayinleri.) BIYORESEPTOR MOLEKULLERI Enzimler: Biyoreseptör moleküllerinin en çok bilineni enzimlerdir. Enzimlerin substratlarına karşı oldukça yüksek bir özgünlüğü, afinitesi mevcuttur. Binlerce kimyasalarasından ilgili oldukları substratı seçer ve reaksiyonu katalizlerler. Tabi tüm diğer reaksiyonlarda olduğu gibi enzimatik reaksiyonlarda da ortamın sıcaklığı, pH’sı, iyonik kudreti ve diğer çevre şartları önemli rol oynar. Antikorlar: Antikorlar bir glikoproteindir. Kandaki proteinlerin %20’sini oluşturular. Y şeklinde olup iki adet antijen tanıma bölgesi ihtiva ederler. Bağışıklık sisteminde antikorlar tarafından tanınan ve immün cevap oluşumuna sebep olan yabancı moleküllere antijen adı verilir. Antikorları genelde birbirlerinden ayıran farklılık antijen tanıma bölgeleridir. Her farklı antikor kendine özgün olan antijeni tanır ve ona geçici olarak bağlanır Aptamerler: Genel olarak aptemerler rastgele sentezlenmiş tek zincirli oligonükleotidlerdir. Önce oligonükleotid sentezleyicisine zincir dizim sekansı bakımından rastgelelik gösteren trilyon adet farklı sentetik oligonükleotid ürettirilir. Ürünler ise biyosensör teknolojisinde biyoreseptör olarak kullanılır. Reseptör proteinler: Reseptör proteinler biyolojik aktif bileşikler için yüksek ama özgün bağlanma gücüne sahiptirler. Yani, herbir farklı reseptör protein yalnızca kendine has bileşiğe bağlanabilir. Bu özelliklerinden dolayı biyoreseptör olarak biyosensör teknolojisinde kullanılmaktadırlar. Diğer Adaylar: Dünyamızda, biyosensörlerde biyoreseptör olarak kullanılmaya aday bir çok biyolojik materyal bulunmaktadır. Bakteriler, hücreler, organeller, membran tabakaları bunlardan bazılarıdır. Herhangi bir biyomateryalin biyoreseptör amaçlı kullanımı için tek koşul, materyalin istenilen analiti bir şekilde özgün olarak tanıma kapasitesine sahip olmasıdır. BIYOSENSORLERIN UYGULAMA ALANLARI Biyosensörlerin, klinik, teşhis, tıbbi uygulamalar, süreç denetleme, biyoreaktörler, kalite kontrol,tarım ve veterinerlik,bakteriyel ve viral teşhis, ilaç üretimi, endüstriyel atık su denetimi, madencilik, askeri savunma sanayi gibi alanlarda yaygın olarak kullanımı söz konusudur. Bu “tibbi telesensör yonga” vücut sicakligini ölçerek, bu bilgiyi iletebilme özelligine sahip BIYOSENSOR GRUBU KAPSADIGI ANALIZ ALANI Enzim sensorleri Kuçuk molekullu organik ve anorganik maddeler( ilaclar, gida maddeleri, vitaminler, antibiyotikler..) Mikrobiyal sensorler Enzim sensörlerin kapsadigi alanlar +BOD, Toksisite, Mutajenite DNA – Sensorleri Virusler, patojen mikroorganizmalar Immuno Sensorler Virusler, patojen mikroorganizmalar + ksenobiyotikler Biyolojik silahlar ve biyosensörler Bakterilerin bir kısmı görünmeyen dostlarımızdır; bazıları sindirim sistemimize yardım ederken, bazıları vücudumuzdaki zehirleri yok ederler. Kimi bakteriler ise bizleri hasta eder. Vücudumuzun içinde veya dışında yaşayan bu ilginç mahlukçuklar vücudumuzun ayrılmaz parçalarıdır her halukarda. Ancak birde katil bakteriler var ki, zalim insanların ellerine geçtiklerinde biyolojik silah olarak kullanılailirler. Biyolojik silahlar ; insanları hayvanları veya tarımsal ürünleri öldürücü veya ağır derecede hasta için olan mikroorganizmalar ile, bunlardan üretilen zehirli maddelerdir. Biyolojik silah tehlikesine karşı yapılması gerekenler: • Biyosensörler ile tehlikelerin tespit edilmesi tanımlanması • Mikrobiyal zehirlere karşı antidotların hazrılanması • Antibiyotik ve aşı geliştirilmesi Aynı zamanda biyolojik mekanizmaların, proteinler arası ilişkilerin anlaşılmasında ve insan genom projesinin devamı olan proteomik çalışmalarında da biyosensörlerin büyük önemi vardır. İnsan genom projesi ve patojenik bakteri ve mikroorganizmaların genetik kodların ilaç geliştirme çabaları için belirlenmesi, bazı kötü niyetli ilaçların ilaç yerine zehir yapmasına da yardım etmektedir. En korkunç biyolojik silah: Şarbon Biyolojik silah yapımında en çok kullanılan bakterilerden biri olan Şarbon, solunum yolundan alındığında hızla ölüme yol açıyor. Vücudun kendi savunma sistemi şarbon karşısında fazla etkili olamıyor. Biyolojik silahlardan korunma Biyolojik silahlardan korunma beş aşamadan oluşmaktadır; 1.Önleme:Biyolojik silahların kullanılmasını engellemek için çeşitli çalışmalar yapılmaktadır . 2.Korunma:Biyolojik ajanlara karşı korunma yöntemleri sınırlıdır. Koruyucu elbiseler, maskeler kısa süreli koruma sağlayabilirler Pişirilecek yemeklere yeterli ısısal işlem uygulanmalı, özellikle yüz dereceye varan ısı uygulanmalı 3.Belirleme:biyolojik silahların belirlenmesinde biyosensörler kullanılır. 4.Tedavi:tedaviyi kişi kendi yapamaz ancak hekim tarafından yapılabilir. Toksinlere karşı uygun antiserumlar varsa kullanılır, yoksa destek tedavisi uygulanır 5. Dekontaminasyon-temizleme:Zamanla dağılarak etkilerini kaybeden kimyasal silahların tersine biyolojik silahlar zaman geçtikçe etkilerini artırıp çoğalabilirler ORDU biyoteknoloji ile tanışınca… Evrim sadece canlılara özgü değil,ordu da evrimleşiyor. Hem teknolojinin gelişmesi hem de saldırı şekillerinin çeşitlenmesi bu evrimi zorunlu kılıyor.Son yıllarda biyoteknolojide meydana gelen baş döndürücü gelişmelerin ütopik mükemmel askeri yaratıp yaratamayacağı bilinmez ama günümüz aslerlerinin çok daha donanımlı olduğu kesin. Biyolojik ve kimyasal silahlar sahneye çıkmış durumda. Artık olası bir savaşta ordunun karşı koyması gereken görünür düşmanlarının yanı sıra bir de görünmeyen sessiz düşmanları mevcut. DNA Microchip’ler • 1x1 cm bir yüzeye sahip (matrix) 100 bin-1 milyon DNA probunun bağlanmasından oluşmuş micrp labrotuvar. – Microchip – Gene Chip • • • • Biochip=Genel kavram Microchip=Micro array gene chip Oligonükleotid=kısa baz çiftleri Nanoteknoloji=Nanometrelerde ölçülebilcek düzeyde materyalleri işleyen teknoloji • Chip=Yanga dizilim • Tek zincirli nükleik asit komplementerlerine özgün bağlanırlar • Gelişen nanoteknoloji ile gelişen moleküllerin yerleşebileceği sert zeminler (silika matrix) hazırlanabilir. • Bio özelliklerinden faydalanılarak binlerce oligonükleotidin sert bir zemine bağlanması ile “matriks hibridizasyon sistemi” geliştirilebilir. • Silikon “chip”ler üzerine baz dizisi bilinen oligoükleotidler belirli bir düzenle binlerce yerleştirilebilir. • İstenilen baz dizisine sahip bu “chip”ler sensör (algılayıcı) olarak kullanılır ve bilgisayara iletilir. • Araştırılacak nükleik asitler florasan bir boya ile konjuge edilir. • Konjuge nükleik asitler hazırlanan matrikse (microchip) eklenir. • Örnekte komplementer DNA varsa hibridizasyon gerçekleşir. • Chip üzerinde oluşan hibritlerdeki floresan şiddet konfokal mikroskopta tespit edilir. • Bilgisayar destekli otomatize mikroskop sayesinde matriks yüzeyi taranarak yüzeyin imajı alınır. • Florasan imaj özel programla incelenir. • Sinyal yoğunluğu ile bağlanan prob miktarı hakkında bilgi edinilir. DNA Chip Üretimi 1) Fotolitografi 2) İnkjet 3) Robot spotlama MICROARRAY TEKNOLOJİSİ Bilgisayar teknolojisinin moleküler biyolojiye paralel olarak hızla gelişmesi, iki disiplini birbirine yaklaştırmıştır. Böylece, biyoteknolojinin kavramsal olarak ulaşabileceği son noktalardan biri olan gen çip (microarray) ortaya çıkmıştır. Microarray tekniğinin ilk girişimleri Shalon ve Schena tarafından gerçekleştirilmiştir. Gen fonksiyonlarının “bütün resmini” görmek geleneksel yöntemlerle zordur. Gen çip teknolojisinin büyük bir ilgi ile karşılanmasının sebebi, bütün genomun basit bir çip üzerinde görüntülenmesini vaat etmesi ve bu sayede araştırıcıların aynı anda binlerce genin birbirleriyle olan etkileşimlerini görmesine olanak tanımasıdır. DNA microarray’i cam, plastik veya silikon çip gibi katı bir yüzeye tutturularak sıralı bir şekilde (array) oluşturulmuş mikroskobik DNA spotlarıdır. Bir microarray’de bu spotlardan onbinlerce bulunabilir. Yüzeye tutturulan bu DNA parçaları (genellikle 20-100 nükleotid uzunluğunda ) prob olarak tanımlanmıştır. Microarray teknolojisi, “Southern Blotting” tekniğinden türetilmiştir. Bu yeni teknikte membran yerine camın kullanılması, radyoaktivitenin yerini fluoresan işaretlerin alması ve bağlanmayı sağlayacak yöntemlerin özgünlüğünün artırılması, elde edilen bilgilerin miktarını artırmıştır. Microarray’ler nasıl üretilir ve nasıl çalışır? Microarray’lerin üretiminde çeşitli yöntemler kullanılabilir: cam lamlar üzerine ince uçlu iğnelerle baskı, önceden hazırlanmış maskelerle fotolitografi, dinamik mikroayna cihazlarıyla fotolitografi , ink-jet baskı , mikroelektrod array’lerinde elektrokimya gibi... Temel olarak çiplerin hazırlanması iki şekilde yapılabilir: • Çip üzerinde oligonükleotid sentezi (On-chip oligonucleotide synthesis): DNA ya da gen parçaları direkt olarak cam maddenin üzerinde sentez edilir. Genellikle fotolitografi yöntemi kullanılır. • DNA’nın direkt olarak yüzeye bırakılması (Direct DNA deposition): Bu teknikte genomik DNA’nın parçaları fiziksel olarak cam yüzeydeki yerlerine bırakılır.Yöntem Stanford Üniversitesi’nden Pat Brown’un laboratuvarında tasarlanmıştır. Fotolitografi yönteminde, probun yüzeyini normal şartlar altında ışığı geçirmeyen bir madde (maske) kaplar. Hibridizasyondan sonra UV ışığı altında hibridize olan bölgeler bu maddeyi delerek kendilerini belli ederler, hibridize olmayan bölgeler ise karanlıkta kalır. Fotolitografi yöntemiyle çip üzerinde oligonükleotid sentezi. Stanford çiplerinin DNA fragmentleri; genlerin PCR amplifikasyonuyla elde edilip, cam film üzerine robotic spotting yöntemiyle kusursuz bir şekilde yerleştirilmesiyle elde edilir. PCR ürünleri cam film üzerine yaklaşık 2 cm alana noktacıklar halinde yerleştirilir. Her bir PCR ürününün yerleştirildiği bölge ve içerdiği DNA dizisi kesin olarak bellidir. Daha sonra slayt üzerindeki DNA’ lar kurutulur (100º C de 2 sn ), sabitlenir (UV cross-linking), ve denatüre edilerek tek zincirli hale getirilir (95ºC de 2 dk ). Hazırlanan çipler, işaretlenmiş cDNA fragmentleriyle bağlanmak üzere kullanılırlar. Gen array deneyleri tipik olarak farklı doku ya da koşullardaki ya da bir uygulamadan sonraki gen ekspresyon düzeyini tayin etme amacıyla kullanılır. Bu amaçla öncelikle çalışılan konuya göre farklı dokular, koşullar ya da zamanlar baz alınarak RNA izolasyonu yapılır. Bu RNA örnekleri seyraltilerek her bir örneğin eşit yoğunlukta olması sağlanır. Kural olarak, asıl RNA populasyonundaki her mRNA molekülü için bu molecule komplementer olan tek iplikli işaretlenmiş bir cDNA hazırlanır. Belli bir mRNA’nın yoğunluğu arttıkça cDNA miktarı da artar. Problar , genellikle, işaretli nükleotidlerin varlığında mRNA’nın tek iplikli cDNA’ya reverse transkripsiypnu ile üretilir. Bu nedenle, işaretli prob, aslında mRNA populasyonunu temsil eden bir cDNA molekülleri populasyonudur. Tek iplikli bir prob oluşturmak için RNA, mRNA’daki polyA ucuna komplementer olan oligo dT primerleri, reverse transkriptaz ve işaretlenmiş nükleotidler içeren bir reaksiyon karışımına konur. Genellikle işaretlenmiş nükleotidler Cy3 (yeşil) ve Cy5 (kırmızı) gibi fluoresan işaretlerle ya da kimyasal luminescent saptama ile saptanabilen digoksijenin (DIG) ile etiketlenmiştir. Ele alınan bir klondaki hibridizasyon miktarı, ilgili gen için bulunan mRNA miktarına karşılık gelir. Gen array’i deneyleri bazen “revers northerns” olarak da adlandırılır. Northern blot‘da, RNA bir filtre üzerine bir prob yardımıyla blot edilir ve burada amaç belli bir mRNA türünü ayrı bir bant ya da spot olarak tespit etmektir. Gen array hibridizasyonunda ise cDNA’lar bir filtre ya da lam üzerine spotlanır ve bir mRNA populasyonundan elde edilen bir prob yardımıyla hibridize edlir. Array’lerde yaklaşık 500.000 kadar spot bulunabilmektedir. Her geçen gün çalışılan konulara özgü array formatları dizayn edilmektedir. Genellikle, denenecek her bir prob için birer kopya filtre ya da microarray hazırlanır. Problar her array ile ayrı ayrı hibridize edilir. Filtre array’ler prob ile inkube edilir ve Southern ya da northern emdirmedeki gibi yıkanır. Cam microarray’ler için hibridizasyon bir coverslip altında yapılır ve lamlar yıkama solusyonuna batırılarak yıkanır. Ticari array’ler hibridizasyon, yıkama ve tespitin yapılmış olduğu kasetler içerisinde satılır. Hibridize edilmiş prob DIG işaretleme için kimyasl luminesens, microarray’ler için de doğrudan UV fluoresans ile tespit edilir. Her spotun sıra yoğunluğu bir CCD kamera ile ölçülür ve veri bir TIF görüntüsü olarak elde edilir. Microarray tipleri 1. Oligonükleotid microarray’leri Oligonükleotid microarray’lerinde problar dizisi (sekansı) bilinen ya da tahmin edilen mRNA’lara uygun olacak şekilde dizayn edilir. Affymetrix, GE Healthcare gibi firmalar. Array’deki her bir geni temsil etmek üzere genellikle 25-70 nükleotid uzunluğunda oligonükleotidler kullanılır. 2. Spotlu microarray’ler Spotlu microarray’lerde problar oligonükleotid, cDNA veya mRNA’lara karşılık gelen PCR ürünlerinin küçük parçaları olabilir. Bu tip array’lerde genellikle iki farklı boya ile işaretlenmiş, karşılaştırılacak iki örnekten (örneğin hasta ve kontrol) gelen cDNA ile hibridize edilmiştir. Örnekler karıştırılıp tek bir microarray’e hibridize edilebilir; lazer ile taranması Sonucunda açık ve kapalı (up-regulated ve down-regulated) genler bir seferde görülebilir. Dezavantajı gen ifadesi düzeyinin kesin olarak gözlenememesidir ; ama bu yöntemle deneyin maliyeti azalır. 5. Spotlu microarray Tipik bir microarray çalışmasına örnek olarak Stanford üniversitesi’nden P.Brown’un çalışması gösterilebilir: Bu çalışmada cDNA probları galaktozlu ve glukozlu ortamlarda yetiştirilen maya hücrelerinden elde edilmiştir. Farklı problardan gelen sinyalleri birbirinden ayırmak için farklı fluoresans özellikteki etiketlerle (Cy3 ve Cy5) işaretlenmişlerdir. Array biri Cy3 diğeri Cy5 olmak üzere iki kez lazerle taranmış; böylece iki boyanın oranının ve dolayısıyla iki farklı yetişme ortamındaki transcript oranının saptanabileceği iki parçadan oluşan bir görüntü elde edilmiştir. Pseudocolor görüntülerinde, array’de galaktoz varlığında daha güçlü ifade edilen genleri temsil eden spotlar yeşil, glukoz varlığında daha güçlü şekilde ifade edilen genleri temsil eden spotlar ise kırmızı , her iki koşulda da ifade edilen genler ise sarı renk ile gösterilmiştir. 3. Genotip microarray’leri DNA microarray’leri aynı zamanda belli bir pozisyondaki bir genom dizisini okumada da kullanılabilir. Genetik çeşitlilikten ve genetik hastalıklara yatkınlıktan sorumlu olduğu düşünülen tek nükleotid polimorfizmlerini ( single nucleotide polymorphisms –SNP) belirlemede kısa nükleotid array’leri kullanılabilmektedir. -Genel olarak genotip belirleme -Adli tıp çalışmalarında -Hastalıklara genetic yatkınlıkğın saptanması -DNA temelli ilaç adaylarının tanımlanmasında -SNP microarray’leri ayrıca kansere neden olan somatic mutasyonlar -DNA bölgelerinin artan ya da kaybedilen (delesyon) profillerinin belirlenmesinde de kullanılmaktadır.. Microarray’lerin kullanım alanları 1. Gen ifade profillerinin çıkarılması 2. Polimorfizm analizleri 3. Mutasyon analizleri 4. DNA dizi analizi 5. Evrimsel çalışmalar 6. Potansiyel terapotik ajanların bulunması, geliştirilmesi, optimizasyonu ve klinik değerlendirmesi Microarray tekniğinin en göze çarpan kullanım alanı gen ifadesindeki farklılıkların ölçülmesidir. Genomik DNA’dan transkripsiyona uğrayan genlerin tamamına transkriptom veya gen ekspresyon profili adı verilmektedir. Bir hücrenin fenotipi ve fonksiyonu transkriptomu tarafından belirlenir. Genom hücreden hücreye sabit olmasına karşın gen ekspresyon profili hücrenin içinde bulunduğu koşullara göre hızla değişebilen bir yapıdadır. Çeşitli koşullarda genlerin ekspresyon düzeylerindeki değişimler takip edilerek bu genlerin kodladığı proteinlerin fonksiyonları hakkında önemli ip uçları elde edilebilir. Mikroarrayler çeşitli fizyolojik veya patolojik süreçlerde gen ekspresyon paternlerindeki değişimi izlemek için kullanılmaktadır. DNA mikroarray kanser hücrelerindeki gen ekspresyon farklılaşmasının karakterize edilmesinde oldukça kapsamlı bir şekilde kullanılır. Örneğin, insan akciğer epitel hücreleri tarafından ekspresyonu yapılan yaklaşık 5500 gen, akciğer kanserli doku genleri ile karşılaştırılabilmektedir. Böylece kanserleşme sürecinde rol oynayan gen takımları hakkında bilgi edinmek mümkündür. Kanser tedavisindeki bir diğer önemli rolü, gen ekspresyon durumlarına göre kanserleşen hücrelerin sınıflandırılabilmesidir. Örneğin; önceden tespit edilemeyen malignant melanoma hücrelerinin alt tipleri, anlatım paternleri ile belirlenebilmektedir. Bu alt tipleri önceden belirleyebilmek diğer yöntemlerle mümkün değildir. Benzer bir analiz akciğer kanser hücrelerinin gen ekspresyon karşılaştırması ile yapılmaktadır. Microarray teknolojisinin avantajları Gen ifadesi modellerinin genel bir görüntüsünü elde etmeyi mümkün kılar. Belli bir hücre türünün belirli bir ortam için gen ifadesi profili belirlenip, bu profil farklı hücre tipleri ve farklı çevre koşullarındaki gen ifadesi profilleriyle bu yöntemle karşılaştırılabilir. Kısa sürede ve oldukça pratik olarak birkaç bin genin analizini yapmak mümkündür. Otomasyona dayalı bir sistem olduğu için insan kaynaklı hataların ortaya çıkma ihtimali oldukça düşüktür Microarray teknolojisinin dezavantajları Microarray’lerin bilimin hizmetine sunulması büyük bir heyecan yaratmış olmasına rağmen bazı problemleri de beraberinde getirmiştir. Tüm deney düzeneği nükleik asit hibridizasyon yöntemine bağlıdır ve yüksek oranda benzerlik gösteren DNA dizileri problem yaratabilir. Bu nedenle mikroarray’den elde edilen veriler klasik gen ekspresyon analiz yöntemleriyle doğrulanmalıdır. Ayrıca tüm microarray deneylerinin aynı hassasiyette olmayışı, ifadedeki küçük değişikliklerin analizde fark edilemeyecek boyutta olması, birbirinden farklı çipler kullanılarak yapılan deneylerin birbiriyle karşılaştırılmasında yaşanan zorluklar, optimizasyon ve standardizasyon sorunları ve herhangi bir deneyden elde edilen sonuçları her yönüyle değerlendirebilecek biyoinformatik programların henüz geliştirilememiş olması karşılaşılan sorunlardan birkaçıdır. Kaynaklar 1. Schena M, Shalon D, Davis RW, Brown PO. (1995). Quantitative monitoring of gene expression patterns with a complementary DNA microarray. Science. Oct 20; 270 (5235): 46770. 2. http://www.gene-chips.com/ 3. http://www.affymetrix.com/ 4. http://www.bio.davidson.edu/Courses/genomics/chip/chip.html 5. http://www.ncbi.nlm.nih.gov/About/primer/microarrays.html 6. http://genome-www5.stanford.edu/ 7. http://www.microarraystation.com/ Gen Tedavisi Bir kişinin hastalığını tedavi etmek yada durumunu iyileştirmek amacı ile hücrelerinin genetik modifikasyona uğratılması işlemi. 1.Gen Artış Tedavisi Fonksiyon kaybının olduğu durumlarda Kanser tedavisinde 2. Hedeflenmiş Gen Mutasyonunun Düzeltilmesi 3. Hedeflenmiş Gen Ekspresyonunun Baskılanması Özellikle infeksiyon hastalıklarının tedavisinde Kanserde aktive olmuş onkogenlerin baskılanmasında Otoimmün hastalıklarda Kalıtımsal hastalıklarda fonksiyonu artan mutant allelin baskılanmasında Somatik Gen Tedavi Stratejileri Ex vivo gen tedavisi In vivo gen tedavisi Hedef hücrelere başarılı terapötik genetik materyal aktarımı (gen transferi) Ex vivo Gen Tedavisi Hastanın kendi hücreleri kullanılır (otolog) immun reaksiyon oluşmaz. pahalıdır Transfeksiyon mümkün olduğu kadar verimli olmalı Transgenin devamlı ekpresyonuna sağlanmalıdır. In vivo Gen Tedavisi Hastanın vücudundaki hücrelere genetik manipulasyon yapılır. Sağlam gen nasıl aktarılır. Retroviral vektörlerle İnsert’ün büyüklüğü. Güvenlik. Hedef hücrelerin aktif olarak çoğalmaları sağlanmalı. Diğer seçenekler Çıplak DNA’nın enjeksiyonu Lipozomlar Partikül bombardımanı İnsektler İn vivo Gen Transferi Viral olmayan sistemler -Plasmidler -Oligonukleotitler -Liposomlar Viral Vektörler • Adenoviral vektörler • AAV (adeno ilişkili) vektörler • Retroviral vektörler Gen Transferinde • Etkinlik • Özgünlük • Ekspresyon (anlatım) süresi • Bağışık yanıt • Toksisite 1. Transfer vektörü 2. gag/pol 293T 3. Rev Replike olamayan (Non-replikatif) Lentivirus 4. Zarf (VSV-G) Transfeksiyon 1 Üst sıvıyı topla 2 Hedef hücre infeksiyonu 108-109 IU/ml 3 Yeşil floresan protein (GFP) ve Transgen ekspresyonu 4 24-48. saatler GFP FACS (floresan işaretli hücre seçimi) Floresan ve ya konfocal mikroskop Yan Etkiler • Vektöre immün yanıt • Toksisite • İnsersional mutasyonlar (A. Fisher deneyimi) ? • Yeni gen ürününe karşı immün yanıt • Virüslerin genel toksik özellikleri • İyi imalat uygulama (GMP-Good Manufacturing Practice) problemleri Terapötik Transgenlerin Aktarımında Kullanılan Vektörler Viral vektörler Retrovirüsler Adenovirüsler Adeno-ilişkili virüsler Diğer virüsler Herpes Simpleks Virüs Nonviral Yöntemler. (Taşıma kapasitesi sonsuza yakındır. İnfeksiyon yapma ve mutajenik özellikleri yoktur). Lipozom aracılıklı gen transferi Moleküler konjugatlar Çıplak DNA Doku içine DNA enjeksiyonu Partikül bombardımanı Çıplak DNA Direkt hücre içine plazmid DNA olarak enjeksiyonu Altın partiküllerine takılarak doku içine verilmesi İn vivo düşük seviyede ekspresyon olması etkinliğini azaltmaktadır. Yöntemin basitliği DNA aşılarının geliştirilmesine imkan verebilir. Kullanım sahaları; Kanser immünoterapide Pankreatik insülin fonksiyonun tamiri Damar duvarı gelişiminin stimülasyonu Lipozomlar Çift lipid tabakası mevcuttur. Katyonik lipizomların dış yüzeyinde DNA, spontan olarak ilişki kurmaktadır. Anyonik lipidler yardımıyla DNA, iç yüzeye inkorpore olmakta ve enzimatik degredasyondan korunmaktadır. Hücre membranı ile etkileşmektedir. In vitro olarak bazı hücre serilerinde %90 transfeksiyon yapılabilmektedir. Lipozomlar, hücre içine endozom olarak alınırken gerekli proteinler; Anti-MHC antikoru, transferrin, Sendai virüs veya onun Fproteini Nükleusa giren plazmid DNA’nın DNA bağlama proteinleri ile transkripsiyonu sağlanır. Ayrıca, plazmid içindeki Epstein-Barr virüs Ori p ve EBNA1 genleri sayesinde epizomal elementler olarak kalabilirler. Moleküler Konjugatlar DNA, sentetik ligantlar veya proteinlere bağlanmaktadır. Hedeflenen proteinler; Asialoglikoprotein, transferrin, polimerik IgA, adenovirüs Transgen ekspresyonu geçicidir ve endozom/lizozomal degredasyonu olmaktadır. Modified from O'Connor, T.P. & Crystal, R.G. Nat. Rev. Genet. Nature Biotechnology 29, 121–128 (2011) www.eurotimes.org MİKROBİYOM • Belli bir ortamdaki mikropların, onların genetik elemanlarının (genom) ve çevre ile etkileşimlerinin bütünüdür. • “Mikrobiyom” sözcüğü, insan fizyolojisi üzerindeki etkileri nedeniyle insan vücudunda yaşayan mikroorganizmaların insan genomunun bir parçası olarak sayılması gerektiğini öne süren Joshua Lederberg tarafından türetilmiştir • Mikrobiyom terimi, insanla yaşayan mikroorganizmalar ve insan vücudunun bir kompleks interaktif sistem “süperorganizma” olarak ele alınması görüşünden doğmuştur. Bu terim, ABD’li Nobel Ödüllü moleküler biyolog Joshua Lederberg (1925-2008) tarafından 2001 yılında icat edilmiştir(18). • Om (Ome, Ω), “bir şeyin bütünü” anlamı veren bir ektir. Mikrobiyom vücudumuzu tam olarak paylaştığımız ancak sağlık ve hastalık belirleyicileri olarak göz ardı ettiğimiz kommensal, simbiyotik ve patojen mikroorganizmalar ekolojik topluluğudur. • Mikrobiyomun tümü sadece 200- 1000 gram ağırlığında olmasına rağmen, insan vücudu insan hücresinden 10 kat fazla mikrobiyal hücre içerir. • Mikrobiyomlar bundan başka toprak, deniz suyu ve tatlı su sistemleri de dahil olmak üzere bir çok ortamda tanımlanmıştır. • Protistalardan insanlara kadar tüm bitki ve hayvanlar, mikrobiyal organizmalar ile yakın ilişki içinde yaşamaktadır. Ancak yakın zamana kadar, bitkiler ve insanlar ile mikrobiyal dünya arasındaki karşılıklı etkileşim büyük oranda hastalık durumları ve nispeten az sayıda simbiyotik vaka çalışmalarında tanımlanmıştır. Canlı varlıklar izole halde yaşamazlar, ancak kompleks topluluklar bağlamında evrimleşmişlerdir. • Mikropların nadir simbiyotik vaka çalışmasının çok ötesinde, bir organizmanın fenotipinin önemli bir parçası olduğu gittikçe artarak anlaşılmaktadır. • Bir organizmanın tüm yerleşik mikroplarına “unutulmuş bir organ” denmektedir • İnsan mikrobiyomu yaklaşık 100 trilyon mikrop hücresi içermekte olup, her 10 hücreye karşı 1 insan hücresi denk gelmektedir . • Bu nedenle insan fizyolojisini belirgin olarak etkileyebilmektedir. • Örneğin, sağlıklı bireylerde mikrobiyota insanda olmayan geniş çapta metabolik fonksiyonları sağlar. • İnsan mikrobiyomunun büyük kısmı başta gastrointestinal sistem(GİS) olmak üzere deri, genitoüriner sistem ve solunum sisteminde kolonize olmuştur. GİS yaklaşık 200 m2 gibi geniş bir yüzey alanına sahip olması ve mikroorganizmalar için zengin besin öğeleri içermesi nedeniyle kolonizasyon için en uygun ortamı sunmaktadır. İşte bu bölgelerde bulunan binlerce tür mikroorganizma yeni nesil sekanslama teknolojileri kullanılarak tanımlanabilir hale gelmiştir. Dünya Mikrobiyom Projesi • Doğal örnekleri toplamak ve dünyadaki mikrobiyal toplulukları analiz etmek için başlamıştır. • Farklı biomlarda 200,000 kadar örnek toplama hedefini gütmektedir, böylece mikrobiyal kompozisyon ve etkileşim tarafından ekosistemler ve çevreleri karakterize etmek için dünya üzerindeki mikropların tam bir veritabanını meydana getirecektir. Bu verileri kullanarak, yeni ekolojik ve evrimsel teoriler öne sürülebilir ve test edilebilir. İnsan Mikrobiyom Projesi • 2007 yılında İnsan Genom Projesinin (Human Genome Project, HGP) bir devamı olarak İnsan Mikrobiyom Projesi (Human Microbiome Project, HMP) başlatıldı. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) girişimi olan bu proje ile hem sağlıklı hem de hasta insanlarla (onların mikrobiyal florası) ilişkili olduğu düşünülen mikroorganizmaların tespit edilmesi ve özelliklerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. • İnsan Mikrobiyom Projesi, başlangıçta 300 sağlıklı insanın 15-18 vücut bölgesi ile ilişkili mikrop topluluklarını belirlemeyi vaat etmiştir. • Hem kültür edilen hem edilmeyen bakterilerden 300’ü ağız boşluğundan olmak üzere 1000 referans genoma kadar sekanslanmıştır. • İnsan Mikrobiyom Projesi, hızlı veri bildirme sözünü de tutarak Data Analysis and Coordinating Center (DACC) / Veri Analizi ve Koordinasyon Merkezi kurulmuştur. Web sitesi http://www.hmpdacc. org tüm verilerin merkezi deposudur. İşlenmemiş tüm 16S, WGS (Whole-Genome Shotgun) ve referans genom sekans bilgileri, Biyoteknoloji Bilgi Ulusal Merkezi’nde (National Center for Biotechnology Information, NCBI) (http://www.ncbi.nlm.nih.gov/bioproject/43021) depolanmaktadır. • DNA sekanslama teknolojilerinin hızla ilerlemesi, gittikçe daha çok DNA sekansının daha düşük maliyetle oluşturulmasını sağlamaktadır. • Mikrobiyom örneklerinden izole edilen genomik DNA sekanslarının Gbp (gigabase / 1,000,000,000 bp) miktarlarında elde edilmesi sıradan bir iş olmuştur. Gelecek on yılda bu sınırın önemli ölçüde genişleyeceği düşünülmektedir. Amaç; • İnsan sağlığı ya da hastalığı ile ilgili olarak insan mikrobiyomunun nasıl değiştiğini test edip sağlıkla olan ilişkisini belirlemektir. Başlangıçta toplamda 115 milyon dolarlık bir bütçe ve beş yıllık bir proje olarak planlansa da elde edilen verilerle proje kapsamı genişletilmiştir. • Günümüzde ABD yanında Avrupa ve Asya’nın dahil olduğu dünya çapında, birden fazla projeden oluşan disiplinler arası bir çalışma haline gelmiştir. • Amerika’nın önde gelen Harvard, Cambridge, Massachusetts, Maryland, Michigan Üniversiteleri’nin iş biriliğiyle, İnsan Mikrobiyom Projesi’nin aldığı yol ve önündeki hedefler üzerine 29 Kasım 2012 tarihinde yayınlanan raporda; • Projenin yeni yol haritasında,insan bünyesinde bulunan tüm mikroorganizmaların; -gen ve proteinlerinin veri bankalarına depolanması, - bu proteinlerin görevlerinin, -aralarındaki ilişkilerin, -yer aldıkları metabolik reaksiyonların belirlenip – -listelenmesi ve tüm bu veriler arasında geçiş imkânının oluşturulması var. • Bu kadar çok veriyi akademisyen ve medikalcilerin kolayca ulaşıp kullanabileceği hale getirmek; • Pek çok laboratuarın ortak katılımı ve hızlı çalışması sayesinde en yakın zamanda tüm bilgilere erişim sağlanması; • Böylece her türlü enfeksiyon, kabızlık gibi mikrobik nedenli olabilecek anormallikler ve metabolik rahatsızlıkların oluşma mekanizmaları hızlı ve verimli bir şekilde çözülebilecek olması, • Bu örneklerden elde edilen bilginin işlenmesine ve insanların rahatça ulaşabileceği şekilde depolanması=biyoenformatik. Gevers D, Pop M, Schloss PD, Huttenhower C (2012) Bioinformatics for the Human Microbiome Project. PLoS Comput Biol 8(11): e1002779 Mikroorganizmalar; • • • • • • Deri, Oral kavite mukozası, Üst solunum yolu, Üriner sistem Genital sistem en yoğun bulunduğu yer GİS dir. • En önemli noktalardan biri mikrobiyal suşların popülasyon boyutu kavramıdır. • Bakteri popülasyonu,sayısını 20-30 dakikada iki katına çıkartma yeteneğine sahiptir; bu nedenle bakteri subdominant durumdan (104/g. barsak içeriği) dominant duruma (10 milyar) kısa sürede geçer ve hastalık oluşturabilir • Fetus /Yenidoğan: GİS steril • Mikroflora bir/iki saat içinde oluşmaya başlar • 48 saatte kolonda; Enterobacter, Staphylococci, Streptococci • 2. ile 5.gün; Bifidobacterium • Ek gıda; E.Coli Bacteroides spp. Clostridium spp. • Mide florası; 1.0-3.0 x 10 3-4 cfu/gr Lactobasil’ler, H.pylori • İnce barsakların florası; 3.0-5.0 x 10 5-9 cfu/gr Bifidobacter’ler, Streptokoklar Lactobasil’ler, Bacteroides’ler • Kalın barsakların florası; 1-2 x 10 9-10 cfu/gr Anaeroblar, Enterobacter’ler Mikrofloranın Metabolik Fonksiyonları • Antibiyotik ile ilişkili ishal –C. difficile etkenlerden biridir; % 20-30 • Antibiyotiğe bağlı kolit –C.difficile önemli bir etken; % 50-75 • Psödomembranöz enterokolit (PMEK) –Hemen tamamen C.difficile’ye özel bir tablo, endoskopide psödomembranlar mevcut • • • • • • Antibiyotik tedavisi Kolon mikrofloranın değişikliğe uğraması C. difficile'ye maruz kalma ve kolonizasyon Toksin A ve toksin B'nin salınması Kolon mukozası hasarı (hemoraji, nekroz) İnflamasyon Antibiyotik İlişkili İshal: Diğer Nedenler • • • • • Candida albicans Salmonella spp Clostridium perfringens tip A Staphylococcus aureus Noninfeksiyöz sebepler Alternatif Tedavi Seçenekleri • İmmünolojik yaklaşımlar • Konsantre anti-C.difficile sığır IgG’ nin C.difficile toksininin sitotoksik ve enterotoksik etkisini azalttığı bildirilmiştir. • Oral uygulamayı takiben insan dışkısının nötralizan aktivite içerdiği gösterilmiştir. • Çalışmalar sürmekte ve ümit vaat etmektedir. • Biyoterapi: Komensal barsak florasını yeniden düzenlemeyi, böylece C.difficile’ ye karşı kolonizasyon direncini sağlamayı amaçlar • Lactobacillus acidophilus • Lactobacillus GG • Enterococcus faecium SF 68 • Non-toksinojenik C.difficile • Yoğurt • Bira mayası • Saccharomyces boulardii AB tarafından finanse edilen proje, • 2013 yılının Aralık ayında başlayan 5 yıllık bir projedir. • MyNewGut 4 ana alanda mikrobiyomun insan sağlığı üzerindeki rol ve etkisine dair soruları ele alacaktır: 1-Bağırsak mikrobiyomunun rolünün, besin maddesi metabolizmasının belirli bileşenlerinin ve enerji dengesinin araştırılması. 2-Hamilelik ve bebeğin gelişimi sırasında, çevresel faktörlerin bağırsak mikrobiyomu üzerindeki etkisinin ve bunun beyin, bağışıklık sistemi ile metabolik sağlık üzerindeki tesirinin anlaşılması. 3-Spesifik bağırsak mikrobiyomu bileşenleri ve bunlarla ilişkili metabolik bozukluklar ile yemek yeme bozukluklarının belirlenmesi. 4-AB gıda sektörüyle işbirliği içinde, metabolik ve beyinle ilgili bozukluk riskinin azaltılması amacıyla, bağırsak ekosistemini hedefleyen yeni gıda bileşenleri ile gıda prototiplerinin geliştirilmesi( www.mynewgut.eu) • MyNewGut projesi, sıkı bir şekilde kontrol edilen epidemiyolojik (popülasyondaki vakaya, dağılıma ve hastalığın kontrolüne bakan) ve insan müdahaleli araştırmalar (belirli bir tedavi veya önleyici yöntemin test edilmesi) aracılığıyla amaçlarına ulaşması planlanmıştır. • Bağırsak mikrobiyomunun diyetle ne kadar değişebileceğine dair anlayışımızı geliştireceği öngörülmekte, • Büyük ölçekli teknolojiler ve sayısal teknikler kullanılması planlanmaktadır. • MyNewGut projesi, beynin, bağırsağın ve bunlarla ilişkili dokuların gelişimi ile işlevinde bağırsak mikrobiyomunun rolüne dair güçlü bilimsel kanıtlar sağlamaya odaklanmıştır. • MyNewGut, tüketilen yiyeceklerin metabolizmasını ve enerji dengesini düzenleyen bağırsak mikrobiyomunun metabolitleri (normal metabolizmanın ürünleri olan) ile bileşenleri tanımlayarak bilimsel bilgiyi arttırmayı planlamaktadır. • Proje ayrıca stres gibi rahatsızlık riskleri üzerinde etkili olan bağırsak mikrobiyomu, insan vücudu ve yaşam tarzı faktörleri arasındaki etkileşimleri de araştıracaktır. • Çocukluk ve yetişkinlik gelişiminde bağırsak ile beyin etkileşimlerinin etkisi de ayrıca incelenecektir. • Bu sağlam bilimsel kanıt ve bilgi halk sağlığıyla ilgili önerileri iyileştirecektir. • Ayrıca, projeden elde edilen bilgiler, tüketicilerin sağlığına potansiyel faydaları olan yeni gıda ürünlerinin üretilmesinde kullanılabilir. Bilimsel verilerin üretilmesi, sektörel inovasyona destek olarak sağlık beyanı onaylarına katkıda bulunacaktır. Barsak florası; kompozisyonda değişim: • Enfeksiyonlara duyarlılık • Bağışıklık sistemi kaynaklı hastalıklar • Kilo alma • İnsulin direnci =DM Barsak florası ve Obezite • Lipid üretimi • Yağ hücresi İnsan Florası ve Obezite “Doktor, yemiyorum” Belki de doğrudur! Fare Gordon J, et al. PNAS 2007;104 Transplantasyon Deneyleri Bebek Beslenmesi ve Flora Anne sütü ile beslenme: • • • • • • • Obezite Tip 1,2 DM Otit media, Gastroenterit, Atopik dermatit, Astım, Lösemi(çocukluk) Christopher G. Owen et al. Pediatrics 2005;115 • Kişiselleşen diş hekimliğinde her hastanın kendine özgü biyolojik, klinik ve psiko-sosyal özelliklerinin klinik karar verme sürecinin içine girildiği ve, • İnsan genomu, mikrobiyomu ve proteomu üzerindeki çalışmalar ile diş çürüğü geliştirme riski taşıyan bireyleri erkenden saptama ve diş çürüğü yönetiminde kişisel yaklaşımlar geliştirilebileceği sağlayabileceği belirtmektedir. Puerto Rico Üniversitesi/Prof.Dr. Evangelia Morou-Bermudez • Deri bakterileri zaman içinde çok fazla değişim geçirmeseler de kişiden kişiye değişir. • Tek yumurta ikizleri bile bakteriyel konuk sayısı ve türü açısından farklılıklar gösteriyor. • Son yapılan bir çalışmaya göre bizlere özgü bakteriyel parmak izi, dokunduğumuz bilgisayar klavyesi veya mouse gibi nesneler aracılığı ile transfer olur ve yeni yerinde iki hafta kadar kalabiliyor. Proceedings of the National Academy of Sciences, vol 107, p . 6477 Teşekkürler…