biliniyor* Bu nedenle, tekelci sermaye ara ve yatırım malları sana

advertisement
biliniyor* Bu nedenle, tekelci sermaye ara ve yatırım malları sanayine yöneldiğinde finansman kaynaklarının oluşturulma bedelini
emekçi sınıfların sırtına yüklemektedir.
TEŞVİK EÛILEN NB?
Kapitalist yoldan sanayilefmenin mantığı ağısından özel sektörün
en kârlı alanları kendisine ayırması doğaldır, Bunun bir örneği yukarıda belirtildi. Kamu kesiminin ara malları sanayime yöneltildiği
görüldü. Gene aynı tablo (Tablo 10) göstermektedir ki 1950 yılında % 50,5 olan imalat sanayiinde kamu kesiminin payı 1973 yılında
[
fd 36,7'ye düşmüştür. Bu, sanayileşmede siyasal tercihin özel sektörden yana kullanıldığım gösteriyor. Zaten bu gizlenmiyor : «Kamu sektörü Özel sektöre yardımcı olacak, onun uzanamadığı alanlara uzanacaktır» deniyor. Kamu kesimi kârlı alanlara u^andırtümıyor, özel kesim tüketim mallarının üretimine yöneliyor ve tekellerin ekonomik gücü günden güne arttırılıyor. Ortaya çıkan da §arpik bir sanayileşme oluyor.
Bunun yamsıra banka kredileri de özel sektör için seferber ediliyor.
1963 yılında 12 milyar lira dolaylarında olan özel sektör kredileri,
1973 yılında 76 milyar liraya kadar fırlamıştır, öte yandan 1663 yılında 231 milyon Ura olan Merkez Bankası kredileri, Özellikle 1971'den şortta iyiden iyiye arttırılmış ve 1973 yılında 3,5 milyar liraya
ulaşmıştır.
Özel sektörün kârlı alanlara yöneltilmesi ile banka kredilerinin onun
için seferber edilmesiyle yetînilmiyor. Daha fazla kâr etmesi i§in
teşvik ediliyor. Başka bîr deyişle zaten kârlı olan alanlara yatının
yapan özel sektörün kârlılığı arttırılıyor* Bunun da adına «teşvik
uygulaması» deniyor,
Tablo 11 teşviklerin dağılımını gösteriyor» «Yatırım İndirimi»,
«Gümrük muafiyeti», «İhracatta vergi iadesi» gibi Mr dim tedbir (!)
her türlü yatırımcıyı, yatırım yaptığı alan gözetilmeksizin teşvik
©diyor.
Teşviklerin sanayileşmeye katkıda bulunacak sektörlere, ağır sanay i i yöneltilmedîgi Tablo ll'den a§ık seçik görülüyor. O kadar ki en
fazla teşvik alan sektörler Dokuma - Giyim ve Gıda sektörleridir.
Bunun ötesinde herkesi araba sahibi yaparak sanayileşmeye büyük
katkıda bulunan (!) taşıt araçları, deterjan, sabun, şampuan, üag
imal ©den kimya sektörü en fazla teşvik gören sektörler arasındadır.
19
20
21
Özel sektörün daha fada kâr etmek için teşvik edildiğini belirtmiştik. Bunu teşviklerin sektörlere dağılımı kadar, teşviklerden özellikle özel sektörün yararlandırılması da kanıtlıyor, Yapılan toplam
teşviklerden, özel kesim, yatırım indiriminde % 58, Gümrük indirimi ve muaflıklarında ;% 53, ihracatta vergi iadesinde •%• 66,3 oranında yarariandmlmıştır. Bütün bu teşvik tedbirleri yalnızca^ 1972
yılında devlete toplam 5,078 milyon TİVye mal olmuşlardır. Teşvik
edilen yatırımların ortalama tutarı, daha çok büyük yatırımların,
başka bir deyifl©, tekellerim teşvik edildiğini kanıtlamaktadır,
1978 yılındaki «ihracatta vergi iadesi uygulaması» na ilişkin rakamlar Tablo 12'de verilmi§tir. imalat sanayiindeki vergi iadelerinin
% 67,11 ara malları, j%; '2792fsi tüketim malları, \% 4,4'ü de yatırım
malları sanayiinde olmuştur, 1964 ve 1973 yılları arasında heryıl
|% 10 ile !%; 25 arasmda değişen oranlarda vergi iadesi yapılmıştır.
Bu yıllar arasında yapılan vergi iadesi 2,5 milyar TL.'yi bulmaktadır.
İhracatta Vergi ladesin© ilişkin, kamuoyunu uzun süre meşgul etmiş, ilginç bir uygulamadan BOZ ©tmeden geçemeyeceğiz. Başbakan
DemirePin yeğeni Yahya DemireFin sahibi olduğu şirket 27 milyon
liralık mobilya ihracatı karşılığında 20 milyon lira vergi iadesi almıştır. Ortada bir alıcı firma olmadığı, yapıldığı iddia edilen ihracatın da esasen mobilya ihracatçısı bir ülkeye yapıldığı öne sürülmektedir. Mobilya yapımının sanayile§meyle olan iîgisMiği ortada»
dır, Buna rağmen teşvik görmektedir, Bununda Ötesinde 197S v© 74
yıllarında toplam 256,099 Dolarlık, mobilya ihracatı yapan, ülkemkde 1975 yılında 20 milyon TL, vergi iadesi yapümaJttadır* Üstelik mobilyaların nerede olduğu da halen bilinmemektedir,
İhracatta vergi iadesi uygulamasının ihracatı teşvik ettiği ve böylelikle dış ticaret açığımızın kapatılacağı iddiası asılsızdır. Dış ticaret açığımız, bırakın eski durumunu korumayı, gün geçtikçe fadala§maktadır, 1975 yılında 53 milyar liraya ulaşan dış ticaret açıkları, bu iddianın geçersizliğini kolayca kanıtlamaktadır. En m bunun
kadar asılsız olan bir bagka iddia da teşvik tedbirlerinin bölgesel
dengesizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik olduğudur. Gerçekler
bunun tam tersinin doğru olduğunu gösteriyor, (Tablo 13) yapılan
teşviklerin ancak yüzde 8'i Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine gitmiştir, 1973, 74 ve daha sonraki yıllarda te§vik belgesi alan
30,5 milyar TLJlık özel teşebbüs yatırımının % 6O'ı Türkiye'nin en
kalkınmış yedi iline dağılmıştır. Teşvik edilen illerin başında 7,5
milyar liralık yatırım yapılan İstanbul gelmektedir. Teşvik tedbir22
23
24
İerinîn bölgesel dengesizlikleri ortadan kaldırmaya değil, tam tersine bölgesel dengesizlikler yaratmaya yönelik olduğu açıktır.
Teşvik tedbirlerine ilişkin bir başka iddia, bu tedbirler aracılığı sonucunda yatırımların kısa zamanda artacağı ve böylelikle hazine
gelirinin çoğalacağıdır, Vergi gelirlerindeki artış maaflı ve ücretlilerden sağlanan dolaylı ve dolaysız vergilerle olmaktayken, gümrük
indirimi, ihracatta vergi iadesi v*b, tedbirler hazine gelirini azaltmaktan baıka bîr işe yaramamaktadır. 1969 yılı sonlarında çıkarılan kararname ile bazı malların gümrük vergisinin sıfıra indirilmesi
950 milyon liralık vergi kaybı yaratmı§tır# Dolayısıyla bu iddia da
geçersiz kalmaktadır,
*
Bu tür ilging uygulamalarla sanayiciler, hatta sanayici olduğu su
götürür kişiler milyarlarca lira teşvik görmektedirler. Bunlar özel
sektör eliyle sanayileşmenin - tabii buna sanayileşme denebilirse «
doğal olarak beraberinde getirdiği sonuçlardır.
TEJEEIAJEŞMÜ OLGUSU
Kapitalist gelişmenin temel yasalarından birisi de tekelleşmedir.
Sermayenin merkezileşmesi, küçük kuruluşların ortadan kalkması
ya da büyük kuruluşların denetimi altına girmesi, giderek banka ve
sanayi sermayesinin bütünleşmesi» kısacası büyük ve az sayıdaki
sermayedarların sermayenin çoğunu ellerinde tutması tekelleşme
adı verilen olgudur.
Tekelleşme Türkiye için de söz konusudur, Türkiye'deki dışa bağımlı tekeller ile emperyalist - kapitalist ülkelerdeki dev tekeller arasında nitelik ve nitecilik açısından büyük farklar vardır. Ancak bu
tür farklılıkların var olması tekelleşmenin yadsımasına yol açmamalıdır,
Tekelleşme üzerine yapılan araştırmalar, mevcut şirketlerin sermayelerini arttırmalarıyla tekelleşmenin hm kazandığını gösteriyor,
İstanbul Sanayi Odası yayınlarından elde edilen rakamlar Türkiye'deki 100 büyük firmanın sanayii hangi ölçüde denetlediğini ve sermayenin merkezleşmesinin hangi ölçülere vardığım görmemize
yardımcı olacaktır*
Görülüyor ki 100 büyük firmanın 1968 yılındaki toplam saüfları
10,574 Milyon TL, iken bu rakam 1974 yılında 63,772 Milyon TL'ye
yükselmiştir. Aynı dönemde fiyatlarm arttığı gözönünde tutularak
bu rakamlar fiyat artışlarının etkisinden kurtarıldığında, Tablo
C'den de görüldüğü gibi, bu artışın % 177 olduğu ortaya çıkıyor,
25
Download