ılmıdergı

advertisement
•
•
•
ILMIDERGI
DiYANET iŞLERi BAŞKANLIGI
Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı
•
Üç Ayda Bir Yayımlanır
•
Cilt: 43 • Sayı: 2 • Nisan- Mayıs- Haziran 2007
KUR' AN' DASOSYAL BÜTÜNLEŞ:ME
Özcan GÜNGÖR*
Özet:
Sanayi iııkılabı ve sonrası gelişmelere dikkat edildiği zaman görülecektir ki, genelde dünya
dinleri, özelde de İslam di.ni ve müntesipleri arasında çok ciddi bunalımlar, değişimler yaşanmış­
tır. Bu süreç kendini şimdi küreselleşmenin imkanlanyla daha yoğun hissettirmektedir. Müslümanlar için Kur'an ve onun sunduğu sosyal zihniyet dünyası hiç şüphesiz ki çok önemlidir. Üstelik Kur' an, diğer kutsal kitaplardan farklı olarak sosyal hayatın bütün yönlerini gerek kıssalar
yoluyla, gerekse benzetmeler yoluyla mü'minlerin dikkatine sunmuş ve bu durum tarihsel bir
gerçek olarak Hz. Peygamber döneminde de pratik hale gelmiştir.
Gelişen
ze
sunduğu
ve değişen dünyada toplum hayatımızı yeni bir anlayışla
tarihsel veriler ve değerler mutlak önem arz etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Din, Sosyal
Bütünleşme,
inşa
Kur' an' ı Kerim, Sosyal
ederken
.
Kur'an'ın
bi-
Farklılaşma.
Social Integration in the Qur' an
Abstract:
When we look at developments and processes during the industry revolution and afterwards,
it can be seen that among world religion, especially Islam and their followers, many serious erises and changes have appeared. This process, with the facilities of globalization, can be felt very
deeply nowadays. For Muslims, Qur'an its social mentality is very important. In addition,
Qur' an, differently from the other holy books, has given to Muslims all aspects of the social life
through stories and imitations. This situation became histarical reality during the period of the
Prophet Muhammad (pbuh).
Histarical data and values presented by Qur'an inthesense of construction
veloping and changing world are very important.
Key Words: Religion, Social Integration, The Holy Qur' an, Social
*
agaiıı
in the de-
Differentatioıı.
Dr., Ankara 1 Batıkent Akşemseddin Camii lmam-Hatibi
173
DİYANET İLMİ DERGİ• CİLT:
43 • SAYI: 2
1- Kavramsal Çerçeve (Sosyalojik Yaklaşım)
Sanayi inkılabının toplumların yapısında meydana getirdiği büyük değişiklikler,
bunları takiben ortaya çıkan toplumsal çalkantılar, çözülmeler ve bunalımlar sosyologların dikkatini bütünleşme konusu üzerine çekmiştir. Durkheim, sosyal bütünleşme konusunda modern sosyologlar arasında öncülük vazifesi görmüştür. I
Diğer
taraftan dinin sosyolojik rolü ve inancın bütünleştirici gücü dikkatleri sosyal
bilimiere ve özellikle Din Sosyolojisi'nin bu hususta vereceği cevaba çevirmiştir.2
Gelişme
ve büyüme sosyal bütünleşme ile desteklenemiyorsa, toplumsal sistem aksayabilmektedir. "Farklı biyolojik (ırk!) ve kültürel kökene bağlı karmaşık toplumlarda
sosyal bütünleşme sağlanamaz; nispeten homojen toplumlarda sağlanır" şeklinde bir
kural ortaya koyamayız.3 Birçok karmaşık sosyal yapılı ülke vardır ki bunlarda daha
kuvvetli bir sosyal bütünleşme bulunabilir.
sonra tanıma ilişkin yaklaşırnlara göz atmak yerinde olacaktır. Sosyal
bütünleşme (social integration), toplumların yahut toplumsal alt grupların, belirli amaçların gerçekleştirilebilmesi yolunda, önceki özellik ve kimliklerini terk ederek yeni
ve ortak bir kimlikte buluşmalarıdır.4
Bu
girişten
Sosyal bütünleşmeye, sosyalleştirme süreci de denebilmektedir. Buna göre; "Sosyalleştirme, grupla bütünleşmeyi sağlamak için ferde, hedefli ve amaçlı, dış ve iç davranış örneklerinin aktarılmasını sağlayan, belli şahıslar arasındaki bir etkileşim sürecidir".5 Bu aktarma ile fert, içinde bulunduğu toplum ve kültürün normlarını öğrene­
rek o toplum ve kültürde kendisine düşen sosyal rolleri yerl.ne getirmesini sağlaya­
cak bilgi, görgü, beceri ve alışkanlıklara sahip olur.
Bu iki teorik yaklaşımın da mantıksal kurguyla yerlerini belirleyebiliriz. İlki
Kur'an'ın ilk muhatap çevreyle karşılaşma ve onlara yeni bir din ve dünya zihniyeti
vererek inanç ve arnelde birleştirmeyi ve bu değerler etrafında bütünleştirmeyi içerir.
Diğer yaklaşım ise bu zihniyetin belirli süreçler katedip ortak bir miras haline gelmesi ve inananlarını bu ortak kültür ve miras etrafında toplayarak hem sosyalleştirmesi
hem de bu yolla toplumsal bütünleşmeyi sağlaması ögelerini içerir.
1 Arniran K. Bilgiseven, Genel Sosyoloji, İstanbul, 1985, s. 38.
2 Joachim Wach, Din Sosyolojisi, Çev., Ünver Günay, M.Ü.İ.F.V.Yay., İst., 1995, s. 68.
3 M. Erkal, Sosyoloji, Der Yay., İst., 1997, s. 281.
4 Ömer Demir -Mustafa Acar, Sosyal Bilimler Sözlüğü, Vadi Yay., İst., 1996, s. 223.
5 ZekiAslantürk-Tayfun Amman, Sosyoloji, M.Ü.l.F.V.Yay., İst. 1999, s. 322.
174
KUR' AN' DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
Bütünleşme, işleyen
bir bütüne ve sosyal sisteme sahip olabilmek için sosyal sistemin parçalarının birbirleriyle uyum sağlamalarıdır.6 Daha geniş bir açıdan "bütünleş­
me"; sosyolojide toplumdaki küçük ya da alt gruplar, cemaatler, menfaat birlikleri,
müesseseler gibi sosyal yapının çeşitli unsurları arasındaki tamamlanma ve kaynaş­
ma durumunu ifade etmektedir. Sosyal bütünleşme, bir toplumu meydana getiren fertlerin, farklı gruplarının ve daha geniş muhtelif ünitelerinin karşılıklı bağımlılık ve
ahenk içerisinde bir düzen teşkil edecek şekilde birleşme sürecinden ibarettir. Bunun
sonucu, bir toplum ve sosyal grup içinde hakim olan kültürel değerlerin toplumu meydana getiren fertler tarafından alınarak kendilerine maledilmesi ve böylece fertlerin
toplumun sosyo-kültürel değerlerini kazanarak onunla uyumlu bir şekilde yaşama durumuna gelmeleri süreci de sosyal bütünleşmeyi ifade etmektedir.
Sosyal
bütünleşmenin
Normatİf
normatif, fonksiyonel, manevi ve kültürel türleri
vardır.
Bütünleşme:
Toplumun, normlarla koordine edilmesidir. Parson'a göre
toplumda böyle bir bütünleşmenin meydana gelebilmesi, toplumun ortak değerlerinin,
sosyal sistemlerinin yapısal unsurlarında müesseseleşmiş olması şartına bağlıdır. Toplumda yüksek derecede bir normatif (sosyal değerler) bütünleşme, sosyal istikrarı ve
böylece sosyal sistemin sürekliliğini sağlar.
Fonksiyonel Bütünleşme: Toplumsal statüler ve roller arasındaki uyumdur. Buna
göre fonksiyonel bütünleşme toplumdaki iş bölümünün ahenkli bir şekilde gerçekleş­
mesinin bir sonucu olmaktadır. 7
Manevi Bütünleşme: İnanç, saygı-sevgi ve zevkler gibi manevi değerlerde ortaklık
sağlanabilmesidiL
Kültürel Bütünleşme: Uzun yıllar sonucu toplumun hafızasında oluşmuş olan ortak
değer ve inançlar etrafında gerçekleştirilen bütünleşmedir. En ideal bütünleşme şekli
budur. Çünkü bu seviye diğerlerini içine aldığı gibi zıtlık ve çelişkilerin de olmamasını
ihtiva eder. 8
Öncelikle bütünleşmenin olabilmesi için farklılaşmanın olması gerekir. Bu bağlam­
da farklı parçaların birleşmesi, düzenlenmesi olmadıkça bütünleşmeden söz edemeyiz.9
6 M. Erkal, a.g.e., s. 282.
7 Ünver Günay, Din Sosyolojisi, E.Ü.Y., Kayseri, 1996, s. 232.
8 Arniran K. Bilgiseven, Sosyalllimler Metodolojisi, Filiz Kitapevi, İstanbul, 1982, s. 266-268.
9 Sezgin Kızılçelik-YaşarErjem, Açıklamalı Sosyoloji Sözlüğü, Saray Kitabevleri, İzmir, 1996,
s. 91-92.
175
DlYANET 1LM1 DERGİ• CİLT: 43 • SAYI: 2
Bütünleşme,
hiçbir şeye başkaldırmaksızın, hiçbir şeyi sorgulamaksızın itaat eden bireylerden oluşmuş ve katı bir şekilde kurallaştırılmış bir toplumsal düzeni belirtmez.
Gerçek anlamda bütünleşme sağlanabilmiş toplumlarda fertler. sosyal rolünü bulmuş ve benimsemiş, çeşitli faaliyetlere rahatlıkla katılabilecek hale gelmişlerdir. Yani
toplumun istekleriyle kendi istekleri arasında bir denge kurabilmiş, yerine göre toplum
yararına kendi egoizmlerini terk edebilecek bir seviyeye ulaşmışlardır. Sözün özü madde ve mana hedefleri arasında bir ahenk kurulmuş, ilirole din, dünya ile ahiret, fert ile
cemiyet bütünleşmiştir. ıo
Tanımlar
çerçevesinde bu kavrama yüklediğimiz anlamları çoğaltmak mümkündür.
Fakat yapılan bütün tarifleri bir anlam potasında birleştirmek zor gibidir. Ortak ve anlaşılır bir tanım olması adına, "sosyal bütünleşme"; toplumun değerlerini ve kültürel
unsurları da yanına alarak bir mana etrafında toplanıp, bir birlik meydana getirme,
toplumun ortak heyecan ve hislerinden hareket ve herkesi kendi konumunda kabul ederek bir bütünlük esası meydana getirmeye bağlıdır. Gayet açıktır ki burada ortak payda, inanç ve kültürel değerler çok dikkat çekici bir yer edinirler. İnanç boyutunun eksik kaldığı bir birleşme tek taraflı kalmaya mahkumdur. Gündelik ve menfaate dayalı
bütünleşme toplumu ileri götürme istidadı gösteremez ve her defasında da başa dönme
problemini ortaya çıkarır.
2. Din ve Sosyal Bütünleşme
Din ve toplum arasındaki etkileşim yakından ve sistematik bir şekilde incelenecek
olursa bunun birinci derecede dinin toplum üzerindeki etkisi şeklinde var olduğu görülür. Dolayısıyla toplumsal örgütlenme biçimi ve davranışlarının şekil ve karakteri bu etkiye maruzdur.ll Bunun yanında karşılıklı bir etki-tepki münasebeti söz konusudur. Toplum ve kültür alanları dini yaşayış üzerinde etkili olurken, diğer yönden de din sisteminin toplumda ve diğer değişik kültür sahaları üzerinde etkili bulunduğu da görülür.l 2
Dinin toplumla ilgili önemli fonksiyonlarından biri "toplumu düzenleyici normlar
sistemi" olarak ortaya çıkmasıdır. Din mü'minlere nasıl hareket edeceklerini gösteren bir sistem sunmaktadır. Dinin bu anlamda toplum normu düzenleyici özelliğinin
daha çok İslam toplumlarında belirginleştiği ve geçerli olduğu da belirtilmektedir. 13
10 Arniran K. Bilgiseven, Din Sosyolojisi, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1985, s. 429.
ll J. Wach., a.g.e., s. 17.
12 Münir Koştaş, Üniversite Öğrencilerinde Dine Bakış, T.D.V., Ankara, 1995, s. 8
13 Şerif Mardin, a.g.e., s. 67-68.
176
KUR'AN'DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
Dinin dünya karşısındaki tavrı, mü'minlerin zihniyet yapılarını şekillendirmek ve onlara yeni bir form kazandırmaktadır. Böylece her dinin sahip bulunduğu değerler ve
semboller sistemi ile bir ekonomik ahiakın ve sosyal anlayışın oluşmasında önemli rol
oynadığı görülmektedir.14
İslam
kültüründe bu manada sistemli bir içtimai ahlak felsefesi geliştirilememiştir.
Kur'an'da açıkça ifadesini bulun sosyal bütünleşme, din ve vicdan özgürlüğü, ferdi
irade hürriyeti, çalışmanın değeri, teşebbüs hürriyeti, helal kazanç ilkesi, aklın, malın
ve ırzın masuniyeti, renk, dil, ırk ve cinsiyet aynınma dayalı uygulamaların reddi ve
daha nice ilke, standart ve değerleri temel alan bir ahlak geliştirilebilse ve bu ahlak ilmi, sınai ve iktisadi çabalar içinde bir çerçeve oluştursaydı nasıl bir sosyal yapı vücut
bulurdu?15 Bu soru ve sorun çok manidardır.
Din olayının sadece en önemli yönlerini zikretsek bile, onun aynı zamanda tarihi,
sosyolojik, kültürel ve psikolojik bir gerçeklik olduğunu da belirtmek gereklidir. Bütün bunlar göz önüne alındığında dinin,16 insan hayatının her yönüne etki ettiği, bundan dolayı da sosyal bütünleşme hadisesinde çok önemli rolü olduğu söylenebilir.
Burada değindiğimiz hususlar dinin sosyal bütünleşme üzerindeki etkisini göstermek adınadır. Fakat bunun yanında bunların birbirlerine karşılıklı etkileri göz önüne
alınmalıdır.
Gerçekte din ve sosyal bütünleşme arasındaki ilişkinin yönünü tayin edebilmek,
hangisinin diğerini etkilediğini genel bir hüküm halinde ortaya koyabilmek mümkün
değildir. Çünkü dine dayalı inançlar ve sosyo-kültürel yapılar çeşitlilik gösterir.17 İslam
toplumları bağlamında,
idealist görüşün olduğu gibi kabullenilmesi mümkün görünmese de, ilahi ufuktan beşeri alana inen vahyin anlaşılması ve yorumlanmasında "toplum-
sal yapının fiziki ve kültürel özelliklerinin"18 dine etkisi olduğu müşahede edilmekte,
aynı zamanda dinin de söz konusu alana farklı tarihsel ortamlarda çeşitli şekillerde ve
düzeylerde etki yaptığı rahatlıkla anlaşılmaktadır.19
14 Sabri F. Ülgener, Zihniyet ve Din, Islam, Tasavvufve Çözülme Devri Iktisat Ahlakı, Der. Yay.,
İst., 1981, s. 95.
15 Mehmet Aydın, Islam 'ın Evrenselliği, Ufuk Yay., İst., 2000, s. 46
16 Mircae Eliade, DininAnlam ve Sosyal Fonksiyonu, Çev, Mehmet Aydın, K.B.Y., Ank., 1990, s. 19-20.
17 Arniran K. Bilgiseven, Din Sosyolojisi, s.138.
18 Arniran K. Bi1giseven, Genel Sosyoloji, İstanbul, 1985, s. 99-141.
19 Arniran K. Bilgiseven, Din Sosyolojisi, s.l74-203.
177
D!YANET İLMİ DERGİ• CİLT:
43 • SAYI: 2
İslam kültüründe dini çerçevede en kapsamlı bütünleşme olgularından birisi İc­
ma'dır.
gelen bu terimin tam şekli "İcma'ı ümmet"
yani İslam topluluğunun fikir birliğidir. Ancak bu uygulamada bir bilgi-metodoloji ilkesi olarak kullanılmış ve toplumun kendinden çok, ileri gelenlerinin ortak görüşü anlamını taşımıştır. 20 İslam toplumunun gelişme dinamiği bakımından bazı fonksiyonel
eleştirilere uğrasa da icmanın, ki.iltürel bütünlüğü sağlama ve özellikle süreklilik kazanctırınada önemli bir rol üstlenmiş olduğu söylenebilir.
Sözlükte
"birleştirmek" anlamına
İslam toplumunda itikadi olmayan fikir ayrılıkiarına toleransla yaklaşılmış, bunlara
"rahmet"21 (bir gelişme dinamiği) gözüyle bakılmıştır. Gerçekten de İslam toplumu,
klasik dönemlerde (XII. yüzyıl sonlarına kadar dini, felsefi ve müspet bilimlerde) fikri
alanda parlak bir başarı göstermiştir.22 Bu başarı, İslam'ın bir toplumda bütünleşme
sağlama ilkelerinden biri olan ahHlk ve ilim birliğini sağlayabilmesine bağlıdır. Daha
sonraki tarihi gelişimi içinde tek taraflı olarak ilim de ahlaki olana dönüştürülmüş, dünya-ahiret, fert-toplum bütünlükleri de koparılıp ikincilerine (ahiret ve topluma) ağırlık
verilmiş, böylece İslam'ın asıl bütüncü hedeflerine ulaşılamarnıştır.23 Çünkü toplum lehine fert-cemiyet birliği bozulursa orada ferdin İslami rolünü tam olarak yerine getirmesi, ideal anlamdaki bir kültürel bütünleşmenin sağlanması mümkün olmaz. Çok yönlü sosyal süreçlerle sağlanan bütünleşmenin şüphesiz topluma süreklilik sağlayıcı mekanİzmalarla yakın bir ilgisi vardır.
3. Kur'an'da Sosyal Bütünleşme
3.1 Teorik Yaklaşım 1 Çerçeve
İnsanlar zaman içinde çoğalmış, çeşitli ihtiyaç ve zorunluluklardan dolayı da grup
haline gelmişlerdir. Esasen bu, insan fıtratıyla yakından ilgilidir. Şöyle ki; İbn-i Haldun,
insan cinsinin toplu olarak yaşamasını, Allah'ın iradesinin gerçekleşmesi olarak görür.
Çünkü O'na halife olan bu varlık, alemi marnur kılacaktır ve bunun için de toplu olarak
yaşamak durumundadır.24
20 Macdonald, D.B., "lema", 1.A., C. V, s. 926
21 Burada Peygambere isnat edilen ve hadis kriterleri açısından zayıf olduğu söylenen, "ümmetimin
ihtilafında
22
23
24
178
rahmet vardır" sözünün/hadisinin zayıf olduğu akla gelse de bu, sosyolojik olarak
görüleniyaşanan pratikteki reel durumu etkilemez.
İgnaz Goldziher, "İhtilaf', İ.A., C.V, s. 946.
Mustafa Aydın, lslam Toplumunun Şeldllenişi, Pınar Yay., İst., 1991, s. 268.
Yumni Sezen, lslam Sosyolojisine Giriş, Turan Kültür Vakfı Yay., İst., 1994, s. 54.
KUR' AN' DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
Kur'an toplumların tarihsel olarak yaşamış oldukları çeşitli süreçleri genellikle kıs­
salar içerisinde nakleder. İnsanları bu yolla düşündürmek ve ibret almalarını sağlamak
amacıyla bu tarihsel örnek olaylar değişen zaman ve sosyal yapılara rağmen değişme­
yen ilahi hedefleri göstermektedir.25 Biz de makalemizde Kur'an-ı Kerim' e sosyal bütünleşme açısından bakarken bu temel hedefi göz ardı etmeden, mü'minlere gösterdiği
"orta ümmet" yolunu gerçekleştirme adına zikredilen temel parametrelere makalenin
sınırları içinde dikkat çekeceğiz.
Kur'an süreklilik içeren sosyolojik vurgusuyla bütün toplumların, milletlerin, peygamberlerin ve toplum önderlerinin yaşadıkları örnek olayları canlı ifadelerle anlatmaktadır. Bu anlatırnın yer aldığı kıssalarda toplumların tarihsel süreç içerisinde geçirdikleri sosyal olaylar ile bu sosyal olayların değişmeyen genel özellikleri işlenmektedir.
Bunlar zaman ve mekan ile sınırlandırılmayan evrensel gerçeklerin bulunduğuna ait
vurgular aracılığı ile gerçekleşmekte olup, tarihte zamana ve mekana bağlı olarak
farklılık gösteren şeylerin; sosyal ilişki ağları, üretim ve tüketim biçimleri, sosyal kurumlar gibi fenomenler olduğu öne çıkmaktadır.
Değişmeyen
ve süreklilik özelliği taşıyan değerler fıtrat temelini oluşturmaktadır.
Fıtratı ise "insanın, Allah'ın bir kanunu olarak doğuştan getirdiği yaratılış, mizaç ve yeteneklerin birleşimi" şeklinde tanımlamak pekala mümkündür.26 Dolayısıyla ileride değineceğimiz Kur'an'ın toplumların bütünleşmesi hususundaki evrensel vurguları fıtrat
temelli olup, insanla çelişen bir noktayı ihtiva etmemekte olduklan düşünülmektedir.
Bu yaklaşımın farklı bir versiyonu olarak Kur'an toplumsallaşma (sosyal bütünleş­
me) sürecinin insan fıtratına yerleştirildiği ve yaratılışında var olduğu gerçeğini Hucurat suresi 13. ayetinde dile getirmiştir. Söz konusu ayette farklılıklar nedeniyle insanların birbirlerini tanımaları gerektiği inancından hareketle, insanın bir sosyal varlık olduğu ve zorunlu olarak toplumsal birlikteliğin gerekliliği vurgulanmaktadır. Bireysel
farklılıklar ve tanışma eylemi toplumsal hayatın vazgeçilmez şartı olup, bu tür farklı­
lıkları bir ayırım aracı olarak kabul etmek mümkün değildir.27 İnsanlar kendilerine tanınan imkanlar ve beceriler açısından ayrı olarak yaratılmışlardır.28 Allah insanları gerek beceri bakımından gerekse ruhsal, fiziksel ve benzeri bakımdan farklı şekil ve kabiliyetlerde yaratmıştır. Doğal olarak bu reel durum, birlikte yaşama zorunluluğu doğurmuştur. Bu yaratılma özelliği de kolektif ve toplumsal hayata geçiş sürecini hızlan­
dırımştır.
25
26
27
28
M. Sait Şimşek, Kur'an Kıssalarına Giriş, Yöneliş Yay., İst., 1993, s. 71.
Ömer Özsoy, Sünnetullah, Fecr Yay., Ank., s. 92; Aynca bk; Rum. 30.
Ebu'I-Ala Mevdudi, Tetlıimu'l-Kur'an, Çev., Heyet, Beyan Yay., İst., !987, s.
Zuhruf, 32.
423.
179
DlY ANET lLMl DER Gl • CİLT: 43 • SA YI: 2
Kur'an açısından yaklaşıldığında, insanın iyiliği ve kötülüğü kendi eliyle kazanma potansiyelini taşıyan iki boyutlu bir varlık olduğu görülmektedir. insanda bu iki boyuttan hangisinin ön plana çıkacağını belirleyen faktör yine insanın hür iradesinde
somutlaşmaktadır.İnsanın tarih içerisinde çoğu zaman olumsuz rol oyuarnası daha çok
zaaflarının güdümüne girmesiyle gerçekleşirken, olumlu rol oyuarnası da onun, genellikle fıtratına uyması ve kendini yabancılaştıncı etki ve unsurlardan arındırmasıyla gerçekleşmektedir. 29
3.2 Ku' an' m Sosyal Bütünleşme Argümanlanna Genel Bir Bakış
3.2.1 Tevhit: İslam dininin tebliğinden itibaren süratli bir yayılma göstermesi, bir
sıkıntıyı da beraberinde getirmekte idi. O da; İslam'a giren milletierin çok çeşitli kültürel sistemlerden geliyor olmalarıydı. İşte sorun bu çok çeşitli kültür birikimlerini bir sistem içinde tutma, yeni dinin akideleriyle uyuşmayan kültürlerinin bir kısmını değiştirip
yerine yenisini ikame etme ve sosyal bütünleşmeyi bozucu bütün farklılıkları, bir potada eritip ortak ülkü, ideal etrafında toplama işidir. İşte İslam, Kur' an' da ve Rasulullah (s.a.s.)'ın sünnetinde toplumsal ilişkilerin, insan ruhunun derinliklerine ve insanın
kainata bakışına uzanan köklerini sağlam bir tabana oturtınayı sağlayacak genel kurallar koymuştur. 30 Söz konusu sorunu aşmada çözümün en büyük yanını tevhit akidesi
oluşturmuştur. Bunu Mekke dönemi İslam peygamberinin yaşamından ve Mekki ayetlerden anlamak çok kolaydır. Aynı zamanda ayrıntıları da içeren bu kurallardan, bizi
ilgilendiren nokta, insanın tek yaratıcı karşısında ve eşit olarak, başka hiçbir güç tanı­
madan tek tanrı inancını yaşamasının toplumsal hayatta ortaya çıkardığı etkileridir.
Böyle bir inancı paylaşan insanlar arasında sosyal bütünleşmeyi sağlamada dinin daha
stratejik bir rol oynadığı rahatlıkla söylenebilir.
Öte taraftan insanın dünyadaki yeri ve tabiatta oyuarnası gereken role ilişkin serdedilen düşüncelerde, toplumların 'tevhit'i zedeleyecek gevşeklik gösterdikleri durumlarda Kur'an'ın bize sunduğu ilişkiler ağını da dikkate almak, İslam toplumunun dirliği açısından hayati öneme haiz olduğu söylenebilir.
Hemen hatırlatılınası gerekir ki Kur' an, tevhit akidesinin tüm peygamberlerin tebliğlerinin esasını teşkil ettiğini de zikreder. 31 Ve hatta öyle ki bu akideye bütün inananları ve ehli kitabı da dahil ederek çağrıda bulunur.3 2 Bu da Kur'an'ın bu mesele-
29
30
31
32
180
Fazlur Rahman, Ana Konulanyla Kuran, Çev., Alpaslan Açıkgenç, Fecr Yay., Ank., 1987, s. 67-72.
lmaduddin Halil, Sosyal Adalet, Çev., Said Aykut, Şule, İst., 1993, s. 39.
Hud, 26, 84; Enbiya, 22, 25; Nahl, 35.
Al-i lrnran, 64.
KUR'AN'DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
----------------------------------------------
ye karşı ciddiyetini, bütünleşmenin ve birleşmenin hangi temel esas üzere
bizlere göstermesi açısından önemlidir.
olacağını
3.2.2 Tek Bir Ata ve Tek Bir Nefis Hatırlatması: Kur' an, insanları tevhit inancı etrafında birleşmeye çağırırken, bu davetini belli bir millete, sosyal çevreye veya gruba
yapmamakta, hitabını bütün insanlığa yöneiterek ona evrensel bir özellik vermektedir.33 Bu husus Kur'an'ı Kerim'in mana etrafında mükemmel sosyal bütünleşmeyi
gerçekleştirmede en önemli özelliklerden biridir. Kur' an, bu daveti evrensel olarak
takdim eder ve sık sık 'Ey insanlar' gibi hitap tarzıarına yer verir. Kur' an bize aynı
atadan olduğumuzu ve bir tek nefisten yaratıldığımızı hatırlatarak aynı köke mensubiyet duygusunu bütünleşme aracı olarak zikreder.34
3.2.3 Din Kardeşliği: Kur'an-ı Kerim "Müminler sadece kardeştirler" buyurarak
bunu açıkça beyan ediyor ve böylece inananları sevgi ve kardeşlik bağı altında tek vücut olmaya çağırıyor.35 Müminlerin oluşturduğu kardeşlik birliği içerisinde her çeşit
sosyal farklılıklar kaynaşacaktır. 36 Nihayet İslam ideal ümmeti olan "orta ümmet" toplumsal hayatta gerçekleşecektir.
İnsanlar arasındaki bağlılığı ne kadar bir dizi ilmi sebeple anlatsak da lslam'a gö-
re hepsini kuşatan ve diğerlerine üstün olan bir esas görürüz ki, bu,
lerimize verdiği bütünleşme ve uzlaşma hissidir.
"(Allah)
onların
kalplerini birleştirdi,
eğer
Allah'ın
kalp-
yeryüzünde olan her şeyi sarfetsen yi-
ne de onların kalplerini uzlaştıramazdm ve fakat Allah onları uzlaştırdı!"37
"Hepiniz Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın ki düş­
mandınız, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.
Bir ateş uçurumunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah doğru yola erişesi­
niz diye böylece ayetlerini açıklar".38
Toplumu meydana getiren bağlar, gönüller arasındaki uzlaşma, Kur'an'a göre Allah'tandır. Ve gerçek bağ budur. Allah vergisi olan bu bağın yerini diğer bağlar tutamaz. Diğer bir tabirle "Allah insanlar arasındaki münasebetlerin, kalplerin derinlik-
33
34
35
36
37
38
Nisa, 1.
Nisa, 1; Enam, 98; Hucurat,
Hucurat, 10.
Ü. Günay, a.g.e., s. 236.
Enfal, 63.
Al-i !mran, 103.
13.
181
D!YANET 1LM1 DERGl•
lerine inerek, kuruyan
CİLT:
43 • SAYI: 2
kaynakları yumuşatan
ve
onları yekdiğeriyle
perçinleyen
sıcak
sevgiyle bütünleşme esası üzerine oturmasını ister".39
Kur'an vahyi ilk andan itibaren insanlar arasında ırk, renk, memleket ve dil farklarını, üstünlük aracı olmaktan çıkarır ve hitabını bütün insanlara yaparak, gönülleri Allah'a yöneltir. Esasen bu durum Kur'an'ın alemierin Rabbi40 vurgusunda da kendini
gösterir. İslam insanların aralarında dostluk kurarak, barış halinde bolunmaları düsturunu getirmiş olmakla insana verdiği değeri ortaya koyar. islam, ferdi hak ve hürriyetleri güven altına alan bir birlik ve bütünlük dini dir. O, aynı zamanda kollektif refahı sağlar,41 bunu yaparken de iktisadi bakımdan da ahlaki yönden de kendisine insanı
esas olarak
alır.
3.2.4 İyi Şeylerde Yardımlaşma, Kötü Şeylerden Sakındırma: İslam dininin en dinamik emirlerinden birini teşkil eden bu esas bütün bir sosyal sistemi içine almaktadır.
Öte yandan Kur' an, İslam'ın genel kurallarına uymayan ve toplumun nizarnını bozucu
sosyal bütünleşmeyi de kabul etmez.42
Kur' an, "İyilikte ve fenalıktan salanınada yardımlaşm; günah işlernek ve aşın gitmekte yardımlaşmaym",43 derken sosyal fonksiyonların sıkiaşmasında idealist bir tutumu telkin etmektedir. Toplumun bütünleşme ve birleşme yönünden ıslahı ile bozulması bazen aldatıcı şekilde birbirine karıştırılabilir.44 Bu denli negatif görüntü ve du-
rumlarda İslam gerçek bütünleşmeye ve gerçek bağlara özellikle toplumsal İstikame­
te itina göstermiştir.
iyiliği (maruf) eınretme ve kötülükten (münker) alıkoyma tutumuna değinmekden
kastedilen mana tam oturmayacaktır. Kısaca maruf, dinin emrettiği; münker, dinin yasakladığı şey demektir. Başka bir deyimle Kur'an ve sünnete uygun düşen şeye maruf;
Allah'ın razı olmadığı, inkar edilmiş, haram ve günah olan şeye de münker denilir.4 5
39
40
, 41
42
43
44
45
182
Muhammed Kutub, Islam'da Fert ve Cemiyet, Çev. Mehmet Süslü, Beyan Yay., İst., 1985, s. 32.
Fatiha, 1; Aynca bu ifade tarzı Kur'an-ı Kerim'de bir çok yerde ve tekrarla geçmektedir.
Muhammed Hamidullah, islam'da Devlet !daresi, Beyan Yay., Ank., 1979., s.l980
Bakara, 85.
Maide, 2.
Bakara, ll, 12.
Elmalılı H. Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser neş., !st., 1971, C. IV, 2357-2358; V, 3189.
KUR'AN'DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
Münker, marufun zıddı olarak, her sahih aklın çirkinliğine hükmettiği şey, selim
kalp sahiplerinden oluşan kamu vicdanında yer etmemiş, kitap ve sünnetin de çirkin
gördüğü şey demektir. 46
Daha geniş bir yaklaşımla maruf ve münker, İslam'ın ve İslam üzere olan selim
kalplerin belirlediği şeydir. Yani toplumu hayra ve şerre götüren şeylerdir.47 Allah, insanlık tarihi boyunca birbiri ardınca peygamberler göndererek, neyin güzel, neyin çirkin olduğunu ve nasıl davranmaları gerektiğini insanlara bildirmiş, O'nun bu şekilde
emir buyurup, teşri kıldığı davranış şekilleri artık birer toplumsal kaide, "maruf' ve/veya maruf birer urf olmuştur. 48
Kur' an, bu sosyal olguyu toplumun temeli kabul ederek sık sık dile getirir. "Sizden
hayra çağıran, marufu emreden, münkerden vazgeçirmeye çalışan bir ümmet bulunsun.
İşte onlar kurtuluşa erenlerdir."49 Bu ayetle iyiliğin emredilmesi ve her türlü kötülüğün
men edilmesi işi bütün inananlara bir sorumluluk yüklemiştir.
Başka
bir ayette: "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. Marufu emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışır ve Allah'a iman edersiniz."50
Başka ayetlerde, müşriklerin yanında,51 mü'minlerin karşısında kötülüğü emreden,
marufu yasaklayan, böylelikle Allah'ın emir ve yasaklarına karşı çıkarak, emredilenin
tam tersini yapan münafıkların52 durumu da negatif yönde bir etkileşime örnek olarak
Kur'an'da geçmektedir. Öte yandan Hz. Lokman'ın oğluna öğüdü, toplumların bu hususu ihmal ettiğinde nasıl hel ak edildiği5 3 örneklerini de Kur' an, pozitif yönde iletişim­
Iere iyi örnekler olarak inananların önüne koymuştur.
Bir toplumda iyiliği emreden, kötülükten menedenler olmazsa giderek kötü olan iş­
ler birer kural yani bir yaşama biçimi olurlar. Bu halin sosyal çözülmelere ve çöküntülere sebep olacağı açıktır.
46 Ragıp el-İsfehani, El-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an, Beyrut, t.y., s. 505.
47 Marufun geniş anlamı konusunda bkz; Mustafa Aydın, lik Dönem islam Toplumunun Şekillenişi,
Pınar Yay., İst., 1991, s. 272-273; Toshihiko İzutsu, Kur'an 'da Dini ve Ahlaki Kavramlar, Pınar
Yay., İst., 1997, s. 281; Ali Ünal, Kur'an'da Temel Kavramlar, Nil Yay., İzmir, 1999, s. 302
48 A. Ünal, a.g.e., s. 302.
49 Al-i İnıran, 104.
50 Al-i İmran, 110.
51 Maide, 78-79.
52 Tevbe, 67.
53 Lokman, 17.
183
D!YANET !LM! DERG! • CİLT: 43 • SA YI: 2
Kur' an inananlardan öyle dinamik bir topluluk ister ki, şayet bu dinamik unsur
inananlar tarafından ihmal edilirse yani dinamikliğin yerini statik bir toplum yapısı alır­
sa maddi ve manevi alanda müslüman toplumun üstünlük hakkını kaybedeceği ve buna her dönem ve toplum içinde dikkat edilmesi gerektiği Kur'an'da özellikle vurgulanmıştır. Kur'an inananlara ne kadar düzen ve disiplini, sulh ve sükunu, iyi ve güzeli,
doğru ve hak olanı telkin ederse etsin renkler ve tezatlar yaşanacaktır. "Rabbin dileseydi" hikmetine açık olan hayatın, tek boyutlu olması murat edilmemiştir.54 Ancak
Kur' an, sosyoloji açısından eşsiz bir önem taşıyan, öyle bir prensip, öyle bir sosyal garanti talebi tebliğ etmiştir ki, toplumun geleceği buna bağlı kılınmıştır. Hiç şüphesiz ki
bu "içinizde daima iyiliği emir ve kötülüğü men eden bir cemaat",55 dünya çapında
da bir ümmet bulunsun, diyerek, sosyal bütünleşme için yeterli miktarı yahut asgari sı­
nırı belirtmiştir.56
Mü'minler arasında canlı ve sürekli bir toplumsal birliktelik ve beraberliğin olması,
ancak toplumun sosyal bütünleşmesi adına sigorta görevi yapan İslam dininin bu dinamiğiyle mümkündür.
3.2.5 İnfak ve Dengeli Tutum: Sosyal bütünleşmeyi en ciddi şekilde menfi etkileme ya da önündeki en büyük engel adına iki fenomen dikkat çekici bir şekilde vurgulanmıştır. Bunlar lüks ve aşırı zenginlik hevesi:57 Zira aşırı zenginlik ve lüks, insan-
lar arasındaki adaletin ve dengenin bittiği yerde başlar. Kur' an, lüks, debdebe ve şata­
fatı nankörlük ve olumsuz davranışların kaynağı sayıyorsa , dengesiz bir sosyal konumun neticesi olan lükse alternatif olarak da adil ve dengeli bir toplum düzeni arzulamaktadır. 58
Yine bu gibilerinin (ileri gelen azgınlar) akıbeti ve dünyayı bozmalarından ahirette
hesaba çekilecekleri de Kur'an'da anlatılır.59 Aşırı zenginliğin körüklediği dünyaya tamamen bağlanma ve arkasından lüks tüketim, toplumdaki sosyal dengeyi bozar ve o
toplumun mutlu ve kendi içinde bütünleşmeyi sağlaması mümkün olmaz. Zira bu durumda Kur'an'ın değer ölçüsü yitirilmiştir. Kur'an'ın değer ölçüsünÜn yitirilmesi diyebileceğimiz örnekler olma sadedinde şu konular da akla gelmektedir. Zengin olup bu-
54
55
56
57
58
59
184
Y. Sezen, a.g.e., s. 61.
Al-i lmran, 104, 110.
Y. Sezen, a.g.e., s. 61-62.
Y. Sezen, a.g.e., s. 55.
İ., Halil, a.g.e., s. 40.
Sebe, 33-37.
KUR'AN'DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
nu iyi kullanmayanlar,60 açları doyurmayanlar,61 Medine zenginlerinin Tebuk'e gitmemeleri ve sorumluluktan kaçmaları,62 altın ve gümüş biriktiren zihniyetin zemmedilmesi63 ve ehl-i kitap din adamlarının dünya karşısındaki tutumları64 sıralanabilir.
Esasen bu menfi durumların çözümünü de Kur'an vermektedir. Bu ise infaktan
başka bir şey değildir. Bu arada Kur'an'da, yoksul, muhtaç ve gariplerin çokça anılma­
sı fakirlik olgusunun ebeciiyen çözümlenemeyecek bir mesele gibi görüldüğü anlamına
gelmez.65 Kur'an'da bir çok yerde de, infakın öylesine bir bağış ve sadaka olmayıp,
aksine muhtaç ve yoksulların asıl hakkı olduğu belirtilmektedir.66
göre; gelir dengesi bozuk, fakide zengin arasın­
daki farkın büyüdüğü toplumların ideal manada bir toplumsal bütünleşme sağlamalan
mümkün değildir. Bu durum istisnai zamanlarda bozulabilir. Yani felaketler ve milli sevinçler gibi, esasen bu da bazı zamanlar bir bütünleşme siluetinden başka şey değildir.
Sosyologlarca kabul edilen
3.2.6
Akrabalık
davranınayı ısrada
görüşe
ve Komşuluk Bağını Koruma: Kur'an uzak ve yakın komşuya iyi
tavsiye etmiş ve Peygamberin uygulamaları da buna örneklik teş­
kil etmiştir.67 Bu sayede Kur'an en yakından başlayarak aile, akraba, yetimler, muhtaçlar,68 mahalle ve köy ve benzerleri bütünleşmenin adresi olarak göstermiştir. Zaten
Peygamberin uyguladığı kardeşlik de geçici değil, daimi bir sistemdir. Onun zamanla mukayyet olduğunu gösterecek herhangi bir delil ve işaret bulunmadığı için de her
devirde elverişli ve faydalıdır.69
3.2.7 Manevi ve Sosyal Rahatsızlıklar: Kur'an'ın zikrettiği sosyal dayanışma ve bütünleşmeyi engelleyen manevi rahatsızlıklara da dikkatleri çekmemiz yerinde olacaktır:
Adam öldürmek ve kan davası gütmek,70 haset etmek,71 israf ve cimrilik,72 yalan
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
Ley1, 8-11.
Maun, 3; Fecr, 17-18; Müddessir, 44.
Tevbe, 93.
Al-i İmran, 180-181; Tevbe, 34.
Tevbe, 34.
!. Halil, a.g.e., s. 56.
!sra, 26; Mearic, 24-25; Zariyat, 19; Enam,141.
Muhammed Ebu Zehra, islam'da Sosyal Dayanışma, Çev., E. R.
Yay., !:st., 1968, s.l83; M. Esed, Kur'an Mesajı, s. 341.
Nisa, 36.
M. Esed, Kur'an Mesajı, s. 341.
En' am, 151; !sra, 31; Furkan, 68.
Bakara, 30.
!sra, 29.
Fığ1alı-O. Eskicioğlu, Yağmur
185
DlYANET İLMİ DERGİ • CİLT: 43 • SA YI: 2
söylemek ve iftira etmek,73 gıybet ve su-i zan,74 fuhuş ve zina,75 hırsızlık ve gasp,76
karaborsacılık yapmak,77 içki ve kumar,78 rüşvet,79 faiz.SO Bütün bu yasaklar tabii ki
daha mutlu ve müreffeh bir toplum düzeni için Kur'an'ın bize sunduğu reçetedir.SI
İlahi rahmet, zenginlerin ve fakirierin samimi bir yakınlaşma anlayışı içinde, nimetienmelerini gerektirirken bunun zıddına hareket eden ve karşılarında fakir bulunmadıkça
mutlu bir hayat süreceklerini zanneden toplumlar hiçbir zaman sosyal sıkıntı ve çalkantılardan kurtulamazlar. Bunun yanında evrensel manada toplumları çökerten hususlarabakıldığı zaman yukarıda sayılan manevi ve sosyal rahatsızlıkların en önde oldukları görülmektedir.82
3.2.8 Sosyal Bütünleşmeyi Sağlayan Ahlaki Kategoriler: Kur'an'da sosyal bütünleş­
meye götüren ve bütünleşmeyi engelleyen durumları kısaca anlatmaya çalıştık. Son olarak Kur'an'ın bütünleşmeyi sağlayan ahlaki kategorilerini kısaca hatırıatmakta fayda
vardır. Bunlar; iyilik, doğruluk, adalet,83 iyilerle dost olmak,84 iyilikte yardırulaşıp kötülüğe karşı koymak,85 infak,86 rırabuluculuk,87 adalet,SS kardeşlik,89 bağışlama,90 sadaka,91 görevi ehline verme,92 ödünç verme,93 sabır,94 itaat, 95 çalışkanlıktır.96
1
1
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
· 91
. 92
93
94
· 95
. 96
186
Hac, 30; Tevbe, 119.
Hucurat, 12; Kaf, 18.
İsra, 32; Furkan, 68.
Maide, 38; Nisa, 20-29.
M. Ebu Zehra, a.g.e., s.ll5.
Bakara, 219; Maide, 90-91.
Nisa, 29; Bakara, 188; Maide, 42.
Bakara, 275.
Mehmet Şeker, İslam'da Sosyal Dayanışma Müesseseleri, T.D.V., Ank., 1991, s. 70-96.
Ejder Okumuş, Kur'an'da Toplumsn! Çöküş, İnsan Yay., İst., 1995, s.l12-192
Beled, 14-18; En'am, 151-153.
Enfal, 72; Mümtehine, 13.
Al-i İmran, 104; Nisa, 114; Hac, 41; Mücadele, 9.
lsra, 26; Zariyat, 19.
Bakara, 182, 224; Nisa, 114.
Araf, 29; Nahl, 76-90.
Al-i lmran, 103; Hucurat, 10.
Bakara, 263.
Tevbe, 60; Rum, 38 .
Al-i İmran, 104-160; Hac, 41.
Tegabun, 17; Bakara, 245.
Bakara, 153.
Al-i lmran, 32, 132 .
Necm, 39.
KUR'AN'DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
3.3. Teoriden Pratiğe Bir Kaç Örnek
Gelenekler bir nevi toplumsal irade olarak bizi ve
davranışlarımızı
etkileyen, fa-
kat kamu gücü ile yaptırımı olmayan normlardır.97 Gelenekiere bağlılık hemen her
toplumda görülen bir özelliktir ve gelenekler insanda adeta ikinci bir tabiat oluşturur.
Yasin süresinin 8 ve 9: ayetlerinde yorumunda Harndi Yazır, söz konusu durumun insanları doğru yolu bulmalarına engel olan nesnel ve sosyal alışkanlıklar ve şartların
müktesep bir ceza halinde zorladığını tasvir eden istiare olduğunu söyler.98 Aynı akı­
bet Hz. Musa'nın kavminde de görülmüş,99 Hz. Muhammed'de de'yaşanmıştı.100 Geleneklere aşırı bağlı bir Arap toplumu da söz konusu olunca101 Kur'an'ın Hz. Peygamberle gerçekleştirdiği mükemmel toplumsal bütünleşme insanları hayrete düşürecek
niteliktedir.
3.3.1. Hicret Pratiği: Kur'an'da sık sık övülen ve örnek gösterilen hicret hadisesinde Hz. Peygamberle birlikte Medine'ye hicret eden müslümanlarla Medine'nin yerli
Müslümanları kardeş kabul/ilan edilmiştir.102 Bu kardeşlik; evsiz, yurtsuz, Medine'ye
gelenlerin başlarını sokup barınabilecek bir yer bulmalarını temin etmek içindir. Kardeş olan bu müslümanlar kendi aralarında mallarını ve kazançlarını paylaşmak suretiyle geçimlerini sürdürüyorlardı. Bu durum Medine'ye göç edenlerin ev, bark ve iş sahibi olmalarını sağlamıştı;l03 Bu hadise, bütün müslümanlara kardeşliğin nasıl olduğunu
göstermesi açısından evrensel bir model oluşturmuştur.
3.3.2. Evs ve Hazrec Örneği: Yukarıda kısaca tasvir edilen bir ortamda Evs ve Hazrec Medine'nin iki büyük kabilesiydi ve Resulüllah oraya geldiğinde birbirlerine düş­
man idiler. Yüzyıl süren 'Buas harpleriyle' her iki taraftan pek çok kişi ölmüştü. Daha
sonra iki kabile de İslam'a girmiştir. Eş'as b. Kays adında bir Yahudi'nin fitnesiyle bu
iki kabilenin araları tekrar açılır ve birbirlerine düşmek üzere iken Hz. Peygamber yetişir, her iki tarafı da yatıştırır. Bu münasebetle şu ayetler nazil olur: "Allah'm üzerinizde olan nimetlerini hatırlayıruz ki siz birbirinize düşmandınız. Allah kalplerinizi bir birinize ülfet etti. Böylece onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz".l04
Abdurrahman Dodurgalı, Eğitim Sosyolojisi, M.Ü.l.F.V. Yay., İst., 1995, s. 51.
E. H. Yazır, a.g.e., C.6, s. 4010.
Kasas, 36.
Sa'd, 4-8; Bak:ara, 170.
W. Montgomery Watt, islam And The Integration of Society, Routlege And Kegan Paul, London,
1970, s.145.
102 Enfal, 74-75.
103 M. Esed, a.g.e., s. 341.
104 Al-i İmran, 103.
97
98
99
100
101
187
DİYANET
lLMl DERGl • CİLT: 43 • SAYI: 2
3.3.3. Kötü Alışkanlıkların Ortadan Kaldırılması Pratiği: İçki, kumar, hırsızlık, rüş­
vet, cinayet, fuhuş gibi kötülükler hemen her toplumun başına bela olmuştur. Aklı
başında olan insanların 'temiz bir toplum' idealiyle bunlarla mücadele etmeleri gerekir.
Ancak dinin toplum hayatındaki birleştirici ve bütünleştirici rolü dikkate alınmadan
bu başarının sağlanamadığı ise seküler modern toplumun içinde bulunduğu ahlaki bozulmalardan anlaşılmaktadır.l05 Mesela, 1919-1932 yıllarında ABD'de içki yasaklandı, fakat sonra yeniden serbest hale geldi. Amerikalı akademisyen Prof. Dr. Julius
Hirsh bu konuda şöyle der: "Hz. Muhammed (s.a.s.) Kur'an vasıtasıyla içkiyi men etmiş ve asırlarca büyük insan kitlelerini içkinin zararlarından koruyabilmiştir. Bu netice XX. asırda mürrevver ABD'de her nevi propagandaya ve fenni terakkiyerağmen
elde edilememiştir".106 Öte yandan Kur'an sarhoşluk veren şeyleri yasaklarken tedrici
bir metot izlemiş ve bunda da son derece başarılı olduğunu tarihi olaylar ispat etmiş­
tir.107
3.3.4. İbadet Pratikleri: İdeal olarak sunulan ilkeler, ibadetlerin yerine getirilişi ile
hayat bulmaktadır. Son tahlilde, Kur'an'da sosyal bütünleşmeye yöneitici örnekler bulmak ve bunları çağaltmak mümkündür. Gerçekte ise konuya bütünleşme açısından
bakıldığında Kur'an'da geçen bütün emirler, yasaklar, tavsiyeler, namaz, oruç, zekat,
hac, kurban yani bütün ibadetlerin sosyal bütünleşmeyi sağlamaya yönelik faktörler
oldukları ifade edilebilir.
Namaz ibadeti ile insanların günde beş kez birlikteliği temin edilmekte, aynı saflarda kenetlenerek kaynaşmaları ve bütünleşmeleri sağlanmaktadır. Haftada bir günde aynı sosyal ortamda bulunan bütün inananların birlikteliği, Cuma namazı ile pekiştiril­
mektedir.
Hac ibadetinde de farklı milletlere, ırklara, sosyo-ekonomik şartlara sahip dünyanın
bütün insanları toplanmakta, ayrı bir dinamizm ve canlılıkla sosyal bütünleşme sağlan­
maktadır.
Oruç ibadeti, sosyal açıdan aralarında ekonomik farklar bulunan insanların bütünleş­
mesi açısından önemlidir. Özellikle zenginlerin fakirierin durumunu değerlendirmesi ve
onlara yardım etmesi ikisi arasırıda bir kaynaşma sağlar.
105
106
107
188
Ü. Günay, a.g.e., s. 239.
Alparslan Özyazıcı, Alkollü içkiler Sigara ve Diğerleri, M.E.B. Eğitim Serisi, Ank.,
Ayetlerin tedrici sırası için bkz., Nahl, 67; Bakara, 219; Nisa, 43; Maide, 90-91.
1996, s. 15.
KUR'AN'DA SOSYAL BÜTÜNLEŞME
Zekatın,
sosyal bütünleşme açı~ından önemini düşündüğümüzde; zekatı veren ve
alan açısından çok büyük bir öneminin olduğunu görürüz. Allah insanların tümünü aynı kabiliyet ve güçte yaratmamıştır. İnsanların fiziki yapılarında olduğu gibi mali güçlerinde de farklılıklar vardır. İnsanlar ya zengin, ya fakir ya da orta hallidirler.
yörelerinde zenginlerin alabildiğine lüks ve israfa dalmaları, sayelerinde kazanç sağladıkları fakirleri düşünmemeleri, onlara yardım ellerini uzatmamalaı:ı, fakirierin kendilerine kıskançlık ve kin duymalarına sebep olmuştur. Bunun neticesi olarak da toplumlarda sosyal patlamalar, huzursuzluklar ve isyanlar görülmüştür. İş­
te zekat, bütün bu olumsuz hadiselerin önünde en güzel settir. Toplum içerisindeki fertlerin düşecekleri dar durumlarda onları koruyan sosyal bir sistemdir. İnsanlar arasında­
ki dayanışmanın sağlanmasına yardımcı olur. Zenginlerle fakirler arasındaki mesafeyi
daraltır. Fakirierin gönüllerinde zenginlere karşı doğabilecek kıskançlık ve kini söndürür. İnsanlar arasında sevgi ve kardeşliği yayar. Böylece hem fakirin aç, susuz ve çıp­
lak kalmasını önler, hem de toplumun düzen ve huzurunun bozulmasına engel olur.
Dünyanın çeşitli
Yukarıda sayılanlar,
sosyal bütünleşmeye sadece birkaç pratik örneği anlatmaktadır. İslam toplumunun maddi-manevi üstünlük sağladıkları bütün zamanlarda dinin
kuşatıcı özelliğini canlı tutmaları en baş amildir denebilir.
Sonuç
Kur' an, çeşitli fonksiyonları yerine getirmek amacıyla geçmişte yaşanmış pek çok
tarihsel örneklere yer vermektedir. Tarihin belli dönemlerinde meydana gelmiş bu olayların aktarılmasının; işlenen bir konuyu örneklendirmek, insanlara içinde bulundukları .
durumun tarihte yaşanan benzerlerini hatırlatmak, onları teselli veya teşvik etmek, ya
da çok temel bir ahlak sorununa işaret etmek gibi fonksiyonları içerdiği söylenebilir.
Kur'an'ın
inananlardan istediği, dinamik iman toplumu ve iyilikte yardımlaşan "orta ümmet" kıstasını hayata geçirmek ve sosyal hayatın içinde daha işlevsel hale getirmektir.
Kur'an Mekke döneminde müslüman toplumda birleşme ve bütünleşme adına tevhit
inancını inşa etmiş ve arkasından Medine döneminde davranışlar, müesseseler ve sistemler oluşturmuştur. Kur'an'ı tekrar dikkatle gözden geçirerek bu zihni arka planı
yeniden okumak ve oluşturmak en önemli meselelerden biri olmalıdır. Çünkü Kur'an'ın
bize tavsiye ettiği toplum sistemi asla ütopik bir toplum değildir. Onun ilkeleri statik,
zora dayalı ve değişmez bir denge halini içermez. Bilakis geçmişte uygulanmış ve insanlığı (insanı) en yüksek seviyeye çıkarmıştır. Bu sistemde insanların farklı kabile ve
kabiliyetlerde yaratılmış olduğu gerçeği kabul edilmiştir. Hem sunulan tarihi örnekler,
189
D1Y ANET İLM! DERGl • C!LT: 43 • SA YI: 2
hem de yerine getirilmesi istenilen ilkeler de buna uygun bir durum ihtiva etmektedir.
Burada vurgulanması gereken bir husus da farklılaşmanın olmadığı bir toplumun ancak hayali olduğudur. O halde insanların zıtlada kaim olduğu gerçeğini Kur'an kabul
eder ve inananlara buna ilişkin çözümler sunar. Bu durum farklılıkları yok sayma değil,
çatışmaya dönüştürmemeyi öğretir. Bu şekilde insanların kader birliği yapmaları ve bunun bilincinde olmaları dayanışmayı artırıcı bir rol oynar. Hakikaten insanları bir inanç
ve ülkü etrafında bütünleştiemek bütün diniere has olmakla beraber, bunda İslam'ın daha öne çıkan bir başarısı vardır. Kan bağı, kan davası, aşiretlerin olumsuz yönleriyle ortaya çıkan bütün karışıklıklar, mücadele ve rekabetler gibi İslam öncesi toplumunun durumu göz önüne alındığında bu başarı daha kolay anlaşılabilecektir.
190
Download