Aşkın Evrimi: Bağlanmak v Yitirmek şkın Evrimi: Bağlanmak ve

advertisement
Aşkın Evrimi: Bağlanmak ve Yitirmek Dr. Ürün Özer Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu BARİLEM Evrimsel Psikiyatri Grubu
Açıklama 2008 Açıklama 2008­2010
Konuşmacı: Yok Araştırmacı: Yok Danışman: Yok Aşk “Love is a matter of feeling, not to willing, and I cannot love because I will to, still less because I ought to (I cannot be constrained to love); so a duty to love is an absurdity.” “Aşk bir duygu meselesidir, irade değil; sevmek zorunda olduğum için sevemem (sevmeye mecbur tutulamam), dolayısıyla bir görev olarak sevmekten söz etmek saçmalıktır.” (Kant I, Ahlakın Metafiziği 1797)
Aşkın Nörobilimi • Aşkın genel olarak insanlara özgü olduğu varsayılsa da, aşka benzer bağlanma davranışının diğer memelilerde de olduğu bilinmektedir. • Kur yapma ve baştan çıkarma davranışı filogenetik olarak daha yeni beyin yapılarıyla ortaya çıkan davranışlar olarak sayılmaktadır. • Primatların cinsellik davranışı genelde yüz ifadesi ve sesler yoluyla iletişim kurarak başlatılır, bu iletişim yakınlığı ve üreme davranışını getirecektir. (Eşel 2007)
Aşkın Nörobilimi • Memelilerde çiftleşme, üreme ve çocuk büyütme için beyinde birbirleriyle ilişkili 3 esas emosyonel‐motivasyonel sistem vardır: motivasyonel sistem vardır: 1.Cinsel dürtü (lust) 2.Cezbedilme (attraction) 3.Bağlanma (attachment) (Fisher ve ark 2002)
Aşkın Nörobilimi 1. Cinsel dürtü (lust): • Bir partner ile eşleşmeyi sağlar. • Cinsel doyum isteği ile karakterizedir. • Östrojen ve androjenler ile
Östrojen ve androjenler ile ilişkilendirilmektedir. Aşkın Nörobilimi 2. Cezbedilme (attraction): • Özellikle bir partneri seçmeyi ve tercih etmeyi sağlar. • Romantik aşk sırasında devreye girer. • Sevilen nesnenin obsesif biçimde düşünülmesi ve partnerle emosyonel olarak birleşme isteği ile karakterizedir. • Artmış dopamin ve noradrenalin, azalmış serotonin ile ilişkilendirilmektedir. serotonin ile ilişkilendirilmektedir.
Aşkın Nörobilimi 3. Bağlanma (attachment): • Çiftlerin ebeveyn görevleri yerine getirilene kadar birlikte kalmasını ve birlikte hareket etmesini sağlar. • Güvenlik, emosyonel birliktelik duyguları eşlik eder. • Oksitosin, vazopressin gibi nöropeptidlerle
Oksitosin, vazopressin gibi nöropeptidlerle ilişkilendirilmektedir. Cinsel dürtü (lust) Cezbedilme (attraction) Bağlanma (attachment) Rol Herhangi bir uygun partner ile cinsel birleşme amaçlanır Bir partner seçme‐ tercih etme Partnerle birlikteliğe devam etme Mediatörler Hipotalamus, seks hormonları Kortikolimbilk yolaklar, dopamin, azalmış serotonin, adrenalin Oksitosin, vazopressin, CRH? Modifiye etme yolları Feromonlar, testosteron Feromonlar, stimulanlar, oksitosin? Oksitosin, vazopressin, entaktogenler, CRH?
(Savulescu ve Sandberg 2008) Oksitosin/Vazopressin • Aşkın ve sosyal bağlanma davranışının biyolojik temelinde esas rolü oynarlar. • Sosyal davranışlar, sosyal işaretleri tanıma, hatırlama, tanıdık bireyleri hatırlama, toplum içinde işlevsellikte işlev görürler. • Amigdaladaki oksitosin reseptörlerinin uyarılması sosyal ilişkileri arttırır. • Nukleus accumbens gibi ödül yapılarında D2 reseptörlerini uyararak sosyal davranışları kolaylaştırırlar. (Eşel 2007)
Feromonlar • Başlıca aksiller ve pubik bölgedeki apokrin bezlerden salgılanan ve testosterondan metabolize edilen 16 salgılanan ve testosterondan metabolize edilen 16‐ androstenlerden üretilen steroid yapıda maddelerdir. • Bu bezler puberte sırasında aktifleşirler. • Feromonlar algılandığında GnRH, buna bağlı olarak FSH, LH ve testosteron salınımına neden olarak cinsel istekte artışa neden olur. • Feromonların algılanması amigdaladan nukleus akumbense giden dopaminerjik yolakları uyararak ödüllendirici bir etki de oluşturmaktadır. (Eşel 2007)
Feromonlar • Varsayımsal erkek feromonu olan 4,16 Varsayımsal erkek feromonu olan 4,16‐ androstadien‐3‐one kadınlarca koklandığında ön one kadınlarca koklandığında ön hipotalamus aktive olurken, erkekler kokladığında sadece primer olfaktor bölge aktive olur. • Varsayımsal kadın feromonu olan oestra‐1,3,5,10‐ Varsayımsal kadın feromonu olan oestra tetraen‐3‐ol erkeklerce koklandığında tüm ol erkeklerce koklandığında tüm hipotalamus aktive olurken, kadınlar kokladığında yine sadece primer olfaktor bölge aktive olur. (Eşel 2007)
Testosteron • Testosteron verilmesi kadında ve erkekte cinsel arzuyu arttırabilir. • Cinsellikle ilgili düşünce ve eylemde artış tanımlanmış fakat romantik tutku ya da partnerlerine bağlılıklarında artış belirtilmemiştir. (Savulescu ve Sandberg 2008) • Aşık olan insanlarda yapılan bir çalışmada serum testosteron miktarının kadınlarda artarken erkeklerde azaldığı görülmüştür. (Eşel 2007)
CRH • Aşkta ayrılmaktan korkma ve ayrılmayla birlikte ortaya çıkan üzüntünün CRH’a bağlı olabileceği düşünülmektedir. (Savulescu ve Sandberg 2008) Kortizol • Aşık olan insanlarda yapılan bir çalışmada erkek ve kadınlarda Kortizol düzeyi yüksek bulunmuştur. (Eşel 2007)
Aşkın Nörobilimi • Aşık olunan kişinin resmi gösterildiğinde aktive olan beyin bölgeleri kokain kullanıldığında uyarılanların aynısıdır. (Bartels ve Zeki 2000) • İnsanlara sevdikleri kişinin fotoğrafları gösterildiğinde limbik yapılarda aktivite artışı olduğu gözlenmiştir. yapılarda aktivite artışı olduğu gözlenmiştir.
(Fisher ve ark 2005) • Aşık oldukları kişiye bakan kadınlarda kaudat nukleus, septum ve posterior parietal kortekste (emosyon, bellek ve dikkatle ilişkili yapılarda) aktivite artışı gözlenmiştir. • Aşık oldukları kişiye bakan erkeklerde vizüel kortekste aktivite artışı olmuştur. (Bu bölgede cinsel uyarılma sırasında da aktivite artışı olur.) (Fisher ve ark 2005)
Aşkın Nörobilimi • Aşık olan kişilerde olumsuz affekt, diğer insanların duygularını ve davranışlarını yargılama ve olumsuz değerlendirme ile ilişkili bölgelerde sistematik deaktivasyon gözlenmiştir. (Savulescu ve Sandberg 2008) • Olumsuz emosyonlar, sosyal yargı ve eleştirel düşünceyle ilgili beyin yapılarında (orta prefrontal, inferior parietal ve posterior singulat korteks gibi) aktivasyon azalması olmaktadır. (Bartels ve Zeki 2004)
Aşkın Nörobilimi • Aşık olan insanlarda yapılan bir çalışmada erkek ve kadınlarda kortizol düzeyi yüksek saptanmış, testosteron miktarı kadınlarda artarken erkeklerde azaldığı görülmüştür. • Bu çalışmada aynı insanlara 12‐18 ay sonra Bu çalışmada aynı insanlara 12 bakıldığında hormon düzeyleri normal saptanmıştır. (Eşel 2007)
Romantik Aşk/Olgun Aşk • Geleneksel olarak aşkın iki farklı türünün olduğu kabul edilir: ‐Romantik aşk ‐Olgun aşk • Romantik aşk zamanla sonlanır, biter ya da
Romantik aşk zamanla sonlanır, biter ya da olgun aşka döner. Romantik Aşk Olgun Aşk Aşık olunan kişi idealize edilir, ona abartılı, Aşık olunan kişi olduğu gibi, kusurlu büyüsel özellikler atfedilir, onun iyi taraflarıyla görülür ve beğenilir, kişi taraflarına odaklanılır, kötü tarafları bütünüyle sevilir. görülmez. Yoğun erotik cezbedilme vardır. Sevilen kişinin obsesif biçimde düşünülmesi söz konusudur. Fedakarlık, dostluk ve paylaşım ön plandadır. Reddedilme korkusu, ayrılık anksiyetesi, kıskançlık belirgindir. Güvenlik ve birliktelik duyguları hissedilir. Artmış enerji, öfori, uyku ihtiyacının azalması, iştah kaybı, titremeler, çarpıntı gibi belirtiler görülür. Bu belirtiler görülmez. Noradrenalin ve Dopamin artışı, Serotonin Oksitosin ve Vazopressin gibi azalmasıyla ilişkilendirilir. nöropeptidlerle ilişkilendirilmektedir.
(Eşel, 2007) Monogami • Hayvan türlerinde “yaşam boyu eş” bulmaya rastlanmaktadır. • Hayvanlarda monogami daha çok çocuğun büyütülmesi için iki ebeveyne de gereksinim olduğunda görülür. • Bu durumda aşkın‐sosyal bağlanmanın geliştirilmesi sosyal bağlanmanın geliştirilmesi üremeyi ve çocuğun yaşamasını kolaylaştırarak doğal seçilimde avantaj sağlar. • Memelilerin %3 kadarı monogamdır (insan da buna dahil edilebilir). • Monogam hayvan türlerinde eş dışı ilişkinin de yaygın bir davranış şekli olduğu bilinmektedir. (Eşel 2007)
Monogami • İnsan türünde bireylerin yaklaşık %80’i monogam yaşar. • Poligami, izin verilen topluluklarda da göreceli olarak nadirdir (%20’den az) ve genelde yüksek ekonomik düzey ile ilişkilendirilir. • Poligaminin erkeğin kaynak sağlama becerisi ile, kadının ise en iyi partneri seçme (bu partneri paylaşacak olsa dahi) isteği ile ilişkili olması olasıdır. • Araştırmalar insan türünün insanlık tarihinde uzun süredir monogamiye güçlü bir eğilimi olduğunu göstermektedir. (Savulescu ve Sandberg 2008)
Monogami • Monogam olan ve olmayan hayvan türlerinde Oksitosin ve Vazopressin reseptör dağılımı farklıdır. • Beynin hangi bölgesindeki V1a reseptörlerinin monogamiden sorumlu olabileceği konusunda en büyük aday ventral pallidum ve bununla ilişkili ödül yapılarıdır. • Bir başka ödül yapısı olan nukleus accumbenste Oksitosin reseptörleri monogam hayvanlarda fazla bulunmuştur. • Ödül sisteminden gelen uyaranlar ile sosyal bellek verileri ventral ön beyinde bir araya getirilerek eş seçimi sağlanıyor olabilir. (Lim ve ark 2004)
Monogami • CRH’ın da monogam hayvanlarda eşleşmede etkili olduğu ileri sürülmektedir. • Monogam hayvanların CRF1 ve CRF2 reseptör dağılımları da farklıdır. • Nukleus accumbensteki CRF2, Oksitosin ve D2 reseptörlerin birbirleriyle etkileşerek eşleşme davranışını, dolayısıyla monogamiyi destekliyor olabilecekleri düşünülmektedir. (Lim ve ark 2005)
Microtus ochrogaster Microtus montanus
Microtus ochrogaster Microtus montanus Kır sıçanlarının eşleşme stratejilerinin araştırıldığı bir çalışmada: • Monogam kır sıçanları (Microtus ochrogaster) ve poligam dağ sıçanları (Microtus montanus) yakın akrabadır. • Sıçanın eşe bağlanma stratejileri, ebeveyn‐çocuk Sıçanın eşe bağlanma stratejileri, ebeveyn bağlanmasını ve sosyal tanımayı da sağlayan oksitosin ve vazopressin gibi hormonlarla ilişkilidir. • Monogam ve poligam sıçanlarda hormonal reseptörlerin dağılımı farklı bulunmuştur. • Dişi kır sıçanlarının beynine oksitosin, erkek kır sıçanlarının beynine vazopressin enjeksiyonu, çiftleşme olmasa dahi eşe bağlanmayı kolaylaştırmıştır. • Monogam olmayanlarda bir etki gözlenmemiştir. (Savulescu ve Sandberg 2008)
Kır sıçanlarının eşleşme stratejilerinin araştırıldığı başka bir çalışmada: • Monogam erkek kır sıçanından alınan Vazopressin reseptör geni, gen terapisi kullanılarak yakın akrabası olan poligam dağ sıçanının beynine uygulanmıştır. • Genetik olarak modifiye edilen dağ sıçanı monogam olmuştur. (Savulescu ve Sandberg 2008)
Eşleşme (Mating) • Eşleşme evrimsel süreçte adaptasyonlar yaratmada merkezi bir role sahiptir. • Modern insanlar başarılı bir eşleşme için gereken karmaşık görevleri yerine getirebilmiş ataların soyundan gelmektedir. • Bu nedenle doğurgan bir eş seçme, eşi cezbetmekte aynı cinsten rakiplerini yarış dışı bırakma, eşin terk etmesini önleme, başarılı bir döllenme, çocuğun doğumu ve hayatta kalması için gereken cinsel ve sosyal davranışları gösterme gibi eşleşme stratejileri kalıtılmıştır. (Buss 2007)
Eşeysel Seçilim (Sexual Selection) Teorisi • Eşeysel seçilim teorisi canlılardaki özelliklerin evriminin, eşleşmede avantaj sağlama doğrultusunda olduğunu ileri sürer. • Eşeysel seçilim iki alt süreçte gerçekleşmektedir: ‐Cinsiyet içi rekabet Cinsiyet içi rekabet ‐Cinsiyetler arası seçilim Cinsiyetler arası seçilim (Buss 2007)
Eşeysel Seçilim (Sexual Selection) Teorisi • Cinsiyet içi rekabet: Aynı cinsin üyeleri karşı cinsi elde etmek için rekabete girerler. Bu mücadelenin galibi karşı cinsle eşleşmeyi başarır. Bu durumda eşleşme açısından avantaj sağlayan özellikler sonraki kuşaklara daha fazla aktarılır. • Cinsiyetler arası seçilim: Karşı cinsin tercih ettiği özelliklere sahip olan canlı eşleşmeyi başarır ve bu özellikler sonraki kuşaklara daha fazla aktarılır. (Buss 2007)
Cinsiyetler arası seçilim Cinsiyet içi rekabet
• Bu süreçler karşılıklı olarak birbirini etkiler. • Burada önemli olan eşleşme açısından başarıya ulaştıran özelliklerin sonraki kuşaklara daha fazla aktarılması ve eşeysel seçilim doğrultusunda evrimin gerçekleşmesidir. (Buss 2007) Anababasal Yatırım (Parental Investment) • Eş seçiminde hangi cinsin seçen, hangisinin seçilmek için yarışan olacağını belirlemekte anababasal yatırım teorisi ortaya atılmıştır. • Bu teoriye göre çocuğa diğer cinse göre daha fazla yatırım yapan cins seçen olacaktır. (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007) (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007)
Eş Seçimi (Mate Selection) • Canlılar üreme güçlerini en üst düzeye getirecek biçimde eş seçerler. (Eşel 2007) • Güzelliğin eşeysel seçilim sonucunda evrimleştiği ileri sürülür. • Her iki cinste eş seçiminde tercih edilen bazı özelliklerin büyük benzerlik gösterdiği görülmüştür. • Karşı cinste aranan ortak özellikler : zeki, nazik, anlayışlı, güvenilir ve sağlıklı olması (Buss 2007)
Eş Seçimi (Mate Selection) • Cinsiyetler arasında eş seçimi için tercih edilen özelliklerdeki farklılıklar ele alındığında: Kadınların erkeklerde daha çok kaynak sağlama becerisi, erkeklerinse kadınlarda daha çok doğurganlıkla ilişkili olarak gençlik ve fiziksel çekicilik işaretleri aradığı ileri sürülmüştür. • Böylelikle üreme ve üreme sonucunda doğan çocuğun sağ kalımı olasılığının arttırıldığı düşünülmüştür. (Eşel 2007, Buss 2007)
Kıskançlık • Kıskançlığın kökeninde evrimsel nedenlerin yattığı düşünülmektedir. • Kıskançlık insanın yaşamsal uyumuna hizmet eden bir duygudur, aldatılma ve terk edilmeye karşı bir savunma olarak ortaya çıkmıştır. (Buss 2000) • Kıskançlık ilişkiyi koruma amacına hizmet eden bir içgüdüdür. (Kenrick ve Trost 1997) • Kıskançlıkla ilgili duygu ve davranışlar, çiftlerin ilişkilerini sürdürmelerini, üremelerini, çocuklarını büyütmelerini ve dolayısıyla soylarını sürdürmelerini sağlar. (Demirtaş Madran 2007)
Duygusal/Cinsel Kıskançlık • Kadın ve erkeğin kıskançlığının evrimsel temellerinin farklı olduğu ileri sürülmektedir. • Kadınların duygusal, erkeklerinse cinsel aldatılma durumunda daha çok kıskançlık duydukları belirtilmektedir. (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007) (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007)
Duygusal/Cinsel Kıskançlık • Cinsel sadakatsizlik durumunda erkeğin bir başkasının çocuğuna babalık etme, dolayısıyla kaynaklarını kendi soyundan olmayan bir çocuğa aktarma ve belki de kendi soyunun sürmesinin engellenmesi riskiyle karşı karşıya kaldığı; • Kadının ise eşinin duygusal olarak bağlandığı başka bir kadına kaynaklarını yatırmasından, dolayısıyla kendisinin ve çocuğunun bu kaynaklardan mahrum kalmasından çekindiği şeklinde açıklanmaktadır. (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007) (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007)
Duygusal/Cinsel Kıskançlık • Erkeklerde ve kadınlarda kıskançlığa yol açan rakibin özelliklerinin farklı olduğu ve kıskançlığa verilen tepkilerin ve baş etme yollarının da farklılık gösterdiği ileri sürülmüştür. (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007) (Demirtaş Madran 2007, Buss 2007)
Eşleşme Stratejileri • Uzun ve kısa‐süreli eşleşme stratejileri süreli eşleşme stratejileri açısından kadın ve erkek arasındaki farklılıkların üreme açısından yarar sağlamaya yönelik geliştiği düşünülmektedir. (Buss 2007)
Ayrılık • Sosyal bağların sağlık üzerinde olumlu etkisinin olduğu ve stresörlere karşı koruyucu işlev gördüğüne dair kanıtlar vardır. • Sosyal bağların yokluğunun ya da aniden yitirilmesinin bazı bozukluklara yol açtığı bilinmektedir. (Bosch ve ark 2009)
Partnerden ayrılmanın nörobiyolojik sonuçlarının araştırıldığı bir çalışmada: • Monogam olan erkek kır sıçanları (Microtus ochrogaster) dişilerden 3‐5 gün süreyle ayrılarak incelenmiştir. 5 gün süreyle ayrılarak incelenmiştir. • Dişilerden ayrılan erkeklerde pasif başa çıkma davranışının (depresyon ve anksiyete benzeri davranış indikatörü) ortaya çıktığı görülmüştür. • Bu aşamada CRF reseptör blokajı bu davranışın ortaya çıkmasını engellemiştir. • Bazal plazma kortikosteron düzeyleri yüksek bulunmuş, HPA ekseninde aktivite artışı saptanmıştır. • Dişiyle temasa geçildiğinde HPA ekseninin baskılandığı ve bazal plazma kortikosteron düzeylerinin azaldığı görülmüştür. (Bosch ve ark 2009)
Ayrılığın Nörobilimi • Bağlanılan partnerden ayrılmanın davranışsal etkileri beyin CRF sistemi ve HPA ekseni ile ilgili olabilir. • CRF sisteminin kronik upregülasyonunun anksiyete ve depresyon gibi bozuklukların patogenezinde önemli olduğu düşünülmektedir. • Bağlanılan partnerden ayrılmayla artan HPA ekseni aktivitesi ve ortaya çıkan anksiyete ve depresyonla ilişkili davranışların maladaptif olduğu düşünülebilir. • Bunlar bağ kurma, bağları sürdürme ve güçlendirme amaçlı adaptif emosyonel sistemin yanürünüdür. • Ayrılma durumunda tekrar temas kurma, yakınlık arama davranışlarını sağlar. (Bosch ve ark 2009)
Sonuç • İnsanın aşk, bağlanma, kıskançlık gibi sosyal davranışlarının altında karmaşık biyolojik süreçler yatmaktadır. • Beyinde özel olarak “aşk merkezleri”nden söz etmek güçtür, aşkın oluşmasında rol oynayan geniş olarak yayılmış sistemlerdir. • İnsanlarda bağlanma sadece cinsel dürtü amaçları ile açıklanamayacağı gibi, aşık olmak da sadece cinsel arzu, yakınlık ya da bağlanma gereksinimi ile açıklanamaz. • İnsan sosyal bir canlıdır ve sosyal davranışlar geliştirmesi de evrimsel süreçte ona avantaj sağlamıştır. • Aşk ve bağlanmanın insan türünün devam etmesinde önemli etkileri olduğu açıktır. önemli etkileri olduğu açıktır.
Sonuç “Evolution has not created us to be happy, but rather created happiness to keep us alive and reproducing.” “Evrim bizlerin mutlu olması amacıyla gerçekleşmedi, mutluluk bizlerin hayatta kalması ve üremesi için evrimleşti.” (Savulescu ve Sandberg 2008)
Kaynaklar • Eşel E: Aşkın Biyolojik ve Evrimsel Temelleri. Yeni/New Symposium Journal 2007; 45 (1):21‐27 • Buss D M: The Evolution of Human Mating. Acta Psychologica Sinica 2007; 39(3):502‐512 • Eşel E: Güzellik Algılaması ve Cinsel Çekicilik. Türkiye'de Psikiyatri 2007; 9(2):124‐134 • Demirtaş Madran H A: Duygusal ve Cinsel Kıskançlık Açısından Temel Cinsiyet Farklılıkları: Evrimsel Yaklaşım ve Süregelen Tartışmalar. Türk Psikiyatri Dergisi 2008; 19(3):300 Tartışmalar. Türk Psikiyatri Dergisi 2008; 19(3):300‐309 • Bosch O J et all: The CRF System Mediates Increased Passive Stress‐ Bosch O J et all: The CRF System Mediates Increased Passive Stress Coping Behavior Following the Loss of a Bonded Partner in a Monogamous Rodent. Neuropsychopharmacology 2009; 34:1406 Monogamous Rodent. Neuropsychopharmacology 2009; 34:1406‐ 1415 • Savulescu J, Sandberg A: Neuroenhancement of Love and Marriage: The Chemicals Between Us. Neuroethics 2008; 1:31 The Chemicals Between Us. Neuroethics 2008; 1:31‐44
Teşekkürler...
Teşekkürler... 
Download