T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANA BİLİM DALI RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BİLİM DALI TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ : CEM UZAN ÖRNEĞİ Abdullah ÖZPOLAT YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışman Doç. Dr. Sedat ŞİMŞEK Konya 2016 ii ÖNSÖZ iii Türk siyasi tarihinde Reklamın ne kadar önemli olduğunu ve 2002 Seçimlerinde yapmış olduğu reklam çalışmalarıyla sürpriz bir başarı sağlayan Cem Uzan ve Parti’sinin reklamları üzerine yaptığım çalışmada; bana destek olan danışmanım Doç. Dr. Sedat ŞİMŞEK’e, derslerini almaktan mutluluk duyduğum ve akademik olarak aydınlanmamı sağlayan değerli hocalarım Prf. Dr. Aytekin CAN’a, Doç. Dr. Meral SERARSLAN’a, Doç. Dr. Birol GÜLNAR’a, Yrd. Doç. Enderhan KARAKOÇ’a, Yrd. Doç. Dr. Mete Kazaz’a saygılarımı ve sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Akademik hayatın başında bana destek olan sevgili babama ve hayatım boyunca emeğini, desteğini esirgemeyen kıymetli anneme minnetlerimi ve sonsuz sevgimi sunarım. Hayatta en büyük zevkim durmadan okumak, yeni şeyler öğrenmek ve bunları dünya insanları ile paylaşmaktır. Balzac’ın “Bilimin efendisi olmak istersen, çalışmanın uşağı olacaksın.” sözünün, pasifize edilme tehlikesi ile karşı karşıya olan insanlığa ışık olması temennisiyle… iv T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Öğrencinin Adı Soyadı Numarası 124223001011 ABDULLAH ÖZPOLAT RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA Ana Bilim / Bilim Dalı Danışmanı DOÇ. DR. SEDAT ŞİMŞEK Tezin Adı TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ: CEM UZAN ÖRNEĞİ ÖZET Son yüzyılda mal ve hizmet üreten hatta siyaset propagandasında kullanılan önemli araçların başında reklam gelmektedir. Aynı zamanda hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır. 1990'lı yıllardan itibaren gerek kitle iletişim araçları gerekse internet üzerinde hemen her yerde reklamlara rastlamak mümkündür. Bu araştırmada Türk siyasetine reklamın etkileri üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda reklamın tam anlamıyla siyasette boy gösterdiği seçimlerden bahsedilecektir. Bu seçimler arasında hiç kuşkusuz en etkili reklamın kullanıldığı seçim 2002 genel seçimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu seçimde yeni siyasete atılmış olup beklenenden fazla bir oy potansiyeli yakalayan Genç Parti ve genel başkanı Cem Uzan’ın reklamlardan nasıl yararlandığı konusu üzerinde durulacaktır. Genç Parti’nin seçimlerde kullanmış olduğu reklam mecralarından başta gazeteler olmak üzere ve etkilenmek istenen hedef kitle ve aldığı oy oranına yansımalarına bakılmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Reklam, Cem Uzan, Genç Parti, Siyaset, Seçim. v T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü Öğrencinin Adı Soyadı Ana Bilim / Bilim Dalı Numarası 134205001001 ABDULLAH ÖZPOLAT DEPARTMENT OF RADİO, TELEVİSİON AND CİNEMA Danışmanı DOC.DR. SEDAT ŞİMŞEK Tezin Adı ADVERTİSİNG THE FACT THAT İN TURKISH POLİTİCS: CEM UZAN EXAMPLES SUMMARY Producing good sand services in the last century or even the beginning of an important toolused in political propaganda comes advertisements. Italsoconfrontsus in every aspect of ourlives. Since the 1990s, the mass media should be possible to seet heads as well as almost everywhere on the internet. This research willat tempt to focus on theTurkish political advertising impacts This is thecontext in which the elections will be discussed at length in politics literally ad. This election is un doubtedly the choice between the 2002 general elections the most effective advertising available emerges. Thrown new policy is expected to capture more than a potential vote in this election, leader of the Youth Party and wil lfocus on the issue of how to benefit from Cem Uzan ads. They have used the Youth Party in the elections, including that of advertising channels and newspapers in particular will be affected to the desired target audience is exam inedand the ratio of votes received by reflection. Key Words: Advertising, Cem Uzan, Youth Party, Politica, Election. vi İÇİNDEKİLER Bilimsel Etik Sayfa............................................................................................................ i Tez Kabul Formu .............................................................................................................. ii Önsöz/Teşekkür ................................................................................................................ iii Özet .................................................................................................................................. iv Summary ........................................................................................................................... v İçindekiler ......................................................................................................................... vi Tablolar Listesi ................................................................................................................. ix GİRİŞ................................................................................................................................. i BİRİNCİ BÖLÜM............................................................................................................. 2 1.REKLAM , REKLAMIN ÖNEMİ, REKLAMIN ÖZELLİKLERİ ve SİYASETTEKİ YERİ ....................................................................................................... 2 1.1.Reklam Kavramı ...................................................................................................... 2 1.2. Reklamın Tarihçesi ................................................................................................. 3 1.2.1.Dünyada Reklamın Tarihçesi ............................................................................. 3 1.2.2. Türkiye'de Reklamın Tarihçesi ......................................................................... 4 1.3. Reklamın Önemi ..................................................................................................... 6 1.4. Reklamın Fonksiyonları ........................................................................................ 10 1.4.1. Reklamın Bilgi Verme Fonksiyonu ................................................................. 11 1.4.2. Reklamın İkna Etme Fonksiyonu .................................................................... 12 1.4.3. Reklamın Hatırlatma Fonksiyonu.................................................................... 12 1.4.4. Reklamın Değer Katma Fonksiyonu ............................................................... 12 1.6. Reklamın Toplum Üzerindeki Etkileri ................................................................... 14 1.7. Reklam ve Siyaset İlişkisi ..................................................................................... 17 1.7.1. Dünya Siyasetinde Reklam ............................................................................. 18 1.7.2. Türkiye Siyasetinde Reklam ........................................................................... 19 İKİNCİ BÖLÜM ............................................................................................................. 21 2.SİYASET, SİYASET TARİHİ, SİYASİ İDEOLOJİLER, SİYASİ PARTİLER, CEM UZAN VE GENÇ PARTİ ...................................................................................... 21 2.1. Siyaset kavramı ..................................................................................................... 21 vii 2.2. Siyaset’in Tarihsel Gelişimi .................................................................................. 23 2.2.1.Dünya'da Siyaset'in Doğuşu ve Gelişimi .......................................................... 23 2.3. Siyasi İdeolojiler ................................................................................................... 24 2.3.1. Liberalizm ...................................................................................................... 25 2.3.2. Muhafazakârcılık ............................................................................................ 26 2.3.3. Sosyalizm ....................................................................................................... 27 2.3.4. Faşizm ............................................................................................................ 28 2.3.5. Anarşizm ........................................................................................................ 29 2.4. Siyasi Yönetim Biçimleri ...................................................................................... 30 2.4.1. Cumhuriyet ..................................................................................................... 30 2.4.2. Demokrasi ...................................................................................................... 31 2.4.3. Federasyon ..................................................................................................... 32 2.4.4. Meşrutiyet ...................................................................................................... 34 2.4.5. Monarşi .......................................................................................................... 34 2.4.6. Teokrasi.......................................................................................................... 35 2.5. Siyasi partiler ve Sistemleri ................................................................................... 35 2.5.1. Siyasal Parti Çeşitleri...................................................................................... 37 2.5.2. Siyasi Parti Sistemleri ..................................................................................... 39 2.6. Türk Siyasi Tarihi ................................................................................................. 42 2.6.1. 19. Yüzyıl Osmanlı Devletinde Siyasal Akımlar ve Türk Siyasetine Girişleri .................................................................................................................... 42 2.6.2. 1.TBMM ve İlk Siyasi Gruplar ....................................................................... 44 2.6.3. 1.TBMM Önemi ve Özellikleri .......................................................................... 48 2.6.4. 2.TBMM ve Çok Partili Sisteme Geçiş Denemeleri ............................................ 48 2.6.9. 1946 İlk Çok Partili Seçim ................................................................................. 51 2.6.10. 1950-1961 DP İktidarı ...................................................................................... 52 2.6.7. 1960-1973 Çalkantılı Yıllar ................................................................................ 53 2.6.8. 1973-1980 Milliyetçi Cephe Dönemi.................................................................. 54 2.6.9.12 Eylül Harekatı ................................................................................................ 55 2.6.10. 1982 Referandumu ........................................................................................... 55 2.6.11. 1982 Anayasası ................................................................................................ 56 2.6.12. 1983 Seçimleri ................................................................................................. 56 viii 2.6.13. Yasaklar Referandumu ..................................................................................... 57 2.6.14. 1987 Genel Seçimleri ....................................................................................... 57 2.6.15. 1991 Seçimleri ................................................................................................. 58 2.6.16. 1995 Seçimleri ................................................................................................. 59 2.6.17. 1999 Seçimleri ................................................................................................. 59 2.6.18. 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri ......................................................................... 60 2.7. Cem Uzan Ve Genç Parti ...................................................................................... 61 2.7.1 Cem Uzan Kimdir? ............................................................................................. 61 2.7.2. Genç Parti’nin Kuruluşu Öncesi Ve Uzan Grubunun 46. Yıl Kutlamaları ........... 64 2.7.3. Genç Parti .......................................................................................................... 67 2.8. Araştırma Kapsamına Alınan Gazeteler Hakkında Genel Bilgi .............................. 70 Star Gazetesi ................................................................................................................... 70 Sabah Gazetesi ................................................................................................................ 70 Hürriyet Gazetesi ............................................................................................................ 71 Cumhuriyet Gazetesi ....................................................................................................... 71 Zaman Gazetesi ............................................................................................................... 72 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM......................................................................................................... 87 3.“TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ: 2002 SEÇİMLERİ CEM UZAN VE GENÇ PARTİ ÖRNEĞİ”ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA .......................................... 72 3.1. Çalışmanın Metodolojisi ....................................................................................... 73 3.1.1. Problem .......................................................................................................... 73 3.1.2. Amaç .............................................................................................................. 72 3.1.3.Önem............................................................................................................... 74 3.1.4.Varsayımlar ..................................................................................................... 75 3.1.5. Sınırlılıklar ..................................................................................................... 75 3.1.6. Tanımlar ......................................................................................................... 75 3.1.7. Araştırma Yöntemi ......................................................................................... 76 3.1.8 Evren Örneklem .............................................................................................. 80 3.2. Araştırmanın Bulguları ve Bulguların Yorumlanması ............................................ 81 3.2.1. 2002 Genel Seçimleri ve Genç Parti Seçim Kampanyaları .............................. 81 3.2.2. Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tirajları .................................... 88 3.2.3. Gazetelerde Genel Olarak Partilerin Yer Almaları .......................................... 89 ix 3.2.4. Gazetelere Göre Partilerin Yer Bulma Oranları ............................................... 94 3.3. Genç Parti’ye Ait Veriler ................................................................................. 101 3.3.1 Hoparlör İşkencesi ......................................................................................... 119 3.3.2 Milletvekili Adaylarının Tam Listesini İçeren Reklam ................................... 121 3.3.3.Üniversite Sayısı ile İlgili Reklam ................................................................. 123 3.3.4. İlköğretim Kitapları İle İlgili Reklam ............................................................ 124 3.3.5. Türkiye’yi Bu Hale Getirenleri Cezalandırmak İstiyor Musunuz? Reklamı ... 126 3.3.6 Biz Reklamı................................................................................................... 127 3.3.7. Bugün Son Gün Reklamı .............................................................................. 129 YORUM VE DEĞERLENDİRME................................................................................ 131 SONUÇ VE ÖNERİLER............................................................................................... 132 KAYNAKÇA ................................................................................................................ 135 EKLER ....................................................................................................................... 158 x DİZİNİ Tablo 1: 2002 Kasım Genel Seçimleri Oy Oranları Ve Kullanılan Oy Sayıları ....... 81 Tablo 2: Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tiraj Sayıları .................... 88 Tablo 3: Gazetelerde Partilerin Yer Alma Oranları ............................................... 89 Tablo 4: Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerdeki Haberlerin Sayısı .......... 91 Tablo 5: Araştırmada Yer Alan Gazetelerde Bulunan Reklamların Sayısı ............. 93 Tablo 6: Star Gazetesi Yer Alan Siyasi Reklam Ve Haberler ................................ 94 Tablo 7: Sabah Gazetesi Haber Ve Reklam Sayıları .............................................. 96 Tablo 8: Hürriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar .................... 97 Tablo 9: Cumhuriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklam Sayısı ........ 99 Tablo 10: Zaman Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar .................. 100 Tablo 11: Genç Parti’nin Gazetelerde Yer Alan Haberlerinin Sayısı ve Sayfadaki Yüzdelik Oranı .................................................................................................... 102 Tablo 12: Genç Parti’nin Gazetelerdeki Reklam Sayısı ve Sayfada Yer Alma Yüzdelik Oranı ..................................................................................................... 103 Tablo 13: Genç Parti’nin Gazetelerde Hangi Sayfalarda Yer Aldığı .................... 104 Tablo 14: Gazetelerdeki Haber ve Reklamlarda Fotoğraf Kullanımını ................ 106 Tablo 15: Genç Parti’nin Fotoğraf Kullanıma Göre Başlık Türleri ....................... 108 Tablo 16: Genç Parti’nin Haber ve Reklamlarının Başlık Türleri ........................ 111 Tablo 17: Gazetelerde Yer Alan Başlıklarda Ön Planda Kullanılma .................... 113 Tablo 18: Genç Parti’nin Gazetelerde Sütun Olarak Yer Alma Oranı .................. 115 xi GİRİŞ Reklam, hayatımızın her yerinde karşımıza çıkan bir ürünü ya da hizmeti almaya yönlendiren en önemli iletişim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çığırtkanlıkla başlayan bu serüven günümüzde kitle iletişim araçlarının da yardımıyla her türlü teknoloji kullanılarak gelişmesine devam etmektedir. Siyaset, dünyanın varoluşundan itibaren başlayan bir serüven olarak karşımıza çıkmıştır. Tarihin her döneminde siyaset yapıldığı söylenebilir. Siyaset bir yönetim sanatıdır ve insanlarda her zaman bir devlet ve lidere tarih boyunca ihtiyaç duyduğunu söylenebilir. Son yüzyılda artık kendini iyice belli eden siyasi mekanizmalar birbirleri ile rekabet ederken fayda sağlayabilecekleri her şeyden faydalanmak istemişlerdir. Bu anlamda reklam da siyasetin bir parçası olmaya başlamıştır. Birçok siyasi organ ve kuruluşlar şüphesiz reklamların faydalı bir seçim yatırımı olduğunu kabul etmeye gördükleri sonuçlar neticesinde varmışlardır. Türk siyaseti tarihine baktığımızda reklamın siyasete ilk adımını radyonun kullanılmaya başladığı dönemlerde Demokrat Parti’nin radyo vasıtasıyla kendi reklamını yaptığı dönem olarak kabul edebiliriz. Ancak 2002 seçimleriyle bütün partiler belirli reklam ajanslarıyla anlaşıp seçimlere profesyonel bir reklam anlayışıyla girdiğini söyleyebiliriz. Genç parti ve genel başkanı Cem Uzan 2002 seçimlerinde reklam sayesinde ve reklam niteliğinde yayınlanan haberleriyle seçimlerde hiç kimsenin beklemediği bir oy oranını kazanmıştır. Reklamcı Ali Taran ile anlaşan Genç Parti seçimlerde her alanda reklam yapmayı başarmıştır. 1 BİRİNCİ BÖLÜM 1.REKLAM , REKLAMIN ÖNEMİ, REKLAMIN ÖZELLİKLERİ ve SİYASETTEKİ YERİ Son yüzyılda mal ve hizmet üreten hatta siyaset propagandasında kullanılan önemli araç reklamdır. Aynı zamanda hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır. 90'lı yıllardan itibaren gerek kitle iletişim araçları gerekse internet üzerinde hemen her yerde reklamlara rastlamak mümkündür. 1.1.Reklam Kavramı Reklam kelimesi Fransızca "Reclame" kelimesinden Türkçe'ye geçmiştir. Reklamın Latince kökeni çağırmak anlamına gelen "Domare"sözcüğünden türeyen "Advertere" kelimesidir. Reklam; malların hizmetlerin ya da insan faaliyetlerinin herhangi bir yönüyle ilgili enformasyon ya da mesajların sağlanması durumudur (Şimşek, 2008: 17). Başka bir tanımda Reklam, tam zamanında ve yerinde ikna edici ve bilgilendirici mesajların firmalar, kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve kamu kurumlarının ürünleri, hizmetleri, organizasyonları ve fikirleri hakkında izleyicileri veya hedef kitleyi bilgilendirmek ya da ikna etmek için kitle iletişim araçlarının herhangi birinde yerleştirmelerinin ya da düzenlemelerin satın alınma durumudur (Tayfur, 2008: 4) . Türk Dil Kurumu tarafından Reklam ise şöyle tanımlanmıştır: “Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yoldur” (Elden, 2009:136-137). Reklam terimleri ve kavramları sözlüğüne göre reklam; insanları gönüllü olarak belli bir davranışta bulunmaya ikna etmek, belirli bir düşünceye yöneltmek, dikkatlerini bir ürüne, hizmete, fikre ya da kuruluşa çekmeye çalışmak, onunla ilgili bilgi vermek, ona ilişkin görüş ve tutumlarını değiştirmelerini veya belirli bir görüşü benimsemelerini sağlamak amacıyla oluşturulan iletişim araçlarından yer ya da süre satın almak yoluyla sergilenen veya başka biçimlerde çoğaltılıp dağıtılan ve bir ücret 2 karşılığında oluşturulduğu belli olan duyurudur (Elden, 2009: 136-137). Radyo Televizyon Mevzuatı'nda geçen reklam tanımı şudur: Bir ürün veya hizmetin satılmasını, satın alınmasını ya da kiralanmasını sağlamaya; bir davayı ya da fikri yaymaya ya da reklamcının istediği başka etkileri oluşturmaya matuf, ücret karşılığı ya da benzeri bir durumla reklamcıya iletim zamanında tahsis edilen kamuya yönelik duyurulardır (Kocahanoğlu akt. Şimşek, 1995: 31). Yukarıdaki tanımlar ışığında iletişimin en görülebilir biçiminin reklam olduğunu anlayabiliriz. Reklamın bütünleşik pazarlama iletişiminin sac ayaklarından biri olduğu söylenebilir. Reklam, tüketici ve üreticiyi bir araya getiren onlar arasında köprü olan bir süreçtir. Üreticilerin ürünleri satabilmeleri için hedef kitlelerinin ürünlerinden haberdar olmalarını sağlamaları gerekir. Ürünleri almak isteyen veya ihtiyaç duyan tüketiciler yani hedef kitle alacakları ürünün özelliklerini hatta fiyatını satın almadan önce bilmek ister (Tayfur, 2008: 4). 1.2. Reklamın Tarihçesi Reklam anlayışı insanlık tarihinde değiş tokuş veya alım satım faaliyetlerinin ortaya çıkmasıyla başlamıştır. Bu bağlamda mağara devrinin bitimiyle tüccar ve tacirlerin mallarını sokak sokak gezerek tanıtmaya çalışmaları reklamın ortaya çıktığını gösterebilir. 1.2.1.Dünyada Reklamın Tarihçesi Dünyada reklamcılığın ilk olarak sözlü başladığı söylenebilir. Eski Yunanda kasaba tellalları sokaklarda esir ve sığır satarken seslenerek duyuru yapmaktadırlar. İlk yazılı reklam ise Mısır'da Papirüs üzerine yazılmış sahibinden kaçan bir kölenin geri dönmesini isteyen bir ilan olduğu düşünülmektedir (Şimşek 2006:20). Aynı zamanda Yunan şehirlerinde meydan ve köşe başlarındaki taşlardan çeşitli malların, sirklerin ve de gladyatör yarışmalarının ilanları reklamın ilk örneklerindendir (Ertike, 2010: 30-32). Bu bilgiler sayesinde bugüne kadar ulaşmış olan Babil, Yunan, Eski Mısır ve Roma kalıntılarının içerisinde bazı reklam araçlarına rastlanmaktadır. Bunlara bir örnek olarak Mısır'daki esirlerin fiyatlarının ve özelliklerinin kazılı 3 olduğu duvar yazıları verilebilir (Şimşek, 2006: 20). Günümüz reklamcılığının matbaanın icadıyla başladığı söylenebilir. İngiltereli bir matbaacının bastığı kitapları satamaması sonucunda kitapları tanıtan ilanlar basmış ve bunları kilisede ayin günlerinde dağıtmıştır. Bu da reklamcılık tarihinin ilk basılı reklamı olarak karşımıza çıkmaktadır (Ertike, 2010: 30-32). Avrupa'da kapitalizmin gelişmesiyle birlikte Ren Nehri etrafında ticaret yapan bankerler ve tüccarlar için reklamcılık önem kazanmıştır. Reklamcılığın yazılı basında önem kazanması ise 1605 yılında Hollanda da Niuewe Tijdingen gazetesi ve 1612'de Paris, 1665'de Londra’da yayınlanmaya başlayan gazeteler aracılığıyla başlamıştır. İlk reklam ajansı fikri ise Gazette'nin kurucusu Fransız Theophrasta Denaudot ortaya atılmıştır (Şimşek 2006: 20). İngiltere'de ilk reklam ajansı 1786'da kurulmasına rağmen 1800'lerde James White tarafından kurulan reklam ajansı daha iyi bilinmektedir. Amerika'da ise 1847'de Volney Palmer tarafından kurulmuştur. Bu dönemdeki ajanslar gelirlerini gazetelere verilen reklamlardan komisyon alarak sağlıyorlardı (Ertike 2010: 30-32). 1907 yılında radyo yayınlarının başlamasıyla reklam için yeni bir medya doğmuştur. 20'li yıllardan itibaren radyo reklam için güçlü bir medya olmuştur (Tayfur 2008:5-8). Bu yıllar itibariyle reklamcılık büyük bir hızla gelişmeye başlamış pazarlama sektörü de reklama çok daha fazla önem vermeye başlamıştır. Televizyonun icadıyla birlikte reklam yeni bir medyaya daha kavuşmuş ve gelişmesini devam ettirmiştir. Günümüzde gerek uydu yayıncılığı gerekse son yıllarda reklamın vazgeçilmez araçlarından biri olan internet ortamı sayesinde reklam hayatımızın içerisine tam anlamıyla girmiştir. 1.2.2. Türkiye'de Reklamın Tarihçesi Ülkemizde reklamcılık dünyayla paralel bir şekilde gelişme göstermiştir. Başta ekonomik ve ticari gelişmeler olmak üzere her alanda ilerleme kaydetmiştir. Ülkemizde ilk reklam örnekleri dünyada da olduğu gibi sözlü olarak ortaya 4 çıkmıştır. Bunlara örnek olarak tellallar, çığırtkanlar, işportacılar ve tezgâhtarlar gösterilebilir. Türk zekâsı ve esprisi sayesinde ilginç reklam sloganları gelişmiş, bunlardan bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Bunlara örnek olarak: "Elimi kestim kan akıyor kan" cümlesiyle karpuz satılmaya çalışılmış, "Bal kutusu bunlar" diyerek kavun satılmaya çalışılmış, "Batan geminin malları bunlar" işportacıların değişmez sloganları olmuştur (Tayfur 2008:5-8). Osmanlı döneminde "Tiryak" isimli her derde deva olan ilacın reklamı için basılan el ilanları ilk basılı reklam olarak karşımıza çıkmaktadır. 1908 yılına kadar olan dönemde reklamların birçoğu doktor ve ilaçlarla ilgili olup batılı firmalar tarafından verilmiştir. Bu dönemde kurulan ilk reklam şirketi 1909 yılında en önemli uluslararası reklam ajansı olduğu düşünülen Havas'ın Kahire Şubesi Müdürü Hoeffer'in liderliğinde kurulan Huli ve Samanon isimli iki ortağı olan "İlancılık Kollektif Şirketi"dir (Şimşek, 2006: 26-27). Ülkemizde basılı ilk reklamlar 1841 yılında yayın hayatına başlayan Ceride-i Havadis gazetesinde yer almıştır. 1860 yılında çıkarılmaya başlayan Tercuman-ı Ahval gazetesinde ilanlar büyük yer bulmaya başlamıştır. Bu ilanlar duyuru niteliğindedir. Gazeteleri ticari reklamcılığa yönelten 1896 yılında yayın hayatına başlayan Servet-i Finun gazetesi olmuştur. 1940'lı yıllarda okur-yazar oranının artması gazetelerde reklamcılığın gelişmesine yardımcı olmuştur (Tayfur, 2008: 8). Ülkemizde çok partili sisteme geçişin ardından ekonomide liberalizmin benimsenmesiyle reklamcılık vazgeçilmez bir unsur olmaya ve siyasi propaganda aracı olarak kullanılmaya başlamıştır. Bunun örnekleri arasında Demokrat Parti'nin radyoya verdiği propaganda içerikli reklamlar sayılabilir. Radyo yayıncılığının başlamasıyla birlikte ülkemiz için de radyo bir reklam medyası olarak kullanılmaya başlamıştır. Radyolarda reklamın tam anlamıyla kullanılmaya başladığı yıl 1957dir. Türkiye'de televizyon reklamcılığı 1972 yılından itibaren hızla gelişmeye ve yaygınlaşmaya başlamıştır. İlk defa 3 Mart 1972'de 5 televizyon reklamı kullanılmıştır. Televizyon yayıncılığı bu nedenle Türkiye'de reklamcılık sektörünün çağ atlamasına neden olmuştur. Günümüzde dünyada olduğu gibi bütün kitle iletişim araçları ve özellikle internet ortamları sayesinde reklamcılık büyük bir ekonomik mecra olarak kendini göstermekte ve yerini korumaktadır. 1.3. Reklamın Önemi Reklam, işletmelerin pazarlama çabaları içinde giderek önem kazanan bir faaliyet haline gelmiştir. Televizyonun toplum üzerindeki etkisi, iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve ticaret hacminin büyümesine bağlantılı olarak artan rekabet ortamı, son yıllarda reklamın önemini çok daha fazla artırmıştır. Piyasadan pay almak isteyen her firma artık reklamcılık faaliyetlerini kendisi için zorunlu hale getirmiştir. Temelde reklam, mal ve hizmet üreten işletmeler için ürünlerini tanıtma yoluyla satışlarını arttırmada katkıda bulunması bakımından önemlidir. Ancak, sadece işletmelerin reklam yaptığını söylemek doğru olmaz. Sosyal amaçlı örgütler, siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşları da reklâm yaparlar. Siyasi partiler kendi adaylarını seçilmesi için reklam kampanyaları düzenlerler. Sosyal amaçlı örgütler ise, çevrenin korunması, aile planlaması, sigara ve alkol kullanımının önlenmesi, enerji tasarrufu, AİDS’ten korunma gibi konularda reklama başvurabilirler. Kamu kurum ve kuruluşları, kamu hizmet reklamları ile halkın desteğini sağlamak ve halkı bilinçlendirmek amacıyla reklamdan yararlanırlar. Tüm bu çabalar toplumun örgütlenmesi ve bilgilendirilmesi açısından önemlidir (Fidan ve Ark., 1998: 16). Reklam alanında önemli kavramların başında marka kavramı gelmektedir. Marka kavramının tanımını Çedikçi (2008) çalışmasında “bir başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen baskı yoluyla çoğaltılabilen her türlü işaret marka kavramını ifade etmektedir.” olarak yapmıştır. Bu tanımdan yola çıkarak markanın önemi konusuna bakacak olursak; dünyada ve ülkelerinde söz sahibi olan markalar, artık rakiplerinin önüne geçme, rakiplerinden farklılaşma ve satışlarını artırma konusu gibi klasik amaçlarının ötesinde işletmelerin bilançosunda tek başına gösterilen bir aktif değer haline gelmeyi amaçlamaktadır. Bu yüzden firmalar için güçlü bir marka olmak en önemli amaçlarından biri olmuştur. Güçlü ve 6 değerli markalar yaratmak hem firma hem de ülke açısından büyük önem taşımaktadır. Tüketiciler markalara bir tutum sergilemektedir da markaya karşı tutumun iki bileşene sahip olduğunu savunmaktadır: Birincisi marka hakkındaki inançlardan etkilenen bilişsel bileşen; ikincisi de, markayı beğenmek, sevmek, yakınlık duymak gibi duyguları barındıran duygusal bileşen. Eğer tüketicinin marka özelliklerine dair bilgisi azsa ve bu bilginin işlenmesi için gereken bilgi işleme çabası düşük ise, o zaman marka tutumlarının belirlenmesinde beğenmenin görece önemi artmaktadır. Başka bir ifadeyle, düşük ilgilenim durumunda marka tutumlarının biçimlenmesinde duyguların rolü daha önemli olmaktadır (Ray ve Batra akt., Çakır 1983: 544). Tutundurma yöntemleri arasında önemli bir yere sahip bulunan reklam, çoğu endüstriler için mamulün başarısında temel teşkil etmektedir. Mamuller arasında fiziksel farklılıkların çok fazla olmadığı alanlarda daha çok geçerli olan bu kural, bir firma mamulünün diğer firmanın mamulünden farklı olduğunu ileri süren bir strateji seçilerek başarıya ulaşmaktadır (Önce, 1988: 33). Günümüzde reklam ve pazarlama, iletişimin diğer elemanları gibi işletmeler ve tüketiciler açısından vazgeçilmez bir olgu haline gelmiştir. Hızla değişen pazar şartları,rekabetin günden güne artması durumunda benzer malları üreten çok sayıdaki firmaların başarısı büyük ölçüde pazarlama iletişimin ve elemanlarını profesyonel bir nitelikte kullanmasına bağlıdır (MEGEP, 2007: 4). Reklam, üretici ve tüketici için birleştirici bir unsurdur. Aynı zamanda üreticinin markası ile tüketici arasında yapılan reklamlarla bir bağ kurulmuş olur. Tüketici bu şekilde markanın bilincine reklam sayesinde varır. Reklam tüketicinin dikkatini çekmeli, tüketici üzerinde ilgi uyandırmalı, ürünü almak için tüketicide istek uyandırmalı ve bu ürünü almak için harekete geçirmelidir. Reklamın temel özelliklerinden biri, işletmeleri rekabete zorlamasıdır. İşletmeleri, mallarını geliştirmeye, yenilikler bulmaya ve maliyetlerini düşürmeye zorlar. Bir işletme yeni ürün geliştirirse, bunun reklamı, rakiplerini de bu konuda 7 özendirici bir etki yaratır (Tolungüç, 2000: 121). Bu da ülkedeki üretim artışına neden olur. Reklam ayrıca üretim ile tüketim arasındaki denge fonksiyonu görevini de üstlenmektedir; üretim arzının fazla, talebin düşük seyrettiği durumlarda reklam devreye girerek talebi artırıcı rol oynar. Bir başka deyişle reklam, arzın talebe davetidir. Reklam, talebi kışkırtır ve harekete geçirir, reklam yoluyla talebin ilgisi ve dikkati artırılır (Sungur,2007: 95). Etkili bir reklam yaratmak için; reklamın akılda kalıcı, çarpıcı, yaratıcı, açık ve anlaşılır olması, bilgilendirici olması ve diğer reklamlardan farklı olması gerekir. Bir üretici firmanın reklam hedefleri şu şekilde sıralanabilir: - Marka farkındalığı yaratmak, - Marka imajı yaratmak, - Rekabetçi iddiaları karşılamak, - Markanın üstün özellikleri ve yararına ilişkin bilgileri geliştirmek, - Yanlış bilgi ve izlenimleri gidermek, - Marka ve ambalajın tanınırlığını sağlamak, - Yeni markalar ve ürün dizisi genişlemeleri için platform oluşturmak (Sungur, 2007: 98). Her işin bir amacı vardır. Daha fazla para kazanmak için de reklam yapılır ancak tamamı bunun için değildir. Ürünü hiç kullanmamış tüketiciyi müşteri potansiyeline katmak, kitleleri kendisine bağlamak, ismini akıllara yazmak, rakip firmaların müşterilerini çekmek ve de mevcut müşterileri elinde tutmaya devam etmek reklamın en önemli amaçlarındandır. Bu amaçlar doğru şekilde kullanıldığında tüketicide ilgi uyandırır ve ürünü almak için harekete geçmesi sağlanır. Günümüzde ağır rekabet koşullarının hakim olduğu pazar yapılarında işletmeler ve markalar arasında yoğun bir rekabet yaşanmaktadır. Bu yüzden üretici 8 firmalar yaptıkları reklamlarda kimi zaman rakiplerinin saldırısına yanıt vermekte, kimi zaman da rakiplerine saldırıda bulunmaktadırlar. Bir markanın pazarda zayıf markalara göre daha yüksek bir fiyat talebine olanak sağlaması ve satışların fiyat artışlarına daha az duyarlı hale gelmesini sağlaması reklamın diğer bir önemidir (Elden, 2009: 144). Yukarıda yazdıklarımızdan anlaşılacağı gibi reklamın bir tüketiciyi haberdar etmek, ürünü tercih etmesini sağlamak ve sağdık tüketicileri markaya bağlı tutmak gibi görevleri vardır. Bu yüzden doğru mesaj stratejileri belirlemek gerekir. Mesaj stratejisini belirlerken hedef kitlenin iyi bir şekilde analiz edilmesi gerekir. Hedef kitlenin temel olarak demografik, psikolojik ve sosyo-kültürel faktörlerinin analiz edilmesi gerekir. Bu faktörlerden en önemlisi de demografik faktörlerdir. Demografik faktörleri yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim, meslek, gelir ve coğrafi yerleşim olarak sınıflandırılabilir. Yaş: Bir ürün ya da hizmetin reklam içeriklerinin belirlenmesinde, reklam ortamlarının seçilmesi gibi reklam kampanyalarının karar aşamasında tüketicinin yani hedef kitlenin yaşları etkili bir demografik faktördür (Özkardeş, 2004:81) Cinsiyet: Ürün çeşitleri ve marka tercihleri satın alma biçimleri açısından cinsiyet farklılıklarına bağlıdır. Bir ürünün hangi cinsiyete hitap ettiği reklamın inşa aşamasında önemli bir demografik yapıdır. Medeni Durum: Bekar ya da evli olmak hatta torun sahibi olma ürün seçiminde etkilidir. Yeni çocuk sahibi olmuş bir çift çocuk bezi reklamlarına bakarken çocuğu büyümüş aileler çocuğunun evliliğine yönelik reklamlardan etkilenirler. Bu yönüyle medeni durum reklamın inşasında etkili bir demografik faktördür. Eğitim: Bir reklamın hedef kitleyi belli bir yönde harekete geçirmesi hedef kitlenin eğitim düzeyine bağlıdır. Eğitim reklamın yorumlanması ve kolay anlaşılması için etkili olan demografik bir unsurdur. Meslek: Hedef kitle mesleği gereği kendisinde ilgi uyandıran reklamlara 9 yönelir. Örnek olarak bir marangozun elektrikli testere reklamlarına göstermiş olduğu ilgi ve satın alma isteği verilebilir. Gelir: Hedef kitlenin satın alma biçimleri ve elde ettiği gelirin ne kadarını reklamı yapılacak ürüne ayırdığının belirlenmesi açısından gelir önemli bir demografik faktördür. Hedef kitle gelir düzeyine göre reklamı yapılan ürünü alma ya da almama eğilimi gösterir. Coğrafi Yerleşim: Hedef kitlenin yaşadığı bölgenin kültürel ve karakteristik özellikleri tüketicinin davranışlarını etkileyeceğinden önemli bir demografik yapıdır (Monroe, 1986: 42). 1.4. Reklamın Fonksiyonları Reklamlar bilgi verme, ikna etme, hatırlatma, değer katma gibi fonksiyonlara sahiptir. Bu fonksiyonlar sayesinde reklamlar tüketici üzerinde etkisini artırmaktadır. Bu fonksiyonların tam anlamıyla etkili bir biçimde çalışması için reklamın karar verme sürecini etkileyen faktörlerinden doğru bir biçimde yararlanması gerekir. Bu faktörler kısaca şöyledir: Kaynak: İletişimin kaynağın fikrini alıcının anlayabileceği bir şekilde kodlamasıyla başlamaktadır. Kaynak kişi ya da bir kurum olabilir. Ürünün sadece üretilmesi satış için yeterli değildir. Ürünün tanıtılması, özelliklerinin bilinmesi, satın alma isteğinin sağlanması için kaynak önemli bir faktördür. Mesaj: Mesaj yaratma aşamasında reklamın hedef kitlesinin doğru biçimde tanımlanması, reklamın yaratıcılığına ilişkin çalışmaların yeterli seviyede titizlikle ve olabildiğince özgün biçimde tasarlanması gerekir. Reklam kendisiyle ilgili olan mesajı tüketiciye ulaştırabilirse başarılı sayılır. Reklamın etkileme gücünün artması ve reklam stratejilerinin başarı sağlaması için reklamcıların ilk olarak reklam mesajını ortaya koymaları gerekir. Kanal: Bir reklam mesajının hangi kanalla hangi kitle iletişim aracıyla alıcıya aktarılacağı en önemli faktörlerden birisidir. Doğru bir kanal seçilmediğinde 10 verilmek istenen mesajda verilemeyebilir. Aynı şekilde zamanın da doğru seçilmesi gerekmektedir. Kanal, mesajın kaynaktan alıcıya doğru iletilmesini sağlayan araçtır. Son yıllarda en çok kullanılan reklam kaynağı televizyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Alıcı: Reklamda alıcı, hedef kitlenin kendisidir. Hedef kitleler yani tüketiciler mesajı ne kadar doğru algılayıp ne kadar bilgi edinirlerse reklam görevini o kadar yerine getirmiş olur. Hedef, ihtiyaç ve reklamı yapılan malı satın alma gücünde olan tüketici ve potansiyel tüketici kitlesidir. Tüketicilerin aldıkları reklam mesajlarına geri bildirimleri de üretici firmalar açısından önemlidir. Bu geri bildirimler sayesinde mesajın doğru ya da yanlış ulaştığını ve hedefleri rekabet ortamları, satış gibi bilgilere bu sayede ulaşırlar (Odabaşı, 1995: 24-26). 1.4.1. Reklamın Bilgi Verme Fonksiyonu Ürün veya hizmetin pazara sunulduğu ilk süreçlerde özellikle dikkati üstüne çekme, özellik ve kullanımı hakkında bilgi verme ve benzerlerinden ayırt edici özelliklerini belli etmek amacıyla yapılan reklamlar, “bilgi verme” işlevini üstlenir (MEGEP, 2007: 29). Bilgi verici reklamlar ürünün pazarlama talebini artırıcı özelliği vardır. Bilgilendirme reklamlarının amaçlarını şöyle sıralayabiliriz: Yeni ürünler hakkında piyasayı ve tüketicileri bilgilendirmek Ürünün kullanılması sırasında yaşanan sorunların çözümü için ulaşılabilir servisleri tarif eder. Ürün ya da hizmet üzerinde oluşan yanlış izlenimleri düzeltmeyi amaçlar. Ürünün fiyatında artış ya da düşüş olması durumunda piyasayı ve tüketiciyi bilgilendirir. Tüketicilerin ürün karşısındaki çekingen tavrını azaltmaya çalışır. Alınan ürünün nasıl kullanılacağı hakkında bilgi verir. Firmaya imaj oluşturmaya çalışır (Tayfur, 2008: 17-18). 11 1.4.2. Reklamın İkna Etme Fonksiyonu Üretici firmanın kendi ürününün diğer ürünlerden ayrıt edici özellikleri kanıtlayarak ve karşılaştırarak veya hedef kitlenin duygularına hitap ederek marka bağımlılığı yaratılması yoluyla ikna edilmesi fonksiyonudur (MEGEP, 2007: 29). İkna etme fonksiyonunun amaçlarını şöyle sıralayabiliriz: Marka tercihi oluşturmaya çalışır Tüketiciyi ürünü satın almaya ikna etmeye çalışır. Markanın tercih edilmesi noktasında tüketiciyi cesaretlendirmeye çalışır. Tüketicinin ürünün özellikleri hakkındaki düşüncelerini olumlu yönde etkilemeye çalışır (Tayfur, 2008: 17-18). 1.4.3. Reklamın Hatırlatma Fonksiyonu Tüketiciler tarafından benimsenmiş olan markalara ilişkin olumlu izlenimlerin zaman zaman hatırlatılması yoluyla, ikna işlevlerinin pekiştirilmesi yoluna gidilir. Hatırlatma işleviyle reklamlar daha önceden belirlenmiş gün olay ve özel durumlarda dahil edilerek hedef kitlesiyle iletişimi sağlar (MEGEP,2007:29). Hatırlatma fonksiyonunun amaçlarını şöyle sıralayabiliriz: Yakın zamanda reklamı yapılan ürüne ihtiyaç duyulabileceğini vurgulamaya çalışır. Ürünün satışının az olduğu sezon dışı dönemlerde tüketicinin zihninde kalmasını sağlamaya çalışır. Ürünün nerden satın alınabileceği konusunda tüketiciye bilgilendirme yapmak. Tüketicinin ürünü diğerlerinden farklı bir hale getirmeye çalışarak en üst düzeyde aklında tutmaya çalışır (Tayfur, 2008: 17-18). 1.4.4. Reklamın Değer Katma Fonksiyonu 12 Reklamlar aynı zamanda markaların değerini arttırma hususunda onları daha üstün ve seçkin göstererek reklamı yapılmayan bir ürüne göre prestijli hâle getirir. Bu işlevi ve reklamlar “değer yaratıcı” ve “değer katıcı” işlev görürler (MEGEP, 2007: 29). 1.5. Reklamın Özellikleri Reklam üretici firmalar için önemli bir olgudur. Üretici firmalar reklam sayesinde satışlarını artırmayı ve rakipleriyle mücadelenin üstesinden gelmeye çalışırlar. Reklamın kendine has bazı özellikleri vardır. “Reklam, pazarlama iletişimi içerisinde yer alan bir unsurdur. Reklam, belirli ücret karşılığında yapılır. Reklam, reklamı verenden tüketiciye doğru akan bir ilişkiler bütünüdür. Reklam, bir kitle iletişimidir. Reklam yapan kişi, kuruluş bellidir. Reklam ile tüketici bilgilendirmeye ve ikna edilmeye çalışılır. Reklam mesajlarında mallar, hizmetler, ödüller, sorunlara çözümler vardır. Reklam diğer pazarlama iletişimi elemanları ile işletmenin belirlediği strateji doğrultusunda saptanan pazarlama hedeflerine ulaşmak için koordineli bir şekilde çalışır”(MEGEP, 2007: 5). Bir başka kaynağa göre reklamın özellikleri şöyledir: “Markayı meşrulaştırmak özelliği İmaj yaratma özelliği Yaratıcı ifade özelliği Karşılaştırma özelliği Geniş kitlelere sunabilme özelliği Gayri şahsilik özelliği Harekete geçirebilme özelliğidir” (Tayfur, 2008: 14). Reklamın amaçları aynı zamanda özeliklerini de karışımıza çıkarmaktadır. Reklamın amaçları reklamın hangi özelliklere sahip olacağı konusunda bize yardımcı olacaktır. Reklamın amaçlarına bakacak olursak; en başta müşteriyi ikna etmek gelir. 13 Bir diğer başta gelen amaçlardan biriside satışları artırmaya çalışmaktır. Üretilen ürünün hedef kitle tarafından duyulmasını ve benimsenmesini amaçlar. Hedef kitle ürün hakkında bilgi sahibi edilerek olumlu bir imaj yaratmayı amaçlar. Markaya bağımlılığı artırmayı da amaçları içerisindedir. Ürünün kullanımının alışkanlık haline gelmesi ve her zaman ihtiyaç duyulmasını sağlamayı amaçlar. İşletmenin saygınlık kazanmasını amaçlar. Diğer markalarla mücadeleye yardımcı olur (Kasım, Ocak 2004: 138). Reklam bir iletişim aracıdır. Reklamın iletişim işlevini yerine getirebilmesi için paralı yayın araçlarından başka bir değişle kitle iletişim araçlarından faydalanmak zorundadır. Reklam üretici ile tüketici arasındaki iletişim sağlama işlevini de göstermektedir (Şimşek, 2008: 24-26). Bu anlatım sonucunda reklamın üretici ile tüketici arasındaki sıkı bağda özelliklerini kullanarak ürünün ya da hizmetin pazarda yer bulması ve satılmasına fayda sağladığı ortadır. Reklam özellikleri gereği üretici ve tüketici arasında bir köprü kurar, tüketiciyi alacağı ürün hakkında bilgi sahibi eder, duygusal bir bağ kurmasını amaçlar. 1.6. Reklamın Toplum Üzerindeki Etkileri Reklamlar, bir yandan belli bir ürün ya da hizmetin satın alınması teşvik ederek hem kapitalizmin ekonomik yeniden üretime hizmet ederken, diğer yandan da sahip oldukları içerikleriyle kapitalizmin toplumsal yeniden üretimine hizmet eden bir toplumsallaşma işlevi görür. Toplumsallaşma bireyin topluma uyumlu hale gelmesini sağlayan bir süreçtir. Tüketim toplumunda bireyin bireylerin ihtiyacı olan toplumsal bağlar maddi olarak sahip olunanlar ile kurulur. Tüketim toplumlarında bireyler ne tükettiklerine göre sınıflandırılırlar. Giydikleri elbise, bindikleri araçlar, seçilen yiyecekler gibi unsurlar bu konuda belirleyici unsur ve hangi ekonomik gruba dahil olma ihtiyacı olduğunu gösterir (Dağtaş, 2009: 20). Reklamlar da hedef kitleyi oluştururken bu unsurlara dikkat ederler. Tüketim toplumunda reklamlar aracılığıyla gerçekleşen toplumsallaşmanın en önemli unsuru bireyselliğin ve farklılığın teşvik edilmesidir (Dağtaş, 2009: 23). 14 Tüketim nesneleri ve mallarına sahip olma durumu bireyselleştirici, dayanışma kırıcı ve tarihsizleştiricidir. 20. yüzyıl kapitalizmi endüstriyel yaşamın örgütlenmesi açısından 1950-1970 ve 1970’ten sonrası olarak iki dönemde ele alınmakta ve bu dönemlere “fordizm ve postfordizm” olarak adlandırılmıştır. Fordizmi şu temel unsurlar anlatmaktadır. Üretimin standartlaştırılması Otomasyon yolu ile kitlesel üretim yapılması Sosyal refah devletinin düzenleyici ve kontrol edici rolü Üretimde merkezi örgütlenme Fordist dönemin tüketimine baktığımızda tüketimin kitlesel olduğu görülür. Dayanıklı tüketim malları ve otomobil gibi oldukça maddi şeyler tüketilmiştir. Bu dönemdeki reklam metinlerinde psikolojik tatminler, doyumlar ve bilinçaltına hitap eden içerikler hakim olmuştur. Reklam metinlerindeki hakim sorular şöyledir: “Bu ürünün tüketilmesiyle tüketiciler ne gibi duygular yaşar?; Tüketici bu tüketim ile nasıl mutlu olur?” (Dağtaş, 2009: 27). Postfordist üretim biçiminin temel özellikleri şöyle sıralanabilir. Taleplerde farklılaşma, Üretimde farklılaşma Esnek üretim Küçük ölçekli üretim Üretim sürecinde yatay işbölümü ve yönetsel ademi merkezileşme İş ve işgücü istihdamı esnekliği (Suğur, 1999: 139-143). Postfordizmle birlikte büyüyen hizmet sektörü içinde, özel sektöre bağlı hizmetliler sınıfı, özellikle de çok uluslu şirketlerin bünyesinde çok büyük ücretlerle çalışan “yeni orta sınıfı” meydana getirmiştir (Konyar, 2000: 22). Postfordist dönemdeki tüketim eğilimlerine baktığımızda tüketim kitlesel olmaktan çıkmış ve pazar ayrışmıştır. Temel tüketim birimi birey haline gelmiştir (Dağtaş, 2009: 31). Bu dönemde reklam metinlerindeki hakim soru tüketenin “kim” olacağı olmuştur. Türkiye’de 1980 sonrasında ortaya çıkan yeni orta sınıflar; yaşam koşulları iyileşen ve üst gelir grupları arasında yer alan ücretli kesimler, özellikle de küresel ekonomiye entegrasyon süreciyle yükselen finans ve hizmet sektöründe ve 15 ekonominin dış bağlantılarıyla ilgili konumlarda istihdam edilen uzman ve yönetici kadrolarından kastedildiğini anlamak mümkündür. Öncü’ye göre kesimler “sadece istihdam piyasasındaki özgün konumlarından değil, aynı zamanda yeni dönemin küresel tüketici kültürünün davranış kodlarının toplumda benimsenmesini sağlayacak işlevi gören ideal tüketiciler oldukları ya da öyle sunuldukları için yeni orta sınıflardır.” (Öncü, 1999: 28) Reklamın toplumla öyle bir bağı vardır ki, toplumların tarihlerine bakılırken o toplumun reklam tarihine bakılarak kültürel ve toplumsal değişimlerini anlamak mümkün olabilir. Çünkü reklamlar toplumların değerlerine ve kültürlerine göre yapılmaktadır. Bunun da dışında reklamlar toplumsal değişmelere direk müdahale halindedir. Değişim gerektiren bir sektör ya da teknolojik gelişmeler reklamın halkı bilgilendirme işlevi ile birlikte toplum üzerinde etkili olur. Bir toplumun kültürleri yaşatması da yine bilgilendiği ve hatırladığı reklamlara bağlı olarak gerçekleşir. Reklamın ürün ve hizmet hakkında bilgi vermek yoluyla insanları eğiterek sosyal fayda yarattığı genellikle kabul edilir. Reklamın olmadığı dönemlerde sosyal gruplar arasında farklar vardır. Reklam, kitlesel üretimi teşvik ederek ürünlerin birim fiyatlarının düşmesine neden olmakta refahı arttıran ürünlerin daha da geniş kitleler tarafından satın alınmasını mümkün kılmaktadır (MEGEP, 2007: 42). Reklam bu anlattıklarımız ışığında toplumu etkilerken bazı bilim dallarıyla ilişki içerisinde olur. Bu bağlamda reklamın toplum için en çok ilişki kurduğu bilimler; sosyoloji, sosyal psikoloji ve propaganda bilimleridir. Sosyoloji toplum bilimi olduğu ve reklamlar da topluma ve toplumun belirli bir kitlesine hitap ettiği için bu bilim dalıyla iç içe gelmek durumunda kalır. Sosyoloji bilimi sayesinde üretici firmalar toplumun kültürel ve davranışları hakkında bilgi sahibi olurlar ve bu bilgiler ışığında reklamlarında verecekleri mesajı belirlerler. Sosyal psikoloji bilimi ise konuları arasında olan tutum oluşumu ve değişimi, sosyal etki ve algı, ikna edici iletişim konuları, reklamcıların ve reklam araştırmacılarında oldukça ilgi uyandıran reklamın hazırlanışında etkili olacağına inandıkları konulardır. Reklamların etki sürecini açıklamaya çalışan araştırmacılar sosyal psikolojiden yararlanırlar (Elden, 2009: 174). 16 Propaganda tanımı gereği kamuoyuna belli bir sosyo-politik görüşü benimsetmek, bir örgütü ya da bir politikayı desteklemeye teşvik etmek amacının olduğu bir etkinliktir (Elden, 2009: 165-167). Propagandanın reklamla ilişkisi kitle iletişim araçlarını beraber kullanmaları ve özellikle seçim zamanlarında son yıllarda gerek yazılı, gerekse görsel basında reklam çekimleri yapmalarıdır. Kitle iletişim araçlarından en çok kullanılan reklam medyası televizyondur ve siyasetçilerde bu medyayı reklam amaçlı kullanmaya başlamışlardır. 1.7. Reklam ve Siyaset İlişkisi Medya ve siyaset günümüzde birbirinden ayrılamayan iki kavramdır. Medya ve siyasetin birbirine yakınlığı karşılıklı belirleme ilişkisi içinde tanımlanabilir. Günümüzde, medya ve siyaset ilişkisi iki tarafın tarihsel süreç içinde değişimi ile gerçekleşmiştir. Bunlardan ilki, demokrasinin, temsili demokrasilere dönüşmesi; diğeri ise yüz yüze konuşmanın, medya iletişimi ile yer değiştirmesidir. Medya ve siyaset ilişkisi bu dönüşümün hikâyesidir (Yaşın, 2013: 3). Siyasi reklamın tanımını; bir siyasi partinin ya da adayın kitle iletişim araçlarında yer veya zaman satın alarak, seçmenleri siyasi inançları, tutumları ve davranışlarını etkilemek bakımından, siyasi mesaj vermek amacıyla kullanması sürecidir (Tokgöz, 1991: 1). Siyaset ve reklam tarihte her zaman birlikte iş birliği içinde olmuş iki olgudur. Genellikle seçim dönmelerinde karşımıza billboardlar, gazeteler ve en çokta televizyon da gerek manipüle edilmiş haberler, gerekse televizyon reklamlarıyla karşımıza siyasi reklamlar çıkar. Reklamın siyasette önem kazanmasındaki en önemli olgu bir fikri, ideolojiyi fazla çaba harcamadan geniş bir kitleye yayması ve reklamın işlevleri sayesinde bunun başarılı olduğunu görmüş olmalarından kaynaklandığı söylenebilir. Seçim kampanyalarının başını çeken siyasi reklamlar, reklamı yapılan siyasi parti ve adaylarının ülkeyi nasıl yöneteceği, toplum adına alacakları siyasi kararları ve ülkede sorun olan hangi konulara çare bulacakları konusunda seçmeni bilgilendirir (Taş ve Ark. & Şahım, 1996: 97). 17 Kitle iletişim araçları günümüzde haberlerin serbest olarak akması, siyasal olayların doğru ve kesin olarak akması, siyasal olayların doğru ve kesin olarak kitlelere yayılması için temel teşkil eder. Bu araçlar, bağımsız olarak çalıştıkları varsayılırsa, yurttaşlara, sorunların ifade edilip, önderlerine ulaşabilme, önderlerle birlikte çalışarak, düzen değişikliği getirme bakımından fırsat eşitliği sağlar. Aynı zamanda, toplum içinde kitle iletişim araçları, siyasal seçkinlerin ve halkın ilgisini kazanıp, onların davranışlarını etkileme yeteneğini hazırlamaktır. Haber ve bilgi alışverişinin toplum yönetiminde kendini duyuran bir etken olması, bu faaliyetin kamusal yönü üzerinde dikkatleri toplamaktadır 1.7.1. Dünya Siyasetinde Reklam Siyasal reklamların fazlasıyla vurgulanması 1952 ABD başkanlık seçimlerinde gerçekleşen Başkan adayı Dwight d. Eisenhower’in televizyonda siyasal amaçlı 60 saniyelik belli bir ücret karşılığında yaptırdığı spot reklamlardır. Siyasal reklamcılığın bu tarihlerde başlamış olması hiç kuşkusuz televizyonun icadı ve yayılmaya başlaması ve yayın hayatına girmesiyle doğru orantılı olmuştur. Siyasal reklamlar yeni uzmanlık alanları ortaya çıkarmış günümüzde siyasi danışmanlık olarak geçen o yıllarda “Siyasi İletişim Danışmanlığı” ve “Siyasi Pazarlama Uzmanlığı” adları altında ortaya çıkmıştır. Bu alanlar sayesinde siyaset üzerinde adaylar danışmanlık hizmeti almaya başlamış ve beraberinde birçok siyasi soruyu da getirmiştir(Taş ve Ark. & Şahım, 1996: 99). Seçim kampanyaları, meclislere yasa yapma ya da yerel yönetimlere yönetenleri seçmek üzere, ülke çapında ya da ülkenin belli yörelerinde yapılan seçimlerde siyasal partilerin, ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde seçimleri kazanmak üzere yürüttükleri propaganda çalışmalarında kullanılan yöntem ve tekniklerin tümüdür (Aziz, 2003: 68). Amerika’da siyasal reklam televizyonla paralel bir şekilde gelişme göstermiştir. Hemen hemen her seçimde 1960’lı yıllardan sonra siyasi reklamlar görmek mümkündür. Fransa’da seçim kampanyaları üzerine değil daha çok seçim haberleri üzerine yayınlar gerçekleşmiştir. İngiltere’de ise televizyonun siyasi reklam 18 olarak kullanılması 1951 yılında gerçekleşmiş ve her siyasi partiye 15 dakikalık konuşma hakkı tanınmıştır. Ancak televizyon haberlerinde siyasete izin verilmemiştir. Sonraki yıllarda televizyonun yayın hayatının artması ile ABD’de olduğu gibi bütün bu ülkelerde de artış göstermiştir (Taş ve Ark. & Şahım, 1996: 101-103). 1.7.2. Türkiye Siyasetinde Reklam Türkiye’de siyasi reklam Demokrat parti’nin 1950 genel seçimlerinde radyodan yaptığı propagandalarla başlamıştır. “Yeter söz Milletindir” sloganı radyolarda yankılanmış ve etkili olmayı başarmış Demokrat Parti iktidar olmuştur. Bu siyasi reklamların çıkışı 1945 yılındaki Basın-Yayın Turizm Genel Müdürlüğü ile ilgili yasa değiştirilerek radyoda seçim kampanyası yapılabilir ibaresi eklenmiştir. 1954 yılında ise yine Demokrat parti tarafından yürürlükten kalkmıştır. 1961 Anayasası ile birlikte tekrar yürürlüğe giren yasa ile devam eden senelerde gerçekleştirilen seçimlerde radyo reklamları kullanılmaya başlanmış, aynı zamanda broşür, afiş gibi yazılı araçlardan da fayda sağlanmaya başlanmıştır (Taş ve Ark. & Şahım, 1996: 104-107). 1977 yılından itibaren televizyon da propaganda yapılma hakkı tanınmıştır. Bu döneme kadar yapılan reklamlardan televizyon ve radyolar ücret almamışlardır. Bu gecikmenin sebebi Türkiye’de televizyonun diğer ülkelerle aynı şekilde bir gelişim göstermemesinden kaynaklandığı söylenebilir. 1977 seçimlerinde Adalet Partisi için Cenajans tarafından hazırlanan seçim kampanyası Türkiye’de siyasal reklâmcılığın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Bu kampanya sırasında Cenajans, “AP’nin gazete ve dergi reklâmlarını hazırlamış, 20 bin ses kaseti ve 5 milyon el ilanı dağıtmış ve duvarları mor afişlerle donatmıştır. Ajansın yöneticileri ilk iş olarak en etkili rengin hangisi olacağı konusunda araştırmalar yapmışlar ve uzman kişilerin önerilerine uyarak moru seçmişlerdir. Bu seçimden sonra ajans birçok duvara düz mor renkte afişler astırmıştır. Bu boş afişler insanlarda büyük ilgi uyandırmış, birkaç gün sonra da afişler sokağın bir başındaki mor afişin üzerine A harfini, öteki başındaki afişin üzerine de P harfini yazarak birer AP afişi oluşturmuşlardır” (Topuz, 1991: 15–16). 19 1980’li yıllara dek siyasal kampanyalar, doğrudan veya dolaylı olarak siyasal aktörlerin kendileri tarafından yürütülürken, 80’li yılların ortalarından itibaren profesyoneller tarafından hazırlanmaya başlandı. Reklam ajansları, kamuoyu araştırma şirketleri, genel olarak bilinç endüstrisi siyasal ürünleri pazarlamak için afişleri, bayrakları, balonları, bildirileri vb. birer manipülasyon aracı haline dönüştürdüler ve etkili siyasal reklamlar hazırladılar (Bostancı, 1995: 82). 12 Eylül darbesi sonrasında gerçekleşen seçimlerde yeniden kurulan partiler seçimlerinde gazetelere ilan vererek seçim kampanyalarını sürdürmüşlerdir. Anavatan Partisi bu dönemde diğer partilere nazaran daha çok haber ve reklam vererek kitleler üzerinde kabul görmüş ve iktidar olmuştur. Bu yıllarda kurulan ajanslar vasıtasıyla ülkemizde paralı siyasi reklamlar ortaya çıkmıştır. Siyasal reklamcılığın siyasi hayatta önemli hale gelmesi 1991 seçimlerinde Anavatan Partisi’nin Fransız reklamcı Seguela ile ilişki kurmasına rastlamaktadır. Aynı zamanda birçok reklam ajansı da siyasal reklamın bu dönemde gelişmesine yardımcı olmuşlardır. Seguela ile birlikte seçim kampanyasına giren adayların amaçları; çoğunluğun oylarını toplayarak seçilmek, seçimi kazanamasa bile iyi oranda oy alıp güçlenmek ve hiç şansı olmasa bile kendi ideoloji ve düşüncesini kitlelere anlatmak, sonraki seçimler için destek beklemek amaçlarıyla kitle iletişim araçlarını kullanmaya başlamışlardır(Taş, Şahım, 1996: 107-110). 2002 yılında yapılan seçimlerde televizyon reklamları neredeyse tamamen siyasi reklamlara dönmüştür. Birçok parti ilk defa seçime bu dönemde girmiştir. 2002 seçiminin unutulmayan reklamları ilk defa seçime giren Genç Parti ve Genel Başkanı Cem Uzan’ın Kitle İletişim Araçlarının hemen hepsinde kullandığı reklamlardır. Günümüzde siyasi reklam her seçim döneminde daha çoğalarak karşımıza çıkmaya devam etmektedir. 20 İKİNCİ BÖLÜM 2.SİYASET, SİYASET TARİHİ, SİYASİ İDEOLOJİLER, SİYASİ PARTİLER, CEM UZAN VE GENÇ PARTİ Siyaset insanlığın doğumundan beri bir şekilde yapılmış bir olgudur. Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun, mutlaka siyasetle kurulmuş siyasetle yıkılmıştır. Siyaset her ülke için bir can damarı olmuştur. Peygamberler döneminde dahi siyaset ön planda olmaya devam etmiştir. 21. yüzyılda da birçok siyasi gelişme olmuş siyaset ilk yıllarında olduğu gibi kitleleri harekete geçirme amacına devam etmiştir. 2.1. Siyaset kavramı Siyaset, belli bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması faaliyetidir. Siyaset Bilimi geçmişte dar anlamda devlet ve iktidar kavramları üzerine araştırmalar yapmaktayken günümüzde, siyasal kararların tahlili, sosyal grupların karar ve etki ilişkilerindeki rolü, siyasal katılma, sosyal yapı ve iktidar ilişkisi, siyasal değişme ve gelişme gibi konuları da incelemektedir. Siyaset kelimesi daha sonra şehirlerin ve insanların yönetimi anlamında kullanılmış ve insanları yönetme sanatını ifade etmiştir. "Siyaset, en geniş anlamda, insanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları yapmak, korumak ve değiştirmek için gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. Siyaset akademik bir konu olmakla birlikte aslında hiç şüphesiz bu faaliyetin incelenmesidir. Bu çerçevede, siyaset, çatışma ve işbirliğiolgularıyla karmaşık bir ilişki içindedir.Siyasetin temel özelliği, genellikle rakip görüşlerin ve birbiriyle rekabet halindeki çıkarların uzlaştırıldığı bir çatışmayı çözme süreci olarak tasvir edilir. Ancak, siyaset, bu geniş anlamıyla, tüm çatışmaların çözüme kavuşturulduğu veya kavuşturulabildiği faaliyet olarak değil, bunun başarılmasından çok, bir çatışma çözme arayışı olarak düşünülebilir. Bununla birlikte, çeşitliliğin ve kıtlığın kaçınılmazlığı, siyaseti insanlık durumunun zorunlu bir boyutu haline getirir" (Heywood, 2013: 22). 21 Siyaset güncel sözlükte: Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış. Politika güncel sözlükte 1.Anlamı: Devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü. 2.Anlamı: Davranış biçimi, düşünce yapısı. 3.Anlam mecaz: Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma vb. yollarla işini yürütme. Kelimenin kökeni Arapçadır ve at eğitimi anlamına gelmektedir. Yunancada “Polis” kelimesi de siyaset kelimesinin eş anlamlısı kabul edilebilen politikanın kökenidir. Siyaset ve politikanın birbirine yakın ve iç içe olan iki kelime olduğu savunulmaktadır. Bu manada politikanın tanımı; gerçekte hem bir çatışma ve iktidar kavgasıdır, hem de toplumun bütün üyelerinin yararına olabilecek bir düzen yaratma amacıdır (Heywood, 2013: 24). Siyaset Bilimi’nin henüz bağımsız bir disiplin olarak gelişmediği ve siyasi konuların daha çok kamu ve anayasa hukuku arasında yer aldığı dönemlerde siyaset veya politikanın devlet yönetimi, devlet yönetimine ilişkin faaliyetlerin tümü, devletin diğer devletlerle ilişkileri ve vatandaşlığa ilişkin işler anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz. Siyaseti bir süreç olarak değerlendiren D. Easton, siyaseti “maddi ve manevi değerlerin otoriteye dayalı olarak dağıtılması süreci” şeklinde tanımlanmıştır (Dursun, 2008: 4-6). Siyaset ilgi çekici bir yönü vardır; çünkü insanlar birbirleriyle uyuşmazlık halindedirler. İnsanlar nasıl yaşamaları gerektiği konusunda aynı fikre sahip değildirler. Kim neyi almalıdır? İktidar ve kaynaklar nasıl dağıtılmalıdır? Toplum işbirliği temeline mi dayanmalıdır, yoksa çatışma“siyasi” temeline mi?. Aynı zamanda insanlar, bu gibi sorunların nasıl çözüme kavuşturulacağı konusunda da aynı fikre sahip değildirler. Kollektif kararlar nasıl alınmalıdır? Söz kimde olmalıdır? Her bir kişinin ne kadar etkisi olmalıdır? Ve bunun gibi. Aristoteles’e göre, insanların kendi hayatlarını iyi hale getirmek ve iyi Toplum’u yaratmak için giriştikleri faaliyet olarak siyaseti “en üstün bilim” yapan budur. Siyaset, her şeyden önce sosyal bir faaliyettir; o daima bir diyalogdur, asla bir monolog değildir. Robinson Crusoe gibi yalnız bireyler basit bir ekonomi geliştirebilirler, bir sanat oluşturabilirler ama siyaset yapamazlar. Siyaset ancak bir başka insanın, Cuma’nın gelişiyle ortaya çıkar. Ne var ki, siyasetin özünde yatan uyuşmazlık, aynı zamanda onun doğası ve nasıl 22 incelenmesi gerektiği konularında da geçerlidir. İnsanlar karşılıklı sosyal etkileşimi yapanın ne olduğu konusunda olduğu gibi, siyasi faaliyetin en iyi nasıl analiz edilebileceği ve açıklanabileceği mevzusunda da aynı fikre sahip değildirler (Heywood, 2013: 21). 2.2. Siyaset’in Tarihsel Gelişimi Siyaset insanlığın doğuşundan itibaren bir şekilde oluşmuş ve günümüze kadar çok büyük değişikliklere uğrayarak ulaşmıştır. Siyaset'in bir bilim olarak oluşumu ise felsefe filozoflarının çalışmaları sonucunda oluşan siyaset felsefesidir. Bilimsel olarak da bilim adamları tarafından Siyaset bilimi kavramı oluşturuldu. 2.2.1.Dünya'da Siyaset'in Doğuşu ve Gelişimi İnsanlığın çoğalmaya başlamasından sonra ve bugüne kadar gelen tarihi eserlere bakıldığında insanlar, otorite, inanç ve itaat etme gibi şeyler hakkında inançlara sahiptirler. siyasetin doğuşuna baktığımızda karşımıza felsefe filozofları çıkar ve siyaseti bir felsefe olarak görürler. Siyasetin bir bilim olması 18. yüzyıla dayanmaktadır (Donald, David, 2004: 26). Tarihteki kanıtlara baktığımızda görülüyor ki , örgütlü siyasal toplumlar, bir merak ve bilgeliği arama anlamında filozoflardan önce de vardı.Uzun zaman önce insanlar otorite, adâlet ve itaat gibi şeyler hakkında inançlara sahiptiler. Bu inançların kanıtı, Antik halkların geleneklerini oluşturan çok sayıda yazılı ve sözlü kaynaklarda bulunur: Eski Ahit’ten ve Viking efsanelerinden, Yunan şairlerine ve piyes yazarlarına kadar efsaneler, destanlar ve folklor hepsi bunların kanıtı olarak karşımıza çıkmaktadır (Donald, David, 2004: 27). Siyasî analizin kökleri Eski Yunan’a ve genellikle “siyaset felsefesi” olarak isimlendirilen geleneğe kadar götürülebilir. Siyaset felsefesi, temelde etik, yerleşik veya normatif sorunlarla meşgul olur ve “bu şudur”dan ziyade “bu şu olmalıdır” veya “şöyle olsun”la ilgilidir. Platon ve Aristoteles, genellikle bu geleneğin kurucu babaları olarak kabul edilirler. Onların fikirleri Augustine ve Aquinas gibi Ortaçağ teorisyenlerinin yazılarında yeniden gün yüzüne çıkmıştır (Heywood, 2013: 30-32). 23 Aristoteles’in siyasî düzenleri sınıflandırma çabası, Machiavelli’nin siyasî hüner konusundaki realist yaklaşımı ve Montesquieu’nun hükümet ve hukuka ilişkin sosyolojik teorileri siyaset üzerine yapılan ilk teorilerdir. Bu tür teoriler, bugün karşılaştırmalı devlet sistemleri olarak adlandırılan çalışma alanı için temel oluşturmuş ve bu disipline esaslı bir kurumsal yaklaşım teşkil etmiştir. Özellikle ABD ve İngiltere’de egemen analiz geleneği haline gelmiştir (Heywood, 2013: 32-36). Bu teoriler siyasî gerçekliğe duygusal olmayan ve tarafsız bir temel oluşturma çabasından doğmuştur. Bu bağlamda bakıldığında siyasetin doğmaya başladığı yıllardan itibaren bir otorite kurma ve teokratik bir anlayışla yönetme isteği ortaya çıktığı söylenebilir. 18. yüzyıl itibari ile de siyaset bir bilim olarak görülmeye başlandı ve üniversitelerde siyaset bilimi adı altında eğitim verilmeye başlandığı görülmektedir. son yıllarda ise görülen siyasi teorilere bakacak olursak; Siyasi iktisat, kamu tercihi teorisi, rasyonel tercihler teorisi gibi teoriler karşımıza çıkmaktadır. 2.3. Siyasi İdeolojiler “İdeoloji” kavramı 1796’da Fransız filozof Destutt de Tracy tarafından icat edildi. Tracy bu kavramı, bilinçli düşünce ve fikirlerin kaynaklarını açığa çıkarmayı amaçlayan yeni bir “fikirler bilimi”ni (ideoloji) ifade etmek için kullandı.Marksist anlamda ideolojinin tanımlayıcı vasfı, onun sahteliğindedir: ideoloji, alt sınıfları şaşırtarak ve yanıltarak, tüm sınıflı toplumların taşıdığı çelişkilerin üzerini örter (Heywood, 2013: 58-60). Bu tanımlar ışığında ideoloji günümüzde belirli siyasi partilerin parti politika ve tüzükleri olarak ifade edilebilir. Bireyler kendi içlerinde oluşturdukları kendi ideolojilerine en yakın olanı seçerek o siyasi grup ya da partiye oy vererek ya da parti için aktif olarak çalışarak desteklerini verirler. Bu bilgiler ışığında ideolojinin özelliklerini şöyle sıralayabilmek mümkündür: Genellikle bir “dünya görüşü” şeklinde mevcut düzene ilişkin bir değerlemede bulunur. Bir iyi toplum vizyonu çerçevesinde arzulanan bir gelecek modeli sağlarlar. Siyasal değişimin nasıl olabileceği ve nasıl olması gerektiği konusunda bir çerçeve çizerler. 24 İdeolojiler, değişmez düşünce sistemleri değildir. Birçok noktada bir diğeriyle çakışan değişken fikirler bütünüdür (Heywood, 2013: 58-60). 2.3.1. Liberalizm Siyasi ideolojilere ilişkin herhangi bir anlatımın liberalizmle başlaması gerektiği öne sürülür. Bunun sebebi liberalizmin sanayileşmiş Batının ideolojisi olması ve genellikle bir dizi rakip değer ve inancı kucaklamaya elverişli bir metaideoloji1 olarak tanımlanmasıdır. Her ne kadar liberalizm 19. yüzyılın başlarına kadar tekamül etmiş bir siyasi inanç olarak ortaya çıkmamışsa da, liberal teoriler ve ilkeler ondan önceki üç yüz yıl boyunca değişip farkına varılabilir biçimde gelişmişti. Liberalizm, feodalizmin yıkılışının ve onun yıkıldığı yerde bir piyasanın veya kapitalist toplumun gelişmesinin ürünü olarak karşımıza çıkar. Erken dönem liberalizmi şüphesiz yükselen bir sanayi orta sınıfının isteklerini yansıtıyordu ve liberalizm ve kapitalizmin o zamandan beri yakından bir ilişki içerisinde olduğu söylenebilir (Heywood, 2013: 61). Liberalizm, bireyin özgürlüğünü, özerkliğini, temel haklarını güvence altına almayı hedefleyen ve bu sebeple siyasal iktidarın sınırlandırılması üzerinde duran bir düşüncedir. Bu düşünce farklı olarak, bireylerin kendi tercihlerinde, inançlarında, günlük yaşamı etkileyen ekonomik ve siyasi olaylarda özgür olma isteğinin sonucunda gelişmiştir. Bu bakış açısıyla liberalizmle serbest piyasa ekonomisi ve demokrasi arasında yakın bir ilişki bulunduğu söylenebilir (Elma, 2002: 118).Ortaçağ feodalitesinden sonra Batı’da yükselen baskıcı ve güçlü merkezi krallıkların katı ve adaletsiz yönetim anlayışları Batılı toplumları özgürlük mücadelelerine, Batı aydınlarını da özgürlükçü teorilere yönlendirmiştir. 17. yüzyılda mutlakiyetçi görüşlere ağır bir darbe indiren John Locke, liberal devlet düzeninin de öncüsü olarak sahneye çıkmıştır. İngiliz düşünür Locke, 1690 da yayımlanan “Sivil Hükümet Üzerine İki İnceleme” adlı eseriyle liberalizmin öncülüğünü yapmış ve günümüzde “Klasik Liberalizm” dediğimiz doktrinini, “evrensellik” temeli üzerine kurmuştur. Locke’a göre toplum halinde yaşayan 1 Meta İdeoloji: İdeolojik tartışmanın onun üzerinde yer aldığı daha yüksek veya ikinci bir tür ideoloji. 25 insanlar üç temel doğal hakka sahiptirler. Bunlar: “Hayat hakkı, mülkiyet hakkı ve özgürlük hakkıdır.” Locke insanın bütün doğal haklarının korunmasını, bunun içinde devletin gerekli olduğunu savunmuştur (Philippe Raynaund akt. Sevil, 2003: 535). “Liberalizmin ahlâkî ve ideolojik tutumu, kendine özgü değer ve inanç kümesine teslimiyetle açığa çıkar. Bu değerlerin en önemlileri şunlardır: Birey Özgürlük Akıl Adâlet Hoşgörü ve farklılık (Heywood, 2013: 63).” 2.3.2. Muhafazakârcılık Muhafazakârlığın bir fikir akımı olarak ortaya çıkmasında 3 tarihsel olguyla gerçekleşmesinin etkisi çok büyüktür. Bunlar; Fransız devrimi, Sanayi devrimi ve Aydınlanma hareketidir. bu olguların bireyler üzerinde oluşturduğu kargaşa alt-üst ortamı ve endişe ortamı ve istikrarın ve gelenekçiliğin erdemlerini yücelten bir fikir akımı olan "Muhafazakârlık" akımını ortaya çıkardı. Muhafazakârlığın temel amacı gerek sosyal, gerek siyasi ve gerek ekonomik alanda meydana gelebilecek köklü değişmelere karşı durma ve korumadır. Muhafazakârlığın ilkeleri ise şu şekilde sıralanabilir: Her şeyin merkezinde Tanrı varır. Her şeyin kaynağı odur, insan değildir. İnsan doğası, siyaset açışından göz ardı edilmemesi gereken bir veridir. oluşturulacak siyasi teoriler insan doğasının yeterli ve sağlıklı değerlendirmesine dayanarak oluşturulmalıdır. Kendi doğası insana, siyasal etkinliklerinde ve hükümetlerin insan adına yapabileceklerine sınırlar getirir. Bu sınırlar insanların sınırlı olan muhakeme yeteneğinden kaynaklanır. İnsan gelişimi ancak istikrarlı bir sosyal ortamda gerçekleşebilir. Muhafazakâr öğretide bu dünya ya da düzen mümkün olanların en iyisidir. 26 Özgürlük kavramı, bağımsız çalışmanın ve kazancın en doğal güvencesi olarak görülür. Her toplumsal soruna uygun bir çözüm bulunacağına dair olumlu bir bakış açısı vardır (Ergil, 1986: 275-282). 2.3.3. Sosyalizm Özel mülkiyeti reddeden, kollektif mülkiyeti tercih eden, liberalizmin kişiye önem veren yaklaşımını kabul etmeyen ve genel olarak iktisadi tarafı ağır basan bir sistem. Sosyalizm genel anlamda kapitalizme karşı olarak gelişmiştir. Sosyalizmi tarihin ilk çağlarına kadar götürmek mümkündür. Yunanlı filozof Eflatun bir tür aristokratik sosyalizmi savunmuştur. Bu sosyalizm toplumun belirli bir kısmını ilgilendirmektedir. Bu bakımdan toplumun tamamına yayılma eğilimi göstermemiştir (Kıvılcımlı, 1970: 61-63). Sosyalist fikirler 17. yüzyılın “Levellers ve Diggers”ine veya Thomas More’un “Ütopya”sına veya hatta Platon’un Devlet’ine kadar geriye götürülebilirse de, sosyalizm 19. yüzyılın başlarına kadar, siyasi bir inanç olarak şekillenmiş değildi. Sosyalizm sanayi kapitalizminin ortaya çıkışına karşı bir tepki olarak gelişti. Önceleri fabrika üretiminin yaygınlaşmasının tehdit ettiği esnaf ve zanaatkarların çıkarlarını dile getirdi; ancak bundan kısa bir süre sonra büyüyen sanayi işçi sınıfıyla bağlantılı hale geldi. Hedefi, piyasa mübadelesine dayalı kapitalist ekonomiyi kaldırmak ve yerine nitelik bakımından ondan farklı olan ve genellikle ortak mülkiyet ilkesi üzerine inşa edilen sosyalist toplumu koymaktı. Sosyalizmin bu şeklinin en etkili temsilcisi, fikirleri 20. yüzyıl komünizmi için temel oluşturan Karl Marx’tı (Kıvılcımlı, 1970: 63-66). Aydınlanmanın, Fransız Devrimi'nin liberal ve eşitlikçi ideallerinin ve endüstrileşme sürecinin ürünü olup, sömüren sınıf ya da sınıfları tasfiye ederek, insanın insan tarafından istismar edilmesinin önüne geçmeyi, toplumda bireyler arasında karşılıklı bir işbirliği ve yardımlaşma yaratmayı amaçlayan ve üretim araçlarının ortak mülkiyetiyle belirlenen toplumsal sistem olarak bir 27 başka şekilde tanımlanabilir. Var olan toplumsal düzeni adaletsiz olduğu gerekçesiyle mahkum eden, ahlâki değerlere uygun düşen yeni bir düzenin savunuculuğunu yapan, bu idealin gerçekleştirilebilir bir ideal olduğuna inanan, söz konusu ideale ulaşma yolunda, insan doğasını ya da kurumları yeni baştan şekillendirecek bir eylem programı öneren ve bir devrim ya da ihtilalcinin bu eylem programını hayata geçireceğine inanan siyasi düşünce ya da ideoloji olarak sosyalizm karşımıza çıkar (Sanal 2014:1). Sosyalizmin unsurları ise şöyledir: Sosyalizmin odağında, ortak bir insaniyetin varlığıyla bağlantılı bir sosyal varlık olarak insan görüşü vardır. Ortak insanlığı paylaşan beşeri varlıklar olarak insanlar, birbirlerine yoldaşlık veya kardeşlik hissiyle bağlıdırlar. Eşitlik, sosyalizmin merkezi değeridir. Sosyalizm bazen eşitlikçiliğin bir türü ve eşitliğin diğer değerlere önceliğine duyulan inanç olarak tasvir edilir. Eşitliğe duyulan sempati, aynı zamanda maddi menfaatlerin sadece çalışma veya liyakat temelinde değil, ihtiyaç temelinde dağıtımına ilişkin sosyalist inancı da yansıtır. Sosyal sınıf (Heywood, 2013: 72-75). 2.3.4. Faşizm Faşizmin belli başlı iki ifadesi, 1922-43 yıllarındaki İtalya’da Mussolini’nin Faşist diktatörlüğü ve 1933-45 yıllarındaki Almanya’da Hitler’in Nazi diktatörlüğüdür. Faşist ideal, ödev, şeref ve kendini feda etme duygusuyla güdülenen, hayatını milletinin veya ırkının şanına adamaya hazır ve en yüce lidere sorgusuz sualsiz bir itaatle bağlı “yeni insan”ın, bir kahramanın idealidir(Heywood , 2013: 95). Faşizmin gerçek anlamda bir ideolojiye dönüşmesi I. Dünya Savaşı ve sonrasında gerçekleşmiştir. Faşist ideolojinin daha çok inanç ve eyleme dayandığını söylemek yerinde olur. Faşizm, her şeyden önce “tepkici” bir ideolojidir. Aydınlanmaya ve onun çizdiği eşit, evrensel ve rasyonel birey, katılımcı ve 28 geleceğini belirleyen toplum modeline tepki olarak doğmuş bir ideolojidir. Adeta, hızlı değişimden ve modernleşmeden duyulan bir korkunun ürünüdür. Ancak, bu, onu gerici veya muhafazakâr bir ideoloji yapmamaktadır. Tersine faşizm modern ve devrimci bir ideolojidir. Romantizm gibi statükoyu savunan veya geçmişe özlemi vurgulayan bir yönü vardır. Faşizm romantizmden etkilenmiştir, ancak “geçmiş”in faşizm için anlamı, romantizm için anlamından farklıdır. “Geçmiş” yeniden kurulmayacak, yeniden kurulacak olan toplumun birlikteliği için “geçmiş” bir dayanak olarak kullanılacaktır (Con, 2008: 19-21). Günümüzde her ne kadar insanlığın gelişimini ve geleceğini politik düşüncelerden ayrı olarak ele alınmaktaysa da, ne sürekli bir barış olasılığına ne de bunun faydalı olacağına inanılmaktadır. 2.3.5. Anarşizm William Godwin’in görüşleriyle belirmeye başlayan ve Proudhon ile ilk defa gün yüzüne çıkan anarşizm, temel olarak Avrupa düşüncesi içinde şekillenmiştir. 19. yüzyıl Avrupa’sının çalkantılı siyasi ortamında Aydınlanma Hareketi’nin sonucu olarak dinsel otoritenin sorgulandığı bir dönemde, anarşizm bütün Otorite’lerin sorgulamasına girişmiştir. Anarşist bakış açısı içinde toplumdaki sorunların kaynağı hiyerarşide görülmektedir; hiyerarşinin var olduğu bir yaşam özgürlüklerin kısıtlandığı, insan gelişiminin engellendiği toplumları doğurmaktadır. İnsan doğasının iyiliğine güvenmek, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmaya dayalı toplumların hiyerarşiyi ortadan kaldıracağına inanmak anarşizmin temel varsayımlarındandır (Uğur, 2010: 136). Günümüzde anarşizm; "devletin bütün şekillerine karşı olan ve eğer tam kişisel ve toplumsal özgürlük isteniyorsa devletin yürürlükten kaldırılması gerektiğini belirten siyasi" teori olarak kabul edilmektedir. Başka bir tanımda ise anarşizm "anarşistlerin veya anarşinin eylemleri veya ilkeleri";anarşist "resmi gücün olmadığını söyleyen, anarşiyi savunan, yerleşik düzeni devirmeye çalışan", anarşi ise "siyasi düzensizlik, en üstün gücün iyi işlernemesi (yetersizlik) veya yokluğundan dolayı kanunsuzluk durumu, hükümetin yokluğu; hiçbir alanda otoritenin kabul edilmemesi veya otoritenin yolduğu, ahiili veya entelektüel düzensizlik H"olarak ifade edilmektedir (Çuhadar, 2007: 78). 29 Siyasi ideolojiler arasında anarşizm, ulusal düzeyde bile hiçbir anarşist partinin iktidara gelmeyi başaramamış olması anlamında, alışılmış bir siyasi ideoloji değildir. Devlete karşı liberal yaklaşım, bireycilik ve özgürlük ile tercih üzerine temellendirilmiştir. Liberallerden farklı olarak William Godwin gibi bireyci anarşistler, özgür ve rasyonel insanların kendiişlerini barışçı ve kendiliğinden bir süreç içinde idare edebileceklerine ve hükümetin istenmeyen türden bir zorlamayı ifade ettiğine inandılar (Heywood, 2013: 96). 2.4. Siyasi Yönetim Biçimleri Siyasi yönetim biçimlerine bakacak olursak karşımıza Cumhuriyet, Demokrasi, Federasyon ve Konfederasyon, Meşrutiyet, Monarşi ve Teokrasi olarak çıkmaktadır. Dünya da birçok ülke demokrasi ve cumhuriyet yönetim biçimleriyle idare edildiğini söyleyebiliriz. Daha birçok yönetim biçimi olmasına karşın en çok karşımıza çıkan biçimler yukarıdaki gibidir. 2.4.1. Cumhuriyet Cumhuriyet, hükümet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimi olarak tanımlanabilir. Cumhuriyet yönetimlerinin temeli seçimdir. Egemenliğin halka ait olduğu yegane yönetim biçimidir. Cumhuriyet rejiminde kanunları koyacak kişiler, yani meclis seçim ile belirlenir. Sınıf ve bay-bayan ayrımı olmaksızın herkesin yönetime katıldığı yönetim biçimidir. Özetle; halkın kendi kendisini yönetebildiği, egemenliğin ulusa ait olduğu ve herkesin eşit haklara sahip ve özgürce haklarını kullanabildiği yönetim biçimi olarak Cumhuriyet’i tanımlayabiliriz (Karadağ, 2004: 225-227). Cumhuriyetin dilimizdeki anlamında halk, topluluk, kamu anlamlarına gelen ve Arapça kökenli olan cumhur sözcüğü yer almaktadır. Bu anlamda cumhuriyet, halka veya kamuya ait ya da onunla ilgili anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla, cumhuriyet kavramı, günümüzde Türkçe’de bir yönetim biçimini karşılamak için kullanılmakla birlikte“res publica ve republic” sözcüklerinin diğer anlamlarını da içermektedir. Ancak, kavramın bu anlamda yerel tarihsel bir temeli bulunmamaktadır (Karadağ, 2004: 225-227). 30 Yukarıdaki açıklamalar ışığında Cumhuriyet yönetim biçiminin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz: Halkın kendi kendisini yönetmesi ilkesine dayanır. Çok partili sistemi öngörür. Türk İnkılabının siyasal görünüşüdür. Cumhuriyet yönetimlerinin temeli seçimdir. Egemenliğin halka ait olduğu tek yönetim biçimidir. Cumhuriyet rejiminde yasaları koyacak kişiler, yani meclis seçim ile belirlenir. Sınıf ve cins ayrımı olmaksızın herkesin yönetime katıldığı yönetim biçimidir. Cumhuriyetçi yönetim hem düşünsel, hem de eylemsel olarak siyasal etkinlikle erdem arasındaki sıkı bir ilişki vardır. Cumhuriyetçi yönetim, nasıl ki erdemli yurttaşlardan oluşuyorsa, cumhuriyetçi politikalar da yurttaşlık erdemini geliştirmektedir. Bu bakımdan hümanizm,insanı yurttaşlığa dayalı bir yaşama katılarak kendisini gerçekleştirebilen bir varlık olarak görür (Karadağ, 2004: 225227). 2.4.2. Demokrasi Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi olarak tanımlanabilir. Yunanca "dimokratia" sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızca "démocratie" sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler Demokrasi en genel tanımıyla halkın halk tarafından yönetilmesi, egemenliğin millete veya halka ait olmasıdır. Bu çerçevede demokrasi iktidarın halkın elinde olmasına vurgu yapan bir kavramdır. Atatürk ise demokrasiye ilişkin olarak “Demokrasi prensibi, hakimiyete istismar eden vasıta ne olursa olsun esas olarak milletin hakimiyete sahip olmasını ve sahip kalmasını icap ettirir”, 31 “Demokrasi esasına müstenit hükümetlerde, hakimiyet halka, halkın ekseriyetine aittir. Demokrasi prensibi, hakimiyetin millete ait olduğunu, başka yerde olamayacağını iltizam eder. Bu suretle, demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin, hakimiyetin menşeine ve meşruiyetine temas etmektedir” demiştir (Tunç, 2008: 1115). Demokrasinin yukarıdaki bilgiler ışığında özellikleri ve unsurlarını şöyle sıralayabiliriz: Demokrasinin gerçekleşmesinin en önemli gereklerinden biri siyasal temsil imkanın eşit ve adil alarak kabul edilmiş olmasıdır. Temel hak ve özgürlükler, hükümetler tarafından lütfedilen haklar değildir. Hükümetler bu hakları korumakla görevlidirler. Vazgeçilmez haklardan kabul edilen eşitlik demokrasilerde yasa önünde eşitlik olarak gelişmiştir. Açık ve Sorumlu Hükümet bu sorumluluğun bir cephesi yasal sorumluluk, diğeri ise siyasi sorumluluktur. Demokratik devletler aynı zamanda evrensel hukuk kurallarıyla örtüşen bir yapıda olmak zorundadır. Egemenliğin ulusa ait olması gerekir. Kuvvetler ayrılığı kuramı, Bunlar yasama, yürütme ve yargı güçleridir. Siyasi partiler ve seçimler Kamu özgürlükleri (Kozan, 2002: 25-31). 2.4.3. Federasyon Coğrafi yapılarına göre oluşmuş birden fazla devletin kendi istekleriyle bir araya gelerek dışarıya karşı tek bir siyasal güç olarak görülmeleri ve bu amaçla kurdukları örgütün oluşturan devletlerin üzerinde olması; iç işlerinde ise, yine aralarındaki anlaşmaya göre geniş veya dar ölçüde özerk olmalarına "Federasyon" adı verilir. Bu devlet içinde yaşayan çeşitli uluslar da büyük bir özerklik içinde ama aynı devlet içinde dışarıya karşı birliklerini bozmadan yaşamlarını sürdürebilirler. 32 Federasyon yönetim şeklinin özellikleri ise şöyledir: Federal devletin en temel ilkelerinden biri, iktidarın iki yönetim alanı arasında bölünmesidir. Bu yönetim alanlarından biri, ülkenin bütün yurttaşlarını ve toprağın bütününü kapsayacak şekilde düzenlediği için “genel” veya “federal” yönetim olarak adlandırılır. Diğer yönetim alanında ise en az iki olmak üzere birden fazla yönetim birimi vardır. Bu yönetimlere “federe” yönetimler denir. Federal devlette yurttaşların siyasi yaşama katılımı biri federe, diğeri federal olmak üzere iki boyutludur. Ülkenin bütünlüğünü ilgilendiren konularda, federal devletin bütün yurttaşlarının ve federe birimlerin halklarının iradelerini aramak zorunluluktur. Federasyonda merkezi devlet tek başına egemen olmadığı gibi, kendisini meydana getiren birimleri fesih edecek, düzenleyecek ya da tekrar tanımlayacak hukuki bir yetkiye sahip değildir. Federasyonlarda egemenlik federe yönetimler ve federal yönetimlerin toplamından oluşan federal devlete aittir (Kızılyürek, Erhürman, 2009: 10). Konfederasyon, bağımsız devletler tarafından, egemenliklerini muhafaza etmek şartıyla, ortak ve sınırlı menfaatlerini sağlamak maksadıyla, bir antlaşma ile kurulan devletler topluluğu Konfederasyonda, devletler ancak belli ve sınırlı maksatlarla birleşmişlerdir. Konfederasyonu meydana getiren konfedere devletlerin devletlik vasfı, konfederasyon halinde de devam eder. Yukarıdaki tanımların dışında Konfederasyon federasyonların bir araya gelmesinden oluşan bir yönetim şekli anlamını da kapsar. Federasyon ile konfederasyon arasında farklar vardır. Konfederasyonda üye devletler egemenliklerini ayrı ayrı sürdürür. Federasyonda, kurucu siyasal birimler egemenliği paylaşır. Konfederasyonda kişiler, yalnızca üye devletlere vatandaşlık bağı ile bağlıdır. Federal devlette ise, hem federal hem de federe vatandaşlık söz konusudur. Konfederasyonda üye devletlerin ayrılma hakkı vardır. Federal devlette bu hak tanınmamıştır. Konfederasyonda, konfederal organlar yetkilerini üye 33 devletlerden alır. Federal devlette, federal ve federe yönetimler yetkilerini anayasadan alır (Kızılyürek, Erhürman, 2009: 18-21). 2.4.4. Meşrutiyet Meşrutiyet yönetimi, mutlak otorite sahibi bir yöneticinin (padişah, kral) yanı sıra devlet yönetiminde bir meclisin de söz sahibi olmasını gerektiren bir yönetim şeklidir. Monarşi yönetim şekline göre daha demokratik olmakla birlikte tam demokratik bir yönetim şekli değildir, zira kralın istediği zaman meclisi kapatma yetkisi vardır. Osmanlı Devleti’nde iki kez meşrutiyet yönetimine geçilmiştir. Bunlar; Birinci Meşrutiyet ve İkinci Meşrutiyet’tir. Kuvvetler ayrılığı prensibinin hâkim olduğu idare tarzı şeklinde gelişen meşrutiyet ilk önce İngiltere’de ortaya çıktı ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde tatbik edilmeye başlandı. 2.4.5. Monarşi Monarşi, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu, hâkimiyetin kaynağı bir tek şahısta(Kral, padişah, han v.s.) olduğu kabul edilen bir yönetim biçimidir. Saltanatın bir başka adıdır. Bu hükümdar, Türkçe'de kral, imparator, şah, padişah, prens, emir, kont, oymak beyi gibi çeşitli adlar alabilir. Bir monarşiyi diğer yönetim biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca elinde bulundurmasıdır Monarşi, yüzyıllar boyu, dünyada en yaygın yönetim biçimi olageldi. Bunlar çoğu zaman, geleneksel tanıma en yakın, tanrısal hakka dayanan monarşilerdi: prens, iktidarı tek başına elinde tutar ve Tanrı'dan başka kimseye hesap vermek zorunda değildir; çünkü otoritesini ondan almıştır. Monarşi'nin özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür: Yönetim, aynı hanedan içinden çıkan kişilerce yapılır. Yönetim, babadan oğula geçer. Karar verme yetkisi tek kişide toplanır. 34 2.4.6. Teokrasi Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim. Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini temellere dayandırılmaya çalışıldığı sistem" olarak tanımlanabilir. Teokrasi ile kavramlaştırılan dine bağlı siyasî idarî sistemlerde din, toplumsal sistemi belirleyen tek kuvvet olup siyasî iktidar din adamlarının elinde ve tekelindedir. Toplumda bütün düzenlemeler din tarafından yapılmakta ve idarî kadrolar din adamlarınca kullanılmaktadır. Toplumsal ilişkileri ve örgütlenmeyi düzenleyen bütün hukuk normları, dine dayandırılmış olup dinin dışında hiçbir şey hukuka kaynaklık edememektedir. Devletin siyasî ve idarî kurumlan ile hukuk yapısı dinden ayrılmış bulunmamaktadır. 1. Teokratik yönetim biçimlerinde din/tanrı siyasal iktidarın tek meşru kaynağıdır. 2. Teokratik yönetim için belirleyici kriter hukukun dine göre düzenlenmesidir. 3. İktidarı elinde tutan kişi ya da grupların din adamı veya din tarafından kutsanmış kişiler olması gerekir. 4. İktidarın meşruiyetinin tanrıya dayandırılması gerekir. 2.5. Siyasi partiler ve Sistemleri Modern anlamda Siyasi partilerin ortaya çıkışları yeni sayılır.Siyasi partiler çok hızlı gelişme göstermiş ve hemen her ülkede siyasal hayatın temel unsurları olmayı başarmıştır. Siyasi Parti'yi "Bir program etrafında toplanmış, siyasi iktidarı2 elde etmek ya da paylaşmak amacını güden, sürekli bir örgüte sahip kuruluşlar" olarak tanımlamak mümkündür (Kapani, 1996: 159). Başka bir tanımda ise Siyasal 2 İktidar: Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi ve bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve kuruluşlar. 35 parti, bilinçli ve temel amacı, hükümet mekanizmasını denetlemek üzere, kamu görevine ya da siyasal iktidara tek başına ya da başkalarıyla ortak olarak kadrolar yerleştirmek ve onları görevde tutmak olan bir örgüttür (Özgül, 2002: 28). Türkçede parça bölüm anlamına gelen Osmanlıca’da fırka kelimesiyle karşılık bulan Fransızca kökenli partiyi “kendini siyasal bir etiketle tanımlayan yasal ve meşru yollardan, sürekli ve istikrarlı bir örgüt aracılığıyla seçmenlerin desteğini sağlayarak devlet mekanizmasının kontrolünü ele geçirmeye ve elde tutmaya çalışan siyasal bir topluluk” olarak da tanımlayabiliriz (Mutlu, 2005: 7). Tarihi bakımdan çağdaş nitelikteki ilk siyasi parti örgütlenmeleri, değişik ve kendine özgü koşullarda ABD’de gerçekleşmiştir. Bu ülkede halen faaliyette bulunan iki büyük partinin ortaya çıkışları, Federal Anayasanın kabulü ile birlikte 18.yüzyılda gerçekleşmiştir. 1787 tarihli Federal Anayasanın hazırlanışı sırasında oluşan federalist ve anti federalist gruplar iki siyasi partinin doğuşuna da temel etken olmuştur (Mutlu,2005:8). Siyasi partilerin doğuşunda ve gelişmesinde, demokrasi ideolojisinin yaygınlaşması ve bununla birlikte parlamentoların3 yetkilerinin ve oy haklarının genişletilmesi etkili olmuştur. Siyasi Partinin doğuşuna neden olan bir başka önemli etmen de hiç kuşkusuz, Toplumsal yapının değişmesi sonucu oluşan sosyal gelişme gösterilebilir. Modernleşme siyasal katılmayı, siyasal katılma da siyasal örgütlenmeyi beraberinde geliştirdiği söylenebilir (Kapani,1996:161). Ülkemizde, günümüzdeki anlamıyla olmamakla birlikte, ilk siyasi örgütlerin cemiyetler kanununa dayandırılarak; İttihat ve Terakki Fırka-i Siyasiye ile Osmanlı Demokrat Fırkası Cemiyeti adlarıyla, II. Meşrutiyet’ten sonra cemiyet ağırlıklı, ancak parti sayılabilecek siyasi örgütlerin kurulduğu görülmektedir (Özgül, 2002:30). Siyasi partilerin fonksiyonlarına bakacak olursak karşımıza şunlar çıkmaktadır: 3 Parlamento: Başlıca görevi yasama, devlet bütçesini çıkarma, hükümeti denetleme olan ve üyeleri halkoyu ile belirli bir süre için seçilen meclis veya meclisler, yasama kurulu, yasama meclisi, yasama organı. 36 Siyasi partiler toplumdaki çeşitli çıkar ve istemlerin birleştirilmesi ve kanalize edilmesini sağlamalıdır. Siyasi partiler rejimlerin tümüne yakınında halk kitleleri ile iktidar arasında bir köprü vazifesi görürler. Siyasi partiler kendi içlerinde seçtikleri başkan ve yöneticileri de demokratik bir ortamda seçimle üyeleri arasında oy kullanımı yapılarak gerçekleştirilmelidir. İktidara geldikleri andan itibaren devletin siyasal karar organlarını üstlenirler. Yasama iktidar partisine ve meclisteki oy çoğunluğuna göre yapılır (Kapani,1996:165-168). Seçim sistemleri, ülkelerdeki siyasal örgütlenmeleri ve parti sayısını etkiler. Seçim sistemlerinin bir başka işlevi, meclis aritmetiğinin oluşmasında en önemli etken olmalarındandır. İktidar partisi gelecekte daha çok temsilciyi meclise sokabilecekleri, muhalefet ise iktidarı azınlık haline getirebilecekleri, bağımsızlar ve küçük partiler de kendi temsilcilerini meclise taşıyabilecekleri bir seçim sistemi oluşturma çabaları içindedirler (Özgül, 2002: 59). Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisi olan siyasi partilerin siyasi hayatımızdaki yeri ve önemi herkesçe bilinir. Cumhuriyet döneminde çok partili demokratik hayatın başladığı 1945 yılından bu yana ülkemizde 180’den fazla siyasi parti kurulmuştur. 2.5.1. Siyasal Parti Çeşitleri Siyasal partiler kuruluş nedenleri ve yönetim biçimlerine bakılarak Kadro Partileri, Kitle Partileri, Bireysel Temsil partileri, Sosyal Bütünleşme Partileri, Toptan Bütünleşme Partileri olarak sınıflandırmak mümkündür. 2.5.1.1. Kadro Partileri: Genel oy ilkesinin kabulünden önce ortaya çıkan eski tip siyasi partilerdir. Kaynağını parlamento içerisinden alır. Bu nedenle üye sayısını artırma ya da siyasi örgütlenme amaçları yoktur. Günümüzde bu partiler yok denecek kadar azdır. Genel 37 anlamda Liberal ve Muhafazakar partiler bu tip partilere örnek gösterilebilir (Kapani, 1996:168-169). Bu partilerde, seçmene yön verecek seçimin itici gücü olarak kampanyaları yürütecek teknisyenler ile kampanyanın finansmanını sağlayacak paralı kişilerde partinin üye grubunu teşkil eder. Üyenin tamamen bireysel niteliklerine önem veren bu partilerde seçim dönemleri haricinde fazla bir etkinlik olmaz (Mutlu, 2005: 12). Az sayıda, saygın ve varlıklı bir zümrenin kuruculuk ettiği bir siyasi kurumdur. 2.5.1.2. Kitle Partileri: 20. yüzyılın başlarında kitlelerin oy kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkmış parti tipidir. Üye sayılarını artırmak ve siyasi örgütlenme önemlidir. Sosyalist akımların bir ürünü olan parti tipidir. Seçim hazırlıklarına üyelerinden topladıkları aidatla kaynak bulurlar. İdeolojileri belirgin olan parti tipidir. Teşkilat ve örgütleri disiplinli bir şekilde oluşturulur. Günümüz siyasi partileri bu tipe örnek teşkil edebilir (Kapani,1996:169-172). Ferdiyetçi ve siyasi alanda hür ve yarışmacı bir sistemin unsurları olmalarına karşılık, otoriter ve tek partili rejime yönelik bir sistemin unsurlarıdır. Ülkenin tamamını kapsayan, küçük yerleşim birimlerinden merkeze kadar, geniş ve hiyerarşik bir içyapıya sahiptir (Şafak, 2012: 16). Üye ile organik bağı daha fazla olan bu partilerde üyenin siyasi eğitimi de daha fazla önem taşımaktadır. Parti Merkezinin bölgesel örgütler üzerindeki otoritesinin daha çok hissedildiği kitle partilerinde siyasal faaliyet sadece seçim dönemleriyle sınırlı kalmamakta bir süreklilik arz etmektedir (Mutlu, 2005: 12). 2.5.1.3. Bireysel Temsil Partileri: Gerek disiplin gerekse ideoloji yönünden zayıf olan parti tipidir. Sadece seçim zamanlarında aktif hale gelen partilerdir. Günümüzde bu tip partilere ABD (Amerika Birleşik Devletleri) 'deki Cumhuriyetçi ve Demokrat parti örnek gösterilebilir (Kapani, 1996:172-173). Mümkün olduğu kadar geniş seçmen topluluğuna hitap etmeyi hedefleyen bu partilerin aday göstermek ve seçilmelerini 38 sağlamak temel işlev olarak görülür. Seçilen adaylarda sıkı bir parti disiplinine tabi olmayıp kendi vicdanları ile baş başa bırakılmış gibilerdir(Mutlu, 2005: 12). 2.5.1.4. Sosyal Bütünleşme Partileri: Üyelerini ideolojik ve örgütsel bir çatı altında toplayan, onlarla düzenli ilişkiler kuran ve onların sosyal hayatlarıyla yakından ilgilenen parti tipidir. 2.5.1.5.Toptan Bütünleşme Partileri: Parti ve üyeleri arasında çok sıkı bağların kurulduğu bir parti tipidir. Hiyerarşik bir disiplin söz konusudur. Bu Hiyerarşi kontrol ve düzenlemeyi de beraberinde getirmektedir. İdeoloji bu partiler için çok önemlidir (Kapani, 1996:173-174). 2.5.2. Siyasi Parti Sistemleri Siyasal partiler her ülkede değişik şekil ve durumlarda bir arada bulunurlar. Sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel etmenler bunda önemli rol oynamaktadır. Bu anlamda Siyasi parti sistemlerini; Tek partili, İki partili ve Çok partili olmak üzere sınıflandırmak mümkündür. 2.5.2.1.Tek Partili Sistem Siyasi iktidarın devamlı ya da uzunca bir süre tek bir partinin elinde ve denetiminde bulunduğu sistemdir. Bu sistemde parti ve devlet sanki bütünleşmiştir. Partinin görevi, parti politikasını devlet yapısı içinde egemen kılmak ve herkese benimsetmektir. Tek parti, açıklığı ve siyasi muhalefeti kabul etmediği gibi, kendi içinde de muhalefete yer verilmez. Aynı zamanda tek parti sisteminde demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisi olan seçim de özelliğini kaybetmekte ve sadece tek partinin belirlemiş olduğu temsilci adayları listelerinin sandığa atılmasından öteye gidildiği söylenemez (Şafak, 2012: 16). 39 Seçimlerin ve parlamento denetiminin pek anlamının olmadığı bu sistemde, hukuk kuralları da genellikle uygulanmayan kalıplardan ibarettir. Gerçek iktidar partide olduğu için partinin tüzük ve kararları anayasa ve hukukun üstündedir (Mutlu, 2005: 15). Bu sistemde ülkede tek parti olur. Bu yüzden seçimlerde bir yarışma söz konusu değildir. Kendi içinde üye ve parti yöneticileri değişebilir. Bu sistem kendi içerisinde ikiye ayrılır: Gerçek tek partili ve Karmaşık tek partili sistem. Gerçek tek partili sistemde tek parti vardır. Başka bir parti kurmak yasal olarak yasaktır. Tekelci bir sistem olarak karşımıza çıkar. Hükümet üzerinde rekabet, yarışma ve paylaşımın reddedildiği bir sistemdir. Karmaşık tek parti sisteminde ise; görünüşte çok parti vardır. Ancak bir parti diğerlerinden her zaman üstündür. Diğerleri onun alt partisi gibidir. Bu üstünlüğün olması sebebiyle tek parti sistemi değişmez (Kapani,1996:178-181). 2.5.2.2. İki Partili Sistem Bir ülkede ikiden fazla parti mevcut olmakla beraber, iktidar yarışması esas itibariyle iki büyük parti arasında yapılıyorsa ve küçük partiler iktidara ağırlıklarını koyabilme gücünden yoksun kalıyorsa o ülkede iki partili sistemden söz edilebilir (Kapani,1996:181). Çift parti sisteminde, üçüncü bir büyük partiye yer yoktur. Üçüncü parti büyük parti durumuna gelince, iki büyük partiden az oy alanın yerini alır. Yerini aldığı parti ise, küçük parti durumuna düşer. Temsili demokrasinin basit bir şekilde işlediği bir sistem olan çift parti sisteminin verimli bir şekilde işleyebilmesi bu sistemde yer alan iki büyük partinin, rejim üzerinde anlaşmalarına bağlıdır (Şafak, 2012: 16). Sistemin en önemli özelliği büyük partilerden birinin parlamentoda mutlak çoğunluğu sağlayarak tek başına iktidar olabilmesiyle gösterilebilir. Siyasal istikrarın sağlanmasının gerektiği bir sistemdir. İktidar- Muhalefet diyalogunu ve yer değiştirme durumlarını öngören bu sistemde seçmenler karşısında siyasal sorumlulukta açık ve belirgin bir şekilde belirlenir. İktidar yaptıklarının ve 40 yapamadıklarının hesabını açıkça seçmen kitlesine vermek durumunda olduğu bir sistemdir (Kapani,1996:183-184). 2.5.2.3. Çok Partili Sistem İkiden fazla partinin siyasi yarışta birbiriyle eşit şartlarda yarıştığı, iktidar dengesini etkileme gücüne sahip olan partilerden oluşan sistem çok partili sistem olarak tanımlanabilir. Bu sistemde ılımlı ve aşırı çok parti sistemler olmak üzere iki kısımdan meydana gelir (Kapani, 1996: 184). Çok farklı görüşlerin temsiline imkân veren bu sistemde, hükümet kurulmasında çoğu kez güçlüklerle karşılaşılır ve ortak hükümet kurma yoluna yani koalisyona gidilir. Bunun sonucunda da zayıf ve istikrarsız hükümetler ortaya çıkar (Şafak, 2012: 17). Çok parti sistemi çoğu zaman, partilerin yokluğu ile karıştırılır. Kamuoyunun çok sayıda, fakat istikrarsız, gelip geçici ve oynak gruplara bölünmüş olduğu bir ülke, gerçek çok parti kavramına uygun düşmez; böyle bir ülke, hala partilerin tarih öncesi çağındadır (Mutlu, 2005: 18-19). Ilımlı çok parti sisteminde iki ana kutup arasında bir kümelenme görülür. Bu kümeler seçim zamanlarında beraber hareket ederek ortak bir fikir oluşturduklarında iki partili sistem yakınlaşmış olurlar. Burada farklı iki kutup söz konusu ve bu kutuplara yönelme görülür. Buradaki kutuplaşma ideoloji kutuplaşması değil merkeze yakın olan partiler arasındadır. Aşırı sağ veya sol kutuplar için geçerli değildir. Bu tür sisteme İsveç ve Norveç'te rastlanılabilir. Merkeze yakın sağ ve sol partilerin mücadelesinin söz konusu olduğu ülkelerdir (Kapani,1996:184-185). Aşırı çok partili sistemde ılımlı sistemin aksine ideolojilerin öne çıktığı bir sistemdir. Görüş ayrılıklarının olduğu bir sistemdir. Bu sistemde hükümetler genel anlamda, merkez partilerinin koalisyonu olarak karşımıza çıkarlar. Diğer partiler 41 ideolojilerini ön plana çıkarttığı için iktidar değişimi de kısır döngü şeklindedir. Bu sistemin tipik örneği İtalya'da görülür (Kapani,1996:185-186). 2.6. Türk Siyasi Tarihi Türk siyasi tarihi varoluştan beri süre gelen süreçte her zaman siyasetle iç içe olmuştur. Araştırma da Osmanlı Dönemi ile itibaren bilimsel olarak yapılmaya başlanan Türk Siyasetinden bahsedilmiştir. 2.6.1. 19. Yüzyıl Osmanlı Devletinde Siyasal Akımlar ve Türk Siyasetine Girişleri Fransız İhtilali ile birlikte Türk aydınları hürriyet, eşitlik, milliyetçilik, demokrasi gibi kavramlarla tanışmışlardır. Bu kavramlar yeni bir arayış içerisinde olan Türk entelektüellerini derinden etkilemekle kalmamış, fiili olarak harekete geçmelerine de ortam hazırlamıştır. Bu hareketlenmeye ortam hazırlayan bir başka faktörün de 19.Yüzyılın siyasi havası olduğunu belirtmek gerekir. 19.Yüzyılda Osmanlı devleti gerek dış politikada gerek iç politikada bitmek bilmeyen kaoslara sürüklenecektir. Dışarıda yaşanan toprak kayıplarıyla uğraşan Osmanlı devleti, içeri de ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa gibi isyancılarla uğraşmak zorunda kalır. Tüm bu zor şartlara bizzat şahit olan Türk aydınları ise Fransız ihtilalinin etkileri sonucunda İmparatorluğu ayakta tutabilmek için çeşitli fikirleri ortaya atmaya çalışmışlardır. Bunlar İmparatorluğun son yüzyıllarını damgasını vuracak olan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük ideolojileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlıcılık düşüncesi 2. Mahmut döneminde ortaya çıkmıştır. Balkanlarda ortaya çıkan Yunan isyanı, Sırp isyanı gibi olaylar ve en sonunda Yunanlıların bağımsızlıklarını ilan etmeleri 2. Mahmut’un Osmanlıcılık kavramına yoğunlaşmasına neden olmuştur. Osmanlıcılık tanım itibariyle, padişahın gözetimi altında yaşayan milletlerin, din ve ırk farkına göre ayırmaksızın idari, dini, hukuki ve siyasi haklardan eşit faydalanmasıdır. Başka bir tarifle; Osmanlı devletinin yönetimi 42 altındaki farklı etnik kimlikleri aynı çatı altında birlikte, beraber tutma projesidir (Demir, 2011: 335). Bu ideoloji ile birlikte Osmanlı devleti sınırlarında yaşayan bütün toplumların ırkına ve dinine bakılmaksızın eşit şekilde yaşaması ve İmparatorluğa bağlı kalınmaları sağlanmak istenmiştir. Tabi olarak bu bir keyfiyetten değil mecburiyetten doğmuştur. Temel hedef Osmanlı Devletinin sınır bütünlüğünü korumak ve gün geçtikçe güç kaybeden İmparatorluğun dağılmasını engellemeye çalışmaktır. Bu sebeple azınlıkların bağlılığını güçlendirmek için Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanan Tanzimat Fermanı 1839 yılında ilan edilmiştir. Bunu daha sonra Ali ve Fuat Paşaların hazırladıkları Islahat Fermanı(1856) takip etmiştir. Bu fermanlarla birlikte Osmanlıcılığın devletin resmi ideolojisi olma özelliği de pekişmiştir. Nitekim Osmanlıcılık ideolojisi Balkan savaşlarında Osmanlı Devletinin yenilgisiyle son bulmuştur (Kuran, 1992: 221). Osmanlıcılık ideolojisi bir dönem, devlet adamı ve aydınlar tarafından ciddi bir şekilde savunulmuş ve başarılı olması için büyük bir çaba sarf edilmiştir. Bütün bu çabalar başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da, siyasal düzlemde ve düşünce dünyasında önemli toplumsal düşüncelerin kazanılmasında yarar sağladığı görülmektedir (Demir, 211: 344). Bu dönemde ortaya çıkan diğer bir akım ise İslamcılıktır. İslamcılık akımı Tanzimat döneminde iktidara muhalif çevrede ortaya çıkan bir bunalım toplumu hareketidir. İslamcı bir aydın olan Said Halim Paşa ise terimi: “İslam’ın din ve dünyayı, maddiyatı ve maneviyatı kapsayan sosyal bir din olduğu kabul edilmekle, İslamlaşmak demek, İslam’ın itikat, ahlak, içtimaiyat ve siyaset sistemini, daima zaman ve muhitin ihtiyacına en muvafık bir surette tefsir ve buna uymaktır.” diye tarif eder (Sarıkaya, 1991: 24). Bu hareketin başlıca yayın organı ise “Sebilürreşad” dergisi olmuştur. Mehmet Akif, Said Halim Paşa gibi ünlü isimler ise bu akımın önemli savunucularından olarak karşımıza çıkmaktadır (Sarıkaya, 1991: 24). İslamcılık akımı da başta 1. Dünya Savaşı olmak üzere çeşitli savaşlarda Osmanlı Devletinin Müslüman topluluklardan gereken desteği görememesi 43 sonucunda iflas etmiştir. Ayrıca İmparatorluk bünyesinde yaşayan Türk olmayıp fakat Müslüman olan toplulukların da İmparatorluktan kopmalarıyla beraber bu akım yerini gerek bu döneme gerekse Cumhuriyet dönemine damgasını vuracak olan Türkçülük akımına bırakmıştır (Demir, 211: 346). Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının devleti kurtarmaya yetecek çareler bulamadığı anlaşıldığında, aydınlar, devletin bekasını sağlayabilecek yeni bir hareket olarak Türkçülük fikrine sarılmışlardır (Köçer, 2003: 11). Türkçülüğün benimsenmesindeki en önemli etkenlerden biri de İmparatorluk toprakları içerisinde sadece Anadolu’nun elde kalması ve bu bölge halkının yalnızca Türklerden oluşuyor olmasından kaynaklandığı söylenebilir. Bu fikir Ön Asya ve Karadeniz’den gelen Gaspıralı İsmail, Akçuraoğlu Yusuf, Ağaoğlu Ahmed gibi Türkçülerle birlikte Anadolu da yaşayan Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfeddin, Ali Canip, Hamdullah Suphi gibi fikir adamlarıyla birlikte gelişim göstermiştir. Tüm bu ortak fikirler ise ilk kez Ziya Gökalp tarafından sistemleştirilmiş ve Cumhuriyetin temel yapı taşlarını oluşturacak zemin hazırlanmıştır (Köçer, 2003: 12-14). 19.Yüzyılda gücünü büyük bir hızla yitiren Osmanlı Devleti, yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız ideolojilerle ayakta durmaya çalışmıştır. Fakat ne yazık ki Osmanlı Devleti de bütün İmparatorlukların ortak kaderini yaşayarak yıkılmaktan kurtulamamış ve yerini tarih sahnesinde Türkiye Cumhuriyetine bırakmıştır. Türkiye Cumhuriyetini de aslında yukarıdaki ideolojilerin bir sonucu olarak kabul etmek mümkündür. Her ne kadar yeni devletin temelleri Türkçülük ideolojisi etrafında şekillense de İslamcı ve Osmanlıcı fikir adamları da 1.Mecliste yerlerini almışlar ve 2.Mecliste tasfiye edilene kadar bu fikirlerin savunucusu olarak yeni devletin kuruluşunda önemli rol oynamışlardır. 2.6.2. 1.TBMM ve İlk Siyasi Gruplar İstanbul’un işgal devletleri tarafından işgal edilmesi ve son Osmanlı Mebusan meclisinin kapatılması ile birlikte meclis çalışmaları son bulmuş ve millet iradesi de böylece yok sayılmaya başlanmıştır. İstanbul’un işgaliyle Türk milletinin yok 44 sayılmak istendiğini gören Mustafa Kemal 17 Mart 1920’de Temsil Heyeti başkanı olarak ordu komutanlarına gönderdiği bir genelge ile Ankara’da yeni bir meclisin açılacağını duyurmuş ve ilan etmiştir. Kazım Karabekir Paşa gibi komutanların da görüşleri dikkate alınarak 19 Mart’ta yayımlanan ikinci bir genelge ile birlikte seçimin hangi şartlarda nasıl yapılacağı açıklanarak seçim süreci girilmiş ve meclisin açılması çalışmalarına hızlı bir şekilde başlanmıştır(Atatürk, 2012: 287-289). Bu genelge ışığında 19 Mart 1920 tarihinde seçimler başlamıştır. Ancak ülkenin içerisinde bulunduğu savaş durumu ve olağanüstü hal durumu sistemin tam anlamıyla işleyiş göstermesine mani olmuştur. Trabzon Valisi Hamit Bey gibi yöneticilerin bazı bölgelerde seçimleri engellemeye yönelik girişimleri de olmuştur (Yüzgeç, 2006: 34). 23 Nisan 1920 de Ankara’da açılan TBMM’nin çalışmalarına İstanbul’dan gelen ve diğer illerden gelen yeni seçilmiş 115 milletvekili katılmıştır. Meclis-i Mebusan milletvekillerinin kademeli olarak TBMM’ye katılmasından ve farklı sebeplerden dolayı birinci meclisin mebus sayısının, sürekli değişmekle birlikte, 360 civarında olduğu söylenebilir (Özçelik, 2012: 2487). 23 Nisan 1920 yılını tek başına ilk TBMM’nin kuruluş yılı olarak değerlendirmek mümkün değildir. Bu tarih aynı zamanda Türkiye Milli Kurtuluş hareketinin kendi devletini kurduğu tarih olarak da nitelendirilebilir. Bu tarihte Milli Mücadele, artık bir halk hareketi olmaktan çıkmış, bir halk devletinin ekseni etrafında gelişme göstermeye başlamıştır. Bu eksen, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir ve yarın ki kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti, bu halk devletinin tekamülü olarak tabii temeline oturacaktır (Aydemir, 249: 2011). Birinci Büyük Millet Meclisindeki, milletvekilleri arasında bulunan anlayış ve fikir farklılıkları onları kendileri gibi düşünenlerle bir araya getiriyor ve ortak hareket etme kararı almaya itiyordu. Zaman içerisinde bu görüş ayrılıkları iyice boy göstermiş ve yapılan tartışmalarda ortak mutabakat sağlanamaması üzerine, 1920 yılının ortalarında mecliste vekiller arasında gruplaşmalar başlamıştır. Mecliste, yeni bir devlet kurulurken meydana gelen düşünce ve görüş ayrılıkları yanında siyasi akımlar ve faaliyetler de gruplaşmalara sebep olmuştur (Yüzgeç, 2006: 71). 45 2.6.2.1. Tenasüd Grubu Grubun büyük bir kısmı İttihat ve Terakki Fırkasına mensup kişiler tarafından oluşmuştur. Başkanları Yusuf İzzet Paşa olmakla birlikte, grup ismini Ulus Meydanında yer alan bir kahvehaneden almıştır. İttihat ve Terakki’nin geçmiş siyasi varlığı dolayısıyla en tecrübeli grup olarak görülmüşler ve partileşmeye gerek duymamışlardır. Grubun amacı adından da anlaşılacağı üzere mecliste bulunan milletvekilleri arasında dayanışmayı sağlamaktır. En çok bilinen faaliyetleri, Mecliste Mesleki temsil esasını kabul ettirmek için yaptıkları çalışmalardır. Yalnız bunun sınıf çatışmalarına sebebiyet vereceği düşünüldüğünden suçlamalara yol açmıştır(Ağaoğlu, 1964: 85). 2.6.2.2. Halk Zümresi İttihatçıların çoğunluğunun üye olduğu sol eğilimli bir gruptur. Ülkenin kurtuluşunun devrimcilikle sağlanabileceğini savunan kişilerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur.(Yüzgeç, 2006: 72)1920 yaz sonunda örgütlenmesini tamamlamış olan Halk Zümresi, siyasi programını, Kemalist dönemin önemli isimlerinden gazeteci Yunus Nadi Bey’in Anadolu’da Yeni Gün gazetesinin 8 Eylül 1920 tarihli nüshasında yayınlar. Zümre’nin teorisyenleri arasında İttihat ve Terakki’nin eski İstanbul murahhası Kör Ali İhsan Bey ile gene eski İttihatçılardan Muhittin (Birgen) Bey bulunmaktaydı. Bu Halkçılık Programında, halk egemenliği gibi Rousseau’cu bir ilkenin yanı sıra yeni olarak, Bolşevik devriminden mülhem bir antikapitalizme de rastlanır ( Özden, 2006: 91-92). Halk Zümresinin yaptığı önemli faaliyetler arasında, hükümet programı olarak hazırladığı ve meclise sunduğu Halkçılık programı vardır. Bunu geçici bir heyet hazırlamıştır. Programın özünü; bütün milletin çıkarları temsil edilmeli, ulema ve aydınlar kendi çıkarlarını düşünmeden ziyade halkı aydınlatmayı düşünmelidir, yönetim tüm halkı kapsayıcı olmalıdır. Bu grup, emperyalizme karşı ulusal bağımsızlığı, saltanata karşı da ulusal egemenliği savunmuştur (Demirel, 1994: 489). 46 2.6.2.3.Islahat Grubu Osmanlı Devleti içerisinde reform yapan gruplarca ve İttihatçılar tarafından oluşturulmuş muhafazakâr eğilimli bir gruptur. Osmanlı Devleti’nin teşkilat ve müesseselerinde günün gereği olan bazı yeniliklerin yapılması görüşünü savunuyorlardı (Demirel, 1994: 489). Bu grup İslam gelenekleri çerçevesinde bir Islahat yanlısı idiler. Aynı zamanda saltanat yanlısı olmaları da onları diğer gruplardan ayıran diğer bir özellik olarak dikkati çeker. Fakat bu grup meclis içerisinde fazla etkili olamamıştır. 2.6.2.4. İstiklal Grubu Çoğunluğunu gençlerin ve devrimci askerlerin oluşturduğu bu grup, mecliste 30–40 milletvekilinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuştur. Bu grup mecliste ‘‘Terakkiperver–Milliyetperver’’ akımı temsil etmişlerdir. Grup kendisini ileri görüşlü, hamleci ve Mustafa Kemal hayranı olarak nitelendirmektedir. Grup içerisinde Liberallerden, devlette sosyalizm yanlısı olanlara kadar geniş bir düşünce yelpazesi mevcuttu (Demirel, 1994: 59). İstiklal grubunun üyelerinin kimler olduğu bilinmemekle beraber, Mustafa Kemal’in gayri resmi grubu olarak nitelendirilmektedir. Grubun programı da mevcut değildir (Yüzgeç, 2006: 72). 2.6.2.5. Müdafaa-i Hukuk Grubu Müdafaa-i Hukuk grubu ilerleyen dönemlerde ikiye ayrılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında olanlar birinci grup, karşısında olanlar ise ikinci grup olarak adlandırılmışlardır. Mecliste çıkan çok sesliliğe bir son vermek amacıyla Atatürk bütün grupları Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubu saflarına katılmaya davet etmiştir. Bu gruplar Misak-ı Milli ve Anayasa etrafında birleşerek bir bütünlük sağlayarak birinci grubu oluşturmuşlardır. 47 Bu grubun Saltanat ve Padişah düşmanlığı yaptığını düşünenler ise ikinci grubu oluşturarak birleşmişlerdir. Bu iki grup arasında mecliste sert tartışmalar yaşanmış ve meclis daha disiplinli bir yapıya kavuşmuştur. İkinci grubu ilk ve ciddi ana muhalefet olarak da değerlendirmek mümkündür. 2.6.3. 1.TBMM Önemi ve Özellikleri a) Yeni bir Anayasa ilan etmesi bakımından Kurucu Meclis olarak adlandırılır. b) Milletvekilleri seçimle seçilmiştir. Bu yüzden demokratik bir Meclis’tir. c) Osmanlı Devleti ile yapılacak olan anlaşmaları reddetmesi sebebiyle yeni bir devletin temellerini atmıştır. d) Yasama, Yürütme, Yargı yetkilerini olağanüstü şartlar dolayısıyla bünyesinde bulundurmuştur. Bu sebeple ihtilalci meclis olarak da adlandırmak mümkündür. e) Ulusal Egemenliği gerçekleştirmiştir. f) İşgallere karşı direnen bütün grupları bir araya toplamasıyla birleştirici özelliğini ön plana çıkmıştır. g) İlk siyasi başarısı Gümrü Antlaşması olarak karşımıza çıkmaktadır. h) 1. Mecliste yapılan ilk ve tek inkılap Saltanatın kaldırılmasıdır. Diğer İnkılapların hepsi 2. Meclis bünyesinde gerçekleştirilmiştir (Özçelik, 2012: 2491). 2.6.4. 2.TBMM ve Çok Partili Sisteme Geçiş Denemeleri 1. Meclis’in yoğun ve zor şartlar altında çalışmış olması sebebiyle yıprandığı görüşü o dönemde dile getirilmekteydi. Bunun yanı sıra 1. Meclis’in Lozan görüşmeleri sırasındaki duruşu, saltanat yanlıların önemli bir sayıyı teşkil etmeleri ve Atatürk’ün inkılapları gerçekleştirecek bir ekibe ihtiyaç duyması yeni bir meclisin oluşturulmasını zorunlu hale getirdi. 48 1920–1923 yılları arasında faaliyet gösteren ve yeni Türk Devleti’nin şekillenmesi yolunda önemli inkılâplara imza atan Birinci Mecliste 1 Nisan 1923‟te yapılan görüşmelerden sonra oy birliği ile seçimlerin tekrarlanmasına karar verilmiştir. Meclis son oturumunu 16 Nisan 1923‟te yaparak görevini sonlandırmıştır (Özçelik, 2012: 2492). 1923 seçimleri iki kademeli olarak haziran-temmuz aylarında gerçekleştirildi. Bu seçimlere siyasi partilerle değil, Müdafaa-i Hukuk Grubu ile gidilmiştir. Mustafa Kemal, 1923 seçimlerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu adaylarının kazanması adına önemli çalışmalar yapmıştır. Gümüşhane dışında hemen her yerde seçimleri Müdafaa-i Hukuk adayları kazanmayı başarmıştır. Seçimleri kazanan tek bağımsız aday Gümüşhane Milletvekili Zeki Bey olmuştur. Birinci Meclis üyelerinden 125’i İkinci Meclise de yerlerini korumuşlardır. Bu 125 kişiden 114’ü birinci grup üyesi milletvekillerinden oluşmaktadır (Özçelik, 2012: 2492). Ankara’dan milletvekili seçilen Mustafa Kemal II. TBMM’de de meclis başkanı olarak seçilmiştir. Lozan Antlaşması’nın onaylanması, Cumhuriyet’in ilanı, halifeliğin kaldırılması ve 1924 Anayasası‟nın kabulü gibi siyasi inkılâpların yanında sosyal, ekonomik, kültürel ve hukuki inkılâplar gerçekleştiren II. Meclis 1 Kasım 1927 tarihine kadar çalışmalarını sürdürmüştür (Özçelik, 2012: 2492). 2.6.5. Cumhuriyet Halk Fırkası Halk Fırkası, Atatürk liderliğinde daha çok Müdafaa-i Hukuk 1. grubunda yer alan milletvekillerini çatısı altında birleştirerek kurulmuş bir siyasi partidir. Halk Fırkası aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisi olarak bilinmektedir. Tek parti dönemi olarak adlandırılan sürece kendinden çok bahsettirecek olan bu parti Türkiye’de gerçekleştirilen bütün inkılapların da öncüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. 49 Partinin adı 10 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) olarak değiştirilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün yönettiği Cumhuriyet Halk Fırkası kısa sürede modernleşme hareketleriyle toplumu dönüştürmeye başlamıştır. Fakat Cumhuriyet Halk Fırkasının yaptığı devrimlere karşı çıkan daha muhafazakâr bir grup, bu partiden ayrılarak 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurmuştur ( Örmeci, 2011: 2). 2.6.7. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası Çok partili siyasal hayata geçişin ilk denemesi olarak görülen Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurulması Türkiye’de oldukça önemlidir. Fırkanın Genel Başkanı General Kazım Karabekir, ikinci başkanlık Hüseyin Rauf Orbay ve Genel Sekreteri de Ali Fuat Cebesoy’ görevlerini üstlenmişlerdi. Hepsi Kurtuluş Savaşı kahramanı olan bu isimler aslında Mustafa Kemal’in de yakın arkadaşlarıydı fakat onun yaptıklarını bazı noktalarda onaylamıyorlardı (Akşin, 2008: 194). TPCF mecliste rakamsal olarak koltuk sayısı az olmasına rağmen, hükümeti gerektiği yerlerde eleştirmeyi başarıyla yapıyordu. Şubat 1925’e kadar olan süreçte TPCF hükümete değil, hükümetteki demokratik olmayan ve otoriter eğilimlere (gazetelerin kapatılması, seçimlere hükümetin müdahale etmesi vb.) hücum eden bir muhalefet işlevi gördüğü söylenebilir. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulduktan birkaç ay sonra Doğu Anadolu’da patlak veren Şeyh Sait isyanı, İstiklal Mahkemeleri’nin geniş yetkilerle kurulmasına, Takrir-i Sükûn Kanunu’nun çıkmasına neden olmuştur. İstiklal Mahkemeleri, Terakkiperver Fırka mensuplarının irticai faaliyetleri hakkında hükümeti uyarmaya çalışmış, önce Diyarbakır İstiklal Mahkemesi kendi yetki alanında bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası şubelerinin kapatılmasına karar vermiştir. Hükümet ise, Takrir-i Sükûn Kanunu’na dayanarak, 3 Haziran 1925 tarihinde bütün memlekette irticayı tahrik etti, gerekçesiyle Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasını kararlaştırmıştır (Akşin 2008: 196). 2.6.8. Serbest Cumhuriyet Fırkası 50 TPCF kadar iyi bir muhalefet partisi niteliği taşıyamayan Serbest Cumhuriyet Fırkasının en temel özelliği, Mustafa Kemal’in Fethi Okyar’a “ricası” sonucu kurulmuş bir parti olmasıdır (Altınkaş, 2012: 9). 1930 yılında, hoşnutsuzluğun farkında olan Mustafa Kemal, raporların ve ülkede sıkça yaptığı kendi inceleme gezilerinin sonucunda, toplumsal hoşnutsuzluğu belli bir yöne yönlendirmek ve rehavet içerisindeki Cumhuriyet Halk Fırkasını harekete geçirmek gibi çifte bir amaçla kendisine bağlı kalacak bir muhalefet partisinin kurulmasına izin vermeye hatta kurmalarına yardım etmeye karar vermiştir (Zürcher, 1998: 260). Devamlı kontrol altında faaliyet gösterecek muhalif bir parti görümünde olan Serbest Cumhuriyet Fırkasının özellikle Batı Anadolu’da yoğun ilgi görmesi ve üye sayısının kısa sürede on binleri bulması, İsmet Paşa Hükümeti’ni rahatsız etmeye başlamıştır. Özellikle Cumhuriyet Halk Fırkası içerisindeki radikal grup, Mustafa Kemal Paşa’nın iki parti arasındaki tarafsız durumunu değiştirmesi ve Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılması için çaba göstermeye başlamıştır. Fethi Bey’in İzmir gezisinde yaşanan olaylar ve SCF’li yöneticilerin 1930 Belediye Seçimlerinde hükümet tarafından kendilerine haksızlık edildiği noktasındaki iddialarını Meclis’e taşımaları, ilişkilerin daha da gergin bir hal almasına sebep olmuştur. Sonuç olarak, halen Cumhuriyet Halk Fırkasının genel başkanı olduğunu açıkça ifade eden Mustafa Kemal Paşa’yla siyasi alanda karşı karşıya gelme riski olduğunu gören Fethi Okyar, 17 Kasım 1930 günü partisini kapatma kararı almıştır. Böylece, Cumhuriyetin ikinci çok partili sistem denemesi de yalnızca 3 ay 10 gün gibi kısa bir sürede başarısız olmuştur (Ertem, 2010: 88). 2.6.9. 1946 İlk Çok Partili Seçim İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, 18 Temmuz 1945’te Milli Kalkınma Partisi’nin kurulmasıyla Türkiye’de tek partili dönem sona erdi ve çok partili yaşama geçildi. Bu dönem pek çok parti kurulmuş olmakla birlikte dönemin en önemli partisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) kopan milletvekilleri tarafından, 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti’ (DP) olarak karşımıza 51 çıkmaktadır. Demokrat Parti’nin kurulduğu dönemde iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkiler gayet olumlu bir çizgide ilerleme göstermekteydi. Fakat DP’nin kısa zaman içinde teşkilatını hızla genişletmesi iktidar partisini rahatsız etmeye başladı. Gelişmeler; İnönü’nün, belki de uzun yıllar için sadece küçük bir muhalefet partisi görevini üstleneceğini düşündüğü DP’nin, bu rolün çok ötesinde hedefleri gerçekleştirebilecek ve hatta iktidarı ele geçirebilecek kadar güçlü bir parti olduğunu göstermekteydi (Burgaç, 2013: 164). Demokrat Parti, 1930 yılında SCF Aydın İl Başkanlığı, 1931 yılında CHF İl Başkanlığı görevlerini yerine getiren ve 1931 seçimlerinin en genç mebusu olan Adnan Menderes öncülüğünde Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kurulmuştur (Eroğul, 1998: 29). Dönemin önemli siyasetçilerinden Osman Bölükbaşı, Mehmet Ali Aybar ve Fevzi Çakmak da DP saflarına katılarak 1946 seçimlerine katılmışlardır. 1946 seçimlerinin en önemli özelliği ilk çok partili seçim sistemi olarak yapılan seçim olmasıdır. 1946 seçimlerinde açık oylama yapılmasına karşın gizli sayım metodu kullanılmıştır. Açık oylama olması sebebiyle sandıkların başında seçmene baskı yapılmıştır ve gizli sayım yapılması da sayım esnasında hile yapıldığı iddialarını gündeme taşımıştır (Eroğul, 1998:30-32). Çeşitli iddialar eşliğinde gerçekleştirilen 1946 seçimlerinde CHP 391, DP ise 61 Milletvekili çıkarmıştır. Adnan Menderes ise Aydın’dan milletvekili seçilememiş ve meclise Kütahya milletvekili olarak girmiştir. 1946 seçimlerinde genel olarak DP’nin de ilk seçimi olması dolayısıyla fazla iddiası olmadığı görülmüştür. 2.6.10. 1950-1961 DP İktidarı İlk seçim tecrübesinde CHP’nin karşısında büyük farkla kaybeden DP, 1946’dan itibaren hürriyet ve demokrasinin sembolü haline gelerek, verdiği mücadelede milli iradenin sancaktarlığından, demokrasinin öneminden sıklıkla söz etmiş olup, DP’li adaylar yurdu karış karış gezerek halk ile her zaman ve zeminde iletişim kurmak için büyük çaba harcamışlardır (Demir, 2010: 206). 52 Türk Demokrasi tarihinde gizli oy, açık tasnif usulüne göre gerçekleştirilen ilk seçim olan 1950 seçimlerinde DP 408, CHP 69 milletvekili çıkarmıştır. Bu seçim sonucunda DP, kuruluşundan itibaren her türlü aşırılıktan imtina ederek, kanun dışına çıkmadan, halka dayalı, ortak tarihe ve kültüre vurgu yapan pragmatist bir siyaset izleyerek iktidara gelmiş, bu şekilde de büyük bir toplum mühendisliğinin yaşandığı 27 yıllık tek parti iktidarına kansız ve muvazaasız olarak son vermiştir (Şeyhanlıoğlu, 2011: 193). Seçim sonuçları kesinleştiğinde asker arasında huzursuzluk olmaya başlamıştır. Hatta bir askeri darbe dahi düşünülmüştür. Fakat İsmet İnönü buna karşı çıkar ve halkın iradesine saygı duyarak müdahaleyi engeller. Seçimlerin ardından toplanan ilk meclis oturumunda Celal Bayar Cumhurbaşkanlığına, Refik Koraltan ise Meclis Başkanlığına seçilmişlerdir. Baş vekâlet için Celal Bayar’a Adnan Menderes tarafından Fuat Köprülü önerilmiştir. Fakat Celal Bayar bunu reddeder ve Adnan Menderes 50 yaşında Başvekil olmuştur. Ayrıca DP’nin ilk kabinesi de kamuoyu tarafından ‘şöhretler kabinesi’ olarak bilinmektedir (Demir, 2010: 209). . 2.6.7. 1960-1973 Çalkantılı Yıllar 1961 yılında Demokrat Parti iktidarına ordu son vermiş ve bu olay Cumhuriyet tarihinin ilk darbesi olarak kayıtlara geçmiştir. 1961 darbesi Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamı ve çok sayıda siyasetçinin cezaevine atılmasına sebep olmuştur. Ordu bunu demokrasiye balans ayarı çektik diyerek halka duyurmuştur. Bir süre ülkeyi idare eden Milli Birlik Komitesi kısa süre sonra seçimlerin yeniden tekrarlanmasına olanak sağlamış ve bu seçimler sonucunda İsmet İnönü’nün başında bulunduğu Cumhuriyet partisi 1961 seçimlerinde birinci parti olarak sandıkta zaferini ilan etmiştir (Dursun, 2000: 89-91). 1965 yılına gelindiğinde ise Türk Siyasi Tarihine damga vuracak isim olan Süleyman Demirel Adalet Partisi’nin başına geçerek Adnan Menderes’in varisliğine soyunmuştur. Nitekim seçimler sonucunda büyük bir üstünlükle tek başına iktidara 53 gelmeyi başarmıştır. Bu başarısını 1969 seçimlerinde de sürdürerek yeniden ve daha fazla milletvekiliyle Adalet Partisi iktidar olmuştur. İktidar siyasi olarak başarısını sürdürmekle birlikte giderek artan siyasi olaylar ve sokağın kaynaması Demirel’in sonunu getirmiş ve ordu 1971 yılında yeniden yönetime el koymuştur. Fakat bu sefer doğrudan asker yönetime gelmemiş Nihat Erim başbakanlığında bir partiler üstü hükümet kurulmuştur. Bu partiler üstü hükümeti ise 1973 Genel seçimlerine kadar sürecek olan Ferit Melen ve Naim Talu tarafından kurulan hükümetler izlemiştir (Dursun, 2000: 105-108). 2.6.8. 1973-1980 Milliyetçi Cephe Dönemi 1973yılında yapılan Genel Seçimlerde Karaoğlan fırtınası esmiş ve Bülent Ecevit’in başında bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi 1. Parti olarak sandıktan çıkmıştır. Böylece başbakanlık koltuğuna oturan Karaoğlan sandıkta ki zaferini Kıbrıs Barış Harekatıyla da taçlandırarak yoluna devam etmiştir. Fakat artan yoğun muhalefet baskısı ve muhalefet partilerinin birleşerek koalisyon oluşturmalarıyla Ecevit’in başbakanlığı son bulmuş, Demirel başkanlığında AP, MSP ve MHP’nin yer aldığı Milliyetçi Cephe hükümeti kurulmuştur (Özdemir,1989: 239-240). Türkiye 1977 seçimlerine Milliyetçi Cephe hükümeti tarafından götürülmüştür. Fakat Ecevit yeniden sandıkta zaferini ilan etmiş ve hükümeti kurmuştur. Fakat muhalefet tarafından yeniden hükümet düşürülmüş ve 2. Milliyetçi Cephe hükümeti yeniden Süleyman Demirel tarafından kurulmuştur. Bu arada Ecevit boş durmamış ve siyasi tarihe ‘’Motel Operasyonu’’ olarak giren hareketle Ecevit yeniden başbakanlık koltuğuna oturmuştur. 1979 yılında ise son kez Milliyetçi Cephe hükümeti kurulmuştur (Turan, 2000: 364-365). Bu dönemde yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, bu istikrarsızlıkların toplumsal güveni azaltması ve ekonomiyi gün geçtikçe kötüye götürmesi, artan toplumsal ve siyasi olaylar yeni bir darbeyi de beraberinde getirmiştir. Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren öncülüğünde emir-komuta zincirinde gerçekleştirilen bu darbe Türk Siyasi Tarihinin kara bir olarak anılan darbe olmuştur. 54 2.6.9.12 Eylül Harekatı 12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî müdahaleye verilen isimdir. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü kez el koymasıdır. Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatıldı, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü. 12 Eylül 1980 ardından partiler kapatıldı, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı. İhtilal öncesi çok ciddi bir güvenlik sorunu ülkede boy göstermekteydi. Dönemin gazeteleri her gün cinayet haberleriyle doluydu. Üniversiteler, sinema kuyrukları sağ sol teşkilatların hücre evleri her gün bir baskın ve cinayet haberiyle gazetelerde manşet olmaktaydı (Tanör, Barotov, Akşin, 2000: 26-60) . 2.6.10. 1982 Referandumu Türkiye ikinci kez 1982 Anayasası’nın halkoyuna sunulması üzerine sandık başına gitti. İkinci referandum, 1980 askeri müdahalesinin ardından hazırlanan 1982 Anayasası için 7 Kasım 1982’de yapıldı. Halk oylamasına sunulan anayasa ile birlikte Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı onaylanıyor, eski siyasilere de 10 yıl siyaset yasağı getiriliyordu. 7 Kasım günü sandık başına giden seçmen sürprizlerle karşılaştı. Askeri rejim vatandaşın hayır oyu kullanamaması için bir uyanıklık daha düşünmüştü. Oy pusulalarının içine konulacağı şeffaf zarfın dışından içerdeki oyun mavi olup olmadığı görülebilir tasarlandı. Vatandaşın vereceği oyun anlaşılması sandıktan anayasaya yüzde 91 oranında ‘evet’ çıkmasında ve ‘hayır’ların sadece yüzde 8.63’te kalmasında etkili olmuştur. Halk oylamasında, kayıtlı 20 milyon 722 bin 602 seçmenin, yüzde 90.32’sini temsil eden 18 milyon 718 bin 115 seçmen sandığa gitti. Kullanılan oylardan 18 milyon 600 bin 313’ü geçerli, 117 bin 802 oy geçersiz sayıldı.1982 Halkoylaması’nda, hava koşulları nedeniyle bazı sandıklardaki oylar YSK’ya ulaştırılamadığı gerekçesiyle 219 bin oy da yok sayıldı. YSK, seçim 55 sonuçlarını açıklarken, Kurul’a ulaşamayan 730 sandıkta, toplam en fazla 219 bin seçmenin oy kullanabileceğini, sonuçların ne zaman alınacağının da belli olmadığını belirterek, bu oyların beklenmemesine karar verdi. Kurulun kararında, “Beklenmesi hiçbir yarar sağlamaz. Bu oyların tümü ret oyu olarak kabul edilse bile bu halin geçerli tüm oylar içinde yüzde 90’ı aşan kabul oylarının oranını ve böylece oluşan hukuksal sonucu etkilemeyeceği ve değiştirmeyeceği tartışma kabul etmez şekilde açık ve kesin bir gerçektir” denildi. Sonuç olarak 1982 Anayasası, yüzde 91.37 oranında ‘evet’ oyuyla kabul edildi. 2.6.11. 1982 Anayasası 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hazırlanmış ve 18 Ekim 1982 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiş olan Anayasadır. Bu anayasayı hazırlayan ve taslağını kabul eden danışma meclisi, 1961 Anayasasını hazırlayan kurucu meclisin aksine, tümüyle tayin yoluyla oluşmuştur. 1982 Anayasası, 1.626.431 "red" (yüzde 8.63) oyuna karşılık, 17.215.559 "kabul" (yüzde 91.37) oyuyla kabul edildi. Bu oran 1961 Anayasasının %61.5 olan "evet" oylarına göre çok yüksek bir kabul gördüğünü yansıtmaktadır. Bu yüksek kabul oranının sebepleri arasında MGK'nin partiler üstü görünümü, medyanın baskı altında tutulması, siyasî partilerin kapatılmış ve değişik görüşlerin ortadan kaldırılmış olması, 1980 öncesinin halkta derin izler bırakması, şiddet olaylarına tepki, eski siyasî iktidarlara güvensizlik ve referandumum sonucunun "hayır" çıkması dahilinde olacakların belirsizliği sayılabilir. 2.6.12. 1983 Seçimleri Türkiye’nin siyasal yaşamında büyük bir öneme sahip olan 6 Kasım 1983 tarihli Genel Seçim, Askeri Müdahale sonrası yapılan ilk ve %92 oranında gerçekleşen katılım ile Türkiye’deki en yüksek katılımlı ikinci Genel Seçimi olması nedeniyle özel bir önem taşımaktadır. Bu seçim ile Türkiye’nin siyasal yaşamı normalleşme sürecine girmesi üzerine önemli bir aşama kaydetmiştir. Yapılan Genel Seçim sonrasında, Turgut Özal’ın başkanı olduğu ANAP oyların yüzde 45,14’ü ile 211 sandalye sayısına ulaşarak yüzde 52,88 56 temsil oranı ile tek basına iktidara gelmiştir. Sandıktan ikinci çıkan parti ise HP olmuş, yüzde 30,46 oy, 117 milletvekili ile yüzde 29,32 temsil oranı elde etmiştir. MDP ise beklenenlerin aksine yüzde 23,27 oy, 71 milletvekili ve 17,80 temsil yüzdesi ile üçüncü ve son parti olmuştur. Kurulan 45. Hükümetin Başbakanı Turgut Özal oldu (Özgül,2002:137-139). 2.6.13. Yasaklar Referandumu Türkiye tarihinde yapılan 3. halk oylaması, 1982 Anayasası’nın Geçici 4. maddesi ile getirilen 10 ve 5 yıllık siyasal yasakların kalkıp kalkmaması konusunda 6 Eylül 1987’de düzenlendi. Bu referandumda Türkiye, 82 Anayasası’na Milli Güvenlik Konseyi’nin sonradan eklediği aralarında Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in de olduğu eski siyasetçilere 10 yıl boyunca siyaseti yasaklayan geçici dördüncü maddenin kaldırılmasını oyladı. 1987 Halkoylaması’nda renkler ‘evet’ için mavi ve ‘hayır’ için ise turuncuydu. Turgut Özal’ın başını çektiği Turuncu cephenin sloganı, “Hayır da Hayır Vardır” olmuştu. Özal’ın karşısında ise mavi cephenin başındaysa Süleyman Demirel bulunuyordu. Bu halkoylamasında, toplam 24 milyon 436 bin 821 seçmen oy kullandı. Böylelikle referanduma katılım yüzde 94.6 oldu. Kullanılan oyların 1 milyon 88 bin 965’i geçersiz sayıldı. Geçerli 23 milyon 347 bin 856 oyun 11 milyon 711 bin 461’i “Evet”, 11 milyon 636 bin 395’i “Hayır” çıktı. Böylece, geçici 4. madde yürürlükten kalktı. Bu referandum öncesinde 12 Temmuzda Seçmen kütüğünün belirlenmesi için sokağa çıkma yasağı uygulandı. % 50.1 ile çok az bir farkla “evet” oyunun çıkması üzerine Turgut Özal erken seçim kararı almıştır. 2.6.14. 1987 Genel Seçimleri Turgut Özal’ın erken seçim kararı alması üzerine TBMM 18. Dönem Milletvekillerinin seçimi yapılmıştır. Siyasi yasaklıların referandumla yasakları bitmiş ve bu seçime katılmışlardır. Ancak partilerinin siyasi yasakları devam ettiği için seçime katıldıkları partiler farklılık göstermiştir. Bunlar CHP yerine Sosyal Demokratik Halkçı Partisi(SDHP)adıyla, Süleyman Demirel AP yerine Doğru Yol Partisi (DYP) adıyla, Necmettin Erbakan MSP yerine Refah Partisi (RP) adıyla, Alparslan Türkeş MHP yerine Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) adıyla seçime 57 girmişlerdir. Eski partisiyle sorun yaşayan Bülent Ecevit de bu seçimlere yeni bir oluşum sonucu kurduğu Demokratik Sol Parti (DSP) adıyla seçimlere katılmıştır. Yapılan seçimler sonucunda ANAP % 36.31, SDHP % 24.74, DYP % 19.13 oy alarak barajı aşan üç partiyi oluşturmuşlardır. Buradan da anlaşılacağı üzere siyasi yasakları kalkan liderlerden sadece Süleyman Demirel’in partisi barajı aşma başarısını göstermiştir. Milletvekili sayıları ise; ANAP 292, SDHP 99, DYP 59 olarak dağılım göstermiştir. % 10 barajının koyulduğu bir seçimdir. Bu yüzden ANAP’ın oyları düşmesine rağmen Milletvekili sayısında bir artış vardır. Aynı zamanda bu seçimde milletvekili sayısı da 450’ye yükseltilmiştir (Duman, İpekşen, 2013:127-128). 2.6.15. 1991 Seçimleri Özal 1989'daki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu. Sosyal Demokrat Halkçı Parti ve Doğru Yol Partisi meclise girmeyerek seçimi boykot etti. İlk turda Turgut Özal 247, ANAP Burdur Milletvekili Fethi Çelikbaş 18 oy aldı. 17 oy boş çıkarken 3 oy geçersiz sayıldı. İkinci turunda 284 milletvekilinin katıldığı oylamada adaylardan Başbakan Turgut Özal 256 oy alırken, Çelikbaş 17 oy aldı. 2 oy geçersiz sayılırken 9 oy boş çıktı. 31 Ekim 1989 tarihinde gene muhalefetin katılmadığı 3. tur oylamasında Turgut Özal 263 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 8'inci Cumhurbaşkanı oldu. 9 Kasım 1989 tarihinde resmi olarak görevine başladı. Bu seçimden akılda kalan ise alışamadık diyenlere, “alışırsınız, alışırsınız” demesidir. ANAP Genel Başkanı da yapılan kongre sonucunda Mesut Yılmaz oldu (Duman, İpekşen, 2013:129). Genel seçimlerde 19. Dönem TBMM Milletvekilleri seçildi. Seçimlere DEP, SHP listelerinden girmiş, MÇP ve IDP, RP listelerinden seçime girmiştir. Seçimler sonucunda DYP % 27.03, ANAP % 24.01, SHP 20.75, RP % 16.87, DSP % 10.74 oy alarak meclise girmiştir. Hükümeti Süleyman Demirel Başbakanlığında DYP ve SHP koalisyonu kurmuştur(Özgül,2002:141-142). 1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefat etmesi üzerine mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı görevine Süleyman 58 Demirel getirildi. Süleyman Demirel’den boşalan DYP Genel Başkanlık görevine yapılan kongre sonucunda Tansu Çiller getirilmiştir. 2.6.16. 1995 Seçimleri 24 Aralık 1995 tarihinde 79 ilde, 83 seçim çevresinde % 10'luk ülke barajı uygulanarak yapılan seçimlerde 34,155,981 seçmen toplam 138.608 sandıkta oy kullanmışlardır. Bu genel seçim ile TBMM 20. dönem milletvekilleri seçilmiştir. Yapılan seçimler sonucunda RP % 21.37, ANAP % 19.65, DYP % 19.18, DSP % 14.64, CHP % 10.64 oy alarak meclise girme hakkı kazanan partiler olmuştur. BBP partisi Seçime ANAP listelerinden, BSP ve SİP HADEP listesinden seçime katılmıştır. Kurulduğundan itibaren medyanın büyük desteğini gören YDH bu ilgiye rağmen katıldığı 1995 Genel Seçimleri'nde büyük bir hezimete uğradı. Aldığı 133,889 oyla, % 0.48'lik oy oranında kaldı. Bu partinin Genel Başkanı Cem Boyner’dir. CHP Genel Başkanı olarak seçime Deniz Baykal katılmıştır. RP genel başkanı Necmettin Erbakan önce ANAP ile koalisyon kurmayı denedi, bu olmayınca, kısa ömürlü bir ANAP-DYP koalisyonu kuruldu.28 Haziran 1996'da Refahyol kuruldu ve 8 Temmuzda güvenoyu aldı. Fakat bu hükümet 28 Şubat 1997 MGK Toplantısı kararları sonrasında istifaya zorlandı. Yerine hükümeti ANAP Lideri Mesut Yılmaz kurdu ve ANASOL-D Hükümeti kuruldu(Özgül,2002:142-144). 2.6.17. 1999 Seçimleri 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan ve TBMM 21. dönem milletvekillerinin belirlendiği genel seçimdir. 64 385 000 nüfuslu Türkiye'de 80 ilde ve 84 seçim çevresinde, %10 barajı uygulanarak gerçekleştirilen seçimlerde 550 milletvekili TBMM'ye girmiştir. Seçimler sonucunda DSP % 22.18, MHP % 18, FP % 15.40, ANAP % 13.22,DYP % 12 oy alarak meclise girme hakkı kazanmıştır. 1950'den sonra yapılan serbest seçimler arasında katılan siyasi parti sayısının en fazla olduğu seçimdir.22 yıl aradan sonra bağımsız adaylar TBMM'ye seçildi.18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinden sonra hükümeti kurma görevi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından DSP (Demokratik Sol Parti) Genel Başkanı Bülent Ecevit'e 59 verildi. Ecevit, DSP, MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ve Anavatan Partisi (ANAP) ile 28 Mayıs 1999 tarihinde üçlü koalisyon hükümetini kurdu. Böylece Türk siyasi yaşamında 17. koalisyon hükümeti kurulmuş oldu. Bu hükümetle, MHP Alparslan Türkeş’in ölümü üzerine Genel Başkan olan Devlet Bahçeli’nin Sağda birlik çağrısıyla 21 yıl sonra hükümete girdi(Duman, İpekşen, 2013:131). 2.6.18. 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri 2002 yılının ilk aylarında AB uyum yasası konuşuluyordu. Bu yasalar hükümet ortakları MHP ile ANAP arasında tartışmaya neden olurken, TCK'nın 159 ve 312. maddelerini yeniden düzenleyen hükümlere MHP'nin ret oyu vermesiyle hızlanan süreç, özellikle idam cezasının kaldırılması, ana dilde öğrenim ve yayın konularında ''kriz'' belirtileri verdi. ANAP, bu düzenlemelerin AB üyelik süreci açısından önemine işaret ederken, MHP, bunları ''ön şart ve dayatma'' olarak nitelendirdi. Başbakan Ecevit ise konuyu TBMM zemininde çözmeye çalışarak, tartışmanın hükümet sorununa dönüşmesini önlemeye çalıştı. Ecevit’inde rahatsızlığı nedeniyle hükümeti evinden idare etmeye çalışması erken seçimi kararını hızlandırdı. Bahçeli bu süreçte katıldığı bir kurultayda 3 Kasımda erken seçime gidilmesini önerdi. Bu erken seçim kararını hızlandırdı. TBMM’de öngörülen erken seçim önerisi DSP hariç diğer partilerinin desteği ile karara bağlanmıştır(Duman, İpekşen, 2013:132). Yapılan seçim sonucunda AKP 34,28 CHP 19,38 oy alarak barajı aşan iki parti olmuştur. DYP 9.54, MHP 8.35 ANAP 5.13, DSP 1.21 oy alarak baraj altında kalmıştır. Seçimle ilgili notlara bakacak olursak; Çok partili sisteme geçişten sonra ikinci kez sadece 2 parti meclise girdi Adalet ve Kalkınma Partisi 550 milletvekilliğinden 365’ini almayı başardı. Adında Komünist olan bir parti Türkiye tarihinde ilk defa seçime girdi. Alınan sonuçların ardından DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz görevlerinden istifa ettiler. AKP tek başına iktidar oldu. 60 Hükümet kurma görevi Cumhurbaşkanı Sezer tarafından Abdullah Gül’e verildi. 58. Hükümet Abdullah Gül Başbakanlığında kuruldu. Siirt’in Pervani ilçesine bağlı Doğan köyünde sandık kurulu oluşturulmamış, bir sandık kırılmış, üç sandıkta kayıtlı 706 seçmen köylerine hizmet götürülmemesi gerekçesiyle seçimleri boykot etmiş oy kullanmamıştı. İşte AKP bunları gerekçe gösterip seçimlerin iptalini istemişti. Yüksek seçim kurulu AKP’nin itirazını kabul edip seçimlerin tekrarına karar vermişti. Bu sırada siyasi yasağı doğan Recep Tayyip Erdoğan Milletvekili seçilmişti. Bu olayın ardından Abdullah Gül 58. Hükümetin istifasını Cumhurbaşkanına sundu ve Cumhurbaşkanı istifayı onayladı. 59. Hükümet Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığında kuruldu. 2.7. Cem Uzan Ve Genç Parti Ülkemizde tanınmış iş adamlarından ve de medya patronlarından olan Cem Uzan 2002 Seçimlerine kurmuş olduğu Genç Parti ile girmiştir. Gerek kendi medyası ve parasal gücünü seçim kampanyalarında çok açık bir şekilde kullanmıştır. 2.7.1 Cem Uzan Kimdir? Uzanlar’ın hikayesi, ailenin Balkan Savaşları sırasında Saraybosna’dan Sakarya’ya göç etmesiyle başladığı bilinmektedir.. Saraybosna’da çiftçilik ile uğraşırken Türkiye’ye gelmek zorunda kalan bu ailenin oğullarından Kemal Uzan 1935’te doğmuş, 1956 yılında ilk şirketini kurmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi mezunu olan Kemal Uzan ilk şirketini kurduğu yıldan itibaren çeşitli müteahhitlik işleri üstlenmiş ve sektörde tanınan bir isim olmuştur (Şener, 2004: 16). 22 Aralık 1964 yılında oynanacak Türkiye-Bulgaristan maçına yetiştirilmek üzere Ali Sami Yen Stadı’nın genişletilmesi ihalesini alarak, projeyi hayata geçirmesi ilk büyük işi ve başarısıdır. Maç esnasında tribünlerin çökmesi ve 84 kişinin yaralanması sonucunda, bu başarı gölgede kalmıştır. Bu olay, aynı zamanda Kemal Uzan isminin daha geniş çevrelerde duyulmasına da yol açmıştır (Şener, 2004: 14). Tarih bizlere hep göstermiştir ki , “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” . Bu deyimden 61 hareketle Kemal Uzan’ın Türkiye’de bir tribün çöküşüyle isminden söz ettirmeye başlaması bağdaştırmak mümkündür. Kemal Uzan, 1960’lı yıllarla beraber medya sektörüne yönelmiştir. 1949 yılında, Habib Edib Törehan tarafından kurulmuş olan “Yeni İstanbul” gazetesinin sahibi 1965’e gelindiğinde Kemal Uzan’ın kardeşi Yavuz Uzan olarak değişir ve Uzanlar medya sektörüne bu gazeteyle girmiş olurlar. Bir yıl sonra, gazetenin “yeni” sahibi gerçekteki asıl sahibi olan Kemal Uzan olmuştur. Gazetenin yazar kadrosunda Necip Fazıl Kısakürek, Osman Turan, Fethi Tevetoglu, Yüksel Serdengeçti, Rauf Tamer, Metin Toker gibi isimler vardır. Gazete kurulduğu ilk günlerde olduğu gibi, Uzanlar’a geçtiği günlerde de sağ görüşlü bir yayın çizgisi izlemiştir. 1968 yılında Kemal Uzan, gazetenin kadrosunda değişikliğe gitmeye yeni bir kadro kurmaya karar vermiştir. Cumhuriyet Gazetesi’nden Erol Dallı’yı o zaman için rekor sayılabilecek bir ücretle genel yayın müdürü olarak transfer etmiştir. Dallı’nın ekibinde Halit Kıvanç, Güneri Civaoğlu, Turhan Selçuk, Kurtul Altuğ, Nail Güreli, Hasan Yılmaer vardır. O zamana kadar, 40 bin satan “Yeni İstanbul” bu kadroyla ve yeni promosyon uygulamalarıyla birlikte tirajını 100 bine çıkarmıştır (Boratav, 1989: 82-84). Uzan Grubu’nun yükselişi üzerinde, Türkiye’nin siyasal ve sosyo-ekonomik dönemsel karakteristiklerinden bağımsız olmadığı da bir gerçektir.. “1954-1961 yılları savaş sonunun genişleme konjonktürünün ve liberal dış ticaret politikalarının son bulduğu; ekonominin göreli bir durgunluk içinde dalgalanmalara tabi olduğu; ihraç mallarına yönelik talepteki düşme ve dış kaynakların belli bir düzeyi asmaması yüzünden doğan dış tıkanmaya tepki olarak ithalat sınırlamalarına gidildiği bir dönem olarak tanımlanabilir.”(Boratav, 1989: 85). 90’lı yıllarda Uzanların sahip oldukları medya ve telekomünikasyon yatırımları şunlardır: Medya Yatırımları Star Televizyon Hizmetleri A.S: 1991 Ulusal Basın Gazetecilik: 1999 Park Medya Filmcilik: 1999 62 Birikim Gazetecilik ve Matbaacılık: 1998 Medya Pazarlama: 1999 RT. Net: 1998 Rumeli Yazılım: 2000 Standart Pazarlama: 2000 Star Digital: 1999 Telekomünikasyon Yatırımları Telsim: 1994 KKTC Telsim: 1995 Rumeli Telekom: 1993 Rumeli Teknik: 1996 Ünitel: 1995 Aktif Kablo: 1998 Kartel: 1998 Artel: 1996 JPP: 1997 Rumeli Tanıtım: 1999. Yukarıdaki yatırımlardan anlaşılacağı üzere, Uzan Grubu medya ve telekomünikasyon sektöründe 90’lı yıllarda medyanın patronu sayılabilecek bir hale gelmişlerdir. Bu ileriki safhalarda karşılaşacağımız siyasi boyutta bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır. 1960 yılında İstanbul’da doğan Cem Uzan ise, 1980 yılında İstanbul Alman Lisesi’nden mezun olmuş ve yüksek öğrenimini ABD’de Pepperdine Üniversitesi’nde iş ve yönetim üzerine tamamlamıştır. Üniversite eğitimi sonrasında, Türkiye’ye dönen ve Şahenk Grubu’ndan satın alınan İmar Bankası’nda iş hayatına başlayan Uzan, grubun çeşitli kademelerinde görev de kaldıktan sonra, “Magic BoxStar” ile medya sektörüne giriş yapmış olur. Cem Uzan, 90’lı yıllarda kurduğu “Tele On ve Kanal 6” gibi televizyon kuruluşları ile bu sektörde hatırı sayılır bir medya 63 patronu haline gelmeye başlamışken, 1999 yılında “Star” gazetesi ile yazılı basın alanına yeniden giren Uzan Grubu da, sayıları artan televizyon ve radyo kuruluşları ile gazeteleri sayesinde, 90’ların sonunda Türkiye’nin en büyük medya holdinglerinden biri haline gelmeyi başarmışlardır (Şener, 2004: 16-18). İsmini, 1990 yılında Turgut Özal’ın büyük oğlu Ahmet Özal’la birlikte kurdukları, Türkiye’nin ilk özel televizyonu Magic Box-Star ile duyuran Cem Cengiz Uzan, “Forbes Dergisi”nin 2002yılında yaptığı araştırmalara göre dünyadaki en zengin 312. kişi olan Kemal Uzan’ın büyük oğludur. Baba Uzan, 1950’li yılların ortasında inşaat mühendisi olarak inşaat ve müteahhitlik firması kurarak is hayatına başlarken, 1980’lerde İmar Bankası’nın satın alınması ve Adabank’ın kurulmasıyla finans sektörüne adım atmıştır. 1965 yılında ‘Yeni İstanbul’ gazetesini satın alarak Babıali deneyimi de yaşayan Kemal Uzan, 80’li ve 90’lı yıllarda çimento, inşaat, finans, medya, enerji, demir-çelik, telekomünikasyon ve spor gibi sektörlerdeki yatırımlarıyla Türkiye’de ve dünyada en zengin kişiler arasına girmeyi başarmıştır (Şener, 2004: 16-18). Genç Parti'nin kurucusudur. Kurulmasından kısa bir süre sonra 3 Kasım 2002 seçimlerinde beklenmedik bir başarı elde etmiştir. Bu başarısı Genç Parti'yi Meclis'e taşıyamamış olsa da, AKP'nin tek başına iktidar olmasına dolaylı olarak katkıda bulunduğu görüşü dile getirilmiştir. 2.7.2. Genç Parti’nin Kuruluşu Öncesi Ve Uzan Grubunun 46. Yıl Kutlamaları Nedim Şener’in kitabında yer verdiği, Uzan Ailesine yakın olduğunu belirten bir kişinin yazdığı mektup, Uzanların neden siyasete girdiklerini şöyle açıklıyor: “Uzanların siyasete girmelerinin zorunlu sebeplerinden birincisi, 2001 yılında Amerikan Motorola’nın Telsim’i davaetmesi durumudur. İkincisi ise, Uzan Grubunun ticarette yaptığı usulsüzlüklerin ortaya çıkmaması için hiçbir sermaye grubu ile ilişkiye girmemesi ve bu konuda ülkede bağımsız hareket etmesinden kaynaklanmaktadır. Eğer ülkedeki herhangi birsermaye grubu ile sıkı ticaret yapmış olsalar, ticarette yaptıkları usulsüzlükler ortaya çıkacak ve haklarında yasal işlem 64 yapılacaktır. İşte bu 2 sebepten dolayı kendilerine siyaseten destek olmak amacıyla politikaya soyunmuşlardır.” (Şener, 2004: 28). Cem Uzan’ın ve Kemal Uzan’ın bu kutlamalardan önce Berke barajının açılışı esnasında yaptığı konuşmalarda siyasete atılacağının sinyali verildiği söylenebilir. Bunu konuşmaların şu kısımlarından çıkarmak mümkündür. Kemal Uzan: “Sistem hatalıdır. Bizim Hazine Müsteşarlığımız kuzu, Dünya Bankası ve IMF kurttur. Kredi sözleşmeleri kurdun kuzuyu çıtır çıtır yemesi için hazırlanmıştır. Dünya Bankası ve IMF’nin Cumhuriyet dönemi öncesinde Düyun-u Umumiye ile Galata Bankerlerinden hiçbir farkı yoktur. Türkiye Lozan Antlaşması ile kazandığı ekonomik kararları bağımsızca alabilme özgürlüğünü artık kaybetmektedir. IMF ve Dünya Bankası kim oluyor ki Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyor?” 4628 sayılı Enerji Piyasaları Kanunu’nun da IMF baskısıyla çıktığını belirten Uzan, bu kanunun “Bir kapütülasyon kanunu” olduğunu iddia eder(Şener,2004:29). Kemal Uzan’ın bu kadar sert açıklama yapmasındaki sebeplerin başında Uzanlar Grubunun İmtiyaz sözleşmesi sayesinde kazandığı hakların bu kanunla birlikte geçersiz hale gelmesi olduğu düşünülebilir. Cem Uzan: “Berke, Türk insanının, Türk işadamının, Türk mühendisinin, Türk teknisyeninin ve Türk isçisinin becerisinin sembolüdür.” Türk insanının geçmişte dünya çapında eserler meydana getirdiğine söyleyen Uzan, “Yeter ki bize dayatılmaya çalışılan şartların önünde boyun eğmeyelim. ‘Siz Türksünüz, bu isten anlamazsınız, bu isi yapamazsınız’ diyenlerin önünde el pençe divan durmayalım. ‘Evet Türk’üz, ama bu isten anlarız ve bu isi doğru yaparız’ diyebilelim” tespitini yapar. “Alnımız açık basımız dik duralım. Türk olmaktan gurur duyalım” diyen Cem Uzan “daha nice Berkeler” yapmak gerektiğine söyler ve bunun için “ne IMF’ye, ne Dünya Bankası’na ne de yabancıların hibelerine” ihtiyaç duyulduğunu vurgular. Uzan’ın bütün isteği, bürokratik engellerin kaldırılmasıdır. Cem Uzan konuşmasını bitirirken, son olarak, içinde bulunulan durum ne kadar umutsuz olursa olsun, “bilgimize ve 65 becerimize olan inancımızı” yitirmemek ve “kendimize güvenmek” gerektiğinin altını çizer (Şener, 2004: 32). Siyasi hayata atılmadan önce Cem Uzan, şirketlerinin 46. yıl kutlamaları çerçevesinde kimi illerde düzenlenen ve İbrahim Tatlıses, Nalan, Burcu Güneş, Ebru Yaşar gibi sanatçıların katıldıkları konserlerde, son çıkacak sanatçıdan önce sahneye gelerek siyasi nitelikli konuşmalar yapmış ve böylece, nabız yokladığı gibi siyasete de yavaş yavaş ısınmıştır. Bu kutlamalarda Uzan, sahneye bir pop-star gibi ‘Gençlik Marşı’ eşliğinde çıkarken, sahnede, her defasında “milliyetçi-popülist bir şablona göre ülke meseleleriyle ilgili konuşma yapmış ve yine ‘Gençlik Marşı’ eşliğinde sahneden inmiştir. Bu organizasyonlar, Uzan’ın siyasete atılacağının sinyali olarak değerlendirilirken, aynı zamanda, daha partisi bile ortada yokken her şeyi planladığının bir göstergesi olarak yorumlanmış ve hatta, bir bakıma seçim kampanyası olarak değerlendirilmiştir (Taşçıoğlu, 2007: 134-135). Uzan’ın geniş kitlelere seslenmesinde etkili olan hiç kuşkusuz konserler olmuştur. Ünlü sanatçıların katıldığı konserli kutlamalar, büyük bir seyirci kitlesi çekmeyi başarırken, aynı zamanda, Uzan’ın kendi televizyonlarından konuşma ve konserleri canlı yayınlanmıştır (Ercan,Tanşu, 2002: 7-8). Her kutlama bir ertesi günkü Star Gazetesi’nde çoğu kez ilk sayfada haber olarak yer almıştır. Bu haberlerin başlıkları, Cem Uzan’ın yaptığı konuşmalardan seçilen ifadelerle oluşturulmuştur. Uzan’ın yaptığı konuşmaların tam metni de, gazetenin genellikle 15 ve 16. sayfalarındaki “Derin Haber” kısmında verilmiştir. Star Gazetesi’nin eki Star Box’da ise, o günkü kutlamalarda sahne alacak sanatçılara ve kutlamaların yayınlanacağı saate yer verilmiştir. Kutlamalardaki “sonraki durak”lar da yine Star Gazetesi vasıtasıyla kamuoyuna duyurulmuştur. Düzenlendiği her ilde büyük kalabalıkların iştirak ettiği kutlamalar, televizyondan da yayınlanması ile milyonlara ulaşmıştır(Türk, 2007: 34). Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Uzanlar medya organlarını siyasi anlamda sonuna kadar kullanarak kitlelere daha rahat ve daha kalabalık ortamlarda ulaşmayı başarmışlardır. Cem Uzan’ın, Uzan Grubu’nun 46. yıl kutlamalarının ilk ayağını Samsun’da ve Mayıs ayında gerçekleştirmesi bize oldukça anlamlı olduğu izlenimi vermiştir. 66 Böylelikle, 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla başlayan Kurtuluş Savaşı’na atfen, bir tür "Yeni Kurtulus Savası” başlatıldığının işareti verilmiş olur. Burada kurulmak istenilen analojide IMF, Avrupa ve ABD “isgalci güçler”,Türkiye “hasta adam”, basın kendi şirketleri hariç olmak kaydıyla “mütareke basını”, Ankara da neredeyse “İşbirlikçi İstanbul Hükümeti” olarak kodlanmaktadır. Hiçbir zaman açıkça zikredilmemiş olsa da, bu analojinin mantıksal sonucu “Mustafa Kemal Atatürk-Cem Uzan” eşleşmesidir (Türk, 2007: 42-43). Bunun bir diğer göstergesini bazı yazılarda geçen Atatürk ile saç ve göz benzerliği kurulması da kanıtlar niteliktedir. 46. yıl kutlamalarında gittiği bütün illerde aşağı yukarı aynı konuşmaları yaparak iktidarın yanlış politikasını vurgulamaya çalışarak siyasete giriş sinyali vermeye devam etmiştir. Ayrıca gittiği bütün illerin belirgin özelliklerini vurgulayarak alandaki kitlenin dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştır. Buna örnek olarak Aydın konuşmasında "Efeler Diyarı Aydın", İzmir konuşmasında "Egenin İncisi İzmir"i göstermek mümkündür. 2.7.3. Genç Parti Uzan Grubu’nun 46. yıl kutlamalarıyla birlikte, kamuoyunda su soru sıklıkla sorulmaya başlamıştır: “Cem Uzan siyasete girmeye mi hazırlanıyor?”. Bununla birlikte, Cem Uzan’ın bir sonraki seçimlere bağımsız bir aday olarak mı, yoksa bir parti kurarak mı katılacağı gibi farklı görüş ve düşünceler oluşmaya başlamıştır. Cem Uzan’ın siyasi kariyeri ile ilgili tereddütler ve soru işaretleri 10 Temmuz 2002 tarihli Star Gazetesi’nin ilk sayfasında “Büyük Gün Bugün” başlığı altında yer alan haberle birlikte büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Haberde “Türkiye’nin merakla beklediği an geldi, çattı... Cem Uzan ülkenin önünü açacak, gençleri ayağa kaldıracak tarihi açıklamasını bugün yapacak. Türkiye saat 21:30’da ekran başına kilitlenecek.” açıklaması yapılmış ve konuşmanın yayınlanacağı kanalların adı verilmiştir. Yayın saatinde Cem Uzan 12 dakikalık bir konuşma yapmıştır. Bu konuşma kendi medya organları ve diğer birçok medya organında aynı anda yayına girmiştir. Konuşma; Star, Show TV, NTV, TV8, Kanal 6, Star 2, Haberturk, Number1, Skyturk, M-1, Best TV, Flash TV, Bursa AS TV, Ege TV, Tatlıses TV, Adana 67 Tempo TV, Trabzon Zigana TV kanallarından aynıandayayınlanmıştır. AGB 4 'nin yaptığı ölçüme konuşma esnasında dokuz milyon kişi Cem Uzan'ın konuşmasını dinlemiştir. Cem Uzan'ın konuşmasının bir kısmı şöyledir: - “Bu aksam sizlerin karsısına; çalışmak isteyen ama iş bulamayan Türk gençleri adına, yatırım yapmak isteyen ama yapamayan Türk iş adamları adına, üniversiteye girmek isteyen ama giremeyen Türk öğrencileri adına, yarınına güvenle bakamayan: Türk işçisi, Türk memuru, Türk çiftçisi adına... Türk mühendisi, Türk doktoru, Türk öğretmeni, Türk esnafı, Türk bilim adamı adına...Türk emeklisi, Türk ev kadını ve Türk çocuğu adına çıkıyorum. Kısaca, Türkiye’de mutsuz, umutsuz, huzursuz, güvensiz ve sağlıksız yaşamak zorunda bırakılan Türk insanı adına çıkıyorum.” “Bu aksam karşınızda, Türkiyesi’nden memnun olmayan bir Türk vatandaşı olarak bulunuyorum. Atalarına, şehitlerine, gazilerine borcu olduğunu bilen bir Türk evladı olarak bulunuyorum. Ve biliyorum ki; en az 64 milyonu temsil ediyorum. Kalan bir milyon da bizler gibi düşünmeyen, Türklüğüyle gurur duymayan, Müslümanım demeye ağzı varmayan, Türkiye’yi küçümseyen, kendi menfaatlerini Türkiye’nin menfaatlerinin önünde tutan, dolayısıyla da, Türkiye’nin bugünkü durumundan memnun olan bir gafiller topluluğu...” “Türk, Türk’e güvenemez oldu. Türk, Türk malına güvenemez oldu. Sonunda Türk, Türkiye’ye güvenemez oldu. Büyük Türkiye’nin, büyük Türk milletinin düşürüldüğü duruma bakın: İşsiz, umutsuz, fakir...” “IMF’nin ekonomisine bulaştığı hangi memleket ayağa kalkabilmiştir? “Yabancılar, Onlara her alanda rakip olmamızdan korkuyorlar. Sanayide, tarımda, hayvancılıkta, teknolojide, mimarlıkta, mühendislikte, tıpta, sanatta, hatta ve hatta sporda... Çünkü Türkiye’nin başarıları; Türklüğün ve İslamiyet’in propagandası olacak. Ondan korkuyorlar. Türkiye’nin tarihinden korkuyorlar. Türkiye’nin gençliğinden, dinamikliğinden, çalışkanlığından, zekasından korkuyorlar.” Türkiye’nin kanını emenlere, emdirenlere, Türkiye’yi sömürge, yani yabancılara bagımlı hale getirenlere ‘Dur’, ‘Yeter’, ‘Haddini astın’, ‘Bardagı tasırdın’ diye bagırmanın zamanı gelmistir. Artık birilerinin çıkıp, Türkiye’yi, Türkiye’nin önünü 4 AGB: Televizyon ratinglerini tespit eden kuruluş. 68 tıkayanlardan kurtarması gerekiyor... İste o birilerinden “Biri” benim. Cem Uzan...” “Türkiye’nin yönetimine talibim" Oturmayacağız... Hayır oturmayacağız. Ayağa kalktık bir kere...Yürüyeceğiz sonuna kadar...Evet, yürüyeceğiz... Çekilin yolumuzdan... Açın Türkiye’nin önünü... Durduramazsınız... Türkiye geliyor.” diyerek konuşmasına son verir. Bitirişte kullandığı cümleler ilerde yapacağı mitinglerinde sonunda vurgulanacak sloganlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuşmanın hemen ardından ekranda Genç Parti'nin Logosu belirir ve nitekim parti kamuoyuna duyurulmuş olur. 31 Temmuz 2002 günü toplanan TBMM’nin erken seçim kararını aniden alması ve partinin seçime girebilecek ölçüde örgütlenmesini gerçekleştirememiş olması dolayısıyla, Uzan alternatif arayışlara yönelmiştir. İlk üretilen formül, 20 milletvekilinin transfer edilerek TBMM’de gurubu bulunan bir parti haline gelinmesi olmuştur. Fakat, bu formül geçerlilik kazanamayınca, Yeniden Doğuş Partisi (YPD) Genel Başkanı Ahmet Rüştü Çelebi ikna edilerek istifa ettirilmiş ve 2 Ağustos’ta partinin olağanüstü kongreye gitmesi sağlanmıştır. Uzan aday olmasına rağmen, secimi Mehmet Ali Akgül kazanmış ve partinin adı ve amblemi GP’nin adı ve amblemiyle değiştirilmiştir. Fakat, yapılan değişikliğe Yargıtay vize vermeyince, 23 Ağustos’ta YDP üçüncü kez olağanüstü kongreye gitmiş ve bu kez parti, GP’nin ismini ve amblemini alırken, programını benimsemiş ve genel başkanlığa Cem Uzan getirilmiştir. Böylece, GP’nin 3 Kasım 2002 genel seçimlerine girmesinin önünde bir engel kalmamıştır(Taşçıoğlu,2007:136-137).Cem Uzan ilk mitingini Konya'da yapmıştır. Yaptığı bütün siyasi mitinglerde 46. yıl kutlamalarında olduğu hemen hemen aynıdır. 2002 Genel seçimlerinde partiler Amerika’daki seçim kampanyalarına özenerek reklam ajanslarıyla çalışma içerisine girmişlerdir. Hem medyanın yoğun kullanıldığı, hem de reklam ajanslarının ağırlığının arttığı bu seçimlerde, Anavatan Partisi Terminal Ajans ile işbirliğine giderken, kampanyada yeni iletişim teknolojilerinden internette tanıtıma ağırlık verilmiştir. Ak Parti, Arter Ajans ile çalışırken, parti tarafından iletişim kanalı ve turu olarak da ağırlıkla miting tercih edilmiş ve Genç Parti’den sonra en çok miting yapan parti olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğru Yol Partisi ise Cenajans ile çalışmış ve kampanya sırasında parti 69 bünyesinde ‘Seçim iletişim Merkezi’ kurulmuştur. İktidar partisi olarak secime giren Milliyetçi Hareket Partisi ise, Advise Ajans ile işbirliğine giderken, yeni iletişim kanallarının yanında, National Geographic dergisine partiyle ilgili siyasal reklam yayınlatmıştır (Aziz,2003:91-92). 2.8. Araştırma Kapsamına Alınan Gazeteler Hakkında Genel Bilgi Araştırmamız kapsamında hem seçimler hem de siyasi partilerin reklam verdiği gazeteler araştırılmış ve araştırma evrenimize girecek gazeteler, Star, Sabah, Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gazeteleri olarak belirlenmiştir. Bu gazeteler arasında belirli siyasi görüşlere hitap eden gazeteler ve yansız haber yapıldığı düşünülmüş gazeteler seçilmeye çalışılmıştır. Araştırma evrenimizde örneklem aldığımız gazetelerle ilgili kısaca bilgiler aktarmanın faydalı olacağını düşünülmüştür. Star Gazetesi Star gazetesi günlük yayın yapan ulusal bir gazetedir. Haftalık ortalama 100 bin satmaktadır. Star gazetesi, 8 Mart 1999 tarihinde Cem Uzan tarafından kurulmuştur. Sloganı “Milli İradenin Sesi” olan gazete Cem Uzan’ın Genç Parti’yle siyasete atılmasından sonra partinin yayın organı haline geldiği düşünülmektedir. 2004 yılında içerisinde Star gazetesini de bünyesinde bulunduran tüm Uzan grubu kuruluşlarına TMSF el koymuştur. Daha sonra Ethem Sancak tarafından Star Medya Grubu A.Ş’nin satın alınmasıyla değişime gitmiş ve günümüzde de oldukça iyi bir satış istatistiği bulunmaktadır. Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ahmet Kekeç, Mehmet Metiner, Aziz Üstel, Sibel Eraslan, Ardan Zentürk, Ahmet Taşgetiren, Yiğit Bulut, Beril Dedeoğlu, Orhan Miroğlu, Cem Küçük, Halime Kökçe(Sanal:2016:1) Sabah Gazetesi Sabah gazetesi ülkemizde en çok satılan gazeteler arasındadır. Turkuaz Medya Grubu bünyesinde yayın yapmaktadır. 70 Sabah gazetesi, 22 Nisan 1985’te yayın hayatına başlayan Dinç Bilgin tarafından kurulan bir günlük gazetedir. Ülkemizde en çok satılan gazeteler arasında olan Sabah gazetesine 2007 yılında TMSF’nin en koymasından önce haftalık ortalama 500 bin satarken TMSF’den sonra haftalık ortalama 350 bin satmaya başlamıştır. Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ayşe Özyılmazel, Bülent Aras, Emre Aköz, Engin Ardıç, Erdal Şafak, Hasan Bülent Kahraman, Haşmet Babaoğlu, Hıncal Uluç, Hilal Kaplan, Murat Yılmaz, Mahmut Övür, Mehmet Barlas, Melih Altınok, Meliha Okur, Okan Müderrisoğlu, Refik Erduran, Salih Memecan, Şelale Kadak, Yavuz Donat(Sanal: 2016: 1). Hürriyet Gazetesi Hürriyet Gazetesi Doğan Medya Holding bünyesinde olan başlıca gazetelerden birisidir. Türkiye’de en çok satılan 5 gazete arasındadır. Hürriyet Gazetesi, 1 Mayıs 1948 tarihinde Sedat Simavi tarafından kurulmuş olup dünden bugüne birçok kez el değiştirmiştir. İlk sayısını “Ürdün ve Irak orduları Filistin’e girdi” manşetiyle yayınlayan Hürriyet, günümüzde ülkemizin en çok satılan gazeteleri arasındadır. 1994 yılında Doğan Medya Holding tarafından satın alınan Hürriyet gazetesinin internet siteside ülkemizde en çok tıklanan haber siteleri arasındadır. Haziran 2011’de 9,5 milyon tekil ziyaretçi ile Avrupa’da en çok ziyaret edilen dördüncü haber sitesi olmuştur. Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ertuğrul Özkök, Doğan Hızlan, Mehmet Yakup Yılmaz, Sedat Ergin, Yalçın Doğan, Ahmet Hakan, Taha Akyol, Yalçın Bayer, İsmet Berkan, Hakan Ünsal, Ferudun Niğdelioğlu, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Tuna Kiremitçi, Ayşe Arman (Sanal: 2016: 1). Cumhuriyet Gazetesi Cumhuriyet gazetesi en eski gazetelerden birisidir. Gazetenin isim babası Atatürk’tür. Cumhuriyet gazetesi, 7 Mayıs 1924’te kurulmuş olup geçmişten günümüze oldukça popüler isimleri bünyesinde barındırmıştır. Gazetenin ilk sayısında gazetenin önemli isimlerinden biri olan Yunus Nadi’nin Musta Kemal Atatürk ile yaptığı röportajı yayınlanmıştır. 1928’den sonra ilk sayfasında Ramiz 71 karikatürleri, ikinci sayfalarında bilim adamlarının yazılarına yer ayrılan Cumhuriyet gazetesinde bu gelenek uzun yıllar boyunca devam etti. Başından çeşitli olaylar, kapatılmalar geçse de bugüne kadar gelen ve bugünde yayın yapmaya devam eden Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni Can Dündar’dır. Güncel başlıca köşe yazarları Can Dündar, Emre Kongar, Özgür Mumcu, Hikmet Çetinkaya, Nuray Mert, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Ali Sirmen, Aydın Engin, Çiğdem Toker olmakla birlikte daha bir sürü köşe yazarı bulunmaktadır (Sanal: 2016: 1). Zaman Gazetesi Zaman gazetesi Feza Gazetecilik bünyesinde yayın yapan, haftalık ortalama 550 bin satarak Türkiye’nin en çok satan günlük gazetesi konumundadır. Zaman gazetesi, 3 Kasım 1986 tarihinde gazeteci yazar Fehmi Koru’nun yönetiminde kurulmuştur. Gazete 35 ülkede, 10 farklı dilde, 2 farklı alfabede yayınlanmakla birlikte 10 ülkede basılmaktadır. 2011 yılında en çok basılan gazete olmuştur. Aynı zamanda Zaman gazetesi Türkiye’deki ilk internet sitesine sahip gazetedir. Çeşitli olaylardan ötürü Zaman gazetesi sık sık hedef gazete olmuştur. Genel yayın yönetmeni Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici’dir. Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ahmet Kurucan, Bülent Korucu, Ekrem Dumanlı, Mustafa Edib Yılmaz, Mustafa Ünal, Mümtazer Türköne, Nuriye Akman, Sevgi Akarçeşme, Süleyman Sargın, Turhan Bozkurt (Sanal: 2016: 1). ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3.“TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ: 2002 SEÇİMLERİ CEM UZAN VE GENÇ PARTİ ÖRNEĞİ”ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA 72 3.1. Çalışmanın Metodolojisi 3.1.1. Problem Siyasete giren Cem Uzan’ın başarılı olabilmek için yapmış olduğu reklam kampanyalarının başarısının ölçülmesi üzerinde durulacaktır. Son yüzyılda mal ve hizmet üreten hatta siyaset propagandasında kullanılan önemli araçların başında reklam gelmektedir. Aynı zamanda hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır. 1990'lı yıllardan itibaren gerek kitle iletişim araçları gerekse internet üzerinde hemen her yerde reklamlara rastlamak mümkündür. Bu araştırmada Türk siyasetine reklamın etkileri üzerine durmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda reklamın tam anlamıyla siyasette boy gösterdiği seçimlerden bahsedilecektir. Bu seçimler arasında hiç kuşkusuz en etkili reklamın kullanıldığı seçim 2002 genel seçimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu seçimde yeni siyasete atılıp beklenenden fazla bir oy potansiyeli yakalayan Genç Parti ve genel başkanı Cem Uzan’ın reklamlardan nasıl yararlandığı konusu üzerinde durulacaktır. Sonuç olarak; Genç Parti’nin seçimlerde kullanmış olduğu reklam mecralarından başta gazeteler olmak üzere ve etkilenmek istenen hedef kitle ve aldığı oy oranına yansıması tartışılacaktır.. 3.1.2. Amaç Araştırmanızın temel amacı, Türk siyasi tarihinde 2002 seçimlerinde Genç Parti tarafından kullanılan reklamların hedef kitleye ve oy oranına yansımasının araştırılmasıdır. Bir diğer araştırma amacımızda tarih boyunca reklamın siyasette ne denli etkili olduğunun açıklanmaya çalışılmasıdır. Bu amaçlar doğrultusunda şu araştırma sorularına yanıt aranacaktır: 73 Reklamın kitleler üzerinde etkileri nelerdir? Hangi tür reklamlar kitleleri harekete geçirir? Yapılan reklam çalışmaları ne kadar süre de etkili olmuştur? Türk siyasetinde reklam ne zaman kendini göstermeye başlanmıştır? Siyasi reklamlar hangi mecralarda kullanılmıştır? Siyasi reklamlar hangi kitle iletişim araçlarında daha çok karşımıza çıkmaktadır? Dünya siyasetinde ilk reklam başarısı nasıl sağlanmıştır? Türk siyasetinde ilk reklam başarısı nasıl sağlanmıştır? Siyasi reklamlarda reklam ajanslarının rolü nedir? Genç Parti ve Cem Uzan hangi reklam kampanyalarını kullanmıştır? Genç Parti ve Cem Uzan’ın parti kuruluşu esnasındaki reklam çalışmaları nasıl olmuştur? Genç Parti ve Cem Uzan reklamlarını hangi kitle iletişim araçlarıyla hedef kitleye ulaştırmıştır? Bu reklam araçlarından hangisinden daha iyi bir geri bildirim almıştır? Genç Parti ve Cem Uzan reklam kampanyalarını hangi hedef kitlelere yönelik yapmıştır? 3.1.3.Önem Yapılan alan yazı incelemesinde konu ile ilgili çalışmaların sayıca yetersiz olduğu gözlenmiştir. Genel anlamda bu araştırma reklamın siyaset üzerinde ne kadar fazla etkisi olduğu konusunda durulacaktır. Türk siyasi tarihinde reklamların başarı anlamında ne kadar etkili olduğu üzerinde ve bu bağlamda Cem Uzan’ın 2002 seçimlerinde kullandığı gazete reklamlarının hedef kitle üzerinde bıraktığı etkinin önemi üzerinde durulacaktır. 74 3.1.4.Varsayımlar Bu araştırma da Türkiye ve dünya siyasetinde reklam çok etkili bir propaganda aracı olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de gerçekleştirilen 2002 genel seçimlerinde Genç Parti’nin başarısının arkasında reklam propagandası yatmaktadır. Genç Parti en fazla reklam çalışmasını gazeteler üzerinden yapmıştır. 3.1.5. Sınırlılıklar Bu araştırma sadece Türk siyasi tarihinde reklamın etkileri üzerinde durulacaktır. Bu araştırma Türkiye’de gerçekleşen 2002 seçimlerinde reklamın etkilerini araştıracaktır. Bu araştırma 2002 seçimlerinde Genç Parti ve Cem Uzan’ın reklam kampanyaları ile sınırlandırılacaktır. Bu araştırma da Cumhuriyet, Star, Hürriyet, Sabah ve Zaman gazetelerinde yer alan reklamlar ve haberler üzerinde durulacaktır. 3.1.6. Tanımlar Reklam: Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yoldur. Siyaset: İnsanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları yapmak, korumak ve değiştirmek için gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. Hedef kitle: Verilmek istenen mesajın ulaşması hedeflenen grup veya topluluk. Medya: Büyük iletişim ve yayın organlarının tümü. Seçim: Kanunlar, yönetmelikler uyarınca kanun koymak ve yönetmek için bir veya daha çok aday arasından belli birini veya birkaçını seçme. Kia: Kitle iletişim araçları. Radyo, televizyon, dergi, gazete gibi basın, yayın organlarının tümü. Tiraj: Gazete ve dergi gibi medya organlarının basım sayısı. 75 3.1.7. Araştırma Yöntemi Bu araştırmada çeşitli yöntemlerden faydalanılmıştır. Bu yöntemlerden biri nicel araştırma yöntemlerinden olan içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. İçerik çözümlenmesinde çalışmaların güvenirliği açısından aynı metin birden çok kodlayıcı tarafından kodlanır(Gökçe 2001: 126) ve elde edilen veriler karşılaştırılır. çalışmanın daha sağlam bir zemine oturtulması adına ikinci bir uygulamanın araştırmamızın diğer bir parçasını oluşturan reklamların çözümlenmesinde ise Jack Derrida’nın . Post Yapısalcı çözümleme tekniğinden faydalanılmıştır. Araştırmaya başlamadan önce reklamlarda ve haberlerde aranmasına karar verilen kriterler bir liste haline getirilip reklam ve haber için değerlendirme formu hazırlanmıştır. Reklam ve haberlerde tespit edilen bu kriterler önceden hazırlanmış formlar üzerine tek tek işaretlenmiştir. Evren ve örneklem kısmında belirtilen kriterler doğrultusunda incelen her reklam ya da haber için bu formlarda yer alan bilgiler dikkatli bir şekilde özgün olarak hazırlanan başka bir forma aktarılarak kodlanmıştır. Bilimsel doğru bir sonuca varabilmek için elde edilen veri girişleri ve istatistiksel analizlerin yapılması için SPSS 22 paket programı kullanılmıştır. Analiz neticelerine göre çalışmanın problemi oluşturulan hipotezler eşliğinde açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, elde edilen veriler sonuç ve bulgular kısmında tartışılarak değerlendirilmiştir. Araştırmada Kullanılan İçerik Analizi Yöntemi Bu araştırmanın uygulama kısmında içerik analizi yöntemi kullanılacaktır. İçerik çözümlemesi metinleri analiz etmek için kullanılan bir araştırma yöntemidir (Hansen Akt. Çebi, 2003: 60). Bu anlamda içerik analizi yönteminin tanım aşamasına geçmeden önce tarihçesiyle ilgili bilgi vermek faydalı olabilir. İçerik çözümlemeleri uygulamaları çok eski tarihlere dayanmaktadır. Ancak sistematik gelişimini 20 yüzyılın ortasında tamamladığına rastlanmaktadır. Bağımsız bir araştırma yöntemi olan İçerik Analizi bu niteliğini 1941 yılında Chicago Üniversitesinde kitle iletişiminde otorite olarak kabul gören Lasswell, , Walpen, Lazarsfeld, Stanton gibi ünlenmiş bilim insanlarının katıldığı konferansla kazandığı 76 söylenebilir. 1955 yılında Osgood tarafından Monticello-İllıonois’ de düzenlenen “İçerik Çözümlemesinde karşılaşılan sorunlar.” İsimli konferans içerik çözümlemesinin geliştirilmesi sağlayan bir konferans olarak değerlendirilebilir. 1967 yılında Philadelphia’daki konferansta ise içerik analizi yönteminin sınırları üzerine gerçekleşen bir konferans düzenlenmiştir. İçerik analizi yönteminin kullanıldığı ilk çalışma olarak Speed’in “New York Gazetelerinin Konu Analizi” isimli çalışması olduğu iddia edilse de ilk olarak 1925 yılında “Prusya Okul Kitaplarında Askeri Stereotipler” isimli çalışmasıyla Laswell’in yaptığı çalışma gösterilmektedir. Birçok kaynakta içerik çözümlemesi kavramı bir yöntem,teknik ya da metot olarak isimlendirilmektedir. Ancak yöntem ve teknik kavramları birbirlerinden dikkatli bir şekilde ayrılması gereken iki farklı kavramdır. Çünkü teknik kelimesi çoğu zaman araştırma yönteminin geliştirilmesi için kullanılan genel bir yaklaşımı ifade ederken, Yöntem ise bir araştırmanın zihinsel sürecini ifade eder. Bu sebeple içerik analizinin her zaman yöntem manasında kullanılmasında fayda vardır (Gökçe, 2001: 15). Çalışmada kullanılacak olan içerik analizi sayısal veriler ve bu verilerdeki sıklık niteliklerine değer veren bir araştırma yöntemi şeklidir (Türkoğlu, 2000: 22). Fakat bu yöntemin bilimsel olarak kullanımına başlanmasında en çok katkı şüphesiz Berelson’a aittir. Berelson ise “İçerik Çözümlemesi’ni: İletişim yazılı-açık (Manifest) içeriğinin objektif sistematik (Dizgeli) ve sayısal (Kantitatif) tanımlarını yapan bir araştırma tekniğidir” diye tanımlar. Bu tanımda geçen objektiflik, sistematik ve kantitatif(sayısallaştırma) kavramlarını şöyle açıklanabilir. Objektiflik Kavramı: Bir araştırma herkes tarafından paylaşılabilir bir şekilde yapılabilirse objektif olabilir. Sadece objektif olan araştırmalara içerik çözümlemesi yöntemi uygulanabilir. Bir araştırmanın objektif olabilmesi için çözümleme sınıflamalarının benzer içeriklere uygulanabilecek ve benzer sonuçlara ulaşılabilecek şekilde kesin olarak tanımlanmaları gerekmektedir. Sistematiklik Kavramı: Bu kavram iki değişik anlamı ifade eder. Sistematiklik bir deyişle araştırma sonucunun araştırma stratejisine çevrilmesinde yöntemin açık ve düzenli olarak uygulanmasına diğer bir deyişle bu araştırma malzemesine kesintisiz bir şekilde uygulanması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu çevrilme işlemi ise 77 varsayımların formüle edilmesi, araştırma evrenin belirlenmesi, çözümleme ölçeğinin ve ölçme biriminin belirlenmesi, sınıflama sisteminin oluşturulması, araştırmanın güvenirliliğinin ve geçerliliğinin kontrol edilmesi konularını içermektedir. Sayısallaştırma(Kantitatiflik): Sayısallaştırmanın ilk şartı içerik çözümlemesinin bekli de en ayırıcı özelliğidir. Çünkü içerik çözümlemesinin en başta gelen özelliği; içerik bünyesindeki çözümlenebilir sınıflamaların sınırlarının ne olduğu, hangi noktaların göreli(nispi) olarak vurgulandığı ya da ihmal edildiğidir. Sayısallaştırma kavramı ölçme işlemini içermektedir. Bilgileri yoğunlaştırmak ve bu şekilde karşılaştırabilirliğinin sağlanması bakımından düzenli bir işlevi yerine getirebilmektir. Fakat sayısallaştırma içerik çözümlemesinin en belirgin özelliği olarak kabul edilmesinin yanı sıra en çok tartışmaya neden olan özelliği konumundadır. İçerik analizinin, söz gelimi göstergebilimsel analize göre en temel üstünlüklerinden biri çok büyük miktardaki metinlerin veya medya içeriğinin incelenmesine imkan vermesidir. Bununla birlikte, kitle iletişim araçları (Radyo, Tv vb.) çok büyük miktarlarda metin, ses, görüntü ve reklam üretmektedirler. Kavramaya ve daha çok uygulamaya ilişkin nedenlerden ötürü içerik analizine, çözümlenecek araştırma materyalinin belirlenmesi ve daraltılması ile başlanmaktadır(Hansen akt. Çebi,2003:62). Araştırmada Kullanılan Jack Derrida’nın Post Yapısalcı Çözümleme Tekniği Postyapısalcı düşünür Jacques Derrida’nın başyapıtı olarak görülen yapısökümcülük temelde, metinlerin derin yapılarına ulaşıp, yapıları moleküllere ayrıştırmaya çalışan bir yöntem olarak tanımlanabilir. Yapısöküm, “felsefi ve yazınsal metinlerdeki çelişkili anlam ve içerik mantıklarını ayıklayan, çekip çıkaran yaratıcı etkinliktir” (Mutlu, Erol, 2004:301). Yapısökümcü gelenek dili ve yapıyı sorunsallaştırmak suretiyle öncelikle metin içerisindeki ussal/usdışı, doğru/yanlış, iyi/kötü gibi metafiziksel karşıtlıkları bozmaya çalışır, fakat metafizikte var olan bu karşıtlıkları ortadan kaldırmak, bir başına yeterli olmayacaktır. 78 Madan Sarup’a göre (Sarup, 2010: 80), “Tersyüz etme ile yerdeğiştirme yoluyla işleyen yapısöküm, birbirine benzeyen felsefe karşıtllıklarında her zaman için bir şiddet hiyerarşisinin söz konusu olduğunu ileri sürer. Terimlerden biri daima kendi öncelikli konumnu pekiştirirken diğerini denetimi altına alır. Böylesi bir karşıtlığı yapısöküme uğratırken yapılacak ilk iş hiyerarşiyi yıkmaktır. Bundan bir sonraki aşamada, tersyüz edilmiş terimin yeri değiştirilmeli, öncelikle terim “söküme” alınmalıdır. Öyleyse yapısöküm çabası, kendisinden çok şey beklenen son biçimini almış metni bir yere yerleştirmek, karar verilemezlik anını keşfetmek, gösterenin olumlu hareketiyle serbest kalan metni incelikle araştırmak, yerleşik hiyerarşinin sırf yerinin değiştirmek amacıyla tersyüz etmek, yazılı olanları yeniden oluşturmak için parçalarına ayırmak işlemleriyle özetlenebilir” (Sarup, 2010: 80). Yapısökümle görünür kılınan semantik öğeler, her ne kadar metnin satıhının altında kalan ideolojilerle örülü mesajları da beraberinde görünür kılsa da, Derrida’ya göre ayrıştırılan bu öğeler bizleri hiç bir suretle nihai, durağan ya da tikel bir anlamlandırma ya da yorumlamaya götürmede başarılı olamaz. Bunu, Derrida’nın yapısökümünün başat hipotezlerini sıralayarak gerekçelendirebiliriz. Derrida’ya göre; “Dil, anlam istikrarsızlığı ve belirlenimsizliğinin silinmez izlerini taşır” (Kaplan, Neşe & Kaplan, Ali 2007:114). Dil, kullanıcılarına statik bir anlam ya da anlamlar bütünü sunamaz, “Dildeki bu anlam istikrarsızlığı ve belirlenimsizliğini karşısında hiçbir analiz yönteminin, örneğin felsefe veya eleştirinin metin yorumu açısından herhangi bir otorite iddiasında bulunamayacağını belirtir” (Kaplan, Neşe & Kaplan, Ali 2007: 114). Hiçbir analiz yönteminin vardığı epistemolojik bulgu, doğruluğu su götürmez ya da genel-geçer bir niteliğe sahip olamaz, 79 “İşte tüm bu nedenlerle “yorum”, alışıldık anlamıyla “analize” benzemeyip, bir tür “oyun”u andıran serbest bir alandır” (Kaplan, Neşe & Kaplan, Ali, 2007:114). Özetle, verili bir metni yapısöküme tabi tutmak, metnin kıyısında köşesinde hatta dışında kalmış semantik öğeleri gün yüzüne çıkarmamızı sağlarken, elde edilen parçalarla metnin yeniden üretimi amaçlanmaz. Yapısöküm sürecinin ardından elde edilen anlam ya da anlam bütünlükleri, ölümü ilan edilen metin tasarımcısını, anlamın yeniden üretilmesi sürecinde soyutlamakta, metinle okuyucuyu baş başa bırakmaktadır. Metnin yorumlanmasıyla ortaya çıkacak olan tüm çoklu- anlamlandırmalar, bütüncül ve sonlu bir anlamlandırma süreci olmaktan hayli uzaktır, bir diğer ifadeyle, yazarın aktardığı anlam okuyucununkiyle örtüşmemektedir. “Yazarın amaçladığı anlam okuyucunun algıladığına ikincildir (önemsizdir) (Erdoğan, İrfan, 2013). Anlam, okuyucu tarafından süreğen bir şekilde çoğaltılır, anlam bir nevi okuyucuya özeldir. 3.1.8 Evren Örneklem Araştırmanızın evrenini 2002 yılında yapılan genel seçimlerde kullanılan reklam kampanyaları, örneklemimizi ise Star, Sabah, Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gazetesi oluşturmaktadır. Bu gazetelerin ulaştığı toplam tiraj sayısı 1 522 996 olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma kapsamına yer alan gazetelerin haberleri 1 Ekim 2002 ile 5 Kasım 2002 tarihleri arasıyla sınırlandırılmıştır. Bu tarihler aralığında siyasetle ilgili toplam 808 adet haber ve reklama rastlanılmıştır. Araştırmada yer alan gazetelerin kapsama alınma seçim döneminde tiraj olarak diğer gazetelerden daha yüksek olmaları nedeniyle seçilmiştir. Gazetelerdeki reklamlar sayfa sayfa değerlendirilmeye alınmıştır. Bu yüzden bazı gazetelerde iki sayfa olarak görülen reklam ve haberler ayrı ayrı 2 reklam ya da haber olarak değerlendirilmiştir. 80 3.2. Araştırmanın Bulguları ve Bulguların Yorumlanması 3.2.1. 2002 Genel Seçimleri ve Genç Parti Seçim Kampanyaları Tablo 1: 2002 Kasım Genel Seçimleri Oy Oranları Ve Kullanılan Oy Sayıları PARTİ TOPLAM OY OY YÜZDESİ SAYISI GENÇ PARTİ 2.285.598 7.25 MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 2.635.787 8.36 ANAVATAN PARTİSİ 1.618.465 5.13 DOĞRUYOL PARTİSİ 3.008.942 9.54 CUMHURİYET HALK PARTİSİ 6.113.352 19.39 384.009 1.22 16.707.233 49.11 32.753.386 100 DEMOKRATİK SOL PARTİ DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER GENEL TOPLAM 81 2002 Genel seçimlerine genel bir bakışta iki partinin ülke barajı olan %10 Barajını geçtiğini görüyoruz. Bu partiler seçim sonucunda tek başına iktidara gelen ve araştırma kapsamında yer almayan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Ana Muhalefet görevini üstlenme şansını yakalayan Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. 1999 Genel Seçimleri sonucunda koalisyon kuran Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent Ecevit Başbakanlığında, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi’nin de yer aldığı hükümet 2002 seçimlerinde baraj altında kalarak meclisten kendilerini uzakta tutmuşlardır. Bunlar dışında Doğruyol Partisi’de yıllar sonra küçük bir oy oranıyla meclis dışında kalmıştır. Bu köklü partilerin almış olduğu oy oranlarına bakıldığında aynı orana yakın oy alıp meclis dışı kalan ancak başarılı sayılan yeni kurulmuş genç bir parti olan Genç Parti’dir. Genç Parti almış olduğu 2.285.598 oy ve %7.25’lik oranıyla tüm ülke de beklenmedik bir başarı sağlamıştır. Yaptığı mitinglerle rekor kırmayı başarmış ve medyanın gücünü kullanarak ülkede ses getirecek bir başarıya imza atmıştır. Genç Parti’nin Genel Başkanı Cem Uzan zaten daha önceden kazandığı medyatik duruşu seçimlerde de sergilemiş Genç Parti’den çok kendi adıyla bu oyların büyük bir kısmını aldığı söylenebilir. 1999 genel seçimlerinde başarılı olup barajı aşan tüm partiler bu seçimde baraj altında kalmışlardır. Bunun sebepleri arasında o dönem yaşanan ekonomik krizler ve depremlerdeki yetersiz çalışmalar gösterebilir. Partileri teker teker değerlendirmeye alırsak daha sağlıklı bir sonuç ortaya koyabiliriz. Demokratik Sol Parti bir önceki seçimin neredeyse 20 katı daha az oy alarak en büyük hezimeti gören siyasi parti olmuştur. Bunun baş sebebi hiç kuşkusuz dönemde yaşanan kriz olduğu söylenebilir. Ancak parti Genel Başkanı Bülent Ecevit’in sağlık problemleri seçmen üzerinde ikinci bir olumsuz etki yarattığı gerçeği de karşımıza çıkmaktadır. Dönemde gazetelere baktığımızda daha çok sağlık problemleri ve “Ecevit bırakıyor mu?” Soruları seçimde oy oranındaki düşüşteki diğer etkenler olarak düşünülebilir. Dönemin iktidar ortağı Milliyetçi Haraket Partisi iktidar ortağı olduğu 1999 Genel Seçimlerindeki oyunun hemen hemen yarısını bu seçimde alarak ülke barajının altında kalmıştır. Bu oy oranındaki düşüşün en baştaki sebebi yine 82 dönemde yaşanmış olan ekonomik krizler ve bu krizler neticesinde onarmaya yönelik çalışmalarının başarısız olması gösterebilir. Ancak MHP’nin oy oranındaki düşüşün bir diğer nedeni ise Abdullah Öcalan’ın idam cezasını kaldırılmasında imzasının bulunması gizli bir baş aktör olarak karşımıza çıktığı söylenebilir. Kendisini Merkez sağ hatta merkez partiler olarak nitelendiren Doğruyol Partisi ve Anavatan Partisi de basında yoğun bir şekilde yer almalarına rağmen seçmenin yeni bir alternatif olarak ve merkez parti olarak görmeye başladığı Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy kullanma eğilimi gösterdikleri düşünülebilir. Bunun yanında seçmenin değişimden yana olduğu da çok anlaşılır bir şekilde ortadır. Bu değişim iktidar değişimi ve Genel Başkan değişimleri olarak seçim sonuçlarında karşımıza çıktıkları söylenebilir. İşte böyle bir ortamda Cem Uzan da bir alternatif olma çabası içerisine girmiş ve hiç kimsenin beklemediği bir oy potansiyeline ulaştığı düşünülebilir. Bu seçimlerde GP adına, reklamcı Ali Taran ve ajansı ATCW tarafından GP lideri Cem Uzan merkezli bir kampanya yürütülmüştür. Milliyetçi ve popülist bir strateji üzerine inşa edilen kampanyada, Uzan Grubuna bağlı medya kuruluşları yoğun olarak kullanılırken, GP lideri Uzan düzenlediği 140 dolayında miting ile bu alanda bir rekor kırmıştır. Bir günde ortalama iki il veya ilçede halkın karşısına çıktığından buralara helikopterle giden Uzan’ın, miting yapacağı yerdeki hazırlıkları kendi grubuna bağlı halkla ilişkiler birimi üstlenmiştir. Miting görüntüleri 10 kamera tarafından kaydedilmiş ve miting ile ilgili görüntüler ve bilgiler, kendi grubuna bağlı 2 gazete, 2 dergi, 3 televizyon kanalı ve 7 radyo tarafından halka ulaştırılmıştır. Ayrıca, grubun elindeki mobil telefon operatörü Telsim tarafından, hangi il veya ilçede miting düzenleniyorsa, oradaki abonelere miting duyurusu ile ilgili kısa mesajlar çekilmiştir(Taşlıcalı,2002: 19). Cem Uzan mitinglerde her üç-dört cümlede bir, ünlemli tekrarlar yapılmıştır. “…mahvettiler, mahvettiler!, yeter, yeter!, …and içtik, and içtik!, vergi sıfır olacak, sıfır!, bilhassa bedava vereceğiz, bedava!” gibi tekrarlar vaadlerin ve kampanya mesajlarının akılda kalıcılığını artırmıştır. En önemlisi, yarı şaka yarı ciddi herkesin söyleme alıştığı parti sloganıdır. Diğer partilerin kendileriyle özdeşleşecek bir slogan 83 üretemediği bir ortamda “Açın Türkiye’nin önünü!, durduramazsınız!, Türkiye Geliyor!” sloganı imaj oluşturmada önemli bir etkiye sahip olmuştur (Bora, 2002:55). Cem Uzan’ın politik kampanyasının en önemli dinamiklerinden birisi hiç şüphesiz seçmenle yüz yüze diyalog olmuştur. Mitinglerinde insanların ellerine dokunması, onlarla hatıra fotoğrafı çektirmesi, seçmenlerinden kopuk bir izlenim veren diğer liderlerle karşılaştırıldığında önemlidir. Uzan'ın dokunması yapay bulunabilir, ama yine de etkili olmuştur. Bu liderin halkla yakınlığını ve halkın içine girmekten korkmayışını temsil etmektedir. “Türk insanının ‘dokunma’ ve ‘karşılıklı konuşmaya’ ne kadar önem verdiği dikkate alınırsa Cem Uzan’ın kampanyasındaki bu stratejisi başarı sağlamıştır. Cem Uzan’ı başarıya götüren ve imaj oluşturma yolunda bir başka önemli unsur, beden dilini çok iyi kullanmasıdır. Çünkü “Türkiye’de iletişim, diğer bir çok ülkede olduğu gibi, sözlerden çok beden üzerinde yoğunluk kazanmaktadır” . Yine kolları geriye doğru katlanmış, kravatsız Kennedy vari beyaz gömleğiyle “sade, şeffaf, genç ve dinamik lider”; ceketsiz ve sivil kostümüyle de “halka halktan biri” imajı verilmeye çalışılmıştır. Genç Parti’nin kuruluşundan bugüne sergilediği “lider partisi” kategorisinin ötesinde; tamamıyla bir “kişi parti” ile ya da “partileşmiş kişiyle” karşılaşıldığı söylenebilir. Mussolini’nin “Kara Ceketli”ler İtalya’sından belki de tek farkı, Cem Uzan’ın kendisinin kravatsız ve kolları yarıya kadar sıyrılmış beyaz bir gömleği tercih etmesinde yatmaktadır(Yaylagül, Dağtaş, Yıl Belirtilmemiş:487).Ecevit’in işçi kasketi, Demirel’in fötr şapkası, Özal’ın dolmakalemi gibi Uzan’ın da kısa sürede kitlelere benimsettiği kravatsız beyaz belli anlamlar taşımaktadır: “Kolları sıvalı, kravatsız ve yakası stilize bir şekilde kaykılmış beyaz gömlek önemli mesajlara sahiptir: Sade ve şık, ak-pak, genç, dinamik, atak, delikanlı… Kravatsız ve ceketsizliğiyle halka yakın, ama gömleğinin markalı, beyazlığıyla aynı zamanda öncü ve elit….” (Bora, 2002: 54-55). Partinin amblemine bakacak olursak; beyaz zemin üzerinde bulunan ve birbirine bakan iki kırmızı hilalin arasında duran kırmızı bir yıldızdan ibarettir. 84 Amblemde kullanılan öğeler, Türk bayrağı ve MHP amblemini çağrıştırdığından, partinin, ‘milliyetçi’ bir temel üzerine oturduğu ve bu kesime hitap ettiği izlenimini oluşturmuştur. "Milliyetçi Tavır", kampanya süresince gerek liderin konuşmalarına, gerekse partinin siyasal reklamlarına da yansımıştır. Yine partinin adı da özellikle seçilmiş ve birçok genç vekil adayları ile anlaşılmıştır. Bu isim aynı zamanda ilk defa oy kullanacak genç kitle üzerinde de kuşkusuz etkili olmuştur. Cem Uzan diğer partilerden farklı olarak sınır-ötesi propaganda bile yapmış ve dünyanın en büyük e-posta hizmeti veren kuruluşları arasında yer alan hotmail ve yahoo haber portalı aracılığıyla da propagandasını sürdürmüştü. Genç Parti’nin seçim kampanyalarını diğerlerinden ayırt eden en önemli özellik düzenleniş ve sunuluş biçimidir. Gerçekten de bu kampanya bir siyasi propaganda uzmanı tarafından değil de bir başarılı reklamcı tarafından hazırlanmıştır. Seçimlerden aldığı sonuç göz önüne alınırsa bu reklamın başarılı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Kullanmış olduğu bu reklamlar sayesinde tüm kitleleri hareket geçirme anlamında başarılı olunmaya çalışılmıştır. Genç partinin çok konuşulan ve en çok ön planda olan seçim reklamları şunlardır: “Mazot 1 YTL olacak”, “ÖSS ve Harçlar Kalkacak”, “Fındık 8 YTL Olacak”, “Emekliye 14 Maaş”, “Gıdada KDV Kalkacak”, “Bu İş Yürek İster”, “İssizlik Bitecek”, “Ezilenler İktidar Olacak”, “Önce Türk Milleti”, “Her işsize 350 YTL Maaş” “Mazot 1 YTL olacak” reklam propagandasında çiftçilere yönelik bir kampanya karşımıza çıkmaktadır. O dönemde çiftçilerin en büyük sıkıntıları pahalı olan mazot fiyatlarıydı. Gerekli araştırmalar ve çalışmalar sonucunda yapılan kampanya sayesinde belirli bir kitleyi etkilemede başarılı olunduğu görülmektedir. Çiftçiler dışında otobüs firmaları, Nakliye firmaları da etkilenmeye çalışıldığı söylenebilir. En genel anlamda ise dünyanın en pahalı yakıtının kullanıldığı düşünüldüğünde bütün seçmene yönelik bir seçim kampanyası olarak düşünmek yanlış olmaz. 85 “ÖSS ve Harçlar Kalkacak” reklam propagandasında gençlere yönelik bir kampanya karşımıza çıkmaktadır. ÖSS kampanyasıyla ve de partinin isminde de geçen "Genç" kelimesiyle ilk defa oy kullanacak genç kesim etkilenmeye çalışılmıştır. Yine aynı şekilde Harçların kalkacak olması kampanyasıyla Üniversite de okuyan genç kitlenin oyuna talip olunmaya çalışılmıştır. Bu dershaneler tarafından kötü karşılansa da farklı alanlarda dershane sahiplerine getireceği yenilik ve kolaylıklarla onlarında oyuna talip olduğu söylenebilir. Seçim dönemi değerlendirildiğinde üniversite sınavına başvuru 1500.000 kişi civarındayken, kazananlar yaklaşık olarak 350.000 kişi civarındadır. Üniversite sınavına giriş sınavının kaldırılması bu açıdan büyük bir kitle olan, yani üniversiteyi kazanamayan genç nesil olarak karşımıza çıktığı söylenebilir. “Fındık 8 YTL Olacak” kampanyası ile o dönemde fındık üreticilerinin yakındığı Fiskobirlik'in verdiği fındık fiyatların düşük olduğunu vurgulayıp, fındık üreticisinin yüzünü güldürmek ve oyuna talip olmak için yapılan bir reklam kampanyasıdır. Fiskobirlik’in o dönem alım fiyatı 1,5 Türk Lirası olarak karşımıza çıkmaktadır. Cem Uzan’ın vaadi olarak 8 Türk Lirası fiyatı fındık üreticilerinin devlet istediği rakamdan da fazladır. Bu anlamda düşündüğümüzde hem bölgesel hem de fındık üreticilerine yönelik bir reklam kampanyası olduğunu söyleyebiliriz. “Emekliye 14 Maaş” kampanyası ile ülkede emekli kesimin oylarına talip olunmaya çalışılmıştır. Günümüzde de gündemde yerini koruyan bu reklam kampanyası sayesinde ülkemizde büyük bir kesim olan emekliler üzerinde etkili olmaya çalışıldığı aşikardır. Dönemdeki ve günümüzde emekli olan insanların yaşam standartları çalıştıkları döneme nazaran hemen hemen yarı yarıya düşmektedir. Bu yüzden reklam kampanyasının emeklilerin en önemli problemi olduğunu söylemek yanlış olmaz. “Gıdada KDV Kalkacak” kampanyası ile tüm yurtta yaşayan insanlara yönelik bir reklam kampanyasıdır. Zorunlu tüketim malzemeleri olarak da tanımlayabileceğimiz gıda ürünleri üzerinden yapılan KDV’nin kaldırılması seçmenlerin daha ucuz bir şekilde gıda malzemelerini almalarını sağlayacak bir reklam kampanyası olduğu da söylenebilir. 86 “Her işsize 350 YTL Maaş” kampanyası ile ülkedeki işsiz sınıfın oyuna talip olunmaya çalışılmıştır. Bu sayede işsiz olan sınıfın en azından iş bulana kadar geçimini sağlamaya yönelik başarılı bir reklam kampanyası olduğunu söyleyebiliriz. Diğer reklam kampanyalarına baktığımızda düzenden memnun olmayan, iktidarı beğenmeyen ve devletin düzgün yönetilmediğini her mitingde vurgulayan “Açın Türkiye’nin önünü!, durduramazsınız!, Türkiye Geliyor!”sloganını kullanıp, milli duygulara sahip kitlelerin oylarına talip olduğunu gösteren reklam kampanyaları olduğu söylenebilir. Bu sayede reklamın kitleler üzerine etkili olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır. Konda Araştırma ve danışmanlık şirketinin yaptığı anketleri 3 Kasım seçimlerinden 2 ay öncesinden başlayacak şekilde 4 adet araştırma gerçekleştirdi. Bu araştırmalarda mevcut iktidarda olan koalisyon partilerinin baraj altında kaldığı, Ak Parti’nin iktidar olacağı, CHP’nin dışında da Cem Uzan’ın Genç Partisi’nin sadece barajı aşacağı gözüküyordu. 3 Kasım öncesi yapılan ilk 3 araştırmada Cem Uzan’ın oyu yükselmekte, hatta yüzde 18 bandına varmaktaydı. Ancak Hasan Cemal’in yazısında da belirttiği Tarhan Erdem’in ortaya koyduğu sebeplerden dolayı Genç Parti’nin oyu son araştırmada da beliren şekilde düşmeye başladı. Bu sebepler seçimler esnasında Cem Uzan'a yapılan suçlamalardır. 2002 seçimleri araştırmaların da gösterdiği gibi koalisyon partilerini parlamento dışında bırakan bir tablo ile sonuçlandı. Son araştırmada yüzde 15'lerden yüzde 9’a düşen Genç Parti’nin düşüşü sandığa kadar devam etti ve yüzde 7,25 oy alabildi. 87 3.2.2. Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tirajları Tablo 2: Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tiraj Sayıları GAZETE ADI EKİM 2002 KASIM 2002 TİRAJI TİRAJI STAR 407.682 383.688 SABAH 283.419 358.501 HÜRRİYET 426.074 431.955 CUMHURİYET 39.592 43.043 ZAMAN 242.368 305.809 Araştırmada yer alan gazetelerinin Ekim ve Kasım 2002 tarihlerindeki tirajları yukarıdaki tabloda gösterilmektedir. Bu gazeteler arasında Ekim ayında en çok tiraj yapan gazete 426.074 ile Hürriyet gazetesi olmuştur. Bu gazeteyi takiben Star gazetesi 407.682 lik tiraj ile ikinci durumda yer almaktadır. Aynı tirajların yakınlarına Kasım ayında da rastlanmıştır. En az tiraj yapan gazete 39.592 ile Cumhuriyet gazetesidir. Sabah ve Zaman gazeteleri seçim döneminde 200.000 tiraj bandındayken seçimlerden sonra 300.000’lere ulaşmıştır. Bu da seçim döneminde daha çok siyasi haber yapan gazetelerin okunduğunu gösterebilir. Cem Uzan’ın patronu olduğu Star gazetesi tirajlarda ikinci olması Genç Partinin daha fazla kitleye ulaşmasında etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz. Genel mana da bağımsız olan gazete seçim süresince bir parti gazetesi gibi tavır sergilemiştir. Bu gazetede yer alan haber ve reklamlarla okuyucu kitlelerine partilerini anlatma şansını bulmuşlardır. Star gazetesinin tirajları kuşkusuz Genç Parti’nin oy oranı üzerinde etkili olmuştur. 88 Gazetelerin hitap ettikleri kitlelerin değişiklik gösterdiği söylenebilir. Zaman gazetesi muhafazakar olarak kabul gören bir kitleye hitap etmekte aynı zamanda da bir dini cemaatin gazetesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyet gazetesi ile ülkemizde “solcu” olarak nitelendirilen ancak aydın kesiminde okuduğu bir kitleye sahip gazete olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma kapsamında yer alan diğer gazetelere baktığımızda daha orta da ve magazinsel haberlere yer verdiği düşünebilir. Bu yüzden de partilerin gazetelerde yer alma oranları gazetelere göre değişiklik göstermektedir. 3.2.3. Gazetelerde Genel Olarak Partilerin Yer Almaları Tablo 3: Gazetelerde Partilerin Yer Alma Oranları PARTİ SAYISI YÜZDESİ GENÇ PARTİ 133 16.46 MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 117 14.48 ANAVATAN PARTİSİ 99 12.25 DOĞRUYOL PARTİSİ 79 9.77 CUMHURİYET HALK PARTİSİ 102 12.62 DEMOKRATİK SOL PARTİ 60 7.42 DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER 218 26.98 GENEL TOPLAM 808 %100 89 Yukarıdaki tablo 2002 seçimlerinde yer alan siyasi partilerin seçim ve sonrası olan 1 Ekim 2002 tarihinden 5 Kasım 2002 tarihine kadar olan dönemde haber ve reklam olarak gazetelerde ne kadar yer bulduklarını gösteren tablodur. Bu tarihler arasında reklamların etkili olduğu düşünülmüştür. Tabloyu incelediğimizde Genç Parti seçmiş olduğumuz gazetelerde 133 yer bulma ile %16.46 lık bir yüzdeye sahiptir. Milliyetçi Hareket Partisi 117 haber ve reklam ile %14.48 lik bir yüzdeye sahip olmuştur. Anavatan Partisi 99 yer bulma ile 12.25 Doğruyol Partisi ise 79 yer bulma ile %9.77 yer bulma imkanına sahip olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi 102 yer bulma ile 12.62, Demokratik Sol Parti ise 60 yer bulma ile %7.42 lik yüzdeye sahiptirler. Diğer partiler ise 218 yer bulma ile %26.98 lik bir yüzdeye sahip olmuşlardır. Tabloya genel bir bakış yaptığımızda Genç Parti’nin %16.46 lık oranla diğer araştırma yapılan partilere göre gazetelerde daha fazla yer bulduğunu söyleyebiliriz. Bunun sebepleri arasında Cem Uzan’ın bir medya patronu olması gösterilebilir. Aynı zamanda yapmış olduğu miting sayıları ve seçim kampanyaları da bunda etkisini gösterdiği düşünülebilir. Yapılan haber ve reklamların genelinde ön planda olan ise parti genel başkanı Cem Uzan’dır. Gerek başlıklarda gerekse fotoğraflarda sürekli ön plana çıkarılmıştır. Araştırmamızın ilerleyen kısımlarında bunu daha net bir şekilde gösterme imkanı bulunacaktır. Genç partinin ardından gelen parti ise bu seçimlerde miting yerine reklam vermeyi tercih eden Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. 3. Sırada yer alan ve birçok seçimde reklama daha çok önem veren parti ise Anavatan Partisi olmuştur. Tablo da 808 yer bulmadan büyük bir kısmı 218 yer bulmayla oluşturan diğer partiler ve genel haberlerde ise siyasi haber niteliği taşıyan ve araştırma dışında kalan partilerin tümünün oluşturduğu kısımdır. Araştırma kapsamına alınan diğer partilere bakacak olursak en az yer bulan parti Demokratik Sol Parti olmuştur. Bunun en büyük nedeni partinin genel başkanı olan Bülent Ecevit’in geçirmekte olduğu sağlık problemleri gösterilebilir. Dönemin iktidar ortağı Anavatan Partisi daha önceki seçimlerde de olduğu gibi reklam ve habere önem verdiğini anlamak mümkündür. Doğruyol Partisi ise reklama çok önem 90 vermeden daha çok haberlerde yer bulmuştur. Kasım seçimlerinde ana muhalefetlik görevinin verildiği Cumhuriyet Halk Partisi ise 102 yer bulmanın içinde daha çok haberlerde yer almıştır. Tablo 4:Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerdeki Haberlerin Sayısı PARTİ HABER SAYISI YÜZDESİ GENÇ PARTİ 83 13.74 MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 69 11.42 ANAVATAN PARTİSİ 49 8.11 DOĞRUYOL PARTİSİ 68 11.25 CUMHURİYET HALK PARTİSİ 86 14.23 DEMOKRATİK SOL PARTİ 43 7.11 DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER 206 34.10 GENEL TOPLAM 604 %100 Araştırma kapsamında yer alan gazetelerde 604 adet siyasi habere yer verilmiştir. Bu haberlerden yapılacak olan seçimlerde ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi %14.23 oranında haberlerde kendine yer bulmuştur. Yeni kurulmuş bir parti olarak Genç Parti ise %13.74’lük oranı ile Cumhuriyet Halk Partisinin ardından en çok yer bulan ikinci parti olarak karşımıza çıkmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi ise %11.42’lik oranla üçüncü en çok yer bulan partidir. Merkez partiler olarak kendini nitelendiren partilerin oranındaki azlık ikiye bölünmüşlükten ve aynı düşünceleri savunduklarından kaynaklndığı düşünülebilir. Aynı şekilde Demokratik Sol Partinin yer alma oranında en düşük seviye de olması 91 Genel Başkan Bülent Ecevit’in sağlık problemleri nedeniyle seçim çalışmalarında çok aktif yer almaması gösterilebilir. ANAP ve DYP genel olarak haberlerde yaptıklarını mitinglerle karşımıza çıkmaktadır. Haber başlıkları ise en iyisinin kendileri olduğunu anlatma çabasıdır. Bunun yanında diğer partileri karalama politikaları izlediğini gösteren haber başlıkları da görülmektedir. MHP’nin haber başlıklarına baktığımızda istikrardan yana başlıklar karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında Milliyetçiliği ifade edecek ideolojik başlıklar ve konuşmalar yaptığı da görülmektedir. Aynı zamanda birçok başlıkta da Merkez sağ vurgusu yapılmaya çalışılmıştır. CHP’nin ise başlıkları genel anlamda tek başına iktidarlık üzerine ve DSP’nin oyları kazanmak amaçlı alternatif olduklarını vurgulayıcı nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Genç Parti siyasi arenaya yeni girmiş bir parti olarak haberlerde kendine bu kadar yer bulması tabiki seçim sürecinde yapmış olduğu kampanyalar ve medya sahibi olmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bunların yanında o dönemde medya da kendine çok fazla yer bulma şansını yakalayan Genç Parti genel başkanı Cem Uzan da bunda etkili olmuştur. Genç Parti ile ilgili haber başlılarında genelde parti genel başkanı Cem Uzandan alıntı yapılarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da partiden çok Cem Uzan’ın ön planda olduğunu gösteren kanıtlardan sayılabilir. Tablo 5: Araştırmada Yer Alan Gazetelerde Bulunan Reklamların Sayısı 92 PARTİ REKLAM SAYISI YÜZDESİ GENÇ PARTİ 50 %24.50 MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ 48 %23.52 ANAVATAN PARTİSİ 50 %24.50 DOĞRUYOL PARTİSİ 11 %5.39 CUMHURİYET HALK PARTİSİ 16 %7.84 DEMOKRATİK SOL PARTİ 17 %8.33 DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER 12 %5.88 204 %100 GENEL TOPLAM Araştırma kapsamına aldığımız gazetelerde toplam 204 adet reklama yer verildiği görülmüştür. Bunlardan aynı oranda %24.50’lik kısımlarını paylaşan iki parti Genç Parti ve Anavatan partisi en çok yer alan partiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki partinin ardından %23.52’lik bir oranla Milliyetçi Hareket Partisi yer almaktadır. Bu üç parti reklam sayısı olarak diğer partilere büyük oranda fark atmışlardır. ANAP reklamlarında genelde geleceğe yönelik sloganlar kullanmış bunun yanında diğer partilerden farklı olduğunu anlatmaya çalışan sloganlar hatta bazıların da diğer partileri yerici sloganlar kullandığı görülmüştür. Bunların yanında hükümet ortağı olarak istikrarın devam etmesini vurgulayan reklamları da yer almaktadır. MHP genel siyasi politikalarında bu seçimlerde daha çok medya da yer alma kararı aldığı ile ilgili haberler zaten gazetelerde yer bulmuştur. Bu anlamda mitinglerden çok gazete reklamlarıyla seçmenlere seslenme fırsatı bulacağını düşünmüştür. Parti ideolojisi doğrultusunda reklamlarda Milliyetçilik ve istikrarın tek başına MHP iktidarı ile gerçekleşeceği vurgulanmaya çalışıldığı söylenebilir. Sol parti olarak 93 nitelendirilen partiler reklamlarda kendilerine çok yer bulamadıklarının nedeni medyada daha çok haber olarak yer almalarından kaynaklandığı söylenebilir. Genç Parti gazetelerdeki reklamlarında diğer partilere yazıların sayfalardaki kapladığı alan hesaplandığında çok büyük bir üstünlük sağladığı görülmektedir. Gerek kullandığı reklam kampanyaları gerekse sloganlarıyla 2002 seçimlerine damga vurmayı başardığı söylenebilir. Bu reklamlar arasında en etkileyicisi olarak karşımıza çıkan ve araştırma yapılan gazetelerde yer alan Bütün Milletvekilleri adaylarının isimlerinin yazdığı ve 2 tam sayfa yer bulan reklam kampanyasının olduğunu söylemek yanlış olmaz. 3.2.4. Gazetelere Göre Partilerin Yer Bulma Oranları Araştırmanın bu kısmında hangi gazete de hangi partinin ne kadar yer bulduğunun cevabı verilmeye çalışılmıştır. Tablo 6: Star Gazetesi Yer Alan Siyasi Reklam Ve Haberler SİYASİ PARTİ HABER REKLAM TOPLAM YÜZDE GENÇ PARTİ 67 16 83 47.97 MİLLİYETÇİ HAREKET 13 12 25 14.45 ANAVATAN PARTİSİ 1 0 1 0.57 DOĞRUYOL PARTİSİ 11 0 11 6.35 CUMHURİYET HALK 11 0 11 6.35 5 0 5 2.89 31 3 34 19.65 142 31 173 %100 PARTİSİ PARTİSİ DEMOKRATİK SOL PARTİ DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER GENEL TOPLAM Star gazetesinde yer alan haber ve reklamları gösteren yukarıdaki tabloda toplam 173 adet haber ve reklam yapıldığı görülmektedir. Bunların %47.97 lik kısmı 94 GP’ye aittir. MHP % 14.45 , ANAP %0.57, DYP %6.35, CHP %6.35, DSP %2.89, diğer partiler genel haberler ise %19.65 ini oluşturmaktadır. Gazetede yer alan en büyük kısmı, medyanın da sahibi olduğu parti büyük bir oranla 83 haber ve reklamla GP olmuştur. GP’yi sırasıyla MHP %14,75 oranla takip etmiş, %6,35 oranlar alan iki parti DYP ve CHP takip etmişlerdir. Gazetede partilere verilen reklam sayılarına bakıldığında ilk sırayı 16 reklam veren GP almaktadır. GP’nin ardından MHP 12 adet reklam vermiştir. Toplam 31 reklamın yer aldığı gazetede diğer partiler kendilerine ancak 3 reklamda yer bulmuşlardır. Dönemin partilerinden olan ANAP, DYP, DSP, CHP’nin bu gazetede reklamlarına rastlanmamıştır. Yukarıdaki tablo ve açıklamalardan da çok açık bir şekilde anlaşılacağı gibi Star gazetesi neredeyse bu medyanın patronu olan Cem Uzan ve Genel Başkanı olduğu GP’ye yanlı haber yaptığını söylemek yanlış olmaz. Bu gazete yer alan haber ve reklamların tamamına yakını tam sayfa olarak karşımıza çıkmıştır. Cem Uzan ve Genç parti dün ne yapmış ise ertesi gün bu gazetenin manşetinde ve seçim dönemine yakın bir tarihte oluşturulmuş bir sayfa olan “Derin Haber” başlıklı sayfada yer bulmuştur. Gazetede en çok kendine yer bulan MHP’de diğer partilerden ayrı bir değere sahip olduğu görülmüştür. Tablo 7: Sabah Gazetesi Haber Ve Reklam Sayıları SİYASİ PARTİ HABER 95 REKLAM TOPLAM YÜZDE GENÇ PARTİ 7 13 20 11.29 MİLLİYETÇİ HAREKET 14 13 27 15.25 ANAVATAN PARTİSİ 14 16 30 16.94 DOĞRUYOL PARTİSİ 13 3 16 9.03 CUMHURİYET HALK 15 3 18 10.16 DEMOKRATİK SOL PARTİ 12 5 17 9.60 DİĞER PARTİLER VE GENEL 47 2 49 27.68 122 55 177 %100 PARTİSİ PARTİSİ HABERLER GENEL TOPLAM Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere Sabah gazetesinde toplam 177 haber ve reklama yer verilmiştir. Araştırma kapsamında yer alan partilere bakıldığında en çok yer almayla ilk sırayı Anavatan partisi %16.94 oranla almıştır. Anavatan Partisini sırasıyla Milliyetçi Hareket Partisi %15.25 ve Genç Parti %11.29 ile gazete de ikinci ve üçüncü olarak yer bulmuşlardır. Genç Parti’nin gazete de yer alma oranına baktığımızda 21 adet haber ve reklam verdiğini görmekteyiz. Bunlardan 12 tane reklam olarak 8 tanesi ise gazete haberi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazete de yer alan haber başlıklarına baktığımızda olumsuz tek haber dışında parti üzerinden değil de daha çok Cem Uzan üzerinden politika izlendiğini anlamak mümkündür. Yayın anlayışı olarak kendisini gerek hükümet ve iktidar gerekse diğer partiden uzakta ve sadece okuyucu kitlesine göre yapan bir gazete olarak değerlendirilebilecek sabah gazetesinde her siyasi partiye aynı oranda yer verme çabası partiler arasındaki oranlarda uçurum olmamasından anlamak mümkündür. Kendisini Türkiye’nin partisi olarak gören ve merkez sağ partisi olduğu düşünülen ANAP, MHP ve GP bu gazete de kendilerine biraz daha fazla yer bulmuşlardır. Anavatan partisini gazetede ön plana çıkaran yazı türü reklamlar olarak karşımıza çıkmaktadır. 96 Milliyetçi Hareket Partisi’nin gazetedeki oranına bakıldığında ilk başta belirtildiği gibi miting yerine reklamlara ve gazetelerde yer bulmaya zaman harcadığını söylemek mümkündür. Bu doğrultuda Sabah gazetesi ve ilerde diğer tablolarda görülebileceği gibi parti o dönem seçim yatırımların büyük bir kısmını reklamlara ayırmış ve araştırma kapsamına aldığımız gazetelerde birbirine yaklaşık oranlar ve sayılarda yer bulmuştur. Sabah gazetesinin toplam 55 reklama yer vermiştir. Bu reklamlardan 16 tanesi ANAP vererek en yüksek reklam veren parti olmuştur. GP ve MHP 13’ er adet reklam vererek ANAP’ı takip etmişlerdir. Bu partiler dışında kalan partiler çok az oranda reklam vermişlerdir. Genç Parti’nin vermiş olduğu reklam sayısına bakıldığında; bunun yeni kurulmuş ve ilk defa seçime girmiş bir parti için sabah gazetesinde çok iyi bir oran olduğu söylenebilir. Tablo 8: Hürriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar SİYASİ PARTİ HABER REKLAM TOPLAM YÜZDE GENÇ PARTİ 1 9 10 %6.84 MİLLİYETÇİ HAREKET 8 12 20 %13.69 ANAVATAN PARTİSİ 10 21 31 %21.23 DOĞRUYOL PARTİSİ 14 7 21 %14.38 CUMHURİYET HALK 19 5 24 %16.43 9 4 13 %8.90 25 2 27 %18.49 86 60 146 %100 PARTİSİ PARTİSİ DEMOKRATİK SOL PARTİ DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER GENEL TOPLAM Hürriyet Gazetesinde haber ve reklam olarak siyasi partiler 146 kez kendilerine yer bulmuşlardır. Bu yer bulmaların 86 haber, 60 ise reklam olarak yer almıştır. Siyasi partiler içerisinde Anavatan Partisi Sabah Gazetesinde olduğu gibi %21.23’lük bir oranla en çok yer bulan siyasi parti olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi de %16.43’lik oranla ikinci parti olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğruyol 97 Partisi ise %14.38’lik bir oranla Cumhuriyet Halk Partisi’nin ardından üçüncü sırada gazete de yer bulmuştur. Araştırma kapsamına aldığımız gazeteler arasında Tirajı en yüksek gazete olan Hürriyet gazetesinde Anavatan partisi ve Doğruyol Partisi gibi partilerin ağırlıklı bir şekilde yer bulmaların sebebi okuyucu kitlelerinden kaynaklandığı düşünülebilir. Çünkü Hürriyet gazetesinin genel yayın ilkelerine bakıldığında hiçbir siyasi oluşum ya da ideoloji adına yayın yapmadığını görülebilir. Gazete daha çok ticari amaçlı yayın yapan bir yayın olduğu söylenebilir. Anavatan Partisi genel toplamdaki üstünlüğünü vermiş olduğu 21 reklam ile dedevam ettirmiştir. Bu partiyi reklamlara önem veren parti olarak karşımıza çıkan Milliyetçi Hareket Partisi 12 reklam verme ile takip etmiştir. Reklam verme de 3. sırayı Genç Parti 9 reklam ile almıştır. Diğer partiler arasında Doğruyol Partisi 7 reklam vererek araştırma kapsamında yer alan diğer gazetelere göre bu gazete de daha çok reklam satın almıştır. Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokratik Sol Parti birbirlerine yakın oranda reklam vermiş ve en az veren partiler arasında yer almıştır. Genç Parti’nin bu gazetede kendine istediği oranda yer bulamadığını söylenebilir. Yer aldığı %6.84’lük oranın içinde sadece 1 haberde kendine yer bulmuştur. Kalan 9 yer bulma verilen reklamlardan oluşmaktadır. Hürriyet Gazetesi tarafsız davranışını yine kendisi gibi bir medya sahibi bir siyasi parti için bozmadığı da söylenebilir. Tablo 9: Cumhuriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklam Sayısı SİYASİ PARTİ GENÇ PARTİ MİLLİYETÇİ HAREKET HABER 3 13 PARTİSİ 98 REKLAM TOPLAM 6 9 0 13 YÜZDE %7.37 %10.65 ANAVATAN PARTİSİ 7 4 11 %9.01 DOĞRUYOL PARTİSİ 10 0 10 %8.19 CUMHURİYET HALK 20 4 24 %19.67 DEMOKRATİK SOL PARTİ 10 4 14 %11.47 DİĞER PARTİLER VE GENEL 41 0 41 %33.60 104 18 122 %100 PARTİSİ HABERLER GENEL TOPLAM Yukarıdaki tabloda Cumhuriyet gazetesinde siyasi partilerin toplamda 122 tane haber ve reklama yer verildiğini gösterilmiştir. Bunlardan %19.67 lilk oranı Cumhuriyet Halk Partisi’ne ait ve en yüksek yer alma da bu partiye aittir. Ardından sırasıyla %11.67’lik oranla Demokratik Sol Parti ve 10.65 ile Milliyetçi Hareket Partisi gelmektedir. Cumhuriyet gazetesindeki haber sayılarının araştırma kapsamında yer alan partiler açısından düşünüldüğünde gazetenin sol parti olarak nitelendirilen partilere daha çok yer verdiğini söylenebilir. Bunu da iki partinin %31.34’lik oranda yer bulmasından anlamak mümkündür. Gazetenin genel haberlerinden de seçim dönemi olsun daha önceki dönemler olsun bu siyasi partilere yakın haberler yapıldığı değerlendirilebilir. Gazete de daha çok haberler yer bulmuştur. Bu haberlerin çoğu yanlı olmayan haberler olarak karşımıza çıkmaktadır. MHP’nin 13 haber sayısı ile ikinci parti olarak çıkmasından anlamız mümkün olabilir. Ancak MHP’nin yer almalarına baktığımızda sadece haberlerde yer aldığını görebilmekteyiz. Doğruyol ve Anavatan partilerine baktığımızda ise sadece 4 adet ANAP reklamlarına rastlanmış DYP’ye ait reklama yer verilmemiştir. Bu bağlamda iki partinin toplamı 17 haber ile iki parti daha çok haber olarak kendine gazetede yer bulmuştur. Gazete’nin kendi yansıttığı siyasi ideoloji ve kendine yakın olan partileri gazetede çıkan reklamlardan görüldüğü değerlendirilebilir. Gazetede yer alan 19 tane reklamın çoğunluğunu Genç Parti ve sol parti olarak değerlendirilen partilerin 99 oluşturduğu söylenebilir. Ancak sol partilere verilen reklamların Gazete sayfalarına oranına baktığımızda bu partilerin üstünlüğü görülmektedir. Genç Parti’nin Cumhuriyet Gazetesinde yer alma oranı %7.37 ‘dir. Genç Parti bu oranla gazete de en az yer bulan parti olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazetedeki haber başlıklarına baktığımızda bir olumsuz haber hariç olumlu bahsedildiği söylenebilir. Zaten gazete de 3 tane haberi bulunmaktadır. Genç Parti’nin daha çok bu gazete de reklamlarla yer bulmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda 6 reklam ile en çok reklam veren partide Genç Parti olarak görülmektedir. Tablo 10: Zaman Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar SİYASİ PARTİ HABER GENÇ PARTİ REKLAM TOPLAM YÜZDE 5 6 11 5.78 21 11 32 16.84 ANAVATAN PARTİSİ 13 13 26 13.68 DOĞRUYOL PARTİSİ 20 1 21 11.05 22 3 25 13.15 9 2 11 5.78 59 5 64 33.68 149 41 190 %100 MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ CUMHURİYET HALK PARTİSİ DEMOKRATİK SOL PARTİ DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER GENEL TOPLAM Zaman gazetesinde yer alan siyasi haber ve reklamların toplamı 190 tanedir. Bunların %16.84 ‘lük kısmını kapsayan Milliyetçi Hareket Partisi kendine en çok yer bulan parti olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma kapsamına alınan partilerden olan Anavatan Partisi %13.68 lik oranla ikinci parti olarak karşımıza çıkmıştır. Anavatan Partisinden sadece bir yer alma farkıyla üçüncü olarak Cumhuriyet Halk Partisi kendisine %13.15’lik bir oranda yer bulmuştur. İlk çıktığı dönemden beri 100 belirli bir dini gruba hizmet etmekte olan gazete de her zaman siyasi haberlere yer bulmanın mümkün olduğu söylenebilir. Gazetede fazla yer bulan ilk iki parti ve araştırmaya dahil etmediğimiz muhafazakar partileri değerlendirmeye aldığımızda yarıdan fazla haberin sadece muhafazakar partilere ait olduğunu söylenebilir. Yine o dönem CHP’de başlayan değişim ve Milletvekilleri adayları arasında yer bulan muhafazakar insanlar CHP’nin daha çok yer bulmasında etkili olduğu söylenebilir. Gazeteye verilen reklamlara baktığımızda; vermiş olduğu 13 reklam ile Anavatan partisi ilk sırada yer aldığı görülmüştür. Bu partiyi 11 reklam veren Milliyetçi Hareket Partisi yer almaktadır. Genç Parti vermiş olduğu 6 reklam ile üçüncü sırada kendine yer bulmuştur. Genç Parti %5.78’lik oranla Zaman Gazatesi’nin en az yer alan iki partisinden biri olarak görülmektedir. Bu oranın karşılığı olan 11 yer bulmadan 5’İ haber 6’sı reklam olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazete de yer alan haber başlıklarına bakıldığında daha çok ön planda olanın Cem Uzan olduğunu değerlendirilebilir. Cem Uzan’ın her gazete de olduğu gibi kendisinin haber yapılması hiç kuşkusuz Genel Başkanı olduğu Genç Parti’den daha çok tanınmış bir obje olduğundan dolayı ön planda olduğu söylenebilir. 3.3. Genç Parti’ye Ait Veriler Tablo 11. Genç Parti’nin Gazetelerde Yer Alan Haberlerinin Sayısı ve Sayfadaki Yüzdelik Oranı. GAZETE ADI HABER YÜZDELİK SAYISI ORAN 67 %80.72 SAYFADA YER ALMA YÜZDELİK ORAN STAR GAZETESİ 101 %63.1 SABAH GAZETESİ 7 %8,43 %3 HÜRRİYET GAZETESİ 1 %1,20 %0,2 CUMHURİYET 3 %3,61 %0,3 ZAMAN GAZETESİ 5 %6,02 %0,8 TOPLAM 83 %100 %67,4 GAZETESİ Yukarıdaki tablo, Genç Parti’nin araştırma kapsamına alınan gazeteler toplam ne kadar habere yer verildiğini ve gazete sayfalarındaki yer almanın yüzdelik oranını göstermektedir. Genç Parti gazetelerin haberlerinde 83 kez kendine yer bulmuştur. Bunlardan 67 tanesi %80,72’lik oran ile Genç Parti Genel Başkanın sahibi olduğu Star Gazetesinde yer almıştır. Sabah gazetesinde Genç Parti’nin 7 haberine yer verilerek ikinci gazete olmuştur. Araştırma kapsamına alınan diğer gazetelerde daha az yer bulmuştur. Hürriyet Gazetesinde sadece tek habere yer verilmiştir. Gazetelerdeki sayfaların yüzdelik oranına bakıldığında haber olarak Genç Parti %67,4 oranında bir yüzdelik yakaladığı görülmüştür. Bu yüzdelik oranın oluşmasında en büyük oranı %63,1’lik oranla Star Gazetesi olmuştur. Genç Parti’nin yukarıdaki tablolardan da anlaşılacağı gibi Star Gazetesinde kendine diğer gazetelerden 10 kata yakın bir şekilde daha fazla yer bulduğu söylenebilir. Sayfada yer alma oranlarına bakıldığında da hemen hemen tüm sayfalardan yarıdan fazla yer bulduğu anlaşılabilmektedir. Tablo 12.Genç Parti’nin Gazetelerdeki Reklam Sayısı ve Sayfada Yer Alma Yüzdelik Oranı GAZETE ADI SAYFADA YER ALMA REKLAM YÜZDELİK SAYISI ORAN STAR GAZETESİ 16 %32 %11,1 SABAH GAZETESİ 13 %26 %8,9 YÜZDELİK ORAN 102 HÜRRİYET GAZETESİ 9 %18 %6,1 CUMHURİYET GAZETESİ 6 %12 %2,7 ZAMAN GAZETESİ 6 %12 %3,8 TOPLAM 50 %100 %32,6 Yukarıdaki tablo, Genç Parti’nin araştırma kapsamında yer alan gazetelerde ne kadar reklam verdiği ve bu reklamların sayfalarda ne kadar yüzdelik oran kapladığını gösteren bir tablodur. Gazetelere Genç Parti toplam 50 tane reklam vermiştir. Bunlardan 16 tanesi %32’lik oranla Star Gazetesine aittir. Star gazetesini 13 tane reklam %26’lık oranla Sabah gazetesi takip etmektedir. Sayfalarda yer almanın yüzdelik oranlarına bakıldığında Star Gazetesinin üstünlüğü %11,1’lik oranda açıkça ortada olduğu değerlendirilebilir. Yine aynı şekilde Sabah Gazetesi %8,9’luk oranla takip etmiştir. Genç Parti’nin vermiş olduğu reklamlara bakıldığında belirli gruplara yayın yapan gazetelerde en az yer aldığı görülmektedir. Tarafsız ve ticari amaç güden bir gazete olan Hürriyet Gazetesinde de 9 Reklam verilerek geniş kitlelere ulaşılmaya çalışıldığı değerlendirilebilir. Tablo 13. Genç Parti’nin Gazetelerde Hangi Sayfalarda Yer Aldığı GAZETENİN ADI YAZININ TÜRÜ YAZININ GAZETEDEKİ YERİ Star Gazetesi Haber Birinci Sayfa 17 12,8% İç Sayfalar 50 37,6% Total 67 50,4% İç Sayfalar 16 12,0% Total 16 12,0% Birinci Sayfa 17 12,8% İç Sayfalar 66 49,6% Reklam Total 103 SAYISI YÜZDESİ Total Sabah Gazetesi Haber Reklam Total Hürriyet Gazetesi Haber Reklam Total Cumhuriyet Gazetesi Haber Reklam Total Zaman Gazetesi Haber Reklam Total Total Haber Reklam 83 62,4% İç Sayfalar 7 5,3% Total 7 5,3% Birinci Sayfa 1 0,8% İç Sayfalar 12 9,0% Total 13 9,8% 1 0,8% İç Sayfalar 19 14,3% Total 20 15,0% İç Sayfalar 1 0,8% Total 1 0,8% İç Sayfalar 9 6,8% Total 9 6,8% İç Sayfalar 10 7,5% Total 10 7,5% İç Sayfalar 3 2,3% Total 3 2,3% İç Sayfalar 6 4,5% Total 6 4,5% İç Sayfalar 9 6,8% Total 9 6,8% İç Sayfalar 5 3,8% Total 5 3,8% Birinci Sayfa 1 0,8% İç Sayfalar 5 3,8% Total 6 4,5% Birinci Sayfa 1 0,8% İç Sayfalar 10 7,5% Total 11 8,3% Birinci Sayfa 17 12,8% İç Sayfalar 66 49,6% Total 83 62,4% 2 1,5% İç Sayfalar 48 36,1% Total 50 37,6% Birinci Sayfa Birinci Sayfa 104 Yukarıdaki tablo Genç Parti’nin gazeteler de yer alan haber ve reklamlarının hangi sayfada yer aldığı göstermektedir. Toplam 133 yer almanın 19 tanesi birinci sayfada, 114 tanesi ise iç sayfalarda kendine yer bulmuştur. 19 tane birinci sayfada yer almanın 2 tanesi reklamlarda, 17 tanesi ise haberlerde yer almıştır. İç sayfalara bakıldığında 66 tanesi haber olarak, 48 tanesi ise reklam olarak değerlendirilmiştir. Star gazetesine baktığımızda toplam 83 yer almanın 17 tanesi birinci sayfada yer almış ve bunlardan 16 tanesi manşetten verilmiş, kalan 1 tanesi ise sürmanşet olarak verilmiştir. Birinci sayfada yer alan bütün yazıların türü haber olarak karşımıza çıkmıştır. İç sayfalarda yer alan 66 yazının 50 tanesi haber kalan 16 tanesi ise reklam olarak bulunmuştur. Star gazetesinin tutumu Genç Parti’nin adı reklama olmasa da genelde haberler üzerinden reklamını yaptığını göstermektedir. Gazete de yer alan başlıklara bakıldığında Cem Uzan’ın reklamlarda kullandığı başlıkları bile haber olarak gazete de birinci sayfada kendine yer bulduğu görülmüştür. Sabah gazetesine bakıldığında toplam 20 yer bulmanın sadece 1 tanesi birinci sayfada yer almıştır. Birinci sayfada Genç Parti’nin reklamı boy göstermiştir. İç sayfalarda yer alan 19 yazının 7 tanesi haber kalan 12 tanesi reklam olarak karşımıza çıkmıştır. Diğer 3 gazeteye baktığımızda ise sadece zaman gazetesinde birinci sayfada 1 kez yer aldığını görmekteyiz. Bu da reklam kullanımı olarak karşımıza çıkmıştır. Zaman gazetesinin iç sayfalarında yer alan yazıların 5 tanesi reklam diğer 5 tanesi ise haber olarak görülmüştür. Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde Genç Parti’nin kendine birinci sayfada yer bulamadığı görülmüştür. Bu sonucunda gazetelerin ideolojik yapılarından kaynakladığını söylenebilir. Tablo 14. Gazetelerdeki Haber ve Reklamlarda Fotoğraf Kullanımını GAZETENİN ADI YAZININ TÜRÜ YAZININ GAZETEDEKİ YERİ Star Gazetesi Haber Birinci Sayfa 17 12,8% İç Sayfalar 50 37,6% Total 67 50,4% İç Sayfalar 16 12,0% Total 16 12,0% Reklam 105 SAYISI YÜZDESİ Total Sabah Gazetesi Haber Reklam Total Hürriyet Gazetesi Haber Reklam Total Cumhuriyet Gazetesi Haber Reklam Total Zaman Gazetesi Haber Reklam Total Total Haber Reklam Birinci Sayfa 17 12,8% İç Sayfalar 66 49,6% Total 83 62,4% İç Sayfalar 7 5,3% Total 7 5,3% Birinci Sayfa 1 0,8% İç Sayfalar 12 9,0% Total 13 9,8% 1 0,8% İç Sayfalar 19 14,3% Total 20 15,0% İç Sayfalar 1 0,8% Total 1 0,8% İç Sayfalar 9 6,8% Total 9 6,8% İç Sayfalar 10 7,5% Total 10 7,5% İç Sayfalar 3 2,3% Total 3 2,3% İç Sayfalar 6 4,5% Total 6 4,5% İç Sayfalar 9 6,8% Total 9 6,8% İç Sayfalar 5 3,8% Total 5 3,8% Birinci Sayfa 1 0,8% İç Sayfalar 5 3,8% Total 6 4,5% Birinci Sayfa 1 0,8% İç Sayfalar 10 7,5% Total 11 8,3% Birinci Sayfa 17 12,8% İç Sayfalar 66 49,6% Total 83 62,4% 2 1,5% İç Sayfalar 48 36,1% Total 50 37,6% Birinci Sayfa Birinci Sayfa 106 Yukarıdaki tabloda Genç Parti’nin gazetelerde yer alan haber ve reklamlarında fotoğraf kullanımı gösterilmiştir. Genç Parti gazetelerde yer aldığı 133 haber ve reklamın 96’sı fotoğraflı 37’si fotoğrafsız yer almıştır. Buradan büyük oranda haber ve reklamlarda fotoğrafın kullanıldığını söylenebilir. Star Gazetesinde yer alan 83 yazısından 73’ü fotoğraflı sadece 10 tanesi fotoğrafsız olarak ortaya çıkmıştır. Buradan da yazıların daha etkileyici olmasında görsellik de katıldığını söylenebilir. Star gazetesinde yer alan 67 haberin tamamında fotoğraf kullanılmıştır. Star gazetesinde yer alan 16 reklamın 6’sında fotoğraf kullanılmış, kalanında ise parti ablemi kullanılmıştır. Sabah gazetesinde toplam 20 yer almadan yarısında fotoğraf olduğu görülmüştür. Bu fotoğrafların 7 tanesi haberlerde geri kalanı 3 tane ise reklamlarda kendini göstermiştir. Sabah gazetesinde toplam 8 habere yer verilmiştir. Fotoğraf koyulmayan haber ise köşe yazısıdır. Gazete de yer alan 12 reklamın 3’ünde fotoğraf kullanılmış geri kalanında ise parti amblemi yer almıştır. Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde daha çok fotoğrafsız şekilde kendine yer bulmuştur. Hürriyet gazetesinde yer alan yazılardan sadece bir haberi bulunan Genç Parti’nin o haberi de fotoğraflı olarak verilmiştir. Gazetede yer alan 9 reklamından ise 3’ünde fotoğraf kullanılmış kalan 6 tanesinde ise parti amblemi gösterilmiştir. Cumhuriyet gazetesinde yer alan Genç Parti haberlerinin tamamında fotoğraf kullanılmamıştır. Reklamlarında ise 2’sinde fotoğraf kullanılmış geri kalanlarında ise parti amblemi kullanılmıştır. Zaman gazetesinde ise fotoğraflı yazılar hemen hemen fotoğrafsızların iki katı kadardır. Bu gazete de yer alan toplam 5 haberin 3’ünde fotoğraf kullanılmıştır. Zaman gazetesinde yer alan 6 reklamın 5’inde fotoğraf kullanılmış sadece 1 tanesinde parti amblemi kullanılmıştır. Tablo 15: Genç Parti’nin Fotoğraf Kullanıma Göre Başlık Türleri GAZETENİN ADI YAZININ TÜRÜ FOTOGRAFIN İÇERİĞİ Star Gazetesi Haber Portre 8 6,0% Gösteri 39 29,3% 107 N % of Total N Reklam Total Sabah Gazetesi Haber Reklam Total Hürriyet Gazetesi Haber Reklam Total Cumhuriyet Gazetesi Haber Reklam Toplantı 20 15,0% Total 67 50,4% Portre 2 1,5% Gösteri 4 3,0% Diğer 10 7,5% Total 16 12,0% Portre 10 7,5% Gösteri 43 32,3% Toplantı 20 15,0% Diğer 10 7,5% Total 83 62,4% Portre 4 3,0% Gösteri 2 1,5% Diğer 1 0,8% Total 7 5,3% Portre 1 0,8% Gösteri 3 2,3% Diğer 9 6,8% Total 13 9,8% Portre 5 3,8% Gösteri 5 3,8% Diğer 10 7,5% Total 20 15,0% Portre 1 0,8% Total 1 0,8% Portre 2 1,5% Gösteri 1 0,8% Diğer 6 4,5% Total 9 6,8% Portre 3 2,3% Gösteri 1 0,8% Diğer 6 4,5% Total 10 7,5% Diğer 3 2,3% Total 3 2,3% Portre 2 1,5% Diğer 4 3,0% 108 Total Zaman Gazetesi Haber Reklam Total Total Haber Reklam Total Total 6 4,5% Portre 2 1,5% Diğer 7 5,3% Total 9 6,8% Portre 1 0,8% Gösteri 1 0,8% Diğer 3 2,3% Total 5 3,8% Portre 2 1,5% Gösteri 3 2,3% Diğer 1 0,8% Total 6 4,5% Portre 3 2,3% Gösteri 4 3,0% Diğer 4 3,0% Total 11 8,3% Portre 14 10,5% Gösteri 42 31,6% Toplantı 20 15,0% Diğer 7 5,3% Total 83 62,4% Portre 9 6,8% Gösteri 11 8,3% Diğer 30 22,6% Total 50 37,6% Portre 23 17,3% Gösteri 53 39,8% Toplantı 20 15,0% Diğer 37 27,8% Total 133 100,0% Yukarıdaki tabloda Genç Partinin yer aldığı yazılardan fotoğraflı olan ve olmayanlarının başlık türleri ile karşılaştırdığımız analiz gösterilmektedir. Tabloya göre fotoğrafı olan yazıların 51 tanesinde alıntı yapılmış, 19 tanesinde yoruma yer verilmiş, 26 tanesinde ise betimleme yapılmıştır. Buradan şu sonuca varılabilir. 109 Betimleme yapılan bütün yazılarda fotoğraf mevcuttur. Yorum yapılan birçok haberde de genellikle fotoğraf mevcuttur. Fotoğrafı olmayan yazılara bakıldığında da hiç betimleme yapılmamıştır. Daha çok alıntı yapılmıştır. Bunun nedeni ise Genç Parti’nin genel anlamda reklamlarında parti amblemini kullanmasından kaynaklandığı söylenebilir. Bunlar dışında 5 tane yorumda da fotoğraf kullanılmadığını görülmüştür. Genç Parti’nin bu verilerden seçim kampanyalarında ve haberlerinde genellikle fotoğraf kullanıldığını ve bunun daha güçlü bir etki sağladığını söylenebilir. Portre kullanımına bakıldığında toplam 23 portre kullanıldığı görülmüştür. Bunlar haberlerde 14, reklamlarda ise 9 kez portre kullanımı yapıldığı görülmektedir. Bu anlamda Genç Parti’nin haberlerinde Cem Uzan’ın ön planda olduğu değerlendirilebilir. Genç Parti’nin reklamlarının %18’lik kısmında Cem Uzan’ın portresi kullanıldığı görülmüştür. Gösteri kullanımı 53 kez yapılmıştır. Bunlardan 42 tanesi haberlerde, 11 tanesi reklamlarda kullanılmıştır. Gösteri olarak değerlendirdiğimiz fotoğrafların hemen hepsinde Cem Uzanda yer almaktadır. Bu kullanımlarda Cem Uzan’ın halk ile içi içe olduğunun vurgulanmaya çalışıldığı düşünülebilir. Genç Parti’nin reklamlarının %22’lik kısmını Gösteri fotoğrafları oluşturmuştur. Toplantı kullanımı 20 kez yapılmıştır. Bu kullanımların hepsi haber olarak ortaya çıkmıştır. Bu fotoğraflar genellikle partinin saha çalışmaları olan esnaf ziyaretleri, Pazar ziyaretleri, kahve toplantıları olarak görülmüştür. Toplantı kullanımı sadece Star Gazetesinde yapılmıştır. Bunun sebebi de gazetenin partinin bütün çalışmalarını duyurmasından kaynaklandığı söylenebilir. Diğer kullanımlar 37 kez yapılmıştır. Bunların birçoğunda da partinin amblemi yer almıştır. Bunlardan 7 tanesi haberlerde, 30 tanesi ise reklamlarda görülmüştür. Toplam reklamlar değerlendirildiğinde %60lık bir oran ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda bu 30 kullanımın parti amblemi olarak kullanıldığı 110 görülmüştür. Aynı zamanda reklamlarda Cem Uzan’dan çok partiye önem verildiği de söylenebilir. Tablo 16: Genç Parti’nin Haber ve Reklamlarının Başlık Türleri YÜZDELİK GAZETENİN ADI Star Gazetesi Sabah Gazetesi Hürriyet Gazetesi Cumhuriyet Gazetesi SAYISI ORAN Alıntı 45 33,8% Yorum 13 9,8% Betimleme 25 18,8% Total 83 62,4% Alıntı 14 10,5% Yorum 5 3,8% Betimleme 1 ,8% Total 20 15,0% Alıntı 9 6,8% Yorum 1 ,8% Total 10 7,5% Alıntı 6 4,5% Yorum 3 2,3% Total 9 6,8% 111 Zaman Gazetesi Alıntı 9 6,8% Yorum 2 1,5% Total 11 8,3% Alıntı 83 62,4% Yorum 24 18,0% Betimleme 26 19,5% 133 100,0% Total Total Yukarıdaki tabloda Genç Parti’nin araştırma kapsamındaki gazetelerdeki başlıklarının türüne bakılmıştır. Başlık türleri alıntı, yorum, betimleme olarak belirlenmiştir. Bu anlamda 133 yazının başlıklarına baktığımızda bunlardan 83 tanesi alıntı, 26 tanesi betimleme, 24 tanesi yorum olarak değerlendirilmiştir. Tablo incelediğinde yapmış olduğumuz analizde 83 tane alıntı yapıldığı görülmüştür. Analizimiz reklamları alıntı olarak değerlendirmiştir. Bu yüzden alıntıların tamamına yakını reklamlardan oluşmaktadır. . Bu alıntıların yarısından fazlasını Star gazetesinde görmekteyiz. Yine medya kullanımda her alanda ikinci sırada çıkan gazete Sabah alıntı da ikinci olarak karşımıza çıkmıştır. Hürriyet ve zaman gazetelerinde aynı oranda alıntı yapıldığı görülmüştür. En az alıntının olduğu gazete ise 6 tane alıntı ile Cumhuriyet Gazetesi olmuştur. Yorumlar değerlendirilirken gazetedeki haberlerin tarafsızlığı ve haberde yapmış oldukları yorumlar dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Bu anlamda en çok yoruma yine Star Gazetesinde yer verilmiştir. Aynı şekilde ikinciliği yine Sabah gazetesi almıştır. Araştırma kapsamına aldığımız diğer gazetelerde ise çok az oranda yoruma rastlanılmıştır. Bu gazeteler arasında Hürriyet Gazetesinde sadece 1 tane yoruma yer verilmiştir. Betimleme olarak nitelendirdiğimiz sınıflandırma da ise haberlerin anlatılış biçimindeki betimlemelere bakılarak değerlendirilmiştir. Hiç kuşku yok ki betimlemelerin tamamına yakını Star gazetesinde yer almıştır. 26 tane betimleme yapılmış bunun 25 tanesi Star gazetesinde yer almıştır. Sabah gazetesine bakıldığında 112 ise sadece 1 tane betimleme yapıldığı görülmüştür. Diğer araştırma kapsamında yer alan gazetelerde betimlemeye rastlanmamıştır. Bu sonuçta bize Star ve Sabah Gazetesinin Genç Parti’nin yanında olduğunu gösterdiği söylenebilir. Tablo 17: Gazetelerde Yer Alan Başlıklarda Ön Planda Kullanılma GAZETEDE YER ALAN BAŞLIKLARDA KİM ÖN YÜZDELİK GAZETENİN ADI YAZININ TÜRÜ PLANDA. Star Gazetesi Haber Cem Uzan 30 22,6% Genç Parti 37 27,8% Total 67 50,4% Genç Parti 16 12,0% Total 16 12,0% Cem Uzan 30 22,6% Genç Parti 53 39,8% Total 83 62,4% Cem Uzan 7 5,3% Total 7 5,3% Genç Parti 13 9,8% Total 13 9,8% Cem Uzan 7 5,3% Genç Parti 13 9,8% Total 20 15,0% Genç Parti 1 0,8% Total 1 0,8% Cem Uzan 1 0,8% Genç Parti 8 6,0% Total 9 6,8% Cem Uzan 1 0,8% Reklam Total Sabah Gazetesi Haber Reklam Total Hürriyet Gazetesi Haber Reklam Total 113 SAYISI ORAN Genç Parti 9 6,8% 10 7,5% Cem Uzan 2 1,5% Genç Parti 1 0,8% Total 3 2,3% Cem Uzan 1 0,8% Genç Parti 5 3,8% Total 6 4,5% Cem Uzan 3 2,3% Genç Parti 6 4,5% Total 9 6,8% Cem Uzan 4 3,0% Genç Parti 1 0,8% Total 5 3,8% Genç Parti 6 4,5% Total 6 4,5% Cem Uzan 4 3,0% Genç Parti 7 5,3% Total 11 8,3% Cem Uzan 43 32,3% Genç Parti 40 30,1% Total 83 62,4% Cem Uzan 2 1,5% Genç Parti 48 36,1% Total 50 37,6% Cem Uzan 45 33,8% Genç Parti 88 66,2% 133 100,0% Total Cumhuriyet Gazetesi Haber Reklam Total Zaman Gazetesi Haber Reklam Total Total Haber Reklam Total Total Yukarıdaki tablo, gazetelerde yer alan yazılarda daha çok kimin üzerinden haber yapıldığını göstermektedir. Bu mana da araştırma evrenimizde yer alan gazetelerde 133 yer almadan 88’i Genç Parti üzerinden yapılmış, 45 tanesi ise Cem Uzan üzerinden yapılmış olarak karşımıza çıkmaktadır. Cem Uzan’dan en çok bahseden gazete Star gazetesi olmuştur. En az bahseden ise bir yazıda yer verilerek Hürriyet Gazetesi olmuştur. Daha önce yapmış olduğumuz açıklamalarda yer alan 114 Cem Uzan’ın ön planda olduğu vurgusunu bozacak bir analiz olsa da yazıların içeriklerine baktığımızda yine Cem Uzan’ın daha çok ön planda olduğu görülmüştür. Cem Uzan toplamda 45 kez başlıklarda yer almıştır. Bunlardan 43 tanesi haber, sadece 2 tanesi ise reklam olarak ortaya çıkmıştır. Buradan anlaşılacağı gibi Cem Uzan reklamlardan çok haberlerde ön plana çıkmıştır. Bu iki reklam Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde birer tane olarak görülmüştür. Genç parti toplam 88 kez başlıklarda yer almıştır. Bunların 40 tanesi haber, 48 tanesi ise reklamlarda görülmüştür. Toplam 50 reklamı olan Genç Parti’nin tamamına yakınında Genç Parti başlıkları verildiği gözlemlenmiştir. Yapılan analiz çalışmalarında Cem Uzan’ın haberlerde daha çok ön planda kullandığı söylenebilir. Reklamlarda kullanılan bütün fotoğraflar Cem Uzan üzerinden verilmiştir. Sabah ve Star gazetesinde yer alan yazılarda Cem Uzan’ın ön planda olduğu yazılar daha fazladır. Diğer üç gazetede ise tam tersi bir durum gözlemlenmiştir. Tablo 18: Genç Parti’nin Gazetelerde Sütun Olarak Yer Alma Oranı GAZETENİN ADI Star Gazetesi 2,00 2,50 3,00 4,00 5,00 Total Sabah Gazetesi 1,00 2,00 2,50 3,00 4,00 5,00 Total Hürriyet Gazetesi 1,50 2,00 2,50 5,00 SAYISI 6 8 4 33 32 83 1 6 6 2 2 3 20 1 2 5 2 115 YÜZDELİK ORAN 4,5% 6,0% 3,0% 24,8% 24,1% 62,4% ,8% 4,5% 4,5% 1,5% 1,5% 2,3% 15,0% ,8% 1,5% 3,8% 1,5% Cumhuriyet Gazetesi Zaman Gazetesi Total Total 1,00 2,00 2,50 3,00 Total 1,00 1,50 2,50 Total 1,00 1,50 2,00 2,50 3,00 4,00 5,00 Total 10 1 4 3 1 9 4 1 6 11 6 2 18 28 7 35 37 133 7,5% ,8% 3,0% 2,3% ,8% 6,8% 3,0% ,8% 4,5% 8,3% 4,5% 1,5% 13,5% 21,1% 5,3% 26,3% 27,8% 100,0% Yukarıdaki tablo, Genç Parti’nin gazetelerde sütun olarak yer alma sayıları ile ilgilidir. Sütun sayıları 5 olarak belirlenmiştir. Toplamlara baktığımızda Genç Parti’nin 37 kez gazetelerde 5 sütunu birden kapladığını görmekteyiz. Bu kullanımların bir çoğu da tam sayfa olarak karşımıza çıkmaktadır. Star gazetesine baktığımızda daha çok 4 ve 5 sütun olarak yer bulduğu görülmüştür. Bunların da birçoğu tam sayfa şeklinde karşımıza çıkmıştır. Diğer sütun sayılarına baktığımızda çok ciddi bir kullanım farkı olduğu görülmektedir. Genç Parti Sabah gazetesinde daha çok 2 ve 2,5 sütun olarak yer bulmuştur. 5 sütun olarak da 3 kez yer bulmuştur. Cumhuriyet ve Zaman gazetelerinde 5 sütunun tamamının hiç kullanılmadığı görülmüştür. Hürriyet gazetesinde iki kez 5 sütun birden kullanılmıştır. Bu analizler dışında gazetelerde yer alan olumlu olumsuz görüş sorusunun cevabında 4 olumsuz haber 129 olumlu haber yapıldığı görülmüştür. Olumsuz olarak nitelendirdiğimiz haberlerin başlıkları şu şekildedir. 116 İşçi Partili Uzan’ın mesajını ihbar etti.” Bu haber başlığı Sabah gazetesinin 11 Ekim tarihli sayısında iç sayfalarda etek haber olarak verilmiştir. Haberde Genç Parti’den çok Uzan üzerinden siyaset yapıldığı görülmektedir. Haberde olumsuz olarak vurgulanmak istenen aslında yine bir reklam kaynağıdır. Cem Uzan sahibi olduğu operatör olan Telsim’i kullanan hemen herkese mesaj atmış ve operatörü parti propaganda aracı olarak kullanmıştır. Bu sırada İşçi Partili bir seçmenin telefonu mesaj gitmiş, Seçmen Cem Uzan’a dava açmıştır. “Telsim davası gangster romanı.”. Bu haber başlığı Sabah gazetesinin 23 Ekim tarihli sayısında iç sayfalarda etek haber olarak yer almıştır. Telsim Davası Cem Uzan’ın sahibi olduğu operatörle ilgili olan bir davadır. Haberde Uzanların Amerika’yı üç milyon dolar dolandırdığı ile ilgili bir haberdir. Haberde Uzan ailesinin suçu kabul etmediği de yazılsa da ilk okunuşta olumsuz bir haber olarak görülmektedir. Bunun dışında haber kullanılan fotoğraf ise Cem Uzan’ın Genç Parti ile yaptığı bir miting fotoğrafıdır. Bu yüzden haber olumsuz da olsa siyasi bir reklam içerdiğini söyleyebiliriz. “YSK Uzan’ın Kanallarını Kapattı.”Bu haber başlığı Sabah gazetesinin 25 Ekim tarihli sayısında tek sütunluk bir yerde iç sayfalarda etek haber olarak yer almıştır. Haberin içeriğinde Cem Uzan’ın kanallarını siyasi parti kanalı gibi kullandığını vurgulamaya çalışmıştır. Uzan’a Hayır Deyince Telefonu Kapandı” Bu haber başlığı Cumhuriyet gazetesinin 19 Ekim tarihli sayısında tek sütunluk bir kısımda iç sayfalarda yer alan etek haber olarak yer almıştır. Haberde Genç Parti’nin Milletvekilliği teklifi yaptığı bir vatandaşın olumsuz cevabı sonrası Uzan’ın operatörü olan Telsim hattının borcu olmamasına rağmen kapatıldığı yazılmaktadır. Olumsuz haberlere batlığımızda 3 tanesi Sabah gazetesinde karşımıza çıkmıştır. Ancak haberler olumsuz olsa da aktarılışları ve kullanılan fotoğrafları ile olumlu izlenimi verme çabasında olduğunu söyleyebiliriz. Bu olumsuz haberlerin ardından bir gün sonra yine iç sayfalarda tam sayfa 4 sütun yer alan “Bir Cem Uzan Klasiği” başlıklı haberde Cem Uzan hakkında olumlu tutumların sergilendiği ve 117 yorumlandığı bir haber olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sayede Cem Uzan Sabah gazetesinde kendine üst üste olumlu ya da olumsuz şekilde yer alma şansı bulmuştur. Gerçekten olumsuz olarak nitelendirebileceğimiz tek haberi yanlı siyasi bir gazete olarak kabul gören Cumhuriyet gazetesinde yer almıştır. Uzan’ın diktatör bir lider olduğunu düşündürebilecek şekilde düzenlenmiş bir haber olduğu söylenebilir. Analizimiz sonucunda Cem Uzan ve Genç Parti’nin gazetelerde en çok yer aldığı tarih seçim yasakları girmeden iki gün önce olan 24 Ekim tarihi olarak karşımıza çıkmıştır. Bu tarihte bütün gazetelerde toplam 12 kez kendine yer bulmuştur. Bunlardan 5 tanesi Star Gazetesinde, 3 tanesi Sabah Gazetesinde, 2 tanesi Cumhuriyet Gazetesinde, Hürriyet ve Zaman Gazetelerinde de birer tane yazıda yer almıştır. Cem Uzan ve Genç Parti seçim yasaklarının gireceği hafta gazetelerde yer alma oranını ilk haftalara göre net bir şekilde iki katına çıkartmıştır. Seçim yasaklarından önce gerek reklam gerekse haberlerle gazetelerde kendine geniş yer bulmalarını sağlamaktadır. Bu anlamda yukarıda açıkladığımız 24 Ekim tarihi de bu döneme denk gelmektedir. Ancak seçim yasaklarının girmesi ile birlikte kendi medyası olan Star gazetesi haricinde sadece bir kez Hürriyet gazetesinde yer almıştır. Gazetelerde Cem Uzan ve Genç Parti ile ilgili yazılarda en çok kullanılan başlık bir reklamın başlığı olan “Hoparlör İşkencesi” başlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Tam 11 kez gazetelerde yer bulmuştur. Bu başlığın ardından 8 kez kullanılan “Devletin Güç Ve Yetkilerini Yanlız Ve Yanlız Milletin Çıkarları İçin Kullanacağımıza Namusumuz Ve Şerefimiz Üzerine Söz Veriyoruz.”İki tam sayfalık reklam yer almaktadır. Dönemin yanlı haber yaptığı düşünülen iki gazetesi Cumhuriyet ve Zaman gazetesi haricinde Cem Uzan’ın sahibi olduğu Star gazetesinde 2 kez yayınlanmış diğer gazetelerde ise bir kez yayınlanmıştır. Bunların ardından 5 kez yayınlanma şansı bulan bir diğer reklamda “Bugün Son Gün”başlıklı seçim yasaklarına girmeden 26 Ekimde tüm araştırma kapsamına aldığımız gazetelerde yer alan reklamdır. 118 3.3.Genç Parti’nin Reklamlarında Post Yapısalcı Reklam Çözümleme Örnekleri 3.3.1 Hoparlör İşkencesi 119 Burada ürünü Genç Parti olarak görüldüğünde, seçimlerde genel olarak kullanılan hoparlörlü seçim otobüslerinin neden kullanılmadığından dolayı oluşan yanlış izlenimi düzeltmek için yapılmış bir reklam olarak ortaya çıktığı düşünülebilir. Aynı zamanda diğer siyasi partilerin bu sistemi kullanılmasının da eleştirildiği ve 120 seçmenle aynı fikirde olduğu izlenimi verildiği de açık bir şekilde görülmektedir. Reklamda yer alan yazıya içerik olarak baktığımızda toplumun seslerden rahatsız olduğunu anlatan bir metin olduğu görülmektedir. Genç Parti’nin araştırma evrenine dahil edilen gazetelerde 11 kez kullanılan bu reklam en çok kullanılan reklam olarak görülmüştür. Gazetelerde kullanımlarına baktığımız da Star, Sabah ve Cumhuriyet gazetelerinde 3’er kez yer almış Hürriyet gazetesinde 2 kez kendine yer bulmuş, Zaman gazetesinde ise hiç yer almamıştır Reklamın yazı kısmını okuduğumuzda tamamen seçmenlerin hemen hepsinin günlük hayatta karşılaştığı seçim rahatsızlıklarından yakınan bir tavır sergileyerek seçmende ilgi uyandırmaya çalıştığı da söylenebilir. Ayrıca reklamda Genç Parti’nin diğer partilerden farklı olduğu da yazının son kısmında vurgulanmaya çalışılmıştır. Bu cümle de şöyledir: “Genç Parti’nin diğerleriyle arasındaki anlayış farkını, böyle bir konuda da, bilesiniz diye bu ilanı verme gereğini duyduk”. Reklamda kullanılan görsel de ise yazının başlığının üstüne çarpı atılarak bunun yanlış bir kullanım olduğu görselle de vurgulanmaya çalışıldığı söylenebilir. Bu reklam gazetelerin hepsinde iç sayfalarda kendine yer bulmuş, her gazete de 2,5 sütun ve sayfanın %25’lik bir alanını kapsamıştır. Diğer görsellere bakıldığında Cem Uzan’ın imzasının bulunduğu Genç Parti Amblemi görülmektedir. Burada mecazı anlamda işin ciddiyetini vurgularcasına “Ben buna imzamı atarım” izlenimi verilemeye çalışıldığı düşünülebilir. Genç Parti’nin pusuladaki yeri de açık bir şekilde anlatıldığı bir görsel daha kullanıldığı görülmektedir. 3.3.2 Milletvekili Adaylarının Tam Listesini İçeren Reklam 121 Bu reklamda Genç Parti’nin 550 Milletvekili Adayı’nın isimleri ve aday oldukları illerin yer aldığı görülmektedir. Genç Parti’nin gazetelerde 8 kez yer bulan bu reklamı görüldüğü üzere gazetelerin iç sayfalarında ve iki tam sayfa kullanımı ile karşımıza çıkmaktadır. Bu reklam Star gazetesinde 4 kez, Sabah ve Hürriyet gazetelerinde 2 kez yer bulmuştur. Reklamın başlığına bakıldığında, Seçilmiş olan milletvekillerinin mecliste ettiği yemine yakın bir şekilde hazırlanmış bir söz metnidir. Seçmen üzerinde inandırıcılığı artırmak için yapılmış bir reklam olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ayrıca reklamda yer alan Cem Uzan imzaları inandırıcılığı daha da artırmak için kullanıldığı bir mühür olarak düşünülmüş ve “ben bu işe imzamı atarım” deyiminden vurgu yapılmaya çalışıldığı söylenebilir. Burada tüm adayların isimleri verilerek seçmene yaşadığı şehirde kimlerin aday olduğunu gösterdiği söylenebilir. Ayrıca reklamın bir diğer vurucu kısmı seçim kampanyaları boyunca her zaman ön planda olan Cem Uzan’ın reklamda Genç Parti 122 kadar isminin yer aldığı da görülmektedir. Aynı zamanda seçmenin adayların isimleri üzerinden oy verme öncesi daha fazla bilgi sahibi olmasının hedeflendiği düşünülebilir. 3.3.3.Üniversite Sayısı ile İlgili Reklam Bu reklamda başlığından da anlaşılacağı üzere ülkemizdeki üniversite sayısının dört yılda dört katına çıkartılacağı ile ilgilidir. Bu reklam Genç Parti’nin ön plana çıkan reklamları arasında yer almaktadır. Gazetelerde yarım sayfa ve 2,5 sütun yer alan bir reklamdır. 123 Seçimin gerçekleştiği dönemde üniversite sınavına giren öğrencilerin ancak %20’lik kısmı üniversite sınavını kazanabilmektedir. Kalan %80’lik kısım 1.000.000’a yakın bir öğrenci kitlesi olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda düşünüldüğünde reklamın belirli bir kitleyi ikna etmeye yönelik bir çaba içerdiği de söylenebilir. Reklamın içeriğine bakıldığında, seçmene soru sorularak hazırlanmış bir reklam olduğu görülmektedir. Bu anlamda reklamın alt kısmında yer alan pusulanın altına yapılan açıklama da bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu metin şöyledir: “O halde 3 Kasım’da Mührü bu Yuvarlağa Basacaksınız”dır. Bu metinden de anlaşılacağı üzerine reklamın ana metnindeki soruya verilen bir yanıt olarak değerlendirilebilir. 3.3.4. İlköğretim Kitapları İle İlgili Reklam 124 Reklam ilköğretim kitaplarının ücretsiz verileceği ile ilgilidir. Ülkemizde o dönemde ilköğretim kitapları veliler tarafından ücretli bir şekilde tedarik ediliyordu. Maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocukları bu kitapları tedarik etmekte zorlanıyordu. Bu reklamda üniversite reklamında olduğu gibi sayfanın %50’lik kısmında 2.5 sütun kaplamış şekilde kullanılmıştır. 125 Reklam Cem Uzan’ın görselliği ile betimlenmiştir. Görsele bakıldığında bir izdiham izlenimi verilmiş ve Cem Uzan’ın halkla bütünleştiği izlenimi verilmeye çalışıldığı söylenebilir. Seçilen bu görsel de bütün seçmenin Cem Uzan’a ulaşma isteği de vurgulanmaya çalışıldığı söylenebilir. Bir önceki Üniversite reklamında olduğu gibi bu reklamda da seçmene soru sorarak hazırlanmış ve pusula görselinde de cevabı verildiği görülmüştür. 3.3.5. Türkiye’yi Bu Hale Getirenleri Cezalandırmak İstiyor Musunuz? Reklamı Bu reklamda daha önce hükümette yer alan partilerin ülkeyi o dönemki haline getirdiği iddiası mevcuttur. O yıllarda ülkemiz iki ekonomik kriz atlatmıştır. Sorumlusu direk olarak hükümet ortakları olduğu iddiasının savunulduğu bir reklam olarak değerlendirilebilir. Sayfanın %50 lik kısmını kapsayan reklam 3 sütuna yerleştirilmiştir. 126 Reklam, Cem Uzan’ın görseli ile güçlendirilmiştir. Görsel, Cem Uzan’ın bir miting esnasında çekilmiş bir fotoğrafıdır. Fotoğrafa bakıldığında, Cem Uzan’ın sinirli bir halde olduğu görülmektedir. Halkın da hükümete karşı sinirli olduğu düşünülerek ve Cem Uzan’ın halkın sesi olduğu vurgusunun yapılmaya çalışıldığı düşünülebilir. Bu reklamda dönemin iktidar ortaklarının ekonomik krizler karşısında ve diğer olumsuzluklar karşısında başarısız olduğu ve hak ettikleri cezanın kendi partisi tarafından verileceğine ikna etme çabasında olan bir Cem Uzan’dan söz edilebilir. Bir önceki ilköğretim reklamında olduğu gibi bu reklamda da seçmene soru sorarak hazırlanmış ve pusula görselinde de cevabı verildiği görülmüştür. 3.3.6 Biz Reklamı 127 Reklam, Genç Parti’nin adayları ile ilgili demografik özelliklerin verildiği bir yazıyı içermektedir. Başlık da bu anlamda “Biz” olarak seçilmiştir. Reklam, sayfanın %80’lik kısmında 4 sütun üzerinde yer almaktadır. Reklamın son kısmında partinin ismi ile doğru orantılı olduğunu kanıtlamaya “Milletin Genç Vekilleri” başlığı ile çalışmışlardır. 128 Haberde görsele yer verilmemiştir. Bunun sebebi haberin tüm Genç Parti’yi içermesi olarak gösterilebilir. Çünkü diğer reklamlarda sloganlar yer almış Cem Uzan görselinden yararlanılmıştır. Bu reklamda Genç Parti’nin hakkında bilgiler verildiği görülmüştür. Seçmene söz verilen reklama benzer bir reklamdır. Diğer bütün reklamları içerecek şekilde hazırlandığı söylenebilir. O metine yakın bir metin kullanımı vardır. 3.3.7. Bugün Son Gün Reklamı 129 Bu reklam, seçim yasaklarının girdiği tarih olan 26 Ekim tarihinde araştırma kapsamına aldığımız tüm gazetelerde yer almış bir reklamdır. Reklamda bugün son gün başlığı kullanılmasının sebebi de seçim yasaklarının başlayacak olmasından kaynaklanmaktadır. Bu reklam sayfanın %50’lik kısmı ile 2,5 sütun olarak tüm gazetelerde yer bulmuştur. Reklamın içeriğine bakıldığında, seçim yasakları başlamadan seçmene yapılan son reklam olarak kullanıldığını içeren bilgilerin yer aldığı bir yazıdır. Ayrıca yazıda seçimin ülkemizin için hayırlı olması da yer almaktadır. Reklamda herhangi bir görsel kullanılmamış her reklamda yer alan amblem bu reklamda da yer aldığı görülmektedir. Reklamların geneline baktığımızda vardığımız sonuç; hemen hepsinde reklamın bütün işlevleri kullanılmaya çalışılmıştır. Cem Uzan üzerinden siyaset yapılmaya çalışılmış, kullanılan görseller de Cem Uzan’ın halka bütünleşmiş izlenimi seçilmiş ve halktan biri olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır. Hemen her reklamda da Cem Uzan adı da imzası da boy göstermiştir. 130 YORUM VE DEĞERLENDİRME Seçimde alınan sonuçlar değerlendirildiğinde reklam çalışmalarının en çok Genç Parti tarafından doğru kullanıldığı görülmektedir. Seçim sonuçlarında dönemin iktidar ortağı partiler hatta koalisyon partilerinin hiçbiri barajı aşamamıştır. Başta Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere Anavatan Partisi ve Doğruyol Partisi’de reklama önem vermişlerdir. Ancak halkın gözünde izlenen yanlış politikalar bu reklamların ters tepmesine neden olmuştur. Çünkü bir önceki dönem milleti mecliste temsil edenler birçok konuda gerek fikir ayrılığı gerekse başarısızlıkları sonucunda seçmen üzerinde güvenlerini yitirdiği düşünülebilir. Bunun bir kanıtı da 1999 Genel Seçimlerinden birinci parti çıkan Demokratik Sol Parti seçmenin oy eğilimindeki kayma ve bu partiye olan güvensizlik sonucunda en az oy alan partiler arasına girmiş 1999 seçimlerin %22 oy alan parti 2002 seçimlerinde %1,22 gibi bir oy almıştır. Reklamın seçmen üzerindeki etkisinin partiye olan güven ya da güvensizlikten kaynaklandığını da yukarıdaki örnekten kanıtlanabilir. Seçim yasakları girdiği tarihe kadar verilen reklama bakıldığında, en çok kullanılan reklam “Hoparlör İşkencesi” başlıklı reklam olarak ortaya çıkmıştır. Bu reklamın içeriğinde de seçim otobüsünün Genç Parti tarafından kullanılmadığı ve nedenlerinin anlatıldığı bir reklamdır. Seçim yasakların girmeden önceki son reklam ise araştırma kapsamına alınan tüm gazetelerde aynı boyut ile hepsinde “Bugün Son Gün” başlığı ile verilmiş ve seçmenden açıkça son kez 3 Kasım’da oy istendiği görülmüştür. Seçim yasağının başlamasının ardından Genç Parti’nin reklamlarının başlıklarını Star Gazetesinin manşetlerinde kendine yer bulduğu görülmüştür. Bunun yanında gazetenin orta sayfalarında oluşturulmuş “Derin Haber” adlı siyasi sayfalarının tamamında Genç Parti’nin faaliyetleri ve reklamı yapılmaya devam edildiği de değerlendirilebilir. Star Gazetesi genel olarak değerlendirildiğinde Genç Parti adına yapılan yanlı haberlerinde reklam niteliğinde olduğu söylenebilir. 131 Yapılan araştırma SPSS 22 programında yapılan analizler sonucunda 1 Ekim 2002 tarihi ile 5 Kasım 2002 tarihleri arasında araştırma örneklemini oluşturan gazete ve siyasi partilerin toplam 204 reklam verdikleri ve 604 adet haberde yer aldıkları bulunmuştur. Her sayfa bir reklam ya da haber olarak değerlendirilmiştir. Yapılan analizler neticesinde, en çok haber ve reklamın yer verildiği gazete 190 adet ve %23,51’lik oran ile Zaman Gazetesi olmuştur. Bu gazeteyi sırasıyla Sabah Gazetesi 177, Star Gazetesi 173 yer verme ile takip etmiştir. En az yer veren gazete ise120 adet ve %14,85’lik oran ile Cumhuriyet Gazetesi olmuştur. Araştırma kapsamına yer alan gazetelerde, en çok reklam alan gazete 60 adet ve %29.41’lik oranla Hürriyet Gazetesi olmuştur. Bu gazeteyi sırasıyla 55 reklam ile Sabah gazetesi, 41 reklam ile Zaman Gazetesi takip etmiştir. En az reklam veren gazete 18 reklam ve %8,82’lik oranla Cumhuriyet Gazetesi olmuştur. Star Gazetesi 31 reklam almış bunların yarısından fazlasının Genç Parti’ye ait olduğu görülmüştür. SONUÇ VE ÖNERİLER Yapılan bütün çalışmalar gösteriyor ki siyasi arenada reklam sayesinde kitlelere daha basit ve rahat şekilde ulaşılmaktadır. Yeni kurulmuş bir partinin aldığı oy oranına bakıldığında bunun açıkça ortada olduğu görülmektedir. Reklam kampanyalarının yanında diğer iletişim tekniklerinin bir arada kullanılması da bunda etkili olduğu söylenebilir. Genel Başkan'ın fiziki ve sosyal özellikleri de alınan oy oranına etkisi değerlendirilebilir. Partinin Ambleminde etkili olduğunun bu seçimde ortaya çıktığı söylenebilir. Cem Uzan’ın siyasete atılmadan önceki konuşmaları ve ardından büyük bir sürpriz olacağını söyleyen televizyon kanalları, sonrası ortaya çıkan bir çok televizyon kanalından aynı anda yapılan yayında siyasete atılacağını ve Genç Parti’yi kurduğunu açıklaması ile bir anda Türkiye’de televizyon izleyen kitlesine partisini kurduğunu gösterdiği söylenebilir. Buradan da anlaşılabileceği gibi televizyon reklam ya da programları herhangi bir durumu, olguyu veya siyasi bir organı tanıtmakta en iyi kitle iletişim silahı olarak karşımıza çıkmaktadır. 132 Cem Uzan’ın siyasi reklamlarına bakıldığında her nesilden, her gruptan insanlara yönelik mesajlar içermektedir. Bu mesajlar genellikle halkın memnun olmadığı hükümet ve devlet politikaları olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda Cem Uzan’ın reklamlarıyla insanların içinde bulunduğu sıkıntı ya da problemlere inmeye çalışarak onlara doğru tercih olduğunu anlatmaya çalıştığı söylenebilir. Bunu iletişimin bir terimi olan “katarsis” yani izleyicinin kendinden bir şeyler bulması dahil hissetme olgusunu seçmenlere tarafından yaratılmaya çalışıldığı değerlendirilebilir. “Mazot 1 Tl olacak” reklamıyla çiftçinin problemi, “Öss ve Harçlar Kaldırılacak” reklamıyla öğrenci sorunlarına, “Emekli’ye 14 Maaş” sloganıyla emeklilerin maaş sorununa, “Her İşsizse 350 Tl Maaş” sloganıyla işsizlere, “Gıda’da KDV Kalkacak” reklamıyla da tüm halkı etkilemeye ve konuşmalarındaki ikna kabiliyeti ile de inandırmaya çalışılmıştır. Bu reklam başlıklarının yanında gazetelerde geçen reklamlarda buna yakın başlıklar yer bulmuştur. Reklamı kitle iletişim araçlarının hepsinde ayrı ayrı önem verilerek profesyonel anlamda kullanıldığı görülmektedir. Yukarıda Genç Parti’nin kullanmış olduğu vaatler sonraki dönemlerde diğer partilere örnek teşkil ettiği söylenebilir. Bu anlamda Genç Parti vaatlerinin günümüz siyasetinde önemli bir yeri olduğu düşünülebilir, bunlara örnek olarak; “Mazot 1 Tl olacak”, “Öss ve Harçlar Kaldırılacak”, “Emekli’ye 14 Maaş”, “Her İşsizse 350 Tl Maaş”…. Bunun yanı sıra Gazete reklamlarında yer verilen “İlköğretim Kitapları ücretsiz verilecek.”, “Üniversitesi Sayısı Artırılacak” gibi vaatler sonraki dönemde hayata geçirilmiştir. 2002 Genel seçimleri genel anlamda da diğer partilerinde reklama önem vermeleriyle reklamın ön planda olduğu bir seçim olarak da karşımıza çıkmaktadır. Ancak dönemin hükümet partilerine olan güvensizlik verdikleri reklamlara da yansımış ve hükümette olan hiçbir parti barajı aşma başarısını yakalayamamıştır. Bu anlamda reklamdan en çok geri bildirim alan parti Cem Uzan olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer partilerin oy kaybettiği seçimlerde yeni kurulmuş bir partinin 133 aldığı oy oranı herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştır. O dönemde halk üzerinde espri kaynağı olmayı da başarmış olan Cem Uzan’ın bazı reklamları abartılmış ancak farkında olmadan bu paylaşımlar da bir reklam etkisi yaratmayı başardığı söylenebilir. Önümüzdeki seçimler ya da yapılacak her şeyde reklamın daha çok hayatımıza gireceğini söylemek hiç yanlış olmaz. Reklam çağın bir gereği olarak medyanın da en güçlü silahı olma özelliğini daha da pekiştirerek hayatımıza girmeye devam edeceği düşünülebilir. Son yıllarda yapılmış olan seçimlerde başta televizyon olmak üzere kitle iletişim araçlarında reklam kullanımı artmıştır. . Bu araştırma kapsamında yer alan 2002 seçimlerinden sonraki süreçte reklam üzerine çalışmalara daha çok yer verildiği söylenebilir. Aynı zamanda teknolojik gelişmeler neticesinde internet ve sosyal medyalar üzerinden siyasi reklamlar yapılmaya başlanmıştır. Bu anlamda son 2015 Genel Seçimlerde sosyal medyalar reklam için yeni bir kitle iletişim aracı olma yolunda ilerlediği söylenebilir. Önümüzde yıllarda yapılacak seçimlerde daha profesyonel anlamda kullanılması beklenen reklam mecraları sayesinde siyasi partiler oy oranlarında ciddi yükselişler bekleyecekleri söylenebilir. Yeni teknolojilerle destekleneceği umulan reklam mecraları siyasi arena da kendini bir güç olarak göstermeye devam edeceği düşünülebilir. Yapılan araştırmaya bakıldığında, diğer dönem ve yıllarda da seçim çalışmalarında reklamın kullanıldığı ve nasıl bir geri bildirim alındığı konusunda bilgi verilmeye çalışılmıştır. Tüm bu çalışmalar gösteriyor ki reklam her alanda olduğu gibi siyasi arenada da etkili bir silah olarak kendini göstermektedir. 134 KAYNAKÇA AĞAOĞLU, Samet (1964) Kuva-yi Milliye Ruhu,(1. Baskı), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ALTINKAŞ, Evren. (Mart 2012). Cumhuriyetin İlk Yıllarında İki Demokrasi Deneyimi: TPCF ve SCF Akademik Bakış Dergisi İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN Sayı: 29 , 1-19. ATATÜRK, Mustafa Kemal .(2012). Nutuk, (5.Baskı), Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları 135 AZİZ, Aysel .(2003). Siyasal İletişim (1. Baskı) Ankara: Nobel Yayınları BORA, Tanıl.(Ekim 2002). Cem Uzan ve Neo-fasizmin Yeni Yüzü: Sirket Konserlerinden Partiye, Birikim Dergisi, Sayı 162, 53-61 BORATAV, Korkut. (1989). Türkiye İktisat Tarihi 1908-1995, (1.Baskı). İstanbul: Gerçek Yayın evi BOSTANCI, Naci (1995), Toplum Kültür ve Siyaset (1. Baskı), Ankara: Vadi Yayınları BURGAÇ, Murat.(2013-Bahar), 1946 Genel Seçimlerinde Propaganda,Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi,26, 163-184. CON, Emre .(2008). Alman ve İtalyan Modelleri Bağlamında Faşist Devlet Sistemi, Trakya Üniversite YL Tezi Cumhuriyet Gazetesi www.gazeteler.org/cumhuriyet-gazetesi-hakkında ÇAKIR, Vesile. (2002). Reklamların Beğenilmesinin Tüketicilerin Marka Tutumlarına Etkisi, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÇEBİ, S. Murat.(2003). İletişim Araştırmalarında İçerik Çözümlemesi,(Derleme),Alternatif Yayınları, Ankara. ÇEDİKÇİ, Tuğba.(2008). Türkiye ekonomisinde markalaşmanın yeri ve önemi; tekstil sektöründe bir uygulama. İstanbul Kültür Üniversitesi, İstanbul. ÇUHADAR, Cengiz .(2007). Tarihi Süreç İçerisinde Felsefi Bir Kavram Olarak Anarşizm, Dini Araştırmalar, Cilt 10 (30) 75-89 DAĞTAŞ, Banu. (2009). Reklam Kültür Toplum (1. Baskı). Ankara: Ütopya Yayın evi DEMİR, Şerif (2010), Türk Siyasi Tarihinde Adnan Menderes,(1. Baskı) İstanbul:Paraf Yayınları. DEMİR, Şerif (Yıl Belirtilmemiş) Tanzimat Döneminde Bir Devlet Politikası Olarak Osmanlıcılık,Türkiyat araştırmaları dergisi 331-348 Demirden Yüzgeç, Ayşegül .(2006).Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Yapısı Ve Faaliyetleri (1920–1923), T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı YL Tezi 136 DEMİREL, Ahmet.( 1994). Birinci Meclis’te Muhalefet (İkinci Grup), ,İstanbul: İletişim Yayınları DONALD G, Tannenboum ve DAVİD, Schultz (2004). Siyasi Düşünceler Tarihi: Filozoflar ve Fikirleri .(7. Baskı) Ankara: Adres Yayınları. DUMAN, Doğan ve İpekşen Sun, Serçin. (2013,Yaz). Türkiye’de Genel Seçim Kampanyaları (1950-2002), Türkçe Öğrenmek Dergisi Cilt 8, (7), 117-135. DURSUN, Davut .(2008). Siyaset Bilimi, T.C. Anadolu Üniversitesi (2671), 1-89. DURSUN, Davut. (2000). Ertesi Gün (Demokrasi Krizlerinde Basın ve Aydınlar), (1. Baskı), İşaret Yayınları, İstanbul. ELDEN, Müge. (2009) . Reklam ve Reklamcılık(1. Baskı). İstanbul: Say Yayınevi ELMA, Fikret.(2002). Liberal Düşünce Geleneğinin Oluşumu ve John Locke, Qafqaz Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü, Cilt 2 (1) , 118-126 ERCAN, Esra ve TANŞU, Okan. (2002). Cem Uzan ve Genç Parti Olgusu, (1. Baskı) Ankara: Kondrad Adenaver Vakfı Yayınları. ERDOĞAN, İrfan, Post-yapısalcılık: Yürüyen Kervan İçin Büyülü Laf Ebeliği, http://irfanerdogan.com/makaleler4/poststructurl.htm internet adresinden, 10.01.2015 tarihinde edinilmiştir ERGİL, Doğu .(1986) Muhafazakar Düşüncenin Temelleri (1. Baskı). Ankara: S yayınları ERİC JAN, Zürcher.(1998). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, (1.Baskı),İstanbul: İletişim Yayıncılık. EROĞUL, Cem. (1998). Demokrat Parti (Tarihi ve İdeolojisi), İmge Kitap Evi, Ankara ERTEM, Barış. (Aralık 2010). "Siyasal Bir Muhalefet Denemesi Olarak Serbest Cumhuriyet Fırkası", Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi,Ciltl. 1, 2, 71-92. ERTİKE, Serttaş Aybike. (2010). Reklam (2. Baskı). Ankara: Detay Yayıncılık FİDAN, Metin ve YILMAZ Şahap. (1998). Reklamcılık (1. Baskı). İstanbul: Tubitay Yayınları 137 GÖKÇE, Orhan.(2001). İçerik Çözümlemesi (Genişletilmiş 3. Baskı), Selçuk Üniversitesi Vakfı Yayınları: 36, Nurol Matbaacılık, Ankara. HEYWOOD, Andrev .(2013). Siyasal İdeolojiler (5. Baskı). Ankara: Liberte Yayın evi Hürriyet Gazetesi www.gazeteler.org/hürriyet-gazetesi-hakkında KAPANİ, Münci. (1996). Politika Bilimlerine Giriş, (8.Baskı). Ankara: Bilgi Yayın Evi. KAPLAN, Neşe & KAPLAN, Ali (2007), Jacques Derrida ve Yapısökümü’nü Anlamak,(1.Baskı), Beta yayıncılık, İstanbul KARADAĞ, Ahmet .(2004). Türk Aydınlarında Cumhuriyeti Farklı Siyasal Duruşlar ve Farklı Sonuçlar,T.C Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 14 (2), 225-254 KASIM, Metin.(Ocak,2004). Ürün Reklam Tanıtım Açısından Gazatelerdeki Otomobil Reklamlarının incelenmesi. Selçuk Üniversitesi İletişim Dergisi 2, 137-144 KIVILCIMLI, Hikmet .(1970). Bilimsel Sosyalizmin Doğuşu,(1.Baskı),Tarihsel Matbaacılık, İstanbul KIZILYÜREK, Niyazi ve ERHÜRMAN, Tufan. (2009). Kıbrıs'ta Federalizm Öznesini Arayan Siyaset, Lefkoşa: Işık Kitap evi KOZAN, Murat .(2002). Türkiye'nin Merkeziyetçi Yapısının Siyasal Demokrasi Üzerindeki Olumsuz Etkisi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Y.L Tezi KÖÇER, Mehmet.(2003). Osmanlı Devleti’nde Türkçülük Akımının Ortaya Çıkması, Doğu Anadolu bölgesi araştırmaları,3 KURAN, Ercüment .( 1992). ‘’19.Yüzyılda Türkiye'de Kültür Değişmesi’’Erdem, Ankara: 221 MEGEP(Mesleki Egitim ve Ogretim Sisteminin Guclendirilmesi Projesi). (2007). Reklamcılıkta Temel Kavramlar. Ankara: MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) 138 MONROE, Kent.(1986). The Influnce of Price Diffirences and Brand Familiarty of Brand Preferences, Journal of Comsumer Research, 3, 1 MUTLU, Abdullah. (2005).Kurumsallaşmış Demokrasilerdeki Siyasi Partiler Sistemi ile Ülkemizdeki Siyasi Partiler Sisteminin Karşılaştırmalı Değerlendirmesi ve Özgün Model Arayışları, T.C. İç İşleri Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı,Uzmanlık Tezi. MUTLU, Erol .(2004). İletişim Sözlüğü, (1. Baskı). Bilim Sanat Yayınları, Ankara ODABAŞI, Yavuz. (1995). Pazarlama İletişimi, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları, Eskişehir. ÖNCE, Günal.(1988). “Reklam Sonuçlu Bir Satış Değildir”, Dünyada ve Türkiye’de Reklamcılık ve Reklamın Gücü, Bilgi Yayınevi: Ankara. ÖRMECİ, Ozan (2011), “Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Karşılaşılan Sorunlar”, TUİÇ Akademi Akşin, Sina, Kısa Türkiye Tarihi, (1.Baskı) İstanbul : Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları ÖZÇELİK Mücahit.(2012). 1.ve II. Dönem TBMM’de Niğde Milletvekilleri ve Faaliyetleri, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish Ankara: Volume 7/4, 2485-2500. ÖZDEMİR, Hikmet. (1989). Türkiye Tarihi( 4 Çağdaş Türkiye 1908-1980), Cem Yayın Evi, Ankara. ÖZDEN Mehmet. (2006). Türkiye’de Halkçılığın Evrimi(1908-1918), T.C Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı 16, ÖZGÜL, Bülent. (2002). Seçim ve Seçim Sistemleri, Türkiye.deki Seçim Sistemi Uygulamaları ve Bir Model Önerisi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Y.L Tezi. ÖZKARDEŞ, Oya .(2004). Evlilik ve Çocuk, (1.Baskı), Remzi Kitap Evi, İstanbul Sabah Gazetesi www.gazeteler.org/sabah-gazetesi-hakkında SARIKAYA,M , Saffet. (1999). "Osmanlı Türkiye'sindeki İslamcılık Düşüncesine Genel Bir Bakış", Arayışlar, Sayı:1,, Isparta. 139 SARUP, Madan.(2010). Postyapısalcılık ve Postmodernizme Eleştirel Bir Giriş, İstanbul: Kırk Gece Yayınları SEVİL, Necmettin. (2003). Liberalizm Siyaset Felsefesi Sözlüğü, (1. Baskı). İletişim Yayınları, İstanbul Star Gazetesi www.gazeteler.org/star-gazetesi-hakkında SUNGUR, Suat. (2007).“Reklamın Büyülü Dünyası: Sahte İmajların Gerçek Yüzü”, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı: 6 (2007), 87-101. ŞAFAK, Ali. (2012) Türk Demokrasisi - Siyasi Partiler, Parti Kültürü ve Seçim Sistemi Üzerine, T.C. Turgut Özal Üniversitesi Ekonomi ve Politika Dergisi Cilt 1 (2) 1-29. Şener, Nedim. (2004). Uzanlar Bir Korku İmparatorluğunun Çöküşü, (1. Baskı). İstanbul: Güncel Yayıncılık. ŞEYHANLIOĞLU, Hüseyin. (2011).Türk Siyasal Muhafazakârlığının Kurumsallaşması ve Demokrat Parti,(1.Baskı). Ankara:Kadim Yayınları. ŞİMŞEK, Sedat .(2006).Reklam ve Geleneksel İmgeler,(1. Baskı), İstanbul: Nüve Kültür Merkezi (Çınar Ofset). ŞİMŞEK, Sedat.( 2008), Küresel Marka Reklamları (1. Baskı) İstanbul: Literatürk yayınları TANÖR B., BORATAV K., AKŞİN S. (2000). Türkiye Tarihi (5. Cilt), Cem Yayın Evi, Ankara. TAŞ, Oktay ve ŞAHIM Tarık. (1996) Reklamcılık ve Siyasal Reklamcılık (1. Baskı). Ankara: Aydoğdu Ofset TAŞÇIOĞLU, Raci. (2007).Seçim Kampanyalarındaki Dönüşüm: ‘Amerikanlaşma’ “Bağlamında 3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde Genç Parti Seçim Kampanyası, T.C Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi TAŞLICALI, Memduh. (2002)BeyazYakalı: Cem Uzan Fenomeni, (1. Baskı).İstanbul: Karakutu Yayınları. TAYFUR, Gıyasettin. (2008). Reklamcılık (3. Baskı). İstanbul: Nobel Yayıncılık TOKGÖZ, Oya.(1991). Türkiye'de 1983 ve 1987 seçimlerinde kullanılan siyasi reklamlar. Amme İdaresi Dergisi, Cilt 24 (1), ss. 14-28. 140 TOLUNGÜÇ, Ahmet. (2000). Turizmde Tanıtım ve Reklam. Ankara: MediaCat Kitapları. TOLUNGÜÇ, Ahmet.(2000).Pazarlama Reklam İletişim, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları: Ankara. TOPUZ, Hıfzı (1991), Siyasal Reklamcılık, (1. Baskı), İstanbul: Cem yayınevi TUNÇ, Hasan .(2008). Demokrasi Türleri ve Müzakereci Demokrasi, T.C. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 12 (1-2), 1113-1132 TURAN, Şerafettin. (2000). Türk Devrim Tarihi (Çağdaşlık Yolunda Yeni Türkiye), Bilgi Yayın Evi, İstanbul. TÜRK, H. Bahadır. (2007). Genç Partiyi Anlamak, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi TÜRKOĞLU, Nurçay.(2000). Görüyorum “Gündelik Yaşamda İmgelerin Gücü”,(1. Baskı). Der Yayınları, İstanbul. UĞUR, Gökhan .(2010). Dünden Bugüne Anarşizm ve Anarşizmin Çözmesi Gereken Sorunlar, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 12, (1), 134-158. www.Türkçebilgi.com/Ansiklopedi/Sosyalizm 22..09.2014 YAŞIN, Cem.(2013). Medya Siyaset Kültür, T.C. Anadolu Üniversitesi yayını (2831), 2-33. YAYLAGÜL, Levent ve DAĞTAŞ Erdal. (Yıl Belirtilmiş). Medya Patronluğundan Başbakanlığa Yükselme İstekleri:Cem Uzan Ve Genç Parti Örnek Olayı, Zaman Gazetesi www.gazeteler.org/zaman-gazetesi-hakkında 141 EKLER ARAŞTIRMA KAPSAMINA ALINAN DİĞER PARTİLERE AİT REKLAM VE HABER ÖRNEKLERİ EK. 1 142 EK.2 143 EK. 3 144 EK. 4 145 EK. 5 146 EK. 6 147 EK. 7 148 EK.8 149 EK.9 150 EK.10 151 152