bir belge Osmanlı Kenti, Romanov-Osmanlı Belediyeciliği ve 1868 Nizamnamesi Erkan Tural * Döneminin diğer kentleri gibi İstanbul da Polanyi 'nin adlandırdığı "Büyük karşı durulmaz etkilerini on sekizinci yüzyıl sonlanndan itibaren hissetmeye ve kısa süre sonra da yaşamaya başlamıştır. Kapitalist üretim sisteminin. kent morfolojisinde yol açtığı karmaşa ve tahribat kısa süre içerisinde kentleri köksüz, kişiliksiz organizmalara çevirmiştir. ı Bu süreç içerisinde kentlerin hızlı bir şekilde büyümesi ve makineleşmesi devlet yöneticilerini daha organize yöntemler kullanmaya sevk etmiştir. İhtisab Nezareti'nden Şehremanetine geçiş süreci bu anlamda payitahtta yaşanan basit bir devir teslim töreni değildir. Belediye adı verilen ve temelinde sivil inisiyatife dayanan bir kurumun, çok daha değişik amaçlarla Osmanlı coğrafyası ve şartlan içerisinde yeniden tanımlanması sorunudur. Böylesi bir denklemin tek muhatabı da Osmanlı Devleti olmamıştır. Rus topraklarının 1613 yılından beri varisleri olan Romanov hanedanı da yüzyılın dönümünde benzer sıkıntılan yaşamışlar ve neredeyse eş zamanlarda benzer uygulamalara gidip benzer refleksler geliştirmişlerdir. Çevirisini sunduğumuz "1868 Der-saadet İdare-i Belediyye Nizamnamesi" bu hercümerç içinde Bab-ı alı bürokratlarınca hazırlanmış ve yukandaki tüm kaygı1ara çare olmak adına tasarlanmış tipik bir imparatorluk nizamnamesi olmuştur. Dönüşüm"ün Osmanlı Kenti İmparatorluğun günbatımında payitahtta yaşanan ve uzun bir sürece yayılabilecek de başka yerlerden farksız bir gelişme göstermiştir. On altıncı itibaren yaşanan enflasyonist dalgalanmalar devletin mali yapısını oldukça olumsuz derecede etkilerken, yönetime egemen askeri tabakamn orta ve alt rütbelerinde yer alan sayıca hayli kalabalık bir zümre, sabit ücretlerinin baş döndürücü bir şekilde değer kaybetmesi üzerine kentlerdeki ticari hayata kanşmıştı. Bu nedenledir ki, fazlasıyla askeri bir görünümü olan toplumsal hayatının giderek sivil bir siluet fiziksel dönüşüm yüzyıldan • TODAİE Asistanı. ı Geçtigimiz yüzyılın ortalannda yazılmasına karşın yaşanan dönOşOmO ve bununla ilgili kuramlan son derece kapsayıcı bir şekilde ele alan bir makale için bkz. Wirth, Louis (2002), "Bir Yaşam Biçimi Olarak KentHleşme",20. Yüzyıl Kenti, (Haz.) B. Duru- A. Alkan, imge Kitabevi, Ankara, s. 77-106. Çagdaş Yerel Yönetimler, Cüt 12 Sayı 4 Ekim 2003, s. 95-116. 96 Çağdaş Yerel Yönetimler, /2 (4) Ekim 2003 kazanması kentin fıziki çehresini de değiştinniştir. Sultan ve onun kapı halkının yaldızh kente kazıyan muazzam ölçekli anıtsal yapılar yerlerini gelişen ticari sembol binalarına bırakmaya başlamıştı. ı başarılılarını ilişkilerin Kentlerdeki üretim sisteminde yaşanan dönüşüm fıziksel dokuyu da başkalaştırmıştır. Lonca emeğine dayanan küçük üretim ve aynı ölçekli perakende ticaretin yerini alan uzak mesafe ticareti nedeniyle bir yandan bina sayısı artarken diğer taraftan bu konutların depo, ardiye niyetiyle kullanılması yüzünden birim alanların genişlemesi sonucunu da doğurmuştu. On dokuzuncu yüzyıla kadar Osmanlı kentleri tipik kırsal yerleşim yoğunluğuna sahip otarşik bir düzen ve yoğunluğa sahipti. Altyapı sisteminin olmadığı bahçe, özel kuyu ya da en yakın dere üzerinden ihtiyaçların giderildiği bu arkaik yapılanma düşük düzeyli bir teknolojik çerçeve ile adeta dengelenmişti (Cerasi, 1999:183-4). Belirli bir idari ve ticari kalbin/merkezin olmadığı Osmanlı kentlerindeki ilk kırılmalarda tam da bu noktada yaşanmaya başlanmıştır. İdari mekanizmanın on yedinci yüzyıldan itibaren sur dışına taşması ve kompartımanlaşmaya başlaması yeni dönemin de habercisi olmuştur. Klasik dönemin idare mekanları yöneticilerin özel konut1arı olmuş iken kamu binalarının yapılmaya başlanması mevcut görünümün hızlı bir şekilde değişmesine yol açmıştır. Osmanlı mimarisi üzerindeki batı etkisİ on sekizinci yüzyılda kurulmaya başlanan elçilik temasları ile başlamış ve kısa süre içerisinde kendisini Sanayi-i Nefıse Okulu, Nuruosmaniye Camii ve Selimiye Kışlası gibi yapılarda etkisini göstenniştir. Dönemim barok havasının ağır etkilerini taşıyan bu yeni mimari çeşni, sokaktaki insanın tek odah konutuna kadar tüm kenti kapsamına almıştır. Özellikle Tanzimat döneminde W. 1. Smith, G. T. Fossati, Barborini, L. Parville ve Balyanlar tarafından inşa edilen resmi binalar, kışlalar, saraylar ve bankalar İstanbul'da açılan yeni sayfanın en açık göstergeleri olmuştur. l 4 Galata, Beyoğlu, Boğaziçi, Sirkeci, Kadıköy ve İzmit'e doğru uzanan kıyı şeridi gelenek ile modernizm sarmalında takılı kalan kozmopolit bir hava taşımaktaydı. Avrupa' da esen yeni klasikçi, barok, art-nouveau ve bunların türevierinden oluşan mimari akımların etkisi kısa süre içerisinde yukarıda çizilen coğrafyayı etkisi altına almıştı. Bir yüzyıl öncesinin ahşap yapıları, yerini kagir binalara terk etmişti. Batı sermayesi ile kısa sürede kader birliği eden azınlık komprador buıjuvazisinin yaşam alanları olan günümüz Bankalar Caddesi bu zamanlarda bilinen adı ile Voyvoda Caddesi'nde ve genelolarak Karaköy-Beyoğlu semtleri yine yukarıdaki gelişmelerin ı Cerasi'nin kitabı bu dönüşümü aynntılan ile inceleyen ve getirdi~i yorumlar ile konuya farklı bakış açılan taşıyabilen kent tarihi üzerine yapılmış en nitelikli çalışmalardan birisidir bkz. Cerasi, Maurice M. (1999), Osmanlı Kenti, YKY Yayınlan, istanbul, s. 118-9. l Mekansal farklılaşma ve uzmanlaşma konularını Bab-ı ali öme~ine atıtlar yaparak inceleyen bir çalışma için bkz. Gibb, H.A.R. -H. Bowen (1962), lslamic Society and the West, V. II, Oxford Univesty Pres, London, s. i 13 vd. aynca bkz. Otoman City and its Parts Urban Structure and SocialOrder, (Eds.) Biernıan, i. - Irene Bierman- R. El-Haj, D. Preziosi, New Rochelle, New York, 1992. 4 Osmanlı mimarisi üzerindeki Batı etkisİ üzerine sayısız çalışma vardır fakat en derli toplu çalışmalardan biri olarak bkz. Nasır, Ayşe (199 I), Foreign Architects in Turkish Architecture, unpublished Phd thesis, Technical University of İstanbuL. Bir Belge 97 paralelinde apartman hayatını da yeni kent adabına taşımıştı. s Ahşap konut, kagir bina ve apartman tipi yapılar, İstanbul 'u üç temel tipoloji ekseninde parçalara bölmüştü. ci Kent fızyonomisinin dönüşümü sadece mimari küıtürdeki parçalanma ile de sınırlı kalmamıştır. 1785 ve 19 ı 2 yıllarında Kafkasya, Balkanlar ve Kırım'dan başta İstanbul' a ve daha sonra imparatorluğun diğer kentlerine yönelik göçler, Boşnak veya Çerkes mahalleleri gibi, kentlerin kenarlarına eklenen yeni yaşam sahalarını oluşturmuştu. 7 Yüzyılın başında düşüş eğiliminde olan İstanbul nüfusu yirminci yüzyıl başlarında bir milyonu aşmıştı.' İstanbul siluetlerine eklenen kışla ve saray gibi mimari yapılar ile başlayan değişim artan fabrika manzaraları ile biraz daha Batı kenti profiline yaklaşmıştır. Ortaya çıkan panorama, Gülersoy'un kitabında bahsedilen "Osmanlı Estetiği" anlayışından ne kadar uzaklaşıldığının göstergesi olmuştur. Yüzyılın başında Melling'in tablolarında işlediği ve küreklerini adeta başka alemlere doğru çektiği havasını veren kayıkçılar, yüzyılın ortasında yerlerini buharh gemilere bırakmıştır. Durum o kadar ani yaşanmış ve nihayetlenmİştir ki 1850'lerde İstanbul'u ziyaret eden Fransız edebiyatçı Gautier, Boğaziçi'deki bu vapur trafiğini Thames nehrinde ki sıkışıkhk ile kıyaslayabilmiştir. Gautier'in gözlemlerinden sistemin dışına fırlatılan kayıkçılar da şu şekilde nasibini almıştır; bu yeşil ve akıntdı sularda birer despot olarak hüküm süren kayıkçılar, ateşle çalışan gemilere posta arabacılarının demiryolları lokomotifine baktığı gözle bakıyorlar ve Fulton 'un bu icadını tam bir şeytan icadı olarak görüyorlar ".10 1l tl .,. Sistemin dışına itilen sadece kayıkçı esnafı olmamış onunla beraber bir önceki makalemizde incelemiş olduğumuz pek çok zanaat erbabı dükkanın kepengini indirmek zorunda kalmıştı. ii Üretimin bireysel alanlardan toplu mekanlara kaydırılması fabrika s ApartmanJaşmanın İstanbul kent tarihindeki emekleme dönemini inceleyen akademik bir çalışma için bkz. Denel, Seri m (1982), Batılılaşma Sürecinde İstanbul'da Tasarım ve Dış Mekanlarda Değişim Nedenleri, ODTÜ Yayınlan, Ankara. ci Kentin hayat alanlan için ciddi tehditler oluşturan büyük yangınlann on dokuzuncu yüzyılda artışı, idareyi de sert önlemler almaya sevk etmiştir. Örneğin ahşap bina yapımına getirilen maddi cezalar bunlardan sadece birisiydi bkz Ergin, Osman Nuri, Mecel/e-i Umur-/ Belediyye (1995), C. ii, İsyanbul BLD. Yayınlan, ss. 1058-1061. Işın, Ekrem (1995), İstanbul'da Gündelik Hayat, İletişim Yayınlan, İstanbul, s. 79-107. 7 Aktüre'nin Tanzimat dönemi taşra kentleri üzerine yazdığı makale değişen kent dokusunu göçmen faktörü çerçevesinde ele almaktadır Aktüre, Sevgi, "Osmanlı Devleti'nde Taşra Kentlerindeki Değişimler", Tanzimat 'tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi (TCTA), C. IV, ss. 891-904. 'İstanbul'un yüzyıl boyunca nasıl bir nüfussal dalgalanma geçirdiği hala kesin rakamlarla ortaya konmamıştır yine de belli bir fikir edinmemizi sağlayacak çalışmalar da yok değildir bkz. Shaw, Stanford .J. (1979), "The Population of İstanbul in the Nineteenth Century", Tarih Dergisi, XXXii, ss. 403-414; A.g.y (1978), "The Ottoman Census System and Population 1831-1914", İJMES, C. IX, ss. 325-338. Karpat, Kemal H. (2003), Osmanlı Nüfusu 1830-1914, Tarih Vakfı Yayınlan, İstanbuL. il Klasik dönem İstanbul şehir kültürünü kendine has üslubuyla aktaran Gülersoy, bu dönemi "Osmanlı Estetiği" başlığında kavramlaştırmıştır bkz. Gülersoy, Çelik (1983), İstanbul Esteliği, Çelik Gülersoy Vakfı Yayınlan, İstanbuL. Bu dönem İstanbul'unun yerleşim düzeni üzerine başka bir çalışma için bkz. Ortaylı, ilber (1977), "İstanbul'un Mekansal Yapısının Tarihsel Evrimine Bir Bakış", Amme İdaresi Dergisi, C. 10, S. 2, Haziran, s. 77-97. LO Batur tarafından hazırlanan eserde H. C. Andersen'den Le Corbusier'e, Melvi11e'den Flaubert'e kadar bir dizi ünlü kişinin İstanbul anılan kronolojik bir sırayla bir araya getirilmiştir. Kitabın bu yapısı yaşanan dönüşüme dair oldukça somut örnekler getirmiştir bkz. Avrupa Güneşinin Doğduğu Yere Yolculuk (2001), (Haz.) Batur, Enis, Promat Basın Yayın, İstanbuL. 11 Bu makalelerimizde 1861 ve 1913 yıllannda çıkanlan nizarrınameler ışığında Osmanlı kentlerinin temel üretim birimleri olan Esnaf Loncalan'nın maruz kaldığı dönüşümleri incelemiştik bkz. Tural, Erkan (2003), 98 Çağdaş Yerel Yönetimler. 12 (4) Ekim 2003 tipi işletme sayısını artırırken bunun gibi kentin dokusunu etkileyen fıziksel birimler sürekli gündelik hayata dahilolmaya başlamış bunlar da farklı istidam ve uğraşı ünitelerini oluşturmuştu. Habercilik ve ulaşım alanında yaşanan gelişmeler bunun en önemli örneğidir. Telgraf, telefon ve posta gibi hizmet ve yenilikler kent hayatına telgrafhane ve postahane gibi birimleri dahil ederken, demir rayların kentleri birbirine bağlaması ve bunlann kent içindeki uzantıları olan istasyonların inşası kentsel hayat alanının yeni baştan tanımlanmasına yol açacak gelişmelere neden olmuştu. II Aynı şekilde yukarıda bahsettiğimiz buharh gemilerin, kalyonları ve yelkenli gemileri tahtından alaşağı etmesi ve denizler ,üzerinde mutlak hakimiyetini ilan etmesi, kıyı kentlere kendi havasını şırınga eden liman, rıhtım ve antrepoların inşasını zorunlu kılmıştır. u Uzak mesafe ticaretinin en önemli bağlantı noktaları olan limanlar ve onları destekleyen hinterlandların sermaye kesimince her zaman kontrol altında tutma istemi ise çok sık olarak bu bölgelerin emperyal nüfuz alanlarına bölünmesi sonucunu doğurmuştur. Kısaca 14 on sekizinci yüzyılın sonlannda Fransız seyyah Potocki 'nin kaleminde, " ... İstanbul /imanına vardık. Burada kalemimi bırakıyorum. Çünkü bu manzara bütün tanımların üzerinde. İmgenizde canlandırın, abartın, gezginlere başvurun, gerçeğin her zaman altında kalacaksınız." ifadesini bulan ve Melling'in resimlerinde konturlarını bulan bu hayalimsi kent, yüzyıl ortalarında Darphane-i Amire'de çalışmak üzere başkente gelen İngiliz James Robertson'ın denklanşöründen çıkan fotoğrafların oldukça uzağındadır. Kentin eski dokusu kaybolmaya yüz tutmuş ve İstanbul'a akan göçmenlere yer açılması kaygısı kısa sürede "ızgara plan" olarak adlandırılan günü birlik, tarih dışı mekanların yaratılmasına neden olmuştur. 15 Bunların yanında çok dar parsellerde yükselmeye başlayan alt katı dükkan üst katı büro ya da konut olan Avrupa tarzı ticaret sokakları kentin yeni yüzünü temsil etmeye başlamıştır. Kentin maruz kaldığı bu ağır dönüşüm dalgasının altında Hisar'ın romanına konu olan Fahim Bey tipindeki şehir insanları kalmıştır. Tütün İnhisarı İdaresi mütercimi olan Fahim Bey, kentle beraber yok olan geçmişinin yasını tutan, savaş vurgunculuğundan devlet eliyle var edilen burjuvaziden nefret eden, bunlara sebep olan bürokratlara karşı lafını esirgemeyen, kendi içine dönüp Proustvari bir şekilde "yitik bir zamanı" durmaksızın yad eden bir İstanbulludur. Fahim Bey'in de akıbeti yine Hisar'ın başka bir Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C. 12, S. i, Ocak ve Tural, Erkan (2003),"Gedik Yerel Yönelimler Dergisi, C. 12, S. 2, Nisan. ız Kuban, yeni mimari üslubtan sadece kentin kenar semtlerinin etkilenmedi~ini belirtirken özellikle Eminönü, Fatih ve Eyüp semtlerinde yo~unlaşan fabrikalan Osmanlı modernleşmesinin simgeleri olarak göstermiştir bkz. Kuban, Do~an (2000), İstanbul - Bir Kent Tarihi, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, İstanbul, ss. 346-36 i. u Kıray'ın İzmir nhtımı üzerine yaptı~ı sosyolojik inceleme bu gibi yapılann kent kültürü üzerinde yaptı~ı etkileri göstermesi açısından önemlidir bkz. Kıray, Mübeccel B. (1972), Örgüıleşemeyen Kent - İzmir 'de İş Hayatının Yapısı ve Yerleşme Düzeni, Sosyal Bilimler Derne~i Yayınlan. 14 Tekeli, bu durumun artı ürün da~ılımını da etkiledi~ini belirtiyor ve imparatorluk içindeki bütünleşme söz konusu emperyal çekişme nedeni ile gerçekleşemedi~ini belirtmiştir bkz. Tekeli, İlhan, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Kentsel Dönüşüm", T.C.T.A., c. IV, s. 878-890. Ayrıca bkz. Eldem, Edhem (1993), "Batılılaşma, Modernleşme ve Kozmopolitizm: 19. Yüzyıl Sonu ve 20. Yüzyıl Başında İstanbul", Osman Hamdi Bey ve Dönemi, (Haz.) Rona, Zeynep, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, İstanbul, ss. 12-26. 15 Çelik, Birbirini dik açıyla kesen bir örnek caddeler oluşturma yönteminin tam bir başansızlıkla sonuçlandı~ını ve İstanbul'daki tarihi dokuyu yok etti~ini savunmaktadır bkz. Çelik, Zeynep (1996), 19. Yüzyılda Osmanlı Başkenti - Değişen İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, İstanbul, s. 45 vd. "Gedikler Nizanmamesi", Uygulamasının Kaldıniması", Çağdaş Bir Belge 99 kitabında işlediği İstanbul yalılarından farklı olmamıştır. Tıpkı kitabın sonunda yerini gibi Fahim Bey'de bir türlü anlam veremediği dönüşümler zinciri içinde İstanbul'daki hayatına hüzünlü bir şekilde gözlerini beton yığınlarına bırakan yalı kapamıştır. Hi Osmanlı Belediyeciliği Kentin fıziksel dokusundaki bu dönüşümler idari yapıyı da kendisine uydurmuştur. İdari, ekonomik ve askeri anlamda yeni bir hüviyet edinen Tanzimat kentleri bu fonksiyonlarına uygun idari bir mekanizmaya ihtiyaç duymaya başlamıştır. Klasik dönemin kadısı, vakfıyeleri ve mahallelinin imece tipi dayanışmaları vasıtasıyla fınansal yükü ağır ve ince bir idari anlayış gerektiren sanayileşme sürecindeki kentlerin idaresi mümkün görünmüyordu. Üstelik on dokıızuncu yüzyılın ilk çeyreğinde kaldırılan yeniçeri ocağı ve daha sonra vakıfların Evkaf Nezareti 'ne bağlanması kadıyı neredeyse tamamen işlevsiz bir yönetici pozisyonuna indirgemiştir. Yukarıda kısaca altı çizilen önemli değişiklikler bu geçiş döneminin imparatorluk kentlerince fazlasıyla sancılı yaşanmasına neden olmuştur. Örneğin kentin güvenliğinden sorumlu kılınan İhtisab Nezareti'nin insan malzemesinin nereden devşireceği konusu tam bir karmaşa ile sonuçlanmış İstanbul'un çeşitli bölgeleri merkez ordusunun çeşitli alaylarına havale edilirken sistem tarafından tamamen gözden çıkarılmış olan sipahi artıkları alelacele özellikle taşra İhtisab Müdürlükleri çatısı altında toplamıştır. ls 17 Komprador burjuvazi tarafından imparatorluğun en uç noktasına kadar pazarlanan mamul maddenin esnaf loncalarının varlığını tehdit etmesi ve hükümetlerin liberal politikaların yaldızlı başarılarından bir türlü başını alamaması nedeniyle artan işsizlik oranı kente dalga dalga gelen göçmenler nedeniyle katlanarak artmıştır. Güvenlik görevleri dışında vergi toplanması ve pazar esnafının kontrolü gibi vazifeleri de yüklenen modern belediyeciliğin bu erken dönem oluşumları devletin yerel yönetimler konusundaki temel düşüncesini ortaya koyuyordu. "Sosyal kontrol" olarak da adlandırabileceğimiz bu anlayış, yerel yönetim kurumlarını halka hizmet edip onların yönetime katılmasına yardımcı olan kurumlar olarak değil de en küçük birimlere kadar yerleşim alanlarının devlet denetimine alınması olarak tanımlanıp kurulmuştur. Dolayısıyla 13 Haziran 1855 tarihinde İhtisab Nezareti'nin ilgası ve Şehremaneti'nin kuruluşunu sadece Kırım Savaşı"nın yol açtığı dış dinamiklere bağlamak, kökleri çok daha derinlerde olan bu anlayışı gözden kaçırmak anlamına gelecektir. Ülkemizde merkezi bürokrasinin otoriteyi ele aldığı bir dönemde yerel yönetim kurumlarını oluşturmaya başlaması kavramsal açıklamalardan hareketle bu kurumları analiz edenlere oldukça şaşırtıcı gelmiştir. Ancak bu kurumların yakından bir analizi bu 16 Abdülhak Şinasi Hisar (1978), Fahim Bey ve Biz, Ötüken Neşriyat, İstanbuL. Abdülhak Şinasi Hisar (1954), Boğaziçi Yalılan, Varlık Yayınevi, İstanbuL. 17 Osmanlı İmparatorlu~u'nda Kadı kurumunun taşra idaresindeki yeri ve tarihsel dönüşümü için bkz. Ortaylı, ilber (I 994), Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti 'nde Kadı, Turhan Yayınevi, Ankara. 18 "1826-1846 araSi, payitahtm İstanbul cihetinde düzeni Yeniçerilerin Karakolhanelerini işgal eden Asakir-i Mansure-i Muhammediye saglıyordu. Üsküdar cihetinde o yörede konaklayan Asakir-i Hassa aynı yetkiyle donatılmıştı. Kasımpaşa ve Eyüp cihetinde eskiden oldugu gibi denizciler görevlendirilmiş, Asakir-i Muntazama-i Bahriye'ye yetki verilmişti. Galata, Beyogıu ve civar mahallelerin asayişine Topçu Oca~ı bakıyordu". Zafer Toprak, "Tanzimat'tan Sonra Osmanlı Kolluk Kuvvetleri", T.C.T.A., C. V, ss. 1269-1271. 100 Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 kavram karmaşasım ortadan kaldırmaya yetecektir. Şehremaneti'nden başlayarak hiçbir yerel kurumun halkın eline bırakılması istenmemiştir. Farklı nedenlerle olsa bile Mithat Paşa gibi nitelikli bir yönetici ve Prens Sabahattin gibi merkez karşıtı düşünceleri ile tanınan kişilerin sistemin dışına kaydırılmasında biraz da bunun etkisi vardır. Örneğin şehremaneti'nin işleyişini bir gözden geçirelim: 19 Şehremini ve şehir meclisinden oluşan emanetin karar ve yürütme orgam üyelerinin seçimi, Bab-ı ali bürolarında tespit edilip padişah tarafından kararlaştırılacaktı (3, 4, 5. md). Meclisin her hareketi ve her kararı şehremini ve Meclis-i Tanzimat ile Meclis-i Vala gibi devletin diğer organlarının denetimine bırakılmıştı (6, 7, 8. md.). Halk katılımın gerçekleştirileceği meclisin üye seçimi de son derece yuvarlak bir cümle ile geçiştirilmişti; "tebaa-i şlihlinenin ve esnafın m 'uteber ve m 'utemedlerinden on iki kimse". Kısaca Bab-ı ali bürokratları tıpkı selefleri gibi İstanbul yönetiminin her noktasım eskisi gibi elinde tutmaya devam ediyordu. İlan edilen çalışma programı meclis üyelerine yargılamadan teftişe kadar geniş bir hareket alanı çizmiş olmasına karşın göze çarpacak bir faaliyette bulunamamışlardır. Bunun arkasındaki en önemli neden yukarıda belirttiğimiz üzere tüm kararların nihai onay merciinin Padişah ve Bab-ı ali olmasıdır. Şehremaneti Nizamnamesi kuruma tüzel bir kişilik kazandıracak en önemli unsura da Şehremanetinin faaliyetlerini destekleyecek kaynakların neler olduğu ve buna dayamlarak nasıl bir bütçe yapılacağı da kocaman bir soru işareti olarak kalmıştır. Şehremini ve vekilleri gibi emanetin tüm masrafı da hazine tarafından karşılanmıştır ki sadece bu ayrıntı bile somut bir yerel yönetim teşkilatından bahsedemeyeceğimizi gözler önüne sermeye yeter. Kentin sağlık ve güvenlik şikayetlerinden bıkan Tanzimat bürokratları adeta bu sıkıntıyı başlarından atmak için ilave bir devlet kurumu oluşturmuş gibidir. Nizamnamenin 12. maddesi açık bir şekilde Şehreminin nizamnameden kaynaklanan sorunlar için Meclis-i Vala'ya, vergi konusunda Maliye Nezareti'ne, esnaflarla olan ilişkilerinde Ticaret Nezareti'ne, caddelerin temizlik ve aydınlatılmasında Umur-ı Nafıa Nezaretine karşı sorumlu olduğunu belirterek şehremanetinin ne derece bir otonom kuruluş olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştu. hiç değinmemiştir. Şehremaneti tecrübesinin başarısızlıkla sonuçlanması ve özellikle kentin gayr-i Müslim çevrelerinden gelen baskılar hükümeti, sonu İntizam-ı Şehir Komisyonu adı verilen bir kurulun oluşumuna sevk edecek adımlar atmaya zorlamıştır. Kentin önde gelen Levantenleriyle "uygunsuzluk vuku bulmamak üzere Tercüme Odası memurlarından lisan aşina bir iki efendi"den oluşan komisyon Ticaret Nezareti'nin bir alt birimi olarak padişah iradesi ile 12 Mart 1856 (5 Recep 1272) tarihinde kuruldu (Ergin, 1995: 1291). Komisyonun oluşturulmasına neden olarak meclis-i Tanzimat tarafından hazırlanan on iki maddelik gerekçenin neredeyse tamamı İstanbul cadde ve sokaklarındaki düzensizlikler ve pisliklere hasrediImiş ve bu da ayrı bir birimin kurulması için neden olarak ileri sürülmüştü. Komisyon üyelerinin donammları (lisan bilen memurlar ???) ve komisyonun bağlı olduğu kurum (Ticaret Nezareti ???) Bab-ı ali 19 Şehremanetinin kuruluşu ile ilgili aynntıh bilgi için bkz. Ergin, 1995, C. Ill, ss. 1265-1282. Şehremaneti Nizamnamesinin çevirisi için bkz. SeyitdanJıogıu, Mehmet (1996), "Şehremaneti'nin Kuruluşu ve Şehremaneti Nizamnamesi", Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C. 5, S. 3, Mayıs, s. 75-82. Bir Belge i Oi bürokratları kafasındaki belediye (Ergin, 1995: 1285-1290). anlayışının sımrlarım göstermesi açısından anlamlıdır Bekleneceği üzere komisyonun çalışmaları şehremaneti'nden daha verimli olmadı. ve tekrar düzenleme projeleri, kaynak yaratma ve muhasebe şubesinin örgütlenmesi yolundaki öneriler Tanzimat bürokratlarınca kabul görmedi. Yalnız komisyon tarafından hazırlanan ve İstanbul 'u on dört belediye dairesine ayıran idari teşkilat taslağı hükümetçe son derece olumlu karşılanmış ve MecHs-i Tanzimafı gerekli yasal düzenlemeleri yapmak için görevlendirmişti. Meclis tarafından hazırlanan mazbata, komisyonca hazırlanan plam onaylarmş yalnız bu teşkilatın İstanbul 'un her kısrmna yayılmasını "mugalata ve tekellüflü" olacağı nedeniyle bir kenara bırakarak hem gelirlerinin çokluğu ve seçkin binaların fazlalığı hem de yabancı ülkelerde böylesi hizmetleri görmüş sakinlerinin bulunması nedeniyle Beyoğlu-Galata bölgesi Altıncı Daire-i Belediyye adıyla 28 Aralık 1857 (11 Cemaziyelevvel 1274) tarihli nizamname ile kurulmuştur. lO İmar planları "Daire-İ Belediyye'nin Teşkiline ve Me'murlarının Vezaifine Da'ir Nizamname" adını taşıyan iki bölüm, toplam on dokuz maddeden oluşan çerçeve yasa İstanbul 'un idari taksimatını kesinleştiriyor, fakat satır aralarında özellikle altıncı daireye özel göndermelerde bulunuyordu. On yedinci maddede ise altı ay içinde sadece bu daire için özel bir nizamnamenin oluşturulmasını şart koşuyordu. Bu nedenle de kısa süre içersinde hazırlıklara başlanmış ve bir tanesi mahsus olmak üzere doksan dört bendlik bir nizamname layihası hazırlanmıştır. Meclis-i Tanzimat'a sunulan tezkerede bu nizamnamenin gerekçesinde Osmanlı Devleti 'ne düşman olan çevrelerin, devletin İstanbul 'un temizliğinin bile altından kalkamadığı yollu söylentiler yaydıklarım ve bu nedenle de Altıncı Daire'nin bir an evvel kurulmasının büyük bir ihtiyaç olduğunun . belirtilmesi, yukarıdaki tezimizi doğrulayan örneklerden birisidir. Sonuç olarak layiha 7 Haziran 1858 (24 Şevval 1274) tarihinde yasalaşarak uygulamaya konmuştur. Bununla beraber Altıncı Dairenin görev sınırları zaten Aralık 1857 tarihinde çıkarılan genel nizamnamenin kendisini de bağlayan ağır vesayetçi hükümleri ile bağlanmış bulunuyordu. Genel nizamnamedeki 9, 10 ve 11. maddelerindeki meclis müzakere raporlarının harcama bilançoları ile salınacak verginin tespitinin Bab-ı ali onayına bırakılması kurulacak örgütlerin mali ve idari tüm özerkliğini en baştan tırpanlarmştır. ll Daire 'ye mahsus bazı özel ayrıcalıkların tanındığı da gözden kendilerine tamnan yasal haklar çerçevesinde talimatlar hazırlama yetkisi kazamyordu. Son mercide bu hukuki düzenlemeler Bab-ı ali denetimini şart koşuyorsa da Osmanlı belediyeciliğinin gelişimi açısından önem arz ediyordu. Yine bunun gibi Bab-ı ali onayına bırakılmasına karşın Altıncı Daire'nin belli ölçeklerde borçlanmasına izin veriliyordu (71. bend). Üstelik hükümet bu cılız kurumlara destek olmak için alınacak bu borçlara kefil olacağını da belirmişti (72. Bununla birlikte kaçırılmamalıdır. Altıncı Örneğin Daire, Nizamnamenin orjinali için bkz. Düstur, Tertip I, C. II, s. 460-463. Nizamnamenin çevirisi için bkz. Mehmet (1995), "Yerel Yönetim Metinleri ın, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C. 4, S. 6, Kasım, s. 85-91. II Nizamnamenin orjinali için bkz. Düstur, Tertip I, C. II, ss. 464-477. Nizamnamenin çevirisi için bkz. Seyitdanlıoğlu, Mehmet (1995), "Yerel Yönetim Metinleri I", Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, C. 4, S. 6, Kasım, s. 91-102. 10 Seyitdanltogıu, i 02 Çağdaş Yerel Yönetimler,I 2 (4) Ekim 2003 .. Bend). Bab-ı ali her ne kadar nizanınamede bu borcun hükümlerini en İnce detayına kadar açıklamış olsa da böyle bir hak sağlayıp kurumu tüzel kişilik kazanmaya kadar götürecek bir gelişmeyi başlatması açısından da önemliydi. Sadece bu gibi imtiyazların tanınması durumunda dahi bir belediyenin neler yapabileceğini, Altıncı Daire, idare bölgesinin bir kadastro haritasını çıkararak, İstanbul 'un ilk parkını oluşturarak, ilk belediye binasını inşa ederek, kentin ilk belediye pastanesini açarak göstermişti. ıı 1857-1858 Nizanınameleri ile bir şekil verdirilmeye çalışılan Osmanlı belediyesi ilk parlamento tarafından kabul edilen 1877 Belediye Kanunu 'na kadar son bir düzenlemeyi aşağıda transkripsiyonunu verdiğimiz 6 Ekim 1868 tarihli "Der-saadet İdare-i Belediyye Nizanınarnesi" ile yaşamıştır. Kapitalist sarsıntı karşısında evine çeki düzen verme telaşına düşüp hızlı bir reform sürecine giren tek imparatorluk kuşkusuz Osmanlı İmparatorluğu değildi. ı. Petro'nun modernleşme hamleleri ile yeni bir güç odağı haline gelen Rusya, on dokuzuncu yüzyılda Osmanlı Tanzimafına benzer bir şekilde "Büyük Reformlar" adı verilen süreçte aralarında yerel yönetim reformları da olan çok sancılı bir döneme giriyordu. Romanov Beıediyecili~i On sekizinci yüzyılın son çeyreğinde Çariçe II. Katerina 'yı, Rus tarihinin ilk "Yerel Yönetim Yasası 'nı ilan etmeye zorlayan gelişmeler Pugaçev İsyanı ile başlamıştı. 13 Rus nomenklaturasına göre Pugaçev güruhunun önünde yerel idare birimlerinin çöküşü, taşrada devlet gücünün pekiştirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktaydı. Çariçe ve kurmayları, Batı'da yürürlükte olan pek çok sistemi inceleme altına almışlar ve sonuçta Alman modeline dayanan Ba1tık eyaletlerinin hukuk sisteminin kendileri için en uygun olacağı kararına varmışlardı. Bu sayede imparatorluk, soylular, kentliler ile özgür ve devlet köylülerinin işbirliğine dayanan bir taşra oydaşması üzerine oturtulmuştur. Taşra yönetimini soylular için cazip mevkiler haline getirerek bu nitelikli sınıfı kendi yanına çekmeye çalışılan yasa ile, aynı zamanda köylülerin üzerindeki aristokrat ik baskının da hafifletilmesi düşünülmüştü. ı4 Yeni sistem ülkeyi her biri ortalama 300 ile 400 bin nüfuslu yirmi beş eyalete Her eyaletin başında bir vali, bir vali yardımcısı ve ona yardım etmek üzere de bir meclis oluşturulmuştu. Vali yardımcısı aynı zamanda eyaletin tüm mali sonınlarını da üzerine almıştı. Yasa ve onun getirdikleri kameralist düşünceden bir hayli etkilenmiştir. Mevcut kaynakların devlet tarafından halk için düzenlenmesi ve bunun için de katı bir hukuk sisteminin yerleştirilmesini öngören aydınlanmacı mutlak böıüyordu. Altıncı Daire-i Belediyye'nin faaliyetleri için bkz. Ortaylı, İlber (1985), Tanzimat 'tan Cumhuriyet 'e Yerel Yönetim Geleneği, Hil Yayınlan İstanbul, s. 129-142. 13 II. Katerina'nın tahtı ele geçinnesine katkıda bulunan aristokratlar daha sonra bu yardımlan dolayısıyla çok geniş toprak ba~ışlan ve pek çok ayncaltkla ödüllendirilmişti. Kırda aristokratlar lehine gelişen sosyal adaletsizlik en sonunda Pugaçev'in önderlik etti~i isyanla sonuçlanmıştır. 1773-1775 yıllan arasında süren isyan için bkz. Seton-Watson, Hugh (1967), The Russian Empire 1801-1917, Clarendon, Oxford. Pugaçev Ayaklanması'nı en aynntılı şekilde inceleyenlerden birisi de yazar Puşkin olmuştur bkz. Pushkin, Aleksandr Sergeyevich (1949), Pugaçev Isyanının Tarihi, Milli E~itim Bakanlı~ı Yayınlan, Ankara. 14 Çariçe II. Katerina ve taşra yönetimi üzerine şu kitaplara bakılabilir, de Madariaga, Isabel (1996), Çariçe Katerina, Sabah Yayınlan, İstanbul, s. 53-63; Kohut, E. Z. (1988), Russian Centra/ism and Ukrainian Autonomy, Harvard University, Cambridge; Bruess, Gregory Lynn (1997), Re/igion. /dentity and Empire: A Greek Archbishop in the Russia o/Catherine the Great, Boulder. 11 Bir Belge 103 kralların kameralist yüzyılın ortasına sonuçlanası politikaları Rusya'da da derin bir ilgi ile karşılannuştır. Fakat 1785 tarihli düzenlemenin tam bir başarısızlıkla Rus otokrasisinin yeni önlemler almasına yol açmıştır. 15 gelindiğinde Bu yıllarda Rusya 'nın sosyal şartları ile Osmanlı İmparatorluğu arasında çok büyük farklılıklar yoktu. Örneğin Rusya tıpkı Osmanlılarda olduğu gibi tam bir kır toplumu görüntüsü veriyordu. Kırım Savaşı sıralarında (1850'ler) her on Rus'tan biri kentlerde yaşarken St. Petersburg 490.808 kişilik nüfusu ile Avrupa'nın en kalabalık üçüncü şehri idi. Toplam 738 yerleşim biriminden 568 'i on bin kişiden daha az bir nüfus barındırmaktaydı. Fakat bu dönemden itibaren yaşanan endüstriyel dönüşümler kentlere olan göçü artırmış bu ise mevcut nüfusun ·St. Petersburg'da üç kat Moskova'da ise dört kat artışına neden olmuştur. 16 gibi gelen göç dalgaları ile hızla büyüyen başkentlerinin çözüm bulmak amacıyla 1846 Belediye Yasası'ın yürürlüğe koymuştu. Ortodoksluk, Otokrasi ve Milliyetçilik temelinde Napoleon İstilası sonrasında Rusya'yı tekrar eski parlak günlerine döndürmek isteyen i. Nicholas, en azından başkent için uygulamaya koyduğu yasadan yaklaşan Kırım Savaşı nedeniyle istediği verimi alamamıştır. Yine de başkentte uygulamaya konan belediye kanunu, 1862'de Moskova'da, 1863'te de Odesa'da kabul edilmişti. Çar Nicholas'ın en yaratıcı reformlarından biri olarak görülen Belediye Kanunu, aynı zamanda geçmişte yapılan bazı hataların düzeltilmesi yolunda önemli bir hamle olarak da görülmüştür. IL. Katerina devrinde çıkarılan yerel yönetim yasası toprak soyluIanna sağladığı geniş ayrıcalıklar ve toprak muafiyetleri ile taşradaki dengeleri içinden çıkılmaz bir hale koymuştu. 1846 Belediye Kanunu, bu durumu en azından tüccar ve kent soyluları lehine düzeltmeyi hedeflemişti. Bununla beraber bu, tüm sorunların halledildiği anlamına gelmemiştir. Yasa incelendiğinde mal varlığı katılım için esas kriter olarak belirlenirken, oy hakkıınn son derece yüksek vergi gelirlerine endekslenmesi alınması gereken daha uzun bir yol Ruslarda tıpkı Osmanlılar sorunlarına 17 olduğunu göstermiştir. 111 Kırım Savaşı sonrasında tahta oturan II. Aleksandr'ın özgürleştirici politikası yerel yönetim anlayışına da yansımıştır. 1861 Şubat'ında serflik kurumunu kaldırılması etkisini idari teşkilatlanmanın en ucuna kadar hissettirecek bir domino taşı etkisi yapmıştır. 29 Rusya'da merkeziyet ve ademi merkeziyet konuları da ilk olarak bu Katerina'mn dönemin barok sanatının etkisinde k~larak bu havaya uygun düzenlemeler yapılmasını zorunlu üzerine bkz. Brower, Daniel R. (1990), The Russian City Between Tradition and Modernity 1850­ 1900, University ofCalifomia, Berkeley, s. 7-12. 26 Lincoln, Rus kentlerdeki yogunlaşma konusunda haberleşme araçlarının gelişmesi ve endüstrileşmenin yanı sıra inşaat teknolojisinde yapılan yeniliklere de atıflarda bulunuyor bkz. Lincoln, W. Bruce (1990), The Great Reforms Autocraey, Bureaucracy and the Political Change in Imperia/ Russia, Northem IIlinois University Press, lIIinois, s. 134-5. 27 Dönem bürokrasisinin düşünce iklimini ve bunun hangi faktörler sonucunda oluştuguna dair bkz. Anderson, Thomton (1967), Russian Political Thought, ComelI University Pres, New York, ss. 173:. 193. 111 i. Nicholas dönemi aynı zamanda Rus bürokrasisinin de hızh bir şekilde gelişme kaydettigi bir dönem olarak bilinmektedir. Ünlü gizli servis örgütü KGB bu dönemde kurulurken mevcut tüm yasalar derlenerek bir araya getirilmiştir bkz. Saunders, David (1992), Russia in the Age of Reaction and Reform, Longman Publ., Essex, s. 122-125. 29 Rusya'da sertligi ilga eden 1861 Af Kanunu ile ilgili oldukça geniş bir literatür mevcuttur bkz. Greenberg, Louis (1976), The Jews in Russia: The Struggle for Emancipation, Schocken Books, New York; Vucinich, 15 tutması 104 Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 sıralarda tartışılmaya başlamıştır. Merkez, yığınlarla olan ilişkisini güvenlik ve vergi konulanndaki ayrıcalıklanna el sürdürmeden nasıl sürdüreceği konusunda çeşitli alternatifleri inceleme altına almıştı. Tıpkı Bab-ı ali bürokratları gibi Romanov bürokrasisi de üç alternatif üzerinde yoğun bir mesai sarf etmişti. Bunların ilki imparatorun şahsi otoritesinin devletin en uç beldesine kadar uzatılması idi ki, 1861 Af Kanunu 'ndan sonra böylesi bir model halkın tepkisini çekebilirdi. ikincisi, İçişleri Bakanlığı üzerinden eyaletlerin kontrol altına alınması projesiydi. Romanov bürokrasisi özellikle 1840'lardan itibaren hem alt birim hem de personel sayısı bakımından muazzam ölçekte genişleme kaydetmişti. Ama yine de imparatorluğun yüzölçümü düşünüldüğünde bu oran dahi geniş ölçekli bir denetimi neredeyse imkansız kılıyordu. Son alternatif ise yönetime halk katılımın sağlanması ile devlete bağlı bir tebaanın yaratılması modeli olmuştur (Saunders, 1992: 252-3). 26 Nisan 1862 tarihinde St. Petersburg 'tan eyalet valilerine çekilen bir telgraf merkez son alternatif üzerinde olduğunu göstermişti. Buna göre valilerden her sımf temsilcilerinden oluşan komiteler oluşturmaları ve buradan hareketle yapılması düşünülen Belediye Kanunu ile ilgili merkeze tavsiyelerde bulunmaları talep edilmiştir. Kısa süre içerisinde müzakerelere başlayan yerel komiteler cevap olarak devletin beledi işlere olan müdahalesini asgariye çekmek ve belediye yöneticilerinin yetkilerini 1785 Kanunu İle sınırlanan alandan çok daha ileriye taşınması gerekliliğini vurguladılar. Buna karşılık olarak özellikle İçişleri bürokratları devlet müdahalesinin sınırlandırılması talebini şiddetle geri çevirdiler. Devletin gerçekleştirilecek reformlarda öncü bir rol oynaması yönündeki kararlılıklarım dile getirdiler. Yine de bürokrasinin bu konuda tam bir uzlaşma halinde olduğunu söylemek de son derece yanlıştır örneğin başkentte yasanın hazırlanması için kurulan komisyonun başkanlarından İçişleri bürokratlarından Shumakher, vergi veren herkesin bu temsil kurlarında söz hakkı olduğunu ve özellikle daha hazırlanan yerel yönetim kanununda sınırlı bir rol biçilen kent ileri gelenlerine yönetirnde daha ayrıcalıklı bir konum hazırlarken artan fabrika sayısı ile birlikte sayıları gittikçe kabaran işçi sımfımn da bu yönetim organlarından dışlanmaması gerektiğini de eklemişti (Lincoln, 1990: 137). karannın Aşağıda çevirisini sunduğumuz "Der-saadet İdare-i Belediyye Nizamnamesi"nin yasalaştığı 1868 yılında St. Petersburg' daki komisyonda kendi belediye kanunu üzerindeki çalışmalanın tamamlamıştı. Hazırlanan taslak kanun, 1846 Belediye Kanunu'nun izlerini taşıyordu. Seçim heyetine damşma dışında önemli bir fonksiyon tammayan taslak belediyeleri valiye ve onu da Dışişlerinin idaresi altına bırakınıştı. Batı ve Orta Avrupa belediyeleri model alınarak hazırlanan kanuna göre meclisler sınıf veya statüye göre değil vergi esası üzerine belirlenecekti. Shumakher ve Vtorov gibi Dışişleri bürokratları bu sayede en üst gelir grubunun dolayısıyla da eğitimli bir jenerasyonun belediye işlerine ortak edilebileceğini düşünmüşlerdi. İmparatorlukta yasalaşacak her tasarıyı incelemekle sorumlu olan İkinci Şube,lo İçişleri kurmaylarınca hazırlanan taslak Wayne S. (1968), The Peasant in Nineteenth Century Russia, Stanford University Pres, Stanford; Gregory, Paul R. (1994), 8efore Command: An Economic History ofRussiafrom Emancipation to the First Five Year Plan, Princeton University Press, Princeton. lO İkinci Şube ilk olarak L Aleksandr'ın kurumsal yenilikleri sırasında ortaya çıkmış fakat asıl gelişme i. Nicholas zamnında görülmüştür. Do~dan imparatorluga baglı olan bu çalışma bürolan toplam altı şubeden oluşmaktaydı. Birinci Şube, bakanlıklardan gelen yazılan; İkinci Şube kaleme alınan yasalan; Üçüncü Şube Bir Belge 105 kanunu, aristokratların yerel idareyi etkileme gücünü artıracak şekilde gözden geçirmişti. Kanun, Çar'ın onayına sunulmadan önce İkinci Şube ile İçişleri bürokratları arasında son derece çetin görüşmelerin geçmesine neden olmuştu. Shumakher'in kentin tüm sımflarından temsilcileri belediye meclisinde yer verme arzusu, Çar'ın mabeynindeki eski düzen taraftarı karar organlarınca engellenmişti (Lincoln, 1990: 139­ 140). Bu nedenledir ki, 16 Haziran 1870 tarihinde Çar II. Aleksandr tarafından onaylanarak uygulamaya konan belediye kanunu, reform döneminin en tartışmalı ve müzakereleri en uzun süren yasası olma özelliğini de taşıyordu. Buna göre Rusya'nın yeni belediye meclisleri tıpkı Zemtsvolar gibi yetki alanlarını çok dar bir alanda sıkışmış bulmuşlardı. Aynı zamanda yürütme işlemleri için hükümet kontrolündeki idari birimlerin eline mahkum bırakılmışlardı. Aleksandr ve kurmayları yetkilerin belediyelere devri konusunda ne kadar temkinli davrandıysa, Batı'daki gibi sivil yönetim kurumlarının benzerlerinin kendi ülkesinde de yeşermesi konusunda o kadar istekliydi. Zemtsvolar ile kıyaslandığında belediye meclislerinin alt yapı yükümlülükleri nedeniyle faaliyet ve karar alanları dolayısıyla otonomisi çok daha genişti. Sımf ve vergi temelli bir yapılanmadan yetenek ve liyakat vasıflarına kapı açan yeni bir süreç de bu yasa ile başlatılmıştı. l1 ll Altıncı Dairenin, Galata-Beyoğlu çevresine kısa sürede kazandırdıkları gibi yeni Rus belediyelerinin eylemleri de göz kamaştırıcı olmuştur. Yirmi yıldan daha kısa bir sürede belediyeler, eğitim harcamalarını % 760, bayındırlık harcamalarını % 660, ve sağlık harcamalarını % 540 artırmıştı. Tüm imparatorlukta sadece on kent yıllık bütçelerini iki yüz bin rubIeden fazla arttırırken, yüzyılın sonuna doğru bu kentlerin sayısı kırka yükselmiştir. Schumakher ve Vtorov gibi bürokratların, "kentin en tecrübeli ve kalifiye elemanlarını yönetime dahil etmek" hayali böylece inanılmayacak kadar kısa bir süre içinde ete ve kemiğe bürünmüştü. Yine de imparatorluğun taşradaki bu deneyimlere ve bunların mimarlarına ulusal ölçekte sahip çıkmayıp kulaklarını tıkaması Romanov hanedamnın sonunu hazırlayacak gelişmelere yol açmıştır. imparatorlu~un asayiş konulannı; Dördüncü Şube sosyal yardım alanlannı; Beşinci Şube Devlet köylülerinin ve son olarak Altıncı Şube Kafkasya bölgesi ile ilgili meseleleri inceliyordu. Bkz. Saunders, 1992: 122~124; Watson, Hugh Seton (1958), The Decline of /mperial Russia 1855~1914, Methuen Co Ltd., London, ss. 12-18. II Rus yerel yönetim birimleri olan Zemstvolar ı 864 (Osmanlı İmparatorlu~u da aynı yıl içinde ilk vilayet nizamnamesini yayınlamıştır.)yılında kurulmuşlardır bununla ilgili şu kaynaklara bakılabilir Star, S. F. (1972), Decentralization and Self-Government in Russia 1830 -1972, Armonk, New York; Wcislo, F. W. (1990), Reforming Rural Russia: Stat. Local Society, and National Po/icies 1855-1914, Princeton University Pres, Princeton; Yaney, George L. (1973), The Systematization of Russian Governmenı: Social Evolution in the Domestic Administration of /mperial Russia 1711-1905, University of IIlinois Pres, Urbana. Dilimizde konu ile ilgili yazılmış en derli toplu eser ise Prof. Güler'e aittir. Güler, Birgül A. (1998), Yerel Yönetimler ­ Liberal Açıklamalara Eleştirel Yaklaşım, TODAİE Yayınlan, Ankara. 31 1870 Belediye Kanununun fazlasıyla Prusya etkisini taşıdı~ını iddia eden Brower, yasadan sonra dahi valilerin belediye işlerine son derece keyfi bir şekilde kanşmaya devam etti~ini, bu durumu tepki ile karşılayan belediye reisIerinin birdenbire makamlannı kaybetti~ini yazıyor. Brower, özellikle II. Aleksandr'ın suikast sonucu öldürülmesinden sonra ülke içinde koyu bir merkezi politikanın uygulamaya konuldu~unu vurguluyor bkz. Brower, 1990: i 07~ 123. şikayetlerini i 06 Çağdaş Yerel Yönetimler, J2 (4) Ekim 2003 1868 Der-saadet İdare-i Belediyye Nizamnamesi Altıncı Daire-i Belediyye, on yıldan beri Pera sakinlerine hizmet sunarken Tanzimat reformcuları bu belediyenin faaliyetlerine bakarak bu sistemi tüm İstanbul 'a yaymayı düşünüyorlardı. Aradan geçen süre zarfında sadece Tarabya ve Adalar bölgelerinde belediye çalışmaları başlatılabilmişti. Ali ve Fuat Paşaların Bab-ı iili, Mithat Paşa'nın da Şura-yı Devlet'in başında bulunduğu 1868 yılında daha öncesinde, İstanbul ve bilad-ı seliise olarak tasnif edilmiş olan payitahtın 28 Aralık 1857 tarihli nizanıname ile on dört belediye dairesine ayrılan İstanbul 'un her şubesinde belediyeciliğin canlandırılması ısrarlı bir şekilde savunulmaya başlanmış ve bununla ilgili bir de layiha hazırlanmıştır. Nizanınamenin ne gibi nedenlerle hazırlandığına dair kaleme alınan gerekçe evrakının olmaması nizanınamenin arkasında yatan niyeti tam olarak bilmemizi engellemektedir. Ergin, gerekçe evrakının bulurımayışını, 1877 Belediye Kanunu hazırlıkları sırasında Hazine-i Evrak'tan alınarak bir daha iade edilmemesi olarak belirtir (Ergin, 1995: 1347). Yine'de Takvim-i Vekayi'de yayınlanan Şura-yı Devlet raporları bu gerekçelerin neler olduğu konusunda bize bazı fikirler vermektedir. Rapor, İstanbul övgüsü ile başlamış ve sözü üç yıl önce Sirkeci Hocapaşa'da başlayarak Marmara'ya kadar üç binden fazla konutun yanmasına neden olan 1865 yangınına getirmiştir. Rapor, yangından sonra yapılan çalışmalara ve bu arada kurulan Islahat-ı Turuk Komisyonu 'na atıflarda bulunarak kentin yeni dokusunun nasıl olması gerektiği ve bu yolda alınan kararlara değinmiştir. Komisyonun, Altıncı Daire 'nin ve Şehremaneti 'nin çalışmalarından ve bunların yetersizliğinden bahseden rapor bu çalışmaların tüm İstanbul'a yayılmasının gerekliliğini bunun için de ihtiyacı hissedilen teşkilatlanmanın Şura-yı Devletçe hazırlanması ihtiyacını vurgulamıştır. Yine bunun gibi Osmanlı'nın resmi gazetesine yansıyan bir fıkrada belediyeciliğin uygarlık kaidelerinden biri olduğu vurgulanmış ve Tanzimat belediyeci1iğinin çağın şartlarına ayak uydurması için gerekli düzenlemeler yapılması gerektiği belirtilmiştir. Söz konusu fıkra, İstanbul' daki pazar alanları ile caddelerinin temizlikten uzak durumunu gözler önüne sermiş ve yaşanan son yangın olayı sonrasında yapılan çalışmaların altını çizmiştir. İşte tam da bu noktada fıkra, nizanınamemizin hayat bulmasını sağlayan ve devletin mali durumunu gözler önüne seren bir tespit yapmıştır. Buna göre devlet, İstanbul ve civarının geliştirilip düzenlenmesinin kendi imkanlarını aştığını belirterek kurulacak belediyeler yoluyla halk desteğini çekme düşüncesini dile getirmiştir. 34 33 33 Fıkranın tamamı şu şekildedir; "Dersaadet'in bulunduğu mevki, cihanın en şerefli bir nokta-i kJymetdarı olduğu halde tanzimaH sınaiyyeden mahrumiyeti layık olmadığından ve eğerçi harik-ı kebırin (128 i senesi Hocapaşa hariki) vukuunu müteakıb ittihaz olunan usul-yi tanzimiyye semeresiyle yeniden sokaklar açılmış ve bir takımı tevsi' olunmuş ve ebniye-i cedidenin kargir olarak yapıtınlması teshil edilmiş ve bu makule ıslahat mahsus bir komisyon maiyyetine verilmiş ise de esvakın tanzi-mat ve tanzifat-ı daimesine ve henüz dahil-İ intizam olmayan mahallerin imar ve tesviyesine ve gaz iş'ali gibi menMi-i umumiyyeye ait şeylerin ihdasına itina etmek için vesait-i mahsusa tertibi elzem olduğundan [1460] ve Şehremanet-i behiyyesinin bu vazife ile mükellef bulunmasıyla beraber Altıncı Daire -gibi Dersaadet'in devair-i müteaddideye taksimiyle her birinin tayin-i icraat ve harekatı iktiza ettiğinden bunların teşkilatını havi yapılan Hiyiha dahi Şura-yı Devlet'çe tedkik edilmektedir", Ergin, 1995: 1347. 34 Söz konusu fıkranın tamamı şu şekildedir; "Merkez-i idare-i Saltanat-ı Seniyye ve taht-gah-ı devlet-i Osmaniyye olan İstanbul şehri; cihanın en şerefli bir nokta-i kıymetdan olduğu halde letMet-i Bir Be/ge 107 Bu amaçlarla hazırlanan layiha, 6 Ekim 1868 (18 Cemaziyelahir 1285) tarihinde padişah iradesini alarak yasalaşmıştır. Bu zamana kadar şehremaneti 'nin eski İhtisab Nezareti'nden çok farklı bir kurumsal yapıya sahip olmadığını belirtir ve bu nİzamname ile artık daha somut adımların atılmaya başlandığını vurgular. 1868 Nizamnamesi on üç bölüme ayrılmış altmış üç maddeden oluşur. Şehremaneti ve dairelerin seçim, faaliyet ve yetkilerini oldukça ayrıntılı bir şekilde belirlerken dairelerin idari taksimatını da hemen birinci maddede son derece ayrıntılı bir şekilde tespit etmiştir. Altıncı Daire'nin faaliyetlerini akla getirecek şekilde belediyelerin yapmakla yükümlü oldukları bazı işler ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Örneğin belediyenin ekonomik hayatı denetlerneye dair işlevleri bir tarafa hastane, kimsesizler yurdu ve sanayi mektepleri kurmaları açık bir şekilde vurgulanrnıştır (md. 4). Şehremaneti'nin genel yapısı; şehremini, şehremaneti meclisi ve meclis-i umumi-i belediyeden oluşurken (md. 5), şehremanetinin çekirdek kadrosu da; şehremini, muavin, muhasebe ve tahrirat müdürü, başmühendis ve katipler olarak tespit edilmişti (md. 6). Şehreminin Bab-ı all tarafından tespit edileceği belirtilirken (md. 7), belediye daireleri ile nezaretler arasında aracı bir statüden fazla bir şey vaat etmeyen şehreminine düşük ücretli memurları tayin ve değiştirme hakkı tanınması bir ıstısna olarak değerlendirilebilir (md. 8). Esnaf cemiyetlerinde yaşanan sorunların halli ve yine bu cemiyetlerce hazırlanan talimatların yasalara uygunluğu şehremanetinin onayına bırakılmışken, yangın teşkilatının kurulması ve müzecilik çalışmalarının başlatılmasının belediyelerin sorumluluğuna bırakılmasında güncel kaygıların roloynadığı ileri sürülebilir (md. 11). Nizamnamenin yayınlanışından önce İstanbul'un önemli bir kısmını yakıp yok eden yangın, kurumsal önlemlerin alınmasını zorunlu hale getirmişti. Dolayısıyla tulumbacılara dair alınan bu karar modem itfaiye teşkilatının kurulmasına doğru atılmış bir adım olarak görünüyor. Yine buna benzer bir şekilde nizamnameyi takib eden yıl içerisinde yasalaşan Asar-ı Atika Nizamnamesi (Eski Eserler Tüzüğü) ile eski eserlerin yurt dışına çıkışı ve bunların toplanıp sergilenmesi ile ilgili etkili bir tabıiyyesine şayan olacak surette tanzimat ve tezyinata bakılmaması ekser esvak ve emakinini işgal-i mergubeden çıkarmış oldugundan ve egerçi mukaddema teşkilolunan Altıncı Daire-i Belediyye marifetiyle Beyogıu ve Galata civannın muhtac oldugu tanzimat ve tenzifata dair hayli asar vücuda getirilmiş ve muahharan vuku' bulun harik-i kebir üzerine Dersaadet'e ba-irade-i seniyye büyüt ve mesakinin kargir olarak inşa ettirilmesine karar verilip buna müteallik esbab ve vesailin dahi teshiline bakıımış ve yeniden bir takım caddeler açılarak tu-ruk-ı adiyenin had d-i nizamisi tevsi' edilmiş ve mahsus komisyon vasatısıyla el-haletü hazihi tevsi-i turuk maddesine ve usUl-i müItezime-i tanzimiyyeye mehma-emken devam ve itina kılınmakta bulunmuş ise de teşebbüsat-ı masrare tahtgah-ı devletin uluvv-ı şanma tevfik olunabilecek ve sekenesinin bi-hakkm istifadelerini temin eyleyecek raddede olmadıgmdan İstanbul ve civarının te-rakki-i intizamat ve imaratı için Dersaadet ve mülhakatında devair-i belediyye-nin tamim-i teşkili hakkında Şura-yı Devletıçe bir nizamname kaleme alınmakta idigi geçende neşr ve ilan kılınmışt!. Kavaid-i medeniyyetin levazımından olan tanzimat-ı belediyyeyi buraca dahi asr ve zamanın gösterdigi istidad ve icabata tevfik eylemek için şu maddenin say e-i mehasin-vaye-i hazret-i padişahide bir an evvel mevki-i icraya isali ehem oldugundan zikrolunan nizamnamenin bu defa tertibi ikmal ve Altıncı Daire ile beraber Dersaadet ve mülhakatında ondört daire-i belediyye teşkil ve bunların derecat-ı vezaifiyle halkça ve memleketçe muktezı olan İcraat-ı nafianın suret-i tanzimiyyesi dere ve izah olunarak ol babda Şura-yı Devlet'in heyet-i umumiyyesi tarafından verilen mazbata ile beraber makam-ı alf-i Sadaret-penahi'ye arz ve takdim kılınmış ve zikrolunan nizamnamenin hükmü makrOn-1 müsaade-İ seniyye-i hazret-i J1adişahl buy­ ruldugu halde neşr ve Ilan olunması mukarrer bulunmuştur". Ergin, 1995: 1347-1348. 108 Çağdaş Yerel Yönetimler, J2 (4) Ekim 2003 kamuoyu oluşmuş bulunuyordu. Asar-ı Atika Nizamnamesinin yayınlanmasından önce bununla ilgili bir hükmün belediye nizamnamesine dahil edilmesi bu duyarlılığın bir sonucu idi. Bunun yanında emanetin gelir sorunu da en başta ernlak vergisi (ebniye vergisi) olmak üzere bir dizi yan gelir kaleminin belediyelere bırakılması ile çözülmeye çalışılmıştır. Bab-ı ali yapmış olduğu bu "ihsan"lan emanete yıllık olarak verdiği on iki milyon kuruş yardımı on milyon kuruşa çekerek kapatmaya çalışmıştır. Adı geçen düzenlemenin en ilginç bölümünü ise duhuliye (oktruva) vergisi oluşturmuştur. Buna göre şehre giren mallardan belediyenin vergi talep etmesi ilgili ülke makarnlannın vereceği izne bağlanmıştı !!!.35 Tahmin edileceği üzere nizamname bünyesinde barındırdığı mali ve idari yetersizlikleri nedeniyle işlevsel olamamıştı. Ergin, idari anlamda şehremanetinin Altıncı Daire gibi sadarete değil de Dahiliye Nezareti 'ne bağlanmasını en göze çarpan hata olarak nitelemiş ve bunun da belediye faaliyetlerinin fazlasıyla kırtasiyeye boğulmasına neden olduğunu vurgulamıştır (Ergin, ı 995: ı 350). Dolayısıyla on dört belediye dairesine ayrılan İstanbul 'un her bölgesinde böyle bir teşkilatlanma yapılamadığı gibi göstermelik olarak daire reisliğine atanan kişilerin emekli kalem efendilerinden seçilmesi sarf edilen çabaların da samimiyet derecesini sorgulamaya açmıştır. Der-saadet İdare-i Belediyye Nizamnamesi 18 Cemaziyel-ahir 1285 - 6 Ekim 1868 Birinci Madde: Mülhakatıyla nefs-i İstanbul on dört daireye münkasımdır. İkinci Madde: Der-saadet ve mülhakatında teşkil olunan devair-i belediyyenin hududunu şamildir. Sahilyolu köşkünden Yenikapı İskelesine dahilen Langa tarikiyle Bayezid ve Süleymaniye'den Unkapanı İskelesine kadar birinci; Langa yolundan Bayezid ve Şehzade ve Fatih CamiIeri mahallatından Haliç Sahiliyle Edirne Kapısına kadar ikinci; Odunkapısından Yedikule'ye ve ondan Langa'ya kadar sevahil dahilinde bulunan mahallat üçüncü; Eyüp ve Bahariye ve Kağıthane Köyü ve Alibey Köyü ve Küçükköy'den Ayestefanos ve Makri Köy'ünden Yedikule vannca haric-i surda bulunan mahaller dördüncü; Sütlüce, Hasköy, Kasımpaşa beşinci; Kasımpaşa Deresi'nden Tatavla ve Feriköy dahilolduğu halde Küçükçiftlik deresiyle Dolmabahçe İskelesine kadar ara yerde bulunan mahaller altıncı; Dolmabahçe'den sahile Kayalar'a ve Biralond Çiftliği ve Şişli Feriköyü'ne kadar olan karyeler yedinci; Kayalardan Kireçburnu'na kadar sahile ve bir olan mahaller sekizinci; Kireçburnu'ndan Belgrad Köyüne ve oradan Kefeli Köyü ve Rumeli Feneri'ne kadar dokuzuncu; Anadolu Feneri'nden Kanlıca Körfezine varınca ara yerde olan karyeler onuncu; Kanlıca Körfezinden Çengelköyü'ne kadar on birinci; Havuzbaşı'ndan Haydar Paşa çayırının Selimiye Kışlası ciheti ve Büyük Çarnlıcadan Çengelköy'ü İskelesi miyanında vaki' kura ve mahallat on ikinci; Haydar Paşa, Kadıköy, Kurbağalıdere, Moda, Şehremanetinin gelirleri hazırlanan layiha için bkz. Ergin, 1995, 1351-1359; Ortaylı, ilber Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri, TIK Yaymlan, Ankara, ss. 158-163. 35 (2000), Bir Belge Küçükçamlıca, Erenköy, i'tibar olunmuştur. Bostancıbaşı ı 09 Köprüsü on üçüncü; Adalar on dördüncü daire (Birinci FasIl) (İdare-i Belediyye Vezaif-i Umumiyyesi Beyanındadır) Üçüncü Madde: Belediyye İdaresi kaffe-i ebniyye inşaatına ve yolların tevsi' ve tanzimine ve kaldırım ve lağım-ı umumi ve husus i su yollarının inşaatına ve muamelat-ı vakfiyyesi kemakan Evkaf-ı Hürnayfin Nezaretinden icra' kılınmak üzere ale 'l-umum sulara dair umum mesaIihe ve müşerref harab olan veya inşaatında noksan bulunan ebniyyenin hademiyle muhataratının defiyle ve umumen şehrin tezyınat ve tenzilatına ve bil-cümle emlakın ve arsalann ve ebniyye-i mevcudenin sur-i inşaiyyelerinin tafsi1atıyla mutasamflarının esamisi ve kıymet ve iradıarının miktar-ı tasrihiyle kayıt ve tahririne ve gaz ve kandiller vaz'ıyla yolların tenvirine iskeleIerin tanzim ve tevsı'iyle şehrin havayic-i zaruriyesinden olan odun ve kömür misi11u eşyamn ve ebniye-i edevatın vaz'ı için her tarafa semt ve civar olan münasip mevkilere meydanlar teşkiliyle o makule eşyanın suhUletle nakl-i esbabını istihsale ve müriir u ubii.r'a mani olmak için kara hayvanlarının ve ayak esnafının ta'yin olunacak mahallerde durmalanna ve umur-ı zabıtaya ve adab-ı umumiyeye dair olan şeylerin nezaret-İ taht-ı idare-i zabıtada bulunmak üzere ale'l-umum lokanta ve kahve ve gazinolara ve tiyatro ve canbazhanelere ve mecmu-u nas olan her bir mahale ve seyr-i panayır yerlerine ve onların nezaret ve taharetine ve kira arabalarının ve iskele kayıklannın metanetine ve kira hayvanlanna nezaret ve dikkat vel-hasıl balada beyan olunan mevaddan her birinin usUl ve kaide-i muntazama tahtına vaz' ve ithal-i esbabının istihsaline gayret eyler. Dördüncü Madde: Her nev'i eşya vezni için kullanılan kantar ve terazi ve bu misi11u ölçülerin ayarına dirhem ve terazilerin damgasına zira-i mi'mari vesair arşın ve endazelerin bir mikyasda bulunmasına ve zahair ve asann fiatına ve nan-ı azizin tamm'ül-vezn olmasına ve kerestesine ve fırmların nezafetine ve hasta ve zaif-İ hayvan'Ü}-havami satılmamasına ve münasip mahallerde mezbahalar inşaasıyla dahil-i şehirde hayvan kestirilmemesine ve bil-cümle makUlattan mahall-i sıhhat olan şeylerin men'i fiinlhtuna ve daire dahilinde bulunan eczahaneler her dairenin tabibleri ma'rifetiyle teftiş ve taharrı olunur memml' ve çürük ecza bulunduğu takdirde mekteb-i tıbbiye nezaretiyle bil-muhabere def ve tecdid ettirmeye ve muhafaza-i sıhhat-ı umumiyeye medar olan her türlü esbab ve vesailik istihsaline ve münasib mevki'lerde deniz hamamları tertib ve teşkiline ve ümmi, bi-zeban ve yetim, bi-vaye çocukların terbiyesi ve fukara ve muhtacln hastanelerinin tertibi ve işe güce muktedir olmayan erbab-ı ihtiyacın iaşesi zırnnında refte refte hastane ve gurebahane ve sanayi' mektepleri teşkil ve bu tarik ile sual mecburiyetinden erbab-ı ihtiyacın tah1isi hususlarına ve bil­ cümle esnaf-ı rüsam ve muayenelerini tahsile ve kethüda lonca azalannın suret-i intihabına belediyye idaresi itina ve nezaret eder. (İkinCi FasIl) (Şehremaneti Beyanındadır) Beşinci Madde: Bil-cümle tevabi'iyle İstanbul şehrinin umur-ı belediyyesi şehremini ve şehremuneti meclis ile cemiyyet-i umumiyye-i belediyyeye muhavveldir. ı LO Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 (Üçüncü Fasıl) (Şehremaneti Dairesi Beyanındadır) Altıncı baş Madde: Şehrernaneti dairesi muavin ve muhasebe ve tahrirat müdürleri ve mühendis ile maiyetlerinde lüzum-u miktar ketebe ve mühendislerden teşekkül eder. (Dördüncü (Şehremaneti Yedinci Madde: Şehremaneti taraf-ı Fasıl) Vezaif Beyanındadır) devletten mensub bir zata muhavveldir. Sekizinci Madde: Şehrernaneti Nezaret-i umumiyesi hasebiyle evvela devair-i belediyyenin suret-i idaresine nezaret ve şehremaneti meclisine riyaset eyler. Saniyen cemiyet-i umumiyyeye riyaset etmekle beraber cemiyet-i mezkureyi fevkalade olarak celb ve cemm eder. Salisa meclİs-i belediyi lüzum-u hakikisini gördüğü halde esbab-ı mucibeyi Bab-ı all'ye arz edip alacağı emir üzerine atil veya tebdil eder. Rabia muavin veya muhasebe ve tahrirat müdürleri ve baş mühendis ile meclis katiplerinin ve devair-i belediyye meclisleri !zalığına intihap olunanların esamisini Bab-ı aliye arz ve takdim eyler. Hamise meclis-i belediyyenin tensibiyle emlak ın takdir-i kıymetine ve bir günün suret-i tarh ve tevziine me'miir olan komisyonları ta'yin ve talimat-ı mahsusa ile sret-i hareketlerini beyan eder. Sadise vergisini im etmeyenler hakkında muamele-i lazımeyi nizam-ı mahsusuna tatbiken İcra eyler. Sabia her dairenin sene-i bütçelerini ve varidatının suret-i sarfı ve umiir-ı maliyece ahval-i umumiyesi defterlerini ve istikrazata ve memleketin tezyinat-ı cesimesine dair devair-i belediyye meclislerinden gönderilecek mazbataları ahz İle cemiyet-i umumiyye mevkı-i müzakeresine arz ederek verilecek kararı meclislere tebliğ ve mecalis-i belediyyenin llanat-ı tebligatını ve bütçelerini varİdatının suret-i sarfına dair defterlerinİ vesair her türlü ilanat-ı neşre mezuniyet verir. Samin Mecalis-i belediyye reisIerinin ifhası üzerine senevi on iki bin guruş ve ondan aşağı maaşı olan me'miirlann ta'yin ve tebdiline muktedir olur. Dokuzuncu Madde: Kuvve-i askeriye ve askerlyye ve zabıtaya müracaat eder. zabıtaya lüzum gördüğü halde me 'murin-i (Beşinci Fasıl) (Şehremaneti Meclisinin Vezaifi Beyanındadır) Onuncu Madde: Şehremaneti meclisi hem müzakere-i deavinin fasl ve rü'yetine me'murdur. umiir-ı idareye mütevellid On birinci Madde: Devair-İ belediyye me 'murlanndan sirkat ve ahz-ı rüşvetle müttehim olanları bila-istintak Şiira-yı Devlet'e gönderecektir. Vergi af ve tenzili ve menafi-i umumiye için ledel-hace alınacak emlak tazminatı deavisi ve mecalis-i belediyyeden icra ettirilen inşaat ve ameliyat müteahitleriyle devair-i belediye arasında vuku bulan münazaat deavisini rü 'yet ile karar verir ve esnaf meclislerinden verilecek llamatı nizam-ı mahsusuna bit-tevfik rü 'yet eyler ve sanayi 'inin terakkiyatını mucip olacak surette esnaf nizamlarının tadil ve tesviyesine ve harik tulumbalannın taht-ı intizamda bulunmalan zımnında lazım gelen nizamatın tesisine ve asar-ı atika cemm'iyle müze tertibine i 'tina ve dikkat eder. Bir Belge 111 (Altıncı (Şehremaneti On ikinci Madde: a'zadan ibarettir. FasII) Meclisinin Suret-i Teşkiline Dairdir) Şehremaneti meclisi şehremanetinin taht-ı On üçüncü Madde: Meclis-i mezkurun a'zası taraf-ı riyasetinde olarak altı me'mı1r ve devletten muvazzaftır. On dördüncü Madde: Reisin mecliste riyaset-i vekaletini ifa eyler. bulunamayacağı (Yedinci gün şehremaneti muavini Fasıl) (Cemiyet-i Umômiyyenin Sôret-i Teşkiline Dairdir) On beşinci Madde: Cemiyet-i umumiye şehremini riyasetinde olmak üzere mecaIİs-i belediyye reisIerinden ve mecalis-i belediyye a'zası kendi içlerinden intİhap edecekleri üçer a'zadan terkib olunur. On altıncı Madde: Cemiyyet-i umumiye her ietima edip nihayet bir ay müddet devam eder. altı ayda şehremanetinin davetiyle On yedinci Madde: A 'zasının sü1üsanı mevcud olmadıkça bir madde üzerine karar verilemez mamafiye iki defa davet olunarak azasının adedi derece-i mathlbeye gelmediğİ halde üçüncü defa a'zayı mevcudenin rey ve kararı makbulolur. On sekizinci Madde: Bir maddenin müzakeresinde ara mütesaviyen ikiye münkasim oldukta reisin ve hazır bulunduğu halde reis-İ saninin reyi ne tarafta bulunur ise o tarafa ekseriyyet-i ara hastl olur. On dokuzuncu Madde: Cemiyet-i umumiyye ekseriyye-i ara ile a'zasından iki reis-i sani intihab edip reis-i evvel bulunduğu vakit bunlardan intihab da en ziyade rey kazanmış olan zat reisin vekaletini ila ve bu cemiyet-i umumiyyenin katibi riyaset tarafından ta'yin kılınır. (Sekizinci Faslı) (Cemiyet-i Umômiyyenin Vezaifi Beyanındadır) Yirminci Madde: Cemiyet-i umumiyyede müzakere olunan mesalih ekseriyyet-i ara ile karargir olur. Yirmi birinci Madde: Meca1is-i belediyyenin ve şehremanetinin bütçelerini ve seneiyyelerinin sfuet-i sarfını ahval-i umumiyye-i maliyelerini mübeyyin defterlerini badel-tedkik mevki-i ieraya konmasına karar verir. varidat-ı Yirmi ikinci Madde: Devair-i belediyyenin me'zun olduğu miktardan ziyade alel­ istikraz akdi cemiyet-İ umumiyenin reyine ve irade-i seniyye şerefsuduruna ıtlak muhtacdır. Yirmi üçüncü Madde: Tevsİ-i küşad tarik ve ehliyetin tenzihi maksadıyla bahçe meydanlar yapmak gibi ıslahat ve tezyinat-ı belediyye layihalarını ve umfu-ı idare ı 12 Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 nizamatını ve şehremini tarafından irad olunacak bil-cümle mesail-i belediyyeyi müzakere ve tedkik ile ita-yı rey eyler ve fakat hiçbir nizam-ı devletçe kabul olunmaksızın mevki-i icraya koymaz. (Dokuzuncu Fasıl) (Cemiyet-i İntihabiyye Beyanındadır) Yirmi dördüncü Madde: Müntehibin cemiyeti ilanname-i mahsus ile canibinden davet kılınır. şehremuneti Yirmi beşinci Madde: İşbu davet cemiyetin yevm-i ictimaında nihayet on beş gün evvel İcra olunur. Yirmi altıncı Madde: Her daire-i belediyye için bir müntehibin cemiyeti her cemiyet dairesi meclis belediyesinin reis-i taht-ı riyasetinde olur. vardır. Ve Yirmi yedinci Madde: Müntehibinin en mesen olanlarından dört neferi reis intihab olunup cemiyetin in'ıkadına müntehibler tarafından verilecek intihab pusulası cemm' ve tefriki hidmetinde reise muavenet eyler ve bunlar ise meclis-i beledi katibinden ibaret olarak cemiyet-i intihabiyye için bir kalem-i muvakkat teşkilolunur. tarafından Yirmi sekizinci Madde: İntihab pusulalarının hin-i tefriki ve muayenesinde zuhur edebilecek ihtilafat kalem-i mezkfu azası ile reis tarafından bil-ittifak hal ve teviye kılınır ve fakat emr-i muayenat hüsn-ü cereyanına yalnız reis dinibinden nezaret edilir. Yirmi dokuzuncu Madde: İntihap cemiyetleri yalnız emr-i intihab ile meşgulolup saire mezkfuesine me'zün degildir. mevadd-ı Otuzuncu Madde: Mecalis-i belediyyeye mukaddema intihap edilmiş olan a 'zanın esamisi reis tarafından kur'a ettirildikten sonra a'zanın nısfı üzerine birinci sene kur'a çekilip isimlerine kur'a isabet edenler ve sonraki senelerde müddet-i intihabiyesini ikmal eyleyenler çıkarılır. Otuz birinci Madde: Senevi iki bin beş yüz guruş varidat tahmin olunan emlaka mutasamf olanlar ve sini yirmi birden aşagı bulunanlar hakk-ı intihaba nail degildir. Otuz ikinci Madde: Her sene cemiyet-i intihabiyye davet kılınmazdan evvel ... hakk­ intihaba nailolan ve intihaba müstahak bulunan ashab-ı emlakın esamisi defter edilerek deva ir merkezlerine taalluk olunur. ı Otuz üçüncü Madde: Senevi beş bin guruş iradb emlakı mutasarrıf bulunmayanlar ve senevi yirmi yaşından aşagı olanlar ve kanunen cünha ve cinayet töhmetiyle ceza görmüş bulunanlar ve devair-i belediyede ve şehremanetinde müstahdem olanlar ve devair-i belediyyenin her nev'i inşaatını müteahid bulunanlar ve bil-fiil hidmet-i askeriyyede ve umfu-ı zabıtada ve dairesi içinde mesatih kaza ve niyabette bulunanlar mecalis-i belediyye a 'zalıgına inihab olunmaz. Otuz dördüncü Madde: Hiçbir kimse iki meclis tayin olunmaz. umur-ı belediyye aza1ıgına birden Bir Belge 113 Otuz beşinci Madde: Mecalis-i belediyyede müddet-i muayene-i istihdamiyyesini ikmaI ec;Jenler tekrar intihab olunabilir. Otuz altıncı Madde: İntihaba başlanması zaman reis tarafından ihbar olundukta müntehibler canibinden intihab edildikleri kesamn esamisini havi pusulalar kapalı olarak intihab pusulalalanmn vaz'ına mahsus sandığa konulur. Otuz yedinci Madde: Her müntehip tarafından intihap pusulasına mecalis-i belediyye için sımfına göre ilk senede on iki ve sekiz ve sonraki senelerde dört veya altı isim tahrir edilir. Otuz sekizinci Madde: İntihab pusulası veren müntehiplerin esamisi intihab vaz' ettikçe defter-i mahsusuna kayıt olunur. pusulalarım sandığa Otuz dokuzuncu Madde: İntihab müddeti İtamından sonra pusulaların vaz'ına mahsus olan sandık reis meclis tarafından müntehibin ve cemiyet-i intihabiye kalemi a'zası hazır oldukları halde küşad olunarak cemiyet-i intihabiyye kalemi a'zası hazır olduklan halde küşad olunarak cemiyyet-i intihabiyye kalemi a'zası marifetile intihab pusulalan taadad ve tefrik olunur sandığın küşadında hazır bulunmağa müntehibinin hakkı olur ise de emr-i tefrik ve tanzimine a'za kaleminden başkasının müdahalesi kabul olunmaz. Kırkıncı Madde: Müntehibeyn taraflanndan bizzat gösterilecek intihab pusulalanmn mahsus olan sandık yedi gün müddet durup müddet hitamından sonra intihab pusulası götürülecek olur ise kabul olunrnaz. vaz'ına (Onuncu Fasıl) (Belediyye İdaresi Beyanındadır) Kırk birinci Madde: Her daire-i belediyyenin idaresi şehremanetinin umumiyesinde olmak üzere bir meclis-i belediyye muhavveldir. taht-ı nezaret-i Kırk ikinci Madde: Üçüncü maddede beyan olunan mevaddın icrası meclis-i beledinin vezaifindendir. Kırk üçüncü Madde: Bir reisin taht-ı idaresinde olmak üzere her bir idare-i belediyye olan meclis-i belediden ve saniyen heyet-i me'miirin belediyyeye teşekkül eder. (On birinci Fasıl) (Mecalis-i Beledi Reisierinin Vezaifi Beyanındandır) Kırk dördüncü Madde: Her bir meclis-i belediyye riyaseti ve muvazzafbir zata muhavveldir. taraf-ı devletten mensub Kırk beşinci Madde: Reis-i meclis daire-i meclisi şehremaneti beyninde vasıta-ı mesaIili bulunduğundan meclis-i beledinin metalib ve mütalaat ve icraattm şehremanetine beyan eyler. icra-yı Kırk altıncı Madde: Her ictimaada meclis-i riyaset ve lüziim fevkalade olarak meclisi celb ve davet eder. gördüğü halde ı ı4 Çağdaş Yerel Yönetimler, J2 (4) Ekim 2003 Kırk yedinci Madde: Şehremanetinin taht-ı nezaretinde olmak üzere belediyye meclis reisi evvela umUr-ı belediyyeye dair kavanin ve nizamat ve tenbiliatın neşriyle ahkamının icrasına saniyen yoHann ve mecmu-u nas olan mahallerin teftiş ve tanzim ve muhafazasına salisen daireye aid olan varidatın tahsiline rabien sene muvazenesi tanzim ile meclise takdim etmeye ve meclisçe kabul olunmuş mesanfa dair evrakın icra-yı muamelatına hamise bil-cümle inşaat ve ameliyat nezaretine sadise işbu nizamnamenin mezun ettigi bey ü ş ira ' ve taksim senedatı vesair mukavelatı tanzim ve tesviyeye sabia muvazenede taht-ı idaresinde vaz' oıwimuş olan akçenin sUret-i sarfına samise nıuame1at kalemiyesinin yürütülmesine memurdur. Meclis-i beledi reisi her ay daire-i belediyyenin varidat ve mesanfının icmalatı i'ta eder her ayın icmali emanet meclisinde dahi bit-tedkik muvafık usul oldugu halde aslı emanet muhasebehanesinde hıfz olunup musaddık bir sUreti meclis-i beledi nezdinde sened olmak üzere riyasete irsal olunur. şehremanetine Kırk baş sekizinci Madde: İ1anat ve tenbihat vesair bil-cümle evrak ve senedat reis ve katip tarafından imza olunur. (On ikinci Fasıl) (Meclis-i Beledi Vezaifi Beyanındadır) Kırk dokuzuncu Madde: Her daire meclis-i belediyyesinin a'zası dokuzuncu gösterildigi vechle ahali tarafından intihab olunur. Ellinci Madde: Her dairenin vüs'at ve ehemmiyetine göre meclis-i beledi iki veya sekizdir. fasılda a'zası on Elli birinci Madde: Otuzuncu maddede gösterildigi vechle ilk sene a 'zanın nısfı kur'a keşidesiyle sonraki senelerde iki sene müddet-i intihabiyesini ikmal etmeleri hasebiyle tebdil olunur. Elli ikinci Madde: Meclis-i beledi haftada bir defa ictima eyler. Elli üçüncü Madde: Ledel-hace şehremanetinin aliyyeden meclis-i beledi heyeti tatil veya tebdil olunur. iflası üzerine taraf-ı devlet-i Elli dördüncü Madde: Reis tarafından bit-tanzim meclise verilecek muvazene defterini bit-tedkik kararlaştırmak ve varidat dairenin balada beyan olundugu vechle sUret-i sarfına ve umUr-ı maliyece ahval-i umumiyesine havi defterleri görüp tedkik etmek ve dairenin emlak-ı mahsusası idaresini ve o misüHu emlakın mübadele ve taksim ve fiin1htu veya yeniden emlak mübayaası maddelerini kararlaştırmak ve bir sene zarfında vuku bulacak inşaatını her mahallenin derece-i ihtiyacına göre taksim etmek ve yol açmak veya tevsi'i ve tanzim eylemek ve inşaat-ı umumiye ve ameliyat-ı küHiye münakasatını icra etmek ve umUr-ı belediyece her nev'i ıslahata dair rey vermek meclis-İ belediyenin vazifeleridir. Madde: Meclis akdinde müzakerat-ı vakıa zabt ve tahrir ve zabt cerİdesi olunarak kabul ve tasdik olundugu halde reİs ve aza tarafından imza edilir. Elli beşinci muvacehe-İ hazırada kıraat Bir Belge ı ı s Elli altıncı Madde: Meclis karan ekseriyyet-i ara ile hiisul bulur a'zadan iki zat taleb eyler ise rey-i hafiyye müracaat kılınır. . Elli yedinci Madde: Rey-i meclis reis dahilolarak müsavat üzere ikiye münkasİm olur ise reis-i meclisin ve hazır olduğu halde reis-i saninin rey'i ne tarafta bulunur ise o tarafın rey' i tercih olunur. Elli sekizinci Madde: A'zanın sülüsani mevcud oldukça bir madde üzerine karar verilemez ve fakat iki deffia tahriren davet olunarak matliib olan aded a'za hasıl olmaz ise üçüncü davette her kaç olur ise olsun a'za-yı mevcudenin rey ve karan makbul ve miiteberdir. Elli dokuzuncu Madde: Bila-mucip sırasıyla üç defa gelmeyen a 'za istifa etmiş demek olacağından gerek o misüniilerin ve gerek resmen istiffisı veya vefatı vu1cubu1an a 'zanın yerlerine şehremaneti tarafından bila-istizan cemiyet-i intihabiyyede en ziyade rey kazanmış olanlann münasipleri ta'yin kılınır. Altmışıncı Madde: Her dairenin heyet-i me'miiriyeti ve miktar-ı maaşlan dairesinin malca iktidanna göre meclis-i belediyyesi tarafından bit-tertlb şehremanetine tebliğ olunur. (On üçüncü Fasıl) (Reis-i Saninin Sôret-i Me'môriyeti Beyanındadır) Altmış birinci Madde: Her meclis ekseriyyet-i ara ile iki reis-i sani intihab eyler reis-i saniler mecannen bir sene hidmet ederler. Altmış ikinci Madde: Reis-İ evvelin hazır bulunamayacağı vakitte reis-i sanilerden biri meclisin in'ikadına riyaset eder. Altmış üçüncü Madde: Mecliste hakk-ı takdim reis-i sanilerden intihabta en ziyade rey kazanmış olana racidir. ı 8 Cemaziyel-ahir ı 285 6 Ekim ı 868 Düstur, Tertip I, Cilt II, ss. 450 - 459. vesaitine ve MİNİSÖZLÜK Alel-ıtlak: Umumiyetle, genelolarak. Bey ü şira': Alım satım Canib: Taraf, cihet, yan. Deavi: Mesele, dava, mahkemeye başvurma. Ebniye: Binalar, yapılar. Ekseriyyet-i ara: Oy çokluğu. Fürôht: Satma, satım, satış. Harik: Yangın. Icmal: Kısaltma, özetlerne. Intihib: Seçme, seçilme. Istihsal: Meydana getirme, üretme. Kiffe: Hep, bütün, cümle. Kemikin: Eskisi gibi, önceden olduğu gibi. Keşide: Çekilmiş, çekiliş. Lede'l-hice: İhtiyaç görüldüğü zaman. i 16 Çağdaş Yerel Yönetimler, 12 (4) Ekim 2003 Mesilih: işler. Muhitarit: Zararlar, ziyanlar. Muhavvel: Tahvil olunmuş, değiştirilmiş. Muvakkat: Geçici. Mübayii: Satın alma. Münkasım: Kısım kısım bölünen, bölünmüş. Müsivit: Eşitlik, aynı derecede olma. Nezifet: Temizlik, paklık. Nısf: Yanın, yan. Rici: ı. Geri dönen 2. ilgisi olan. Riyaset: Reislik, başkanlık. Rü'yet: Görme, bakma, idare etme. Tanzirat: Temizleme Tevzn: Dağıtma, paylaştırma ile ilgili. Tezyin: Süsleme, süslenme. Umur: işler, hususlar. Vüs'it: Genişlik, bolluk.