Vehbi Şahin yazdı Sefer Can yazdı Saray’da tek başına 04 O biiir HSYK Başkanvekili… 07 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 148 WWW.TR724.COM — @TR724COM Düğme baştan yanlış iliklendi C umhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları ile ilgili iddianame ortaya çıktı. Suçlamaları okuduk: Attıkları tweet’ler, Fuat Avni hesabından atılan tweet’lerin haber yapılması, Can Dündar’ın “MİT Tırları” haberleri, Ahmet Şık’a ait haberler, Mustafa Balbay’ın “Cumhuriyet’te FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak” tweet’i, vs. Sen aylarca hiçbir şeye ses etme. Yorganın tutuşmaya başlayınca, “yandım anam” diye feryadı bas! Olan biten bu. Tarık Toros yazdı, 2, ve 3’te Veysel Ayhan yazdı 15 Temmuz’da Erdoğan halkı sokağa çağırmasaydı ne olurdu? 09 Berk Uluç yazdı 17 Nisan Sabahı Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Efe Yiğit’in dosyası Tangolcuların ritmi bozuldu 11 15 02 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM Düğme baştan yanlış iliklendi TARIK TOROS Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları ile ilgili iddianame ortaya çıktı. Suçlamaları okuduk: Attıkları tweet’ler, Fuat Avni hesabından atılan tweet’lerin haber yapılması, Can Dündar’ın “MİT Tırları” haberleri, Ahmet Şık’a ait haberler, Mustafa Balbay’ın “Cumhuriyet’te FETÖ’cülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak” tweet’i, vs. BUGÜNLERİ YAŞAMAMIZ GEREKİYORMUŞ Aylar, yıllardır uykuda olan medya mahallesi celallendi: -Avukatları bile görmeden yandaş medyaya sızdırıldı. -Köşe yazıları ve haberler, örgüt üyeliğine delil gösterilmiş! -Atılan tweet’lerden ibaret, içi boş iddianame! -Hayali suçlamalar, asılsız iftiralar. -ByLock kullanıcıları ile irtibatta olmak nasıl suç olur? -Yayın politikasını iktidar mı belirleyecek? -Yapılan haberlerin örgüt talimatıyla olduğunun ispatı gerekir. -Başka gazete ve TV’lerde yapılan yorumlar ne zamandan beri delil kabul ediliyor? TarikToros@Tr724.com EN BÜYÜK AÇMAZ NE BİLİYOR MUSUNUZ? Dedim ya, düğme baştan yanlış iliklendi. “15 Temmuz Darbe Günleri”nde, hemen herkes pek bir mesuttu. Darbenin faili bulunmuş, yıllar yılı biriken kin boca ediliyordu. Başta Yenikapı olmak üzere, meydanlardaki suni demokrasi panayırları “bir fırsat” olabilirdi. Sonra, rüzgârın yönü değişti. Esasen rüzgâr hep aynı yönde esiyordu da, öngörüsüz/perspektifi olmayan siyaset-üniversite-sivil toplum ve medya (iş dünyası) “mış gibi” yapıyordu. Aylarca hukuksuzluklara, insan hakları ihlallerine ses etmediler. İşkenceleri, idamları, bebeğinden ayırılan lohusa kadınları, bölünen aileleri, işsiz-aç bırakılan, üstüne alınlarına terörist yaftası yapıştırılan yüz binleri umursamadılar. Pişkince, “Bizde öyle bir bilgi yok” diye geçiştirdiler. Mala mülke el konmasını içten içe alkışladılar. Hatta, kısmi soykırımı doğal gördüler. Onlara göre; yapılacak bir şey yoktu, toplum kangren olmuştu ve bir uzvu kesilip atılacaktı. BUMERANG DÖNDÜ Mesela ByLock. İstihbarat örgütü MİT’in fişlemesi. Rivayete göre 500 bin küsür kişinin kullandığı açık mesajlaşma programı. Kimse içeriği- Mala mülke el konmasını içten içe alkışladılar. Hatta, kısmi soykırımı doğal gördüler. Onlara göre toplum kangren olmuştu ve bir uzvu kesilip atılacaktı. 03 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM 2. SAYFADAN DEVAM ni, başını sonunu tam olarak bilmiyor. Kullanan herkes otomatikman terörist oldu. Hayatta kullanmadım diyene ise kulak asan yok, listede adı var çünkü. İstihbarat içinden çıkamayınca, fişleme listesini Emniyet’e pasladı. Polis ve savcı da “esasen yasal delil olmadığını” özellikle not düşerek mahkemelere yolluyor. Aylar sonra, egemenlerin hukukçu profesörlerinin de ağzından kaçırdığı gibi, illegal yöntemle elde edilmiş, istihbari çöp, o kadar. Bunu hukukçular kadar gazeteciler de biliyor. Lakin, topu birden aylardır ByLock’u “meşrulaştıran” haber ve analizler yaptıktan sonra şimdi geri adım atamıyorlar. Bakıyorum, ByLock konusunda eski kararlılıkları da yok. Ama haberleri, yazıları, tweet’leri orada duruyor. Silinse bile yarın önlerine konacak! Ve çok utanacaklar. AYDINLIK’I AYDINLATALIM Yeri geldi, atlamayalım. İllegal ByLock fişlemesiyle işlem yapan yargıya nasıl anlatılır bilemiyorum ama… Dün Aydınlık gazetesinin manşeti şuydu: “Adil Öksüz’ün sırrı Apple’da.” Haber diyemeyeceğim metne göre, “FETÖ üyesi 27 kişi darbeden iki ay önce telefonlarına Apple’ın imessage programını yüklemiş. Örgüt üyeleri, İngiltere’ye kayıtlı 0044 ile başlayan bir numara ile programı aktive etmişler verip geçeceğim. O da kendimle ilgili. Hakkımda soruşturma açılmış, avukatıma vermedi savcı. Ertesi gün Hürriyet’te Toygun Atilla imzalı haberde “TSK imamı” olduğumu öğrendim. Ne bir delil, ne bir cevap hakkı, ne de başka bir şey. Orada duruyor. Yüzlercesini sayarım. Gazeteci de demiyorum, insanda azıcık sıkılma olur, insanlarsa! -Diyorlar ki, “köşe yazıları, haberler, tweet’lerden delil mi olur?” Size göre olur, bal gibi olur. Daha birkaç gün önce, tahliyeleri mafyavari biçimde engellenen 21 gazetecinin iddianamesine açıp baktınız mı? Orada da atılan eleştirel tweet’lerden başka bir şey yok! -Diyorlar ki, “ByLock kullanıcısıyla irtibat nasıl suç olur?” Yahu kardeşim, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne niye inanmıyorsun. (bkz. Nasreddin Hoca fıkrası) -Diyorlar ki, “yapılan haberlerde örgüt talimatını gösterin!” Şimdi burada biraz duralım. Ey arkadaş, medyada çıkan her haber ve yazı, sosyal ağlarda paylaşılan her bilgi için geçerli bu. Örgüt talimatını delillendiremiyorsan, soruşturman düşer. Belgeleyeceksin. Benim de senin de, öbürünün de öteden beri yaptı- İyi gazeteci yaşar, kötü gazeteci tasfiye olur. Delillendirilmiş suçu varsa cezasını çeker. Bu kadar basit. ve 27 kişi bu numara üzerinden mesajlaşmış.” Savcı cehaletini geçtim, bunu manşete çeken gazetede bir Allah’ın kulu bile bilmiyormuş demek ki, Aydınlık’ı aldınlatalım: iPhone kullananlar bilir: 1) “iMessage” bir program değil, yüklendiği gibi silinmiyor da. 2) iPhone, iPad, Mac tüm Apple ürünlerinde var olan bir özellik. 3) Mesajlaşmak için “Apple ID”si gerekiyor, yani bir mail adresi. 4) Telefon numarasına veya GSM hattına ihtiyaç yok. 5) Apple’ın müzikçaları iPod üzerinden bile iMessage ile mesajlaşabilir, hatta Facetime üzerinden görüntülü/sesli konuşabilirsiniz. 6) Mesajlaşma veya aramalar, mail adresi üzerinden olur. TEK TEK BAKALIM Şimdi, Cumhuriyet iddianamesi üzerinde kopan fırtınaya tekrar bakalım: -Deniyor ki, “iddianame avukatlarından önce yandaş medyaya sızdı.” Yahu, ayıptır. Bunun daniskasını aylardır siz yapıyorsunuz siz! Hürriyet, Milliyet, NTV, Habertürk, vs. Tek örnek ğı, gazetecilik faaliyetidir. Böyledir. Algılarla, söylentilerle, kanaatlerle kimseyi yaftalayamazsın. Kimsenin kimseden gazetecilik öğrenecek hali yok. Gazetecilik faaliyetinin yargılanacağı yer kamu vicdanıdır. İyi gazeteci yaşar, kötü gazeteci tasfiye olur. Delillendirilmiş suçu varsa cezasını çeker. Bu kadar basit. DÖNELİM BAŞA Sen aylarca hiçbir şeye ses etme. Yorganın tutuşmaya başlayınca, “yandım anam” diye feryadı bas! Olan biten bu. Ülkeyi, devleti bir araya getiren ne varsa, tamamı birden, medya mahallesini de arkasına alarak toplu linçe imza attı. Zalimlerin “Bunlarla hukuk içinde mücadele edilmez, Olağanüstü Hal rejimi Allah’ın lütfu” sözünü tasdik edercesine zulme ortak oldular. Bunu da yazdılar, çizdiler, anlattılar. Hepsi duruyor orada. Ve bir gün çok utanacaklar, hep beraber yaşayıp göreceğiz. Öyle Bodrum’a taşınıp kafe açmakla bitseydi keşke! Egemenlerle birlikte battılar. Sıyrılamazlar. Hayat boyu bu hicapla yaşayacaklar, öyle de hatırlanacaklar. 04 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM VEHBİ ŞAHİN VehbiSahin@Tr724.com SARAY’DA TEK BAŞINA Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. -Sokağı biliyor. Hızlı trenle Ankara’ya giderken yan koltuktaki sohbete kulak misafiri oluyor ister istemez... -Milleti biliyor. Muhabbetin ana konusu her zaman olduğu gibi “N’olacak bu Türkiye’nin hali” üzerine... Referandumdan, Erdoğan’dan, AKP’den ve Türkiye’nin büyük devlet olmasından da bahis açılıyor tabii ki... Politikacı olmak için siyaset bilimi okumaya; diplomasiyi öğrenmek için uluslararası ilişkiler bölümünü bitirmeye gerek yok artık... Ne yapmalı? Erdoğan Siyaset Bilimi Akademisi’nde eğitim görmek yeterli! Bu sırada söze, 70 yaşlarında görünen Erzurumlu bir amca giriyor. Libya’da iş yaptığını, dünyayı dolaştığını özellikle belirttikten sonra sohbetin en can alıcı iki hüküm cümlesini kuruyor. Diyor ki... -Bir ülkenin ne kadar çok düşmanı varsa o ülke iyi yoldadır. 15 yıl tek başına iktidarda kalmak, AKP seçmenini sürekli diri tutmak, muhalefeti on parçaya bölmek, kendine alternatif olmaya aday parti içi ve dışı liderleri pasifize etmek kolay bir iş değil. -Eğer düşmanı yoksa o zaman yatsın uyusun, yerinde saysın ve gelişmesin. HALKINI TANIYOR 15 yıl tek başına iktidarda kalmak, AKP seçmenini sürekli diri tutmak, muhalefeti on parçaya bölmek, kendine alternatif olmaya aday parti içi ve dışı liderleri pasifize etmek kolay bir iş değil çünkü... İşte Erdoğan, bunları başardığı için Erzurumlu amca gibi milyonların gönlünü kazanmış durumda... YEDİ DÜVELE KARŞI Herkes kıskanıyor Erdoğan’ı ve AKP’nin icraatlarını... Arkadaşım bu anekdotu aktarınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir kez daha takdir ettim. Dışarıdaki düşmanlar da içerideki işbirlikçiler de onu devirmek için uğraşıyor. İçimden dedim ki... ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, İsrail, Mısır, Suriye, Yunanistan hatta Erdoğan’ın -Adam siyaseti biliyor. 05 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM 04. SAYFADAN DEVAM ikinci evim dediği İran bile AKP’nin izlediği bağımsız politikalardan rahatsız! Terör örgütü PKK, Suriye’deki uzantısı PYD, IŞİD, DHKP-C, Cemaat, CHP, HDP, sol sendikalar, Geziciler, Kemalistler, Cumhuriyet gazetesi, Aydın Doğan, Koç, yüksek yargı vs... Hepsi 15 yıldır AKP’nin millete hizmet götürmesini engellemek için canla başla çalışıyor. İçerideki ve dışarıdaki düşmanlar o kadar başarılı oldu ki AKP ve Erdoğan 15 yıldır eli kolu bağlı iktidarda kaldı! Milleti ve devleti için hazırladığı devasa projeleri hayata geçiremedi! Bu nedenle Erdoğan mağdur, AKP mazlum! ERZURUMLU AMCA HAKLI! Bu vesayet çemberini kırmak için 16 Nisan’da millet bir kez daha Erdoğan’a ve AKP’ye sahip çıkmalı!.. Aksi takdirde iktidar da istikrar da kaybolur! Bu kadar hain düşman bir araya gelip Erdoğan’a saldırıyor ise AKP’nin de Cumhurbaşkanı’nın da gittiği yol kesinlikle doğrudur! O BAYRAK İNECEK YOKSA... İşte Erdoğan’ın başarı sırrı burada... Dün ne söylemiş, bugün ne demiş, söyledikleri birbiriyle çelişmiş çok da umurunda değil. O andaki çıkarına ve konjonktüre bakıyor. Seçmenin yaklaşık yüzde 50’si, Erdoğan ne derse ona inanıyor çünkü... İki hafta önce Kürt oylarını ütmek için Barzani’yi Türkiye’ye çağırdı mesela... İki hafta önce Kürt oylarını ütmek için Barzani’yi Türkiye’ye çağırdı. Havalimanındaki karşılamada Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bayrağının asılmasına izin verdi. Havalimanındaki karşılamada Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin bayrağının asılmasına izin verdi. MHP’den gelen eleştirileri duymadı bile... Sonra Diyarbakır mitinginde gördü ki bu “bayrak müsameresi” işe yaramamış... Türkiye karanlığa gömülür! Kürtler referandumda “evet” demeyecek... Topraklarımız işgal edilir! Hemen strateji değişikliğine gitti. Ezanlar susar, camiler kapanır! Milliyetçi Türklerin desteğini almak için Kerkük’te bayrak asan Barzani yönetimine üst perdeden tehdit etmeye başladı. Emekliler maaşlarını alamaz, hastalar ilaç bulamaz, boğazına kadar kredi borcuna batmış muhafazakar Müslüman sağ seçmen evine ekmek götüremez! Sosyal yardımlar kesilir, beleş hayat sona erer! Off... Bunları yazarken bile ruhum daraldı. Ne kadar çok düşmanımız varmış meğer bizim... Erzurumlu amca haklı... Erdoğan ve AKP doğru yolda!.. “Hemen o bayraklarınızı indirin. Sadece Irak milli bayrağıyla orada yola devam edin. Yoksa şu anda geldiğiniz noktadan geri adım atmaya mecbur kalırsınız.” dedi. ONE MINUTE Erdoğan’ın, Erzurumlu amca gibi hayal dünyasında yaşayan pek çok AKP seçmeninin gönlünü kazanmak ve oyunu ütmek için düşman üretme politikası daha ne kadar işe yarar? Seçimden seçime işe yaradığı ortada... 06 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM 05. SAYFADAN DEVAM Örnek mi? Irak Başbakanı İbadi de... Referandum kampanyasında bu kez İsrail’e tehdit savurma yok mesela... KISIR DÖNGÜ Ama dün vardı. “One Minute” olayı ile İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı sonuna kadar kullandı. Abluka kalkmadı ama Erdoğan İsrail düşmanlığı ile bir kez daha seçim kazandı. Sonra? Sonra İsrail yönetimiyle anlaşmak için Mavi Marmara şehitleri üç kuruş tazminat karşılığında satıldı. Erzurumlu amca ve onun gibi düşünen AKP seçmeni için bu ayrıntılar önemli mi? Değil elbette... Ölçü ne peki? Erdoğan doğru yolda, çünkü düşmanı çok... ESMA KIZIM! Komşular ile sıfır düşmanlık politikasından “Oy için gerekirse her komşu ile kavga edilir” durumuna gelindi. Kavga edecek komşu kalmayınca Almanya ve Hollanda gibi ülkelerle gerilim politikası üretildi. Sırada ABD var. Eğer Başkan Trump, 16 Nisan’dan sonra Zarrab ve Fethullah Gülen Hocaefendi’yi Türkiye’ye teslim etmez ise muhtemel bir erken seçim sürecinde bu kez Amerika’ya savaş açılacak. Komşular ile sıfır düşmanlık politikasından “Oy için gerekirse her komşu ile kavga edilir” durumuna gelindi. Kavga edecek komşu kalmayınca Almanya ve Hollanda gibi ülkelerle gerilim politikası üretildi. Sırada ABD var. Mısır’da Sisi darbe yaptı, Müslüman Kardeşler’in lider kadrosunu hapse attı. Günlerce Mursi’yi, gösterilerde öldürülen Esma’yı oy devşirmek için ağzından düşürmedi. Rabia işareti yapıp durdu. Açılacak ki Erzurumlu amcanın mantık örgüsü bozulmasın, Erdoğan’ın düşman listesinde eksilme olmasın. Ta ki 23 milyon seçmen AKP ve Erdoğan’a oy vermeye devam etsin. Bu bir kısır döngü aslında... Erdoğan’ı seçmene, Erzurumlu amca gibi fanatik partilileri de Erdoğan’a bağımlı hale getiren bir kısır döngü... DEĞERLİ YALNIZLIK Ama bunun gittikçe artan çok ciddi bir maliyeti var artık... Hangi sonucu aldı? Bu karşılıklı bağımlılık AKP’lileri de Erdoğan’ı da yalnızlaştırıyor ve ötekileştiriyor. Hiçbir sonuç alamadı. “Değerli bir yalnızlık” diye mutlu olabilirler. Sadece Erzurumlu amca gibi fanatik seçmenlerin gönlünü kazandı, o kadar... “Madem herkes bize düşman, o zaman biz doğru yoldayız” diye kendilerini avutabilirler. Zaten Erdoğan için amaç oy toplamaktı, gerisi ise teferruat... Ama gittikleri yol yol değil, bir çıkmaz sokak... Listeyi uzatmak mümkün... Yakında, dünyadaki değerli yalnızlık “Saray’da tek başına” kalmaya kadar varabilir. Esed de nasibini aldı bu tehditlerden... Benden hatırlatması... 07 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM O biiir HSYK Başkanvekili… SEFER CAN Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Mehmet Yılmaz, ülkenin yaşadığı badirenin sembol isimlerinden biri. Sanki bir özeti. İleride bugünleri anlatmak için çok işe yarayacak. Onun HSYK Başkanvekili olduğu zaman denildiğinde fazla söze hacet kalmadan herkes anlayacak ne demek istediğinizi. İktidar sarhoşluğundan kaynaklanan ama iç boş bir özgüvenle durmadan çam deviriyor. Her gafı bir öncekini geride bırakıp ‘yok artık’ dedirtiyor. HSYK Başkanvekili yine sahnede ve tahliyesi uygulanmayan gazetecilere dair açıklamasıyla bağımsız yargı masalına öldürücü darbeyi indirdi. TOPLUMSAL İNFİAL Mİ SARAY FIRÇASI MI? 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan gazetecilerin yargılanma süreçlerindeki skandallar bitmiyor. Haberler ve sosyal medya paylaşımlarından terör örgütü çıkaran iddianame üzerinden yapılan yargılamada sekiz ay sonra verilen tahliyeler uygulanmadı. HSYK Başkanvekili Yılmaz’ın, 21 gazetecinin uygulanmayan tahliyesi ve mahkeme heyetinin savcıyla birlikte açığa alınmasını toplumsal infiale bağlaması skandala tüy dikti. İddianameyi kabul eden ve günlerce duruş- SeferCan@Tr724.com ma yapıp ifadeleri dinleyen mahkeme heyeti 29 sanıktan 21’i için tahliye vermişti. AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan adına konuştuğu iddiasındaki isimlerin sosyal medyadaki kampanyası üzerine, tahliyeler durdu. Savcının zaten salıverme talep ettikleri hakkında itiraz mümkün olmadığından, onlar için yeni bir soruşturma uydurularak tutuklandılar. Yılmaz soru üzerine açığa alma işleminin süren yargılamaları olumsuz etkileyeceğini de ekledi. Tane tane bir daha tekrar edelim: •Toplumsal infialden dolayı kararlar uygulanmadı. (Yani AK Troller ayaklandı, fırçayı yedik.) •Mahkeme heyetinin kararı başka saiklerle alıp almadığı soruşturma sonunda ortaya çıkacak. (O halde gazeteciler neden içerde?) •AK Trollerin iddia ettiği gibi yeniden tutuklama için HSYK mahkemelere talimat vermiş. (İtiraz üzerine tutuklama vahim, bir anda zembille suç indirip içeri tıkma facia) •Açığa alma kararı, devam eden davalardaki yargıçlara da gözdağı (Yılmaz bunu gizleme ihtiyacı bile duymuyor) İktidar sarhoşluğundan kaynaklanan ama iç boş bir özgüvenle durmadan çam deviriyor. Her gafı bir öncekini geride bırakıp ‘yok artık’ dedirtiyor. 08 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM 7. SAYFADAN DEVAM Yılmaz’ın, 21 gazetecinin uygulanmayan tahliyesi ve mahkeme heyetinin savcıyla birlikte açığa alınmasını toplumsal infiale bağlaması skandala tüy dikti. ‘GEÇ KALDIK ÖZÜR DİLERİZ’ Yılmaz daha önce de çok tartışılan, skandal nitelemesini hak eden açıklamalara imza atmıştı. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı, gazeteci Hidayet Karaca’nın da aralarında bulunduğu bazı sanıkları tahliye eden yargıçlar Mustafa Başer ve Metin Özçelik de ihraç edilmiş ve tutuklanmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘geç kalındığı’ yönündeki sert tavrı üzerine Yılmaz araya hafta sonunun girdiğini belirtip özür dilemişti. Yılmaz, polis ve İstihbarat birimlerinin ByLock uygulamasını indirmenin tek başına delil olamayacağı yönündeki raporlar üzerine tereddüde düşen yargı camiasını “ByLock en güçlü delilimiz” sözleriyle baskı altına almıştı. Oysa iletişimin takip ve tespiti önceden mahkemeden alınmış kararla mümkün. Aksi halde kanuna aykırı delil niteliğinde sayılıyor ve bir hükme dayanak yapılamıyor. Ayrıca saygın hukukçular, bir iletişim uygulamasını indirmenin suç olamayacağını, suç niteliği taşıyan haberleşmenin ispat edilmesi gerektiğini dile getiriyor. YARGIÇLARA İTİRAF TUZAĞI HSYK Başkanvekili Yılmaz, yargıçlardan itirafçı bulabilmek için onlara tuzak kurduğunu da itiraf etmişti. 28 Aralık 2016 tarihli yazısında Habertürk Gazetesi yazarı Sevilay Yılman olayı şöyle anlattı: “Meğer bu örgütün yargılama safhasında kul- lanılacak delil için bir oyun kurmuş Mehmet Yılmaz, “Bu açıklamayı tamamen itirafçılığı teşvik amacıyla yaptım ve çok da başarılı oldum. Çünkü o vakitlerde bir tane bile itirafçı yokken, o açıklamam sonrası itirafta patlama oldu. 200’ün üzerinde itirafçı sayesinde 2400 hâkim ve savcı hakkında FETÖ üyesi olduğuna dair delil elde ettik. Darbeye teşebbüs noktasında zaten biz bu yasadan faydalanmıyoruz. Sadece silahlı terör örgütü üyesi olarak yargılama yapabileceğiz; zira henüz yargı camiasında darbeye karıştığını, bizzat içinde olduğunu ispat ettiğimiz kimse yok! Onu henüz delillendiremedik. Bizim yargıyla ilgili soruşturmanın tamamı silahlı terör örgütü olmak suçundan dolayı yapılıyor.” Bu açıklamada asıl skandal, darbenin hemen ertesi gün tutuklanan binlerce hakim ve savcı için delil olmadığının ortaya çıkması. Yılmaz itirafçılığa zorladığı meslektaşları sayesinde ‘örgüt üyeliği’ delili oluşturduklarını, darbeye katılıma dair ise hâlâ ellerinin boş olduğunu kayıtlara geçirdi. Toplumda darbeci algısı oluşturularak tutuklanan yargı mensuplarının suçsuzluğu bizzat tutuklamayı yapanlar tarafından itiraf edilmiş oldu. Mehmet Yılmaz’ın HSYK günleri diye kapsamlı bir çalışma epey ilgi çeker. İddianamesinin yazımı ise hukukçuların işi. Ama “bu açıklamaları nasıl yaptım” diye elini dizine vuracağından eminim. Başka delile gerek yok, Yılmaz’ın kendi ikrarı çok açık ve defalarca anayasa ihlali. 09 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM VEYSEL AYHAN | VeyselAyhan@Tr724.com | @veyhann “Darbeyi halk durdurdu” psikolojik bir yalan. Erdoğan’ın halkı yanına çekmek, seçmen üretmek, milliyetçilik pompalamak için piyasaya sürdüğü, sürdürdüğü bir propaganda aracı. 15 Temmuz’da Erdoğan halkı sokağa çağırmasaydı ne olurdu? Öncelikle psikolojik harekat unsuru olarak kullanılan bir yanlışı düzeltelim. Halk kesinlikle emir komuta zinciri içinde başlamış bir darbeyi durduramaz! Bugüne kadar dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yaşanmamıştır. Asker bütünüyle sokağa çıktığında tankların önünde ne çöp kamyonları durabilir ne de halk kitleleri. Bu, mümkün olsaydı Sisi’nin darbesine karşı sokağa dökülen, meydanları dolduran milyonlarca Mısırlı darbeyi engelleyebilirdi. “Darbeyi halk durdurdu” psikolojik bir yalan. Erdoğan’ın halkı yanına çekmek, seçmen üretmek, milliyetçilik pompalamak için piyasaya sürdüğü, sürdürdüğü bir propaganda aracı. giderek darbe planını ihbar ediyor. -Erdoğan en azından öğleden itibaren hadiseyi biliyor. Ki akşamında şu cümleyi söylüyor: “Öğleden sonra bir hareketlilik ne yazık ki silahlı kuvvetlerimizin içinde mevcuttu.” - Yine kendi ifadesiyle 16.00 civarı eniştesi kendisine darbeyi haber veriyor. 10 bin kişinin çalıştığı TRT’yi biri rütbeli 5 asker basıyor. 1750 güvenlikçinin koruduğu Saray’ı 3’ü rütbeli 13 asker basıyor. Hepsi kapıda gözaltına alınıyor. ÖNCE ŞU VERİLERİ TEKRAR HATIRLAYALIM - 15 Temmuz’un en büyük soru işareti şudur: 14 Temmuz günü, yani darbe girişiminden 1 gün önce Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT müsteşarı Hakan Fidan gece yarısına kadar 6 saat özel toplantı yapıyorlar. Bu kozmik toplantı ‘kontrollü bir darbe girişimi’nin son rötuşları için miydi? - 15 Temmuz’da öğleye doğru bir binbaşı MİT’e - Genelkurmay, 18.00 itibariyle ikinci bir emre kadar Türk hava sahasında hiçbir askeri uçak havalanmamasını, havada bulunanlar derhal yere inmesini, tank ve birlik hareketlenmesi yasaklanacaktır. - Hakan Fidan, saat 19.00 civarında Cumhurbaşkanı’nın Koruma Müdürü Muhsin Köse’yi arıyor ve güvenliğiniz nasıl önlem aldınız mı diye iki defa üst üste soruyor. Demek ki girişimi hepsi biliyor. - 15 Temmuz akşamı tebessümler dağıtan Erdoğan’ın damadı önceki gün itiraf etti: 21.30’da darbeyi biliyorduk. ERDOĞAN HALKI SOKAĞA ÇAĞIRDIĞINDA DARBE BİTMİŞTİ Başbakan 23.00’te zaten televizyonlardan açık- 10 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE YORUM 09. SAYFADAN DEVAM lama yapmış, darbe girişimini deşifre etmişti. Genelkurmay 18.00’den itibaren durumu kontrole almıştı. Erdoğan’ın CNN’e Facetime’dan bağlanarak halkı sokağa çağırdığı 00.24’e kadar darbe girişimi püskürtülmüş ve bitmişti. Fevri yerel hareketlilikler kalmıştı. DARBEYİ KAÇ KİŞİ YAPTI Genelkurmay’in inisiyatifi dışında kontrol dışı hareketlilikler şunlardı: 22.05’te ne olduğundan habersiz farklı yerlerde toplam 1-2 tabur asker sokağa çıktı. TSK envanterindeki 13 bin tanktan sadece 10-15’i kullanıldı. Nereye götürüldüklerini bilmeyen harp okulu öğrencileri. Ses etkisi için 3-5 savaş uçağı. 10 bin kişinin çalıştığı TRT’yi biri rütbeli 5 asker basıyor. 1750 güvenlikçinin koruduğu Saray’ı 3’ü rütbeli 13 asker basıyor. Hepsi kapıda gözaltına alınıyor. Hiç bir hükümet üyesine dokunulmuyor. Ve en önemli eylem: Boğaz köprüsünün tek şeridini kapatmak... ERDOĞAN 16.00’DA TELEVİZYONLARA BAĞLANSAYDI... Evet Erdoğan darbe girişimini haber aldığı öğlen saatlerinde televizyonlara bağlansaydı, ne asker ne de halk sokağa çıkmayacaktı. Yani Erdoğan’ın bildiği halde 6,5 saat beklemesi 249 cana mal oldu. Acaba CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “kontrollü bir darbe girişimi olduğu” iddiası bunu mu ima ediyor? HALKI SOKAĞA ÇAĞIRMASAYDI NELER OLURDU? O gece sokağın kaderine hükmedenler darbeye karşı demokratik duruş sergileyen halk değildi. Elinde pala, bıçak ve silah olan, halkın arasına sızmış Sadat’a bağlı ve karanlık güçlere ait milis güçleri idi. Bunlar “kahramanlıklarını” askerin teslim olduğu, silahlarını kullanmadığı, tankları sürmediği yerde yaptılar. Teslim olmuş erleri linç ettiler, gırtlağını kestiler ve terk edilmiş tankların üstünde poz verdiler. Eski Pentagon üst yetkilisi Michael Rubin’in “15 Temmuz gecesi sivilleri Saray’a bağlı SADAT milisleri öldürdü” iddiası havada asılı duruyor. Çünkü hiç birine otopsi yapılmadı. Kimin kurşunlarıyla şehit olduklarını bilmiyoruz. Hangi silahlar ve mermiler kullanıldı tespit edilmedi? Tatbikat için veya ne olduğunu anlamadan köprüye getirilen ve linç edilen darbeden habersiz askerlerin, boğazları kesilen masum harp okulu öğrencilerinin vebali kimin boynunda? En önemli soru şu. Bitmiş ve bastırılmış bir darbe için Erdoğan halkı sokağa niçin çağırdı? Halkı sokağa çağırmasaydı 249 insan hayatını kaybetmeyecekti. EMNİYET GÜÇLERİ NE YAPTI? Türkiye’de 81 il var. 15 Temmuz sonrası 76 il emniyet müdürü cemaatten iddiasıyla değiştirildi. Peki 15 Temmuz akşamı darbeye katılan emniyet müdürü oldu mu? Olmadı. Bilakis her ilde askere karşı durumu kontrol altına alıp darbeye girişenleri göz altına aldılar. Yani bastırılmış darbe için halkı sokağa dökmeye gerek yoktu. Emniyet yetiyordu ve her şeyi kontrole almıştı zaten. Girişteki cümleyi tekrarlayayım. Darbeyi halk önlemedi. Asker emir komuta zinciri içinde sokağa çıktı mı hiç bir güç bunu durduramaz. Halk sokağa çıkmasa da asker kendi içinde darbeyi bastırmıştı. 249 insanı öldürenler SADAT milisi veya değil lanetleyelim. Ama saatlerce önceden darbeden haberi olup, bitmiş bir “kontrollü bir girişim”den siyasi rant elde etmek için halkı sokağa çağıranları kenara not etmeyi unutmayalım. Saatlerce önceden darbeden haberi olup, bitmiş bir “kontrollü bir girişim”den siyasi rant elde etmek için halkı sokağa çağıranları kenara not etmeyi unutmayalım. 11 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE ANALİZ BERK ULUÇ BerkUluc@tr724.com 17 Nisan Sabahı Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri Son üç yıldır Türkiye – Avrupa Birliği münasebetlerinin 1980 darbesi sonrası ilişkilerin resmi olarak dondurulduğu günlerinden daha da sıkıntılı bir dönemde olduğu kanaati, bu ilişkilerin seyrini on yıllardır takip eden uzmanların ortak görüşü haline gelmiş bulunmakta. Bir tarafta, 94 yıllık Cumhuriyet tecrübemizin hiçbir anında yaşamadığımız son derece vehim hadiseler gerçekleşirken; diğer tarafta üyelik müzakereleri sürecinde bulunup, Avrupa Birliği’nin en temel değerlerini bu kadar pervasızca ayaklar altına alan başka bir aday ülke birliğin son 60 yıllık genişleme sürecinde ortaya çıkmadı. AVRUPA MÜLTECİ MESELESİNE KENDİ TEDBİRİNİ ALIYOR Esasen, Avrupa Birliği milyonlarca Suriyeli mültecinin Türkiye sınırları içerisinde kalması noktasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile anlaşarak bugüne kadar birçok kritik meseleye dair özellikle 2015 yılından bu yana sessizliğini hep korudu. Fakat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce Hollanda başbakanı Rutte’yi ardından Alman Şansölyesi Merkel’i hedef alan Nazi ve benzeri ithamları Avrupa’da son birkaç haftadır farklı bir takım siyasi gelişmelerin yaşanmasına sebep oldu. Tüm bunlar yaşanırken, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrupa’da yaşayan Türk diasporasını sokağa döken radikalleştirici bir takım söylemleri, bir çok AB ülkesinde gerek Erdoğan gerekse de Türkiye ile bugüne kadar devam eden ortaklık modelinin değişmesi gerektiği noktasında bir konsensüs oluşturdu. Bu sebeple, iki hafta kadar önce Türkiye’ye giden üst düzey bir AB delegasyonu, Türk yetkililere açıkça kendilerini mülteci meselesi üzerinden artık tehdit edemeyeceklerini, AB olarak mültecilerin Avrupa’ya gelişlerini durdurabilecek tedbirleri aldıklarını ifade ettiler. Benzer şekilde Marc Pierini, Steven Blockmans ve Amanda Jane Paul gibi birçok kıdemli AB uzmanına göre AB’nin Erdoğan’a dair son dönem takındığı sert ve kolektif tutumun arkasında, birliğin mülteci meselesine dair kendi tedbirlerini aldığı gerçeği yatmakta. 2015 yılından bugüne Türkiye’de yaşanan ve Türkiye’nin geçtiğimiz 10 yılda yakaladığı demokratikleşme ivmesini akamete uğratan birçok hadise de sessiz kalmayı tercih eden AB, özellikle son iki haftadan bu yana yaklaşmakta olan 16 Nisan referandumuna dair kamuoyuna mal olacak şekilde ve kapalı kapılar ardında alışılagelmişin dışında bazı tepkiler ortaya koymakta. Kamuoyuna mal olmuş tepkilere bakıldığında, AB’nin Türkiye’ye dair en önemli iki yetkilisi olan dış ilişkilerden sorumlu Yüksek Temsilci Federica Mogherini ve Genişlemeden Sorumlu AB komiseri Johannes Hahn’ın 16 Nisan referandumundan ‘evet’ çıkması 12 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE ANALİZ 11. SAYFADAN DEVAM durumunda, Türkiye’de yeni oluşacak devlet sistematiği pratiğinin Kopenhag kriterleri ile uyumlu çalışıp çalışmadığına bakacakları nevinden son derece diplomatik bir dille ilişkilerin geleceğine ve belki de yeni bir formatta devam edeceğine dair imalarda bulunmaktalar. TÜRKİYE’YE GÜÇLÜ TEPKİYE HAZIRLANILIYOR Diğer taraftan, Brüksel kulislerinde konuşulan diğer bir olasılık ise duyanları şaşkınlığa sevk edecek türden. rünse de, orta ve uzun vadede özellikle NATO ve ekonomik ilişkiler bağlamında Türkiye’yi bir hayli zora sokacağını ifade etmek hiçte güç olmasa gerek. Referandumdan ‘evet’ çıkması durumunda, 17 Nisan sabahına uyandığımızda karşımızda Türkiye ve özellikle Erdoğan ile bugüne değin devam ettirilen ilişkilerin mutlak surette değişmesi gerektiği hatta bu değişimi diretme potansiyeli olan bir AB ile karşılaşma ihtimalimiz son derece kuvvetli görünmekte. Özellikle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son günlerde 16 Nisan referandumundan hemen sonra, AB ile devam mı yoksa tamam mı şeklinde bir referandum daha yapma sinyali vermesi, Brüksel’de bir takım güçlü, alternatif tepkiler hazırlanmasına sebep olmuşa benziyor. Şüphesiz AB’yi böyle bir pozisyona iten temel de iki faktörü tekrar vurgulamakta yarar var. Kimliğini burada ifade edemeyeceğimiz bazı AB bürokratlarına göre başta Avrupa Birliği olmak üzere Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE) gibi bir takım uluslar üstü ve uluslararası kurumların, hazırlıkları aylar öncesine dayandığı iddia edilen referandumda yapılacak sandık hilelerinden ötürü, 16 Nisan referandum sonucunu kendileri için yok hükmünde olacağını duyuracaklarını ifade etmekteler. Böylesine bir tepkinin Türkiye’de iç siyasi dinamikleri etkileme gücü kısa vadede yok denecek kadar az gö- İkinci olarak ise, Avrupa Birliği daha fazla NATO deniz gücünü Ege’de mülteciler için geçiş bölgesi kabul edilen alanlara yerleştirme noktasında genel bir anlaşmaya varmış bulunmakta. İlk olarak; özellikle son bir aydır Erdoğan, Berlin ve Amsterdam gibi Türklerin yoğun olduğu bazı AB başkentlerinde ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmakta. Bu iki çok önemli faktörün AB’nin elini son derece güçlendirdiğini ve bu nedenle AB’nin 17 Nisan sabahı bir çoklarımızı şaşırtacak referandum sonuçlarına dair bir takım ilginç ve sert siyasi açıklamalar yapabileceğini görmek durumundayız. Erdoğan’ın Avrupa’da yaşayan Türk diasporasını sokağa döken radikalleştirici bir takım söylemleri, bugüne kadar devam eden ortaklık modelinin değişmesi gerektiği noktasında bir konsensüs oluşturdu. 13 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE HABER YORUM MEHMET DİNÇ | STRAZBURG MehmetDinc@Tr724.com AVRUPA KONSEYİ: KAYYIMLAR DERHAL GÖREVİ DEVRETMELİ Avrupa Konseyi yerel yöneticiler kongresinde Türkiye yerel yönetimleri ile ilgili rapor oy çokluğu ile kabul edildi. Raportör Andreas Knape 99’dan beri 50 defa Türkiye’ye gittiğini ilk defa bu kadar kötü gördüğünü söyledi. Raporda yerel yönetimlere atanan kayyımların derhal geri çekilmesi istenirken, terör kanunun gözden geçirilmesi için tekrar çağrı yapıldı. Türkiye’deki belediye başkanları ve meclis üyelerinin gözaltı ve tutukluluklarına ilişkin rapor Avrupa konseyi yerel yöneticiler meclisinde oy çokluğuyla kabul edildi. Eş raportörler İsveçli raportör Andres Knape ve Hollandalı Leen Verbeek Türkiye’ye ziyaretlerinin ardından raporu genel kurula getirdi. Genel kuruldaki tartışmanın ardından yapılan oylamada, rapor oy çokluğuyla kabul edildi. AKP’li belediye başkanının Gülen hareketini “Terör örgütü” olarak raporda yerelması için gösterdiği çaba meclis genel kurulda kabul görmedi. Gaye Doğanoğlu’nun verdiği tüm değişiklik önergeleri reddedildi. Raporda belediyelere atanan kayyımların derhal görevi bırakıp tekrar seçilmişlere devretmesi yer alıyor. Kayyımların görevlerini teslim etmeleri konusunda baskı yapması için Avrupa Konseyi bakanlar kuruluna çağrı yer alıyor. Ayrıca tutuklama usulünün Avrupa İnsan Hakları Söz- leşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına uygun olması gerektiğinin altını çiziliyor. TERÖR KANUNUNUN DEĞİŞMESİ İÇİN BİR ÇAĞRIDA YEREL YÖNETİCİLER KONGRESİNDEN Türk yasalarında yer alan terör kanunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihatlarına uygun hale getirilmesi konusunda daha önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Avrupa Parlamentosu ve anayasal konulardaki en prestijli kurum olan Venedik Komisyonu defalarca rapor yayınladı ve çağrıda bulundu. Fakat Türk hükümeti bu kanunu, muhalifleri bastırmak için bir balyoz gibi kullanarak sindirmeye devam ediyor. Avrupa Konseyi yerel yöneticiler kongresi de TCK’da yer alan terör maddesinin gözden geçirilmesi talebini yineledi. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks ve Venedik komisyonu, Türkiye ziyaretlerinden sonra, seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması ile ilgili 674 No’lu KHK’nın anayasaya aykırı olduğuna ilişkin görüşüne atıfta bulunuyor. TÜRKİYE’YE EN AZ 50 KERE GİTTİM İLK DEFA Avrupa Konseyi yerel yöneticiler kongresi de TCK’da yer alan terör maddesinin gözden geçirilmesi talebini yineledi. 14 06 NİSAN 2017 PERŞEMBE HABER YORUM 13. SAYFADAN DEVAM BU KADAR KÖTÜ BİR DURUMDA Raportör Andreas Knape 1999 yılından beri Türkiye’ye en az 50 kere gittiğini fakat ilk defa ülkedeki durumu bu kadar vahim olarak gördüğünü söyledi. Knape “Türkiye 90’lı yıllara geri döndü. Buradaki Türk heyetine sesleniyorum; Ümit ederim bizimle el ele çalışarak tekrar demokrasi günlerine geri döneriz. Türkiye’de 91 belediye başkanı ve eş başkanı cezaevinde, halk tarafından seçilmiş 82 belediyeye kayyım atandı, bu durum 82 belediyede yerel demokrasinin işlemediği gösteriyor. Avrupa konseyinin daha önce hiç görmediği bir durum. Seçilmiş insanlar terör kapsamında tutuklanıyor. Henüz haklarında iddianame dahi olmadan belediye başkanları cezaevinde tutuluyor” ifadelerini kullandı. KAYYIMLAR ANAYASAYA AYKIRI GERİ ÇEKİLMELİ, GÖREVİ SEÇİLMİŞLERE DEVRETMELİ Eş-raportör Leendert Verbeek ise, tutuklamaların ve kayyımların AİHS maddeleri ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğunu söyledi. OHAL geçici olmalı, seçilmişlerin yerine kayyımların atanması, belediye kanunlarının iptali anlamına geliyor. Kayyımlar noktasında ikna olmadık. Türk yasaları yeterli hükümlere sahip, fakat kayyımlar, belediye meclislerini iptal ediyor bu da demokrasinin olmadığı anlamına geliyor. Kayyımların olduğu belediyelerde kamu hizmetlerinin geriye gittiğini gözlemledik. Bir büyük şehirde kadın şoförler işten çıkarıldı. Durum alarm verici seviyeye ulaştı. Türkiye kendi anayasasını ihlal ediyor. Kayyımlar geri çekilmeli görevi tekrar seçilmişlere bırakmalı. Ayrıca terörle ilgili yasanın değişmesi noktasında bir kez daha çağrıda bulunuyoruz” ifadelerini kullandı. Ayrıca adil yargılama, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne tekrar hatırlatmada bulundu. Oturumda söz alan Jean Louis Testud ise Türkiye’de işkenceler var, basın özgürlüğü ihlal ediliyor, kadın hakları yok ediliyor açıkçası Türkiye kırmızı çizgiyi aştı i fidelerini kullandı. TÜRKİYE’DE YARGI KALMADI BU İNSANLAR NE ZAMAN YARGILANACAK? Fransa sözcüsü Francis Lec ise oturumda yer alan AKP, CHP ve MHP’li belediye başkanlarına seslenerek “Türk meslektaşlara sesleniyorum, arkadaşlarınız hapiste, belki bir kaç hafta sonra bu tehdit size gelecek o zaman sizin de yanında olacağız. Türkiye imajı çok iyi bu imaja halel getirmeyin. Bunu genç nesillerin tehlikeye gireceği şekilde yapmayın. Türkiye’de yasalara saygı duyulmuyor, yargılanmadan hapiste tutulan, gazeteci, hakim, belediye başkanı, memurlar var. Türkiye’de yargı kalmadı, bu insanlar kim tarafından ne zaman yargılanacak” ifadelerini kullandı. GAYE DOĞANOĞLU’NUN ‘FETÖ’ TALEBİ KABUL GÖRMEDİ Antalya Konyaaltı belediye başkanı Gaye Doğanoğlu, yerel yöneticiler kongresinde yerel yönetimler konusunda tartışma sırasında yerel yönetimlerle ilgili rapor oylanırken raporun içine 15 Temmuz darbe girişimini “Feto/Pdy” ifadesi yer almasını istedi. Raportör ise konu ile alakasının olmadığı söyleyerek reddetti ,ardında genel kurulda yapılan oylama ile Gaye Doğanoğlu’nun değişik önergesi reddedildi. Rapora 12 tane daha değişiklik önergesi veren Gaye Doğanoğlu’nun tüm önerileri genel kurulda reddedildi. AB istihbarat raporu, Almanya, İngiltere, Hollanda ve ABD gibi ülkelerinin istihbarat birimleri “Darbenin arkasında Gülen yok” raporları yayınlamasına rağmen, AKP yetkililerin ısrarla Gülen hareketine yıkma çabası artık Avrupa’da dikkate alınmıyor. Gaye Doğanoğlu’nun verdiği değişiklik önergeleri içinde, “OHAL’in gerekli olduğu, raporda yer alan Avrupa işkenceyi önleme komitesinin Türkiye tekrar ziyaret çağırısının çıkarılması istedi. Terör tanımının değiştirilmesi yönündeki çağrısının çıkarılmasını istedi. Ayrıca Türkiye’de hukuk üstünlüğü hakim olduğunu söyleyerek Türkiye’deki gelişmeleri göstermek için vekilleri Antalya’ya davet etti. 15 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE EFE YIĞIT SPOR DOSYA EfeYigit@Tr724.com TANGOCULARIN RITMI BOZULDU Ardiles, Kempes, Maradona, Messi ve daha onlarca isim... Arjantin’in futbol dünyasına kazandırdığı yıldızlardan ilk aklımıza gelenler. Brezilya ile birlikte futbolun güçlü Avrupa ülkelerine kafa tutan Arjantin’de son dönemde işler yolunda gitmiyor. Rusya’nın ev sahipliği yapacağı 2018 Dünya Kupası yolunda Arjantin, beklenen performansı bir türlü gösteremiyor. 10 ülkenin yer aldığı Güney Amerika Futbol Konfederasyonu (CONMEBOL) grubunda 5. sırada yer alan Arjantin, 1970’den sonra ilk kez bir dünya kupası finallerinde olmayabilir. HEP YARI FİNALLERDE KAYBETTİ Futbol dünyasının ‘Tangocular’ lakabını taktığı Arjantin, her zaman dünya futbolunun lokomotif ülkelerinden biri oldu. Futbolun yetiştirdiği en önemli 3 yıldız sayılırken Maradona ve Pele mutlaka sıralamada yer bulur. Diğer isim ise Barcelona’nın yıldızı Messi olur. 1978 ve 1986 Dünya Kupası şampiyonu Arjantin, 1990’da final oynamış ancak Meksika’da 4 yıl önce finalde yendiği Almanya’ya bu kez İtalya’da boyun eğerek kupada ikinci olmuştu. Aradan tam 24 yıl geçtikten sonra Brezilya 2014’te Arjantin tekrar finale yükselirken, rakip yine Almanya oluyordu. Mario Götze’nin golüne engel olamayan Arjantin, Messi’nin varlığına rağmen bir kez daha finalde kaybediyordu. Arjantin futbolu özellikle Maradona’nın yeşil sahalardan kopmasıyla düşüşe geçmişti. 1998, 2006 ve 2010 Dünya Kupaları’nda çeyrek final oynayan Arjantin, 2002 Dünya Kupası’nda gruptan çıkmayı başaramamıştı. Messi yıldızını parlatıp Barcelona ile tüm kupalara ambargo koyarken, sıra milli takıma gelince beklenen patlamayı yapamamıştı. Milli başarıdan dolayı, Messi’yle Maradona kıyaslaması yapılırken, Maradona hep bir adım önde oluyordu. Sebebi, Maradona’nın adeta tek başına 1986 Dünya Kupası şampiyonluğunu ülkesine getirmesiydi. PLAYOFF’A KALABİLİR Şu ana kadar düzenlenen 18 Dünya Kupası’nın 14’ünde yer alan Arjantin, Rusya 2018 yolunda oynadığı 14 maçın sonunda 22 puan toplayıp 5. sırada yer aldı. Güney Amerika’dan 4 ülke doğrudan Rusya 2018’e katılırken, grupta 5. olan ülke Okyanusya Grubu’nun lideriyle pla- Messi’yle Maradona kıyaslaması yapılırken, Maradona hep bir adım önde oluyordu. Sebebi, Maradona’nın adeta tek başına 1986 Dünya Kupası şampiyonluğunu ülkesine getirmesiydi. 16 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE SPOR DOSYA 15. SAYFADAN DEVAM yoff maçları oynayacak. Arjantin grubu 5. sırada tamamlarsa büyük ihtimal ya Tahiti ya da Yeni Zelanda ile Rusya vizesini almak için playoff maçları oynayacak. Her iki ülkenin futbol kalitesi Arjantin’in çok altında ancak bazen yeşil sahalardan umulmadık skorlar çıkabiliyor. 2-0 yenildiği Bolivya’yı gruptaki rakipleri Peru, Uruguay ve Kolombiya, üstelik deplasmanda yendiler. Bolivya, yüksek rakımından dolayı misafir ekiplerin zorlandığı bir deplasman. Arjantin, 2009’da Bolivya’ya 6-1 yenilerek son 60 yılın en ağır skorunu almıştı. MESSİ’YE 3 MAÇ CEZA Arjantin grupta oynadığı son 5 maçın 3’ünde sahadan mağlup ayrılırken, son maçında Bolivya’ya 2-0 yenildi. Bu maçta yardımcı hakeme küfür eden Messi’ye FİFA 3 maç ceza verdi. Arjantin, grupta kalan 4 maçının 3’ünde yıldız oyuncusundan mahrum olarak sahaya çıkacak. Messi her ne kadar milli takım ile kupa kazanmamış olsa da takımda yer doldurulması mümkün olmayan bir oyuncu. Rusya yolunda Messi’nin oynadığı 6 maçta Arjantin 15 puan toplarken, Messi’nin olmadığı 8 maçta sadece 7 puan toplayabildi. Bu veriler Messi’siz 3 maçın oldukça zor geçeceğini gösteriyor. Arjantin, Messi’siz ilk maçını Uruguay deplasmanında oynayacak. GOLCÜ ÇOK, GOL YOK! Arjantin, Messi, Angel Di Maria, Ezequiel Lavezzi, Sergio Agüero, Paulo Dybala ve Gonzalo Higuain gibi ofansif oyunculara rağmen gol yollarında sıkıntı yaşıyor. 14 maçın sonunda 15 gol atarken, kalesinde 14 gol gördü. Gruptaki 10 ülke arasında Bolivya ve Paraguay’dan sonra en az gol atan 3. ülke oldu. Gol atması sıkıntı olduğu gibi attığı gol kadar da yemesi ayrı bir sıkıntı oluşturuyor. Arjantin’in 15 golüne karşılık, ezeli rakibi Brezilya grupta 35 gol attı. BOLİVYA’DAN SOĞUK DUŞ Rusya yolunda Güney Amerika ülkelerinden en rahat olanı 14 maçta 33 puan toplayan Brezilya. Sambacılar çoktan 2018 Dünya Kupası finallerini garantiledi. Zaten Brezilya’sız bir dünya kupası düşünülemez. Grupta ikinci Kolombiya’nın 24, 3. ve 4. Uruguay ve Şili’nin 23 puanı var. Arjantin için avantaj grup ikincisi ile arasındaki puan farkının sadece 2 olması. Ancak Arjantin sürekli sürpriz sonuçlar alıyor. Mesela Arjantin’in 29 yaşındaki Messi için 2018 Dünya Kupası ayrı bir önem taşıyor. Messi’nin kariyerindeki tek eksik olan milli başarıyı tatmak için Rusya 2018 tek şans olabilir. Zira önümüzdeki yıl Messi 30 yaşına basacak ve 2022 Katar’da 34 yaşında futbolunun son demlerini yaşıyor olacak. Şayet o yaşa kadar üst düzey performans göstermeye devam ederse tabi. Messi’nin Dünya Kupası şampiyonluğuna kavuşması için Arjantin’in önce Rusya vizesini alması gerekiyor. Rusya’ya zor giden bir Arjantin’in nasıl şampiyonluk favorisi olacağı ise ayrı bir muamma. Bakalım Arjantin, Messi’siz oynayacağı 3 maçta nasıl bir performans gösterecek. Messi’siz bir dünya kupasına her ihtimale karşı hazır olalım! 29 yaşındaki Messi için 2018 Dünya Kupası ayrı bir önem taşıyor. Messi’nin kariyerindeki tek eksik olan milli başarıyı tatmak için Rusya 2018 tek şans olabilir. GÜNLÜK E-GAZETE 6 NİSAN 2017 PERŞEMBE SAYI: 148 ARKA SAYFA SAĞLIĞINIZI KAYBETMEDEN DÜZENINIZI DEĞIŞTIRIN! Son yıllarda kalp hastalıklarındaki ar- tış genç, yaşlı herkesin bu konuda tedbirli olması gerektiğini gösteriyor. Uzmanlar, sağlıklı beslenme, fazla tuz tüketiminin engellenmesi, düzenli egzersiz yapmak gibi alışkanlıkların hayatımızın bir parçası haline gelmesi gerektiğini hatırlatıyor. Günümüz şartlarında her şeyin hatta yaşamanın bile hızlıca tüketilen bir şeye dönüştüğünü söylüyor. DEPRESYON ILE KALP KRIZI ARASINDA BAĞ VAR Peki hastalıkla yüzleştikten sonra değil, henüz sağlıklıyken hayatınızı düzenlemek için neler yapabilirsiniz? Kardiyoloji uzmanları sağlıklı bir kalp için şu tavsiyelerde bulunuyor: insanlardır. Yapılmış olan çalışma ve bilgilere göre A tipi insanlarda daha çok koroner damar ve kalp krizi riski vardır. Kalp problemleri hakkında diğer sıkıntı oluşturan durum ise yalnız kalma ve sosyal yaşamdan uzak durmaktır. Bu konudaki çalışmalara göre; insanın depresyon düzeyi ile kalp krizi riski arasında istatiksel bir bağ var olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sebeple sosyal yerlerden uzak durmamak ve kalp problemi olsa bile bu rahatsızlık ile beraber yaşamayı öğrenmek gerekiyor. YAĞI HAYATINIZDAN TAMAMEN ÇIKARMAYIN Günlük beslenme düzeninde, yetişkin bir kişinin aldığı enerjinin yaklaşık yüzde 30’unu yağlardan alması gerekiyor. Tamamen yağsız beslenmek, vücutta yağ dokularının yakılmasına engel oluyor. Bu nedenle beslenmeden yağı tamamen çıkartarak fazla kilolardan tamamen kurtulmak mümkün olmayacaktır. Sağlıklı yağlar olan; zeytinyağı, fındık yağı ve balık yağı gibi yağlara belirli miktarlarda sofrada yer verilmeli. Şartlar ne olursa olsun sağlıklı kalmak için hayata iyimser yaklaşılması gerekiyor. Bu altın kural, toplumda birçok insanı kapsamıyor olsa bile genel açıdan kalp sağlığı için ve günümüz hayat tarzı göz önüne alındığı zaman geçerli olan bir kuraldır. İnsan kişiliği kardiyolojide A ve B olarak iki kısma ayılır. A türü insanlar; asabi, hemen sinirlenen, gergin ve tepkiyi yüksek oranda olan insanlardır. B tipi insanlar ise sakin, sabırlı, tolerans gösteren ve az tepki veren KÜNYE Genel Yayın Yönetmeni Yazıişleri Müdürü Sosyal Medya Editörü Selim GÜNDÜZ | SelimGunduz@Tr724.com Erman YALAZ (Web) | ErmanYalaz@Tr724.com Kemal AY (e-gazete) | KemalAy@Tr724.com Ömer Özdemir | OmerOzdemir@Tr724.com Tasarım Mehmet YILDIZ | MehmetYildiz@Tr724.com Haber Direktörü Sefer CAN | SeferCan@Tr724.com Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | AliMirza@Tr724.com egazete.Tr724.com Alper UYANIK | AlperUyanik@Tr724.com Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com www.Tr724.com irtibat@Tr724.com İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Reklam | info@Tr724.com E-gazete | Egazete@Tr724.com @Tr724com /Tr724com Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.