ANONİM ŞİRKETLERDE İNTİFA SENEDİ İHDASI VE BU SENETLERİN GERİ ALINMASI Yavuz Akbulak SPK Başuzmanı I. İntifa Senetlerine İlişkin Genel Bilgiler a) Menkul Kıymet Tanımı Türk hukuk mevzuatında, menkul kıymet kavramı yeterince açıklıkla tanımlanmamıştır. Menkul kıymet kavramının geniş bir içeriğe sahip ilk kanuni tanımı 30.07.1981 tarih ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda (SPKn) görülmektedir. Buna göre, “Menkul kıymetler ortaklık veya alacaklılık sağlayarak belli bir meblağı temsil eden, hisse senetleri, tahviller ve Hazine bonoları gibi kıymetlerdir. Bunlar dışında kalan kıymetli evrak ile mali değerleri temsil eden veya ihraç edenin mali yükümlülüklerini içeren her türlü evrakın halka arz ve bu yolla satışı da menkul kıymetler hükümlerine tabidir” denilmektedir. Menkul kıymetleri düzenleyen söz konusu maddeden de anlaşılacağı üzere SPKn’nda, menkul kıymet, menkul kıymetler dışında kalan kıymetli evrak, mali değerleri temsil eden ve ihraç edenin mali yükümlülüklerini içeren evrak şeklinde üçlü bir ayrıma gidilmiştir. Kanundaki bu üçlü ayırıma paralel olarak, hangi senetlerin hangi gruba girdiği, Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK/Kurul) Tebliğlerinde listeler halinde belirlenmiştiri. Bu dönemde hisse senedi, tahvil, intifa senedi, kar ve zarar ortaklığı belgeleri, finansman bonoları, Hazine bonoları ve diğer kamu borçlanma senetleri, tertip halinde çıkarılan ve 2 yıl ya da daha uzun süreli ipotekli borç ve irat senetleri menkul kıymet olarak sayılmıştır. Ancak, 13.05.1992 tarih ve 22326 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve SPKn’da değişiklik yapan 3794 sayılı Kanun ile bu üçlü ayrıma son verilerek menkul kıymet kavramı yeniden ve şu andaki haliyle tanımlanmıştır. 3794 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra SPKn’nun (3/b) maddesinde sermaye piyasası araçları üst kavramına yer verilmiş ve sermaye piyasası araçları “menkul kıymetler” ve “diğer sermaye piyasası araçları” olarak ikiye ayrılmıştır. Anılan maddede yer alan tanıma göre menkul kıymetler; ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları Kurulca belirlenen kıymetli evraktır. Kanundaki anılan değişiklik ile senet türlerinin liste halinde tebliğlerle belirlenmesinden, yani sayma yönteminden vazgeçilmiştir. Yeni sistemde, SPK tarafından düzenlenen sermaye piyasası araçlarına ilişkin tebliğlerde araçların nitelikleri münferit olarak belirlenmeye başlanmıştır. Bu bağlamda Kurulca şu araç türlerine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır; oydan yoksun hisse senetleri, tahviller, hisse senediyle değiştirilebilir tahviller, kara iştirakli tahviller, katılma intifa senetleri, kar ve zarar ortaklığı belgeleri, banka bonoları ve banka garantili bonolar, finansman bonoları, varlığa dayalı menkul kıymetler, gayrimenkul sertifikaları ayrı tebliğlerle düzenlenmiştir. Yukarıda da ifade edildiği gibi, 3794 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmasından önce intifa senetleriii açıkça menkul kıymet olarak sayılmışken, 3794 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra çıkarılan tebliğlerde katılma intifa senetlerine ilişkin düzenleme yapılmış, ancak intifa 1 senetlerine ilişkin bir düzenlemeye gidilmemiştir. Katılma intifa senetlerinin menkul kıymet olduğu ilgili düzenlemede açıkça yer almaktadır. 3794 sayılı Kanun ile değişiklik yapılmasının ardından SPKn’da yer alan tanımlama esas alınacak olursa menkul kıymet tanımının 7 unsur içerdiği görülmektedir. Ortaklık veya alacaklılık sağlama, Belirli bir meblağı temsil etme, Orta ve uzun vadeli yatırım aracı olma, Dönemsel gelir getirme, Misli nitelikte olma, Seri halinde çıkarılma, İbareleri aynı olma Ancak uygulamada bir senedi menkul kıymet olarak nitelendirebilmek için SPKn’da tanımı yapılan menkul kıymetin tüm kanuni unsurların bir arada bulunması gerekli olmayıpiii, bir veya birkaç kanuni unsuru taşıyan senet türlerinin de menkul kıymet olarak nitelendirilebilmektediriv. b) İntifa Senedi ve Türleriv İntifa senetleri, esas itibariyle TTK madde 402-403’de düzenlenmiştir. Madde 402’ye göre, “Umumi heyet, esas mukavele gereğince veya esas mukaveleyi değiştirerek, bedeli itfa olunan payların sahipleri, alacaklılar, kurucular veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri ihdasına karar verebilir. İlk esas mukavelede derpiş edilmiş olmadıkça kurucular, lehine intifa senetleri ihdas olunamaz. İntifa senetleri sahipleri, 429 432 nci maddelere tabi bulunan bir heyet teşkil ederler. Şu kadar ki; intifa senetlerinin ihdası esnasında daha ağır hükümler konmuş olmadıkça bu heyet kararlarını mevcudun mutlak ekseriyetiyle verir.” Madde 403’de ise, “İntifa senedi sahiplerine âzalık hakları verilemez; ancak, sâfi kazanca veya tasfiye neticesine iştirak yahut yeni çıkarılacak hisse senetlerini alma hakları tanınabilir.” hükmü yer almaktadır. Doktrinde intifa senetleri bir üst kavram olarak yer almış ve dört gruba ayrılmıştır: intifa hisse senetleri, kurucu intifa senetleri, katılma intifa senetleri ve adi intifa senetleri. İntifa hisse senedi pay sahibine, pay bedeli iade edilmesine karşın, onun anonim ortaklıkta pay sahibi kalması durumunda verilir ve bu senedin sahibinin, yönetim hakları da dahil pay sahibi haklarını kullanmasını sağlar. Ticaret Hukukumuzda intifa hisse senedi bulunmamaktadır. Kurucu intifa senedi, en geniş anlamıyla, sadece anonim ortaklığın kuruluşunda hizmeti geçenlere bir tür mükafat olarak verilen senettir. TTK madde 402’ye göre kurucu intifa senetleri ancak, “ilk esas mukavelede öngörülmüş” ise çıkarılabilmektedir. TTK madde 298 uyarınca, kurucular, ortaklığı kurdukları sırada sarf ettikleri emeğe karşılık para ve bedelsiz pay senedi almak suretiyle ortaklığın sermayesinin azalması sonucunu doğuracak bir menfaatin kendilerine tahsisine ilişkin hükümleri esas sözleşmeye koyamazlar. Böyle hükümler geçersizdir. Kurucu intifa senedi ile sağlanabilecek menfaatin tutarı ve sınırı da TTK madde 298’de belirtilmiştir. Yine aynı maddeye göre, kurucu intifa senetlerinin nama yazılı olması gerekmektedir. Şirket kârından kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra bütün 2 hisselere ödenmiş sermayenin %5'i oranında birinci temettü ödenmeden, gerek imtiyazlı hisselere, gerekse sermaye payını temsil etmeyen kurucu ve intifa hisse senetlerine özel temettü ödenmez, ödenebilecek tutar da kalan kârın %10'unu geçemez. Kurucu intifa senetleri pay sahipliğine bağlı olmadığı için, sermayeye katkıda bulunma oranına göre kardan pay alma ilkesi bunlar hakkında uygulanmaz. Katılma intifa senetleri nakit karşılığı satılmak üzere çıkarılan ve sahiplerine ortaklık hakları vermeyip kar payı, tasfiye payı ve rüçhan hakkı sağlayan intifa senetleridir. Bu senetler SPK’nın Seri:III, No:10 Tebliği ile düzenlenmiştir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere katılma intifa senetleri kardan pay alma, tasfiye bakiyesine katılma, yeni pay alma ve Tebliğ’de belirtilen olanaklardan yararlanma amacıyla çıkarılır. Bu senede sahip olanlar genel kurulda oy kullanma, yönetime ve denetime katılma gibi ortaklık haklarını kullanamazlar. Anılan Tebliğ’in birinci maddesinde “…TTK’da yer alan intifa senetleri hakkındaki hükümler ve sözleşme serbestisi ilkesine dayanılarak, bir menkul kıymet niteliğinde olan ve nakit karşılığı satılan katılma intifa senetleri bu Tebliğde düzenlenmiştir.” denilerek katılma intifa senetlerinin menkul kıymet oldukları belirtilmiştir. Katılma intifa senetleri nominal değer yazılı olarak çıkarılırlar. Nominal değer 1.000,-TL (0,1YKr) veya katları olarak serbestçe belirlenebilir. Esas sözleşmede hüküm bulunmak şartı ile primli olarak çıkarılmaları da mümkündür. Adi intifa senetleri TTK’nın 402 ve 403’üncü maddelerinde düzenlenmiştir. Adi intifa senetlerinin ana türü oluşturmaları nedeniyle bu senetlere ilişkin olan TTK hükümleri kurucu intifa senetleri ile katılma intifa senetlerine de uygulanabilmektedir. TTK’nın 402’nci maddesine göre, genel kurul esas sözleşme gereğince veya esas sözleşmeyi değiştirerek, bedeli itfa olunan payların sahipleri, alacaklılar, kurucular veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senedi ihdasına karar verebilir. TTK’da intifa senetlerinin (kurucu intifa senetleri de dahil olmak üzere) nominal değeri konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Doktrinde yer alan görüşlere göre intifa senetlerinin nominal değerli olarak çıkarılmaları da olasıdır, ancak nominal değer intifa senedinin niteliklerine uygun değildir. Yukarıdaki hükümden de anlaşılacağı üzere, TTK bedelsiz olan intifa senetlerinin, anonim ortaklık ile herhangi bir ilişkisi olan kimseler için, aslında onları tatmin etmek amacıyla çıkarılması düşüncesinden hareket etmiştir. TTK’nın 402’nci maddesi çerçevesinde intifa senetlerinin bedeli itfa olunan pay sahipleri, kurucular ve bunlara benzer sebeplerle şirketle ilgili olanlar lehine bir tür mükafat olarak verildikleri göz önüne alındığında, büyük tutarlarda çıkarılmadıkları görülmektedir. Diğer yandan, doktrinde intifa senetleri “Sahibine sadece malvarlıksal haklar sağlayan, hisse senetlerinin aksine, anonim ortaklıkta herhangi bir payı temsil etmeyen, yani nominal değeri bulunmayan, onun için pay sahipliği hakları bahşetmeyen, kıymetli evrak, bazen de menkul kıymet niteliğini haiz bulunan senetlerdir.” şeklinde tanımlanmaktadır. TTK’nın 403’üncü maddesine göre, intifa senedi sahibine azalık hakkı verilemez. Yani, intifa senedi sahibi ne genel anlamda malvarlığı haklarına ne yönetim haklarına ve koruyucu haklara ne de ortaksal anlamda oy kullanma, iptal davası açabilme, organlara seçilebilme, denetleme ve bilgi alma haklarına sahiptir. İntifa senedi, sahibine sadece TTK’da belirtilen sınırlı sayıda bazı malvarlıksal hakları sağlar. TTK’nın 403’üncü maddesine göre intifa senedinin sahiplerine sağladığı haklar şunlardır: 3 Safi kazanca iştirakvi, Tasfiye neticesine iştirak, Çıkarılacak hisse senetlerini alma hakkı İntifa senedi sahibine tanınan bu hakların malvarlıksal hakların bir kısmı olduğu açık olmakla birlikte, tanınan bu haklar ortaksal nitelik taşımaz, yani pay sahipliği hakkı olarak intifa senedi sahibine verilmiş değildir. Bu haklar katılma hakları olup, intifa senedini hem hisse senedinden hem de tahvilden ayırmaktadır. Öte yandan, intifa senetlerinin esas sözleşme ile devrinin kısıtlandığı durumlar da söz konusu olabilmektedir. İntifa senetleri sahipleri TTK madde (402/son) uyarınca, TTK madde 429-432’ye tabi olan intifa senetleri sahipleri genel kurulu oluştururlar. İntifa senetlerinin ihdasında daha ağır hükümler konmuş olmadıkça, bu genel kurul kararlarını oyçokluğu ile verir. II. İntifa Senetlerinin Geri Alınması Hususu a) İntifa Senetlerinin Kaldırılması veya Geri Alınması İntifa senetlerinin çıkarılması sırasında kaldırılmasına ilişkin hakkın saklı tutulmuş olması veya kaldırılması için belirli bir süre veya bazı koşulların gerçekleşmesinin öngörülmesi mümkündür. Ayrıca, tarafların anlaşması ile intifa senetlerinin kaldırılması veya geri alınması yine mümkündür. Şöyle ki; İntifa senedi sahipleri şirkete göre üçüncü kişi konumunda olup, şirket ile arasında sözleşme ilişkisi olduğu kabul edilmektedir. Bu çerçevede, her sözleşme gibi söz konusu sözleşmenin de tek yanlı olarak anonim şirketçe değiştirilmesi mümkün olmamakla birlikte, tarafların karşılıklı anlaşması ile sözleşmenin değiştirilmesi mümkündür. Bu itibarla, intifa senetlerinin sınırlandırılması veya kaldırılabilmesi için, hem ortaklık esas sözleşmesinin değiştirilmesi hem de intifa senedi sahipleri kurulunun bunu onaylaması gerekmektedir. Söz konusu onayın alınmadığı hallerde genel kurulun sınırlandırma veya kaldırmaya ilişkin kararı yoklukla malul olacaktır. Yargıtay da anonim şirketin intifa senedi sahiplerinin onayı olmadan esas sözleşmeyi değiştirerek kaldıramayacağı ve sınırlayamayacağı ilkesini kabul etmektedirvii. Kısacası, genel kurul kararıyla şirket esas sözleşmesinin değiştirilmesi ve intifa senetlerinin türleri açısından ayrı ayrı genel kurul yapılarak kaldırmanın onaylanması ile intifa senetlerinin kaldırılması ya da geri alınması olasıdır. b) İntifa Senetlerinin Kaldırılması Durumunda Ödenecek Bedeller İntifa senetlerinin bedel karşılığı kaldırılmasında, geri alımın sadece safi kardan veya serbest yedek akçelerden ya da bu amaçla ayrılan yedek akçelerden gerçekleştirilebilmesi kural olarak kabul edilmektedir. Bu amaçla sermayenin kullanılması ise, anonim şirketler hukukunda esas sermaye alacaklılar için teminat oluşturduğundan kural olarak mümkün değildir. Öte yandan, intifa senetlerinin bedel karşılığı çıkarılmış olması halinde de bu bedelin yanı sıra, hak sahiplerine ödedikleri paranın geri ödenmesi de söz konusu olacak olup, bu açıdan intifa senetleri sahiplerinin diğer ortaklık alacaklılarından farkı bulunmamaktadır. Bu itibarla, intifa senedi sahiplerine intifa senetlerinin kaldırılması nedeniyle yoksun kaldıkları haklar nedeniyle yapılacak ödemenin, belirli bir amaca tahsis edilmiş olarak 4 ayrılmamış olması kaydıyla olağanüstü yedek akçelerdenviii karşılanması da mümkündür. Bedel karşılığı çıkarılmış olan intifa senetlerinin kaldırılmasında yoksun kalınan hakların yanı sıra yapılacak anapara ödemesi ise diğer şirket borçlarının ödemesi gibi olacaktır. Ancak intifa senedi sahiplerine yapılacak ödemelerin, objektif ölçütlere dayandırılması gerekmektedir. Burada vurgulanması gereken bir nokta da sorumluluğun tamamen şirketlerin yönetim kurullarına ait olduğudur. c) İntifa Senedi Sahiplerine Ulaşılamaması Halinde Ödenecek Bedelin Tevdi Mahalline Bırakılması Hususu İntifa senetlerinin geri alınmasına ilişkin olarak, pay sahipleri genel kurulunda karar alınması ve bu hususun yukarıda belirtildiği şekilde intifa sahipleri kurulunca onaylanmasıyla kaldırma kararı geçerli olmakta ve kararlaştırılan bedel intifa sahipleri açısından alacak hakkına dönüşmektedir. Bu açıdan, intifa senedi sahiplerine ulaşılamaması halinde, alacaklının temerrüdüne ilişkin hükümlerden tevdi hakkı (Borçlar Kanunu madde 91) esas alınarak, senet bedellerinin mahkemece belirlenecek bir mahalle tevdi edilmesi mümkündür. d) İntifa Senedi Sahipleri Kurulunda Aranacak Nisap TTK madde (402/3) hükmünde, intifa senetleri sahiplerinin genel kurul oluşturacağı hükme bağlanmış ve söz konusu kurula ilişkin olarak tahvil sahipleri genel kurulunun düzenlendiği TTK madde 429-432 hükümlerine atıfta bulunulmuştur. Bununla birlikte, aynı maddede, bu kurulun kararlarını, intifa senetlerinin ihdası sırasında daha ağır hükümler konulmamış olması kaydıyla, mevcudun mutlak çoğunluğuyla vereceği hükme bağlanmıştır. Görüldüğü üzere, TTK madde (402/3) hükmü ile intifa senetleri sahipleri kuruluna ilişkin tahvil sahipleri genel kuruluna atıf yapılırken, nisaplara ilişkin ayrı düzenleme getirilmiştir. Bu itibarla, intifa senetleri sahipleri kurulu kararlarının, tahvil sahipleri genel kurulu için öngörülen nisap ile (TTK m. 431 uyarınca 2/3) değil, TTK madde (402/3) hükmünde öngörülen nisap ile (çoğunluk) alınması yeterli olacaktır. Bununla birlikte, intifa senetleri sahipleri kurulunda, intifa senetlerinin kaldırılmasına ilişkin olarak alınacak kararın hangi nisapla alınacağı konusu doktrinde tartışmalıdır. Doktrindeki bir görüşix, intifa senetlerinin kaldırılmasına ilişkin kararların TTK madde 402 hükmü uyarınca mevcudun mutlak çoğunluğu ile alınacağını, ancak bu noktada “mutlak çoğunluğun itibari/nominal değeri bulunan intifa senetleri için, “tedavülde bulunan intifa senetlerinin sermayesinin salt çoğunluğu”, itibari/nominal değeri bulunmayan intifa senetleri için de “tedavüldeki intifa senetleri sayısının salt çoğunluğu” olarak anlaşılması gerektiğini savunmaktadır. Yargıtay da çoğunluk kararını yeterli görmektedirx. Bir diğer görüşxi ise, söz konusu kararın oybirliğiyle alınması gerektiğini, nitekim intifa senedi sahipleri kurulu açısından atıf yapılan TTK’nın 430’uncu maddesinde tahvil sahipleri genel kurulunun karar almaya yetkili olduğu hususlar arasında kaldırmayı karşılayacak bir düzenleme bulunmadığını, kaldırmanın “itfa şartlarının değiştirilmesi” kapsamında mütalaa edilemeyeceğini ve bu maddede belirtilenler dışındaki konular açısından ise oybirliğinin aranması gerektiğini savunmaktadır. İntifa senetlerinin sağladığı hakların tümünden feragat (ivazsız kaldırma) açısından ise intifa senedi sahiplerinin her birinin onayının aranacağı ittifakla kabul edilmektedir. Doktrinde görüş birliği bulunmamakla birlikte, intifa senetlerinin bazı durumlarda şirketler açısından verildiği dönemin koşullarının değişmesi veya diğer nedenlerle (örneğin maddi 5 açıdan sıkıntılı dönemde çıkarılmış olmasına karşın bu dönemin aşılmış olması veya intifa senetlerine dağıtılan yüksek kar payının ortaklığın borsa değerini düşürmesi gibi nedenler) ortaklıklar açısından yük haline gelebileceği ve bu durumda kaldırılmasının gerek şirket gerek pay sahiplerinin lehine olacağı, kaldırmaya ilişkin kararı tüm intifa senedi sahiplerinin oybirliğiyle onaylamasının çok güç olduğu ve TTK’nın 402’nci maddesinin üçüncü fıkrasının açık hükmü göz önünde bulundurularak, intifa senetlerinin kaldırılmasına ilişkin kararın, ilk görüş çerçevesinde mevcudun çoğunluğuyla alınmasının mümkün olduğu düşünülmektedir. Kararın geçerliliği açısından kabul edilen nisapla alınan karar tüm intifa senetleri sahipleri açısından bağlayıcı olacaktır. Bununla birlikte, intifa senetlerinin kaldırılmasına ilişkin kararın çoğunlukla alınmasının mümkün olduğu; ancak bu çerçevede alınacak kararı kabul etmeyen bir intifa senedi sahibinin yargı yoluna başvurması üzerine verilecek yargı kararının yerine getirilmesinin şirketin sorumluluğunda olduğu düşünülmektedir. e) Ortaklar veya Pay Sahipleri Genel Kurulunda Aranacak Nisap İntifa senetleri kurul kararıyla ve esas sözleşmede öngörülerek oluşturulabilecek olup, intifa senetlerinin çıkarılması bir sözleşme değişikliği olarak TTK madde 388 hükmünde öngörülen ağırlaştırılmış nisaplara tabidir. Bunun gibi, yukarıda da açıklandığı üzere intifa senedinin sağladığı hakların sınırlandırılması veya kaldırılması için esas sözleşme değişikliği gerekmekte olup, yapılacak esas sözleşme değişikliğinde TTK madde (388/3) hükmünde öngörülen ağırlaştırılmış nisaplar aranacaktır. Bu açıdan, pay sahipleri genel kurulunda intifa senetlerinin kaldırılmasına ilişkin esas sözleşme değişikliği kararının, şirketlerin esas sözleşmelerinde aksine hüküm bulunan haller hariç olmak üzere, öngörülen (1/4) nisap ile değil, esas sözleşme değişikliği için TTK’nın 388’inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen nisaplarla alınması gerekmektedir. Buna göre, genel kurulda toplantı nisabı, şirket sermayesinin en az yarısına malik olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmalarıyla sağlanacak ve karar mevcut oyların çoğunluğuyla alınacaktır. i Anılan düzenleme SPK’nın 29.06.1982 tarih ve 17739 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Seri:V, No:1 Tebliği’nin 2, 3 ve 4’üncü maddeleri ile yapılmıştır. İntifa senedi, 2’nci maddede menkul kıymet olarak yer almaktadır. ii Türkiye İş Bankası A.Ş.’nin 1924 tarihinden itibaren esas sözleşmesiyle düzenlenen “Müessis Hisse Senetleri” 1986 yılında İMKB’ye de kote edilmiş olup, İMKB’de de işlem görmektedir. iii İtibari değeri olmayan katılma belgeleri, iskontolu ihraç edilmeleri durumunda dönemsel gelir getirme niteliği taşımayan finansman bonoları, banka bonoları, seri halinde çıkarılma niteliği olmayan banka garantili bonolar gibi. iv İntifa senetlerinin menkul kıymet niteliği konusunda bkz. Sevinç ve Yavuz AKBULAK, Türkiye’de Sermaye Piyasası Araçları ve Halka Açık Anonim Şirketler, Beta A.Ş., Ağustos 2004, İstanbul; Yavuz AKBULAK, “İntifa Senetlerinin Menkul Kıymet Niteliği Üzerine Bir Değerlendirme”, Maliye ve Sigorta Yorumları, 15 Ağustos 2004, Sayı:422, s.217-222 v TTK’da yer alan hükümler şöyledir: MADDE 402 - Umumi heyet, esas mukavele gereğince veya esas mukaveleyi değiştirerek, bedeli itfa olunan payların sahipleri, alacaklılar, kurucular veya bunlara benzer bir sebeple şirketle ilgili olanlar lehine intifa senetleri ihdasına karar verebilir. İlk esas mukavelede derpiş edilmiş olmadıkça kurucular, lehine intifa senetleri ihdas olunamaz. İntifa senetleri sahipleri, 429 - 432 nci maddelere tabi bulunan bir heyet teşkil ederler. Şu kadar ki; intifa senetlerinin ihdası esnasında daha ağır hükümler konmuş olmadıkça bu heyet kararlarını mevcudun mutlak ekseriyetiyle verir. MADDE 403 - İntifa senedi sahiplerine âzalık hakları verilemez; ancak, sâfi kazanca veya tasfiye neticesine iştirak yahut yeni çıkarılacak hisse senetlerini alma hakları tanınabilir. 6 MADDE 429 - İdare meclisi veya murakıplar, tahvil sahiplerini umumi heyet halinde icabında toplantıya davet edebilirler. Tedavülde bulunan tahvillerin bedelleri tutarının beşte birine sahip olanların talebi halinde de umumi heyeti toplantıya davete mecburdurlar. Tahvil sahiplerinin toplantıya daveti ve toplanma talebinde bulunanların ihtiyaç halinde mahkemeden izin alma salâhiyetleri şirket umumi heyetinin toplantıya daveti hakkındaki hükümlere tabidir. MADDE 430 - Tahvil sahiplerinin umumi heyeti aşağıdaki hususlar hakkında müzakere yapıp karar vermek salâhiyetini haizdir: 1. Tahvil sahiplerine ait hususi teminatın azaltılması veya kaldırılması; 2. Faiz vâdelerinden bir veya birkaçının uzatılması, faiz miktarının indirilmesi veya ödenme şartlarının değiştirilmesi; 3. İtfa müddetinin uzatılması ve itfa şartlarının değiştirilmesi; 4. Tahvil sahiplerinin alacaklarına mukabil hisse senedi almalarının kabul edilmesi; 5. Yukarıdaki hususların icrasına ve gayrimenkul teminatı azaltılmasına veya kaldırılmasına dair muamelelerde tahvil sahiplerini temsil etmek üzere bir veya müteaddit temsilci tâyini. MADDE 431 - Yukarıki maddenin 1, 2, 3, ve 4 sayılı bentlerinde yazılı hususlara ait kararların bütün tahvil sahipleri hakkında muteber olması için tedavülde bulunan tahvillerin üçte ikisini temsil eden tahvil sahiplerinin reyi şarttır. 5 inci bentte bahsolunan temsilcinin tâyini için, mezkûr tahvillerin yarısını temsil eden tahvil sahiplerinin reyi kâfidir. MADDE 432 - Tahvil sahipleri umumi heyetin toplantısından önce, idare meclisi tedavülde bulunan tahvillerin bir cetvelini yaparak tahvil sahiplerinin görebilecekleri bir yere asar. vi SPK’nın Seri:IV, No:27 Sermaye Piyasası Kanununa Tabi Olan Halka Açık Anonim Ortaklıkların Temettü ve Temettü Avansı Dağıtımında Uyacakları Esaslar Hakkında Tebliğ’in 7’nci maddesinin birinci fıkrasına göre “Yönetim kurulu üyeleri ile memur, müstahdem ve işçilere, katılma, kurucu ve adi intifa senedi sahiplerine, çeşitli amaçlarla kurulmuş olan vakıflara ve bu gibi kişi ve/veya kurumlara kâr payı dağıtılabilmesi ve çeşitli amaçlarla kurulmuş olan vakıflara ve bu gibi kişi ve/veya kurumlara bağışta bulunulabilmesi için ortaklık esas sözleşmesinde hüküm bulunması gerekir.” Aynı Tebliğ’in 8’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre de; “Yasa hükmü ile ayrılması gereken yedek akçeler ayrılmadıkça, esas sözleşmede pay sahipleri için belirlenen birinci temettü ve oydan yoksun hisse senetleri sahipleri için belirlenen kâr payı nakden ve/veya hisse senedi biçiminde dağıtılmadıkça; başka yedek akçe ayrılmasına, ertesi yıla kâr aktarılmasına ve temettü dağıtımında imtiyazlı pay sahiplerine, katılma, kurucu ve adi intifa senedi sahiplerine, yönetim kurulu üyeleri ile memur, müstahdem ve işçilere, çeşitli amaçlarla kurulmuş olan vakıflara ve bu gibi kişi ve/veya kurumlara kâr payı dağıtılmasına karar verilemez.” vii Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.1.1976 tarih ve 5897/321 sayılı kararı viii Olağanüstü yedek akçelerin çoğu zaman bağlayıcı bir amaçları yoktur. Genel kurul kararı ile dağıtılabilir veya bir amaca tahsis edilebilirler. Belirli bir maksada özgülenmemiş yedek akçeler ortaklık yararına olmak şartı ile istenildiği şekilde istenilen yere harcanabilir, belirli bir maksada özgülenmiş yedek akçeler ise ancak bu maksada uygun olarak harcanabilirler. ix Ömer TEOMAN, Anonim Ortaklıkta İntifa Senetleri, İstanbul, 1978, s.292-293 x Yargıtay’ın yukarıda zikredilen kararı. xi Gönen ERİŞ, Anonim Şirket Hukuku, Ankara, 1995, s.126; Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku, Adana, 2003, s.823; POROY, TEKİNALP, ÇAMOĞLU, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul, 2003, s.675 7