Akif Umut Avaz yazdı İnsanlığımızı kurtaran 12 Dev Adam Veysel Ayhan yazdı 09 17 Velayet süreci ve baharın arefesi (4) 07 MART 2017 SALI GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 122 WWW.TR724.COM — @TR724COM Ankara-Berlin hattında ‘DERİN ÇATLAK’ A nkara-Berlin hattında açıklama trafiği baş döndürmeye devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk bakanların ziyaretlerine izin verilmemesi sonrasında yaşananları ‘Nazi dönemi uygulamalarına’ benzetmesi Berlin’den jet karşılık buldu. Akşam saatlerinde konuşan Başbakan Merkel ‘Bu tür açıklamalar ilişkilerimize zarar veriyor. Bakanların toplantılarının yasaklanmasına karşıyım.’ dedi. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ise Köln’de Almanya’dan ‘dost ülke’ şeklinde bahsederken yeni salon iptalleri yapıldığına dair haberler ve gazeteci Deniz Yücel tutukluluk halinin devam etmesi, sıcak ve gergin gündemin daha uzun süre devam edeceğini ortaya koyuyor. Murat Korkut, Berlin’den yazdı, 2 ve 3’te Tarık Toros yazdı Kirişler ve kolonlar kesilmiş, sellemehüsselam! Semih Ardıç yazdı Türkiye Almanya dostluğu Erdoğan kıskacında Ahmet Dönmez yazdı Almanya’ya Yeni Türkiye’yi anlama kılavuzu Efe Yiğit’in portresi Süper Lig Avrupa’nın gol fakiri 04 06 13 20 07 MART 2017 SALI 02 HABER ANALİZ MURAT KORKUT BERLİN’DEN YAZDI MERKEL BU KEZ TÜRKİYE’YE SESİNİ YÜKSELTECEK Mİ? tik çabalara rağmen tutuklanması sonrasında Almanya-Türkiye ilişkilerinde sular referandum için Almanya’ya gelen bakanların durulmak bilmiyor. Son 10 yılında büyük iniş çısalon programlarının iptalleri iki ülke arasınkışların yaşandığı ilişkilerde son aylarda ortalık daki gerilimi zirveye taşıdı. Alman hükümeti tam manasıyla toz duman. Türkiye’nin adının pazartesi günü yaptığı açıklama ile diyalog ve reformlarla anıldığı yıllarda “Ankara’ya imtiyazsoğukkanlılık çağrılarını yinelerken ülkedeki birlı ortaklık” teklifiyle tam üyelik sürecine el freni çok siyasetçi yapılan ‘Nazi çeken Almanya Başbakanı Alman hükümeti benzetmesinden’ duyduAngela Merkel, mülteci krizi sonrasında, insan hakları pazartesi günü yaptığı ğu rahatsızlığı sert cümlelerle dile getirdi. Başbakan ihlalleri sebebiyle Batı’da açıklama ile diyalog Merkel, yaptığı açıklama‘yalnızlaşan’ Türkiye’ye ve soğukkanlılık da toplantıların iptallerine can simidi olmuştu. İktiçağrılarını yinelerken karşı olduğunu ifade ederdarda bulunduğu 12 yılda ülkedeki birçok ken ‘yersiz ve savunulamagerçekleştirdiği 9 ziyaretin siyasetçi yapılan yacak’ olarak değerlendir6’sını son 1,5 yıla sığdıran Merkel’in Türkiye ile mül‘Nazi benzetmesinden’ diği Nazi kıyaslamalarının sadece, Nazilerin insanlığa teci anlaşmasını tehlikeye duyduğu rahatsızlığı karşı işlediği suçları önematacak bir sorun yaşamasert cümlelerle dile sizleştirmeye yol açacağını ma yönündeki çabaları, Digetirdi. belirtti. yanet imamlarına yönelik ajanlık iddiasıyla gerçekMerkel, derin görüş ayrılıkları olduğu yönündeleştirilen operasyonlar ve Die Welt muhabiri ki görüşleri yinelerken özellikle gazeteci Deniz Deniz Yücel’in tutuklanması ile son buldu. Yücel’e yönelik tutuklama kararını ve gazetecilere yönelik uygulamaları eleştirdi. Özellikle gazeteci Deniz Yücel’in tüm diploma- 03 07 MART 2017 SALI HABER ANALİZ 2. SAYFADAN DEVAM ZEYBEKÇİ ‘DOST ÜLKE’ DEDİ, ALMANLARA TEŞEKKÜR ETTİ Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin konuşma yapacağı salonların son anda ‘güvenlik ve içerik’ nedeniyle iptal edilmesi sonrası gözler bu ülkede bakanlarla planlanan yeni programlara çevrilmişti. Büyük bir medya ordusu ile Köln şehrindeki bir otelde 350 kişilik bir dinleyici kitlesine konuşan Nihat Zeybekçi, ‘Nazi dönemine benzer uygulamalar yapmakla’ suçlanan Almanya için ‘dost ülke’ tanımlamasında bulunarak kapıları açık tutmayı tercih etti. Ekonomi yönetimindeki Zeybekçi, konuşmasında “Bizim ziyaretimiz hafif stres yarattı. Hakkımız olan bir faaliyet ve yaklaşık bir milyon seçmenle buluşmak gibi bir hakkımızı kullanıyoruz. Bu hakkı kullanmada gösterdikleri gayretten dolayı Alman halkına teşekkür ederiz” ifadelerini kullandı. dum etkinliğinin de iptal edildiği öğrenildi. İki ülke arasındaki yükselen gerilimden dolayı yeni iptallerin olması beklenmezken beklenenin aksine salon iptallerinin son kurbanı eski Enerji Bakanı Taner Yıldız oldu. İlk konuşacağı Hessen eyaleti sınırları içerisinde yer alan Grosskrotzenburg’daki salonun kontratı son anda iptal edilince Kelsterbach’da son dakika ayarlanan yeni bir salonda konuşma yapabildi. Avrupa’da Avusturya ve Hollanda, ülkelerinde referandum çalışması yapılmasına karşı çıktıklarını kamuoyu ile paylaşırken gözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını hangi ülkede yapacağına çevrildi. Erdoğan’ın ‘Nazi dönemi’ benzetmesi yaptığı Almanya’ya gelmesi durumunda ziyaretin Alman kamuoyunda bir numaralı gündem olacağını tahmin etmek güç değil. Sosyal medyada AK Partili olarak bilinen pek çok isim organizasyonu yapanların hatalarına dikkat çekerken, hayır kampanyası yapılan programlarda bir iptal yaşanmaması ise çifte standart yapıldığı eleştirilerini beraberinde getirdi. Önümüzdeki hafta bir araya gelecek iki ülkenin dışişleri bakanlarının görüşmesinde gerginliği azaltıcı mesajlar bekleniyordu. Ancak dün akşam saatlerinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hamburg’da yapacağı referan- Nihat Zeybekçi, ‘Nazi dönemine benzer uygulamalar yapmakla’ suçlanan Almanya için ‘dost ülke’ tanımlamasında bulunarak kapıları açık tutmayı tercih etti. İLİŞKİLERİN GELECEĞİ ÖNEMLİ, GÖZLER ERDOĞAN’DA Almanya ile 35 milyar dolar dış ticaret hacmine sahip olan Türkiye, bu ülkede 1,4 milyon seçmene sahip. Uzmanlar, birçok alanda güçlü ve tarihi işbirliği içerisinde olan iki ülkenin ilişkilerin günlük siyasi tartışmalara kurban edilmemesi görüşünde. 16 Nisan referandumunda oldukça önem kazanan Avrupalı Türkler arasında Türkiye ortalamasının üzerinde oy elde eden AK Parti, Türkiye’nin çok altında gerçekleşen sandığı katılımı (yüzde 43,7) mevcut gerilimi de kullanarak artırma fırsatını iyi bir şekilde değerlendirmek istiyor. Erdoğan’ın yalnız olmadığını ve kendisi ile Avrupa’ya gidebileceğini açıklayan MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışı sonrası durum daha da dikkat çekici bir hal aldı. Ankara-Berlin hattında derin görüş ayrılıklarının kısa sürede ortadan kalkması pek mümkün gözükmüyor. Alman toplumunda Erdoğan antipatisi giderek artarken, seçim dönemine giren ülkede yeniden başbakanlığa oynayan Merkel’in Türkiye’ye karşı daha sert bir tutum takınması bekleniyor. Bu arada, Avrupa’daki Türklerin, Erdoğan’ın sorumsuz açıklamaları sebebiyle yaşadıkları çevrelerde marjinalleşmeleri en büyük tehlike. 04 07 MART 2017 SALI YORUM KİRİŞLER VE KOLONLAR KESİLMİŞ, SELLEMEHÜSSELAM! TARIK TOROS TarikToros@Tr724.com | @ TarikToros Gelişmelere baktıkça, okudukça içim daralıyor. Nasıl daralmasın ki. Hayallerinizden vazgeçmiş olabilirsiniz, ülkenizdeki yaşamınızı sonlandırmış da olabilirsiniz ve fakat o ülke sizin ülkeniz, içinde insanlarınız var. On kere yazmışımdır belki, bir daha yineleyeyim; son günlerde okuduğum her haber, şunu dedirtiyor: Ne devlet varmış, ne de geleneği. SESSİZLİK VE SUSKUNLUK İçeride dostlarımız arkadaşlarımız var. Tutuklu gazetecilerin sanırım en az üçte biri ile yakın tanışıklığım, mesai arkadaşlığım var. Yakınlarımız orada ve hatıralarımız durduğu yerde duruyor. Ülkenin kaderi nasıl yazılmış bilemem, lakin sebeplere bakınca gidişatı durduracak hiçbir emare görülmüyor. Sessizler halen sessiz, suskunlar hep suskun. Martin Luther King’e izafe edilir: “Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor.” Yine, Aliya İzzetbegoviç’in lafıdır: “Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.” Birbirini tamamlayan laflar ve ülkemizi anlatıyor. On kere yazmışımdır belki, bir daha yineleyeyim; son günlerde okuduğum her haber, şunu dedirtiyor: Ne devlet varmış, ne de geleneği. BUGÜN DE DELİRMEDİM Kürsüden edilen lafları kritik etmenin, gelişmeleri analize tabi tutmanın zamanının çoktan geçtiğini düşünüyorum. Hatta, yazıp çizmenin bile faydasını sorguluyorum, nice zamandır. Tarihin ve kaderin üzerimize yüklediği bir misyon var ve onu ifa etmeye çalışıyoruz. Belki de şu günlerde tuttuğumuz bu notlarla ileriye belge bırakıyoruz, bilmiyorum. Emin olun, artık ne internete bakmaya, ne gazetelerin birinci sayfalarına göz atmaya, ne de Twitter’daki polemiklerle meşgul olmaya enerjim yok. İstemiyorum. Pek çoğumuzun buna takati olmadığının da farkındayım. Ülkedekiler “bugün de delirmedim” diye günü noktalarken, yurt dışındakiler arafta geçen bir günün muhasebesini bile yapamıyor, inanın buna. AMAN RÜZGÂR ESMESİN! Siyaset şirazeden çıkmış, medya yolunu şaşırmış, iş dünyası parasını kurtarma derdinde, sivil toplum çökmüş. Kısacası kirişler ve kolonlar kesilmiş, bina öylesine duruyor, sellemühüsselam! Duamız rüzgar esmesin, küçük de olsa zelzele olmasın. AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE Eskiden hukukçular görüş açıklayınca “Çıkar cübbeni gir siyasete” diyorlardı, şimdi görev başındaki tümü siyasetin boğazına kadar içinde, cübbeleri de üzerlerinde! Muhalefet söz- 05 07 MART 2017 SALI YORUM 4. SAYFADAN DEVAM cüleri “iktidarda şu kadar terör örgütü üyesi var” laflarıyla, cadı avına odun taşıyor. Siyasetin, hukukun durumu bu. İTİRAF GİBİ SÖZLER Eskiden komşu gazete veya TV’de birinin başına bir şey gelince, desteğe gidilirdi. Şimdi aynı bina içinde kirişler-kolonlar kesiliyor, içindekiler tavanın başlarına çökmesini bekliyor. Medyanın hali de bu. Hoş, yandaş medya mahallesi çok mu rahat, onlar da birbirini yiyor. Öte yandan yandaş patronların parasını yurt dışına kaçırdığını yandaş kalemler yazıyor. Hukukun bir kişinin iki dudağı arasında olduğu olduğunu artık yabancı devletler bile biliyor. Cumhurbaşkanı, Pazar günü aynen şöyle dedi: “Bana geldiğinde söyledi bunu Merkel. Sizde şu an gözaltında bir tane gazeteci var, bunu bırakırsanız memnun oluruz. Dedim ki o gazeteci değil terörist. Bu adam terörist, gazeteci değil.” MADDE MADDE ÇÖZÜMLEME Kürsüden edilen lafları kritik etmeyi bıraktık bırakmasına da, yukarıdaki cümle ülkenin hali pürmelalini doğrudan ortaya koyuyor, onun için alıntıladım. Artık yabancılar bile şu konulardan emin olmuşlar: -Kimin tutuklanıp kimin serbest bırakılacağına bir kişi karar veriyor. -Bu konuda Türk yargısına çağrı yapmak yerine, doğrudan muhatabı ile görüşmeyi tercih ediyorlar. -Muhatap da artık, “Yargı bağımsız, kararına saygılı olmalıyız” filan demiyor, veriyor cevabını. -Ayrıca, yargı kararının da önemi yok, tutuklanan kişinin “terörist” olduğuna çoktan hükmedilmiş. -Haliyle, en tepeden böyle bir “tespit” çıkınca, hiçbir savcı, hakim veya mahkeme aksi yönde adım atamıyor. -Bunu gören, çaresiz Türk halkı da başının belaya girmemesi için yoğurdu üfleyerek yiyor. MUHASEBE Biraz karamsar, bir tür iç muhasebe ile başladım belki, öyle de bitirelim: Başıma gelenlerden ve hayatımdan pişman değilim, iyi ki yaşamışım. Geçmişte hatalarım olmuş, görüyorum. Kasedi başa sarma şansı kimseye verilmedi ki bize verilsin. Yaşamdan çıkardığımız derslerle yolumuza devam edeceğiz. Ülkede pragmatizm ve oportünizm, yani faydacı, yararcı, çıkarcı, fırsatçı kafalar egemen. Kaygım, gitgide keskinleşen ideolojiler, saplantılar, takıntılar, siyasi görüşler. Faşizm ve faşist zihinlerle, “özgürlükçü demokrasi” paydasında buluşulacağını sanmıyorum. Kafam rahat ama zihnim değil, vesselam. Pazar günü aynen şöyle dedi: “Bana geldiğinde söyledi bunu Merkel. Sizde şu an gözaltında bir tane gazeteci var, bunu bırakırsanız memnun oluruz. Dedim ki o gazeteci değil terörist. Bu adam terörist, gazeteci değil.” 06 07 MART 2017 SALI HABER YORUM TÜRKİYE ALMANYA DOSTLUĞU ERDOĞAN KISKACINDA SEMIH ARDIÇ SemihArdic@Tr724.com Hükümet ve Saray, referandum tarihi yaklaştıkça her mecraı istismar edecek. Olmayan paralar üzerinden muvakkat teşvik ve vergi indirimlerine gidildi. Mamafih ekonomi krizden çıkamadı. Dolar MİT bavullarına rağmen 3,70’in üzerinde seyrediyor. İşsizlik yüzde 12,1, enflasyon yüzde 10,1. Anketlerde kararsızların yüzde 20 gibi yüksek bir oranda seyretmesi ve ‘evet’ diyenlerin ‘hayır’ diyenlerin gerisinde kalmasında iktisadî krizin payı hayli fazla. Ekonomi bu krizden bir ayda çıkamayacağına göre Türk tipi propagandaya sarılmaktan başka çareleri kalmadı. dair tek delil bulunamadı. Bu mesnetsiz bilgileri o günlerde meydan meydan kullanan Erdoğan’ın yeniden Almanya’yı hedef alması için bütün taşlar döşendi. Erdoğan’ın müşavirleri, Die Welt Türkiye Muhabiri Deniz Yücel’in ‘terör örgütü üyesi’ olduğu iddiası ile tutuklanmasına Berlin’in vereceği tepkiyi hesap etmemiş olamaz. Erdoğan’a mahkemenin yaptığı ortayı doksana takmak kaldı. Akabinde Almanya’da AKP’li bakanlar Bekir Bozdağ ve Nihat Zeybekci’nin programları iptal edildi. Federal Alman hükümeti, izinlerin belediyelerin uhdesinde olduğu söylese de yasak, Erdoğan Ne vakit içeride halk desteği azalsa ‘dış mihrakiçin yeni bir koz oldu. Amma velâkin Erdoğan, lar bizi kıskanıyor’ hezeyanını piyasaya süren ‘ifade hürriyeti’ çerçeveReis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan bir haftadır AlEkonomi bu krizden bir sinde kullanılabilecek bu kozu gerilimi tırmandırmanya’ya ağır ithamlarda ayda çıkamayacağına mak için kullanmaktan bulunuyor. 29 Mayıs 2013’te göre Türk tipi imtina etmedi. Gurbetçi patlak veren Gezi hâdiselepropagandaya reylerini toplamak ümidi rinde kontrolü kaybedince sarılmaktan başka ile sarfettiği, “Nazizmin Almanya’yı, Alman vakıflaçareleri kalmadı. Almanya’da bittiğini zanrını, Alman havayolu şirkenediyordum, meğer deti Lufthansa’yı ‘eylemlerin vam ediyormuş” sözleri mesnetsiz. Demokrasi organizatörü olmakla’ itham etmişti. Gezi’nin ve hukuk çıtası Türkiye’den çok yukarıda olan Alüzerinden neredeyse dört sene geçti. Bu zaman manya’yı itham etmeden evvel Erdoğan’ın Türzarfında Almanların desteği ile TÜSİAD’ın, Cem kiye’nin demokrasi ve basın hürriyeti endeksleBoyner’in, Ferit Şahenk’in ve Divan Oteli’nin sarinde nerede olduğuna bakması icap ederdi. hibi Koç Holding’in Gezi’nin arkasında olduğuna 07 MART 2017 SALI 07 HABER YORUM 6. SAYFADAN DEVAM Merkel ise Nazi benzetmesinin Nazi döneminde TÜRKİYE İMAJINI YERLE BİR ETTİLER işlenen suçları önemsizleştireceğini kaydetti. Almanya’da Türkiye imajı her geçen gün bozuluyor. ‘Casus imamlar’, fişleHıristiyan Demokrat Birlik me yapan konsolos ve ateDie Welt muhabirinin Partisi (CDU) Genel Başkan şe haberleri Almanya’nın Türkiye’de demir Yardımcısı Julia Klöckner gündeminde ilk sıralarda. Die Welt muhabirinin Türki- parmaklıkların ardına de Twitter hesabından yapgönderilmesinden tığı paylaşımda Erdoğan’ın ye’de demir parmaklıkların sonra Alman sözlerini ‘utanmazca’ ve ardına gönderilmesinden ‘kibirli’ diye nitelendirdi. sonra Alman gazetelerinin gazetelerinin Klöckner’in aktardığına baattığı #FreeDeniz manşetattığı #FreeDeniz kılırsa konu Başbakan Anlerinin mürekkebi kurumamanşetlerinin gela Merkel ve Birlik partileri dı. Erdoğan’ın Nazi teşbihi mürekkebi kurumadı. Meclis Grup Başkanı’nın da ile gerilim yeni bir boyut katıldığı akşam yemeğinde kazandı. Radyodan TV’lere, de gündeme geldi. Alman siyasîler, Erdoğan’ın Twitter’dan gazetelere her mecrada Erdoğan’ın Nazi benzetmelerine tahammül gösterilemeyemedyayı baskı altında tuttuğu belirtiliyor. Alman cek nitelikte olduğu görüşünde birleşiyor. siyasetçilerin serinkanlılığı, itidal davetleri de olmasa diplomatik münasebet kesilme noktasına ARD’de “Bericht aus Berlin” adlı programa kogelebilirdi. nuk olan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Grup Başkanı Volker Kauder, Erdoğan’a önce kendi ALMAN ADALET BAKANI: ERDOĞAN BİZİ ülkene bak imasında bulundu: “NATO müttefiKIŞKIRTMAK İSTİYOR, OYUNA GELMEYİN ki bir ülkenin Cumhurbaşkanının başka bir üye Erdoğan’ın kullandığı ifadeler sert olunca cevap ülke hakkında söyledikleri inanılmaz ve kabul da sert oldu. Federal Adalet Bakanı Heiko Maas edilemez. Üstelik bunu hukuk devleti konusun(SPD), Nazi benzetmesini, “Rezalet, anlaşılması da önemli sorunları olan bir ülkenin lideri yapıgüç, kabul edilemez.” diye nitelendirdi ve ithamı yorsa.” şiddetle reddettiğini söyledi. Alman devlet kanalı ARD’ye konuşan Maas, Erdoğan’ın Türkiye’yi ‘BOĞAZ’IN DESPOTU RAYDAN ÇIKTI’ AB’den uzaklaştırmak istediğine dikkat çekerek, CDU Başkan Yardımcısı Julia Klöckner ise Nazi “O şimdi kışkırtmak için uğraşıyor. Provokasyobenzetmesini, “Çirkin ve tarih bilmezlik.” olarak na gelmemek için dikkat etmeliyiz” ifadelerini nitelendirdi. Passauer Neuen Presse gazetesikullandı. Maas’a göre Türkiye’yi tamamen Avrune konuşan Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) pa’dan uzaklaştıracak bir politikadan uzak durulGenel Sekreteri Andreas Scheuer ise, “Boğazın masında fayda var. Aksi halde Türkiye, Rus lider despotu raydan çıktı.” sözleriyle tepki gösterdi. Putin’in yanına itilmiş olacak. Başbakan Angela 08 07 MART 2017 SALI HABER YORUM EKONOMİK BÜYÜKLÜKLERDE ALMANYA AÇIK ARA ÖNDE* 7. SAYFADAN DEVAM PARAMETRE ALMANYA TÜRKIYE Millî gelir (GSYİH) 4,01 trilyon $ 736 milyar $ Reel GSYİH Büyüme Oranı (%) 1,9 2 Nüfus (milyon) 81,6 79,8 Kişi Başına GSYİH (ABD$) 41.650 9.223 Enflasyon Oranı (%) 0,1** 10,1** İşsizlik Oranı (%) 6 12,1 İhracat (fob-milyar ABD$) 1,33*** 142,6 İthalat (cif-milyar ABD$) 1,03*** 198,6 Nazi benzetmesine tepki gösteren Sol Parti Federal Parlamento Grup Başkanı Dietmar Bartsch ise Başbakan Angela Merkel’i Geri Kabul anlaşmasını iptal etmeye çağırdı. “Türkiye ile yapılan anlaşma Avrupa’yı şantaja açık hale getirdi.” diyen Bartsch, Redaktionsnetzwerk Deutschland’a (RND) yaptığı açıklamada, Almanya’nın geri kabul anlaşmasının iptali için çalışması gerektiğini söyledi. Zeit gazetesinin internet sitesinde yer alan makalede Türk demokrasisi için ‘hasta’ tabiri kullanılması dikkat çekti. Hasta demokrasinin mucizevi biçimde iyileşmesi ya da erken ötanazi yapması arasında tercihi seçmenin yapacağı vurgulanan makalede, Erdoğan’ın Almanya’da ikamet eden 1,4 milyon kayıtlı seçmene en kestirme yoldan ulaşmak için gerilimi tırmandırdığı belirtiliyor. Erdoğan için her oyun çok kritik hale geldiği ve bakanların toplantılarının iptal edilmesinin getirdiği bir reaksiyon olarak Nazi benzetmesi yaptığı kaydediliyor. Zeit, referandumun en sıcak safhasının Almanya’da yaşandığı tespitine de yer verdi. ALMANYA İLE KAVGA TÜRKİYE’YE NE GETİRECEK? Almanya ile Osmanlı Devleti’nin son devrinde başlayan dostane münasebetler Cumhuriyet’in ilk senelerinde devam etti. Ankara’nın imar planlamasını Alman mimar Hermann Jansen yapmıştı. Türkiye tıptan mühendisliğe, eğitimden sanayiye hemen her sahada Almanya’dan çok istifade etti. En fazla gurbetçi nüfusunun (resmî rakamlara göre 4 milyon) bulunduğu Almanya’yı iç siyasetin malzemesi haline getirmenin dün faydası olmadığı gibi bugün de olmayacak. Alman turist sayısındaki düşüş telafi edilemediği için turizmci krizle boğuşuyor. Alman markalarının Türkiye’de bugüne dek yaptığı yatırım tutarı 35 milyar doları geçti. Almanya’da da Türkiye’den gelmiş 110 (*) 2016 sonu itibarıyla. (**) Enflasyon oranı Almanya için 2016 sonu itibarıyla senelik TÜFE. Türkiye için şubat 2017 itibarıyla senelik TÜFE. (***)Trilyon dolar. bin civarında müteşebbisin yatırımı var. Almanya, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı. Bu pazarı kaybetmek ihracatçılar için felaket olur. Ekonomik büyüklüklerin mukayese edilemeyecek kadar Almanya lehine olduğu aşikâr iken kendimizi dev aynasında görmenin lüzumu yok. VW’NİN CİROSU, TOPLAM İHRACATIMIZDAN FAZLA Komplekse girmeden Almanya’nın bizden üstün olan vasıflarını alıp istifade etmek dururken içi boş hamasetle kitlelere hayal satmak doğru değil. Altay Tankı’nda yaşanan fiyasko da ortaya koydu ki Türkiye, Almanya gibi ekonomilerle sağlam ittifaklar kurmadan nitelikli teknoloji icap ettiren sahalarda, endüstride tek başına varlık gösteremez. Dile kolay 80’den fazla Alman, Nobel’in farklı dallarında ödüle layık görüldü. Biz ise Aziz Sancar ve Orhan Pamuk ile o şerefe ancak yakın zamanda nail olabildik. Sadece otomotiv devi VW’nin senelik cirosu (212 milyar Euro) Türkiye’nin toplam ihracatının çok fevkinde. Türkiye’de en fazla tercih edilen ithal arabalar arasında Mercedes, BMW, VW ve Audi geliyor. Hem kamu hem de özel sektörde aynı eğilimin olması ancak ‘kalite, dayanıklılık ve konfor’ ile izah edilebilir. Fert başına gelirde Alman ile Türk arasında 4,5 kat fark var. Dünyanın en büyük 3 fuarından ikisinin adresi Almanya. Sadece fuar turizmi için 10 milyon kişi Almanya’ya geliyor. Messe Frankfurt, 1585’ten beri ticari fuar olarak devam ediyor. Bu ve diğer müspet mevzular etrafında kazan-kazan düstura ile işbirliği yapmak dururken üç rey fazla almak için Almanya’yı kaybetmek, rencide etmek kime ne kazandıracak? Ne Almanya kum torbası ne de Türkiye ringdeki boksör... İki müttefik ve dost memleket arasında Erdoğan’ın ihtirasına feda edilmeyecek kadar derin bağlar var. 09 07 MART 2017 SALI YORUM AKİF UMUT AVAZ aUmutAvaz@Tr724.com İNSANLIĞIMIZI KURTARAN 12 Dev Adam Normal zamanlarda bile özveri isteyen iyilikleri zulüm ve zulmet dönemlerinde devam ettirmek ise, başka türlü bir yiğitliği, isar ruhunu ve fedakarlığı gerektirir. İyiler ve iyilikler fosforlu çakıl taşları gibidir. Gece gündüz farketmeksizin hep kendi karakterlerinin gereğini yapsalar da olağan zamanlarda, gün ışığında sıradan taşlarla fosforlu çakıl taşları arasındaki farkın belli olmadığı gibi, farklarını pek belli etmezler. Zaten kendilerini belli etmek gibi bir dertleri de olmayan bu iyilik numunesi insanlar, insanlar arasında bir insan sıradanlığıyla sessiz sedasız yaşayıp giderler. Ama hiç arzu etmedikleri karanlıklar çöküp de zulmet kesifleşince iyilerin iyilikleri fosforlu taşlar gibi kendiliğinden ışıldamaya başlar. Zulmet ne kadar artarsa iyilikleri daha fazla dikkat çeker. İslam’la insanlığın evrensel değerlerini meczedip iyi insanlar yetiştirmek suretiyle insanlığa hizmet için yola çıkan Hizmet Hareketi’nin felsefesini içselleştirmiş, kültürünü benimsemiş ve ahlakıyla ahlaklanmış onbinlerce insanın hayatları boyunca çevrelerine yardımcı olmaya çabaladıklarını bilenler iyi bilir. Normal zamanlarda bile özveri isteyen iyilikleri zulüm ve zulmet dönemlerinde devam ettirmek ise, başka türlü bir yiğitliği, isar ruhunu ve fedakarlığı gerektirir. Çünkü, zulüm ve zulmet dönemlerinde iyilik zordur, kötülük ise olağan ve sıradan. İNSANLIK DIŞI CÜRÜMLER ‘OYUNA GELDİK’ DİYE BASİTLEŞTİRİLEMEZ 6-7 Eylül 1955’te yaşanan İstanbul Pogromu’nda, organize kaostan istifade ederek din ve ırklarının farklılığını fırsata çevirdikleri komşularının mallarına, canlarına, ırzlarına göz diken insanlık müsveddelerini durdurmaya çalışan çok fazla insan yoktu. Ne tuhaftır ki, bütün bu rezilleri bugün hayırla yad eden kimseyi de pek göremezsiniz. MGK genel sekreterliği de yapmış Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun ifadesiyle “bir Özel Harp işi,” “muhteşem bir örgütlenme” bile olsa, komşularına saldırıp en az 15’ini katleden, onbinlerce Rum vatandaşımızın ata topraklarını terketmesine yolaçan o yaratıkların işledikleri insanlık dışı cürümü hiçkimse “oyuna geldiler” diye basitleştiremez. 10 07 MART 2017 SALI YORUM 09. SAYFADAN DEVAM Bu söylediğimiz 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı için de geçerli. Katliamı organize edenler derin güçler dahi olsa kendisine muhafazakar ya da milliyetçi diyen binlerce insanın meydanlara akıp 37 insanın cayır cayır yakılmasına alkış tutması, tezahüratta bulunması insanlığın hiç bir haliyle bağdaştırılamaz. Kaldı ki, kalabalıkların hayvani güdülerle saptığı sürü psikolojisine kapılıp canavarlaşarak insanlığını bile muhafaza etmekte acze düşen bir güruh neyi, nasıl muhafaza edebilir ki? 6-7 Eylül’de olduğu gibi Sivas’ta da yaşananlara engel olmaya çalışan iyiler yok muydu? Hiç olmaz olur mu? Elbette vardı. Tıpkı 1915 Ermeni Soykırımı’na engel olmak, en azından yapılan caniliğe ortak olmamak için, canlarını ortaya koyan iyi insanların olduğu gibi… Çoluk-çocuk, kadın-erkek demeden yüzbinlerce Ermeni’nin katledilmesine, binlerce yıllık yurtlarından yuvalarından sürülmelerine, yollarda saldırılardan, açlıktan ve hastalıktan kırılmalarına istediğiniz bahaneyi üretebilirsiniz. Ama üreteceğiniz en şahane bahane bile tarihin utanç sayfalarına mal olmuş bu caniliği, bu kitlesel cinnet halini haklı çıkaramaz. la gösterilebildiği dönemlerdir de… Burçin Gerçek, 10 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak kaleme aldığı ‘Akıntıya Karşı: Ermeni Soykırımı’nda Emirlere Karşı Gelenler, Kurtaranlar, Direnenler’ isimli kitabında, cinayet sürülerine katılmayıp bunlara engel olmaya çalışan insanlığın yüz aklarının hikayelerini derlemişti. Bazı devlet memurları ve sivillerden oluşan bir avuç iyi insanın Ermenileri kurtarma çabalarını, sadece Ermenileri değil insanlığımızı kurtarma çabaları olarak da okuyabiliriz. Bazı devlet memurları ve sivillerden oluşan bir avuç iyi insanın Ermenileri kurtarma çabalarını, sadece Ermenileri değil insanlığımızı kurtarma çabaları olarak da okuyabiliriz. Kastamonu Jandarma Komutanı İzzet Bey, Kastamonu’daki tehcire karşı çıkıyor ve vekaleten baktığı Çankırı’ya sürülen Ermeni aydınları korumaya çalışıyor. Tabii bunu uzun süre sürdüremiyor. Hemen görevden alınıyor. AYNI IRKTAN OLMAKTAN DOLAYI ANCAK UTANÇ DUYABİLECEĞİMİZ… Kendi ırkımızdan olmalarından dolayı ancak utanç duyabileceğimiz bu canilere ve caniliklerine dair çok şeyler yazıldı, çizildi. Bunlara engel olmaya çalışan yine kendi ırkımızdan olanlara dair ise yazılan çok az şey var. Bu durum, şayet canilerin ve caniliğin çokluğundan, iyilerin ve iyiliklerin azlığından kaynaklanan oransal bir durumsa yitirilmiş insanlığımız için ne kadar üzülsek azdır. Dedik ya kötülüğün, karanlığın, zulmetin sıradanlaştığı dönemler iyiliğin sadece fosforlu çakıl taşları gibi parladığı değil, ancak parmak- MEVLEVİ ŞEYHİ’NDEN DİN ADAMLARINA HİÇ MİRAS KALMAMIŞ Topyekün bir millet toplumsal bir cinnet halinde Ermenileri katlederken, Ermenileri soykırımdan kurtarmak için çırpınan Konyalı Mevlevi Şeyhi’nin insanlığından, bugün kendi dindaşlarına karşı işlenen insanlık dışı sistematik zulümler karşısında din adamlarını ve dindarları harekete geçirecek kadar olsun miras kalmaması ülke adına ne büyük bir nasipsizlik. O gün Ermenileri kurtarmak tehlikeliydi ve masum Ermenileri kurtarmaya çalışanlar çok ciddi bedeller ödüyordu. Bugün aynısı Hizmet’ten olanlara yardım edenler için geçerli. Zaten insanlığımızın, ne kadar insan olabildiğimizin test edildiği yer de burası değil mi? Gerçek’e göre, soykırıma karşı evlerinde Ermenileri saklayanlar, bunu elbette gizlilik içerisinde yapmak zorundaydı. Çünkü öğrenilmesi durumunda kendilerine de saldırılar geliyordu. Sırf bu yüzden öldürülen toplumun ileri gelenleri ve hatta kendi aileleri tarafından saldırılan, öldürülen bazı insanlar bile vardı. Devlet görevlileri ise yardımlarını saklayamıyorlardı. Karşı çıkışlarını açıkça ortaya koyuyorlardı. Onlar da görevlerinden alındı, hatta kimi durumda başlarına çok daha kötü işler geldi. Zaten onlar da tüm 11 07 MART 2017 SALI YORUM 10. SAYFADAN DEVAM bunları göze alarak Ermenileri soykırımdan kurtarmaya çalışıyorlardı. Gerçek’in araştırmalarına göre, Diyarbakır’da soykırıma karşı çıkan ve bunun sonucunda Diyarbakır Valisi Reşid tarafından öldürülen iki kaymakam var. Ermenileri katliamdan kurtarmaya çalışanların yüzde 90’a yakını Cumhuriyet döneminde de dışlandı. Gerçek, bu durumu şöyle yorumluyor: “Bu, bize, Cumhuriyet’in neyin üzerine kurulduğunu gösteriyor. Faillerin Cumhuriyet döneminde de gayet etkin bir hayat sürdüklerini zaten biliyorduk. Bunun yanı sıra soykırıma iştirak etmeyenlerin, tehciri doğru bulmayanların Cumhuriyet tarafından cezalandırıldıklarını da görüyoruz. Kurtaran memurların büyük çoğunluğunun Cumhuriyet döneminde dışlanmasıyla sağlamasını yapıyoruz.” insanın ne karaya çıkmasına, ne de yoluna devam etmesine müsaade etmişti. Motoru bozulduğu için 9 hafta boyunca Sarayburnu’na demirlemek zorunda kalan Struma’yı Karadeniz’e çektirerek yüzlerce insanı göz göre göre ölüme terketmişti. Farklı motivasyonlarla da olsa Struma’dakilerin imdadına koşan iyiler arasında o sıralar henüz 15 yaşında olan merhum İshak Alaton ve işadamı Vehbi Koç gibi bilinen isimler de vardı. Struma’dakilerin yitirdikleri hayatlarıyla birlikte Türkiye de insanlığından çok şey kaybetti. İleriki yıllarda adına pullar basılan dönemin Başbakanı Refik Saydam’ın “Türkiye başkaları tarafından arzu edilmeyen insanlara mekan olamaz,” sözü hepimiz için bir yüz karası olarak tarihteki yerini aldı. Aynı yıllarda Türkiye’nin Marsilya Konsolosu Necdet Kent ve Rodos Konsolosu Selahattin Ülkümen’in kahramanca çabaları sayesinDönemin Başbakade birçok Yahudi’nin soykırımnı Refik Saydam’ın dan kurtarılmasından duydu“Türkiye başkaları ğumuz haklı gurur kadar Strutarafından arzu edilma faciasından ve Saydam’ın meyen insanlara meinsanlık dışı sözlerinden utanç kan olamaz,” sözü heduymuyorsak insanlığımızdan pimiz için bir yüz kahakikaten şüphe etmeliyiz. rası olarak tarihteki Tarih veriler gösteriyor ki, kesif kötülük dönemlerinde iyiler ve iyilikler bedelsiz kalmıyor. Mesela, Kastamonu Jandarma Komutanı İzzet Bey, Kastamonu’daki tehcire karşı çıkıyor ve vekaleten baktığı Çankırı’ya sürülen Ermeni aydınları korumaya çalışıyor. Tabii bunu uzun süre sürdüremiyerini aldı. yor. Hemen görevden alınıyor. ZOR ZAMANDA OSKAR Mamuretülaziz’de biraz daha SCHINDLER VE BIELSKI pasif bir pozisyonda görevlenKARDEŞLER OLABİLMEK diriliyor. Orada da karşı çıkıyor, sokakta, halka Steven Spielberg’in 1993 yapımı “Schindler’in açık yerlerde “Ermenileri sürenler, katledenler Listesi” filmi sayesinde Oskar Schindler isimnamussuzdur, alçaktır” demeye başlıyor. Tabii li Alman işadamını tanımış, dünyanın sadece başına gelmeyen kalmıyor. kötülerden ibaret olmadığını görerek biraz olsun teselli bulmuştuk. Gerçek motivasyonu hala STRUMA FACİASI İLE ALNIMIZA tartışılan Schindler, Yahudi muhasebecisi Itzhak SÜRÜLEN KARA Stern’in yardımıyla emaye ve mühimmat fabriKötülüklerin sıradan, iyiliklerin ise istisna oldukalarında köle-işçi olarak çalıştırma yoluyla da ğu 2. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan Struma olsa 1,200’e yakın Yahudi’yi Holokost’tan kurfaciası da millet olarak insanlığımızdan utanatarmayı başarmıştı. cağımız hadiselerden biridir. Nazilerden kaçan Yahudileri Filistin’e götürmek üzere bir RomanGeçenlerde izlediğim Daniel Craig’in başrol oyya limanından yola çıkan Struma gemisinin İsnadığı, Türkçe’de “Direniş” adıyla gösterilen tanbul açıklarında 24 Şubat 1941 günü bir Sov2008 yapımı “Defiance – Meydan Okuma” filyet denizaltısı tarafından batırılması sonucu mi sayesinde eşsiz fedekarlıklarla iyiler tarihin103’ü çocuk 768 kişi ölmüştü. Türkiye, hayatta de yerlerini alan “Bielski Kardeşleri” de yenikalmak için çırpınan köhne gemideki yüzlerce den hatırlama şansım oldu. Tuvia, Asael, Zus, 12 07 MART 2017 SALI YORUM 11. SAYFADAN DEVAM Aron… II. Dünya Savaşı sırasında Polonya ve Beyaz Rusya ormanlarında gizlice kamplar kurarak 1.200 Yahudi’yi kurtarmış 4 kardeş. İnsanların gerçek karakterlerinin açığa çıktığı böyle ifritten dönemlerde sağa sola din, iman satıp zalimlere köpeklik eden ilahiyatçı, Diyanet imamı, din adamı kılıklı dinbazları, insanlıktan bi-nasip aydınları, dilsiz şeytanlara rahmet okutan gazetecileri ve yapılan zulümlere alkış tutan sürüler halindeki insanlık müsveddelerini görmek de varmış nasipte. Ama öte yandan, her türlü bedeli göze alıp zulüm altında inleyenler için kendisini feda etmekten çekinmeyen Kayserili kahraman 12 Dev Adamı görmek de. 1941 yılının Aralık ayında kalabalık aile fertlerinin öldürülmesi üzerine Tuvia, 3 kardeşini ve bazı komşularını yanına alarak gettodan kaçmayı başarmıştı. Beyaz Rusya’nın Naliboki/ Białowieża ormanlarında, Holokost’tan kaçan Yahudileri örgütleyerek kamp kurmuştu. 13 kişilik çekirdek bir savaşçı grubuyla yola çıkmış ve zamanla yüzde 70’i kadın, çocuk ve yaşlı olan 1.230 kişiye ulaşmıştı. İki yıldan fazla süreyle ormanlarda çetin tabiat koşulları ve Nazi saldırıları altında yüzlerce insanla kamplar kurarak oluşturdukları “Bielski Kardeşler Otriadı” ile soykırıTuvia’nın “On Alman ma ve işgale karşı direnmişti. askerini öldürmektense bir yaşlı Yahudi kadınının hayatını kurtarmayı tercih ederim,” sözleri iyiler tarihine geçmiştir. “En büyük mücadele hayatta kalmaktır” diyerek kamplarda okul, sağlık merkezi ve çocuk yuvaları oluşturmuş, sosyal yaşamın o şartlarda bile sürmesi için çaba göstermişti. Tuvia’nın “On Alman askerini öldürmektense bir yaşlı Yahudi kadınının hayatını kurtarmayı tercih ederim,” sözleri iyiler tarihine geçmiştir. KAYSERİLİ 12 DEV ADAM ŞİMDİDEN TARİHE GEÇTİ Sıradanlaşmış kötülüğe ve yaygın kötülere oranla az olan benzer örnekleri belki çoğaltabiliriz. Ama sanırım bu kadarı bile, bugün Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu gibi, kötülüklerin sıradanlaştığı utanç dönemlerinde ağır bedelleri göze alarak yapılan iyiliklerin kıymetinin ne kadar büyük olduğunu anlatmaya yeter. Öte yandan, iyiler ve iyiliklerin ödediği bedellerin ağırlığı toplumu kuşatmış kesif kötülüğün derinliğine dair de bir fikir verir. Tıpkı hayırseverlik ve iyilikten başka suçları olmayan anneleri ve babaları hapse atıldıklarından dolayı tutunacak dalları kalmayan, resmen ve kasten açlığa mahkum edilen çocuklara yardım için biraraya geldiği söylenen 12 Kayserili hayırsever esnafın başına gelenler gibi. Bütün zulüm devirlerindeki aşağılık benzerleri gibi ahlaksız zalimlerin köpekliğine soyunan polis ekipleri işi gücü bırakmış, suçsuz yere hapse atılan insanların aç bilaç kalan ailelerine yardım için çırpındığı gerekçesiyle Kayseri esnafından 12 Dev Adamı 24 Şubat’ta derdest etmişti. Tıpkı o polisler gibi despota köpekliği marifet sanan sözde mahkeme ise, bu 12 Dev Adam’dan 10’unu geçtiğimiz günlerde tutuklayıp hapse attı. İYİLERDEN VE İYİLİKLERDEN MAHRUM BİR DÜNYA YERİN DİBİNE GEÇSİN! Gazete haberlerinde isimleri açık, soyisimleri ise sadece kodlanmış olarak verilen insanlığın yüzakı bu 12 Dev Adam’a, soyisimlerinin kodlanmış başharflerini kullanarak hayal dünyamda soyisimler uydurup durdum. Sonra üşenmedin o soyisimlerden en beğendiklerimi tek tek bir kağıda yazdım. Ama yiğitliklerine, insanlıklarına layık namlar bulmayı bir türlü beceremedim. Bulduklarımın en güzellerinin bile hep eksik kaldığını hissettim. Sildim… Ey güzel kalpli, arslan yürekli 12 Dev Adam, rezilliğin diz boyu, rezillerin baştacı, insanlığın zelil olduğu kapkaranlık bir kepazelik döneminde insanlığımızın birer yüzakı olarak insanlığa sarsılan inancımı yeniden dirilttiğiniz için size sonsuz derecede minnettarım. Allah dünyayı sizin gibi iyilerden asla mahrum bırakmasın. Şayet sizin gibilerden mahrum kalacak olursa da yerin dibine batırsın. Amin! 13 07 MART 2017 SALI YORUM AHMET DÖNMEZ | AhmetDonmez@Tr724.com | @AhmettDonmez Türkiye’de muhalifler toplanmaya başladığında siz Erdoğan’la mülteci pazarlığı yapıyordunuz. Medya susturulduğunda, Merkel İstanbul’da altın varaklı koltuklarda Erdoğan’la poz kesiyordu. Şimdi sizin gazetecileriniz tutuklanmaya başlayınca ‘basın özgürlüğü’ demeye başladınız. Almanya’ya Yeni Türkiye’yi ANLAMA KILAVUZU Diyanet’e bağlı imamların casusluk iddiasıyla evlerinin basılması, Alman Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması ve son olarak iki Türk bakanın Almanya’da konuşma yapacakları programların iptal edilmesi ile Türkiye-Almanya ilişkileri çok gergin. Bütün bunların üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Eyy Almanya, bu uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil” çıkışı ile şoka giren Alman hükümetinden, “Bu ifade rezilce ve kabul edilemez” cevabı geldi. Her ne kadar Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleseler de Almanların Yeni Türkiye konusundaki acemilikleri dikkatlerden kaçmıyor. Gerçi diktatörlük konusunda ağzı herkesten fazla yanmış bir millete ders vermek doğru bir karar olmayabilir. Ancak onlar böylesi bir cinnet dönemini 70 yıl öncede bıraktıkları için hatırlamıyor ya da hatırlamak istemiyor olabilirler. Erdoğan onlara kötü bir nostalji yaşatıyor. Haliyle nasıl mücadele edecekleri konusunda ellerinde yeterince pratik yöntemler olmasına rağmen 70 yıllık travma nedeniyle Türkiye özelinde bazı nüanslara dikkat etmedikleri görülüyor. Sol Parti Genel Başkanı Bernd Riexinger bile “Türkiye’nin despotu Alman hükümetini burnuna çengel takılmış gibi sirkin ortasında oynatıyor” dediğine göre birkaç hatırlatma iyi olabilir. ALMANLARIN ERDOĞAN NEFRETİ BİR REALİTE Bild am Sonntag gazetesinin yaptırdığı ankete göre Almanların yüzde 77’sinin Erdoğan’ın referandum mitinginin yasaklanmasını istiyor. Almanya’da yükselen bir Erdoğan antipatisi olduğunu kabul ediyorum. Bild am Sonntag gazetesinin yaptırdığı ankete göre Almanların yüzde 77’sinin Erdoğan’ın referandum mitinginin yasaklanmasını istemesi bunu gösteriyor. Fakat Erdoğan’ın bu polemikten ne kadar mutlu olduğunu tahmin edebiliyorlar mı emin değilim. Bu referandum sürecinde ihtiyaç duyduğu geleneksel mağduriyet söylemine bir türlü kavuşamamış olan Cumhurbaşkanı’nın, Almanya’dan gelen bu son dakika haberine çılgınca sevindiğinden kuşkum yok. “Ya ben istersem yarın gelirim. Gelirim ve kapıdan sokmadığınız zaman veya konuşturtmadığınız zaman da ben dünyayı ayağa kaldırırım” demesi bundan. Almanların, Erdoğan nefretini içlerinde saklamakta zorlandıkları bir gerçek. Ancak paradoksal olarak bu tutumun Erdoğan’ı beslediğini ve Türkiye’deki bir çok muhalifin bu polemiği yüreği ağzında izlediğini de bilmeleri gerek. Mesela Gazeteci Deniz Yücel olayına verilen tepkiler… Die Welt muhabirinin 27 Şubat’ta tutuklanmasının ardından konuşan Federal Hükümet 14 07 MART 2017 SALI YORUM 13. SAYFADAN DEVAM Sözcüsü Steffen Seibert, “Bunu anlaşılmaz bir karar olarak değerlendiriyoruz” dedi. Hâlbuki niye anlaşılmaz olsun. Gayet de anlaşılır. Bugün artık eşiğine geldiğimiz diktatörlük düzeninin kurulabilmesi için muhalif herkesin susturulduğu, gerçekleri yazanların cezalandırıldığı, AKP hükümetinin yolsuzluklarını ve terör gruplarıyla girdiği karanlık ilişkileri yazan herkesin hapsi boyladığını görmüyor olamazlar. Bir kere damat Berat Albayrak’ın mail kutusunu karıştıran herkese ceza kesildi. Mailleri ilk ele geçiren Redhack grubundan olduğu iddia edilen gençler gözaltına alındı, işkenceden geçirildi. Albayrak’ın IŞİD’le petrol ticaretini ortaya koyan bu mailleri yazan 6 gazeteci gözaltına alındı, Tunca Öğreten’in aralarında olduğu üçü tutuklandı. Anlaşılmaz bir şey yok. Basın özgürlüğü, ifade hürriyeti, bağımsız yargı Yeni Türkiye’nin, ‘Eski Türkiye Müzesi’ne kaldırdığı ilkeler. NAİF SÖZLERLE TÜRKİYE’Yİ İKNA EDEMEZSİNİZ Yine Sözcü Seibert’in “Yücel kendi isteğiyle gidip ifade verdi”, “Gazetecilik faaliyeti suç olamaz”, “Tutuklama kararı son derece orantısız” cümleleri de fazlasıyla naif. Aynı hataya Almanya Başbakanı Merkel ve Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de düştü. Merkel, Deniz Yücel’in gönüllü olarak ifade vermeye gittiğine işaret ederek alınan kararın sert ve orantısız olduğunu vurguladı. Bir kere Almanların artık şu “Orantısız” lafını kullanırken bin kere düşünmesi gerek. Gezi olaylarındaki “Orantısız şiddet” tepkisi hafızalarda. Elbette “Gezi darbesinin arkasında Almanlar var. 3. havalimanını kıskanıyorlar” söylemi de. Doğal olarak Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül kendini tutamıyor ve “Almanya’nın korkusu ne? Referandum öncesi yeni operasyon ne?” başlıklı yazı yazmak zorunda kalıyor. Ne olacak canım yeni operasyon; elbette ‘Erdoğan’ı durdurmak, Türkiye’ye diz çöktürmek’. Kendi isteğiyle ifadeye gidip tutuklanma bahsi de maalesef artık gülümseten argümanlardan. “Yarın gidip ifade vereceğim” diye tweet attıktan sonra arabasıyla Balıkesir’den İstanbul’a yola çıkan Meydan köşe yazarı Atilla Taş’a, Bursa’da bir dinlenme tesisinde ‘operasyon’ yapıldı misal. Yandaş medya “Yakalandı” diye verdi ha- Erdoğan için Allah’ın bir lütfu. OHAL sayesinde; - 120 bin muhalifini gözaltına alıp 45 binini tutukladı. - 7 bin 500 civarında akademisyen bu sayede üniversiteden atıldı. - 5 bin civarında yargı mensubu ihraç edildi. - 80 bin öğretmen açığa alındı. - 170 medya kuruluşu kapatıldı. - 200 gazeteci tutuklu. beri. Keza Ercan Gün de tweet attıktan sonra İstanbul Adliyesi’ne kendisi gittiği halde ‘kıskıvrak yakalanmış’ oldu. Alman hükümetinin, “Yücel’in adil ve anayasal çerçevede muamele görmesi” beklentisi de varmış. Maalesef çok bekleyecekler. Şu anda bunu bekleyen onbinlerce insan var ve uzun zamandır beklemelerinden daha kötüsü, daha ne kadar bekleyeceklerini hiç kimsenin bilmiyor oluşu. Bu aşamada artık Merkel’in ‘basın özgürlüğüne saygı’ uyarısı yapmış olmasının ne kadar önemi var? “O kendi mesleğini icra etmekten başka bir şey yapmıyordu, bu nedenle serbest bırakılması gerek. Bağımsız gazetecilik var olabilmelidir, gazeteciler işlerini yapabilmelidir” demiş Şansölye. EY ÜBERALL, ‘ALLAH’IN LÜTFU’ BU DARBE! Alman Gazeteciler Birliği (DJV) Başkanı Frank Überall, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, hoşuna gitmeyen haberciliği bitirmek için olağanüstü hali suiistimal etmeye çalışıyor” diyor. Ey Überall, siz bilmiyor olabilirsiniz ama bu Erdoğan için Allah’ın bir lütfu. OHAL sayesinde 120 bin muhalifini gözaltına alıp 45 binini tutukladı. 7 bin 500 civarında akademisyen bu sayede üniversiteden atıldı. 5 bin civarında yargı mensubu ihraç edildi. 80 bin öğretmen açığa alındı. 170 medya kuruluşu kapatıldı. 200 gazeteci tutuklu. Almanya Dışişleri Bakanlığı da Türkiye’nin hukuk devleti ilkelerine uygun hareket edilmesi- 15 07 MART 2017 SALI YORUM 14. SAYFADAN DEVAM ni istiyor. Belki mülteci pazarlığı sürecinde gözden kaçmış olabilir, hukuk devleti bir mülteci kayığında batırılalı çok oldu. Bugün Alman muhalefetinin Merkel’i sıklıkla mülteci anlaşması ve Türkiye’ye karşı tavizkar kalması üzerinden eleştirmesi boşuna değil. Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Schaefer, “Özellikle Türkiye’de basın özgürlüğünün anayasa hukukuyla güvenceye alınmış olması bakımından, hukuk devleti kurallarına riayet edilmesini ve adil davranılmasını istiyoruz.” diyor. Bahsettiği Anayasa’nın 30. maddesinde bir basın kuruluşunun hiç bir gerekçeyle müsadere edilemeyeceği yoruma yer bırakmayacak şekilde yazılı olmasına rağmen AKP hükümeti, Zaman, Bugün başta olmak üzere onlarca gazete, televizyon, haber ajansına el koydu ve kapattı. Avrupa seyretti. Almanların bilmesi gereken şu; Türkiye’de yüzlerce insan sırf şantaj ve pazarlık amaçlı olarak tutuklandı. Gazeteci Bülent Korucu’yu bulamayıp eşini tutukladılar sözgelimi. İşadamı Akın İpek yerine kardeşini… Bunun gibi yüzlerce örnek var. ERDOĞAN’LA PAZARLIK EDEBİLİR MİSİNİZ? Sol Parti Eş Başkanı Bernd Riexinger, diğer birçok siyasetçi gibi, Deniz Yücel’in serbest bırakılması için Başbakan Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile temasa geçmesi gerektiğini söylüyor. Erdoğan’ın bu anı beklediğini bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Karşılığında Can Dündar’ı mı ister artık yoksa iltica başvurusu yapan diplomatları mı bilinmez. Ama Almanların bilmesi gereken şu; Türkiye’de yüzlerce insan sırf şantaj ve pazarlık amaçlı olarak tutuklandı. Gazeteci Bülent Korucu’yu bulamayıp eşini tutukladılar sözgelimi. İşadamı Akın İpek yerine kardeşini… Bunun gibi yüzlerce örnek var. Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan Yeşiller Partisi Milletvekili Omid Nouripour, Deniz Yücel’in bir terörist olmadığını, salonda bulunan ve onu tanıyan çok sayıda kişinin bunu gayet iyi bildiğini dile getirdi. Şu anda içerideki gazetecilerin kaçı terörist? AKP hükümetine bakacak olursanız hiç biri gazeteci değil gerçi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İspanya gezisinde, “Türkiye’de haber yazdığı için tutuklu olan tek bir gazeteci yok. Eğer varsa kim olduğunu bilmek isterim” dedi. Hadi Çavuşoğlu okuma özürlü diyelim. Almanlara tavsiyem, 15 Temmuz sonrası tutuklanan 29 gazeteci ile ilgili Savcı Murat Çağlak’ın iddianamesini bir okusalar. “Delilleri” bir görseler, inanın ‘Türk-Alman Komedi Haftası’ bu sene çok daha eğlenceli başlayabilir. Peki, Başbakan Binali Yıldırım’ın yine Münih Güvenlik Konferansı’nda Deniz Yücel’le ilgili soruya verdiği cevaba ne demeli? Aynen şunu dedi: “Bu konu savcılığı ilgilendiriyor” TÜRKİYE’DE YARGI BAĞIMSIZDIR, BİLEMEDİNİZ Mİ? Türkiye’de yargı tamamen bağımsızdır zira. Ne Cumhurbaşkanı ile çay toplamaya giderler ne cüppeyi iliklemek için olmayan düğmelerine davranırlar. Ne açık açık ‘Evet’ propagandası yaparlar ne de kişisel sosyal medya hesaplarından “Seni seviyoruz uzun adam” diye yazarlar. Erdoğan, tahliye kararı veren hâkimlerin ihraç edilmesi için “HSYK toplantısı gecikti” diye fırçalamaz, HSYK Başkan Vekili de “Özür dileriz, hemen toplanıyoruz” demez hiç. Tabii bu kadar şeyden sonra tahliye kararı veren o iki hâkim de şipşak ihraç edilmez ve tutuklanmazlar. Hal böyle iken Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün Almanya Basın Sözcüsü Christoph Dreyer’in, “Bizim Türk makamlarından talebimiz, Sayın Yücel’in derhal hâkim karşısına çıkartılması ve kendisine yöneltilen suçlamaların incelenmesidir.” demesi de havanda su dövmek gibi. 15 Temmuz sonrası tutuklanan gazeteciler, 7 aydır hakim karşısına çıkmayı bekliyor. Çoğunun iddianamesi bile yazılmadı. Christoph Dreyer’in naiflik kokan bir diğer açıklaması, Yücel’e yöneltilen “terör örgütüne üyelik” suçlaması ile ilgili. “Bu suçlamanın hiçbir dayanağı yok. O sadece gazetecilik görevini yerine getirdi.” diyor. Terör örgütüne üyelik iddiasıyla tutuklu olan gazetecilerle ilgili iddianameyi bir kez daha tavsiye edeceğim. Naom Chomsky’nin sözünü tweet’lemek, 17 Aralık Şeb-i Arus tweet’i atmak, muhalefet milletvekillerinin tweet’lerini RT’lemek terör delili ola- 16 07 MART 2017 SALI YORUM 15. SAYFADAN DEVAM rak sayılıyor. Die Welt gazetesinin, Deniz Yücel’in hakkındaki suçlamaları hükümete yakın Sabah gazetesinden öğrendiğini yazması da tam bir “acemilik” örneği. Türkiye’de şüphelilerin hala avukatlar aracılığıyla bilgi aldıklarını zannediyor Alman gazetesi. Yeni Türkiye’de bu tür bilgiler başta Sabah olmak üzere yandaş medyadan alınıyor ama haberleri yok. SCHULZ’A ‘HADDİNİ’ ÇOK ÖNCEDEN BİLDİRMEMİŞ MİYDİK? En azından SPD’nin başbakan adayı Martin Schulz’dan daha temkinli adım atması beklenirdi. “Avrupa Parlamentosu Başkanı olduğum dönemde de Türkiye’de basın özgürlüğünün kısıtlanmasını açık bir şekilde eleştirdim ve Recep Tayyip Erdoğan’a bizzat ilettim” diyor. Hala dersini almamış. Oysa Erdoğan, “İdam gelirse Türkiye ile ilişkiler biter.” diyen Schulz’a 14 Kasım 2016 tarihinde ‘haddini bildirmişti’: “Kimsin sen ya, kimsin sen? Bir parlamentonun başkanı. Nesin sen? Şu terbiyesize bak ya. Yaptırım uygularız diyor. Senin her tarafın yaptırım olsa ne yazar.” Aynı şekilde Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck da yaşına rağmen acemilikler yapıyor. Yücel’in tutuklanmasını eleştirirken “Basın özgürlüğüne yapılan bu saldırının neden gerekli olduğunu Almanya’da anlayamıyoruz” dedi. Şimdi tekrar başa döneceğiz ama, bunda anlaşılmayacak bir şey yok Sayın Gauck. Türkiye’deki yandaş basın sizin için “Gauck guk etme” manşeti attığında anlamalıydınız. 2014 yılındaki Ankara ziyaretinizde “Türkiye’de basın özgürlüğü, demokrasi ve hukuk tehlikede” dediğinizde bu başlıklar atılmıştı, hatırlayın. Hani Erdoğan’ın size “Herhalde hâlâ kendisini rahip zannediyor. Çünkü rahipti bir zamanlar.” dediği ziyaret. Size bütün gazeteler aynı başlığı atsın diye yapılıyor bu tutuklamalar. Bundan anlaşılmayacak bir şey yok. Zaten çoğu gitti, azı kaldı. TÜRKİYE’DE MUHALİFLER TOPLANMAYA BAŞLADIĞINDA… Papaz demişken… 1984’te vefat eden Alman papaz Martin Niemöller’in sözleri bu kez tersten Almanya’yı vuruyor gibi sanki. Niemöller, Hitler faşizmi ile ilgili olarak kendisini ünlü yapan şu cümleleri sarfetmişti: “Önce Sosyalistleri topladılar sesimi çıkarmadım. Çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler. Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” Türkiye’de muhalifler toplanmaya başladığında siz Erdoğan’la mülteci pazarlığı yapıyordunuz. Çünkü siz Türkiye’de yaşamıyordunuz. Medya susturulduğunda, Merkel İstanbul’da altın varaklı koltuklarda Erdoğan’la poz kesiyordu. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, “Gazeteciler ayağını denk alsın” dediğinde Saray’ı şereflendirmekle meşguldünüz. Şimdi sizin gazetecileriniz tutuklanmaya başlayınca ‘basın özgürlüğü’ demeye başladınız. Erdoğan sizin ülkenize gelip konuşma yapacağı zaman “Erdoğan Führer olma yolunda” başlıkları atıyorsunuz. Şimdi hiç boşuna ‘gak guk’ etmeyin! Zaten 3. havalimanımızı da kıskanıyorsunuz! Martin Niemöller Hitler faşizmi ile ilgili: “Önce Sosyalistleri topladılar sesimi çıkarmadım. Çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler. Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” 17 07 MART 2017 SALI YORUM VEYSEL AYHAN VeyselAyhan@Tr724.com | @veyhann A'mâk-ı Hayâl peşinde metafizikî bir kurgu... Esved, İbrahim, Mültezem, Safa ve Zemzem isimli beş ehl-i hâl derviş Mescid-i Haram’ın uzak bir köşesinde bir cuma gecesi daha bir araya gelmişti. Yıl 2017, ay Şubat’ların en soğuğuydu. VELAYET SÜRECİ VE BAHARIN AREFESİ (4) YANLIŞ YAPANLARI NİYE YARGILAMIYORUZ? Esved: - Geçmişe sünger mi çekmek lazım? İbrahim: - Hayır. İstikbale yürümenin istişaresini yaparken geçmiş hataları, yanlışlarını masaya yatırırsınız. Onlardan ders alıp yeni istişarî kararlar verirsiniz. Safa: - Yanlış yapanları niye yargılamıyoruz? Hesap sormuyoruz? Mültezem: - O zaman Engizisyon kurulsun, afaroza mı başlansın? Bediüzzaman demiyor mu “elimizde nur var, topuz yok” diye? Yanlış yapan Allah’tan bulsun. Bize ne? İbrahim: - Evet, ne Münker Nekir olmak lazım ne de cehennem zebanisi... Önce şunu bilmek lazım. Hizmet milyonlarca insana hak ve hakikatı anlattı. Gönüllüler var. Milyonlarca. Veya şöyle diyeyim. Hizmet binası var. Yüzlerce kat üst üste. Her katta binlerce insan. Her insan farklı bir birey. Hiç bir yanlış bir başkasını paranteze almaz. Bir kattaki yanlışla bir başka kat mahkûm edilemez. Bir gemide bir masum dokuz cani varsa bile batırılamadığı gibi. Birilerinin hizmete iftirasından etkilenmek zafiyetten olur. Allah’a karşı neyi yanlış yaptık önce ona bakalım. STRATEJİK TEVBE Safa: - Kullar? İbrahim: - Ona geleceğim. “Yanlışlar”, hizmete ait bir kaideden/ ölçüden / prensipten kaynaklanıyorsa ‘hizmet’e yanlışlık izafe edilebilir. Var mı böyle bir çürük kural? Ölçü veya Yoldaki Işıklar’da, Müeyyidat’ta, Pırlanta’da... Binlerce saat vaazda... Tek bir yanlış cümle? Esved: - Olsa mülaane yapılmazdı herhalde. Oldukça ağırdı: “(Hizmet adına yapılanlar) Kur’an’a ve Sünnet’e aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, İslam hukukuna aykırıysa, günümüz demokratik telakkilerine aykırıysa Allah bizi yerin dibine batırsın. Yok eğer...” İbrahim: - Prensip ve kaidelerinden emin olmayan bir insan bu sözü söyleyebilir mi? Mültezem: - Evet, şimdi bir kısım kimse indî, şahsi mütalaalarıyla bazı yanlışlar yaptıysa bunu milyonlara mal etmek insafsızlıktır. Hatta cinayettir. Bu tür yanlış sahipleri “Falana yanlış yaptık, filana yanlış yaptık” deyip özür dileyebilirler. Mahzuru yok. İbrahim: - İyi güzel ama önce özrü Allah’a iletmek lazım. İstiğfar lazım. Sonra samimi olmak lazım. Stratejik tevbe olmaz. Safa: - Stratejik tevbe ne? İbrahim: - Kendini aklamak için başkalarının günahlarını seslendirip özür dilemek. Allah’a karşı yanlışları gündem yapmayıp 3-5 kula ya- 18 07 MART 2017 SALI YORUM 17. SAYFADAN DEVAM pılan yanlışlarla meşgul olmak ayrı bir yanlış. Allah’ın nazarında durumundan endişe etme değil de insanlar nazarındaki durumdan endişe etme var. Esved: - Karşınızda yüz binlerce insana yapılan mezalime tek kelime etmeyen sağır ve kör bir kitleye 3-5 kişiye yaptığınız yanlıştan dolayı özür dilemekle şirin görünemezsiniz. Naif düşünceler ham hayaller... Kur’an’ı bilmiyorlar, adetullahtan haberleri yok. HER ŞEYE RAĞMEN İSTİŞARE Safa: - İstişare istişare diyoruz. İstişarede yanlış yapılmaz mı? İbrahim: - Sorunu cevaplamadan önce müsaadenizle elimdeki Zihin Harmanı’ndan bir bölüm okuyayım: “Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) istişareye çok önem verirdi; Uhud savaşı öncesinde de ashabını toplayıp istişarede bulunmuşlardı. Ashab-ı kiramın gençleri, ‘Yâ Resûlallah! Bedir’de olduğu gibi dışarıya çıkalım. Onlarla göğüs göğüse çarpışalım. Bizi bu şereften mahrum etme!’ demişlerdi. Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) niyeti müdafaa harbi idi. Aslında bu, Allah Resûlü’ne, gördüğü bir rüya ile gösterilen bir stratejiydi.” Safa: - Bu rüyayı duymamıştım. İbrahim: - “O, rüyasında zırhının içine girdiğini, bir kısım sığırların boğazlandığını ve kılıcının ağzında bir kırılma olduğunu görmüş ve bu rüyayı kelimesi kelimesine şöyle tabir buyurmuşlardı: - Bu zırh bizim için Medine’nin içidir, gelin müdafaa harbi yapalım. Onlar bize saldırsınlar, biz onları burada karşılarız. O boğazlanan sığırlar, benim ashabımdır; gelin oraya gitmeyelim. Kılıcımın ağzından bir parçanın kopması ve diş atması, yakınlarımdan birinin ölmesi demektir.” ‘GENEL’İN GÖRÜŞÜYLE HAREKET ETMEK Esved: - Efendimiz (sav) vahiyle müeyyed olmasına rağmen çoğunluğun kararına mı uyuyor? İbrahim: - (okumaya devam eder) “Evet, Allah göstermiş, tenbihte bulunmuş ve Habib’ine bir sinyal vererek, ‘Onlara karşı müdafaa harbi yapın!’ demişti. Ancak, bütün bunlara rağmen Allah Resûlü (sav) istişarede genelin görüşünü esas alarak zırhını ve silahlarını kuşanmıştı. Sonra ashabın büyükleri meselenin farkına varıp gençleri ikna etmiş ve Efendimiz’e gelerek, ‘Yâ Resûlallah! Gençlerimiz ısrarlarından vazgeçtiler. Siz, nasıl emir buyurursanız öyle yapalım.’ demişlerdi. Ama Allah Resûlü, ‘Bir Peygamber, bir meselede karar verdikten sonra artık geriye dönmez’ diyerek istişarede alınan kararı uygulamaya koymuştu. Şüphesiz bunda da pek çok hikmet vardı…” Safa: - “Genelin görüşünü esas alarak” deniyor. Yani baştakine dilediği gibi hareket etme hakkı yok. Sevdim ben bunu. Çoğulcu istişare bu demek ki! İbrahim: - Sünnet olanı diyelim. YA BENİM DEDİĞİMİ DİNLEMEZLERSE Esved: - Sorum unutulmasın, geçmiş yanlışlar da istişareyle yapılmadı mı? İbrahim: - İstişare, ehliyle yapılır. Fikri liyakat sahiplerinin ekseriyetle yani çoğunlukla aldığı karara denir. Geçmiş yanlış böyle bir istişarî karar neticesi ise ders alınır ama bu karardan dolayı kimse suçlanamaz. Biz mahkeme değiliz insanları suçlamak kimseye bir şey kazandırmaz. Safa: - Şimdi ben bakıyorum. Yeni projelerle istikbale yürürken mesela bu arkadaşlar keşke şu işlere girmeseler, hizmetin ‘şu’su olmasa, ‘bu’su olmasa gibi düşünceler aklıma geliyor. İbrahim: - Tabi ki bunları düşünebilirsin. Tabi ki fikrini istişarede sunarsın. Dikkate alınır. Safa: - Ya alınmazsa? Ya benim dediğimi dinlemezlerse? İbrahim: - Hem baştaki dayatmasın diyorsun, sonra da sen fikrini dayatıyorsun. Fikrinin doğru olduğu ne malum? Efendimiz(sav) vahye dayanan doğrusunu cemaatine zorlamıyor. Sen... biz... kim oluyoruz ki! - Herkes senin fikrini dinlesin, hizaya gelsin diye 19 07 MART 2017 SALI YORUM 18. SAYFADAN DEVAM mi fikrini iletiyorsun yoksa Allah rızası için mi? Safa: - Allah rızası. İbrahim: - O zaman Allah rızası için susarsın, bak beni dinlemediler diye feryat etmezsin. Söylenmesi gereken yerin dışında, sürekli böyle yanlışları ağzına dolayanlar o yanlışların beterinin başlarına gelmesi için kadere davetiye yollar. Kınama hadisini bilirsiniz. İNANDIĞININ KAVGASINI VERME Safa: - Ama ya alınacak karar Efendimiz’in (sav) kriterlerine göre alınmıyorsa, baştakinin dayatmasıyla alınıyorsa? İbrahim: - Çoğunluğu oluşturanlar bir dayatmaya karşı muhalefet şerhlerini ortaya koymalı. İnandıklarının kavgasını vermeli. Bunun hür bir şekilde yapılacağı bir atmosfer yoksa zaten o istişare ile “hak, tutulup kaldırılmaz.” O toplanmaya da istişare denmez. Allah da o istişareye bereket ihsan etmez. Esved: - İstişare bütün problemleri çözecek mi? İbrahim: - İstişare ile doğru yön, doğru karar tespit edilir. Yola düşülünce ise en önemli konu uhuvvet. Kalplerin beraber atması. Omuzların birbirine destek olması dirsek atmaması. Allah’ın rahmeti böyle bir cemaate gelir. Namaz tüm kulluğun anahtarıdır. Prototipidir. Namazlaşan bir insanın namaz dışındaki amelleri de böylece namazlaşır. Her amelinle namaz kılarsın. Uhuvvetin örneği namazda var. - Mesela kimse “ben imam olayım” diye kavga etmez. Safa: - Doğru ya, hep başkası geçsin diye uğraşırlar. HAYATIN PROTOTİPİ OLARAK NAMAZ İbrahim: - Çünkü namazda dünyalık yoktur. Ahiret hep göz önündedir. Kimse sağa sola bakmaz. Başkalarının eksikliklerini takip etmez. Falan “niye üç Subhanallah dedi de beş demedi” diye kınamaz. Kimse “imam yanlış yaptı” diye kıyamet koparmaz. Kıyama kalkarken imamı cübbesinden asılmaz. “Bak imam yanlış yaptı diye” yanındakiyle fiskos etmez. Usulca “Subhanallah” der. Esved: - Bundan fikrini ifade edene saygı da çıkar. Dinleme kültürü çıkar. Her türlü ikazın kibarca yapılması çıkar. Evet. İbrahim: - Böyle cemaatle uyum içinde kılınan namaz kabule karin olur. Ama bir cemaat hizmet ederken, bir okulda eğitim verirken iki öğretmen kavga ediyorsa, biri birini çekemiyorsa, birileri birilerinin gıybetini yapıyorsa o “namaz” sakıt olur. Veya Allah’ın rahmetine nail olamaz diyelim. Hadis var: “Allah’ın rahmet ve inayet eli cemaatin üzerindedir.” “Vifak ve ittifak, tevfik-i ilahinin ihlâstan sonraki en büyük vesilesidir.” TEK FORMÜL: SAN’AT, MARİFET, İTTİFAK Mültezem: - Bu, Bediüzzaman’ın sözü herhalde. İbrahim: - Evet. Hidayet Allah’tan. Cenab-ı Hak bir araya gelmiş hizmet edenlerin sa’yini vesile kabul edip bir kısım insanlara hidayet lütfedecekse bunun şartı; hizmet edenlerin cemaatle namaz kılıyorcasına uyumlu olarak uhuvvetle hizmet ediyor olmalarıdır. Allah birbirini yiyenlerin yaptığı hizmete hidayet semeresi vermez. Safa: - Yani kırk kişi hizmet ediyor bunlardan ikisi üçü birbirini yiyorsa, birbirine çelme takıyorsa hiç bir semere olmaz mı? İbrahim: - Olur ama bereketi olmaz. Hani cemaatle namazın 27 kat daha makbul olması gibi. Semere yirmi yediden bire düşebilir. Bediüzzaman’ın sözüyle bitireyim: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz” - ilki en geniş anlamıyla sanat veya sanat parantezine alınacak her şey; - İkincisi marifet. Başta Allah’ı bilmek sonra şeriat-ı fıtriyeyi tanımak, bilgi ve teknolojiye yoğunlaşmak. - Son olarak da tüm bunlarla uğraşırken kardeşçe olabilmek. Birbirine kardeşçe sahip çıkmak, omuz vermek. (Son bölüm yarın) 07 MART 2017 SALI 20 SPOR DOSYA T I Ğ I Y E EF Tr724.com @ t i g i Y e f E G I L R E P SÜ N I N ’ A P U R AV I R I K A F L O G Avrupa liglerinde sezon sonu yaklaşıyor. Birçok ligde şampiyon adayları da belirginleşti. Süper Lig’de Beşiktaş ve Başakşehir, şampiyonluk yarışında önde. Galatasaray ve Fenerbahçe çok geriden takip ediyor. Diğer Avrupa liglerinde de liderler ciddi puan farkları yakaladı. Ancak bu sezon dikkat çeken nokta, Türkiye Süper Ligi’nde yaşanan gol kısırlığı. Avrupa’nın en kaliteli 6. futbol ligi olarak duyurulan Süper Lig’de golcüler bu sezon formsuz. 45 GOLÜN 16’SI CENK TOSUN’DAN Süper Lig’de en çok gol atan takım lider Beşiktaş. 23 maç sonunda rakip fileleri Kara Kartallar 45 kez havalandırdı. Beşiktaş’tan sonra 43 golle Galatasaray en çok gol atan ikinci takım oldu. Son 6 haftada sadece 5 gol atan Fenerbahçe ise 41 golle en çok gol atan üçüncü takım oldu. Ligimizin en gol fakiri takımı ise bir maçı eksik olan Akhisarspor. Ligde 22 maçta sadece 16 gol attı. Kalesinde en çok gol gören takım ise Alanyaspor. Rakip forvetlere 43 kez geçit veren Alanyaspor, ligde 34 golle en çok gol atan 5. takım durumunda. Takımların gol kısırlığı gol krallığı yarışına yansıdı. Cenk Tosun 16 golle krallıkta ilk sırada bulunurken, ikinci sırada 10 gol atan 5 oyuncu bulunuyor. AVRUPA’NIN GOLCÜSÜ MONACO Avrupa’da en çok gol atan takım Fransa Ligue 1’de liderlik koltuğunda oturan Monaco. Ligue 1’de 28. Hafta geride kalırken Monaco adeta rakiplerine gol olup yağdı. 82 golle Avrupa’da en çok gol atan takım olan Monaco, şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerliyor. Fransa’da son 4 yılın şampiyonu PSG ise hem ligde hem de en çok gol atmada ikinci sırada bulunuyor. PSG, 56 gol atarken, 4. sırada bulunan Lyon 55 gol attı. Ligue 1’in gol fakiri ise 28 maçta 18 gol atan Nancy. Gol krallığında ise PSG’li Edison Cavani rüzgârı esiyor. Arjantinli forvet 27 gole ulaştı. İspanya La Liga’da son iki hafta rakip fileleri 11 kez havalandıran Barcelona en çok gol atan takım. Temsilcimiz Arda Turan’ın da oynadığı Barça 26 maçta gol çizgisini 76 kez geçmeyi başardı. Barcelona, Messi-Suarez-Neymar (MSN) 3’lüsüyle geçen yıllara göre daha verimsiz aslında. Ligde 1 maç eksiğiyle Barcelona’nın 21 07 MART 2017 SALI SPOR DOSYA 20. SAYFADAN DEVAM ardından ikinci sırada bulunan Real Madrid ise 67 golde. La Liga’nın en az gol atan takımı, 26 maçta 21 golle Leganes. Gol krallığı yarışında ise Messi (23 gol) ilk sırada, takım arkadaşı Suarez de (22 gol) ikinci sırada bulunuyor. Bu ikiliyi Madrid’in yıldızı Ronaldo (18 gol) takip ediyor. bulunan takımlar dışında kalanlar bu sezon gol yollarında oldukça tutuk. Ligde en az golü (23 maçta 15 gol) son sırada bulunan Darmstad 98 buldu. Gol krallığı yarışında ise B. Dortmund’lu Aubameyang 22 golle ilk sırada yer alırken, Bayern Münih’li Lewandowski 19 golle ikinci. LIGDE ÜÇÜNCÜ, GOLLERDE BIRINCI İtalya Serie A’da Juventus art arda 6. Şampiyonluğa koşarken, ligde rakip fileleri en çok havalandıran takım 3. sırada bulunan Napoli. Serie A’da 27 hafta geride kalırken Napoli 62 golle ilk sırada. Lig ikincisi Roma 58 golle ligde olduğu gibi gol atmada da ikinci sırada. Lider Juventus ise sezon başından bu yana 56 gol atabildi. Sıralamanın sonunda ise 27 maçta 15 gol bulabilen Empoli var. Serie A’nın gol kralı, Torino’lu Andrea Belotti (22 gol). Onu 19’ar kez fileleri havalandıran Higuain (Juventus) ve Edin Dzeko (Roma) izliyor. ADA’DA PUAN VE GOL SIRALAMASI AYNI İngiltere Premier Lig’de güç dengesinin gollere de yansıdığını görüyoruz. Ligde ilk 5’te bulunan takımların attığı gol sayısı hemen hemen aynı. Liverpool, 27 maçta attığı 58 golle ligde en çok gol atan takım. 26 maç oynayan Chelsea ve Arsenal’in 55’er golü var. 2. ve 3. sırada bulunan Tottenham ve Manchester City (bir maçı eksik) ise 53 gole ulaştı. Ada’da Middlesbrough, 19 gol bularak en az gol atan takım oldu. Ligdeki son 3 takım dışındakiler 30 gol barajını aşmış durumdalar. Gol krallığında ise son haftalarda rakiplerin korkulu rüyasına dönüşen Harry Kane (19 gol) önde. Everton’dan Romelu Lukaku da, bir gol geriden geliyor. Almanya Bundesliga’da Bayern Münih hâkimiyeti her kulvarda sürüyor. 23 maçta rakip fileleri 57 kez havalandıran Bayern Münih, 7 puan farkla lider. Bayern Münih üst üste 5. şampiyonluk için günleri sayarken, en çok gol atan ikinci takım ise 52 golle 3. sırada bulunan Borussia Dortmund. Bundesliga’da ligin ilk 4 sırasında n e a d ’ a g i l s e d i c Bun n i k i n a t a l o çok g e l l o g 2 5 m ı k ta a d a r ı s . ligde 3 Borussia n a n u l ü s u ü b c l o G . d n u Dortm g n a y e m a b u A ı ğ ı l l a r k l o g e s lle i o g 2 2 a d n ı . ş ı r o y ı yar l a r e y a d ilk sıra Avrupa’nın diğer liglerinden Hollanda’da lider Feyenoord 61 golle, Belçika’da ikinci sıradaki Anderlecht 64 golle, Portekiz’de lig ikincisi FC Porto 53 golle, İskoçya’da lider Celtic 73 golle en çok gol atan takımlar olarak ilk sırada bulunuyor. GÜNLÜK E-GAZETE 07 MART 2017 SALI SAYI: 122 ARKA SAYFA BURUN TIKANIKLIĞINI HAFIFE ALMAYIN Kronik burun tıkanıklığı, ciddi sağlık so- runlarına yol açarak yaşam kalitenizi düşürüyor. Baş ağrınızın ya da sabahları yorgun uyanmanızın nedeni burun tıkanıklığı olabilir. Burun iç kısım eğriliği yani deviasyon ya da burun etlerinin büyümesi gibi nedenlerle oluşan kronik burun tıkanıklığı, uzun dönemde oksijen yetersizliğine neden olarak vücudu olumsuz etkiliyor. Akciğerlerimize yeteri kadar temiz hava gitmeyince oksijen-karbondioksit değişimi etkileniyor, kanımız dokulara eksik oksijen götürür ve zamanla dokularda hasar gelişebiliyor. Kaliteli uyku uyuyamayan kişide yorgunluk ve konsantrasyon güçlüğü gelişiyor. Aynı zamanda yüksek tansiyonu takiben kalpte ritim bozukluğu başlamasına yol açıyor, bir müddet sonra da kalp büyümesi sorununa kadar uzanan rahatsızlıklara sebep oluyor. Kronik burun tıkanıklığı olan hastalardaki en önemli belirtilerden birisi horlamadır ve kişi, sabah uyandığında ağzında kuruluk hisseder. Kulak burun boğaz ve baş boyun cerrahi uzmanları, bu sorunu yaşayanların bir hekime başvurmasını tavsiye ediyor: “Eğer burun tıkanıklığının nedeni deviasyon ise tek çözüm ameliyattır. Kemik ve kıkırdak eğriliği düzeltildiği takdirde nefes sorunu düzelir.” HALSIZ VE YORGUNSAN, AT BIR SEMIZOTU! Semizotu, içeriğindeki C vitamini, E vita- mini, magnezyum ve potasyumdan dolayı halsizlik ve yorgunluğa iyi geliyor. Kalori değeri düşük olan semizotu, kilo verme diyetlerinde sıkça tercih edilebilir. Diyetisyenler, “Semizotu, içeriğinde en fazla omega 3 yağ asitleri olan sebze. Aşırı sıcak havalarda yaşanan bitkinlikten kurtulmak için semizotu tüketmenizi tavsiye ederim.” diyor. Kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu özelliğinin yanı sıra bağışıklık sistemini güçlendirme ve kanser hastalıklarına karşı koruyucu olma özelliğine de sahip. Ayrıca içeriğindeki yüksek lif sayesinde sindirim sistemi hastalıklarına da iyi geliyor. Se- mizotunun çiğ şekilde salatası yapılabilir, söğüş olarak veya yoğurtla karıştırılabilir, çorbalara eklenip de tüketilebilir. KÜNYE Genel Yayın Yönetmeni Yazıişleri Müdürü Sosyal Medya Editörü Selim GÜNDÜZ | SelimGunduz@Tr724.com Erman YALAZ (Web) | ErmanYalaz@Tr724.com Kemal AY (e-gazete) | KemalAy@Tr724.com Ömer Özdemir | OmerOzdemir@Tr724.com Tasarım Mehmet YILDIZ | MehmetYildiz@Tr724.com Haber Direktörü Sefer CAN | SeferCan@Tr724.com Yayın Koordinatörü Ali Mirza YAZAR | AliMirza@Tr724.com egazete.Tr724.com Alper UYANIK | AlperUyanik@Tr724.com Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com www.Tr724.com irtibat@Tr724.com İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı Reklam | info@Tr724.com E-gazete | Egazete@Tr724.com @Tr724com /Tr724com Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.