16.01.2015 Şerefli Mağlubiyet 14.11.1984 tarihinde İngiltere ile yaptığımız milli maçta tam 8-0 yenilmiştik. İngiltere, adeta “yağmur olup yağmıştı”. Bu, futbol tarihimizin en büyük hezimetlerinden biridir de, aradan yıllar geçtikçe buna da gülerek bakmasını öğrendik. Bir de “şerefli mağlubiyet” kavramı var ki “yenildik ama ezilmedik” anlamında kullanıyoruz. Bugünlerde piyasalarda öyle şeyler oluyor ki, hangisi yağmur, hangisi şerefli mağlubiyet tartışılır. Türkiye-İngiltere arasındaki 1984 tarihli bu efsane maçın ayrıntılarını hatırlayan çok yoktur diye tahmin ediyorum. Evet, berbat bir skordur, milli takımın çöküşüdür, tamam, ama öyle anekdotlar da vardır ki zamanı aşıp bugüne gelmiştir. Örneğin Rıdvan Dilmen der ki “bu maçta top ayağıma 9 kere değdi, hepsi de santra yapmak içindi”. Maçı anlatan Abidin Aydoğdu da isyan eder; 6.golden sonra "bir atağı daha gol yiyerek savuşturuyoruz" ve 86. dakikada yediğimiz 8. golden sonra "maç bitti ama biz hala gol yiyoruz sayın seyirciler" efsane yorumlardır. Ayrıca son golden sonra Kaleci Yaşar (Duran) da isyana katılır, topu hakeme ısrarla vermeyip, "finish please" der ve maçı sarı kart ile bitirir. Hürriyet skoru ''11 ölü 50 milyon yaralı'' başlığıyla duyurur, spor sayfasında futbolculara yıldız verilen bölümde ise İngiliz kaleci Shilton'a hiç yıldız vermez, yanına sadece “top gelmedi” yazılır. Bir de maç sonrasında seyirci milli takımı Erkin Koray’ın “fesüphanallah” şarkısıyla protesto eder… O zamana kadar futbol maçları için “yağmur olup yağdı” lafı kullanılıyor muydu emin değilim. Gerçi bu maçın rövanşında bu kez daha temkinli oynayıp sadece 5 gol yediğimizi, bundan 3 yıl sonra da İngiltere’ye yine 8-0 yenildiğimizi hatırlatayım. İngiltere o yıllarda bildiğiniz yağmur olup bize yağıyordu. Bazen piyasada da bu hissiyata kapılırım. İşler sessiz sedasız rayında giderken beklemediğiniz anda gol yersiniz. Hafta başında böyle bir risk vardı. Önceki gün, Avrupa Adalet Divanı’nın, ECB’nin yapmayı planladığı tahvil alım programının yasal olup olmadığı hakkında Alman Anayasa Mahkemesi’ne görüş bildireceğini söylemiştim. Hatırlarsanız, piyasa bu konuda oldukça rahat idi, mahkemelerin önünde giden piyasa, bir sorun olmayacağını çoktan satın almıştı. Hakikaten karar da bu yönde çıktı ve piyasa da ECB’nin 22 Ocak’ta yüklü bir parasal genişleme programı açıklayacağına dair beklentisini korumakta bir sakınca görmedi. Bu, malumunuz, bizim için önemli, zira küresel risk iştahında ECB kaynaklı bir artış bizim piyasalarımızda bir süredir satın alınıyor. Bunun yara alması, piyasalarımızdaki tüm iyimserliği aynen geri vermemiz demek. Bu olayda kalemizde gol görmedik ama maç sürüyor. Mesela Hindistan’a bakalım. Dün sabaha karşı, programında olmayan bir toplantıyla, Hindistan Merkez Bankası (RBI), politika faizini 25 baz puan indirdi. Bu indirim sonrasında Türkiye’de de faiz indirim beklentileri daha da güçlendi. Evet, nihayetinde Türkiye’de faiz indirimi bekliyoruz ama bunun sebebi Hindistan’ın faiz indirmesi değil, alakası yok hatta. Öncelikle, Hindistan ile Türkiye’nin durumu hayli farklı. RBI enflasyon hedeflemesi konusunda taviz vermedi ve gelinen noktada enflasyon da hedef ile uyumlu. Türkiye’de enflasyon hedeflemesinin sonuçları ise ortada. Yine 2014 başında kırılgan beşli grubundaki kardeşimiz olan Hindistan, cari açığını daraltmak için sıkı önlemler aldı. Tamam, bizim de cari açığımız 2015’te daralıyor ama bu çok büyük ölçüde düşen petrol fiyatı kaynaklı. Bizim aldığımız önlemler ile Hindistan’ı karşılaştırmak bile haksızlık olur. Bütün bunlar güzel de, işte piyasa hala “gelişen ülkeler faiz indirmeye başladılar, sıra Türkiye’de” yorumu yapıyor. Türkiye’de faiz inecek ama bunun sebepleri, defalarca tartıştığımız üzere çok daha farklı. Asıl meselemiz İsviçre Merkez Bankası’nın “şerefli mağlubiyeti”nin bize etkisi… İsviçre Merkez Bankası (SNB) dün öğle saatlerinde, yine sürpriz bir kararla, yaklaşık 3 yıldır uyguladığı EURCHF paritesindeki savunmasını terk etti. Önce bu uygulamanın amacı neydi diye bir hatırlayalım. 2008-2009 krizi ile birlikte güvenli liman arayışları artmış ve İsviçre de bu limanlardan biri olarak öne çıkmıştı. Böylece İsviçre Frankına (CHF) olan talep artmış ve CHF hızla değer kazanmıştı. Fakat değer kazanan bir CHF İsviçre’nin işine gelmiyordu, zira İsviçre’nin ihraç ettiği mallar artık daha pahalı olacaktı. Ayrıca değerlenen CHF, İsviçre’de deflasyon yaratabilirdi. Bu yüzden SNB, EURCHF paritesine 1.20 diye bir taban koydu ve dedi ki “parite bu seviyenin altına düşmeyecek, düşerse ne kadar isterseniz CHF verir ve sizden Euronuzu alırım”. Zamanla ABD’de kriz atlatıldı, ancak Avrupa’nın kendi krizi, Yunanistan derken EURCHF savunması da sürmek zorunda kaldı. Ta ki düne dek... Peki, SNB ne oldu da yenilgiyi kabul etti? Öncelikle herkesin aklına gelen, ECB’den beklenen parasal genişleme ile EUR’un daha da değer yitireceği ve SNB’nin çok daha fazla EUR almak zorunda kalacağını görmesi. Aslına bakarsanız, şu ana dek piyasadaki en büyük EUR alıcısı da muhtemelen SNB idi. SNB’nin de piyasadan çekilmesi ile zaten EUR da tüm çaprazlarda değer yitirdi. SNB kalesini terk etti ama politika faizini de -%0.75 yaptı. Şu anda kesinlikle İsviçre hanehalkının yerinde olmak istemezsiniz. Düşünsenize, elinizde hızla değerlenen bir para birimi var, fakat faizi eksi. Tutmanız anlamsız. Bunu hemen dövize dönmeniz lazım. Gerçekten de yanda gördüğünüz gibi halk şu anda İsviçre’de bunu yapıyor ve bankaların döviz talebine yetişemedikleri haberleri geliyor. Şaka gibi gerçekten: Bundan bir kaç sene önce “halk İsviçre’de bankalara hücum edecek” deseler inanır mıydınız? Şimdi İsviçre’de, kaçınılmak istenen deflasyon olmayacak mı? Hem de alası olacak. TÜFE, SNB’nin tüm uygulamalarına rağmen şu anda yıllık -%0.3. Ama demek ki SNB, özellikle EUR’un değeri hakkında oldukça kötümser ki, deflasyona razı gelip, EUR almanın maliyetine daha fazla katlanmak istemiyor. Bu çerçevede EUR ile ilgili tahminlerin de hızla değiştiğini belirteyim. Ana ortağımız olan BBVA, EURUSD için yılsonunda 1.20 olan tahminini 1.15 olarak güncelledi, ayrıca önümüzdeki 3-4 aylık vadede hedef 1.07. Peki SNB’nin bu kararı bizim için ne anlama geliyor? Aslında İsviçre ile doğrudan bir bağımız olmamakla birlikte, bu süreçte ilk olarak Doğu Avrupa para birimlerini takip etmemiz gerekecek. Macaristan, Romanya ve Polonya, hanehalkı ve bankacılık sistemi üzerinden CHF riskleri yüksek olan ülkeler. Zaten gelişen ülke para birimlerinde en sert kayıpları dün bu para birimlerinde gördük. Önümüzdeki dönemde bu ülkelerin büyüme oranları ve bankacılık sistemine dair oranlar kötüleşecek. Bu da risk iştahı üzerinden bizi olumsuz etkileyebilir. Elbette, bu dönemde CHF riski düşük, görece yüksek getiri sunan ülkelerin, D. Avrupa’dan görülmesi olası fon çıkışlarını çekmesi de mümkün. Asıl olumsuz etkiyi ise USD’den bekleyebiliriz: Yukarıda bahsettiğim üzere, önümüzdeki dönemde USD daha da güçlenecek ama burada dikkatli olmak, ezbere konuşmamak lazım... Parite etkisinden arındırmak amacıyla TL’nin döviz sepeti karşısındaki değerini izlemek bu dönemde daha anlamlı. Örneğin, dün döviz sepeti 2.49 açıldı, 2.46’ya düştü, SNB sonrasında gün içinde 2.52 gördü, kapanış ise 2.50’den oldu. Yani anlamlı bir değer kaybından ziyade ciddi bir oynaklıktan bahsediyoruz. Halbuki, böyle bir ortamda sadece $/TL kuruna bakarsanız ülkede kriz var diye düşünürsünüz! Gördüğünüz gibi, bazen ne kadar hazırlanırsanız hazırlanın gol beklemediğiniz yerden gelebiliyor. SNB kararı şu anda değilse bile gelişmelere göre bir vadede böyle bir etki yaratma potansiyeline sahip. Şimdilik bu konuda yapılabilecek çok fazla bir şey yok ama tekrar vurgulayalım: Yaşadığımız her olay gösteriyor ki önümüzdeki dönem USDshort gidilecek bir dönem değil. Temkinli olmak gerekiyor, yoksa seri halde gol yeme olasılığı var. Notumuzu yine İngiltere maçının kalecisi Yaşar’ın sözleriyle bitirelim: “1984 yılında oynayacağımız o maça kadar inanın bir ay sürekli yan top çalıştık. Ancak o gün yediğimiz 8 golden 3'ü yan toptandı. Adamların nasıl gol atacağını biliyor ama çaresini bulamıyorduk. Hayatımda oynadığım en tuhaf maçtı. Düşünün, sahada 22 kişi var ve 20 tanesi hep bana bakıyordu, çünkü maç hep benim kalemin önünde oynandı. Top sanki duvara çarpıyor, bana geri geliyordu”. Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileklerimizle… Tufan Cömert Direktör/Strateji Garanti Yatırım Araştırma tcomert@garanti.com.tr www.garantiyatirim.com.tr Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti, yetkili kuruluşlar tarafından kişilerin risk ve getiri tercihleri dikkate alınarak kişiye özel sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler ise genel niteliktedir. Bu tavsiyeler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Veri ve grafikler güvenirliliğine inandığımız sağlam kaynaklardan derlenmiş olup, yapılan yorumlar sadece GARANTİ YATIRIM MENKUL KIYMETLER A.Ş.’nin görüşünü yansıtmaktadır. Bu bilgiler ışığında yapılan ve yapılacak olan ileriye dönük yatırımların sonuçlarından Şirketimiz hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Ayrıca, Garanti Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş.'nin yazılı izni olmadıkça içeriği kısmen ya da tamamen üçüncü kişilerce hiç bir şekil ve ortamda yayınlanamaz, iktisap edilemez, alıntı yapılamaz, kullanılamaz. İleti, gönderilen kişiye özel ve münhasırdır. İlave olarak, bu raporun gönderildiği ve yukarıdaki açıklamalarımız doğrultusunda kullanıldığı ülkelerdeki yasal düzenlemelerden kaynaklı tüm talep ve dava haklarımız saklıdır.