M.Ataberk Daşkıran TASMALI KÖPEK TADINDA YABANCILIK Yabancılık nedir? Yabancı olmak nedir? Bir bütüne ait bir parça olamamak? Yabancılık topluluk halinde yaşayan her canlı hatta cansız varlıkların bile içinde olan bir olgudur. Bu yazıda yabancılığın benim için neler ifade ettiğini anlatacağım. Sonuçta yabancılılar hayatın her alanında göze ilk çarpanlardan ama nedense göze ilk çarpmalarına rağmen üstüne çok düşünmediğimiz bir konu yabancılık. Yabancı olmanın oldukça sebepleri vardır bana kalırsa. Farklılıklar bir anda bütünlüğü engellemez ama bu farklılıkların toplamı varlığı, bireyi çoğunluğa göre çok daha değişik kılar. Bu çelimsiz bir çocuğun Amerikan futbolu takımında oynamaya çalışması da olabilir, iyi tanımadığınız bir insanla aynı odada kalmak da olabilir. Biz sebeplere geri dönelim, öncelikle elimizde olmayan sebeplerden bahsedelim. Mesela bir kuş sürüsünün içinde yaşamaya çalışmak ne kadar mantıklı? Belki her sabah önlerine ekmek atarak kendinizi yabancılıktan uzak kılabilirsiniz ama günün sonunda a noktasından b noktasına siz yürürsünüz, onlar uçar. Hareket etmekten de öte biyolojik olarak sizin onların arasına kaynaşmanız zaten imkansızdır. Thomas Mann’ın “Efendi ile Köpeği” romanında benzer bir durum söz konusu. Ana kahramanımızın ve köpeğinin arasında oldukça güçlü bir bağ vardır ancak bu bağ birinin insan diğerinin köpek olduğu gerçeğini hafifletmez. Dolayısıyla özellikle elimizden gelmeyen sebepler bizi en yüce birlikteliklerde bile yabancı durumuna düşürüp, uyumsuzluğa yol açabilir. Bunun güzel bir örneğini yabancı bir ülkeden gelen arkadaşınızı yaşadığınız yerdeki arkadaşlarınızla beraber yemeğe götürmek olabilir. O kişi istese de istemese de asla tam olarak dahil olamaz çünkü diliniz ve yaşanmışlıklarınız(ortak yaşanmışlıklarınız) farklıdır. O kişi asla sizin normal çevrenize o akşam uyum sağlayamaz. Adeta Bauschan’ın kent hayatına bir tasmaya bağlı olarak uyum sağlayamayacağı gibi... Yabancı olmanın sonuçları göründüğünden daha ağırdır. Yabancılaşmak genellikle beraberinde yalnızlığı da beraberinde getirir ve karşılıklı saygıyı azaltır. Bu sosyal bir canlı olan insan için taşıması ağır bir yüktür. Şu an insan örneğini kullanıyorum ama yalnızlık her sosyal canlıyı kötü etkileyen bir şeydir. Bu yalnızlık belki başka uğraşlarla, çevrelerle, aktivitelerle azaltılabilir ama yalnızlık kendini imha etmeye hazır bir bombadır bana kalırsa. Yalnızlık kişinin kendine verdiği değeri azaltacağı için, kendisinin başına kötü şeyler gelmesi çok ama çok daha olasıdır. Bu olasılık intihara kadar varabilir ama yalnızlığın verdiği o ıstırap zaten her gün tekrar öldürür kişiyi. Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir konu var: Her gün hiç yaşamıyormuş gibi hissetmek ölümdense daha acılı ve uzun bir süreç. Bu duruma saplandıkça toplumdan daha da yabancılaşırsınız ve ilginçtir ki hayatta yapması zararlı olan pek çok şey gibi bu da bir kısır döngüdür, bir bataklıktır. Hep hatırlarım bir arkadaşım vardı ortaokuldayken ve bu arkadaşımız kendi kafasında büüttüğü bir hatası yüzünden iletişimi kesmiş ve üç sene sürecek bir yalnızlık döngüsüne adım atmıştı.Bu bataklıktan çıkmak zordur dolayısıyla nasıl çıkabileceğimizi de konuşalım. O zaman ilk sorumuz: Peki, yabancılığı nasıl gideririz? Başka birini, sıradan birini oynayarak yalnızlık sorununu çözmeniz gayet rahat ama hayat başka biri olmak için çok kısa. Her insana özel özellikler ise kaybetmek için fazla değerli, o zaman ne yapılmalı? O zaman yabancılık çeken kişi farklılıklarını kabul ettirmeli. Her günün sıkıcılığı insanların kabul etme özelliğini adeta ayran gibi dibine çöktürüyor. “Yabancı” durumundaki insana düşen ise tabiri caizse çevresindeki, artık hayata karşı yeni gözle bakamayanları, şöyle iyi bir çalkalamak. Bunun faydası toplumsaldır hatta. Çünkü bir kez farklılıkları kabul etmeyi öğrendiniz mi bunu genel olarak tavır haline getirirsiniz ve toplumda bireyselliğin artması çok büyük bir hazine. Ama ilk paragrafta anlattığım üzere bazen o toplulukta yabancılaşmanın çözümü yabancı olarak karşılanmayacak bir topluma gitmektir. Thomas Mann’ın eserinde Bauschen’in avdayken sergilediği doğallık şehirdeyken görülmez ve şehirde yabancıdır adeta. Sonuç olarak bakıldığında yabancılık bir çok açıdan ele alınması gereken bir konu, burnumuzun önünde duran ve bizim çözmemiz gereken bir sorun aslında ama maalesef insanlar içinde süreç olan şeyleri pek sevmiyor. Evet ben de çok isterdim tek bir ilaçla bunu da halledelim ama maalesef gözlem ışığında düşünerek anlaşılması ve çözülmesi gereken bir sorun yabancılaşmak.