BİR SÜT SIĞIRCILIĞI İŞLETMESİNDE BoHV

advertisement
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
BİR SÜT SIĞIRCILIĞI İŞLETMESİNDE BoHV-1
IgG ANTİKOR AVİDİTESİNİN ARAŞTIRILMASI
Ayşe Başak DEMİR
VİROLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Yılmaz AKÇA
2006-ANKARA
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay
ii
İçindekiler
iii
Önsöz
vi
Simgeler ve Kısaltmalar
vii
Şekiller
viii
Çizelgeler
ix
Resimler
xii
1. GİRİŞ
1
1.1. BoHV-1 Enfeksiyonu
2
1.1.1. Etiyoloji
2
1.1.2. Epidemiyoloji
3
1.1.3. Patogenez ve Patoloji
5
1.1.4. Klinik Bulgular
9
1.1.5. İmmunoloji
10
1.1.6. Teşhis
14
1.1.6.1. Klinik Teşhis
14
1.1.6.2. Laboratuvar Teşhisi
14
1.1.6.2.1. Virus İzolasyonu ve Viral Antijen Tespiti
14
1.1.6.2.2. Viral Nükleik Asit Tespiti
15
1.1.6.2.3. Serolojik Testler
16
1.1.7. Kontrol ve Eradikasyon
17
1.1.7.1. Eradikasyon
18
1.1.7.2. Aşılar
19
1.2. Antikor Aviditesi
20
1.3. Araştırmanın Amacı
25
iii
2. GEREÇ VE YÖNTEM
26
2.1. Gereç
26
2.1.1. Hücre Kültürü
26
2.1.2. Viruslar
26
2.1.3. Kontrol Serumlar
26
2.1.4. Araştırmada Kullanılan Hayvanlar
26
2.2. Yöntem
29
2.2.1. Antijen Hazırlanması
29
2.2.1.1. Virusların Üretilmesi
29
2.2.1.2. Virusların Saflaştırılması
29
2.2.2. ELISA Bileşenleri ve Prosedürün Optimizasyonu
30
2.2.2.1. Antijen ve Serum Sulandırmalarının Optimizasyonu
31
2.2.2.2. Konjugat ve Boş Kontrollerin Test Edilmesi
33
2.2.2.3. Diğer Parametrelerin Kontrolü
34
2.2.2.4. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumlar ile Antijen Sulandırmalarının Son
Nokta Titrasyon Değerlerinin Tespit Edilmesi
34
2.2.2.5. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumların Test Edilmesi
36
2.2.3. Avidite Testi
39
2.2.4. İstatistiksel Analizler
40
3. BULGULAR
41
3.1. ELISA Antijeni Hazırlanması
41
3.2. ELISA Bileşenleri ve Prosedürün Optimizasyonu
41
3.2.1. Antijen ve Serum Sulandırmalarının Optimizasyonu
41
3.2.2. Konjugat ve Boş Kontrollerin Değerlendirilmesi
43
3.2.3. Diğer Parametrelerin Kontrolü
43
3.2.4. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumlar ile Antijen Sulandırmalarının
Son Nokta Titrasyon Değerlerinin Tespit Edilmesi
44
3.2.5. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumların Sulandırma Oranlarının
Test Edilmesi
48
3.3. Avidite Testi
48
3.3.1. Örneklemelerin Tümünde Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
48
iv
3.3.2. İlk 6 Örneklemede Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
55
3.3.3. Son 6 Örneklemede Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
59
3.3.4. İlk 4 Örneklemede Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
62
3.3.5. Örneklemelere Ait Bireysel Avidite Değerleri ile Nötralizasyon SN50
Değerlerinin Karşılaştırılması
68
4. TARTIŞMA
71
5. SONUÇ ve ÖNERİLER
81
ÖZET
83
SUMMARY
84
KAYNAKLAR
85
ÖZGEÇMİŞ
94
v
ÖNSÖZ
BoHV-1 enfeksiyonu, sığırlarda dünya çapında oldukça yaygın olarak görülmekte ve ciddi ekonomik
kayıplara yol açması nedeni ile yetiştiricilik yönünden büyük önem taşımaktadır.
Çoğunlukla subklinik olarak seyreden hastalığın dünya çapındaki yayılımı, sığır
popülasyonlarındaki prevalansı ve sığır endüstrisi üzerindeki önemli etkileri nedeni ile birçok ülke
hastalığın kontrol ve eradikasyonu çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir.
Araştırmada, BoHV-1 enfeksiyonunun varlığının ve olası rekürrensilerin önceki bir
çalışmada tesbit edildiği bir süt sığırcılığı işletmesindeki hayvanlara ait serum örneklerinde, IgG
antikor aviditesinin araştırılması ve böylelikle mevcut antikorların kaynağının primer enfeksiyon mu
yoksa bir reenfeksiyon veya reaktivasyon mu olduğunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun yanısıra
BoHV-1 enfeksiyonlarında antikor aviditesinin ölçülmesinin pratikte getirebileceği diyagnostik
avantajların araştırılması hedeflenmiştir.
BoHV-1 enfeksiyonun başlangıç döneminde ve ilerleyen dönemlerindeki antikor düzeyleri
ile aviditelerini ayrıca primer ve sekonder enfeksiyonlar ile reaktivasyonların antikor aviditesinde
oluşturduğu değişimleri belirlemek için BoHV-1 IgG avidite ELISA tekniğinin kullanılabileceği
ayrıca, indirekt ELISA testi kullanılarak geliştirilen IgG avidite testinin longitudinal çalışmalar veya
taramalarda, primer ve tekrarlayan virus enfeksiyonlarının veya viruslara karşı yapılan aşılamalardan
sonra bağışık yanıtın sorgulanması amacıyla kullanılabilecek uygun bir araç olduğu sonucuna
varılmıştır.
Doktora eğitimim ve tez çalışmam süresince yardım ve desteklerini esirgemeyen, bilgi ve
tecrübelerinden yararlandığım danışman hocam Sayın Prof. Dr. Yılmaz AKÇA’ya, eğitimim süresince
bilgi ve önerilerinden yararlandığım Ankara Üniversitesi Viroloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof.
Dr. İbrahim BURGU’ya, eğitimim ve tez çalışmam süresince her konuda bana destek ve yardımcı
olan Sayın Prof. Dr. Feray ALKAN’a, çalışmalarımın tüm aşamalarında beni destekleyen, değerli
önerileri ile bana yön veren Sayın Prof. Dr. Aykut ÖZKUL’a, bana her konuda sonsuz destek ve
yardımcı olan Sayın Doç. Dr. Seval BİLGE DAĞALP’e, tez izleme komitesindeki olumlu katkılarıyla
Sayın Prof. Dr. Jale PARACIKOĞLU’na ve Sayın Doç. Dr. Mehmet ÇABALAR’a, eğitimim
sırasında birlikte çalıştığım tüm Araştırma Görevlisi ve Doktor arkadaşlarıma, bu çalışma için
materyal sağlamakta yardımcı olan Saray Halı Tarım İşletmesi Veteriner Hekimi Vet. Hek. İsmail
KOCAER’e, çalışmamda yardımlarını esirgemeyen Şap Enstitüsü Teşhis Bölüm Başkanı Uzm. Vet.
Hek. Naci BULUT’a ve Şap Enstitüsü çalışanlarına ve tüm eğitim hayatım boyunca verdikleri sonsuz
maddi ve manevi destekten dolayı sevgili aileme teşekkürü bir borç bilirim.
vi
SİMGELER VE KISALTMALAR
A.I.
BoHV-1
BVDV
CPE
DNA
DMEM
ELISA
FDS
H2O2
H2SO4
IBR
IPB
IPV
Ig
IFT
M
MDBK
mg
mL
µg
µl
moi
nm
NK
O.D.
O.F.D.
PBS
PDFA
PK-15
PMN
PZR
rpm
SD
SNT
SN50
: Avidite İndeksi
: Bovine Herpesvirus Tip-1
: Bovine Viral Diarrhoea Virus
: Sitopatolojik Etki
: Deoksiribonükleik asit
: Dulbecco’s Modified Eagle Medium
: Enzyme-Linked Immunosorbent Assay
: Fötal Dana Serumu
: Hidrojen Peroksit
: Sülfirik Asit
: Infectious Bovine Rhinotracheitis
: Infectious Pustular Balanopostitis
: Infectious Pustular Vulvovaginitis
: İmmunglobulin
: İmmun Florasan Tekniği
: Molar
: Madin Darby Bovine Kidney
: Miligram
: Mililitre
: Mikrogram
: Mikrolitre
: Multiplicity of Infection
: Nanometre
: Natural Killer Hücreleri
: Optik Dansite
: Ortofenilen Diamin
: Phosphate Buffered Saline
: Primer Dana Fötal Akciğer
: Pig Kidney-15
: Polymorfonükleer Nötrofiller
: Polimeraz Zincir Reaksiyonu
: Roll per minute (Devir/Dakika)
: Standart Sapma
: Serum Nötralizasyon Testi
: Serum Nötralizasyon 50
vii
ŞEKİLLER
Şekil 2.1.
: ELISA testinin uygulanma aşamaları
30
Şekil 3.1.
: Şekil 3.1 1/600 antijen sulandırması sabit tutularak
pozitif ve negatif serumların sulandırmaları
46
Şekil 3.2.
: 1/50 pozitif ve negatif serum sulandırmaları sabit
tutularak antijenin bir seri sulandırılması sonucu elde
edilen O.D. ortalamaları
47
Şekil 3.3.
: 1/200, 1/400, 1/600 ve 1/800 oranında antijen
sulandırmalarına karşılık pozitif kontrol serumun
1/50, 1/75 ve 1/100 oranında sulandırılması
51
: 1/200, 1/400, 1/600 ve 1/800 oranında antijen
sulandırmalarına karşılık negatif kontrol serumun
1/50, 1/75 ve 1/100 oranında sulandırılması
51
: Örneklemelere göre ortalama A.I.(%) ve O.D.
değerleri
54
Şekil 3.4.
Şekil 3.5.
Şekil 3.6.
: Bazı bireylere (3015, 3083, 3040, 3012 ve 3021
kulak no’lu hayvanlar) ait SN50 ve A.I. (%) değerleri 70
viii
ÇİZELGELER
Çizelge 2.1.: Yapılan örneklemelerde hayvanlardan alınan ve mevcut olan
serum numunelerinin tarihleri ve örneklemelere göre sayısal
dağılımları
27
Çizelge 2.2.: Tüm örneklemeler, ilk 6 örnekleme, son 6 örnekleme ve ilk 4
örneklemede bulunan hayvanların kulak numaraları
28
Çizelge 2.3.: ELISA optimizasyonunda kullanılan 11 basamak antijen
sulandırmaları
32
Çizelge 2.4.: ELISA optimizasyonunda kullanılan 8 basamak serum
sulandırmaları
32
Çizelge 2.5.: ELISA optimizasyonu için 1/600 antijen sulandırma oranı sabit
tutularak pozitif ve negatif serumların sulandırılması
35
Çizelge 2.6.: ELISA optimizasyonu için 1/50 serum sulandırma oranı sabit
tutularak antijenin sulandırılması
35
Çizelge 2.7.: Antijenin 1/200, 1/400, 1/600 ve 1/800 oranında sulandırmalarına
karşılık pozitif ve negatif kontrol serumun 1/50, 1/75 ve 1/100
oranında sulandırmaları
38
Çizelge 3.1.: Antijen ve pozitif kontrol serum checker-board titrasyonlarına
ait O.D. değerleri
42
Çizelge 3.2.: Konjugat ilave edilmeden (1-3) ve ilave edilerek (4-6)
elde edilen O.D. değerleri
43
Çizelge 3.3.: Tablet 1, 1/600 antijen sulandırması sabit tutularak pozitif ve
negatif serumların sulandırılması sonucu elde edilen O.D.
değerleri
45
Çizelge 3.4.: Tablet 2, 1/50 pozitif ve negatif serum sulandırmaları sabit
tutularak antijenin sulandırılması sonucu elde edilen
O.D. değerleri
45
Çizelge 3.5.: 1/200, 400, 600 ve 800 antijen sulandırmalarına karşılık pozitif
ve negatif kontrol serumların 1/50, 1/75 ve 1/100 oranında
sulandırılmasıyla elde edilen O.D. değerleri
49
Çizelge 3.6.: Farklı antijen konsantrasyonlarında kontrol serumların 1/50,
1/75 ve 1/100 oranında sulandırılmaları ile elde edilen O.D.
Değerleri
50
ix
Çizelge 3.7.: Tüm örneklemelerde bulunan serum örneklerinin avidite ELISA
testi ile saptanan O.D. ve % A.I. değerleri
52
Çizelge 3.8.: Bütün örneklemelerde bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin
ortalama ve standart sapmaları
48
Çizelge 3.9.: Tüm örneklemelerde bulunan serumların % A.I. değerlerinin
ortanca, minimum ve maksimum değerleri
53
Çizelge 3.10.: Tüm örneklemelerde bulunan serumların logaritmik avidite
değerlerinin ortalama ve standart sapmaları
55
Çizelge 3.11.: İlk 6 örneklemede bulunan serum örneklerinin avidite ELISA
testi ile saptanan O.D. ve % A.I. değerleri
56
Çizelge 3.12.: İlk 6 örneklemede bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin
ortalama ve standart sapmaları
57
Çizelge 3.13.: İlk 6 örneklemede bulunan serumların % A.I. değerlerinin
ortanca, minimum ve maksimum değerleri
58
Çizelge 3.14.: İlk 6 örneklemede bulunan serumların logaritmik avidite
değerlerinin ortalama ve standart sapmaları
58
Çizelge 3.15: Son 6 örneklemede bulunan serum örneklerinin avidite ELISA
testi ile saptanan O.D. ve A. I. Değerleri
60
Çizelge 3.16.: Son 6 örneklemede bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin
ortalama ve standart sapmaları
59
Çizelge 3.17.: Son 6 örneklemede bulunan serumların %A.I. değerlerinin
ortanca, minimum ve maksimum değerleri
61
Çizelge 3.18.: Son 6 örneklemede bulunan serumların logaritmik avidite
değerlerinin ortalama ve standart sapmaları
61
Çizelge 3.19.: İlk 4 örneklemede bulunan serum örneklerinin avidite ELISA
testi ile saptanan O.D. ve A.I. değerleri
63
Çizelge 3.20.: İlk 4 örneklemede bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin
ortalamaları ve standart sapmaları
62
Çizelge 3.21.: İlk 4 örneklemede bulunan serumların % A.I. değerlerinin
ortanca, minimum ve maksimum değerleri
64
Çizelge 3.22.: İlk 4 örneklemede bulunan serumların logaritmik avidite
değerlerinin ortalama ve standart sapmaları
64
x
Çizelge 3.23.: Tüm örneklemelerde mevcut olan 21 hayvana ait serum
örneklerinin %A.I. değerlerinin sayısal ve % dağılımları
65
Çizelge 3.24.: İlk 6 örneklemede mevcut olan 16 hayvana ait serum
örneklerinin %A.I. değerlerinin sayısal ve % dağılımları
66
Çizelge 3.25.: Son 6 örneklemede mevcut olan 21 hayvana ait serum
örneklerinin %A.I. değerlerinin sayısal ve % dağılımları
66
Çizelge 3.26.: İlk 4 örneklemede mevcut olan 13 hayvana ait serum
örneklerinin %A.I. değerlerinin sayısal ve % dağılımları
67
Çizelge 3.27.: Bazı bireylere ait SN50 ve A. I. (%) değerleri
68
xi
RESİMLER
Resim 3.1.: 1/600 antijen sulandırması sabit tutularak pozitif ve negatif
serumların sulandırılması ile yapılan ELISA sonucunda
oluşan renk dağılımı
46
Resim 3.2.: 1/50 pozitif ve negatif serum sulandırmaları sabit tutulup
antijenin sulandırılması ile yapılan ELISA testi sonucunda
oluşan renk dağılımı
47
xii
1. GİRİŞ
Bovine Herpesvirus Tip-1 (BoHV-1), sığırlarda Infectious Bovine Rhinotracheitis
(IBR) ve Infectious Pustular Vulvovaginitis/Balanopostitis (IPV/IPB) olarak bilinen
ve dünya çapında oldukça yaygın olarak görülen hastalıkların etiyolojik ajanıdır
(Wyler ve ark., 1989).
Etkenin meydana getirdiği akut enfeksiyonda genellikle konjuktivitis,
tracheitis ve üst solunum yolları enfeksiyonu görülmekte, sekonder bakteriyel
enfeksiyonların
komplikasyonunda
ise
bronkopnöymoniler
gelişebilmektedir.
Genital sistem etkilendiğinde ise abortlar, repeat breeding (döl tutmama), embriyonal
ölümler gibi fertilite problemleri ve mastitis şekillenebilmektedir (Straub, 1991).
Virus, aynı zamanda, özellikle genç danalarda, Bovine viral diarrhoea virus
(BVD), Parainfluenza-3 virus (PI-3) veya Bovine respiratory syncytial virus (BRSV)
ve Mannheimia haemolytica veya Pasteurella multocida gibi bakterilerle beraber
‘Sığır Solunum Hastalıkları Kompleksi’ ne neden olmaktadır (Yates 1982).
Çoğunlukla subklinik olarak seyreden hastalık, dünyada oldukça yaygın
düzeyde
bulunmaktadır.
BoHV-1’in
dünya
çapındaki
yayılımı,
sığır
popülasyonlarındaki prevalansı ve sığır endüstrisi üzerindeki önemli etkileri, etkeni,
sığır yetiştiricilerinin üzerinde durması gereken en önemli enfeksiyöz ajanlardan biri
konumuna getirmiştir. Enfeksiyona bağlı olarak oluşan ekonomik kayıplar da dikkate
alınarak birçok ülke hastalığın kontrol ve eradikasyonu çalışmalarını yoğun bir
şekilde sürdürmektedir (Straub, 1990).
1
1.1. BoHV-1 Enfeksiyonu
1.1.1. Etiyoloji
Etken, Herpesviridae familyası içinde yer alan Alfaherpesvirinae altfamilyasına bağlı
varicellovirus
genusu
içerisinde
Bovine
Herpesvirus-1
(BoHV-1)
olarak
sınıflandırılmıştır (Fenner ve ark. 1987). BoHV-1 suşları, viral DNA’daki
farklılıkların restriksiyon endonükleaz enzim kesimleri veya polimeraz zincir
reaksiyonu ile analizine dayanarak, BoHV-1.1, BoHV-1.2a ve BoHV-1.2b olmak
üzere üç alt tipe ayrılmaktadır (Metzler ve ark., 1985; Engels ve ark., 1986; Rijsewijk
ve ark., 1999).
BoHV-1, genetik materyal olarak yaklaşık 136 kilobaz (kb) büyüklüğünde,
çift iplikçikli ve linear yapıda DNA genomu içermektedir (Fenner ve ark., 1987).
Genom, yaklaşık 100 nm çapında ve 162 kapsomerden oluşan ikozahedral bir kapsid
ile çevrilmiştir. Nükleokapsid, tegümen adı verilen elektrondens bir materyal ile
sarılmıştır. En dışta ise viral glikoproteinleri içeren tek katmanlı bir zar
bulunmaktadır (Wyler ve ark., 1989).
Yapılan çalışmalar neticesinde, BoHV-1 virionunun, 10 tanesi zarda bulunan
glikoproteinler olmak üzere kapsid ve tegümende bulunan yapısal ve yapısal
olmayan yaklaşık 69 adet protein içerdiği tespit edilmiştir. Bunlardan özellikle zarda
bulunan glikoproteinler (gB, gC, gD, gE, gG, gH, gI, gK, gL, gM), immun sistemin
aktivasyonu, konak hücreye adsorbsiyon ve penetrasyon, hücreden hücreye yayılma
gibi fonksiyonlara sahiptirler. Bunların dışında, bazı enzimler (ribonükleotid
redüktaz, DNA polimeraz gibi) ve bir grup düzenleyici protein (BICP0, 4, 22, 27 ve
αTIF) bulunmaktadır (Schwyzer ve Ackermann, 1996).
BoHV-1 virusu, 63°C nin üzerindeki ısılarda hızla inaktive olurken, 4°C de
çok yavaş inaktive olmaktadır. 37°C de yaklaşık 10 gün canlı kalabilmekte, -20°C de
en az bir yıl enfektivitesini korumakta, -65°C nin altında ise stabil kalmaktadır
(Straub, 1990). Fenner ve ark (1987), virusun dondurulmuş spermada bulunma
2
olasılığını ve bu durumun hastalıkla mücadelede dikkat edilmesi gereken önemli bir
konu olduğunu belirtmişlerdir.
Çapraz nötralizasyon testleri, BoHV-1 izolatlarının serolojik olarak tek tip
olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda CapHV-1 ile BoHV-1 arasında yakın antijenik
ilişki gözlenmiştir (Wyler ve ark., 1989). Bunun dışında Equine Herpes Virus-1
(EHV-1) ile BoHV-1’in antijenik olarak yakın ilişkili olduğu da bildirilmiştir
(McKercker,
1973).
Etkenin
referens
suşu
IBR/Colorado
BoHV-1/Cooper
varyantıdır (Fenner ve ark., 1987).
Diğer herpesviruslarda olduğu gibi, BoHV-1 de konakçı hücreye füzyon yolu
ile penatre olur. Replikasyon nükleus içerisinde meydana gelir ve yeni oluşan
nükleokapsitler
zarlarını
nüklear
membranın
iç
lamelinden,
sitoplazmik
membranlardan veya plazma membranından alırlar. BoHV-1’e, doğal konakçısı olan
sığırların dışında, gelincik, vizon ve tavşanlar da duyarlı olup deneysel çalışmalarda
yaygın olarak kullanılmaktadırlar (Wyler ve ark., 1989). Virusun fare, sıçan, kobay
ve tavuk embryolarını enfekte etmediği tespit edilmiştir (Gibbs ve Rweyemamu,
1977). Bununla birlikte, interferon reseptörleri olmayan farenin periton boşluğuna
virusun enjekte edilmesiyle enfeksiyon şekillenmiştir (Abril ve ark., 2004). Virusun
üretilmesinde; sığır orijinli primer hücre kültürleri (böbrek, testis, akciğer), Madin
Darby Bovine Kidney (MDBK), Bovine Turbinata (BT), RK-13 ve Mink Lung (ML)
hücre kültürleri kullanılmaktadır. Virus, bu hücre kültürlerinde yuvarlaklaşma ve
lizis odakları ile karakterize sitopatik effekt (cpe) oluşturarak üremektedir (Wyler ve
ark., 1989).
1.1.2. Epidemiyoloji
BoHV-1 enfeksiyonlarının tüm dünyada yaygın olarak bulunduğu, antikor prevalans
çalışmaları ile gösterilmiştir (McKercker, 1973). Diğer alfaherpesviruslarda olduğu
gibi, BoHV-1 de sınırlı konakçı spektrumuna sahiptir ve tür bariyerlerini genellikle
geçememektedir (Brake ve Studdert, 1985).
3
BoHV-1’in bulaşması, enfekte hayvanla direkt temas veya indirekt olarak
çeşitli mekanik vektörlerle olmaktadır. Direkt bulaşmada enfekte hayvana ait burun,
göz ve boğaz akıntıları (Fenner ve ark., 1987; Miller, 1991), gaita (Miller, 1991),
vajinal salgı ve sperma (Deas ve Johnston, 1973), süt (Probst ve ark., 1983) gibi
sekret ve ekskretler önemli rol oynamaktadır. Gibbs ve Rweyemamu (1977),
enfeksiyöz virusun, akut solunum enfeksiyonu sırasında 10-14 gün boyunca
saçıldığını bildirmişlerdir. Kontamine materyaller ve sperma ile virusun bulaştığı
tespit edilmiştir (Mars ve ark., 2000a,b).
Enfeksiyonun bulaşmasında önemli rol oynayan bir diğer faktör latent enfekte
hayvanlardır. Latent enfekte hayvanlarda virus stres, doğum, nakil, aşlama ve
kortikosteroidlerin uygulanması sonucunda yeniden aktive olarak saçılmaya başlar.
Sonuçta, virusun duyarlı hayvanlara geçişine neden olurlar. Akut, subklinik veya
latent enfekte boğalara ait sperma, sıvı azot ortamında saklandığında virus sperma
içerisinde muhafaza olduğundan suni tohumlama yoluyla enfeksiyonun yayılmasına
neden olmaktadır (Wyler ve ark., 1989; Engels ve Ackerman, 1996).
Sığırlar BoHV-1’in doğal konakçısı durumundadırlar (Gibbs ve Rweyemamu,
1977). Bununla birlikte yapılan araştırmalarda vahşi hayvanlarda da hastalığa karşı
antikor oluştuğu tespit edilmiş, ancak belirgin klinik semptomların sadece sığırlarda
geliştiği gözlenmiştir (Straub, 1990). Metzler ve ark. (1990) asya fillerinde BoHV1’e karşı antikor tespit etmiş, ancak hastalık ile sonuçlanan BoHV-1 enfeksiyonu
saptayamamıştır. BoHV-1, hastalık belirtileri olmadan antilop, gelincik ve
vizonlardan izole edilmiştir (Porter ve ark., 1975). Kuzey Amerika, Avustralya ve
Avrupa’da yapılan serolojik araştırmalar diğer bazı vahşi ruminantlarda da BoHV-1
spesifik antikor varlığını ortaya koymuştur (Ackerman ve ark., 1986).
Diğer yandan, BoHV-1’in koyun ve keçileri enfekte ederek hastalığa sebep
olduğu bildirilmiştir (Whetstone ve Evermann, 1988). Ackermann ve ark. (1986)
BoHV-1 enfeksiyonunun keçilerde nadir olarak görüldüğünü ve bu enfeksiyonun
reaktivasyonunun kolay şekillenmediğini göstermişlerdir.
4
Taylor ve ark. (1982), yumuşak kabuklu keneden (Ornithodoros coriaceus)
BoHV-1 izole etmiştir. Ancak, kenelerin virus bulaşmasındaki rolü henüz netlik
kazanmamıştır. Yüz sineklerinin (Musca autumnalis), enfekte hayvanlardan
beslendikten sonra virusu taşıdıkları fakat bulaşmada rol oynamadıkları bildirilmiştir
(Johnson ve ark., 1991).
1.1.3. Patogenez ve Patoloji
BoHV-1’in organizmaya ilk giriş yerleri nazal kavite, oropharynx, göz, genital
kanaldır. Primer enfeksiyon sonrasında ilk çoğalma, giriş noktasındaki epitel
hücrelerde meydana gelmektedir. Bu noktadan itibaren gelişen enfeksiyonun 3
muhtemel seyri bildirilmektedir; lokal olarak sınırlanma, viremi ile sistemik yayılım
ve nöronal yayılım. Lokal alanlardaki sınırlı enfeksiyon çoğunlukla üst solunum
yolu, göz (IBR) ve genital (IPV/IPB) dokulardaki viral invazyondan sonra meydana
gelmektedir. Hastalık semptomları temelde virus replikasyonuna bağlı olarak enfekte
hücrelerin hasarı ile ilişkili olmaktadır. İmmun yanıt neticesinde bu tip enfeksiyonlar
sınırlı kalmakta ve çoğunlukla bir iki hafta içerisinde iyileşme meydana gelmektedir.
Viremi aracılığıyla sistemik yayılım, BoHV-1 enfeksiyonlarında karşılaşılan abort
veya enteritis olaylarına neden olmaktadır (Engels ve Ackerman, 1996).
BoHV-1 enfeksiyonunda viremiyi inceleyerek, Nyaga ve McKercher (1980)
BoHV-1’in kan monositlerini enfekte ettiğini, sınırlı virus replikasyonu ve saçılımın
mümkün
olduğunu
göstermişlerdir.
Araştırıcılar
aynı
zamanda,
nötralizan
antikorların bulunmadığı dönemde BoHV-1’in lenfositlere adsorbe olabildiğini ve bu
şekilde yayıldığını göstermişlerdir. Genel bir kural olarak, lenfosit bağımlı viremiyi
takiben virusun sistemik yayılımı, lenf nodüllerine yerleşmesi ile sonuçlanmaktadır.
BoHV-1 replikasyonu enfeksiyonun ilk iki saati içerisinde başlar (Meurens ve
ark., 2004). Hücre yüzeyinde antijen ekspresyonu enfeksiyondan 3-4 saat sonra
şekillenir ve virusun hücre dışına çıkması ve yayılma enfeksiyondan 8 saat sonra
gerçekleşir (Babiuk ve ark., 1996).
5
Virus, vücuda giriş yerindeki primer replikasyon sırasında lokal sinir
hücrelerinin aksonlarına invaze olabilmekte, daha sonra intra-aksonal yayılım ile
bölgesel gangliyonlardaki nöronlara ulaşmakta ve latentlik şekillenmektedir (Engels
ve Ackerman, 1996).
BoHV-1 ile merkezi sinir sisteminin enfeksiyonunun aksonal yayılım yoluyla
mı, yoksa viremi ile mi gerçekleştiği henüz kesin olarak bilinmemektedir. Viremi ile
yayılımda virus kan-beyin bariyerine geçer ve bu durum BoHV-1 nedeniyle oluşan
ensefalitlerin neden sadece sporadik olarak oluştuğunu ve deneysel olarak
oluşturmanın güç olduğunu açıklayabilmektedir. (McKercher ve ark., 1970).
Zar glikoproteinleri viral tutunma, penetrasyon ve hücreden hücreye
yayılımda görev almaktadırlar. Glikoprotein C (gC) hücre yüzeyindeki heparan sülfat
proteoglikanlarına bağlanmak suretiyle hücreye tutunmakta, ikinci bir hücresel
reseptöre glikoprotein D’nin (gD) bağlanması ile viral giriş şekillenmektedir (Karger
ve ark., 1995; Thaker ve ark., 1994).
Virusun hücreye girişi ve viral zarın hücre membranı ile füzyonu gB, gH,
gL’nin etkileşimleri sonucu gerçekleşmektedir. Glikoproteinler, virusun virulensinde
rol oynarken in vitro ve in vivo koşullarda virus replikasyonu için esansiyel
değildirler (Schwyzer ve Ackerman, 1996). BoHV-1’in gE gen bölgesi
çıkartıldığında, vahşi tip virus ile aynı bölgedeki dokular enfekte olmaktadır ancak
enfeksiyon daha kısa sürmektedir (Van Engelenburg ve ark., 1994). Bu durum,
gE’nin hücreden hücreye yayılımındaki fonksiyonunu yansıtmaktadır.
Bütün herpesviruslar gibi BoHV-1 de latent enfeksiyon oluşturabilmektedir.
Latentlik, enfeksiyöz virusun izole edilememesi ve latent enfekte hücrelerde viral
antijenin tespit edilememesi ile karakterizedir. BoHV-1 ile meydana gelen primer
enfeksiyon sonrasında, etkenin organizmada oluşan kendisine ilgili immun yanıttan
kaçabilmek için öncelikle merkezi sinir sistemi ve buna ilgili gangliyonlar (Engels ve
6
Ackerman, 1996) ve daha nadiren lenfoid doku, makrofajlar, epitel hücreleri ve
olfaktör bulbus da (Wyler ve ark., 1989) saklanmasıdır.
Ackermann ve ark. (1982) viral DNA’yı, in situ hibridizasyon ile lokal sensör
ganglionlarda tespit etmişlerdir. Latentliğin diğer bölgeleri olan lenf nodülleri ve
nazal mukozada BoHV-1 genomu, PCR ile tespit edilmiştir (Van Engelenburg ve
ark., 1994). Attenüe canlı aşılar ve mutant suşları (ısıya duyarlı ve timidin kinaz
negatif mutantlar) da dahil olmak üzere tüm BoHV-1 suşlarının latentlik
oluşturabildiği bildirilmiştir (Wyler ve ark., 1989; Engels ve Ackerman, 1996).
Latentliğin oluşumu için en az iki koşulun yerine getirilmesi gerekmektedir;
birincisi, nöronlar veya lenfoid hücreler gibi uzun yaşam süreli, replike olmayan ve
yüksek derecede farklılaşmış hücreler, latentlik sırasında virusun yerleşmesi için
idealdir. İkincisi, üretken enfeksiyon ve perifer dokularda replikasyonda görülenin
aksine latent enfekte hücreler yıkımlanmamalıdır. Bu sebeple, apoptozun
indüklenmesi ve immun mekanizmalar tarafından yıkımlama önlenmelidir. Ayrıca,
latentlik sırasında viral protein sentezi olmamalı veya protein immun sistem
tarafından tolare edilebilmelidir. Prodüktif viral replikasyon erken dönemde
kesilmelidir. Latent enfekte hücrelerde sınırlı bir viral transkripsiyon tespit edilmiş
ve latentlik bağımlı transkriptlerin (LAT) oluştuğu bildirilmiştir (Engels ve
Ackerman, 1996).
Latent virus immun bireyde uzun süre bulunmakta ve reaktivasyon ile tekrar
etkin duruma geçmektedir. Stres faktörleri veya deneysel kortikosteroid uygulaması
gibi çeşitli uyarılar latentlikten reaktivasyona sebep olmaktadır. Latentlik
bölgelerinde yeni virus sentezlenmekte ve tekrar saçılım gerçekleşmektedir. BoHV-1
enfeksiyonunda, reaktive olan virus intra-aksonal olarak organizmaya ilk giriş yerine
geri gelerek sekonder lezyonları oluşturmasıyla rekürrent (tekrarlayan) enfeksiyonlar
meydana gelmekte ve virus diğer duyarlı konaklara saçılmaktadır (Engels ve
Ackerman, 1996). Thiry ve ark (1987) transport stresinin viral reaktivasyona neden
olduğunu ve transport sonrası 1-4 gün virus saçılımı olduğunu bildirmişlerdir.
7
Reaktivasyonun etkinliğinde sadece virus değil aynı zamanda konakçı da
önemli rol oynamaktadır. Örneğin, kortikosteroid uygulamaları ile BoHV-1 ile latent
enfekte sığırlardan virusu reaktive etmek oldukça kolay olmaktadır ancak, yüksek
dozlarda kortikosteroid uygulansa bile, aynı virus keçilerden reaktive edilememiştir
(Ackermann ve ark., 1986).
Kaashoek ve ark. (1996) primer BoHV-1 enfeksiyonunu takiben oluşan
immun yanıtın takibi ve olası reaktivasyonları deneysel şartlarda araştırmışlardır.
Araştırıcılar 3 yıl boyunca takip ettikleri hayvanlarda BoHV-1 e karşı yüksek
düzeyde antikorun tespit edilebildiğini ve olası bir reaktivasyondan sonra nötralizan
antikor yanıtının 4 kat artabileceğini bildirmişlerdir. Antikor yanıtı olmaksızın da
reaktivasyon
görülebileceği
bildirilmesine
rağmen
elde
edilen
bulgular,
reaktivasyona uğrayan virusun izole edilebileceği ya da trigeminal gangliyonda
DNA’sının tespit edilebileceği yönündedir.
Hage ve ark. (1996) bir süt sığırcılığı işletmesinde BoHV-1 enfeksiyonunun
popülasyon dinamiğinin tespiti için yaptıkları çalışmada, sadece 3 seropozitif
hayvanın dekzametazon ile immunsupresyonu neticesinde sürü içindeki tüm
seronegatif hayvanların seropozitif duruma geçtiğini ve antikor yanıtına sahip
hayvanlarda önemli titre artışlarının olduğunu tespit etmişlerdir. Ayrıca bu
araştırmada
incelenen
sürünün
BoHV-1
yönünden
popülasyon
dinamiği
çıkartılmıştır. Bu sonuca göre BoHV-1’in sürü içindeki dolaşımı immunsupresyonu
izleyen 5. günde başlayıp yaklaşık 49. gün civarında tamamlanmıştır. Aynı dönem
süresince seronegatif ve seropozitif hayvan sayıları 3-4. haftadan itibaren değişerek
7. hafta sonunda tüm hayvanların seropozitifliğe ulaşmasıyla tamamlanmıştır. Bu
veriler ışığında BoHV-1 enfeksiyonunun seyir süresi en az 7 hafta olarak
bildirilmiştir.
Genç sığırlar, maternal antikorların varlığında latent enfekte olabilmekte ve
enfeksiyona bağlı antikor yanıtı göstermektedirler (Scahw, 2000). BoHV-1’in canlı
aşı suşlarının inokülasyonu latent enfeksiyona neden olabilmektedir (Kit ve ark.,
1985).
8
1.1.4. Klinik Bulgular
BoHV-1’in sığırlarda oluşturduğu hastalığın şiddeti, virusun suşuna ve alt tipine
bağlı olmaktadır. Akut hastalıktaki klinik belirtilere, BoHV-1 ile enfekte hücrelerin
yıkımı sebep olmaktadır (Engels ve Ackermann, 1996). Virusun konak hücreye
bağlanması, programlanmış konak hücre ölümünü (apoptosis) tetiklemektedir
(Lovato ve ark., 2003).
BoHV-1 enfeksiyonu sığırlarda, reprodüktif problemlere, solunum sistemi,
santral sinir sistemi ve deri hastalıklarına, enterik ve neonatal hastalıklara neden
olabilmektedir (Gibbs ve Rweyemamu, 1977; Biuk-Rudan ve ark., 1999; Kahrs,
2001). Ayrıca Wellenberg ve ark. (2001), virusun deneysel şartlarda mastitise neden
olabildiğini bildirmişlerdir.
IBR, beden ısısı artışı (40,5-42°C), solunum sayısında artış, kuru öksürük,
anoreksi, depresyon ve sütçü ineklerde süt üretiminde ciddi bir düşüş ve zayıflama
ile karakterizedir. Bir veya iki gün içerisinde bilateral, berrak bir nazal akıntı gelişir
ve nazal mukozada hiperemik bir görüntü (kırmızı burun) şekillenir (Kahrs, 1977).
Bazı hayvanlarda IBR enfeksiyonu sırasında uni veya bilateral bir konjuktivitis ve
hastalığın ilerleyişine bağlı olarak berraktan mukopurulente kadar değişebilen bir
okuler sekresyon bildirilmiştir (Rebhun ve ark., 1978). Hastalığın akut fazı genellikle
5-10 gün sürmekte ve hayvanlar bu sürenin sonunda genellikle iyileşmektedirler.
Hastalıktan etkilenen hayvanların yaklaşık %10’unda sekonder enfeksiyonlar ile
komplikasyon olabilmekte ve sonuçta ölüm şekillenebilmektedir (Wyler ve ark.,
1989).
BoHV-1, stres, bazı viral (BVD, PI-3, BRSV) ve bakteriyel (Mannheimia
haemolytica veya Pasteurella multocida) ajanlarla birlikte Sığır Solunum Hastalıkları
Kompleksini (BRD) oluşturmaktadır (Yates, 1982). BoHV-1, immunsupresyona
sebep olmak suretiyle hastalığı başlatabilmekte (Winkler ve ark., 1999; Lovato ve
9
ark., 2003) ve sekonder enfeksiyonlara predispozisyon yaratarak şiddetli pnömoni ve
ölüme neden olmaktadır (Hanon ve ark., 1998; Lovato ve ark., 2003).
Infectious Pustular Vulvovaginitis (IPV) ve Balanopostitis (IPB) dişi ve erkek
hayvanlarda çiftleşmeden yaklaşık 1-3 gün sonra gözlenmekte ve genellikle ağrılı bir
yangıya yol açmaktadır. Vulva ödematöz ve hiperemiktir, mukozal yüzeye yayılmış
küçük püstüller görülmektedir. Hastalığın akut fazı 2-4 gün içerisinde sona ermekte
ve lezyonlar hastalığın başlamasından yaklaşık 10-14 gün içerisinde iyileşmektedir
(Gibbs ve Rweyemamu, 1977).
BoHV-1 ile enfeksiyon, tek başına sağlıklı erişkin sığırlarda ölüme neden
olmamaktadır (Kahrs, 2001). Ancak, virus gebe ineklerin genital enfeksiyonunu
takiben fötal enfeksiyon, viremi, ölüm ve abortlara neden olabilmektedir (Gibbs ve
Rweyemamu, 1977; Kahrs, 2001). Enfeksiyonun gebe ineklerin bulunduğu bir
sürüde geliştiği durumlarda, 3-6 haftalık inkübasyon süresini takiben özellikle
gebeliğin 5-8. aylarındaki hayvanlarda abortlar meydana gelebilmekte ve bu durum
gebe ineklerin yaklaşık %25’inde gözlenebilmektedir (Wyler ve ark., 1989). Yeni
doğanların maternal antikor alamadığı durumlarda, ölümle sonuçlanan şiddetli
enfeksiyon tablosu oluşabilmektedir (Mechor ve ark., 1987).
1.1.5. İmmunoloji
Birçok viral enfeksiyonda olduğu gibi, BoHV-1’e karşı oluşan immun yanıt,
enfeksiyonun oluşmasını önleyen (humoral) ve iyileşmeye yardımcı olan (selüler ve
humoral) immun yanıt olarak ikiye ayrılır. Bağışıklık düzeyi hastalık tablosunun
seyrine, hastalığın genel veya lokal oluşmasına göre değişmektedir. Genel
enfeksiyonlardan sonra kazanılan bağışıklığın süresi uzun olmasına rağmen, lokal
enfeksiyonlarda bu sürenin çok daha kısa olduğu ortaya konulmuştur (Babiuk ve
ark., 1996). Aynı zamanda, B- ve T-hücreleri tarafından kontrol edilen spesifik
yanıtlar ve polimorfnükleer nötrofiller (PMN), makrofajlar ve NK (natural killer)
hücreleri, interferon, komplement ve diğer faktörler tarafından kontrol edilen spesifik
10
olmayan immun yanıt solunum epiteline virusun tutunmasını sınırlamaktadır (Denis
ve ark., 1994). Bu mekanizmaların herbirinin önemi, enfeksiyonun primer
enfeksiyon veya antikor ve bellek hücrelerinin önceden varolduğu sekonder
enfeksiyon oluşuna bağlı olarak değişmektedir (Babiuk ve ark., 1996).
İlk enfeksiyonun ardından viral protein sentezi, konağın nonspesifik immun
yanıtını uyaran bir seri olayı başlatır. Primer enfeksiyonu takiben, virus intraselüler
olarak hücreden dışarı çıkmadan yayılır ve antikorlar tarafından nötralize edilemez.
Antikor varlığında virus intraselüler olarak yayılabildiği için, antikor varlığı
hücreden hücreye yayılımı önlemekte yetersiz kalır. Ancak sekonder enfeksiyonlarda
veya reaktivasyonun ardından viral tutunmanın antikorlar tarafından inhibisyonu
virus enfektivitesi ve yayılımı üzerinde önemli etkiye sahiptir (Babiuk ve ark., 1996).
Sonuçta, primer enfeksiyon için antikorlar hücresel immuniteye göre daha az öneme
sahiptir. Bunun aksine sekonder enfeksiyonlarda antikorlar enfeksiyonu önlemede ve
virusun temizlenmesinde hücresel immuniteye göre daha önemlidir (Babiuk ve ark.,
1996).
BoHV-1 ile primer enfeksiyonda güçlü humoral ve hücresel immun yanıt
oluşur. Hücresel immun yanıt enfeksiyon sonrası yaklaşık 5. günde ilk kez tespit
edilir ve yaklaşık 8-10 günde en yüksek seviyeye ulaşır. Nötralizan antikorlar, IgM
ve bunu takiben IgG sınıfı, genellikle enfeksiyon sonrası 10.gün civarında tespit
edilir. BoHV-1 enfeksiyonunu takiben nazal ve genital salgılarda nötralizan IgA da
bulunabilir. Nötralizan antikorların hücre dışı virusu elimine edebilmelerine rağmen,
hücresel immun yanıtın hastalığın iyileşmesinde etkili olduğu belirtilmiştir (Wyler ve
ark., 1989; Scott, 1989; Straub, 1990; Babiuk ve ark., 1996).
Sistemik humoral immun yanıtta öncelikle IgG ve IgM türünden antikorlar
görev alır. BoHV-1’e karşı gelişen antikorların üretiminin enfeksiyondan sonraki
yaklaşık 7-12. günlerde başladığı ve 5,5 yıl kadar vücutta kaldığı bildirilmiştir
(Chow, 1972; Gibbs ve Rweyemamu, 1977). Bu antikorların 5,5 yıl kadar vücutta
kalabilmesinin arasıra tekrar uyarımların meydana gelmesine bağlı olduğu da
11
bildirilmiştir (Kahrs, 1977). Aşılama sonrasında ise, antikorların 3 yıl süreyle tespit
edilebilir seviyelerde kaldığı gösterilmiştir (Hage ve ark., 1998).
BoHV-1 enfeksiyonunda, gB, gC, gD ve gE glikoproteinlerine karşı üretilen
antikorlar (Tikoo ve ark., 1995), viremi ve buna bağlı gelişen hastalığı önlemektedir
(Mechor ve ark., 1987).
BoHV-1 enfeksiyonlarında oluşan immunitede, lokal olarak nazal ve genital
sekresyonlarda tespit edilebilen IgA sınıfı antikorların da rolü bulunmaktadır
(Ludwig, 1983).
Doğal kazanılmış herpesvirus bağışıklığı hastalığın şiddetini azaltmaktadır.
Fakat bu, latentliğin oluşmasını, tekrarlayan hastalığın veya reenfeksiyonun
gelişmesini engellememektedir (Aynı virus suşu ile otoinokulasyon yapılsa bile). Bu,
virusa tekrar maruz kalmada herpesvirus spesifik T hücresi cevabının geçici tersdüzenlenmesine bağlıdır (Lemaire ve ark, 2000). BoHV-1 gC bölgesi üçüncü
komplement bileşenine (C3) bağlanabilmektedir. Bu bağlanma C3 dönüşümünü
engellemekte ve bu durum komplement sisteminin alternatif yolunu bloke etmektedir
(Huemer ve ark., 1993). BoHV-1 enfeksiyonunu takiben MHC sınıf 1 ekspresyonu
azalmaktadır (Hariharan ve ark., 1993). Bu durum viral patogenezde önemli
olmaktadır; çünkü antijen varlığının gösterilememesi virusun sitotoksik lenfositler
tarafından tespit edilememesine neden olmaktadır (Engels ve Ackerman, 1996).
BoHV-1 enfeksiyonunun indüklediği immun yanıt, bir erken spesifikolmayan faz ve bir geç herpesvirus spesifik efektör fazı içermektedir. Enfeksiyonun
spesifik-olmayan fazında görev alan ana faktörler NK hücreleri ve/veya
interferondur. Bunlar erken enfeksiyonda görev almakta ve böylelikle enfeksiyonun
büyümesini kısıtlamakta ve virus miktarını azaltmaktadırlar. Humoral ve hücre
aracılı cevaplar spesifik efektör fazda görev alırlar. Herpesvirus spesifik antikorları
enfeksiyondan sonraki 5-10’uncu günde ilk kez gözlenirler ve bunlar uzun süreli
persiste kalırlar. Bir rekürrent (tekrarlayan) hastalık durumunda antikor titreleri,
12
rekürrensi göstermeyenlere oranla daha yüksektir. Bu durum latent virusun reaktive
olma eğilimini açıklamaktadır (Lemaire ve ark. 2000).
BoHV-1’e karşı oluşan humoral immun yanıt, virusun latentliğini
önleyememekte ancak tekrarlayan (rekürrent) enfeksiyonların sıklığını ve saçılan
virus miktarını etkileyebilmektedir (Gregersen ve Wagner, 1985).
Guy ve Potgieter (1985) BoHV-1’in primer ve sekonder inokulasyonu ve
indüklenmiş abort olaylarından sonra antikor oluşum kinetiğini incelemişlerdir. Bu
araştırıcılar IgM ve IgG antikorlarının primer enfeksiyondan 7 gün sonra ortaya
çıktığını bildirmişlerdir. Araştırıcılar ayrıca, gebe olmayan ineklerde maksimum IgG
düzeyine enfeksiyondan 35 gün sonra, gebe olanlarda ise 14 gün sonra ulaşıldığını
belirtmişler ve IgM aktivitesinin ise her iki grupta da enfeksiyondan 14 gün sonra
oluştuğunu ortaya koymuşlardır.
Maternal antikorların, hayvanların 2 aylıkken sütten kesilmesinden sonra 123
gün kadar bulunabildiği bildirilmiştir (Fulton ve ark., 2004). Yeni doğanlar, BoHV-1
enfeksiyonundan, aşılı annelerin kolostrumunu alarak korunabilmekte (Mechor ve
ark.,
1987),
ancak
maternal
antikorlar
BoHV-1
ile
latent
enfeksiyonu
önleyememektedirler (Scahw, 2000). Bununla birlikte, IBR-IPV enfeksiyonlarının,
maternal antikor almamış ya da yetersiz almış hayvanlarda çok daha şiddetli
seyrettiği, bunun yanısıra kolostrum alan hayvanların 1-6 ay kadar pasif olarak
korunabildiği tespit edilmiştir (Menanteau-Horta ve ark., 1985).
13
1.1.6. Teşhis
1.1.6.1. Klinik Teşhis
BoHV-1 enfeksiyonlarında belirgin klinik bulgular ve histopatolojik lezyonlar
gözlenebilmekle birlikte, herhangi bir patognomonik bulgu bulunmamaktadır.
Ayrıca, BoHV-1’in sebep olduğu atipik hastalık olguları da tanımlanmıştır (Gibbs ve
Rweyemamu, 1977). Bu nedenle tam bir teşhis, virusun ve spesifik antikorların
tespitine dayanan laboratuvar metotları ile yapılabilmektedir (Wyler ve ark., 1989).
1.1.6.2. Laboratuvar Teşhisi
1.1.6.2.1. Virus İzolasyonu ve Viral Antijen Tespiti
Virus izolasyonu için primer ve sekonder dana böbrek, akciğer ve testis hücreleri,
fötal dana trachea veya turbinata hücreleri ile MDBK gibi devamlı hücre kültürleri
kullanılabilmektedir (Wyler ve ark., 1989). Virusun üremesini takiben monospesifik
BoHV-1 antiserumu kullanılarak yapılan nötralizasyon ile virusun identifikasyonu
mümkün olabilmektedir (Straub, 1987).
Semende BoHV-1’in tespit edilmesi, seminal plazmanın hücre kültürlerine
toksik etkisi ve virus nötralizasyon aktivitesine sahip olması nedeniyle oldukça güç
olmaktadır (Drew ve ark., 1987; Goffaux ve ark., 1976). Semenin hazırlanmasındaki
bazı uyarlamaları içeren birkaç hücre kültürü tekniği bildirilmiştir. Bunlar,
toksisitenin giderilmesi için semenin sulandırılması, adsorbsiyondan sonra fazla
miktarda yıkama ve santrifuj basamaklarını içermektedir (Goffaux ve ark., 1976).
Teşhis için, hücre kültürü uygulamalarına gerek duyulmayan, antijen tespitine
dayalı metotlar geliştirilmiştir. Bunlardan biri, nazal, okuler ve genital swablardan
immunfluoresan teknikleri (IFT) ile direkt antijen tespiti olarak gösterilmiştir (Reed
ve ark., 1971; Terpstra 1979; Slim ve Elazhary, 1983). Bu tekniğin, hızlı bir teşhise
14
olanak vermesi avantajının yanısıra, virus izolasyonuna göre daha az duyarlı olduğu
bildirilmiştir (Edwards ve ark., 1983). Ayrıca, IFT ile test edilecek nazal sürüntülerin
taze olması (Slim ve Elazhary, 1983), mukopurulent veya hemorajik değil de seröz
olması durumunda daha iyi sonuç alındığı bildirilmiştir (Terpstra, 1979).
BoHV-1 teşhisinde kullanılan antijen tespitine dayalı yöntemlerden bir diğeri
de fikse edilmiş akciğer dokularının immunperoksidaz tekniği ile boyanması olarak
bildirilmiştir (Wyler ve ark., 1989).
Viral antijenin direkt ve hızlı tespitinde diğer bir yöntem, enzyme-linked
immunosorbent assay (ELISA) tekniğinin kullanımıdır. Antijen, mikrotabletin
gözlerine kaplanmış monoklonal veya poliklonal antikorlar ile tutulabilmekte, bu
şekilde nazal sürüntülerde BoHV-1 antijeninin tespiti mümkün olabilmektedir
(Collins ve ark., 1988).
1.1.6.2.2. Viral Nükleik Asit Tespiti
Son yıllarda, şüpheli materyallerde BoHV-1 DNA’sının tespiti için DNA-DNA
hibridizasyon ve polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) gibi birçok yöntem
bildirilmiştir. Rutin teşhiste PCR yöntemi, giderek artan bir kullanım alanı
bulmaktadır (Moore ve ark., 2000). PCR, virus izolasyon yöntemlerine göre daha
duyarlı ve hızlı olmasının yanısıra, latent enfekte gangliyonda viral DNA’nın
tespitine olanak sağlamaktadır (Van Engelenburg ve ark., 1993).
Xia ve ark. (1995) deneysel olarak enfekte edilmiş, Van Engelenburg ve ark.
(1993) ise doğal enfekte semen örneklerinde BoHV-1 DNA’sının tespiti için PCR
yöntemini kullanılmışlardır. Araştırıcılar, örnek hazırlanması, primer ve enzimlerin
konsantrasyonları gibi PCR şartlarının iyi bir şekilde optimize edilmesinin önemli
olduğunu bildirmişlerdir.
15
BoHV-1’e ait tymidinkinaz (TK), gB, gC, gD ve gE genleri PCR
amplifikasyonu için hedef olarak kullanılmaktadır. gE dizinlerinin tespitine dayalı
PCR yöntemleri, vahşi tip virus ile gE gen bölgesi çıkarılmış marker aşı suşlarının
ayrımında kullanılabilmektedir (Fuchs ve ark., 1999; Schynts ve ark., 1999). Aynı
zamanda, BoHV-1 ile BHV-5 viruslarının birbirinden ayrımında kullanılan PCR
teknikleri de geliştirilmiştir (Ashbaugh ve ark., 1997; Ros ve ark., 1999).
1.1.6.2.3. Serolojik Testler
Virus nötralizasyon (VN) testleri ve çeşitli ELISA sistemleri BoHV-1’e karşı
serumda oluşan antikorların tespitinde kullanılmaktadır (Kramps ve ark., 1993).
İndirekt
fluoresan
antikor
tekniği,
alternatif
bir
serolojik
test
olarak
uygulanabilmektedir (Miller ve Wilkie, 1979).
VN testleri çeşitli modifikasyonlarla uygulanabilmektedir. Testler, kullanılan
virus suşuna, serumun başlangıç sulandırmasına, inkubasyon periyoduna, kullanılan
hücre tipine ve testin okunma zamanına bağlı olarak farklılıklar göstermektedir
(Perrin ve ark., 1993). VN testi, BoHV-1 spesifik antikorları tespit etmede oldukça
duyarlı ve spesifik olup, eradikasyon programlarında referans test olarak
kullanılmaktadır (Wyler ve ark., 1989).
Son yıllarda, BoHV-1’e karşı oluşan antikorların tespitinde VN testlerinin
yerini ELISA teknikleri almaktadır. ELISA için standart bir prosedür henüz
oluşturulmamıştır. İndirekt ve blocking ELISA’ları içeren bir çok ELISA tipi
mevcuttur. Serum ve sütte antikorların tespitine olanak sağlayan birçok ELISA kiti
ticari olarak bulunmaktadır. Ülke bazında standardizasyon için kitlerin niteliği ve
kalitesi karşılaştırılmalı ve her grup örnek, ulusal referens laboratuvarı tarafından
önceden tanımlanan kriterler ile test edilmeli, daha sonra ülkedeki diğer
laboratuvarlarda kullanılmalıdır.
16
ELISA prosedürlerinin birçok varyasyonu bulunmaktadır. En çok kullanılan;
antijen hazırlanması ve kaplama, test örneklerinin sulandırılması, antijen ve test
örneklerinin inkubasyon periyodu, konjugat eklenmesi ve substrat/kromojen
solüsyonunun eklenmesidir. Rutin kullanıma başlamadan önce, ELISA sisteminin
geçerliliği, sensitivite ve spesifitesinin tespitiyle sağlanmalıdır. Bunun için bir grup
iyi tanımlanmış (örn. VN testi ile) güçlü pozitif, zayıf pozitif ve negatif serum test
edilmelidir.
BoHV-1
testlerinin
standardizasyonu
için
OIE’nin
öngördüğü
uluslararası standartlara göre hazırlanmış güçlü pozitif, zayıf pozitif ve negatif
serumlar, OIE IBR/IPV referens laboratuvarlarında bulunmaktadır (Perrin ve ark.,
1994).
Blocking veya competitive ELISA tekniklerinin prensibi, antijenin enzimle
işaretli
BoHV-1
antiserumu
veya
anti-BoHV-1
monoklonal
antikoruna
bağlanmasının test örneğindeki antikorlar tarafından bloke edilmesi temeline
dayanmaktadır.
İndirekt
ELISA
sistemleri
ile
blocking
ELISA’lar
karşılaştırıldığında, blocking ELISA’ların genellikle daha duyarlı olduğu tespit
edilmiştir (Perrin ve ark., 1993). Son zamanlarda, marker aşılarla birlikte kullanım
alanı bulan ve aşılı popülasyonlardaki enfekte sığırları tespit etmede kullanılan gE
ELISA sistemleri geliştirilmiştir (Van Oirschot ve ark., 1997; Wellenberg ve ark.,
1998).
1.1.7. Kontrol ve Eradikasyon
BoHV-1 enfeksiyonunun kontrolünde temel strateji, ekonomik kayıpların ve
salgınların önlenmesi ile sığır populasyonlarında saha virusu sirkülasyonunun
azaltılması olarak bildirilmiştir (Kaashoek ve ark., 1994). Enfeksiyonun, kombine bir
kontrol
programı
ile
önlenebileceği
(Ackermann
ve
ark.,
1990),
sığır
popülasyonlarında oldukça yaygın olarak görüldüğü ve bu nedenle düzenli bir
aşılama programının gerekliliği belirtilmiştir (Straub, 1990; Van Donkersgoed ve
Babiuk, 1991).
17
1.1.7.1. Eradikasyon
Hayvan Hastalıkları Dünya Örgütü (OIE), IBR/IPV enfeksiyonunu B grubu ihbari
mecburi hastalık olarak bildirmiştir (OIE, 2004). OIE B grubu hastalıkları,
sosyoekonomik ve/veya halk sağlığında önemi olan ve uluslararası ticarette dikkate
alınması gereken bulaşıcı hastalıklardır.
BoHV-1 tüm dünyada sığırcılık işletmelerinde yaygın olarak görülmektedir.
Enfeksiyon prevalansının yüksek olduğu ülkelerde, enfekte sığırların oranını
azaltmak için, marker aşılara dayalı aşılama programı uygulanmasının, BoHV-1
eradikasyonunda ilk aşama olabileceği bildirilmiştir (Van Oirschot, 1999).
Birçok Avrupa ülkesinde, aşılama, sürü izolasyonu, sınır kontrolü ve kesim
uygulamalarını içeren eradikasyon programları uygulanmaktadır (Kahrs, 2001).
Amerika Birleşik Devletleri’nde solunum sistemi enfeksiyonları büyük ekonomik
kayıplara yol açtığından söz konusu hastalığın kontrolü, aşılama stratejisine
dayanmaktadır (Wyler ve ark., 1989).
Kontrol programlarının amacı, klinik hastalığı kontrol etme ve enfeksiyonu
elimine etme temeline dayanmaktadır. Aşılamalar bireyleri hastalığa karşı korurken,
enfeksiyona karşı koruma oranları düşük olabilmektedir (Rouse ve Babiuk, 1978).
Aşılama
temeline
dayanan
bir
eradikasyon
programı
planlanırken,
kullanılacak aşı türünün seçimi oldukça önemlidir. İnaktive ve atenüye marker aşılar
birçok ülkede bulunmaktadır (Kaashoek et al., 1994, 1995). Aşılar oldukça güvenli
olmakla birlikte, canlı marker aşılar bazen latentlik oluşturabilmektedir (Scahaw,
2000).
18
1.1.7.2. Aşılar
BoHV-1 enfeksiyonunun kontrolünde, inaktif virus aşıları ve modifiye canlı virus
aşılarını içeren konvansiyonel aşılar ile marker aşılar kullanılmaktadır (Frerichs ve
ark., 1982; Kaashoek ve ark., 1994). Aşıların, hastalığın şiddetini azalttığı fakat
genellikle enfeksiyonun oluşmasını önleyemediği bildirilmiştir (Fenner ve ark.,
1993). Çok çeşitli konvansiyonel ve marker aşılar bulunmakta, genellikle multivalan
aşı olarak diğer patojenlere (solunum hastalıkları kompleksinin kontrolü) karşı olan
aşılarla kombine olarak kullanılabilmektedir (Fulton ve ark., 2003).
Konvansiyonel aşılar kullanılarak uygulanan aşılama programlarının,
latentlik, abortlar, immunsupresyon, virulens kazanma ve enfeksiyondan korumada
başarısızlık gibi problemleri beraberinde getirdiği bildirilmiştir (Van Drunen Littelvan den Hurk ve ark., 1993).
Diğer taraftan, konvansiyonel aşıların kullanımı, aşılama sonrası oluşan
antikor yanıtı ile enfeksiyondan sonra meydana gelen antikor yanıtının ayırt
edilmesini engellemektedir. Etkin bir kontrol programı uygulayabilmek için aşılı ve
enfekte hayvanların birbirinden ayrılması gerekliliği nedeniyle son yıllarda,
glikoprotein E taşımayan aşı virusları ile hazırlanan marker aşılar geliştirilmiştir.
Böylelikle spesifik serolojik testler kullanılmak suretiyle, marker aşılar, aşılama ile
enfeksiyonu ayırt etmeye olanak sağlamaktadırlar (Kaashoek ve ark., 1994; Van
Oirschot ve ark., 1996; Lemaire ve ark., 1999). Marker aşıların aynı zamanda BoHV1’in bulaşma oranını azaltmakta etkili olduğu, güvenilir ve etkin bir aşı olarak
kontrol veya eradikasyon programlarında kullanılabildiği bildirilmiştir (Kaashoek ve
ark., 1994, 1995).
19
1.2. Antikor Aviditesi
Avidite, antijenlerle antikorlar arasında oluşan kompleksin genel stabilitesinin bir
ölçümüdür. Bir antijen–antikor etkileşiminin toplam gücü, 3 büyük faktör tarafından
düzenlenir; antikorun epitopa göre intrinsik affinitesi, antikor ve antijenin etkinliği ve
etkileşime giren komponentlerin geometrik düzeni. Avidite tam bir reaksiyonu
tanımladığından, bu değer sonuçta tüm immunokimyasal tekniklerin başarısını tespit
etmektedir (Harlow ve Lane, 1988).
Antikor aviditesi, serum antikorlarının antijenlere bağlanmak için olan
fonksiyonel affinitelerinin bir ölçümüdür. Mikroorganizmaların yüzeyinde bulunan
çok sayıda antijenik determinant ile poliklonal antikorlar arasında bir multivalan
bağlanma söz konusudur. Bu bağlanmanın gücü de tüm itici ve çekici güçlerin
toplamıdır ve antikor aviditesi (fonksiyonel affinite) olarak tanımlanır. Monovalan
bir antijen ile monoklonal bir antikor arasındaki bağlanmanın gücü ise antikor
afinitesi (intrinsik afinite) olarak tanımlanır (Harlow ve Lane, 1988).
Antikorların multivalan antijenlere bağlanma gücü olarak adlandırılan avidite
genellikle primer akut enfeksiyonlarda düşüktür ve immun sistemin matürasyonu ile
yükselir. Avidite, katı faz elüsyon yönteminin kullanıldığı ve spesifik IgG
antikorlarının tespit edildiği ELISA metotlarıyla hızlı bir şekilde saptanabilir. Primer
immun yanıtın erken dönemlerinde düşük aviditeli, geç dönemlerinde ise yüksek
aviditeli spesifik IgG antikorları mevcuttur. Reaktivasyon/reenfeksiyon gibi sekonder
immun yanıt durumlarında da yine yüksek aviditeli antikorlar tespit edilmektedir.
Serum örneklerinde spesifik IgG aviditesinin hesaplanması viral enfeksiyonların
tanısına yardımcı olmanın yanında, özellikle primer ve sekonder enfeksiyonların ve
reaktivasyonun ayırdedilmesinde oldukça güvenilir bulgular sağlamaktadır (Yan ve
Fedorko, 2002).
Antikorların aviditelerinin artması, antijen-antikor komplekslerinin ortamda
bulunan protein denatüre edici maddelere karşı daha stabil olmalarına neden
20
olmaktadır ve buna bağlı olarak da, bu maddelerle düşük aviditeli antikorlar
ortamdan uzaklaştırılabilirken, yüksek aviditeli antikorlar stabil kalabilmektedir.
Buna dayanarak immunolojik testlerde üre, dietilamin, guanidin hidroklorid gibi
protein denatüre edici maddelerin kullanılması ile antikorların aviditeleri
hesaplanabilmektedir (Blackburn ve ark., 1991).
Antikor aviditesinin hesaplanmasında 2 yöntem kullanılmaktadır; Dilüsyon
yönteminde, protein denatüre edici madde serum dilüentine eklenerek düşük aviditeli
antikorların solid fazdaki antijene bağlanmaları engellenmekte, yüksek aviditeli
antikorlar ise bağlanabilmektedir. Elüsyon yönteminde ise protein denatüre edici
madde antijen-antikor kompleksi oluştuktan sonra ortama eklenmekte böylece düşük
aviditeli antikorlarla oluşmuş antijen-antikor kompleksi arasındaki bağların
ayrışmasına neden olmakta, ancak yüksek aviditeli antikorlarla meydana gelen
antijen-antikor komplekslerine etki etmemektedir. Her iki yöntemde de serumların
protein denatüre edici madde içeren ve içermeyen solüsyonlarla paralel olarak
çalışılması öngörülmekte ve test sonucunda her bir serum örneği için elde edilen iki
absorbans (optik dansite:OD) karşılaştırılarak antikor aviditesi hesaplanmaktadır.
Ticari olarak kullanıma sunulmuş olan enzim immün assay prensibi ile çalışan
kitlerde elüsyon yöntemi kullanılmakta ve sonuçta Avidite İndeksi (AI) şu formül ile
hesaplanmaktadır;
AI = OD (protein denatüre edici madde içeren test) / OD (protein denatüre
edici madde içermeyen test) x 100 (Tuokko, 1995).
Antikorun affinitesi veya aviditesi hayvanların immunizasyonundan sonra
zaman içerisinde progresif olarak artar; bu durum, immün yanıtın matürasyonu adını
alır. Bu fenomen, virus enfeksiyonlarından sonraki konakçı immun yanıtında da
görülmektedir ve tek bir serum örneğinde IgG antikorunun aviditesinin ölçümü ile
bir virus enfeksiyonunun teşhisine olanak sağlamaktadır. Genellikle, virusa karşı
serumda oluşan IgG antikorunun tespiti diyagnostik bir değer taşımamaktadır. Çünkü
IgG antikoru virus enfeksiyonlarından sonra uzun süre varlığını devam ettirir. Bu
nedenle çift serum örneği arasındaki antikor titrelerindeki artışın tespiti gereklidir.
Bunun için ilk serum örneği, enfeksiyondan sonra mümkün olabilen en erken
21
zamanda alınmalıdır. Ancak, çift serumun iyi zamanlamalı toplanması genellikle zor
olmaktadır. Serumda IgG antikorunun yüksek veya düşük seviyeli olarak tespit
edilmesiyle, serumun enfeksiyondan kısa veya uzun bir süre sonra alındığı
saptanabilir. Bununla birlikte viruslara karşı antikor aviditesinin ölçümü kolay
değildir. Viral antijenler büyük ölçüde tekrarlayan antijenik determinantlar
içerdiğinden, hapten-antikor interaksiyonları için equilibrium diyaliz tekniği veya
%50’lik ammonyumsülfat ile çökmeyen çözünebilir proteinlere karşı antikor
düzeyinin tespiti gibi yöntemler kullanılamamaktadır (Inouye ve ark, 1984).
Inouye ve ark.’nın (1984) bildirdiğine göre, Webster, influenza virusları ile
tavşanların immunizasyonundan sonra avidite değişimini equilibrium filtrasyon
tekniği ile çalışmıştır. Fakat bu teknik zaman alıcı ve zahmetli olduğundan rutin
diyagnostik olgular için uygun bulunmamıştır. Sonraki zamanlarda, Lehtonen ve
Meurmann rubella enfeksiyonundan sonra, avidite değişimini ELISA yöntemini
kullanarak çalışmıştır. Bu ELISA sisteminde, enfeksiyondan sonraki kısa ve uzun
dönemde alınan serumlar arasındaki antikor titrasyon eğrilerinin farklılıkları tespit
edilmiştir. Inouye ve ark. (1984) relatif antikor aviditesini değerlendirmek için, viral
enfeksiyonların diyagnozunda tek serum örneğinin kullanılabildiği basit bir ELISA
prosedürü geliştirmişlerdir. Bu teknikte, solid-faz antijenlere düşük aviditeli
antikorların
bağlanmasını
önlemek
için
serum
sulandırmalarına
düşük
konsantrasyonda protein denatürantı eklenmiştir ve denatüranın olduğu ve olmadığı
gözlerden elde edilen antikor titrasyon eğrileri karşılaştırılmıştır.
HSV, CMV, EBV ve HHV6 enfeksiyonlarında, IgM antikorunun varlığı
primer enfeksiyonun, reenfeksiyon veya reaktivasyonun teşhisi için yeterli değildir.
Bu antikorlar, küçük miktarlarda üretildiklerinden veya hiç üretilmediklerinden tespit
edilmeleri zor olmakta ve bu nedenle yanlış negatif sonuç verebilmektedirler. Yanlış
pozitif sonuçlar ise IgM antikorlarının uzun süreli persistensinden ve söz konusu
enfeksiyonla ilgisiz olarak bulunabilmelerinden kaynaklanmakta, pozitif bulgularda
reaktivasyon veya reenfeksiyondan da kaynaklanabilmektedir (Gutierrez ve ark.,
1997).
22
Ayrıca HSV enfeksiyonunda IgM yanıtı primer faza özgü değildir, IgM
persistensi veya tekrar oluşumu, tekrarlar sırasında çoğunlukla gözlenmektedir. Bu
zorlukları gidermek ve primer HSV enfeksiyonlarının ayrımını yapmak için
polimerik formda spesifik IgA antikorlarını varlığına yönelik bir serodiyagnostik
yaklaşım
geliştirilmiştir.
Ancak
bu
teknik
birçok
karmaşık
prosedürü
gerektirdiğinden fazla pratik bir metot olarak görülmemektedir (Hashido ve ark.,
1997).
IgA antikorları ve düşük aviditeli IgG antikorları, yeni oluşmuş primer
enfeksiyonun
belirleyicisidir.
IgA
antikorları
primer
enfeksiyonda,
IgM
antikorlarından daha sonra oluşur ve reaktivasyonda da bulunur. Spesifik IgG antikor
aviditesinin tespiti, serolojik diyagnozda oldukça duyarlı ve spesifik bir metottur. Bu
metot aynı zamanda primer enfeksiyonun yaklaşık noktasını ve reaktivasyondan
ayrımını tespit etmek için de kullanılabilir. Genellikle, ilk antijen etkisinden sonra,
IgG aviditesi düşüktür ve takip eden haftalarda ve aylarda B-lenfositlerin
matürasyonu ve antijen uyarımının azalmasından dolayı yükselir (Gutierrez ve ark.,
1997).
Primer herpesvirus enfeksiyonlarının %70-80’i asemptomatik seyrettiğinden
primer enfeksiyonlar ile primer olmayan enfeksiyonların ayrımı klinik olarak
yapılamaz. Bu nedenle serolojik testler sadece epidemiyolojik ve etiyolojik
çalışmaları değil, aynı zamanda herpesvirus enfeksiyonlarındaki klinik çalışmaları da
aydınlatmaktadır. Viral enfeksiyonların teşhisinde primer enfeksiyonların tespiti IgM
veya IgG saptanması ve titrelerinin akut ve konvalasen-faz serum örneklerinde
karşılaştırılmasına dayanmaktadır. Bununla birlikte çift serum örneğinin doğru
zamanda toplanması çok mümkün olmamaktadır. Son zamanlarda yapılan
çalışmalarla, primer enfeksiyonlardan sonra düşük aviditeli antikorları kapsayan
erken spesifik IgG yanıtı ve birkaç ay içerisinde aviditenin matürasyonu
gözlenmiştir. Düşük aviditeli antikor denatürasyon teknikleri rubella, varicellazostervirus, cytomegalovirus, Epstein-Barr virus, human herpesvirus 6 ve
toxoplasma gibi birçok enfeksiyöz ajanın neden olduğu hastalıkların teşhisinde
23
başarıyla kullanılmaktadır (Kangro ve ark., 1991; Ward ve ark., 1993; Gray, 1995;
Hashido ve ark., 1997; Akingbade ve ark., 2003).
Protein denatüre edici ajanlar ve bir ELISA testinin modifikasyonu
kullanılarak, primer genital herpes simplexvirus (HSV) enfeksiyonları ile primer
olmayan enfeksiyonların ayrımında bir IgG antikor avidite testi uygulanmıştır.
Primer, rekürrent ve primer olmayan ilk dönem genital herpes enfeksiyonu bulunan
49 serum örneği çalışılmıştır. Denatüre edici ajanlar olarak 6 M üre, 8 M üre ve 35
mM diethylamin (DEA) kullanılmıştır. En iyi ayrım 6 M üre muamelesi ile elde
edilmiştir ve avidite indeksleri enfeksiyon sonrası 100. güne kadar olan serumlarda
0.398 ve enfeksiyon sonrası 100. günden sonraki serumlarda 0.879 olarak
belirlenmiştir. Rekürrent ve primer olmayan ilk dönem enfeksiyonları arasında
belirgin bir avidite indeksi farkı gözlenmemiştir. Primer ve rekürrent veya primer
olmayan ilk dönem genital herpes enfeksiyonlarının ayrımında IgG aviditesinin
serolojik bir belirleyici olduğu gösterilmiştir ve
bu prosedürün, IgM veya IgG
antikor titrelerindeki artışın tespitinin fazla önem taşımadığı
kronik enfeksiyöz
hastalıkların teşhisinde özellikle faydalı olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada aynı
zamanda, rekürrent enfeksiyon gösteren hastalardan alınan serumlar, primer olmayan
ilk dönem enfeksiyonu gösteren hastalardan alınan serumlara göre daha geniş çapta
ve daha düşük değerlerde avidite indeksi göstermiştir fakat belirgin bir farklılık tespit
edilmemiştir (Hashido ve ark., 1997).
Inouye ve ark. (1984) tarafından yapılan bir çalışmada, viruslara karşı ELISA
yöntemi ile serum IgG aviditesini saptamak için, serumun bir seri iki katlı
sulandırmaları için çift sıra göz kullanılmış; bir sıraya düşük konsantrasyonda protein
denatüranı eklenmiş ve düşük aviditeli antikorların solid fazdaki viral antijenlere
bağlanması engellenmiştir. Daha sonra, her iki gözden elde edilen antikor titrasyon
eğrileri karşılaştırılmıştır. Denatüranın eklenmesi, eğrilerin paralel olarak sola
kaymasına neden olmuş ve kaymanın derecesi, çalışılan üç enfeksiyonda da
(Japanese Encephalitis Virus, Rotavirus, Rubella Virus Enfeksiyonları) erken serum
örneklerinde geç serum örneklerinden fazla bulunmuştur. Bu prosedür serumda
24
antikor aviditesinin tespitinde ve viral enfeksiyonların tek serum örneği ile teşhisinde
yararlı bulunmuştur (Akingbade ve ark., 2003).
IgG antikor aviditesinin tespiti, tek serum ile teşhiste IgM antikor tespitine
alternatif bir metot olarak gösterilebilmektedir. Bu metodun yanlış negatif ve yanlış
pozitif sonuçlarının minimum düzeyde olduğu tespit edilmiştir. IgG antikoru avidite
prosedürünün, sadece yeni geçirilmiş ve eski viral enfeksiyonların ayrımında değil,
aynı zamanda reenfeksiyon (yüksek antikor titresi, yüksek avidite) ile primer
enfeksiyonun (yüksek antikor titresi, düşük avidite) ayırt edilmesinde de yol gösterici
olduğu tespit edilmiştir (Inouye ve ark., 1984; Bodeus ve ark., 1998; Yan ve
Fedorko, 2002).
1.3. Araştırmanın Amacı
Anabilim dalımızda BoHV-1 sürü dinamiğinin izlenmesi amacıyla yapılan bir
çalışmada, tespit edilen nötralizan antikor düzeylerinin çok kısa süreli stabilitesi, bu
antikorların aviditesi ile ilgili soruları gündeme getirmiştir (Güngör, 2003).
Araştırmada, yukarıda bahsedilen çalışma ile BoHV-1 enfeksiyonunun
varlığının ve olası rekürrenslerin tespit edildiği serum örneklerinde IgG antikor
aviditesinin hesaplanması ve böylelikle mevcut antikorların kaynağının primer
enfeksiyon mu, yoksa bir reenfeksiyon veya reaktivasyon mu olduğunun
belirlenmesi ve BoHV-1 enfeksiyonlarında antikor aviditesinin ölçülmesinin pratikte
getirebileceği diyagnostik avantajların araştırılması amaçlanmıştır.
25
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Gereç
2.1.1. Hücre Kültürü
ELISA antijeni hazırlamak için kullanılacak virusların üretilmesi amacıyla Primer
Dana Fötal Akciğer (PDFA) hücre kültürü kullanıldı. Hücrelerin üretilmesi amacıyla
ise % 10 Fötal Dana serumu (FDS) içeren, Streptomisin ve Penisilin ile desteklenmiş
Dulbecco’s Modified Essential Medium (DMEM; Biochrom) dan yararlanıldı.
2.1.2. Viruslar
Antijen hazırlamak amacıyla, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji
Anabilim Dalı virus koleksiyonunda yer alan BoHV-1 referenz suşu (Cooper) ile 5
adet BoHV-1 izolatı (ANK 1, ANK 2, ANK 3, ANK 4 ve ANK 5) kullanıldı.
2.1.3. Kontrol Serumlar
Pozitif kontrol serum olarak, BoHV-1 nötralizasyon pozitif olup SN50 değeri 1/64
değerinden büyük olan bir sığır serumu, negatif kontrol serum olarak ise fötal dana
serumu kullanıldı.
2.1.4. Araştırmada Kullanılan Hayvanlar
Daha önce Anabilim Dalımızda yapılan bir çalışmada (Güngör, 2003), tüzel nitelikli
bir süt sığırcılığı işletmesindeki hayvanlardan 2 yıl boyunca 3’er ay aralıklarla
yapılan toplam 6 örneklemede alınan kan serumu örnekleri ile bu çalışmadaki son
26
örneklemeden 1,5 yıl sonra ve bunu takiben 1. yıl sonunda alınan kan örnekleri
kullanıldı.
Söz konusu çalışmada, ilk örnekleme döneminde hayvanların 6-8 aylık, aşısız
ve seronegatif olmalarına özen gösterilmiştir. Bu hayvanların ikinci örnekleme
sırasında serokonverte oldukları, bunu takip eden örneklemelerde serokonversiyonun
artarak devam ettiği tespit edilmiştir.
Zaman içerisinde değişik nedenlerle meydana gelen kayıplar sebebiyle
hayvan sayılarında azalmalar meydana geldi. Bu hayvanların örneklemeler bazında
sayısal dağılımları Çizelge 2.1. de gösterildi.
Çizelge 2.1. Yapılan örneklemelerde hayvanlardan alınan ve mevcut olan serum
numunelerinin tarihleri ve örneklemelere göre sayısal dağılımları
ÖRNEKLEME
I
II
III
IV
V
VI
VII
VIII
TOPLAM
TARİH
23 Kasım 2000
HAYVAN SAYISI
68*
23 Şubat 2001
21 Mayıs 2001
25 Eylül 2001
11 Şubat 2002
5 Kasım 2002
30 Haziran 2004
12 Mayıs 2005
69*
96*
114*
99*
96*
84
61
687
* Güngör, 2003’de kullanılan materyallerdir.
Yapılacak çalışmada, hayvanların birbirini takip eden örneklemeleri
sonucunda tespit edilen avidite indekslerindeki değişimlerin değerlendirilmesi
planlandığından, ard arda örneklemelere ait kan serumları var olan hayvanlar
belirlendi. Bu doğrultuda, birbiri ardına 8 kez örneklemenin her birinde bulunan
hayvanlar ile ilk 6, son 6 ve ilk 4 örneklemede materyal sağlanan hayvanların kulak
numaraları çizelge 2.2. de gösterildi.
27
Çizelge 2.2. Tüm örneklemeler, ilk 6 örnekleme, son 6 örnekleme ve ilk 4 örneklemede
bulunan hayvanların kulak numaraları
Tüm örneklemeler
İlk 6 örnekleme
Son 6 örnekleme
İlk 4 örnekleme
3128
3059
3112
3033
3117
3154
3071
3141
3052
3067
3114
326
3186
3031
3107
3002
3138
3061
3023
3006
3158
3184
3075
3147
3096
3066
3083
286
3087
3157
3086
3165
3060
3094
3099
3152
3025
3139
3189
3089
3057
3137
3124
3169
3008
3088
3076
3185
3018
3106
3014
3049
3148
3188
3007
3135
3015
3027
3090
3004
3072
3180
3101
3131
3019
3068
3129
3143
3054
3166
3116
21 ADET
16 ADET
21 ADET
28
13 ADET
2.2. Yöntem
2.2.1. Antijen Hazırlanması
2.2.1.1. Virusların Üretilmesi
ELISA antijeni hazırlanması amacıyla üretilecek virusların inokule edileceği hücre
kültürünün herhangi bir intrinsik kontaminant içermemesi gerekliliği göz önünde
bulundurularak, PFDA hücre kültürü, BVDV kontaminasyonu yönünden Polimeraz
Zincir Reaksiyonu (PZR) tekniği ile kontrol edildi. Hücre, BVDV yönünden negatif
bulunduktan sonra 25 cm2 lik hücre kültürü şişelerinde üretildi. BoHV-1 referenz
suşu (Cooper) ve izolatların (ANK1, ANK2, ANK3, ANK4, ANK5), hücre
kültürlerine ayrı ayrı inokule edilmek suretiyle adaptasyonları sağlandı. Bunu takiben
150 cm2 lik hücre kültürü şişelerinde üretilen PFA hücre kültürlerinin her birine,
adapte edilmiş olan izolatlardan 0,01 moi oranında inokule edildi. 24-36 saat
içerisinde %80’in üzerinde CPE oluşumu gözlendi ve viruslar saflaştırma işleminde
kullanılmak üzere -80°C’ de muhafaza edildi.
2.2.1.2. Virusların Saflaştırılması
Bu amaç için Bolton ve ark. (1981) ile Collins ve ark. (1984) tarafından bildirilen
teknikler kullanıldı. BoHV-1 izolatları ayrı ayrı 4°C’de 3500 rpm devirde 30 dakika
süreyle santrifüj edildi ve süpernatantlar ayrıldı. 35 mL sıvı kapasitesine sahip
ultrasantrifüj tüplerine %30’luk sükroz çözeltisinden 10 mL koyuldu. Viruslara ait
süpernatantlar %30’luk sükroz çözeltisi üzerinde 2. fazı oluşturacak şekilde 20 mL
hacimde yerleştirildi ve 26000 rpm’de 4 saat süreyle santrifüj edildi. Santrifüj
sonunda elde edilen pelletler yaklaşık 200 mikrolitre (μl) Phosphate Buffered Saline
(PBS) ile sulandırıldı ve tüm tüpler birleştirildi. Karışımdan 20 μl alınarak 1/100
oranında sulandırıldı ve spektrofotometrede 290 nm’de okutularak protein
konsantrasyonu 0,075 olarak tespit edildi. Antijenin, 1mL hacimde içerdiği protein
miktarı önceden bildirilen formüle göre;
0,075 x 100 / 1,35 = 5,6 mg/mL
29
olarak hesaplandı. Daha sonra ELISA antijeni, kullanılacağı zamana kadar -80°C’de
saklandı.
2.2.2. ELISA Bileşenleri ve Prosedürün Optimizasyonu
ELISA antijeninin hazırlanışı, bileşenlerinin standardizasyonu ve prosedürün
uygulanışı ile ilgili şema, şekil 2.1’de gösterildi.
Şekil 2.1 ELISA testinin uygulanma aşamaları
Virusların Üretilmesi
Virusların Saflaştırılması
ELISA Prosedürü ve Bileşenlerin
Standardizasyonu
Konjugat ve Blank kontrollerin
Optimizasyonu
Antijen ve Serum
Sulandırmalarının Optimizasyonu
Diğer Parametrelerin Kontrolü
Bloklama Parametrelerinin
Belirlenmesi
Pozitif ve Negatif Serumun
Belirlenmesi
Kontrol Serumlar ile Antijen Sulandırmalarının
Son Nokta Titrasyon Değerlerinin Belirlenmesi
Kontrol Serumların Belirlenen
Konsantrasyonlarda Test Edilmesi
Avidite ELISA Testi
30
2.2.2.1. Antijen ve Serum Sulandırmalarının Optimizasyonu
Purifiye antijenin ELISA tabletlerinde (Maxisorb; Nunc) 1/100 oranından başlayarak
iki katlı artan sulandırmaları hazırlandı. Bu amaçla, purifiye antijen, karbonatbikarbonat çözeltisi (pH:9,6) içerisinde 1/100 oranında sulandırıldı ve ELISA
tableti’nin ilk sırasına (A-H) 100’er μl koyuldu. Diğer gözlere 50 μl karbonatbikarbonat çözeltisi koyuldu. Çok kanallı mikropipet yardımıyla ilk sıradan
başlayarak 11. sıraya kadar 50 μl hacminde antijen sulandırması aktarılarak antijenin
1/102400 e kadar (1/100, 1/200,...1/102400) sulandırması hazırlandı. 12. sıra boş
bırakıldı (Çizelge 2.3). Daha sonra tablet, 4°C’de bir gece boyunca inkübe edildi.
İnkübasyon sonrası tablet içerikleri döküldü ve tüm gözler 0,01 M PBS çözeltisi
(pH:7,4) ile 4 kez yıkama işlemi yapıldı.
Bloklama çözeltisi olarak PBS içerisinde %0.05 Tween-20 (Tw-20), %3 süt
tozu, %3 at serumu hazırlanarak tabletin tüm gözlerine 100’er μl ilave edildi ve
37°C’de 1 saat süreyle inkübasyona bırakıldı. Sürenin sonunda tablet içerikleri
döküldü ve PBS çözeltisi ile yukarıda belirtilen şekilde yıkama işlemi yapıldı.
Serum sulandırma çözeltisi olarak PBS içerisinde %0,05 Tw-20, %3 süt tozu
hazırlandı. BoHV-1 Nötralizasyon SN50 değeri ≥64 olan bir serum örneği pozitif
serum olarak kullanılmak üzere seçildi. Başka bir tablet içerisinde, pozitif serumun
1/10 dan başlayarak iki katlı artan sulandırmaları hazırlandı (1/10, 1/20,....1/1280).
ELISA tabletinin A(1-12) sırasından başlayarak H(1-12) sırasına kadar hazırlanmış
olan sulandırmalar aktarıldı (Çizelge 2.4). 1 saat 37°C’de inkübasyona bırakıldıktan
sonra tablet içerikleri dökülerek PBS çözeltisi ile daha önce belirtilen şekilde yıkama
işlemi yapıldı.
Konjugat sulandırma çözeltisi olarak PBS içerisinde %0,05 Tw-20
hazırlandı. Konjugat (Tavşan (Rabbit) Anti-bovine IgG peroksidaz konjugat; Sigma)
önerilen konsantrasyonda (1/20.000) PBS-Tw-20 içerisinde hazırlandı. Tüm gözlere
100’er μl ilave edildi. 1 saat 37°C’de inkübasyon sonrası tablet içerikleri dökülerek
PBS çözeltisi ile yıkama yapıldı.
31
Substrat çözeltisi olarak, fosfat-sitrat tampon çözeltisi içerisinde Ortophenilen
Diamin (OPD) hazırlandı. Bu amaçla, 50 mL fosfat-sitrat çözeltisi içerisinde 1 adet
(30mg) OPD tablet çözüldü. Bu çözeltiye 1/2000 oranında hidrojen peroksit (H2O2)
eklenerek hazırlanan substrat çözeltisinden tüm gözlere 100’er μl ilave edildi. Oda
sıcaklığında ve karanlık ortamda 20 dakika süreyle inkübasyona bırakıldı. Süre
sonunda, distile su içerisinde % 6,8 konsantrasyonunda hazırlanan sülfirik asit
çözeltisinden tabletin tüm gözlerine 100’er μl eklenmek suretiyle reaksiyon
durduruldu. Tablet, ELISA okuyucusunda 492 nm’de okutularak optik dansite (OD)
değerleri tespit edildi.
2.2.2.2. Konjugat ve Boş (Blank) Kontrollerin Test Edilmesi
ELISA tableti’nin ilk 6 sırası (A-H) ayrılarak 1/600 oranında antijen ile kaplandı.
4°C’de bir gece bekletildikten sonra 4 kez PBS ile yıkama işlemi yapıldı. Bloklama
solüsyonundan (PBS, %0.05 Tw-20, %3 süt tozu, %3 at serumu) ayrılan gözlere
100’er μl ilave edildi ve 37°C’de 1 saat süreyle inkubasyona bırakıldı. Tablet içeriği
dökülüp PBS ile 4 kez yıkandı. Konjugat 1/20000 konsantrasyonunda olacak şekilde
PBS-%0.05 Tw-20 içerisinde hazırlandı. 1, 2 ve 3. sıralar (A-H) blank olarak ayrıldı
ve bu gözlere 100’er μl PBS-Tw-20 ilave edildi. 4., 5. ve 6. sıralar (A-H) konjugat
kontrol olarak ayrıldı ve bu gözlere hazırlanmış olan konjugat dilüsyonundan 100’er
μl eklendi. 37°C’de 1 saat süreyle inkubasyona bırakıldı. Tablet içeriği dökülüp
yıkama işlemi yapıldı. Substrat çözeltisi hazırlandı (sitrat buffer-OPD çözeltisi
içerisinde 1/2000 oranında H2O2). Kullanılan tablet gözlerine 100’er μl substrat ilave
edildi ve 20 dakika oda sıcaklığında bırakıldı. %6,8’lik H2SO4 ile reaksiyon
durduruldu ve 492 nm’de optik dansite değerleri saptandı.
33
2.2.2.3. Diğer Parametrelerin Kontrolü
Testin uygulanması esnasında oluşan yüksek background değerlerinin giderilmesi
için bloklama çözeltilerinin içeriği iki ayrı şekilde hazırlanarak test edildi. Bloklama
solüsyonlarından biri PBS içerisinde %0,05 Tween-20, %3 süt tozu ve %3 at serumu
olacak şekilde, diğeri ise aynı şekilde ancak at serumu ilave edilmeden hazırlandı ve
ayrı ayrı test edildi. Ayrıca, bloklama işlemi 100 μl ve 300 μl miktarında çözelti ile,
1 saat ve 2 saat inkubasyon süresi ile uygulanarak test edildi.
Test sisteminde kullanılacak pozitif ve negatif kontrol serumun belirlenmesi
için farklı serum örnekleri, belirtilen prosedür dahilinde test edildi ve elde edilen
O.D. değerleri karşılaştırıldı.
2.2.2.4. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumlar ile Antijen Sulandırmalarının Son
Nokta Titrasyon Değerlerinin Tespit Edilmesi
Purifiye antijen, karbonat-bikarbonat çözeltisi (pH:9,6) içerisinde 1/100 oranında
sulandırıldı. ELISA tabletinin (Tablet-2) ilk sırasına (A-H) 100’er μl antijen
sulandırması ilave edildi. Diğer gözlere 50 μl karbonat-bikarbonat çözeltisi eklendi.
Ilk sıradan başlayarak son sıraya kadar antijenin 1/600 hariç iki katlı artan (1/100,
1/200, 1/400, 1/600,....1/102400) sulandırmaları yapıldı (Çizelge 2.6). Başka bir
tabletin (Tablet-1) tüm gözlerine karbonat-bikarbonat içerisinde 1/600 oranında
sulandırılmış antijen ilave edildi (Çizelge 2.5). Tabletler 4°C’de bir gece süreyle
inkübasyona bırakıldı. Süre sonunda, tablet içerikleri dökülüp 0,01 M PBS çözeltisi
(pH:7,4) ile 4 kez yıkama işlemi yapıldı. Daha sonra, bloklama çözeltisi olarak PBS
içerisinde %0,05 Tw-20 ve %3 süt tozu hazırlandı ve tabletin tüm gözlerine 300’er μl
hacminde çözelti ilave edildi. 37°C’de 2 saat süreyle inkübasyon sonrası tablet
içerikleri döküldü ve PBS çözeltisi ile az önceki basamakta belirtilen şekilde yıkama
işlemi yapıldı.
34
Tabletler pozitif ve negatif serum örnekleri için 4’er sıra (A-D, E-H)
kullanılacak şekilde düzenlendi. Bir numaralı tablet, serumların bir seri
sulandırmaları yapılarak (1/10, 1/20, 1/40, 1/50, 1/60…...1/200), iki numaralı tablet
ise her iki serumunda 1/50 oranında sulandırmaları yapılarak çalışıldı (Çizelge 2.5,
2.6). Bu amaçla, serum sulandırma çözeltisi, PBS içerisinde %0,05 Tw-20 ve %3 süt
tozu olacak şekilde hazırlandı ve başka iki tablet içerisinde serumlar belirtilen şekilde
sulandırıldı. Daha sonra hazırlanan bu sulandırmalar, ELISA tabletine çok kanallı
mikropipet yardımıyla ve her bir serum sulandırması için 100 μl hacimde olacak
şekilde aktarıldı. 37°C’de 1 saat süreyle inkübasyona bırakıldıktan sonra tablet
içerikleri dökülüp, PBS ile bir önceki basamakta belirtilen şekilde yıkandı. Konjugat
1/20000
konsantrasyonunda
olacak
şekilde
PBS-%0,05
Tw-20
içerisinde
hazırlanarak tabletin tüm gözlerine 100’er μl hacimde ilave edildi ve 1 saat süreyle
37°C’de inkübasyona bırakıldı. Süre sonunda yıkama işlemini takiben substrat
solüsyonu (fosfat-sitrat çözeltisi içerisinde OPD + 1/2000 hidrojen peroksit) tabletin
tüm gözlerine 100’er μl hacminde ilave edildi ve 20 dakika süreyle oda ısısında,
karanlık ortamda inkübasyona bırakıldı. Süre sonunda, distile su içerisinde %6,8
konsantrasyonunda hazırlanan H2SO4 çözeltisinden tabletin tüm gözlerine 100’er μl
eklenmek suretiyle reaksiyon durduruldu. Tablet, ELISA okuyucusunda 492 nm’de
okutularak optik dansite (OD) değerleri tespit edildi.
2.2.2.5. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumların Test Edilmesi
Purifiye antijen karbonat-bikarbonat çözeltisi (pH:9,6) içerisinde 1/200, 1/400, 1/600
ve 1/800 oranlarında sulandırıldı. ELISA tabletinin her 1/3 lük kısmına bu
sulandırmalar yerleştirildi, 4°C’de bir gece bekletildi. Tablet içerikleri dökülüp 0,01
M PBS çözeltisi (pH:7,4) ile 4 kez yıkama işlemi yapıldı. Bloklama çözeltisi, PBS
içerisinde %0,05 Tw-20 ve %3 süt tozu olacak şekilde hazırlandı. Tablet’in tüm
gözlerine 300’er μl çözelti ilave edildi ve 37°C’de 2 saat süreyle inkubasyona
bırakıldı. İnkubasyon sonrası tablet içerikleri dökülüp, PBS çözeltisi ile az önceki
basamakta belirtilen şekilde yıkama işlemi yapıldı. Tablet, pozitif ve negatif kontrol
örnekleri için 4’er sıra (A-D, E-H) kullanılacak şekilde düzenlendi. Pozitif kontrol
36
olarak, BoHV-1 nötralizasyon pozitif serum, negatif kontrol olarak da fötal dana
serumu kullanıldı. Kontrol serumlar 1/50, 1/75 ve 1/100 oranında PBS-Tw-20, %3
süt tozu içerisinde sulandırılarak sırasıyla tabletin her 1/3’lük bölümüne yerleştirildi
(Çizelge 2.7). 37°C’de 1 saat süreyle inkubasyona bırakıldıktan sonra tablet içeriği
dökülüp PBS ile yıkandı. Konjugat 1/20000 konsantrasyonunda olacak şekilde PBS%0,05 Tw-20 içerisinde hazırlandı. Tüm gözlere 100’er μl ilave edildi ve 1 saat
37°C’de inkubasyona bırakıldı. Yıkama işlemini takiben substrat çözeltisi (fosfatsitrat solüsyonu içerisinde OPD + 1/2000 H2O2) tüm gözlere 100’er μl ilave edildi ve
20 dakika oda ısısında bekletildikten sonra H2SO4 ile reaksiyon durduruldu. 492
nm’de O.D. değerleri tespit edildi.
37
2.2.3. Avidite Testi
Purifiye antijen, karbonat-bikarbonat çözeltisi (pH:9,6) içerisinde 1/600 oranında
sulandırılarak ELISA tabletlerinin tüm gözlerine 50 μl hacimde ilave edildi.
Tabletler 4°C’de bir gece süreyle inkübasyona bırakıldı. Süre sonunda, tablet
içerikleri dökülüp 0,01 M PBS çözeltisi (pH:7,4) ile 4 kez yıkama işlemi yapıldı.
Daha sonra, bloklama çözeltisi olarak PBS içerisinde %0,05 Tw-20 ve %3 süt tozu
hazırlandı ve tabletin tüm gözlerine 300’er μl hacminde çözelti ilave edildi. 37°C’de
2 saat süreyle yapılan inkübasyon sonrası tablet içerikleri döküldü ve PBS çözeltisi
ile az önceki basamakta belirtilen şekilde yıkama işlemi yapıldı.
Çizelge 2.1 ve 2.2 de gösterilen hayvanlara ait serum örnekleri, serum
sulandırma çözeltisi (PBS içerisinde %0,05 Tw-20 ve %3 süt tozu) içerisinde 1/50
oranında sulandırılarak ELISA tabletinin çift gözüne 100’er μl ilave edildi. Tabletin
4 gözü pozitif kontrol (A1, A2, B1, B2); 4 gözü negatif kontrol (C1, C2, D1, D2) ve
4 gözü blank (serum içermeyen) kontrol (E1, E2, F1, F2) olarak ayrıldı. Pozitif ve
negatif kontrol gözlerine, serum sulandırmaları ile aynı oranda sulandırılan pozitif ve
negatif serumlar ilave edildi. Blank için ayrılan gözlere sadece serum sulandırma
çözeltisi koyuldu. 1 saat süreyle 37°C’de inkübasyon sonrası tablet içerikleri
döküldü. Tabletin ilk sıralarına (1,3,5,7…) 150 μl hacimde PBS, ikinci sıralarına
(2,4,6,8...) PBS içerisinde hazırlanmış 8 M Üre solüsyonundan 150 μl hacimde ilave
edildi. 6-8 dakika süreyle 37°C’de inkübe edildikten sonra dökülüp PBS ile 3 kez
yıkama işlemi yapıldı. Konjugat 1/20000 konsantrasyonunda olacak şekilde PBS%0,05 Tw-20 içerisinde hazırlanarak tabletlerin tüm gözlerine 100’er μl hacimde
ilave edildi ve 1 saat süreyle 37°C’de inkübasyona bırakıldı. Süre sonunda PBS ile
yıkama işlemini takiben substrat solüsyonu (fosfat-sitrat solüsyonu içerisinde OPD +
1/2000 H2O2) tabletlerin tüm gözlerine 100’er μl hacminde ilave edildi ve 20 dakika
süreyle oda ısısında, karanlık ortamda inkübasyona bırakıldı. Süre sonunda, distile su
içerisinde %6,8 konsantrasyonunda hazırlanan H2SO4 çözeltisinden tüm gözlere
100’er μl eklenmek suretiyle reaksiyon durduruldu. Tabletler, ELISA okuyucusunda
492 nm’de okutularak O.D. değerleri tespit edildi ve avidite indeksleri (A.I.)
hesaplandı.
39
Gerek ELISA ve gerekse bunun temelinde yapılan Avidite testlerinin
değerlendirilmesinde daha önce bildirilen yöntemler kullanıldı. Buna göre ELISA
testinin cut-off değeri aşağıdaki formül ile hesaplandı:
ELISA cut-off = %50 Ort. Pozitif O.D.* ± S.D.*
%50 Ort. Pozitif O.D.* : Pozitif kontrollerin optik dansite ortalamalarının %50’si.
S.D.* : Standart sapma değerleri.
Avidite İndeksi (%A.I.) ise, BoHV-1 antikor pozitif olduğu tespit edilen
serum örnekleri için aşağıdaki formüle göre hesaplandı:
% A.I. = O.D.ÜRE * / O.D.PBS * x 100
O.D.ÜRE
*
: Ayrıştırıcı çözelti (8M ÜRE) ile yıkanan gözlerde tespit edilen optik dansite
değeri.
O.D.PBS * : Yıkama solüsyonu (PBS) ile yıkanan gözlerde tespit edilen optik dansite değeri.
2.2.4. İstatistiksel Analizler
Verilerin analizi SPSS 11.5 paket programında yapıldı. Tanımlayıcı istatistikler
ortalama ± std.sapma şeklinde gösterildi. Örneklemeler arasında O.D. ve A.I.
değerlerine yönelik farklılıkların istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığı Tekrarlı
Ölçümlü Varyans Analizi’yle değerlendirildi. Farkın görüldüğü yerlerde Bonferroni
Çoklu Karşılaştırma testi kullanılarak farka neden olan ölçüm zamanları tespit edildi.
Avidite indeksine ilişkin karşılaştırmalarda Avidite indeksinin logaritmik dönüşüm
değerleri kullanıldı.
40
3. BULGULAR
3.1. ELISA Antijeni Hazırlanması
Bölüm 2.2.1.2. de belirtilen şekilde hesaplanarak 1 mL hacimdeki protein
konsantrasyonu 5,6 mg olarak tespit edilen saflaştırılmış virusun, ELISA antijeni
olarak kullanılması için protein konsantrasyonunun 50 μl hacimde 1-10 μg/ml olması
gerekliliği (Crowther, 1995) göz önünde bulundurularak, saflaştırılmış virusun 1/500
oranında sulandırılabileceği tespit edildi.
3.2. ELISA Bileşenleri ve Prosedürün Optimizasyonu
3.2.1. Antijen ve Serum Sulandırmalarının Optimizasyonu
Aynı tablet içerisinde, yukarıdan aşağıya ve soldan sağa doğru bir seri sulandırmaları
yapılarak (checker-board) ELISA testi uygulanan antijen ve pozitif serumun çeşitli
konsantrasyonlarında elde edilen O.D. değerleri Çizelge 3.1. de sunuldu.
Checker-board sistemine göre, O.D. değerlerinin linearite gösterdiği
konsantrasyonlar (C3-D3 ile C4-D4), optimum sulandırmalar olarak değerlendirildi.
Antijenin 1/100 den başlayarak 2 katlı artan sulandırmaları yapılmak suretiyle 3
tablet kaplanarak, herhangi bir BoHV-1 nötralizasyon pozitif ve negatif serum ile
fötal dana serumu aynı şekilde test edildi ve sonuçlar değerlendirildi. Bu
uygulamalar neticesinde antijenin 1/400-1/800, serumların ise 1/40-1/80 oranında
sulandırıldığı gözlerin en optimal O.D. değerlerini verdiği gözlendi.
41
3.2.2. Konjugat ve Boş (Blank) Kontrollerin Değerlendirilmesi
ELISA tabletine konjugat ilave edilerek ve edilmeksizin uygulanan ELISA testi
sonucunda elde edilen O.D. değerleri Çizelge 3.2. de sunuldu.
Çizelge 3.2. Konjugat ilave edilmeden (1-3) ve ilave edilerek (4-6) elde edilen O.D. değerleri.
1
2
3
4
5
6
A
0.040
0.036
0.036
0.052
0.050
0.058
B
0.040
0.038
0.038
0.055
0.064
0.049
C
0.038
0.037
0.037
0.055
0.057
0.063
D
0.039
0.038
0.039
0.056
0.054
0.076
E
0.038
0.039
0.037
0.063
0.058
0.063
F
0.041
0.042
0.045
0.058
0.060
0.089
G
0.039
0.041
0.038
0.060
0.061
0.064
H
0.037
0.038
0.038
0.070
0.073
0.101
Blank ve konjugat kontrol olarak ayrılan gözlerin ortalama ± standart sapma (SD)
değerleri tespit edildi. Buna göre; blank için ortalama 0,04 ve SD ± 0,002, konjugat
için ortalama 0,06 ve SD ± 0,009 olarak hesaplandı. Elde edilen veriler ışığında,
konjugatın antijenle herhangi bir spesifik olmayan (yalancı pozitif) reaksiyon
vermediği tespit edildi.
3.2.3. Diğer Parametrelerin Kontrolü
Test sistemindeki bloklama işleminin değişik parametreler yönünden kontrol
edilmesi sonucunda, PBS içerisinde %0,05 Tw-20, %3 süt tozu olacak şekilde
hazırlanan ve at serumu içermeyen bloklama çözeltisi ile daha düşük background
değerleri elde edildi. Ayrıca, bloklama işleminin 100 μl yerine 300 μl çözelti ile ve 1
saat yerine 2 saat inkubasyon süresi ile uygulanmasının daha iyi sonuçlar verdiği
(düşük background) gözlendi. Bu veriler ışığında, test sisteminde bloklama işleminin
PBS-%0,05 Tw-20 ve %3 süt tozu olacak şekilde hazırlanan çözelti ile 300 μl
miktarında ve 2 saat inkubasyon süresi ile yapılması uygun görüldü.
43
Pozitif kontrol serumun tespiti için 4 ayrı serum örneği test edildi. Bunlar
arasında, son nokta sulandırma oranı düşük olup, başlangıç titresi (O.D.) yüksek olan
ve SN50 >1/64 olan serum pozitif kontrol olarak seçildi. Negatif kontrol serum
olarak kullanılmak üzere ise fötal dana serumu belirlendi.
3.2.4. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumlar ile Antijen Sulandırmalarının Son
Nokta Titrasyon Değerlerinin Tespit Edilmesi
1/600 antijen sulandırması sabit tutularak, pozitif ve negatif kontrol serumların 1/101/200 oranında sulandırılmaları ile uygulanan ELISA testi sonucunda elde edilen
O.D. değerleri Çizelge 3.3 de sunuldu.
1/600 oranında sabit antijen sulandırmasında, pozitif ve negatif kontrol
serumların her sulandırma basamağı için elde edilen O.D. değerlerinin ortalamaları
alınarak değerlendirildiğinde, serum sulandırmalarının son nokta titrasyon değerleri
1/160, en uygun sulandırma oranları ise 1/50 olarak belirlendi (Şekil 3.1). Pozitif ve
negatif kontrol serumların 1/10-1/200 oranında sulandırılmaları ile uygulanan ELISA
testi sonucunda oluşan renk dağılımı, Resim 3.1’de gösterildi.
1/50 oranında pozitif ve negatif serum sulandırmaları sabit tutularak, antijenin
1/100 den başlayıp, 1/102400 e kadar sulandırması yapılarak uygulanan ELISA testi
sonucunda elde edilen O.D. değerleri Çizelge 3.4 de sunuldu.
Pozitif ve negatif kontrol serumların 1/50 oranında sulandırıldığı durumda,
antijene ait her sulandırma basamağında elde edilen O.D. değerlerinin ortalamaları
alınarak değerlendirildiğinde, en uygun antijen sulandırma oranı 1/600 olarak
belirlendi (Şekil 3.2). Antijenin 1/100-1/102400 oranında sulandırılması ile
uygulanan ELISA testi sonucunda oluşan renk dağılımı, Resim 3.2’de gösterildi.
44
3.2.5. Pozitif ve Negatif Kontrol Serumların Sulandırma Oranlarının Test
Edilmesi
Antijeni 1/200, 1/400, 1/600 ve 1/800, pozitif ve negatif serumları 1/50, 1/75 ve
1/100 oranlarında sulandırmak suretiyle uygulanan ELISA testi sonucunda elde
edilen O.D. değerleri ile ortalama O.D. değerleri Çizelge 3.5. ve 3.6. da sunuldu. Her
bir sulandırmadaki O.D. değerlerinin ortalamaları karşılaştırıldığında, kontrol
serumların 1/50, antijenin 1/600 oranında sulandırılmasının uygun olduğu tespit
edildi (Şekil 3.3, 3.4).
3.3. Avidite Testi
3.3.1. Örneklemelerin Tümünde Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
Ard arda yapılan 8 örneklemenin tümünde bulunan serum örneklerinin avidite
ELISA tekniği ile test edilmesi sonucunda, PBS ve üre uygulanan gözlerden elde
edilen O.D. ve A.I. değerleri Çizelge 3.7. de sunuldu.
Her bir örnekleme dönemi için O.D. değerlerinin ortalamaları ve standart sapmaları
Çizelge 3.8 de sunuldu. 1. örneklemeye ait serumların BoHV-1 antikor negatif olarak
tespit edilmesinden dolayı söz konusu örneklemeye ait veriler gösterilmedi.
Çizelge 3.8. Bütün örneklemelerde bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin ortalama ve
standart sapmaları
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
5
6
7
8
Serum
Sayısı
21
21
21
21
21
21
21
O.D.
Ortalamaları
1,23
1,65
1,38
1,93
1,96
2,07
1,93
48
Standart
Sapma
0,305
0,370
0,431
0,236
0,205
0,152
0,125
Örneklemelere ilişkin O.D. değerleri, ortalama O.D. ± SD olarak değerlendirildi.
Buna göre 2,3,4,5,6,7 ve 8. örneklemeler için ortalama O.D. değerleri sırasıyla; 1,23
± 0,305, 1,65 ± 0,370, 1,38 ± 0,431, 1,93 ± 0,236, 1,96 ± 0,205, 2,07 ± 0,152 ve 1,93
± 0,125 olarak tespit edildi. Bu veriler değerlendirildiğinde, örneklemeler arasında
O.D. değerleri bakımından anlamlı bir fark olduğu sonucuna varıldı (p<0,001).
Örneklemelerin tümünde bulunan serum örneklerinin O.D. değerleri
arasındaki farklılık incelendiğinde, 2. örneklemeye göre 4. örnekleme hariç diğer tüm
örneklemelerden elde edilen ölçümler daha yüksek bulundu (p<0,001). 3.
örneklemeye göre ise, 6. ve 7. örneklemelerin O.D. değerleri daha yüksek olup, p
değerleri sırasıyla 0,027 ve 0,006 olarak belirlendi. 4. örnekleme dönemi ele
alındığında; 5,6,7 ve 8. örneklemelere ait değerlerin tümünün 4’e göre daha yüksek
olduğu tespit edildi (p<0,001; p=0,003). 5. örneklemeden itibaren ilerleyen
örneklemelerde O.D. değerleri bakımından anlamlı bir farklılık olmadığı belirlendi.
Avidite ELISA testi sonucunda elde edilen A.I değerlerinin ortanca,
minimum ve maksimum değerleri ile A.I. değerlerinin logaritması alındığında elde
edilen ortalama ve standart sapmaları Çizelge 3.9 ve 3.10 da sunuldu.
Çizelge 3.9. Tüm örneklemelerde bulunan serumların % A.I. değerlerinin ortanca, minimum
ve maksimum değerleri
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
5
6
7
8
Serum
Sayısı
21
21
21
21
21
21
21
Ortanca
(%)
64,0
74,0
86,0
86,0
90,0
93,0
88,0
Minimum
(%)
44,0
65,0
70,0
75,0
79,0
82,0
74,0
Maksimum
(%)
79,0
89,0
98,0
98,0
96,0
99,0
96,0
2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8. örneklemelere ilişkin ortanca A.I. değerleri sırasıyla %64
[44-79], %74 [65-89], %86 [70-98], %86 [75-98], %90 [79-96], %93 [82-99] ve
%88 [74-96] olarak tespit edildi (Şekil 3.5).
53
Çizelge 3.10. Tüm örneklemelerde bulunan serumların logaritmik avidite değerlerinin
ortalama ve standart sapmaları
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
5
6
7
8
Serum
Sayısı
21
21
21
21
21
21
21
Logaritmik A.I.
Ortalamaları
1,79
1,88
1,93
1,93
1,94
1,96
1,94
Standart
Sapma
0,063
0,041
0,042
0,039
0,025
0,022
0,030
Örneklemelere ait AI değerleri, logaritmik A.I. ortalamaları ± SD olarak
değerlendirildi. Buna göre 2,3,4,5,6,7 ve 8. örneklemeler için logaritmik A.I.
ortalama değerleri sırasıyla; 1,79 ± 0,063, 1,88 ± 0,041, 1,93 ± 0,042, 1,93 ± 0,039,
1,94 ± 0,025, 1,96 ± 0,022 ve 1,94 ± 0,030 olarak tespit edildi. Bu verilerin analizi
sonucunda, örneklemeler arasında A.I. değerleri bakımından istatistiksel olarak
anlamlı bir fark olduğu sonucuna varıldı (p<0,001).
Örneklemeler arasında A.I. değerlerindeki farklılıklar incelendiğinde, 2.
örneklemeye göre diğer tüm örnekleme dönemlerinde tespit edilen logaritmik A.I.
değerleri daha yüksek bulundu (p<0,001). 3. örnekleme dönemi incelendiğinde 4, 5,
6, 7 ve 8. örneklemelere ait avidite değerlerinin 3. örneklemeye göre arttığı ve p
değerlerinin 4. ve 5. örneklemeler için sırasıyla p=0,007, p=0,003; 6,7 ve 8.
örneklemeler için p<0,001 olduğu tespit edildi. 4. örneklemeden itibaren yapılan
örneklemelere
ait
A.I.
ölçümlerinde
istatistiksel
olarak
anlamlı bir fark
görülmemesine karşın, 5. ile 7. örnekleme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
artış tespit edildi (p=0,043). 6,7 ve 8. örneklemeler arasında avidite değerlerinde
anlamlı bir farklılık görülmedi.
3.3.2. İlk 6 Örneklemede Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
İlk 6 örnekleme döneminde mevcut olan 16 serum örneğinin avidite ELISA tekniği
ile test edilmesi sonucunda, PBS ve Üre uygulanan gözlerden elde edilen O.D. ve
A.I. değerleri Çizelge 3.11 de sunuldu.
55
Her bir örnekleme için O.D. değerlerinin ortalama ve SD değerleri çizelge
3.12 de gösterildi. 1. örneklemeye ait serumların BoHV-1 antikor negatif olarak
tespit edilmesinden dolayı söz konusu örneklemeye ait veriler gösterilmedi.
Çizelge 3.12. İlk 6 örneklemede bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin ortalama ve standart
sapmaları
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
5
6
Serum
Sayısı
16
16
16
16
16
O.D.
Ortalamaları
1,42
1,68
1,23
1,94
1,99
Standart
Sapma
0,238
0,326
0,296
0,266
0,177
Örneklemelere ilişkin değerler, ortalama O.D. ± SD olarak değerlendirilerek
analiz edildiğinde, 2,3,4,5 ve 6. örneklemeler için ortalama O.D. değerleri sırasıyla;
1,42 ± 0,238, 1,68 ± 0,326, 1,23 ± 0,296, 1,94 ± 0,266, 1,99 ± 0,177 olarak tespit
edildi. Bu veriler değerlendirildiğinde, örneklemeler bazında O.D. değerleri arasında
anlamlı bir fark olduğu sonucuna varıldı (p<0,001).
İlk 6 örneklemede bulunan serumların, örneklemeler arası O.D. değerlerinin
farklılıkları incelendiğinde, 2. örneklemeye göre 5. ve 6. örnekleme arasındaki artış
istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,001). 3. örneklemeye göre ise, 5. ve 6.
örneklemelerin O.D. değerleri daha yüksek olup, p değerleri sırasıyla 0,009 ve 0,039
olarak tespit edildi. 4. örnekleme dönemi ele alındığında; 5. ve 6. örneklemelere ait
değerlerin 4 örneklemeye göre daha yüksek olduğu tespit edildi (p<0,001). 5 ve 6.
örneklemeler arasında O.D. değerleri bakımından anlamlı bir farklılık olmadığı
belirlendi.
Avidite ELISA testi sonucunda elde edilen A.I ve logaritmik A.I.
değerlerinin ortalama ve standart sapmaları ile ortanca, minimum ve maksimum
değerleri Çizelge 3.13 ve 3.14 de sunuldu.
57
Çizelge 3.13. İlk 6 örneklemede bulunan serumların % A.I. değerlerinin ortanca, minimum
ve maksimum değerleri.
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
5
6
Serum
Sayısı
16
16
16
16
16
Ortanca
(%)
67,50
77,00
87,00
86,50
94,00
Minimum
(%)
52,00
65,00
70,00
71,00
79,00
Maksimum
(%)
88,00
98,00
97,00
99,00
99,00
2, 3, 4, 5 ve 6. örneklemelere ilişkin ortanca A.I. değerleri sırasıyla %67,5
[52-88], %77 [65-98], %87 [70-97], %86,5 [71-99] ve %94 [79-99] olarak tespit
edildi (Şekil 3.5).
Çizelge 3.14. İlk 6 örneklemede bulunan serumların logaritmik avidite değerlerinin ortalama
ve standart sapmaları.
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
5
6
Serum
Sayısı
16
16
16
16
16
Logaritmik A.I.
Ortalamaları
1,82
1,90
1,92
1,93
1,96
Standart
Sapma
0,055
0,051
0,041
0,040
0,028
Örneklemelere ait AI değerleri, logaritmik A.I. ortalamaları ± standart
sapmaları olarak analiz edildiğinde, 2,3,4,5 ve 6. örneklemeler için logaritmik A.I.
ortalama değerleri sırasıyla; 1,82 ± 0,055, 1,90 ± 0,051, 1,92 ± 0,041, 1,93 ± 0,040
ve 1,96 ± 0,028 olarak tespit edildi. Bu verilerin analizi sonucunda, örneklemeler
arası A.I. değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu belirlendi
(p<0,001).
2. örneklemeden sonra yapılan tüm örneklemelerde avidite değerlerinde
anlamlı bir artış tespit edildi (3. örnekleme için p=0,006; 4,5,6. örneklemeler için
p<0,001). 3. ile 6. örnekleme ve 4. ile 6. örnekleme arasında A.I. değerlerinde
anlamlı bir fark olduğu (p=0,003 ve p=0,021), 3. ve 4. örneklemelere göre 6.
58
örneklemede elde edilen A.I. değerlerinin daha yüksek olduğu belirlendi. 3. ve 4., 3.
ve 5. örneklemeler ile 5. ve 6. örneklemeler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
fark tespit edilmedi.
3.3.3. Son 6 Örneklemede Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
Son 6 örnekleme döneminde mevcut olan 21 serum örneğinin avidite ELISA tekniği
ile test edilmesi sonucunda, PBS ve Üre uygulanan gözlerden elde edilen O.D. ve
A.I. değerleri Çizelge 3.15 de sunuldu.
Her bir örnekleme için O.D. değerlerinin ortalama ve SD değerleri çizelge
3.16 da sunuldu.
Çizelge 3.16. Son 6 örneklemede bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin ortalama ve
standart sapmaları
Örnekleme
Dönemi
3
4
5
6
7
8
Serum
Sayısı
21
21
21
21
21
21
O.D.
Ortalamaları
1,57
1,23
1,82
1,89
2,02
2,05
Standart
Sapma
0,335
0,342
0,384
0,290
0,147
0,197
3,4,5,6,7 ve 8. örneklemeler için ortalama O.D. değerleri sırasıyla; 1,57 ±
0,335, 1,23 ± 0,342, 1,82 ± 0,384, 1,89 ± 0,290, 2,02 ± 0,147 ve 2,05 ± 0,197 olarak
belirlendi. Verilerin analizi sonucunda, örneklemeler arasında O.D. değerlerinde
istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu tespit edildi (p<0,001).
Son 6 örneklemede bulunan serumlarda, 3. örneklemeye göre 6,7 ve 8.
örneklemelere ait O.D. değerlerindeki artış istatistiksel olarak anlamlı bulundu
(p=0,033,
p<0,001).
Diğer
taraftan,
4.
örneklemeye
göre
5,6,7
örneklemelerdeki O.D. değerlerinde anlamlı bir artış tespit edildi (p<0,001).
59
ve
8.
5. örneklemeden itibaren yapılan ileriye dönük örneklemeler karşılaştırıldığında,
anlamlı bir farklılık tespit edilmedi.
Avidite ELISA testi sonucunda elde edilen A.I ve logaritmik A.I.
değerlerinin ortalama ve standart sapmaları ile ortanca, minimum ve maksimum
değerleri Çizelge 3.17 ve 3.18 de sunuldu.
Çizelge 3.17. Son 6 örneklemede bulunan serumların % A.I. değerlerinin
standart sapmaları ile ortanca, minimum ve maksimum değerleri.
Örnekleme
Dönemi
3
4
5
6
7
8
Serum
Sayısı
21
21
21
21
21
21
Ortanca
(%)
75,00
84,00
87,00
88,00
95,00
94,00
Minimum
(%)
61,00
65,00
66,00
69,00
76,00
79,00
ortalama ve
Maksimum
(%)
100,00
99,00
100,00
100,00
100,00
100,00
3, 4, 5, 6, 7 ve 8. örneklemelere ilişkin ortanca A.I. değerleri sırasıyla %75
[61-100], %84 [65-99], %87 [66-100], %88 [69-100], %95 [76-100] ve %94 [79100] olarak tespit edildi (Şekil 3.5).
Çizelge 3.18. Son 6 örneklemede bulunan serumların logaritmik avidite değerlerinin
ortalama ve standart sapmaları
Örnekleme
Dönemi
3
4
5
6
7
8
Serum
Sayısı
21
21
21
21
21
21
Logaritmik A.I.
Ortalamaları
1,89
1,91
1,93
1,93
1,96
1,96
Standart
Sapma
0,052
0,048
0,049
0,047
0,032
0,031
3,4,5,6,7 ve 8. örneklemelerde bulunan serumlardan elde edilen logaritmik
A.I. ortalama değerleri sırasıyla; 1,89 ± 0,052, 1,91 ± 0,048, 1,93 ± 0,049, 1,93 ±
61
0,047, 1,96 ± 0,032 ve 1,96 ± 0,031 olarak tespit edildi. Bu verilerin analizi
sonucunda, örneklemeler arası A.I. değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark
olduğu belirlendi (p<0,001).
3. örneklemeye göre 5,7 ve 8. örneklemelere ait A.I. değerlereinde anlamlı bir
artış tespit edildi (5. örnekleme için p=0,028; 7. ve 8. örneklemeler için p<0,001). 4.
örnekleme ile 7. ve 8. örneklemeler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir artış
gözlendi ve p değerleri sırasıyla p=0,011 ve p=0,024 olarak belirlendi.
3.3.4. İlk 4 Örneklemede Bulunan Serumların Avidite ELISA Testi
İlk 4 örnekleme döneminde mevcut olan 13 serum örneğinin avidite ELISA tekniği
ile test edilmesi sonucunda, PBS ve Üre uygulanan gözlerden elde edilen O.D. ve
A.I. değerleri Çizelge 3.19 da sunuldu.
Her bir örnekleme için mevcut serumlardan elde edilen O.D. değerlerinin
ortalamaları ve standart sapmaları Çizelge 3.20 de gösterildi.
Çizelge 3.20. İlk 4 örneklemede bulunan serumlara ait O.D. değerlerinin ortalamaları,
standart sapmaları
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
Serum
Sayısı
13
13
13
O.D.
Ortalamaları
1,31
1,51
1,26
Standart
Sapma
0,250
0,394
0,413
Sadece ilk 4 örnekleme içinde bulunan serumlarda, O.D. ölçümlerindeki
değişim istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,227).
A.I. ve logaritmik A.I. değerlerinin ortalama ve standart sapmaları ile
ortanca, minimum ve maksimum değerleri Çizelge 3.21 ve 3.22 de sunuldu.
62
Çizelge 3.21. İlk 4 örneklemede bulunan serumların % A.I. değerlerinin ortanca, minimum
ve maksimum değerleri.
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
Serum
Sayısı
13
13
13
Ortanca
(%)
64,00
77,00
86,00
Minimum
(%)
57,00
47,00
68,00
Maksimum
(%)
91,00
100,00
95,00
2,3 ve 4. örneklemelere ilişkin ortanca A.I. değerleri sırasıyla %64 [57-91],
%77 [47-100] ve %86 [68-95] olarak tespit edildi (Şekil 3.5).
Çizelge 3.22. İlk 4 örneklemede bulunan serumların logaritmik avidite değerlerinin ortalama
ve standart sapmaları
Örnekleme
Dönemi
2
3
4
Serum
Sayısı
13
13
13
Logaritmik A.I.
Ortalamaları
1,82
1,88
1,91
Standart
Sapma
0,065
0,080
0,055
Örneklemeler arasında A.I. değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir
fark tespit edildi (p=0,014). 4. örnekleme dönemine ait serumların avidite
değerlerinin, 2. örneklemeye ait olanlarla kıyaslandığında anlamlı bir artış gösterdiği
belirlendi (p<0,01).
64
Tüm örnekleme dönemlerinde, ilk 6, son 6 ve ilk 4 örnekleme dönemlerinde mevcut
olan hayvanlara ait serum örneklerinde, %65’in altında, %65 ile %75 arasında ve
%75’in üzerinde A.I. değeri tespit edilen serum sayıları ve bunların yüzde oranları
Çizelge 3.23, 3.24, 3.25 ve 3.26’da sunuldu.
Çizelge 3.23. Tüm örneklemelerde mevcut olan 21 hayvana ait serum örneklerinin %AI değerlerinin
sayısal ve % dağılımları
ÖRNEKLEME
AI < %65
%65 ≤ AI ≤ %75
AI > %75
DÖNEMİ
H.S. *
H.S. *
H.S. *
%
%
%
12
8
1
2. Örn
57
38
5
0
10
11
3. Örn
0
48
52
0
3
18
4. Örn
0
14
86
0
1
20
5. Örn
0
5
95
0
0
21
6. Örn
0
0
100
0
0
21
7. Örn
0
0
100
0
1
20
8. Örn
0
5
95
*H.S. : Hayvan Sayısı
Tüm örneklemelerde bulunan 21 hayvana ait % avidite indeksi değerleri
incelendiğinde, 2. örnekleme döneminde 12 adet hayvanın (%57) %65’in altında, 8
hayvanın (%38) %65-75 arasında, 1 adet hayvanın (%5) ise %75’in üzerinde
aviditeye sahip olduğu tespit edildi. 3. örneklemede ise, hiçbir hayvanda (%0)
%65’in altında A.I. değeri tespit edilmemiş olup, %65-75 arası 10 (%48), %75
değerinin üzerinde ise 11 adet (%52) hayvan tespit edildi. 4. örneklemeye
gelindiğinde, yine %65’in altında A.I. değerine sahip hayvan bulunmamakla birlikte
(%0), %65-75 arasında değere sahip hayvan sayısının 3 (%14) olduğu, %75 üzeri ise
18 (%86) hayvan bulunduğu belirlendi. 5, 6, 7 ve 8. örneklemelerde hiçbir hayvan
%65’in altında A.I. değerine sahip olmamakla birlikte, %65-75 arasında 5. ve 8.
örneklemede 1’er adet (%5) hayvan olup 6 ve 7. örneklemelerde bu aralığa dahil
hayvan bulunmadığı tespit edildi. 6. ve 7. örneklemelerde, hayvanların tümünün
(%100) %75 üzeri A.I. değerlerine ulaştığı, 5. ve 8. örneklemelerde ise 21 hayvanın
20’sinin (%95) %75’in üzerinde A.I. değerine ulaştığı belirlendi.
65
Çizelge 3.24. İlk 6 örneklemede mevcut olan 16 hayvana ait serum örneklerinin %AI değerlerinin
sayısal ve % dağılımları.
ÖRNEKLEME
AI < %65
%65 ≤ AI ≤ %75
AI > %75
DÖNEMİ
H.S. *
H.S. *
H.S. *
%
%
%
6
8
2
2. Örn
38
50
12
0
5
11
3. Örn
0
31
69
0
2
14
4. Örn
0
12
88
0
1
15
5. Örn
0
6
94
0
0
16
6. Örn
0
0
100
*H.S. : Hayvan Sayısı
İlk 6 örneklemede bulunan 16 hayvana ait veriler incelendiğinde, 2.
örnekleme döneminde 6 hayvanın (%38) %65’in altında, 8 hayvanın (%50) %65-75
arasında, 2 hayvanın (%12) ise %75’in üzerinde aviditeye sahip olduğu tespit edildi.
3. örneklemede ise, hiçbir hayvanda (%0) %65’in altında A.I. değeri tespit edilmemiş
olup, %65-75 arası 5 (%31), %75’in üzerinde ise 11 (%69) hayvan belirlendi. 4.
örneklemeye gelindiğinde, yine %65’in altında A.I. değerine sahip hayvan
bulunmamakla birlikte (%0), %65-75 arasında değere sahip hayvan sayısının 2
(%12) olduğu, %75 üzeri ise 14 (%88) hayvan bulunduğu gözlendi. 5. ve 6.
örneklemelerde de %65’in altında A.I. değeri bulunmayıp, 5. örneklemede 1 (%6), 6.
örneklemede 0 (%0) hayvan %65-75 arasında belirlenirken, %75’in üzerinde ise 5.
örneklemede 15 (%94), 6. örneklemede ise 16 (%100) hayvan tespit edildi.
Çizelge 3.25. Son 6 örneklemede mevcut olan 21 hayvana ait serum örneklerinin %AI değerlerinin
sayısal ve % dağılımları.
ÖRNEKLEME
AI < %65
%65 ≤ AI ≤ %75
AI > %75
DÖNEMİ
H.S. *
H.S. *
H.S. *
%
%
%
1
10
10
3. Örn
4
48
48
0
4
17
4. Örn
0
19
81
0
2
19
5. Örn
0
10
90
0
2
19
6. Örn
0
10
90
0
0
21
7. Örn
0
0
100
0
0
21
8. Örn
0
0
100
*H.S. : Hayvan Sayısı
Son 6 örneklemeyle ilgili değerler incelendiğinde, 3. örnekleme döneminde
21 hayvan içerisinde yalnız 1 (%4) hayvan %65 düzeyinin altında A.I. değerine sahip
iken, 10 (%48) hayvanda %65-75 arasında, yine 10 hayvanda (%48) %75’in üzerinde
A.I. tespit edildi. 4. örneklemede %65 düzeyinin altında hayvan bulunmazken, %6575 değerinde 4 (%19), %75’in üzerinde 17 (%81) hayvan tespit edildi. 5. ve 6.
66
örneklemelerde %65’in altında değere sahip hayvan olmayıp, %65-75 arası 2 (%10),
%75’in üzerinde 19 (%90) hayvan tespit edildi. 7. ve 8. örneklemelere gelindiğinde
ise, hayvanların tamamının (%100) A.I. düzeylerinin %75’in üzerine çıktığı
gözlendi.
Çizelge 3.26. İlk 4 örneklemede mevcut olan 13 hayvana ait serum örneklerinin %AI değerlerinin
sayısal ve % dağılımları
ÖRNEKLEME
AI < %65
%65 ≤ AI ≤ %75
AI > %75
DÖNEMİ
H.S. *
H.S. *
H.S. *
%
%
%
7
3
3
2. Örn
54
23
23
2
2
9
3. Örn
15
15
70
0
5
8
4. Örn
0
38
62
*H.S. : Hayvan Sayısı
İlk 4 örneklemede bulunan 13 hayvana ait veriler incelendiğinde, 2.
örnekleme döneminde 7 hayvanın (%54) %65’in altında, 3 hayvanın (%23) %65-75
arasında, 3 hayvanın (%23) ise %75’in üzerinde aviditeye sahip olduğu tespit edildi.
3. örneklemede ise, 2 hayvanın (%15) %65’in altında A.I. değeri tespit edilmiş olup,
%65-75 arası 2 (%15), %75’in üzerinde ise 9 (%70) hayvan tespit edildi. 4.
örneklemeye gelindiğinde, yine %65’in altında A.I. değerine sahip hayvan
bulunmamakla birlikte (%0), %65-75 arasında değere sahip hayvan sayısının 5
(%38) olduğu, %75 üzeri ise 8 (%62) hayvan bulunduğu belirlendi.
67
3.3.5. Örneklemelere Ait Bireysel Avidite Değerleri ile Nötralizasyon SN50
Değerlerinin Karşılaştırılması
Örneklemeler bazında bazı bireylerin nötralizasyon SN50 ve %A.I. değerleri Çizelge
3.27 de sunuldu.
Çizelge 3.27. Bazı bireylere ait SN50 ve A.I. (%) değerleri
Kulak 1.örnekleme 2.örnekleme 3.örnekleme 4.örnekleme
5.örnekleme
6.örnekleme
SN50*
A.I.
SN50*
A.I.
SN50*
A.I.
SN50*
A.I.
SN50*
A.I.
SN50*
A.I.
3012
-
T.E.
1/6
T.E.
1/6
73
1/16
94
1/128
100
1/48
94
3083
-
T.E.
1/6
T.E.
1/32
90
1/32
65
1/128
96
1/48
89
3021
-
T.E.
1/6
71
1/6
T.E.
1/6
97
1/128
96
1/96
98
3040
-
T.E.
1/8
63
1/8
T.E.
1/6
94
1/192
100
1/64
97
3015
-
T.E.
1/8
61
1/12
75
1/16
73
1/48
98
1/24
96
No
* Güngör (2003) den alınmıştır.
T.E.: Test edilmedi.
Örneklemeler bazında bireysel nötralizan antikor düzeyleri ile avidite değerleri
incelendiğinde, 3015 kulak numaralı hayvanın, 2. örneklemede A.I. değeri %61 ve
SN50 değeri 1/8 iken, 3 ve 4. örnekleme dönemlerinde sırasıyla A.I. değerleri %75 ve
%73, SN50 değerleri 1/12 ve 1/16 olarak tespit edildi. 5. örnekleme döneminde ise
A.I. değerinin %98, SN50 değerinin 1/48 düzeyine çıktığı belirlendi. 6. örnekleme
döneminde, SN50 değeri 1/24 düzeyine düşerken, A.I. değeri %96 olarak tespit edildi
(Şekil 3.6-A).
3083 kulak numaralı hayvanda, 3 ve 4. örneklemeler arasında SN50 değeri 1/32
düzeyinde kalırken, A.I. değerinin %90 dan %65 düzeyine düştüğü belirlendi. 5.
örneklemede ise, SN50 değerinin 1/128, A.I. değerinin %96 düzeyine ulaştığı, bunu
takip eden 6. örnekleme sonunda SN50 değeri 1/48 düzeyine düşerken A.I. değerinin
%89 olduğu tespit edildi (Şekil 3.6-B).
3040 kulak numaralı hayvana ait değerler incelendiğinde, 2. örnekleme döneminde
SN50 ve A.I. değerlerinin sırasıyla 1/8 ve %63 olduğu, 4. örnekleme döneminde SN50
68
değerinin 1/6 düzeyinde kalırken, A.I. değerinin %94 olduğu tespit edildi. 5.
örnekleme döneminde SN50 değerinin 1/192 düzeyine çıktığı, A.I. değerinin ise
%100 olduğu ve son örnekleme döneminde ise SN50 ve A.I. değerlerinin sırasıyla
1/64 ve %97 olduğu belirlendi (Şekil 3.6-C).
3012 ve 3021 numaralı hayvanlarda, SN50 değeri 4 ile 5. örneklemeler arasında 4
katlı artış ve 5. ile 6. örneklemeler arasında 4 katlı azalma gösterirken, A.I.
değerlerinde belirgin bir değişim olmadığı ve %94 düzeyinin altına inmediği tespit
edildi (Şekil 3.6-D,E).
69
4. TARTIŞMA
BoHV-1 enfeksiyonu sığırlarda dünya çapında oldukça yaygın olarak görülen, sığır
popülasyonlarındaki prevalansı ve sığır endüstrisi üzerindeki olumsuz etkileri ile
önem arz eden bir enfeksiyon konumundadır. Enfeksiyona bağlı olarak oluşan
ekonomik kayıplar nedeniyle birçok ülke hastalığın kontrol ve eradikasyonu
çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir (Straub, 1990).
Anabilim dalımızda BoHV-1 sürü dinamiğinin izlenmesi amacıyla yapılan bir
çalışmada, tespit edilen nötralizan antikor düzeylerinin çok kısa süreli stabilitesi, bu
antikorların aviditesi ile ilgili soruları gündeme getirmiştir (Güngör, 2003).
Bu araştırmada, yukarıda bahsedilen çalışma ile BoHV-1 enfeksiyonunun
varlığının ve olası rekürrensilerin tespit edildiği serum örneklerinde IgG antikor
aviditesinin IgG avidite ELISA tekniği ile saptanması ve böylelikle mevcut
antikorların kaynağının primer enfeksiyon mu yoksa bir reenfeksiyon veya
reaktivasyon mu olduğunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun yanısıra BoHV-1
enfeksiyonlarında
antikor
aviditesinin
ölçülmesinin
pratikte
getirebileceği
diyagnostik avantajların araştırılması amaçlanmıştır.
Virus nötralizasyon (VN) testleri ve çeşitli ELISA sistemleri BoHV-1’e karşı
serumda oluşan antikorların tespitinde kullanılmakta olup (Kramps ve ark., 1993)
VN testi BoHV-1 eradikasyon programlarında referans test olarak bildirilmektedir
(Wyler ve ark., 1989). Ancak son yıllarda, BoHV-1 enfeksiyonunun teşhisinde
ELISA tekniği, bir çok laboratuvarda rutin olarak kullanılmakta ve sahip olduğu
avantajları nedeniyle VN testinin yerini almaktadır. Bununla birlikte, ELISA testinin
uluslararası standart test olarak kabul edilmesini engelleyen en büyük dezavantajı,
ELISA
teknikleri
arasındaki
büyük
farklılıklar
ve
laboratuvarlar
arası
standardizasyon sağlamadaki zorluklar ile birlikte sonuçların sunulması için kabul
edilmiş bir sistemin bulunmayışı olarak bildirilmiştir (Lyaku ve ark., 1990).
71
BoHV-1 serolojisi için standardize ELISA’nın ana hatlarını kesin ve açık
olarak belirtmek için, uluslararası kontrol referans serumun tanımlanması gerekliliği
bildirilmiştir. BoHV-1 e karşı oluşan antikorların tespiti için farklı laboratuvarlarda
uygulanan testlerin performanslarını değerlendirmek için, Avrupa karşılaştırmalı
çalışmaları gerçekleştirilmiştir (Perrin ve ark., 1993; Kramps ve ark., 1996). Çeşitli
testlerin harmonizasyon ve standardizasyonu amacına ilave olarak, üç Avrupa Birliği
BoHV-1 referans serumu seçilmiş (Perrin ve ark., 1994), bunlar aynı zamanda OIE
tarafından kabul edilmiştir (OIE, 2000).
Bolton ve ark (1981) yeni bir ELISA sistemi geliştirileceği zaman, optimal
test koşullarını tespit etmek için bir çok parametrenin kontrol edilmesi gerekliliğini
vurgulamışlardır. Herrmann ve ark. (1979), kontamine antijenler ile reaksiyona bağlı
olarak oluşan yanlış pozitif sonuçların oranının azaltılması ve elimine edilmesinin
gerekliliğini ayrıca spesifik antijenin yüzeye bağlanmasının artırılması gerektiğini ve
bu sayede kontaminant makromoleküllerin bağlanma bölgeleri için antijenle
yarışmasının engelleneceğini bildirmişlerdir. Bu çalışmada öncelikle antijen
hazırlamak üzere kullanılacak virusun üretileceği hücre kültürünün herhangi bir
intrinsik kontaminant içermediği tespit edilmiştir. Antijenin kaplanacağı yüzeyin,
yüksek düzeyde antijen bağlama kapasitesine sahip (maxisorp; Nunc) ELISA tableti
olarak seçilmesine özen gösterilmiştir.
ELISA testi için gereken viral antijenin saflığı ve niteliğinin, test sisteminin
oluşturulması için önemli bir parametre olduğu bildirilmiştir (Chia ve Spence, 1979;
Denoyel ve ark., 1980). Bu araştırmada, BoHV-1 referans suşu ile 5 BoHV-1 saha
izolatının birleştirilmesi ile oluşturulmuş karma bir ELISA antijeni kullanılmıştır.
Antijenin protein yoğunluğuna dayanarak yapılan hesaplamada, 1/500 oranında
sulandırılabileceği tespit edilmiştir. Daha sonra yapılan son nokta sulandırmaları ile
antijenin 1/600 oranında sulandırılması ile optimum ELISA sonuçlarının elde
edildiği belirlenmiştir. Frazier ve Shope (1979) antijenin en uygun sulandırma
oranının belirlenmesi ile tabletin her gözü için daha az antijenin kullanılmasının
mümkün olduğunu ve böylece yüksek konsantrasyonlarda antijen ile kaplamaya
bağlı oluşan non spesifik reaksiyonların azaltılabileceğini bildirmişlerdir.
72
Bir ELISA testinin duyarlılığının, direkt olarak, spesifik olmayan
reaksiyonları elimine etmek için serumun sulandırılması gerekliliğine dayandığı
bildirilmiştir (Bolton ve ark., 1981). Collins ve ark. (1984) ELISA testinde
kullanılacak kontrol serumlar ile test serumlarının sulandırma oranının dikkatli bir
şekilde tespit edilmesi gerektiğini ve son nokta sulandırmalarının, her sulandırma
basamağındaki reaktiviteyi belirlemek için ideal olduğunu bildirmişlerdir. Bu
çalışmada, pozitif ve negatif kontrol serumların son nokta sulandırmaları ile elde
edilen eğriler, 1/600 antijen konsantrasyonunda serumların 1/50 oranında
sulandırılmasıyla uygulanan test sisteminin, oldukça kabul edilebilir sonuçlar
verdiğini göstermiştir. Son nokta sulandırmaları ve tek serum sulandırması ile ELISA
testinin uygulanması ile ilgili yapılan çalışmalar ile, bir çok antijene karşı tek bir
serum sulandırması kullanılarak ELISA testinin uygulanabileceği bildirilmiştir.
(Loon ve ark., 1981; Beccaria ve ark., 1982; Blomberg ve ark., 1983; Toma, 1983).
Bu araştırmada, pozitif kontrol serumun belirlenmesi için çeşitli serum
örnekleri test edilmiş, elde edilen veriler ışığında son nokta sulandırma oranı 1/160
olup başlangıç titresi (O.D.) yüksek (>2,000) olan ve SN50 değeri >1/64 olan serum
pozitif kontrol olarak kullanılmak üzere belirlenmiştir. Crowther (1995) pozitif
kontrol serumun tespitinde, son nokta sulandırma oranı yüksek olup başlangıç titre
değeri yüksek olan serumun seçilmesinin uygun olduğunu bildirmiştir.
Bolton ve ark. (1981) konjugat sulandırmalarının optimal şartlarının,
incelenen sisteme bağlı olduğunu, her sistem ve konjugat türü için ayrı ayrı tespit
edilmesinin gerekliliğini bildirmişlerdir. Aynı araştırıcılar, enzim substratlar için ise
optimal şartların, çoğunlukla konjuge edilmiş enzimle igili olduğunu ve aynı enzimi
kullanan farklı konjugatlar için yaklaşık aynı değerlerde olması gerektiğini
vurgulamışlardır. Bu çalışmada, konjugat olarak kullanılan peroksidaz enzimi ile
işaretli
anti-sığır
konsantrasyonda
IgG’nin
(ağır
kullanılması
ve
yapılan
hafif
zincirler)
değerlendirmeler
belirtilen
(1/20000)
sonucunda
uygun
bulunmuştur. Substrat çözeltisi olarak fosfat-sitrat tamponu içerisinde hazırlanan
OPD çözeltisine 1/2000 oranında H2O2
73
eklenerek uygulanan test ile optimum
sonuçlar elde edilmiştir. Peroksidaz enziminin, yüksek H2O2 konsantrasyonlarından
etkilenebileceği ve her substrat için uygun ve kullanılabilir konsantrasyonların
belirlenmesi gerekliliği bildirilmiştir (Bolton ve ark., 1981).
Yapılan
çalışmada,
bloklama
parametrelerinin
dikkatli
bir
şekilde
belirlenmesi gerektiği tespit edilmiştir. Bloklama çözeltisini hazırlamada kullanılan
bileşenlerin, test sistemi ile uyum sağlayacak şekilde ve background değerlerini
minimize edecek şekilde seçilmesi gerektiği ayrıca bloklama işlemi için kullanılan
çözelti miktarı ve sürenin optimize edilmesi gerektiği tespit edilmiştir.
Collins
ve
ark.
(1984)
belirgin
veya
koruyucu
ELISA
titresinin
belirlenmesinin oldukça zor olduğunu ve bazı viral hastalıklarda özellikle
herpesviruslarda, enfeksiyon antikor varlığında tekrarlayabildiği için koruyucu
titrenin anlamlı olmayacağını bildirmişlerdir. ELISA titreleri ile enfeksiyondan
korunma arasındaki olası korrelasyonun, izole sığır popülasyonlarında yapılan
kontrollü deneysel çalışmalarla gösterilebileceği belirtilmiştir (Bolton ve ark., 1981).
Bolton ve ark (1981) ELISA nın serum nötralizasyona göre artan bir
sensitivitesi olduğunu, ancak belirgin bir ELISA titresi tanımlamanın mümkün
olmadığını bildirmişlerdir. Bununla birlikte herhangi bir pozitif reaksiyonun viral
antijenlere maruz kalmayı göstermekle birlikte, bunun önceki bir aşılamaya veya
subklinik, persiste veya aktif klinik enfeksiyona bağlı olarak oluşabileceğini öne
sürmüşlerdir.
IBR enfeksiyonlarına karşı gelişen immun yanıtın ölçülmesi için, ELISA aynı
zamanda akut ve konvalesan faz serum örneklerine uygulanmıştır. Murphy ve ark
(1980) çalışmalarında, akut ve konvalesan serumun 2 son nokta sulandırma ELISA
eğrisindeki alanı karşılaştırmış, küçük serolojik titre değişikliklerini ölçmek için bu
metodun yüksek derecede duyarlı olduğunu bildirmişlerdir. Ek olarak, çift serum
örneğinin test edilmesi, serokonversiyon değerinin olguların büyük çoğunluğunda
tespit edilebilmesi için özellikle düşük VN titresi olan serumların seçilmesi
gerekliliği belirtilmiştir.
74
Bu çalışmada, BoHV-1 enfeksiyonun başlangıç döneminde ve ilerleyen
dönemlerindeki antikor düzeyleri ile aviditelerini ayrıca primer ve sekonder
enfeksiyonlar ile reaktivasyonların antikor aviditesinde oluşturduğu değişimleri
belirlemek için BoHV-1 IgG avidite ELISA tekniği geliştirilmiştir.
Bu araştırmada, ilk örnekleme dönemindeki hayvanların tümü ELISA testi ile
negatif tespit edilmiştir. İlk örneklemeden 3 ay sonra yapılan ikinci örnekleme ve
bunu takip eden örneklemelerde hayvanların serokonverte olduğu tespit edilmiştir.
Avidite ELISA testi, hayvanların antikor pozitif bulunduğu 2. örneklemeden itibaren
uygulanmış olup, ardarda örneklemeleri bulunan hayvanlar gruplanmış ve
değerlendirmeler bu şekilde yapılmıştır.
Buna göre, tüm örneklemelerde bulunan 21 hayvana ait sayısal ve % avidite
indeksi dağılımları incelendiğinde, 2. örnekleme döneminde 12 hayvanın (%57)
%65’in altında, 8 hayvanın (%38) %65-75 arasında, 1 hayvanın (%5) ise %75’in
üzerinde aviditeye sahip olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 3.23). Çalışmada, %65’in
altında A.I., düşük avidite (primer enfeksiyon) olarak değerlendirilmiştir.
Örneklemeler arasında A.I. değerleri arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı
bulunmuştur (p<0,001). 2. ve 3. örneklemelere göre ilerleyen örneklemelerin A.I.
değerleri daha yüksek bulunmakla birlikte, 4. örneklemeden itibaren belirgin bir fark
tespit edilememiştir. Bunun yanı sıra, 5. ile 7. örneklemeler arasında belirgin bir artış
tespit edilmiştir (Çizelge 3.9).
Örneklemeler bazında O.D. değerleri incelendiğinde ise, tüm örneklemelerde
bulunan serumlar için, 2. örneklemeden sonra 4. örnekleme hariç diğerlerinde O.D.
değerlerinin arttığı tespit edilmiştir (p<0,001). 4. örneklemede A.I. değerleri artış
gösterirken O.D. değerlerinin azalma eğilimi göstermesi, A.I. değerleri ile O.D.
değerleri (antikor düzeyleri) arasında bir etkileşim bulunmadığını düşündürmüştür. 5.
örneklemeden sonra O.D. değerlerinin platoya ulaştığı gözlenmiştir (Şekil 3.5).
75
İlk 6 örneklemede bulunan hayvanlar için, 2. örneklemeden sonra A.I.
değerlerinde artış belirlenmiş olup, özellikle 3. ve 4. örneklemeye göre 6.
örneklemeye ait A.I. değerlerinin anlamlı bir artış gösterdiği, 5. örneklemede ise 3 ve
4’e göre anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir (Çizelge 3.13). Bununla birlikte,
4. örneklemeye göre 5. ve 6. örneklemelere ait antikor düzeylerinin anlamlı bir artış
gösterdiği tespit edilmiştir (Şekil 3.5). 4. örneklemede antikor düzeylerinin (O.D.)
düşük olması, 5. örneklemede antikor düzeylerinde anlamlı bir artış tespit edilirken
A.I. düzeylerinde anlamlı bir fark olmaması ve bunu takip eden 6. örnekleme
A.I.’lerinde 3. ve 4. örneklemelere göre anlamlı bir fark oluşması, sürüde 4. ile 5.
örnekleme dönemleri arasında bir reaktivasyon veya reenfeksiyon oluştuğunu
(Güngör, 2003) destekler niteliktedir.
Son 6 örnekleme döneminde de A.I. değerlerindeki değişim anlamlı
bulunmuştur (p<0,001). 3. ve 4. örneklemeye göre ilerleyen dönemlerde A.I.
değerlerinin arttığı, 5. ile 6. örnekleme arasında sabit kaldığı, 6 ve 7. örneklemeler
arasındada artış gösterdiği tespit edilmiştir. Antikor düzeylerinin ise yine 4.
örneklemede azaldığı, 5. örneklemede arttığı ve daha sonrada sabit kaldığı
saptanmıştır (Şekil 3.5). Elde edilen veriler, antikor düzeyinde azalmaya rağmen
A.I.’nin arttığını (4. örnekleme), 6 ve 7. örneklemeler arasında da, antikor düzeyinde
belirgin bir farklılık olmamasına rağmen A.I. düzeyinin arttığını göstermiştir. İlk 4
örneklemede bulunan hayvanlara ait veriler incelendiğindede benzer sonuçlar
bulunmuştur.
Düşük ve yüksek aviditeli antikorların oranlarındaki farklılıkların, bireysel
heterojenite, kan alımı sırasındaki immun statü, enfeksiyonun başlangıcına göre kan
alınma zamanı, test tekniği, antijen hazırlanması, denatüran ajanın türü ve
konsantrasyonu ve antikor aviditesinin hesaplanmasında kullanılan metot gibi bir çok
faktöre bağlı olabileceği bildirilmiştir (Souza ve ark., 2003).
Yapılan çalışmada, 8M üre çözeltisi, 5-10 dakika arasında değişen sürelerde
uygulanmış, düşük ve yüksek aviditeli antikorların en iyi ayrımının 8M ürenin 7
76
dakika uygulanması ile yapılabildiği tespit edilmiştir. Araştırmada, düşük ve yüksek
antikor aviditesi sırayla AI<%65 ve A.I.>%75 olarak belirlenmiştir.
İstenilen koşulları sağlamak için gerekli denatüran konsantrasyonunun
antijene göre farklılık gösterdiği bildirilmiştir (Inouye ve ark., 1984). Bodeus ve ark.
(1998), yakın primer ve uzun-dönem HCMV enfeksiyonunu izlemek için 8M Üre
kullanarak gerçekleştirdikleri avidite testinde, A.I.<%50 değerleri primer, A.I. >%65
değerleri ise geçmiş enfeksiyon belirtisi olarak kabul etmişlerdir. Grangeot-Keros ve
ark. (1997), denatüran solüsyon olarak 8M üre kullanmışlar ve düşük aviditeyi A.I.
<%50 ve yüksek aviditeyi A.I. >%60 olarak belirlemişlerdir. Literatürde, düşük
aviditeli antikorlar için sınır değerleri bazı çalışmalarda %70-75 arasında değişirken
(Thomas ve ark., 1993; Joynson ve ark, 1990), bazılarında %30 olarak gösterilmiştir
(Kangro ve ark., 1991; Enders ve Knotek, 1989). Gutierrez ve ark. (1997) Herpes
simplex virus, Cytomegalovirus, Epstein Barr virus ve Human Herpesvirus 6’ya
karşı oluşan spesifik IgG antikor aviditesinin araştırılmasında %55 sınır noktası
kullanmışlar ve bu değerlendirmelerin, uygulanan denatüre edici ajana, söz konusu
virus tipine ve araştırıcının gereksinimlerine bağlı olduğunu bildirmişlerdir. Böttiger
ve Jensen (1997) düşük ve yüksek aviditenin farklı seviyelerinin, farklı antijenlerin
kullanımına ve farklı test sistemlerine bağlanabileceğini bildirmişlerdir.
Bu çalışmada, %65 ile %75 arası değerlerdeki avidite indeksleri şüpheli aralık
(orta düzeyde avidite) olarak kabul edilmiştir. BoHV-1 IgG aviditesi ile ilgili benzer
çalışmaların olmayışı, BoHV-1 enfeksiyonu için düşük ve yüksek aviditeyi ayırt
etmede belirgin bir cut-off değeri tanımlamayı olanaksız kılmaktadır. Buna rağmen,
örneklemeler bazında zaman içerisinde avidite indeksi değerlerinin anlamlı bir
şekilde yükselmesi, ilerleyen örnekleme dönemlerinde aviditenin çeşitli nedenlere
bağlı matürasyonunu ortaya koymuştur.
IgG antikor avidite testinin güvenilirliğinin oldukça yüksek olduğu, yanlış
pozitif veya negatif sonuçların ise eski enfeksiyon veya reaktivasyon gösteren
bireylerde immatür antikor persistensi, primer enfeksiyona sahip bireylerde antikor
aviditesinin hızlı matürasyonu ve kullanılan ticari antijendeki problemler gibi
77
nedenlerden kaynaklanabileceği bildirilmiştir (Gutierrez ve ark. 1997, Blackburn ve
ark. 1991).
Orta düzey aviditeye sahip olduğu tespit edilen serumların 2. ve 3. örnekleme
dönemlerinde yığılım gösterdiği dikkate alındığında, BoHV-1 antikoru varlığı
saptanamayan 1. örneklemeden sonra 2. ve 3. örneklemelere kadar geçen süre
zarfında, erken dönemde oluşmuş olabilecek bir enfeksiyona bağlı olarak bazı
bireylerde aviditenin matürasyonu gerçekleşmiş ve bu nedenle orta düzey avidite
gösteren bireylerin bu dönemlerde yığılım göstermiş olabileceği düşünülmüştür. Bu
durum nedeniyle aynı zamanda, düşük avidite sınırı da %65 düzeyinde belirlenmiştir.
Hedman ve Rousseau (1989) yaptıkları bir çalışmada, orta düzeyde avidite tespit
edilen serumların büyük olasılıkla oldukça yakın geçirilmiş CMV enfeksiyonunu
gösterdiğini, ancak serum örneği alındığında, enfeksiyonun üzerinden 1 aydan fazla
süre geçtiğini bildirmişlerdir. Tuokko (1995), düşük aviditeli kızamık antikorlarının
akut enfeksiyon sonrası 7 haftaya kadar tespit edilebildiğini ve 17-20 hafta içerisinde
kızamık IgG antikorlarının yüksek aviditeye ulaştığını öne sürmüştür. HHV-6
enfeksiyonu için; antikorların yüksek aviditeye ilk yanıtın ardından 5 ay içerisinde
ulaştığı bildirilmiştir (Ward ve ark., 1993). Hashido ve ark (1997), HSV spesifik IgG
aviditesinin plato değerlere ulaşmadan önce enfeksiyon sonrası 100. günden sonraya
kadar arttığını öne sürmüşlerdir.
IgG antikor avidite prosedürünün, yeni geçirilmiş (kısa dönem) ve eski (uzun
dönem) viral enfeksiyonların ayrımının yanısıra reenfeksiyon (yüksek antikor titresi,
yüksek avidite) ile primer enfeksiyonu (yüksek antikor titresi, düşük avidite) ayırt
etmede yararlı olduğu bildirilmiştir (Inouye ve ark., 1984). Bu çalışmada, 4.
örnekleme döneminde A.I. değerinin yükselmesine rağmen antikor düzeyinin
düşmesi, 4. örneklemeye kadar olan dönemin sürü genelinde 2. örneklemede varlığı
saptanan primer enfeksiyonun ilerleyen dönemi (eski enfeksiyon) olabileceğini, 5. ve
sonraki örnekleme dönemlerinde hem A.I. hemde antikor düzeylerinin artışının bu
dönemlerde bir reenfeksiyon veya reaktivasyonun oluştuğunu düşündürmektedir.
78
Avidite testinin uygulanmasında dikkat edilmesi gereken parametrelerden bir
diğerinin, taze hazırlanmış antijenlerin kullanımının gerekliliği olduğu öne
sürülmüştür (Inouye ve ark. 1984). Miyazawa ve ark (1982) rubella IgG antikor
tespiti için bir ELISA kitiyle enfeksiyondan 1 ay sonra alınan serumun düşük
reaksiyon verdiğini bildirmişlerdir. Aynı şekilde Inouye ve ark. (1984) erken serum
örneklerindeki IgG titreleri yüksekken ELISA kiti ile düşük reaksiyon verdiğini,
bunun yanında geç serum örneklerindeki IgG antikorlarının ELISA ile daha güçlü
reaksiyon verdiği fakat düşük titrede olduğunu bildirmişlerdir. Araştırıcılar, başka bir
kitlede aynı sonucu bulmuşlar ve bu kitlerin avidite prosedürü için uygun olmadığını,
bu ELISA kitlerinde viral antijenlerin dondurma-kurutma ve saklanma sırasında
denatürasyona uğradığını ve böylece düşük aviditeli antikorların bağlanamadığını
öne sürmüşlerdir. Çalışmada, taze hazırlanmış karma antijen kullanılmış, her test bir
gece önce antijen sulandırılıp kaplanarak uygulanmış olup, reaksiyonun ve
antikorların bağlanmasının oldukça güçlü şekillendiği gözlenmiştir.
Avidite testinin, grup veya sürülerin analizinde kullanıldığında oldukça
güvenilir epidemiyolojik bilgiler verdiği ancak, bireysel farklılıklardan dolayı,
avidite sonuçlarının tek bir hayvan için değerlendirilmesinin daha az belirleyici
olduğu bildirilmiştir (Björkman ve ark., 2005). Benzer şekilde, 8. örnekleme ve
sonrasında işletmeyle yapılan görüşmelerde, hayvanlarda BoHV-1 nedenli olabilecek
solunum ve genital hastalık problemlerinin hemen hemen yok denecek kadar az
olduğu bildirilmektedir. Bu durumun, sürü genelinde şekillenen avidite matürasyonu
ile ilişkili olarak gerçekleşmiş olabileceği düşünülmüştür. Aynı zamanda bu
çalışmada, bazı bireylerin primer enfeksiyon döneminde (2. örnekleme) yüksek
aviditeye sahip olduğu ve yine bazı bireylerin ilerleyen dönemlerde (5. ve 6.
örnekleme) yeterli avidite matürasyonu göstermediği tespit edilmiştir.
Araştırmada takip edilen hayvanların bir kısmında fluktuan IgG seyrine
rağmen stabil IgG aviditesi tespit edilmiştir. Bu durum, bireysel verilerin sürü
ortalamasına etkisinin izlenmesinde, avidite değerlerinin mutlaka göz önüne alınması
gerekliliğini ortaya koymaktadır. Güngör (2003) tarafından ileri sürülen antikor titre
79
düşüklüğünün düşük aviditeli antikorlara bağlı olmadığı, aksine bu serumlarda
belirlenen IgG’lerin avidite değerlerinin yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Benzer şekilde, IgG avidite tekniklerinin, Cytomegalovirus (Blackburn ve
ark., 1991), Epstein-Barr virus (Gray, 1995), Human herpesvirus 6 (Ward ve ark.,
1993), Varicella-Zoster virus (Kangro ve ark., 1991), Herpes simplex virus (Hashido
ve ark., 1997) gibi, IgM ve IgG titrelerindeki artışın pratikte öneminin az olduğu
insan kronik enfeksiyöz hastalıklarının teşhisinde oldukça yararlı olduğu
bildirilmiştir. Bu tekniklerin aynı zamanda, enfeksiyondan sonraki zamanlarda da tek
bir serum örneğindeki araştırmalar için oldukça yararlı olduğu öne sürülmüştür
(Gutierrez ve ark., 1997).
80
5. SONUÇ ve ÖNERİLER
Araştırmada, BoHV-1 enfeksiyonunun varlığının ve olası rekürrensilerin daha
önceden yapılan bir çalışmada tespit edildiği bir süt sığırcılığı işletmesindeki
hayvanlara ait serum örneklerinde IgG antikor aviditesinin araştırılması ve böylelikle
mevcut antikorların kaynağının primer enfeksiyon mu yoksa bir reenfeksiyon veya
reaktivasyon mu olduğunun belirlenmesi ve BoHV-1 enfeksiyonlarında antikor
aviditesinin ölçülmesinin pratikte getirebileceği diyagnostik avantajların araştırılması
amaçlanmıştır. Yapılan araştırma sonucunda elde edilen veriler değerlendirildiğinde;
1. Gerekli parametreler test edilip, optimizasyon sağlandığı taktirde, indirekt
ELISA testinin IgG antikor tanısına yönelik uygun bir test olduğu,
2. BoHV-1 enfeksiyonunun başlangıç döneminde ve ilerleyen dönemlerindeki
antikor düzeyleri ile aviditelerini ayrıca primer ve sekonder enfeksiyonlar ile
reaktivasyonların antikor aviditesinde oluşturduğu değişimleri belirlemek için
BoHV-1 IgG avidite ELISA tekniğinin kullanılabileceği,
3. Indirekt ELISA testi kullanılarak geliştirilen IgG avidite testinin
longitudinal
çalışmalar
veya
taramalarda,
primer
ve
tekrarlayan
virus
enfeksiyonlarından sonra bağışık yanıtın sorgulanması amacıyla kullanılabilecek
uygun bir araç olduğu,
4. IgG Avidite testinin, aralıkları daha kısa tutulan örneklemelere
uygulandığında, sürü geneli için yukarıda bahsedilen parametreler yönünden değerli
bilgiler vereceği,
5. Bireysel değerlendirmeler için antikor titre değerlerinin tek başına yeterli
olmadığı, mutlak suretle bireysel avidite indekslerinin de izlenmesine ihtiyaç
duyulduğu,
81
6. Avidite İndeksi ile eşik değerin tespitinde, kullanılan test tekniği ve
enfeksiyonun genel özellikleri dikkate alınmak suretiyle birbirine yakın iki değerin
sorgulanması gerekliliği sonucuna varılmıştır.
7. Araştırmadan elde edilen bulgular, doğal enfeksiyona benzer şekilde IgG
matürasyonunun, gerek marker ve gerekse konvansiyonel BoHV-1 aşılamalarından
sonra avidite indeksinin tespiti yoluyla yapılabileceğini de düşündürmüştür.
82
ÖZET
Bir Süt Sığırcılığı İşletmesinde BoHV-1 IgG Antikor Aviditesinin Araştırılması
Bu çalışmada, BoHV-1 enfeksiyonun başlangıç döneminde ve ilerleyen dönemlerindeki antikor
aviditelerini ayrıca primer ve sekonder veya tekrarlayan enfeksiyonlardan sonra antikor aviditesindeki
değişimleri belirlemek için BoHV-1 IgG avidite ELISA tekniği geliştirilmiştir.
Bu amaçla, daha önce yapılan bir çalışmada, tüzel nitelikli bir süt sığırcılığı işletmesindeki
hayvanlardan 2 yıl boyunca 3’er ay aralıklarla toplanan kan serumu örnekleri ile bu çalışmadaki son
örneklemeden 1,5 yıl sonra ve bunu takiben 1. yıl sonunda alınan kan serumu örnekleri kullanılmıştır.
Çeşitli parametreler yönünden değerlendirilip optimizasyonu sağlanan bir indirekt ELISA
sistemi ile, ilk örnekleme dönemindeki hayvanların tümü BoHV-1 antikor negatif tespit edilmiştir.
İkinci örnekleme döneminden itibaren hayvanların serokonverte olduğu tespit edilmiş, avidite ELISA
testi, antikor pozitif olarak bulunan hayvanlara uygulanmıştır.
Avidite ELISA testi sonucunda bulunan avidite indeksi (A.I.) değerleri, örneklemeler
bazında, logaritmik A.I. ortalamaları ± SD olarak değerlendirilmiştir. Bu verilerin analizi sonucunda,
örneklemeler arasında A.I. değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu
bulunmuştur (p<0,001).
Örnekleme dönemlerine göre A.I. (%) değerleri incelendiğinde, 2. örnekleme döneminde A.I.
%65’in altında kalan hayvanların oranı %38-57 arasında değişirken, 3. örneklemede bu oran % 0-4
seviyesine düşmüş, 4. örneklemeden itibaren ilerleyen örneklemelerde %65’in altında A.I. tespit
edilmemiştir. %75’in üzerinde A.I. değerine sahip hayvanların oranı ise, 2. örnekleme döneminde %512 oranında iken, 3. örneklemede %48-69 seviyesine yükselmiş, 4. örneklemede %81-88 olarak tespit
edilmiş olup, bundan sonraki dönemlerde ise bu oran %90-100 düzeyine ulaşmıştır. Araştırmada,
düşük ve yüksek antikor aviditesi sırasıyla AI<%65 ve A.I.>%75 olarak belirlenmiştir. %65 ile %75
arası değerlerdeki avidite indeksleri şüpheli aralık (orta düzeyde avidite) olarak kabul edilmiştir. A.I.
değerlerinde örneklemeler arasındaki artış anlamlı bulunmuştur (p<0,001).
Elde edilen verilere göre, örneklenen popülasyonda zaman içerisinde aviditenin çeşitli
nedenlere bağlı matürasyonu ortaya konmuştur. Bunun yanı sıra BoHV-1 enfeksiyonunun başlangıç
döneminde ve ilerleyen dönemlerindeki antikor düzeyleri ile aviditeleri ayrıca primer ve sekonder
enfeksiyonlar ile reaktivasyonların sonrasında antikor aviditesindeki değişimler ortaya konmuştur.
Gerekli parametreler test edilip optimizasyon sağlandığı taktirde, indirekt ELISA testinin IgG antikor
tanısına yönelik uygun bir test olduğu ve bu test kullanılarak geliştirilen BoHV-1 IgG avidite testinin
longitudinal çalışmalar veya taramalarda, primer ve tekrarlayan virus enfeksiyonlarında oluşan bağışık
yanıtın incelenmesi amacıyla kullanılabilecek uygun bir araç olduğu sonucuna varılmıştır.
Anahtar Sözcükler: avidite, BoHV-1, ELISA, IgG antikor aviditesi , süt sığırcılığı
83
SUMMARY
Detection of BoHV-1 IgG Antibody Avidity In a Dairy Herd
In this study, a BoHV-1 IgG avidity ELISA test was developed to detect the antibody avidity at the
early and late phases of BoHV-1 infection and to determine the changes in the antibody avidity after
primary and secondary or recurrent infections.
For this purpose, sera collected at 2 years period at 3 months intervals from a dairy herd in a
past study and sera collected 1,5 and following 1 year after the last sampling of this study were used.
Using an Indirect ELISA, which were evaluated according to various parameters and
optimised, all of the animals at the first sampling were found antibody negative for BoHV-1 infection.
Beginning from the second sampling, the animals were seroconverted and avidity ELISA test were
applied to the animal which were found antibody positive for BoHV-1.
The avidity index (A.I.) values, which were found in the Avidity ELISA test were log
transformed and presented as mean A.I. ± SD. When the data were analyzed, the A.I. values between
the sampling periods were found significantly different (p<0,001).
When the A.I. (%) values according to sampling periods were investigated, at the second
sampling, the animals which have A.I. values below 65% ranged between 38% and 57%, at the third
sampling this range decreased to 0-4% and from the fourth sampling on, none of the animals were
found having A.I. below 65%. The range of the animals, which show A.I. values above 75% were
found 5-12% for the second sampling, 48-69% for the third sampling, 81-88% for the fourth sampling
and for the following sampling periods this range increased to the level of 90-100%. In this study, the
low and high antibody levels were determined as <65% and >75% respectively. The avidity indices
ranged between 65-75% were accepted as moderate avidity (grey zone). Increasing in the A.I. values
between the progressive sampling periods were found statistically significant (p<0,001).
According to data, the avidity maturation were established in this population with time during
the sampling periods. Besides this, the antibody levels and avidities in the primer and following
infection periods and changes in antibody avidities after the primary and secondary or recurrent
infections were determined. It was found that, when the parameters which were required for the
Indirect ELISA were evaluated and optimized, this test is suitable for the detection of IgG antibody
and BoHV-1 IgG avidity ELISA is a useful tool for screening the antibody response after primer and
recurrent viral infections in the longitudinal surveys.
Key Words: avidity, BoHV-1, ELISA, IgG antibody avidity, dairy herd
84
KAYNAKLAR
ABRIL,C., ENGELS, M., LIMAN, A., HILBE, M., ALBINI, S., FRANCHINI, M., SUTER, M.,
ACKERMANN, M., (2004). Both viral and host factors contribute to neurovirulence of bovine
herpesviruses 1 and 5 in interferon receptor-deficient mice. Journal of Virology 78: 3644-3653.
ACKERMANN, M., PETERHANS, E., WYLER, R., (1982). DNA of bovine herpesvirus type 1 in
the trigeminal ganglia of latently infected calves. Amer. J. Vet. Res. 43: 36-40.
ACKERMANN, M., METZLER, A.E., MCDONAGH, H., BRUCKNER, L., MTILLER, H.K.,
KIHM, U., (1986). BHV-1 und Cape-i-Infektions und Reaktivierungsversuche an Ziegen, Virst
Spezifichtt der humoralen Antikorper und Charakterisienmg der viralen Antigene. Schweiz. Arch.
Tierheilk. 128: 557-573.
ACKERMANN, M., BELAK, S., BITSCH, V., EDWARDS, S., MOUSSA, A., ROCKBORN, G.,
THIRY, E., (1990). Round table on IBR/IPV Virus Infection Diagnosis and Control. Vet. Microbiol.
9: 53-63.
AKINGBADE, D., COHEN, B.J., BROWN, D.W.G., (2003). Detection of Low-Avidity
Immunoglobulin G in Oral Fluid Samples: New Approach for Rubella Diagnosis and Surveillance.
Clin. Diag. Lab. İmmun. 10(1): 189-190.
ASHBAUGH, S.E., THOMPSON, K.E., BELKNAP, E.B., SCHULTHEİSS, P.C., CHOWDHURY,
S., COLLİNS, J.K., (1997). Specific detection of shedding and latency of bovine herpesvirus 1 and 5
using a nested polymerase chain reaction. J. Vet. Diagn. Invest. 9 :387–394.
BABIUK, L.A., VAN DRUNEN LITTEL-VAN DEN HURK, S., TIKOO, S.K., (1996). Immunology
of Bovine Herpesvirus-1 Infection. Vet. Microbiol. 53: 31-42.
BECCARIA, E., FERRARI, A., NACHTMANN C, BONIOLO, A., BOVIS, M., ZANNIO, M.,
PETRUZELLI, E., (1982). Rapid detection of antibodies to infectious bovine rhinotracheitis by macro
ELISA. Dev. Biol. Stand. 52: 141-146.
BIUK-RUDAN, N., CVETNIC, S., MADIC, J., RUDAN, D., (1999). Prevalence of antibodies to IBR
and BVD viruses in dairy cows with reproductive disorders. Theriogenology 51: 875-881.
BJÖRKMAN, C., GONDIM, L.F.P., NÄSLUND, K., TREES, A.J., McALLISTER, M.M., (2005).
IgG avidity pattern in cattle after ingestion of Neospora caninum oocysts. Vet Parasitol. 128: 195-200.
BLACKBURN, N.K., BESSELAAR, T.G., SCHOUB, B.D., O’CONNELL, K.F., (1991).
Differentiation of Primary Cytomegalovirus Infection From Reactivation Using the Urea Denaturation
Test for Measuring Antibody Avidity. J. Medical Virol. 33: 6-9.
BLOMBERG, J., NILSSON, I., ANDERSON, M., (1983). Viral antibody screening system that uses a
standardized single dilution immunoglobulin G enzyme immunoassay with multiple antigens. J. Clin.
Microbiol. 17: 1081-1091.
BODEUS, M., FEYDER, S., GOUBAU,P., (1998). Avidity of IgG Antibodies Distinguishes Primary
from Non-Primary Cytomegalovirus Infection in Pregnant Women. Clin. Diag. Virol. 9: 9-16.
85
BOLTON, D.C., CHU, H.J., ARDANS, A.A., KELLY, B., ZEE, Y.C., (1981). Evaluation of the
critical parameters of a sensitive ELISA test using purified infectious bovine rhinotracheitis antigens.
Vet. Microbiol. 6: 265-279.
BÖTTIGER, B., JENSEN, I. P., (1997). Maturation of rubella IgG avidity over time after acute
rubella infection. Clin. Diag. Virol. 8: 105-111.
BRAKE, F., STUDDERT, M., (1985). Molecular epidemiology and pathogenesis of ruminant
herpesviruses including bovine, buffalo and caprine herpesviruses 1 and bovine encephalitis
herpesvirus. Austral. Vet. J. 62: 331-334.
CHIA, W.K., SPENCE, L., (1979). Quantitative determination of cytomegalovirus IgG antibody by
enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA). Can. J. Microbiol. 25: 1082-1086.
CHOW, T.L., (1972). Duration of immunity in heifers inoculated with infectious bovine
rhinotracheitis virus. J.A.V.M.A. 160: 51-54.
COLLINS, J.K., BULLA, G.A., RIEGEL, C.A., BUTCHER, A.C., (1984). A single dilution Enzymelinked immunosorbent assay for the quantitative detection of antibodies to bovine herpesvirus type 1.
Vet. Microbiol. 10: 133-147.
COLLINS, J.K., AYERS, V.K., CARMAN, J., (1988). Evaluation of an antigen-capture ELISA for
the detection of bovine herpesvirus type 1 shedding from feedlot cattle. Vet. Microbiol. 16: 101–107.
CROWTHER, J.R., (1995). ELISA Theory and Practice, Humana Press, Totowa, New Jersey, s: 64160.
DEAS, D.W., JOHNSTON, W.S., (1973). The Isolation and Transmission of the Virus of Infectious
bovine rhinotracheitis/ Infectious Pustular Vulvovaginitis (IBR/IPV). Vet. Rec. 92: 636-639.
DENIS, M., SPLITTER, G., THIRY, E., PASTORET, P.P., BABIUK, L.A., (1994). Infectious bovine
rhinotracheitis (bovine herpesvirus l) Helper T cells, cytotoxicity T cells and NK cells. Goddeeris and
I. Morrisons, Cell Medicated Immunity in Ruminants. CRC Press, Boca Raton, pp. 157-172.
DENOYEL, G.A., GASPAR, A., NOUYRİGAT, C., (1980). Enzyme immunoassay for measurement
of antibodies to herpes simplex virus infection: Comparison with complement fixation,
immunofluorescent-antibody and neutralization techniques. J. Clin. Microbiol. 11: 114-119.
DREW, T.W., HEWITT-TAYLOR, C., WATSON, L., EDWARDS, S., (1987). Effect of Storage
Conditions and Culture Technique on the Isolation of Infectious Bovine Rhinotracheitis Virus From
Bovine Semen. Vet. Rec. 121(23): 547-548.
EDWARDS, S., CHASEY, D., WHITE, H., (1983). Experimental infectious bovine rhinotracheitis:
comparison of four antigen detection methods. Res. Vet. Sci. 34: 42–45.
ENDERS, G., KNOTEK, F., (1989). Rubella IgG total antibody avidity and IgG subclass specific
antibody avidity assay and their role in the differantiation between primary rubella and rubella
reinfection. Infection 17: 218-226.
ENGELS, M., GIULIANI, C., WILD, P., BECK, T.M., LOEPFE, E., WYLER, R., (1986). The
genome of bovine herpesvirus 1 (BHV-1) strains exhibiting a neuropathogenic potential compared to
known BHV-1 strains by restriction site mapping and cross-hybridization. Virus Research 6: 57-73.
ENGELS, M., ACKERMANN, M., (1996). Pathogenesis of Ruminant Herpesvirus Infections. Vet.
Microbiol. 53: 3-15.
FENNER, F., BACHMANN, P.A., GIBBS, E.P.J., MURPHY, F.A., STUDDERT, M.J., WHITE,
D.O., (1987). Veterinary Virology. Herpesviridae. Academic Press Inc.
86
FENNER, F., GIBBS, E.P.J., MURPHY, F.A., ROTT, R., STUDDERT, M.J., WHITE, D.O., (1993).
Diseases caused by alphaherpesviruses. Veterinary Virology, Edition 2. Academic Press, San Diego p:
345-348.
FRAZIER, C.L., SHOPE, R.E., (1979). Detection of antibodies to alphaviruses by enzyme-linked
immunosorbent assay. J. Clin. Microbiol. 10: 583-585.
FRERICHS, G.N., WOODS, S.B., LUCAS, M.H., SANDS, J.J., (1982). Safety and efficiacy of live
and inactivated infectious bovine rhinotracheitis vaccines. Veterinary Record 11 (1):116-122.
FUCHS, M., HUBERT, P., DETTERER, J., RZIHA, H.J., (1999). Detection of bovine herpesvirus
type 1 in blood from naturally infected cattle by using a sensitive PCR that discriminates between
wild-type virus and virus lacking glycoprotein E. J. Clin. Microbiol. 37: 2498–2507.
FULTON, R.W., SALİKİ, J.T., BURGE, L.J., PAYTON, M.E., (2003). Humoral immune response
and assessment of vaccine virus shedding in calves receiving modified live virus vaccines containing
bovine herpesvirus-1 and bovine viral diarrhoea virus 1 a. J. Vet. Med. 50: 31-37.
FULTON, R.W., BRIGGS R.E., PAYTON, M.E., CONFER, A.W., SALİKİ, J.T., RIDPATH, J.F.,
BURGE, L.J., DUFF, G.C., (2004). Maternally derived humoral immunity to bovine viral diarrhoea
virus (BVDV) 1a, BVDV 1b, BVDV 2, bovine herpesvirus-1, parainfluenza-3 virus, bovine
respiratory syncytial virus, mannheimia haemolytica and pasteurella multocida in beef calves,
antibody decline by half life studies and effect on response to vaccination. Vaccine 22: 643-649.
GIBBS, E.P.J., RWEYEMAMU, M.M., (1977). Bovine herpesviruses part I. Bovine herpesvirus 1.
Vet. Bull. 47: 317–343.
GOFFAUX, M., HARLAY, T., ALLIETTA, M., (1976). Studies on the IBR/IPV Virus in the Semen
of Insemination Bulls. Dtsch. Tierartzl. Wochenschr. 83 (12): 544-547.
GRANGEOT-KEROS, L., MAYAUX, M.J., LEBON, P., FREYMUTH, F., EUGENE, G.,
STRICKER, R., DUSSAIX, E., (1997). Value of Cytomegalovirus (CMV) IgG avidity index for the
diagnosis of primary CMV infection in pregnant women. J. Infect. Dis. 175: 944-946.
GRAY, J.J., (1995). Avidity of EBV VCA-specific IgG Antibodies: Distinction Between Recent
Primary Infection, Past Infection and Reactivation. J. Virol. Methods. 52: 95-104.
GREGERSEN, J.P., WAGNER, K., (1985). Persistent Infection of the Genital Tract and Excretion of
the Vaccine Strain After Live Virus immunization with Bovine Herpesvirus 1. Zbl. Vet. Med. B 32:
354-360.
GUTIERREZ, J., RODRIGUEZ, M., MAROTO, M.C., PIEDROLA, G., PEIRON, J., (1997).
Behaviour of IgG Antibody Avidity for the Antigen and of IgA Antibody in Active Cytomegalovirus,
Epstein-Barr Virus, Herpes Simplex Virus and Human Herpes Virus 6 Infections. J. Infection. 35: 2530.
GÜNGÖR, B., (2003). Bir süt sığırcılığı İşletmesinde Tekrarlayan (Rekürrent) BHV-1 Enfeksiyon
oranı, Virus İzolasyonu ve Karakterizasyonu. Ank. Üniv. Sağl. Bil. Enst. Doktora Tezi.
GUY, J.S., POTGIETER, L.N.D., (1985). Bovine Herpesvirus-1 Infection of Cattle: Kinetics of
Antibody Formation After the Reactivation of Bovine Herpesvirus-1 Infection in Cattle. Am. J. Vet.
Res., 46(4): 899-901.
HAGE, J.J., SCHUKKEN, Y.H., BERKEMA, H.W., BENEDICTUS, G., RIJSEWIJK, F.A.,
WENTİNK, G.H., (1996). Population dynamics of BHV-1 Infection in Diary Herd. Vet. Microbiol.
53: 169-180.
87
HAGE, J.J., SCHUKKEN, Y.H., DİJKSTRA, T., BERKEMA, H.W., VAN VALKENGOED, P.H.,
WENTİNK, G.H., (1998). Milk production and reproduction during a subclinical bovine herpesvirus 1
infection on a dairy farm. Prev. Vet. Med. 34:97–106.
HANON, E., LAMBOT, M., HOORNAERT, S., LYAKU, J., PASTORET, P.P., (1998). Bovine
herpesvirus-1-induced apoptosis: phenotypic characterization of susceptible peripheral blood
mononuclear cells. Arch Virol 143: 441–52.
HARIHARAN, M.J., NATARAJ, C., SRIKUMARAN, S., (1993). Down regulation of murine MHC
class I expression by bovine herpesvirus 1. Viral Immunol. 6: 273-284.
HARLOW, E., LANE, D., (1988). Antibodies. Cold Spring Harbor Laboratory
.
HASHIDO, M., INOUYE, S., KAWANA, T., (1997). Differantiation of Primary from Nonprimary
Genital Herpes Infections by a Herpes Simplex Virus-Specific Immunoglobulin G Avidity Assay. J.
Clin. Microbiol. July: 1766-1768.
HEDMAN, K., ROUSSEAU, S.A., (1989). Measurement Of Avidity Of Specific IgG For Verification
Of Recent Primary Rubella. J. Med. Virol. 27: 288-292.
HERMANN, J.E., HENDRY, R.M., COLLINS, M.F., (1979). Factors involved in enzyme-linked
immunoassay of viruses and evaluation of the method for identification of Enteroviruses. J. Clin.
Microbiol. 10: 210-217.
HUEMER, H.P., LARCHER, C., VAN DRUNEN LITTEL-VAN DEN HURK, S., BABIUK, L.A.,
(1993). Species selective interaction of Alphaherpesvirinae with the ‘unspecific’ immune system of
the host. Arch. Virol. 130:353-364.
INOUYE, S., HASEGAWA, A., MATSUNO, S., KATOW, S., (1984). Changes in Antibody Avidity
After Virus Infections: Detection by an Immunosorbent Assay in which a Mild Protein-Denaturing
Agent is Employed. J. Clin. Microbiol. 20(3): 525-529.
JOHNSON, G.D., CAMPBELL, J.B., MINOCHA, H.C., BROCE ,A.B., (1991). Ability of Musca
Autumnalis (Diptera:Muscidae) to acquire and transmit bovine herpesvirus-1. Journal of Medical
Entomology 28: 841-846.
JOYNSON, D.H.M., PAYNE, R.A., RAWAL, B.K., (1990). Potential role of IgG avidity for
diagnosing toxoplasmosis. J. Clin. Pathol. 43: 1032-1033.
KAASHOEK, M.J., MOERMAN, A., MADIC, J., RIJSEWIJK, F.A., QUAK, J., GIELKENS, A.L.,
VAN OIRSCHOT, J.T., (1994). A conventionally attenuated glycoprotein E-negative strain of bovine
herpesvirus type 1 is an efficacious and safe vaccine. Vaccine 12: 439-444.
KAASHOEK, M.J., MOERMAN, A., MADIC, J., WEERDMEESTER, K., MARIS- VELDHUIS,
M., RIJSEWIJK, F.A., VAN OIRSCHOT, J.T., (1995). An inactivated vaccine based on a
glycoprotein E-negative strain of bovine herpesvirus 1 induces protective immunity and allows
serological differentiation. Vaccine 13 (4): 342–346.
KAASHOEK, M.J., RIJSEWIJK, F.A.M., VAN OIRSCHOT, J.T., (1996). Persistence of Antibodies
Against Bovine Herpesvirus 1 and Virus Reactivation Two to Three Years After Infection. Vet.
Microbiol. 53: 103-110.
KAHRS, R.F., (1977). Infectious Bovine Rhinotracheitis; A Review and Update. J.A.V.M.A. 171 (10):
1055-1064.
KAHRS, R.F., (2001). Infectious Bovine Rhinotracheitis and Infectious Pustular Vulvovaginitis.
Chapter 18. Viral Diseases of Cattle, Edition 2. Iowa state University Pres, p: 159-170.
88
KANGRO, H.O., MANZOOR, S., HARPER, D.R., (1991). Antibody Avidity Following VaricellaZoster Virus Infections. J. Med. Virol. 33: 100-105.
KARGER, A., SAALMIILLER, A., TUFARO, F., BANFIELD, B.W., METTENLEITER, T.C.,
(1995). Cell surface proteoglycans are not essential for infection by pseudorabies virus. J. Virol. 69:
3482-3489.
KIT, S., QAVI, H., GAINES, J.D., BILLINGLSEY, P. AND MCCONNELL, S., (1985). Thymidine
kinase negative bovine herpesvirus type 1 mutant is stable and highly attenuated in calves. Arch.
Virol. 86: 63-83.
KRAMPS, J.A., QUAK, S., WEERDMEESTER, K., VAN OIRSCHOT, J.T., (1993). Comparative
study on sixteen enzyme-linked immunosorbent assays for the detection of antibodies to bovine
herpesvirus 1 in cattle. Vet. Microbiol. 35: 11–21.
KRAMPS, J.A., PERRIN, B., EDWARDS, S., VAN OIRSCHOT, J.T., (1996). A European interlaboratory trial to evaluate the reliability of serological diagnosis of bovine herpesvirus 1 infections.
Vet. Microbiol. 53: 153-161.
LEMAIRE, M., SCHYNTS, F., MEYER, G., THIRY, E., (1999). Antibody response to glycoprotein
E after bovine herpesvirus type 1 infection in passively immunised, glycoprotein E-negative calves.
Vet. Rec. 144(7): 172–176.
LEMAIRE, M., WEYNANTS, V., GODFROID, J., SCHYNTS, F., MEYER, G., LETESSON, J.J.,
THIRY, E., (2000). Effects of Bovine Herpesvirus 1 Infection in Calves With Maternal Antibodies on
Immune Response and Virus Latency. J. Clin. Microbiol. 1885-1894.
LOON, A.J., VAN LOGT, T.M., VAN DER VEEN, J., (1981). Enzyme-linked immunosorbent assay
for measurement of antibody against cytomegalovirus and rubella virus in a single serum dilution. J.
Clin. Pathol. 34: 665-669.
LOVATO, L., INMAN, M., HENDERSON, G., DOSTER, A., JONES, C., (2003). Infection of cattle
with a bovine herpesvirus 1 strain that contains a mutation in the latency-related gene leads to
increased apoptosis in trigeminal ganglia during the transition from acute infection to latency. J. Virol.
77: 4848-4857.
LUDWIG, H., (1983). The Herpesviruses. Vol.2. (Ed. B. Roizman) Plenum Press. New York. 135214.
LYAKU, J.R.S., NETTLETON, P.F., SCOTT, G.R., (1990). A quantitative enzyme-linked
immunosorbent assay for Bovine Herpesvirus Type 1 (BHV-1) Antibody. Biologicals 18: 199-205.
MARS, M.H., DE JONG, M.C., VAN OIRSCHOT, J.T., (2000 a). A gE-negative BHV-1 vaccine
virus strain cannot perpetuate in cattle populations. Vaccine 18 (20): 2120–2124.
MARS, M.H., DE JONG, M.C., VAN OIRSCHOT, J.T., (2000 b). A gE negative bovine herpesvirus
1 vaccine strain is not re-excreted nor transmitted in an experimental cattle population after
corticosteroid treatments. Vaccine 18 (19): 1975–1981.
Mc KERCHER, D.G., BIBRACK, B., RICHARDS, W.P.C., (1970). Effects of the infectious bovine
rhinotracheitis virus on the central nervous system of cattle. J.A.V.M.A. 156: 1460-1467.
Mc KERCHER, D.G., (1973). Bovine Herpesvirus-1 Infections: Infectious bovine rhinotracheitis,
Infectious Pustular Vulvovaginitis. The herpesviruses. Academic Pres, New York 428-442.
89
MECHOR, G.D., ROUSSEAUX, C.G., RADOSTITS, O.M., BABIUK, L.A., PETRIE, L., (1987).
Protection of newborn calves against fatal multisystemic infectious bovine rhinotracheitis by feeding
colostrum from vaccinated cows. Can. J. Vet.Res.51:452–459.
MENANTEAU-HORTA, A.M., AMES, T.R., JOHNSON, D.W., MEISKE, J.C., (1985). Effect of
Maternal antibody upon vaccination with Infectious Bovine Rhinotracheitis and Bovine Virus
Diarrhea Vaccines. Can. J. Comp. Med. 49: 10-14.
METZLER, A.E., MATILE, H., GASSMANN, U., ENGELS, M., WYLER, R. (1985). European
isolates of bovine herpesvirus 1: a comparison of restriction endonuclease sites, polypeptides, and
reactivity with monoclonal antibodies. Arch. Virol.85:57–69.
METZLER A.E., OSSENT, P., GUSCETTI, F., RUBEL ,A., LANG, E.M., (1990). Serological
evidence of herpesvirus infection in captive Asian elephants (Elephas maximus). J. Wild. Dis. 26: 4149.
MEURENS, F., KEIL, G.M., MUYLKENS, B., GOGEV, S., SCHYNTS, F., NEGRO, S.,
WIGGERS, L., THIRY, E., (2004). Interspesific recombination between two ruminant
alphaherpesviruses, Bovine herpesviruses 1 and 5. J. Virol. 78: 9828-9836.
MILLER, R.B., WILKIE, B.N., (1979). The Indirect Fluorescent Antibody Technique as a Method
For Detecting Antibodies in Aborted Fetuses. Can. J. Comp. Med. 43(3): 255-261.
MILLER, J.M., (1991). The effects of IBR Virus Infection on Reproductive Function of Cattle. Vet.
Med. 1: 95-98.
MIYAZAWA, H., ASHIWARA, Y., TOKIEDA, M., YAMABE, Y., (1982). Serological investigation
of rubella infection by the hemagglutination-inhibition test and enzyme- linked immunosorbent assay.
Rinsho Byori 30: 269-272.
MOORE, S., GUNN, M., WALLS, D., (2000). A rapid and sensitive PCR-based diagnostic assay to
detect bovine herpesvirus 1 in routine diagnostic submissions. Vet.Microbiol.75:145–153.
MURPHY, B.R., TIERNEY, E.L., BARBOUR, B.A., YOLKEN, R.H., ALLING, D.W., HOLLEY,
H.P., MAYNER, R.E., CHANOCK, R.M., (1980). Use of the enzyme-linked immunosorbent assay to
detect serum antibody responses of volunteers who received attenuated influenza A virus vaccines.
Infect. Immun. 29: 342-347.
NYAGA, P.N., Mc KERCHER, D.G., (1980). Pathogenesis of bovine herpesvirus (BHV-1)
infections: Interactions of the virus with peripheral bovine blood ceilular components. Comp. Immun.
Microbiol. Infect. Dis. 2: 587-602.
OIE, (2000). Infectıous Bovine Rhinotracheitis / Infectious Pustular Vulvovaginitis. Chapter 2.3.5.
Manual of Standards Diagnostic Tests and Vaccines 2000, Edition 4. Office International des
Epizooties.
PERRIN, B., BITSCH, V., CORDIOLI, P., EDWARDS, S., ELOIT, M., GUERIN, B., LENIHAN, P.,
PERRIN, M., RONSHOLT, L., VAN OIRSCHOT, J.T., VANOPDENBOSCH, E., WELLEMANS,
G., WIZIGMANN, G., THIBIER, M. (1993). A European comparative study of serological methods
for the diagnosis of infectious bovine rhinotracheitis. Rev. sci. tech. Off. int. Epiz. 12: 969–984.
PERRIN, B., CALVO, T., CORDİOLİ, P., COUDERT, M., EDWARDS, S., ELOİT, M., GUERİN,
B., KRAMPS, J.A., LENİHAN, P., PASCHALERİ, E., PERRİN, M., SCHON, J., VAN OİRSCHOT,
J.T., VANOPDENBOSCH, E., WELLEMANS, G., WİZİGMANN, G., THİBİER, M., (1994).
Selection of European Union standard reference sera for use in the serological diagnosis of infectious
bovine rhinotracheitis. Rev. sci. tech. Off. int. Epiz. 13: 947–960.
90
PORTER, D.D., LARSEN, A.E., COX, N.A., (1975). Isolation of infectious bovine rhinotracheitis
virus from Mustelidae. J. Clin. Microbiol. 1: 112-113.
PROBST, U., EHRENSPERGER, F., ACKERMANN, M., MULLER, H., KIHM, U., (1983). Bovine
herpesvirus-1 (BHV-1) Shedding in the milk during the acute and Latent State of Infection. Exper.
39:1425.
REBHUN, W.C., SMITH, J.S., POST, J.E., HOLDEN, H.R., (1978). An Outbreak of Conjunctival
Form of Infectious Bovine Rhinotracheitis. Cornell Vet. 68(3): 297-301.
REED, D.E., BICKNELL, E.J., LARSON, C.A., KNUDTSON, W.U., KIRKBRIDE, C.A., (1971).
Infectious Bovine Rhinotracheitis Virus-Induced Abortation: Rapid Diagnosis by Fluorescent
Antibody Technique. Am. J. Vet. Res. 32(9): 1423-1426.
RIJSEWIJK, F.A., KAASHOEK, M.J., LANGEVELD, J.P., MELOEN, R., JUDEK, J.,
BİENKOWSKA-SZEWCZYK, K., MARİS-VELDHUİS, M.A., VAN OİRSCHOT, J.T., (1999).
Epitopes on glycoportein C of bovine herpesvirus-1 (BHV-1) that allow differentiation between BHV1.1 and BHV-1.2 strains. J. Gen. Virol. 80: 1477–1483.
ROS, C., RIQUELME, M.E., OHMAN FORSLUND, K., BELAK, S., (1999). Improved detection of
five closely related ruminant alphaherpesviruses by specific amplification of viral genome sequences.
J. Virol. Methods 83: 55–65.
ROUSE, B.T., BABIUK, L.A., (1978). Mechanisms of Recovery From Herpesvirus Infections. A
Review. Can. J. Comp. Med. 24(9): 1076-1081.
SCAHAW, EU., (2000). Report on BoHV-1 marker vaccines and the accompanying diagnostic tests,
[URL: http://europa.eu.int/comm/food/fs/sc/scah/out49-en.pdf].
SCHWYZER, M., ACKERMANN, M., (1996). Molecular Virology of Ruminant Herpesviruses. Vet.
Microbiol. 53(1-2): 17-29.
SCHYNTS, F., BARANOWSKI, E., LEMAIRE, M., THIRY, E., (1999). A specific PCR to
differentiate between gE negative vaccine and wildtype bovine herpesvirus type 1 strains. Vet.
Microbiol. 66: 187–195.
SCOTT, F.M.M., 1989. Bovine herpesvirus 2 infection. In: Cl. Wittmann (Editor), Herpesvirus
Diseases of Cattle, Horses, and Pigs. Kluwer Academic Publishers, Boston, Dordrecht, London, pp.
73-95.
SLIM, A., ELAZHARY, M.A., (1983). Detection of Infectious Bovine Rhinotracheitis and Bovine
Viral Diarrhea Viruses in the Nasal Epithelial Cells by the Direct Immunflourescence Techniques.
Can. J. Comp. Med. 47(1): 18-22.
SOUZA, S., BONON, S.H.A., COSTA, S.C.B., ROSSI, C.L., (2003). Evaluation of an in-house
specific immunoglobulin G (IgG) avidity ELISA for distinguishing recent primary from long-term
human cytomegalovirus (HCMV) infection. Rev. Inst. Med. trop. S. Paulo 45(6): 323-326.
STRAUB, O.C., (1987). Untersuchungen zur bestimmung der rinderinfektio sen dosis bei einem
virulenten und einem avirulenten BHV-1 stamm zur ermittlung der Viruslatenz. Tierarztliche
Umschau 42:231–234.
STRAUB, O.C., (1990). Infectious bovine rhinotracheitis virus. Virus Infections of Ruminants.
Elsevier Science Publishers B.V., Amsterdam, Oxford, New York, Tokyo, pp. 71-108.
STRAUB, O.C., LORENZ, R.J., (1991). Behandlung von im Atmungstrakt Latent BHV-1 Infizierten
Rindem mit Verschiederen Immunsuppressiva. Tierarztliche Umschau 46: 344-354.
91
TAYLOR, R.E., SEAL, B.S., St. JEAR, S., (1982). Isolation of infectious bovine rhinotracheitis virus
from the soft-shelled tick, Ornithodoros coriaceus. Science 216: 300-301.
TERPSTRA, C., (1979). Diagnosis
Immunofluorescence. Vet. Q. 1: 138–144.
of
Infectious
Bovine
Rhinotracheitis
by
Direct
THAKER, S.R., STINE, D.L., ZAMB, T.J., SRIKUMARAN, S., (1994). Identification of a putative
cellular receptor for bovine herpesvirus 1. J. Gen. Virol. 75: 2303-2309.
THIRY, E., SALIKI, J.T., BUBLOT, M., PASTORET, P.P., (1987). Reactivation of infectious
Bovine Rhinotracheitis Virus by Transport. Comp. Immunol. Microbiol. Infect. Dis. 10: 59-63.
THOMAS, H.J., MORGAN-CAPNER, P., CRADOCK-WATSON, J.E., ENDERS, G., BEST, J.M.,
O’SHEA, S., (1993). Slow maturation of IgG1 avidity and persistence of specific IgM in congenital
rubella: implications for diagnosis and immunopathology. J. Med. Virol. 41(3): 196-200.
TIKOO, SK., CAMPOS, M., BABIUK, L.A., (1995). Bovine herpesvirus 1 (BHV-1): Biology,
pathogenesis and control. Adv. Virus Res. 45: 191-223.
TOMA, B., (1983). Serological Diagnosis of pseudorabies using enzyme-linked immunosorbent assay
(ELISA). R.C. In: R.C. Wardley and J.R. Crowther (Editors), The ELISA: Enzyme-linked
immunosorbent assay in Veterinary Research and Diagnosis. Martinus Nijhoff, The Hague, s: 212216.
TUOKKO, H., (1995). Detection of acute measles infections by indirect and u-capture enzyme
immunoassays for immunoglobulin M antibodies and measles immunoglobulin G antibody avidity
enzyme immunoassay. J. Med. Virol. 45: 306-311.
VAN DONKERSGOED, J., BABIUK, L.A., (1991). Diagnosis and managing the respiratory form of
infectious bovine rhinotracheitis. Vet. Med. 86: 86-94.
VAN DRUNEN LITTEL-VAN DEN HURK, S., PARKER, M.D., MASSIE, B., VAN DEN HURK,
J., HARLAND R., BABIUK, L.A. and ZAMB, T.J., (1993). Protection of cattle from BHV-1
infection by immunization with recombinant glycoprotein gIV. Vaccine 11: 25-35.
VAN ENGELENBURG, F.A.C., MAES, R.K., VAN OIRSCHOT, J.T., RIJSEWIJK, F.A.M., (1993).
Rapid and sensitive detection of bovine herpesvirus type 1 in bovine semen by a polymerase chain
reaction based assay. J. Clin. Microbiol. 31: 3129–3135.
VAN ENGELENBURG, F.A.C., KAASHOEK, M.J., VAN OIRSCHOT, J.T., RIJSEWIJK, F.A.M.,
(1994). A glycoprotein E deletion mutant of bovine herpesvirus 1 infects the same limited number of
tissues in calves as wild-type virus, but for a shorter period. Pathogenesis of bovine herpesvirus 1
infections. Prospects for a gE-negative marker vaccine and molecular diagnosis. University of
Utrecht, The Netherlands, pp. 33-50.
VAN OIRSCHOT, J.T., (1996). Advances in the development and evaluation of bovine herpesvirus I
vaccines. Vet. Microbiol. 53: 43-54.
VAN OIRSCHOT, J.T., KAASHOEK, M.J., MARIS-VELDHUIS, M.A., WEERDMEESTER, K.,
RIJSEWIJK, F.A., (1997). An enzyme-linked immunosorbent assay to detect antibodies against
glycoprotein gE of bovine herpesvirus 1 allows differentiation between infected and vaccinated cattle.
J. Virol. Meth. 67 (1): 23–34.
VAN OIRSCHOT, J.T., (1999). Bovine Viral Vaccines, Diagnostics and Eradication: Past, Present
and Future. Adv. Vet. Med. 41: 197-216.
92
WARD, K.N., GRAY, M.E., JOSLIN, M.E., SHELDON, M.J., (1993). Avidity of IgG Antibodies to
Human Herpesvirus-6 Distinguishes Primary from Recurrent Infection in Organ Transplant Recipients
and Excludes Cross-Reactivity with Other Herpesviruses. J. Med. Virol. 39: 44-49.
WELLENBERG, G.J., VERSTRATEN, E.R.A.M., MARS, M.H., VAN OİRSCHOT, J.T., (1998).
Detection of bovine herpesvirus 1 glycoprotein E antibodies in individual milk samples by enzymelinked immunosorbent assays. J. Clin. Microbiol., 36: 409–413.
WELLENBERG, G.J., MARS, M.H., VAN OİRSCHOT, J.T., (2001). Antibodies against bovine
herpesvirus (BHV) 5 may be differentiated from antibodies against BHV-1 in a BHV-1 glycoprotein
E blocking ELISA. Vet. Microbiol. 78: 79-84.
WHETSTONE, C.A., EVERMANN, J.F., (1988). Characterization of bovine herpesviruses isolated
from six sheep and four goats by restriction endonuclease analysis and radioimmunoprecipitation. Am.
J. Vet. Res. 49: 781-785.
WINKLER, M.T.C., DOSTER, A., JONES, C., (1999). Bovine herpesvirus 1 can infect CD4+ T
lymphocytes and induce programmed cell death during acute infection of cattle. J. Virol. 73: 8657–
8668.
WYLER, R., ENGELS, M., SCHWYZER, M., (1989). Infectious Bovine Rhinotracheitis /
Vulvovaginitis. Advances in Virology. 1-72.
XIA, J.C., YASON, C.V., KIBENGE, F.S.B., (1995). Comparison of dot blot hybridisation,
polymerase chain reaction, and virus isolation for detection of bovine herpesvirus-1 (BHV-1) in
artificially infected semen. Can. J. Vet. Res. 59: 102-109.
YAN, S.S., FEDORKO, D.P., (2002). Recent Advances in Laboratory Diagnosis of Human
Cytomegalovirus Infection. Clin. Appl. Immunol. Rev. 2: 155-167.
YATES, W.D.G., (1982). A review of infectious bovine rhinotracheitis, shipping fever pneumonia
and viral-bacterial synergism in respiratory disease of cattle. Can. J. Comp. Med. 46: 225-263.
93
ÖZGEÇMİŞ
I-
Bireysel Bilgiler
Adı
Soyadı
Doğum yeri ve tarihi
Uyruğu
Medeni durumu
İletişim adresi ve telefonu
II-
: Ayşe Başak
: Demir
: Ankara, 1977
: T.C.
: Bekar
: Şerefli sokak 19/1 Mebusevleri
06580 Tandoğan / Ankara
0532 556 90 44
Eğitimi
Doktora: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim
Dalı, (2000-2006)
Lisans: Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi, 1994-1999
İlk ve Ortaöğretim: Özel Yükseliş Koleji, Ankara, 1983-1994
Yabancı dili: İngilizce
III-
Mesleki Deneyimi
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Viroloji Anabilim Dalı,
Araştırma Görevlisi, 2002-2006
T.C. Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı
Viroloji Laboratuvar Şefliği, Veteriner Hekim, 2006
IV-
Bilimsel İlgi Alanları
Yayınları:
• Burgu, İ., Alkan, F., Karaoglu, T., Bilge Dağalp, S., Can-Şahna, K.,
Güngör, B., Demir, A. B. (2005): Control and eradication programme
of EBL in selected herds in Turkey, DTW, 112: 271-274.
• Gencay, A., Öncel, T., Karaoğlu, T., Sancak, A., Demir, A. B., Özkul,
A. (2004): Antibody prevalence to Canine Distemper Virus (CDV) in
stray dogs in Turkey. Rev Med Vet, 155: 432-434.
V-
Bilimsel Etkinlikleri
•
•
Ayşe Başak Demir, BLV Enfeksiyonu, Tigem Meslekiçi Eğitim
Semineri II., Tigem Toplantı Salonu, Ankara, 28 Haziran 2005.
Özkul, A., Alkan, F., Demir, A. B., Karaoğlu, T., Bilge Dağalp, S.,
Akça, Y., Burgu, İ. Sığır Herpesvirus Tip 1(BHV-1) İzolatlarında gE
Kodlayan Gen Bölgelerinin Karakterizasyonu ve gE Silinmiş Marker
BHV-1 (Rekombinant) Üretimi, 2.Ulusal Viroloji Kongresi, 13-17
Eylül 2005, Kemer, Antalya, Poster Sunumu.
94
Download