33 dosya: türkmeneli

advertisement
ŞİDDETE İDEOLOJİK BİR
KAYNAK OLARAK SELEFİLİK
Selefilik İslam düşünce tarihinde
akıl-nakil tartışması çerçevesinde
oluşmuş en eski ekollerden birisidir. Selef, kelime olarak “geçmiş,
gitmiş olanlar veya öncekiler” anlamına gelmektedir. Terim olarak
ise “İslam’ın ilk dönemlerinde yaşayan, kendilerine göre metotları
ve görüşleri olan ilim adamları”nı
tanımlamak için kullanılmıştır. “Selefi düşünce” terkîbi ise Hz. Muhammed ve sonrası üç kuşağı,
-sahâbe, tâbiîn ve tebeu’t-tâbiîntanımlamak için kullanılmaktadır.
Ayet ve hadislerin sonraki kuşaklara aktarımında oynadıkları kilit
rol sebebiyle sonraki dönem Müslümanları bu üç kuşağın düşünce
ve eylemlerini kendileri için örnek
olarak kabul etmişler ve bu dönem
Müslümanlarına “selef-i sâlih” adını vermişlerdir.1 Selefiyye için bir
imam ya da kurucu tayin etmek
oldukça zor görünmektedir.2 Günümüzdeki Selefi düşünceyi etkileyen nesil Hicri 8. Asırda yaşayanlar
olmuş ve başta İbn-i Teymiyye ve
talebesi İbn Kayyim el-Cevizyye bu
noktada düşünce olarak öncü olmuşlardır. 1703 – 1791 yılları arasında yaşamış olan Muhammed
bin Abdulvehhab da bu akımın
takipçisi olup Teymiyye’nin düşüncelerini devam ettirmiştir. Ancak
Abdulvehhab, Selefi düşünceleri ileri götürmüş pek çok hükmü
sertleştirmiş ilk dönem Selefilerinin
yasak kabul ettiği şeyleri açıkça
küfür olarak tanımlamıştır. Vehhabilik hareketi düşünsel derinliği
olmayan Hanbeli mezhebinin sert
yorumlarını içeren bir çöl mezhebi
olmaktan ileri gidememiştir. Ancak
bugün Suudi Arabistan’da hanedanın mensup olduğu inanıştır.3
Selefi dini söylemin özelliklerini ve
diğer Sünni akımlardan farklarını
başlık olarak sayarsak şunlar vardır: 1- Bilginin Kaynağı, 2- Nakli,
Nassı ve Geçmiş Anlayışları Tak-
dis, 3- Tefsir ve Yorumun Reddi,
4- Tarihsel Boyutun Reddi (anakronizm), 5- Her türlü yeniliğin bid’at
sayılması. 4Selefiler göre dini konularda yegane söz sahibi naslardır. Naslarda olmayan bir şeyi hiç
kimsenin dine ilave etme imkanı
yoktur. Bu naslar da Kuran ve Hz.
Peygamberin hadisleridir. Onlara
göre Kur’an zaten Allah’ın kitabıdır ve onun hükümleri tartışılmaz.
Selefiler asla akli hükümleri yani
icma ve kıyası kabul etmez. Hadisleri senetlerine göre değerlendirir
ve asıl hükümlerle çatışmalarına
bakılmadan senedi sağlamsa itirazsız kabul ederler. Bu çatışmayı
da insan aklının “anlayamamasından” diyerek açıklarlar. Klasik Ehl-i
Sünnet’in dört kaynağı Selefilerde
ikidir.5 Selefe göre ayetlerin manaları açık olanları açıklamaya gerek
yoktur. Manası müteşabih olan
ayetlerin ise açıklamasını ancak
Hz. Peygamber yapabilir. Çünkü
bu ayetlerin anlamlarını ancak Allah
bilir, ondan bu bilgiyi nakletmeye
yetkili de peygamberdir. Eğer Hz.
Peygamberden böyle bir izah gelmemişse o ayetlerin açıklamasının
yapılmaması gerekir. Zira insanlar
bu ayetlerden Allah’ın maksadının
ne olduğunu bilemezler. Bilemedikleri şeyi de anlamlandırmaları
doğru değildir.
Selefilerde en çok dikkat çeken
ve günümüzdeki pek çok örgütün farklı bir şekilde yorumlayarak
kullandıkları mesele ise amel-iman
ilişkisidir. Selefiler “amel imandan
bir cüzdür” anlayışıyla pek çok günahın Müslümanı dinden çıkaracağını düşünmektedirler. Özellikle
büyük günah işleyen Müslümanlar
dinden çıkarlar. Bu bağlamda Selefiler dinden çıkan bir Müslümanın mürted olduğunu mürtedin de
kanının Kur’an’da helal kılınması
bağlamında öldürülmesi gerektiğine kanaat getirirler. Günümüzde
tekfirci örgütlerin temel argümanı
da budur.6
Yıl:1 | Sayı:3 | Gökkubbe |
33
DOSYA: TÜRKMENELİ
U
luslararası İlişkilerde olayların meydana gelmesinde
pek çok faktör oynamaktadır. Bu faktörlerden birisi de tarih
boyunca din olmuştur. Devletlerin
kurulmasında, savaşların çıkmasında ya da toplumsal olaylarda din faktörü asıl neden olarak
ya da yan sebeplerden olarak,
kimi zaman da sadece meşruiyet
aracı olarak ortaya çıkmıştır. Din
faktörünün en etkin olduğu coğrafyalardan biri de tarih boyunca
Ortadoğu olmuştur. İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik gibi dinlerin bu
coğrafyada ortaya çıkmış olması
ve bu coğrafyayı şekillendirmiş olması bu noktada önemli bir etkendir. Günümüzde de bu durum devam etmektedir. Ancak maalesef
ki, günümüz şartlarında din faktörü
Ortadoğu’da çoğunlukla olumsuz
çağrışımlara sahip olayların içinde
karşımıza çıkmaktadır. Bu da bize
iki alternatif sunmaktadır: Bu olayların kaynağı ya dindir ya da birileri
dini kullanarak kendi eylemlerine
meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadır. İlahiyat disiplininin çalışmasına konu olacak bu noktayı bilimsel
bir değerlendirme yerine doğrudan
sonuçla açıklarsak; hem Hıristiyanlık ve Museviliğe kaynaklık eden
“On Emir”de ve kutsal metinlerde
hem de İslamiyet’in kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’de “öldürme”,
“aşırıya gitme”, “adil ol” emirlerinin
var olması savaşın ise sadece özel
şartlar oluştuğunda cevaz verilen
bir durum olması bize günümüzde yaşananların din kaynaklı değil
ama din kullanılarak yaşanan olaylar olduğu sonucunu vermektedir.
Bu bağlamda bu yazı Selefilik üzerine yüksek lisans tezi yazmakta
olan bir öğrencinin bilimsel kaygı
gütmeden konuya dair tarihli ve
idealist görüşlerini ortaya koyma
amacını taşımaktadır.
Download