6.SINIFLAR ĠPEK YOLU’NDA TÜRKLER ÜNĠTESĠ KONU ÖZETĠ TÜRKLERĠN ĠLK YURDU ve GÖÇLER Orta Asya (Ana Yurt) Türklerin ilk yurdu Orta Asya'dır. Çok geniş bir bölge olan Orta Asya; doğuda Kingan dağları, batıda Hazar denizi, kuzeyde Altay dağları ve Baykal gölü, güneyde Hindikuş ve Karanlık dağlarıyla çevrilidir. Orta Asya’dan Yapılan Göçlerin Nedenleri: 1. İklim değişikliği ve şiddetli kuraklık, 2. Kıtlık ve açlığın ortaya çıkması, 3. Hayvanlar ve insanlar arasında salgın hastalıkların ortaya çıkması, 4. Nüfusun hızla artması, 5. Boylar arasındaki mücadeleler, 6. Yeni topraklar kazanma düşüncesi, Orta Asya'da maden çağını yaşayan Türkler, demir tekerleği icat etmişler ve atı evcilleştirmişlerdir. Bu yüzden rahatlıkla çok uzak bölgelere göç edebilmişlerdir. •> M. Ö I. binde başlayan göçler Orta Çağ'ın sonuna kadar devam etmiştir. Göçlerin Sonuçları: • Orta Asya'dan çeşitli yerlere göç eden Türkler, gittikleri yerlerin kültürleriyle alış verişe girdiler. Böylece yeni kültürlerin oluşmasını sağlamışlardır. • Gittikleri bölgelerde henüz Taş Devri'ni yaşayan medeniyetlere madeni işlemesini öğrettiler. • Göç eden yerlerde nüfus arttı. Yeni merkezler ortaya çıktı. •> Bütün Türk boylan Orta Asya'yı terk etmediler. Yaşamaya elverişli yerler bulanlar o bölgede kalarak daha sonraki dönemlerde bulundukları yerlerde büyük devletler kurmuşlardır . GÖÇLERDEN SONRA ORTA ASYA’DA KURULAN TÜRK DEVLETLERĠ HUNLAR(ASYA HUNLARI) (M.Ö. 220 - M.S. 216) M.Ö. III. yy'da Orhun ve Selenga nehirleri çevresinde kurutmuştur. Başkent Ötüken'dir. Bilinen ilk Türk Devleti'dir. Hunların bilinen ilk hükümdarı Tuman (Teoman)'dır. Oğlu Mete Han zamanında Hunlar en parlak zamanını yaşamışlardır. Mete Çin'i vergiye bağlamıştır. Çin kalabalık nüfusundan dolayı istila etmemiş ve Çin'e yerleşmemiştir. Mete Han'dan sonra Hunlar zayıflamaya başlamış ve Çinlilerle yapılan savaşlar sonucunda M.S 48 yılında kuzey ve güney olarak ayrılmışlardır KAVĠMLER GÖÇÜ Kuzey Hunlarının M.S. 375'te Karadeniz'in kuzeyindeki toplulukları yurtlarından etmeleriyle başlayan Avrupa'daki kavimlerin yer değiştirme sürecine "Kavimler Göçü" denilmektedir. Bu büyük olayın başlıca sonuçları şunlardır. Roma İmparatorluğu M.S. 395'te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Roma M.S.476'da yıkıldı. İlkçağ kapandı, Ortaçağ başladı. Günümüz Avrupa toplumlarının temelleri oluşturuldu. -Avrupa'da Feodalite (Derebeylik) sistemi oluştu. Batı Hunlar, Avrupa Hun Devleti'ni kurdu. Kavimlerin Hristiyanlığı kabul etmesi üzerine, Kilise Avrupa'daki en büyük güç haline geldi. AVRUPA HUN DEVLETĠ (375 -469) Balamir başkanlığında Orta Macaristan bölgesinde kurulmuştur. (375) Başkenti Budapeşte'dir. Attila zamanında en parlak zamanını yaşamışlardır(434-453).Bu dönemde Doğu Roma İmparatorluğu ile imzalanan Margos Antlaşması ile üstünlük sağlanmış Batı Roma(Bizans) vergiye bağlanmış. Bu dönem içerisinde Attila, Avrupa'nın korkulu rüyası haline gelmiştir. Attila'nın ölümünden sonra devlet zayıflamış. 469 yılında Bulgar ve Macar saldırıları ile ortadan kalkmıştır . GÖKTÜRKLER (552) Çin baskısı altında yaşayan Türkler, iç karışıklıklardan faydalanarak bağımsız birlikler halinde yaşamaya başladılar. Göktürklerin bu yılları Ergenekon destanının konUSU olmuştur. Göktürklerle ilgili bilgileri Ergenekon destanından öğrenmekteyiz. Bundan dolayı ilk dönemleri ile ilgili bilgileri net değildir. 552 yılında Bumin Kağan liderliğinde Ötüken'de kurulmuştur. Mukan Kağan ve İstemi Yabgu dönemi en parlak oldukları zamandır. Bu dönemde İpek Yolu‟na hakim oldular. Göktürkler 582 yılında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Göktürkler 630'da Batı Göktürkler ise 655 yılında Çin egemenliğine girerek bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir. II. GÖKTÜRK(KUTLUK)DEVLETĠ(682-745) Çin hakimiyetine giren Doğu Göktürklü Türk beyleri, Çin'e karşı bağımsızlık mücadelesi başlattılar. Mücadele sonucunda 682 yılında Kutluk Kağan, Vezir Tonyukuk ile beraber Çin'e karşı verdikleri bağımsızlık mücadelesini kazandılar. Devlet en parlak dönemini Bilge Kağan döneminde yaşadı. Bu dönemde Tonyukuk vezir, Kül Tigin de ordu komutanı olmuştur. Sırası ile Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan'ın ölmeleri üzerine Basmiller, Karluklar ve Uygurlar birleşerek 745'te Göktürkleri yıktılar. BĠLGĠ BANKASI Göktürkler, ilk kez Türk adını taşıyan bir devlet kurmuşlardır. En eski yazılı Türk belgeleri Göktürklere aittir. (Orhun Kitabeleri) 38 harfli kendilerine özgü alfabe kullanmışlardır. Türkler arasında devlet ve millet olma bilinci en üst seviyeye bu dönemde çıkmıştır. UYGURLAR (745-840) Göktürklerden sonra 745 yılında Ötüken'de kurulmuştur. Önce Ötüken olan başkentleri daha sonra Ordu -Balık (Kara Balasagun) olmuştur. Çinliler ile Müslüman Araplar arasındaki mücadelede Uygurlar Müslümanları desteklemişlerdir. Nitekim 751 Talaş Savaşı'nı Müslüman Araplar kazanmıştır. Talaş Savaşı İslamiyet'in Türkler arasında yayılmasına zemin hazırlamıştır. Uygurlar Böğü Kağan zamanında Maniheizmi resmi din olarak kabul etmişlerdir. (763) Bu dini kabul ettikten sonra hayvancılığı terk edip tarım ve ticaretle uğraşmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda yerleşik hayata geçen Uygurlar, zamanla savaşçı özelliklerini yitirmişlerdir. 840'ta Kırgızlara yenilip Doğu Türkistan'a göç etmişler ve burada bir devlet kurmuşlardır. XIII. yy.'da Moğol egemenliğini kabul eden Uygurlar Moğol yönetiminde önemli görevler üstlendiler. BĠLGĠ BANKASI Uygurlar, yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir. Saraylar, tapınaklar gibi kalıcı mimari eserler bıraktılar. 14-18 harfli Uygur alfabesini kullanmışlardır. Klişe matbaayı bulan Uygurlar, Türkçe kitaplar basmışlardır. ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERĠNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK DEVLET YÖNETĠMĠ Orta Asya Türk devletlerinde hükümdarlar; kağan, han, hakan, ilteber, ilteriĢ, idikut gibi unvanlar almışlardır. Örneğin; Göktürkleri ikinci defa bir-araya getiren Kutluk Han'a, devleti derleyip toparlayan anlamına gelen "ilteriĢ" unvanı verilmiştir. Kağanın temel görevi ülkede otorite ve birliği kurarak halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır. Kağan'ın dışında ülke yönetiminde eşi, Hatun da etkilidir. Hatun gerektiğinde ülke yönetimine vekillik yapar hatta elçi bile kabul ederdi. Egemenlik AnlayıĢı Türkler Gök-Tanrı dinine inanmışlardır. Türklerin inancına göre, yönetme yetkisi hükümdara Gök-Tanrı tarafından verilmiştir, "kut" adı verilen bu yetkinin kişinin kanında dolaştığına inanılmıştır. Bu anlayışa göre ülke hanedan üyeleri arasında paylaşılarak yönetilmiştir. Ama sürekli yaşanan taht kavgaları sonucu devletler kısa sürede zayıflayıp yıkılmıştır. Egemenlik anlayışını ortaya koyan, "Ülke, hanedan üyelerinin ortak malıdır." cümlesidir. Bu anlayışta tahta kimin çıkacağı belirgin olmadığı için çok zorlanılmıştır. Siyasi Yapı Orta Asya'da Türk devletlerinde ülke, hanedan üyelerinin ortak malıydı ve paylaşılarak yönetilirdi. Uygulanan yönetim şekillerinden biri olan "ikili yönetim" de ülkenin hanedanın ortak malı olması anlayışına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre, ülke doğu ve batı olmak üzere iki merkeze ayrılmıştır. Doğu, kutsal sayılan taraf olduğu için Kağana; batı taraf ise "yabgu" denilen birine bırakılmıştır. Yönetimde, batıyı yöneten yabgu iç işlerinde serbesttir ama dış işlerde kağana bağlıdır. Gerek "kut" anlayışı gerekse "ikili yönetim" uygulaması merkezi otoriteyi bozmuş, Türk devletlerini zayıflatmıştır. Orta Asya devletlerinin yapılanmasında kağanın yanında bir de meclis bulunmuştur. Kurultay (Kengeş) adı verilen bu mecliste devlet meseleleri görüşülüp karara bağlanırdı. Alınan kararların kağana onaylatılması zorunlu olduğundan bu meclis danışma meclisiydi. Sosyal Yapı Orta Asya Türklerinin yaşamlarının her alanına etki eden Bozkır kültürü ve yarı göçebe yaşam tarzı, özellikle sosyal yapıyı şekillendirmiştir. Yaşadıkları coğrafyanın zor şartları karşısında ayakta kalabilmek için Türk toplulukları, teşkilatçı bir karakter kazanmışlardır. Hem siyasi hem de sosyal hayatın teşkilatlı düzeni, Türklerin tarih boyunca pek çok devlet kurmalarının temel sebebidir. Eski Türklerde sosyal yapının temeli aileye dayanmaktadır. OğuĢ denilen ailelerin birleşmesiyle urug adı verilen sülaleler oluşmaktadır. Urugların birleşmesiyle boylar, boyların bir araya gelmesiyle budun denilen millet meydana gelmektedir. Milletin siyasi teşkilatlanmayı gerçekleştirmesiyle de il denilen devlet oluşturulurdu. EKONOMĠK HAYAT Türklerin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. At ve koyun, yetiştirilen önemli hayvanlardır. Atı tarihte evcilleştiren ilk toplum Türklerdir. Orta Asya'da belli merkezlerde ayrıca balıkçılık da yapılmıştır. Orta Asya Türkleri içerisinde Uygurlardan itibaren yerleşik yaşam başlamış ve tarımsal faaliyetler görülmüştür. Hayvansal gıda tüketimini terk eden Uygurlar, tarımı temel ekonomik uğraş olarak seçmişlerdir. İpek Yolu, Türklerin yaşadığı bölgenin en önemli ekonomik kaynağıdır. Çin'den başlayarak, Orta Asya'yı geçen Anadolu'ya hatta Avrupa'ya ulaşan bu ticaret yolu, Türk-Çin savaşlarının da temel sebebidir. Bu yola hakim olan devletin zenginliğe kavuştuğu düşünülürse, verilen mücadeleler daha kolay anlaşılır. Göktürkler döneminde Çin sınırında ortak pazar şehirleri kurulmuş; canlı bir ticaret ortamı oluşturulmuştur. Bu dönemde Türkler daha çok hayvan ve hayvansal ürünler satmış, tarımsal gıdalar almışlardır.Yerleşik yaşama geçen Uygurlar döneminde ticaret büyük gelişme göstermiştir. Daha çok tarımsal ürünlerin alınıp satıldığı bu dönemde Uygurlar, üzerinde kağanın mührü bulunan bez parçalarını para olarak kullanmışlardır. Bunlara kamdu adını vermişlerdir. ORDU Geniş bozkırların ortasında her an saldırıya açık, savunmasız bir coğrafyada yaşayan Türkler, mücadeleci ve savaşçı bir karakter kazanmışlardır. Türklerde askerlik bir meslek olarak görülmemiştir. Karşılaşılan saldırılarda kadın, erkek, çoluk, çocuk ayırdetmeden herkes düşmana karşı koymuştur. Bu nedenle Türkler "ordu - millet" olarak nitelendirilmişlerdir. Atı evcilleştirmeleri sosyal yaşamda olduğu gibi askeri alanda da Türklere üstünlük kazandıracaktır. Türkler hareketli ve güçlü yapılarını at ile pekiştirmişlerdir. Bu sayede etkili savaş taktikleri geliştirmişlerdir. ilk düzenli Türk ordusu Asya Hun hükümdarı Mete Han tarafından kurulmuştur. Bu yüzden günümüzde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuruluş yılı olarak, Mete Han'ın tahta çıktığı M.Ö. 209 yılı kabul edilir. Mete Han, orduyu onluk, yüzlük, binlik ve onbinlik birimlere ayırmıştır. Bu ayırım bugün hala kullanılmaktadır. Bu birliklerin başında onbaşı, yüzbaşı, binbaşı gibi rütbelere sahip komutanlar bulunmaktadır. Orta Asya Türklerinde, sivil hayatta çalışan herkes aynı zamanda asker sayılmıştır. Ama bugün askerlik görevi, 20 yaşını doldurmuş erkeklere aittir. Ayrıca askerlik günümüzde bir meslek haline gelmiştir. Eski Türklerde orduda; kargı, ok, yay, kılıç ve kalkan gibi silahlar kullanılırdı. Bugün bu silahların yerini ateşli silahlar aldı. DĠN VE ĠNANIġ İslamiyet öncesi Türk toplumlarındaki en yaygın din Gök-Tanrı inancı idi. Ahiret inancının da varolduğu bu dine göre, yerin ve göğün yaratıcısı tek ve soyut bir güç kabul edilmiştir. Göçebe toplumda tapınak yapımı görülmemiştir. Türklerde ölülere saygı duyulmuş; onlar için yas tutulmuş ve yuğ adı verilen törenler düzenlenmiştir. Ölüler kurgan adı verilen mezarlara gömülmüştür. Mezarın başına da, ölünün hayattayken öldürdüğü düşman sayısı kadar, balbal adı verilen taşlar dikilmiştir. Ölünün mezara eşyalarıyla hatta atıyla beraber gömülmesi; Türkler'de ölümden sonraki yaşama yani ahiret hayatına inancın olduğunu gösterir. Uygurlar Maniheizm dinini benimsemişlerdir. Bu din Uygurların yaşam şeklini, hayvani gıdalar yemeyi ve savaşmayı yasaklamıştır. Bunun üzerine Uygurlar tarımla uğraşmış, yerleşik hayata geçmiş; surlarla çevrilmiş şehirler kurmuşlardır. Uygurlarda mimari gelişmiştir. Tapınak yapımına da önem vermişlerdir. Ama savaşçılık özelliklerini kaybetmişlerdir. HUKUK SĠSTEMĠ Orta Asya Türk toplulukları, yarı göçebe yaşam tarzını benimsedikleri için, gelişmiş bir yazılı kültüre sahip değillerdi. Yazılı hukuk kuralları da bulunmazdı. Sosyal yaşamı düzenleyen "töre" adı verilen sözlü kurallardı. Töre; adalet, eşitlik ve iyiliğe dayanırdı. Töreye kağan bile uymak zorundaydı. Türklerde yazılı hukuk kurallarına yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti Uygurlar'da rastlanmıştır. BĠLĠM VE SANAT Orta Asya Türk sanatı Uygurlara kadar olan dönem ve Uygurlardan sonraki dönem olarak ele alınabilir. Uygurlara kadar olan dönemde daha çok göçebe yaşamın etkisi vardır. Bu dönem eserleri taşınabilir, hafif nitelikte sanat ürünleridir. Göçebe toplum için önemli olan hareketli av sahneleri ve hayvan motifleri işlenen başlıca figürlerdir. Halıcılık ve dokumacılık çok gelişmiştir. Göçebe Türklerin madenleri işlemedeki başarıları da meşhurdur. Madenden savaş aletleri ve silahlar yapılmıştır. Uygurlar yerleşik hayata geçmişler ve daha kalıcı sanat eserleri meydana getirmişlerdir. Uygurlarda çok gelişmiş bir şehir mimarisi ve tapınak yapımı göze çarpmaktadır. Uygurlar, minyatür sanatını tüm dünyaya öğreten devlettir. Orta Asya Türklerinde gözümüze çarpan en önemli bilimsel çalışma "On Ġki Hayvanlı Türk Takvimi" dir. Bu takvimde her yıla bir hayvan ismi verilmiştir . YAZI –DĠL-EDEBĠYAT Orta Asya Türklerinde karşımıza çıkan ilk alfabe Göktürklere aittir. Göktürk Alfabesi 38 harften oluşmaktadır. Bu alfabeyle yazılmış en önemli eser, Türklere ait ilk edebi eser olan Orhun Abideleri'dir. II. Göktürk Devleti dönemine ait olan bu eserler; Bilge Han, kardeşi Kül Tigin ve Vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. Abideleri Yolluğ Tigin yazmıştır. Orhun Abideleri'nin Türk tarihindeki önemi ve özellikleri şu şekilde sıralanabilir; - Akıcı ve edebi bir dilde yazılmıştır. - Gelişmiş ve işlek bir alfabe ve dile sahip olması, Türklerin yazıyı uzun süredir kullandığının göstergesidir. - Abideler Türk adının geçtiği ilk Türkçe metinlerdir. - Türk tarihinin ilk yerli kaynaklarıdır. - Türk tarihinin ilk edebi eserleridir. -Türklerin siyasi tarihi, Türk devlet anlayışı, devlet - halk ilişkilerinin niteliği, Türk kültürü hakkında temel bilgi kaynağıdır. Orhun Abideleri 1893 yılında Danimarkalı bilimci VVilhelm Thomsen tarafından okunmuştur. Türklere ait ikinci alfabe Uygurlar‟ın 18 harften oluşan Uygur Alfabesidir. Bozkır yaşantısına sahip Orta Asya Türk toplulukları, Uygurlara kadar çok fazla yazılı eser bırakmamışlardır. Sözlü edebiyat alanında pek çok eser oluşturmuşlardır. Bunlar arasında en önemli olanlar, destanlardır.En ünlü Türk destanları arasında şunları sayabiliriz; Hunlar'a ait Oğuz Kağan Destanı, Saka Türklerine ait Alp Er Tunga Destanı, Göktürklere ait Ergenekon Destanı, Uygurlara ait TüreyiĢ ve Göç Destanları, Kırgızlara ait Manas Destanı. ĠSLAM TARĠHĠ İslamiyet‟ten Önce Arap Yarımadasının Durumu: - İslamiyet‟ten önce Arap yarımadasında Putperestlik yaygındı. Diğer dinler:-Sabilik : (Yıldız ve gök cisimlerine tapma) -Mecusilik: ( Zerdüşt inancı. Ateşe tapma ) –Hıristiyanlık -Yahudiler Hanif : (Hz.İbrahim‟in tek tanrı inancı. Puta tapmazlar, içki içmezler ve haksızlık yapmazlardı. Hz. Muhammed‟in anne ve babası da Hanif dinine bağlıydılar.) - Bu dönemde kabileler arasında kavgalar vardı. Sadece haram aylarda savaşmazlar bu dönemde Kabe‟deki putları ziyaret ederlerdi. - Arap toplumu göçebe (bedevi) ve yerleşik halk olmak üzere ikiye ayrılırdı. HZ MUHAMMED’ĠN HAYATI: - 571 yılında Mekke‟de doğdu. Annesinin adı Âmine, babasının adı Abdullah‟tır. - Babası doğmadan öldü, ona dedesi Abdülmuttalib baktı. Dedesi ölünce bu kez amcası Ebu Talib baktı. - Hz. Muhammet amcası ile ticaret yaptı. Güvenirliğinden dolayı “Muhammed‟ül emin” (Güvenilir Muhammed) adıyla anıldı. - 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. -40 yaşına doğru toplumdan uzaklaşarak zamanın çoğunu Hira Mağarasında geçirmeye başladı. Burada Cebrail (a.s) ona ilk vahiyi getirdi ve peygamberliği başladı. (611) - Hz. Muhammed‟e ilk inananlar: -Hz.Hatice -Hz.Ali -Hz.Ebubekir Zeyd b. Harise - Hz. Muhammed Mekkeliler tarafından tehdit edilince Mekke‟den Medine‟ye göç etti. 622 yılında bu göçe “Hicret” adı verilir. - Mekke‟den Medine‟ye göçenlere “Muhacir” (göçmen), Medinelilere de “Ensar” (Yardımcı) adı verilir. - Hicretle Medine‟de ilk İslam Devleti kurulmuş oldu. Hz. Muhammed’in SavaĢları: Bedir SavaĢı Tarih: 624 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar Sebep: Müslümanlar Mekke‟den göç ederken bütün mallarını bırakmışlardı. Bunlara karşılık Mekke kervanını vurmaya karar verdiler. Sonuç: 1-Zafer Müslümanların oldu. 2-Esirler 10 Müslüman çocuğa okuma yazma öğretirlerse serbest kalacaklardı. Önemi: 1-Mekke ile Medinelilerin ilk savaşıdır. 2-Savaşın diğer bir ismi de Akrabalar savaşıdır. 3- Savaş sonunda Hz. Muhammed‟in esirler ile ilgili aldığı karar eğitime ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Uhud SavaĢı Tarih: 625 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar Sebep: Mekkeliler Bedir Savaşı‟nın öcünü almak istediler. Sonuç: 1-Hz. Muhammed yaralandı. 2-Hz. Hamza şehit oldu. Önemi: Müslümanlar peygamberin sözünün dinlememenin cezasını ilk kez çektiler. Hendek SavaĢı Tarih: 627 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar Sebep: Mekkeliler İslamiyet‟in yayılmasını istemiyorlardı. Sonuç: Selman-ı Farisi adlı bir İranlının tavsiyesi ile Medine‟nin etrafında hendekler kazıldığı için Mekkeliler geri dönmek zorunda kaldılar. Önemi: Hendek Savaşı, Mekkelilerin Müslümanların üzerine yaptığı son saldırı oldu. Bundan sonra Mekkeliler savunmaya çekildiler. Hudeybiye AntlaĢması Tarih: 628 Taraflar: Mekkeli müşrikler - Medineli Müslümanlar Önemli maddeleri: 1-Her iki taraf birbiri ile 10 yıl savaşmayacak. 2-Müslüman olup Medine‟ye giden kişiler Medine‟ye alınmayacak, Medine‟den Mekke‟ye gelenler ise geri verilmeyecek. ( Bu madde daha sonra kaldırılmıştır. Çünkü Medine‟ye alınmayan Müslümanlar Mekke‟ye dönmediler ve Mekke ile Medine arasında kalıp Mekke kervanlarını vurmaya başladılar.) Önemi: Mekkeliler Müslümanların varlığını kabul etmişlerdir. Hayber’in Fethi Tarih: 629 Taraflar: Müslümanlar - Yahudiler Sebep: Yahudiler, Mekkeliler ile birleşip Müslümanlara zarar veriyorlardı. Sonuç: Medine-Şam yolu güvenlik altına alındı. Mekke’nin Fethi Tarih: 630 Taraflar: Mekkeliler - Müslümanlar Sebep: Mekkeliler Müslümanlara karşı kuvvet toplamaya başlamışlardı. Sonuç: 1-Hz.Muhammed, Kabe‟yi ziyaret ederek putları kırmıştır. 2-Bütün Mekkeliler İslamiyet‟i kabul ettiler. 3-Mekke‟nin fethi bütün Arabistan‟ın fethini sağlayan önemli bir başlangıç oldu. 4-Mekke‟nin fethi ile İslam Devleti kuruldu. Hz. Muhammed’in Vefatı Hz.Muhammed, son seferi olan Tebük seferinden dönüşte hastalandı. İmamlığı Hz.Ebubekir‟e bıraktı ve 8 Haziran 632‟de vefat etti. Hz.Muhammed, vefat ettiği odaya gömüldü. Hz.Muhammed‟in mezarına Ravza-yı Mutahhara (Cennet bahçesi) adı verilir. ( Peygamberin mezarı Medine şehrindedir.) -** Hz. Muhammed‟den sonra Dört Halife dönemi başladı. Halifeler seçimle iş başına geldiler. - Şam valisi Muaviye EMEVİ devletini kurarak halifeliği saltanat haline getirdi. EMEVĠLER: - 661 yılında Muaviye tarafından Şam merkez olmak üzere kuruldu. Emevilerin İslam Dünyasında Yaptıkları Yenilikler: 1-Hilafeti saltanat haline getirdiler. 2-Arap olmayanlara kötü davranarak Arap ırkçılığını başlattılar. 3-İslam Devleti‟nin gerçek anlamda kurulmasını sağladılar. 4-İslam Devleti en geniş sınırlarına Emeviler döneminde ulaşmıştır. - Türkler Emevilerin Arap olmayanlara kötü davranması nedeniyle Müslüman olmadılar. Emevi Devleti’nin YıkılıĢ Sebepleri: 1-Önemli görevlere Emevi soyundan olanları getirmeleri 2-Arap olmayan Müslümanlara değer vermemeleri 3-Hz.Ali‟nin oğullarının hilafeti ele geçirme çabaları 4-Hz.Muhammed‟in amcası Abbas‟ın soyundan gelenlerin Emevlere karşı olması 5-Fetihlerin durması 6-Emevi ailesi arasındaki geçimsizlik -Emevi ailesi Abbasiler tarafından yok edilmiştir. ABBASĠLER: - 750 yılında Emevileri yıkarak, Ebu‟l-Abbas Abdullah tarafından Bağdat başkent olmak üzere kuruldu. - Abbasiler Emevilerin aksine ırk ayrımı yapmadılar. Bu dönemde birçok Türk Abbasilerde önemli görevlere geldi. - Abbasiler bilime önem verdiler. Harezmi gibi birçok bilgin bu dönemde yetişti. - Abbasiler Türk askerleri ve aileleri için “Samarra” Şehrini kurdular. TÜRKLERĠN ĠSLAMĠYETE GĠRĠġĠ 751 Talaş Savaşı, Türklerin İslam Dinini seçmesinde büyük bir rol oynamıştır. Savaşından sonra İslam ordularında ve halife hizmetlerinde Türkler önemli gör getirilmiştir. Türklerin İslam Dinini seçmesindeki bir diğer neden ise Gök tanrı inancı ile İslamiyet‟in birbirine benzerlik göstermesidir. Bu benzerlikler; 1) Türklerin, İslamiyet gibi tek tanrı inancını daha önceden de benimsemiş olmaları, 2) İki inançta da ahiret anlayışının olması, 3) Türklerdeki fetih anlayışıyla, İslamiyet'teki cihat anlayışının birbirine benzemesi 4) Türklerde de kurban adama anlayışının bulunması, 5) Türk örf, gelenek ve ahlaki değerlerinin İslam Dini ile paralellik göstermesidir. Türkler Ġslam Dinini kabul ettikten sonra; ■ İslam Dünyasının koruyuculuğunu üstlenmişler, ■ İslamiyet'in yayılmasında etkili olmuşlar, ■ Bilim ve sanatın her dalında önemli eserler yaratarak, Türk İslam Medeniyeti‟nin ilermesine katkıda bulunmuşlardır. KARAHANLILAR (840-1212) ■ Uygur Devleti yıkıldıktan sonra 840-1212 tarihleri arasında, Türkistan ve Maveraünnehir'de kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. ■ Karahanlılar; Kartuk, Çiğil, Basmil, Yağma ve diğer Türk boylarından meydana gelmiştir. ■ Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulmuştur. ■ Satuk Buğra Han döneminde İslamiyet hızla yayılmış ve İslamiyet resmi din haline gelmiştir. ■ Karahanlılar, halkının tamamı Türk olan bir bölgede kurulduğu için resmi dili, konuşma dili ve edebi dili Türkçedir. Bu sayede yeni bir Türkİslam kültürü ve edebiyatı doğmuştur. ■ Yusuf Kadir Han'ın ölümünde sonra oğulları arasında çıkan taht kavgaları sonucunda ülke Doğu ve Batı Karahanlı lar olmak üzere ikiye ayrıldı. ■ Doğu Karahanlılar 1211'de Karahitaylar tarafından, Batı Karahanlılar ise 1212 oe Harzemşahlar tarafından yıkılmıştır. Karahanlıların Önemli Özellikleri İslamiyeti kabul eden ilk Türk devletidir. Karahanlılar İslamiyeti kabul etmekle birlikte Türklük bilincini kaybetmediler ve millî benliklerini korudular. Türkçeyi resmî dil olarak kabul ederek, Türkçenin gelişmesine katkıda bulundular. Türk - islam kültürünün temellerini atarak, bu alanda ilk yazılı eserleri verdiler. DEĞERLĠ MĠRAS KaĢgarlı Mahmut (1008 -1075) İslamiyet'in kabulünden sonraki dönemlerde Türkçenin en büyük savunucusu ve Türk milliyetçiliğin ilk temsilcisi olan Kaşgarlı Mahmut, Doğu Türkistan'nın Kaşgar şehrinde doğdu. Divan-ı Lügâti't - Türk yabancılara Türkçeyi öğretmek amacıyla 1073 1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak amacıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize bildiren ilk kişi Kaşgarlı Mahmut'tur. GAZNELĠLER (963-1183) Gazne Devleti, Afganistan'ın Gazne şehrinde kurulmuştur. Kurucusu Alp Tekin'dir. Gazneliler en parlak dönemini Sultan Mahmut döneminde yaşamıştır. Sultan Mahmut, İslamiyet'i yaymak için Hindistan'a 17 sefer düzenlemiştir. Sultan Mahmut'tan sonra yerine Sultan Mesut geçmiştir Sultan Mesut, Selçuklularla Dandanakan Savaşı'nı' yapmış ve devlet yıkılma sürecine girmiştir. ■ Gazne Devletinde, Sultan Mesut'un ölümünden sonra iç karışıklıklar yaşanmış ve devlet Gurlular tarafından yıkılmıştır. Gaznelilerin Özellikleri Egemenlikleri altına aldıkları bölgede farklı milletlerin bulunması Gaznelilerin yıkılmasında etkili oldu. Arapların ve İranlıların etkisinde kaldılar. Resmî yazışmalarda Arapçayı, sarayda Türkçeyi, edebiyat dili olarak Farsçayı kullandılar. Çok uluslu yapıya sahip oldukları için millî birliği sağlayamadılar. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETĠ(1038-1157) Tuğrul ve Çağrı beyleri tarafından kurulan devlet, adını dedeleri Selçuk Bey'den almıştır. 1038‟deTuğrul Bey Nişabur şehrinde kendi adına hutbe okutup para bastırmıştır. Böylece Büyük Selçuklu Devleti kurulmuştur. Selçuklular, Gaznelilerle 1040‟da yaptıkları Dandanakan Savaşı‟nı kazanmış ve Gazne Devleti, Selçuklu egemenliği altına girmiştir. Dandanakan Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya yönelen Selçuklular, Bizans'la savaşmışlardır. 1048‟de gerçekleşen Pasinler SavaĢı, Selçukluların Bizans'a karşı kazandığı ilk zaferdir. Tuğrul Bey, 1055 yılında Büveyhioğullan'nın baskısı altında kalan Abbasi Halifesi'ne yardım etmiş ve onu kurtarmıştır. Bunun üzerine Halife, Tuğrul Bey'e "Doğunun ve Batı'nın Sultanı" ünvanını vermiştir. Tuğrul Bey'den sonra yerine Çağrı Bey'in oğlu Alparslan geçmiştir. Alparslan döneminde Selçukluların Doğu Anadolu'da etkili olmaları üzerine Bizans İmparatoru Romenos Diogenes, hazırlamış olduğu ordusuyla Selçukluların üzerine yürümüştür. 1071 yılında Malazgirt Ovası'nda yapılan savaşta Selçuklular çok büyük bir zafer kazanmıştır. Malazgirt SavaĢı’nın kazanılmasında Bizans ordusunda paralı askerlik yapan Peçenek ve Oğuz Türkleri'nin Selçuklu tarafına geçmeleri etkili olmuştur. Malazgirt Savaşı sonucunda Anadolu'nun kapıları Türkler'e açılmış Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması başlamış Bizans'ın savunma gücü kırılmış , Anadolu'da ilk Türk beylikleri Alparslan‟ın komutanları tarafından kurulmuştur. Alparslan'ın ölümünden sonra yerine oğlu Melikşah geçmiştir. MelikĢah dönemi devletin en geniş sınırlara ulaştığı, kültüruygarlık seviyesi bakımından en üst düzeye eriştiği dönemdir. Dönemin ünlü veziri Nizamülmülk devlet teşkilatlanması alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Kurduğu Nizamiye Medreseleri ile eğitimi geliştirmiş, "Siyasetname" adlı eserinde ise devlet yönetimi ile ilgili bilgiler vermiştir. Melikşah 1092 yılında ölmüştür. Ölümünden sonra devlette sürekli taht kavgaları olmuştur. Bu şekilde zayıflayan devlet, 1141 yılında yapılan Katvan Savaşı'nın kaybedilmesiyle yıkılış sürecine girmiştir. Bu dönemde devleti ayakta tutmaya çalışan Sultan Sencer'in 1157 yılında ölümüyle Büyük Selçuklu Devleti yıkılmıştır. Büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk (1018- 1092) ■ Asıl adı, Ebu Ali Hasan'dır. Babası Ali, o dönemde | oğluna, çağın en ileri bilgin kişilerini öğretmen olarak tuttu, iyi bir eğitim almasını sağladı. ■ İlk görevi, babası ile birlikte gittiği Gazne Devleti'nde olmuştur. ■ Bu sırada, Gazne Türk Devleti ile Büyük Selçuklu Devleti arasında Dandanakan Savaşı (1040) patlak verdi. ■ Savaşta Büyük Selçuklular üstün geldiklerinden, Horasan düştü. Hasan ile babası Ali, Gazne'ye çekilmek zorunda kaldılar. Fakat birkaç yıl sonra, Horasan'a döndü ve Selçukluların hizmetine girdi. Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey, Hasan'a, iç yönetimde önemli görevler verdi. Alparslan döneminde vezirlik görevine getirildi. ■ Kendisine Abbasi Halifesi Kaim bi - Emrillah tarafından Nizamülmülk lakabı verildi. ■ Nizamülmülk, Malazgirt Savaşı hariç bütün savaşlara hükümdarla katılarak yalnız iyi bir bürokrat olmayıp, iyi bir asker olduğunu da ispatlamıştır. ■ 1092'de öldürülen Nizamülmülk, 29 yıl süren vezirliği sırasında ülkeyi refah ve huzura kavuşturmuş, "Siyasetname" adıyla, yazdığı eserle, modern devlet yönetiminin nasıl yapılması gerektiğini, zamanındaki ve sonraki hükümdarlara ve bürokratlara örneklerle anlatmıştır. TÜRK-ĠSLAM KÜLTÜR VE UYGARLIĞI Devlet Yönetimi Karahanlılar İslamiyet'i resmi din olarak benimsemiş ama devlet yönetiminde İslamiyet öncesi Türk devletlerinde görülen özelliklen sürdürmüşlerdir. Kut anlayışı, devletin hanedanın ortak malı olması, ikili yönetim gibi uygulamaları devam ettirmişlerdir. Hükümdarlar unvan olarak Han, Hakan ve Kağan'ı kullanmışlardır. Gazneliler'de, İslamiyet'le birlikte Arap kültürü ile bir etkileşim yaşanmıştır. Gazneliler "sultan" unvanını kullanmaya başlamış; hükümdarlar hakimiyetlerini Abbasi halifesine onaylatmışlardır. Büyük Selçuklu Devleti de Arap ve Fars (İran) etkisinde kalmıştır. Selçuklu hükümdarları ailelerinin erkek üyelerini yani melikleri ülke yönetiminde tecrübe kazanmaları için, ülkenin çeşitli bölgelerine yönetici olarak göndermişlerdir. Melikleri gönderirken yanlarına da her bakımdan tecrübeli "Atabey" denilen kişileri görevlendirmişlerdir. Devlet yönetiminde önemli işlerin görüşüldüğü divan oluşturulmuş ve bu divan hükümdara danışmanlık yapmıştır. Ordu Sistemi İlk Müslüman Türk devletlerinde ordu sistemleri birbirine benzerdi. Ordu düzenli ve disiplinliydi. İlk Türk - İslam devletlerinin ordularını büyük ölçüde Türkler oluştururdu. Karahanlıların Karluk, Yağma ve Çiğil Türklerinden oluşan güçlü bir orduları vardı. Gazne ordusu; köleler, düzenli birlikler, eyalet askerleri, ücretli askerler ve gönüllülerden oluşurdu. Gazne ordusunda başka uluslardan askerler de bulunurdu. Çoğunlukla atlı birliklerden oluşan Gazne ordusunda, filler de kullanılırdı. Büyük Selçuklu ordusu; merkez ordusu, hassa ordusu, ikta askerleri, Türkmenler, bağlı devletlerin ve beyliklerin askerlerinden oluşuyordu Büyük Selçuklu Devleti'nde askerî sistem toprağa bağlı olarak düzenlenmiştir. Ülke toprakları vergi gelirlerine göre ikta adı verilen bölümlere ayrılmış ve bu topraklar komutanlara hizmetleri karşılığında belli bir süre ile verilmiştir. Ġkta sistemi ile; • Devletin hazinesine yük olunmadan, düzenli bir ordunun kurulması sağlanmıştır. • Bulundukları bölgelerin güvenlikleri, ikta sahiplerinin yetiştirdiği askerler tarafından sağlanmıştır. • Toprağa dayalı köle sisteminin oluşması önlenmiştir. • Üretimde süreklilik ve artış sağlanmıştır. İkta sisteminde toprak üzerinde üretim yapan çiftçi, vergisini o bölgeye gönderilen komutana verirdi. Komutan da verginin bir kısmıyla geçimini sağlar, bir kısmıyla da orduya atlı asker yetiştirirdi. Böylece devlet hazineden masraf yapmaksızın her zaman hazır bir orduya sahip olurdu. Sosyal ve Ekonomik Hayat İlk Müslüman Türk devletlerinde halk genellikle geleneklerine bağlı bir yaşam sürüyordu. İslam dinî ile uyuşmayan âdetler kaldırıldı. Türk töresi halkın yaşamında belirleyici oldu. Türk olmayan uluslar devletin hoşgörüsü sebebiyle kendi kültürlerini devam ettirebildi. Toplum içerisinde sosyal sınıf ayrımları yoktu. Ancak meslek grupları kendi aralarında çeşitli teşkilatlar kurmuşlardı. Lonca adı verilen bu teşkilatlarda aynı mesleği yapanlar kendi aralarında birlik kurarak bir denetim mekanizması oluşturmuşlardır. Halkın büyük bir kısmı yarı göçebe olduğu için ekonominin temelini hayvancılık ve tarım oluştururdu. Şehirde oturanlar ise devlet memurlukları ve ticari işlerle uğraşırdı. Doğudan gelen ticaret yollarının hâkimiyetini ellerinde bulunduran Türk devletleri bu yollardan yararlanarak zenginliklerini artırdılar. Büyük Selçuklu Devleti'nde ticari gelirlerin artırılması amacıyla ticaret yolları güvenlik altına alındı ve ticari faaliyetleri geliştirmek amacıyla kervansaraylar yapıldı. Edebiyat, Bilim ve Sanat İlk Müslüman Türk devletlerinde Türkçe, Arapça ve Farsça kullanılırdı. Karahanlılar Türk-çeyi resmî dil olarak ilan ettiler. Ancak diğer Türk devletlerinde halkın çoğunun Arap ve İranlı olması sebebiyle Arapça ve Farsça kültürel alanda ön plana çıktı. Arapça ve Farsçanın bilim ve edebiyat alanında ön plana çıkması Türkçenin gelişimini zayıflatmıştır. Hükümdarlar bilim faaliyetlerine önem vermiş ve ülkelerinin çeşitli yerlerinde medreseler yapmışlardır. Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamülmülk'ün Bağdat'ta yaptırdığı Nizamiye Medresesi dönemin en önemli bilim ve kültür merkezi durumuna geldi. Medreselerde dinî bilimlerin yanında tarih, coğrafya, matematik ve fen bilimleri de okutulurdu. Farabî, İbni Sina, Harezmî, Birûni, Ömer Hayyam ve Zemahşeri bu dönemde yetişmiş önemli bilim adamlarıdır. İslam dininin resim ve heykel yapımını yasaklaması sebebiyle minyatür, kakmacılık, hattatlık gibi süsleme sanatları gelişme gösterdi. Türk - İslam sanatının kaynağı Orta Asya'daki Türk kültürüne kadar dayanır. Türk - İslam devletlerinde mimari gelişti ve yeni sanat anlayışları doğdu. Bu dönemde çok sayıda mimari eser yapıldı. Karahanlılar döneminde başlayan hastane kurma faaliyetleri Selçuklular döneminde gelişti. Ayrıca cami, kümbet, kervansaray, han, hamam gibi mimari eserler yapıldı. Toprak Yönetimi Türk İslam devletlerinde toprağın mülkiyeti devlete aitti. Topraklar halka işlemesi için verilirdi. Toprağı işleyen halk, ekip biçme hakkına sahipti. Tarımsal üretime önem verilmiş, bu düşünceyle birlikte üretimin devamlılığı ve kaliteyi artırmak için toprağı boş bırakanın elinden alınarak başkalarına verilmiştir. Büyük Selçuklu Devleti'nde toprak, kullanılış amaçlarına göre 4'e ayrılmıştır. Bunlar; Hassa arazi: Vergi gelirleri hükümdara ait topraklardır. Ġkta arazi: Gelirleri devlet memurlarına ve savaşta yararlılık gösterenlere maaş karşılığı verilen arazilerdir. İktalar, saraya ait topraklar dışında kalan arazilerdir. Mülk arazi: Kişiye ait topraklardır. Bu araziler alınıp satılabilir ve miras olarak bırakılabilirdi. Vakıf arazi: Elde edilen gelirler, sosyal amaçlı hizmet yapan kurumlara ayrılan topraklardır.(cami, medrese, hastane gibi sosyal kurumlar) Bu topraklar, satılamaz ve başkalarına miras bırakılamazdı. Hukuk Türk-İslam devletlerinde hukuk sistemi ikiye ayrılmıştır. Adli işlerde „‟örfi ve şeri" hukuk kuralları uygulanmıştır. Örfi hukuk kuralları, adet, gelenek, görenek, töre kavramlarını içerir. Şeri hukuk kuralları ise dinsel kurallara göre ortaya konmuştur. Adli işlere kadılar bakmaktaydı. Ordu mensuplarının davalarına ve büyük davalara ise kadıasker bakmaktaydı.