DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. AVRUPA BİRLİĞİ KISA ÖZET KOLAYAOF AVRUPA BİRLİĞİ 2 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 2 AVRUPA BİRLİĞİ İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE- Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu…………………………………………………………………………………………..……....….……4 2. ÜNİTE-Avrupa Birliği Hukuku………………………………………………………………………………..……...8 3. ÜNİTE- Avrupa Birliği’nin Kurumları.... ..........................................................................12 4. ÜNİTE- Avrupa Birliği’nin Bütünleşme Süreci.................................................................17 5.ÜNİTE- Avrupa Birliği’nin Genişleme ve Avrupa Komşuluk Politikası........... ………...….....22 6. ÜNİTE- Avrupa Birliği’nin Ekonomik ve Sosyal Politikaları ……………………………………..……26 7. ÜNİTE- Topluluklardan Avrupa Birliği’ne Avrupa Bütünleşmesinin Geçirdiği Değişim Süreci................................................................................................................................30 Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 8. ÜNİTE- Lizbon Antlaşması Sonrası Avrupa Birliği’nin Yeni Yapısı……………………………….….35 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 3 3 AVRUPA BİRLİĞİ 1. Ünite – Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu TARİHTE AVRUPA BÜTÜNLEŞMESİ Etimolojik kökenine bakıldığında “Avrupa (Europa)” kelimesinin Akadça “aşağı gitme, batma” anlamına gelen “erebu” veya Fenike dilinde “akşam, batı” anlamına gelen “ereb” sözcüklerinden türediğine ilişkin teoriler mevcuttur. Yunan mitolojisinde “Prenses Europa”, Fenike Kralı Phoeiniks’in kızıdır. Boğa kılığına bürünen Zeus, Europa’yı Girit adasına kaçırır. Zeus’tan çocuk sahibi olan Europa daha sonra Girit Kralı Asterion ile evlenir. MÖ VII. yüzyılda Yunanlılar kendi yaşadıkları toprakların kuzeyinde kalan bölge için “Avrupa” demiştir. Yunanlı tarihçi Herodot, dünyanın Avrupa, Asya ve Libya (Afrika) adında üç kıtadan ibaret olduğunu yazmıştır. VIII. yüzyıldan itibaren, Latin ve Cermen etkisinde bulunan bölge için Avrupa tabiri kullanılmaya başlanmıştır. Charlemagne döneminde Avrupa tabiri, Doğu Roma (Bizans) ve İslam hâkimiyetinde olmayan kıta topraklarını tanımlamak için kullanılır olmuştur. 1730’da İsveçli coğrafyacı ve haritacı Von Strahlenberg’in Ural dağlarının Avrupa’nın doğu sınırını oluşturduğu önerisi genel kabul görmüştür. Avrupa bütünleşmesinin öncü fikir babalarının “Hristiyan Kardeşliği” temelinde bir birlikten söz ettiği görülmektedir. İtalyan şair Dante’nin 1310’da yazdığı Monarchia adlı kitapta bir “Birlik” düşüncesi söz konusudur. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI AVRUPA BÜTÜNLEŞMESİ 1945-1955 yılları arasındaki on yıllık dönem aslında Avrupa’da federalizmi savunan kesimlerin bütünleşme fikrini Avrupalı devletlerin gündemine sokmak için çabaladığı bir dönemdir. Federalizm bir siyasi bütünleşme ve örgütlenme modelidir. Federalizm fikrinin vücut bulmuş hâli olan Federasyon, egemenliğin merkezî (federal) devlet ile üye (federe) devletler arasında paylaşıldığı bir bütünleşme şeklidir. Federasyonda devletler ortak çıkarlarını gerçekleştirmek ve ortak faydalar elde etmek üzere gönüllü olarak bir araya gelirler. Ortak çıkarların gerçekleştirilme amacı, üyelerin bireysel çıkarlarının uzlaştırılmasını ve asgari müşterekte buluşulmasını gerektirir. Federasyonu oluşturan birimleri bir arada tutacak yasal, kurumsal, siyasal ve toplumsal mekanizmaların oluşturulması gerekir. Federe birimlerin özerklikleri vardır ancak temel karar verici federal birimdir. Avrupa bütünleşmesi konusunda çalışanlar, 7-11 Mayıs 1948’de Hollanda’nın Lahey kentinde Avrupa Kongresi’ni topladılar. 16 ülkenin hükûmet dışı kuruluşlarından 700’den fazla delegeyi bir araya toplayan Avrupa Kongresi’nde bir Avrupa federasyonu oluşturma fikrinden hareket ederek kurumlar, parasal birlik ve insan hakları sözleşmesi konuları gündeme getirilmiştir. Bu fikirler 1949 yılında Avrupa Konseyi’nin oluşturulmasına giden yolu açmıştır. Ancak nihayetinde Konsey, Avrupa Kongresi katılımcılarının federalist eğilimlerinin aksine bütünleşmeye değil, iş birliğine odaklanmış bir yapı üzerine oturmuştur. Zira İngiltere, İrlanda ve İskandinav ülkeleri federalist bir deneye girmek istememişlerdir. Ancak yine de bu dönem bütünleşme için gerekli zeminin hazır olduğu bir döneme işaret etmektedir. İkinci Dünya Savaşı Sonrası Genel Durum: İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın bütünleşmesine neden olan gelişmelerin başlıca iki sebebi vardır. Bunlardan ilki; Avrupa ülkelerinin savaş sonrası kayıpları telafi etme çabaları ve Almanya sorununun çözülmesi için yapılan düzenlemelerin etkisi; ikincisi ve daha da önemlisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda savaştan büyük kayıpla çıkan Avrupa’nın bütünleşmesini hızlandırıcı rol oynamasıdır. Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 4 4 AVRUPA BİRLİĞİ Almanya Sorunu: Savaşın mağlubu Almanya, savaş sonrası düzenlemelerin de temel konularından biri olmuştur. Öncelikle Almanya’nın yeniden bir savaşa sebebiyet vermemesi için gerekli siyasi ve ekonomik önlemlerin alınması gündeme gelmiştir. Bu da müttefikler arasında Almanya’nın statüsünü ve gelecekteki durumunu belirleyecek düzenlemeler ile mümkün olacaktır. 1945 yılında Yalta ve Potsdam konferanslarında da ele alınan Almanya sorunu kapsamında, Almanya’nın silahsızlandırılması, Nazilerden arındırılması ve savaş suçlularının cezalandırılması kararları alınmış, Almanya; İngiltere, Fransa, ABD ve SSCB arasında dört işgal bölgesine ayrılmış, Berlin de dörde bölünmüştür. Ancak düzenlemelerde Almanya ile ilgili olarak, gerek Sovyetler ile diğer müttefikler gerekse müttefiklerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar tam anlamıyla çözümlenememiştir. Zira Almanya ile ilgili en zorlu noktalardan biri, Almanya’nın kömür ve çelik kaynaklarına ilişkindir. Fransa ve SSCB, İngiliz işgal alanında bulunan Ruhr bölgesi kaynaklarından faydalanmak isterken İngiltere buna karşı çıkmıştır. Bunun yanında SSCB, Almanya’dan tamirat parası ve işgal sırasında tahrip olan sanayi merkezlerine karşılık olarak Ruhr bölgesinden makine ve teçhizat götürmek istemiştir Bu dönemde Fransa Ekonomik Planlama Kurulu Başkanı olan Jean Monnet kendi adıyla anılan planında (1946) Fransa’nın savaş sonrası ekonomik bakımdan yeniden ayağa kalkabilmesi için beş yıllık bir kalkınma planı oluşturmuştur. Bu plan, Fransız ekonomisini düzeltebilmek için ABD yardımı sağlanması için de önemli bir kaynak oluşturuyordu. Nitekim bu süreç sonunda Marshall yardımları Avrupa kalkınması ve bütünleşmesi için önemli bir kaynak olarak ortaya çıkacaktır. Ancak Almanya sorununun hâlen iki devlet arasında ihtilafa sebep olması ve ABD’nin yaklaşımı, sorunun çözümü için Monnet’nin mimarı olduğu yeni bir öneriye- Schuman Planı- giden yolu açmıştır. Buna göre zengin kömür ve çelik madenleri ulusüstü bir otorite tarafından ortak çıkara uygun biçimde yönetilecektir. 5 MARSHALL PLANI VE NATO’NUN KURULUŞU İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa bütünleşme girişimlerinde ABD’nin etkisi büyüktür. Bu etki savaş sonrası ekonomik ve siyasal koşullardan kaynaklanmaktadır. ABD pazarını oluşturan Avrupa devletlerinin olumsuz ekonomik koşulları ile Soğuk Savaş koşullarında SSCB ilerlemesinin durdurulması gereği, ABD’nin Avrupa bütünleşmesine desteğinin temel sebepleridir. Öncelikle savaş sırasında ekonomik bakımdan iyi durumda olan ABD, savaş sonrasında aynı ekonomik performansı gösterip gösteremeyeceği konusunda endişeye kapılmıştır. Bunun en önemli nedeni, gerek ABD’nin kendi ekonomik yapısı gerekse en önemli pazarı konumundaki Avrupa ülkelerinin kötü ekonomik koşulları idi. Savaş sonrası ABD ekonomisi için en büyük tehlike işsizlik ve ihracat gelirlerinin azalması idi. Zira savaş malzemesi üreten fabrikaların normal üretime geçmesi aşamasında ve ordudan terhis edilenlerin geri dönmesi ile işsizliğin çok büyük boyutlara varabileceği tahmin ediliyordu. Gerçekten de savaş sonrasında Avrupa ülkeleri de ABD yardımına sıklıkla başvurmuşlardır. Örneğin İtalya hükûmeti ABD’den dış yardım talebinde bulunmuştur. İngiltere ise savaş sırasında zaten 1941 yılında ABD Kongresi tarafından kabul edilen “Ödünç Verme ve Kiralama Yasası” çerçevesinde yardım almıştır. ABD savaş bitince bu yardımı kaldırmış, bu durum diğer Avrupa devletleri gibi elverişsiz ekonomik koşullarından ötürü İngiltere’yi daha da güç bir duruma düşürmüştür. Aralık 1945 tarihinde yeniden bir kredi anlaşması imzalansa da İngiltere yanında diğer Avrupa devletlerinin de ABD’ye olan ekonomik bağımlılıkları daha da artmıştır. Truman Doktrini: Soğuk Savaş koşullarında, özellikle de 1947 yılından itibaren SSCB ile ABD arasındaki karşıtlık giderek daha fazla ortaya çıkmaya başlamıştır. SSCB’nin Doğu Avrupa’da Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 5 AVRUPA BİRLİĞİ nüfuzunu artırması, Fransa ve İtalya’da komünist partilerin güç kazanması gibi gelişmeler, Sovyet etki alanının genişlemesi karşısında ABD’nin Avrupa’yı ekonomik ve siyasi açıdan güçlendirmesi gereğini daha da belirgin hâle getirmiştir Marshall Planı: Truman Doktrininden sonra, ABD’nin Avrupa’yı güçlendirme çabalarının ekonomik ayağı Marshall Planı ile sağlanmıştır. Avrupa’yı tek tek ülkeler temelinde değil, bir bütün olarak kapsayan bu Plan, Avrupa’nın ekonomik göstergelerinin iyileştirilmesi için bir birlik yaratma hedefini öngörmekte idi. İçerik itibarıyla serbest ticaret fikrine dayalı olan Plan, ABD’nin ekonomik ve siyasi üstünlüğünü sürdürme ve SSCB’nin ilerlemesini durdurma hedefine yönelik olarak oluşturulmuştur. Bir başka deyişle, Marshall Planı ile ABD ekonomik bakımdan bütünleşmiş güçlü bir Avrupa’nın ABD’nin siyasi ve ekonomik çıkarlarına hizmet edeceği fikrinden hareketle, Avrupa’nın yeniden imarı ve ekonomik açıdan canlandırılmasını amaçlamıştır. 12 Temmuz 1947’de Paris’te bir araya gelen Avrupa devletleri, Avrupa’nın ihtiyaçlarını belirlemek için Avrupa Ekonomik İş birliği Konferansı (Conference of European Economic Cooperation - CEEC) adlı kuruluşu oluşturmuşlardır. Bu kuruluş çerçevesinde gerçekleştirilen görüşmelerde İngiltere ve özellikle de Fransa’nın bazı tereddütleri giderilmiştir. Plan’a katılacak ülkelerin ekonomik ihtiyaçlarına ilişkin raporların hazırlanmasının ardından, Plan yasalaşmış ve 1948’de onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Marshall Planı’na ilişkin düzenlemeler için Avrupa ülkeleri kendi aralarında Nisan 1948’de Avrupa Ekonomik İş birliği Örgütünü (Organization of European Economic Cooperation-OEEC) kurmuşlardır. Bu Örgüt 1961 yılında Ekonomik İş birliği ve Kalkınma Örgütüne (Organization of Economic Cooperation and Development- OECD) dönüşmüştür. Batı Avrupa ülkeleri ile ABD’nin Truman Doktrini ile başlayan yakın iş birliği 4 Nisan 1949 tarihinde Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütünün (NATO) kurulması ile devam etmiştir. NATO’nun kurulması ile Avrupa savunması bu Örgüt kapsamında ele alınmaya başlanmıştır. BATI AVRUPA’DA İLK BÜTÜNLEŞME Schuman Bildirisi: Avrupa bütünleşmesinde daha somut adımlar 1950’lerin başında atılmıştır. Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Fransız iş adamı ve siyasetçi Jean Monnet’nin hazırladığı ve 9 Mayıs 1950 tarihinde açıkladığı kendi adıyla anılan Schuman Bildirisi’nde; Avrupa’da barışın ancak iki tarihi düşman Fransa ve Almanya’nın yakınlaşması ile gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Bu doğrultuda, Schuman Bildirisi’nde, İkinci Dünya Savaşı’nın temel ham maddeleri ve Fransa ve Almanya’nın sanayilerinin temeli olan kömür ve çelik üretiminin bir üst otorite tarafından yönetilmesi öngörülmüştür. Bu nokta daha önceki hükûmetler arası bütünleşme çabalarının aksine artık uluslarüstü (supranasyonal) bir yapılanma öngörmesi bakımından dikkate değerdir Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu: Schuman Bildirisi’nin ilan edilmesinden bir yıl önce Monnet Avrupa Kongresi kapsamında hazırladığı bir görüşte, kömür ve çelik üretiminin bir yüksek otorite tarafından yürütülmesinin israfı ve üretim çakışmalarını engelleyeceğini, kartelleşmenin önüne geçeceğini, üretimi daha rekabet edebilir hâle getireceğini ve sınaî kalkınmayı hızlandıracağını savunmuştur. Monnet bu çerçevede, Fransa ve Almanya’nın daha önceki yıllarda, savaş malzemelerinin ham maddesi olan kömür ve çelik için güçlü bir rekabet içine girmiş olduklarını, Alsace Lorraine’ne sahip olabilmek için çarpıştıklarını, kömür ve çeliğin uluslarüstü bir yönetim altına sokulması hâlinde, Almanya’nın gücünün sınırlandırılabileceğini dile getirmiştir. Son olarak Monnet’ye göre, kömür ve çelik üretiminin Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 6 6 AVRUPA BİRLİĞİ uluslarüstü biçimde yönetilmesi, Alman sanayinin diğer Batı Avrupa ülkelerine bağımlı hâle gelmesini sağlayacak, dolayısıyla Fransa’nın Alman sanayisinin egemenliği altına girmesi korkusunu ortadan kaldıracaktır. Siyasi Bütünleşme Çabaları: Avrupa Savunma Topluluğu ve Avrupa Siyasi Topluluğu Girişimleri Avrupa Savunma Topluluğu Girişimi: AKÇT’nin oluşum aşamasında uluslararası alanda Kore Savaşı’nın başlaması ile gelişmeler farklı bir yöne girmiştir. Bu dönemde ABD, NATO’nun güçlendirilmesi gereğine vurgu yapmış ve Avrupalılardan da askerî katkılarını artırmalarını istemiştir. Bu dönemde Avrupalı devletlerin ekonomileri henüz toparlanma aşamasında olduğundan, ABD Almanya’nın da NATO’ya askerî katkı yapmasını teklif etmiştir. Ancak tüm savaş sonu planlarını Almanya’nın silahsızlandırılarak, tekrar saldırmasının önlenmesi fikri üzerine kuran Avrupalı devletler, özellikle de Fransa bu öneriye sıcak bakmamıştır. Fransa bu sorunun çözümünü Almanya da dâhil olmak üzere tüm Avrupalı devletlerin katkı yapacağı bir Avrupa Savunma Topluluğu (European Defence Community) oluşturma önerisi yapmakta bulmuştur. Avrupa Savunma Topluluğu ve Avrupa Siyasi Topluluğu girişimlerinin başarısızlığı, bütünleşme hareketinin geleceği üzerinde kötümser görüşlere neden olmuştur. Ancak, bir önceki girişim olan AKÇT’nin sektörel bütünleşmenin sağlanmasındaki başarısı, üye devletlerin daha az ulusal direnci ile karşılaşacak yegâne alanın ekonomik konular olduğunu göstermiştir. Bu durumda Avrupa devletleri bütünleşmeye üye devletlerin karşılıklı iş birliğine daha açık oldukları ekonomik alanda devam etmeye karar vermişlerdir. ROMA ANTLAŞMALARI 1955 yılı Haziran ayında Messina (İtalya) Konferansı’nda bir araya gelen altı ülkenin Dışişleri Bakanları aralarında bir gümrük birliği oluşturulması ve sonrasında ortak pazara giden yolu açacak düzenlemeleri görüştüler. Konferansta dönemin Belçika Dışişleri Bakanı Paul Henri Spaak başkanlığında bir Komisyonun kurulmasına karar verilmiştir. Spaak Komisyonu, Nisan 1956’da üye devletlerarasında ortak bir pazarın oluşturulması ve bir atom enerjisi topluluğunun kurulmasına ilişkin iki öneri hazırlamıştır. Komisyon’un hazırlıkları sonucunda 25 Mart 1957 tarihinde Roma’da Fransa, İtalya, Almanya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında Roma Antlaşmaları (Rome Treaties) imzalanmıştır. Roma Antlaşmaları kapsamında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET-European Economic Community) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET-European Atomic Energy Community-Euratom) kurulmuştur. Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu 1965 yılında imzalanan ve 1967 yılında yürürlüğe giren Füzyon Antlaşması ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT), Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nun (AAET) asli organları (Konsey ve Komisyon) birleştirilmiştir. Bu gelişme ile bu üç topluluk “Avrupa Toplulukları” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Avrupa Topluluklarından AET, 1992 yılında imzalanarak 1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile “Avrupa Topluluğu” adını almıştır. Maastricht Antlaşması çerçevesinde belirtilmesi gereken bir diğer gelişme, Avrupa bütünleşme sürecinin ekonomik boyutu yanında siyasi boyutunun da gündeme gelmesi ile artık “Avrupa Birliği” olarak adlandırılmaya başlanmasıdır. AET, üyeleri arasında Gümrük Birliği ve Ortak Pazar oluşturulmasını öngören kapsamlı bir ekonomik bütünleşme oluştururken AAET enerji ve nükleer teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanılabilmesi için iş birliğinin geliştirilmesi konusunda düzenlemeler getirmiştir. Roma Antlaşmaları 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 7 7 AVRUPA BİRLİĞİ Avrupa Bütünleşmesinde Önemli Tarihler (1945-1957) 19 Eylül 1946: Winston Churchill, Zürih Konuşması’nı yaptı. 17 Aralık 1946: Avrupa Federalistler Birliği Paris’te kuruldu. Mart 1947: Dunkirk Antlaşması imzalandı. Mart 1947: Truman Doktrini açıklandı. Haziran 1947: Marshall Planı açıklandı. 14 Mayıs 1947: Winston Churchill’in öncülüğünde Birleşik Avrupa Hareketi oluşturuldu. 1 Ocak 1948: Belçika, Hollanda ve Lüksemburg arasında Gümrük Antlaşması imzalandı. 17 Mart 1948: Brüksel Antlaşması imzalandı. 7-11 Mayıs 1948: Lahey’de Avrupa Kongresi toplandı. 4 Nisan 1949: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) kuruldu. 5 Mayıs 1949: Avrupa Konseyi kuruldu. 9 Mayıs 1950: Schuman Bildirisi açıklandı. 18 Nisan 1951: Paris Antlaşması imzalandı. AKÇT kuruldu. 27 Mayıs1952: Avrupa Savunma Topluluğu (AST) Antlaşması imzalandı. 30 Ağustos 1954: AST Fransız Parlamentosu tarafından reddedildi. 1-2 Haziran1955: Messina Konferansı düzenlendi. 25 Mart 1957: Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşmaları imzalandı. Bütünleşmenin Teorik Açıklaması: Bütünleşmenin başlangıç yıllarında Batı Avrupa’da federalist çizgide bir bütünleşme için çabalar yürütenler esas olarak iki farklı yöntem takip etmekteydiler. İtalyan Altiero Spinelli’nin Avrupa Federalist Hareketi grubu, Avrupa’da bir kurucu meclis toplanmasını, bu meclis tarafından hazırlanacak bir anayasa çerçevesinde devletlerarasında tam bir siyasi birlik oluşturulmasını hedeşiyordu. Fransa merkezli La Federation grubu ise federal yapıda bir Avrupa bütünleşmesini hedeflemekle birlikte, önce ekonomik birliğin, bunun başarılı olması hâlinde daha sonraki yıllarda bir siyasi birliğin kurulmasından yanaydı. Söz konusu bu yaklaşım, 1950’lerin ikinci yarısında geliştirilecek yeni işlevselcilik (Neo-fonksiyonalizm) teorisinin ortaya çıkışını sağlamıştır. yeni işlevselcilik Avrupa bütünleşmesinin ilk dönemlerinde en önemli teorik arka planı olarak kabul edilmiştir. 2.Ünite – Avrupa Birliği Hukuku AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKU – ULUSLAR ARASI HUKUK İLİŞKİLERİ AB hukuku ile uluslararası hukuk arasındaki ilişkilere girmeden önce, uluslar arası hukukla ulusal hukuk arasındaki ilişkilere kısaca değinmekte yarar vardır. Uluslararası hukuk ile ulusal hukuk ilişkisi ele alındığında, öğretide iki farklı görüşün savunulduğunu görüyoruz. Düalist görüş taraftarlarına göre, bu iki hukuk düzeni birbirinden ayrı ve bağımsız fakat birbirine eş düzeydedir. Buna karşılık, monist görüş taraftarlarına göre, her türlü hukuk normu birbirine bağlıdır ve uluslararası hukuk normları herhangi bir ulusal hukuk normuna dönüştürülmesine gerek olmaksızın, iç hukukun bir parçasıdır Düalist görüş özellikle Almanya ve İtalya’da taraftar bulmuştur. Almanya’da Triepel, İtalya’da da Anzilotti bu görüşün savunucuları olarak tanınırlar. Buna karşılık monist görüş, Avusturya’da Kelsen, Fransa’da da Scelle tarafından savunulmuştur. Uluslararası hukukla, AB hukuku arasındaki en belirgin farklardan biri de bu hukuk düzenlerinin “kaynakları”nda ortaya çıkmaktadır. Uluslararası hukukun kaynakları; antlaşmalar (yazılı kaynaklar), örf ve âdet kuralları, hukukun genel ilkeleri, mahkeme içtihatları ve öğretidir. Buna karşılık Avrupa Birliği hukukunun kaynakları, Toplulukları kuran Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 8 8 AVRUPA BİRLİĞİ 9 Kolayaof.com 0 362 2338723 Sayfa 9