1997 Kasım’ında, TOBAV’ın Mersin’de düzenlediği “2. Tiyatro Kurultayı”na çağrılı değildim. Kendi olanaklarımla katıldım ve dostların katkısı ile basılmış olan aşağıdaki bildiriyi, katılımcılara dağıttım. Y. E. YENİ BİR TİYATRO KURULTAYININ ÖNCESİNDE Devlet Tiyatro, Opera ve Bale Çalıyanları Vakfı'nın (TOBAV), 15-17 Kasım tarihlerinde, Kültür Bakanlığının desteği ile Mersin'de bir "Türkiye Tiyatrolar Kurultayı" düzenlediğini öğrendim. Ben yurdumuzda tiyatro sorunlarının yeterince tartışılmadığından yakınan; "ne kadar tartışsak azdır" diyenlerdenim. Bu anlamda, tiyatro alanında düzenlenecek bu tür buluşmaların yararlı olduğunu düşünürüm. Ama doğaldır ki, bu tartışma ve buluşmaların yeterince akılcı ve kucaklayıcı olmasını da beklerim. Bu yazıda, yeterince akıllı ve kucaklayıcı bulamadığım bu kurultaya ilişkin bazı görüşler dile getirmek istiyorum. Büyük olasılıkla yanıtsız kalacak olsa da, önce birkaç soru: Türkçe Bozukluğu? Kurultay neden "Türkiye Tiyatrolar Kurultayı" adı altında toplanıyor? Bu kurultaya yalnızca Türkiye'deki tiyatrolar ve üstelik Türkiye'deki bütün tiyatrolar mı çağrılı? Hayır. Öyleyse neden "Türkiye Tiyatro Kurultayı" değil de "Türkiye Tiyatrolar Kurultayı"? Neden böyle bir Türkçe yanlışı? Dilerim, biraz daha önemli ve görkemli görünsün diye değildir. Bellek Yoksunluğu? Öncesini tam bilmiyorum. Ama benim bildiğim ilk tiyatro kurultayı, yine Kültür Bakanlığının desteği, daha doğrusu öncülüğü ile (O günkü Kültür Bakanı Sayın Namık Kemal Zeybek'tir.) 1990 yılında düzenlenmişti. Şimdi düzenlenecek kurultayın adı, neden "2. Türkiye Tiyatro Kurultayı" değil? TOBAV 1991 yılında, yine Mersin'de, Mersin Kültür Sanat Vakfı (MEKSAV) ile birlikte uluslararası bir seminer düzenlemişti. Neden şimdi ulusal ya da uluslararası "2. Mersin Semineri" değil? Oryantasyon Eksikliği? Peki o zaman bu kurultay neden Mersin'de?... Biliyorsunuz, Mersin'de halâ bir tiyatro yok. Devlet Opera ve Balesi var. "Opera ve Bale Kurultayı" düzenlense, bir anlam vermek mümkün olacak. Böyle bir kurultaya katılacakların büyük çoğunluğunun Ankara ve İstanbul'dan olacağı, tiyatro coğrafyamızdan bellidir. Bu durumda otel yemek ve yol harcamalarına yazık değil mi? Pek çoğu sezon gereği görev başında olan ve görev yerinden ayrılıp Mersin'e gidemeyecek tiyatrocular bakımından bu bir kayıp değil mi? Sakın ola ki bu kurultay, herkes gidemesin, izleyemesin, görüş belirtemesin diye düzenlenen bir "sen, ben, bizim oğlan" kurultayı mı? Civil'liyetsizlik? Bir başka engel, bildiri sunacakların sınırlandırılmış olması. Çağrı yazısında şöyle deniliyor: 1 "Sivil toplum kuruluşlarını temsilen katılacak kişilerin, sözkonusu sivil toplum kuruluşu üyesi olması, kurultayda kuruluşunu temsil edeceğine dair yönetim kurulu kararının, karar defterine yazılmış halinin bir fotokopisinin en kısa zamanda Vakfımız genel merkezine gönderilmesi gerekmektedir." Savcılıktan iyi hâl kâğıdı ile muhtardan ikamet ilmühaberi de istense iyi olurdu! Böylece TOBAV'ın "sivil" kavramından ne anladığı, tarih önünde kayda geçmiş oluyor. Herhangi bir sivil toplum kuruluşu, üyesi olmayan bir kişiyi kurultaya katılmakla görevlendirmeye yeltenirse; ya da karar defterinin fotokopisini TOBAV Emniyet Amirliğine göndermezse; ne yapacaklar? Bildirisini mi engelleyecekler? Yoksa polis marifetiyle salondan mı çıkaracaklar?... Bu nasıl "sivil toplum" anlayışı? Sayım Suyum Yok Mu? Dahası var: Çağrı yazısında şöyle deniliyor: "Kuruluşunuzu temsilen göndereceğiniz kişiler, sizleri temsil edecek, kurultayda beyan etmiş olduğu görüşler, bundan sonra yapılacak yeni bir çalışmaya kadar kuruluşunuza ait görüşler olarak kabul edilecektir." Görüşlere sıra numarası verip klasörlere koyarak "kabul edecek" olan bu makam kimdir acaba? Çağrıdan anlaşıldığına göre, siyasal erki taşıyan Kültür Bakanlığı değil de, işgüder durumundaki TOBAV. Çünkü yukarıdaki ifadenin Türkçesi şudur: "Ey sivil toplum kuruluşları, iyi düşünün öyle yanıt verin. TOBAV görüşlerinizi bir defada alacak ve öyle kabul edecektir. Sonra sayım-suyum yok!"... Bu işgüder vakıf, tiyatro alanındaki diğer kuruluşlar karşısında, kendisine böyle amir bir pozisyon biçme hakkını nereden buluyor? Bu talep, Kültür Bakanlığı'ndan gelse, anlamak, değerlendirmek ve yanıtlamak mümkün. Ama bu durumda Kültür Bakanlığı, görevini, üste para vererek bir vakfa devretmiş gibi olmuyor mu? Yoksa, meslek alanındaki pek çok sıkıntıya-sancıya-soruna, duyarsız kalabilmiş TOBAV'ın, Türk tiyatrosunun bilgi bankası, giderek merkez bankası olabileceği mi sanılıyor? Üstelik, kurultaya katılacak kimi insanların, yönetimleriyle çelişen görüşler öne sürmeleri de en doğal ve demokratik hakları değil mi? Ödenekli tiyatroların yönetimlerine muhalefet edecekmiş gibi pozlar takınan TOBAV, ödenekli tiyatrolara ve çeşitli kurumlaşmalara ilişkin bildirileri, mevcut yönetimlerin tercihlerine terketmiş olmuyor mu? Bir başka deyişle TOBAV, emir-komuta zinciri içinde bir kurultaya çanak tutmuş olmuyor mu? Elmalar, Armutlar! Burada, kurultayın grup çalışmalarının bilinçten yoksun ana başlıkları ile altındaki maddelerde ortaya çıkan bilinçaltı kitlenmesini dile getirmek zorundayım. Çünkü Türk tiyatrosunun temel sorunlarını kümelendirmede; şimdiye kadar böyle bir gecekondu, böyle bir balık istifi yapılmadı, bundan sonra da kolay kolay yapılamaz! Bunu dile getirmek gerekiyor. Böyle önemli bir olayda, tiyatro çevresinin "birbirini ağırlama" kompleksinin dışına çıkılması, daha doğru bir tutum olur düşüncesindeyim. O yüzden bunu tarihe not düşmek zorundayım. Tarihe iyi geçsin diye çağrı metnindeki başlıkları kalın diziyorum. Normal dizilmiş yerler, benim notlarımdır. Türkçe ve yazım yanlışlarının çoğunu da, okuyucunun dikkatine bırakıyorum, bağışlayın. 2 21. yüzyıldan da sözedilen çağrı yazısında, ana ve alt başlıklar olarak şunları okuyoruz: "1. Kurumsallaşma (model oluşturma) (Kurumsallaşma ile model oluşturma aynı şey mi?) a- Oyunculuk mesleği tanımı b- yönetmenlik mesleği tanımı ceklenebilir tiyatro yazarlığı meslek tanımı, yardımcı meslek tanımları da d- özel tiyatrolar e- ödenekli tiyatrolar (Ödenekli tiyatrolar, hem bu grupta tartışılıyor, hem "belediye tiyatroları" grubunda, hem de "ödenekli tiyatrolar" grubunda. Ayrıca "tiyatro eğitimi" grubunda da bir "bölge tiyatroları" tartışması var. Ama hepsi de aynı günde ve aynı saatlerde! Bu savrukluk ve savurganlık değil de nedir? Acaba çözüm değil de, kafa karışıklığı mı isteniyor?) f- çocuk tiyatroları g- gençlik tiyatroları h- geleneksel tiyatrolar ı- seyirlik tiyatro (Daha önce "geleneksel tiyatrolar" dedikten sonra, bu ne anlama geliyor?) j- dans ve mim tiyatroları k- amatör tiyatrolar l- özürlülerin tiyatroları m- festivaller (Bilmem, buralarda sizin de canınız sıkılmaya başladı mı?) n- seminerler p- uluslararası ilişkiler r- özerklik (Özerklik kavramı, "Belediye Tiyatroları" ve "Ödenekli Tiyatrolar" başlıklarının altında yeralmıyor da burada yer alıyor. Oysa asıl onlara gerek! Yoksa özel tiyatroların, amatör tiyatroların ve benzeri yapılanmaların, bir özerklik gereksinmesi mi var?) 2. Hak arama oluşumları a- oyuncu hakları ve meslek tanımı (Ana başlık 1/a'da bunu yapmamış mıydık?) b- yönetmenlik hakları ve meslek tanımı 3 (Ana başlık 1/b'de bunu yapmamış mıydık?) c- tiyatro yazarlığı ve meslek hakları d- meslek haklarının meslek birliklerinde aranması e- meslek birliklerine üye olma koşullarının neye göre belirleneceği? fmeslek haklarının tanımı ile mesleklerin tanımlanması, (Meslekleri iki kez tanımlamıştınız, bu üçüncü. Kaç kez tanımlayacaksınız?) bu mesleklerin Türkiye demokrasisi açısından öneminin vurgulanması guluslararası sanat hukukunun neresindeyiz? (bu alanda başka sanat meslekleri ile de işbirliği yapılabilir) 3. Tiyatro sanatının hukuksal olarak Türkiye demokrasisindeki yeri (Buradan itibaren nedense abc yok!) - ödenekli tiyatrolar yasası ve eksikleri (Benim bildiğim, bu ülkede "ödenekli tiyatrolar yasası" diye bir şey yok. "Devlet Tiyatroları Kanunu" var, bir de yeni "Devlet Tiyatroları Yasa Tasarısı" var. Olmayan yasanın eksikleri ne ola ki? Yok eğer TOBAV'ın ortaya atacağı ve bizim bilmediğimiz bir "Ödenekli Tiyatrolar Yasası Tasarısı" varsa, o zaman da adına "tasarı" demek gerekir! Devlet Tiyatrolarında çağdaş, demokratik bir yeniden yapılanmayı öngören ve çalışanların katkılarıyla oluşup olgunlaşan yeni yasa tasarısının, TOBAV tarafından benimsenmediği, ancak bunun yüreklilikle ifade edilemediği anlaşılıyor! Oysa bu yasanın çekirdeği, bir dönem TOBAV çatısı altında yaptığımız çalışmalarla oluşmuştur. Tamer Levent aklını Sanat Konseyi'ne taktığından beri TOBAV, bellek yitimine uğramış gibi!) - özel tiyatrolara devlet desteğinin devamlılığı (Desteğin ya da yardımın, iane olmaktan çıkarılmasının ve sürekliliğinin yöntemi, 1991 Mersin seminerinde tartışmaya açılmıştı. Türkiye Tiyatro Yasası'na öncülük etmesini umduğumuz o model, özel tiyatroların da bazı koşulları yerine getirmek kaydıyla, modüler bir yapıya eklenebileceğini öngörüyordu. Ama TOBAV, kendi bildirisinin farkında değil anlaşılan!) mevcut kurumsal yapıların bir bütün olarak tiyatro sanatının işlevlerinin yerine getirilmesine katkıları, (Dün ak dediğine bugün kara diyebilen, belki de bu yüzden bu kurultayı düzenleme görevi ile taltif edilen TOBAV'ın katkılarını da tartışacak mısınız? TOBAV bir kurumsal yapı değilse; neden Bakanlığın maddi desteği ile bu kurultayı düzenliyor? Yok eğer kurumsal yapı ise, tartışılsın!) oyunculuk, yönetmenlik, yazarlık gibi çalışmaların TC çalışma yasalarındaki yeri ve varsa tanımlanış ve meslek olarak kabul ediliş şekli, - Anayasamızdaki yeri? Bir anlayış olarak tiyatro sanatının ("Bir anlayış olarak tiyatro sanatı" ne demek? Ben bir anlam veremedim.) ülkemizde ne kadar yaygınlaştırıldığı, bunun 4 yeterli olup olmadığı, tiyatroya ve diğer sanat dallarına verilen paraların ziyan edildiği anlayışının nereden ortaya çıkarıldığı? - 5 Nisan kararları ve tiyatro? 4. Tiyatro eğitimi ve sorunları - Tiyatro eğitiminde öğretmen sorunu - tiyatro öğretiminde eğitilecek öğrenci modeli? (Bu son iki maddeye bakılacak olursa; eğitimin sorunu öğretmen, öğretimin sorunu da öğrenci oluyor galiba?) - akademik olan ile olmayan ayrımı - dünya standartı ölçüleri - yerel standartlar - olması gereken standartlar (Sabrın da bir standardı var mıdır ki?) - bölge konservatuvarları (YÖK yetkilileri kurultaya çağrıldılar mı acaba?) - bölge tiyatroları (Belli ki, bölge konservatuvarları deyince, hemen altına bölge tiyatroları da eklenme gereği duyulmuş. Belki şu düşüncenin bir uzantısı: "Bölge konservatuvarlarımız olsaydı, oralardan bölge tiyatrolarımız da doğardı". İyi ama, aynı gün, "belediye tiyatroları" başka bir grupta, "ödenekli tiyatrolar" da daha başka iki grupta tartışılıyor. Ve o gruplarda "bölge tiyatroları" diye bir kavram yok!... Eski hikáyedir: Konservatuvarda bir yönetici, kuartet çalışmakta olan öğrencilere öyle demiş: "Herkes kuartetini kendi odasında çalsın!") 5. Belediye tiyatroları (Belediye tiyatrolarının, ödenekli tiyatro sayılmadığı anlaşılıyor. Muhteşem bir gaf! Haberiniz olsun, siz burada belediye tiyatrolarını tartışacaksınız; ötekiler orada ve hatta öbür tarafta ödenekli tiyatroları; bir başkaları da daha başka bir yerde bölge tiyatrolarını!... Üstelik özerklik kavramı yok ama, komisyon kavramı var!) - belediyelerin tiyatro mesleğine yönelik ödevleri (TOBAV belediyelere ödev mi veriyor? Ona Türkçe'de "görev" derler! Aslında bunlara takılıp sözü uzatmak istemiyorum; öze yönelik yanlışlar daha önemli. Ama yurt çapındaki kurultayımızın kavramları böyle özürlü mü olmalıydı?) - belediye tiyatro komisyonu (Bunu kim, nereden icadetti, çok merak ediyorum. Nedir bu belediye tiyatro komisyonu? Açıklama rica ediyorum.) - belediye konservatuvarı ("Belediye konservatuvarları" demek istiyor olacaklar! Hem bu konu, neden "Tiyatro eğitimi" başlığı altında yok da, yalnızca burada var?) 5 - belediye tiyatroları (Bu bölümün üst başlığı zaten "belediye tiyatroları" değil miydi?) - belediye tiyatro binaları ve mimarisi (Umarım belediye başkanları ve mimarları da çağrılıdır?!) - belediyelerin sanat kültürüne yönelik ödevleri (Yine doğrusu "görev" olacak! Bakanlıkça tahsis edilen milyarları harcamadan da, çağrının Türkçe'sini düzeltecek birisi bulunabilirdi. ) 6. Ödenekli tiyatrolarda olması ve olmaması gerekenler (Türkiye'nin ödenekli tiyatrolarına ilişkin bir temel tartışmanın, böylesine vulgarize edilmiş bir ifade ile başlıklandırılmasına gönlüm razı olmuyor. Bunu büyük bir saygısızlık olarak nitelendiriyorum!... Bir gafın içerdiği bir başka gafa yukarıda değinmiştim: Nedense belediye tiyatroları ödenekli sayılmıyor, ayrı bir grupta tartışılıyor. Kronik kavram karmaşası!... Yine değinmiştim: Özerklik kavramı da bilerek ya da bilmeyerek pas geçilmiş!...) - eski yönetim anlayışının değişmesi, gerekçeleri (Bu "eski yönetim anlayışı" ne demek acaba? Çağdışı, çağgerisi, geleneksel, ataerkil, merkeziyetçi, egemen yönetim anlayışı diyebilirsiniz. Başka şeyler de diyebilirsiniz. Ama "eski" ne demek? Bu, kavram yoksunluğu değil mi? Kaldı ki, bütün ödenekli tiyatroları nasıl aynı kefeye koyarsınız? Yoksa İstanbul Belediyesi şehir Tiyatroları'nı, Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nu, İzmit Belediye Tiyatrosu'nu, ödenekli tiyatro saymamakta kararlı mısınız?) genel müdürün rakiplerini çalıştırmaması bir hakmıdır? (Vulgarizasyon had safhada! Bu nasıl konu başlığı? "Genel müdürün rakipleri" sözü, bir aculluk belirtisi değil mi? Ödenekli tiyatrolarda böyle bir sorun varsa; bunun ifade ediliş biçimi böyle mi olmalı?... Devlet Tiyatrolarından başka bir yerde genel müdür bulunmadığına göre; ödenekli tiyatroları, yalnızca Devlet Tiyatrolarından ibaret sanma gafleti burada da sürdürülüyor!... Ayrıca "mıdır?" ayrı yazılır!) oyuncu ve yönetmenlerin söz söyleme yasağı, sanatsal özgürlük (TOBAV, ödenekli tiyatrolarda, oyuncu ve yönetmenlerin söz söylemesinin yasak olduğunu, buraya bir şikayet gibi koyuyor ama; bu kurultayda, zaptiye yöntemleriyle, bazı tiyatro adamlarına söz söyleme yasağı koymaya kalkışan da yine TOBAV değil mi?) - görev verilmeyen oyuncu ve yönetmenlerin çaresizlikleri (Çaresi "Birim Tiyatrolar"dır!) - sahnelerin, sahnelerde yönetilmesi 6 (TOBAV, yıllardır ödenekli tiyatrolarımızın gündemine girmiş olan "Birim Tiyatrolar" kavramını kullanmamak için bu ifadeyi icadetmek zorunda kalmış anlaşılan! Oysa bu kavram, 90 kurultayında ortaya atılıp tartışılmıştır. Ayrıca 91 Mersin seminerinde sunulan TOBAV bildirisinin de özünü, "Birim Tiyatrolar" anlayışı oluşturur. Üstelik seminerin sonuç bildirgesinde de yeralmıştır. Dahası var: Devlet Tiyatroları çalışanlarının emek ve katkıları ile oluşan yeni yasa tasarısı da "Birim Tiyatrolar" anlayışına dayanır. Bu kadar unutkanlık, TOBAV'ın kurumsal kimliğini tartışmalı hale getirmiyor mu?) oyunculuk mesleğini tanımlamak (Meslek tanımlama işi bıkkınlık veriyor!) için özel yasa çıkarılması, (Böyle bir yasanın ödenekli tiyatrolarla ilgisi ne?) bu yasa ile tiyatro alanında hizmet veren 657 sayılı yasaya bağlı idari personelin de sözleşmeli olabilmesi sağlanması ("Oyunculuk Mesleğini Tanımlama Özel Yasası" ile, idari personelin sözleşmeye bağlanması, mükemmel bir buluş! Ben de rejisörlük mesleğini tanımlayan bir özel yasa isterim. O yasa ile de "Oyunculuk Mesleğini Tanımlama Özel Yasası"na uymayanların sözleşmesi feshedilsin; ama idari personelin zaten bu konuyla bir ilgisi olmadığı için, onlar yine sözleşmeli kalsın!...) ödeneği veren kuruluşların tiyatronun yönetimine ve artistik anlayışına karışma hakkı olmalıdır olmamalıdır (Ne demek, "olmalıdır olmamalıdır"? TOBAV lisede münazara mı düzenliyor? Tabii ki olmamalıdır! TOBAV bu kadarcık şeyi söyleyemiyor mu? 1991 Mayıs'ında Mersin'de düzenlenen seminerde, TOBAV adına öne sürülmüş görüşleri unuttular mı? Yoksa vazgeçtiler de açıkça söyleyemiyorlar mı?... Üzülerek belirtmeliyim ki, yurt çapındaki bir tiyatro toplantısı, hiç bu kadar geri, bu kadar teslimiyetçi bir noktadan başlamamıştı!) - Tiyatro suç işler mi? İşlerse nasıl cezalandırılmalıdır?" (TOBAV, malûmatfüruşluk edeyim derken, işi densizliğe kadar vardırıyor. Tiyatronun ya da tiyatro sanatının nasıl cezalandırılacağı sorusuna çanak tutmak da neyin nesi? Üstelik, soru yanlış yerde. Çok gerekliyse, 3 numaralı üst başlık altında yer almalıydı.) Batı Hint Adaları Görülüyor ki, TOBAV'ın Bakanlık desteği ile düzenlenecek tiyatro kurultayına çağrı yazısı, bir kavram karmaşası, bir bilgisizlik, dağınıklık, savrukluk belgesi, bir ciddiyetsizlik ve saygısızlık anıtıdır. Sözü uzatmayayım: Büyük olasılıkla, bu üç günde yine havanda hızlı su dövme yarışı yapılacak. Ülkenin dört bir yanından derdini anlatmak için gelenler, biraz da birbirlerinden habersiz, değişik çıkarlar ve sorunlar üzerine haldır haldır konuşacak; sonra tatlı bir yorgunluk ve vatanı kurtarmış olma duygusu ile evlerine dönecekler. Ama kısa süre sonra yine sancılanıp yakınmaya başlayacaklar: "O kadar kurultaylar düzenledik, sorunlarımızı aktardık da ne oldu?!..." Sonra bir yedi yıl, belki bir on yıl daha beklenecek. Sonra yine aynı terane... 7 Meslekdaşlar hatırlayacaklar: 1990 "Tiyatro Kurltayı"nda elbirliği ile önemli saydığımız üç şeyi savunmuştuk: 1. Ödenekli tiyatroların yeniden yapılanması zorunludur. Demokratik yerinden yönetim doğrultusunda ve özerklik anlayışı içinde birimleşmelidir. 2. Tiyatro alanımızdaki bütün sorunların üç gün içinde tartışmaya açılması, yararlı olsa da yeterli değildir. Sorunlar, telaş içinde, birbirini çiğnercesine dile getirilmekte ve yumak çözülememektedir. Sorunlara çözümler oluşturulması bir yana; bir sınıflandırma ya da önem sıralaması bile mümkün olamamaktadır. Bu yüzden değişik alanların ve cephelerin yeterince irdelenebileceği bir "Küçük Kurultaylar Dizisi" gereklidir. "Ödenekli Tiyatrolar Kurultayı", "Tiyatro Eğitimi Kurultayı", "Özel Tiyatrolar Kurultayı", "Amatör Tiyatrolar Kurultayı" ve benzeri... 3. Küçük kurultaylar dizisinin Bakanlık desteğinde gerçekleştirilip somut adımlar atılabilmesi için; çeşitli kuruluşların temsilcilerinden oluşan bir "İzleme Komitesi" kurulmalıdır. Bu talep, 5 komisyon raporunun 3'ünde açık, 2'sinde de anlaşılabilir şekilde yeralmıştı. Daha önce yapılan Sinema Kurultayı'nda önerilip de gerçekleşemeyen "İzleme Komitesi", Tiyatro Kurultayı'nda kabul ettirilebilmişti. Oyun Yazarları Derneği, Eleştirmenler Birliği, TODER, TİYAP ve benzeri kuruluşların temsilcilerinden oluşan bu komitenin, çalışmalarını yürütebilmesi için; TOBAV'ın da sekreterya görevini üstlenmesi kararlaştırılmıştı. Ama bunu izleyen süreçte, TOBAV'ın o günkü ve bu günkü başkanı Tamer Levent, bir tek adım atmadı. Uyarılarımıza rağmen komiteyi bir tek defa olsun toplamadı, çalıştırmadı. Komiteyi işletmekle yükümlü olduğu halde; hiç bir şey yapmayarak, yokolup gitmesine göz yumdu. Böylece tiyatro alanımızın, anlamlı ve güçlü bir oluşumunu heder etti. Şimdi de aynı TOBAV, Bakanlığın olanakları ile tiyatro kurultayı düzenliyor. Ama katılımı güçleştiriyor, demokrat ve sivil anlayışı çiğniyor, amir pozlarına giriyor, yaklaşımlarında çarpık ve özürlü bir resim veriyor. Ve bütün bunları, benim vergilerimden oluşan kaynakları kullanarak yapıyor. Yine sormadan edemiyorum: Her defasında Amerika'yı yeniden keşfetmek zorunda mısınız? Hadi keşfettiniz, her defasında Batı Hint Adaları sanmak zorunda mısınız? Söz Gümüşse, Yazı Altındır! Bütün bunları, kurultaya çağrılmadığım için yazdığımı söyleyenler olacaktır. Doğru. Ben bu kurultaya çağrılmadım. Öte yandan, kimlerin çağrıldığını da biliyorum. Ama çağrılmayışımı önemsemiyormuş gibi bir poz takınmıyorum. Tersine, önemsiyorum! Çünkü Türk tiyatrosunun geleceğini önemsiyorum. Çünkü o gelecek için savaşım vermenin önemini biliyorum. Bu savaşımdaki yerimi de biliyorum. Türk tiyatrosunun, özellikle ödenekli tiyatrolarımızın yeniden yapılanmasında, yazılı-sözlü ve eylemli biçimde, en kararlı mimarlardan birisi olduğumun bilincindeyim. Bu durumda, bunları yazmamalı, sessiz mi durmalıydım?... Bu yazıyı izleyen çalışmamda ayrıntılarıyla değindiğim gibi; Türk tiyatrosunun öncelikli, belki de en önemli sorunları, ödenekli tiyatrolara yığılmıştır. 8 Bu kurultayda üyelerin görüşlerine sunmak istediğim, ancak çağrılı olmadığım için buna olanak bulamadığım bu çalışma; ödenekli tiyatrolarımızın sorunlarına eğilen ve ortaklaşa üretilimiş çözümleri hatırlatmayı amaçlayan bir denemedir. Kimbilir, belki de böylesi daha iyi olmuştur. Kurultayı düzenleyenlerin buyruklarına uyup 10-15 dakikaya sınırlamaktansa; kısaltmadan sizlere ulaştırmış oluyorum. "DEVLET TİYATROLARININ YAPISAL VE GÜNCEL SORUNLARINA BİR YAKLAŞIM DENEMESİ" başlığını taşıyan bu çalışma, Ağustos 97'de Devlet Tiyatroları'nda düzenlenen ve Sayın Kültür Bakanı ile Sayın Müsteşarın da bulunduğu bir toplantıda, özet olarak sunulmuştur. Devlet Tiyatroları somutunda irdelenen bu görüş ve önerilerin; ana hatlarıyla, diğer ödenekli sanat kuruluşlarımız için de geçerli olduğunu sanıyorum. Önerilerin daha anlaşılır hale gelmesini sağlamak için, sözügeçen "DEVLET TİYATROLARI YASA TASARISI" ile yürürlükteki yasanın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına ilişkin taslağı da ekliyorum. Bu tasarıların, benim kişisel ya da bireysel görüşüm olmadığını; Devlet Tiyatroları çalışanlarının en geniş katılımı ile ve demokratik yöntemlerle oluşturulmuş ve olgunlaştırılmış asgari müterekler olduğunu da; bir kez daha vurgulayıp hatırlatmak isterim. Ayrıca bu kurultayda, 1990 Tiyatro Kurultayının 5 komisyon raporu ile sonuç bildirgesinin, yeniden değerlendirilmesinin; doğru ve yararlı olacağı düşüncesini de, burada belirtmek ve önermek istiyorum Önemli bir engel çıkmazsa, Mersin'e kendi olanaklarımla gidip kurultayı izleyeceğim. Her şeye rağmen başarılı olmasını ve Türk tiyatrosuna katkılar getirmesini diliyorum. Yücel Erten Kasım 1997 9