parazit - E-Sağlık Online

advertisement
PARAZİTOLOJİ
 Yeryüzündeki canlılar, benimsedikleri
yaşam şekillerine göre, iki ana gruba
ayrılırlar:
1-Özgür yaşayanlar
2-Parazit yaşayanlar
• Bu iki yaşam şekli arasındaki temel fark,
Birincisinin tek başına bağımsız
olarak yaşamını sürdürebilmesi,
İkincisinin ise yaşamı için bir diğer
canlıya gereksinim duyması, yaşamını o
 Doğada filogenetik, morfolojik
ve
fizyolojik yönden birbirinden farklı
iki canlının birlikte yaşaması
olayına
simbiyoz
 bu tip ilişkilere de
ilişkiler denir
simbiyotik
 En önemli simbiyotik ilişkiler şunlardır;
Sığıntılık(Commensalism);
Sığıntılıkta, birlikte yaşayan iki
canlıdan biri diğerinden barınma,
sığıntı
beslenme, taşınma gibi konularda
yararlanır.
Yardımlaşma (Mutualism);
 Bu yaşam şeklinde, birlikte yaşayan iki
canlı birbirlerine
bağımlıdırlar.
Yani biri mutlak
olmadan
diğeri
olamaz.
 Termitler ile bağırsaklarında yaşayan
kamçılılar arasındaki ilişki bu tiptir.
Selülozlu
besinlerle
beslenen
termitlerde selülozu sindiren enzim
Parazitlik (Parasitism)
Bu tip yaşamda, birlikte yaşayan
iki canlıdan biri diğerine mutlak
bağımlıdır ve onun zararına
yaşamını sürdürür.
Öbür canlı ise bu birlikte
yaşamdan herhangi bir yarar
sağlamaz, aksine zarar görür.
Bu ilişkide, parazitik yaşamı
benimseyen
canlıya
parazit, parazitin üzerinde
veya içinde yaşadığı canlıya
da konak denir.
 Parazit sözcüğü Yunanca’dan gelmektedir ve
‘yanında’ anlamında ki para ile ‘besin’
anlamındaki sitos sözcüklerinden oluşmuştur.
 Buna göre parazit, yaşamını bir diğer canlı
vücudunun üzerinde veya içinde, o canlının
zararına sürdüren organizmadır.
 İdeal bir parazit ne öldürür nede ondurur
görüşü hakimdir.
 Dünyadaki parazit canlıların sayısının özgür
Parazit, konağının
 Vücudunda yerleştiği yere,
 Yerleştiği yerde kalış süresine ve
 Parazitik
yaşamın
yaşamındaki önemine göre
farklı isimlerle tanımlanır.
kendi
EKTOPARAZİT
 Konağının vücudu üzerinde yaşayan
parazittir.
 Bit, pire, sivrisinek gibi canlılar bu
parazitlere birer örnektir.
ENDOP
 Konağının vücudunun içinde yaşayan
parazite denir.
 Endoparazitlerin
bir kısmı vücut
boşluklarında (Ascaris lumbricoides vb.)
yaşar.
 Diğerleri hücre içinde (Leishmania
türleri , Toxoplasma gondii gibi) ya
da
dokularda
yerleşirler
(Echinococcus granulosus’un larval
şekli)
ZORUNLU
 Parazitin konağına bağımlılığının derecesi,
parazitin cins ve türüne göre değişir.
 Buna göre, beslenmeyen yumurta ve/veya kist
dönemleri hariç, tüm yaşamlarını parazit
olarak sürdüren canlılara zorunlu parazitler
denir.
 Bu
parazitlere
örnek
olarak,
Ascaris
İSTEMLİ (FAKÜLTATİF) PARAZİT
 Bu
sözcük,
normalde özgür
yaşadığı
halde,
koşullar
oluştuğunda,
parazitik yaşama
geçebilen canlıyı
tanımlar.
 Primer
amibik
YERL
 Yaşamları
süresince konağının vücudunda
kalan paraziti tanımlamak için kullanılır.
 Örneğin Ascaris lumbricoides,
 Taenia saginata bu grupta yer alır.
GEÇİCİ PARAZİT
 Konak vücudunda devamlı
beslenmek
karşılamak
parazittir.
 Kan
veya
üzere
kalmayan, sadece
belli
bir
gereksinimini
konak vücuduna gelen
emen ektoparazitlerden
tahtakuruları böyle parazitlerdir.
sivrisinekler,
DEVAMLI (SÜREKLİ) PARAZİT
 Bütün
yaşamı
süresince parazit
olarak
yaşayan
canlı bu terimle
tanımlanır.
 Protozoonların
kist
helmintlerin
ve
DÖNEMLİ (PERYODİK)PARAZİT
 Yaşam
döngüsünün
sadece belli bir
döneminde
parazitik yaşama
uyum
sağlamış
olan canlılardır.
 Bu
parazit
yaşamının
diğer
ŞAŞKIN PARAZİT
 Normalde yaşadığı konaktan başka bir
konakta yerleşen
parazit denir.
 Kenelerin
parazite,
şaşkın
paraziti olan Capillaria
hepatica ile geviş getirenlerde yerleşen
Fasciola hepatica gibi parazitler, insan
vücudunda yerleştiklerinde bu terimle
tanımlanırlar.
HİPERPARAZİT
 Parazitin
kendisinin diğer bir parazite
konak vazifesi görmesidir.
 Burada, parazitin parazit olma durumu söz
konusudur.
 Kendisi bir ektoparazit olan dişi anofel
vücudunda yerleşen Plasmodium türleri
MONOKSEN PARAZİT
 Herhangi
bir canlının yaşamı süresince
geçirdiği anatomik, fizyolojik ve kimyasal
değişimlere evrim, evrimi sürecinde görülen
farklı yapılara da evrim dönemleri denir.
 Parazitler içinde bu tanımlamalar geçerlidir.
MONOKSEN PARAZİT
 Buna ek olarak parazitin yaşamı sürecinde,
evriminin belli bir döneminden başlayıp,
tekrar o döneme gelmesine, o parazitin
yaşam döngüsü denir.
 Ascaris lumbricoides’in yumurta-larva-erişkin
dönemlerinden
geçip
dönemine gelmesi gibi.
tekrar
yumurta
 Buna göre yaşam döngüsünü tek bir konakta
tamamlayan parazite
denir.
monoksen parazit
HETEROKSEN PARAZİT
 Yaşam
döngüsünü birden fazla konakta
tamamlayan canlıya heteroksen parazit
denir.
 Bunlardan bazıları yaşam döngülerinde iki
konak kullanırken, diğerlerinin yaşam
döngülerinde ikiden fazla konak bulunur.
 Bunlardan
birincisi
diheteroksen
parazit (Ör; Taenia saginata) iken ikincisi
de
poliheteroksen parazit (Ör;
Diphyllobothrium latum) olarak tanımlanır.
Yalancı parazit: Parazit olmadığı halde parazit
sanılabilen varlıklara yalancı parazit bu duruma
yalancı parazitlik denir.
KONAK
Paraziti barındıran ve onun yaşamı için gerekli
ihtiyaçlarını sağlayan parazitten daha büyük
canlıya konak adı verilir.
Parazitler
konaklarından
yaşamakta
ve
yaşamlarını
sürdürmektedir
yararlanarak
bu
şekilde
KESİN KONAK (SON KONAK)
 Parazitin erişkin dönemini yada eşeyli
üreyen şeklini barındıran konaktır.
 Ör; Taenia saginata’ nın son konağı
insan iken, Toxoplasma gondii’ninki
kedi ve kedigillerdir.
ARA KONAK
 Parazitin larva şeklinin, yani erişkin
hale gelmemiş şekillerinin yaşadığı
konaklardır.
 Ör; Taenia saginata’ nın ara konağı sığır
iken, Toxoplasma gondii’ninki insandır.
Rezervuar Konak
Konak özgüllüğü zayıf olan
parazitler, pek çok canlı
grubunda yerleşip yaşamlarını
sürdürebilirler.
Fakat
bu
konaklardan sadece biri veya
belli bir grup, o parazitin
neslinin
doğada
devamını
sağlar.
Bir
parazitin
doğada
VEKTÖR
 Parazitozlu
bir
omurgalıdan, sağlam
omurgalıya
paraziti
taşıyan
omurgasız
canlıya vektör denir.
 Vektörler
genelde
eklembacaklı canlılar
grubunda yer alırlar.
BİYOLOJİK VEKTÖR
 Parazitin yaşamında
mutlak
olması
gereken ve o olmazsa
parazitin
yaşam
döngüsünün
tamamlanamadığı
canlıdır.
 Sıtma
hastalığının
etkeni Plasmodium
türlerini
insana
MEKANİK VEKTÖR
 Kan
emen
bazı
omurgasız canlılar ağız
ve vücut kısımlarına
bulaşan
bir
takım
hastalık
etkenlerini
sağlamlara bulaştırırlar
fakat
bu
eklembacaklılar
parazitin
yaşam
döngüsünde herhangi
bir rol oynamazlar.
 Bu
eklembacaklılara
mekanik vektör denir.
 MULTİPARAZİTLİK (Poliparazitizm); İnsanın
birden fazla parazit cins ve türü ile infekte
olması durumudur.
 SÜPERPARAZİTLİK; Bir parazitle infekte olan
bir insanın parazitoz devam ederken o
parazitle tekrar infekte olması durumudur.
 REİNFEKSİYON;
Herhangi bir parazitozdan
iyileştikten sonra tekrar o parazitoza
yakalanmaya denir.
İSİMLENDİRME VE
SINIFALANDIRMA
 18. yüzyılda yaşamış olan Carolous Linnaeus’un (1707-
1708) koyduğu kurallara göre, dünyadaki her canlı iki
isimle tanımlanır.
 Bu nedenle parazitlerinde iki ismi vardır.
 Bunlardan birincisi parazitin
cins
ismidir ve
yazılımı mutlaka büyük harfle başlar.
tür
 İkincisi
ismidir. Tür isminin tamamı
küçük harfle yazılır.
Bu isimlendirme şekline ;
İkili
İsimlendirme
Binominal
nomenclature
denir.
Örneğin;
Genus (Cins)
Species (Tür)
Entamoeba
coli
Parazit Hastalıklarının
İsimlendirilmesi
 Parazitlerin neden oldukları hastalıklara genel
olarak
denir.
parazitoz
 Parazitoz
ektoparazit
veya
endoparazit
tarafından oluşturulmasına göre farklı isim alır.
Örneğin bir ektoparazitin neden olduğu parazitoza
infestasyon
Endoparazitin neden olduğuna da
infeksiyon
denir.
Parazitozların etken paraziti
belirterek isimlendirilmesinde ise ;
Parazitin Cins İsminin sonuna
İosis veya İasis getirilir
Giardia intestinalis
Giardiosis
Giyardiyoz
PARAZİTLERİN ÜREME
POTANSİYELLERİNİ ARTIRMA
YOLLARI
1-Poliembriyoni

Neslin devamını garanti altına almak
için, tek bir zigotun birden fazla döl
vermesidir.
Protozoonlarda eşeysiz çoğalma
Helmentlerde tomurcuklanma
ile
olur.
2. Hermafroditizm
Bazı
parazit
gruplarında
canlı, hem erkek
hem de dişilik
organlarına
sahiptir.
Bu
şekilde
kendi
içinde döllenme
işlemini
gerçekleştirerek
neslin devamını
3.Yumurta sayısını artırma
Bazı
helmentler
dış
ortamdaki
kayıpları
önlemek
için yumurta sayısını
artırmışlardır.
Ascaris lumricoides
dişisi günde ikiyüz
binden fazla yumurta
yumurtlayabilir.
4.Erkek ve dişi cinslerin
birbirini bulmalarının
kolaylaştırılması
Dolaşım
sistemi
gibi sıvı ve çok geniş
bir alana yayılmış
ortamlarda yaşayan
parazitlerde
görülen durumdur.
5. Partenogenetik çoğalma
Bazı parazitlerin yumurtaları
döllenme olmadan gelişip yeni
nesiller verebilir.
PARAZİTLERİN EVRİM
DÖNEMLERİ
 Belli
başlı parazit gruplarında görülen evrim
dönemlerini ve yaşam döngülerini kısaca şu şekilde
özetleyebiliriz.
 Protozoonlarda
 Trofozoit
Prekist
Kist Trofozoit
veya sadece trofozoit dönem i vardır.
Birincisine örnek Entamoeba histolytica, ikincisine
örnek Trichomonas vaginalis’tir.
PARAZİTLERİN EVRİM
DÖNEMLERİ
 Helmintlerde ;
 Erişkin
Yumurta
Larva
Erişkin
Larva
Nimf Erişkin
dönemleri bulunur.
 Eklembacaklılarda;
Erişkin Yumurta
(Kenelerde)
Erişkin Yumurta
Nimf
Erişkin (Bitlerde)
Erişkin Yumurta
Larva
Pupa Erişkin
Parazitin Konak Üzerine Etkisi-1

1-Soyucu-Sömürücü (Beslenmeyi bozma)

2-Travmatik (Dokuları zedeleme)

3-Mekanik (Sıkıştırma)

4-İrritatif (İrkilme )(yabancı cisim , T.
spiralis)

5-Eritme (fermentler doku eritirler)

6-İmmunopatoloji olaylarına yol açma
(Allerjik etki) (salgı ve çıkartılar)

7-Enfeksiyöz

8-Toksik
Parazitin Konak Üzerine Etkisi-2
 9-Kan Tablosunda Değişime yol açma
(Anemi, Eosinofili)
 10-Dokularda Değişime neden olma
(Yangı, Metaplazi, Hiperplazi, Neoplazi)
Parazit Kaynakları
 Canlı kaynaklar: İnsan, hayvan( evcil, ev
etrafındaki kemirgenler, besi hayvanları, vahşi
hayvanlar v.b)
 Cansız kaynaklar: Toprak, su, yiyecekler, giyim
eşyaları v.b.
Parazit Enfeksiyonlarının Bulaşma Araçları
1.Toprak-Su
2. Besinler
3. Eklembacaklılar
4. İnsan-giyim eşyaları-Yakın çevre
5. Evcil veya yabani hayvanlar
6. Kişinin kendisi
Parazitlerin Geçiş tarzları ve Giriş
Yolları
 İntra-uterin : Parazit anneden fetüse geçer
 Ekstra –uterin:
 Ağız - Yiyecek, içecek
 Solunum- Toz,damlacık
 Deriden ve deriye yakın mukozalardan- Böcek
sokması, larva
 Urogenital- cinsel temas, tuvalet eşyaları
Parazit Hastalıklarına Karşı Direnç
1-Doğal direnç: İnsan ve bazı hayvan türlerinin çeşitli
parazitlere karşı direnci vardır. Örnek: insan, kuş sıtmasına
karşı dirençlidir.
Doğal direncin oluşumunda rol oynayan faktörler ;
a. Vücudu örten deri ve mukozalar: Parazitin vücut içine
girmesine engel olabilecek yapıya sahiptirler. Midedeki asit
salgısı bir çok parazitin ölmesine neden olacak güçtedir ve
bu nedenle hastalık oluşmasını engeller.
b. Kan ve vücut sıvılarının parazit öldürücü etkisi: Kanda
bulunan savunma maddeleri ve fagositler parazitlerin hastalık
yapmalarını engellerler.
c. Vücut ısısı: Bazı parazitler belli sıcaklıktaki vücut ısılarında
yaşayabilirler.
d. Beslenme tarzı: Proteinden zengin besinlerle beslenenlerde
antikor oluşumu kolay olmakta ve kişinin direnci artmaktadır.
e. Hormonlar: Bazı hormonların azlığı veya fazlalığı yani
hormonal dengenin bozulması konağın direncini kırmakta ve
hastalık oluşmasını kolaylaştırmaktadır
Parazit Hastalıklarına Karşı Direnç
2-Kazanılmış bağışıklık:
Konağın daha önce parazitin kendisi veya onun
ürünleri ile karşılaşması sonucu ortaya çıkan bir
dirençtir. İki yolla olur.
Aktif Bağışıklık
Konağın kendisinin oluşturduğu bağışıklıktır. Bu
tür bağışıklık yavaş yavaş oluşmakta ve uzun süre
devam etmektedir. Geçirilen enfeksiyonlar veya
aşılamalarla da elde edilir. Burada canlı yada ölü
mikroplardan yada bu mikropların ürünlerinden
hazırlanan aşıların canlıya uygun yoldan verilmesi
sözkonusudur.
Pasif Bağışıklık
Başka bir tür canlının vücudunda oluşmuş
olan antikorların hastaya veya hastalanması
muhtemel kişiye verilmesidir. Hızla oluşur,
fakat 2-3 haftada etkisiz hale gelir. Anneden
fötusa plasenta yoluyla veya emzirme
sırasında sütle geçen antikorlar bebeği bir
süre enfeksiyonlardan korurlar
Kuluçka dönemi
Parazitin vücuda girdikten
sonra hastalık belirtilerinin
ortaya çıkmasına kadar geçen
süredir.
Hastalık Belirtileri
Genel belirtiler



Vücut ısının yükselmesi

Nabızda değişiklik

Sinir sistemi bozuklukları

Deri ve mukozalarda döküntüler (kurdeşen,
sivilce)

Kan değişiklikleri (Lökositoz, eosinofili,
anemi)
Lokal belirtiler (Sindirim bozuklukları,
karaciğer fonksiyon bozuklukları, solunum
bozukluğu)
Parazitlerin Atılışları

Vücut çıkartıları (dışkı, idrar)

Vücut salgıları (balgam, ter, meni)

Derideki yaralarla (miyaz etkenleri)

Vektörlerle (Plasmodium)

Konağın ölmesi
Parazit Hastalıklarından Korunma
Yolları
Genel Korunma
 Parazit kaynaklarını yok etme
 Konakların, arakonakların ve doğanın parazitle
bulaşmasını engelleme
 Vektörleri yok etme
 Arakonakları yok etme
 Eğitim, önemseme
Bireysel korunma
 Gerekli önlemleri alma
 İnsektisit kullanımı
 Koruyucu tedavi
Parazit Hastalıklarının Yayılış
Coğrafyası
 Dünyada her bölge ve toplumda görülebilen
parazit hastalıkları: İnsandan insana
bulaşabilen (kıl kurdu enfeksiyonu,
bitlenme, Giardiosis gibi)
 Dünyada ancak belli bir toprak,ısı,nem
oranına
sahip
bölgelerdeki
parazit
hastalıkları: Evrimlerinin bir dönemini dış
çevrede geçiren parazitlerin oluşturduğu
hastalıklar (Çengelli solucan enfeksiyonları
gibi)
 Belli
bir vektörün veya ara konağın
bulunduğu bölgelerde görülen parazit
Parazit Hastalıklarının Epidemiyolojisi




Parazitle ilgili faktörler (tür, tip, sayı, ara
konak, vektör)
İnsanla ilgili faktörler (Bireysel direnç, ırk,
eşey, yaş, v.s)
Çevre ile ilgili faktörler (iklim, toprak, bitki
örtüsü)
Toplumla ilgili faktörler (yoksulluk, nüfus
artışı, göçler, turizm, yaşam tarzı, beslenme
alışkanlıkları, din, dışkıyı ortamda
bırakma,tarım ülkeleri, HIV virüsü, organ
transplantasyonları...)
Türkiye’de Parazit Hastalıkları
Dağılımı
BELLİ BAŞLI PARAZİT
GRUPLARI
PARAZİTOLOJİ
PROTOZOONLAR
(PROTOZOA)
HELMİNTLER
(SOLUCANLAR)
Sarcomastigophora
(EKLEMBACAKLILAR)
Trematodlar
- Sarcodina (Kökbacaklılar)
Sestodlar
- Mastigophora (Kamçılılar)
Nematodlar
Apicomplexa
Ciliophora (Kirpikliler)
Microspora
ARTHROPODA
Akarlar
Annelidler
Akantosefallar
Böcekler
PROTOZOONLAR
 Protozoonlar
son
sınıflandırmaya
göre
protista aleminde yer
alan
ökaryot
tipte
canlılardır.
Protozoonlar tek hücreli
canlılar olmakla birlikte,
canlı bir organizmanın
bütün
fonksiyonlarını
 Protozoonların insanda parazitlenen
temsilcilerinin hepsi endoparazittir.
 İster parazit isterse özgür yaşasın, bir
protozoonun vücudu dıştan içe doğru üç temel
kısımdan oluşur.
 1- Hücre zarı (Plazma zarı)
 2-Sitoplazma
 3-Çekirdek
1-PLAZMA ZARI
 Protozoonu saran,
Canlı
Esnek
Seçici geçirgen yapıdadır.
 Bazı protozoonlarda;
Ø yapısına eklenen maddelerle sertleşmiş ve
Ø protozoonun sabit bir görünüm almasını sağlamıştır.
2-SİTOPLAZMA
 Hücrenin temel maddesidir.
 Yapısında
çoğunlukla organik, bir
kısımda anorganik bileşikler bulunur.
qBunlar kolloidal bir karışım halindedir.
qBüyük bir kısmı sudan ibarettir.
 Protozoonun
fonksiyonları
gerçekleştirilir.
temel
sitoplazma
biyolojik
tarafından
 Sitoplazma, endoplazma ve ektoplazma
olarak ikiye ayrılır.
1.Ektoplazma;
 Plazma zarının altında bulunan, hiyalen
görünümünde ve yumurta akı kıvamında bir
tabakadır.
 Endoplazmadan daha az granüllü ve daha
homojendir.
 Protozoonun hareket, besin maddelerini
alma, solunum, artık maddelerin atılması ve
savunmasını ektoplazma sağlar.
 Koruma işlevini
sitoplazma zarı ile
birlikte yapar
 Bu kısım en iyi
olarak canlı ve
hareket halindeki
amiplerde görülür.
 2-Endoplazma;
 Endoplazma iç kısımda bulunur ve granüllü bir
görünüşü vardır.
 İçinde bulunan çekirdekten bir çekirdek zarı
ile ayrılmıştır.
 Hücrenin metabolizmasında çok aktif olarak
rol alan kısımdır.
 Burada besin vakuolleri içinde sindirilmiş
besin maddeleri, ribozomlar, mitokondriler,
golgi cisimleri, mikrozomlar ve endoplazmik
ağ bulunur.
 Ayrıca kolloidal durumda proteinler,
lizozomlar (lipidler, fosfatidler ve RNA)
vardır.
 Lizozomlar içindeki enzimler, büyük
moleküllerin parçalanmasını sağlar.
 Endoplazma devamlı
hareket halindedir.
Bunun etkisi ile
endoplazma içinde
çeşitli cisimcikler,
vakuoller ve
nucleus devamlı yer
değiştirir.
3.ÇEKİRDEK
 Protozoonların çekirdeği tipik olarak ökaryotik
tiptedir.
 Canlının hayati fonksiyonları ve çoğalmasıyla
ilgilidir.
 Çekirdek kendisini saran endoplazmadan tipik
bir çekirdek zarı ile ayrılmıştır.
 Çekirdek içinde bulunan karyoplazma (çekirdek
sitoplazması), çekirdek zarının yapısında
bulunan açıklıklar yoluyla, endoplazma ile ilişki
halindedir.
 Çekirdek içindeki karyoplazmanın miktarına
göre iki farklı tiptedir;
1. Vezikül veya kese şeklinde çekirdek
2. Kesif yada kompakt çekirdek.
 Pek çok protozoonda tek çekirdek vardır ve bu
birinci tiptedir.
 Bazen birden çok çekirdek bulunabilir.
 Kirpikliler grubunda ise her iki tip çekirdek de
bulunur
Hareket organelleri:
 Protozoonlarda hareket organelleri olarak
ØYalancı ayak (Pseudopodium;Sarcodina
grubunda)
ØKamçılar (Flagellum ve Dalgalanan
zar;Mastigophora’da)
ØKirpikler (Cilium;Ciliophora’da)
bulunur.
Yalancı
ayak
ile
hareketin
oluşumunda, protozoonun bir
tarafında
ektoplazma
bir
çıkıntı oluşturur.
Bu
çıkıntı
endoplazma
büyüdükçe,
da
o
tarafa
akar.
Oluşan yalancı ayak, bir süre
 Kamçı, bir akson ve bunun etrafındaki ince kontraktil
sitoplazma kılıfından ibaret olan hareket organelidir.

 Hareketi ile ortamda akıntı oluşturur ve protozoonun yer
değiştirmesini sağlar.

 İnsanların kamçılı parazitlerinde kamçı sayısı bir veya
birkaç tanedir.

 İnsanlar için parazit olmayan türlerde genellikle fazla
sayıda olabilir.
 Kamçı genellikle
tarafa uzanır.
protozoonun ön ucundan çıkar ve ön
 Bazılarında ise kamçı vücudun arka tarafından çıkar.
Bazı
kamçılı
protozoonlarda
kamçıdan
ayrı
olarak
bir
dalgalanan
zar
bulunur.
Dalgalanan
kamçının
ileri
zar
sağladığı
yönelen
 Protozoonların üçüncü çeşit hareket organelleri
cilium (kirpik)’ lardır. Cilium’ ların yapıları
kamçılarınkine benzer fakat; daha kısa ve daha
çok sayıdadır.
 Kirpikli bazı protozoonların bütün yüzeyi,
bazılarının belli bölgeleri kirpiklerle kaplıdır.
 Kirpikler genellikle eşit uzunluktadırlar. Beslenme
için bir sitostom (hücre ağzı) bulunan kirpiklilerde
sitostom yakınındaki kirpikler daha uzun olabilir.
Protozoonun beslenen, büyüyen, çoğalan ve
hareketli olan şekillerine trofozoit veya
vejetatif şekil denir.
Bazı hallerde trofozoit şekil etrafında daha
dayanıklı bir duvar oluşturur, morfolojik ve
fizyolojik değişikliklere uğrar ve dış etkilere
daha dayanıklı bir form olan kist şekline
geçer.
 Kist şekiller, bazı protozoonlarda belirli bir yaşam
dönemini oluşturur ve en uygun şartlarda oluşur.
 Kistler, protozoonun yeni konaklara bulaşması için
gerekli bir evrim dönemini oluşturur.
 Kistler, trofozoitlerden daha dirençli olduklarından
konak dışındaki şartlara bir süre dayanırlar.
 Amip kistleri midedeki düşük pH ve sindirim
olayından zarar görmeden bağırsaklara geçer.
 Bazı protozoonların yalnız trofozoit şekilleri
bulunur; kist oluşturmazlar.
 Kirpikli protozoonlarda besin vakuolündeki besin maddesi
sindirildikten sonra kalan besin artığı cytopig (hücre anüsü)
yolu ile atılır.
 Hücre anüsü sabit bir organeldir fakat; sadece besin
artığının atılması sırasında görülür.
 Sıvı atıklar, protozoonun bütün yüzeyinden atılabildiği gibi,
çıkartı vakuollerinde toplanarak, zaman zaman vakuolün
dışarı açılması ile de atılabilirler.

PARAZİT PROTOZOONLAR
 İnsan vücudunda yerleşen parazit protozoonlar
temelde üç şube içinde toplanırken bunlara son
yıllarda bir dördüncüsü eklenmiştir;
1.Sarcomastigophora
2.Apicomplexa
3.Ciliophora
4.Microspora
İNSAN VÜCUDUNDA YERLEŞEN AMİPLER
İnsan vücudunda yerleşen çeşitli amip cins ve
türlerinin bazısı sığıntı bir yaşam sürerken, diğerleri ya
zorunlu parazit veya istemli yani fakültatif parazitlerdir.
Bunlar;
1. Entamoeba gingivalis; Ağızda yaşar, genelde
apatojendir, fakat patojende olduğu bildirilmiştir, ağız
hijyeni bozuk kişilerde sık görülmesi de bu görüşü
desteklemektedir.
2.Entamoeba histolytica; Kalın bağırsakta yaşar,
buradan orjinlenerek diğer organlara gidebilir,
patojendir, ama zaman zaman sığıntı bir yaşam ileri
sürdüğü tespit edilmiştir.
 3.Entameoba hartmanni; Kalın bağırsakta
yaşar, apatojen olarak kabul edilir.
 4. Entamoeba coli; Kalın bağırsakta yaşar
genelde apatojendir ama patojen olabildiği
hakkında yayınlar vardır.
 5.Endolimax nana; Kalın bağırsakta yaşar,
apatojendir.
 6. Iodamoeba bütsclii; Kalın bağırsakta
yaşar apatojendir.
 7.Naeglaria
fowleri;
Merkezi
sinir
sisteminde yerleşir, istemli parazittir,
patojen olup oluşturduğu parazitoz süregen
seyreder.
 8. Acanthamoeba türleri; İnsanda deride
ve diğer organlarda yerleşmenin yanında
meningoensefalit de yapabilmektedir.
ENTAMOEBA HİSTOLYTİCA
 Amebiyazis,
Entamobea
histolytica
bağırsak
parazitinin
asemptomatik
enfeksiyondan daha ciddi klinik tablolara
kadar çeşitli durumlara neden olabilen ve
tüm dünyada çok yaygın görülebilen
protozoal bir hastalıktır.
 Tek hücreli bir parazittir.
 Enfeksiyonun
seyri
parazitin virulansı
değişebilmektedir.
konak direnci ve
ile ilişkili olarak
 Olguların bir kısmı bu parazitoz nedeniyle
ETKEN
E. Histolytica’nın evriminde
trofozoid, prekist-kist, metakist
ve metakistik trofozoid ve
yeniden trofozoit dönemleri
vardır.
KİST;
•
Genelde
küresel
görünümdedir
•
Etrafı, plazma zarına ek olarak,
bir kist duvarı ile çevrilmiştir.
•
Bir konaktan diğerine geçiş
dönemi
olduğu
için
makroçevre koşullarına ve
mide asiditesine dirençlidir.
•
Kistler
daha
çok
şekilli
dışkıyla çıkarılır ve nemli
ortamda suda 1 ay, dışkıda 10
 Kist içindeki parazitin fizyolojik fonksiyonları
minimuma inmiştir.
 Buna karşın kist içinde çekirdek bölünmesi olur ve
başlangıçta tek çekirdekli olan kistler bölünme
sonucunda önce iki sonra dört çekirdekli olgun kist
durumuna geçerler.
 Dört çekirdekli olgun kistler parazitin infektif
şeklidir.
 Trofozoit yada tek veya iki çekirdekli kistler insan
 Bunlardan glikojen
vakuolü
serum
fizyolojik
içinde
hazırlanan
dışkı
preparatlarında
görülmezken
kromatoid
cisimcikler
(depo
besin
maddeleri)görülür.
 TROFOZOİT;
 Aktif
olarak
 Fagositoz
ve
pinositozla beslenir.
 Canlı
trofozoitte
çekirdek
görülmez
ama
boyanınca
çekirdeğin
yapısı
ayrıntılı
olarak
görülebilir.
 Ölü
yada ölmekte
olan
trofozoitlerin
sitoplazması
çok
vakuollü
bir
görünüm alır.
EPİDEMİYOLOJİ
 Amipli dizanteri, dünyada yaygın olarak görülen
bir parazit enfeksiyonudur.
 Tropikal ve subtropikal bölgeler başta olmak
üzere tüm dünyada ve ülkemizde bir halk sağlığı
sorunu olarak önemini korumaktadır.

 Ülkemizde amipli dizanteri sıklığı bölgelere göre
farklılık gösterir. Güneydoğu Anadolu
Marmara bölgelerinde daha yaygındır.
ve

 Sağlık Bakanlığının Bulaşıcı Hastalıklar Bildirim
sistemine göre, laboratuarlardan bildirilen
Entamoeba histolytica sayısı ortalama yılda 20-25
 Kesin
konak
insandır.
 Köpek,
fare
kedilerde
bulunabilir.
ve
de
 Ara konakçı yoktur.
BULAŞMA YOLLARI
 Bulaşma fekal-oral yolla E. histolytica kistleri
içeren dışkı ile kontamine olmuş su ve
gıdaların
ağızdan alınmasıyla olur.
 En
önemli
taşıyıcılardır.
 Asemptomatik
milyona
kaynak
asemptomatik
taşıyıcı bir kişi günde 15
varan kist çıkarır.
KLİNİK VE LABORATUAR BULGULARI
Amipin, insanda ilk
yerleşme yeri daima kalın
bağırsaktır.
Kuluçka dönemi birkaç gün
ile birkaç ay arasında
değişir.
Krater oluşumu
KLİNİK VE LABORATUAR
BULGULARI
Akut amipli dizanteri;
 Karın ağrısı, karında kramplar ve ıkıntı ile sık ve fazla
miktarda dışkılama, kilo kaybı ve dehidratasyon görülür.
 Akut başlangıçlı olguların tamamında ishal ve gaitada kan
vardır. Karında hassasiyet vardır. Lezyonlar sigmoid veya
rektumda ise kan ve mukus daha fazla görülebilmektedir.
 Bazen hafif ateş bulunabilir.
Kronik olgularda;
 Hastalık daha sinsi seyredebilir. Kronik olgularda aralıklı
olan ishal, karın ağrıları ve özellikle çekum bölgesinde ağrı
ve hassasiyet olur.
 Günde birkaç defa pis kokulu, kan mukus içeren ishal
TANI
Tanı için
teknikleri:
geçerli
laboratuar
• Klinik tanımlamaya uygun olguların
taze/sıcak
dışkısının
trikrom
boyama
ile
mikroskopik
incelemesinde eritrosit fagosite
etmiş trofozoitlerin gözlenmesi.
H/E BOYASI
• Dışkı örneklerinden antijen
tayini; spesifik epitoplara karşı
monoklonal antikorların kullanıldığı
ELISA yöntemi ile E. histolytica ve E.
dispar ayrımı yapılarak E. Histolytica
için elde edilen pozitif sonuç.
Kesin tanı: Geçerli laboratuar
tekniklerinden en az biri ile elde
edilen pozitif sonuç.
Taze preparat
KORUNMA VE KONTROL
Amip infeksiyonlarından
korunmanın temeli, su
ve yiyeceklerdeki fekal
kontaminasyonun
önlenmesidir
En yaygın
kontaminasyon toprakta
yetişen marul gibi taze
sebzelerle olur
Sular enfeksiyonun
yayılmasında genelde
ilk kaynaktır
Basit bir tedbir olarak
sulara katılan düşük
doz iyot veya klor
tabletleri amip
enfeksiyonları için
koruyucu olmamakta;
suların kaynatılması
gerekmektedir
Kistlerin yok edilmesi
için sebzeler asetik asit
veya sirke içinde 10-15
dakika bekletilmelidir.
KORUNMA VE
KONTROL
Halka verilecek mesajlar
1. Kanlı ve/veya sümüksü ishal durumunda
doktora başvurunuz
2. Kaynağını bilmediğiniz suları kaynatmadan
tüketmeyiniz
3. Sebzelerinizi sirke içinde 10-15 dakika
bekletiniz
4. Taze sebzeleri, bol su ile yıkadıktan sonra
tüketiniz
5. Açıkta satılan yiyecek ve içecekleri
tüketmeyiniz
ENTAMOEBA COLI
 Kalın bağırsakta apatojen
olarak yerleşen amip türüdür.
E. histolytica ile çok karıştırılır.
 İnsan bağırsağında; trofozoit,
prekist, kist, metakist,
metakistik trofozoit olmak
üzere 5 şekli vardır.
 Trofozoit: Amiplerin en büyük
olanıdır. Yalancı ayakların
oluşumu yavaştır, bir defada bir
tane oluşur. Hareketleri yavaş
ve bir yöne doğru değildir.
Boyasız preparatlarda nükleus
görülür.
Kist
 İnsanda bulunan amip
kistlerinin en büyük
olanları bunlardır.
 Kistler olgunluk
durumuna göre 1,2,4 ve 8
nukleusludurlar.
 Dört nukleuslu
olgunlaşmamış kistleri E.
histolytica kistleri ile
karıştırılmamalıdır.
 Olgun kistte 8 nukleus
vardır ve bulaşım bu
kistlerle gerçekleşir.
PATOJEN ÖZGÜR AMİPLER
ACANTHAMOEBA CASTELLANII
 Islak topraklarda, toz, nehir, göl ve
tatlı sularda bulunurlar.
 Deriden, vücudun herhangi bir
lezyonundan veya burun yoluyla
girebilmekte buradan dolaşım
sistemine geçerek MSS’e yerleşir.
NAEGLERIA FOWLERI
 Toprakta, kanalizasyon sularında,
göllerde, yüzme havuzlarında ve
rutubetli topraklarda yaşamaktadır.
Parazit 22oC üzerinde ve termal
sularda bulunmaktadır.

İnsan; göl, yüzme havuzu ve tatlı
sularda banyo yaparken amipler
burun mukozasından girerek
infeksiyon oluşturmaktadır.
GİARDİYAZİS
GİARDİYAZİS
Giardia
intestinalis’in neden
olduğu
protozoal
enfeksiyondur.
Bu enfeksiyon üst
intestinal
sisteme
yerleşerek
ortaya çıkan en
yaygın
ishal
nedenidir.
KLİNİK TANIMLAMA:
 Halsizlik,
iştahsızlık, dışkıda artmış mukus
sekresyonu ve/veya
 Barsak krampları, gaz, yağlı ve kötü kokulu
dışkılama ve/veya
 Diyare (2 haftadan uzun sürebilir), dehidratasyon
ve/veya
 Malabsorbsiyon ve kilo kaybı ile karakterize
Hastalığın
etkeni
Giardia
intestinalis, iki nükleuslu, kamçılı
enterik protozoondur.
Kist ve trofozoit formları vardır.
Kistler
düzgün,
ince
duvarlı
elipsoid yapıdadır.
Hastalığın bulaşması kist formu ile
olmaktadır. 10-25
kist alınması
enfeksiyon için yeterlidir. Sindirim
yoluyla alınan kistler sindirim
enzimleri ile açılarak iki trofozoid
form şeklinde salınır.
Trofozoidler
duedenum
ve
proksimal jejenum
mukozasına
yapışır. Kolona geçtiğinde kist
formuna
dönüşür.
ETKEN
EPİDEMİYOLOJİ
• Dünyada endemik ve epidemik ishallerin sık
nedenlerindendir.
• Tüm yaş gruplarında yaygın bir şekilde görülür.
• Giardiyazis
özellikle hijyen şartlarının zayıf
olduğu ve temiz su kaynaklarının bulunmadığı
ülkelerde
ortaya
çıkan
çocukluk
çağı
ishallerinden sorumludur.
•
• Gelişmekte olan ülkelerde enterik patojenlerin
birinci sırada nedeni olup, 10 yaşından küçük
çocuklarda insidansı %15-30 arasındadır.
BULAŞMA YOLLARI
•
•
•
Bulaşma başlıca fekal-oral yolla olmaktadır.
Giardia kistlerinin insana geçişi çoğunlukla kontamine sularla olmaktadır. Kistlerin
uzaklaştırılması, suların kaynatılması veya filtrasyonla sağlanabilir.
Soğuk sularda haftalarca canlı kalması kontamine yüzey suları (göl, nehir) ile bulaşmayı
kolaylaştırır.
Giardia, çevre koşullarına son
derece dayanıklı kistler nedeniyle
su ve gıda kaynaklı salgınlara yol
açabilmektedir.
10-25 kadarının insanlar için
enfektif olduğu belirtilen kistler
standart klorlama prosedürlerine
son derece dirençlidir.
•
G. intestinalis en sık insanlarda,
kedi, köpek, sığır, kunduz ve
koyunlarda bulunur. Giardia
türlerine kuşlarda, sürüngenlerde
de rastlanmaktadır.
RİSK GRUPLARI
 Hijyenik koşulların yetersiz olduğu yerler
(özellikle çocuk bakımevleri, huzurevleri, yurtlar
vb),
 Yetersiz su kaynağı bulunan yerler,
 Toplu yaşanılan yerler,
 Endemik bölgeye seyahat ve kamp öyküsü olanlar,
 Göçmenler,
 İmmün direnci bozuk olanlar
 Homoseksüel erkekler
KLİNİK VE LABORATUAR
BULGULARI
Klinik; konak direnci, enfeksiyon süresi, parazitin inokülüm miktarı gibi
faktörlere bağlı olarak kişiden kişiye değişkenlik gösterir.
Akut ve kronik formda seyredebilen giardiazis asemptomatik
seyredebileceği gibi hayatı tehdit eden ishallere de neden
olabilmektedir.
Bir çok kişi herhangi bir semptom göstermeksizin giardia kisti
taşıyabilir.
Ayrıca taşıyıcı kişiler sürekli kist saçarak, enfeksiyonun
diğer insanlara ve çevreye bulaştırmasında rol oynamaktadırlar.
Asemptomatik kist taşıyıcılığı, akut ishal, malabsorbsiyon ve kilo kaybı
ile giden kronik hastalık tablolarına neden olabilir.
KLİNİK VE LABORATUAR
BULGULARI
 Semptomatik olgularda akut dönemde bulantı,
abdominal huzursuzluk ile başlar.
iştahsızlık,
 Erken dönemde hafif ateş, titreme görülebilir.
 Sulu pis kokulu gaita, karında distansiyon ve gurultu olabilir.
Daha sonra yağlı ve kötü kokulu dışkılama, barsak krampları,
gaz ve/veya iki haftadan uzun süren ishal olabilir.
 Kronik uzun süreli ishali olanlarda yorgunluk, bazen baş ağrısı,
yemeklerden sonra alevlenen yaygın epigastrik gerginlik gibi
şikayetler görülebilir.
 Gaita yağlı ve pis kokulu veya köpüklü az miktarda sık dışkılama
şeklinde görülebilir.
 Kilo kaybı sıktır.
 Özellikle
çocuklarda duedonumdan yağ ve yağda eriyen
vitaminlerin emilimini bozarak malabsorbsiyona yol açması
Giardia tanısı esas olarak dışkıda ve duedonal
sıvı veya küçük parça biyopsilerinde kist ve
trofozoidlerin görülmesiyle konur
KORUNMA VE KONTROL
 Korunmada su ve yiyeceklerin dekontaminasyonu
önemlidir.
 Suların klorlanması, su filtrasyon, bekletilme
gibi
İşlemlerinin tüm safhalarının yapılması
gerekli.
 Kaynak bölgelere seyahat edenler, kampçılar
suları
kaynatmalıdırlar.
 Giardiya kistlerini öldürmek için yüksek klor
düzeylerinde uzun süre bekletilmelidir. Seyahat
edenler için iyot ve klor tabletleri ile
halojenizasyon yapılabilir.
Trichomonas Vaginalis
 4
kamçılı
protozoondur.
bir
 Yerleşim
yeri
ürogenital sistemdir.
 Sadece trofozoit şekli
vardır.
 Trofozoit
8-30µm
uzunluğunda, 5-15µm
enindedir.
 Görünümü
benzer.
armuda
 Beklemiş preparatlarda
trofozoit durduğu yerde
ameboid bir görünüm
sergiler ve bu durumda
iken, dalgalar halinde
hareket
eden
dalgalanan
zarın
hareketi açıkça gözlenir.
 İç yapısı ancak boyalı
preparatlarda
görülebilir.
 Çekirdek tektir ve ön
taraftadır.
Trichomonas Vaginalis
Semptom ve bulgular
 Trikomoniyaz %10 ila %50 arasında asemptomatiktir.
 Semptom ve bulgular diğer cybh kadar spesifik değildir.
 Erkeklerde
genellikle
asemptomatik,
kadınlarda
vaginit(infekte kadınların %50-75 i), erkeklerde üretrit ve
prostatit nedenidir.
 Semptomatik olgularda kadınlarda vajinal akıntı(%10
kötü kokulu), vulvovaginal ağrı ve dizüri, erkeklerde ise
üretral akıntı şikayeti vardır.
 Enfekte kadınların %75 inde vaginal eritem görülür.
 Parazit doğum esnasında infekte anneden çocuğa
bulaşabilir.
 Ortak kullanılan bulaşlı iç çamaşırları
 Alafranga tuvaletler üzerindeki akıntı veya idrar
damlaları ile bulaşabilir.
 Çevre koşullarına dayanıksızdır ancak idrarda 24
saat canlı kalabilir.
 Trikomoniyoz en sık olarak aktif cinsel yaşam
yaşlarında, yani 20-40 yaşlarında görülür.
 Çok eşliliğin yada cinsel yaşamın sınırsız olduğu
toplumlarda sık görülür.
 Yurdumuzda
görülmektedir.
genellikle
%3-6
arasında
Tanı Testleri - 1
 Makroskopi: vulva etrafında kızarma, kaşıntı,
yanma,köpüklü, kirli beyaz,sarı yeşilimsi, kötü
kokulu akıntı
 Mikroskopi:
 Vaginal, üretral akıntı, prostat sekreti ve idrar
örneklerinin direkt mikroskobisi,
 kültürü,
 Gram, Giemsa, Pappenheim ve akridin oranj
gibi boyama yöntemlerinin yanında
 Direkt floresan antikor, lateks aglütinasyon,
ELISA, PCR gibi tanı yöntemleri mevcut
Tanı Testleri - 2
 Trichomoniosis tanısında en duyarlı yöntemin kültür
olduğu
bildirilmekle
beraber
ülkemizde
trichomoniosis tanısı genellikle direkt bakı ile
yapılmakta ve kültür yöntemi ise ancak belirli
merkezlerde uygulanmaktadır.
 Tanı amacıyla DM(direkt mikroskopi) yanında kültür
yönteminin de kullanılması gereklidir.
 Ayrıca asemptomatik kişilerin de taranarak bu etkeni
taşıyanların saptanması, hastalığın
gerçek prevelansının belirlenmesi
önlemlerin alınması gerekmektedir.
toplumdaki
ve gerekli
Tanı testleri 3
 Makroskopi: Trichomonas vaginitlerinde akıntı fazladır. Akıntı sarımsı bazen
yeşilimsi akıcı nitelikte ve köpüklüdür. Kadınların % 10 kadarı kötü kokudan
yakınır. PH yükselmiştir.
 Vaginal Akıntı Örneği Alınması: Hasta ürogenital pozisyonda jinekolojik
masaya yoksa aynı pozisyonda hasta muayene masasına yatırılır. Antiseptiksiz
bir spekulum vaginaya sokulur. Varsa vagen duvarındaki lezyonlar ile vaginal
akıntının makroskopik görünümü, rengi ve kokusu gözlenir. Örnek pamuklu
silgiçlerle alınır. Her hastadan iki silgiç ile örnek alınması tercih edilir. Silgiçler
hemen, içlerinde 0,5 ml. beyin kalp buyyonu bulunan tüplerin içerisine konur.
 KOH Deneyi: İnceleme örneği alınması sırasında mümkünse spekuluma
bulaşmış akıntı numunesi üzerine, yoksa silgeçten lama bırakılan bir damla
akıntı örneği üzerine iki damla % 10' luk KOH damlatılır. Özellikle nonspesifik
vaginitlerde % 70 keskin bir balık kokusu alınır. Bu deney bazen Trichomonas
vaginitlerinde de olumlu sonuç verebilirken Candida vaginitlerinde
olumsuzdur.
Tanı testleri - 4
 Boyasız
Mikroskopik
İnceleme: Bu inceleme ile
Trichomonaslar
ve
varsa
Candida
ile
lökositler
görülebilir.
 Uygulaması çok basit ve aynı
zamanda
bize
değerli
sonuçlar
sağlayan
bir
incelemedir.
 Temiz bir lam üzerine bir
damla fizyolojik
damlatılır.
tuzlu
su
 Vaginadan alınan örnek bu
damla ile karıştırılıp
süspansiyon elde edilir.
 Üzerine
bir
temiz bir lamel
kapatılıp 300-400 büyültme
ile mikroskopta incelenir.
 Öncelikle ortamdaki
lökosit hücrelerinin
değerlendirilmesi
gerekir.
 Genel
olarak,
görülen
her
bir
vaginal
epitelyum
hücresine karşılık en
az
bir
lökosit
görülme-sinin
yangısal
tepkime
yönünde
anlamlı
olduğu kabul edilir.
 Tipik görünüm ve
Çeşitli yöntemlerle t. Vaginalis
görüntüleri:
Tarama testi
 Pap smear tarama testi jinekolojik maligniteler için erken tanı
olanağı sunmakla birlikte kandida albicans ve Trichomonas
vaginalis gibi birçok enfeksiyonu da yakalayabilmektedir.
 Pap smear'de rahim ağzının dış tarafından hücreler alınır.
 Hastanın vajinasına bir spekulum takılarak serviksten hücre
örneği alınır.
 Özel bir spatül veya fırça, dokunun yüzüne sürtülür, yüzey
hafifçe kazınarak bir miktar hücre alınır.
 Toplanan
hücreler bir mikroskop lamı üzerine yayılır ve
laboratuvarda anormal özellikli hücrelerin varlığı için incelenir.
 Hücreler Papanicolau tekniği ile boyanır, bu teknik ile hücre
çekirdeği ve sitoplazmadaki keratinizasyonlar belirginleşir, ama
tanı koymak için asıl hücre çekirdeğindeki şekillere bakılır.
 Bu
geleneksel mikroskop lamı üzerine hücreleri yayma
tekniğinin duyarlılığı %72, spesifisitesi %94 olarak bulunmuştur.
Pap smear’ de t. vaginalis
LEİSHMANİA TÜRLERİ
 Leishmania donovani kompleksi (iç organlar-
visseral leyişmanyozu: Kala-azar) etkenleri
 L. donovani
 L. infantum
 L. chagasi
 Leishmania tropica kompleksi( deri
leyişmanyozu:Kutanöz Leyişmanyoz)
 L. tropica
 L. mexicana
 L. major
 Yurdumuzda
türleri;
görülen
Leishmania
 L. infantum (İç organlar leyişmanyozu-
kalaazar etkeni)
 L. donovani (İç organlar leyişmanyozu-
kalaazar etkeni)
 L. tropica (Şark çıbanı etkeni)
 L. major (Şark çıbanı etkeni)
 Leishmania infantum amastigotları(2-4µm)
 L. major amastigotları
 Bu parazitlerin vektörleri
Phlebotomlardır(Tatarcıklar).
 Leismania promastigotları ( tatarcık vücudunda ve
kültür ortamlarında)
 Leishmania promastigotları
Evrim
Visseral leishmaniasis
EPİDEMİYOLOJİ
 Kala-azar temelde zoonozdur.
 Etkenin
rezervuar konağı köpek ve
köpekgillerdir.
 Afrika’da
görülen
kala-azar
farklıdır(leyişmaniyoma)(bacaklarda
görülen deri lezyonları).
 Yurdumuzda
görülür.
kıyı
bölgelerimizde
Kala-azar: Visseral Leishmaniasis
 Kala-azar yada kara humma, uzun süren
oynak veya aralıklı tipte ateş, dalak ve
karaciğer büyümesi, zayıflama ile
karakterizedir.
 Bu parazitozda kansızlık ve pansitopeni
görülür.
 Kuluçka süresi 2 hafta ile 2 yıl arasında
değişir. Ortalama 2-4 aydır.
Kala-azar (Dum dum ateşi)
Klinik belirtiler ve patoloji
 Parazitin etkisiyle dalak, karaciğer, kemik iliği, lenf
bezleri, bağırsak çeperi ve deri gibi organ ve
dokularda makrofajların sayısı artar ve plazma hücreli
granülomlar oluşur.
 Dalak, karaciğer ve lenf bezleri büyür. Çünkü bu
organların endotel hücrelerinin çoğalması sonucu
ince damarlarda gerilme ya da tıkanmalar görülür.
 Dalakta esas dokunun yerini, içleri amastigotlarla
dolu makrofajlar alır.
Semptomlar
Seyrine göre 3 tip ayırt edilir.
İvegen seyreden kala-azar:

Burun, diş etleri, bağırsak kanamaları vardır.

Hızlı bir şekilde
pansitopeni gelişir.

Kusma, sürgün ve dizanteri görülür; ödem ve assit
gelişmesi sonucu hasta 2-3 ayda yaşamını yitirir.
kansızlık,
İvegenimsi seyreden kala-azar:
şekildir.
granülositopeni,
en sık görülen

Daha hafif başlar. Dalgalı ateş görülür.

Dalak büyür ve sertleşir.

Özellikle çocuklarda karaciğer ve lenf bezleri de
büyür.
Süregen kala-azar: daha hafif seyreder.
Zayıflama, kansızlık ve dalak karaciğer
büyüklüğü tipiktir.
Post Kala-azar Dermal Leishmaniasis :
PKDL(Hindistan ve bazı Batı Afrika
ülkelerinde görülür)
İMMUNOLOJİ
 Normal insan serumunda bu paraziti eriten
bazı maddelerin varlığı gösterilmiştir.
 Bu madde yeni doğanda bulunur, daha sonra
kaybolur.
 Altı yaşlarında tekrar ortaya çıkar.
 Parazitin
vücuda yerleşmesi sonucu hem
humoral hem de hücresel bağışıklık
gelişmektedir.
TANI
1.
Yayma
2.
Kültür(N.N.N besiyerinde)
3.
Serolojik testler (Formol-gel, Chopra’nın
antimon deneyi)
4.
Cilt testi (montenegro=leishmanin)
 Leishmania amastigotları
 Leishmania promastigotları
DERİ LEYİŞMANYOZU
1.
Eski dünya deri leyişmanyozu(etken
L.tropica kompleksi)
2. Yeni dünya deri leyişmanyozu(etken
L.mexicana)
epidemiyoloji
KLİNİK BELİRTİLER VE PATOLOJİ
 Tatarcığın ısırdığı yerde, deride papül, nodül ve
yarayla karakterize bir parazitoz oluştururlar.
 Yaraya yakın damarların endotellerinin istilası
sonucu damar tıkanmaları, nekroz görülür.
 Yara uzun bir süre sonunda iz bırakarak iyileşir.
 Kuluçka süresi 2-8 haftadır.
 2 tip şark çıbanı yarası vardır (kuru tip ve yaş tip)
 Bazı olgularda şark çıbanı iyileştikten sonra yara
izinin çevresinde nodül ya da papül oluşumu
görülür(leishmaniosis recidiva)
TANI
 Klinik tanı-Hulusi Behçet çivi belirtisi
 Değme - yayma preparat
 Kültür
 Cilt testi
MUKOKUTANÖZ LEYİŞMANYOZ
ETKENLERİ
1.
L.aethiopica(orta doğu)
2.
L.mexicana(güney amerika)(Chiclero)
3.
L.braziliensis(güney amerika) (espundia)
 L. aethiopica: Habeşistan, Kenya ve muhtemelen
Yemende görülen kronik deri Leyişmaniyozu
 Rezervuar:kemiriciler
 Deri, ağız – burun - boğazda lezyonlar vardır. Bazı
olgularda ise yaygın deri infeksiyonu görülür.
 L.mexicana:
 L.m.mexicana,
 L.m. pifanoi (Venezuella ve Brezilyada görülür),
 L.m.amazonensis
(Brezilya ve Amozon vadisinde
görülür) türleriyle oluşur. Yöresel olarak Chiclero
denilen yaranın etkenidir. Yara çoğunlukla kulaklardadır.
Kıkırdak doku harap olur.
 Kedi- köpekler rezervuar konaktır.
 Lutzomyia cinsi tatarcıklar vektördür.
Chiclero: Şiklero
 L. braziliensis: (Brezilya, Peru, Bolivya, Paraguay, Ekvador,
Kolombiya ve Venezuella’da görülür)
 Espundia adı verilen daima oral veya nazal mukozada yerleşen bir
klinik oluşturur.
 Lezyonlar şark çıbanındaki gibidir. Ancak çok sayıda ve geniş
yüzeylidir.
 Sekonder enfeksiyonlar sık görülür.
 Etkili bir tedavi uygulanmazsa tüm nazal mukoza, damak etkilenir,
nazal septum harap olur.
 Kemik dokuyu etkilemez, bu yönüyle sifilizden ayırt edilir.
 Sekonder enfeksiyonlarla birlikte ölüm gözlenir.
 Vektör: Lutzomyia cinsi tatarcıklardır.
 Tanı ve tedavi şark çıbanında olduğu gibidir.
HELMİNTLER
 Helmintlere
bağlı hastalıklar tüm dünyada
yaklaşık iki milyardan fazla insanı etkiler.
 Tropikal bölgelerde ve az gelişmiş ülkelerde
helmint hastalarına daha sık rastlanılır.
 Bununla
birlikte, günümüzdeki hızlı ulaşım
koşulları, turizm,toplu göçler, iltica ve askeri
operasyonlar gibi nedenlerden dolayı, parazit
hastalıkları daha önce etkilenmemiş topluluklara
yayılabilir. Bu nedenle parazit hastalıkları belli
bölgelerin
hastalığı
olarak
değerlendirilmemelidir.
 Helmintler farklı sinir sistemi ve organları ile
kompleks çok hücreli organizmalardır.
 İnsanlar için patojen olan helmintler yuvarlak
(nematodlar)
sınıflandırılır.
ve
yassı
kurtlar
olarak
 Yassı kurtlar ayrıca yaprağımsılar (trematodlar)
ve şeritler (sestodlar) olmak üzere iki tipe ayrılır.
 Bakteri,
virüs ve protozoonların aksine,
helmintlerin çoğunluğu insan vücudunda yaşam
Helmintlerin Evrim Dönemleri
Erişkin - Yumurta - Larva
TREMATODA
Flukes
Flatworms
Tek bir aile dışında tüm trematodlar
hermafrodit
 Evrimleri için bir veya birden çok konağa ihtiyaç
duyarlar.
 Ara konaklarından birisi mutlaka bir yumuşakça
 Larvaları miracidium (yumurtadan çıkan etrafı
kirpikli şekli), sporokist, redia, cercaria olup bazı
türlerde metacercaria safhaları vardır.
 Yassı, vücutları bir parçalı,
değişik
boylarda
yaprağa benzerler.
olup
 Sindirim
sistemlerinde
anüs
yok,
ağız
ayni
zamanda anüs görevini de
görür
 Dokulara
yapışmaya
yarayan iki tane çekmenleri
vardır. Bunlardan önde
olanı
ağız
çekmeni,
CESTODA
Tapeworms
 Vücutları halkalıdır,
 Boyları birkaç milimetreden 8-10 m’ye kadar
değişebilir.
 Vücutları şekil ve fonksiyon bakımından farklı 3
kısım göstermektedir.
-Scolex (baş)
-Proliferasyon bölgesi (boyun)
-Strobila (halka)
 Vücutları kütikül ile kaplıdır ve altında boyuna
ve enine uzanan kaslar bulunur.
 Sindirim,dolaşım
yoktur.
ve
solunum
 Boşaltım ve sinir sistemleri vardır
sistemleri
 Halkaların
en genci boyunun
arkasındadır.
Boyundan
ne
uzaktalarsa o kadar yaşlılardır.
hemen
kadar
 Her halkada bir ve bazı türlerde ikişer adet
erkek ve dişi genital organları bulunur.
 Genital organların durumuna göre;
- Genç
halka: genital organları henüz
gelişmemiş, boynun hemen arkasındaki
halkalar
- Olgun halka: genital organları gelişmiş
halkalar
- Gebe halka :uterusları yumurtalarla dolu
 Genital delik her halkada ya yanda veya
halkanın ortasındadır.
 Bazı türlerde yumurtlama deliği vardır.
 Döllenme aynı sestodun bir halkanın diğer bir
halkayı döllemesi veya 2 sestod varsa
halkaların
karşılıklı
olarak
döllenmesi
şeklinde olur.
 Yumurtalar vitellus ve kabuk ile
çevrilerek uterusta toplanırlar.
 Yaşam döngülerinde bir veya birden fazla ara
konak bulunur
 Yumurtadan
oluşan larvalar ara konaklarda
gelişimlerini
tamamlayarak enfektif
şekle
dönüşürler
 Yumurtalar
uygun ara konak tarafından
alındığında bu ara konakta bir kesecik yapar.
 İçinde sıvı bulunan bu kesenin bir dış kütikülü ve
bunun içinde bir çimlenme zarı bulunur
Nematoda
Roundworms
 Vücut tek parçalı, ipliksi
solucanlar
 Boyları ve enleri değişik
 Renkleri beyazımsı
 Erkek ve dişi ayrı,erkek
daha küçük ve vücudun
son kısmı, çoğunlukla
daha kıvrık
 Vücutlarının üzeri bir
kütikülle örtülü
 Sindirim sistemi iyi
gelişmiş, ağız deliği,
ağız kapsülü, yutak,
yemek
borusu,
bağırsak
ve
rektumdan
yapılmıştır.
 Boşaltım sistemi yan
alanlarda
bulunan
kanallardan
oluşmuştur.
 İNTESTİNAL SESTOD HASTALIKLARI
Şeritler olarak
parazitlerden;
da
bilinen
bu
gruptaki
 Taenia saginata,
 Hymenolepis nana,
 Hymenolepis diminuta ve
 Taenia solium ve
 Diphyllobothrium latum
olmak üzere 5 tür insanlardaki infeksiyonların
önemli bir bölümünü oluşturur.
Taenia saginata, Taeniasis
 Çiğ
et tüketiminin
yaygın olduğu yerlerde
sık görülen T.saginata
zorunlu
insan
parazitidir, erişkinleri
başka
bir
canlıda
görülmez.

Kesin konağı insan,
ara konağı başta sığır
olmak üzere otçul
hayvanlardır.
 İnfekte
bir insanda
parazitin olgunlaşmış
son
gebe
halkası
strobiliadan koparak
ayrılır ve kendi aktif
hareketi
ile
veya
dışkılama
sırasında
anüsten çıkar.
 Aktif
hareketle
anüsten çıktığı için,
halk arasında “abdest
bozan”
olarak
da
 Yumurta,
sığır veya
diğer otçul hayvanlar
tarafından
alındığında,
içinden
çıkan
hareketli
embriyo
barsaklara
penetre
olur
ve
dolaşıma
geçerek
kaslara yerleşir.

 Burada büyüyerek içi
sıvı dolu bir vezikül
oluşturur.

 Sindirimden
sonra
ince
barsakta
sistiserkusun skoleksi
dışarı doğru evagine
olur
ve
barsak
mukozasına tutunur.
 İki üç ay içinde gebe
halkalar
dışarıya
atılmaya başlanır.
 Kendiliğinden nadiren
iyileşir.
 İnsandaki ömrü 35 yıl
olabilir
lo
 Olguların
semptomsuzdur.
çoğu

 Genellikle dışkıda veya
iç
çamaşırlarda
hareketli
halkanın
görülmesi
ile
infeksiyon farkedilir.
 Bazı
hastalarda
bulantı, diyare ve kilo
kaybı görülebilir.
Taenia solium taeniasis
 Domuz şeridi olarak da bilinen T.solium genelde
domuz etinin yenildiği ülkelerde görülür.
 T.saginata’dan daha küçüktür.
 Uzunluğu üç metreyi geçmez.
 Yaşam döngüsü T.saginata’ya benzer.
 Ancak ara konağın domuz ve Cysticercus cellulosa
olarak adlandırılan larval dönemin insanda da
bulunabilmesi ile ayrılır.
 İnsan tek kesin konak olmakla birlikte, ara konak
da olabilir.
 Erişkinleri ince barsaklarda yaşar.
Hymenolepiasis
 İnsanda
parazitlenebilen
en
küçük
şerit
olan
Hymenolepis
nana
(cüce
tenya)
tarafından oluşturulan
bir hastalıktır.
 1.5-4
cm
uzunluğundaki
parazit, eni boyundan
uzun
yaklaşık
 Bu
nedenle
tüm
Dünya'da en yaygın
görülen şerit olarak
değerlendirilir.

Tropikal iklimlerde
daha
yaygındır
ve
özellikle
çocuklarda
sık görülür.
 H.nana ayrıca, çeşitli
arthropodları da ara
konak
olarak
kullanabilir.
 İnfeksiyon
genellikle,
insan dışkısıyla atılan
yumurtaların
sindirim
yoluyla
alınmasıyla
başlar.

 Mide veya ince barsakta
yumurtadan
çıkan
onkosfer
villüslere
penetre olur ve dokuda
sistiserkoid
şekline
dönüşür.
 Erişkinler birkaç haftada
olgunlaşır.
 Atılan
gebe halkaları
barsaklarda parçalanır ve
içindeki
yumurtalar
dışkıya geçer.
 Yumurtalar
dışkıyla
atıldığı sırada doğrudan
infektiftir.
 Klinik
bulgular
ve
 Özellikle
otoinfeksiyon
ve hiperinfeksiyon olursa
anoreksi,
kusma
ve
diyare gibi yakınmalar
gelişir.
 Tanı dışkıda altı çengelli
ve polar filamentli tipik
yumurtaların
görülmesiyle konur.
 Yüksek
görülebilir.
eozinofili
TREMATODLAR
 Fasciola hepatica
 Dicrocoelium dentriticum
 Schistosoma mansoni
liver fluke
Fasciola hepatica
 Yaprak şeklinde
 20-30 mm boyunda
 15 mm eninde
bir doku trematotudur
 Vücut ön kısmında baş konisi ve devamında omuz ve
daralan bir bölüm vardır
 Hermafrodit canlılardır
Fasciola hepatica
 Dokulara yerleşen parazitler kanla beslenirler
 İnsanlarda 10-13 sene, hayvanlarda ise 5 sene
yaşarlar
 Parazitin son konağı koyun, sığır, keçi, deve ve
bazen de insanlardır
 Erişkin parazit yumurtalarını safra yollarına bırakır
ve bu yumurtalarını dışkı ile dışarı atarlar
Fasciola hepatica
 Yumurtaları kapaklıdır
 Parazit vücudundan dışarı çıkan yumurtaların
içerisinde vitellus hücreleri vardır
 Yumurtaları
 130-140 µm boyunda
 70-90 µm eninde en büyük yumurtadır
Fasciola hepatica
 Dışarı atılan yumurtalarda normal ısıda yumurtada
gelişen miracidiumlar çıkar
 Sulu ortamdaki Lymnea cinsi yumuşakçaların
vücuduna girerler
 Yumuşakçanın lenf kanallarına geçen miracidiumlar
tüylerini kaybeder ve sporokist şekline dönüşürler
 7 gün sonra sporokistlerden redialar gelişir
Fasciola hepatica
 Uygun koşullarda redialardan yüzlerce cercaria oluşur
 Cercarialar
yumuşakça vücudunu terk eder su
bitkilerine yapışırlar ve burada metacercaria şekline
geçerler
 Metacercaria’lı su bitkilerini yiyen son konakta 3-4 ay
sonra erişkin hale gelir
Fasciola hepatica
 Uygun koşullarda redialardan yüzlerce cercaria oluşur
 Cercarialar yumuşakça vücudunu terk eder su
bitkilerine yapışırlar ve burada metacercaria şekline
geçerler
 Metacercaria’lı su bitkilerini yiyen son konakta 3-4 ay
sonra erişkin hale gelir
PATOLOJİ
Erişkin olmayan parazitle invazyon
dönemi (3ay)
 Larvanın geçtiği yollarda KC doku nekrozu,
lökositlerin ve fazla miktarda eosinofil
hücrelerin infiltrasyonu
 KC parankim hücrelerinin erimesi
 Parazitle birlikte bağırsaktan gelen
bakterilerin yerleşmesiyle sekonder
enfeksiyon
 %85 eosinofili
 Lökositoz
 Hepatit, hepatomegali
PATOLOJİ
Olgun Parazit Dönemi (3-4 yıl)
 Erişkin parazit safra yollarında
B12 vitamini depolar )
(kanla beslenir,
 ilerleyerek safra akımını engeller.
 Safra kanalını tümüyle tıkayabilir.
 Safra yollarının çeperinde kalınlaşma, kanlanma,
epitelde soyulma ile yer yer kanamalar ve kanalda
daralma belirir.
KLİNİK
 Kuluçka süresi 2 aydır.
 Başlangıçta hazımsızlık, iştahsızlık, terleme,
karın ağrıları, bulantı, kusma, KC büyür ve
ağrılı
 Parazit safra yollarına geçtikten sonra ise
aralıklı yüksek olmayan ateş, sindirim sistemi
bozukluklarına ait belirtiler
 Zayıflama, dökmeler ve özellikle KC ağrısı .
 Bazen ishal ve anemi
KLİNİK
 Eozinofili
 Safra yollarında yaygın iltihap, tıkanma olursa
sarılık
 Bazı olgular kronik seyreder ve uzun yıllar
devam eder. Böyle durumlarda bazen sekonder
bakteri enfeksiyonlarına bağlı olarak apseler
oluşur.
 Hastalığın seyri ve klinik tablonun ağırlığı
parazitlerin sayısı ve organlara dağılışına göre
değişir.
ANAHTAR SEMPTOMLAR
 Ağrı
 KC büyümesi-küçülmesi (Akordeon
KC)
 Ateş
 Eosinofili
 Keçi ve koyun karaciğerinin çiğ olarak
yendiği ülkelerde (Lübnan) karaciğer
F.hepatica ile enfekte ise HALZOUN adlı
klinik bir tablo çıkar
 Erişkin F.hepatica üst solunum ve farinks
mukozasına yapışır
 Ödem, buna bağlı olarak yutma güçlüğü,
nefes darlığı, öksürük, kulak ağrısı
Linguatula serrata,Halzoun
EPİDEMİYOLOJİ
 Koyun ve sığır yetiştiren ülkelerde
görülmektedir. Parazit kaynakları
enfeksiyonlu memeliler özellikle koyun ve
sığırlardır.
 Dünyada tropikal, subtropikal ve ılıman
iklim bölgelerinde çok geniş yayılış gösterir.
 Özellikle koyun ve sığırlarda enfeksiyon
yüzdesi sıktır.
 İnsanda dağınık olgular halinde görülür.
 Genelde insan olguları sonbahar ve kış
aylarında daha sıktır.
EPİDEMİYOLOJİ
TÜRKİYE
 Türkiye’de yayılışı bölgesel özellik göstermeden,
her iklim bölgesinde evcil geviş getiren
hayvanlarda görülmekte ve bir hayli verim
kaybına neden olmaktadır.
 İnsan olguları az olmakla birlikte geniş çapta
epidemiyolojik araştırma yapılması sonucu
insan olgularının da artış görülebileceği bir
gerçektir.
 Antalya,Isparta,Burdur,Afyon,Konya ve
civarı,Göller Bölgesi hastalığın en sık görüldüğü
bölgeler
 Arakonak olan L. truncatula her yerde vardır.
 Ayrıca son yıllarda beslenme alışkanlıklarında
doğaya dönük beslenme dolayısıyla taze ot
yeme
olayının
ortaya
çıkmasıyla
bu
enfeksiyonun
insanlarda
daha
sık
görülmesinin
olabileceğini
düşündürmektedir.
Tanı
 Kesin tanı
 Dışkıda
veya
duodenum
sıvısında
parazit yumurtalarının
görülmesi ile konur
 Ancak
F. hepatica’da
yalancı
parazitlik
olabilir
 Serolojik
testlerde
tanıda kullanılabilir
KORUNMA
 Yumuşakçalarla savaş,
 Enfekte hayvanların tedavisi,
 Tatlı su bitkilerinin çiğ yenmemesi,
 Suların kaynatılması
Dicrocoelium dentriticum
 Lancet şeklinde
 4-15 mm boyunda
 1.5-2.5 mm eninde
bir trematotudur
 Hermafrodit canlılardır
Dicrocoelium dentriticum
 Erişkin şekilleri
 Koyun, keçi
 Sığır
 Domuz
gibi hayvanlarda
 Nadir olarak da insanlarda
parazitlik oluşturlar
Dicrocoelium dentriticum
 Asimetrik ve kapaklı olan yumurtaları
 38-48 µm boyunda
 22-30 µm enindedir
 Ara konakları, kara yumuşakçalarıdır
Dicrocoelium dentriticum
 Dışkı ile dışarı atılan mirasidyum yumurtaları alan
kara yumuşakçaların vücudunda sporokist-cercaria
oluşur
 Yumuşakçayı terk eden serkaryalar Formica fusca gibi
karıncalarda gelişerek metaserkarya şekline
dönüşürler
Dicrocoelium dentriticum
 Metaserkaryalı karıncaları, bitkilerle birlikte alan son
konağın bağırsağında larvalar serbest hale geçerler
 Barsak çeperinden kan yolu ile karaciğere ve safra
yollarına giderek, 7 haftada olgunlaşır
 Parazit kaynağı infeksiyonlu hayvanlardır
Dicrocoelium dentriticum
 Patogenezi
 Karaciğer büyümesi
 Karın ağrısı
 İshal
 Anemi
 Eozinofili
gibi belirtilerdir
Tanı
 Dışkıda yumurtaların görülmesi ile konur
 Ancak D. dentriticum’da yalancı parazitlik olabilir
 Serolojik testlerde tanıda kullanılabilir
Schistosoma cinsi
 İnsanda parazitlik oluşturan
 S. haematobium
 S. mansoni
 S. japonicum
önemli trematod türleridir
Schistosoma cinsi
 Erkekleri
 10-15 mm boyunda
 0.8-1 mm çapındadır
 Erkeğin kenarları bükülerek bir kanal oluşmuştur
(canalis gynecophorus)
Schistosoma mansoni
Schistosoma cinsi
 Yumurtaları kapaksız olup bir ucunda dikenimsi bir
çıkıntısı vardır
 Ara konağı yumşakçalar olan parazitin son konağı
insanlardır
Schistosoma haematobium Schistosoma cinsi
 Parazit yumurtaları doku eriten enzimleri ile dokuyu
eriterek dokulardan bağırsağa geçerler
 Yumurtaların dikenimsi çıkıntısı damarlara tutunmaya
ve dokuları delmeye yarar
 Dışarı atılan miracidiumlu yumurtalar su içinde gelişir
Schistosoma cinsi
 Yumurtadan çıkan Miracidiumlar Bulinus cinsi
yumuşakçalara girerler ve gelişirler
 Önce sporokistler sonra hareketli sporokistler oluşur
 Sporokistlerden çatal kuyruklu cercarialar oluşur ve
suya geçerler
 Buradan insanların derisini delerek bulaşırlar
Schistosoma mansoni cercaria
Schistosoma cinsi
 Deriden girerken çatal kuyruklar dışarıda kalırlar
 Deri tabakalarını geçerek Schistosomulum olurlar
 Daha sonra damar yolu ile, karaciğere, akciğerlere,
kalbe, arter sistemine girerler
Life cycle of schistosomes
Schistosoma cinsi
 Patogenez;
 Derideki giriş yerinde
 Papilloma
 Ödem
 Lenf bezlerinde büyüme görülür
 Mesane, karaciğer ve barsak tutulumu vardır
Diğer Trematodlar
Clonorchis sinensis
 Japonya, Kore, Vietnam,
Çinde endemik
 Safra yollarında,bazen
safra kesesi ve pankreas
kanalında
 Konak zinciri:İnsan-
salyangoz-balık-insan
 Bulaşım çiğ veya az
pişmiş balık eti ile
Paragonimus westermani
 Akciğerlerde yerleşir
 Uzak Doğu, Güney
Amerika, Batı Afrika
 İnsan/karnivorlar-
salyangozyengeç/kerevit-insan
NEMATODLAR
Ascaris lumbricoides
Erişkinleri ince bağırsaklara yerleşir,
larvaları karaciğer ve akciğerlerde göç yapar
 Vücut
şeklinde,
sivrilmiş,
silindir
iki ucu
 Beyaz,
kirli beyaz
veya kırmızımtrak
sarıdır.
 Kütikül
enine
görülür.
 Ağız
üzerinde
çizgiler
etrafında üç
dudak vardır,
 Erkek
dişiden
küçük, 15-20 cm
boyunda arka ucu
karın yüzüne doğru
kıvrıktır.
 Bağırsaklardaki yarı sindirilmiş besinleri kütikül
yoluyla alırlar.
 Ömürleri bir yıl
 Bir dişi günde 200 000 yumurta yapabilir
 Monoksen bir parazittir ve yumurta dönemi
hariç, 9 ay ile bir yıl arasında erişkin halinde
sadece insanda bulunur.
 Ayni morfolojik özellikler gösteren ascarisler
domuz, maymun, sincapta bulunmaktadır.
 Domuz ascarisleri insanda gelişememektedir.
Yumurta
oval
60-70

boyunda
Döllenmiş
yumurta
 Protein
tabakası en
dıştaki
kıvrımlı
kısım,
aslında
renksizdir fakat safra
pigmentleri
ile
boyandığından altın
sarısı kahverengidir.
 Membrana
ortada,
saydam
lucida
kalın
ve
tabaka
 Döllenmemiş
yumurta;
 Lipoidal vitellin zar
gelişmemiştir.
 Denellikle
dikdörtgen
veya
üçgen şekillidir.
 Yumurtaları doğada uygun koşullarda yıllarca
canlı kalabilirler.
 Isıya fazla dirençli değillerdir.
 Mikrop
öldürücü
gösterirler.
maddelere
karşı
direnç
 Yumurta hücresinin
bölünmesi sonucu
larva oluşur.
 Genç
larva
silindirik,
büyüyünce S şeklini
veya 8 şeklini alır.
 Dışkı
ile
dışarı
çıkan
yumurta
içinde uygun ısı (2732 C), nem (%50) ve
oksijende
2-4
haftada
larva
oluşur.
 + 4 C de durur.
 37 C de olgunlaşma
olmaz.
Bağırsaklarda
ısı
37C
ve
ortam
anoerop
Bulaşım
İçinde larva bulunan yumurtaların, besin su veya
topraktan elle, ağız yoluyla alınmasıyla olur.
 Kozmopolit
 DSÖ verilerine göre her yıl 1.2 milyar kişi
enfekte
 Türkiye’de her bölgede görülmekte
 Toprak- insan ilişkisi, hijyenik koşullar
bulaşmada önemli rol oynarlar.
Patoloji-Larvalar
 Bağırsak, KC ve AC de ufak kanama odakları
 AC de larvanın hareketine bağlı olarak yer
değiştiren infiltrasyon odakları.
 Pnömoni tablosu oluşur (Löffler sendromu)
 Eosinofili % 30-50 arasında
 Yabancı cisim etkisi
Patoloji-Erişkin
 Parazitin metabolizma ürünlerinin toksik etkisi
 Dar
kanallara girme eğilimi olan
kanalları tıkaması ve mekanik etki

dişilerin
Parazit sayısı fazla ise veya erkek dişi erişkin
arasında denge yoksa yumak oluşturarak
bağırsağı tıkayabilirler
Klinik
 Kuluçka süresi 6-12 gün
 Bazen hiçbir klinik belirti olmaz.
 Klinik belirtiler alınan yumurta sayısı, göç eden
larva sayısı ile doğru orantılı
Klinik-Larvalar
 Hafif
ateş, öksürük, sabahları balgam,
göğüste sıkıntı ve göğüs ağrıları ile birlikte
halsizlik
 AC
klinik bakısında bazen hiç bir şey
bulunmaz. Bazen de tek tük sürtünme sesleri
duyulur.
 AC de yer değiştiren gölgeler
 Löffler pnömonisi
 Deride kurdeşen tarzı döküntüler, yüzde
alerji ödemleri
 Bu belirtiler birkaç gün veya birkaç hafta
Klinik-Erişkinler 1
 Değişik şekillerde sindirim sistemi
bozuklukları( iştah sapması, bazen diare ve
kusma ile bulantı )
 Üst karın bölgesinde ağrılar,
 Dilin kenar kısmındaki papilllalar kabarık
ve kırmızıdır (solucanlıların dili).
 Parazitin metabolizma ürünlerinin toksik
etkileri (ateş, terleme, burun kaşıntısı, gece
korkuları gibi sinirsel bozukluklar)
Klinik-Erişkinler 2
 Dar kanallara girme eğilimi olan erişkinler
bağırsakla ilgili olan deliklere girebilirler.
 Ağız, burun deliklerinden göz yaşı
kanallarından ve dış kulaktan dışarı
çıkabildikleri gibi kalın bağırsağa geçerek
anüsten dışarı atılabilirler.
 Bazen KC, safra yollarına girerek
tıkanmalara neden olurlar.
 Çok fazla erişkinler bağırsak tıkanmalarına
neden olurlar.
TANI
 Klinik bulgularla
tanı koymak zor
 Dışkı bakısında
parazitin
yumurtasını görme
tanı koydurucu
 BULAŞIMDA TOPRAK-İNSAN İLİŞKİSİ
ÖNEMLİDİR
 İNSAN DIŞKISININ GÜBRE OLARAK
KULLANILDIĞI YÖRELERDE DAHA SIK
GÖRÜLMEKTEDİR
 LÖFFLER PNÖMONİSİ, BAĞIRSAKTA
MEKANİK VE ORGANİZMAYA TOKSİALLERJİK ETKİLERİ ÖNEMLİDİR.
TRICHURIS TRICHIURA
Whipworm (kamçı solucan)
 Kalın bağırsaklarda
çekumda
 İnce olan başını
bağırsağın
mukozasına gömer.
 Bağırsakta gıda
artıkları ile beslenir
 4-8 yıl yaşayabilir
 Vücutlarının
kısmı ince
ön
 Erkekler
3-4.5 cm
boyunda, kınlı ve
dikenli
spikülü
vardır.
 Dişiler
3.5-5
boyundadır.
cm
 Yumurtaları
limona
benzer,
esmer,
kahverengimsi
 İki
ucunda meme
başı büyüklüğünde
birer oluşum vardır.
 Yumurta içinde tek
bir yumurta hücresi
bölünmeye
başlamamıştır.
 Yumurtanın
gelişimi
için en uygun ortam
nemli ve gölgeli, sıcak
yerler
 Dünyanın her yerinde.
DSÖ verilerine göre
600
milyon
insan
enfekte
 Enfeksiyon
oranı
hijyenik koşullarla
doğru orantılıdır
Klinik
 Enfeksiyon şiddeti
parazit sayısına ve
kişiye göre değişir.
 Sindirim sistemi
belirtileri
 Karın ağrısı, kabızlık,
iştahsızlık, ağır
olgularda çocuklarda
orta derecede anemi,
 Rektuma yerleşmişse
ve sayısı fazla ise
rektumda ödem ve
bunun sonucunda
TANI
 Dışkıda
yumurtalarını
görmekle
Enterobius vermicularis
(Kıl kurdu)
 Erişkinleri
ince
bağırsağın
son
kısmında, çekumda ve
kalın
bağırsaklarda
yaşarlar
 Beyaz renkte ve küçük
 Erkekler
3-5
mm
uzunluğunda, arka ucu
küt ve karın kısmına
doğru kıvrık
 Dişi
9-12
uzunluğunda,
uçları ince
mm
arka
 Bağırsakta canlı hareket ederler,
 Bağırsak mukozasına yapışırlar
 Yaşamları 1-2 ay
 Dişiler
yumurtlamak
bölgesine çıkarlar.
 Dişiler
için
yumurtladıktan
bağırsakta ölürler
geceleri
sonra
anüs
erkekler
 Vulva vücudun ön
kısmında
olup
uterus yumurta ile
doludur.

Yumurtaları oval,
çift
cidarlı,
asimetrik
 Yumurtladıklarında
içlerinde embriyo
oluşmuştur.
 Embriyonun
larva
şekline
dönmesi
için uygun ısı, nem
ve
oksijen
bulunması gerekir.
 Anüs çevresi uygun

4-7 saatte larva
oluşur
 Parazit kaynağı enfeksiyonlu kişilerdir.
Bulaşım
- Perianal
bölgeden
çevreye
yumurtaların yiyecek-içeceklerle,
- Bulaşlı
parmakların
sokulmasıyla,
- Havaya
ağza
yayılan
(otoenfeksiyon)
karışan
yumurtaların
esnasında burundan alınmasıyla
solunum
 Kozmopolit
 Pislik, insanlarla sıkı temas , ev içi enfeksiyon.
 Irk ve eşeyin farkı yok.
 Oyun ve okul çağı çocuklarda sıklıkla
görülmekte
Klinik
 Sindirim sistemi; Anüs kaşıntısı (geceleri
artan) perianal bölgede dişilerin
ısırmasından kaynaklanan ufak kırmızımsı
noktalar. İştahsızlık, kilo kaybı, karın
ağrısı.
 Sinir sistemi: Burun kaşıntısı, diş
gıcırdatması, gece korkuları
 Urogenital: Vulvo-vaginitis
 Deri: deride döküntü
 Kan: kansızlık, eozinofili
Tanı
 Erişkinlerin görülmesi
 Selofanlı lam yöntemi
ile yumurtaların
görülmesi
 HALK ARASINDA KIL KURDU VEYA OKSİYUR
OLARAK ADLANDIRILMAKTADIR
 AİLE İÇİ ENFEKSİYONDUR
 ÖZELLİKLE ÇOCUKLARDA OYUN YAŞI İLK
OKUL DÖNEMLERİNDE DAHA YAYGINDIR
 BULAŞIMDA OTOENFEKSİYON ÖNEMLİDİR
Download