AECOM Rapor Çevre 13-1 13.0 ARKEOLOJİ VE KÜLTÜREL MİRAS 13.1 13.1.1 Giriş Geri Plan Bu kapsam çalışması, Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Proje güzergâhı ve önerilen inşaat sahaları (Şekil 13-1) üzerinde bulunan arkeolojik varlıklara ilişkin genel bir inceleme sunmayı amaçlamaktadır. Çalışma, hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Uluslararası Finans Kurumu (UFK) / Dünya Bankası Grubu (DBG) “Sosyal ve Çevresel Sürdürebilirlik Performans Standartları” yasal gereklilikleri uyarınca yürütülmüştür. Çalışmaların tamamı, görsel gözlemler ve literatür taramasını temel almakta olup, denizle ilgili arkeolojik sit alanları ve bilinmeyen ya da somut olmayan kültürel mirasları kapsamaz. Arkeoloji ile ilgili bu kısım, REGIO Danışmanlık ve Eğitim A.Ş. tarafından hazırlanmıştır. Çalışma alanı, Şekil 13-1’de gösterildiği gibi Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Projesini kapsayacak şekilde genişlemektedir. Proje alanı, Avrupa yakasında Mahmutbey’den başlayıp Asya yakasında Reşadiye’ye kadar uzanarak yoğun ormanlarla kaplı dağlık bir alanda, İstanbul’un Kuzey yakasında yer almaktadır. Bu çalışmanın amaçları çerçevesinde, temel araştırma alanı 200 metrelik geniş bir aralıkta güzergâh boyunca tanımlanmıştır. Şekil 13-1 Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Proje Güzergâhı 13.1.2 Çalışma Sınırları Kuzey Marmara Otoyolu, Şekil 13-2’de gösterildiği gibi çoğunlukla Belgrad, Alemdağ, Taşdelen ve Sultançiftliği Taşlıtepe Ormanları olarak bilinen ormanlık arazinin içinden geçmektedir. İstanbul ilinin ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-2 kapsamına giren alan, coğrafi, topografik ve iklimsel özellikleri ile toprak tipinden dolayı orman oluşumları için oldukça uygundur. Proje güzergâhının ormanlık bir alandan geçmediği yerlerde yoğun çalılarla kaplı alanlardan geçer (Şekil 13.3). Bitki örtüsünden dolayı, zemin üzerindeki arkeolojik malzemelerin incelenmesi ve potansiyel arkeolojik sit alanları ve olası genişleme alanlarının belirlenmesi için yoğun bir araştırma yapmak mümkün olmamıştır. Şekil 13-2 Güzergâh Üzerindeki Orman Arazileri ve Ağaçlık Alanlar ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-3 Şekil 13-3 Çalılık Alanlar Ormanlık arazi ve çalılık bölgelerin yanı sıra, İstanbul’da hızlı nüfus artışı ve geniş bir askeri bölgenin mevcut oluşundan kaynaklanan çarpık kentleşme, çalışmanın kapsamını olumsuz yönde etkilemiştir (Şekil 13-4). Şekil 13-4 Düzensiz Kentleşme ve Askeri Bölgeler 13.2 Proje Kapsamı İstanbul’un dış taraftaki kuzey metropolitan alanında bulunan proje güzergâhı, Başakşehir, Ümraniye ve Sultanbeyli olmak üzere üç yerleşim alanının içinden geçecektir. Aynı zamanda on beş köyü geçecektir; Işıklar, Odayeri, Gümüşdere, Uskumruköy, Demirci, Garipçe, Poyraz, Kaynarca, Alibahadır, Paşamandıra, Öğümce, İshaklı, Reşadiye, Alemdağ ve Paşaköy. Proje alanı, geçidin tasarım, planlama ve değerlendirmesini kolaylaştırmak amacıyla dört alt kısma ayrılmıştır. Projenin 1. ve 2. Kısımları Avrupa yakasında yer alırken, geriye kalanı Asya yakasındadır. Bu kısımlar şunlardır: 1.Kısım - Mahmut Bey - Odayeri; Mahmutbey – Başakşehir bölgesinde nispeten yüksek nüfus ve Başakşehir ile Odayeri arasında yoğun ormanlık alan. 2.Kısım - Odayeri -Köprü; Yoğun orman örtüsü, tek yerleşim alanı Uskumruköy. 3.Kısım - Köprü - Paşaköy; Yarı kırsal bir arazide küçük bir yerleşim nüfusuna sahip yoğun orman örtüsü. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor 13.3 Çevre 13-4 4.Kısım - Çamlık - Reşadiye; Alemdağ ve kentsel ormanlarda nispeten yüksek nüfus. Yöntemler Bu bölüm, çalışmalar sırasında izlenen yerel ve uluslararası standartlar ve en iyi uygulamalardan hareketle başlar. Daha sonra ise kullanılan metodolojiyi açıklar ve masa başı çalışması ile arazi çalışması bulgularını sunar. Yasal Yönetmelik ve Standartlar 13.3.1 Türkiye’de taşınabilir ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları korunmakta olup, 18113 sayılı ve 23 Temmuz 1983 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu uyarınca yaşatılmalıdır. Bu kanuna göre, hukuki açıdan korunması gerekli, kültürel ve doğal miras olarak tanımlanan asıl varlıklar şunlardır: 19. Yüzyıl ve öncesine dayanan tabiat varlıkları ve taşınmaz varlıklar; 19. Yüzyılın sonlarından sonra inşa edilen, fakat Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “koruma gerektiren önemli bir varlık” olarak sınıflandırılan her türlü taşınmaz kültürel varlık; Tanımlanmış Sit Alanları sınırları içinde yer alan kültürel taşınmaz varlıklar. Mevzuatta Sit Alanları, kendi dönemlerinin başlıca sosyal, ekonomik veya mimari özelliklerini yansıtan antik alanlar ve şehir harabeleri olarak tanımlanmaktadır. Sit Alanları aynı zamanda önemli tarihi etkinliklerin gerçekleştiği yerler veya koruma gerektiren doğal ya da kültürel niteliklere sahip kayda değer doğal veya kültürel varlıkları barındıran alanlar olabilir. Zaman ve tescil dikkate alınmaksızın Türk Kurtuluş Savaşı veya Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu sırasında önemli tarihi etkinliklere tanıklık etmiş olan yapı, bina veya mekânlar ve İnşaat ve tescil tarihi dikkate alınmaksızın Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kullanılmış olan her türlü konut ve binalar. Bu kanun kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı, yukarıda sıralanan kültür ve tabiat varlıklarını korumak amacıyla ulusal seviyede kararlar almak ve gerekli hukuki işlemleri sağlamaktan sorumludur. Bakanlık aynı zamanda kültürel veya doğal mirası etkileme potansiyeline sahip arazi ve proje alanlarının kullanımına ilişkin kararlar alma yetkisine sahiptir. Genel olarak, Bakanlık tarafından belirlenen karar ve yönetmeliklerin uygulanması, yerel idareler tarafından sağlanır. Yerel seviyede ise Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları, kültürel ve doğal mirasa ilişkin alanların kullanımı hakkında teftiş yapmak ve kararlar almak üzere ve bölge sınırları içerisinde yer alan bu alanları yönetmek üzere kayıt altına alınması ve sınıflandırılmasından sorumludur. 2863 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre hukuki koruma gerektiren koşullara sahip doğal ve kültürel varlıkların tamamı Devlet malıdır. Bundan dolayı bölgesel kurullar, alanların korunmasına yönelik gerekli ve yasal önlemler sağlamak ve kendi sorumluluk alanları sınırları içinde bulunan söz konusu alanlara olası tehdit oluşturan yapım, yıkım, kesim veya kazı gibi her türlü faaliyeti onaylama veya reddetme gücü ve yetkisine sahiptir. Mevcut durumda ise, İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları, Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Köprüsü Dâhil) Projesi hakkında kararlar almaktan sorumlu tek kurumlardır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa ek olarak, kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve muhafazasına ilişkin çeşitli İlke Kararları da vardır. Öncelikle, 658 sayılı ve 5 Kasım 1999 tarihli İlke Kararı, arkeolojik sit alanlarının tamamının önemli özelliklerine göre sınıflandırılması ve korunması gerekmektedir. Bu açıdan, aşağıda görüldüğü gibi 1., 2. ve 3. arkeolojik derece olarak üç ana kategori belirlenmiştir: ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-5 1. Derece Arkeolojik Sit Alanları: En yüksek seviyede koruma gerekir. Sit alanı içinde her türlü inşaat, kazı, tadilat faaliyeti yasaktır. Her türlü proje faaliyetinin Müze İdaresi ve kazı işleri başkanı tarafından onaylanması gerekir. 2. Derece Arkeolojik Sit Alanları: Orta seviyede koruma gerekir. Her türlü inşaat veya kazı faaliyeti, Koruma Kurulları tarafından onaylanmak zorundadır. Mevcut yapıların temel bakımıyla ilgili çalışma standartları, Koruma Kurulları tarafından belirlenecektir. 3. Derece Arkeolojik Sit Alanları: Düşük seviyede koruma gerekir. İnşaat faaliyetleri için, sit alanı özellikleri temel alınarak çalışma standartları belirlenecek ve nihai kararı Koruma Kurulu tarafından alınacaktır. Sit alanlarını korumaya yönelik gerekli tüm etki azaltıcı önlemler dikkate alınmalıdır. Yukarıda bahsedilen yönetmeliklerin yanı sıra, aşağıdaki kılavuz ilkeler de çalışma sırasında göz önünde bulundurulmuştur: Uluslararası Finans Kuruluşu - UFK, Performans Standardı 8 Birleşik Krallık Ulaştırma Bakanlığı, Yol ve Köprüler için Tasarım Kılavuzu 2. Kısım HA 208/07 Kültürel Miras Arkeolojik Çalışmalarda Kullanılan Yöntemler 13.3.2 Otoyol Projesi için yapılan Arkeolojik Çalışma üç aşamadan oluşur. a) Ön Saha Çalışması (Masa Başı Çalışması) İlgilenilen alan hakkındaki arkeolojik yayınlar incelenmiştir. Sonuç olarak, sahanın arkeolojik potansiyeline ilişkin akademik bir geçmiş oluşturulmuştur. Yerel müzeler ve bölgesel koruma kurulları ile temaslar sağlanarak, önceden kayda geçen kültürel varlık alanlarından oluşan bir liste derlenmiştir. Ayrıca bölgedeki arkeolojik sit alanları hakkındaki önceki raporlar toparlanmış ve son olarak bilinen tüm arkeolojik sit alanları harita üzerinde saptanmıştır. Arkeolojik alan çalışmasına başlamadan önce masa başı çalışmaları tamamlanmıştır. Masa başı çalışmaları sırasında kullanılan kaynaklar şunlardır: Akademik Yayınlar Tarihi Haritalar Eski Kültürel Miras Çalışmaları ve Yüzey Araştırma Sonuçları Hakkındaki Raporlar Kültür ve Turizm Bakanlığının Envanter Arşivleri. b) Saha Yürüyüşü Güzergâhın büyük bir kısmının ormanlık arazi, çalılık alan veya meskun bölgelerde yer almasından dolayı, Kuzey Marmara Otoyolu güzergâhının sınırlı kısımlarında saha yürüyüşü gerçekleştirilmiştir. 200 m’lik bir aralık incelemeye tabi tutulmuştur. Saha yürüyüşü, altyapı inşaatı projelerinde kültürel miras konusunda 1 kapsamlı bilgi ve deneyime sahip iki kıdemli arkeolog tarafından yapılmıştır . Saha yürüyüşü sırasında bölgenin jeolojik ve arkeolojik özellikleri dikkate alınarak zemin üzerindeki görünür arkeolojik izler (seramik parçaları, mimari kalıntılar ve/veya izler, mezarlar ve/veya mezarlara ait izler, tümsekler ve höyükler vb.) gözlemlenmiş, kaydedilmiş ve değerlendirilmiştir. Otoyolunun saha yürüyüşüyle incelenen kısımları, aşağıda bulunan Tablo 13-1’de verilmiştir. 1 Gökhan MUSTAFAOĞLU Ph.D., H.Uğur DAĞ M.A. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Çevre Rapor 13-6 Tablo 13-1. Saha Yürüyüşünün Yapıldığı Proje Güzergâhı Kısımları Kısımlar Başlangıç Bitiş 1. Kısım Mahmutbey Odayeri Saha Yürüyüş Alanı (kilometre noktaları arası) 0+000-9+000 2. Kısım İhsaniye Köprü 66+500-68+100, 78+000-78+500 3. Kısım Köprü Paşaköy 4. Kısım Reşadiye Çamlık, Ümraniye “Saha yürüyüşü” ile incelenen toplam km. 105+000-105+500, 107+000-107+500 103+000-103+200, 98+500-99+000 96+000-96+500 117+300-130+435 26,430 km. c) Kapsamlı İnceleme Arkeolojik ve maddi kültürel miras sit alanlarının belirlenmesi yönünde tamamlanan incelemenin önemli bir bölümü, 200 m genişliğinde bir etki alanını kapsayan proje güzergâhı boyunca kapsamlı inceleme ve noktasal olarak yapılan kontrollerle gerçekleştirilmiştir. Kapsamlı İnceleme yöntemi, taşkın yatakları, özel mülkiyetler, tarım arazileri, çalılık ve ağaçlıklar ile ormanlık alanlar gibi engeller dolayısıyla saha yürüyüşünün mümkün olmadığı durumlarda kullanılır. Arkeolojik varlıkların mevcudiyetini denetlemek amacıyla, coğrafi göstergeleri gözlemlemek ve zemin yüzeyinde görülebilen arkeolojik varlıkların bulunma ihtimalini belirlemek için söz konusu alanların çevre uzunluğu ölçülmüştür. Proje güzergâhı boyunca yapılan kapsamlı inceleme ve noktasal olarak yapılan kontroller sırasında masa başı çalışması verileri göz önünde bulundurulmuştur. Yukarıda bahsedilen koşulların öne sürdüğü kısıtlamalara tabi olmak üzere, kapsamlı inceleme yöntemi ve noktasal olarak yapılan kontroller kullanılarak değerlendirilen kısmın kilometre noktaları aşağıda Tablo 132’de verilmiştir: Tablo 13-2. Kapsamlı İncelemeyle Değerlendirilen Proje Güzergâhı Kısımları Kısımlar Başlangıç Bitiş 1. Kısım Mahmutbey Odayeri 2. Kısım 3. Kısım ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor İhsaniye Köprü Kapsamlı İnceleme Alanı (kilometre noktaları arası) 9+500-11+900 14+500-14+000 15+000-16+427 17+817-18+000 Köprü 83+800-84+500 Paşaköy 96+000-96+500 98+500-99+000 103+000-103+200 107+000-107+500 105+000-105+500 Habersiz Kontrol Noktaları 12+500 74+000 74+700 75+500 77+360 79+000 84+800 85+650 88+800 89+000 90+100 91+650 93+600 AECOM 4. Kısım Çevre Rapor Reşadiye Çamlık, Ümraniye 13-7 - - d) Arkeolojik Potansiyel Tahmin Modeli Sonuçlar, projenin henüz bilinmeyen arkeoloji üzerindeki olası etkilerinin değerlendirilmesine ve Projeye ilişkin etki azaltıcı planların geliştirilmesine bilgi sağlamak üzere kullanılmaktadır. Bundan dolayı Ek I, proje güzergâhı boyunca inşaat sırasında arkeolojik bulguların keşfedilmesi olasılığını değerlendirmek için tahmini bir model tanımlamaktadır. Zaman kısıtlamaları ve proje güzergâhı ile güzergâhın etki bölgeleri üzerinde bulunan geniş ormanlık arazi gibi fiziksel ve coğrafi sınırlar dolayısıyla bu aşamada kapsamlı bir arkeolojik inceleme yapılmamıştır. Dolayısıyla bu model, gelecekteki araştırma ve çalışmalara öncelik verilirken alınacak savunulabilir bir temel olarak geliştirilmiştir. Model, proje aralığını ve projenin etki alanını değerlendirmek için ESRI ArcGIS yazılımı kullanılarak geliştirilmiştir. Modelleme sırasında beş parametre dikkate alınmıştır. Dikkate alınan bu parametreler şunlardır: hidroloji veya su kaynaklarına yakınlık, arazi eğimi, arazi sınıflandırması (ormanlık alan, çayır, sulanmış alan vb.), antik/kırsal yollara yakınlık ve dağ yamaçlarına yakınlık. Her parametre, her birinin ilgili etki değerleri ile birlikte çeşitli alt bilgi kategorilerine bölünmüştür. Pozitif ağırlıklı değerlerin potansiyel değerlendirmesi üzerinde olumlu etkisi bulunurken, negatif ağırlıklı değerlerin ise negatif etkisi bulunur. Örneğin arazi sınıflandırması kapsamında “ormanlık arazi” kategorisine -2 atanmış değeri, meyvelik alanların ise +2 atanmış değeri vardır. Model, modern çevresel koşulların antik koşullara benzediğini varsayar. Parametre ve alt kategoriler tanımlandıktan sonra parametreler (ve ilgili alt kategoriler), birbirlerinin üzerine gelecek şekilde ayarlanmıştır. Farklı parametrelerden alt kategorilerin çakıştığı durumlarda pozitif veya negatif ağırlıklı değerler toplanır. Çok sayıda pozitif alt kategorinin çakıştığı durumlarda oldukça yüksek bir toplam değer ortaya çıkar. Çok sayıda negatif alt kategorinin çakıştığı durumlarda oldukça düşük bir toplam değer ortaya çıkar. Bu modelde, toplam değer ne kadar yüksek olursa, bir alanın arkeolojik potansiyelinin o kadar fazla olduğu düşünülür; toplam değer ne kadar düşük olursa, arkeolojik potansiyel de o kadar düşük olduğu varsayılır. Tahmini parametreler, alt kategorileri ve kritik değerlere karşılık gelen tahmini ağırlıklar Tablo 13-3’te verilmiştir. Tablo 13-3. Tahmini Parametreler ve Modelleme Çalışmasında Kullanıldığı gibi Ağırlıklar Tahmini Parametreler Hidroloji / Suya Yakınlık ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor Tahmini Alt Kategori Kritik Değer Tahmini Ağırlık Akarsu Sırası 1 750 m 2 Akarsu Sırası 2 1000 m 2 Akarsu Sırası 3 1000 m 1 Akarsu Sırası 4 1000 m 2 Akarsu Sırası 5 1500 m -1 Akarsu Sırası 6 1750 m -2 Göl/Deniz Sırası 7 2 km 3 AECOM Çevre Rapor Eğim Eğim 0-10o o 13-8 0 10-90 -5 Arazi Tarımı Evet 2 Zeytinlik Evet 2 Ekilebilir Sulanmamış Evet 2 Ekilebilir Sulanmış Evet -2 Ormanlık Arazi Evet -2 Çayırlar Evet -2 Kıraç Arazi Evet -2 Sulak Alanlar veya Su Evet -4 Endüstri/Yerleşik Alan Evet -4 Şehir Alanı Evet -4 Arazi Sınıflandırması Sulak alanlara yakınlık 1 km 2 Kırsal/Antik Yollara Yakınlık Kırsal ve/veya Antik Yollara Yakınlık 1 km 2 Dağ Yamacına Yakınlık Dağ Yamacına Yakınlık 2 km 2 13.4 13.4.1 Temel Koşullar İstanbul’un Tarihi Geçmişi İstanbul, Türkiye’nin en büyük ili olup, ülkenin ekonomik, kültürel ve tarihi merkezi niteliğindedir. Yaklaşık 13.6 milyon nüfusa sahip şehir, Avrupa’daki en büyük kentsel topluluklardan biri ve şehir sınırları içindeki nüfusa göre dünyanın en büyük şehirlerinden biridir. İstanbul’un 5.343 metrekarelik (2.063 mil kare) geniş alanı, İstanbul iliyle aynı sınırları paylaşmakta olup, şehir bu alanın idari başkentidir. İstanbul, Marmara Denizi ve kuzeyde Karadeniz arasında, Türkiye’nin kuzeybatısında, dünyanın en yoğun su yollarından biri olan Boğaz’ın her iki yakasına da uzanan kıta-ötesi bir şehirdir. Ticari ve tarihi merkezi Avrupa yakasında bulunurken, nüfusunun üçte biri Asya yakasında yaşamaktadır. Tarih öncesi dönemden eski Byzantion’a (Byzantium’a) İstanbul’un tarihi 30.000 yıl öncesine kadar uzanır. İnsan kültürüne ait ilk izler, Küçükçekmece Gölü kıyısındaki Yarımburgaz Mağarasında yapılan kazılar sırasında keşfedilmiştir. Neolitik Dönem (Cilalı Taş Devri) ve Kalkolitik Dönem (Bakır Taş Devri) insanlarının bölge çevresinde yaşamış oldukları düşünülmektedir. Farklı dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınında Epi-paleolitik döneme ait bazı aletler ile Ağaçlı yakınında Orta ve Üst Paleolitik Döneme ait birkaç alet ve malzeme bulunmuştur. M.Ö. 5.000 yılından başlayarak Kadıköy Fikirtepe öncülüğünde Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı’da toplu yerleşim hareketinin başladığı tahmin edilmektedir. Bilinen ilk yerleşimlerden biri 2008 yılında Avrupa yakasındaki tarihi yarımadada yer alan Yenikapı metro istasyonu ve Marmaray tünelinin inşaat işleri sırasında keşfedilmiş olup, M.Ö. 6.700’e tarihlenmektedir.. Kadıköy’deki Moda Burnu, MÖ 667 yılında Kral Byzas’ın kontrolü altındaki Boğaz’ın Avrupa yakasında Byzantion’u sömürgeleştirmeden önce M.Ö. 685 yılında Megara’dan gelen yerleşimcilerin sömürgeleştirmek üzere seçtiği ilk yer olmuştur. Byzantion, Plinius’n tarihi kayıtlarında bahsettiği komşusu Semistra ile birlikte MÖ 13. ve 11. yüzyıllar arasında Trakya kabileleri tarafından kurulan, Lygos adı verilen antik liman yerleşkesi tarafından kurulmuştur. Bugün ünlü Topkapı Sarayının bulunduğu Sarayburnu yakınında, Lygos’a ait yalnızca birkaç duvar ve altyapı günümüze kadar ayakta kalmayı ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-9 başarmıştır. Byzantion dönemi boyunca Akropolis, bugün Topkapı Sarayının bulunduğu yerde bulunuyordu. Galip çıkan Septimius Severus karşısında Pescennius Niger’in tarafında olan şehir, Roma tarafından kuşatılmış ve MS 196 yılında geniş çaplı hasar görmüştür. Byzantium (orijinal Byzantion’un latinleştirilmiş adıdır), Roma İmparatoru Septimius Severus tarafından yeniden inşa edilip önceki refahını kısa zamanda yeniden kazanarak, oğlu şerefine imparator tarafından geçici olarak Augusta Antonina olarak yeniden adlandırılmıştır. Roma döneminin sonları ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu Byzantium’un konumu, kehanet gibi bir rüyanın şehrin konumunu belirlediği söylendikten sonra 324 yılında Büyük Konstantin’i cezbetti. Fakat bu kehanetin arkasındaki gerçek sebep büyük ihtimalle Konstantin’in 18 Eylül 324 tarihinde Boğaz’da Hrisopolis (Üsküdar) Muharebesinde Komutan Licinius’a karşı kazandığı son zaferdi. Bu zafer, Romalı Eş İmparatorlar arasındaki sivil savaşı sona erdirmiş ve Nicomedia’nın (günümüzdeki İzmit, İstanbul’un 100 km doğusu) en üst düzey Roma başkenti olduğu Tetrarşi (dört kişinin liderliği) sisteminin son izlerini ortadan kaldırmıştır. Byzantium (günümüzde Nova Roma olarak yeniden adlandırılmış olup, nihayetinde Konstantinapolisis yani Konstantin’in Şehri haline gelmiştir) 330 yılında resmi olarak Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti ilan edildi. 395 yılında Theodosius’un ölümünün ve Roma İmparatorluğunun Theodosius’in iki oğlu arasında daimi olarak bölünmesinin ardından Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur. Emperyalizm ve konumun birleşmesi, iki kıta (Avrupa ve Asya) arasında kesişme noktası olarak önemli bir rol oynayacaktır ve daha sonra ticaret, kültür, diplomasi ve strateji açısından Afrika ve diğer kıtalar için mıknatıs görevi görecektir. Şehir, Rum dünyasının merkezi ve Bizans döneminin büyük kısmında Avrupa’nın en büyük kenti olmuştur. Konstantin’in 312 yılında Hristiyanlığa geçişi, Roma İmparatorluğu’nu Hristiyanlaşma yoluna teşvik etmiş ve 381 yılında, I. Theodosius döneminde Roma İmparatorluğunun resmi devlet dini Hristiyanlık olmuş; bu ise Konstantinapolis’u büyüyen bir din merkezi haline getirmiştir. 337 yılında I. Theodosius döneminin sona ermesinden sonra Konstantin, üç oğlunu ortak imparatorluk sistemi içinde Roma İmparatorluğunun ortak varisleri olarak ilan etmiştir. Ne yazık ki oğulları barış içinde hüküm süremedi ve savaştan tahrip olmuş rekabetleri, Balkan Yarımadası boyunca kuzey-güney hattında imparatorluğun bölünmesine neden oldu. 395 yılında I. Theodosius’un (379-395 yılları arasında hüküm sürdü) oğlu Arcadius’u imparatorluğun doğu yarısını ve diğer oğlu Honorius’a batı yarısını bırakarak öldüğünde ülke resmi olarak bölündü. Beşinci yüzyıl boyunca, son batı imparatorunun MS 476 yılında Germen paralı askerleri tarafından tahttan indirilmesiyle birlikte Roma İmparatorluğu’nun batı yarısı siyasi, ekonomik ve sosyal durumlarda düşüşe geçerek gücünün büyük kısmını kaybetmiştir. Ancak doğu yarısı büyüme gösteriyordu. Tarihçilere göre bu büyüyen Doğu Roma İmparatorluğu o tarihte Roma İmparatorluğu’ndan ayırt edilebilmesi için Bizans İmparatorluğu olarak sınıflandırılıyordu. Bu imparatorluk, kültürü açısından belirgin biçimde Rum’du ve daha erken bir zamanda Roma’yla yollarını ayırdıktan sonra Rum Ortodoks Hristiyanlığının merkezi haline gelerek, bir zamanlar dünyanın en büyük katedrali olan Ayasofya’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda görkemli kiliseyle donatıldı. Doğu Ortodoks Kilisesi ruhani lideri Konstantinapolis Patriğinin koltuğu boş durmaktadır. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-10 Şekil 13-4 Son Dönem Roma ve Bizans Yerleşimleri En ünlü Bizans imparatoru Jüstinyen’di (527-565). Hükümdarlığı süresince Bizans İmparatorluğu’nun sınırlarını Filistin’den İspanya’nın diğer ucuna kadar uzatarak imparatorluğun en geniş sınırlara ulaşmasını sağlamıştır. Diğer başarıları arasında ünlü Ayasofya kilisesi ve 534 yılında tamamlanmış olan, Codex denen organize hukuk sistemi bulunmaktadır. Genel olarak bakıldığında Jüstinyen’in hükümdarlığı, Bizans İmparatorluğu’nun en etkili dönemi olmuştur. 600’lü yıllarda başlayan savaş hali, Konstantinapolis iktidarının düşüş ve ilerleme arasında gidip gelmesine neden olmuştur. Yedinci ve sekizinci yüzyıllar arasında Bizans ve Roma kiliseleri çeşitli konularda ihtilafa düştüğünde Avrupa’yla bağlantılar da yavaş yavaş zayıflamaya başladı. Örneğin, iki kilise arasında yaratılan ayırt edici boşluk, kilisede putların kullanılmasını kapsıyordu. İsa Mesih, Meryem Ana ve azizler gibi Hristiyanlık inancında kutsal kişiliklerin görüntüleri şeklindeki putlar, insanların günlük hayatlarını etkileyen kutsal güce sahip olduklarına inanılması sebebiyle Bizanslı Hristiyanlar için temsili olmaktan daha fazlasını ifade ediyordu. Bizanslıların birçoğu putlara taparken, başka bir çoğunluğu da imparatorun salahiyetini test ettiği gerekçesiyle onlara karşı çıkıyordu. Nihayet 726 yılında İmparator III. Leo (717-741 yılları arasında hüküm sürdü) tüm putların yok edilmesini emretti. Putların yok edilmesi, imparatorlukta yetki sahibi Bizans hükümdarlarına yeni bir düzenleme getirmiş ve yeniden yön vermiştir. Putlara karşı şiddetli muhalefet, papanın görüntülere olan hoşgörüsüyle çatıştı. Papa, kutsal görüntü ve putların yok edilmesine izin verme konusunda isteksizdi ve bu durum nihayetinde ayrılığa yol açtı. Ayrılıkları, iki kilise arasında nefrete sebep oldu ve bu ikisi arasındaki işbirliği, mücadeleyi beraberinde getiriyordu. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-11 Yaklaşık olarak 800’lü yıllardan 1200 yılına kadar Konstantinapolis, o dönemde gelişmekte olan ve daha sonra Avrupa’nın en büyük ve en gelişmiş devletiyle karmaşık ilişkiler geliştirmişti. Bu devlet Kiev Knezliğiydi. Konstantinapolis, Kiev Knezliği’nin gelişimi, kültürü ve politikasında önemli bir rol oynuyordu. Kiev Prenslerinin birçoğu Bizans İmparatorlarının kızlarıyla evlenmişti ve bu bağlantı yüzünden, Kiev’li Büyük Vladimir tarafından Hristiyanlaştırılmasından sonra Doğu Avrupa Ortodoks olmuştur. Ancak bu ilişkiler her zaman arkadaşça olmamıştı. Konstantinapolis, bu 400 yıl boyunca Kiev Prensleri tarafından birkaç kez yağmalanarak, Kiev ile metinleri İlk Rus Yıllığı olan Nestor Kroniği’nde ve diğer tarihi belgelerde saklı tutulan, giderek daha avantajlı hale gelen antlaşmalar imzalamaya zorlanmıştı. Fakat Bizans hükümdarları Kiev, Polonya, Bulgaristan ve zamanın diğer Avrupa Milletlerini sürekli olarak birbirlerine karşı kendi çıkarları için kullanıyordu. 1204 yılı dolaylarında Konstantinapolis’in gücü azalmaya başladı. Üçüncü Haçlı Seferlerinin başarısız olmasının ardından, sonraki Haçlılar Dördüncü Haçlı Seferinde Kutsal Kudüs Şehrini ele geçirmeye çalıştılar. Fakat bu sefer planları, Bizans İmparatorluğu’nun da ele geçirilmesiydi. 1204 yılında Konstantinapolis ele geçirildi ve hazineleri yağmalandı. Papa, Konstantinapol’ün yağmalanmasını kınamakla birlikte, haçlılara kazandıklarını bir yıl boyunca şehirde toplamalarını emretti. Haçlılar, Flanders’lı Baldwin’i yeni Bizans İmparatoru olarak seçtiler; o ve diğer prensler ile Venedikliler İmparatorluğu kendi aralarında böldüler. Bunu Kudüs’e hiçbir zaman yapamadılar. Konstantinapol’deki bu yeni Latin İmparatorluğu yalnızca 1261 yılında VIII. Mikhail Palaiologos komutanlığında Bizanslıların şehri ve çevredeki bazı bölgeleri yeniden ele geçirmesine kadar sürdü. Bu dönemden sonra Konstantinapolis eski görkemini asla yeniden kazanamadı. Şehir, gelişen bir başkentten ziyade bir köy koleksiyonuna dönüştü. Osmanlı İmparatorluğu 1453 yılında “Fatih” Sultan II. Mehmet 53 günlük bir kuşatmanın ardından Konstantinapolis’e girdi. Bu kuşatma sırasında topları Theodosius II Surlarında büyük bir delik açtı. İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun üçüncü başkenti oldu. Muhteşem Süleyman’ın 1520 ve 1566 yılları arasındaki Osmanlı İmparatorluğu hükümdarlığı, muazzam sanatsal ve mimari başarılara ev sahipliği yapmıştır. Ünlü mimar Mimar Sinan şehirde çok sayıda cami ve başka büyük binalar tasarlarken, Osmanlı seramik ve hat sanatları da gelişme göstermiştir. Tekkelerin birçoğu günümüze kadar ayakta kalmıştır; Cerrahi Tekke ile Sünbül Efendi ve Ramazan Efendi camileri, Fatih’teki türbeler, Beyoğlu’ndaki Galata Mevlevihanesi, Beşiktaş’taki Yahya Efendi tekkesi ve günümüzde cemevi olarak Alevi Müslümanlara hizmet veren Kadıköy’deki Bektaşi Tekkesi gibi bazıları cami formunda kalmış, diğerleri ise müzeye dönüştürülmüştür. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM 13.4.2 Rapor Çevre 13-12 Proje Alanının Arkeolojik Potansiyeli Literatürde birçok tarihi su kemerinin İstanbul’daki orman arazilerinde bulunduğu ve bitki örtüsüyle kaplandıkları belirtilmektedir. Yapılan bir çalışma, bölgede yer alan mimari yapılardan birçoğunu ortaya çıkarmaktadır (bkz. Şekil 13-5). Dört bileşenli - kıyısal tortularla (kum, çakıl lensler, “yalıtaşları”) içiçe bulunan kıtasal klastik tortuların (kum tepeleri) karışımı Dört bileşenli, Pliyosen, Miyosen, Oligosen - kil, marn, kömür yatağı, kum taşı, “fliş” ve kireç taşı tortularının temsil ettiği kalın bir heterojen tortul dizisinden oluşan deniz ve kıta oluşumlarının karışımı Üst Eosen - Başkalaşım göstermemiş deniz kireçtaşı ve marn oluşumlarının karışımı Alt Eosen - Deniz kireçtaşı tortularının karışımı Üst Kretase - Başkalaşım göstermemiş volkanik tortuların karışımı Paleozoik - Başkalaşım göstermemiş şeyl, kumtaşı, marn ve kireçtaşı tortularından oluşan tortul oluşumlarının karışımı Paleozoik - Metagranit, gnays, mikaşist, kuvarsit, ve fillit kayaçlardan oluşan metamorfik fasiyezlerin karışımı (7a), Ardından kristalin kireçtaşı ve dolomit lensler gelir (7b). Anastasios Suru Istranca Su Kemeri Hattı Karstik Yay ANASTASIOS SURU PROJESİ Şematik Jeolojik ve Hidrolojik Trakya Haritası Şekil 13-5. Anastasios Suru ve Bizans Su Sistemi Asırlar boyunca İstanbul’un bulunduğu bölgenin jeolojik oluşumu, düzleştirilmiş topografyaya sahip bir platoya dönüştürülmüştür. Vadiler, ovalar ve hafif eğimli araziler yerleşime oldukça uygun olup, bundan dolayı da inşaat sırasında arkeolojik sahalarla karşılaşma açısından otoyol projesi için risk oluşturmaktadır. Köprü ayaklarının inşa edileceği alanlar aynı zamanda tarihi varlıklar açısından yüksek bir potansiyele sahiptir. Literatürde, bu alanda çok sayıda tarihi yerleşim bölgesinin varlığından bahsedilmektedir, fakat bu yerleşim bölgeleri henüz keşfedilmemiştir. Yukarıdaki Şekil 13-5, bilim adamlarınca tespit edilen, Boğaz’ın her iki yakasında da yer alan tarihi yerleşim bölgelerinin konumunu göstermektedir. Anadolu Kavağı ve Poyrazköy arasındaki tepelerden birisi üzerinde bulunduğu varsayılan Zeus Ourios tapınağı da bunlar arasındadır. Tapınağın, uygun rüzgârlar sağlayarak denizcilere yardım ettiğine inanılıyordu. Literatürde aynı zamanda Kibele tapınağının varlığından da söz ediliyor. Yenikapı kazıları sırasında Kibele’ye adanan bir sunak keşfedilmiştir. Tarihi kayıtlar, Pers Kralı Dareios I tarafından MÖ 512 yılında İskitlerle mücadelesi sırasında inşa edilen antik bir köprünün varlığına işaret etmektedir. Bu köprünün Anadolu Feneri ile Rumeli Feneri arasında bulunduğu düşünülmektedir. Antik kaynaklar aynı zamanda günümüzde Rumeli Hisarı’nın bulunduğu yerde Hermes Tanrısına adanan dini bir bölgenin varlığından bahsetmektedir. Zeus Kinbelaios Brontaios adlarını da taşıyan Hava Tanrısına ithaf edilmiş, üzerinde yazıtlar bulunan bir dikili taş (stel), Eyüp yakınlarındaki Haraççı köyünde bulunuyordu. Aynı yerde, Zeus’a ithaf edilmiş yazıt ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-13 ve kabartmalara sahip başka bir dikili taşın keşfi, Haraçcı köyü çevresinde dini bir alanın varlığını destekler niteliktedir. Yukarıda verilen bilgiler ışığında, tarihte kilit rol oynamış olan İstanbul’da tarihi veya mimarı varlıklarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Ancak çarpık kentleşme ve sanayileşmeden dolayı bölgenin arkeolojik envanterinin çıkarılması mümkün olmamıştır. Eldeki bilgiler, erişilebilen alanlarla sınırlı olup, İstanbul ilinin kuzeyinin hala araştırılması gerekmektedir. 13.5 Olası Etkiler Masa başı çalışmaları, proje güzergâhı ve etki alanı kapsamında bulunan olası arkeolojik ve taşınmaz kültürel varlıkların tespit edilmesine yönelik çalışmanın önemli bir kısmını oluşturur. Masa başı çalışmaları sırasında, şimdiye kadar proje güzergâhı civarında tespit edilmiş olan, bilinen tüm arkeolojik veya taşınmaz kültürel varlıklar incelenmiştir. Çalışmalar sonucunda, Kültür ve Turizm Bakanlığının envanter kayıtlarında veya bilimsel yayınlarda bahsedildiği gibi, güzergâh ve etki alanı üzerinde veya civarda (güzergâh ekseninden en fazla 15 km ileride) 9 arkeolojik saha tespit edilmiştir. Masa başı çalışmalarında toplanan veriler Ek II’de sunulmuştur. Otoyolu projesinin kapsamlı orman arazileri ve yoğun bitki örtüsüyle kaplı alanlarla çakışması, zararı azaltmaya yönelik yeni stratejilerin geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. Bölge 13.3.2’de belirtilen sebeplerden dolayı, Avrupa yakasında yer alan kısımlar kapsamındaki inşaat faaliyetleri sırasında tarihi değere sahip mimarı yapılara rastlama olasılığı vardır. Şekil 13-7 Saha Çalışması Sırasında Gözlemlenen Mimari Yapılar Anadolu yakasında Bizansköy gibi kalıntıların varlığı kayda geçirilmiştir. Bu yerleşim bölgeleri, uzak yerlerde kurulmuş olup, bu durum ticaret yolları üzerinde olmalarına kıyasla kolayca savunulabilir. Ayrıca, ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-14 doğal topografiyle tamamen bütünleşmiş haldedir. Bundan dolayı, Anadolu yakasında Kültür ve Turizm Bakanlığı envanterine henüz kaydedilmiş arkeolojik alanların ortaya çıkarılması da ihtimal dahilindedir. İnşaat alanından uzakta, saha çalışması sırasında çekilen yukarıdaki fotoğraflar, inşaat faaliyetleri sırasında beklenmedik tarihi sahalara rastlama ihtimalini desteklemektedir. Uygunsuz saha koşulları dolayısıyla toplamda 26.430 km uzunluğundaki kısımda yapılan saha yürüyüşü sırasında üç önemli husus tespit edilmiştir. Bu potansiyel arkeolojik sahalardan ikisi, proje güzergâhı ve etki alanı üzerinde belirlenmiştir (Ek II); biri ise otoyol güzergâhından yaklaşık 1.5 km uzaklıkta yer almıştır. Ormanlık arazi ve çalılık alanlar üzerinde arkeolojik varlıkların mevcudiyeti, kapsamlı inceleme ve habersiz kontroller yapılarak değerlendirilmiştir. Yukarıda bahsedildiği gibi, alanın büyük bir yüzdesi saha yürüyüşü için uygun görülmemiş ve eldeki bilimsel belgeler bir sonuç çıkarmak için yeterli olmamıştır. Bu nedenle, söz konusu alanın ön değerlendirmesi için “Arkeolojik Potansiyel Modellemesi” kullanılmıştır. 5 km’lik arazi parçaları üzerinde yapılan modelleme çalışmasının sonucu Ek I’de sunulmaktadır. Model, inşaat aralığını ve etki alanını kapsayan 5 km’lik arazi parçaları üzerinde inşa edilmiş ve yukarıda Tablo 13-3’de bahsedilen ortalama parametre değerlerini kullanmaktadır. Modelin sonuçlarını doğrulamak amacıyla, “yüksek potansiyel” taşıdığı belirtilen 77-82 km noktaları arasındaki kısımda saha yürüyüşü yapılmıştır. Bu kısımda yer alan Mandıratepe’de Bizans dönemine ait seramik karolar ve olası mimarı kalıntılar gözlemlenmiştir (Ek III). Bu da yapılan modelin sağlamlığını desteklemektedir. Saha hakkında toplanan verilerin tamamı Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) platformunda analiz edilmiş; potansiyel arkeolojik sahalar ve bu sahaların inşaat aralığıyla etkileşimleri aşağıda sunulmuştur. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Çevre Rapor 13-15 Area of Arkeolojik açıdan Archaeological yoğun alan Density Şekil 13-7 Mandıratepe’deki Arkeolojik Potansiyel Saha Adı: Mandıratepe Yeri: Sarıyer/Uskumruköy Kilometre Noktaları: 78+500 Arkeolojik Varlıkların Önemi / Hasssasiyeti: Önemi / Hassasiyeti Kademe Orta C Açıklamalar-Örnekler Bölgesel açıdan önemli olabilecek veya bölgesel araştırma hedeflerine katkıda bulunabilecek kayıtlı veya kayıtsız varlıklar Yapısal bütünlüğün yetersiz korunması ve yetersiz kalması Arkeolojik Miras Varlıkları üzerindeki Tahmini Etkilerin Büyüklük Kademesi: Alıcı Önemi / Hassasiyeti Kademe Az 3 ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor Açıklamalar-Örnekler Arkeolojik Varlığın az oranda değişmesine sebep olan, önemli arkeolojik materyal üzerindeki değişiklikler (Kılavuz: zarar gören veya yok olan, %1030’luk geriye kalan depozit) AECOM Çevre Rapor 13-16 Area of Arkeolojik açıdan Archaeological yoğun alan Density Şekil 13-8 Garipçe’deki Arkeolojik Potansiyel Saha Adı: Garipçe Yeri: İstanbul/Kilyos-Garipçe Kilometre Noktaları: 87+000 Arkeolojik Varlıkların Önemi / Hasssasiyeti: Alıcı Önemi / Hassasiyeti Kademe Orta C Açıklamalar-Örnekler Bölgesel açıdan önemli olabilecek veya bölgesel araştırma hedeflerine katkıda bulunabilecek kayıtlı veya kayıtsız varlıklar Yapısal bütünlüğün yetersiz korunması ve yetersiz kalması Arkeolojik Miras Varlıkları üzerindeki Tahmini Etkilerin Büyüklük Kademesi: Alıcı Önemi / Hassasiyeti Kademe Değişiklik Yok 1 ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor Açıklamalar-Örnekler Sahaya veya özelliğe yönelik herhangi bir değişiklik yoktur AECOM Çevre Rapor 13-17 Arkeolojik açıdan Area of yoğun alan Archaeologica l Density Area of Arkeolojik Archaeological açıdan Density yoğun alan Şekil 13-9 Zirvetepe’deki Arkeolojik Potansiyel Saha Adı: Zirvetepe Yeri: Sultanbeyli /Battalgazi Mahallesi Kilometre Noktaları: 125+500 Arkeolojik Varlıkların Önemi / Hasssasiyeti: Alıcı Önemi / Hassasiyeti Kademe Orta C Açıklamalar-Örnekler Bölgesel açıdan önemli olabilecek veya bölgesel araştırma hedeflerine katkıda bulunabilecek kayıtlı veya kayıtsız varlıklar, Yapısal bütünlüğün yetersiz korunması ve yetersiz kalması Arkeolojik Miras Varlıkları üzerindeki Tahmini Etkilerin Büyüklük Kademesi: Alıcı Önemi / Hassasiyeti Kademe Değişiklik Yok 1 ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor Açıklamalar-Örnekler Sahaya veya özelliğe yönelik herhangi bir değişik yoktur AECOM Çevre Rapor 13-18 Etki Azaltıcı Önlemler 13.6 Tarihi veya kültürel varlıklar üzerindeki etkinin en aza indirilmesi amacıyla izlenecek etki azaltıcı önlemler, projenin iki aşaması için sunulmuştur. 13.6.1 Ön İnşaat Dönemi Taşınmaz kültürel varlıkların korunması ve yönetimi, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarının sorumluluğu altındadır. İstanbul ilinden sorumlu 7 adet Kurul bulunmaktadır (lütfen bkz. Tablo 13-4). Tablo 13-4. İstanbul’daki Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları ve Sorumluluk Alanları No Koruma Kurulu 1 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İstanbul Bölge Kurulu No I 2 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İstanbul Bölge Kurulu No II Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İstanbul Bölge Kurulu No III Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İstanbul Bölge Kurulu No IV Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İstanbul Bölge Kurulu No V 3 4 5 6 7 Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İstanbul Bölge Kurulu No VI Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma İstanbul Bölge Kurulu No VII Sorumluluk kapsamındaki İlçeler Gaziosmanpaşa, Silivri, Avcılar, Çatalca, Büyükçekmece Proje Etki Alanındaki İlgili İlçeler Gaziosmanpaşa Beyoğlu, Eyüp, Şişli, Kâğıthane Beşiktaş, Sarıyer, Eyüp Sarıyer Eminönü, Fatih, Zeytinburnu - Kadıköy, Maltepe, Ümraniye, Çekmeköy, Sancaktepe, Pendik, Kartal, Sultanbeyli, Tuzla, Adalar Şile, Beykoz, Üsküdar Sultanbeyli, Çekmeköy, Sancaktepe, Ümraniye. Bağcılar, Bahçelievler, Bakırköy, Başakşehir, Bayrampaşa, Esenler, Güngören, Küçükçekmece Başakşehir Beykoz Araştırmanın hazırlık aşamasında Yüklenicinin, söz konusu kurulların diğer Bölge Kurullarına danışması mümkün değilken II, III, IV ve VI sayılı Koruma Kurulları ile iletişime geçtiği fark edilmiştir. Proje güzergâhı ve etki alanının geçtiği ilçelerden sorumlu tüm Bölge Kurullarının resmi görüşlerinin alınması mutlaka gereklidir. Buna ek olarak, proje güzergâhı ve etki alanları üzerindeki çok sayıda mimari yapı ve arkeolojik taşınmaz varlıklar, toprak altında kalmış veya bitki örtüsüyle kaplanmış olabilir. Bundan dolayı, proje güzergâhının ormansızlaştırma aşamasından sonra proje bölgesinin ormanlık arazileri ve çalılık alanlar üzerinde, deneyimli arkeolojik ekipler tarafından sistematik bir saha incelemesi yürütülmelidir. İncelemenin sonuçlarına bağlı olarak, daha fazla araştırma veya arkeolojik varlıkların korunması için arkeolojik test çukurları veya kurtarma kazıları gerekli olabilir. Toprak dolgusu kalınlığının fazla olduğu alanlarda, olası arkeolojik kalıntıları tespit etmek için arkeo-jeofiziksel yöntemlerin kullanılması gerekebilir. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-19 Saha incelemesi, yalnızca otoyol inşaatı aralığı ve çevresini değil, aynı zamanda inşaat etki alanı olarak tanımlanan, dolgu malzemelerinin tedarik edileceği taş ve kum ocakları ve çevresi, bağlantı yollarının yapılacağı veya değiştirileceği alanlar da dahil olmak üzere İnşaat Etki Alanının tamamını kapsamalıdır. Bölgenin arkeolojik potansiyeli dikkate alındığında, etki alanlarının tamamı ayrıntılı arkeolojik incelemeye tabi tutulmalıdır. Ayrıca, Arkeolojik Gözetim Ekipleri Oluşturmaya yönelik prosedürler geliştirilmeli ve inşaat faaliyetlerine katılan tüm personele Eğitim verilmelidir. Bunlar aşağıdaki gibidir: İnşaat çalışmaları sırasında arkeolojik bir bulguya rastlanması durumunda (rastlantısal buluntu) buluntuların nasıl korunacağı, kaydedileceği, çıkarılacağı ve ilgili müzeye taşınacağını açıklayan tüm prosedürler, deneyimli arkeolojik uzmanlar tarafından hazırlanmalıdır. İnşaat çalışmalarının kültürel varlıklar üzerindeki hasarını en aza indirmek amacıyla inşaat ekipleriyle uyum içinde çalışacak Bağımsız Arkeolojik Gözetim Ekipleri harekete geçirilmelidir. Bu ekipler mutlaka kazı, kesme ve doldurma, toprağın kaldırılması ve sondaj gibi fiziksel inşaat işlerinin tamamını denetlemelidir. İnşaat çalışmaları başlamadan önce tüm inşaat ekipleri, proje ve çevresindeki alanın arkeolojik potansiyeli, kültürel varlıkların korunmasına ilişkin yükümlülükler ve herhangi bir nesneyle karşılaşmaları durumunda izlenecek prosedürler hakkında eğitilmelidir. İnşaat Esnasında 13.6.2 İnşaat aşamasından önce seferber edilen Arkeolojik Gözetim Ekipleri, inşaat makinelerine eşlik ederek işleri günlük olarak izlemelidir. Günlük gözetim sonuçları, özellikle proje için oluşturulmuş bir formla rapor edilmeli ve bu raporlar düzenli aralıklara proje yöneticilerine sunulmalıdır. Arkeolojik Gözetim (İzleme), inşaat dönemi için proje tarafından atanan danışmanlık firmasına bağlı veya proje yönetim ekibi ve alt yükleniciler arasında yer alması gereken arkeologlar tarafından proje güzergâhı ve çevresi boyunca potansiyel bölgelerde gerçekleştirilmelidir. İnşaat işleri sırasında arkeolojik bir buluşun yapıldığı durumlarda arkeolojik izleme bilgilendirme uzmanı, prosedürleri izleyerek işi durdurma ve koruma veya kazıp çıkarma ve ilgili müzeye taşıma için gerekli tüm işleri kolaylaştırma yetkisine sahip olmalıdır. Müze idaresinin talebine dayanarak, Arkeolojik Gözetim Ekipleri tarafından tüm raporlama çalışmalarının gerçekleştirilmesi önemlidir. Belirli bir alanda arkeolojik potansiyele ilişkin bilgi varsa, bu sahalarla ilgili konunun hassasiyeti hakkındaki talimatlar, inşaat işinden birkaç gün önce tüm inşaat ekipleri ile paylaşılmalı; inşaat faaliyetleri için gerekli hazırlıklar, uygun ekipman (dişsiz kova makinesi vb.) kullanılarak gerçekleştirilmelidir. İnşaat işlerinin başlamasından önce hazırlanması gereken günlük saha çalışma formu, izleme raporu ve arkeolojik açıdan hassas arazilerin belgelendirilmesine ilişkin diğer formlar, tüm faaliyetler sırasında uzman arkeolog(lar) tarafından doldurulmalıdır. Ayrıca arkeolojik izleme çalışmaları sırasında her uzman saha arkeoloğu, uygun ekipmanı kullanarak sahadaki görevini yerine getirir. Her uzman saha arkeoloğu, en az bir fotoğraf makinesi, ölçüm aletleri, mala, fırça, çapa vb. donanıma sahip olmalı ve arkeolojik kanıtların bulunması ihtimaline karşı ilk kayıtların yapılması için gerekli rapor formları da hazır bulunmalıdır. Saklama konteynırları, paketleme, temizleme ve koruma malzemelerin yanı sıra güvenli saklama ve uygun taşıma gibi diğer imkânlar sağlanmalıdır. Otoyolun kültürel miras üzerindeki etkileri için planlanan hafifletme, birkaç birbiriyle ilişkili öğeden oluşur: Proje ekibiyle birlikte çalışmak üzere bir Arkeolojik Danışma Ekibinin ve Projenin sonraki aşamalarında etki azaltıcı stratejinin uygulanmasını kontrol etmek üzere kültürel miras makamlarının tayin edilmesi; ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor 13.7 Çevre 13-20 Ayrıntılı tasarım geliştirme yoluyla etkilerin önlenmesini ve en aza indirilmesini desteklemek için yüksek ve orta arkeolojik potansiyele sahip olduğu bilinen saha ve arazilerin daha fazla incelenmesi; Ayrıntılı proje tasarımı sırasında doğrudan ve dolaylı etkileri önleyerek veya en aza indirerek bilinen kaynaklara yönelik etkilerin hafifletilmesi; Türk kanunu ve uluslararası kurallara ve en iyi uygulamalara uygun şekilde inşaat aşamasındaki miras etkilerini ele almak amacıyla bir Rastlantısal Buluntu Prosedürü’nün yürütülmesi. Sonuç ve Öneriler 2013 yılının Mayıs ayında arkeolojik sahaların değerlendirilmesi hakkında bir saha incelemesi yapılmıştır. Toplamda 26.43 km’lik bir proje güzergâhının belirli kısımlarında saha yürüyüşü gerçekleştirilmiş ve arkeolojik özelliklere sahip üç alan gözlemlenmiştir. Bu gözlemlerin yanı sıra, diğer Kurulların kayıtları çalışma sırasında mevcut olmadığı için dört Kurul raporu (II, III, IV ve VI sayılı) kullanılmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığına ait literatür ve envanter kayıtları, inşaat faaliyetlerinin yürütüleceği bölgelerde çok sayıda arkeolojik ve tarihi alandan bahsetmektedir. Mevcut zaman diliminde inşaat alanının tamamının yürünmesi mümkün olmadığından dolayı, tahmini bir model oluşturulup, arkeolojik potansiyele sahip bölgeler belirlenmiştir. Tahmini modelin arkeolojik potansiyel taşıdığını ifade ettiği arazilerde tarihi sahaların varlığını doğrulamak amacıyla, bitki örtüsü izin verdiği ölçüde sınırlı kısımlarda saha yürüyüşü gerçekleştirilmiştir. Belirlenen sahalardan ikisi inşaat aralığı ve etki alanı kapsamında, diğeri proje güzergâhından yaklaşık 1.5 km uzaklıkta bulunmaktadır. Yukarıda açıklanan bulgulara dayanarak, ilgili Bölge Koruma Kuruluyla işbirliği içinde inşaat alanlarının ormansızlaştırılmasından sonra yoğun bir saha incelemesinin yapılması önerilmektedir. Ayrıca bölgenin arkeolojik potansiyeli göz önüne alındığında, fiziksel müdahaleyi de kapsayan tüm faaliyetlerin deneyimli arkeologların gözetimi altında yerine getirilmesinin zorunlu olması da önerilmektedir. Tüm bu faaliyetlerin, yüklenici tarafından kabul edilecek Kültürel Miras Yönetim Planı ve Rastlantısal Bulgu Prosedürüne uygun şekilde yürütülmesi önemle tavsiye edilmektedir. ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-1 KAYNAKÇA Algan,O., M.Özdoğan vd. (2007) “Antik Theodosius Yenikapı Limanı’nın Jeoarkeolojik önemi: GeçHolosen ortam değişimleri ve İstanbul’un son 10 bin yıllık kültürel tarihi”, Z. Kızıltan (yay.) Gün Işığında: İstanbul’un sekizbin yılı. Marmaray, Metro ve Sultanahmet kazıları, Vehbi Koç Vakfı Yayını, İstanbul, s. 242-245. Akyürek,.E. (2008) “Palamutdüzü: A Medieval Byzantine Village Settlement in the Bey Mountains”, ADALYA, XI (2008), 295–319. Baynes, Norman H. (1949). In Baynes, Norman H.; Moss, Henry S. L. B. Byzantium: An Introduction to East Roman Civilization. Oxford, Eng.: Clarendon Press. Bayliss, R. and Crow, J. (2000). "The fortifications and water supply systems of Constantinople", Cantor, Norman F. (1994). Civilization of the Middle Ages. New York: Harper Collins. Crow, J. and Ricci, A. (1997a). “Investigating the hinterland of Constantinople: interim report on the Anastasian Long Wall”, Journal of Roman Archaeology 10, 253-288. Crow J. and Bayliss R. 2004 “Reflections on the water supply of Byzantine Istanbul”, in International Byzantine and Ottoman Symposium, 550th Anniversary of Istanbul University 2003 ed S. Atasoy Crow J. and Bayliss R. 2005 “Water for the Queen of Cities: a review of recent research in the Byzantine and early Ottoman water supply of Constantinople”, Basilissa 1 (2005) Crow J., Bardill J and Bayliss R. (2008). ‘The Water Supply of Byzantine Constantinople', JRS Monograph 11 Crow J and Turner S, (2009). ‘Silivri and the Thracian hinterland of Istanbul: an historic landscape’, Anatolian Studies Gregory, Timothy E. (2010). A History of Byzantium. Oxford, Eng.: John Wiley and Sons. Özdoğan,M. (1994). “The Second Millennium of the Marmara Region: The Perspective of a Prehistorian on a Controversial Historical Issue”, Istanbuler Mitteilungen 43, s. 151-163. Özdoğan,M. (1982). “Doğu Marmara ve Trakya Bölgesi Araştırmaları” Türk Arkeoloji Dergisi XXVI,s.37-49. Özdoğan, M. (2007). “Marmara Bölgesi Neolitik Çağ Kültürleri”, M. Özdoğan ve N. Başgelen (yay.) Anadolu’da Uygarlığın Doğuşu ve Avrupa’ya Yayılımı. Türkiye’de Neolitik Dönem: Yeni Kazılar, Yeni Bulgular, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, s. 401-426 (metin), 405-430 (levhalar). Özdoğan,M., Y,Miyake, N.Özbaşaran-Dede (1991). " An Interim Report on the Excavations at Yarımburgaz and Toptepe in Eastern Thrace", Anatolica XVII, s. 59-121. Leusen, M., H., Kamermans (eds). (2005). “Predictive Modelling for Archaeological Heritage Management: A research agenda”. Leusen, M., H., Kamermans and P. Verhagen (2010). Archaeological Prediction and Risk Management, Leiden University Press, Leiden, Wescott, L., J. Brandon (2000). Practical Applications of GIS for Archaeologists: A Predictive Modelling Toolkit, Taylor and Francis, London ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor AECOM Rapor Çevre 13-2 Talbert R.J.A (Ed). (2000) Barrington Atlas of the Greek and Roman World. Princeton University Press. WEB TABANLI KAYNAKÇA http://tayproject.org/search.html http://tayproject.org/Bizanssearch.html http://tayproject.org/Neosearch.html http://tayproject.org/DCsearch.html http://tayproject.org/ITCsearch.html http://www.kultur.gov.tr/EN,33069/the-topography-of-istanbul.html http://www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr http://www.kultur.gov.tr/ http://www.istanbul.gov.tr/ http://www.shc.ed.ac.uk/projects/longwalls/Water http://www.arkeologlardernegist.org/istanbul1.php ÇSED, 2 Ağustos 2013, Final Rapor