M, Meclisi B : 50 Sayın Çetin, söz müddetliniz 20 dakikadır. CHP GRUBU ADINA HİKMET ÇETİN (İstan­ bul) — Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; Dışişleri Bakanlığı Bütçesinin Yüce Mecliste görüşül­ mesinden yararlanarak sizlere Cumhuriyet Halk Par­ tisi Grubunun dış politika konularındaki görüşlerini zaman sınırı içinde sunmak istiyorum. Konuşmama başlamadan önce, insanlık dışı saldı­ rılarda yaşamlarını yitiren değerli diplomatlarımızın anıları önünde saygıyla eğilmeyi bir görev saymakta­ yım. Diplomatlarımızın kişiliğini aşarak ülkeye yöne­ len bu haksız saldırıları nefretle reddederken, yaşam­ larını yitirenlere Tanrıdan rahmet diliyorum. Sayın milletvekilleri, son aylarda Doğu - Batı ilişkilerinde; yıllardır büyük özenle geliştirilen yumu­ şama sürecinin gerilemesine yol açabilecek önemli gerginlikler oldu. Günümüzde bu gerginliklerin ülke­ mizin de bulunduğu bölgede yoğunlaştığı görülmek­ tedir. İran'daki gelişmeler, Afganistan'a yapılan mü­ dahale; Basra Körfezi ve Hint Okyanusunda petrol ikmal yollarının denetimi için oluşturulmaya çalışılan yeni siyasal ortam, bölgedeki sorunların ağırlaşarak daha da karmaşik bir hale gelmesine yol açmıştır. Uluslararası ilişkilerde kuvvete başvurmama, ege­ menlik ve ülke bütünlüğüne saygı, ulusların bağım­ sızlığı, eşitlik ve içişlerine karışmama, uyuşmazlıkla­ rın barışçı yollardan çözümü gibi uyulması gerekli temel ilkeler vardır. Bu ilkelerin şu ya da bu nedenle zedelenmesi uluslararası gerginliğin artmasına yol aç­ maktadır. Cumhuriyet Halk Partisi bütün devletlerin aralarındaki ilişkilerde bu ilkelere kesin bir biçimde uymaları gerektiği görüşündedir. Sayın milletvekilleri; Afganistan'a yapılan müda­ hale ile gerginlik, Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede yoğunlaşmıştır. Aslında, Doğu - Batı ilişkile­ rinde yumuşamadan gerginliğe doğru oluşan eğilim, Afganistan olayından çok önce başlamıştı. Afganistan olayları bu eğilimi ve gidişi hızlandırmıştır. Doğu - Batı ilişkilerinde yumuşama yerine gerginlik, siyasal rejim farkı gözetmeden ekonomik ve ticari işbirliği yerine soğuk savaş koşullarının yaratılması, hele bunun de­ ğişik ülkelerin halklarını, uluslarını birbirine yaklaş­ tırmakta önemli etken olan spor ve sanat alanına da yansıtılma eğilimi, dünya barışını tehlikeye düşürür. Avrupa ve Ortadoğu da dahil olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerinde istikrarı olumsuz yönde etkiler. IBu nedenledir ki, başta büyük güçler olmak üze­ re, ton devlerin soğuk savaş kışkırtıcılığı ve destekçiliğinden kaçınmaları uzlaştırılabdlir, çıkar ve kaygılar I 22 . 2 . 1980 Ö : 2 arasında hassas dengeyi bozmamaya çalışmaları gere­ kir. Bu alanda en büyük sorumluluk ve görev iki bü­ yük güç olarak Amerika Birleşik Devletleri ve Sov­ yetler Birliğine düşmektedir. Ülkemizle, uzun yıllar büyük devletlerin arası ne kadar gergin olursa, başka bir deyişle soğuk savaş or­ tamı ne kadar canlı tutulursa, Türkiye'nin öneminin o kadar fazla olacağı ve özellikle Batının Türkiye'­ nin savunmasına ve ekonomisine o ölçüde katkıda bu­ lunacağı sanılırdı, beklenirdi. Bugün çok önemli güçlüklerle, bunalımlarla kar­ şı karşıyayız. Bunu aşarken dış kaynaklardan destek ve katkı sağlamak durumundayız. Ancak, ekonomik güçlüklerimizin, ulusal güvenlik ve savunma sorun­ larımızı büyük devletler arasındaki gerginliğe umut bağlayarak çözebileceğimizi sanmak yanlıştır. Bu politika ile çözüm yolu bulunsa bile, bunun sakıncalı olacağını anlamamız gerekir. Hele bu gerginlik böl-^ gemizdeki çıkar çatışmalarından kaynaklanıyorsa, izleyeceğimiz politikalarda çok daha dikkatli ollmak ve özen göstermek zorunlüğu doğar. Türkiye'nin çıkarı ve yararı, Batı ile işbirliğini sürdürürken dünyaya daha da açılacak biçimde bir uluslararası ilişkiler politikası izlemektir. Bunun bazı güçlükleri olduğunu biliyoruz. Ekonomik ve toplum­ sal sorunlar, teknolojik ve ekonomik bağımlılık, böy­ le bir politikanın uygulanmasını güçleştiren başlıca faktörleridir. Bütün bu güçlüklere karşın farklı ölçüde de olsa Türk dış politikasında değişik hükümetler bunu yap­ maya çalışmışlardır. Ancak, bu hükümet dönemindb yeniden değişik ve sakıncalı olacağına inandığımız bir politika izlenmeye başlamıştır. Bugüne kadar be­ liren politikasıyla Batı dışında bir dünyaya açılma­ ya önem vermeyen, Batı ile ilişkileri sürdürmeyi, âdeta Batı ile birlikte politika oluşturup yürütmek şeklinde bir anlayış içindedir. Bunu uygulamaya koyduğu ekonomik modelle de tamamlamaya çalış­ maktadır. Ancak, Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal yapısı böylesine çağ dışı İlkel bir kapitalizmin uygulanma­ sına olanak vermez. Yeni hükümet, Sayın Dışişleri Bakanının bir demecinden de anlaşılacağı üzere Batı'nın düzeyine uyarak gereksinmelerimizi karşılaya­ cağız görüşündedir. Hükümet, Batı'nın siyasal düze­ nine uyma konusunda gerekli özemi göstermezken, onların kendi ekonomileri için bile benimSemeydp, 'başkalarına telkin ettikleri türden ilkel bir kapita­ lizm modelini benimseyip, uygulama yoluna girmiş- — 641 —