Kaybettiğimizi Bulma Yolunda Öykü okumayı her zaman sevmişimdir, olaylar çabuk gelişir ve sonların, sonunda da kazanan iyiler olur. Bu yüzden Oscar Wilde’ın kısa öykülerden oluşan Mürver Ağacına hızlı ve istekli bir şekilde giriş yaptım. Kitaptaki öyküleri okurken, kendi kendime ben bu öyküyü bir yerden hatırlıyorum dedim sürekli içimden. Muhtemelen çocukluğumda annemler tarafından anlatılmışlardı ya da önceden okuduğum ama tam hatırlayamadığım, aklımda sadece bazı kısımları kalan bazı öykülerle bağlantı kurdum tam emin değilim, ama bu tanıdıklık öyküleri okurken yüzümün gülmesine neden oldu. Sanki eski bir tanıdıkla uzun bir süre sonrasında tekrar karşılaşmak gibi. Bu tesadüf de başlangıçtaki isteğime eklenince sayfalar su gibi aktı ve kitap da ileride yine mutlu bir tesadüf yaratması ümidiyle rafa kaldırıldı. Kitaptan geriye de aklımda öykülerde sürekli bahsedilen erdem ve ahlak kavramları kalbim de ise iyilik duygusu kaldı. Erdem, bence insanların kalbinin sesini dinlemesi ve onun yolunda ilerlemesidir. İnsana sınırlarını beyni koyar ve onu kalbinin yolundan uzaklaştırır. Fakat, erdem başka düşünceler işin içine girince anılmayacak kadar yücedir, bu düşünceler ister iyi olsun ister kötü. Çünkü erdem, akıllıca olduğu için yapılan bir hareket değildir, bir yasa ya da birisi öyle dediği için yapılan bir hareket değildir, erdem cennete gitmek için yapılan bir hareket değildir. Erdem, insanın ruhunu takip ederek doğru olanı yapmasıdır ve eğer insan ruhunu bir işin içine katıyorsa bu iş mutlaka doğrudur. Çünkü, ruh yanlış yapmayacak kadar değerlidir. Tıpkı Oscar Wilde’ın “Balıkçı ve Ruhu” öyküsünde bahsettiği gibi ruhumuzun sınırları yoktur ona sınırları bedenimiz koyar ve onu isteklerimiz ve düşüncelerimiz kirletir. Para hırsı gözümüzü boyamış durumda ve kendimizden ya da çevremizden başkasını düşünmüyoruz. Fakat, para hayatımızdaki en değerli şey değil ve dünya da sadece çevremizden ibaret değil bunu anlamamız gerekir. Kafamızı artık kaldırmalıyız ve düşünmeliyiz, dünyadaki bu kadar açlık, mutsuzluk ve tüm kötü şeyler neyden kaynaklanıyor? İyilik eksikliğinden mi yoksa erdem eksikliğinden mi? Erdem dünyadaki kötülükleri ortadan kaldırabilir fakat iyilik değil. Wilde’ın da “İyilik Yapan” öyküsünde yazdığı gibi yaptığımız iyilik başka kötü sonuçlar da doğurabilir, çünkü iyilik akıl işin içine katılarak ve bazı sonuçlar göz önüne alınarak yapılır. Erdem ise bu dünyadaki en kıymetli şey olan ruhumuzla ve her türlü düşünce ve beklentiden bağımsız olarak gerçekleşir, hayatımızdaki en kıymetli şeyin hata yapması mümkün müdür? Dediğim gibi erdem her türlü düşünceden bağımsız olmalıdır, örümcek ve ipek böceği, ikisi de ağ örer. Peki hangisi daha erdemlidir? Peki erdemsizlik bir suç mudur ve bir insan erdemsiz olduğu için cezalandırılmalı mıdır? Oscar Wilde’ın “Yıldız Çocuğu” adlı öyküsü bana her insanın ikinci bir şansı daha hak ettiğini gösterdi. Bazıları erdemli birileri olarak doğarlar ve bu erdemlerini yaşları ilerledikçe kaybederler, bazı insanlar erdemsiz olarak doğarlar ve ölürler, az bir insan erdemli kişiler olarak doğar ve erdemli bir şekilde hayatlarını sürdürürler ve çok az insan ise erdemsiz olarak doğmalarına rağmen sonradan erdem kazanırlar. Bir kişi erdemden yoksun olarak doğabilir, fakat her zaman içinde erdeme ulaşabilecek potansiyel vardır, çünkü içinde bir yerlerde ruhunda bu duygu saklıdır ve yaşadıkları sayesinde içinde gerçekte var olan erdem açığa çıkar. Kısaca her insan erdem duygusuyla doğar fakat bazılarında bu duygu derinlere saklanmıştır. Biz her zaman erdemli olarak doğan ve ölen kişileri övmüşüzdür fakat asıl övülmesi gerekenlerin erdem duyguları saklı olarak doğan ve bu duygularını sonradan ortaya çıkaranlar olduğunu görememişizdir. Kolay olanı takdir etmişiz zor olanı yapana sırt çevirmişizdir. Hatta çoğu zaman insanların zor olanı başarmalarına izin vermemişizdir, onlara bir şans daha vermemişizdir. Yıldız Çocuğu’nda olduğu gibi bir şans daha verildiğinde bir insan çoğu şeyi iyi yönde değiştirebilir. Günkut AĞABEYOĞLU Oscar Wilde – Mürver Ağacı