İstanbul'daki İngiliz Sefirinin, Haliç'te demirli bir gemide verdiği yeni yıl daveti, Osmanlı devlet erkânının katıldığı ilk yılbaşı balosu olarak biliniyor. Sene, 1829. Daha sonra, 1856'da, Padişah Abdülmecid’in, Fransız Sefirinin yılbaşı balosuna katıldığını, dans eden çiftleri uzun uzun seyrettiğini ve pek memnun kaldığını yazıyor tarihçiler... O N bir iki günle 1991 'i uğur­ larken, yeni bir yıla girmenin verdiği telaş, hemen her yerde gözleniyor. Ekonomik, sosyal, kültürel ve hattâ dinsel hiçbir ayrım gözetm eksizin, tüm dün­ ya topluluklarında yaşanan bu heyecan ve hazırlık, hep, yeni umutlara gebe bir yıla yaklaşmaktan kaynaklanıyor olsa gerek... DANSLI VEYA KUMARU YILBAŞI Bizim toplumumuzda da, yeni yılı kutlama Osmanlı İmparatorluğu nun son kavramı, artık tüm öğeleriyle yerleşmiş ve dönemlerinde başlayan yılbaşı eğlencelerini, iki bölüme ayırabileceğimizi söyleyen benimsenmiş durumda. Hattâ, 31 Aralık ve kültür tarihi araştırm acısı Taha Toros, 1 O cak günleri, kökleşmiş bazı gelenekle­ “Bunlar yüksek sosyetenin katıldığı danslı, rim izin -bayramlar gibi- simgelediği gün­ müzikli, kadınlı-erkekli eğlencelerle, gene lerden daha önem kazanarak, yaşamımı­ kadınlı erkekli düzenlenen şans oyunlarının zın takvim yaprakları arasında birinci sıra­ oynandığı kumar partileriydi" diyor... ya oturdu bile denebilir. O ysa, Hıristiyan dünyasının bir geleneği olarak kabul edi­ len yılbaşı kutlamaları, bizim için pek o ka­ balıkhanede mezada çıkarılan nadide ba­ lıklar, mâliyece satın alınarak, saraya tak­ dar eski sayılm az. Türkiye'de yılbaşı eğlenceleri, Osmanlı dim ediliyor. Tanzimat'tan biraz geriye git­ Imparatorluğu'nda Tanzimat Dönemi'yle tiğim izde, İstanbul'daki İngiliz Sefiri'nin, Haliç'te bulunan bir gemide, 1829 yılında açılıyor. O zamana kadar, OsmanlI'da |"yılbaşı" diye bir kavram yok. Bunun başlı­ verdiği yılbaşı balosu, bazı Osmanlı devlet ca nedeni, kullanılan takvimin değişik olu­ adamlarının da katıldığı, ilk yılbaşı eğlen­ şu. Daha doğrusu, Osmanlı İmparatorlu- cesi olarak görülür. Daha sonra, 1856 yılında Padişah Abğu'nun son dönemlerinde, iki takvim kulla­ nılıyor: Hicret'i başlangıç alan "H icrî" ve dülmecid'in, Fransız Sefiri tarafından dü­ 21 Mart'ı başlangıç alan "Rum î" takvim. zenlenen yılbaşı balosuna katıldığı, dans Ercüment Ekrem Talu'nun yazdığına göre, edenleri zevkle izlediği, saraya son derece memnun döndüğü belirtiliyor. Ancak bazı o dönemde, ilk olarak m alî yılın başı olan martta, Düyun-u Umumiye'ye bağlı bazı tarihçiler, Abdülmecid'in bu baloya, yılbaşı müesseselerde kutlama törenleri yapılıyor; olduğu için özel olarak değil de, yalnızca S adında zenci bir Amerikalı, bu danslı lo­ kantayı açıyor. Tokatlayan, Pera Palas, Ga­ ribaldi, Novadne ve Lala Birahanesi, Rejans, Cenyo ve Park Otel de, sınırlı bir gru­ bun kadın-erkek birlikte gidip eğlehdiği yerler arasında... Bir ülkeye yenilik limanlardan girdiği için Osmanlı'da yılbaşını önce, gayrı müslimler kutlamaya başladı. Türkler'in yılbaşına eğilimi, Tanzimat'tan sonra, Kırım Harbi sırasında başladı. Padişah ve hariciye mensuplan, yanlarında zevceleri olmaksızın, sefaret balolarına katılıyor; ancak, padişah, aynı zamanda halife de olduğu için, sarayda kutlama yapılmıyordu. bir balo olarak katıldığını belirtiyorlar. Kültür tarihi araştırmacısı Taha Toros, batı anlamında yılbaşı kutlamalarının, İs­ tanbul, Selanik ve İzm ir'de başladığını be­ lirterek, "Yenilik limanlardan girer, sözü doğrudur. Selanik, İzm ir ve İstanbul'daki gayrı müslimler, yeni yılın gelişini, batıda olduğu gibi kutlarlardı. Türkler'in yılbaşına eğilimleri ise, Tanzimat'tan sonra ve özel­ likle Kırım Savaşı sırasında olmuştur. Padi­ şahlarımız, zaman zaman, İngiliz ve Fran­ sız sefarethanelerindeki eğlencelere katılı­ yorlardı. Hariciye mensuplarımız da, yıl­ başlarında bazı Frenk ailelerin tertiplediği balolara katılmışlardır. Türkiye'de yılbaşının aydın kesimce kutlanması, Meşrutiyet inkılâbıyla başlar ve bunda Jön Türkler'in büyük rolü vardır" diyor. ı -■ " ~ İLK KULÜP ENVER PAŞA'DAN Padişahlar, devlet adamları, balolara katılsalar bile, o dönemlerde, çok üst dü­ zey resepsiyonlara, asla eşleriyle birlikte gitmiyorlar. Saraylarda yılbaşılarının ailece kutlanması ise pek benimsenmiyor; çünkü padişah, aynı zamanda, halifedir. Müslü­ man kitle yılbaşı kutlamayı, bir Frenk âdeti olarak kabul etmiştir. Bu arada, kadın ve erkeğin birlikte gidip eğlenebileceği yerle­ rin sayısı da, son derece sınırlıdır... Eski İstanbul'da, kadın ve erkeğin birlik­ te gittiği seçkin eğlence yerlerinden biri, Y E N İ YILI KUMARLA KARŞILAYANLAR HERKES COKM GEÇİNİRDİ Hasene İlgaz, 191STİ yıllara rastlayan çocukluğunda, azınlıklardan oluşan kom şularının yılb aşı kutlam alarına, kom şu olarak ka tıld ık la rın ı ve o dönemde herkesin birbiriyle çok iyi geçindiğini söylüyor. bugünkü radyoevinin olduğu yerde, İkinci Meşrutiyet Devri'nde inşa edilen kapalı bir manejdi. Enver Paşa'nın emriyle Mimar Vedat Bey, burada kapalı bir pavyon, "Si­ pahi O cağı" denen bir kulüp bina etmişti. Kulüp Reisi de Deli Fuat Paşa'ydı. Burada, savaş yıllarında, Avusturya - Macaristan ve Alman sefaret erkânı ve Reji Nazırı İzzet Melih Bey gibi, bazı Osmanlı seçkinleri, kadınlı-erkekli yılbaşı eğlenceleri, diğer ba­ zı günlerde de, balolar düzenlerlerdi. Bugünkü Maksim Gazinosu'nun tarihi de, mütareke dönemine kadar uzanıyor. Maksim'in, Vrangel Ordusu'nun kılıç ar­ tıklarından kurulduğu belirtiliyor. Thomas OsmanlI'nın son dönemlerinde, büyük şehirlerdeki aydın Türk ailelerinin yılbaşı kavramları içinde, kumar oynamak da var. O yılların yılbaşı eğlenceleri arasındaki ku­ marı, Taha Toros şöyle anlatıyor: "Yılbaşını, bir kumar gecesi olarak be­ nimseyenler de vardı. O gün, zengin aile­ lerin erkekleri bir araya toplanarak, sabah­ lara kadar kumar oynarlardı. Bunlar, belli ve batıya özenen kişilerdi. Yılbaşı gecesin­ de, kumarla eğlenerek yeni yılı karşılamak isteyen bazı mirasyedi ya da hovardaların, yanlarına hayli miktar altın alarak taşra­ dan İstanbul'a geldikleri ve burada o altın­ larla tanınmış gayri müslim halkla kumar oynadıkları bilinmektedir. Daha sonra, bu kumar oyunlarına, kadınlarla birlikte de­ vam edildi." Cumhuriyet'ten önce yılbaşı kavramı ol­ madığını söylediğimiz Osmanlı İmparator­ luğu’nda, Müslüman halk yılbaşı nedir bil­ miyor, değildi. Ancak, bu geleneği, yaban­ cılara ait bir olay olarak görüyordu. Birinci Dünya Savaşı yıllarında ekalliyetlerin (azın­ lıkların) yılbaşılarına, komşuluktan doğan, bir katılım söz konusuydu. Çocukluğu 1915'Ii yıllara rastlayan, Türkiye'nin 7'nci ve 8'inci dönüm milletvekillerinden Hasene İlgaz, o yıllarda ekalliyetlerden oluşan kom­ şularının yılbaşı kutlamalarını hatırlıyor: "Bizim neşelendiğimiz, sevindiğimiz günler, dinî bayramlardı. Bizim için, yılba­ şı diye bir olay yoktu. Yalnız, yılbaşının yaklaştığını, bizden olmayan dostlarımızın -ekalliyetlerin- yılbaşı için yaptıkları hazır­ lıklardan ve evimize gönderilen hediyeler­ den anlardık. Kabukları renk renk boyan­ mış yumurtalar, yılbaşı çörekleri, kokular, lavanta çiçekleri, bu gönderilen hediyeler HAREMLİKSELAMLIK YILBAŞI EĞLENCELERİ İLE KALKTI Osmanlı İm paratorluğu ndaki Müslüman halk arasında erkek kadın birlikte eğlenme, ancak Cum huriyete yakın tarihlerde, o da, yılbaşı eğlenceleri sayesinde yerleşti... arasındaydı. Bu hediyeleri, Bizim bayra­ m ım ız...' diyerek getirirlerdi. Biz de onla­ ra, lokum, yılbaşı tatlısı, gelincik şerbeti gibi, ikramlarda bulunurduk." Yaşayan bir tarih niteliğindeki anılarıyla, günümüzde değerli bir kaynak olan Hase­ ne İlgaz, "Nihayet, Atatürk devrimleri ve milâdi takvimin kabulü, bu özel günlere son verdi. Şimdi, bütün dünya, tek bir yılın ışığı altında, neşeyle toplanarak 1992 yılını kutlayacak. Ne mutlu bizlere..." diyor... YARIN: İLK YILBAŞI TATİLİ, 1935'TE... Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi