DIYANET IŞLERI BAŞKANLI~I DERGISI EDEBİ, MESLEKİ DiNi, .AHI....A.KI, 7. Cilt AYLIK DERGİ Sayı: Temmuz 1968 1 I;İ ç İ N D E K İL ER 1 KUR'AN~I Sayfa KERiM VE MUSLÜMA..NLAR • • • • • Doç. Dr. İsmail .CERRAHOGLU 139 BAKARA SlJRESİNİN 215-218. AYETLERİNİN ME- ALt • • • !' • • • • • • • • • • • • • 145 Osman KESKlOG-LU BuYUK İSLAM FAKİHİ İMAM-I A'ZAM EB(J HANIFE Dr. M. Esad KILIÇER 148 MEVLİD 151 VE lHTİI!~Lİ Alımed • • • •. • SERDAROGLU BESLENMENİN ÖNEMİ VAZİFE VE SORUMLULUK Liitfi DOGAN 153 156 • • • İSTANBUL'UN FETHİNİN 515. YILI DOLAYlSİYLE iSLAM BVYtlKLERiNDEN AKŞEMSEDDİN (ŞEYH MEHMET) •. • • . • • • • • • • Veli ERTAN 157 160 ZARAB-LI HAYVANLARLA MÜcADELE İsmet SELİM MEVLİD-İ NEBİ (S.A.S.) 1\IÜNASEBETİYLE. Liitfi ŞENTÜRK: 168 ANKARA İMAM-HATİP OKULUNDA BÜYÜK BİR TATBiKAT CA.J.\'ni YAPILlYOR • • • • • • • • • Ahmet Yl:JZENDAG 165 DİYANET VE DİN EGİTİMİ 1\iENSUPLARI İSTİHLAK KOOPERA~ •.• · • • • • • • Sefer SÖNMEZ 170, MEVLİD 173 TÖRENiNDE ESER BÜYÜK VE ACI BİR KAYIP . H. Fikri AKSOY DAGITILDI • • • . • 174 DlYANET MENSUPLARI HASTAHANE DERNEGİ KONGRESİ YAPILDl • • • • • • • • • • • • 175 74 Doç. Dr. İsmail CERRAH06LU Konumuz; olan "Kur'an-ı Kerim ve Müslümanlar''a geçmeden önce, !sHl.m'm :z;uhürundan evvel, insanlarm durumuna çok kısa olarak bir göz; atmak, hadiselere ı§ık tutma yönünden, faydalı olacaktır. Kur'an'ın nüzUJ.ünden evvel insanlar, amel ve akii.id yönünden ya ifratta veya tefritte idiler. Orta bir yolu takip etmekten U2iaktı­ lar. Bu iki gruptan biri, kendini sadece maddiyyata bağlıyor· ve bunu elde etmek için her türlü çareyi mübah görüyordu. Icabmda kan dökme gibi yollara tevessül ediyor, nefislerine rühl ve manevi le:z;:z;etleri taddırmayı layık görmüyordu. Diğer grup ise, §U söylediğimi2iin aksine, yaratılı§m icab ettirdiği maddi §eylerden :z;evk almayı unutmu§, dünyadan yüz; çevirmi§ ve nefsine maddiyyatı haram etmi§ti. Arap Yarımada­ sında ya§ayan çe§itli insanılarm veya kabUelerin umümi man:z;arası bu §ekilde idi. Birbirine :z;ıt olan bu iki grubun birincisini · yahudiler ve putperestler, ikincisini de hıristiyanlar temsi1 etmclr.te idi. Şunu da belirtelim ki, Arap Yarımadasmda, Hz. İb­ ra.him dinine bağlı olan Haniflerin adedi parmakla sayılacak kadar az; olduğundan, . onların bu iki grup arasmda bir varlık gösterecekleri bahis konusu olamaz;. . İslamiyet'in :z;uhflıiı esnasmdaki umümi dünya t8.rihi tetkik edilirse, görüilür ki, dünyildaki insanlar da bu iki fikir etrafında grupla§makta; onlar bu fikirlerle idare edilmekte ve hedefleri tahdit olunmakta idi. İslam, her iki grubun takip ettiği yolu tenkid etmi§ ve bu yolda olanları kötillemi§, insanlan orta, mutavassıt, i'tidalli bir yola sevketmeye çaılı§mı§tır. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de ayetler pek çoktur. Bi2i bunlardan birkaç tanesini örnek vermekle iktifa edeceğiz;. "Kim (yalııı:z;) dünya·hayatını ve onun zinet (ve ihti§am) ını arı:u ederse, onlann Yı;tPtıklarının (çalı§t~annm) karşılığını burada. tamamen öderi:z;. Onlar bu hnsnsda bir eksikliğe de nğratılınazlar." (Hud Süresi, 15). ~ r1ar ~j.M~:;~ ~!-; Ç:U\i;jı~~M~~~ .· -; J """' ~\: :, o } .... ® '-'~.. ~r'' "Onlar öyle kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateşten ba§kası yoktur. (Dünyada) işledikleri şeyler (hatta yaptıkılan bütün iyın;lder) orada boşa gitmiştir. zaten yapageldikleri boştur onların." (Hud Suresi, 16). · _.,. 1- ~ }' ,..._.,. \- - .ı" -.-' -;;;""':~ - , "ı· "'"" - ...,_ - .. , .... - ı' ~ _,..,·v-P v ~-' .; \:J\~]_ö.f:~~ :" l..~ w:_.:Jic.\:J_,I " . - r •': :- )\ .... ~ ,-'. ~ ~"'ıt.. \.,--;.. @u~" ~ .-' , ,., . "Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan baııka birşey değildir. Ahiret ynrdu ise sak:ınacaklar için elbet daha hayırlıdır. Hala alnllanmıyacak mısınız iz" (Eıi'am S~es~, 32). 139 o cı,.....- 1 :-" Vb , -:'o-::(' L "ı 1 \,... } ....--::;:o\':';;. G .),. .,~. . . ...» f-:::,:J ı...o \A T.J:, J.:,...• tJ• cı....:. .. ,. ,.,.,., , • . .~,; . , . o,,\~ {( .-..~\;.) ,.. . ,. ~\Jı ,s;.)~ "Alliilı'm sana verdiği bu servetle alıiret konağını kazanmaya. ~. Dünyadaki da unutma.• .Alla.h sana nasıl iyilik etti ise, seu de (baııkalarına) ihsanda. bulun. Yeryüzünde fesad arama. Çünkü Allah fesatçıla.rı sevmez.'' (Kasa.s Süresi, 77). payını . ' . . lı ,... ,., ' ~ ,.,..,. ....... ~, ..... ..... ...... \ " _....,., .,} 1 ""' , o ,.,. oJIJ J, ... '·~ '"'.o\. *"" ..,.,. .o .~ ~f __ 21 ı~~ 4ü ı ~J_~.J ~ ~ ~u ı ıil ' t "=-'. ,.. (J ı; G:U\~~ ........ ~;; . ~I.Jij.\\cı..ÜI~I~ ... ı; ~ . .... ~ ... ~ ~ } \ ı ı \..;:: . - / : 1 ''Artık o namaz kılıninca yeryüzüne da.ğılın. AllRlı'ı çok zikredin. Ta ki, .... ..... ~~,' t? ~; ~~ cı..ü ıs::;.ı~. """"" 4 ,.....\/ Allah'ın fazlmdan (nasib) ara.ym. unıduğunuza kavuşasınız." (CUm'a Suresi; 10). ...-o,..., 1 _......, _. !-,.,., ,..· •) ı"" /' , . ., ""' o"""o, ) "'\~·.o\ ... o\.!' •:/::llJ\ :.oo•\; ;~\~·\',\,; ~.~ ':)" ~~ ~ Y"-: ı.t' . . '~ . . ........- ...- . . ..,... • oJ,. ofG3! ..,. ,.....,. \..<:; "' . "' &ı ::., ~ d...U 1/, \i,,. \/~..0(' l :::ı; 1 / ~ nıı: _, üç ayet, maddiyata bağlananlan, diğer ikisi, maneviyattan başka . bir §ey kötülemekte, son ikisi de !slam'm yolunu göstermektedir. Kur'an-ı Kerim'in nüzlliünün asıl gayesi, be§er akilım yükseltmek ve onu doğru yola sevketmek, maddi ve rUhi yönden en iyi §ekilde insanlan menfaatlandırmaktır. O, akaidi ıslah, ahlaki güzelle§tinnek ve içtımai nizarn.ın kaldelerini koymakta mutedil bir yol takip etmi§tir. Pek çok ayetlerinde insanlan zulmetten nftra, doğru YO" la sevkeden prensipleri. ortaya koymu§, yapılan kötü i§lerin neticesiyJe korkutmuş, . öbür alemdeki güzel hayati müjdelemi§ ve onlan en güzel §ekilde vasfetmi§tir. Bütün buhlann hepsi insanoğlunun saMeti içindir. Böylece Kur'an-ı Kerim gerek şahsi ve gerekse cemiyetin ahlaki hastalıklanna ilaç olmu§, içtimat mü§külleri haılletnii§, doğru ve temiz hayat -yolunu çizmi§ ve §U esaslan vaz'etmi§tir: tanımıyanlan ' ,. 140 "~erçek bu Kur'ilıı (insanları) öyle bir ııeye (yola) iidil ve en doğru bir yoldur..." (İsra' Süresi, 9). .... 1"; ..!' ._;, götiiriir ki, o, en " O"""''oJC'*",.,.. -ı.5- u~ 1.;. \1 1~ ~ 1 j..,."-,....~ 1 \ doğrultub ,. , - w~ i'V., """- Kitab'dır ki, ayetleri (en kat'i burhanlarla) desteklenmiş, sonra da apaçık bildirilmiş (her işi) lıikmetle yapan, (her şeyden) kemii.liyle haberdar olan (.Allah) tarafından (indirilrııiştir) ." (Hud Süresi, 1). "(Bu) öyle bir ~ ~· 'oJ-' o .. ® ,.. .J\.,..:>- tp.""" ' "Kur'ilıı'dan, ... , _t o_...} .-} j } - ' _. !UI " tU:. 1 ~ıı ~"' j _~ JJ ~ '-~ ·~ _.o' .,U \.ı ..,... ~ ..,... ~ .. mü'minler için şifa ve ralınıet D """' 1 -• 'V . U • _ \ _ .- ~( ,.-. M 1 \ \ ~J (olan ayetleri) vahyederiz." (İsra' Süresi, 82) . - ,/.<. ••• • -;-. ••~';,~/O ,-_, "'~ ;. 1ı,..- ":;! ~ _,......._ .J.J".) J So~..,-- o '.;_. \,.0 ~\-: ..o'j~ ;',} / . V_... ~ J )) \ "Ftırkanı, ii.lenılerin (İlahi (Alliilı'ın şiinı) 1.;:-ı f:.€9 azab ile) bir korkutueusn Qlsun diye, 'kuluna indiren ne yücedir." (Furkan Süresi, 1). . . ..-L.,J.\ - " ~. . ~ ,~, ı ı; . . ı:::~'• J. .. .,;,"' -;, ., ,. . . ~ o~ \S"' cJ ~ • \\ :; s jJ \ !J.) l: f -~ ~ o .... -" .. , ... , ,.,. ....... , . . . . . . , • sayesinde Kur'an-ı Kerim 20 küsıir senelik çok kısa bir zaman zarfında, insanların bir kısmını saplanmış oldukları daılalet bataklığından kurtarmış, onları diğerleri için: takip edilmesi lazım gelen bir örnek haline getii:nıiştir. Acaba bu ilk müslümanlar Kur'iin'ı nasıl anladılar da, fikirlerinde ve yaşayışlarında anı: bir değişiklik oldu. Bu ı - esasları İslam'ın İlk Asrında Kur'ilıı ve 1\lüslüınanlar: İlk müslümanlar, Kur'an-ı Kerim'i mukaddes bir kitab olarak kabili etmişler, nefislerini ona teslim edip, talimJ.erini, hiikünılerini, dii.hili ve hil.rici siyasetlerini, cemiyet işlerini ona terketmişlerdi. Onlar, asırlardanberi aralarında kökleşmiş olan calıiJi adetlerin fena olanlarını söküp atacak ve içtimaı: hayat kanunlarını vaz'edecek olan Kur'iin'a tam bir güvenle sarılmışlardı. Arapların elinde ondan başka bir Kitab da yoktu. Onun ilıtiva ettiği hükümler, kıssalar ve kendisinde mevcıid olan üslub, onları hayrette bırakıyordu. Onları bu derece hayrette bırakan bir kitabı okumak ve hükümlerini anlamak, onlar için en büyük gaye olacaktı. Kur'an, ilk devirdeki bu müslümanların, dini ve dünyevi işlerine, şeriat ve kaza esasına, gii.lllük muamelelerine, il.ile ahvaline, yemek ve giyrnek gibi hususlara te'sir ederek, her şeyde ona müracaat etmeye ve onu iyi anlamaya sevketti. Ellerinde ~ur'an oldukça başka bir şeye ihtiyaç duymadıl:;ı.r. Hayatın karşılarına çıkardığı zorlukları, Kur'an'la halletmeye çalıştılar .. Sarsılmaz mutlak imanlan ve hükünılerin sebeplerine vakıf olmakla temayüz eden il;k ı:p.üsl~anların: bu sağlam imanlarından dolayı akli delillere ve akli düşüneeye pek ilıtiyaçlan yoktu. Sahabe, Hz. Peygamber'den her zaman imanaarını kuvv:etıendirecek feyzi almakta devam etmişti. Onlar, Kur'an'ın ve Hz. Peygamber'in emirlerine derhal inkıyil.d ediyorlardı. :Mesel§., Enes b. :Ma.lik'ten rivAyet edilen bir haberde §Öyle denilmektedir: "Şarabın haram kılınmasından önce ben, Ebü Talha, fülan ve fülana şarab veriyordum. Bir adam geldi, size haber ulaşmadı mı, dedi. Onlar da, ne haberi, diye sorduklarında, onlara, şarab haram kılındı, dedi. Onlar da; ey Enes, şu testidekini 141 dök, dediler ve bu adanun haberinden sonra ne ettiler." (1). şarab .istediler ve ne de ona .avdet Sahabe, Kur'an'ı olı;uyor ve onun· muhtevasını iyi öğrenmek istiyordu. Abdullah b. ömer (Ö. 73/692) Bakare Suresini öğrenmek için, bu süre üzerinde sekiz sene durduğunu söylemektedir (2). Ebu Abdirrahman es-Sülemi: "Osman, İbn-i Mes'ud ve ba§kaları, Hz. Peygamber'den on ayeti ilim ve amel (3) demektedir . . · bakımından öğrenmedikçe diğerine geçmiyorlardı." ݧte ilk müslilmanlar, bu §ekilde hareket ederek birliği muhafaza ettiler. Aki- dede tefrikaya düşmediler. İlk günilerde Allah'ın Kitabı'nda nefsil.niyet oyUnlarının te'siri olınadı. Kur'an, ölü kalbieri canlandırmak olan asıl gayesini, İslam'ın ilk devirlerinde en güzel şekilde tahakkuk ettirmi§ti. Cehaletten ileri gelen sapıklıklarını, cehaletlerini gidermek suretiyle ortadan kaldırml§tı. Kur'an'ın bir emri veya nehyi kafi gelmiş, kalbieri ölü olan bu insanlara hayat ve ne§'e vermi§ti. Kur'an, daima kendinin izah edilmesini ve açıklanmasını. isteyerek, cemiyet ve fert hayatı içinde ya§amak istediğini ifade etmiştir. İslam'ın zuhurunun ilk günlerine bir göz atılacak olursa görülür ki, Hi. Peygamber'i yeryiizünden silmek, yok etmek maksadiyle hareket eden ömer b. el-Hattab'ı, Hz. ömer el-Farıik yapan, Umeyye b. Halef'e yerden bir av~ç toprak aJdırıp üzerine secde ettiren, Utbe b. Rabia'yı, "Ondan öyle §eyler i§ittim ki, ömrümde mislini i§itmemi§tim. Bu sözler şiir de değil, sihir de, kehanet de değil, O bunlardan hiçbipne benzemez. Ey Kurey§liler, beni dinleyin. ve onu kendi haline bırakın. Eğer muvaffak olamazsa Arabistan onu mahveder. Şayet muvaffak olursa, onun zaferi sizin_ de zaferiniz demektir." §eklinde konuşturan,. Kur'an'ın cezbedici· üslubu değil midir? Kur'an-ı Kerim, ba§langıçta verdiği ruhla, koyun çobanı olan bedevi, ince his ve anlayışiyle Onu dinlediğinde hemen secdeye · kapamrdı. Bu haJi bugün hangi münevverle mukayese edebiliriz? Müslümanlar Medine'de bir İsla~ devletinin temelini atınca, bu devleti devam ettirebilmek için kanun hükümlerine muhtaç oldular. Kur'an-ı Kerim ise onların kanunlarının mell§ei ve anayasası idi. Tabiidir ki, Medine. ve civarına hakim olan bu site devletinin ve ona tabi olanhalkın da ihtiyaçları basit olacaktır. Hulefa-yi Ril.§idin devrinden i'tibaren, İslam devJetinin sınırları Arap yarımadasını a§mı~, kendi bünyesine yeni ülkelerle beraber, ayrı ayrı killtür ve dine salik milletleri de katmaya ba§lamıştı; Fetbedilen ülkelerin halkiyle bir arada ya§amaya mecbur kalan ve basit ihtiyaçların sınırları içinde kalmaktan kurtulmaya çall§an ilk müslümanların ihtiyaçlarında da bazı deği§iklikler olmuştu. Gerek İslamiyet'e yeni giren unsurları,· gerekse müslüman olmayanları bir idare altında toplamak ve onları iyi idare etmek ı:ca_b ediyordu. İşte bu hususlar için, Kur'an-ı·Kerim ilk merci oluyor, yeni nizamlar ihdas etmek için fakihler ve müfessirJer Ona sarılıyorlardı. İslam devletinin sınırları çok geni§lediğinden, dinin men§ei olan Hicaz'dan diğer ülkelere bazı inıkansızlıklardan doIa:yı, dini haberle.r pek ula§amıyor, çeşitli ve birbirine ·zıt unsurların· kültür ve medeniyetlerinin te'siriyle, şahsi görüşler rol oynamağa ba§lıyordu. Bu görü§ sahibieri aym ırk, aynı kültür, ayn! örf ve adetleri ihtiva eden bir cemiyet içinde yetişmedikle­ rinden, görü§lerinin neticesi de değişik oluyordu. Artık bundan sonra, İslamın birliği­ ni bozan ayrılık . ve tefrikalarlİl, fikri ve siyasi hareketlerin ba§ladığını görüyorUz . .(1) (2) EI-Buhil.ri, · el-Camiu's-Sahih, Es-Süyıiti, Tenviru'l-Havali.lı. Mısır 1345, s: §erhu ala Muvatta;i Malik, .İbn-i Teyıniye, Mukaddime fi Usıili't-Tefsir, (3) .. Mukaddime fi Usuli't-Tefsir, s. 5. 142 67. Dıma§k ıYiısır 1355, s. 5. 1353, s. 209; Her §eyden evvel müslüman bir idare altmda yaııadıklarını unutmayan bu ayrılık Iiareketlerinin sii.hipleri, kendi görü§lerinin doği:uluğunu isbat edebilmek için, biribirleriyle mücadeleye ba§ladılar. Elleri Kur'an'a kadar uzandı. Onda görü§lerini te'yid edecek delilleri aramaya koyuldular. ݧlerine yaraınıyan ayetleri, kendi fikirlerine uygun gelecek §ekilde te'vil ettiler. ݧte bu anlardan i'tibaren, Kur'an-ı Kerim'in kendisinde değil de, tefsirinde bazı tehlikeler görünmeye ba§ladı. Kur'an'daki kapalı (mücmel) bazı ayetieri, israiliyat dediğin1iz ehl-i kitabdan alman garib rivayetlerle açıklamaya koyuldular. Onları Kur'an tefsirine sokmakta beis görmediler. Kur'an-ı Kerim, ittiba edilmesi lazım ge. len vahiy mahsülü bir Kitab iken, onlar, Kur'an'ı kendi fikirlerine tabi' kıJdılar. O, hakinı olması lazım gelirken onu mahkum derecesine indirdiler. Kur'an'ın etrafında dolaııan bu gibi hareketler, kalın bir toz tabakası misali, Onun ir§ad ve hidayet nurunu örtmeye çalı§tı. Ne kötü bir tesadüf ki, İslam'ın birliğini sarsan bu gibi hare; ketler, İslam'ın tedvin devrine tesadüf etmektedir. Bu bakımdan, tedvin edilen nk eseriere dahi bazı batıJ fikirlerin girıni§ olduğunu görüyoruz. Fikren zayıflayan ve s!yaset yönünden dağılmaya ba§layan İslam dünyasmda müslümanlar, tedvin edilen eserlerdeki bu gibi görܧleri dü§ünmelrsizin ve onları tahlil etmeksizin kabW.lendiler. Artık İslam fikir dünyasmda bir donma ve duraklama devrinin ba§ladığmı mü§ahede etmekteyiz. Kitablar taklid edhliyor ve o kitablar, müslümanlar arasmda hakem rolü o·ynuyordu. Fayda ile zararı, hak ile batılı ayırt etmeksizin onlara sarılınıyor ve onlardan herhangi bir §eyin inkarı, Kur'an'ı inkar gibi addediliyordu. Sözün kısası, koyu bir taklitçilik İslam aıemini sarını§ bulunuyordu. Akıl ve fikir sii.hiplerini kendine muhatab edinen Kur'an-ı Kerim, çe§itli ayetlerinde, koyu ve körü körüne bir taklitçiliği daima kötillemektedir. zaman onlar, hayır biz atalanmızı üzeriııde bulduğumuz şeye uyarız, dediler. Ya atalan bir şey aıılaınaınış, doğruyu da bulmamış idiyscler? .." (Bakare Süresi, 170). "Onlara (müşrik.lere) Allil.lı'm iııdirdiğine uyım; denildiği O halde bir §eye tabi' olma veya o §eyi til.ltip etme .sebebi, onun eski .veya yeni . olu§unda veya atalarının yolu olup olmamasmda aranmamalıdır. Takip edilen §eyin Allah'ın emrine uygun, Hakkın deliline mutabık olup olmamasmda aranılmalıdır. İc­ mil.li_ ve tafsili bir delille haltka dayanınıyan bir taklit, dinimizce yasaktır. Kötüyü taklid etmek aklen batıl olduğu gibi, §ÜpheJi bir hususta delilsiz bir ta~lid de ~inen caiz olamaz. İslam'ın birliğini sarsan bu gibi hareketler, zamammıza kadar gelmi§, her zaman ve her yerde, fikir hayatını ifsad ederek, bazan sebeplere tevessill edilmeyen kuru bir tevekkül, bazan da dünyadan elini eteğini çekmek gibi bir zühde bürünmü§lerdir. Diğer diniere mensıib ()lanlar, ilmi ve teknik yönden ilerleyip, zenginle§irken, müs~ lümanlar fakirle§mi§ler, o'nlar kuvvetienirken biz zayıflaını§; bir zamanlar bize muhtaı:; olanlara, bugün biz el açmak durumuna dü§mܧÜZ. Bu, bizim için ne kadar ac·ı bir hakikat... Yarattığı her §eyi insanoğluna musahhar lnlan Allah'ın, nimetierinden en fazla istifade etmek biz müslümanların haltkı değil midir? Yoksa kendimizi bu nimetlerden müstağni mi addediyoruz? !§te bu durgunluk ve donukluk, zam8.nıınıza 143 kadar gel.ı:ni§, bugünün müslümanları bundan ti de gösterememektedirler. 2 - Asrımızda Kur'an ve kurtulamamışlar, bir kurtulma gayre- Müslünıanlar: Bugünün bazı müslümanlarının zihinleri, akide ve arnellerini ifsad edici fikirlerle o kadar dolmuş ki, helal olan nedir, haram olan nedir onu dahi bilemiyecek duruma gelmi§tir. Falancanın kitabında helal ve haram şu şekildedir, falan ayeti, şöyle manalandırmıştır, şeklindeki görüşlerimiz, bugünün müslümanını doğrudan doğruya 'Kur'an'la temas etme zevkinden mahrum bırakmaktadır. Bugünün müslümanının Kur'an hakkındaki tasavvuru da ba§kadır. Rehberi olması lazım gelen Kur~an'ın, asıl hedefinin dünya ve ahiretin saadet yollarını gösterınek olduğunu düşünmemekte ve · onun prensiplerini yaşayışında tatbik edememektedir. Halbuki zamanın gerçek icabıarına pek mükemmel uyına kabiliyetine sahip olan dinimiz, bugün vazifesini tamamlamış, modası geçmi§ bir görüş (!) olarak tanıtılmak istenmektedir. Hakiki din esaslarından uzaklaşıldığı takdirde, hurafelerin, batıl fikirlerin kök salacağı tabiidir. Bu sosyolojik kaideye göre, !slam dünyasında hurafeler kök salmış, vicdanı hasta bir zümre türemiştir. Bunlar gerek bilgisizliklerinden ve gerekse maksatlı hareketlerinden dolayı, İslam Dinini gerilik unsuru olarak tanıtmaya çalışmışlardır. Bu durumda olan bugünün müslümanının Kur'an-ı Kerim hakkındaki tasavvuranu şöylece özetleyebiliriz: O, anla§ılmaktan uzak aziz ve mukaddes bir Kitab'dır. Onun manasını anlıyamamaktan üzüntü içerisindedir. Ayııı zamanda onu şahsi veya sosyal zaafları için vesile ittihaz eder ve ona dayanmak ister. Müslümanın Kur'an'ı anlayışı bu şekilde olunca, hidayet ve irşad manalarını düşünmekten uzak olarak ona bakmak, ancak ondan bazı tali menfaatler sağlamaktan daha ileri gidemez. Elde edilecek bu menfaatları şöylece sıralayabiliriz: a) Manası düşünülmeksizin, kaJbe ula§mıyan mücerred bir okumakla ibadet; hele güzel sesli bir okuyucu, sesi· ve edalı makamıyla, dinleyenleri coşturmayı bilirse, onlarda coşkunluklar hasıl olur. Dinleyicilerde hasıl olan bu lezzet ve coşkunlukların sebebi, dinieyenin Kur'an'ı anlamaktan uzak olarak, okuyucunun sesi ve edasıdır. Yoksa, Kur'an'ın üslılbunu kavrayan ve onun öğütleriyle kendini meşgul eden kimse, başka herhangi bir şeyle ilgilenemez. Kur'an'la teberrük: Bugünün müslümanı beraber yaşadığı kimselerden, Kur'an'ın Allah sözü olduğunu i§itir. Amma manasnn düşünmez. Aralarında yetiştiği diğer müslümanların, onu ta'zim edişlerinden ba§ka bir hürmet şekli de bilmez. Onu öper, Onu her kitabın üstüne koyar, Onun bulunduğu yere bereket dolacağına inanır. b) .. c) Ölüler için ralımet taleb etmek: Kur'an'ı okumasını bilenler mücerret onu okumakla, bUmiyenler de hafızlara . evlerde, camnerde veya kabirierde ücret muka- . bilinde okutturı,nakla, ölüleri için rahmet sağlıyacağına inanırlar. d) Maddi ve manevi hastalıklar için iltimas istemek: Bu da ya Kur'an'ı okumak, ya yazmak veya yazıJanları su ile silip_ içmek sılretiyle olur. Falan ayet yazılıp, su ile silinip içildiğinde, şu nevi hastalığa şifa verdiğine, Kur'an'ı taşıyan kimseye . cin ve şeytan yaklaşmıyacağına inanmaktır. e) Mescidlere, evlere, odalarıınızm duvarlarına, kapı üzerlerine ve vasıtalara ya kendisini veya ondan bazr ayetleri yazıp asmak suretiyle kerametinden faydalanmak inancı ... (Devamı Sayfa 169 da) 144 Eğer bu manada başanlı olabilirlerse, ki olmaktadırlar, öneiDll bir ihtiyacırnıiı karşılamış, bir boşluğu doldurmuş olacaklar, cehalet ve taassup içinde bulunan Müslümanları aydınlatarak İslfuniyeti, Hz. Peygamber (S.A.S.) zamanındaki saflığına ve temizliğine kavuşturacaklardır. Hakikat şudur ki, Islamiyet putperestliğin daHUetlerine karşı büyük ve başarılı bir inkılaptı. İşte Derneğimiz, büyük emek .:verdiği, gelecekte daha da çok vereceği emeğin karşılığı olarak bu okuldan, bu hakikate inanmış bir nesil beklemektedir." Ahmet YÜZENDAG KUR' A.N-1 KERiM VE MÜSLüMANLAR (Ba§tarafı .Sayfa 144 de) ݧte bugün müslümanların Kur'an'dan faydalanııı §ekilleri. Bunlar, Alliili'ın insanIan zulmetten niira kavuııturmak için indirdiği Kitab'ın gayesinden ne kadar uzak ... Yine bugün, ferdi ve içtimai hastalıklara §ifa ve milletierin i§lerini tanzim etmede Kur'an hükümlerinin kifayet edemiyeceğine kaanf olanlar çoğaldı. Bu iıılerin tanzimi için yabancı .kaynaklara müracaat edtldiğinden, müslÜmanlar arasında Kur'an hükümleri zayıfladı. Kur'an'ın ilmi ve arneli hükümlerinin kıymeti gereği gibi takdir . edilemedi~den, bununla me§gul olanlar zelü · addedilip geneilikle ithiim edildiler. Bu bakımdan asrımızın vicdanları hasta müslümanlarına, ne il.limlerin sözü, ne ariflerin nüktesi ve ne de kil.millerin nasihatları tam manasiyle tesirli olabilmektedir. Halbuki, "Kur'an ve Müslümanlar" adlı bu konumuzun bir tarafında bulunan hidayet rehberimiz Kur'an, 14 asır evvel ne ise bugün de ve gelecekte de odur. Onda bir deği§iklik bahis konusu değildir. Deği§iklikJ.erin hepsi müslümanım diyen kimselerdedir. O halde kusiiru, eksikliği, yetersizliği Kur'an'da aramak, mes'elelerl halledecek çıkar bir yol değildir. Ancak çıkar yol, kusurları, kabahatlan kendimizde aramak ve Kur'an'ın insanları günah kirlerinden temizleyen, biz ya§ayan insanlann, ölü kaJblerini dirilten, onlara dünya ve ahiret saadetinin yollarını gösteren ve tatbik edilmesi lazım gelen bir hidayet rehberi olduğunu unutmamak olmalıdır. Ne mutlu ·onu- anlayıp, onun emirlerini ve nehiylerini tatbik edenlere, ne mutlu onun gayesini aniayabilenlere ve anlamaya çaiıııanlara ... 169