HÜNSA hükümlerin geçerli olacağı açıktır. Buna kimsenin biyolojik olarak hem kadınlık hem de erkeklik özelliği taşıması veya cinsiyetinin belirsiz olması farklı bir durum olup çok ender rastlanan bu tür yapısal bozukluk İslami gelenekte tabii karşıianmış ve tabi olacağı dini ve hukuki hükmü belirleyebilmek için bazı kriterler kullanılması ve bazı uyarımların yapılma­ sı yoluna gidilmiştir. karşılık bir Fıkıh literatüründe hünsa iki gruba ayincelenir. Birincisi, erkeklikle dişi­ lik belirtilerine birlikte sahip olmakla beraber biri diğerine baskın olan. yani erkek veya kadın olduğuna kolayca hükmedilen ve "hünsa-i gayr-i müşkil" olarak adlandı­ rılan kimsedir. Bunlar hakkında belirgin olan cinsiyetin hükümleri uygulanır. İkin­ cisi. hangi cinsten olduğuna kolayca hükmedilemeyecek tarzda erkeklik ve dişilik organına birlikte sahip olan veya bu organlardan hiçbirini taşımayan kimse olup buna da "hünsa-i müşkil" denilir. Hünsa denilince genelde bu ikinci gruba giren kimseler kastedilir. Bunların "müşkil" olarak nitelendirilmesi de cinsiyetini ve dolayısıyla haklarında uygulanacak hükmü belirlemenin zorluğunu ifade içindir. rılarak Hünsa-i müşkile erkek veya kadın cinsinden hangisinin hükmünün uygulanacağını tesbit için fakihlerce önerilen veya tartışmaya açılan kriterler onların bilgi ve tecrübe birikimlerinin ürünü olan, ayrıca hünsanın cinsiyetini değil ona uygulanacak hükmü belirlemeyi hedefleyen pratik çözümler olarak görülmelidir. Mesela kaynaklarda, ergenlik çağı öncesinde idrarın hangi organdan geldiği veya her ikisinden gelmesi halinde öncelik sırası ya da nisbeti şeklinde bazı kriterlerden söz edilir. Hz. Peygamber de bu durumdaki birinin mirastaki payının nasıl takdir edileceği sorusuna idrarın geldiği organa göre hüküm verileceği şeklinde cevap vermiştir (Beyhaki. VI, 261 ). Ergenlik sonrasında ise erkeklik ve dişilik belirtilerindeki gelişmeler esas alınır. Hünsa-i müşkile uygulanacak hukuki ahkam konusunda kural olarak ihtiyatla hareket edilir. Mesela fakihlerin çoğun­ luğu bu mülahaza ile hünsanın kadınlar gibi örtün m esi gerektiği, fakat ipek elbise ve ziynet eşyası kullanamayacağı görüşündedir. Ancak birinci görüşe Hanbelller, ikinci görüşe ise Hanefiler katılmazlar. Halvet. dokunma ile abctestin bozulması, ezan okuma, cenazeyi yıkama, cenazesinin yıkanması ve kefenlenmesi, imam et, cemaatle namaza iştirak konularında da benzeri bir ihtiyatın izlendiği görülür. 492 Hünsanın erkeklere ve kendi durumunda olanlara imamlık yapmasının sahih ol.mayacağı hususunda ittifak vardır, kadın­ lara imameti ise sahihtir. Fakihlerin çoğu­ na göre hünsa hac ve umrede ihram konusunda kadının hükı!imlerine tabi olur. Yine çoğunluğa göre mahremi olmayan kadın veya erkeklerle halveti caiz olmadı­ ğı gibi öldüğünde cenazesi kadın veya erkeklerce yıkanamaz; teyemmüm yaptırı­ larak kefenlenir. Şahitlik konusunda hünsa kadın gibi muamele görür. Malik!, Şafii ve Hanbeli mezheplerine göre hünsanın kadılık görevine getirilmesi sahih değildir; Hanefiler ise hadler ve kısasla ilgili konulara bakmamak şartıyla bu göreve getirile bileceği görüşündedirler. Hünsanın mirastaki hissesine gelince, Hanefi mezhebine göre erkek veya kadın olarak hangi durumda daha az pay alı­ yorsa kendisine o kadar pay verilir; çünkü hak iktisabında ihtimalle değil kesin deHile hareket edilmesi esastır. Aynı şekilde bir hale göre varis oluyor, diğerine göre olamıyorsa pay alamaz. Şafii mezhebinde hünsaya ve hünsadan etkilenen diğer mirasçılara alacaklarının en azı verilir. Fazlası hünsanın durumu belli oluncaya ya da varislerle hünsa arasında anlaşma sağlanıncaya kadar bekletilir. Malikller ve Hanbelller ise hünsaya erkek ve kadın olarak alacağı hisselerin ortalamasını vermişlerdir. Han efiler'den EbO Yusuf ve Muhammed de bu görüştedir. Hünsanın diyeti konusunda da çeşitli ileri sürülmüştür. Hanefi. Maliki ve Hanbelller'e göre hünsa öldürülüp diyetle hükmolunduğu zaman erkek ve kadın diyetlerinin ortalaması ödenir, Şafii mezhebine göre ise kadın diyeti ödenir. görüşler BİBLİYOGRAFYA : Lisanü 'l·'Arab, "bnş" md.; Müsned, IV, 71; Buhar!. "Libas", 61-62; Ebu Davüd. "Libas", 30; Beyhakl, es-Sünenü'l-kübra, VI, 261; Kasani. Beda'i', VII, 328, 329; İbn Kudame, el-Mugni, ı, 182-196, 205-206, 413; ll, 199 -200; lll, 331; VI, 253-258; VIII, 62-63; Mevsıli. el-İJ:ıtiyar, Beyrut 1975, ı, 58-59; lll, 38-40; ibnü'I-Hümam. Fett:ıu'l-"adir, VIII, 500-509; Süyüti. el-Eşbah ue'nne?a'ir, Kahire 1378/1959, s. 241-248; Remli. Nihayetü'l-mut:ıtac, Beyrut 1404/1984, ll, 451; VI, 31, 311; Buhüti. Keşşa{ü '1-"ına', I, 488, 489; V, 90, 445; İbn Abidin. Reddü'l-mut:ıtar, ı, 109, 380; ll, 310; lll, 183-184; IV, 356, 377; V, 464 467; Ali Haydar. Teshflü '1 -{era'iZ, istanbul 1322, s. 203-211; Bilmen. Kamus 2, V, 367-372; Zühayli, el-Fı"hü'l-İslami, VI, 567; VIII, 426-428; Hayati Hökelekli, "Cinsiyet", DİA, VIII , 21-24; Y. Vehbi Yavuz, "Hunsa", İslam 'da İnanç ibadet ue Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, istanbul 1997, II, 301 -302; "ljünşa", Mu.F, XX, 21-32. !il ÜRHAN ÇEKER HÜR (bk. HÜRRiYET). L _j HÜRb.ABDURRAHMAN (.JA>jll~ 0! _;.:..ıı) ei-Hürr b. Abdirrahman b. Osmanes-Sekafi (ö. 100/719'dan sonra) L Endülüs valisi. _j Endülüs fatihi Musa b. Nusayr'ın yeğe­ nidir. Abdülazlz b. MOsa b. Nusayr'ın bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından askerler tarafından başa geçirilen EyyQb b. Hablb ei-Lahml'nin yerine Kuzey Afrika Valisi Muhammed b. Yezld tarafından 97 (716) yılında Endülüs valiliğine tayin edildi. Bu tayinin aslında, Abdülazlz'in öldürülmesi olayının aydınlığa kavuşturul­ ması ve suikastı düzenleyenierin cezalandırılması amacıyla bizzat Emevl Halifesi Süleyman b. Abdülmelik'in talimatı üzerine gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Hür, Endülüslü askerlerin kendisine karşı çıka­ bileceklerini düşünerek yanına eşraftan 400 kişiyi aldı. Endülüs'te herhangi bir muhalefetle karşılaşmadı. Yaklaşık iki buçukyıl süren valiliği esnasında daha ziyade seferlerle meşgul oldu. Pireneler'i aşa­ rakSebtimaniye'ye (Septimania) ulaştı (99/ 718). Kurtuba'da (Cordoba) rehin tutulan Vizigot asilzadelerinden Pelayo, onun bu meşguliyetinden istifade ederek kaçmayı başardı ve İspanya'nın kuzeyindeki Asturias bölgesinde Endülüs müslümanlarının geleceği açısından son derece önemli olan "Reconquista" (Endülüs'ü müslümanlardan geri alma) hareketini başlattı. Muahhar hıristiyan kaynaklarında Hür b. Abdurrahman'ın özellikle hıristiyanla­ ra karşı oldukça sert davrandığı rivayet edilmekteyse de ilk kaynaklarda bu hususu teyit eden bir bilgiye rastlanmamaktadır. Berberller'le Araplar arasındaki anlaş­ m azlı ğı gidermeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Endülüs'ün idari merkezinin İş­ blliye'den (Sevilla) Kurtuba'ya nakli de onun icraatları arasında gösterilmektedir ( ibn izarl, Il, 25). Ancak buicraatın kendisinden önceki vali EyyQb b. Hablb tarafın­ dan gerçekleştirilmiş olması daha kuwetli bir ihtimaldir. Hür, Halife Ömer b. Abdülazlz tarafından görevden alınmış ve yerine Semh b. Malik ei-Havlanl tayin edilmiş­ tir (Ramazan 100/Nisan 719). Kaynaklarda Hür b. Amil'in daha sonraki hayatıyla ilgili bilgi yoktur. HÜR ei-AMiLT BİBLİYOGRAFYA : ibnü'I-Kütiyye, Tar1tıu i{titafıi 'l-Endelüs (nşr. ibrahim el-Ebyarl). Kahire 1932, s. 37-38; İbn izari, el-Beyanü '1-mugrib, 1, 4 7 -48; ll, 25; Makkarİ, Ne{fıu'(-tib (nşr. Muhyiddin Abdülhamid). Kahire 1949, IV, 3; M. Abdullah inan. Devletü '/islam fi'l-Endelüs, Kahire 1969, 1/1, s. 73-74; Halid es-Süfi. Tar1tıu'l-'Arab fi'l-Endelüs, Bingazi 1980, 1, 207; Atıbar mecmCı'a , s. 29, 86-87; Hüseyin Münis, Fecrü '1-Endelüs, Riyad 1985, s. 320, 327, 333, 355-356, 604-605; E. Levi Provençal, Espana fl1usulmana, Madrid 1987, IV, 24; S. Vila. "el-Nombramiento de los walies de al-Anda! us", al-Anda/us, IV, Madrid 1936, s. 215-220; H. Miranda. "al-l:lurr b. 'Abd al-Ral:ı­ man al-Thal>afi", EP (ing.), lll, 587 . Iii MEHMET ÖZDEMİR HÜR el-AMİLi ( ..J.oWf _p.lf ) Muhammed b. el-Hasen b. Ali el-Hürr el-Amili el-Meşgari (ö. 1104/1693) Şii L muhaddis ve fakih, Ahbariyye ekolünün önde gelen temsilcilerinden. _j 8 Receb 1033'te (26 Nisan 1624) eski bir ilim merkezi olan Cebeliamil bölgesinin Meşgara köyünde doğdu. Kendisinin ve bazı akrabasının taşıdığı Hür lakabı. Kerbela'da şehid düşen Hür b. Yezld erRiyahl'ye ulaşan neseplerinden dolayıdır. Babasının ve annesinin babası Şeyh Abdüsselam b. Muhammed ei-Hür, amcası Şeyh Muhammed el-H ür ile babasının dayısı Şeyh Ali b. Mahmud'un yanında öğ­ renimine başladı. Ardından yine Ce beliam il' de bulunan Ceba köyüne gidip Şeyh Hüseyin ez-Zahiri ve Şeyh Zeyneddin b. Muhammed'in yanında öğrenime devam etti. Cebeliamil'de kaldığı yaklaşık kırkyıl boyunca iki defa hacca gitti. Daha sonra Irak'taki imamların türbelerini ziyaret etmek için Cebeliamil'den ayrıldı ve o devirde Arap Şii uleması için büyük cazibesi olan iran'a geçerek imam Ali er-Rıza' ­ nın medfun bulunduğu Meşhed'e yerleş­ ti (ı 073/1663). Ölünceye kadar bu şehirde şeyhülislam ve kadılkudat makamların ı şahsında birleştirdi. Meşhed'de iken iki defa daha hacca gitti. İ kinci seferinde isfahan'a uğrayıp ülkenin siyasi ve dini iş­ lerinde büyük nüfuzu olan Muhammed Bakır el-Meclisi ile görüştü; iki alim hadis rivayeti konusunda birbirlerine icazet verdiler. Arnili aynı zamanda Safevi Hükümdarı Şah Süleyman'ın lutfuna mazhar oldu. Şii 21 Ramazan 11 04 (26 May ıs 1693) tarihinde Meşhed'de vefat eden Hür el-Amm. imam Rıza'nın türbesine yakın Mirza Ca'fer Medresesi'nin kapısının yanına defnedildi. Tarihçi olan kardeşi Ahmed de şey­ hülislam ve kadılkudat makamıarına getirildi. Hür el-Am fıkıh ve akaidle ilgili meselelerde Kur'an ve Sünnet'i (imamların ah barı) esas alıp akli metotlarakarşı çı­ kan Ahbariyye ekolüne mensup olmakla birlikte UsQ!iyye'ye karşı mutedil bir yol takip etmiş, şöhretini de fakih olarak değil muhaddis olarak kazanmıştır. m. Eserleri. Çeşitli konularda eser kaleme alan Hür ei-Amm. vefatından yedi yıl önce yazdığı Emelü '1-amil'deki otobiyografisinde (ı. ı 4 ı -I 54) yirminin üzerinde kitap ve risa!esinin adını vermektedir. Bahranl. Hür el-Amill'nin çok sayıda eser kaleme almakla birlikte bunların titiz bir inceleme mahsulü olmadığını , ayrıca tertipten de yoksun bulunduğunu belirtmekte (Lü'lü'etü'l-baf:ıreyn, s. 80). Hansari de bu değerlendirmeyi kaydettikten sonra söz konusu eksikliğin bütün Ahbariyye mensuplarında görüldüğünü ileri sürmektedir (Ravüitü'l-cennat, VII, 102). Arnili'nin belli başlı eserleri şunlardır: 1. Tafşi­ lü vesa'ili'ş-Şm ila ta]J-şili mesa'ili'ş-şe­ rib. Arnili'nin en önemli eseri olup daha çok Vesa'ilü'ş - Şi'a adıyla tanınmıştır. Şla hadis külliyatının dört ana kitabı (kütüb- i erbaa) yanında çok sayıda güvenilir kaynakta yer alan hadisleri bir araya getiren eser on sekiz yılda telif edilmiştir. Fıkıh bablarına göre düzenlenen eserdeki hadisler çeşitli rivayet yolları ve tam isnadIarıyla kaydedilmiş. müellif bazı ihtilaflı konularda kendi görüşlerini de kısaca belirtmişti r. Çeşitli baskıları yapılan Vesa'ilü'ş-Şi'a (I-lll, Tahran 1269-1271, 12831288, 1313-1314, 1323-1324) Abdürrahlm er-Rabbanl eş-Şirazl tarafından yeniden neşredilmiştir (I-XX, Tahran- Kum 13761389, 1398; Beyrut 14 I 2/1991 ). Eserin kaynaklarının. hadis ricali ve diğer bazı konuların yer aldığı son bölümü l:fatimetü Tatşili vesa'ili'ş-Şib ad ıyla Muhammed Rı ­ za el-Hüseyni el-Celall tarafından ayrıca yayımlanmıştır(Kum 1412). Hürel-Amm. konunun uzmanları için büyük önem taşımakla birlikte umumun faydalanması­ na pek uygun olmayan bu eseri, tekrarlar ve isnadları çıkararakHidayetü'l-ümme ila a]J-kômi'l-e'imme (I-VII, Meşhed 14121413) adıyla ihtisar ettiği gibi kullanımını kolaylaştırmak için İbn Babeveyh'in Men ıa ya]J-çluruhü'l-fa~ih adlı eserine telmihle Men la ya]J-çluruhü'l-imam adını verdiği bir de fihrist hazır lamıştır (Tahran ı 323, 1376-1389. Vesa'ilü'ş-Şi'a ile birlikte). Mirza Hüseyin Nuri. bu eserde bulun- maya n hadisleri toplayarak Müstedrekü'l- Vesa'il (H II, Tahran 1318- I 321). Ayetullah Aga Hüseyin Burücirdl de eserin bazı yanlışlarını düzelterek Teh~ibü'l- Vesa'il adlı eserleri kaleme almışlar. bazı alimler de eser üzerine şerh yazmışlar­ dır (Aga Büzürg-i Tahran!. e?-Zeri'a, IV. 353; xıv. 169-170) 2. Bidayetü'l-hidaye. Ve sa'ilü'ş-Şi'a'nın kısaltılıp sadeleştiriimiş şekli olan eserde Kitap ve Sünnet'te hükmü bulunan farz (vacip) ve hararniara yer verilmiştir. Birkaç defa basılan eser (Tahran 1270, 1318, 1325; Hind 1271; Leknev 131 ı) M. Ali el-Ensari tarafından neşre­ dilmiştir (Kum 1407). 3. İşbôtü'l-hüdôt bi'n-nuşuş ve'l-mu'cizat. Birçok kitaptan derlenen ve Hz. Peygamber ile imamlara. onların faziletlerine dair 20.000'i aş­ kın hadis ihtiva eden eseri Seyyid Haşim er-ResQII yayımıarnıştır (I-VII. Kum 13371339, Muhammed Nasrullahi'nin Farsça tercüme ve şerhiyle birlikte). 4. el-Cevfı­ hirü 's-seniyye fi'l-e}J-adişi'l-~udsiyye {Tahran 1302; Necef 1384; Beyrut 1402, 1405; bir değerlendirme için bk. Robson. XXII [19701. s. 1-13) BirŞiimuhaddista­ rafından kutsl hadisiere dair yazılan ilk eser olup Sünni alimierin kaleme aldığı kitaplarda da bulunan bazıları dışında eserdeki hadislerin çoğu Şla doktrinini destekleyici mahiyetted iL s. el-haz. mine'l-hec'a bi'l-burhan 'ale'r-rec'a. Altmış dört ayet. 600'ü aşkın hadise ve diğer deliliere dayanılarak rec'at konusunun ele alındığı eser Haşim er-ResQ!i tarafından neşredilmiştir (Ahmed Cenneti'nin Farsça tercümesiyle birlikte, Kum 1381). 6. el-Feva'idü't-Tusiyye. Bazı müşkil hadisler ve TGs'ta kendisine sorulan zor meselelere dair olup Seyyid Mehdi ei-Laciverdi ve Muhammed Dürudttarafından yayımlanmıştır (Kum 1403). 7. Emelü'l-amil (Tahran 1302, Muhammed b. İsmail ei-Hairi'nin Müntehe 'l-ma~al'i ile birlikte; Tahran 1306, Muhammed b. A li ei-Esterabadi'nin Menhecü 'l-ma~al' i ile birlikte; nşr. Seyyid Ahmed ei-Hüseyni, I-II , Necef-Bağdat 1385/I 965; Kum ı 362 hş . ). Cebeliamil bölgesinde yetişen ulemanın biyografisi hakkındadır. L ciltte bu bölgeye mensup 200'ü aşkın kişi­ ye, IL ciltte ise bölge dışından EbQ Ca'fer et-TQsi'den müellifin zamanına ka dar 1OOO'in üzerinde müteahhirin devri alimine yer verilmiştir. Hasan es-Sadr (Tekmiletü Emeli'l-amil, nşr. Ahmed eiHüseyni, Kum 1406) ve diğer bazı alimler bu esere zeyil yazmışlardır (Aga Büzürg-i Tahran!. e?-Zeri'a, III. 337-339; IV. 41 I; Salati, LXII 119881. s. 8-9). 8. el- Fuşu ­ lü'l-mühimme li uşuli'l-e'imme (Tebriz 493