.1\ • • KUR'AN ve ARAP DILI Yrd. Doç. Dr. Nurettin TURGAY Dicle Üniv. ilahiyat Fak. Öğretim Üyesi ur'an, Allah (c.c.) tarafından Hz. Muhammed (s.a.v.)'e Araplar dil ve edebiyat alanında çok ileri bir seviyede edebi sanatlan en güzel şekilde kullanmakta idiler. (1) K indirildiği zaman, bulunuyorlardı ve Bilindiği gibi insanlar bulundukları yerlere göre gelişirler. Araplar da havası temiz, seması parlak, etrafı dağlarla çevrili olan ıssız kumlu çölde yaşadıklanndan dolayı, zihinleri bu sema g}bi saf, berrak ve terniz idi. Güzel söz söylemeye çok önem veriyorlardı. İki edebi yazı türü olan nazım ve nesir onların arasında ileri idi. Toplanıp bir araya geldikleri zaman, şiir ve edebi söz söylemeye yarışmalarım düzenlerlerdi. Ukaz panayın, onların en önemli toplantı yeri idi. En başta gelen yedi şairin meşhur kasidelerini Ka'be duvarına asarlardı. Bunlara muallaka şiirleri yani seçilip asılan şiirler denmekte idi. (2) O dönemin Arapları, çocuklarının daha gürbüz, daha zeki yetişmeleri ve Arapçayı en güzel bir biçimde konuşan badiye (çöl) dekilerden öğrenmeleri için, küçükken onları badiyedeki Araplara para karşılığında süt anneye veriyorlardı. (3) (1) Şevki Dayf, el-Belağa, Mısır 1965, s. 9. (2) Ahmed Emin, Fecru'l-İslam, Beyrut 1969, s. 39 vd. (3) Kadı Hüseyin b. Muhammed b. el-Hasen ed-Diyarbekri, Tarihu'l-Hamis fi Alıvali Enfesi Nefis, 1996, I, 251 vd.; M. Asım Köksa1, İslam Tarihi, Ankara 1966, Mekke Devri, s. 55 vd. 71 DİY ANET İLMİ DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ - AÖUSTOS -EYLÜL 1998 Yüce Allah Kur'an'ı, Araplann ruh ve düşünce itibariyle bu derece yüksek oldukları bir zamanda Hz. Muhammed (s.a.v .)'e göndermeye başladı. Kur'an, ilim ve edebiyat bakımından fevkalade mükemmel bir şekildenazil oldu. Parlak bir edebiyatasahip olan Arapları şaşkına çevirip hüsrana uğrattı. Kur'an'ın manasını anlamayan insanlar bile, onun akışından haz alıp duygulanırlar. Çünkü harfleri kelimelerde öyle sıralanmıştır ki, kalbe en tatlı sesler gibi gelir. Ayetlerin sonundaki duraklar, en tatlı ahenkle biter. Medli (uzatılan) harflerin dalgalı sesi, hoş bir seda ile kulaklan okşar. Kelimeler inci dizisi gibi birbirine eklenmiştir.(4) Büyük bir edebiyat ve söz sanatına sahip olan Araplar, her çareye başvurarak Kur'an'ın sesini boğmaya çalışıyorlardı. Bununla beraber yine de mağlup oluyorlardı. Kur'an'ın sesi ufuklara çarpa çarpa gökyüzüne yükseliyordu. Kur'an, Arabistan'da kökleşen putperestliği, batıl inançları, küflü, dar, yanlış fikir ve hurafeleri silip süpürüyordu. Onun yerine vahdet (birlik) esasına dayanan hakkı getirerek, tevhid dinini kurmak için mücadelede bulunuyordu. Karşısına dikilen her engeli çiğneyerek hidayet nurunu, meşalesini saçıyor, hakka giden doğru yolu açıyor ve Kur'an'a inanmak istemeyen, onu inkar eden, O'na karşı koyan kafidere meydan okuyor, çağrıda bulunuyor, Kur'an'ın bir benzerini getirmelerini istiyordu: '~-~- ! r.!.:.ıü .~.)L:. ~.;.ıl~~ ~ I.S~I ~ JJI ~ ü-<> y~ I..,JU J.i ~\.Wl i_,llii.SJ+i.~ JJI .:.ıl JJI ü-" loS~~~~~ tf4. ,y J,.;:.i ü-".J ~·1~1 .:.ı~ ııi r-L=-ü ..:.U "(Resülüm) De ki: Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (Bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım! Eğer sona cevap vermezlerse, bil ki onlar, sıif heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir? Elbette Allah zalim kavmi doğru yola i/etmez. ıı(5) ~~.;.,LS" ).J ~ .;.ı..,J~~ .;.ı[)JI IJ..ıı J.!.ç I..,J~ .;.ıl ı)..ı; ~I.J ı..ı-J~I ,- ••..-~1 ı)!~ J.i .~ (4) Bedruddin Muhammed b. Abdiilah ez-Zerkeşi, el-Burhan fi Ulumi'l-Kur'an, thk. Muhammed Ebu'IFadıl İbrahim, I, 311 vd.; Celaluddin Abdurrahman es-Suyuti, el-İtkan fi Ulum'l-Kur'an, tre. Sakıp Yıldız ve Hüseyin Avni Çelik, İstanbul 1987, II, 234 vd. (5) el-Kasas 28/49-50. 72 NURETTINTURGAY • KUR' AN ve ARAP DiLi "De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere ins-ü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, O'nun benzerini getiremezler. ıı(6) Bu ayetlerde ifade edildiği gibi Yüce Allah Kur'an'ı inkar edenlere meydan okurken, Kur'an'ın bir benzerini meydana getirmelerini istemiştir. Haliyle inkarcılar buna cevap verememişlerdir. Ondan sonra Yüce Allah, Kur'an'daki sürelere benzeyen on sureyi meydana getirmelerini isteyerek meydan okumaya devam etmiştir: ~ ,:,1 .JJI ,:,_,~ ı.:,..o 1..-·h- .ı ü-" l_,.ı:.~l_, ..:ıL..fo ili.. .ı.:-~ l_,.;ü J..i bl_?l ,:,)~ il .ıJ:i~l...::: "Yoksa, 'O'nu (Kur'an'ı) kendisi uydurdu' mu diyorlar? De ki: Eğer doğru (söylüyor) iseniz, Allah'tanbaşka çağırabilecek/erinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sılre getirin." (7) Normal olarak inkarcılar Yüce Allah'ın bu hitabına da cevap verememişlerdir. Ondan sonra Yüce Allah, Kur'an'ın surelerine benzeyen bir süreyi, mesela üç ayet olan Kevser suresinin bir benzerini getirmelerini istemiştir: "Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafindan uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini (kitabı) doğru/ayan ve kitabı açıklayandır. O'nda şüphe yoktur. O, alemterin Rabbindendir. Yoksa O'nu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler doğru iseniz Allah 'tan başka (çağırmaya) gücünüzün yettiklerini çağırın da (hep beraber) onun benzeri bir sılre getirin." (8) .:ı! .J.ıı ,:,_,~ ı.:ı..o ..:ı~ ı rS· ı~ ı_,.ı:.~ı_, ili.. Ü"" b_;_,.......ı ı..iü Li~ ~ \.;.)_;; lt ":--'..J ı.} ~ .:ı!J ;;_; ~ 1_, '-"" l.:.l 1 \.::..)_,s_, u-=J ı .ı l.:.l ı I_,A; ü ı)U.J J _, I)U.J ı.l ,:, ü . ıJ:i.) L.:. ~ ·ı)->..)~ (6) el-lsra 17/88. (7) Hfid I 1113. (8) Yunus 10/37,38. 73 DİYANET ILMİ DERGİ • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AGUSTOS -EYLÜL 1998 "Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin. Eğer iddianızda doğru iseniz Allah 'tan gayrı şahitlerinizi (yardımcılannızı) da çağırın. Bunu yapamazsanız ki, elbette yapamayacaksınız, yakıtı insan ve taş olan ateşten sakının. Çünkü o ateş kafirler için hazırlanmıştır." (9) İnkarcılar, Yüce Allah'ın bu meydan okumasına da cevap verememişlerdir. Yüce Allah'ın bu şekilde meydan okuması, o zaman Kur'an'ı inkar edip O'na inanmak istemeyen insanlara yönelik olduğu gibi, bu gün aynı durumda olan ve kıyamet gününe kadar gelecek olan tüm inkarcılara yöneliktir. O zamanın inkarcılan böyle suskunluk içinde kalınca, acizlikleri ortaya çıktı ve Kur'an'ın Allah'ın kelamı olduğu net ve açık bir şekilde anlaşıldı. Eğer Kur'an Allah'ın kelarnı değil de insan sözü olsaydı, o zamanın inkarcı insanlan da onun bir benzerini ortaya koyabileceklerdi. Bu günün inkarcılan ve yarının inkarcılan da, hep bu şekilde Kur'an'ın karşısında acizlik içinde kalacaklardır. Bir gece Hz. Muhammed (s.a.v.) evinde namaz kılarken, Ebu Sufyan, Ebu Cehil ve el-Ehnes gibi müşriklerin ileri gelenleri gizlice bir köşeye yerleşerek Kıır'an'ı dinlemeye başladılar. Birbirlerinden haberleri yoktu. Öyle daimışiardı ki tan yeri ağanncaya kadar dinlemeye devam ettiler. Tan yeri ağarınca kimse görmesin diye yerlerinden kalkıp giderlerken, yolda karşılaştılar. Bu yaptıklanndan dolayı birbirlerini ikaz ettiler. Sakın bir daha böyle bir şey yapmayalım. Halk tabakası bizi görürse, içlerine şüphe düşer, dediler ve dağılıp gittiler. Ertesi gece yine aynı şekilde ilk gecedeki gibi her biri gidip yerlerine aynı şe­ kilde yerleşip gizlice Hz. Muhammed (s.a.v .)'in okuduğu Kur'an'ı dinlediler. Tan yeri ağannca yerlerinden kalkıp gittiler ve yolda yine buluşunca, geçen defada olduğu gibi birbirlerini tenkid ederek kaybolup gittiler. Üçüncü gece yine aynı tarzda üçü de gizlice gelip dinlemeye koyuldular. Şafak attıktan sonra dağıldılar. Yolda tekrar karşılaşınca "Bu iş böyle devam etmez!. .. " dediler ve bir daha böyle yapmamaya and içtiler. Sabahleyin el-Ehnes hastonunu eline alarak Ebu Süfyan'ın evine gitti: - Ya Eba Hanzele, Muhammed'den işittiklerin hakkında fikrin ne? diye sordu. Ebu Süfyan şu cevabı (9) el-Bakara 2/23-24. 74 verdi: -Ey Eba Sa'lebe, valiahi öyle şeyler işittim ki, NUREITİN TURGAY • KUR'AN ve ARAP DILI onları anlıyorum ve ne murad ettiğini de biliyorum. Fakat öyle şeyler de ki, ne manasım anlayabildim, ne de ne kasdedildiğini bildim. el-Ehnes: işittim - Yemin ederim ki ben de öyleyim, dedi ve oradan çıkarak Ebu Cehil'in evine gitti. Onun yanına vannca ona da şöyle sordu: - Ya Eba Hakem, Muhammed'den nedir? Ne dersin? işittiğin şeyler hakkında senin fıkrin -Ne mi? dedi ve devam etti: Biz ve Abdimenafoğulları yarış halindeyiz. Şe­ refı paylaşamadık. Onlar yedirdiler, biz de yedirdik. Onlar taşıdılar, biz de taşıdık. Onlar hediye dağıttılar, biz de dağıttık. Bineklerimiz bir hizada atbaşı beraber olunca, onlar "Kendisine gökten vahiy gelen peygamber bizden!" dediler. Biz onun gibisine ne zaman erişebiliriz. Valiahi asla inanmayız, onu tasdik etmeyiz." dedi. (lO) İşte cahiliye döneminin şair ve edib insanı Kur'an'ın karşısında böyle şaşkın bir halde idi. Kalbieri Kur'an'a bağlıydı. Onun hoş tesirinden kendilerini kurtaramıyorlardı. Fakat kavmiyet ve asabiyet gayretleri, şahsi kin ve düşmanlıkları baş olma kaygılan, çekememezlikleri ve benzeri durumlan İslam dinine girmelerini engelliyordu. Nice şairler, Hz. Ömer (ö. 23/644) gibi nice yiğitler Kur'an'ın ilmi ve edebi üstünlüğü karşısında imana gelip müslüman olurken, küfürde inad edenler de Kur'an'ın karşısında suskunluk içinde kalıyorlardı. O ı) Kur'an'ın gibi, edebi yönüyle de bu şekilde üstünlüğü kabul edildi. Şayet Kur'an'ın edebi yönünde, kelime diziminde, cümlelerinin anlamında herhangi bir eksiklik, zayıflık veya noksanlık olsaydı, cahiliye döneminin şair ve edipleri tarafından tenkit edilir, susturulur ve bir tarafa atılıp unutulurdu. Fakat böyle olmamış, üstünlüğü kanıtlanmıştır. ilmi yönüyle olduğu Her yönüyle olduğu gibi, dil ve edebiyat yönüyle de insan gücünün dışında ilahi bir mucize olan Kur'an'ın Arap diline çeşitli fayda ve katkıları olmuştur. Onun bu özelliklerini şöyle sıralamamız mümkündür. · 1- Kur'an'ın Arap dili üzerindeki etkisi, ifade edilemeyecek kadar büyüktür. Her şeyden önce Kur'an Arapçayı çeşitli lehçelere bölünüp zamanla parçalanarak yok olmaktan kurtardı ve Arap dilinde birliği sağladı. Çünkü Kur'an (10) Muhammed b. İshak b. Yesar, Siretu İbn İshak, tbk. Muhammed Hamidullah, Konya 1981, s. 169, md-232. (ı ı) Köksal, Tarih, s. 248 vd. 75 DİYANET İLMİ DERGİ • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS -EYLÜL 1998 indirildiği zaman, Arap yanmadasının farklı lehçe ve ifade tarzlan vardı. (12) farklı coğrafyalannda yaşayan Araplann 2. Araplar Müslüman olup Kur'an'a inandığı gibi, kısa zamanda Arap olmayan bazı milletler de Kur'an'a inandı ve O'nu mukaddes kitap olarak benimsedi. Arap olmayan bu müslümanlar, Kur'an'ın manasını anlamak için Arapçayı benimseyerek seve seve öğrenmeye başladılar. Böylece Kur'an'ın sayesinde Arapça Arap yanmadasının dışına taştı ve Arap olmayan müslümanların benimsediği beynelmilel bir dil haline geldi.CI3) 3. Kur'an-ı Kerim Arap olsun veya olmasın, inanan bütün insaniann kitabı olduğuna göre, Onun dili olan Arapça da, bütün müminlerin dili haline gelmiştir. Bu husus Kur'an'ın çeşitli yerlerinde Allah (c.c.) tarafından belirtilmiştir . .:,)Lv~ ~__..c Lil.) ol:.l_;.il Li! "Anlayabilesiniz diye, biz O'nu Arapça bir Kur'an olarak indirdik." 0 4) .:ı~ r.,ll ~..r Lil.) .u41 ı.:J...::.; yL:.s "(Bu) Ayetleri, bilen bir kavim için Arapça bir taptır." 0 5) okunuşla açıklanmış bir ki- "Biz, düşünüp anlamanız için O'nu Arapça bir Kur'an yaptık." (16) Bu ayetlerle beraber Kur'an'da 8 yerde, Kur'an'ın bizzat Arapça olarak gön- derildiği anlatılmıştır. (17) 4. İmam Şafii (ö. h. 204/819)'nin bildirdiğine göre, farklı diller bir arada kullanıldığı zaman, bazısının bazısına tabi olması gerekir. Kendisine tabi olunan dil, normal olarak sosyal hayatta diğerlerinden daha üstün ve daha değerli olarak kabul edilir. islama inanan insanların iman ve ibadetin esaslannı sağlıklı bir şe­ kilde öğrenmeleri, bir dereceye kadar Arapçayı öğrenmelerine bağlıdır. Do- (12) Ebu'I-Hüseyn Ahmed b. Faris, es-Sahibi fı Fıkhi'l-Luğa, Beyrut 1963, s. 51; Muhammed b. Sellam, Tabakatu'ş-Şııara, Kahire 1974, s. 8. (13) Nayıf Maruf, el-Edebu'l-İslami, Beyrut 1990, s. 16. (14) Yunus 10/2. (15) Fussilet 41/3. (16) ez-Zuhruf,43/3. (17) Muhammed Fuad Abdulbaki, el-Mucemu'l-Mufehres li Elfazi'l-Kur'an, Beyrut tsz., s. 456. 76 NURETTINTURGAY • KUR' AN ve ARAP DİLİ layısıyla dünyanın Arapça, Kur'an'ın hemen hemen her yerinde bulunan müslümaniann öğrendiği sayesinde diğer bütün dillere karşı üstün bir derece ve fazilet kazanmıştır. 0 8) 5. Tarih boyunca zalim, barbar ve sömürgeci milletler, işgal ettikleri yerlerde kendi dil ve kültürlerini zorla yayarak diğer milletierin dil ve kültürlerini asimile ederek yok etmeye çalışmışlardır. Arapçanın durumu böyle değildir. Kur'an'ın ve diğer dini ilimierin dili olduğu için, müslüman olan milletler tarafından istekle, şevkle, herhangi bir baskı sözkonsu olmadan benimsenerek öğrenilmiştir. (19) 6. Kur'an, Yüce Allah'ın ,:,.)J\.:l.. .J Li!J .J..ül L:.lj ~ Li! "Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız."(20) diye bildirdiği gibi, kıyamete kadar herhangi bir değişikliğe uğramadan ebedi kalacaktır. Bizzat Allah tarafından muhafaza edilmektedir. Kur'an'ın sayesinde Arapça da bir nevi ebedilik kazanmış olacaktır.<2I) 7. Kur'an kültüründe zengin bir kelime hazinesi vardır. Mü'min, kafir, munafık, fasık, salat (namaz), savm (oruç), zekat vb. gibi kelimelerin çoğu, daha önce Arapçada kullanılmıyordu. Kur'an bu gibi dini kelime ve terimleri Arapça diline kazandırdı.(22) 8. Bu gün Arapçadakullanılan acemi dediğimiz bazı kelimeler vardır. Bu kelimelerin aslı Arapça değildir; başka dillerden Arapçaya geçmişlerdir. Bu kelimeler daha önce Arapçada kullanılmıyordu. Kur'an'da Kullanılan bazı acemi kelimeler, Kur'an'ın sayesinde Arapçaya kazandırılmıştır.<23) 9. Kur'an-ı Kerim'de en saf kelimeler, en güzel üslup, en beliğ ifadeler, en hoş kinayeler, en veciz tabirler, kısacası fesahet ve belağatın en mükemmeli kullanılınıştır. Dolayısıyla Kur'an dil yönünden Arapçadan faydalanmamıştır. Aksine, ifade etmeye çalıştığımız bu hususlarda Arapçayakatkısı olınuştur.<24) (18) Enveru'l-Cündi, el-Fusba Luğatu'l-Kur'an, Beyrut tsz. s. 31. (19) el-Cündi, el-Fusba, s. 32. (20) el-Hicr 15/9. (21) Ahmed ei-İskenderi ve diğerleri, el-Mufassal fı Tarihi'l-Edebi'l-Arabi, Beyrut 1994, s. 107. (22) Muhammed b. Abdulmunim Hafaci ve Alıdulaziz Şeref, et-Tefsiru'l-İ'Iam, Beyrut 1991, s. 272. (23) Hafaci, et-Tefsir, s. 273. (24) el-Cündi, el-Fusha, s. 30. 77 DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 34 • SA YI: 3 • TEMMUZ- AÖUSTOS -EYLÜL 1998 10. Kur'an'ın gönderilmesinden sonra tefsir, hadis, kelam, sarf, nahiv vb. dini ve edebi ilimler yazılıp gelişti ve bu sahalarda çeşitli kitaplar yazıldı. Bu vesileyle Kur'an, Arap dilinin gelişmesinde büyük rol oynadı_c25) ll. Arapça dilbilgisi kuralları genellikle Kur'an'a göre tesbit edilmiştir. Kur'an kıyamet gününe kadar ebedi olan bir kitap olduğuna göre, Arapça dilbilgisi kuralları da, bu vesileyle ebedilik kazanmıştır ve değişikliği sözkonusu olmayacaktır . . 12. Kur'an'ın indirilmesinden itibaren, İslam dini, dünyanın çeşitli yerlerine yayıldı. İslamın yayıldığı yerlerde günde beş vakit ezan Arapça olarak okunmaktadır ve kıyamet gününe kadar Arapça olan bu seda her yerde okunacak, duyulacaktır. (25) ei-İskenderi, el-Mufassal, s. 108; Maruf, el-Edeb, s. 16. 78