Aysenaz GÜVENDİREN ETKIN VATANDAŞLIK IÇIN ÇOCUK HAKLARI Ay Güv şenaz end iren 6D H O K UI S A R LLA RI Çocuk haklarına uyalım mutlu yaşayalım! Madde 12:Çocuğun görüşüne saygı Madde 2:Ayrımcılık İçindekiler: Madde 12:Çocuğun görüşüne saygı:Sayfa 2 Madde 2:Ayrımcılık:Sayfa 4 Kaynakça:Sayfa 6 1 ! PAGE 2 MADDE 12: İsteksiz olarak evlendirilen ve sorunlar yaşayan gelinler hakkında gazete yazısı Niğde’ye 60 kilometre uzaklıkta bulunan Dündarlı kasabasında, ilkokul çağında nişanlandırılan kız çocukları, 11-14 yaş arasında evlendiriliyor. Niğde’de çocuk yaşta evliliklerin Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu belirten Sosyolog Bülent Kara, pilot bölge seçilen Bor ilçesinde çocuk yaşta evliliklerle mücadele için başlatılan projenin, İl Sağlık Müdürlüğü’nün desteğini çekmesiyle askıya alındığını söyledi. Uzmanlar, çocuk gelin vakalarının son yıllarda Niğde merkeze doğru yayıldığı, devlet yetkililerin bu duruma göz yumduğu konusunda uyardı. Dündarlı’da kadınlar şikayetçi; “Bassınlar cezayı bakalım bir daha oluyor mu?” Milliyet gazetesinden Burcu Karakaş'ın haberine göre, Niğde Devlet Hastanesi yetkilileri, Niğde’nin Dündarlı kasabasında gebe takip uygulamasına başvuruların az olmasını fark ederek harekete geçince, korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı. Yapılan araştırmalarda, kız çocuklarının ilkokulda nişanlandırılarak, 11-14 yaş arasında evlendirildiği saptandı. Liseden 3 mezun Niğde’de bir sağlık kuruluşunda çalışan, ismini vermek istemeyen sosyal hizmet uzmanı, Dündarlı’nın gebe takibi yapılmayan yerler arasında olması nedeniyle dikkatlerini çektiğini söyledi. Uzman, bir araştırmaya göre, kasabada ortaöğretimden sonra liseye devam ederek mezun olan kız öğrenci sayısının 3 olduğunu belirtti:“15’inde hâlâ evlenmemiş kızlara ‘evde kalmış’ gözüyle bakılıyor. Kız çocuklar hamile kalınca, yasal işlem başlatılacağı için hastaneye gidemiyor. Kasabada aile 2 içi şiddet vakaları yüksek. Riskli gebeliklerde takip olmadığı için engelli doğan çocuk sayısı da çok fazla.” Bence bu durum çok yanlıştır.Bu duruma sebep olan tamamen eskiden kalan alışkanlıklardır.Kız çocukların görüşüne saygı duymadan hareket edip onları satanlara karşı direnmek gereklidir çünkü bu durum halkın, eğitim, sosyal ve kültürel seviyesini altlarda tutar.Bunun için bence halka ve kız ailelerine özel eğitimler verilmeli ve bu tip tutumlara ceza verilmeli. ! PAGE 3 MADDE 12: İsteksiz olarak evlendirilen ve sorunlar yaşayan gelinler hakkında bir dergi yazısı Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde eğitimin niteliksiz ve yetersiz oluşu, dayatmacı yapı, toplumsal değerler, gelenek görenekler, işsizlik ve yoksulluk gibi nedenler kız çocuklarının erken yaşta evlenmelerine neden olmaktadır. Kız çocuklarının erken yaşta evlenmeleri farklı sorunları da beraberinde getirmektedir. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi, kadınların toplumda yerinin olmadığının da bir kanıtıdır. Her zaman mevcut olan, ancak günümüzde daha çok gündeme gelen cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddet olayları, erken yaşta evlilikle daha da artmaktadır. Çocuklar, ebeveynleri arasında yaşanan şiddeti kendi kurdukları aile birliğinde de uygulamaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde sosyo kültürel yapılar, toplumun her katmanında kadın ve erkeğe farklı roller biçilmesine neden olmaktadır. Kadın, kendine biçilen rollerle, toplum nezdinde ve çalışma hayatında ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Kadın ve kız çocuklarının toplum ve çalışma hayatında yaşadığı sorunlar, sadece “İnsan Hakları” kavramının değil, aynı zamanda “Kadının İnsan Hakları” kavramının da önem kazanmasını sağlamıştır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, temel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların hak eşitliğine ve daha geniş bir özgürlük içinde toplumsal gelişmeye ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlanmasına yer vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, kadın erkek eşitliğinin sağlanmasına yönelik yeni düzenlemede eşitlik ilkesi başlıklı 10. Maddede “cinsiyet, dil vs… ayrımı gözetilmemesi” yer alırken, “kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir” ibaresi eklenerek, önceki Anayasalarda yer alan cinsiyetçi tutum kaldırılmıştır. Ancak, ulusal mevzuat ve taraf olunan uluslararası sözleşmeler, kadın ve kız çocuklarının ayrımcılığa uğramasına engel olamamaktadır. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde eğitimin niteliksiz ve yetersiz oluşu, dayatmacı yapı, toplumsal değerler, gelenek görenekler, işsizlik ve yoksulluk gibi nedenler kız çocuklarının erken yaşta evlenmelerine neden olmaktadır. Kız çocuklarının erken yaşta evlenmeleri farklı sorunları da beraberinde getirmektedir. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Sosyal Araştırmalar Merkezinin, “Evlilik mi Evcilik mi?” başlıklı çalışmasında, uluslararası anlaşmalarda on sekiz yaşın altında yapılan her evliliğin erken evlilik; evlendirilen kız çocuklarını çocuk gelin ve bireyin ruhsal ve fiziksel gelişimini tamamlamadan yaptığı evlilikleri erken evlilik olarak tanımlanmaktadır. Araştırmada, erken ve zorla evliliklerin, hem erkek hem de kız çocuğu için çocuk hakları ihlali olduğu ifadesi yer almakla beraber, özellikle kız çocuklarının erkeklere göre çok daha erken yaşta evlendirilmeleri ve bu evliliklerin kız çocukları açısından daha ciddi sorunlar yaratıyor olması nedeniyle, erken evliliklere yönelik yapılan çalışmaların daha çok kız çocukları üzerine yoğunlaşmasına sebep olduğu belirtilmektedir. Erken yaşta evliliklerin, insan haklarını ihlal etmesinin yanı sıra, cinsel istismara da neden olduğu bilinmektedir. Kendi rızası olmaksızın, aile baskısıyla zorla yaptırılan evlilikler, kız çocuklarına yapılan şiddeti gözler önüne sermektedir. Ülkemizde, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmeleri, özellikle feodal toplum yapısının egemenliğini hissettirdiği bölgelerde daha sık görülmektedir. 3 Söz konusu bölgelerde kız çocuklarının eğitimine daha az önem verildiği bilinmektedir. Kız çocuklarının eğitime yönlendirilmesi yerine ergenlik dönemlerinde evlendirmesinin, ailelerin eğitim masraflarını ortadan kaldırdığı ve başlık parası ile ekonomik olarak rahatlamalarına yardımcı olduğu düşünülmektedir. Bununla beraber, çocuk sayısının yüksekliği de aileleri, çocuklarını erken yaşta evlendirmeye sevk etmektedir. Karar verecek yaşta ya da karar verme yetkisi olmayan kız çocukları, oyun çağlarında çocukluklarını yaşayamadan yuva kurmak zorunda bırakılmaktadır. Kız çocuklarının erken evlendirilmesinde karşımıza çıkan bir diğer husus “namus” kavramıdır. Kız çocuklarının okumasının, onların namusuna halel getireceğini düşünen ebeveynler, çözüm olarak yine erken yaşta evliliği öngörmektedir. Ancak, çocuk yaşta evlendiği için evliliğini yürütemeyen çoğu kız çocuğu ne ailesine geri dönebilmekte ne de kendilerine sığınacak bir başka yer bulabilmektedir. Bu koşullar içerisinde yaşayan kızlar ya intiharı ya da ailesinden kaçmayı tercih etmektedir. Kız çocukları her iki koşuldada bunu canlarıyla ödemek zorunda bırakılabilmektedir. İşte burada töre cinayetleri karşımıza çıkmaktadır. Bence bu sorun türklerin namus kavramı hakkında oluşmakta ve kızların okumasını engellemektedir.Bu sorunu çözmek için devlet bu kız çocuklarına el koyup okutabilir ki nesil böyle gitmesin. ! PAGE 4 Madde 2:Kürt çocuklarına yapılan ayrımcılık ile ilgili bir yazı Bir savaş nesli onlar. Zorunlu göçle, devlet şiddetiyle başlayan hayatları; günlük yaşamlarının her alanındaki baskı, ayrımcılık ve şiddetle devam eden çocuklar. Savaşın yok etmeye çalıştığı bir halkın çocukları onlar. Savaşın doğrudan kendilerini yok etmeye çalıştığı Kürt çocuklar. Unutuldukları, yok sayıldıkları alanlarından yavaş yavaş sahneye çıkan, 'halkımızı da bizi de yok edemezsiniz, biz varız, buradayız' diyebilen çocuklar, Kürt çocuklar onlar. Kirli politikalarla tırmandırılan şiddet ve baskı ortamının doğrudan hedefi haline getirilen Kürt çocuklar. Çünkü güçlü o çocuklar. Sorunlarının farkındalar. Kendilerine yapılan ayrımcı pratikleri görüyorlar, analiz ediyorlar ve karşı çıkıyorlar. Çünkü Kürt halkına yönelik inkar politikalarına karşı kendi haklarını savunabilen çocuklar onlar. Romantize edilen masum çocukluk anlayışını yıkan, kendi özgür çocukluklarını hapsedildikleri özel alandan kurtarıp kamusal alana taşıyarak oluşturan çocuklar onlar. Gösterilere katılan, kendilerine türlü çeşitli şiddet pratiklerini maruz bırakanlara sokakta karşı duran çocuklar onlar. Kürt çocuklar, hapsedildikleri baskı ve ayrımcı uygarlığa başkaldırıp kendi haklarını arayan, bunun için mücadele eden çocuklar... Taştan devlete, taşlaşan vicdanlara taşlarını esirgemeyen çocuklar onlar. Geçen sene Diyarbakır'da yaptığım araştırmada "Kürt çocuk olmak ne demek?" sorusuna "Kürt ve çocuk bir arada olmuyor ki" diyebilen, "Kürt çocuk olmak yıkım demek, sürekli dayak yemek" diye düşünen çocuklar onlar. Doğrudan kendilerine yönelmiş olan baskı ve şiddetin sonucunda kendilerine farklı bir çocukluğu yaşamanın düştüğünü bilen çocuklar onlar. "Kürt çocuğu Batı'daki çocuklar gibi yaşayamaz ki, gezip tozamaz öyle serbestçe. Bize çalışmak düşer, bize gaz bombası düşer, bize panzerler altında kalmak düşer" diyen çocuklar onlar .Panzer altında ezilen bir çocukluğu yaşamaya mahkum bırakıldığının farkında onlar. Eğer ki yaşam hakları ihlal edilmezse, sıranın eğitim haklarına, gelişme haklarına, katılım haklarına geleceğini bilen çocuklar onlar. Anadilde eğitim hakları yok sayılan, hiç bilmedikleri bir dilin şiddetle öğretildiği ve zorla kullandırıldığı çocuklar. Varlıklarını her sabah ait olmadıkları bir etnisiteye armağan etmek zorunda bırakılan çocuklar onlar. Katılım haklarının en doğal, en demokratik parçası olan toplumsal gösterilere katıldıklarında polislerce yerlerde süründürülerek gözaltına alınan çocuklar. Binlercesinin cezaevlerine kapatılarak özgürlüklerinin yok edildiği, tutuklanıp tutsak alındıkları cezaevlerinde sistematik işkencelere, tacizlere maruz bırakıldığı çocuklar onlar. Göstermelik yasa değişiklikleriyle serbest bırakıldıktan bir süre sonra yeniden gözaltı, tutuklama, cezaevi şiddetine maruz bırakılanlar onlar. Sabahın 4 köründe okullarına gitmek için hazırlanmadan evleri basılıp gözaltına alınan çocuklar onlar. Devletin sistematik olarak üzerilerindeki ayrımcılığı, baskı ve şiddeti esirgemediği çocuklar onlar. Devletin tüm kurumlarıyla nefret ettiği çocuklar onlar; Kürt çocuklar. Taştan devlete, taşlaşan vicdanlara karşı ise çocukların ellerinde sadece taş var. Geleceğiniz için, geleceğimiz için, haklarınız için, haklarımız için esirgemeyin çocuklar! Bence bu sorun milletin yaptığı ırkçılık ile ilgilidir.Tek renk yaratmaya çalışıyorlardır ve bence bu tutum çok yanlıştır çünkü bunlar iç savaşa neden olabilir.Çözüm olarak bu durumda mağdur olan çocuklar için anlayış gösterilebilir ve yaşamaları için huzur dolu rahat bir ortam yaratılabilir.Bunun için çeşitli sivil toplum örgütleri kurulabilir, eylemler yapılıp onları savunulabilir. ! PAGE 5 Madde 2:Çocuklara küçük yaşta eğitilen ayrımcılık kavramı hakkında gazete yazısı Ayrımcılık Komisyonu (KZD), okullarda öğrencilerin okuduğu kitaplarda farklı etnik, dini ve kamu gruplarına karşı önyargılı bir yaklaşım göze çarptığını belirtti. Bu şekilde farklılıklara karşı hoşgörüsüzlüğün daha küçük yaşta aşılandığına dikkat çeken komisyon, “Ana okul ve orta okuldaki kitaplarda basmakalıp düşünce ve önyargılar” adlı ineceleme sonuçlarını açıkladı. Komisyon uzmanları, okul kitaplarında yer alan etnik, dini, cinsiyet, yaş, bedensel engelli ve cinsiyet tercihi konusundaki ayrımcılıkları teker teker tespit ederek kamuya rapor halinde arz etti. Uzmanlara göre çocukların çağı ve entelektüel gelişmesiyle çakışan dersler de ayrımcalık bölümüne giriyor. İncelemede önemli eleştirilerden birini ders metinlerinin uzun ve birçok yeni tabiri içermesi alıyor. Metinlerde ayrıca öğrencinin anlaması ve kavraması için birçok kez okuması gereken devrik ve zor anlaşılabilen mantık cümleleri kullanılıyor. Öğretmenler arasında yapılan anketler bu tezi doğruluyor. Örnek olarak da 7. sınıflar için hazırlanan ve gerektiğinden çok daha fazla büyük olan matematik kitabı gösteriliyor. Analiz raporunda 200 sayfalık matematik kitabını açtığında öğrencilerin maruz kaldığı stresi azlatmak için yer alan ödevlerin birkaç yardımcı kitapta yer alması ve böylece yıl boyunca öğretmenler tarafından ödev seçilmesi tavsiye ediliyor. KZD, etnik ayrımcalık içeren metinlere birçok örnek veriyor. Çocuklar arasında yapılan anketlerde daha okul öncesi eğitimde Romanlara karşı menfi bir basma kalıp düşünce yerleştiği görülüyor. Farklı kültürler hakkında daha fazla bilgi verilen yerlerde ise çocukların, diğer toplumlara karşı bakış açısının farklı olduğu aktarılıyor. Buralarda miniklere, insanların rengine göre ayrım yapılmaması gerektiği aktarılarak, Yaratıcı’nın bir olduğu, sadece bayramların farklı olduğu vurgulanıyor. Bulgar çocukların Türk yaşıtlarına karşı olan tavırları biraz daha yumuşak. Çoğunluğa göre Türkler kötü, fakat şimdi iyileşmiş ve hırsızlık yapmayıp, “dövüşmüyorlar”. Buna rağmen üçte biri Türkleri “kötüler” listesine dahil ediyor. Ders kitaplarında Roman azınlığa karşı oluşturulan negatif imaja dikkat çeken KZD, 7. sınıfa ait bir Bulgarca kitabında “Mango ve balıkçı” yazısının var olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, bu yazı ile dolaylı yoldan Romanların her zaman aç, evsiz ve yeni 5 elbiselere rağbet göstermeyen bir topluluk oldukları fikrinin empoze edildiğini düşünüyor. Bunun yanında metinde geçen “çingene kadın ve çingene çocuklar” sözcükleri de olayın kahramanla değil, genel Romanlar için geçerli olduğu izlenimini veriyor. Bence bu sorunun nedeni yıllar boyu yapılan savaşlar olabilir. Fakat bu sorun ne yazık ki çocuklara da yansıtılmaktadır.Bunu çözebilmek için ortak devletlerin aralarında barış kurmaları çok önemlidir.Çocuklar eğitimlerine karşı tarafın iyi olduğu konusunda ve barışcıl bir şekilde devam ederlerse bu sorun ortadan kalkabilir. Kaynakça: http://m.youtube.com/watch?v=LSQ27dz-5v0 http://www.turkmetaldergi.com/Erken-yasta-evlilik-nedenleri-ve-cozum-onerileri_makale_53.html http://t24.com.tr/haber/nigdede-kiz-cocuklari-11-14-yasinda-evlendiriliyor/238441 http://www.bianet.org/biamag/biamag/136996-tastan-devlete-taslari-olan-cocuklar http://zaman.bg/ayrimcilik-komisyonu-raporunda-carpici-sonuclar-okul-kitaplari-onyargiya-zeminhazirliyor/ 6