Işıl Gökkaya 21200656 Yoksunluk Hepimiz zaman zaman kendimizi

advertisement
Işıl Gökkaya
21200656
Yoksunluk
Hepimiz zaman zaman kendimizi başka insanlarla kıyaslıyoruz. Bunu yaparken
genelde elimizde olmadan yüzeysel davranıyoruz çünkü sadece gözlemleyebildiğimiz
kadarıyla bir karşılaştırma yapabiliyoruz ya da algıda seçici olduğumuz için görmek
istediğimiz şeyi görüyoruz. Aslında etrafımızda olup bitenlerin ne kadar farkındayız ve ne
kadarının farkında olmak istiyoruz, tartışılır. Yaşamadan bilemezsin derler ya, birçok şey
öyle aslında hayatta. Hiç yaşamadığımız bir şeyin varlığını, çok yakınımızda bile olsa, fark
edemiyoruz. Sadece yaşamadım bilmiyorum demekle olmuyor tabii, buna azıcık kafa yorup
anlamaya çalışmak da bize düşüyor. Buna örnek olabilecek birçok şey var hayatta ama
bunlardan en bariz olanı belki de, günümüzde, yoksulluk. Zengin ile fakirin arasında gittikçe
büyüyen uçurum sebebiyle artık karşımızda maddi durumu kötü bir insan gördüğümüzde,
sanki uzaydan gelmiş gibi davranıyoruz. Onun varlığını kabul etmekten çekiniyoruz çünkü
kabul edersek biliyoruz, günlük hayatımızda bize çok doğal gelen alışkanlıklarımızın
aslında başkaları için birer lüks olduğunu fark etmek zorunda kalacağız. Sahip olduğumuz
şeyleri gerçekten hak ediyor muyuz ve hayatta kimse aynı noktadan başlamıyorken, şu
anda bulunduğumuz noktada olmamızın kime ne faydası olabilir?
Hangi ailede, dünyanın neresinde doğduğumuzu, hangi koşullarda yetiştirileceğimizi
seçemiyoruz. Bize sunulan sınırlı seçenekler arasından belli seçimler yapıyoruz ama yine bu
seçimlerin de herkesten bağımsız kendi seçimlerimiz olduğunu iddia etmek doğru olmaz çünkü
bu süreçte de yine belli baskılar altında kalıyoruz, kariyer seçimi konusunda çocuklarını rahat
bırakmayan ebeveynler gibi mesela. Maalesef her birimiz bu dünyaya geldiğimizde, bizden çok
önce oluşmuş bir düzenin içine doğuyoruz ve özellikle de şanslı kesime, bu düzeni hiç
sorgulamamak öğretilmeye çalışılıyor. Rahatsız edici gerçeklerden kaçmanın en kolay yolu,
onlarla yüzleşmemek olduğundan, rahatımızı bozmamak için kolay yolu seçiyoruz. Bana
dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla, kayıtsız kalıyoruz bütün haksızlıklara. Sanki bunun
vicdan azabını hafifletebilirmiş gibi de sosyal medyada paylaşımlar yapmakla, televizyonun
karşısında oturup “ah ah vah vah” demekle yetiniyoruz. Paranın gücünü tanrısallaştırarak, onun
uğruna kendi hayatlarımızı insanları makinalaştıran gri ofislerde çürütüp, ona sahip olmayanları
da görmezden gelmeyi tercih ediyoruz, ne de olsa tanrıyı yanına almak demek geri kalan her
şeyden üstün olmak demek. Bunun yanı sıra madalyonun öbür tarafını gördüğümüzde, uğruda
neredeyse canımızı verecek hale geldiğimiz paranın aslında boş olduğunu fark etmenin
ağırlığını kaldırmak da hiç kolay değil. Bir insanın bunu artık çok geç olduktan sonra fark etmesi
demek, hayatını boşa harcadığını görmesi demek. Çeşitli yollardan bize sürekli empoze
edilmeye çalışılan bu gösterişli, gizemli, her şeyden üstün olduğumuz, hayatın peşinden
koşuyoruz ve geri kalan her şeyi görmezden geliyoruz. İşte George Orwell, Paris ve Londra’da
Beş Parasız kitabında tam da bu görmezden gelmek istediğimiz kesimi okuyucuyla paylaşıyor.
Günümüzde bir kısım insan sadece talep ediyor, bir kısım insan da bu talepleri, her
koşulda, yerine getirerek yaşamaya çalışıyor yani önceliği kendi hayatı değil de bir başkasınınki.
Tabii ki ona bir seçim sunulsa bunu seçmeyecek ama hayatına devam etmesi için ihtiyacı olan
temel ihtiyaçlarından bile yoksun bırakıldığı zaman hayatta kalma iç güdüsüyle buna mecbur
bırakılıyor. İnsanoğlu kendisinden daha güçsüz gördüğü her canlıyı sömürmenin bin bir yolunu
bulmuş, şimdiye kadar geliştirdiği yöntemlere de yenilerini eklemekten asla vazgeçmiyor.
Halbuki başkalarını ezerek kendimizi daha güçlü hissetmeye çalışmamız, kendi ezikliğimizden
ve yüzeyselliğimizden başka bir şey değil. Zamanla farkında olmamanın rahatlığına öyle çok
alışıyoruz ki, bir restorana girdiğimizde örneğin garsonlar hiç dikkatimizi çekmiyor ya da kırmızı
ışıkta durduğumuzda pencerede durup yardım isteyen bir çocuğa düşman muamelesi
yapabiliyoruz. Aslında aynı dünyada yaşıyoruz ama gözü pespembe boyanan kesim kendi
dünyası kirlensin istemiyor. En sonunda yalandan bir saflığın peşinde koşarken egomuza yenilip
insanlığımızı tamamen kaybetmemiz muhtemel.
Download